Kitaplar ve Yorumlar 2024 - 4

 Ahmet Ümit, Yırtıcı Kuşlar Zamanı, YKY Yayınları, 2024

Ahmet Ümit, yalnızca bir yazar, edebiyatçı değil aynı zamanda bu ülkenin yetiştirdiği önde gelen aydınlardan birisidir. Her yerde karşımıza çıkabilen suçları inceleyen komiserleri, dedektiflerinin yanı sıra ülkenin siyasetçisiyle, iş insanıyla, tarikat liderleriyle iç içe girmiş suçları araştıran Başkomser Nevzat’ıyla yaşamımızda önemli bir yer edindi. Bu çok önemli romanında günümüz Türkiye’sinde yaşanan ekonomik bozulmanın yarattığı çöküş ortamının getirdiği ahlaki çürümeyi ele alıyor. Ve çok çarpıcı bir ifadeyle özetliyor durumu “Alıştığımız ülke, alıştığımız İstanbul, alıştığımız hayat kayıp gidiyordu avuçlarımızın arasından.” Başkomser Nevzat’ın bu macerası bir polisiyenin ötesine geçerek hatta kara roman türünü de geride bırakarak bir eleştiri öyküsüne dönüşüyor. Okunması şart desem yeridir.

C.W. Ceram, Tanrıların Vatanı Anadolu (Türkçesi: Esat Mermi Erendor), Remzi Kitapevi, Gözden Geçirilmiş 9. Basım, 2024

Ceram’ın bu harika kitabını ilk kez 1970’lerin ortalarında okumuştum. Sonra, Hitit öyküleri yazmaya başlamadan önce 1990’ların sonlarında bir kez daha okudum. Demek ki bu benim bu kitabı üçüncü kez okuyuşum. Kitap gerçekten büyüleyicidir. Son derecede anlaşılır bir dille ve merak uyandırıcı tarzda yazılmış. Kitabın İngilizce olarak ilk yayınlandığı tarih 1955’tir. O zamandan bu yana yeni buluşlar yapıldı, yeni Hitit kentleri ortaya çıkarıldı ama bu kitabın özünü değiştirecek bir şey olmadı. Hitiler üzerine pek çok kitap yazıldı ama bence bu kitabın anlatımına erişilemedi. Kitabın yeni baskısı da çok güzel olmuş, resimler, fotoğraflar çok daha net ve temiz görünüyor. Bizden yaklaşık 3200 yıl önce Hattuşa’yı başkent edinerek bir süper güç haline gelmiş olan Hititler hakkında bilginizi geliştirmek istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim.

Ümit Akçay, Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl, Doğan Kitap, 2024

Ümit Akçay, 2018 sonrasında rejim değişikliğiyle birlikte Türkiye’nin uyguladığı yanlış ekonomi politikasının yarattığı krizi doğuran gelişmeleri ele alıp irdeliyor. Akçay bu önemli kitabında, dünyayı 1980’lerdeki küreselleşmeyle birlikte etkisi altına alan, emeği daha da zayıflatarak sermayeyi iyice öne çıkarmayı amaçlayan neoliberal politikalar gelip de Türkiye gibi giderek bilimden kopan bir ülkeye uyarlanınca çok daha feci sonuçların ortaya çıkışını anlatıyor ve analiz ediyor. Kitap, 2024 yılında belirli bir ölçüde dönüşe yol açan değişiklikleri de analize tabi tutuyor. Okunması gereken bir kitap olduğunu vurgulayayım.

Volkan Erkan, Zihnini Yeniden Yapılandır, Destek Yayınları, 2. Baskı, 2024

Volkan Erkan’ın bu ilk kitabı çok çarpıcı bir cümleyle başlıyor: “İnsan ne olduğunu bilmek istiyorsa önce ne olmadığını görmek zorunda.” Kitap, bize yaşamı nasıl karşılamamız ve nasıl yaşamamız gerektiği hakkında çok önemli bilgiler sunuyor. Mesela kitabın ortasındaki şu Shakespeare sözü müthiş bir özet: “Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.” İnsanı düşünmeye yöneltecek bu kitabı da öneriyorum.

Erman Ertuğrul, Arkeofili, Mundi Yayınları, 2024

Hepimiz geçmişte neler olduğunu bir ölçüde merak ederiz. Yakın geçmiş çok daha ayrıntılı bilinir buna karşılık arkeolojinin alanına giren uzak geçmiş daha az bilinir. Pek çok arkeoloji kitabı ve makalesi, ayrıntılarla fazlaca uğraştığı için bu işi meslek edinmemiş ve çok da zamanı olmayan insan için okunmaya uzak metinler olarak durur. Erman Ertuğrul arkeolojiyi herkesin okuyup anlayabileceği bir düzeye indirgemiş. Bu tür indirgemeleri yaparken olayın özünü yitirmemek, meseleyi bir öyküye çevirmemek önemlidir. Ertuğrul hem anlaşılabilir hem de özünden ayrılmamış bilgiler sunabilmiş. Arkeoloji meraklısı için gerçekten hoş bir kitap olmuş.

