Nüfus ve İstihdam Dosyası
Dünya nüfusu 7,9 milyar dolayında tahmin ediliyor. Türkiye nüfusu 85.279.553’tür. Buna göre Türkiye nüfusu dünya nüfusunun kabaca yüzde 1,1’ini oluşturuyor. Türkiye nüfusunun yüzde 49,9’unu kadın, yüzde 50,1’ini erkek nüfus oluşturuyor. Yaklaşık 1,9 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. 7,6 milyon kişi okuma yazma bilmekle birlikte bir okul bitirmemiş durumda. İlkokul mezunu 17 milyon, ortaokul mezunu 13,7 milyon, ilköğretim mezunu 5,1 milyon, lise mezunu 17,9 milyon, üniversite ve yüksekokul mezunu, 12,3 milyon, yüksek lisans ve üzeri eğitim görmüş 1,8 milyon kişi bulunuyor. (Burada sayılanların toplamının toplam nüfustan düşük olmasının nedeni 6 yaşından küçüklerle eğitim durumu bilinmeyenlerin varlığıdır.) 2019 – 2021 arası dönemde Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 77,7’dir.
Türkiye 2022 yılında dünyada
nüfus açısından 18’inci büyük ülke konumunda (grafik TÜİK, Dünya Nüfus Günü,
2023, 6 Temmuz 2023 Haber Bülteni’nden alınmıştır):
Türkiye’de nüfus Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) ile belirlenmektedir. ADNKS, kişilerin
yerleşim yerlerine göre nüfus bilgilerinin güncel olarak tutulduğu, nüfus
hareketlerinin her an izlenebildiği, MERNİS (Merkezî Nüfus İdare Sistemi)
kayıtlarındaki T.C. Kimlik Numarasına göre kişiler ile ikamet adreslerinin
eşleştirildiği TÜİK tarafından yapılan bir kayıt sistemidir. 2007 yılından
beri uygulanan ADNKS sistemi sokağa çıkma yasağı ile uygulanan eski nüfus sayımı
sisteminin yerini almıştır.
Uluslararası hukukta mülteci
kavramı; vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ırk, din, tabiiyet ya da siyasal
düşüncesi nedeniyle vatandaşı olduğu ülkeye dönmeyen kişileri kapsayacak
biçimde kullanılıyor. Sığınmacı, mülteci olarak uluslararası koruma arayan
ancak statüleri bulundukları yerde henüz resmi olarak tanınmamış kişilerdir. Göçmen;
hem maddi ve sosyal durumlarını iyileştirmek hem de kendileri veya ailelerinin
gelecekten beklentilerini arttırmak için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden
kişi ve aile fertlerini kapsamaktadır. Türkiye’deki göçmen, mülteci ve
sığınmacı sayılarıyla ilgili farklı sayılar ortaya atılmaktadır. Göç İdaresi
Başkanlığı bu sayıyı 2023 itibarıyla 4,9 milyon kişi olarak açıklanmıştır. Sığınmacılar,
nüfusa dâhil bulunmuyor. Yabancıların bu sistem içinde nüfusa dâhil
olabilmeleri için, oturma iznine sahip olmaları ve bir adrese kayıtlı olmaları
gerekiyor. Oysa göçmenlerin en yüksek sayıda olan grubu Suriyelilerden oturma
izini alabilenlerin, adres kaydı yaptırabilenlerin sayıları çok az.
İşin ilginç yanı göçmenlerin
yaptığı faaliyetler, ürettikleri veya üretimine katkıda bulundukları mal ve
hizmetler, elde ettikleri gelirler, yaptıkları harcamalar GSYH hesaplarına
katıldığı halde nüfusun bir parçası olarak kabul edilmedikleri için kişi başına
gelir hesabına dâhil edilmiyorlar. Öyle olunca da kişi başına gelir (GSYH daha
az nüfusa bölündüğü için) olması gerekenden yüksek çıkıyor.
Aşağıdaki grafik 1935’den bu yana
Türkiye nüfusunu ve nüfus artış hızını gösteriyor (Grafik, TÜİK nüfus
istatistikleri kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)
Grafiğe göre nüfus artış hızında,
1980’lerden sonra başlayan düşüş 2000’lere kadar devam etmiş, sonra bir süre
aynı hızda artış görülmüştür. Son birkaç yılda artış hızı biraz daha
gerilemiştir. Bu gelişme nüfusun yaşlanmaya başladığının en belirgin işaretidir.
Türkiye’de nüfusun büyük
çoğunluğu kentlerde yaşıyor. Son verilere göre nüfusun yüzde 85’den fazlası
kentlerde, yüzde 15’e yakını da kırsal kesimde oturmaktadır. (Aşağıdaki grafik
TÜİK, 11 Mayıs 2023 tarihli TÜİK Haber Bülteninden alınmıştır):
Yıllar geçtikçe ortalama hane
halkı büyüklüğü de düşüşe geçmiş görünüyor. Aşağıdaki tablo bu gelişimi
gösteriyor (Grafik TÜİK, 15 Mayıs 2023 tarihli Haber Bülteninden alınmıştır):
Görüldüğü gibi 2008’de hane halkı
sayısı ortalama olarak 4 kişi iken 2022’de 3,17’ye gerilemiştir.
