Dünyanın Ekonomik Görünümü ve Türkiye
IMF’nin yeni yayınlanmış olan World Economic Outlook raporundaki verileri kullanarak dünyanın ekonomik görümü ve gidişini, analize Türkiye’yi de katarak değerlendirmeye çalışacağım (aksi belirtilmedikçe bu yazıda kullanılan verilerin tamamı IMF, World Economic Outlook, October 2024 Raporundan alınmıştır.)
Dünya Ekonomisinin Genel
Görünümü ve Gidişi
Öncelikle
dünyanın ekonomik görünümünü genel ve özet olarak birisi 1999 yılına diğeri de
2023 yılına ait iki tabloda bir tabloda gösterelim:
1999 ve 2023 yıllarının dünya ekonomik görünümünü
karşılaştırdığımızda dikkat çeken konuları sıralayalım: (1) Özellikle Sovyet
blokunun dağılmasıyla birlikte IMF’ye yeni üyeler girmesiyle üye sayısı 184’den
196’ya yükselmiş bulunuyor. (2) Gelişmiş ekonomi sayısı 28’den 41’e yükselmiş
bulunuyor. (3) Gelişmiş ekonomilerin dünyadaki ağırlığı azalırken gelişmekte
olan ekonomilerin ağırlığı artıyor. Örneğin dünya toplam GSYH’si içinde
gelişmiş ekonomilerin payı 1999’da yüzde 57,4 ve toplam ihracattaki payı yüzde
63,7 iken bunlar 2023’de sırasıyla yüzde 40,7 ve yüzde 61,8’e gerilemiş
bulunuyor. (4) Bugün batı dünyasının lideri konumunda bulunan ABD zemin
kaybederken doğu dünyasının liderliğine oturmuş görünen Çin ciddi biçimde
zemin kazanıyor. (5) Gelişmekte olan ülkeler arasında zemin kazanan bir başka
ülke Hindistan. O da Çin gibi hızla dünya sahnesine ağırlığını koyuyor. Rusya
ve Türkiye de onları izliyor.
Özetle söylemek gerekirse dünyada ekonomik gücün ağırlık
merkezi değişiyor. Yirmi birinci yüzyılın ikinci yarısı tamamen farklı
dengelere ve ekonomik ilişkilere sahne olacak gibi duruyor.
2024 ve 2025
Yılları İçin Tahminler
Aşağıdaki tabloda dünya, gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan
ülkeler ve Türkiye’ye ilişkin başlıca ekonomik göstergelerin 2023 yılı kesin
sonuçları ile 2024 ve 2025 yılı tahminleri yer alıyor:
Bu tabloda üzerinde durulması gereken konulara değinelim: (1) Büyüme hız kesmiş olsa da devam ediyor. Gelişmiş ülkeler yüzde 2’nin, gelişmekte olan ülkeler yüzde 4’ün altında büyüme kalıbına yerleşmiş görünüyorlar. Türkiye’nin, uyguladığı dezenflasyon programı bu ortamda Türkiye’nin büyümesini içinde yer aldığı gelişmekte olan ülkeler grubunun altına düşürmüş bulunuyor. Buna karşılık Türkiye’nin GSYH’si ve kişi başına geliri görünen büyümesine göre daha hızlı artıyor. Bu ilginç görünümün enflasyondan daha düşük hızla artan kurdan (bir başka ifadeyle kur baskılaması yaklaşımından) kaynaklandığına daha önceki yazılarımda birkaç kez değiniştim.[i] (2) Türkiye böylece yüksek enflasyon ve düşük kur düzeneğinden yararlanarak kişi başına gelirini hızla artırıyormuş gibi görünüyor. (3) Türkiye’nin işsizlik oranı, gelişmiş ülkeler ortalamasının iki katından fazladır ve bu iki yılda da böyle devam edeceği tahmin ediliyor (gelişmekte olan ülkeler için ortalama işsizlik oranları raporda yer vermediği için orada bir karşılaştırma yapma imkânımız yok.) (4) Gelişmiş ülkeler, enflasyon sorununu çözmüş görünüyorlar. 2025 yılında ideal oran olarak kabul edilen yüzde 2 oranına ulaşacakları tahmin ediliyor. Benzer bir gelişme gelişmekte olan ülkeler için de söz konusu. Gelişmekte olan ülkeler için ideal olarak kabul edilebilecek oranı yüzde 5 olarak düşünürsek aşağı yukarı o aşamaya ulaşacakları anlaşılıyor. Türkiye, bu alanda ideal duruma ulaşabilmekten, hatta tek haneli oranlara gelmekten çok uzak görünüyor. (5) Tablo bize dünyanın, özellikle de gelişmiş ülkelerin çok ciddi bir kamu kesimi borç stoku sorunu içinde olduğunu gösteriyor. Bu borç stoku azalma eğilimi de göstermiyor. Türkiye’nin en rahat olduğu alan bu alan olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşılık Türkiye, içinde yer aldığı gelişmekte olan ülkeler grubu ortalama dış borç yükünün iki katına yakın oranda dış borç yüküne sahip bulunuyor. (6) Türkiye’nin sıkıntılı olduğu bir başka konu da cari açık. Burada da Türkiye dünya ortalamalarına göre olumsuz bir görünüm sergiliyor.
Avrupalı Ticaret Ortaklarımızın Durumu
Avrupa’nın 2024 ve 2025 yılındaki
büyümesinin yüzde 1,7 oranında kalacağı tahmin ediliyor. 2023’de 0,3 oranında
küçülmüş olan Almanya’nın bu yıl 0 oranında kalacağı yani büyümeyeceği 2025
yılında ise yüzde 0,8 oranında büyüyeceği beklentisi söz konusu. En büyük
ticaret ortaklarımızın başında gelen Almanya’nın düşük de olsa büyüyecek olması
sevindirici olsa da henüz tam bir toparlanma içine girememiş olması oldukça düşündürücü
bir konu. Benzer bir durum bütün Avrupa ülkeleri için geçerli bulunuyor. Avrupa
için tahmin edilen 2025 yılı ortalama büyüme oranı yüzde 1,4 dolayında
bulunuyor.
Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri
enflasyon sorununu çözmüş görünüyorlar. Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde 2025
yılı için tahmin edilen yıllık ortalama enflasyon yüzde 2, buna karşılık Türkiye’nin
de aralarında yer aldığı gelişmekte olan Avrupa ülkeleri için tahmin edilen
2025 ortalama enflasyonu yüzde 11,1 olarak çıkıyor. Bu oranı yükselten ülke yıllık
ortalama yüzde 33 enflasyon oranına sahip olacağı beklenen Türkiye.
Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri
işsizlik sorunu da yaşamıyor sayılabilirler. Yüzde 11’in üzerinde bir işsizlik
oranı yaşayan İspanya ve yüzde 10’un üzerinde bir işsizlik oranına sahip olan Yunanistan’ı
bir kenara bırakırsak işsizlik oranları yüzde 4 ile 6 arasında bir yerlerde
stabilize olmuş görünüyor.
Avrupa, enflasyon ve işsizlik
sorunu yaşamasa da bir türlü potansiyel büyüme oranını yakalayamıyor (Avrupa’nın
potansiyel büyüme oranının yüzde 3 dolayında olması gerektiğini tahmin
ediyorum.) Kurun bir süredir sabit kalmasının yarattığı ihracat sıkıntılarına
ek olarak ihracatımızın ağırlıklı olarak yöneldiği Avrupa’nın büyüme sıkıntısı
yaşaması da dış ticaretimiz açısından yaşadığımız sorunları ağırlaştıracak gibi
görünüyor.
Riskler ve Korunma
Devam eden Rusya – Ukrayna Savaşı’nın
yanı sıra Ortadoğu’da ortaya çıkan İsrail – Filistin – Lübnan Savaşı önemli bir
risk oluşturmaya devam ediyor. Buna karşılık daha önce birkaç kez yazılarımda
değindiğim gibi dünyanın bu tür riskleri tolere etmekte edindiği deneyimler bu
olayların ilk çıktığı anda yarattığı sarsıntıların bir süre sonra yok olmasını
sağlayabiliyor. Bu iki olayda da bunu yaşadık. Geçmişte olsa uzun süre
sıkıntılar hatta krizler yaratabilecek olan bu tür olaylar, devam etse bile, üzerinde
durulmuyor. Bu gelişme, finansal piyasalarda sarsıntılar yaşanmasını önlediği
için iyi bir gelişme gibi görülse de yaşanan insanlık dramlarına aldırış
edilmemesine yol açması çok ciddi bir sorun oluşturuyor.
Önümüzdeki dönemde ciddi risk unsurlarından
birisi olarak Çin ekonomisi öne çıkıyor. 2000’li yıllarda hızla büyürken
pandemi sonrası hız kesen Çin ekonomisi ağır bir emlak sektörü bunalımı içinde
bulunuyor. İleride değerleneceği düşünülerek ve kredi kullanılarak satın alınmış
bulunan çok sayıda emlak (bomboş duran ve o nedenle hayalet olarak adlandırılan
kasabalar, şehirler söz konusu) ikinci elden satılamayınca banka borçları da
ödenemez duruma gelmiş görünüyor.
Bütün olumsuzluklara karşılık gerek petrol fiyatlarında bir
artış öngörülmemesi gerekse gıda fiyatlarında düşüş beklenmesi geleceğe bakışı
biraz daha umutlu hale getiriyor.
[i] Burada
olan şey şudur. GSYH cari fiyatlarla yani enflasyon arındırılmadan hesaplanır.
Sonra bu şekilde hesaplanan GSYH yılın ortalama dolar kuruna bölünerek dolar
cinsinden GSYH hesaplanır. Enflasyon yüksekse cari fiyatlarla hesaplanan GSYH
yüksek çıkar, dolar kuru düşükse dolar cinsinden GSYH de yüksek çıkar. Oysa
büyüme GSYH’nin enflasyondan arındırılmış haline göre hesaplanır.
Hocam Cin için Doğu dünyası olabilirmi
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHocam enflasyonun ilacı seçim mi?
YanıtlaSilEnflasyonun ilacı bilime uygun davranmak. Aslında bu, sanırım her şeyin ilacı.
SilYazınız için teşekkür ederim..
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam bu "satın alma gücü paritesi" kavramı ve hesapları ile ilgili okuma yapabileceğimiz kaynak öneriniz nedir. Bir sepet var belli ki, fakat her ürün her ülkede aynı kalite ve içerik ile satılmıyor, bu dengelemeyi nasıl yapıyorlar. Aynı marka aynı isimle satılan üründe onlarda çilek var bizde çilek aroması, onlarda daha fazla pamuk var bizde daha fazla sentetik. Ev-kira gibi konularda da satın alma gücü paritesine avantaj oluşturacak noktayı geçtiğimizi düşünüyorum, elde var ucuz işgücü. Bu parite sizce ne derece güvenilir ?
YanıtlaSilBunlar öyle fiziki bir sepetten çok sanal bir sepet ve ülkelerin deflatörlerinden hareket ederek hesaplama yapıyorlar.
SilYazınız için teşekkürler!
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam emeğinize sağlık... Halkımızın ne istediğine artık karar vermesi lazım... Trenin son vagonuna binemezsek işimiz harap... Saygılarımla. Fatih. Demirtaş
YanıtlaSilABD işçileri çoğunlukla yaşlı ve en önemlisi, işler yeni kuşak için cazip değil. Batılı üretici saat başına bir dolar ödemek yerine, Çin ve Uzak Doğu'ya saat başına birkaç kuruş ödeyerek, daha fazla kâr elde etme açgözlülüğü içinde. ABD, Çin'e dişe dokunur tutarda Doğrudan Yabancı Yatırım yatırdı. Teknolojileri Çin’e satıldı. Şirketler, Fabrikalar ürün yelpazelerini Çin'e taşeron olarak gönderdiler. Çinliler kopyalayıp kendi marka adlarını koydular.
YanıtlaSilAsyalılar çok daha düşük ücretlere razılar ve sayısal olarak çoklar. Bağımsız işçi sendikaları pek yok. Otoriter ülkeler. Bazı Asya ülkeleri, vergi indirimleri gibi mali teşvikler veriyor. Şirketler bu tür fırsatları değerlendirdiler. Çin’de, hükümet iş birliğiyle düşük ücretler ve 16 saatlik vardiyalar var.
Çin yönetimi, uzun vadeli bir vizyon, tutarlılık ve bağlılık içinde çalışıyor. Limanlardan sanayi bölgelerine kadar çok güvenilir bir ulaşım ağı (trenler ve yollar) inşa etti. Hindistan ise Çin’e göre daha popüler bir siyaset güdüyor. Yine de ekonomisi epey yıldır ortalama %7 oranında büyümekte ve yeni sanayileşen ülke olarak sınıflandırılmakta.
Almanya'nın düşük büyüyecek olması neden sevindirici anlayamadım. Cevap için şimdiden teşekkürler
YanıtlaSilOrada iki kelime düşmüş : ... düşük de olsa büyüyecek olması... şeklinde olacaktı. Düzelttim. Teşekkürler.