 

Yorumlar

  1. SAYIN HOCAM, DİVAN EDEBİYATIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİNİZİDE ALABİLİRMİYİZ.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam İhsan Oktay Anar hakkında ne düşünüyorsunuz?

      Sil
    2. Adsız bey, yazı dilinde büyük harf kullanmak bağırmak anlamındadır. Naçizane okumayı da güçleştiriyor. Yazmasanız çok daha iyi.

      Sil
  2. Şairlere ve şiirlere uzak duruyor gibi yanınız varmı HOCAM.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, Şiir severim. Ömer Hayyam, Cemal Süreya, Attila İlhan ve tabii ki Nazım Hikmet sevdiğim şairlerdir.

      Sil
    2. Hocam bu şairleri ben de çok severim. Demek ki sizi takip etmemin başka nedenleri de varmış.. selamlar.

      Sil
    3. Mahfi Eğilmez12 Ekim 2024 16:52 Necip Fazıl, Nihal Atsız, Ziya Gökalp ve Mehmet Akif Ersoy'u neden söylemediniz? Önyargınızdan dolayı mı?

      Sil
    4. Bir de Edgar Allen Poe var tabii. Onu unutmuşum.

      Sil
    5. Hocam, Yunus Emre yi de unuttunuz.

      Sil
    6. Unuttuğum çok vardır.

      Sil
  3. SANIRIM MAHFİ HOCAM, İKTİSATÇI OLMASAYDI, ARKEOLOG OLURDU. HEMDE EN İYİLERİNDEN.

    YanıtlaSil
  4. Mahfi Hocam, bir defalıkta dizi,film, tiyatro, müzik... etkinliğinden bir yazı gelir mi?

    YanıtlaSil
  5. gençliğinizde okuduğunuz kitaplarla, şimdi okuduğunuz kitaplar arasında en büyük fark nedir HOCAM.

    YanıtlaSil
  6. HOCAM, SİZDEN BİR OTOBİYOGRAFİ BEKLİYORUZ.

    YanıtlaSil
  7. Mahfi Hocam, Yırtıcı Kuşlar Zamanı'ndaki Başkomiser Nevzat’ın maceraları günümüz Türkiye’sindeki karmaşayı yansıtmada ne kadar etkili? Bir de, romanın polisiye unsurlarını göz önünde bulundurursak, Agatha Christie’nin eserlerindeki karmaşık karakterlerin benzerlerini bulabiliyor muyuz? Sonuçta, herkes bir dedektif adayı değil mi? Düşüncelerinizi merak ediyorum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır Hocam, çok uzundu.Bi de eve geç geliyorum.Spor,yemek, TV derken vakit bulamıyorum .

      Sil
  8. Hocam, C.W. Ceram’ın Tanrıların Vatanı Anadolu eseri çok keyifliydi. Yıllar geçtikçe, Hititler hakkında yeni şeyler öğrenmek insanı nasıl da heyecanlandırıyor. Hani biz de bu arkeoloji merakımızla bir gün bir kazıda keşif yaparız diye düşünmeden edemiyoruz. :) Geçmişteki bu süper güçlerin günümüzdeki etkilerini düşündüğünüzde, sanki biraz İskender’in mirasını yaşatıyoruz gibi hissediyor musunuz? Yani, efsane bir tarih!

    YanıtlaSil
  9. Mahfi Bey, Ceram’ın eserinde Hititler gibi antik toplumların bugünkü yaşam üzerindeki etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce, geçmişin tarihi bize geleceğe dair neler söylüyor? Bir bakıma, tarih okumak bir nevi geleceği tahmin etmek değil mi? Hatta bazen, bazı haberleri okuyunca tarih tekerrür mü ediyor, diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarih kötüye doğru evrilerek tekerrür ediyor (bizim açımızdan.)

      Sil
  10. Mahfi Hocam, Erman Ertuğrul’un arkeolojinin karmaşık dünyasını böyle sade bir dille anlatması, sizce de etkileyici değil mi? Bir yandan geçmişi anlamaya çalışırken, diğer yandan günümüzdeki sosyal yapı hakkında ne kadar bilgi sahibi oluyoruz? Ah, belki de hepimiz içimizde bir Indiana Jones taşıyoruz ama sadece kahve içiyoruz! Arkeoloji meraklısı olarak siz de kazı yapma hayali kuruyor musunuz?