Türkiye nüfusunun işgücü, istihdam
ve işsizlik oranları aşağıdaki tabloda yer alıyor (Tablo, TÜİK, 10 Kasım 2023
tarihli İşgücü İstatistikleri Eylül 2023 Haber Bülteninden alınmıştır):
Buna göre 2023 yılında 86 milyon
dolayında olması beklenen toplam nüfusun 65,5 milyonu 15 + yaşta bulunan bir
başka deyişle çalışabilir yaştaki nüfustur. 65,5 milyonluk çalışabilir nüfusun
yaklaşık 35 milyonu işgücünü oluşturuyor. İşgücünü oluşturanların 31,7 milyonu
çalışıyor yani istihdam edilmiş durumda, 3,2 milyonu ise çalışmak istediği ve
başvuruda bulunduğu halde iş bulamadığı için işsiz konumunda bulunuyor. Bunların
oranı yüzde 9,1. 15 + yaştaki nüfusun yaklaşık 30,7 milyonu normal olarak
çalışabilir nüfusa dâhil olduğu halde işgücüne dâhil bulunmuyor. İşsiz olarak
kabul edilmek için ölçümün yapıldığı günden geriye doğru 4 hafta içinde iş arama
kanallarına başvurarak talepte bulunmak gerekiyor. Dolayısıyla sistem bu tür
talepte bulunmayanları işgücüne dâhil olmayanlar arasında kabul ediyor. Oysa
bunlardan işsizlerin sayısı kadar bir grup gerçekte çalışmak isteyenler
arasında yer alıyor. Bunları da işsiz olarak kabul ederek işsizlere
eklediğimizde geniş işsizlik oranı denilen yüzde 22 dolayındaki bir işsizlik
oranına ulaşıyoruz.
15 – 24 yaş arası nüfus genç
nüfus olarak kabul ediliyor. Genç nüfusta işsizlik oranı Eylül 2023 itibarıyla
yüzde 16 dolayındadır.
Çalışmayan nüfusun çalışan nüfusa
oranı bağımlılık oranı olarak kabul ediliyor. 0 -1 5 yaş arasıyla 64 +
yaştakiler bağımlı nüfus olarak alındığında Türkiye’de bağımlılık oranı yüzde 32’nin
biraz üzerinde çıkıyor. Bu oranın 2050 yılında özellikle 64 + yaştakilerin çoğalması
sonucu yüzde 40 dolayına yükselmesi bekleniyor.
Mahfi bey, verileri sadece açıklamışsınız. Kuru-yavan bir yazı olmuş bu yazınız.
YanıtlaSilÇözüm önerilerinizi hiç yazmamışsınız ki?
Çözüm önerileri için Değişim Sürecinde Türkiye ve Yapısal Reformlar ve Türkiye kitaplarımı okumanız gerekecek.
SilUstteki arkadasa katiliyorum. Yaziniza sizden bir sey katmamissiniz. Tuik bulteni gibi olmus. En azindan bu verilerin bize soyledikleriyle ilgili bir paragrafla kapanis yapsaydiniz. Dikkate alacaginizi umuyorum.
SilBu bir dosya, çözüm önerileri yazısı değil, durum tespiti amaçlı o nedenle yazmadım. O, ayrı bir yazının konusu olabilir.
SilSn. Hocam değerli yazınız için teşekkür ederiz. Grafikte Avrupa olarak sadece Almanya var, diğer Avrupa ülkelerini de görseydik (İtalya, Fransa, İspanya, İngiltere, Yunanistan vb.) eskiden kendimizi kıyasladığımız ülkelerin durumunu görüp bilgilenirdik. Nüfus artış hızımız düşüyor, çalışan ve çalışmayan yaşlı oranı artıyor, çocuk sayısı az, şehirde yaşayan aile sayısı artıyor. rakamlar, ülkemizin giderek medenileştiğini söylüyor gibi. Son zamanlarda ülkemizde olup bitenler ise tam tersini söylüyor gibi.
SilNufus artış oranı %2.1 den az olursa nufus azalıyor demektir. Buna rağmen toplam nufusun artması durumu yeterince açıklamıyormu? Cevap ortada , gayet net...
SilMahfi bey
SilKalbinizi kırmak hiç istemem ama, "yapısal reform" deyince halkımızın aklına hemen "arsa, inşaat endüstrisi, emlak" geliyor. Özellikle "6 Şubat Depremleri"nden sonra...
(Umarım kırılmamışsınızdır.)
Grafikte diğer Avrupa ülkelerine de yer verince yazının yarısı grafik haline dönüşüyor o nedenle en büyükleri almakla yetindim.
SilKırılacak, üzülecek bir durum yok, gerçekleri kabullenmek çözüm için gereklidir. Bu alanda gerçek de sizin yazdığınız gibi. Bize düşen ise bunun yanlış bir algı olduğunu bıkmadan usanmadan anlatmaya çalışmak.
SilSn. Hocam 04/12/2023 grafik konusunda haklısınız , onu düşünemedim, ilginize teşekkür ederim.
SilGelecek yıllarda (50-60 yıl içinde) Nobel ödülü kazandıracak Alternatif Ekonomi Teorileri ; Bağlamına göre Dönemsel Reel Büyüme Oranları ile ( yıllık büyüme oranı değil) çalışan modeller , Herhangi bir bütünsel Ekonomik aktivitede oluşan ortalama fırsat maliyet değişimlere göre çalışan modeller olacak.
SilKentleşme ve medenileşmeyi karıştırmamak gerek. Genç nüfusun azalması, nüfus artış hızının artması kentleşmenin getirileridir, medenileşmenin değil. Elbette medenileşen toplumlarda söz konusu verileri görebiliriz ancak nüfus artış hızımızın azalma nedeninin daha çok yoğun çalışma şartları, boş zaman eksikliği ve sıkışmış kentlerde yaşam olarak görüyorum.
SilNüfusumuz yaşlanıyor..., Geniş işsizlik oranımız yüksek..., Büyük bir mülteci ve sığınmacı problemimiz var..., Bilgilendirici yazınız için teşekkür ederiz hocam.
