Gerçek Ötesi

Gerçek ötesi kavramı (post truth) ilk kez oyun yazarı Steve Tesich tarafından 1992 yılında The Nation Dergisinde yayınlanan “Yalanlar Hükümeti” başlıklı bir makalede kullanıldı. Tesich, makalesinde, hükümetlerce ortaya atılan yalan bilgilerin insanlarca sorgulanmadan kabul edildiğini vurguluyordu. Ralph Keyes’in 2004 yılında yazdığı Hakikat Sonrası Çağ adlı kitabında gerçek ötesi kavramı biraz da anlam genişlemesine uğramış olarak yer aldı ve yaygınlık kazandı.

Ağaçlar, denizler, binalar, güneş, yıldızlar, başka insanlar gibi çevremizde var olan her şey gerçektir. Bunların bir bölümünü algılarız bir bölümünü algılayamayız. Algılayabildiklerimiz gerçeklik olur. Duyu organları tarafından alınan uyarıcıların beyin tarafından yorumlanıp anlamlandırılması süreci ise algılamadır. Önceden edindiğimiz bilgilerle bir denizle karşılaştığımızda bunun deniz olduğunu algılarız. Böylece bir gerçeği algılamış oluruz. Bir gerçeği, gerçek olarak algılayabilmek için onun hakkında önceden bilgi edinmiş olmak gerekir. Eğer bir bilgi sahibi değilsek o zaman bize söylenenleri gerçek olarak algılarız.

Oxford Sözlüğü, gerçek ötesi kavramını açıklarken: “Belirli koşullar altında kamuoyu oluşturmada kişisel inançlar ve duygular, objektif gerçeklerden daha etkileyicidir” vurgusuna yer veriyor. Bunu, özellikle dinsel inançların ve fanatik taraftarlığın siyasal tercihler üzerinde ve hükümetçe açıklanan veriler ve bilgilerin doğru olarak kabul edilmesinde ne kadar etkili ve belirleyici olabildiğini çevremizden gözlemleyebiliyoruz. Ralph Keyes kitabında şunu söylüyor; “Beyaz yalan dostu bir çağda yaşıyoruz. Diğerlerini aldatmak bir nevi boş zaman faaliyetine dönüşmüş durumda.” Aslında beyaz yalan olsa sorun olmazdı ama yalanlar bayağı kara yalan. İşin daha da ilginci pek çok insan gerçek ötesini gerçeğe tercih eder konuma gelmiş görünüyor. Gerçek ötesini tercih; “kendi inancına veya düşüncesine ya da taraftarlığına uygun görüşleri alıp ötekileri dinlememe” olarak tanımlanabilir. Böyle bir ortamda gerçeği söyleseniz de gerçek ötesini tercih etmiş insanları ikna edemiyorsunuz. Bunu da yine çevremizden gözlemleyebiliyoruz.

Uzun süredir gerçeklerin farklı anlatıldığı, farklı gösterildiği bir ortamda yaşıyoruz. İmparatorluğu batırmış olanların kahraman, ülkeyi kurtarmış olanların hain olarak anlatıldığına tanıklık ediyoruz. Gerçek tarihin yalan, yalanların gerçek tarih olduğuna inanmamızın beklendiği bir çerçeveye hapsedildik. İnsanların önemli bir bölümü bu yalanları gerçek olarak kabul edip savunuyor, hatta daha ileri gidip gerçekleri anlatanları suçluyor. Benzer bir durum ekonomi alanında sıklıkla yaşanıyor. Ne var ki ekonomide gerçek durumu saklamak, değiştirmek o kadar kolay değil. Çünkü insanlar o durumu her gün yaşıyorlar. Örneğin enflasyon şu kadar, işsizlik oranı bu kadar dediğinizde hemen itiraz ediyor ve ikisinin de hükümetin açıkladığı oranın çok üzerinde olduğunu dile getiriyorlar. Üstelik bunu fanatik taraftar konumunda olanlar bile söylüyor. Bu alanda çok ilginç bir durum var yalnız: Bazı insanlar geçinemediklerini, işsiz kaldıklarını söylese de bir yandan da Almanya’nın bizi kıskandığına inanıyor. Almanya’da ortalama kişi başına gelirin bizdekinin yaklaşık dört katı olduğunu söyleseniz bu kez size kuşkuyla bakıyorlar.