    YanıtlaSil
  11. Mahfi Bey, Ümit Akçay’ın Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl kitabında Türkiye’nin ekonomik politikalarının içindeki çelişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sonuçta, bir yandan neoliberal politikalarla diğer yandan ekonomik buhranla cebelleşiyoruz, değil mi? 1980’lerin politikalarının bugüne etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
  12. Hocam, Volkan Erkan’ın Zihnini Yeniden Yapılandır kitabında söylediği “İnsan ne olduğunu bilmek istiyorsa önce ne olmadığını görmek zorunda” sözü, sizce de hayatın özünü çok iyi yakalamıyor mu? Shakespeare’in bu durumu açıklayan sözüyle de birleşince, düşüncelerimizin hayatımıza etkisi hakkında neler düşünüyorsunuz? Düşünmeden yaşamak, günümüzde bir çeşit sanayi devrimi mi? Hatta bazılarına göre, sosyal medyanın etkisiyle insanlar sadece "görünmeyi" düşünüyor. Sizce, bu yeni gerçekliğimiz mi?

    YanıtlaSil
  13. Hocam, Arkeofili'yi okuduktan sonra kendinizi bir kazı alanında bulma hayali kuruyor musunuz? Hatta belki de bir gün Hitit kalıntıları arasında dolaşırken, geçmişle günümüz arasında köprü kurarız! Evet, “Keşif” teması her zaman ilgi çekici, değil mi? Ah, bu arkeoloji merakı yüzünden, evdeki çiçeklerin bile köklerine dikkat eder olduk:))

    YanıtlaSil
  14. Hocam, Ahmet Ümit romanlarındaki karakterler gibi hepimiz birer dedektif değil miyiz, geçmişle hesaplaşırken? Sonuçta, geçmişi bilmeden geleceği inşa edemeyeceğimiz aşikar! Peki, dedektif olsaydınız, hangi suçları araştırmak isterdiniz?

    YanıtlaSil
  15. Günümüzde insanların düşünceleri, sosyal medya aracılığıyla nasıl şekilleniyor? Belki de düşünce kalıplarımızı değiştirmek, biraz da şansa kalmış bir şey! Hani bazen “düşünerek düşünüp düşünmemek” arasında kalıyoruz

    YanıtlaSil
  16. Hocam merhaba, Göbeklitepe ile Hitit uygarlığı arasında ilişki kuran teoriler hakkında siz ne düşünürsünüz?

    YanıtlaSil
  17. Değerli Mahfi bey, bu paylaşımlarınızı daha bir beğeniyorum, bir önceki tavsiye ettiğiniz kitaplardan 3 tanesini alabildim, bir tanesini bitirdim, diğeri de bitmek üzere.

    Tam da zamanında geldi paylaşım. Sizin gibi bir aydının süzgecinden geçmiş kitapları okumak büyük keyif ve kazanç. Selamlar Saygılar

    YanıtlaSil
  18. Hocam elinize sağlık. Çok teşekkür ederiz... Kitap fuarlarına da bekliyoruz. Özelikle Bursa...Saygılarımla Fatih Demirtaş

    YanıtlaSil
  19. Hocam.ahmet ümit gerçek bir polisiye yazaridir. Patasana bab i esrar sultani öldürmek beyoglunun en guzel abisi kırlangıç çığlığı kar kokusu vb gibi cok sayıda eserini okudum. Benim nazarimda bu ulkenim bir numaralı polisiye gerilim yazaridir. Aynı zamanda bu eserlerinde kurgusunun içine tarihi bilgisini de yerlestirip hem okuyucu bilgilendiriyor hem de olaylari tarihi perspektifle de çözümlemeye çalışıyor. Harika. Bu arada hocam bir başka polisiye yazarımız olan osman Aysu nun da güzel romanlari var. Birçoğunu okudum. Siz hic osman aysu polisiyesi okudunuz mu.

    YanıtlaSil
  20. “Alıştığımız ülke, alıştığımız İstanbul, alıştığımız hayat kayıp gidiyordu avuçlarımızın arasından.”
    Yine siyasi mesajınızı verdiniz hocam.En azından bu yazılarınızda siyasi mesaj kaygısı gütmeseniz keşke.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu mesaj bana ait değil. Ahmet Ümit'in Yırtıcı Kuşlar Zamanı adlı romanında geçen bir ifade. Ama düşüncemi sorarsanız gerçeğin ta kendisi. Gerçekler bazen siyasi mesaj gibi görünse de gerçektir. Ve gerçekler canımızı acıtsa da kabul etmek gerekir. Aksi takdirde yanlışlarımızı düzeltemeyiz.