YanıtlaSilSağ olun .
SilYollar, caddeler , sokaklar bir adet sigara isteyen gençler ile dolu , sabah işe giderken akşam işten gelirken , hafta sonları G.O.Paşa meydanında yürüken en az üç genç gelşp sigara dileniyor , geçen hafta erpe eleltronikçiler sitesi girişinde henüz 20 li yaşlarında bir genç sigara dileniyordu ama istediği o değildi birer dal sigara verdik, bir bayan 20 tl eline sıkıştırdı o gencin , genç adamın karnı açtı , doğruca perpa elektronikçiler çarşısına giderken sevincini görmeliydiniz , o para ile yiyecek almaya gidiyordu , bu ekonomik gidişat ile 10-15 yıl sonra özelikle yaşlı diye istatistiklerde yerini alan kütlenin azımsanmayacak bir kısmını büyük şehirlerin varoşlarında çadırlarda , barakalarda yaşarken göreceğiz gidişat bu yönde !
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=DRJF92FYrvM Ortadoğunun Kendine özgü Küçük Amerikası olan Ülkemizin 15-20 yıl sonraki hali bu olacak en iyimser olasılık ile
SilDeğerli yazınız için çok sağ olun.
YanıtlaSilTeşekkürler.
Silİstihdam yaratmak neden bu kadar zor? 3 milyon fazla kişi neden işsiz? İş gücü yaratmak bu kadar zor olmamalı? İyi bir planlama yapmak gerekiyor. İş gücü nerede noksan ise gençler o iş üzerine yetiştirilmeli teşvik edilmeli, o iş kolları cazip hale getirilmeli diye düşünüyorum.
YanıtlaSilBu sorunuzun yanıtı kendi içinde gizli: İyi bir planlama yapmak. Türkiye'nin yapamadığı şey bu.
SilBu kadar işsiz varken, hala ülkeyi yönetenlerin en az 4 çocuk demesini aklım almıyor. Bağımlı oranı %32+ demişsiniz. Hane başı geliri zaten yetersizken bunu da fazla çocuk sahibi olun diyerek daha da düşürmek demek aslında. Ülke menfaatine katma değerli üretimler yapıp ilerlemek varken, sürekli muktedir kalmaya çalışmanın manasını göremiyorum. Sürekli düşen bir satın alma gücü ve güvenilirliğini son derece yitirmiş kurumlar, bir yan da hukuk sisteminin iki dudak arasında olması. İyi bir şey olur mu diye bakıyorum ama sürekli yokuş aşağı giden bir araç içerisinde sıkışmış hissediyorum kendimi. Endişem kendi adıma değil ama gelecek nesiller ile ilgili. Şuan mevcut şartlarda Türk vatandaşları (çocuğuna gelecek sağlamak üzerine düşünenler) 1-2 çocuk yaparken, sığınmacı / mülteci vs olarak gelenler fütursuzca 3-5 çocuk yapıyor. 30 sene sonra ülkenin demografik yapısını düşündüğümce canım daha da sıkılıyor. Bu kadar plansız programsız politikasız iş yapmak sanırım bir tek bize özgü.
Silİstihdam yaratmak zor , dünya piyasalarında rekabetçi değiliz , alternatif maliyetimiz yüksek , teknolojimiz yok, birikimimiz yok , IQ oranımıızın ortalaması gelişmemize el vermiyor şimdilerde yani bugünlerde istatistiklerde 90-95 olarak ölçülen IQ ortalamamız 80 -85 aralığında ve giderek düşme eğiliminde beslenme kaynaklı problemler ile psikolojik gelecek ile ilgili kötümser beklentilerden , stratejik konum nedeni ile stratejik teknoloji transferi kısıtlamaları ve Birikim yani tasarruf azlığından,.....
SilTeşekkürler Hocam. Bilgileri derlemişsiniz, toparlamışsınız, bize de bu bilgiler ışığında düşünmek kalıyor.
YanıtlaSilTeşekkürler.
Sil49.9+51.1 ≈ 101 hocam.
YanıtlaSil50,1 yerine 51,1 yazmışım. Düzelttim, teşekkür ederim.
SilResmî rakamlar bile ciddi sorunları gösteriyor.
YanıtlaSilBir de gerçek rakamları alsak neler olacak?
SilDaha az saat çalışarak, çalışmayanlara yer açılacaktır. Avrupa'da örnek olarak bazı ülkelerde bu uygulama başlatıldı. Ancak bunun Türkiye için çözüm olmayacağı da aşikar. Yazınız için teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun.
SilFarkli istatistikler yayımlamışsınız teşekkür ederim. Ekonomi bu iktidarın suçu olsada 1900'lü yıllarda sanayileşmesini tamamlamış, ittifak yapmış ülkeler tekrardan söz sahibi olmanızı ister mi. 100yil boyunca borca dayalı bir büyüme.... hadi suriye savaşı bu iktidarın suçu diyelim. Ukranya üflersen yıkılacak bir devlet ama 2 yildir rusyayla savaşıyor. Kendi menfaatleri için ukranyayi destekleyen devletler, güney kore örneğindeki gibi istedikleri ekonomiyi ayağa kaldirip, istediklerini cokertemezlermi.
YanıtlaSilBu dediğiniz doğrudur ama yine de mesela Çin, kimseye aldırmadan aldı başını gitti.
