Asgari Ücret Ne Kadar Artırılmalı?
Yılsonu yaklaşırken 2025 yılında asgari ücretin ne kadar artırılması gereği tartışması da gündemin ön sırasına çıktı. Bu tartışma asgari ücretle sınırlı değil kuşkusuz, çünkü bütün ücretler aynı şekilde ayarlanmak zorunda.
Asgari ücretin geçmiş enflasyon
kadar artırılmasının dezenflasyon mücadelesine zarar vereceğini öne süren güçlü
bir grup var. Bu grubun içinde IMF, Dünya Bankası, yabancı bankalar, yabancı
fonlar, bir bölüm iş insanı ve hükümet yapılacak ücret artışlarının 2025
yılında beklenen enflasyondan fazla olmaması gerektiğini öne sürüyor. Ücretlerde
geçmiş enflasyona göre artış yapılırsa eline fazla ücret geçenlerin bu farkı talebe
dönüştüreceği ve bu talep artışının enflasyonu yeniden yükselteceği düşüncesi
öne sürdükleri görüşün temelini oluşturuyor.
Bu görüşün karşısındaki grup ise
emeği temsil edenler, bazı akademisyenler, bazı iktisatçılar ve emeği açlığa
mahkûm ederlerse bunun önünde sonunda sermayeyi de vuracağının bilincinde olan
az sayıda iş insanından oluşuyor. Bu görüşte olanların asgari ücret artışının
oranı konusundaki görüşleri farklı olabiliyor. Bazıları geçmiş enflasyon kadar zam
verilmesini savunurken bazıları geçmiş enflasyona yakın ama onun altında,
bazıları da geçmiş enflasyonun üzerinde artış yapılmasını savunuyor. Daha küçük
bir grup da her ay enflasyon kadar ücret artışı yapılmasını (eşel mobil
sistemi) öneriyor. Asgari ücretin artırılmasını savunanların bir bölümü, site
ve apartman aidatlarının artışlarından yakınma çelişkisine düşmekten
kurtulamıyor. Çünkü o aidatları belirleyen unsurların başında oralarda görev
yapan kapıcı, güvenlik görevlisi gibi çalışanların ücretleri geliyor.
Ben, ikinci grubun ilk alt
grubunda yer alanlar gibi düşünüyorum. Yani asgari ücretin ve emekliler dâhil
bütün ücretlerin geçmiş enflasyon kadar artırılmasının doğru olduğunu öne
sürenlerle aynı düşünceyi savunuyorum. Bu görüşümün dayanaklarını sayısal
olarak açıklamaya çalışayım.
Asgari ücret 2024 başında bütün
yıl uygulanmak üzere 17.002 lira (net) olarak belirlenmişti. 2024 yılında yıllık ortalama
enflasyon oranının yüzde 50 dolayında olacağı düşünülürse asgari ücretin 2024
yılı süresince yitirdiği satın alma gücünü yeniden yakalayabilmesi için 2025
başında en az bu oranda zam yapılması gerekir. Ki bu da asgari ücretin (17.002
x 1,50 =) 25.503 lira olarak belirlenmesi demektir. Asgari ücreti 2025 yılında kamu
kesiminin beklediği enflasyon oranına göre artırmayı planlayanların düşüncesi
mevcut asgari ücrete yüzde 25 zam yapmak şeklinde ortaya çıkıyor. Bu görüşün kabul
görmesi halinde asgari ücretin satın alma gücü 2024 yılı başındaki asgari
ücretin satın alma gücünün çok gerisine düşmüş olacaktır.
Bu hesaplamaları TÜİK’in
açıkladığı enflasyon oranlarını temel alarak yaptık. Oysa insanlar bu oranlara
pek inanmıyor. Merkez Bankası’nın her ay yaptığı Sektörel Enflasyon
Beklentileri Anketine göre 2025 Eylül ayında enflasyonun hangi oranda beklendiği
sorusuna verilen yanıtlar OVP’de öngörülenden çok farklı beklentilere işaret
ediyor. 2025 yılsonu için Banka’nın kendi seçtiği piyasa katılımcıları yüzde
27,5, reel sektör temsilcileri yüzde 51, hane halklarının temsilcileri yüzde
71,56 oranında enflasyon oranı beklediklerini açıklıyor. Bu beklentilerle 2025 enflasyon
oranının kamu kesiminin beklediği gibi yüzde 25 oranında çıkması mümkün değil.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki “beklentiler büyük ölçüde gerçekleşmeyi belirler.”
Konuya bir de açlık sınırı ve yaşam
maliyeti açısından bakalım. Ocak 2024’de TÜRK-İŞ’in her ay açıkladığı açlık
sınırı 15.048, tek başına yaşayan bir kişinin yaşam maliyeti 19.630 lira idi. O
tarihte 17.002 liralık asgari ücret açlık, sınırının üzerinde, tek kişinin
yaşam maliyetinin altındaydı. Ağustos ayında açlık sınırı 19.271 lira, tek
başına yaşayan bir kişinin yaşam maliyeti 24.962 lira olarak tespit edildi. Buna
göre asgari ücret hem açlık sınırının hem de tek kişinin yaşam maliyetinin
altına düşmüş bulunuyor. Bu durumun yılsonuna kadar daha da bozulacağını düşünürsek
asgari ücretin satın alma gücünü ne kadar yitirmiş olduğunu görebiliriz.
Merkez Bankası anketindeki
tahminleri veya TÜRK-İŞ’in tespitlerini dikkate alırsak asgari ücrete yüzde 50’nin
altında yapılacak zammın 2025 için beklenen enflasyonun bile yarısında
kalacağını görmüş oluruz.
Enflasyonun çözümü ücretlilerin
satın alma gücünü düşürmek, kiraları dondurmak, fiyatlara müdahale etmek gibi
yollardan geçmiyor. Eğer öyle olsaydı Arjantin, elli yıldır denediği bu
yöntemlerle başarılı olabilirdi. Enflasyonu düşürme konusunda faizi artırmanın
yanında üç önemli adıma daha ihtiyacı var: (1) Kamu kesimindeki inanılmaz
israfı düşürmek, (2) Kayıt dışı ekonominin üzerine gitmek, hukuku üstün kılmak,
vergi adaletini sağlamak gibi yapısal reformları yapmak. (3) Teşvikleri ve devlet
desteklerini doğru kullanarak üretimin artırılmasını sağlamak. Bunları yapmadan
ücretleri düşürmek, kiraları dondurmak, fiyatları zabıta aracılığıyla
denetlemek gibi yöntemler ertelenmiş enflasyon yaratıyor ve bu müdahaleler
sonsuza kadar sürdürülemeyeceği için terk edildiği anda bu unsurların yay gibi
yukarı fırlamasına ve enflasyonu daha kötü etkilemesine yol açıyor. Bunu
kiralara ve özel okul ücretlerine uygulanan baskılamaların kaldırılması
sonrasında gördük.