      Sil
  21. Hocam okuyucu kitlenizin bazıları uçmuş. Yapay zekayla o kadar çok haşır neşir olmuşlar ki kendileri soru soramaz hale gelmiş, soruları bile yapay zekaya sordurmuşlar. Bu kadarı bence fazla. Çünkü bilgi insana olayları değerlendirip yorumlama ve soru sorabilme gücünü vermeli; bunun bizzat kendisi olmamalı. Aksi halde aklı alınmış, özgüvensiz ve özkimlik sorunu yaşayan bireylere dönüşürüz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız onları elemeye başlıyorum artık.

      Sil
    2. Ben de sasirdim, yapay zeka oldugunu nasil anliyorsunuz ?

      Sil
  22. Hocam Hititler günümüzde yaşayan hangi ırk ya da ırkların ataları?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hindistan. Romanlar da Kuzey Hindistan kökenli olduğu için Anadoluya bu vasıtayla gelmiş olabilirler.

      Sil
    2. Sayın adsız 19:50,
      Romanlar Hititler vasıtasıyla gelmediler. Onlar Hindistan'dan 1032 yılında geldiler. O sıralar Gazneli Mahmut, Hindistan'ın bugün Pakistan olarak bilinen bölgesini kılıçtan geçirerek zorla Müslüman yapıyordu. Romanlar İslam'a girmemek için Anadolu'ya kaçtılar. Ama 1071'de Türkler yine peşlerinden Anadolu'ya gelince, İslam'ı (sözde de olsa) kabul etmek zorunda kaldılar. Ama bir kısmı Anadolu'dan da kaçtı, İstanbul'a ve tüm dünyaya böyle yayıldılar.

      Yani Türkler olmasa bugün dünyada Roman adı verdiğimiz bir millet olmazdı. Pakistan da olmazdı çünkü Pakistan ( yeni zamanda) Hindistan'dan din ayrılığı etkisiyle koptu.

      Tıpkı Romanlar gibi Ermeniler ve Kürtler de Hindistan kökenlidir. Bunların hepsi Indo-Aryan dili konuşurlar. Ama Ermeniler çok eski tarihlerde, Kürtler ise daha yeni tarihlerde geldiler. Ermeniler de Roma döneminde, imparatorluğun himayesindeki Kirkor adındaki bir keşiş tarafından zorla kılıçtan geçirilerek Hıristiyan yapıldı. Şu anda Ermeniler ona "Aziz Kirkor" diyorlar. Pakistanlılar da atalarını kılıçtan geçiren Gazneli Mahmut'a büyük saygı duyarlar.

      Sil
  23. Yukarıda birkaç okuyucunuzu ChatGPT'yi dayanak noktası göstererek cevapsız bıraktığınız için; "Acaba hoca, benim yapay zeka olMAyan sorumu da görmezden gelir mi?" diye endişelendim.

    Umarım yanıtlarsınız:

    Siz "Bu ülkede adaleti yeniden tesis etmeliyiz." diye uyarırken; benim aklıma hep "mahkeme salonları, adalet sarayları, binaları & kompleksleri, avukat ofisleri" gibi fiziki şeyler gelirdi, öyle hayal kurardım. Son birkaç haftadır ülke genelinde şiddet olayları, bıçaklama olayları o kadar yükseldi ki; aslında "adalet" dediğimiz olguyu önce beyinlerimizde, önce günlük hayatlarımızda tesis etmemiz gerektiğini anladım. Mahkeme salonlarına gelmeden çok, çok önce kendi davranışlarımızı "adil, hakkaniyetli" hâle getirmemiz gerekiyor. Sizin uyarınızı yanlış anladığım için sizden samimiyetle özür dilerim Hocam.

    Sorum şu:

    Bir sosyolog kadar tecrübeli misiniz bilmiyorum. Eğer bir ülkedeki ekonomik gidişat bozuk ise, bu durumun; hem birey bazında tek tek, hem toplum geneli ölçeğinde psikolojik etkilerinin neler olduğu (ve olabileceği) ile ilgili yazı yazmayı düşünür müsünüz?

    Eğer bizzat yazmayı düşünmüyorsanız; bahsettiğim konu hakkında önerdiğiniz araştırma raporları, makaleler (belki de kitaplar) varsa, bunların birkaçının link'ini biz okuyucularınızla paylaşır mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaşımızın sorusuna, iki soru da ben ekleyeyim:

      (1) "Boş tencere, iktidarı götürür." söyleminin, gerçek hayatta karşılığı var mı?