SilSayın mahfi eğilmez sebebini yazmış "Özetle söylemek gerekirse Çin, soğuk savaşın yarattığı ortamda, büyük ölçüde batı sermayesinin desteğiyle, otokratik bir yönetim altında, demokrasiyi, insan haklarını bir kenara bırakarak ve emeği sömürerek hızla büyümüş bir ekonomidir. Ticaret savaşlarına karşın Çin, batı sermayesini çekmeye devam etmektedir"
SilHocam yazınız benim için çok aydınlatıcı oldu.Size sadece "genç işsizlik oranı" nasıl hesaplanıyor onu sormak istiyorum. çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil15 + 24 yaş arası nüfus 11,8 milyon. Bu yaş grubunun işgücüne dahil olanlarının sayısı 5,5 milyon, bu yaş grubunun işgücü içinde işsiz olanlarının sayısı 879 bin. 879 bin / 5,5 milyon = % 15,9. İşgücüne dahil olmayan gençlerin sayısı 6,3 milyon. Bunların ne kadarı kendi isteğiyle işgücüne dahil değil ne kadarı iş aramaktan bıktığı için buraya dahil onu bilmiyoruz. Bilsek gençler için de geniş işsizlik oranını hesaplayabiliriz.
SilEn parlak olması gereken zamanımızda sorunlar dağ gibi.
YanıtlaSilMaalesef öyle.
Silbir şey sorabilir miyim? Şuan mesela reel faiz geçmişe göre düşük. Ama piyasa faizi yakın yerde. Faiz 16ya inince gösterge faizde 17-18 olmuştu bu da alıp satanların beklentilerinin yüksek olduğunu gösterir. Aslında gerçek faiz piyasa faizi değil mi? Yani enflasyon beklentilerinin (mbninki ve katılımcı anketi) bir önemi yok aslında .Zaten geçmiş arttıkça gelecek beklentide artıyor. Burada merkez bankasının oyunda olması asıl önemli değil mi?
YanıtlaSilAbdde temmuz 2022 enflasyonu %1 civarı geldi aylık , reel faizleride -4 lerdeydi bu durum nasıl devam edebildi hatta enflasyon yüksek gelince dolar değerleniyordu faiz artacak diye. niçin onlarda bu oldu da bizde olmadı onlardaki beklentilerin düşeceğine dair olmasından dolayı mı?
Piyasa faizi yakın yerde dediğiniz resmi enflasyona göre yakın yerde. Eğer gerçek enflasyon % 120 ise hala çok uzak yerde.
SilABD'de enflasyon konusu bizdeki kadar tartışmalı değpil. Kurumlar bizdeki kadar itibar kaybı yaşamıyor.
merhaba hocam, kabaca diğer değişkenlerin fazlaca değişmediği varsayımına dayanarak, teknolojik sürüklemenin, ülke nufusunu orta yoğun ve kırsala kaydıracağını ve bunun acilen teşvik edilmesinin ülkenin en büyük sorunlarından biri olduğunu düşünüyorum. 10 yıla kalmadan 15-25 milyon insanın haraket etmek durumunda kalacağını tahmin ediyorum. yorumunuzu merak ediyorum, teşekkürler
YanıtlaSilKırsalda tarım alanı kalırsa bu dediğiniz olabilir.
SilSAYIN HOCAM ONS ALTINDAKİ ANİ YÜKŞELİŞİN SEBEBİ NEDİR.ZİRVE OLARAK BİR TAHMİNİZ VARMI.
YanıtlaSilDünyada işler parlak gitmiyor, enflasyon yükseliyor, büyüme düşüyor. Öte yandan her tarafta savaş ve sertlik yanlısı sağ iktidarlar yükseliyor. Bu durumda insanlar güvenli liman olarak kabul edilen altına sığınıyor. Ayrıca merkez bankalarının da altın rezervini artırma talebi söz konusu.
SilZirve konusunda bir şey diyemem çünkü dünyada eğilimler aniden ortaya çıkan beklenmedik olaylarla değişiveriyor.
Nufusumuzun genclesmesi ve cogalmasi icin bol cocuk politikasina agirlik verilmelidir. Bunun icin yapilmasi gereken ne varsa yapilmalidir. Mesela 4 cocugu olana maas verilebilir bu maas yasi 30 gecmis bekar kisilerin gelir vergisi arttirilarak karsilanabilir; Boyleleikle yasi 30 u gecmis kisiler vergisi artmamasi icin erkenden evlenirler. Dahasi cocuklar icin sokaklarda parklar yapilabilir. Bekarlardan ek vergi alinarak 4 ve fazla cocuklulara gida komur yardimi yapilabilir. Dogum kontrol uygulamalarina ek vergi getirilerek cocugu olanlara bol bol vergi indirimi saglanabilir.
YanıtlaSilTam tersi yapılsa ve Türkiye mesela 50 milyonda kalsaydı bugün çok daha zengin çok daha iyi eğitimli bir ülke olurdu.
SilSorun genç nufus değil, nitelikli nufus yaratabilmek. Arkadaşın önerisi ülkeyi hindistana çevirir. Nitelikli nufus Norveç’e.
SilHarika bir yanıt - yorum.
SilAdsız3 Aralık 2023 20:14 arkadaş T.C. 1959 yılında AB ekonomik topluluğuna kaltılmak için başvurduğunda 21 milyon nüfusumuz vardı nüfus artışımız AB ülkeleri gibi olsa idi şu anda Türkiye AB ülkesi idi.
SilAdsız 3 Aralık 2023 20:14
SilBaşkaları senin doğurduğun veya doğurttuğun çocuğa bakmak zorunda mı, madem bakamıyacaksın neden 4 çocuk yaparsın ki? Belki adam kendi hayatını ölene kadar doyasıya yaşamak istiyor, herkes çocuk sevmek veya doğurmak, çoğalmak zorunda mı?
30 yaşını geçmiş bekar kişiler başkalarının doğurduğu 4 çocuğa bakmak zorundaymış, lafa bak çay demle...