Taraftarlık, eleştirel yaklaşım yerine fanatikliğe dönüştüğünde tarafında yer aldığı kişilerin söylediği her şeyi doğru kabul edenler çıkar. İşte bu da gerçek ötesini tercih durumudur. Burada gerçeği ne kadar anlatırsanız anlatın hatta kanıtlayın yine de gerçek ötesini tercih edenler çıkar. Gerçek ötesinden daha sorunlu mesele gerçek ötesini tercih sorunudur. Çünkü bu, insan aklını esir alır ve tedavisi zor ruhsal hastalıklardan birisine dönüşür.

Yorumlar

  1. Sanki Fenerbahçe kulübünü Anlatıyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Ben de okurken, aklıma sadece AKP sempatizanlarını ve GS taraftarlarının bir kısmını anlatıyormuş gibi hissettim...Zira bu mesajınızdan da bir çok gerçeği göremediğinizi anlıyoruz...

      Sil
    2. Sanırım 2024/25 sezonundq, tüm takım taraftarları ve özellikle FB taraftarları GS'nin maçlarını izliyor:)))

      Sil
    3. Durum ne olursa olsun Fenerbahçe, diğer kulüp taraftarlarınca en fazla izlenen takımdır. Çünkü bu kulüpler sadece futbolla sınırlı faaliyette bulunmuyor.

      Sil
    4. Herkesin gözüyle gördüğü gerçeklik galatasarayın yasadışı bahis sitesi reklamıyla sahaya çıkması, mahkeme kararı ve en rasyonel olduğunu düşündüğümüz taraftarların sanal gerçekliği : takipsizlik

      Sil
    5. Sevgili Adsız bey, Öncelikle izlenip izlenmemesi konunun bağlamıyla alakalı değil. Bu Gerçeğin kendisini değiştirmiyor. Gerçi size hak veriyorum, sizin gibi toplumun bir kesimi sürekli herşeyi manipüle ediyor. Bu konuda da manipülasyon yapıyorsunuz. Merkanızı gidereyim GS maçlarını izlemiyorum. izlemeye değer bulmuyorum. Zira Türkiye de çok daha kaliteli tiyatrolar mevcut...

      Sil
  2. Murat DAĞLIOĞLU11 Ocak 2025 18:48

    Yazınız için teşekkürler! Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi Bey Kardeşim, Şu an ülkemizde yaşadıklarımızı yaşadık

      Sil
  3. Gerçek hangisi,gerçek ötesi mi gerçek gerçek mi gerçek ötesi mi gerçek? tespit nasıl olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tespit dogmatik öğretilerden sıyrılıp pozitif bilim ile değerlendirmekle olur.

      Sil
    2. Evet işin özeti budur: Bilimin gösterdiği ve kanıtladığı şeylerin dışındakiler gerçek ötesidir.

      Sil
    3. Değerli Hocam, Muhalefet ile iktidar yüz yüze tartışmadığı, bu zemin oluşmadığı sürece herkes kendi efsanesine inanacaktır; bunu çok iyi biliyorsunuz. Muhalefetin öncelikli işi bence iktidarı mindere çağırmak, gelmedikçe iktidarın minderden kaçtığını topluma anlatmaya çalışmak olmalıdır. Bu hiç yoktan iyidir bence. Yanlış mı düşünüyorum sizce?

      Sil
  4. Bir de gerçeklerin göz ardı edilmesi olayı var. Bundan 12 yıl evvel uzun bir dünya seyahati yapma fırsatı yakaladım. Endonezya da Hint okyanusu ile Büyük okyanusun kesiştiği bir noktada bulunan Bunaken adasında yoldaşıma "Bütün dünyadaki endüstriyel hareketin şu anda durması gerekiyor. " Demiştim, bunu zavallı bir adam olan ben gördüm. Buna neden olan süper zekalı bilgiler, alimler, profesörler mi görmedi? Hepimiz görmezden geliyoruz ancak ateş hızla ilerliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konformizm bir tercihtir gogol.