      (2) "2001 krizi"nde bir esnaf Bülent Ecevit'i protesto etmek için yazar kasa fırlatmıştı. Bu olayı hatırlamak isteyenler olursa, YouTube'dan izleyebilirler:

      Video 1:
      https://www.youtube.com/watch?v=mOrWLMRqqww

      Video 2:
      https://www.youtube.com/watch?v=WIzUQGVcsPY

      Bu esnafın, daha sonra AKP'ye gönül veren birine dönüştüğünden haberiniz var mıydı?

      Bu "dönüşüm", sosyolojik olarak ciddi bir analizi hak etmiyor mu?

      Sil
  24. Hocam, savunma sanayini destekleme amaçlı kredikartına, saatlere, oyuncaklara, tapu, noter işlerine ... getirilecek olan yeni ötv ile hem vergi geliri hemde tüketim kısıtlaması ile enflasyonu mu düşürmeyi amaçlıyorlar. Sürekli yeni icat edilebilecek vergiler ne kadar sürdürülebilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsrail üzerinden sanal korku verip sonra da bunu paraya çevirmek tam bir akp klasiği dir. İsrail bize düşman değildir bize düşman olanlar araplardir ve Arap seviciler malumlardir

      Sil
    2. Sadece onunla düşürmeye çalışmıyorlar.Ne zaman süt pahalansa süt banyosu yapan süt fabrikası çalışanı, ne zaman ekmek pahalansa fırında tepkilerin üstüne çıkan fırın çalışanı tiktokçu kız , ne zaman et restoran döner kebap pahalansa domuz eti kullanan , yoğurda peynire zaytinyağına katkı yapan haberleri yayarak enflasyon kontrolü yapıyorlar hissine kapılıyorum. Ne zaman anayasa değişecek ve polise daha fazla yetki vermek istiyorlarsa da aynen sovyet sosyalist cumhuriyetler birligindeki gibi polise şiddet haberleri çoğalıyor. Tıpkı floor 13 adlı video oyunu gibi psikolojik harp yapıyorlar vatandaşa hissine kapılıyorum.

      Sil
  25. Hocam ekonomide fırtına öncesi sessizlikmi yaşanıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplumun yarısı zaten epeyce bir süredir fırtına içinde yaşıyor. Kalan yarısının yarısı fırtınaya girdi girecek gibi. Gerisi her hal ve şartta iyi durumda.

      Sil
    2. Hocam bizler 50bin bandında kazandığımız için üst gelir seviyesinde kalıyoruz ama bunun altında kalanlar için hayat çok zor. Bence şu anda 30-40bin alanların bile durumu çok sıkıntılı.

      Sil
  26. Değerlendirmeleriniz için teşekkürler!

    YanıtlaSil
  27. Hocam ben ilkokula giderken kitaplığımızda Ömer Seyfettin'in Kaşağı tarzında kitapları vardı. Meraklıydım, okumak istiyordum. Fakat eski türkçeyle yazıldığı için okurken hiç bir şey anlayamadığımız kitaplardı. O günden beri roman okumaktan soğudum. Fakat köşe yazılarını ya da güncel haberleri okumayı seviyorum. Tüketim toplumu olduğumuz için kısa yoldan sonuca ulaşma arzusu daha çok ilgimi çekiyor. Bundan dolayı bir romanın kendisinden ziyade özetini okumayı daha çok tercih ediyorum. Çünkü romanı sonuna kadar okuyup katilin kim olduğunun okuyucunun düşüncesine bırakılmasını bir türlü sevemedim. Sonuçta zaman değerli. Kitabı okurken alınan zevk tartışılmaz fakat insan sonunda netlik de görmek istiyor. Bir de oldukça fazla karakter ismi kullanılmasını doğru bulmuyorum. Acaba bu isim kimdi diyerek sayfaları geriye doğru çevirmek beni fazlasıyla yoruyor. Bunun haricinde güzel türkçeyle yazılmış akıcı romanlar elbetteki okumaya değerdir. Önerileriniz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  28. Hocam bir önceki yazınızda asgari ücret hakkında araştırma yaptığımı söylemiştim. Araştırmayı bitirdim. Müsaadenizle yazıyı yayınlamak istiyorum.

    YanıtlaSil
  29. Ayrıca Türkiye’de haftalık çalışma saatleri Avrupa bölgesi ortalamasından 8.1 saat daha uzundur. Türkiye haftada ortalama 44.2 saat çalışırken, Avrupa bölgesi haftada 36.1 saat çalışmakta ve 35 saate doğru ilerlemektedir. Dolayısıyla çalışma saatleri hümanist bir yaklaşımla gelişmiş ülkeler seviyesine çekilmelidir. Eğer çalışma saatleri gelişmiş ülkeler seviyesine çekilmeyecekse, bu takdirde adaletin sağlanması için fazladan çalışılan saatler için de ücret ödenmesi gerekir. Böylece Ocak 2025’te asgari ücret, 48 bin 450 / 36.1 x 44.2 = 59 bin 320 lira olmalıdır.