Bence tam tersi yapılmalı, bu çocuk nasıl büyüyecek diye hiç düşünmeden, sen sisteme sadece çocuk adı altında asalak niteliksiz parazitler üret, bunu da benim gibi 30 yaş üstü bekarların üstüne yık. Oh ne ala memleket. Şu an zaten o durumdayız üstüne birde 4 çocuk 8 çocuk yapana gıda kömür verelim, çocuk olmayana vergi arttıralım tam olsun. Senin gereksiz çocuksuz üretme çiftliğine ben finansman sağlamak zorunda mıyım? Yaptığı her çocuğa iyi bir eğitim, sağlık ve gelecek sunabilecek durumda olanlar tabii ki çocuk yapsın genç nüfus artsın ama bakamayacak durumdakilerin zevki sefasına ürettiği milyonlarca çocuğa ben neden bakayım? KONTROLSÜZ VE GEREKSİZ ÜREYEN TEK CANLI İNSANDIR.
SilBu nasıl bir düşünce yapısı.Resmen düşünce barbarlığı.Az nüfus her zaman az sorun demektir.
SilZaten sorun planlama yapmadan ekonomiyi ,eğitimi hesaba katmadan gerçekleşen nüfus artışı, Senin gibilerin çocuk merakı başkasına zarar veriyor.
SilDogum demek yeniliktir. Dogurmak dogurtmak demek yeni hayattir berekettir. Bebeler riskiyla gelir
SilKimse rızkıyla falan gelmiyor. Afrika'da on binlerce çocuk açlıktan ölüyor.
SilSizden çok şey öğreniyorum. Benim gibi ekonomiden anlamayan ama tarafsız bir bakış açısı ile okumak isteyenler için müthiş bir kaynaksınız. Çok teşekkürler
YanıtlaSilSağ olun.
SilMahfi bey
YanıtlaSilKemal Kılıçdaroğlu n'apıyor, n'ediyor, bilginiz var mı?
Epey süredir sesi-soluğu çıkmıyor?
Hiçbir bilgim yok.
Siladam emekli oldu,
Silbi rahat bırakın da laikleri reise satıp kazandığı parayı rahat yesin.
10 sene içinde yapay zeka insansı bir seviyeye ulaşacak , 5 sene de yaygınlaşması ve robotik kısmı yetişse 15 sene 24+15=2039, İnsana ihtiyaç kalmayacak sistem tamamen çökeceğini düşünüyorum sayın hocam.
YanıtlaSilİnsana değil kalifiye olmayan insana ihtiyaç kalmayacak. Çünkü önüne sonunda o robotları yapacak, yönetecek programları da insanlar yapacak.
SilAmerika faizi çok az arttırırken bile dolar çok fazla değer kazandı. Negatif bir reel faiz vardı. Uzun süre. Bunun sebebi zaten abdnin faizi kesin artacağına olan güven değil mi? Tcmbe benzerini yapamaz mıydı?
YanıtlaSilOnun yanı sıra ABD'nin en yüksek yıllık enflasyonu bizim en yüksek aylık enflasyonumuz kadardı.
SilMahfi Ustadım nitelikli çocuklar yetiştirebilmek diyorsunuz ya ? biz anne babalar olarak çocuklarımıza neler öğretelim ? olmazsa olmazlar nelerdir ? nerelere yönlendirelim biraz bunu açabilir misiniz lütfen ? (not: 4 ve 9 yaşlarında 2 çocuklu bir baba olarak soruyorum)
YanıtlaSilBen bu öğüdü daha çok devleti yönetenler için yazdım. Okullarımızı bilime dayalı hale getirmemiz, öğretmenlerimizi iyi yetiştirmemiz ve onlara iyi ücret ödememiz gerekiyor. Aksi takdirde parası olanlar çocuklarını üst düzey eğitim yapan özel okullara yollarken parası olmayanlar ne yazık ki düşük düzeyli eğitim veren okullara mahkum kalıyor.
SilFakat Mahfi bey, siz böyle yazınca "Marksist kafalı devletçi" diyorlar size. Onlara ne cevap vereceksiniz?
SilHiç. Herkese de cevap vermenin alemi yok.
SilEğitim, özellikle 3-6 yaş arası çocuklarda pediatrik eğitim önemli. Bu konuda yazılı kitap, youtube video ve internet makalelerine bakabilirsiniz.
SilOrdudan genç yaşta emekli olmama rağmen, önümüzden geçen binlerce askere bakarak diyebilirim ki, kendisini bilen, rasyonel düşünüp davranabilen, kendi duygularını açıklayabilen, kendini ifade edebilen, sorgulayabilen ve çapraz sorgu yapabilen genç sayısı yüzde bir belki iki kadardı.
1. Fiziki Gelişim : Çocuklara farklı işleri verip, ince ve kaba motor gelişimlerini takip etmek lazım.
2. Bilişsel Gelişim : Çocukların tartışması, bilgi paylaşması, dil yetenekleri, konuları anlatması, sorular sorması, soruları cevaplaması, önceden görmedikleri problemi eski bilgileri ile çözmeye çalışmalarının takibi.
3. Duygusal Gelişim : Türk gençlerinde gördüğüm en büyük eksiktir. Toplum ve aileden kazanılır.
Türk siyasetçilerini TV her gün karşımıza verirken, dünya lideri, milliyetçi lider denilen tiplerin vatandaş ile vaat ve iletişimlerini izlediğimde 13-15 yaşındaki kız çocuğu seviyesinde bir duygusal gelişim ile konuşan insanlar görüyorum. Malesef lider deniliyor. Ülkede başarılı olmuş 55-60 yaş iş insanlarında da benzeri 13-16 yaş arasında kalmış bir gelişim görüyorum. Bunlar da ülkenin en büyük firmalarını yönetenler malesef.