Yazınız için teşekkür ederim, elinize sağlık.
YanıtlaSilSağ olun.
SilYazınıza yüzde yüz katılıyorum hocam, kaleminize sağlık, Ülkemizde hükümetler, vergileri üretim odaklı harcamıyor, rant, israf ve şatafat için harcadığı için enflasyonu kalıcı olarak düşürmek zordur...
Sil"Asgari ücret savunuculuğu / karşıtlığı" polemiğine bulaşmadan soruyorum Mahfi bey:
YanıtlaSilEğer asgari ücret yükseltilirse; bu yükselişi patronların "maliyetlerimizi çok arttırdı, artık dayanamıyoruz" gerekçesini göstererek işçi çıkarımını hızlandıracağını, böylelikle işsizliğin hızla artacağını söyleyenler de var.
Boş bir korku mu?
Gerçekliği var mı?
Nasıl yorumlamak gerekir?
Boş bir korku mu dolu bir korku mu bilemem ama bildiğim bir şey var: İnsanları yoksulluk sınırının altında ücretlerle çalıştırıp kâr elde etmek insanlığa aykırı bir durumdur. Kâr etme düzenini emeği sömürme üzerine kuran patron varsa bu işi bıraksın.
Sil"Kâr etme düzenini emeği sömürme üzerine kuran patron varsa bu işi bıraksın."
SilÖyleyse bütün dünyanın kapanması lâzım!
Mahfi hoca, bu gerçeğe yeni uyandı galiba! 74 yıldır uyuyormuş demek ki...
Bilimsel analizler yaparken; 'merhamet', 'vicdan', 'insaf' ve benzeri duyguları önplânda tutmak doğru mudur?
SilSiz; 'iktisatçı'sınız, 'biliminsanı'sınız.
Ama asgari ücret konusunda duygularınızı önplânda tutarak; 'biliminsanı nötrlüğü & objektifliği' hüviyetinizle çeliştiğinizin farkında mısınız Mahfi bey?
Vay be! Mahfi Hoca da solcu çıktı. Aynı sürprizi Ege Cansen de yapar mı acaba? Asla yapmaz bence. O damardan kapitalist.
SilBugün Çağdaş markete gittim. 19.95 TL'ye nar vardı. Semt pazarında en ucuz nar 25 idi. Genelde nar 60 tl pazarda. Her geçen gün ucuzlaması gereken mandalinanın fiyatı tersine artıyordu. İyisi 60 tl. Kuruyemişçi fiyatlarını görünce içime su serpildi. Torbayı doldurayım dedim, satıcıya mahçup oldum, meğer etiketler yarım kilo fiyatıymış. Utanarak geri bıraktım poşeti. Bu rejimde enflasyon asla düşmez, düşemez.
Sil1. ben solcu ya da sağcı değilim. Hiçbir gruba, bölüme dahil değilim. Bütün yaşamım boyunca doğrudan yana olmaya çabaladım. Burada yaptığım analiz ücretliye kaybettiği satın alma gücünü geri vermekle ilgili. Bu solculuksa solcuyum. Ama bence bu solculuk değil, bu gerçekçilik.
Sil2. Buradaki analiz tamamen bir satın alma gücü analizidir. Gerçeklere dayalıdır ki o da bilim demek zaten. İşin içine vicdanın da girmesi bilimi zayıflatmaz. Kaldı ki burada ön planda tutulan satın alma gücünün eski düzeyine getirilmesidir.
Bu kadar yalın bir konuda bile sözü kendinden büyük cümlelerle "garip" anlamlar çıkarıp yıllardır kamu yararına bir iş yapan insanı manasız şekilde eleştiriyorsunuz. Bilmediğiniz etik alanıyla gerçekliği kendi entel dünyanıza sığdırmaya çalışıyorsunuz. İşinizi nasıl yapacağınızı söylemek yerine yapış biçiminizi sevdiğim için teşekkürü borç bilirim hocam.
SilHocam görüşleriniz çok doğru ama kaleme almadığınız çok etkili bir nokta var oda baskılanan döviz! %50 zam yapılması Dövizin serbest bırakılması gerektirir aksi durumda sanayi çarkları duracaktır, işçilik maliyeti döviz bazında bu kadar yüksek olan bir ülkede tüm fabrikalar kapatılır yerli firmalar bile ucuz ülkelere gider .%25 lik zam dövizin 2025 yılındada baskılanacağını bize söylüyor politika da bu değil mi?
SilHocam her zamanki gibi gerçekleri doğru bir şekilde dile getirmişsiniz.En acınası durumda şu; bu kadar ekonomik ve Finansal anlamda problem varken,geçici yöntemlerle enflasyonu ertelemek adına kalıcı yöntemlerden uzakta duruş sergilemek bir yana sanki bu temel bir sorun değilmiş gibi sürekli gündem de değiştiriliyor.Ülkede iyi giden hiç birsey yok artık usandık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBir ülkede yönetim bilim dışına çıkmışsa hiçbir şey doğru gitmez.
Herkes hakettiği hayatı yaşar ve her topluluk hakedildiği şekilde yönetilir.
YanıtlaSilDoğrudur ama kötülüğü hak ettiğimizi düşünerek başkaldırmazsak hep aynı kötülüğü yaşamaya devam ederiz.
SilHerkes hakettiği hayatı yaşar ve her topluluk hakedildiği şekilde yönetilir kelimesi doğru değil
Sil1-AKP 3Y ile ile geldi yolsuzluk yoksulluk yasaklar bu partiye oy verenler ilk yıllarda bunları düşünerek oy verdiler ve küresel düzeyde dolar bolluğu sayesinde ülkemizde işler sorunsuz girdi yasaklar ile uğraşan AKP istediklerini yapdı muhalefet hiç yokdu
2-Dolar sıkılaşması başlayınca takke düşdü kel göründü AKP nin yoksulluk ve yolsuzluk için hiç bir şey yapmadığı tam tersine yolsuzluk ve yoksulluğun aşırı arttığını gördük fkat son seçimlerde CHP ye karşı AKP ve MHP nin yapdığı algı kararsız seçmenin AKP yi seçmesine neden oldu
3-evet AKP seçmeni istediği hayatı yaşıyor ama muhalefet olanlar haketmedikleri hayatı yaşıyorlar
Hocam merhaba, orta sınıfın kaybolduğu bir süreçte ücret artışı talebi temel gida dışında arttırması gerçekçi midir? Bir de faiz bu kadar yüksek iken faizde yatırımı olanlar döviz bazında talebi arttirmaz mı? Niçin enflasyon hem çalışan ücretleri üzerinden okunuyor? Siz zaten ne yapılması gerektiği ile ilgili açıklama yapmışsınız ancak ücretler baskılansin diye iletişim hep maaşlar üzerinden yapiliyor. Bir işletmenin çalışan maliyeti toplam giderlerde %10-15 bandında.
YanıtlaSilÇünkü en sessiz olanlar ücretliler. 1970'li yıllarda sendikalar güçlüyken böyle olmuyordu. Küreselleşmeyle birlikte sermaye birbirine kenetlendi ama emekçiler bunu başaramadı hatta tam tersine dağıldılar, güçlerini kaybettiler. 1970'ler grevlerin, hak arayışlarının yıllarıydı. Neoliberalizm bu işi yok etti.
SilEmeğinize sağlık... Keşke oylarımızla bizi yönetip daha iyi gelecekte yaşamak için seçtiklerimiz (iktidar ve muhalefet) okuyup feyz olsa...
YanıtlaSilSağ olun.
SilDünyada uygulanan şehircilik imar sistemi bence patladı şehirlerde eskiden zenginler yaşardı taşradan gelenler şehir dışı imarsız alanlarda özellikle hazine ve kamu alanlarında gecekondu mafia sistemi ile bir gecede bir kulube yapıp ev sahibi olurlar sonradan bir oda kulubeler mantar gibi bir anda çoğalınca bunlara belediye oy kaygısı ve gecekondu mafiasından korkusu nedeniyle müdahale edemez ve bu imarsız yapılar zamanla ayni bir mantar gibi genişler yükselir ve zamanlada bu sistemi kuranların etkisi ile hepsi imar affıyla imarlı yapılar olurdu zamanla arsa rantıyla bu yapı sahipleri devlet eliyle zenginleşmiş kişiler oldular sonra depremlerde yıkılan yapılardan çoğunun bu imarsız hatalı yapılmış yapılar olduğu ve hala bu yapıların deprem yönetmeliğine aykırı oldukları tehlike arz etdikleri olduğu biliniyor bu sebeplerle tahminim gecekondulaşma sistemini durdurmak istiyorlar artık hazinenin kamunun elindeki araziler devamlı satılıyor çok konutlu kira zenginleri ve çok arsalı arsa zenginleri var ve köy kırsal alanı bitti heryer mahalle belediye kontrolünde normal saf iyiniyetli vatandaşa imarsız yapı yapdırmamaya çalışıyorlar tabiki ayrıcalıklı olanlar her şeyi yapabilir demokratik ülkeyiz kanunlar var ama yapan yapanın yanına kar kalan bir ülkeyiz
YanıtlaSilülkemizde 41% evi olmayan kiracı var ve kira çok ucuz rahatça ödüyorum diyen yokdur herhalde bu insanların gelir adaleti bozulmuş bu ülkede konuta ihtiyaçları var ve 22 yıllık iktidar bu eve ihtiyacı olan toplumun içinde zor durumda olanlar için hiçbirşey yapmadı.Barınma sorunu en önemli sorundur sınırda suriyeliler için briket evler yapıldı topluma sorulsa ayni evlerde otururmusunuz diye barınma ihtiyacı olan herkes tabiki oturur ama öyle bir yönetim iktidar ortada göremiyorum bakıyorum bakıyorum öyle bir yönetim göremiyorum gördüğüm tek şey lale devri gibi saltanat yaşayanları görüyorum bir daha bakıyorum sadece lale devrini hortlatmış yaşayan bir gurup görüyorum keşke görmez olaydım.Bu sürdürülebilir bir durum değil.
Çok doğru.
SilHocam asgari ücrete bir sonuç gözüyle bakmak lazım. Asgari ücret sayısal olarak daha düşük olmasına rağmen alım gücü daha yüksek olabilirdi. Zincir tek yerinden bir günde kopmadı. Zaman içinde farklı yerlerinden koptu. Şu an elimizde karmaşık bir sorun var. Bakılan yere göre gördüğümüz değişiyor.
YanıtlaSilTeşekkürler
Sağ olun.
SilHocam ne şiş yansın ne kebap.
YanıtlaSilİkisi de aynı şey: Şiş kebap.
SilBölgesel olarak saatlik asgari ucret uygulamasina gecmemiz gerekmiyor mu artik Mahfi bey. Dusuk katma deger yaratan islerde calisanlarda ayni maasi aliyor suanki modelde. Bolgesel kalkinmaninda onune geciyor. Ayrica gunumuz avrupasinda NEET orani en yuksek ulkeyiz hatirladigim kadariyla. Ciddi anlamda simarik terbiyesiz gencler yetistirildi son 20 yilda. Sadece 1 yil calisip ev araba yazlik almayi bekleyen yiginlar var. Ulkede hukuk adalet yok ama toplumda var mi? Ev sahibinin evine cokerek mulkiyet hakkini katlettiler. Alturizm ve kollektivizm mahvetti bu ulkeyi.
YanıtlaSilO kadar çok şey yapmamız gerekiyor ki hangi birine değineceğimizi şaşırdık.
SilEnflasyonun düşürülmesi için bir sıkıntı çekilmesi gerektiği konusunda herkes mutabık. Sorun herkesin enflasyonun düşmesini istemesi ama kendisinin sıkıntıya düşmemesini istemesi. Hedeflenen enflasyona göre maaş artışını ben şahsım adına kabul ediyorum, ancak iki yerden maaş alan beyzadeler birinden vazgeçecek, bürokratlar lüks marka makam aracını yerli modelle değiştirecek, devletin tepesi özel uçak sevdasından vazgeçecek, İş adamları nasıl vergiden kaçınırım hesapları yapmayacak, piyasada arzı kıt mal ve hizmet üretenler nasılsa mecburlar deyip fahiş kar etmeyecek.
YanıtlaSilEnflasyonun düşürülmesi için toplumca sıkıntı çekilecekse buna en yukarıdan başlanması lazım ki rol model oluşsun. Asgari ücreti enflasyonun altında artırıp makam otoları, korumalar, sekreterler, uçaklar kullanan, konvoylar yapan bir yönetim varsa enflasyon düşmez, düşer görünür yine fırlar.
SilSayın hocam, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilOrtaçağ kölelik sisteminden emek ücret köleleğine geçeli çok uzun zaman oldu, ne var ki bu dönem gibi bir dönemi hatırlamıyorum. Biz ki ülke olarak çok daha yüksek enflasyonu yaşamış bir ülkeyiz ama bu kadar barınma, yaşama sıkıntısı çekmedik.
Yeni dünya düzenini bu şekilde biz insanlara kabul ettirecekler diye düşünüyorum.
Yeni Dünya sanırım gerçekten sosyal kredi, nakitsiz toplum vb. unsurlardan oluşacak.
Geleceğe dair kaygılarım gittikçe artıyor.
Doğru tespit.
SilYa hoca kısaca demiş ki köle aramayan insanlara köle muamelesi yapmayın en azından işsizlikte olsa herkes hak ettiğini alsın. Hala yok patronlar kızmaz mı v.s beter olsun o patronlar
YanıtlaSilSizin geçim derdiniz yok demek ki sayın Adsız (26 Ekim 2024 18:06) !!!
Silİşten atılma korkusuyla hayatta kalmaya çalışan milyonlar var bütün ülkede !!!
Asgari ücret az arttırılsa bile 2025 ilk çeyreği sonunda işsizlik zaten patlayacak. Çünkü carry trade yapamayan, sadece kendi işinden para kazanmaya çalışan, sizin beter olsunlar dediğiniz patronlar nakavt olacaklar. Tüm sermayesini mesleğine yatırdığı için şu anda finansal yollardan getiri elde edemeyen patronlar şu anda bile zaten can çekişiyorlar. Çünkü uzun süren sabit kur nedeniyle ihracat pazarları kapandıkça kapanıyor. Çünkü asgari ücret arttırılmasa bile enflasyondan dolayı ürün maliyetleri sürekli artıyor ama ihracat satış fiyatları sürekli aynı kalıyor. Yine kurların baskılanması sebebiyle cazip hale gelen ithalat nedeniyle ithal ürünlerle rekabetleri sürekli zorlaşıyor ve böylece iç piyasalarda da nefes almakta zorlanıyorlar.
SilŞimdiden iflaslar ve konkordatolar inanılmaz arttı. Önümüzdeki dönemde kurlar yine sabit kalıp, ücretler arttığında bu patronların nakavttan kurtulmaları imkansız. Çünkü ithalatla iyice baş edemez hale gelecekler. Eğer bunu görüp kurları yavaşca serbest bırakmak zorunda kalırlarsa, bu defa carry trade'çiler "Kurlar artık artıyor" deyip az veya çok geri çekilmeye başlayacaklar. Ve böylece kurları tutmak şimdiki kadar kolay olmayacak. Kurları tutamazlarsa enflasyon yine zıplayacak.
Sayın Eğilmez, sizin daha önceleri belirttiğiniz üzere her kesimin, enflasyon değeri yaşadığı kesime göre değişiyor. Enflasyonu düşürme çalışmalarında hangi kesimin enflasyon değerinin ne kadar düşürülmesi çabası yapılmalıdır? Benim düşüncem; %20 lik en alt grubun bir üstü olan %40 lık grubun (GİNİ katsayısına göre hesaplanması) ele alınarak enflasyon çalışması yapılmasıdır. En alt %20 lik kesim, "çaresiz kesim" yerine %40 lık "düzeltilebilecek kesim" enflasyonu üzerinde çalışılarak, bu kesimin Gelir Dağılımındaki yerinin %10 - %15 oranında arttırılması gerçekleştirilmelidir. Bence bu kesimin en büyük sorunu Konut ve Gıda harcamalarıdır. Bu kesimin konut alabilmesi için; İpotekli konutların (Bilhassa Bankaların elindeki ipotekli konutların en fazla 6 ay içinde satılması), Şahısların elindeki 3 adetten fazla konutlarında en fazla 1 yıl içinde satılması gerçekleştirilmelidir. Buna göre Bankaların elindeki ipotekli konutların ve Şahısların elindeki 3 den fazla konutların adedi belirlenmelidir. Gıda enflasyonu için ise nakliye masraflarının yarıya yakın azaltılabilmesi için, nakliye yakıt fiyatlarının buna göre Hükümet tarafından desteklenmesi uygun alacaktır diye düşünüyorum. hatalı mıyım acaba?
YanıtlaSilSevgili kardeşim bu toplumda üst yönetimin sayısız makam otosu, koruması, 3 - 4 yerden ücret alan danışmanı, uçakları, konvoyları vb. varken ne yapsanız boştur.
SilHocam selamlar. Ben 2 hafta önce yazmış olduğunuz aşağıdaki yazınızın altına asgari ücretle ilgili görüşlerimi detaylı olarak dile getirmeye çalışmıştım.
YanıtlaSilhttps://www.mahfiegilmez.com/2024/10/kitaplar-ve-yorumlar-2024-4.html
Ben de sizin gibi emeğin asla bir sömürü unsuru olmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Asgari ücret konusunda ise yazınızda belirtmiş olduğunuz (eşel mobil sistemini) yani asgari ücrete her ay enflasyon kadar zam yapılması gerektiğini savunuyorum. Çünkü Türkiye enflasyonist bir ülke. Dünyada senelik ortalama enflasyon %5, gelişmiş ülkelerde %2.2 iken, Türkiye'de enflasyon %50'dir. Eğer Türkiye'de senelik enflasyon gelişmiş ülkeler seviyesinde olsaydı minimal fiyat dalgalanmalarından kimse etkilenmez ve bu durumda maaşlara senede bir kere zam yapılabilirdi. Fakat enflasyon %50 seviyesinde olunca, insanlar Ocak ayından Aralık ayına kadar satın alma güçlerini kaybetmekte ve fakirleşmektedirler. Bu durumda insanlar Ocak ayında tamamını aldıkları bir ürünün, Aralık ayında 2/3'ünü alabilecek ve %33 oranında da fakirleşmiş olacaklardır. Emeğin sömürülmemesi ve sadece asgari ücretlinin değil, maaşlı çalışan diğer kesimin de enflasyon altında ezilmemesi için emek korunmalı ve maaşlara da her ay enflasyon oranında zam yapılmalıdır. Aksi halde zaten tek kişinin yaşam maliyetinin bile altında verilen maaşlarla sömürülen halk, enflasyonla birlikte sömürü üstüne sömürüye maruz kalacak ve altta kalanın canı çıksın düşüncesiyle kölelik sistemine devam edilmiş olacaktır. Eğer maaşlara her ay enflasyon oranında zam yapılmayacaksa ve sadece senede bir kere zam yapılacaksa, bu durumda enflasyonun %50 olduğu bir ülkede, insanların Ocak ayından Aralık ayına kadar yüksek enflasyondan etkilenmemeleri için maaşlara %50 değil, %125 oranında zam yapılması gerekir.
Devletin aslında asgari ücret konusunda belirlemesi gereken zam değil, şudur: İnsanlar çocuk yapsınlar mı yoksa bir müddet nüfus artışı olmasın ve insanlar çocuk yapmasınlar mı? Eğer devlet insanların evlenip (nüfus azalmasın diye anne ve babanın kendi sayılarınca) en az 2 çocuk yapmalarını istiyorsa bu durumda yoksulluk sınırını baz almalıdır. Sağlıklı çocuk yetiştirebilmek için anne ve babanın toplam maaşı yoksulluk sınırının altına düşmemelidir. Çünkü yoksulluk sınırı, 4 kişilik bir ailenin yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarıdır. Buna göre asgari ücret yoksulluk sınırının yarısı kadar olmalı ve her ay yoksulluk sınırı arttığında asgari ücret de bu rakamın yarısı kadar olacak şekilde güncellenmelidir. Böylece ülkede sağlıklı çocuklar yetişebilecektir.
Yok eğer devlet bir süre evlenmeyin ve çocuk yapmayın diyorsa o zaman asgari ücret için tek kişilik yaşam maliyetini baz almalıdır. Buna göre asgari ücret tek kişilik yaşam maliyeti kadar olur ve bu maliyet her ay arttığında asgari ücret de aynı ölçüde arttırılır. Böylece asgari ücret senenin hiç bir ayında tek kişilik yaşam maliyetinin altına düşmemiş olur. Kısacası devletin aslında asgari ücret konusunda belirlemesi gereken zam oranı değil, bu iki karardan biri olmalıdır. İnsanlar çocuk yapsınlar mı yoksa yapmasınlar mı? Eğer senelik zamma odaklanacaklarsa bu durumda senelik zam %125 olmalıdır.
Asgari ücret konusuna değindiğiniz için size teşekkür ederim hocam. Umarım yetkililer insafa gelirler ve emeğin daha fazla sömürülmesine müsade etmezler.
Teşekkür ederim ama fazla da umutlu olmayın, hükümet asgari ücreti yüzde 25 - 30 oranında artırmakla yetinecektir büyük ihtimalle.
SilHocam enflasyonun önümüzdeki aylarda ve yılda düşüşü beklentisi sizce sadece baz etkisi kaynaklı mı
YanıtlaSilYoksa doğrular yavaş yavaş yapılmaya mı başlandı
Yapılan tek doğru faiz artırımıydı. başka hiçbir şey yok ortada.
SilAsgari ücret artmamalı. Onun yerine emekli maaşı asgari ücreti aşacak şekilde artmalı. Sgk böyle bir yükü kaldıramaz denilsede. Emekliye verilecek yüksek zam, ekonomiye direk akacak paradır. Emekli maaşıyla evladına torununa destek çıkacaktır. Böylelikle çalışan kesim zam almayıp üretim maliyetini arttıramayacak dolayısıyla ürün ve hizmetlerde zam yaşanmayacaktır. Ama emekli anne babanın desteğiyle bütçeleri rahatlayacaktır.
YanıtlaSilBu görüşü buraya laf olsun diye yazdığınızı düşünüyorum.
SilEkonomide yeni gerçekliğin "mantık aramamak" olduğunu sanıyordum. Bu görüşün faizin sebep sayıldığından daha kötü etki yaratacağını sanmıyorum.
SilEmekli maaşının düşüklüğü işsizliğe neden oluyor. İşsizlik bu kadar fazlayken üstüne her asgari ücret artışıyla asgari ücretten daha fazla artan enflasyon (açıklanan değil, gerçek-hissedilen) asgari ücretlinin alım gücünü zaten yere düşürüyor. 3 ay geçmeden asgari ücrete tekrar zam isteniyor. Döngü nerde kırılacak?
Emekli maaşı yetmeyenler tekrar sigortasız işlerle (kayıtdışı, vergisiz, primsiz) sistemde yer alıyor. Depo önüne gece bekçisi olarak emekli insan mı almak mı yoksa asgari ücretli sgk primli genç çalışan mı? Emekli maaşı yetrli olsa o insan neden bekçiliğe gelsin? O genç neden işsiz kalsın.
asgari ücretli enflasyon oranının altında arttırılması konuşulacak konu değil ülkeyi bu duruma getirenler inşaat sektörü ve yönetimlerdir iktidarın devletin ve kamunun artık lüx masraflarını bırakıp normal leşmesi lazım enflasyonu asıl arttıran yönetiminlerin savurganlığı ve popülizmidir
YanıtlaSilÇok doğru
SilHocam, Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Merkezi (BES-AR)'a göre Ekim 2024 itibariyle açlık sınırı 28 bin 358 tl, yoksulluk sınırı 77 bin 751 tl, bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise 35 bin 100 tl'dir.
YanıtlaSilHangi veriye inanacağız hocam?
Eğer kira ve gıda fiyatlarını dikkate alırsak, bu rakamlar Türkiye ortalaması için sanki daha gerçekçi gibi durmaktadır. Aslında bu verilerin Türkiye ortalamasıyla birlikte şehir şehir de açıklanması lazım. Çünkü mesela İstanbul'daki kira ortalaması 24 bin 860 lira iken, Burdur'daki kira ortalaması 9 bin 892 liradır. Dolayısıyla İstanbul'u baz aldığımızda tek kişilik yaşam maliyetinin 35 bin 100 liradan da daha fazla olması gerektiği aşikardır.
TÜİK'in gerçeği yansıtmayan verilerinden sonra toplumda istatistiklere karşı derin bir güvensizlik oluştu. Dolayısıyla da insanlar hangi veriye inanacaklarına şaşırmış vaziyetteler. Aslında hesaplama yapılırken, hesaplamada kullanılan maddeler şeffaf bir şekilde ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulsa hiç bir kuşkuya yer kalmayacak, hem güven tazelenecek hem de gerçek verilere ulaşabileceğiz. Fakat maalesef gerçekler gizlenmekte, koca bir halka yalan söylenmekte ve halk kandırılmaktadır. TCMB'nin de TÜİK'in de tamamen bağımsız ve tarafsız olması, herhangi bir siyasi iradenin bir organıymış gibi hareket etmemesi sadece bilimin ışığında hareket etmesi gerekmektedir. Tüm bilimsel argümanlar ortaya tarafsız ve şeffaf bir şekilde konulmalıdır. Dolayısıyla ortada aslında bir sistem sorunu var hocam. Sistemsizlik güvensizliği, güvensizlik de (herkesin kafası karışmış şekilde) ortaya kaosu çıkartıyor.
Bu da ayrı bir sorun. Biz burada asgari ücrete TÜİK enflasyonu kadar artışı savunuyoruz ona bile itiraz geliyor. Oysa gerçek enflasyon TÜİK enflasyonunun oldukça üzerinde.
SilKeşke ülkeyi akademisyenler yönetseydi, o zaman en azından işin teorik kısmında hata yapılmamış olunur, kavramlar birbirine karışmazdı. Biz ise daha teoride hata yapıyoruz ki pratikte nasıl sağlıklı bir sonuç alalım? Mümkün değil.
YanıtlaSilAkademisyenler arasında da öyleleri var ki bırakın ülke yönetmeyi kendini yönetmekten aciz.
SilHocam, Peki tüm konular ve şartlar değerlendirildiğinde, bana göre en az %50 yapılması mantıklı görünürken, dolar bazındaki asgari ücretin yüksek olması, bizim yavaşlayan dünya ekonomisinde zaten rekabet gücünü yitirmekte olan ihracatımızı daha da baltalamaz mı ?? Döviz kuru daha ne kadar savunulacak ?
YanıtlaSilDolar bazında ücret yüksek değil, dolar kuru düşük. Aylık 100 bin lira ücret alan bir üst düzey çalışan düşünün. Kur 35 TL iken bu kişinin ücreti 2.857 dolar eder. Kur 50 TL olursa ücreti 2.000 dolar eder. Yani kuru baskılarsan her şey dolar cinsinden iyi görünür.
SilAslına bakarsanız dolar kuru savunulmuyor ama faiz böyle olunca insanlar dolar bozdurup TL'ye döndüğü için kur da yükselemiyor.
Mevcut ekonomi yönetimi, asgari ücret tesbitinde ne yaparsa yapsın, ister geçmiş enflasyonu baz alsın, isterse beklenen enflasyona göre artış yapsın...asgari ücretlinin sofrasında bir dilim ekmek kadar etkisi olacaktır. Yapılacak zammı piyasa ve devlet, asgari ücretlinin cebine girmeden fazlasıyla geri alacaktır. Cebe giren kağıt para miktarı artacaktır ama alım gücü daha da azalacaktır. Merkez Bankası'ndaki beş PPK üyesine devredilmiş enflasyonla mücadele anlayışı ile maalesef bu kadar olur...
YanıtlaSilEğer bu yetkiyi baştan beri beş PPK üyesine devretmiş ve işlerine karışmamış olsaydık şimdi buralarda olmazdık. Siyasetin karıştığı her teknik konu bir faciayla sonuçlanıyor.
SilMahfi bey ‘tercihin’ KADERİNDİR! 😊
YanıtlaSilDoğru ama bazen insanlar zorunlu olarak tercih etmedikleri bir kadere sürüklenirler. O zaman başkalarının tercihi sizin kaderiniz olabilir.
SilMahfi hocam. Asgarl ucret - patron / işveren ilişkisi zor bir konu. Her iki tarafta hakli. Ölçeklenemeyen bir sanayimiz var. Birim Maliyetleri çok yüksek. Hersey ordan başlıyor. Ne zaman yapılırsa yapılsın, sanayinin üretim maliyetlerini fazlasıyla artıriyir. Robotlaşma ve yüksek teknoloji üretimde hala oran olarak x̌ok düşük sevlyede. Adnan dalgakıran ın kitabını herkese tavsiye ederim.
YanıtlaSilBurada iki taraf haklı değil. Asgari ücretliye bir ücret takdir edilmişse o ücretin satın alma gücünün enflasyon karşısında korunması lazım. Aksi takdirde ücret karın tokluğuna çalışmayı bile karşılayamaz olur.
SilKamu harcamalarını denetlemeyen bir millete %25 zam gayet mâkul. Devlet hazinesinin kendine ait olduğunu ve sahip çıkması , gerektiğini bilmiyorsa üzülme hocam. İnan beyaz yakalılar artık öyle yapıyor.
YanıtlaSilBana böyle durumlarda üzülmenin eğitimi verildi. O nedenle üzülmekten kendimi alamıyorum. Koskoca bir ülkenin, güzelim bir memleketin her geçen gün biraz daha batağa batmasını sindiremiyorum. Bunu sindirip sesini çıkarmayanları da anlayamıyorum.
SilEmeğinize sağlık hocam. Sayenizde bilgi sahibi oluyoruz. Sağlık ve afiyet diliyorum. Yeni bir yazınızda görüşmek üzere.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam merhaba; sizi ve kitaplarınızı uzun zamandır zevkle takip ediyorum. asgari ücretin söylediğiniz gibi yüksek olması ile birlikte genel eğilim, patronların asgari ücretin artışına bağlı olarak sattıkları ürünlere zam yapması olmayacak mı ? Sizce bu durumda patronlardan kaynaklı arz yönlü bir enflasyon mu yoksa işçilere bağlı olarak talep yönlü bir enflasyon mu gerçekleşir?
YanıtlaSilEğer yapılacak zam kaybedilen satın alma gücünü yerine koyacak şekilde yapılacaksa ikisinin de olmaması lazım. Ama tabii biliyoruz ki böyle bir artışta bile asgari ücret arttı diyerek herkes fiyatları artıracak.
SilHocam enflasyonda geri çekilmeler bekliyormusunuz?
YanıtlaSilKısmen olabilir ama yüzde 35'in altı zor.
SilHocam ben 1.5 yıldır asgariye gelen zammın üzerinde zam yapıyorum personele, aralikta yine devam edeceğim. Devlet mendeburu vakti gelince bana hesap sorar mi?
YanıtlaSilSadece siz değil bunu yapan birçok iş insanı var. Devletin hesap sorması gereken siz değilsiniz, asgari ücreti veriyor gibi görünüp de verdiğinin bir kısmını elde geri alanlar.
SilDeğerli Hocam,
YanıtlaSilAnaliziniz her zaman ki gibi çok aydınlatıcı, çok değerli.
Arjantin örneğinden yola çıkarak teorik bir sorum olacak. Bize çok benzeyen, daha doğrusu kendimizi benzettiğimiz bu ülke şu anda peso’yu kaldırıp USD’ye geçmeyi konuşuyor. Biz de dolarize olmuş bir ekonomi olarak, TL’yi USD’ye sabitlesek ya da kuru USD yapabilseydik, etkileri ne olurdu; örneğin, enflasyon düşer, asgari ücret hesapları azalır mıydı? Teşekkür ederim.
Bu dediğiniz sabit kur rejimi. Günümüzde herkes dalgalı kur uyguladığı için bunu sürdürmek mümkün olmaz.
SilHocam, ünvanında TCMB, TÜSİAD baş ekonomisti falan olan iktisatçılar hala faiz artışını ve talep azalışını sürekli analiz eden yorumlar yapıyorlar sürekli. Ülkedeki verimsiz,
SilBatık mega projeleri, kamudaki hortumları ikincil planda değerlendiriyorlar. Kitaba körü körüne bağlı kalma hatasındalar. Kitabın dediğini yapıp enflasyonu %25 e düşürsen ne olacak? Denge denetleme mekanizmalarının çalışmadığı tek kişi yönetiminde batış kesin. Sen istediğin kadar dar gelirlinin talebini kıs. Bunlar birilerine yaranma çabası mı? Yoksa mesleki körlük mü?
Bu dediğiniz sabit kur rejimi. Günümüzde herkes dalgalı kur uyguladığı için bunu sürdürmek mümkün olmaz. yazmışsınız
Silpeki TL basmayı bırakalım TL yi dolara eşitleyip bütün hesapları dolara çevirelim fiziki dolar a izin olmadan para sanal olarak bankalar ve kredi kartları ile bir sistem kurulamazmı bu sayede kara para vergi kaçırma her türlü yolsuzluk usulsüzlük de sonlanmış olmazmı?
Hocam abd nin en kalabalık eyaletleri olan new york ve californiya da saatlik ücreti 16 dolar. Bence bu baz alınarak hesaplanabilir. Haftalık ücreti 640 dolar çıkıyor 2024 yılı için. Dolar kurundaki olağanüstü gelişme olmazsa 640 dolar ve doları da 36 hesaplasak 23 bin civarı bir sayı ortaya çıkıyor. Asgari ücreti aşağı yukarı bu şekilde endeksleyerek ve ortalama dolar kurunu baz alarak hesaplanabilir.
YanıtlaSilbütün bunların nedeni kendimizi kandırmamız biz ne üretip ne satıyoruz patent sayımızdan belli ülke olarak dış ticaret açığına mahkum bir ülkeyiz yasaklar-yolsuzluk-yoksulluk u en ağır yaşayan ülkelerden biriyiz demokrasi hukuk bilimin uygulanamadığı sadece gelişmemiş ekonominin uygulandığı bir ülkeyiz iç piyasada emlak-inşaat-rant ekonomisi ile GYSH yi arttıran ama dış ticaret de müşteri olan bir ülkeyiz bunu kırmak için bilim-hukuk-demokrasi ile halkın tamamını arge-patent desteğine katarak yurt dışına satıcı pozisyona geçmeliyiz.Bunu yaparsak GYSH dolar olarak artar ve işçilik ücretleri kendiliğinden artar.
SilHiçbirşey yapmadan emlak rantıyla emlak fiyatlarını arttırıp müteahhidelr lüks inşaat yapıp iç piyasada zenginlere evleri kiralamaları için satarak daha kaç sene bu şekilde kendimizi kandırabiliriz.
Neoliberal kapitalist politika dünya da yaşamın pahalılaşarak maddi gücü zayıfların üreyememesi ile nüfusun kendiliğinden azalması düşüncesi bunun çeşitli nedenleri var hayatın uzaması işçilik ve ordu yerine mekatronik,bilişim ve robotik çağının gelmesi artan nüfusa ihtiyacı ortadan kaldırıyor.
SilTürkiye bu politikanın başarı ile uygulandığı bir ülke nüfus artış hızımızdaki erimeden politikanın başarılı olduğu görülüyor.
Emeklilere ve çalışanlara ihtiyaçlarının altında verilen parada bu politikanın eseri az maaş alan eskiden çalışmayan kişiler eskiden beğenmedikleri işlerde çalışıyorlar çok yoğun emekli çalışan var.
Konut fiyatlarının konut ihtiyacı olanların satın alamıyacağı fiyatlara gelmesi konutların kiralamak amaçlı varlıklılara satılması da neoliberal politika ürünü kredi ve kiralama ile çalışanları sistemin sadık kişileri yapmak da diğer bir neoliberal düşünce.
Tek sorun vergi adaletinin olmaması, gelir vergisi kanunun amacı ücretliyi yolmak ama gvk hakkında konuşulunca artan oralı olduğu böylece en adaletli vergi olduğu söyleniyor bir de akademisyenler bunu söylüyor:)
YanıtlaSilParası olandan vergi alınmadıkça hiç bir şey düzelmez.. çünkü zenginler verdikleri verginin hesabını sorabilecek yetkinliktedir..
Hesabı sorulmayan vergi yanlış harcanır dememe gerek yok herhalde..
Harcama ve tasarruflar gelirin unsuru olmadıkça kimse bir şey demesin..
Tamam nerden buldun demeyelim ama "burdan buldun" diyebiliriz..
Saygılar hocam
Sorunlarımızın önemli bir tanesi de bu.
SilYazınız için teşekkürler.
YanıtlaSilHocam,maaşları arttırmadan alım gücümüzü yükseltmenin bir yolu yokmudur?asgari ücreti 17 binden 34 e çıkartsalar çözüm olmayacak,sarmala girdik piyasa aynı oranda her ürün hizmet kira vs de yükseliyor ve hatta fazla yükseliyor,fırsatçılık yapanlar da var zorunlu arttıranlar da.2005 2010 2015 yıllarında aldığımız maaşlar yanında bugün herkesin maaşları 5 10 15 kat artmasına rağmen o dönemdeki hayat standartlarımızı tutturamıyoruz.bizim yüksek maaştan çok aldığımız maaş ne olursa olsun alım gücümğü yükselmediği sürece rahat edemeyeceğiz.
Tek yolu var enflasyonu yüzde 3 - 5 düzeyine düşürmek.
SilO zaman sizden bir cevap veriyim,sadece faiz enstrumanı ile enflasyonu 3 5 seviyelerine getiremezler,acil olarak yapısal reformlara başlanılması gerekiyor.
SilBudur.
SilHocam Arjantin'de kira artışlarının sınırlanmasının 50 yıllık bir geçmişi yok. 1983'e kadar askeri diktatörlük piyasacı politikaları uygıladı. Ondan sonra 2001 krizine kadar da alabildiğine neoliberal bir rejim vardı. Fiyat artışlarundaki sınırlama bu krizden sonra gündeme geldi. Fakat zaten o dönemde piyasada para olmadığı için kira artışı diye bir şey de pek yoktu. Esas olarak 2009-2015 arasında bazı yasalar çıkarıldı ama bunlar hiçbir şekilde etkili olmadı. Zaten bu fiyat sınırlamaları başkent yani Capital Federal'e yöneliktir. Ülkenin diğer eyaltlerinde uygulanamaz. Başkentte de emlak tekeli olduğundan asla uygulanamaz. Bir kiracı olarak benim gördüğüm başkentte Reel Kiralarda düşüş ya da artış enflasyonla ters orantılı işliyor. Enflasyon arttıkça ve Pesos'un değeri düştükçe kiralar rakamsal olarak yükseliyor ama bunun USD karşılığı düşüyor. Ne zaman ki ekonomi stabil bir hal alıp enflasyon düşüyor, para değerleniyor o zaman rakamlar sabit kaldığı için kiralar da USD olarak yükseliyor.
YanıtlaSilBu makalelere bir bakın isterseniz:
Silhttps://theorie-regulation.org/wp-content/uploads/2012/12/aa-sgard.pdf
https://www.researchgate.net/publication/358442208_One_hundred_years_of_rent_control_in_Argentina_much_ado_about_nothing
Saygıdeğer Hocam,
YanıtlaSilDeğerler, kavramlar öyle birbirine girdi ki; Haziran 2013 ayında aldığım ilk emekli maaşı o günün asgari ücretinin 3.9 katı iken, günümüzde bu farkın 2.5 kata düşmüş olmasını sorguladığımda, milletin büyük çoğunluğunun açlık sınırında olduğu aklıma geliyor ve sanki yanlış bir şey yapıyormuşum gibi neredeyse kendimi suçlu hissediyorum! Halbuki ödediğim primler ve prim ödeme gün sayısı gibi değerler baz alınarak yasalara uygun şekilde hesaplanan ve tabiri caiz ise anamın ak sütü gibi helal olan emekli maaşımdaki bu azalmanın nedeni; en düşük emekli aylığına ve asgari ücrete yapılan artışların emekli aylıklarına yapılan zamlardan yüksek olması gibi hakkaniyete sığmayan bir yanlışlar dizisinin sonucu!... Sonuç itibariyle emekli maaşım reel anlamda neredeyse % 50 kadar azaltıldı ve düzeltilmesi artık mümkün değil!... Bu da madalyonun bir diğer yüzü...
Adsız27 Ekim 2024 16:51
YanıtlaSilbütün bunların nedeni kendimizi kandırmamız biz ne üretip ne satıyoruz patent sayımızdan belli ülke olarak dış ticaret açığına mahkum bir ülkeyiz yasaklar-yolsuzluk-yoksulluk u en ağır yaşayan ülkelerden biriyiz demokrasi hukuk bilimin uygulanamadığı sadece gelişmemiş ekonominin uygulandığı bir ülkeyiz iç piyasada emlak-inşaat-rant ekonomisi ile GYSH yi arttıran ama dış ticaret de müşteri olan bir ülkeyiz bunu kırmak için bilim-hukuk-demokrasi ile halkın tamamını arge-patent desteğine katarak yurt dışına satıcı pozisyona geçmeliyiz.Bunu yaparsak GYSH dolar olarak artar ve işçilik ücretleri kendiliğinden artar.
Hiçbirşey yapmadan emlak rantıyla emlak fiyatlarını arttırıp müteahhidelr lüks inşaat yapıp iç piyasada zenginlere evleri kiralamaları için satarak daha kaç sene bu şekilde kendimizi kandırabiliriz.
Hocam asgarî ücret tespit komisyonu ne kadar az istese de başkan Erdoğan buna razı olmaz ve kendinden %10-15 koyar ve milletini enflasyona karşı ezdirmez. O yüzden rahat olalım.
YanıtlaSilHep öyle yaptı, doğru.
SilMuhterem Mahfi bey, zaman ayirip bu yaziyi yazdiginiz icin cok tesekkur ederim. Musadenizle enflasyona cozum onerilerinize bir dorduncusunu eklemek teklifinde bulunacagim: Kamu sektorunun senelerdir gereksiz yere (cogunlukla politika geregi) sisirilen kadrolarini tekrar sayi ve liyakat yonunde normale getirmek. Son 20 senede nufus artisina ve teknolojik gelismere oransiz olarak 3 milyon kadar bir kadro artisi var, ortalama memur ucretleriyle hesapladiginiz zaman ortaya ekonomik katkisi olmayan buyuk bir emisyon miktari cikiyor.
YanıtlaSilYine bir PATRON dövücü yorumlarla başbaşayız. Tüm ülkedeki sanayicileri koç holding sanmayı bırakın artık. Sağa dön derken sola dönen adamın şu anki maliyeti 35-40 bin bandından, maliyetler sanayiciyi iyice bezdirdi, birçok işveren firmayı kapatma / fabrikasını kiralama derdinde. Burada asıl sorun devletin hiçbir sorumluluk kabul etmemesi, wage ne kadar artarsa o kadar skk primi alıyor. kasa her zaman kazanıyor. İşveren fabrikasını kapatınca çalışan işçiye devlet bakmayacak. Toplumsal bir soruna doğru gidiyoruz.
YanıtlaSilAsgari ücret ve en düşük emekli maaşı en az bin Dolar karşılığı TL kadar olmalı. Böylece çalışan herkesin kişi başı geliri yıllık 12 bin dolar olur. (çocuklar ve çalışmayanlar elbette bu ortalamayı düşürecektir) .Yıl boyu da bu oran korunmalıdır.
YanıtlaSilMahfi hocam, bu sene 29 Ekim Cumhuriyet yazısı kaleme alacak mısınız?
YanıtlaSil2024 yilinda asgari ucrete yapilan yuzde 50 zammi gozden kaciriyorsunuz..bu zam 2024 zammi ve suana kadar yapilan isci emekli ve memur ile emeklisi zammindan fazla..2024 resmi enflasyonundan da fazla.2025 hedefi kadar zam yapilir bence..ayrica asgari ucrete son 10 yildir enflasyon uzeri zam yapilirken emekli ve memura yalan rakamlar kadar zam yapildigindan emekli maaslari asgari ucretten fazla iken altinda kaldi..sonuc resmi englasyon yalan dolan inandirici degil.
YanıtlaSilSayın hocam herşeyi çok güzel değerlendirmişsiniz ancak UNUTTUĞUNUZ bir şey var.. Bu ülkede 5 milyona yakın memur ve emekli var.. Asgari ücrete yüzde 30 civarında zam yapıldığında, bu her şekilde piyasaya zam olarak dönüyor.. Peki memurlara yapılması beklenen %10 zam ile, memur ve emekli kesiminin, bu gelen zamlar karşısında maaşı erimeyecek mi?
YanıtlaSilDiyebilirler ki; memur ve emekli yılda 2 defa zam alıyor.. Ancak kümülatif hesaplandığında ve beklentilerle bu yıl yapılacak zam tutarı bileşik olarak %16 olması bekleniyor.. Bu süreçte memurların çok zayıfladığını eklememiz lazım.. Üstelik Türkiye'de memurların yemek, yol ve iş kıyafeti verilmediğini de hatırlatmak lazım.. Yani iş için ayrı kıyafet almak gerekiyor..
Burda bir kesimi mutlu ederken, diğer tarafı komple ezmeye giriyor..