    Tabi asgari ücreti belirlerken kullanılması gereken iki metot, yıllık hesaplama metodu olduğundan Türkiye için adil değildir. Çünkü maaşlara senede bir kere zam yapılırken, özellikle yüksek enflasyona sahip olan Türkiye’de her şeyin fiyatı sürekli artmakta ve bundan dolayı da insanlar her ay haksızlığa maruz kalmaktadırlar. Türkiye’de (geçmişten bugüne) ortalama yıllık enflasyon %38’dir. Eğer ortalama yıllık enflasyon gelişmiş ülkelerdeki gibi %3 olsaydı bu durumdan fazla etkilenilmezdi. Fakat Türkiye’de Ocak ayından Aralık ayına kadar insanlar her sene %38 oranında fakirleşiyorsa, bu adaletsizliğin de giderilmesi gerekmektedir. Bundan dolayı asgari ücret yukarıdaki iki metottan hangisi yüksek çıkmışsa (çalışma saatleri de dengelenerek) buna göre belirlenmeli ve Şubat ayından başlanmak üzere de her ay güncellenmelidir. Böylece yılın geriye kalan 11 ayının kalıcı asgari ücret formülü; (Son ayın mevcut asgari ücreti x son ayın aylık enflasyonu) şeklinde olur.

    Mesela Ocak 2025’te asgari ücretin 59 bin 320 lira olduğunu, Ocak 2025 aylık enflasyonunun da %3 olduğunu varsayalım. Bu durumda Şubat 2025’te asgari ücret, 61 bin 100 lira olmalıdır. Böylece asgari ücret her ay güncellenmiş ve insanlar da yüksek fiyatlardan etkilenmemiş olurlar. Bu durumda eğer enflasyon eksiye düşerse asgari ücret de düşer. Enflasyon artarsa asgari ücret de artar. Bu şekilde maksimum adalet sağlanır.

    Sene sonunda 11 aylık formül 12. ayda yani Ocak 2026’da da denenir ve Avrupa bölgesi gelir dağılım oranı ortalamasıyla karşılaştırılır. Bu iki metottan yüksek olanı seçilir sonra da tekrar 11 aylık formüle dönülür. Böylece ülkenin yoksulluk sınırıyla birlikte Avrupa bölgesi gelir dağılım oranı da gözetilerek her hangi bir dalavereye izin verilmemiş olunur. 11 aylık formülle de aylık mağduriyetler giderilir.

    Asgari ücreti belirlerken tüm bunlar dikkate alınmalıdır. Bir erkek ve bir kadının evlenip sağlıklı çocuk yetiştirebilmeleri toplumun geleceği adına son derece önemlidir. Ailede asgari ücretle tek kişi çalışıyorsa, bu durumda maalesef o aile yoksul kalacaktır. Fakat dört kişilik bir ailede hem anne hem de baba çalıştığı halde o aile hala yoksulluk sınırının altında yaşıyorsa, bu durumda sistem sorgulanmalı ve insanlar da hak arayışına girmelidirler. Asgari ücret pazarlık komisyonuyla değil, eldeki verilere göre belirlenmelidir. İnsanlar kendilerine sunulandan bir fazlasını istememeli, olması gerekeni talep etmeliler. Çünkü olması gerekeni talep etmek insanca yaşayabilmenin ön koşuludur.

    Asgari ücret yılın hiçbir ayında yoksulluk sınırının yarısının altına düşmemelidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görüşlerinizi ayrıntılı olarak paylaştığınız için teşekkür ederim.

      Sil
  30. Asgari ücret hangi hedefler doğrultusunda belirlenmeli ve ne kadar olmalı? (Yazının ilk bölümü)

    Bir ülkenin sosyal adaletiyle mutluluk arasında doğru bir orantı vardır. Sosyal adaleti oluşturan en temel unsurlardan birisi ise adaletli gelir dağılımıdır. Türkiye’de 2023 verilerine göre %20’lik en yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay %49.8 iken, en düşük %20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay %5.9’dur. Bu veriler TÜİK’in Ocak 2024’te açıkladığı verilerdir. Buna göre Türkiye’nin gelir dağılım oranı 49.8 / 5.9 = 8.44 olmaktadır. Dünya mutluluk raporuna göre üst üste yedi kez dünyanın en mutlu ülkesi seçilen Finlandiya’nın gelir dağılım oranı 3.78 iken, Avrupa bölgesi ortalaması ise 4.75’tir. Türkiye’nin de kısa vadedeki gelir dağılım oranı hedefi en az 4.75 olmalıdır.