4. Sosyal Gelişim : Arkadaşları, ailesi, büyük ve küçükler, yabancılar ile ilişkileri. Paylaşımcı mı, empati kurucu mu, sinirlendiğinde kendini nasıl kontrol ediyor, etrafına nasıl davranıyor.
5. Kendi Değerleri : Kendi değerlerini oluşturmaya başladı mı? Yaptığı işe, tercihlerine kendi değerlerini nasıl yansıtır? Bağımsız nasıl hareket edebiliyor?
6. Eğitim ve Disiplin : Verilen konuları anlıyor mu? Eğitim ortamına uygun davranış sergiliyor mu? İşlerini sırayla, verilen yönergelere uygun yapabilir mi?
7. Zihinsel Gelişim : Yukardaki gelişimlerden bir veya daha fazlasını engelleyen zihinsel bir kısıtı var mı? Varsa psikilojik veya psikiyatrik desteklere ihtiyacı nedir?
8. Gelecek Görüşü : Hayatının geleceğine nasıl bakıyor? Kendini nasıl konumlandırıyor.
Bunlar kısa sürede aklıma gelenler. Bir toplumun eğitiminde, aile ve toplum en büyük paya sahiptir, okul eğitiminin etkisi aile ve toplum ile desteklenmediği sürece yetersizdir. Ki aile ve toplum okul eğitiminin de nasıl olacağına şekil verir.
Ben de dört çocuk büyütüyorum, çocuklarla ben de büyüyorum. Ailenin kendini sürekli beslemesi de çok önemli.
Geçen haftalarda ailemden bir kısım İstanbul da müze ziyareti yaparken, bir ilkokul 3.sınıf grubu da ziyarette bulunmuş, videodan farkettim, pahalı bir özel okul. Öğretmenlerin ses tonu ve konuşmaları bana aşırı kaba geldi, yapmayın, dokunmayın, gitmeyin, gelmeyin 4 dk lık videoda pozitif cümle kuran öğretmen sesi duymadım. Müze eşyaları zaten korunaklı.
Askerde, komuta altındakilere verdiğimiz tatlı-sert ses tonu, emrin yüklemi, askeri sıraya dizmeye alıştırmak, düzenli sıra ve gruplarla gezdirmek, görev yaptırmak, sağ-sol yatak toplama üst baş toplama düzenli olma eğitimleri, sabah düzenli spor yaptırmak, farklı kas gruplarını çalıştırtmak, çevre/oda/tuvalet/yatak temizliği, verilen emri anlaması ve uygulaması, sağlıklı yemek, içmek ....
Bunların hepsi, aile, okul ve toplumda Türk çocuklarına verilmeyen gelişimin 18 ay içinde sıkışık halde verilmesidir aslında.
Sonra askerliği de kırptılar, şimdilerin bön bakıp, boş konuşan, sorumsuz tiplerinin çoğalmasının bir sebebi de budur. Ordumuz, Türk toplumunu bir miktar rehabilite eden bir kurumdu.
2Q9^db56L7pmQdQ9A!
Tebrikler Adsız4 Aralık 20:32 blogda yazan en elitist yorumcusunuz.
SilTürkiyenin belli bir riski var (rezervler düşük, faiz politikası değişebilir vb.) bu cdste fiyatlanmasına rağmen yabancı türkiyede yatırım yaptığı ürünler ödenmezse bu sigorta devreye giriyor değil mi? Yani adam parasını tlye çevirirse tl tahvil veya hisse alırsa dolar bazından aynı tryi almayı sigortalamıyor? Para gelmeyecek olmasının da sebebi bu olsa gerek?
YanıtlaSilYok bu tahvilleri sigortalıyor, mevduatı değil. Yabancı parayla çıkarılmış tahvilleri.
SilHocam selamlar Twitter'da önce mülkiyeyi bozdular sonra Türkiye gitti diye yazmışsınız. Türkiye'nin bozulması sadece mulkiyenin bozulan o egitime modeline indirgenebilir mı birçok alandaki bozulmadan ötürü diye düşünüyorum peki sizce bu bozulmadaki mulkiyenin payı nedir yeni modeldeki eksiklikler nelerdir
YanıtlaSilSaygılarımla
Türkiye'de tarikatların ilk hedefi Mülkiye'yi ele geçirmekti. Çünkü Mülkiye mezunları Maliye, Hariciye ve İçişleri Bakanlığı memuriyetleri için yapılan sınavları genellikle kazanıyor ve buralara giriyorlardı. Mülkiye'yi ele geçirmek bu bakanlıkları ele geçirmekle eş anlamlıydı. O nedenle Mülkiye'nin hocaları önce 12 Mart'ta ardından 12 Eylül'de sonra da başka nedenlerle görevlerinden uzaklaştırıldı. Sınavlarda hileler yapılarak bu okula kendi yandaşı öğrencileri soktular ve sonra yavaş yavaş o üç bakanlığı işgale yöneldiler. Bu, diğer okullarda da yapıldı. Bugünün liyakatsiz olarak nitelenen kadroları böyle yetişti.
SilTabii ki bozulma tek bir alana, Mülkiyeye indirgenemez, pek çok alanda çürüme yaratıldı.