      Sil
  5. Mahfi Hocam, elinize sağlık. Her zamanki gibi zamanın ruhuna uygun güzel bir yazı olmuş...bize dayatılan güncel post truth örnekleri olarak, "faiz sebeptir enflasyon netice" teorisi, "elektrikte sürekli yaz saati uygulamasının tasarrufu arttırdığı" savı, "Abdülhamit döneminde toprak kaybı olmadığı" cumhuriyetin ilk yıllarında camilerin ahır yapıldığı gibi iddiaları sayabiliriz herhalde...Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En komiği İnönü'nün asker kaçağı olduğu iddiasıdır.

      Sil
  6. Eskilerin kullandığı bir deyim #Birilerine kırk sefer Kanuni Sultan Süleyman dersen kendini Kanuni zannedermiş# Sanki bugünleri anlatmış....!

    YanıtlaSil
  7. İnsanlar artık doğru’yu değil , doğru’yu bile kimin kendisine söylediğine bakar duruma gelmişler gerçi artık dediğiniz gibi doğru’yu da sevmiyorlar yalan ile afyonlanmış bir şekilde vecd halinde farklı gezegende yaşıyorlar , sadece inanmak istiyorlar bu sebebten "bizim devlet idaresindeki ana programımız, chp programıdır. bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” sözlerini idrak edemiyorlar. Bu sözleri anlayan medeni ülkelerin ve refah toplumlarının hali ortada .

    YanıtlaSil
  8. Görünen köy kılavuz istemez her şey ortada. Enflasyon düşüyor, faizler düşüyor, döviz uzun süredir sabit, her şey yolunda ve kontrol altında ilerliyor. Bir önceki yazınızda siz de bunları kabul ettiniz. At gözlüğü ile bakılmadığı taktirde herkes, Türkiye ekonomisinin bu iktidar döneminde kaya gibi sağlam temeller üzerinde olduğunu anlayacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçek üstünün yayılım hızına güzel bir örnek olmuş.

      Sil
  9. Özetle: Yalanın çok olduğu yerde doğruyu kendinden şüphe ettirirlermiş.

    YanıtlaSil
  10. Önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Fabrikasyon gündemin peşine takılıyor herkes. Gerçeğe ulaşmak için fazladan çaba sarfetmek gerekiyor. İnsanlar bu çabayı gösterebilecek durumda değil. Kurguyu kabul ediyorlar. Zamanın çoğu ortalama bir vatandaşı hiç ilgilendirmeyen konulara ayrılıyor.

    Ülkemizin yeni bir zihniyete ihtiyacı var. Bu yeni zihniyetin insanlarıyla yeni bir hikaye yazılmalı.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  11. Bana göre insanlar 3'e ayrılır

    Asallar, salaklar, asalaklar

    Asallar işini düzgün yapan,sorumluluk sahibi, normal davranış gösteren insanlardır.

    Salaklar zamanını ve emeğini asalaklara kaptıran, asalaklar tarafından yönlendirilen, kendini sömüren asalaklara değil de asallara musallat olanlardır.

    Asalaklar; Salakların emeğini sömüren, asallara karşı asalakları kışkırtan, basit insanlardır. modern dünyanın fırsatçılarıdır

    YanıtlaSil
  12. Hocam önceki yazılarınızdan birinde de bu yapacağım yorumu yapıyorum.
    "Kaliteli eğitim şart". Gerçi eğitimi iyi alıp da çıkarları gereği yalan söylemeye devam edenler de var. Ama ben yine de bu devran böyle gelmiş böyle gitmeyeceği için, bu sözde ısrar ediyorum. Yazınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  13. “Hakikatten uzaklaşma, nadiren tamamen yalan söylemekle olur; genelde hakikati çarpıtmak, saklamak veya abartmak yoluyla gerçekleşir.”

