Yanlış Ekonomi Politikasının Sonuçları

Ekonomi politikamızın yanlışları

Atatürk dönemi dışında hiçbir zaman doğru yollarda olmayan ve çoğu kez siyasal amaçlara kurban giden ekonomi politikamız son yıllarda tümüyle yanlış yollara girdi. Bu yanlış yollara giriş tercihi hem para politikasında hem maliye politikasında hem de kur politikasında söz konusu oldu ve olmaya da devam ediyor.

Bugüne kadar yapılan en ciddi ekonomi politikası yanlışı enflasyon yükselirken Merkez Bankası’nın politika faizini düşürmesiydi. Enflasyon yükselirken talebi kısarak enflasyonu denetim almak yerine faizi düşürerek talebi iyice artırma yoluna sapılınca enflasyon rayından çıktı. Sonradan baz etkisiyle bir süre enflasyonda düşüş görülse de bu etkinin bitişiyle birlikte yükseliş yeniden başladı. Çekirdek enflasyon bize enflasyonun yükseliş eğiliminde olduğunu açık biçimde gösteriyor. Şimdilerde bu hatadan dönüş için Merkez Bankası yavaş yavaş faizi artırmaya başladıysa da ne yazık ki bu tek başına sonuç verecek bir hamle olmaktan çok uzak.

Sermaye hareketlerinin serbest olduğu, dolarizasyon etkisindeki gelişme yolunda ekonomiler için bu konudaki kural şudur: ‘Merkez Bankası faizini yanlış belirlediğinizde bütün ekonomiyi alt üst edersiniz, sonradan doğru belirlemeniz halinde tek başına bu düzenleme ekonomiyi toparlamanıza yetmez. Faiz, tek başına ekonomiyi batırır ama tek başına ekonomiyi çıkaramaz.’

Kur politikasındaki yanlış daha önceleri başladı. Kurdaki artışın ithal girdi maliyetlerini ve dolayısıyla enflasyonu körüklediğini gören ekonomi yönetimi Merkez Bankası ve kamu bankaları aracılığıyla piyasaya döviz satarak kurları baskı altına almaya girişti. Sermaye hareketlerini serbest bırakmış, dışa açık ve üstelik de dolarizasyon etkisindeki bir ekonomide başkalarının parasını denetlemek ne yazık ki belirli sınırlar dışında mümkün değil. Bu konu ekonomi teorisinde imkânsız üçleme hipotezi denilen bir yaklaşımla anlatılıyor: ‘Sermaye hareketleri serbestse kuru ve para politikasını aynı anda denetim altında tutamazsınız.’ Türkiye, sermaye hareketleri serbest iken hem faizi hem kuru denetlemeye kalkıştı. Sonuçta rezervleri tükendi ve Merkez Bankası’nın swaplar hariç net rezervleri eksi 70 milyar dolar düzeyine kadar geldi (şimdilerde eksi 45 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.) Kur politikası, kurdaki geçici dalgalanmalara müdahale amacıyla uygulandığında anlamlıdır, kuru sürekli baskı altında tutmaya yönelik bir politika Türkiye’de olduğu gibi eksi rezerv sorunu yaratır.

Maliye politikası da yanlış uygulandı. Enflasyonun yükselişte olduğu dönemde büyümeyi artırmak uğruna vergi indirimlerine gidildi. Şimdilerde o vergi indirimlerinin yarattığı hasarı onarmak için vergiler artırılıyor, alınan vergiler bir kez daha alınmaya çalışılıyor. Üstelik vergi artışları, geçmişten gelen kayıpları karşılamak için olması gerekenden de yüksek tutulmak zorunda kalınıyor. Bununla birlikte kamu harcamalarıyla ilgili hiçbir ciddi düzenleme söz konusu değil. Tasarruf önlemleri adı altında kamu kesimi için öngörülen kâğıt, kalem, dosya harcamalarını azaltan önlemlerin hiçbir anlam taşımadığını, asıl tasarrufun, gereksiz binalar, gereksiz kiralar, gereksiz lüks otomobiller, uçaklar, gereksiz geziler ve ikişer üçer farklı yerden alınan ücretlerden yapılması gerektiğini herkes biliyor.

Bütün bu yanlışlar sonucunda fiyatlar artıyor, enflasyon yükseliyor ve ücretler de ister istemez yükseltilmek zorunda kalınıyor. Ücret artışları, enflasyonu karşılayacak düzeyde olmasa bile bu kez satıcılar buna bakarak fiyatlarını yeniden artırıyorlar. Fiyatlardaki artış, satın alma gücünü düşürdüğü için ücret artışlarını yeniden gündeme getiriyor ve böylece ücret – fiyat çekişmesi denilen sarmalın içine giriliyor. 

Bu tür konularda kural şudur: ‘Topluma tasarruf için öneride bulunacaksanız tasarrufa kendinizden başlamanız gerekir. Yazanların uymadığı kurallara kimse uymaz.’   

Emekli ve ev sahibine yüzde 25 sınırı

Resmi enflasyonun (TÜFE) yüzde 38, gerçek enflasyonun yüzde 108 (ENAG tüketici enflasyon hesabı) olduğu bir ortamda emekli maaşlarının yüzde 25 artırılması, kira artışlarının yüzde 25 ile sınırlandırılması, mevduat faizlerinin de baskılanarak resmi enflasyonun altında tutulmaya çalışılması yanlış politikanın faturasını emeklilere, ev sahiplerine ve tasarruf sahiplerine kesmek anlamına geliyor. Bir zamanlar insanları paralarını bankaya yatırmak yerine konut almaya yönlendiren bu yanlış politika şimdi bir başka yanlışla fiyat artışlarını dizginlemeye çalışıyor. Öyle bir noktaya geldik ki emeklilere yapılan zamlar daha yapılmadan fiyat artışları karşısında hiç yapılmamış gibi oluyor. Apartman ve site aidatları bundan iki yıl önce kiraya verilmiş ve yüzde 25’den fazla kirası artırılamamış dairelerin kirasını aşıyor. Faiz elde etmek için bankaya yatırılmış paralar faiz geliriyle birlikte ilk yatırıldıkları tarihteki satın alma gücüne ulaşamıyor. Devlet, yapamadığı ücret artışını, durduramadığı enflasyonu emekliler, tasarruf sahipleri ve ev sahipleri aracılığıyla denetlemeye çalışıyor. Ve ne yazık ki sonuçta ev sahipleriyle kiracılar birbirine giriyor. Bir Türk Atasözü; “iki yanlış bir doğru etmez” der, orayı geçtik üç yanlışın bir doğru edip etmeyeceğini test etme aşamasındayız.  

Heterodoks ekonomi politikası uygulamalarının en tipiklerinden birisi olan gelirler politikası, ücretlerin, fiyatların, kiraların, faizlerin bir süreliğine ya sabitlenmesi ya da enflasyonun altında artmasına izin verilmesiyle uygulanır. Ne var ki bu politika yalnızca emekli maaşları, kiralar ve faizler üzerine uygulanır, bunlar dışında kalan ücretlere, fiyatlara uygulanmazsa önlemlerin bütün yükü bu grupların üzerine yıkılmış olur. Faizler, enflasyonun altında tutularak tasarruf eden değil borç alan ödüllendirilmiş olur. Bu yaklaşım, bir süre büyümeyi teşvik eder ama aynı zamanda enflasyonu azdıracağı için maceranın sonu iyi bitmez. Bir süre sonra kimse kira ve faiz kısıtlamalarına aldırmamaya başlar. Geriye yalnızca emeklilere yapılan baskılar kalır.

Bu konudaki kural şudur: ‘Toplumdan fedakârlık isteniyorsa herkesten gücü oranında fedakârlık istenmelidir.’

Olumsuz beklentiler

Ekonomik gidişte kişilerin geleceğe ilişkin beklentilerinin etkisi reel olaylar kadar önemlidir.

Gelecekte enflasyonun artacağına ilişkin beklentiler toplumda egemense tüketiciler fiyat artışlarından kaçınmak için ihtiyacından fazlasını talep etmeye yönelir. Bu durumda olumsuz beklentiler, talebi, o da enflasyonu artırır. Satıcılar, gelecekte daha pahalıya alacağı malı bugün daha pahalıya satarak zarar etmemeyi amaçlar. Bu durumda olumsuz beklentiler satış fiyatlarının mevcut enflasyonun da ötesinde artırılmasına neden olur. 

Beklentileri düzeltmenin yolu faizi artırmanın yanında enflasyon ve diğer ekonomik sorunları kalıcı olarak çözecek yapısal reformları yürürlüğe sokmaktır. Türkiye’nin beklentileri düzelttiği son dönem 2001 krizi sonrasındaki dönemdir. O arada birkaç önemli yapısal reform (bankacılık reformu, kamu kesiminde mali disiplin, AB ile tam üyelik girişimi) yapılmış ve beklentiler olumlu hale gelmiş ekonomide hızlı bir düzelme yaşanmıştı. Türkiye o dönemden sonra bir daha beklentileri düzeltebildiği bir dönemi hiç yaşayamadı. Çünkü o dönemden sonra yapısal reform yapmadı. Beklentiler düzelmediği için de gerçekleşmeler hep kötü oldu.

Bu konudaki kural şöyledir: ‘Beklenti ne yönde ise gerçekleşme de o yönde olur.’

Ekonomi politikası nasıl düzeltilir?

Buraya kadar yapılan yanlışları ve bunların yol açtığı olumsuzlukları sıraladık. Bunlar o kadar büyük ve yaygın ki düzeltilmesi ne yazık ki bozulmasından uzun süre alacak. Burada düzeltmeden kastımızın enflasyonun düşürülmesiyle sınırlı olmadığını dikkatli okuyucu anlayacaktır.

Eğer kalıcı bir istikrar arıyorsak yapısal reformları devreye sokmamız şart. Merkez Bankası’na fiyat istikrarını sağlama konusunda hiçbir biçimde karışmayacak şekilde bağımsızlık verilmesi ve Merkez Bankasının politika faizini artırması gerekiyor. Bu artış, yapısal reformların kapsam ve hızına göre değişebilir. Eğer yapılması gereken yapısal reformların kapsamı geniş ve hızı da yeterince yüksekse o zaman Merkez Bankası’nın politika faizini yavaş yavaş artırması yeterli olabilir. Ne var ki burada da bu faizin mutlaka gerçek enflasyon düzeyine çıkarılacağı sinyali verilmelidir.

Maliye politikası yalnızca vergi artışlarıyla ya da göstermelik tasarruf genelgeleriyle değil kamu harcamalarında gerçek anlamda tasarruf önlemleriyle devreye sokulmalıdır.

