Kural Dışılık Çağı

Yirmi birinci yüzyılın iki özelliği artık iyiden iyiye öne çıkmaya başladı: “Kural tanımazlık” ve “belirsizlik.” İkincisi, bir ölçüde ilkine bağlı yani belirsizliğin bir nedeni de kural tanımazlık. Bir de bu iki tuhaf durumu normalleştirmeye yönelik saçma sapan “yeni normal” ifadesi var.

Yirminci yüzyılın son çeyreğinde başlayan küreselleşme eğilimi bütün dünyaya egemen oluncaya kadar ABD ve Avrupa ülkelerinde kurallara saygı en önemli şeydi. Liyakate değer verilir, yolsuzlukla mücadele edilir, yolsuzluğu çıkan yöneticiler mahkeme sonuçlarını beklemeden istifa ederlerdi. Bu durum batı dünyasına dâhil olan Japonya’da en üst düzeyde geçerliydi. Bırakın yolsuzluğu, başkalarına zarar verecek bir hatası olan kişi harakiri yaparak yaşamına kendi eliyle son verirdi.

Buna karşılık gelişme yolundaki pek çok ülkede iktidar sahipleri kurallara uymazdı. Onlar uymayınca toplumda da kurallara uymama eğilimi yaygın hale gelmişti. Siyasetçilerin kurallara uymamaları, iktidar değişinceye kadar pek sorgu konusu yapılmazdı. İktidar değiştiğinde yeni gelenler eskilere hesap sormaya başlar, yeni gelenler de iktidardan düştüğünde aynı durumla karşılaşırdı. Bu hesap sorma çoğu kez intikama dönüşürdü.  

Gelişmiş ülkelerin gelişmiş olmasının en önemli nedeni kurallara uyulması, gelişmekte olan ülkelerin bir türlü gelişememesinin en önemli nedeni ise kurallara uyulmamasıydı. Kurallara uyma ölçüsü aynı zamanda belirlilik – belirsizlik ayrımında da önemli bir ayraç görevi görürdü. Genellikle kurallara uyan ülkelerde belirsizlik, uymayan ülkelere göre çok daha düşük düzeyde olur, kurallara uyan ülkeler daha çok yatırım çeker, daha düşük enflasyon ve faizle yaşardı.

1980’lerde başlayan küreselleşme sonrasında bu eğilim yavaş yavaş değişmeye başladı. Özellikle yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde bu değişim hızlandı. Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde (Japonya hariç) kurallara uymamayı ilke edinen siyasetçiler ortaya çıkmaya ve iktidara gelmeye başladı. İşin ilginç tarafı eskiden olsa sistem onları cezalandırır ve yönetimden uzak tutardı şimdi öyle olmuyor, kurallara uymama halk arasında da yaygınlaştığı için bu tür siyasetçiler destekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerde kurallara uyulmamasının gelişmişliğe engel olduğunu söyleyen, onlara kurallara uymanın erdemini anlatmaya çalışanlar şimdilerde kurallara uymayanları destekler oldu.

Demokrasi, hukukun üstünlüğüne, tarafsızlığına, liyakate dayanan bir rejimdir. Otokratik rejimlerde bunların hiçbiri yoktur. Daha doğrusu görünürde bunları düzenleyen yasalar, kurallar olsa da bunlar iktidar sahipleri başta olmak üzere güçlüler için uygulama dışıdır. Batının gelişmiş, demokratik ülkelerinin otokratik ülkelerden farkı, herkesin kurallara uyması, uymayanların eşit biçimde cezalandırılmasıydı. Bugün bazı gelişmiş ülkelerde o noktadan hızla uzaklaşılıyor ve otokratik ülkelerdekine benzer yapılar ortaya çıkıyor.

Küreselleşmeyle birlikte otokratik yönetim altındaki ülkeleri demokrasiye davet edenlerin kendi ülkelerinin siyasetçilerinin otokrasiye heveslenmiş olduğunu ve daha da ilginci kamuoyunda giderek daha fazla destek bulmaya başladıklarını görünce uğradıkları hayal kırıklığı büyük olsa gerek.  

Kuralsız bir dünya, orman kanunlarının işlediği bir dünyadır: İktidarı ele geçiren istediğini yapar. Herkes aynı düzene geçtiğinde zamanda geri gitmiş oluruz.

Şakayla karışık bir söz vardır: “Kurallar, ahmakların uyması için yapılır.” Bu söz şaka olmaktan çıkıp bugünkü yaşamın genel kuralı haline gelmiş görünüyor.