SilKaleminize, emeğinize sağlık Hocam. Türkiye milli geliri hesaplanırken sığınmacıların katkısı dahil ediliyor ancak kişi başı milli gelir hesaplamasında sığınmacılar dikkate alınmıyor, değil mi?
YanıtlaSilEvet öyle.
SilHukuk olmadıkça hiçbir ekonomik program veya finansal ensturman işlemez, ve eğitim olmadıkça medya eliyle halk hep yanlış hedefe yönlenerek gerçekte düzelmesi gerekene veya gerçek suçluya ulaşamaz o Sebeple umarım eğitim ve adalet üzerine çalışırlar bunlar gelişirse ekonomi zaten iyi olur.
YanıtlaSilYıllardır bu tezi anlatıyorum. Önce hukuk.
SilMahfi Hoca;
YanıtlaSilUzaktan Eğitim (İktisat Bölümü)’ın ders kitaplarını incelediniz mi, kalite olarak nasıl görürsünüz?
İnceledim, kalitesi iyi.
SilEnflasyon rakamlarımız maalesef sürdürülebilir değil
YanıtlaSilDeğil.
SilAvrupa'nın içinde bulundugu bu ekonomik daralmayı çözebileceğine dair umut var mı yoksa tamamen Çin ve Amerika'nın gerisinde kalmaya mahkum gibi mi gözüküyor?
YanıtlaSil(Yazılarınızı keyifle takip ediyoruz, emeklerinize teşekkürler)
Sağ olun.
SilAvrupa için yeni Japonya olması korkusu mevcut.
Teşekkürler Hocam. Emeğinize zamanınıza sağlık.
YanıtlaSilSağ olun.
SilMahfi hocamızın mükemmel tespiti,kapitalizm bitti derken çıkacak bir yol bulur.Hâli hazırda ortada iki büyük savaş varken, 2024 ve 2025 büyüme rakamlarında hangi ülkeleri öne çıkaracağını ,silah ticareti ,savunma sanayi, belirleyecek.
YanıtlaSil🙏
SilHocam faiz yüzde 50, döviz stabil olduğu halde, neden tüketim hala düşürülemiyor.Bir tehlike varda biz mi göremiyoruz.
YanıtlaSilTuketim düştü cari acik düşüşü bundan. Üstelik kurlar bu kadar baskilandigi halde cari işlemler acigi düştü. Bu da ekonomide talepte düşüş olduğunu gösterir. Ayrica tüketimde büyük düşüş de beklenmemeli. Çünkü ülkede inanilmaz derecede kirli para stoku var. İllegal para toplam tüketim de istenilen boyutta düşüşü engelliyor.
SilHocam petrol fiyatlari israil iranin petrol hatlarini vurursa ve iran da hurmuz boğazını kapatirsa misilleme olarak bugun 75 dolar civarlarinda dolanan petrol fiyati hizla 100 dolar i da aşıp 130 140 dolar bandina çıkabilir. O zaman dunya ekonomisi global düzeyde stagflasyona girebilir. Bu olasılık da az değildir bence hocam . Saygilar.
SilTalepte az da olsa gevşeme var. Buna karşılık hizmet talebi (oteller, lokantalar, kafeler vb) düşmüyor.
SilSAYIN HOCAM IMF BAŞKANININ, TCMB' NIN FAİZ ARTIRMASI GEREKİYOR, DEMECİNİ NASIL YORUMLARSINIZ.
YanıtlaSilGeorgieva'nın Türkiye için spesifik olarak böyle bir şey dediğini duymadım.
SilTürkiye'ye dair analizinize katılıyorum. Gelişmiş ülkelerde düşük büyüme ve enflasyon kontrolü sorunları sürerken, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de dış borç ve enflasyon gibi ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya. Özellikle Türkiye'nin ekonomisinde sürdürülebilir reformlara ve makroekonomik istikrarın sağlanmasına yönelik adımlar atılması gerekiyor. Jeopolitik riskler de göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye'nin ekonomik kırılganlıklarını azaltması büyük önem taşıyor.
YanıtlaSilEkonomi Türkiye'nin en hafif sorunu. Hukuk, eğitim, sosyal sorunlar çok daha ağır ve ekonomik sorunların da temelini oluşturuyor.
SilBREXİT, BRİCS, AVRUPA BİRLİĞİ, VE AMERIKA.EKONOMİ OLARAK HANGİSİNE DAHA YAKINIZ HOCAM.
YanıtlaSilHiçbirine biz giderek ortadoğuya yakınlaşıyoruz.
SilMahfi Hocam yazılarınız için bin kere daha teşekkürler. Brexit bizi ilgilendirmez, BRICS ve Avrupa Birliği bizi istemiyor (bunu da yabancı basından öğreniyoruz) geriye sadece Amerikan ekonomisi kalıyor onun da önemli bizi yönettikleri için :-)
Sil"Gelişmiş ülkeler yüzde 2’nin, gelişmiş ülkeler yüzde 4’ün altında büyüme kalıbına yerleşmiş görünüyorlar." ikincisi gelişmekte olan ülkeler olacaktı hocam herhalde.
YanıtlaSilDüzelttim, sağ olun.
SilBugünlerde gelecek için hala umut olduğunu, Türk'ün çok çalışması gerektiğini hatırlatan şeyler okumak beni çok motive etti. Öğrencilik hayatımdan beri sizi takdir ile takip ediyorum. Teşekkür eder, erkenden Cumhuriyet Bayramı'nızı kutlarım.
YanıtlaSilSağ olun. Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.
SilHocam ellerinize sağlık çok teşekkürler bizlere sağlamış olduğunuz bilgiler için benim bir sorum olucak ama konuyla bağımsız Döviz kurlarındaki artış ve enflasyon arasındaki artışta fark var enflasyon oranı dövizdeki artışın daha üstünde. Aynı oranda artacağını düşünmek yanlıs bir düşünce mi eğer aynı oranda artması gerekiyorsa neden enflasyondaki artış daha fazla
YanıtlaSilSağ olun.
SilAynı9 oranda olması diye bir şart yok. Ama piyasa dengelerine müdahale edilmezse önünde sonunda birbirine yaklaşırlar.