Türkiye’nin birincil hedefi enflasyonu tek haneye düşürmek olmalı ve ekonomi politikası buna göre oluşturulmalıdır. Çünkü enflasyon yalnızca ekonomik yapıyı değil ahlaki yapıyı da bozmaktadır. Satıcıların fiyatları olması gerekenin üzerinde artırmasında gelecek enflasyonu önceden fiyata yansıtmalarının dışında ahlaki bozulmalar da etkili olmaktadır.

Bu tür bir ekonomi politikası uygulaması yaratılan ağır tabloyu onarırken kuşkusuz başka yeklerde bozulmalara neden olacaktır. Örneğin faiz artışları ve sıkı para ve maliye politikası borsada, konut fiyatlarında düşüş yaratacaktır. Bu politika, büyüme hızını düşürecek, işsizliği artıracaktır. Bunlara yol açmadan enflasyonu düşürmenin bir tek yolu vardır: Geleceğe ilişkin olumlu beklentiler oluşmasını sağlamak. İşin en zor yanı da budur. Bunun yapılabilmesi için yeni bir yönetime ihtiyaç vardır. 2001 krizinden sonra AKP, yeni bir iktidar olarak işbaşına geldi, masada bulduğu IMF programını eksiksiz uygulamaya devam edip de AB ile tam üyelik müzakerelerine başlayınca beklentiler olumlu hale geldi ve Türkiye krizden çıktı. Bugün işimiz çok daha zor. Her şeyden önce maddi destek içeren bir IMF programı yok, AB ile müzakereler yürümüyor ve ekonomiyi bozan kadrodan şimdi düzeltme bekliyoruz.

Bu konudaki kural şudur: ‘Ekonomideki hastalığı doğru teşhis edip doğru tedavi uygulamak için bütün ön yargılardan sıyrılmak gerekir.’

Yorumlar

  1. Hocam kaleminize sağlık. Bordrolu çalışan olarak 2 sene öncesine kadar aylık ucretimizin belli bir miktarını altın vb. Ayırıp tasarruf etmeye çalışarak yaşıyor idik. Bugün ise sürekli tüketim yapma ya da borçlanmaya çalışarak yasamaya çalışıyoruz. Satın alma gücünün her geçen gün düşmesi nedeniyle gücümüzü aşan şeyleri bile almaya çalışıyoruz. Herseyden önemlisi bu psikoloji nedeniyle yaşam kalitemiz düşüyor.Ekonomi düzelse de ömürden çalınan bu günler ya da bozulan psikolojileri geri gelebilecek mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte o mümkün değil. Bence siz ekonominin düzelmesine razı olun.

      Sil
    2. Mahfi Eğilmez Bey bozulan psikolojilerin de mi ekonominin düzelmesiyle düzelmesi mümkün değildir?

      Sil
    3. Hocam gene emeğinize ve gözlerinize sağlık. Uzun ve aydınlatıcı yazınız için teşekkür ederiz. Yapılan hataları sıralamakla kalmamış, düzeltilmesi için reçetesini de yazmışsınız. En çok şu sözünüze bayıldım “üç yanlışın bir doğru edip etmeyeceğini test etme aşamasındayız.” Bu söz, liyakatsız takım oralarda tutundukça sırtımızda daha çok sopa kırılacağını bize net anlatıyor.
      Bu kadar sıkıntı içinde tasarruf tedbirleri de nihayet hatırlandı. Yurdumuz insanının meteliği olmamasına rağmen saraylarda yaşama arzusunun ne kadar kuvvetli olduğunu biliyorum. Bunun en yalın örneği büyük şehirlerdeki “simit sarayları”nın önlenemez yükselişidir. Bu, güncel yönetimin “algı yaratmak” başarısına da bağlanabilir. Saraylar da yaşama keyfiyeti ile tasarruf önerilerinin ne kadar örtüşebileceğini yaşayıp göreceğiz.
      Geçmişte de tasarruf tedbirleri uygulanmıştı. Yaptığımız projeler de binaların adı hep; Bilmemne EK binası Bilmemne tesisi EK Hangarları vb idi. Devlete gelen “yeni bir şey yapılmaması mevcutla idare edilmesi” talimatı gereği idi bu isimler. On yıllar boyunca hep aynı tesis’e kendinden beş kat daha büyük ek tesis projeleri yaptık. Tek sorun yeni yapılanların eski binalara yaslanması veya kısa küçük bir koridorla bağlanması idi. Böylece yeni bir şey yapılmamış oluyordu. Binaların yeni olması tesisin de yeni olmasını gerektirmiyordu. Eski adı aynı idi, yapılan sadece gerekli küçük!!! İlavelerdi. Devletimin çalınmış minareye kılıf dikme konusundaki başarısını her zaman takdir etmişimdir. Örneğin Uludağ’da adı bilmemne Kar rasat istasyonu, veya bilmemne yol bakım Amirliği binalarında çok keyifli ve hesaplı kar tatilleri yaptım. “Bunu herkes biliyor isimleri niye gerçek değil?” dediğimde yönetmeliklerde buna yetkimiz yok deniyordu. Yetkinin olmaması, yapılmamasını gerektirmiyordu. Durumdan memnun olanların memnun olmaya devam etmesi yeterliydi. Gençtim, her türlü yetkileri var, sadece “doğruyu söyleme yetkileri yok” herhalde diye düşünürdüm. Gençlik işte.

      Sil
    4. Hocam geçmişte yaşanmış yüksek enflasyon dönemlerinden hangi politikalar uygulanarak çıkılmış? Nasıl yollar izlenmiş, bu düzelme süreçlerinde neler yaşanmış vb. gibi konuları içeren bir yazınız var mı?

      Sil
    5. Hocam değerli açıklamalarınızı saygıyla okuyoruz Türkiye gelişmekte olan bir ülke ve gelişmiş ülkelere ucuz mal üretebilen ve gelişmiş ülkelerin lüks malını tüketen bir ülke ve bu ekonomi sistemi bence çöp değerinde bir sistem sürekli dış ticaret açığı veriyor ve iktidarlar bu durumun düzelmesi için gayret sarfetmiyor hatta sürekli dış ticaret açığı ve ucuz mal satabilmek için TL nin değersizleştirilmesi her yıl TL değeri 2008 de 1.15 TL 1 USD 2023 de 27 TL 27/1.15=23.5 2023-2008=15 23.5/15=1.56 kadar kabaca 1.5 misli TL her sene erimiş tabiki bu zengini zenginleştiren fakiri daha fakirleştiren bir sistem uygulanan ekonomi sistemi faydasız zararlı toplumu hasta bir toplum yapdı bu ekonomi sistemi belirli bir kısım insanı besliyor o kadar.ilk başta halkımızın kültür seviyesi arttırılmalıdır halkımız neyin iyi olduğunu anlıyabilecek kültüre erişmelidir.sonra bütün yasalar incelenmeli ve düzeltilmelidir.Çünkü hepsi delik deşik uygulanamıyor.Yani üç işimiz var toplum kültürü gelişmiş ülke olmak için gerekli kültür olmalı yasalar güncellenmeli ekonomi güncellenmeli.Tabiki bunları yapacak vatansever bir iktidar olmalı.

      Sil
  2. Ne yazık ki bay ekonomist (!) sizden daha çok biliyor! 😊🤔

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. %38 yıllık enflasyonla %25 altı aylık maaş artışını karşılaştırmak size yakışmadı. %38 in yanlış olduğuna vurgu yapabilirsiniz ancak Enag enflasyonunun da uluslararası kriterlere uygun olmadığı açık

      Sil
    2. Evet yazının en zayıf noktası yazdığınız bu tesbitler
      Ayrıca benim yazmamak gerek kalmadı

      Sil
    3. 'Uluslararasi kriterler'!!!!!!!!

      Sil
    4. Hocam Ekonomist veya değil sonuçun böyle olacağını ble bile niye bu uyğulamaya devam edildi ?Aynı yanlış uyğulalar daha az hasarla yapilabilirdi?MEHMET DEDE

      Sil
  3. Hocam artık ortaokullu cocuklarım da sizi anlayabiliyor. Ülkece sizden ders yaşamdan aktif pratik görüyoruz.
    1)ülkemizin anlattıklarınıza göre yönetilmesine karşılık ayakta durabiliyor olma nedeni nedir?
    2)yatırım veya başka amaçla da olsa ülkemize kaç milyar dolar giriş olursa ekonomi yapısal reformların yapılmasıyla taban zarar görmeden işler duruma gelir?
    3) yazdığınız yapı ekonomisinin fırsat kazançları hangi sektörlerde olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Maalesef kayıt dışı ekonomi, kara para, vergi dışı düzen.
      2. Yapısal reformları (ama benim kitabımda yazdığım yapısal reformları) yapmak kaydıyla başka bir şey yapmaya gerek kalmadan buradan çıkabiliriz.
      3. Böyle devam edersek hep birlikte kaybedeceğiz, kazananlar da başka şeyleri kaybedecek.

      Sil
  4. hocam yine kaleminize sağlık. yerel seçimlerden önce en azından psikolojik olarak seçmeni rahatlatabilecek göstermelik atılımlarda bulunabilirler mi yoksa bu şartlarda bu bile çok mu zor sizce

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Artık öyle bir imkân pek kalmadı. Ancak elde kalanları satarak yapılabilir.

      Sil
  5. Faiz ve enflasyon dengesi en baştan başarılı şekilde uygulansaydı, şimdi ne konuta %25 sınırına gerek kalıcaktı ne de araba piyasası bu hale gelicekti. Muhtemelen 13-15 TL arası istikrarlı bir kur olurdu, 6000 TL asgari ücret ama en azından fiyat istikrarı olurdu. :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Hep bunu söyledik, an baştan beri. Ama dinleyen olmadı ve bu duruma geldik.

      Sil
  6. Elinize sağlık Mahfi Bey. Tek üzüldüğüm şey elimizden alınan gençliğimiz, umutlarımız ve neşemiz en önemlisi geleceğimiz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neşelenebilme yeteneğimizi kaybettik, doğrudur.

      Sil
  7. Hocam elinize saglik. Rodin sormuslar; heykeli nasil yaparsiniz diye… cevap vermis, ornegin bir horoz heykeliyse, tasa bakarim, elime keskiyi alip, horoza benzemeyen yerleri cikartirim demis… irade i sahane kafasinda bir nihai “horoz” ideasi mevcut ki, keskiyle vurup duruyor tasa… herkesin fakirlesmesi ile yaratilacak esitlik, merkez otokrasiye bagli tek vucut bir ulke icin mecburi sanirim. Multidisipliner bakinca, ilave fakirlerden ve az gelismislerden goc alimi da heykelin son retuslarina katki yapacaktir.