    En düşük %20’lik gelir gurubunun asgari ücretten çalıştığını varsaydığımızda, en yüksek %20’lik gelir grubunun ortalama maaşı 17 bin x 8.44 = 143500 lira olur. Eğer gelir dağılım oranı olarak Avrupa bölgesi ortalamasını temel alsaydık, bu durumda mevcut asgari ücretin; 143500 / 4.75 = 30 bin 210 lira olması gerekiyordu. Asgari ücret bu seviyeye ulaştıktan sonra her kesime enflasyon oranında zam yapılacak olsa, 4.75 gelir dağılım oranı da azami ölçüde korunmuş olacaktır. Buna göre Ocak 2025’te yapılacak asgari ücret zammının 17 bin üzerinden değil, 30 bin 210 lira üzerinden yapılması, enflasyonun %50 olduğu varsayımında da Ocak 2025’te asgari ücretin 30 bin 210 x 1.5 = 45 bin 315 lira olması gerekmektedir.

    Gelir dağılım oranı olarak Avrupa bölge ortalamasıyla birlikte, Türkiye’nin yıl sonu yoksulluk sınırı da baz alınmalıdır. Çünkü yoksulluk sınırı, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarıdır. Sağlıklı çocuklar yetiştirebilmek için 4 kişilik aileden karı ve kocanın yani 2 kişinin toplam maaşı yoksulluk sınırının altına düşmemelidir. Aksi halde çocuklar sağlıklı yetişemeyecektir. Bu durumda asgari ücret formülü: (Yılsonu yoksulluk sınırı / 2 x yılsonu yıllık enflasyonu) şeklinde olmalıdır.

    Aralık 2023’te yoksulluk sınırı 47009 lira, yıllık enflasyon ise %64.77 idi. Bu hesaba göre 2024 yılı yani bu yıl için asgari ücretin, 47009 / 2 x 1.6477 = 38 bin 730 lira olması gerekirdi. Böylece asgari ücretli çalışan karı ve kocanın toplam maaşları son açıklanan Eylül 2024 yoksulluk sınırını (64 bin 595 lirayı) aşmış olacak ve 12 bin 865 liralık kısmi bir refah artışı da sağlanmış olacaktı. Eğer böyle olsaydı evlenemeyen birçok insan evlenebilir ve insanlar mutlu olabilirlerdi.

    Elimizdeki son yoksulluk sınırı verisine göre ve yıllık enflasyonun da %50 olduğu varsayımında Ocak 2025’te asgari ücretin, 64595 / 2 x 1.5 = 48 bin 450 lira olması gerekir. Ülke gerçeği yoksulluk sınırıdır. Asgari ücretin belirlenmesindeki temel faktör de aslında bu olmalıdır. Buradaki tek soru işareti ise yoksulluk sınırını belirleyenlere ne kadar güvenebileceğimizdir. Bundan dolayı iki metottan hangisi daha yüksek çıkmışsa onun baz alınması, şüphelerin tamamen ortadan kaldırılması için yeterli olacaktır. Dolayısıyla 48 bin 450 lira, 45 bin 375 liradan daha fazla olduğu için (mevcut koşullar Aralık ayında da geçerli olacaksa) Ocak 2025’te asgari ücretin 48 bin 450 lira olması gerekir.

    YanıtlaSil
  31. Hocam Ahmet Ümit okumaya hangi kitabıyla başlamamızı önerirsiniz

    YanıtlaSil
  32. Hocam, sizin ekonomi dışındaki kitaplarınızın da tadı damağımızda kaldı. Yenilerini bekliyoruz .

    YanıtlaSil
  33. Hocam fiyatlar neyle yarışıyor?

    YanıtlaSil
  34. Sevgili üstat merhaba. Ahmet Ümit’in “Yırtıcı Kuşlar Zamanı” isimli son romanını dün bitirdim. Elinize aldıktan sonra bırakamıyorsunuz. Sizin de ifade ettiğiniz yönleriyle daha önceki kitaplarına göre bugünün eleştirisi çok daha belirgin bir şekilde yer bulmuş kitapta kendisine. Bu yönüyle de kitabı çok sevdim.
    Beni içinde bulunduğum zamandan ayırıp kendi zamanına ve mekanına dahil ediyor sanki. Dinginlik hissi yaşadım.
    Sizin kitaplarınızı okurken olduğu gibi.
    Yeni kitabınızı beklediğimi belirtiyor sağlık temenni ediyorum.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  35. Hocam, S.Sanayi katkı payı, yeni ötv kalemleri dışında piyasa daraltıcı (enflasyon düşürücü) başka adımlar bekliyor musunuz?