Yorumlar

  1. Hocam kaleminize sağlık her kelimesine katılıyorum. Şunu da eklemek istiyorum, elbette bastakiler kurallara uyacaklar ama onları seçen halkta en az onlar kadar denetleyici olacak uymayan uyumayacak vesselam

    YanıtlaSil
  2. Roma’ya düşen buyurmak ve buyruklara uymamaktı. Geri kalanların yapacağıda buyurmamak ve buyruklara uymaktı. ( Ortega y Gasset - Kitlelerin Ayaklanışı - sayfa 233)

    YanıtlaSil
  3. Çağımızın iflah olmaz hastalığına karşı güzel bir yazı olmuş!

    YanıtlaSil
  4. Hocam hedeflerden uzaklaşıyormuyuz?

    YanıtlaSil
  5. Bu yeni düzende namuslu insanlar değil 3 kağıtçı, hırsız , mafyatik tipler siyasete girer.

    YanıtlaSil
  6. Günümüz gerçeğini çok iyi analiz eden bir yazı. Gidişatı acaba Marks türü diyalektik materyalist felsefe nasıl açıklayabilir. ? Yazınız için sağolunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Kuralsızlık - Kurallar - Kural Dışılık - Anarşi - Yeniden Kurallar

      Sil
  7. Bana lütfen kızmayınız:

    "Kural" kelimesine yüklenen anlamlar, insanların hayatı yaşayış biçimlerine göre değişiklik gösteriyor. Ortak [müşterek] zeminler [kurallar] kuramıyoruz.

    Laikliği [sekülerliği] özümseyen insanlar, "laikliğin [sekülerliğin] kuralları"na göre ülkenin yönetilmesini istiyor.

    Dindar insanlar, "dinin kuralları"na göre ülkenin yönetilmesini istiyor.

    Kavga çıkıyor!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye kızayım? Tespitiniz doğru. Benim vurgulamaya çalıştığım konu şuydu: Hangi sisteme göre yapılmış olursa olsun kurallar herkese eşit uygulanmalı. Siyasetçiye farklı kural vatandaşa farklı kural olmamalı.

      Sil
    2. Turkiyeden gecen sene hollandaya tasindim, benim dusuncem su, eger bir kural varsa herkes Ona uymali. Egerki uyulmuyorsa kural kaldirilmali.

      Sil
    3. Hangi dindarlik. Dinciler demeliydiniz. Dindar halk yolsuzluğa hırsızlığa rantciliga ortak tepki gösterir. Adalet talep eder .hiçbir canliya eziyet etmez öldürmez. Ormanlarının yakilmasina seyirci kalmaz. Hile yapmaz. Bana dokunmayan yilan bin yil yaşasın demez. Biz de maslesef bunlarin hepsi vsr çünkü ahlâksız halkiz. Ahlâk in dine ihtiyacı yoktur ancak dinin ahlâka ihtiyaci çoktur. Bir halkta 3A olmazsa o ülkede ne eğitim ne ekonomi ne de hukuk olur. Ahlâk Adalet ve Akıl.

      Sil
    4. Aynen, dindar insanlarla dinci insanları birbirinden ayrı tutmak lazım.

      Sil
  8. Kurallarımız var ancak uygulamada her zaman istisnalar ve muafiyetler var. Böyle olunca da kurumlar ve kişiler bu istisna ve muafiyetleri kullanarak işlerini yapıyor. Kurallara uymak ise bu sefer zaman kaybı ve enayilik olarak kabul görüyor ne yazık ki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anayasa maddelerinde istisna yok ama o Anayasayı korumakla ve uygulatmakla yükümlü olanlar oradaki kurallara uymayınca kimse de diğer kurallara uymuyor ve haklı hale geliyor.

      Sil
  9. Kuralların çok ve detaylı olduğu yerlerde mutlaka arkakapı vardır. Çok kural, kurallara uymaya çalışanlar insanları yorar, kuralsızlar zaten arkakapıdan her zaman o kuralların üstünden atlamayı bilir. Bu da bir süre sonra kurallara uyanları da rahatsız eder, "bir aptal ben miyim!" diyerek o da arkakapıyı yoklar.
    Kurallar, düzen için olmazsa olmaz şarttır. Ama "ahlak" kurallardan üstün değilse daha daha çok kural daha iyi ve daha düzgün bir düzen kuramaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizdeki temel sorun kural koyanların kurallara uymamaları.

      Sil
    2. Yorumum (11 şubat 13:00) evrelseldir. Dünyanın neresine giderseniz gidin aynıdır. Ahlak, kuraldan üstün olmalıdır.