    YanıtlaSil
  8. Yazınızı yutkunarak okudum. Ali Ekber Yıldırım'ın dediği gibi ''Zengin toprakların fakir insanları olmayı hak etmiyoruz!''

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım artık topraklar da zengin değil.

      Sil
    2. Karanlıktan şikayet edeceğine bir mum da sen yak...

      Sil
    3. Karanlığa neyin neden olduğunu aramazsan yakacak mum da bulamazsın.

      Sil
  9. Bence görmediğiniz bir nokta var. Bu saydıklarınızı bilinçsiz yapmadılar, hala Atatürk diyorsunuz. Bitti o iş, rejimi değiştirmek ve sermaye transferi yapmak için yanlış dediğiniz şeyleri bile bile yaptılar. Kendi rejimlerini oturtuyorlar, hala görmüyorsunuz. Daha az reel ücrete daha çok kişi çalıştırıp tüm toplumu kendilerine kul ettiler, edecekler. Yeni Türk İslam Cumhuriyeti bunun adı. Önce fiilen değişiklikler gelir adını sonra koyarlar. İtiraz edecek kimse de yok…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben itiraz ediyorum işte. Ben mecbur muyum burada hiçbir karşılık beklemeden ülkem adına doğruları anlatmaya, savunmaya? Hiçbir mecburiyetim yok. Gider bir kasabada oturur emekliliğimin tadını çıkarırım. Niye gitmiyorum? Çünkü ülkemin bu duruma gelmesini kabul edemiyorum ve başkaldırıyorum. Siz de başkaldırsanız bu kadar rahat yapamazlar bunları. Ama siz bu iş bitti deyip kenara çekilmeyi tercih ediyorsunuz. Sonra da şikayet ediyorsunuz. Şikayete hakkınız olması için önce itiraz etmeniz lazım.

      Sil
    2. Öyle tek başına , bireysel itiraz edin siz, boşuna. Örgütlülük, lider kadro , strateji-taktik vs… olmadan anca kişisel itiraz etmiş olursunuz. Önümüzdeki 30 yıl böyle gidecek gibi ne yazık ki ,kayıp nesiller ile. 2013 Gezi’ye, ondan önce solun itirazlarına, Kürtlerin itirazlarına sessiz kaldıktan sonra nafile…Sıra sizde…

      Sil
    3. Daha adınızı bile buraya yazamıyorsunuz bana örgütlülükten söz ediyorsunuz? Bugüne kadar nerede itiraz ettiniz? Ne yazdınız? Ne çizdiniz? Ne anlattınız? Anlatın biz de öğrenelim.

      Sil
    4. Bende size itiraz ediyorum. Bunun adı İslam Cumhuriyeti değil, bunun adı RTE Cumhuriyetidir. İslam böyle bir din değildir. İslam'da devlet başkanı, şahsi giderleri en az olandır. Toplumun en asgari şartlarıyla geçinendir. İslam'da devlet başkanının devleti yönetmesi için 3+1 konutta oturması yeterlidir. Köşkler, Saraylar islam kültürüne ait değildir. Şahsi itibar başkadır, devletin itibarı başkadır. "İtibardan tasarruf olunmaz." sözü şahıs için değil devlet için geçerlidir. Bugün RTE'nin ülkeye yaşattığının ya da yaşatmaya çalıştığının hakiki islamla alakası yoktur. İslam bize İran ol, Mısır ol dememektedir. İslam bize Almanya ol, Japonya ol demektedir. Ama maddeni yükseltirken mananı da göz ardı etme demektedir. Dünyanı âbâd ederken, ahiretini berbat etme demektedir. Zira ölüm yok oluş değildir. Bir Mahfi Eğilmez kolay yetişmediği gibi yokluğa da mahkum edilemez. Ağaçta tohumu zayi etmeyen güç, şu kıymetli insanı elbette zayi etmeyecektir. İnsan şereflidir, onurludur. İslam bize insan onuruna layık, fıtrata uygun bir yaşam emreder. İslam'ın hakikatini bilseniz fıtrata aykırı hiçbir uygulamasının olmadığını görürsünüz. İslam ütopik bir din değildir, bir fıtrat dinidir ve fıtrata uygundur.

      Sil
    5. Düşüne bilen herkesin insan olması,Insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor.Toplum ve/veya Toplumlar yozlaşmaya başlayınca artık kimse durduramaz.Bu sistemin durdurulabilmesi için koas ve yeni düzen şarttır.
      Deprem felaketi daha çok taze.ınsan oğlu rahatı bulunca herseyi unutur ve daha fazla yozlaşır.Akp iktidarı toplumu alıştırdı yakında mazot 40 tl olacak sonra daha fazla ancak kimsede ses yok.Bu vergi yükünü hep garibanlar çekecekse,yakında sıra mevduat hesaplarına gelecektir.Dünyanın daha büyük sorunları var ve tüm dünya savaşa kaosa hazırlanıyor ancak,Türkiye bu noktada yine yetersiz.tavsiyem 2019/2026 bu günler çok güzel günler

      Sil
    6. Bu şartlar altında bireysel itiraz ve tepki belki de yapılabilecek en zor başkaldırı. Bu nedenle yazılarınız ve bilgilendirmeleriniz için çok teşekkür ederiz.

      Ahmet Anıl Şahin

      Sil
    7. Herkes enflasyona bakıp hergün daha fazla Arjantin'e benzediğimizi düşünüyor. Asıl görmeleri gereken ekonomik aktölerin sahiplerinin kimler olduğu. Mustafa Kemal kurtuluşun millet olarak birlikte bütün kesimlerin ekonomiye katkısı, millet şuuru, devletin faaliyetlerinde halkın çıkarlaına göre davranması prensipleriyle bu vatan, bu milletindir demiş. Fakat nasıl Arjantin de ekonomik faliyeti oluşturanların çok büyük kısmı ABD vatandaşı veya onların Arjantin' deki işbirlikçileri ise bizde de asıl tehlikeli olan aynı yapıya üç beş seçim rüşveti karşılığında yol vermemiz oldu. Bugün ellerindeki araba ve evler değerlendi diye mutlu olanlar yarın onların üretim aracı olmadığını anlayacaklar.
      Vatan insanın sadece üzerinde yaşadığı kara toprak değildir. Vatan üretim yapıp karnını doyurduğu, güvenliğinin sağlayandığı, hakkının, hukukunun korunduğu yerdir. Nerede o vatan!

      Sil
    8. Çoban ateşi tahmin edilenden çok güçlü ve etkilidir.

      Sil
  10. Hocam merhaba
    Devamlı anlatıyorsunuz coğunu ezberledik sayenizde .Yilmiyorsunuz ben de okumaktan bıkmıyorum. Düzelene kadar devam.Sagolun

    YanıtlaSil
  11. Hocam Selamlar ,
    halk krizin gerçek anlamda varlığını ne zaman anlayacak , bu sonsuza kadar böyle devam edecekmiş gibi hissediyoruz, bir genç olarak sizlerin yorumları çok önemli,
    saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam, açıkça yapılan yardımlar, açıktan yapılan destekler, yasal destekler, gizli grup destekleri derken oy verenlerinin haricinde kaç kişi gerçekten işsiz kalacaktır? Belirli olan şu ki, bu aşamalar için planlı hareket ediliyor. Atatürk olmasaydı Afrika çöllerine sürüleceğimiz planını öğrendik. Acaba şimdi işsizler ordusu, emekliler ordusu olarak sürüleceğimiz yer belirlendi mi? Bunun istatistiği mutlaka yapılmıştır. İlk etap 25 milyon kişiden 20 milyondur. Bir de işe yaramaz kendi tarafından 5 milyon sürülse sorun yok. Mültecilerden kadrolar tamamlanır. Mis gibi istenen nitelikte üst bir toplum köle amaçlı mülteci çalışanlar. Sanki yeni bir toplum inşa etmenin gururu. O halde bunu istemeyen herkes evine, ailesine, işine, toprağına sahip çıkmayı öğrenecek. Dayanışma kaldı mı ki denilebilir? Eğitim sadece okullarda olmaz. Anne ve babalar biraz kahve, çay sohbetlerini bırakacak, herşeyi hazır almaktan vazgeçecek, çocuklarını bir araya getirip yurttaşlık eğitimini gruplar halinde kendileri verecek. Evlerini okul yapacaklar. Çocukların eksik olan eğitimlerini kendileri tamamlayacak. El işi ve sanatlarını ögrenip öğretecekler ki beyinleri gelişsin. Akademik meslek yanında el becerisi mesleği de olsun çocukların. Dünya hali bu nerede yaşayacağımız belli değil. İşsiz kalmamak için. Gönül ister ki kayıt dışı hiçbir şey olmasın. Ama bu durum da kötüye kullanılmasın. Ekonomik+ahlaki çöküntü birleşerek birbirini tetiklediğinde bu toplumu kurtarmak için yeni buluşlar gerekir.

      Sil
  12. Hocam kaleminize sağlık. Aslında şu cümleniz çok şeyi ifade ediyor: “Faizler, enflasyonun altında tutularak tasarruf eden değil borç alan ödüllendirilmiş olur.“ Yönetimdekilerin, yıllardır anlattıklarınızı bilmemeleri mümkün değil. Bence bile bile yanlış politika uyguluyorlar. Borçlanan birilerini kurtarmanın derdindeler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İroni yapma sanatınız muhteşem bir sonla bitmiş.
      Bilmiyorlar kardeşim. Bilselerdi, faiz enflasyon - neden sonuç ilişkisini tersten yorumlamazlar ve bu noktalara düşmezdik. Şimdi bu durumdan çıkmaya çalışıyorlar fakat ortada güven verecek hiç bir somut adım yok. Bütün dertleri gerçek verileri örtbas ederek, her şey yolundaymış gibi göstermek.

      Sil
    2. İroni yapma sanatınız da neden-sonuç ilişkisi darmaduman olmuş.
      Bilmiyorlar kardeşim, bilselerdi faiz enflasyon, sebep sonuç ilişkisini tersten yorumlamazlar ve bu noktalara düşmezdik. Şimdi bu durumdan çıkmaya çalışıyorlar fakat ortada güven verecek hiçbir somut adım yok. Bütün dertleri gerçek verileri örtbas ederek, her şey yolundaymış gibi göstermek.