Türkiye özellikle son 15 yildir cidfi şekilde makro iktisadi eri setleriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynadigi için ve buna devam ettiği için türkiye iktisadi üzerine kafa yormak analiz yapmak kanaatimce havanda su dovmektir. Bunun dışında iktisadi hele ki küresel iktisadi küresel planlardan ayri düşünemeyiz. Abd çini cevrelemek ve iktisadi gücünü zayıflatmak icin hindistana büyük yatırımlar yapacak. Imei projesiyle hindistan dan almanya berlin e uzanacak büyük bir ticaret ve lojistik guzergahi kurmak niyetinde. Zaten abd nin israil üzerinden hamas hizbullah gibi taşeron yapilari bitirme operasyonlari da bu büyük projenin güvenliği ve uygulanabilir olmasi içindir. Böylece abd çin in yeni ipek yolu projesine buyuk rakip çıkarmış olacak. Sermayenin özellikle 90nli yıllardan itibaren asya odakli alışkanlığı artışları son iktisadi görünümü doğurdu. Fakat orta doğu ve ön asya merkezli yasanan ve yaşanacak siyasi askeri istihbari teknolojik tum gelişmeler önümüzdeki 100 yili ciddi olarak ekonomik olarak da şekillendirecek. Imf dunya bankası gibi iktisadi büyük kurumlar doğal olarak daha cok iktisadi bazda degerlendirme ve projeksiyon içerisinde. Bunu biraz yanlış buluyorum naçizane. Muhtemeldir ki bu öngörüler ciddi sapmalara uğrayacaktır.
YanıtlaSilHaklısınız.
SilHocam IMF raporlarında köprü geçiş garantilerini kaldırın şeklinde bir yorum yapmıyor yada bu gibi kanayan yaraları kapatın demiyor
YanıtlaSilMuhtemelen dese tam tersini söyler, kamu geliri artsın diye.
Sil__________ İktisat bir din mi ki ortodoksu olsun? __________
YanıtlaSilTekrar merhaba Mahfi bey,
Bu konu, sizin uzmanlığınız dahilinde olduğu için hatırlatıyorum.
Emrah Sefa Gürkan, artan şiddet olaylarını incelediği yeni bir video yayınladı:
● Bilimde "ortodoksluk & heterodoksluk" gibi kategorilerin olmasının; tasnif kolaylığı sağladığı için başta kulağa hoş gelse de, bilimdeki objektifliği sakatlamaya müsait bir yaklaşım olduğunu, bu sebeple bu tür kategorilendirmelerde dikkatli olunması gerektiği uyarısını sık sık yaptı.
● "Tarih" biliminde de çeşitli dalların olduğunu; fakat "ortodoksluk" gibi "Tanrı-vari, kesin hüküm verici" yaklaşımların titizlikle tespit edilip ayıklanması ile, tarih bilimindeki araştırma ve yayın yapma yöntemlerinin mümkün olduğunca objektif tutulmaya çalışıldığını, kendisinin de bu amaçla çalıştığını dile getirdi.
● "Tıp ve ecza" bilimlerindeki "alternatif tıp" kategorisi altında oluşan devasa endüstrinin yarattığı "pseudo-science" tehlikeyi de örnek olarak verip, sosyal bilimlere geçti.
● "İktisat" biliminde; "ortodoksluk & heterodoksluk" gibi bir ayrımın olmasını, bizzat "iktisat" biliminin kendisi için tehlikeli olabileceğinden bahsetti. Neo-liberal politikaların, ortodoksluğu yegâne gösterip, heterodoksluğu aforoz ettiğini; bu kategorilendirme zihniyetinin yanlış sonuçlara yol alabileceğine işaret etti.
Videonun "06:49 ile 10:44" arasındaki açıklamalarını öneriyorum Mahfi bey:
"İktisat bir din mi ki ortodoksu olsun?"
"Özelleştirme ve neoliberal ruhban sınıfı"
https://www.youtube.com/watch?v=XwJdhb7hoes
Not: Kendisi "iktisatçı" olmadığı için; bu ayrım hakkında daha donanımlı, daha net konuşamadığını da hatırlattı.
Ortodoksluk ve heterodoksluk düşünce yapısını açıklamakta kullanılan yaklaşımların adıdır. Bunların en çok dinlerde kullanılıyor olması sadece dinde kullanılacakları anlamına gelmez.
SilMahfi hocamızın Ercan Kumcu ile ortak yazdıkları 'Ekonomi Politikası' kitabını hâlâ okurum, referans kitap çünkü.
SilKeşke imkân olsa; Mahfi hoca bu kez Emrah Sefa Gürkan hoca ile bir araya gelebilse ve genel olarak bilim, özel olarak "iktisat" biliminin sosyal boyutunu etraflıca konuştukları bir YouTube serisi hazırlasalar.
Hiç olmazsa; ortak bir kitap yazma projesine girişseler, ne güzel olur. Yine harika bir referans kitap doğar.
Mahfi hoca 74 yaşında... Vakti azalıyor...
2011 yılından beri bu blog'da yorumlara cevap yazan Mahfi hocanın yazdıklarından bir "A.I. robotu & application" üretsek, acaba gelecekte yaşanacak ekonomi olaylarına Mahfi hoca gibi cevaplar verebilir mi?
SilMahfi Hocam, sizin analiz ve nesnel yorumlarınız olmasa, nasıl 'doğru bilgilenirdik' düşünemiyorum. Meslekten olmayan benim gibi vatandaşları dahi fikir yürütmeye teşvik ediyorsunuz. Sağ olun, ver olun.
YanıtlaSilBülent Tuncer
Çok teşekkür ederim.
SilTabloda iki farklı noktada "Türkiye / Dünya %" satırları iki kere yer almış , rakamları da farklı ama açıklaması aynı , farkları nedir ?
YanıtlaSilDüzelttim, teşekkürler.
SilEnflasyonun yüksek seyretmesi, toplumda illegaliteyi pekiştirir mi? Bu korelasyonu kurabilir miyiz Mahfi bey?
YanıtlaSilPekiştirmedi mi?
SilYazılarınız olduğu kadar yorumda bulunanları da okuyorum elden geldiğince , son yapılan yorumu üste taşıma , yenileri takip etmek adına daha dolay olabilir , şimdi sayfa dibine kadar ilerlemek gerekiyor . Ya da yorumları görüntülenme sıralamasını değiştimek için bir düzenleme yaptırabilirseniz de hoş olur.
YanıtlaSilBuna bir bakacağım.
SilBence yapmayın hocam, herkesin kafası karışacak ayrıca malum kural "BOZUK DEĞİLSE TAMİR ETME" :-)
Silblogger da hazırda böyle bir ayar yokmuş. css de düzenleme yapmak gerekiyormuş.
SilBelki başka bir tema da kod bu şekilde yazılmış olabilir diye bu siteye uygun birkaç tema önizlemesine baktım onlarda da en eski yorum en üstte olacak şekildeydi.