Hocam,
YanıtlaSilNüfus konusunda Hindistan 1 numaraya bu sene itibarı ile yerleşti, geçen sene 2 numara idi.
https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_countries_by_population_(United_Nations)
Hocam daha önce kendime yazılar ve başarısızlığa övgü kitaplarınızı okudum light günlük kitabınızı almayı düşünüyorum fakat bu okuduğum 2 kitapla aynı içeriğe sahip olup olmadığıyla ilgili size sormak istedim
YanıtlaSilLight Günlük'de de bu iki kitaba benzer bölümler var. O, daha çok bir belgesel anı kitabı gibi. 1950'lerden 2000'lere benim çevremden yaptığım gözlemlere dayalı bir çeşit Türkiye tarihi gibi.
SilHocam ucuz para devri bitiyormu?
YanıtlaSilPara her zaman maliyetlidir.
SilParanın maliyeti gruplara göre değişir, bazı gruplar için para diğer gruplara göre çok ucuzdur.
Kime göre ucuz para devrinin bittiği önemlidir.
faizler düşünce; sermayesi ile çalışıp da katma değer üreten kesim için para maliyetli olmaya başlar, bu kesimin parasını kontrol eden kesim için para ucuz olur, üreten kesimin kullandığı üretim faktörlerinin fiyatını şişirirler.
faizler yükselince de, sermayesi ile çalışıp katma değer üreten kesim için para ucuzlaşır, diğer kesimlerin paraya erişimleri maliyetli olur, üretim faktör maliyetleri düşer.
2023-12-05 tarihinde dünya nüfusu 8 milyar 045 milyon kişidir. Bu, Birleşmiş Milletler Nüfus Departmanı tarafından yapılan bir tahmindir.Nüfus artışı, her yıl yaklaşık 82 milyon kişi artmaktadır.
YanıtlaSilTürkiye'nin nüfusu ise yaklaşık 85 milyon kişidir.
Nüfus artışı, son yıllarda yavaşlamaya başlamıştır. 2022 yılında dünya nüfusu 8 milyarı aştı ve bu yıl da 8 milyar 045 milyona ulaşmıştır. Ancak, Birleşmiş Milletler Nüfus Departmanı'nın tahminlerine göre, nüfus artışı 2030 yılına kadar devam edecek ve ardından yavaşlamaya başlayacaktır. 2050 yılında dünya nüfusunun 9,7 milyara, 2100 yılında ise 10,9 milyara ulaşması bekleniyor.
Nüfus artışının yavaşlaması, gelişmiş ülkelerde doğum oranlarının düşmesine ve gelişmekte olan ülkelerde doğum oranlarının artmasına bağlıdır. Gelişmiş ülkelerde, eğitim ve istihdam fırsatlarının artması, kadınların işgücüne katılımını artırmış ve doğum oranlarını düşürmüştür. Gelişmekte olan ülkelerde ise sağlık hizmetlerinin iyileşmesi ve çocuk ölüm oranlarının düşmesi, doğum oranlarını artırmıştır.
Nüfus artışı, dünyanın karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biridir. Artan nüfus, kaynakların daha az kişi tarafından paylaşılması anlamına gelmektedir. Bu da, açlık, yoksulluk, çevre kirliliği ve diğer sorunların artmasına neden olabilir.
Mahfi bey
YanıtlaSilVahdettin hain mi?
Bu konuda benim bir düşüncem var ama bence Sinan Meydan'ın bu yazısını okuyup siz kendi kararınızı verin:
Silhttps://www.sozcu.com.tr/vahdettinin-kacisi-wp5456491
Muharrem Aykan Anıl bir yapay zeka çalışması
YanıtlaSilDünya nüfusu dünyanın kaynaklarından iyi faydalanması için nüfus kaç kişide sınırlandırılmalı ve bu dünya nüfusuna yetecek iş gıda ve konut nasıl yaratılır
Dünya nüfusunun dünyanın kaynaklarından iyi faydalanması için nüfusun 10 milyar kişi civarında sınırlandırılması gerektiği düşünülmektedir. Bu, dünya kaynaklarının daha verimli kullanılmasına ve çevresel tahribatın azaltılmasına yardımcı olacaktır.
Bu nüfusa yetecek iş, aş ve konut yaratmak için aşağıdaki önlemler alınabilir:
Verimli üretim yöntemlerinin geliştirilmesi: Tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde daha verimli üretim yöntemleri geliştirilerek, daha az kaynakla daha fazla ürün ve hizmet üretilebilir. Bu, işsizliğin azaltılmasına ve daha fazla insanın geçimini sağlamasına yardımcı olacaktır.
Yeşil ekonomiye geçiş: Yeşil ekonomi, çevre dostu üretim ve tüketim yöntemlerine dayalı bir ekonomidir. Yeşil ekonomiye geçiş, çevre kirliliğini azaltmaya ve doğal kaynakların korunmasına yardımcı olacaktır. Bu, gelecek nesiller için daha sürdürülebilir bir gelecek yaratacaktır.
Demografik yapının iyileştirilmesi: Doğurganlık oranlarının düşürülmesi ve yaşam beklentisinin artırılması, nüfus artış hızının azaltılmasına yardımcı olacaktır. Bu, işgücü piyasasında daha fazla işgücüne ve daha az sosyal güvenlik yükü anlamına gelecektir.
Bu önlemlerin yanı sıra, dünya nüfusunun adil bir şekilde paylaşılması da önemlidir. Zengin ülkeler, kaynakların daha eşit bir şekilde dağıtılması için daha fazla sorumluluk almalıdır.
İşte bu önlemlerin her birinin ayrıntılı bir açıklaması:
Verimli üretim yöntemlerinin geliştirilmesi
Tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde daha verimli üretim yöntemleri geliştirilerek, daha az kaynakla daha fazla ürün ve hizmet üretilebilir. Bu, işsizliğin azaltılmasına ve daha fazla insanın geçimini sağlamasına yardımcı olacaktır.