    Bu söz, Keyes’in hakikat ve dürüstlük üzerine yaptığı derin analizleri özetler niteliktedir. Modern toplumlarda hakikatin genellikle doğrudan inkâr edilmediği, ancak manipüle edilerek bireylerin yanıltıldığı gerçeğine vurgu yapar.

    YanıtlaSil
  14. Biz George Orwell'in distopik 1984 romanını ,romandan ileri seviyede yaşıyoruz.

    YanıtlaSil
  15. Mahfi Hocam,

    yazınızda “ Almanya’da ortalama kişi başına gelirin bizdekinin yaklaşık dört katı olduğunu süyleseniz bu kez size kuşkuyla bakıyorlar.” derken Siz de gerçek ötesi iddialarla manipulasyon yapmış olmuyor musunuz ?
    Satın alma gücü denen bir olguyu, bizim Size anlatmamıza gerek yok herhalde. Teşekkürler yazınız için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. satın alma gücünün yalan hesap olduğunu, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin kendisini iyi hissetmesi için uydurulmuş bir kavram olduğunu anlattığımda siz derste yoktunuz sanırım.

      Sil
    2. Çok teşekkürler Hocam. Bu konuda Size katılmıyorum yine de. Bence elma 🍎 ile armut 🍐 karşılaştırmaktansa, fiyat düzeylerini satın alma gücüyle yakınsamak daha doğru bir tercih gibi görünüyor bana. Ne kadar gerçeği yansıttığı tartışılır olsa da. Sevgiler & saygılar.

      Sil
    3. Kuru baskılarsanız satın alma gücünüz yüksek görünür.

      Sil
  16. Hocam ikinci paragraf dördüncü satırda klavye hatası olmuş "bubnun" şeklinde bilginize. Saygılar

    YanıtlaSil
  17. Yalanı gerçeğin yerine koyup bunu gerçek ötesine taşımak (ahlakı saf dışı bırakırsak ve övgü saymazsak) zeka gerektir diyebiliriz ama yalana inanmayı tercih etmek içinse "çıkar" en büyük motivasyondur. Karşılıklı çıkarların buluştuğu yerde "yeni gerçekler!" türer.

    YanıtlaSil
  18. Hocam, bazen de şöyle oluyor: Kendi aralarında Almanya'dan övgüyle söz edip, bizim ekonomi yönetimimize demedik laf bırakmıyorlar. Ama yanlarında, kendi mahallerinden olmayan biri gerçekleri söylediğinde, Almanya bizi kıskanıyor şiirini okumaya başlıyorlar)) Kuyruğu dik tutma psikolojisi olabilir bu)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu da doğru. Ben de benim yanıma gelip "battık" dedikten sonra kürsüye çıkıp "harka gidiyoruz" diyen çok insan gördüm.

      Sil
  19. SAYIN HOCAM BU YAZINIZ PARADOKS BİR YAKLAŞIM İÇERİYOR. BİRAZ YORULMUŞA BENZİYORSUNUZ. DİNLENMEK SİZE İYİ GELİR.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olayın kendisi paradoksal bir yapı içerince yazının da paradoks içermesi normal.
      Öte yandan yorulduğum doğrudur ama hangimiz yorulmadık ki bu ülkede?

      Sil
  20. DEĞERLİ HOCAMIN, 70 YILLIK YAŞAMININ VERDİĞİ TECRÜBE.DOĞU YAKASINDA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK .............

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Var aslında ama değişim iyiye doğru değil.

      Sil
  21. yazınızı resme dönüştürdüğüm zaman, sürrealist bir tablo çıkıyor.Hocam sanat yönünüzde çok iyi.

    YanıtlaSil
  22. OTOMOBİL TUTKUNUZ VARMI BİLMİYORUM HOCAM, VARSA OTOMOBİL HAKKINDADA BİR KAÇ KELİME İSTERİZ SİZDEN.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Otomobil tutkum yok. Otomobili işimi gören bir araç olarak görüyorum yalnızca.