Hocam, güzel çalışmanız için teşekkürler. Acaba 2. tablodaki kişi başı gelirde Türkiye/GOÜ oranlarında bir yanlışlık olmasın? Normalde Türkiye'ninki gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üstünde.
YanıtlaSilSanırım siz satınalma gücü paritesiyle kişi başına gelire bakıyorsunuz. Buradaki cari fiyatlarla.
SilTekrar kontrol ettiğimde Gelişmekte olan ülkeler için cari fiyatlarla kişi başına gelir hesabının IMF setinde olmadığını sadece SGP ile hesabın olduğunu tespit ettim. Bu durumda elmayla armudu kıyaslamamak için gelişmekte olan ülkelerde kişi başına gelir verisini tablodan çıkardı ve Türkiye'yi dünya ortalamasıyla kıyaslamakla yetinmeye karar verdim. Uyarı için teşekkürler.
SilMeslektaşınız "Yalçın Küçük"ün, yaşanan son olaylarla ilgili neler diyeceğini öğrenmeyi çok isterdim.
YanıtlaSilNe hazindir ki, 3-4 senedir 'alzheimer' hastalığına yakalandığı; hiçbir TV programını, röportaj talebini, hiçbir toplantı, konferans ve benzeri davetleri kabul etmediği söyleniyor. Bu söylentiler doğru mu yanlış mı bilmiyorum. (Kendisi 1938 doğumlu.)
Galiba Mahfi bey "Gazi Üniversitesi"nde bir süre Yalçın Küçük'le beraber çalışmıştı, emin değilim.
SilYalçın Küçük doktora programında hocam olmuştu.
SilŞu an yazdığınız bir kitap varsa, konusu hakkında ipucu verir misiniz sakıncası yoksa?
YanıtlaSilBlog dan X'den gelen yorumlardan derlenecek, Sorularla Ekonomi.
SilŞu an hazırlık aşamasındayım.
SilCari açık nasıl kapanabilir ki?
YanıtlaSilSürekli sebze-meyve ilaç kalıntısından sınırdan geri dönüyor.
Yabancı yatırımcı tekstilde fabrikayı Mısır a kaydırdı.
Otomotiv üretiminde de kapasite artışı için Türkiye artık yeterince cazip gelmiyor.
gemi ve yat ihracatı, savunma ve havacılık sanayii gelişme gösterse de yeterli gelmiyor.
Peki biz cari açığı çözmekte ithalat kısıtlaması için vergi (ötv) ile mi aşacağız, zaten ithalatta vergininde vergisini ödüyoruz? Teknoloji açığımız çok fazla mecbur ithal ürün alıyoruz.
Cari açığı nasıl çözeceğiz hocam? Rakamların düzelmesinde çözüm Dolar kurunun 40TL üzerine çıkması mı?
Büyüme düşecek o düşünce ithalat azalacak o azalınca cari açık düşecek
SilTürkiye'nin dünyaya kattığı ne var ki dünyada üretilen ürünler Türkiye'de ucuz olsun? bildiğim tek bir şey var o da turizm ama onu da çok iyi becerdiğimiz söylenemez, yerli turist bile burada durmuyor, dolar bazında 2 kat yapmış fiyatlar, yunan adalarında güzel manzarada yenilen et yemeğine gidip 30 dolar vermek varken burada bir lahmacuna 15 dolar isteniyor, Türkiye elindeki en kıymetli ihracat kalemi olan turizm de sınıfta kalmış durumda. elde edilen gelirler Türkiye gibi bir ülke için çok ama çok yetersiz, en az 3 katı gelir elde etme potansiyeli var.
YanıtlaSilbir söz vardır sayın hocam, tüm stadyum ayağa kalktığında senin ayağa kalkman bir şey ifade etmez, Türkiye'de büyüme rakamları artmış gözüküyor normal olan da bu ama diğer rakip ülkelere kıyasla çok çook ama çoook geride, onlar 3 giderken biz 1 gidiyoruz. Türkiye gibi genç nüfusa ve dünya da olmayacak kadar iyi turizm sahalarına sahip bir ülke için bu durum büyüme değil benim görüşüm 20 yıldır yerimizde bile saymadık geriye gittik.
YanıtlaSilTeşekkürler Mahfi Hocam, bir kaç sorum olacak: Dünya ekonomisindeki bu büyümeye en büyük katkıyı kimler veriyor? Gelişmiş ülkelerin ileri hukuk, demokrasi ve teknolojileri mi? Ekonomik büyüme ile nüfus büyümesi arasındaki ilişki nasıl, yani artan üretim artan nüfusun ihtiyacına yetiyor mu? İşsizlik rakamlarını verdiğiniz yerde gelişmiş ülkeler ve Türkiye verileri var, fakat GOÜ verile yok. O veriler olmadığı için mi, güvenilmediği için mi ya da karşılaştırılamaz olduğu için mi? Saygılar
YanıtlaSilİşsizlik konusunda GOÜ'lerin bazıları veri paylaşamadığı için bu grubun toplam işsizlik verisi elde edilemiyor. Buna karşılık dünya ekonomisinin büyümesine en büyük katkıyı gelişmekte olan ülkeler veriyor.
SilGelişmiş ülkelerin GSYH payının %57'den %40'a gerilemesine rağmen ihracatlarının sadece %63'ten %61'e gerilemesi eksenin kaymadığını gelişmekte olan ülkelerin nüfus artış hızlarının yüksek olması nedeniyle iç taleple büyüdüklerini gösterir. Halihazırda doğudan batıya olan göç ne zaman tersine dönerse o zaman anlayın ki dünyanın güç merkezi değişiyordur. Böyle derin analizlere gerek yok.
YanıtlaSilTürkiye yüksek enflasyona ve gelir adaletsizliğine rağmen 1.3 trilyon USD GSYH'yi aştı. 15.600 USD ile üst gelir grubuna geçerek orta gelir tuzağından kurtuldu. Kur baskılanması diyorsunuz ama kur zaten olmaması gerektiği şekilde aşırı arttı son 3 yılda. Bu dengelenme normal. Türkiye'ye hala hak ettiği ölçüde sıcak para ve kalıcı yatırım gelmiyor siyasi sebeplerle. Buna rağmen kur bu seviyelerde. Türkiye pahalı ülke oldu deniyor ama Türkiye zaten geçmişte olmaması gerektiği kadar ucuzdu.