Örneğin, tarım sektöründe, sulama sistemlerinin iyileştirilmesi ve gübre kullanımının azaltılması, su ve toprak kaynaklarının korunmasına yardımcı olabilir. Sanayi sektöründe, enerji verimliliği önlemleri, enerji tüketiminin azaltılmasına ve sera gazı emisyonlarının düşürülmesine yardımcı olabilir. Hizmet sektöründe, dijitalleşme, kaynakların daha verimli kullanılmasına yardımcı olabilir.
Yeşil ekonomiye geçiş
Yeşil ekonomi, çevre dostu üretim ve tüketim yöntemlerine dayalı bir ekonomidir. Yeşil ekonomiye geçiş, çevre kirliliğini azaltmaya ve doğal kaynakların korunmasına yardımcı olacaktır. Bu, gelecek nesiller için daha sürdürülebilir bir gelecek yaratacaktır.
Örneğin, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, fosil yakıtların kullanımına olan bağımlılığı azaltmaya yardımcı olabilir. Geri dönüşüm ve kompostlama, atık miktarının azaltılmasına yardımcı olabilir. Çevre dostu taşımacılık yöntemlerinin teşvik edilmesi, hava kirliliğini azaltmaya yardımcı olabilir.
Demografik yapının iyileştirilmesi
Doğurganlık oranlarının düşürülmesi ve yaşam beklentisinin artırılması, nüfus artış hızının azaltılmasına yardımcı olacaktır. Bu, işgücü piyasasında daha fazla işgücüne ve daha az sosyal güvenlik yükü anlamına gelecektir.
Örneğin, eğitim ve aile planlaması hizmetlerine erişimin artırılması, doğurganlık oranlarının düşürülmesine yardımcı olabilir. Sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, yaşam beklentisinin artmasına yardımcı olabilir.
Dünya nüfusunun adil bir şekilde paylaşılması
Zengin ülkeler, kaynakların daha eşit bir şekilde dağıtılması için daha fazla sorumluluk almalıdır. Bu, daha fazla yardım ve kalkınma yardımı sağlama yoluyla yapılabilir.
Örneğin, zengin ülkeler, gelişmekte olan ülkelere tarımsal üretim ve sulama sistemleri konusunda teknik destek sağlayabilir. Zengin ülkeler, gelişmekte olan ülkelere eğitim ve sağlık hizmetleri konusunda finansman sağlayabilir.
Bu önlemlerin hayata geçirilmesi, dünyanın kaynaklarından daha verimli bir şekilde yararlanılmasına ve daha sürdürülebilir bir gelecek yaratılmasına yardımcı olacaktır.
Üstad bir konuya değinmek istiyorum. Sizinde makalenizde belirttiğiniz gibi 16-64 yaş arası çalişma çaği olarak değerlendiriliyor. Tüm dünyadada böyle kabul edilmiştir. Oysa bizim ülkemizde işe alimlarda 35 yaşını dolduran kişilerin iş başvuruları engelleniyor. Hem kamu kesimi hem özel sektör bu ayrimi çok net bir şekilde yapmaktadır. Kamu kesimi kariyer meslekler dahil hemen hemen tüm personel alimlarda bir üst yaş şarti koymaktadir ilanlarina. Belirlirli bir yaştan sonra verimlilik düşer gerekçesiyle böyle davranmaktadır. Bu durum özel sektörede sirayet ediyor. Ve 35 yaşından sonra işe alımlarda çok açık bir dışlama sorunu oluyor. 35 yaşından sonra iş bulmayi hemen hemen imkansizlastiriyor.Gelişmiş ülkelerde böyle sorunlar yok. Kamu kesimi kariyer mesleklerde dahil işe alimlarda bir üst yaş şartı aramiyor. Özel sektördede yaş ayrimciliği olmamasi için koruyucu yasalar çikariyor. Sizin yazinizdada belirttiğiniz gibi ülkemizde ortalama yaşam süresi beklentisi 77''ye yükselmişken, çalisma çaği 16-64 yaş arasi esas alinmisken hala kamu ve özel sektörde işe alimlarda 35 yaş şartının iş ilanlarına konulmasi doğrumudur. Fikrinizi beyan ederseniz çok memnun olurum üstad.
YanıtlaSilHocam negatif faizden kurtulmamız ne kadar sürer?
YanıtlaSilBu politikalarla ve gerçekleri saklayarak devam edersek hiçbir zaman kurtulamayız.
SilHocam,
YanıtlaSilDaha önce Türkiye'de bu boyutta bir barınma krizi oldu mu?Olduysa nasıl çözüldü?
Son 2 senedir dar ve orta gelirlinin ev sahibi olma imkanı elinden alındı.Bu durum ne kadar sürdürülebilir?
1970Lerin sonları 80'lerin başlarında da oldu. Sonra normal piyasa koşullarına dönülerek çözüldü.
SilHocam ben bugün teşekkürler.
YanıtlaSil"Gör!" demişsiniz. Gördüm. İlimsiz fikir sahibi olan milyonlardan ayrışmama katkıda bulunduğunuz için minnettarım.
Saygılar.
Merhaba Mahfi bey toplam bağımlılık oranı %46,8 dur. Sizin toplam bağımlılık oranı olarak yazdığınız %32 genç nüfustaki bağımlılık oranıdır. Buna %14,5 olan yaşlı bağımlılık oranı da eklersek toplam bagimliklik oranı ortaya çıkar. Prof. Dr. Murat Yılmaz Türkiye Nüfus Coğrafya adlı kitabın yazari
YanıtlaSilHocam peki, Türkiye'nin gelecekteki demografik değişimleriyle başa çıkabilmek için hangi politika önlemleri alınabilir?
YanıtlaSil