      Sil
  13. Hocam yazınızı dikkatle okudum, emeğinize sağlık. Bahsettiğiniz çözüm yollarının Büyüme ve İşsizlik üzerindeki etkilerine değinmişsiniz ama bu ülkenin uzun zamandır büyüyen bir nüfusa sahip olduğunu düşünürsek bu iki hususa dair sıkıntıların olası etkilerini yeniden değerlendirmek icap ettiğini düşünüyorum.

    Toplumsal ahlaka dair iyileşmeler olması isteniyorsa önce ortada bir toplum bulunması gerekiyor malum. İşsizlik ve küçülmenin tarihte sebep olduğu yıkımlara iyi bakılırsa bugünün tercihlerini belki daha iyi anlamak mümkün olabilir düşüncesindeyim.

    Saygılar.

    YanıtlaSil
  14. Mahfi Hocam

    Merkez Bankası Başkanı ve Kurul üyelerinin negatif faiz ortamında TL 'de durmak için bir tane neden gösteremeyeceklerini sizde çok iyi biliyorsunuz bizlere bu kötülüğü neden yapıyorlar rica etsem bizler adına sorarmısınız sebep nedir ben en çok bunu merak ediyorum aynı şeyi deneyerek farklı sonuç alınmayacağını çok iyi biliyorlar o zaman neden bize kötülük yapıyorlar amaçları daha beter olalım mı?
    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben kişilerle hiçbir zaman meşgul olmadım. Sistem yanlış. Onu da buradan yıllardır eleştiriyorum, sorguluyorum zaten.
      Sevgiler

      Sil
  15. Hocam yapısal reformlar yukarıda bahsettiğiniz kadar mı sadece? ve bunları gerçekleştirmek zor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye için yapılması gereken yapısal reformlar çok fazla. Bunları Yapısal Reformlar ve Türkiye kitabımda yazdım. Buradakiler en hayati olanlar.

      Sil
  16. Uyguladıkları sistem yüzünden sıkıntı ve problem yaşayan hep biz (ben) alt tabaka oluyor asgari ücretle geçinmenin geçinememenin verdiği kasvet ve daralmışlık psikolojik sıkıntılarıda beraberinde getirdi ve bunalıma girdim. Şimdi bu hak değilmidir. İş veren para vermez birileri(biliyorsunuz kim olduğunu) vermeden alır.

    YanıtlaSil
  17. MENDERES YILDIRIM27 Temmuz 2023 10:00

    Mahfi Bey,
    Devletler kredi ihtiyaçları olduğunda uluslararası piyasadan "KREDİ TALEP" eder.
    Bir devlet hangi durumda kalırsa,
    Uluslararası para piyasasından açık kredi talep eder?
    Hangi durumda SWAP olarak para talep eder?
    SWAP daha mı ucuz olur?
    SWAP daha mı pahalı olur?
    Piyasa koşullarından alınan kredinin vadesi, ödenecek miktar, faiz, vb biliniyor?
    SWAP lar da süre, faiz, ödenecek miktar, vb neden açık ve şeffaf olarak görülmüyor, açıklanmıyor?
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dış borçlanma iç tasarrufların yetersiz kalması halinde yapılır.
      SWAP kredi değildir, eldeki parayı kısa süreyle yabancı parayla değiştirme ve rezervde gösterme modelidir.

      Sil
  18. 2001 krizinde yapısal reformlar uygulayarak krizden çıkmayı başarmıştık, o dönemde AB ile IMF programı uygulayarak başardığımızı biliyoruz hocam, lakin şuan ki krizden çıkmak için tekrardan bu programlara başvurmamız gerekmez mi? ya da Ekonomiyi düzeltecek başka yolları bulmamız lazım bence . Çünkü alt kesim artık fiyat artışlarından dolayı rahat bir nefes alamıyor, insanlar her sabah kalktığında bugün neye zaman gelecek ya da vergilere zam gelmiş mi endişe içerisinde yaşamak zorunda kalıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerekir ama IMF'nin arkasından o kadar çok konuştuk ki siyaseten oraya gidemez noktaya geldik. Öte yandan IMF buraya gelirse istatistiklerimizin yanlışlığı ortaya çıkar korkumuz da var.

      Sil
  19. Faizleri negatif belirleyip selektif kredileri tüketim yerine ihracat ve yatırıma yönlendirme metodu işe yaramaz mı Hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. faizleri negatif belirlemeye devam edersek insanlar döviz talep eder ve paralarını bankadan çekerler.

      Sil
  20. Sayın Eğilmez, yazınız için teşekkürler. Bence yazınızın özeti ; Sahtekarları, Kurnazları, Uyanıkları Dürüstlüğe davet ediyorsunuz. Bu keneleri, sülükleri, kanımızı emenleri sırtımızdan atmamız böyle kolay olmayacaktır.
    Sayın Eğilmez, halen toprak altı zenginliklerimizi bedavadan kapmak, toprak üstü zenginliklerimizi, ağaçlarımızı kesip, yakıp yerine binalar yapmak isteyen Sahtekarlara, Kurnazlara, Uyanıklara karşı sadece kadınlarımızı öne sürerek engellemeye çalışılıyor. Kadınlarımızın bu zenginliklerimize sahip çıkmaları güzel bir şey. Ancak burada öne çıkması gereken, önderlik etmesi gereken Muhtarlarımız olması gerekir. Muhtarlarımızın, arkasında, yanında kadınlarımızın, ve erkeklerimizin, çocuklarımızın, tüm köylülerimizin olması gerekmez mi? Neden Muhtarlarımız öne çıkamıyorlar? Çünkü korkuyorlar, beni görevden alıp yerime kayyum atarlar diye, köyümüze yol , elektrik, gibi yapmaları gereken alt yapı çalışmalarına zarar verirler diye korkuyorlar. Hepimiz korkuyoruz, hepimizi korkak hale getirdiler. Sahtekarları, Kurnazları, Uyanıkları, Dürüstlüğe davet edemezsiniz. Kanımızı emen keneleri, sülükleri bu kadar kolar sırtımızdan koparıp atamazsınız. Acaba yanlış mıyım?

    YanıtlaSil
  21. Tuz kokmuş hocam! Muhalefeti dinliyorsunuz onların yerine biz geçelim diyorlar aslında.
    Devlet yüzyıllardır halkına ihanet ediyor bu topraklarda (yeterki devlete para gelsin halka ne olursa olsun diyor) .
    Ekonomi devlet-imtiyazlı elitler ve halk arasında inanılmaz servet ve gelir transferinin olduğu ahlaksızlık yuvası olmuş yüzyıllardır. Herkes dindar fakat her yerde ahlaksızlığın en azgın hali yaşanıyor. Bakıyorsunuz göz önünde olan birçok insan dahi en büyük ahlahsızlıkları normal birşey gibi konuşuyor.
    Bu ortamda idealist insan ve düşünce var olamaz, yaşayamaz. Herkes devleti ve diğer insanları düşman görür. Ağızlarından "vatan, millet, bayrak, müslümanlık" lafı düşmeyenler kendi çıkarları için bu kavramları sömürdükçe içleri boşalıyor. Bu kalabalıktan ne millet olur ne de ümmet. Olsa olsa cemaatlar, tarikatlar, çeteler-mafyalar ve onların ezdiği gariban insanların olduğu ilkel bir toplum olur.
    Ekonomimin temeli ahlaksa burada umut yok!

    YanıtlaSil
  22. Enflasyonu düşürmek için talebi kısınca piyasa duracak, insanlar işsiz kalacak eve hiç aş girmeyecek. Ama hükümet devamlı piyasayı canlı tutuyor, fiyatlar artsa da piyasa bir şekilde dönüyor işsizlik olmuyor. Bunun neresi kötü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşsizlik olmuyor derken, kölelik oluyor demek istediniz sanırım. Bırakın ev, araba almayı insanlar en temel ihtiyaçlarından feragat ediyorlar, ev kirasını ödeyemiyorlar; cinayetler oluyor; siz neyden bahsediyorsunuz?

      Sil
    2. Piyasayı canlı tutmanın yolu önemlidir. Eğer kara paraya göz yumarak piyasayı canlı tutuyorsanız hiç tutmayın daha iyi.

      Sil
  23. Hocam Merhaba ,
    Geleceğimizle ilgili kaygılıyız, artık her şey hayal oldu, ev almak araba almak şöyle dursun kendi ülkemizde 1 hafta tatile çıkmak isterken düşüncelere dalıyoruz, artık ülkemizde güzel şeyler ve çözümler duymak istiyoruz. yazılarınız çözüm önerileriyle birlikte bizleri rahatlatıyor.

    YanıtlaSil
  24. Hocam cari denge ve finansmanı artı verirse para değer kazanıyor diye öğretiliyor? Peki nerdeyse tüm ticaret dolarla yapılırken bu niçin farkediyor? Doları biryerden alıp biryere koyuyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu öğretilen tam olarak doğru değil. Bir slogan halinde ezberlemek yanlış. ABD cari açık veriyor ama Dolar değer kazanıyor. Bir ülkenin parasının değer kazanması alacağı malları daha ucuza almasını sağlar. Diyelim ki 1 USD = 30 TL iken 30 TL verip 1 dolarlık mal alıyorsunuz demektir. 1 USD = 20 TL'ye düşerse o zaman aynı malı 20 TL'ye alacaksınız demektir. Bunun için fark ediyor.

      Sil
  25. SAYIN HOCAM BİR ÜLKEDE AYNI ANDA EURO,DOLAR,ALTIN,FAİZ,ENFLASYON,BORSA,İHRACAT NASIL YÜKSELİYOR.BUNUN BİR MANTIĞI VARMI.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Var. Kötü yönetim. Kötü yönetim sebep; bunlar sonuç.

      Sil
    2. Faiz ve borsa yeni programla arttı.hepsi bir anda değil.

      Sil
    3. Normal koşullarda bu olmaz. Ama Türkiye normal koşullarda değil.

      Sil
  26. 1. Kişi DOSDOĞRU olmalıdır. 2. Devlet de ADALET, LİYAKAT, EŞİTLİK ve SOSYAL DEVLET ilkeleri ile yönetilmelidir. ADALET (Her şeyin yerli yerine konulması), LİYAKAT (Tayinler, ihaleler vs her konuda işine hakim kişi) EŞİTLİK (Türkiye'mizin her bölgesinde insanlara aynı imkanı sunmak) SOSYAL DEVLET (Geçim Standardı. 27 milyon civarındaki Türk hanesi "ben bu ay'ı nasıl geçiririm" demeden yaşayacağı bir ekonomik imkan). İnsanların faydalanacağı işi / işleri yapan kişilere selam olsun.