YanıtlaSilEnflasyon kontrol altına alındığı ve gelir dağılımında adaleti sağlamaya yönelik politikalara ağırlık verildiği takdirde Türkiye'nin önü açık. 30 yıl önce Türkiye ekonomisi Japonya'nın 30'da 1'i idi , şimdi 3'te 1'i büyüklüğünde. Gelişme muazzam. Her şeye olumsuz açıdan bakmayalım.
15.600 dolar kişi başına gelir ile orta gelir tuzağından çıkılmaz. onun limiti 20 bin dolar. Ayrıca bizde enflasyon yüksek olduğu ve kur baskılandığı (bir se sığınmacılar nüfustan sayılmadığı) için kişi başına gelir illüzyonla olduğundan yüksek görünüyor. Bunları dikkate almak lazım.
SilJaponya 30 yılda inanılmayacak kadar geriye gitti, büyüyemedi derin ve uzun bir stagflasyon, resesyon süreci yaşadığı için ivme kaybetti. Onun için Türkiye'yi Japonya ile karşılaştırmak yanlış olur. İsterseniz Güney Kore ile karşılaştırın bakın ne olmuş?
-2024'te high income economy sayılabilmek için sınır 13.900 USD.
Sil-30 yıl önce Güney Kore ekonomisi Türkiye'nin neredeyse 3 katı, şimdi ise 1.5 katından az.
Hocam neresinden bakarsak bakalım Türkiye hızla gelişiyor ve makası kapatıyor. Ama potansiyelini gerçekleştirebiliyor mu, daha iyi olabilir mi, gelecekte ne gibi sorunlarla karşılabilir , bunlar konuşulsun, sizler gibi değerli uzmanlar yol göstersin.
Ama ortadaki somut gerçekleri ve gelişmeleri de yok saymayalım.Sayg.
Mahfi bey,
YanıtlaSilEnflasyonun düşürülmesi için, asgari ücret; ya az miktarda yükseltilmeli, ya da hiç yükseltilmemeli.
Eğer ülkece enflasyonu daha fazla körüklemek istemiyorsak, asgari ücret hiç yükseltilmemeli.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Asgari ücret 2024 başında bütün yıl uygulanmak üzere 17.002 TL (net) olarak belirlendi. 2024 yılı ortalama enflasyonu % 50'den aşağı gerçekleşmeyeceğine göre yılbaşında 17.002 TL olan asgari ücretin satın alma gücü 2024 sonunda 8.501 TL'ye gerilemiş olacak. Asgari ücrete yüzde 25 zam yapıldığında asgari ücret 21.252 TL'ye yükselmiş görünse de gerçekte satın alma gücü 10.626 TL'ye gerileyecek. Bu durumda yüzde 25 zamla birlikte asgari ücretin satın alma gücü 2024 başındaki satın alma gücünün 6.375 TL altında kalacak. Enflasyonla mücadeleyi ücretliler üzerinden yürütmek zaten güç durumda olan emekçileri felakete sürüklemek demektir.
SilAsgari ücreti yükseltsek bir dert, yükseltmesek başka bir dert.
SilEğer asgari ücret yükseltilirse, işsizlik artar. Çünkü patronlar artan maliyeti taşıyamaz, ve işçi çıkartır.
Karar vermemiz gerekiyor:
• Asgari ücretle geçinen insanlar enflasyon altında daha fazla ezilmesin diye, asgari ücreti daha da yükseltecek miyiz?
• Asgari ücret yükseltildiğinde patronların maliyeti daha da artacağı için, işçi çıkarmaya başlayacaklar. Böylece yüksek işsizliğe razı mı olacağız?
Hangisini tercih etmemiz gerekiyor?
Asgari ücreti yükseltsek bir dert, yükseltmesek başka bir dert.
SilEğer asgari ücret yükseltilirse, işsizlik artar. Çünkü patronlar artan maliyeti taşıyamaz, ve işçi çıkartır.
Karar vermemiz gerekiyor:
• Asgari ücretle geçinen insanlar enflasyon altında daha fazla ezilmesin diye, asgari ücreti daha da yükseltecek miyiz?
• Asgari ücret yükseltildiğinde patronların maliyeti daha da artacağı için, işçi çıkarmaya başlayacaklar. Böylece yüksek işsizliğe razı mı olacağız?
Hangisini tercih etmemiz gerekiyor?
Belki soruyu şöyle sorarsak,önümüze farklı seçenekler veya yol haritaları gelebilir:
Sil• Geçmişte dünyada uygulanan başarılı enflasyonla mücadele programlarında,ücretli veya dar gelirli kesimi korumak adına alınmış,pozitif ayrımcılık için tedbirler var mıdır?Varsa Türkiye şartlarında nasıl uygulanabilir üzerinden konuşulup tartışılabilir.
• Son dönemde uluslararası finans kuruluşlarından sağlanan kaynaklar(yeşil enerjiye geçiş vs.), acaba küçük nüans değişiklikleriyle bir şekilde dar gelirli kesime yönlendirilebilir mi?
Zorlama ve hayalci fikirler olduğu düşünülebilir,sadece beyin jimnastiği yapıyorum Hocam.
Saygılarımla
Asgari ücret kaldırılmalı yerine saat başına ücretlendirme yürürlüğe konulmalıdır.
SilHocam benim için ekonomide en önemli olan şey halkın durumu ve halkın satın alma gücüdür. Mesela maaşlara hiç zam yapılmasa fakat mevcut ürünler yarı yarıya düşse, halkın satın alma gücü de 2 kat artmış olacaktır. Türkiye'de ise özellikle son üç yılda halkın satın alma gücü gittikçe azalmış durumda. Çünkü TÜİK, gerçek enflasyon verilerini yansıtmadığı için maaşlara gerçek enflasyonun altında zam yapılıyor ve böylece halkın satın alma gücü de her yıl daha fazla düşmüş oluyor.
YanıtlaSilEurostat, Türkiye’deki kur artışının alım gücünü hızla değiştirmesinden dolayı satın alma gücü grafiklerinden Türkiye’yi çıkarmıştı. En son Temmuz 2022 yılında açıklanan grafiğe göre Türkiyenin satın alma gücü paritesi (Brüt asgari ücrete göre) 893 PPS idi ve Avrupa Birliği ülkelerinden sadece Bulgaristan'ı geçmişti. Fakat o zaman euro 17.5 liraydı. Şimdi ise neredeyse 20 lira daha fazla artmış vaziyette. Benim merak ettiğim grafik ise aslında şu: Bir Türk vatandaşının ortalama satın alma gücünün diğer dünya ülkelerinde yaşayan insanların ortalama satın alma gücüne göre kıyas durumu. Türk halkı (en güncel verilere göre) satın alma gücü açısından diğer dünya ve Avrupa halklarına göre ne durumda? İşte en çok bunu merak ediyorum. Eğer böylesi bir grafiğe ulaşabilirseniz bir sonraki yazınızda analizlerle birlikte bu konuya da değinmenizi çok isterim. Saygılar.