      Sil
  10. Milletvekillerini kapsayan trafikte ceza muafiyeti, şimdi de 3 bin 600 eski milletvekiline getirilmek isteniyor.TBMM Başkanı'nın onaylaması halinde eski vekiller de hangi kuralı ihlal ederse etsin, tek kuruş ceza ödemeyecekmiş.

    İşte olay burdan başlıyor bence. Önceki Cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet SEZER beyefendiyi gözlerimle görmesem inanmayacaktım ama kırmızı ışıkta makam aracını bekletip yoluna öyle devam etmişti.

    Baştakilere böyle ayrıcalıklar tanınıyorsa, vatandaşın günahı ne? Bu ve benzeri kokuşmuşlukları gidermeden işimiz zor bana göre...

    Yazınız için çok teşekkürler Hocam.

    YanıtlaSil
  11. 1948 adlı romanda " hiç bir şey kural dışı değildi" diye 77 yıl önce görmüş ve yazmış , George Orwell .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1984 olmasın o roman :)

      Sil
    2. Yine siyasi bir yazı. Offf, Offf, hocamızı kaybediyoruz .

      Sil
    3. Bu, gözleme dayalı bir sosyolojik tespit yazısı. Sonuçta her şey siyasete çıkar.

      Sil
  12. Yazınızda Trump'a da ciddi bir eleştiri yapmışsınız. Yanılıyor muyum? Türkiye zaten kural tanımaz bir ülke. Sadece gücü ele geçirenler değil, toplumun geneli kural tanımaz. Ben bunu çocuklarımızı yetiştirme tarzımıza bağlıyorum. Çocukları ödül ve ceza sistemine göre yetiştirmiyoruz. İkaz ve uyarı yetmiyorsa, kuralları değiştirip yeni kurallar koyuyoruz. Çocuk da her seferinde bu yeni kuralları gerek ebeveyninin merhamet duygusunu kullanarak gerekse küsüp kapris yaparak aşmayı öğreniyor. Büyüdüğünde ise bu kuralları aşmanın farklı yollarını öğreniyor. Özellikle gücü eline geçirdiğinde artık çok daha özgür olmuş oluyor.

    İki basit örnek vereceğim biri kendimle diğeri de akrabamla ilgili.
    Yurt dışında bulunduğum yıllarda bir gün yaya trafiğinde kırmızı ışıkta beklerken, arabaların uzak olduğunu görünce karşıya geçmek için hakereke geçtim. O esnada arkamda olan yaklaşık 10-15 kişiden sesler yükselmeye başladı. Ben yürüdükçe sesler azalmıyor sanki daha çok artıyordu. Yolun yarısına geldiğimde çok yanlış bir şey yaptığım hissine kapıldım, utandım fakat geri dönersem herkes yüzümü görecekti ve daha çok utanacaktım. Nasılsa yolun yarısına gelmiştim, bari geçeyim dedim. O gün herkes Türk olduğumu anlamış mıdır bilmiyorum fakat o günden sonra yurt dışında kırmızı ışıkta hiç geçmedim. Hatta gelecek araba uzak olsa değil; araba hiç olmasa bile bekledim. Çünkü herkes bekliyordu ve kural benimsenmişti. Neden durduk yere tepki göreydim ki? Fakat Türkiye'de herkes geçtiği için ben de geçiyordum. Çünkü kimse tepki göstermiyordu. Tam tersi, araba yokken beklemek enayilik oluyordu.

    2. örnek: Bir akrabam artık yurt dışına yerleşmiş olan çocuğunu ve torununu ziyarete gitmişti. Türkiye'ye döndüğünde bana etkilendiği iki olayı anlattı. Hatta bir tanesinin uzaktan videosunu bile çekmişti. Bak görüyor musun dedi, parka çıkarttığı köpeğinin bıraktığı emaneti, çantasından çıkarttığı poşetle alıyor, orada bırakmıyor; sadece bu kadın değil, herkes böyle yapıyor; şaşılacak şey doğrusu. (Kural benimsenmiş) İkinci örneği torunuyla ilgiliydi ve anlatırken sonunda sevinç gözyaşı döktü. Erkek torunu (o zamanlar 8-9 yaşlarındaydı) okula gitmek için kendi başına (ebeveyninden bağımsız) erken kalkmış) Okula geç kalmamak için çabucak buzdolabından kahvaltılıkları çıkartmış; kahvaltısını yaptıktan sonra tekrar buzdolabına kahvaltılıkları koymuş, hatta masayı bile silmiş ve tüm bunların hepsini tek başına yapmış! (Ebeveyninden bağımsız olarak yapması gereken kuralların tamamı benimsenmiş) Bir taraftan gurur duyuyor, gözleri yaşarıyor bir taraftan da kendisine sitem ediyordu. Biz olsaydık el bebek gül bebek yetiştirir; yatağından kaldırır, herşeyini hazırlar hatta yemezse lokmayı bile zorla ağzına verirdik dedi. Güldüm.