    YanıtlaSil
  27. Merhaba hocam,
    Ben 24 yaşında sosyal hizmet uzmanı atama bekleyen bir genç olarak size danışmak istiyorum. Ülkemi seviyorum ve burada kalmak, ülkemin insanlarına hizmet etmek istiyorum. Ama gidişat o kadar kötü ki imkan varsa yurtdışında iş bulup gitmek daha cazip geliyor. Kalıp mücadele edeyim diyorum, sesimi ne kadar duyurabilirim, ne kadar faydam olur bilmiyorum. Ülke ellerimizden kayıp gitmesin istiyorum. Sizin de görüşlerinizi merak ediyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalmanızı destekliyorum.

      Sil
    2. tesekkurler hocam sizin gibi insanlar oldukca umut var demektir.

      Sil
  28. Hocam endişeye mahal yok,enflasyon orta vadede düşecektir(üç beş seneye)bize düşen sabırlı ve itidalli olmaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güne kadar tüm yönetimlerin Ege Cansen'in de üzerinde ısrarla durduğu dövizin enflasyon oranının altında artmasına göz yummalarıydı.hatta akp'nin ilk yıllarında özelleştirme gelirlere ve sıcak para girişiyle $:1.65'ten 1.10 kadar düştü. Bu programda böyle bir yanlış yapılmazsa cari açık azalır enflasyon 2-3yılda %15-20 aralığına düşer. Daha sonraki yıllarda %10-15'lere iner.
      Ücretler enflasyon oranında arttıldığı gibi vergi gelirleri de aynı oranda arttılmalıdır.
      Hatta bu arttırma dönemleri 6ay yerine 3'er aylık olması daha iyi olur. Beklentileri pozitif etkiler

      Sil
    2. Siz kaç yaşındasınız bilmiyorum ama ben Türkiye'de enflasyonun geçici olarak düşüşü dışında sürekli düştüğünü ve düştüğü yerde kaldığını görmedim.

      Sil
    3. Ne sabri, ne itidali! Mesele yalnizca enflasyon-ekonomi degil, siz hala anlamadiniz mi? Mesele yasa tanimamazlik. Mevcut yasalara (bile) saygi duymayan, uymayan, bunu da futusuzca soyleyebilen (Anayasaya baglilik yemini ile is basina gelen) yonetimden bahsediyorum. Yasalar islevsiz olunca adalet yok,, ozgurluk yok, hak arama yok, adil yargilanma yok, ifade ozgurlugu yok..... 'Adalet olmayinca devlet buyuk bir ceteden baska nedir ki?' (A.Augustinus) Durumumuz bu.

      Sil
  29. ocam, yazınız içinde bulunduğumuz durumun nedenini açıklamış. Televizyon programlarında ekonomistleri izlerken, bir tanesinin de çıkıp, 2021 Eylül'ünde başlayan faiz indirimlerinin arkasından, doların rekorlar kırması bunun sonucunda; Kur Korumalı Mevduat'ın yürürlüğe girmesi bizim şu anda yaşadığımız problemlerin ana nedenini oluşturuyor. Yani yönetimsel bir beceriksizlik var. Hocam yazınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. KKM sadece bir araç. Bizi bu hale düşüren faiz konusundaki takıntımız.

      Sil
  30. Yazınız için teşekkürler hocam.. emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  31. Yazı için teşekkürler hocam. Bana göre ekonomi nın duzelmesi bu durumda imkansız. Çünkü kamu özel işbirliği ile yapılan işlerin süresinin sona ermesi gerekir o zaman bir eksik daha belki düzelir. Bu konuda kural katilirmisiniz bilmiyorum ama halkın parasını (vergisini) harcar iken şeffaf olmak gerekli. saygilar

    YanıtlaSil
  32. Hocam ev sahiplerinin haklarını savunduğunuz için teşekkür ederim. Aslında kira krizini çıkaran kira artışına sınır getiren hükümetin kendisi olmuştur. İşleyen sisteme çomak sokmuşlardır. Halen kiracı olanları koruyalım derken, yeni kiracılara ve ev değiştireceklere en büyük darbeyi hükümet vurmuştur. Şimdi ev sahipleri ortalık durulana kadar ya boş evlerini kiraya vermemekte veya gelecekteki kira artışlarına müdahale edileceği kaygısıyla 2-3 yıllık artışı peşin talep etmektedir. Hükümet bu durumda ceza tehdidi yapmakta, konut ihtiyacı çok fazla olan bir dönemde imkanı olanların konut yapmasına da engel olmaktadır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ben ev sahibinin hakkını değil piyasa sistemini savunuyorum. Her şeyi piyasaya bırakıp da kiralara sınır getirmek son derecede yanlış.

      Sil
  33. Değerli Hocam,
    Her zaman ki gibi analitik ve bilimsel temelleri ortaya koyarak anlattınız, sizi çok uzun zamandır okuyorum.
    Belirttiğiniz yanlış politikaların, bugüne gelen ve düzelmesi doğru kararlar başlasa bile çook uzun zaman alacak ekonomik kırılmanın bilinçli yapıldığına inanıyorum. Umutsuzluğa sürüklenmiş ve çıkış yolu göremeyen algısı açık kesim ‘kaçıyor, kaçmaya çalışıyor, çocukları kaçıyor’. Asla gitmeyin, sahip çıkın yazılarınızı çok iyi biliyoruz; ama gerçek bu. Dışardan gelen milyonlarla kalacakların 20-30 sene sonraki ülke demografisini hayal ediniz lütfen; ne demek istediğimi anlayabilirsiniz.
    Hiçbir şey plansız değil. Bir yorum.

    YanıtlaSil
  34. Sayın hocam ,
    Erdoğan: "Ülkemizin en büyük talihsizliği dünyadaki gelişmeleri ülkemizin gerçekliğiyle milletimizin önüne koyacak iktisatçılardan maalesef mahrum kalmasıdır." demiştim 2 gün önce.
    Doğru bir tespit olmadığını biliyoruz da;
    Bu, "Biz de ancak bu kadarını yapa biliyoruz" mu demek?
    Sizden hiç yardım istediler mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçeği belirten MB başkanları istifa ettirildi.
      Faiz denince reel faiz anlaşılmalıydı.
      Bu göz önüne alınmayınca dolarizyona ve iç talebe bağlı enflasyon atışı neticesinde ekonomi krizi ortaya çıktı

      Sil
    2. Kendisi de ekonomist değil miydi?

      Sil
  35. Ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  36. Ekonomistlerimiz çok,şehircilik uzmanlarımız çok,mimarımız - mühendisimiz çok ,hukukçularımız burnundan kıl aldırmaz ,Ama ekonomi berbat ,,şehirler yaşanmaz, adalet araki bulaşın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hepsi çok ama acaba fikirleri soruluyor mu ya da okunuyor mu?

      Sil
  37. Mahfi hocam selamlar, saygılar. Normal koşullarda politika faizi arttığında mevduat faizinin de artması gerekemez mi? Biz de politika faizi artarken mevduat faizi düşüyor. Bunun tek sebebi baskılanması mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Piyasa baskı altına alınınca bu tür saçmalıklar görülebilir.

      Sil
  38. Merhbalar hocam bugün merkez bankası başkanının yaptığı açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz. Ben seneler sonra ilk defa bir merkez bankası başkanından bu kadar bilime dayalı ve akılcı açıklamalar duyduğum için mutlu oldum

    YanıtlaSil
  39. Merhaba Hocam,
    Kamuda tasarruf için uzaktan/evden çalışma ciddi bir kaynak oluşturur mu Sizce? Sonuçta artık çoğu kamu kurumunun tüm iş ve işlemler sistem üzerinden ve takibi de mümkün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzaktan ya da yakından çalışmak fark etmez. Ne çalışıldığı önemli. Faiz sebep derseniz hiç çalışmasanız daha iyi olur.

      Sil
  40. Talebin büyüklüğü veya küçüklüğünden çok arzın büyüklüğü ve küçüklüğü önemlidir. Dolayısıyla fiyatların yüksekliği talep fazlalığından değil, arzın yani üretimin yetersizliğinden kaynaklanıyor. Çünkü çoğu insan bırakın talep etmeyi, en temel ihtiyaçlarını dahi talep edemiyor; tatile bile çıkamıyor. Millet sürekli bir şeyleri kısarak hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Aksi halde ay sonu kirasını ödeyemeyecek vs. Bu yüzden talep fazlalığından fiyatlar artmıyor. Üretim, az olan talebi bile karşılayamıyor. Bütün mesele de zaten bu. Çiftçisi soğutulmuş, fabrikaları satılmış... Ülke üretmiyor. Dışarıdan pahalıya alınca da kur üzerinden içeriye de pahalıya satıyorsun. Bunun da bedelini halk çekiyor.

    YanıtlaSil
  41. Hocam ben bankacıyım , şundan bahsediliyor; TL Rasyo uygulamasından bankaların mecbur olarak aldıkları tahvillerin geri ödeme vadelerinde güncel faiz oranınca ödeme yapıldığı için, faizin çok yükseltilmesinde de bankaların geri ödeyeceği rakamlar çok yüksek olacağı için bankaların sermaye yapılarında bozulmalara hatta sermaye yapısı çok kuvvetli olmayanların ise batışına neden olabileceği düşünülüyor. Bu konuda ne dersiniz ? bunu hesaba katıp faizleri 20-22 seviyelerinde sabir tutarlar mı sizce ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonunda onu -tutalım bunu sıkıştıralım derken kazanı patlatmasınlar da.

      Sil
  42. Hocam elinize sağlık. Harika tespitler bunlar.
    ( ayrıca fon ve Başarısızlığa övgü kitabınızı bir solukta okudum çok güzel son ile bitirmiş siniz. )

    YanıtlaSil
  43. Sn Mahfi Eğilmez, bilgilendirme ve çözüm öneri yazınız için çok teşekkür ederim. Bir "Mühendis" olarak yazılarınızı ilgi ile izliyorum.

    YanıtlaSil
  44. Maalesef bozulma sadece ekonomiyle sınırlı kalmadı, daha kötüsü eğitim sistemi ve hukuk da alaşağı edildi. Bunlar da toplumda inanılmaz bir bozulmaya neden oldu. Bu ekonomi, hukuk ve yönetim anlayışının bir sonucu olarak sokakta incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerle her gün insanlar birbirinin boğazına sarılıyor. Gelinen şu durumda kimin gücü kime yetiyorsa hakkını gasp etmekten geri durmuyor, kiracı mevzuatı arkasına alıp verdiği bin lirayı yeterli görüp ev sahibinden çalarken, bazı ev sahibi boş evini fırsata çevirip ederinin iki katına kiraya verip kiracıyı soyarken esnaf da gereğinden fazlasıyla zam yapıp olmadı ürün kalitesini düşürerek müşterisinden çalıyor. Nihayetinde millet olarak daha fazla çalışıp, daha az ürün, hukuk, ahlak, toplumsal barış ve yardımlaşmaya mahkum olduk. Ekonomiyi düzeltsek bile toplumsal tahribatın altından kalmak o kadar kolay olmayacak. Teşekkürler yazınız için.