Maalesef satın alma gücü paritesine göre yapılan hesaplar son derecede yanlış yerlere götürüyor. Bu konuyu daha önce birkaç kez yazdım:
Silhttps://www.mahfiegilmez.com/2024/09/kisi-basna-gelirimiz-20-bin-dolar.html
Hocam ben bugün markete gittim salata (hıyar) 5 gün önce 50 liraydı. Aynı salata şimdi 90 lira olmuş. Ülke bitmiş. 5 gün içerisinde nasıl bu kadar fark olabiliyor? Balık mı bu? Kahvaltıda ve akşam yemeğinden önce en çok salatayı seviyordum artık bundan da mahrum kalmak durumunda kalacağım. 365 günde bir kere zam alıyorum. Sadece 5 gün içerisinde satın alma gücüm %80 azalmış oldu. Yazıktır. Ülkede ekecek toprak mı kalmadı? Devlet neden çiftçiye gereken teşviği vermiyor bunu bir türlü anlayamıyorum. Hadi yetişkinleri geçtim, salata sadece bir örnekti, asıl çocuklar en temel ihtiyaçlardan mahrum kalıyorlar. Bugün bir çocuktan kan alınsa kimbilir kanında hangi vitaminler, proteinler eksik çıkacak? TÜİK bu değerleri de açıklasın lütfen. Asıl soru şu: Halkın satın alma gücü az olunca ve yoksulluk sınırının da 65 bin lira olduğu bir ülkede çocuklar nasıl sağlıklı yetişebilecek? Ki bu çocuklar ülkenin geleceği. Bir ülkede çocuklar sağlıklı yetişemiyorsa, o ülke bitmiş demektir. Devletin bütün politikalarını bu düşünceye göre yapması gerekirken, devlet, enflasyon oyunu yaparak halkın satın alma gücünü daha da aşağı çekmeyi amaçlıyor. Bu resmen halka ve ülkenin geleceği olan çocuklara yapılan bir kötülüktür. Benim için de hiç bir ekonomik gösterge önemli değil. Sadece halkın satın alma gücü önemlidir. Bugün markete gittiğimde resmen şok oldum. İlk defa yüksek fiyattan dolayı salata alamadım. Devlete inancım zaten yoktu artık tamamen bitti.
SilBence bir karşılaştırma yapabilmek için satın alma gücü, ürün bazlı değerlendirilmeli. Mesela Almanya'da asgari ücret kaç dolar, Türkiye'de kaç dolar? Almanya da etin kg fiyatı kaç dolar Türkiye'de kaç dolar? Buna göre bir Türk'ün ayda kaç kg et alma gücü var, bir Alman'ın ayda kaç kg et alma gücü var karşılaştırılabilir. Aynı şekilde mesela Türkiye'nin bütün şehirleri baz alınarak ortalama kira kaç dolar, diğer ülkelerde kaç dolar? Bunlar da maaşlara bölünerek, maaşların kaçta kaçı kiraya gitmiş karşılaştırılabilir. TÜİK'in enflasyon sepetinde bildiğim kadarıyla 406 madde vardı. Bu 406 madde diğer ülkelerle dolar bazında tek tek karşılaştırılır, bunların ortalaması alınır ve yine dolar bazlı maaşlara bölünürse işte o zaman gerçek satın alma gücü ortaya çıkar diye düşünüyorum.
SilSayın Adsız25 Ekim 2024 20:49 Türkiye nüfusunun %98'i yoksulluk sınırının altında yaşarken, Almanya nüfusunun ise %21'i yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Sadece bu veriye bakarak bile bir Alman'ın kendi ülkesindeki satın alma gücünün, bir Türk'ün kendi ülkesindeki satın alma gücünden 4.66 kat daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Yurt dışına çıktıklarında ise mesela bir Alman ile bir Türk Amerika'ya gitse o zaman bu fark kat be kat daha fazla artmış olacaktır.
SilHocam, ABD zemin kaybederken doğru dünyasının demişsiniz, Doğu dünyasının olması gerekiyor sanırım. 2024 ve 2025 Yılları İçin Tahminler başlığı altındaki maddelerin sıralamasında da mükerrerlik görünüyor. Okuma yaparken dikkatimi çekti.
YanıtlaSilBazen böyle hızlı yazınca gözden kaçıyor. İkisini de düzelttim, teşekkür ederim. Sevgiler
SilAsgari ucretle calisiyorum ancak asgari ucrete zam gelmesini istemiyorum. Cunku asgari ucrete zam gelirse issiz kalirim benim gibi calisanlar issiz kalir issizlik yukselir diye korkuyorum. Bence asgari ucrete zam yapilmamali.Hatta issizlik %6ya inene kadar hic bir zam yapilmamali zam en yakin 2026da 20bin liraya getirilecek olcude olmalidir
YanıtlaSilBir insanın kendisine zam yapılmasından korktuğu bir ortam ne kadar ürkütücü değil mi? Maalesef geldiğimiz nokta bu.
SilHocam selamlar
YanıtlaSilDüşük enflasyonla uzun vadede sürdürelebilir büyüme mümkün müdür?
Dünyada pek çok örneği var. Bizde de 2001 krizi sonrası mümkün olmuştu.
Silenflasyonla büyümek demek ilkellik belirli ürünlerin ticaretini yapmak devamlı bu ürünlere rant uygulayıp bu ürünlerden gelen gelirle belirli toplumun parasal hacmini arttırıp gelir dağılımını sürekli bozmak yoksulluğu derinleştirmek ve buna büyüme demek bence ilkellik dir bu büyüme metodunu alkışlayanların içinde ekonomistlerin olması çok garip inanılır gibi değil şaşkınlıkla ekonomistlerin yazdıklarını okuyorum.
SilHalbuki rantsız enflasyonsuz bilimsel olarak ürün çeşitliliği yaratmak için arge ve patent desteğini vatanseverce demokratik olarak hukuk kuralları ile geliştirilip bütün toplumu kucaklayarak sürekli piyasanın büyüme trendine girilebilir gelir dağılımı adaleti sağlanır yoksulluk önlenir ekonomistlerin bu metodu sürekli önermeleri gerekdiğini düşünüyorum.
Dusuk enflasyonla buyumek bir anlamda reel gercek buyumedir. Ulke kaynaklarinin verimli bir sekilde buyumeye katki saglamasini saglar. Dusuk enflasyon kosullarinda insanlarin refahi reel olarak buyur. Cunku calisanlarin maasi dusuk enflasyon bazinda arttigi gibi refah payi eklenerek enflasyonun uzerinde buyumeden de pay almasi saglanir.
SilHocam tcmb rezervleri sürekli artıyor. Diğer yandan yerlilerin döviz mevduatları da artıyor. İçerde döviz anlamında bir çözülme yok anladığım kadarıyla. Yerliler ucuz diye döviz topluyor. Mevduatlar da rezervlere yansıyor. Giriş yapan carry trade dövizini de harcadığımızı düşünüyorum. Yabancılarda iyimserlik var. Bence risk giderek büyüyor.
YanıtlaSilTeşekkürler
Merhaba hocam. Dünden beri, mesleği ekonomiyle doğrudan ilişkisiz biri olarak, aklıma gelen bazı temel ama kritik ekonomi sorunları için internette arama yaptığımda, en doyurucu yazıları sizin yazdığınızı gördüm. Lütfen, popüler bilim literatürü bakımından ne kadar değerli bir şey yaptığınızı en karamsar anlarınızda hatırlayın. Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve uzun bir ömür dilerim.
YanıtlaSilGELİŞMİŞ EKONOMİLER KADAR NEDEN ZENGİN DEĞİLİZ?
YanıtlaSil1-bir ürün üretip dışarı satarsan gelen para ile ürün çeşidini arttırıp yine dışarı satarsan ve bunu sürekli hep dışarı satış şeklinde yaparsan gelen parayı daha fazla ve kaliteli üretim ve dışarı satış için arge patent çalışmalarına yatırırsan patentlerin arttıkça zengin olursun örnekler:dış ticaret fazlasını üretimle veren ülkeler-almanya-japonya-güney kore-taiwan-vd.
2-Türkiye ne yapıyor
Türkiye emlak rantı ile bütün rantçılık işlerini iktidar övünerek yapıyor pahalı konut vd.pahalı herşeyi iç piyasa için yapıp iç piyasa hacmini enflasyon ve pahalılık ile şişirip GYSH yi arttırıyor bütün iç piyasa sektörleri her işden çok yüksek kazançlar elde ediyor enflason la GYSH artıyor iktidar GYSH ile övünüyor 10 TL ye mal edilen mamül 100 TL ye satılıyor müteahhid 100% kazansa bile en az yüzde kazanan oluyor bu fahiş fiyatla dönen inşaat sektörü GYSH yi yükseltiyor inşaat sektörünün içindeki her aktör çok iyi para kazanıyor fakat dönen para hacmi arttıkça dış ticaret açığı yaratıyor çünkü devamlı teknolojik
ürün ihtiyacı çıkıyor bu sebeple yurt dışına devamlı daha çok para gidip ulusal paranın değeri düşüyor sektör karlarının yatırıldığı adres ise devamlı arsa rantına gidip sürekli arsa alınıp arsa fiyatları şişirilip sektörün parasal hacmi artıyor ve GYSH enflasyon hep birlikde artıyor bu döngü sonucunda enflasyonun düşmesi imkansız çünkü sistem pahalılaşma amacıya kurulmuş sadece pahalılaşırsa sistem çalışır ucuzlarsa sistem durur terk edilir.
örneğin- müteahhitler yüksek fiyatlara konutları satamayınca fiyatları düşürmemek sistemi devam etdirmek için bilim dışına çıkılıp nas ilan edilip fakir halk mahvediliyor.
GELİŞMİŞ EKONOMİLER KADAR ZENGİN OLMAMIZ İSTENİYORSA
RANT ÇILIK ile emlak-inşaat-vd.rant işleriyle büyüme saçmalığını terk edip GYSH artışı-enflasyon artışı -dış ticaret açığı artışı-fakirlik artışı -halkın ezilmesi -bilim-hukuk-demokrasi den uzaklaşma saçmalığını bırakıp
Bilim-hukuk-demokrasiyi iyi uygulayıp ayni 1 numaradaki açıklamalardaki ülkelerin yapdıklarını yaparsak gelişmiş ekonomi oluruz sonrada halkın içinden ahpab çavuş sisteminin dışından kimselerin çalışması ile gelen patentler arttıkça gelişmiş ekonomiler gibi zengin oluruz.
örnek-
neden Türk bilim insanları yurtdışında başarılı olup ödül alıyorlar??????????????????????
ayni kişiler şu andaki Türkiyede ayni başarıyı gösterebilirlermi???????????????????????
Hocam asgari ucrete verilecek dusuk zam(asgari ucretin 20bin lira olmasi gibi) sizce ileri donemlerde issizligi azaltir mi?
YanıtlaSilHocam,2003 yılında amerikan M2 para arzı 3 trilyon dolar civarındayken şu anda 30 trilyon civarına geldi.ne amerikan ekonomisi 10 kat büyüdü ne de gerçekleşen enflasyon bu kadar oldu.şu an emtialar ve diğer ülke para birimleri üzerinde birikmiş bir usdnin değer kaybetmesi ile gerçekleşecek bir birikim var gibi.hükümet de değersizleşecek bir dolardan daha rahat dış borcun ödeneceği öngörüsünde mi böyle davranıyorlar acaba.yani herşey dolar bazında değerlenecek,dolar enflasyonu ile borcumuz hızla erir gibi bir strateji?
YanıtlaSilHocam, verilere göre Türkiye bu yıldan itibaren orta gelir tuzağını terk etti diye bilir miyiz?
YanıtlaSilTurkiyenin orta gelir tuzagini terk edecegine en yakin donem 2013 yilidir. O yildan beri Turkiye ekonomisi debelenmekte basasagiya gitmektedir. Mevcut durumumuzda kisi basina gelir hesaplanmasinda ulkedeki 15 milyon yabanci kacak hesaplamalara dahil edilmemekte oldugundan Kisibasina gelirimiz yuksek gozukmektedir. Dahasi dolar kuru tutulmaktadir doviz serbest olmadigindan kisibasina gelirimiz yine yuksek gozukmektedir. Bundan dolayi gercek vereiler hesaplmalar dahilinde Turkiye orta gelir tuzagindan cikmamistir yakinina bile gelmemektedir.
SilHocam, tabloda yer alan kişi başı ortalama gelir rakamları satın alma gücü paritesi değil nominal rakamlar. Bir hata olmuş sanırım.
YanıtlaSilAsgari ucret dusurulsun issizlik bitene kadar
YanıtlaSilEfendiler Yarın Cumhuriyeti kuruyoruz
YanıtlaSil