    YanıtlaSil
  36. Hocam merhabalar saygılar . Görüşlerinize fikirlerinize çok değer veren biriyim. Birşey sormak istiyorum , tek kelime cevap vermeyip biraz açarsanız sevinirim. Son 1-2 haftada ülkede yaşananlar nedir noluyor nereye sürükleniyoruz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün aydınlanmasını borçlu olduğu Atatürk ilkelerini terk etmekte olan bir toplumun sürüklenebileceği yerlere doğru sürükleniyoruz maalesef.

      Sil
  37. Sayın Hocam şahsım adına çok faydalı oluyor kitap önerileriniz. Bir nebzede olsun gündemden uzaklaşıyoruz gibi oluyor. Ama damat vergisini nasıl unuturuz bilemiyorum. sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
  38. ekonomimiz soğumuyor nedeni 20%lik üst gelir gurubunun faaliyetleri enflasyonu arttırıyor hazır gıda dışarda yemek kafe eğlence lüks tüketim emlak sektörü devamlı büyüyor bu sektörün müşterisi 20%üst gelir gurubu bunun altındaki gelir gurublarının enflasyonu arttıracak finansal gücü yok yani kısacası çok yüksek enflasyon ve pahalılık 20% lik üst gelir gurubunun gelirinide arttırdığı için bu durumdan oldukça mutlular herhalde iktidara yarattığı bu yeni nesil Türkiye ekonomisi için devamlı dua ediyorlardır.
    AKP 3Y ile geldi ve 22 yılın sonunda 3Y nin durumu Yoksulluk 80% ülkenin Yolsuzluk ?% bu pahalılık ortamı yolsuzluğa zemin yolsuzluğu yapan suçsuz ortamı hazırlayan azmettirici ve suçlu oluyor yasaklar böyle pahalı bir ortamda yasak kalırmı???

    YanıtlaSil
  39. Aziz Sancar'dan sonra dünyaca ünlü ekonomist Daron Acemoğlu da Nobel ödülü aldı, çok sevindik ama bir yandan da üzülüyoruz çünkü ikisi de yurtdışındalar ve ülkemiz üniversitelerinde araştırmaları dolayısıyla Nobel alan kimse yok :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizce böyle bir ortamdan Nobel alan kimse çıkabilir mi?

      Sil
    2. Çıkabülü, daş düşebülü, ayu çıkabülü :)
      Tabii ki hayır hocam.Gülüyoruz ağlanacak halimize.

      Sil
  40. Hocam Şimşek mavi boncukmu dağıtıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir şeyler yapmaya çalışıyor ama önceden yapılanlar o kadar saçma sapan şeyler ki onları düzeltmek de çok zor.

      Sil
    2. enflasyon artarken faizi düşürme uygulaması dünyada bir kaç defa yapılmış her seferinde enflasyon patlamış ilk defada ABD de uygulanmış diye okudum ben bunun inernetden okuduğuma göre ülkenin profesyonel para ile çalışan iktidarın ekonomi yönetimi bu hatayı adına da nas diyerek bile bile neden yaptılar esas soru bu bir de nas deyip dini de bu işe karıştırdılar ki orası gerçekden çok kötü nas sonunda bütün halk fakirleşdi çünkü varlıklı olan düşük faizli krediyi aldı varlıksız emekli asgari ücretli esas paraya konuta ihtiyacı olan hiçbir şey almadı ve varlık/emlak fiyatları patladı 5-10 misli oldu ki kuranda faizin haram olduğunu yazıyor anlatılmak istenen emeksiz para ile para kazanmanın toplumu kötülüğe götüreceği peki yaratılan yüksek enflasyonla varlıksızın sürekli fakirleştirilmesimi günah yoksa günah denen faiz ile enflasyonun yükselmesini önlemekmi günah biat etmiş toplum bunu anladığı gün olayları anlayacak ülkemizin için yeni ufuklar açılacakdır.

      Sil
    3. Yine de çok iyi iş çıkarıyor.

      Sil
  41. Değerli yazınız için sağolunuz..

    YanıtlaSil

  42. Hocam Ümit Akçay'a göre patronlar enflasyonist,öyleyse enflasyonu çözmek neticede Tüsiad ile Müsiad'a mı kalıyor?
    https://www.gazeteduvar.com.tr/simsek-patronlarin-direncini-kirabilecek-mi-makale-1726400

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?