    YanıtlaSil
  45. Reddit r/Kamalizm Admini27 Temmuz 2023 15:42

    Sayın Eğilmez Merhaba,

    Doğruları yazan kaleminiz için ellerinize sağlık. Dediğiniz gibi Atatürk dönemi (1923-1938) hariç son derece yanlış ekonomi politikalar uygulandığını ne yazık ki toplumumuz bilmiyor. Örneğin 1945-1950 arası ABD ile imzalanan ikili antlaşmaları (Haydar Tunçkanat - İkili Antlaşmaların İçyüzü) veya 1950-1960 arasındaki tarım antlaşmaları bilmiyor. Halen 24 Ocak 1980 kararlarını savunan görüşleri gördükçe ise, insanı derin bir hüzün ancak aynı zamanda da bir öfke kaplamaktadır.

    Yazınızda çok güzel bir noktaya daha değindiniz. İmpossible Trinity (İmkansız Üçleme). Tarih bize göstermiştir ki, gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülke olma yollarında sermaye hareketlerini denetlemişler ve buna bağlı olarak da kuru sabitlemeye çalışmışlar ve bağımsız bir ekonomi politikası izlemişlerdir. Atatürk döneminde de - gelişmekte olan ülkelerin doğru ekonomi politikası olan - sermaye hareketlerinin denetlenmesi uygulaması varken, bugün sermaye hareketlerinin serbestliği neden uygulanmaktadır, anlaşılır değildir. Güçlü paranın kötü parayı kovacağı belli iken, Merkez Bankası'nın kanununda yazan "Türk parasının kıymetini koruma hakkında kanun" nasıl olacağı benim hiç anlayamayacağım bir şeydir. Bir Avrupa Birliği gibi ya da Çin gibi sabit kur politikamız da zaten yok, ki buna uygun üretim-sanayi-ihracatımız da yok. Ancak bir yerden başlanılması gerekiyor. Yoksa bu sarmalın devam edeceğini biliyorum.

    Son olarak bugün Merkez Bankası'nın açıklamasını dinledim. Enflasyon beklentisinin %58'e yükseltilmesi her ne kadar olumlu gibi gözükse de, yine anlayamayacağım uygulamalar mevcuttur. Şöyle ki, madem enflasyon beklentisi %58 açıklanacaktı, neden politika faizi %17,5 oldu. Kısacası politika faizi neden açıklanacak olan enflasyon beklentisine göre revize edilmedi. Hakikaten bir açıklama getirmek zor. Kredi kartı borçlanma faizini arttırarak böylece tüketimi kısarak, talebi azaltmayı hedeflemiş olsa da bu - sizin de belirttiğiniz gibi - hiçbir şey çözmez. Üstelik toplantıda iktisadi açıdan sorulan bir soruya, siyasi denilerek cevaplanmaması da, Merkez Bankası Başkanı Hanımefendinin de güven veremeyeceği, çünkü bilim insanı sıfatında olan birinin bu soruyu dürüstçe yanıtlaması gerekirdi diye düşünüyorum.

    Bu düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

    Saygılar

    YanıtlaSil
  46. Mahfi hocam merhabalar,
    Marmara üniversitesi işletme bölümünde okuyorum. Size bir soru sormak istiyorum. İşsizlik arttığı zaman ne gibi sonuçlar doğacağını biliyorum. Fakat işsizliğin azalmasının hiçbir olumsuz yanı yok mu acaba? İşsizliğin az olduğu zamanlar ülkede yaşanacak olumsuz gelişmeler neler olabilir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkeste para olur, enflasyon artar.

      Sil
  47. Sizin anlattıklarınız ve bizim yaşadıklarımızla kasırganın göbeğinde olduğumuzu düşünürken aslında fırtınanın henüz başlamadığını ve yakın olduğunu öğreniyoruz. En vahim durumda bu maalesef...

    YanıtlaSil
  48. Hocam merhabalar.
    Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Bilgimizi ve muhakeme etme gücümüzü artırıyorsunuz.
    Naçizane benim görüşüm.
    En öncelikli atılması gereken adım hukuka dönüştür.
    Hukuk olmadan, yargı bağımsızlığı tesis edilmeden ülkede hangi adım atılırsa atılsın eksik kalacaktır, uygulamada sorunlar olacaktır.
    Yasama, yürütme ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığının tesis edilmesi gerekmektedir.
    Kurumlar arasındaki uyum sağlanmalıdır. Şu an kurumlarımız başına buyruk hareket etmektedir.
    Maliye Bakanlığı'nın kurumlar üzerindeki gider bütçesi üzerindeki denetim ağırlığının artırılması gerekiyor. Maalesef Maliye Bakanlığı'nın kamudaki saygın ağırlığı kalmamıştır.
    Merkez Bankası'nın bağımsızlığı sağlanmalıdır.
    Ahbap çavuş atamaları yerine liyakatli kişilere görev verilmelidir.
    Mastrik kriterlerini sağlamak amaç edinilmelidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Maalesef çok haklısınız.

      Sil
  49. Hocam,Erkan'ın 2025'ten sonra istikrar dönemine gireceğiz diyerek 2026 yı hedeflemesi beklentilerle uyuşuyormu?

    YanıtlaSil
  50. Çok etkili olduğu herkes tarafından bilinen doğrular varken, adeta yeryüzünde yer çekimi kanunlarını kabul etmeyip, akıl ve mantık yolundan çıkıp, yanlışı başka seri yanlışlarla doğrultma yoluna girince en azından şu an için ekonomide, dipsiz bir kötü sonuçlar ve kötü sürprizler sarmalına girmişiz gibi görünüyor. Umarım bu, hızla ekonomi dışı diğer alanlara da aynı şekilde yansımaz.
    En kötüsü, alınan kararların ve yapılan uygulamaların artık, mevcut görünürde uygulandığı ileri sürülen devlet yönetimi sisteminin ve onun en tepesindekilerin de (yanlış anlaşılmasın dış güçler denilen şeyler de buna dahil) tam anlamı ile kontrolünde olmadığını düşünüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ama geri kalmışlık zaten çok bilinen genel kabul gören doğruları reddetmekle yani bilim dışına çıkmakla oluşuyor.

      Sil
  51. Değerli hocam,

    Türkiyede uygulanan parti ekonomi politikasıydı, yapan parti açısından başarılı oldu.
    Sn Erdoğan'ı anlayamadığım şekilde çok kişi küçümsüyor.

    Ekonomi politikasını değiştirmek için siyasi politikayı değiştirmek gerek.
    Bunun için de politik yapıda olmak gerek. 15 yıldır hep çevreme söyledim, aklı selim insanlara hep vurguladım, dedim ki, ülkeyi değiştirmek için iktidar partisinden siyasete giriniz, değişimi yapabileceğiniz tek yer orasıdır.

    Bloğunuzda hep seçimleri iktidar alacak diye yazdım, çok merak edenler için yazayım, sonraki başkanlık seçimi de iktidar partisi alacak, başında kim olur bilemem ama Sn. Erdoğan sonrası için ikinci başkan adayının yetişmeye başladığını iki yıl önce bloğunuzda yazdıydım, iki adet başkan adayı parti ve devlet görevlerinde yetişti gibi.

    Az önce okudum, Sn MB Başkanı alana hakim bir insan, siyasi ekonomik konusunda tıkanmış normal olarak. Sürekli yazdığım gibi, iktidar partisine ülkenin akl-ı selim insanları daha çok girselerdi, teknokrat ve bürokratların siyasi tıkanıklıklarını iktidar kademelerinden açarlar.

    Bana niye diye soranlar da oluyor, gerçek bu. Ne yapayım onlar için koskoca ülkenin gerçeğini mi değiştireyim? Hayal aleminde yaşamanın ne gereği var? Belki de asker kökenli olduğumuz için gerçeklere odaklanmak meleke haline geldi.

    Daha önce hep yazdım, iktidarın batı istihbarat desteği ile yükseldiğini. Kökeni 65 yıl öncesine Türkiye, İngiltere, Irak, Pakistan askeri birliğine kadar giden bir istihbarat ağıdır. Bir kısım kişi iktidar her dara düştü yazdığında, körfezden nasıl finansman geldiğini görmüyor musunuz? Bi baba çocuğunu hiç aç bırakır mı? Bunca yılın yatırımı 3-5 milyar € için çöpe atılır mı? Atılmaz. İktidar her ihtiyaç duyduğunda böylesi finansman destekleri bulacak.

    Sn Bürümcekci gibi hesabı kitabı iyi bilen insanlar yazmadan önce de, bloğunuzda bu tip yapıların doğasını bildiğim için, Türklerin serveti dışarı çıkarılıyor, çıkan servet uluslar arası borç olarak girecek yazmıştım. Yani bu siyaseti de bir nevi siz finanse ediyorsunuz, abidik gubudik ülkelerden paranız size geri geliyor.

    Tek eksik, para ve servet (ekonomi politikası) konusunda söz sahibi olunamaması. Onun da tek yolu iktidar kadrolarına yerleşmek, başka da yolu yoktur.

    T2$gljA3FrdVfTH3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kim bu kripto imzali yorumlari yazar bilmiyorum, bazi duygusal cikislari disinda ulke gercegine tam anlami ile dokunan hic ama hic kimse gormedim.

      Sil
  52. Hocam ekonominin bu hale geleceğini bile bile neden 2 yıl bu yanlışa devam edildi bir kasıt arıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faizi düşürünce enflasyonun düşeceğini sanıyorlardı. Yanlış eğitim. Maalesef buna inanan profesörler, hocalar da vardı.

      Sil
    2. İki nedenle bunu bilerek yaptıklarını düşünüyorum. Birincisi servet transferi. İkincisi mağdur edip kurtarıcı olmak istemeleri böylece oyları da alacaklardı. Bunu Çok kez yaptılar. Mesela doları fırlatan onlardı düşürende onlardı..Mesela Genel Sağlık Sigortası'nı kendileri çıkarttılar. Üni öğrencilerine borçlar yüklediler. Sonra seçim öncesi müjde verdiler. Gençlerin Gss borcu siliyoruz diye reklam yaptılar. Yani mağdur et, kurtarıcı ol taktiği. Bu taktik hep tuttu. Nas dediler çünkü hakkın büyük çoğunluğu için faiz haram iken faizi düşürdüm dedi onların dini duygularını da diri tuttular. Bunlar dışında faizi düşürdüler, düşürürken cari açık düşecek diye düşündüler ama tabi ki ussal gerçekler, hayatta da gerçektir. Olmadı cari açık düşmedi.

      Sil
  53. Hocam siz ısrarla tasarrufa devlet başlamalı diyorsunuz ama itibardan tasarruf olmaz diyen zihniyet lüks aracından lüks harcamasından kıyak emekliliğinden vazgeçer mi. Medeni ülkelerin çoğunda milletvekili emekliliği diye bir kavram yok. Eski bakanlar polis koruması ile geziyor. Bu yetmiyormuş gibi Halil denen imamda polis korumalarla dolaşıyor. Görgüsüzce harcamaya tam gaz devam ediyoruz. Batana kadar devam edelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İtibardan tasarruf olur mu bilemem ama tasarruftan itibar olacağına yüzde 100 eminim.

      Sil
  54. Hocam ekonomide bir aydınlanma yaşanıyormu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle, yangın daima ortalığı aydınlatır.

      Sil
  55. Peki hocam, Merkez Bankası başkanı istikrar diyerek 2025'i işaret etti, bu külfetle nasıl istikrar sağlanacak. Yine, hedef 2023 yalanı gibi bişey mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yalanmı haşa :) 2007, 2009, 2011, 2013, 2015, 2018 ,2023, 2025, 2030, 2050 diye gider. At yalanı seveyim inananı.

      Sil
    2. Sürekli ertelenen hedefler. Kimse uyguladığımız politika bunu sağlamaya uygun mu değil mi bakmak zahmetinde bulunmuyor.

      Sil
  56. Siyasetçiler ve halk düşündüğünden ve yaptığından daha iyi olsun derim.

    YanıtlaSil
  57. Eğer Allah'ın varlığı bilimsel olarak ispatlanırsa,

    Ne yapacaksınız Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim öncelikle kendi varlığımızı ıspatlamamız lazım. Kula kulluk etmeyip, herşeye şükürcülükten vazgeçip, hakkımızı aramamız lazım. Yaradanın verdiği aklı kullanmaya başlarsanız zarar görmessiniz denemenizi rica ediyorum.

      Sil
    2. Aynen bugüne kadar yaptıklarımı yapmaya devam edeceğim. Yani dürüst olacağım, gerçekleri anlatacağım, yalan söylemeyeceğim, hakkım olmayanı almayacağım. Ya siz ne yapacaksınız?

      Sil
  58. Hocam
    Ders nitelikli tespitler var yazınızda. Ama bir şey eksik. Çok önemli bir husus hem de. O da şudur. Böylesi kriz dönemleri birilerini sebepsiz zengin ediyor. Bu neden oluyor ve nasıl önlenebilir? Çalışan ve üreten kazanamıyor başka birileri kazanıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. O dediğiniz meseleler iktisatçılardan çok hukukçuların ve gazetecilerin ele alması gereken konular.

      Sil
    2. Selamlar Hocam. Neden böyle düşündüğünüzü merak ediyorum?

      Sil
  59. ilerde emeklilerin yükünden tamamen kurtulmak istiyorlarki..gençleri, bakın bu ülkede emekli olmanın aslında hiçbir anlamı yok diye düşündürecek hale getirdiler emeklileri..yazık.

    YanıtlaSil
  60. Hükümeti çok eleştiriyorsunuz. Bu gidişle bir gün sizi de içeri alacaklar. Okuyucu kitlenizin giderek artması onlar için bir tehdit. Çünkü insanların uykularından uyanmamaları lazım. Siz ise insanları uyandırmayı bırakın, bir de reformlardan bahsediyor, bir aydınlanma yolu açıyorsunuz. Yanlışlıkla yazacağınız tek bir kelimeyi gözlüyorlar. Ülkede maalesef basın özgürlüğü yok. Fakat yılmayın hocam. Gerçekleri anlatmaya ve yapılması gerekenleri yazmaya devam edin. Çünkü tek bir Türkiye var. Türkiye’nin de muasır medeniyetler seviyesine çıkabilmesi için sizin gibi insanlara ihtiyacı var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adalet yerini bulsun da isterse kıyamet kopsun.

      Sil
    2. Zaten ancak o zaman mutlak adalet başlıyor Hocam.

      Sil
  61. Meslektaşınız Cevdet Akçay'ın "TCMB Guvernör Yardımcılığı"na getirilmesi, faizlerin yükseltilmesi ve Dolar/TL kurunun düşmesini sağlar mı Mahfi bey?

    YanıtlaSil
  62. Mahfi bey,
    Ani bir gece yarisi karariyla MB baskan yardimcilarinin degistirilmesi ile ilgili yorumunuz nedir? Tesekkurler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir şey sistem kurmuş hiçbir ülkede olmaz.

      Sil
    2. 'Sistem kurmus hicbir ulkede olmaz.' diyorsunuz da, zaten meselemiz sistemsizlik degil mi? Iyi-kotu var olan sistem coktan coktu. Bu yonetim bugune kadar gorevden aldigi MB Baskanlari hakkinda kamuoyuna aciklama yapti mi? Simdikileri de harcarsa hic sasirmam.
      Simdiki sistem, 'Ben ne dersem o' sistemi.

      Sil
  63. Yanlış ekonomi politikası falan yok. Halk ne istediyse siyasilerde onu yaptı. Eytnin çıkmasını toplumun %90ı talep etti. İnsanların 40 yaşında emekli yapılmasının bedelini hep birlikte ödeyeceğiz. Bugün Kişi başı gelirde ,Arjantinin bile altına düştüysek bu , toplumun populist politikaları talep etmesi ve ödüllendirmesi sebebiyle oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Halkın istediği yanlışsa ne olacak?

      Sil
    2. Halkın istediği yanlışsa, halk bunun bedelini en ağır bir şekilde ödeyecek ve populist politikaları talep etmeyecek. Eğer talep etmeye devam ederse , halkın ödediği bedel her geçen gün ağırlaşacak.

      Sil
    3. Halkın her istediğini yaparsanız bugünkü durum oluşur. Bilime uygun davranırsanız gelişmiş ülke olursunuz.

      Sil
    4. Adsıza katılıyorum. Bu halk bu bedeli ya ödeyecek ya ödeyecek ! Ülke bu duruma gelmesin isteyenlerin öyle bir yol bulması gerekiyor ki bedeli daha çok ülkeyi bu duruma getirenlerin ödemesi sağlansın. Bu yolu bulan gelecek 10 yılın lideri olur!

      Sil
    5. Bilgili,tutkulu ve öngörülü liderler eliyle uygulandığında; “halk için,halka rağmen” yönetim uygulamak başarılı sonuçlar vermiştir.
      Özellikle büyük travmalar,kaos veya yıkımların sonrasında ortaya çıkan bazı liderler,içinde bulunulan durumu doğru analiz edip çıkış yolunu bulabilmişlerdir.

      19. ve 20. yüzyılı düşündüğümüzde;yüzlerce prensliği birleştiren bugünkü Almanya’nın kurucusu sayabileceğimiz Bismark,
      Fransa’da yarı başkanlık sisteminin yolunu açan ve “demokrasi krizinin” neden olduğu kaosu bitiren De Gaulle,
      Türkiye’yi kuran;yönetim felsefesi,devlet yapısı,kurumları ve ekonomisi çökmüş/çökertilmiş ve bilimden kopmuş bir imparatorluktan,modern bir ulus devlet kuran Mustafa Kemal,
      Uykuya dalmış gibi tarihte salınan 5000 yıllık Çin medeniyetini uyandırmak için “sürekli devrim” diyerek ülkede bilinçli bir kaos çıkaran ve toplumsal enerji açığa çıkarmak isteyen ve eskiye savaş açan Mao…

      Bu liderleri tarihe mâl eden hakikatin,bugünden bakıldığında,ülkelerini ve halklarını ileriye taşımak olduğunu anlayabiliyoruz.
      Bunu nasıl yapabildiklerinin formülünü de içinden çıktıkları halkı iyi tanımalarında ve dünyanın nereye ilerlediğini doğru tespit etmelerinde aramak gerekir.

      Başa dönersek “halk için halka rağmen” yönetmek için 19. ve 20. yüzılda uygulanan yöntemlerin çoğunun,bugün uygulanamayacağını düşünüyorum.
      Özellikle fiziksel şiddet,askeri güç gibi baskı araçlarıyla halka yön vermeye çalışmak.21. yüzyılın gerçekliğiyle örtüşmediği gibi,daha derin krizlere ve daha uzun sürecek yönetim zaaflarına yol açar.Zaten buna ihtiyaç da yoktur.
      Çünkü İletişim imkânlarının çok geliştiği;mesajların ve bilginin bu kadar hızlı hareket edebildiği bir çağda ihtiyacınız olan tek şey, iyi fikirlerdir.

      Çağımızın gerçeği Zihinsel Devrim dir.

      Sil
  64. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, yazılarını feyz alarak takip ettiğim nadir insanlardansınız. Siz üstünüze düşeni layıkıyla yerine getirmenin yanında, yapılan yanlışları ve yapılan yanlışlara rağmen neler yapılırsa düzelebileceğini de en sade haliyle analiz edip reçetenizi sunuyorsunuz. Aslında yorumumu uzun uzadıya yazmıştım ancak sizlerin bu kadar zamandır uyandırmaya çalıştığınız bir toplumu benim hayatım boyunca ilk defa yazacağım bir yorumun dikkatini çekeceğini düşünmediğimden dolayı sadece teşekkürlerimi sunmamın kâfi olacağını düşündüm. Her daim, varlığınızla ve fikirlerinizle bizlere ışık olmaya devam etmeniz temennisi ile. Sağlıcakla kalınız, değerli Hocam.

    YanıtlaSil
  65. Hocam mevduat faizleri yukselir mi ? Konut kredileri duser mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Normal koşullarda ikisinin de yükselmesi lazım ama ülke normal değil.

      Sil
  66. CB ekonomistim demişti. Doğrudur ama diploması yokmuş. Diplomasız ekonomist'den bir şey beklemeyin bence.

    YanıtlaSil
  67. Hocam saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Kişisel merakla soruyorum yanıt vermek de elbette sizin tercihiniz. Yazılarınızı ortalama kaç tekil IP ziyaret ediyor? Yani anlattıklarınız kaç kişiye ulaşıyor? Yazınız kadar yorumları da okuyorum ve filtreleme yapmadan yorumlara da yer vermenizi çok takdir ediyorum. Herşey gönlünüzce olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 780 bin kez ziyaret edilen yazım da var 10 bin kez ziyaret edilen de. Ortalama kabaca 30 bin dolayında. Öte yandan blog yazılarım gazeteler, haber siteleri, bloglar ve siteler tarafından alınıp yayınlandığı ve oralardan da birçok kişi okuduğu için toplamı bilemiyorum.

      Sil
  68. Hocam mevduat faizlerinin piyasada para bollaştığı için mi düştüğü yoksa bankaların ekonomideki durgunluk bekledikleri için ellerinde patlamaması adına mevduat istememelerinden mi kaynaklandığının ayrımını yapabilmenin bir yolu var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki böyle bir ayrım yapma imkanımız yok.

      Sil
  69. Hocam Yeni Merkez bankası yardımcısı Cevdet akçay atandı Ben bu isme çok güveniyorum sizin düşüncenizi öğrenmek isterim !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben kişilerle ilgili yorum yapmıyorum. Bence sistem önemli.

      Sil
  70. Mahfi hocam merhaba, konuyla alakali degil belki ama bu kkm hakkinda soracaktim. USD enflasyonunun %6 yi buldugu bi ortamda, ĥukumetin disardan % la dolar borclanmak yerine, kendi halkindan faizsiz dolar almasini hukumetacisindan cok mantikli buluyorum. Bir cok ekonomist bunun garabet oldugunu soyluyor bence ama bu hükumet icin bedava bir kaynak, vatandas ta zaten ABD enflasyonunu umursamiyirsa bunda ne sorun olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir devlet kendi bastığı paraya güvenmiyorsa vatandaşının güvenmesini bekleyemez.

      Sil
  71. Emeğinize, kaleminize sağlık hocam.Teşekkürler👏👏👏

    YanıtlaSil
  72. Ülkemizde: makam aracı ,makam odası, koruma ,şoför saltanatı hat safhada. Tüm müdürlere araç verilsin. Ancak şoför ve koruma verilmesin, devlet memurları kendi işleri dışında işler yapıyor. Devlet içinde verimliliğin artması gerekiyor.

    YanıtlaSil
  73. Yarım asır evvel yurtdışında Ekonomi/İşletme okumuş birisi olarak saygıdeğer Hocamızın yazısını okuyunca talebelik yıllarım aklıma geldi. Hocamız ekonomi yönetimi ile ilgili çok değerli bir ders yazısını kaleme almış. Ülkemizin her alanda olduğu gibi ekonomi yönetiminde de Hocamız gibi yüksek liyakat sahibi kişiler yerine yıllardır liyakat sahibi olmayanlar tarafından yönetilmiş olması ülke ekonomisini malesef bugünlere getirmiştir. İşte asıl tamda budur üljemizin esas dramı.

    YanıtlaSil
  74. Geçmişteki  büyük buhran dönemi gibi global ölçekte ciddî bir ekonomik daralma olmadan türkiyede yapısal reformların ve tasarruf tedbirlerinin uygulanabilecegine ıhtimal veremiyorum. Sonuçta ülkeyi yöneten iktidar vatandaşlarına yönelik tarafsız değil ve tırnak içinde muhafazakarların sempatisi ve oy baskısı ile suni büyüme tehditi altındadır, Iktidar günümüze gelene kadar olağanüstü ülkeyi kutuplaştırdığı için ve türkiye coğrafyasının etnik olarak ne kadar harmonik bir yapıda olduğunu düşünürsek (buradaki harmonigi de tırnak içinde kullanıyorum sonuçta kimse bu ülkede ermeni veya kürt olmak istemez), ilaveten mülteci yoğunluğunu da düşündüğümüzde ortak bir konsensüs, milli çıkarlar vs gözetmek hiçte kolay görünmüyor, iyimser olamayacağım şey, eger bir restorasyon olacaksa bu sürecin uzun zamana yayılan sancılı bir süreç olacağını düşünmekteyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O bahsettiğiniz kutuplaşma 28 Şubatta başlatıldı. Geri dönüşü de mümkün değil. Helalleşmenin başarılamamasının sebebi de bu. Çünkü vebal çok ağır, altından kalkamaz bu ülke bütün chp seçmeni topluca özür dilese bile.

      Sil
    2. Chp seçmeni de ne demek şimdi, bu ülkenin ihtiyacı olan zihniyet dönüşümüdür, sizin gibi istemezükçülere ülkenin kaderi asla teslim edilemez, savunduğunuz hastalıklı düşünce günü geliyor çıkmaz yola girince tırnak içinde CHP nin içini dizayn etmeye çalışıyor neden çünkü bu hastalığınız virüs gibi bulaşıcı olduğu için varlığını sürdürecek beden arıyor, sonuçta onun için AKP olmuş CHP olmuş ne farkeder, geçmişte muhafazakarların mağduriyetinin timsali ilan başörtüsü mevzusu onlarında sonradan kullanıldığını farkettiği suni bir magdudiyetti keza mavi marmara one minute uzar gider.

      Sil
  75. Hocam politika faizi ne işe yarıyor bankalar mevduatları bu faizle mi fonluyor ve tcmbden borç mu alıyor bu parayla? Şuan mevduat faizleri nasıl kredi faizlerinden yüksek olabiliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankası bankalara borç verirken politika faizini uyguluyor. Mevduat faizleri kredi faizlerinden yüksek değil.

      Sil
  76. Hocam, üniversite sınavım istediğim gibi geçmedi ama tercih vermeyi düşünüyorum. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme (%30 İngilizce) ve Marmara Üniversitesi Türkçe İşletme arasında kaldım. Hangisini önerirsiniz.

    YanıtlaSil
  77. Para birimimizin dolara çevrilmesi gerektiğini gösteren bir teşvik sistemi bu. Sadece söylediğiniz mantıkta kalsa oldukça faydalı. Fakat dünyada dolar basımının son on yılda geldiği noktaya bakarsak halkımızın aldığı risk çok büyük.

    YanıtlaSil
  78. Şuan mevduat faizleri politika faizinden nasıl yüksek olabiliyor? Banka kendi cebinden mi ödüyor politika faizinin üstündeki kısmını?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kredi faizi daha yüksek olduğu için sorun yok.

      Sil
  79. SAYIN HOCAM EKONOMİK KRİZLERDE HANE HALKI OLARAK NE YAPMAMIZI ÖNERİRSİNİZ.

    YanıtlaSil
  80. Devlet yıllardır kira artışlarını sınırlıyor ve eski kiracılar bazı yerlerde yeni kiracıların 5'de 1'i kadar kira ödüyor. Devlet buradan kaybettiği vergiyi önemsemiyor mu?
    Yaptığım hesaplara göre ideal şartlarda yıllık 110 milyar TL yerine 32 milyar kira geliri vergisi alabilir. Yani 78 milyar TL vergiden vaz geçiyor. (Ortalama kiralık ev saysı 6.5 milyon. Ortalama kira 11.785TL olması gerekirken yerine 5.000TL kira)
    Zaten bir şekilde bu vergiler ödenmiyorsa o ayrı.

    YanıtlaSil
  81. Hocam yapılan yoruma cevap yazıyorum fakat yaptığım yorum hakaret içermemesine ve çok da uzun olmamasına rağmen yayınlanmıyor. Neden?

    YanıtlaSil
  82. Hocam elinize, emeğinize sağlık. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara karşı gösterdiğiniz sabıra hayranım.

    YanıtlaSil
  83. SAYIN HOCAM YORUMLARA KARŞI MİNİMALİST YAKLAŞIYORSUNUZ.BU EKONOMİK KRİZİN BİZLERE FATURASI NE KADAR AĞIR OLUR SÖYLER MISINIZ.YOKSA SİZDEMİ SÖYLEMEKTEN ÇEKİNİYORSUNUZ.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Minimalizm; modern sanat ve müzikte, kökeni 1960'lara giden, sadelik ve nesnelliği ön plana çıkaran bir akımdır.

      Sil
  84. Hocam konut kredileri cok yuksek konut kredilerinde dusme olur mu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçek enflasyonla kıyaslarsanız konut kredisi faizi oldukça düşük kalır.

      Sil
  85. Bu forumda enflasyonun en büyük sebebinin, resmi enflasyonun çok üstünde yapılan asgari ücret artışı olduğunu söylemiştim. Bunu ilk defa ben dile getirdim. Çok şükür ekonomi yönetimi burayı okuyor ve açıklama geldi. 2024 te asgari ücrete tek zam yapılacak.

    Asgari ücretli kardeşim lütfen üzülme. Enflasyon düşmezse, senin alım gücün her geçen gün daha da azalacak maaşına yapılan zamlar hiçbir işe yaramayacak. 5500 Tl maaş alırken, 11400 tl aldığından çok daha fazla şey alabiliyordun bunu unutma..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Resmi enflasyonun üzerinde ama gerçek enflasyonun altında yapılan asgari ücret artışı enflasyonun en büyük nedeni olmaz. Türkiye'nin yaşadığı enflasyonun en büyük nedeni MB'nin politika faizini enflasyonun çok altında tutarak tasarruf yerine tüketimi teşvik ederek ülkenin ekonomik büyümesini yüksek tutma çabasına yardımcı olmaya çalışmasıdır.

      Sil
  86. Yerinde dönüşüm projesine 500 000 TL hibe, 500000 TL faizsiz kredi 100 mkare için. Hak sahipleri anlaşacaklar, yüklenici firma bulacaklar ve ha deyip kazmayı vurana kadar kış gelir. Bu enflasyonla bu teşviklerle başlansa bile bu evler biter mi sizce?

    YanıtlaSil
  87. Hocam, yazı yazmakla kalmayıp tüm gelen yorumları okuyup insanların fikrini değiştirebilme konusundaki gayretinize de ayrıca çok teşekkür ederim. Ne güzel bir mücadele örneğidir. Sağolun varolun, ama toplum için çok karamsarım maalesef. Bu gidişe fiili harekete geçip dur dememiz lazım, kabul etmeseniz reddetmemiz lazım ama orda da tıkandık gibi.. bu da umutsuz yapıyor bizi. Gelecek nesiller bizden iğrenecek sanırım. En içten saygı ve sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Yorucu, bazen üzücü ama yapılması gereken bir mücadele olduğunu düşünüyorum. Ben de iyimser değilim ama umudumu hiç yitirmediğim için bildiğim alanı kullanarak mücadeleye devam ediyorum.

      Sil
  88. Hocam yerelseçimden sonra ekonomide sakatlık bekliyormusunuz ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!