    YanıtlaSil
  13. Günümüzde siyasete ilgi duyan gençler azalıyor çünkü kısa yoldan zengin olmayı tercih ediyorlar ve bir liderin 4-5 yıllık görev süresinde köklü değişimler yapamayacağına inanıyorlar. Örneğin, Elon Musk gibi girişimciler, politikacılardan daha büyük etkiler yaratabildikleri için gençlere daha cazip geliyor. Benzer şekilde, Idealist liderler bile sistemin sert duvarlarına çarptığında, gençler siyasetten tamamen umudunu kesiyor. Piyasa delilere kaliyor ve kural disilik cagi kacinilmaz oluyor olabilir mi ?

    YanıtlaSil
  14. Mahfi hocam,

    Kurallara uymak; "enayilik", "sünepelik" olarak da lanse ediliyor.

    Yani siz "dürüst" kalmaya çabalasanız da; sizi zorla kendi "dürüst olMAyan düzenleri"ne sokmak istiyorlar, sizi de kendilerine benzetmeye uğraşıyorlar. Adeta kuşatma var!

    Bu durum da dikkatinizi çekiyor mu?

    YanıtlaSil
  15. Hocam bence insanların geleceğe dair beklentileri gittikçe azalıyor ve buna bağlı olarak umursamazlık özellikle yeni nesilde haddinden çok fazla çoğu kişi çoğu şeyi umursamıyor değişik bir rahatlık var zihinlerde

    YanıtlaSil
  16. 1981 yılında 141 milyar dolar ile dünyanın önde gelen borç veren ülkesi olan ABD günümüz de 36 trilyon dolar ile dünyanın en borçlu ülkesi haline gelmesi sanırım yazınızın en güzel örneği...

    YanıtlaSil
  17. Otomotiv İhracatçıları Birliği (O.İ.B.) Başkan Yardımcısı "Orhan Sabuncu"nun uyarısı:

    "Son 1 yılda artan maliyetlerden dolayı şirketler para kazanamıyor.

    Şimdi herkes işlerini götürebildiği kadar yurtdışına götürmeye çalışıyor.

    Alternatif olarak Fas ve Romanya gibi ülkelere yatırım konuşuluyor.

    Özellikle tedarik sanayisinde ciddi şekilde yatırımın taşınması bile söyleniyor.

    Aksi hâlde şirketleri Türkiye içinde kalarak yaşatmak mümkün değil.

    Türkiye bugüne kadar avantajlıydı, ama bugünden sonra dezavantajlı konuma sürüklendi.

    Onun için önümüzdeki 1-2 sene tehlike büyüyecek."

    Kaynak:
    https://x.com/PiyasaTurkiye/status/1889202245578731795?s=19&mx=2

    YanıtlaSil
  18. Bizim gibi ülkeler, dünyayı kendine benzetti, bu da bizim başarımız. Küçümsemek lazım.

    YanıtlaSil
  19. Sayın Eğilmez, bilindiği üzere kuralsızlığın sonu gücü, gücüne yetene varır. Toplumlarda güçlü olanlar, güçsüzleri etrafına toplarlar ve toplumu yönetirler. Bilhassa maymunların dünyasında bu durum açıktır. Lider maymun gücü yetene kadar toplumu yönetir, sonra güçlü genç bir maymun Liderliğe yükselir ve toplumu yönetir.
    Galiba yakında maymunların dünyası yaşanacak.

    YanıtlaSil
  20. Bu güzel anlatımınız için çok teşekkürler. Okurken en çok zorlandığınız yazınızın bu olduğunu hissettim. Ülkenin kalkınmasında emeği olan siz ve sizin gibi değerli aydınların da aynı rahatsızlıkları hissettiklerine eminim.

    YanıtlaSil
  21. Hocam peki değişen bu dünya düzeninde ekonomi kitapları önemi yitirecek mi yeni kurallar gelecek midir ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Suriyeliler Ülkelerine Dönerse Ekonomiye Etkisi Ne Olur?

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı