Kayıtlar

Ağustos, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dün Haramdı, Bugün Kurtarıcı

Ülkeyi bugünkü enflasyon krizine sokan adım 2021 Eylül ayında atıldı. Eylül başında enflasyon yüzde 19, Merkez Bankası politika faizi de yüzde 19 idi. Ve bütün sinyaller enflasyonun yavaş yavaş yükselme eğilimi içinde olduğu yönündeydi. Yapılması gereken şey Merkez Bankası’nın politika faizini iki üç puan artırıp enflasyondaki yükseliş eğiliminin önünü kesmesiydi. İşte tam o sırada geçmişten beri gelen faiz haramdır, faiz sebep enflasyon sonuçtur söylemlerine dayalı bir faiz politikası yürürlüğe kondu ve politika faizi düşürülmeye başlandı. Benim de aralarında olduğum iktisatçılar ve aklı başında diğer meslek erbabı “bu yaptığınız yanlıştır, enflasyonu arttıracaksınız, ekonomiyi krize sokacaksınız” diye itiraz ettik. “Nas var size ne oluyor? Haram olan faizi savunmayın” dendi bize. Faiz indirimleri devam etti, enflasyonun artışı hızlandı ve aradan iki ay geçmeden bu kez kurlar da yükselmeye başladı. Paniğe kapılan yönetim, bu kez kur yükselişini durdurmak için, bir çeşit kur garantis

Sorun Sadece Enflasyon Değil

Bir mal veya hizmetin piyasadaki satış değerini belirleyen ölçü fiyattır. Para kullanımı, devreye girip de piyasayı düzenlemeden önce trampa (değiş tokuş) sistemi geçerliydi. Bir mal veya hizmet satın alacak kişi onun karşılığında bir mal veya hizmet vermek durumundaydı. Bu iki malın birbiriyle değiş tokuş ilişkisi bize göreceli fiyatları verir. A marka saat bin liraya, B marka saat iki bin liraya satılıyorsa bu iki saatin değişim değeri: B = 2A olur. İşte bu ölçü bize bu iki saatin birbiri karşısındaki göreceli fiyatını verir. Normal koşullarda enflasyon fiyatları arttırsa da bu değişim ölçüsü böylece kalır. Diyelim ki saatlerin yapısı, teknolojisi, kalitesi değişmemişken yüzde 50 enflasyon nedeniyle A marka saatin fiyatı 1.500 liraya, B marka saatin fiyatı da 3.000 liraya yükselirse değişim oranı (B = 2A) değişmeden kalır.   A marka ya da B marka saatin piyasa değerini kim ya da ne belirler? Bu değeri öncelikle o saatin maliyeti belirler. O saatin imalatında kullanılan malzeme ve g

GSYH’de Dünyada Kaçıncıyız?

Resim
Cari Fiyatlarla (CF) yani enflasyonu da içerecek şekilde hesaplanan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) bir ülkede yerleşik üretim birimleri (kişiler, şirketler, kamu kesimi kuruluşları) tarafından bir dönemde (üç ay, altı ay veya bir yıl) üretilen nihai mal ve hizmetlerin yarattığı katma değerin cari fiyatlar cinsinden ölçülen piyasa değerlerinin toplamını ifade eder. Bu şekilde ulusal para cinsinden hesaplanan GSYH CF (sadece GSYH denildiğinde de GSYH CF anlamına gelir) yıllık ortalama dolar kuruna bölünerek dolar cinsinden GSYH’ye ulaşılır. Ülkelerin zenginliği, ekonomik gücü vb. gibi konular için uluslararası karşılaştırmalarda başvurulan ölçü budur. Hatta pek çok kişi ülkenin GSYH’sini ulusal para cinsinden bilmez dolar cinsinden bilir. GSYH’yi ulusal paradan dolara çevirmedeki en ciddi mesele dolar kurunun piyasa fiyatını yansıtıp yansıtmadığı meselesidir. Eğer dolar kuruna müdahale söz konusuysa dolar cinsinden GSYH gerçek durumdan farklı çıkar. GSYH’nin dolara çevrilmesinde bizi

Stagflasyon Sinyalleri

Stagflasyon, İngilizcede durgunluk anlamına gelen stagnation ile enflasyon kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir kelime. Durgunluk içinde enflasyon anlamına geliyor.  Ekonomik büyümenin sıfıra geldiği ama enflasyonun devam ettiği ekonomik durumu anlatmak için kullanılıyor. Esnaf, sanayici ve tüccar bir süredir ekonomide stagflasyon yaşandığını öne sürüyor. İktisatçıların bunu söyleyebilmesi için enflasyonun yüksek, büyümenin sıfıra çok yaklaşmış olması gerekir. Enflasyon yüzde 61, büyüme ise elimizde ilk çeyrek verisi var: Yüzde 5,7. Buna göre stagflasyonun enflasyon kısmı durumu doğrulasa da büyüme verisi durumu doğrulamıyor. İkinci çeyrekte büyüme ne oldu? Bunu ancak Eylül sonunda TÜİK açıkladığında öğrenebileceğiz. Buna karşılık birçok öncü gösterge büyümenin ikinci çeyrekte sıfıra çok yaklaştığını gösteriyor. Uzmanların yaptığı tahminler de ikinci çeyrekte yüzde 0 ile 0,5 arasında bir büyüme gerçekleştiği beklentisini işaret ediyor. Eğer öyleyse ekonomi, ikinci çeyrek

Faiz Konusunda Düşüncem Değişti mi?