      Sil
  23. televizyon PROĞRAMLARINDAKİ konuşmalarınızda çok naifsiniz. Bunun eğitiminimi aldınız ,yoksa doğuştanmı mahfi hocam.

    YanıtlaSil
  24. TAYYİP ERDOĞANIN 23 YILDIR KAYBETMEMESİNİN SEBEBI.YAPACAĞIM DEDİĞİ İCRAATI , BEĞENSENDE, BEĞENMESENDE, ER YADA GEÇ YAPIYOR OLMASI.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapmış gibi göstermesi olabilir mi? O da ayrı bir gerçek ötesi durumu.

      Sil
    2. Kıymetli hocam. Ülkemizin en önemli sorunlarından biri de sizin gibi eğitimli insanların aşırı ideolojik davranıp gerçekliği sürekli iktidar muhalifliği gözlüğüyle değerlendirmeleri. Malesef ideolojik körlük bilim adamlarımızın halk nezdindeki güvenirliğini azaltıyor. Bugün dünya bankasının, birleşmiş milletlerin yayınladığı raporlar okunduğunda ülkemizin olumsuzlukları olmakla beraber son yirmi yılın özellikle ilk yarısında ciddi olumlu gelişmelerin olduğu görülüyor. Fakat bu verileri özellikle ideolojik gözlükle verileri değerlendiren ekonomistlerimizden hiç göremiyoruz. Objektif yorum hiç göremiyoruz. Ben her zaman şunu soruyorum kendime, neden ben bilim adamlarına yeterince güvenemiyorum? Malesef yazınızda anlattığınız durum ülkemizde özellikle sol cenahta yer alan insanlar arasında çok yaygın. Batı kültürü altında ezilmiş, başka bir gerçekliğin var olabileceğini bile aklına getiremeyen çok sayıda okumuşumuz var. Sonra bu insanlar halkın gerçeklikten koptuğunu iddia ediyorlar. Sebep olarak da muhafazakar bir partiye oy vermek gösteriliyor.

      Sil
    3. Bu anlattıklarınız yazının bir kanıtı gibi. Yani ne yazık ki siz de gerçek ötesine kapılmışsınız gibi görünüyor.
      Hangi konuda ileri gittiğimize örnek verebilir misiniz? Hukukta mı ileri gittik, demokrasimizi mi iyileştirdik, eğitimimiz mi düzeldi, dünya ekonomisindeki sıramız mı ilerledi, insanlarımızın ortalama refahı mı arttı, üniversitelerimizin kalitesi mi yükseldi, kadın öldürenler, çocukları taciz edenler mi azaldı? Hangi alanda gelişme sağladık? Savunma sanayisinde sağlanan ilerleme dışında ne oldu da bizi takdir ettiler?

      Sil
    4. Birçoğu ilk dönemlerdeki olumlu gelişmeyi zaten kabul ediyor. Mesele şu ki iktidarın o dönemin zeminine asla dönmek istememesi. Şu an iktidarın o dönemdeki demokratik zemine dönmemesi için herhangi bir gerekçe var mı? Aksine fakirlik ancak bugünün zemininin marifettir. Ayrıca iktidar, kendi ürettiği korkunc yıkılarak hangisini kabul etti de siz muhalefetten böyle bir şey talep ediyorsunuz? Vicdan muhasebesi merkezden bu kadar sapmış olamaz. Bu kadar sapmışsa gerçeğe asla yaklaşamaz

      Sil
  25. Hocam gerçek ötesi (post-truth) kavramının, toplumsal ve bireysel düzeyde yarattığı yıkıcı etkileri önleyebilmek ve bu durumu aşabilmek için hangi stratejiler geliştirilebilir? Bunun için İletişim Başkanlığı bünyesindeki Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, sizce bilgi kirliliğini önleyebilmekte yeterli midir? Eğer yeterliyse iktidarın aleyhine de olsa neden tüm gerçekler gündeme getirilmemektedir? Mesela TÜİK'in enflasyon hesabının gerçeği yansıtmadığı ve sokağın enflasyonuna uymadığı neden anlatılmamaktadır. Yoksa bu merkezin nihai amacı iktidara atılan okları gerisin geriye çevirerek pozitif bir algı yönetimi yapmak mıdır? İletişim Başkanlığı'nın işleyişi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sizce Merkez Bankası'nın bağımsız olması gerektiği gibi, bilgi kirliliğini önlemeye yönelik bu tür mekezlerin de tamamen bağımsız olması gerekir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir şeyi bir devlet kurumu yapamaz çünkü gerçek ötesi algılamalara yol açan bizzat devletin kendisi.
      Bu tür bir algı sapmasından kurtulmanın yolu gerçekleri sürekli dile getirmektir.

      Sil
  26. Mide boş kalınca yine anlamzlarmı sence hocam?

    YanıtlaSil
  27. İnsan rasyonel değildir. İrrasyoneldir. Ekonomi bilimi homo ekonomikus olarak tanımlasa da bunun böyle olmadığını farkında olan Pazarlama bilimi bu irrasyonelliği kullanarak pop kültürü yaratmıştır. Bugün geldiğimiz noktada sanal gerçeklikten sanal insana geçiş yapıyoruz artık. Belki sanal insan gerçek insandan daha rasyonel olacaktır

    YanıtlaSil
  28. Hüseyin şen12 Ocak 2025 08:36

    Hocam Aç aklın kıblesi olmaz derler.

    YanıtlaSil
  29. Mahfi hocam, paranın yaşadığı değer kaybını daha doğru belirtmek için altına endekslemek doğru bir yaklaşım mı? Eskiden maaşımla (2000 yılı asgari ücret ile) 8 çeyrek altın alabiliyordum şimdi ise 4 ancak alıyorum diyen biri doğru bir yaklaşım sergilemiş olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu, her zaman doğru sonuç vermeyebilir. Çünkü altın hepsinden bağımsız olarak değerlenmiş olabilir.

      Sil
  30. Sizin bu yazınızı okuyan, mevcut hükümete oy vermiş kişilerin çok büyük bir çoğunluğu; "Yav he he..." diyorlar.

    Bu duruma vereceğiniz bir cevap var mı Mahfi hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazının kendisi zaten onun yanıtı. Bence bir kez daha okuyun.

      Sil
  31. Peki Mahfi bey,

    "Gerçek Ötesi"ne de KIRMIZI KART çıkarıp gösterelim mi?

    Ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz bilirsiniz. Herkesin saçmalama özgürlüğü var tabii.

      Sil
    2. Önce düdük çalın sonra kartı gösterin ama unutmayın parayı veren düdüğü çalar.

      Sil
  32. Sayin hocam, kanimca sosyal medya nin yayginlasmasi, kullanici sayisinin artmasi da gercek olmayan bilginin hizli ve etkili olarak yayilmasini sagladi. Son haber Meta sirketi third-party fact checker'lari kullanmayi da artik sonlandiriyor. Bu da artik daha cok yalan bilginin daha hizli ve etkili olarak yayilacagi anlamina geliyor.

    YanıtlaSil
  33. Sosyolojik bir tespiti size hatırlatmak isterim Mahfi bey:

    Muhafazakâr & mukaddesatçı camia, günlük hayatlarında "gerçek" kelimesini sizin işaret ettiğiniz anlamıyla neredeyse hiç kullanmaz.

    "Hakikat" kelimesini kullanırlar.

    Bu camiaya göre "hakikat" demek, "Allah" demektir.

    "Zahirî" demek ise, "sahtelikler" demektir.

    Siz "biliminsanı" hüviyetinizle "gerçek" kelimesini (ve ötesini) açıklıyorsunuz. Fakat bu camia için, sizin açıkladığınız gerçek de ötesi de (her ikisi de) "hakikat"le bağlantılı değil; açıklamalarınızın hepsi beyhude, hepsi zahirî.