Resim
Sosyal medyada yer alan son yorumlardan anladığım kadarıyla birçok kişi, iki cümlelik bir yorumun ilk cümlesini okuyor, ikinciyi okumuyor ya da ilk cümleye takılıp ikinciyi hafızasından siliyor. Mesela "Faizin artırılması şarttır. Ama yanında mutlaka yapısal reformlar da yapılmalı, yoksa faiz artışı işe yaramaz" diye yazıyorum, sonra yapısal reformlar yapılmadan gerçekleştirilen faiz artışı işe yaramayıp da bu durumu eleştirdiğimde bazı arkadaşlar diyor ki: "hani faiz artırılınca her şey iyi olacaktı?" Oysa hep söylediğim şey şuydu:  “Faiz tek başına bir ekonomiyi batırabilir ama tek başına bir ekonomiyi çıkaramaz. Yanında mutlaka yapısal reformlar da yapılmalı.” Bunu yazınca bu kez yapısal reformların ne olduğunu soranlar çıkıyor. Onlara da tek tek yanıt vermakten sıkıldığım için Yapısal Reformlar ve Türkiye başlıklı bir kitap yazdım: https://www.remzi.com.tr/kitap/yapisal-reformlar-ve-turkiye Türkiye gerçekten ilginç bir ülke, tam anlamıyla bir sosyal laboratuva

2024 Yılsonu Enflasyon Tahmini

Resim
Yılsonu enflasyon tahmininiz nedir sorusuyla birçok yerde karşılaşıyorum. Önce zihnimde hangi enflasyona göre tahminimi açıklamam gerektiğini bir tartıyorum: TÜİK’in açıkladığı enflasyon mu yoksa gerçekte yaşadığımız enflasyon mu? Hangisini tahminime temel olarak almalıyım? Sonuçta, her defasında, gerçeği yansıtmasa da uluslararası alanda geçerli kabul edilen TÜİK verilerini esas almanın doğru olacağı kanısına vardığım için tahminimi ona göre yapıyorum. Aşağıdaki tablo benim TÜİK’in açıkladığı verilere göre tahminimin dayanağı olan hesaplamamı gösteren basit bir tablo. Bu tabloda Ağustos ayına kadar (sarıyla boyalı alan) olan veriler TÜİK’in resmi verileridir. Sarı boyalı alandaki veriler ise aylık TÜFE artışı varsayımlarına (Aylık TÜFE 1 ve Aylık TÜFE 2 sütunları) göre ortaya çıkan endeks sayılarını (TÜFE Endeksi 1 ve TÜFE Endeksi 2 sütunları) ve bunlara göre hesaplanan enflasyon tahminlerini (12 Aylık TÜFE1 ve 12 Aylık TÜFE2 sütunları) gösteriyor.  Aylık TÜFE 1 başlığını taşıyan sü

Piyasalarda Japonya Etkisi

Resim
Japonya, 1990’ların başından itibaren içine girdiği durgunluk girdabından bir türlü kurtulamadı. Hükümetlerin denemediği yöntem kalmadı: Piyasayı canlandırmak için faizi eksiye indirdiler, ABD ve Avrupa’nın yaptığı gibi para bastılar olmadı, insanları harcamaya teşvik edebilmek için enflasyonun artmasına razı olup kamu harcamalarını artırdılar, vergileri düşürdüler yine olmadı. Büyüme bir türlü istendiği gibi toparlanamadı. Buna karşılık kamu kesimi borç yükü inanılmaz boyutlara ulaştı. Aşağıdaki grafikler Japonya’nın ekonomik büyümesini gösteriyor (bu makaledeki grafiklerin tamamı IMF verileridir ve https://tradingeconomics.com/ sitesinden alınmıştır.) Soldaki grafik çeyrekler itibarıyla bir önceki yılın aynı çeyrek sonucuna göre yıllık büyümeyi, sağdaki grafik ise bir önceki çeyreğe göre büyümeyi gösteriyor. Her ikisi de Japonya’nın resesyonun eşiğinde olduğunu sergiliyor.                            Yıllık Büyüme                                                        Çeyrekler İ

Ekonomi Politikası Esnek Olmalı

Son günlerin öne çıkan tartışması; “faiz indirilmeli mi yoksa olduğu yerde bırakılmalı mı” sorusuna yanıt arayan tartışma. Bu tartışma ilk ağızda insanların iki gruba ayrılmasına yol açıyor: (1) Az sayıda iktisatçı ve çok sayıda sanayici, tüccar, esnaf faizlerin düşürülmesini savunuyor. (2) Çok sayıda iktisatçı ve az sayıda sanayici ve tüccar da faizin olduğu yerde kalmasını savunuyor. Gruplar ilk bakışta böyle gibi görünse de kendi içlerinde de ayrılıyorlar. Mesela ilk gruptakiler arasında Merkez Bankası’nın faizi hemen indirmesini savunanlar var. Bunlar daha çok sanayici, tüccar, esnaf gibi piyasada iş yapanlar. Yaklaşık üç yıldır ucuz maliyetle kredi kullanmaya ve yenilemeye alışık olduklarından yeniden böyle bir ortama dönülmesini talep ediyorlar. Bir başka grup enflasyonda baz etkisiyle oluşacak indirimin ortaya çıkmasını ve birkaç ay devam ettiğinin görülmesini ve sonrasında Merkez Bankası’nın faiz indirimine gitmesini öneriyor. Tabii her iki grupta da indirim için farklı oranlar