    Lütfen bu tespit aklınızın bir köşesinde bulunsun Mahfi bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl sizin tamamını koyu yazıp göz kanatan açıklamanız sosyolojik tespitiniz "beyhude". Kelimelerini seçme yazarın özelindedir ama bahsettiğiniz arapça kökenli kelimeleri kullanılınca daha mı inandırıcı olacaktı? Bu yanılsamayı kullanan zaten çok kişi var. Bırakınızda kelimeleri eğip bükmeden kullanan net anlatım yapan bir kaç kişi de kalsın. Öze bakın süse değil.

      Sil
  34. Sadece ekonomi değil maalesef... Beni feto belasıyla bir gecede hain yaptılar. 9 senedir kurtaramıyorum. Artık dünyanın sonunu bekliyorum çaresizce...

    YanıtlaSil
  35. Mahfi hocam, yazınıza Mandela etkisi kavramını da eklemeniz iyi olurdu. Anlatıma daha açıklık kavuştururdu sanki ne dersiniz?

    Mandela etkisi, geniş bir topluluğun bir olayı veya bilgiyi yanlış hatırlaması durumuna verilen isimdir.(2010, Broome)

    YanıtlaSil
  36. Hocam yine çok güzel bir yazı çıkarmışsınız. Kaleminize sağlık.
    Almanya örneğini verdiğiniz için soruyorum. Berlin duvarının yıkılması sonrasına Doğu Almanya'yla gitmişliğiniz veya oradan birileriyle bu "gerçek ötesi" konusunu konuşmuşluğunuz var mı? Sizce o dönemde Duvarın doğu tarafındaki nasıl bir "gerçek" yaşıyorlardı?
    Saygılar, selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Çok konuştuk o zamanlar. Doğru tarafı gerçek ötesini yaşıyordu.

      Sil
  37. Hocam yazınızda çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Bence son yıllarda yaşanan bu yozlaşmanın en temel nedenlerinden belki de birincisi bu kavram. Algılarla yönetmek. Eğer karşınızda okumayan analiz yapmayan cahil ve menfaatçi bir topluluk varsa bu yöntemi kullanarak istediğiniz her şeyi elde etmek zor olmasa gerek. Bunu çok iyi bildikleri için bu kavramı yıllardır bir silah gibi kullanıyorlar. Bu silah en çok siyası alanda kullanılsa da toplumun her kesimine sirayet etmiş durumda. Bu algı işini çok iyi yöneten bir futbol kulübünün taraftarı olan cv sine baktığınızda çok başarılı olarak değerlendireceğimiz bir gastronomi uzmanı (aynı zamanda ekonomist ) katıldığı bir TV programında 10 yıldır şampiyon olamamış bu süreçte en çok şampiyon olmuş takımının fanatikliğini yapabiliyor. Bu yorumu dinleyince aklıma yıllar önce fanatik galatasaraylı bir akrabamızla yaşadığımız bir diyalog aklıma geldi. İzninizle onu paylaşmak istiyorum. 2000 yılında Fenerbahçe'ye transfer olan Nikola Lazetic belki de iyi oynaması ve mücadalesi ile hemen hedef haline getirilmiş ve akrabamız tarafından bir futbol sohbetinde kendisinin sırp kasabı olduğu bir çok Türk insanını katlettiğini kendisi de asker emeklisi olduğu için sanki kendisi de onunla savaşmış gibi 'ALGI' yaratarak anlatıyordu. Kendisine 12 yaşında futbola başlayan bize transfer olduğunda da genç yaşta olan bu oyuncumuzun acaba hangi ara askerlik yaptığı ve hangi savaşta bu katliamı yaptığını sorduğumda ise cevap verememişti. Maalesef etrafımızda bu ve buna benzer milyonlarca örnek bulmak mümkün. Bilimsellikten ve eğitimden uzaklaştıkça algılar tarafından yönetiliyoruz. Ve bu silahı en iyi kullananlar her alanda kazanmaya devam ediyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Suriyeliler Ülkelerine Dönerse Ekonomiye Etkisi Ne Olur?