Ekonomide Dengeler ve Açıklar
Bütçe Dengesi ve
Bütçe Açığı
Bütçe açığı, bütçe giderlerinin
bütçe gelirlerini aşması sonucu ortaya çıkan açıktır.
Bütçe gelirleri başlıca iki
kalemden oluşur: Vergi Gelirleri (Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, KDV, Motorlu
Taşıtlar Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi, Harçlar, Resimler ve diğer
vergiler) ve Diğer Gelirler (Kamu Mallarının İşletilme Gelirleri, Özelleştirme
Gelirleri, Para Cezaları, Trafik Cezaları, Bedelli Askerlik Gelirleri ve
benzeri gelirler.)
Bütçe giderleri de başlıca
iki kalemden oluşur: Faiz Dışı Giderler (Kamu Personel Giderleri, Kamu Yatırım
Giderleri, Kamu Binalarının Bakımı, Onarımı, Kamu Araçlarının benzin Gideri
gibi kalemlerden oluşan Diğer Cari giderler ve Emekli Aylıkları, Öğrenci
Kredileri gibi kalemlerden oluşan Transfer Giderleri) ve Faiz Giderleri.
Bu durumda kamu kesimi için şöyle
bir bütçe denklemi yazabiliriz:
Bütçe Dengesi = Bütçe
Gelirleri (Vergi Gelirleri + Diğer Gelirler) – Bütçe
Giderleri (Faiz Dışı Giderler + Faiz Giderleri)
Bütçe dengesi denilince üç
durumdan birisi karşımıza çıkar:
Eğer bütçe gelirleri = bütçe
giderleri ise bütçe denktir.
Eğer bütçe gelirleri > bütçe
giderleri ise bütçe fazlası vardır.
Eğer bütçe gelirleri < bütçe
giderleri ise bütçe açığı söz konusudur.
Kamu Kesimi Genel
Dengesi ve Kamu Kesimi Açığı
Bazı ülkelerde bütçe, kamu
kesiminin tamamını ya da tamamına çok yakın kısmını kapsadığı için bütçe
dengesi ile kamu kesimi genel dengesi, dolayısıyla bütçe açığı (ya da fazlası) ile
kamu kesimi açığı aynı anlama gelir. Bazı ülkelerde ise kamu kesiminin bazı
önemli parçaları bütçe dışında kalır. O zaman kamu kesimi genel dengesi bütçe
dengesinden daha büyük bir kavram olarak karşımıza çıkar. Örneğin Türkiye’de
durum böyledir. Türkiye’de kamu kesimi genel dengesi hesabına merkezi yönetim bütçesi
dengesinin yanı sıra bu dengeye KİT’ler, yerel yönetimler, bütçe dışı fonlar,
sosyal güvenlik kuruluşları ve döner sermayeler de katılmaktadır. Bu durumda
kamu kesimi açığı (ya da fazlası) şu denklemle hesaplanır:
Kamu Kesimi Genel Dengesi =
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi + KİT’lerin Mali Dengesi + Yerel Yönetimlerin
Mali Dengesi + Bütçe Dışı Fonların Mali Dengesi + Döner Sermayeli Kuruluşların
Mali Dengesi
Eğer bütün bu parçaların toplamı
sıfıra eşitse o zaman kamu kesimi denkliği söz konusu demektir. Eğer kamu
kesiminin gelirleri toplamı giderlerinden fazlaysa o zaman kamu kesimi fazlası,
kamu kesimi gelirleri toplamı giderlerinden düşükse o zaman kamu kesimi açığı
var demektir.
Cari Denge ve Cari
Açık
Bir ülkede yerleşik kişi ve
kurumların ülke dışında yerleşik kişi ve kurumlarla yaptığı mal ve hizmet alış
verişi sonucunda oluşan dengeye cari denge adı veriliyor. Bir ülkede yerleşik
kişi ve kurumlar dışarıda yerleşik kişi ve kurumlarla yalnızca mal ihracat ve
ithalatı ilişkisine girmez. Bunların yanında hizmet ithalatı ve ihracatı da söz
konusu olur. Ayrıca taşımacılık gelir ve giderleri, faiz gelir ve giderleri
gibi işlemleri de vardır. Bunları da malların üzerine eklersek dış ticaret
dengemiz cari denge halini alır. Bunu da şöyle formüle ederiz.
Cari denge = (Mal ihracatı
gelirleri + satılan hizmetlerden sağlanan gelirler + diğer gelirler) – (mal
ithalatı giderleri + satın alınan hizmetlere ödenen giderleri + diğer giderler)
+/- cari transferler
Hizmetler; ulaştırma,
turizm, haberleşme hizmetleri, inşaat hizmetleri, sigorta hizmetleri, mali
hizmetler, kişisel, kültürel hizmetler gibi kalemlerden oluşur. Bunları
yabancılara sunduğumuzda gelir, onlardan aldığımızda gider
olur. Diğer Gelirler; doğrudan yatırım, portföy yatırımları ve
diğer yatırımlardan elde edilen faiz, hisse geliri, kâr payı, gelir gibi
tutarları içermektedir. Bu gelirleri yabancılardan elde ettiğimizde gelir,
yabancılara ödediğimizde gider yazarız. Cari transferler (Karşılıksız
transferler); örneğin yurtdışındaki işçilerimizin gönderdiği paralar bu
kategoriye girer.
Cari dengeyi oluşturan
kalemlerden yalnızca mal ihracatıyla mal ithalatını ele alırsak bu bize dış
ticaret dengesini verir:
Dış Ticaret Dengesi = Mal İhracatı
(f.o.b.) – Mal İthalatı (f.o.b.)
İhracat ve ithalat ödemeler dengesinde
f.o.b. (geminin güvertesinde teslim maliyeti) değeriyle yer alır. Buna karşılık
diğer hesaplamalarda ihracat f.o.b, ithalat ise c.i.f. (maliyet, sigorta ve
navlun bedeli de dâhil) değer üzerinden hesaba alınır. O nedenle TCMB’nin dış
ticaret verileriyle TÜİK verileri tutmaz.
Cari dengede de üç durumdan
birisi ortaya çıkar: Yukarıdaki cari denge denkleminin ilk parantezi
içindekilerin toplamı ile cari transferler toplamı ikinci parantez içindekilerden
büyükse cari fazla, küçükse cari açık söz konusudur. Bu ikisi birbirine eşitse
cari denge denk demektir.
Çıktı Açığı
Çıktı açığı (İngilizcesi output
gap), bir ekonominin gerçekleşen çıktısı ile potansiyel çıktısı arasındaki
farkın ekonomik ölçüsüdür. Potansiyel çıktı, ekonominin tam kapasite düzeyinde
olduğunda üretebildiği en yüksek mal ve hizmet miktarını ifade eder.
Bir ekonomi, talep fazlalığı
nedeniyle, üretim kapasitesinin üzerine çıkmışsa pozitif çıktı açığı söz konusu
demektir ki bu durumda ekonomi üzerinde enflasyonist baskı söz konusu olur.
Tersine, ekonomi talep düşüklüğü, arz fazlalığı nedeniyle düşük kapasiteyle
çalışıyorsa, bir başka deyişle ekonomide atıl üretim kapasitesi kalıyorsa o
zaman çıktı açığı oluşur ve enflasyonda gerileme ortaya çıkar. Burada eğer
çıktı açığı giderek artıyorsa ekonomi deflasyonist bir konuma girebilir.
Yukarıdan beri açıkladığımız dengeler ve açıklar içinde hesaplanması en zor olanı çıktı açığıdır. Diğerleri eldeki istatistik verilerden giderek ölçülebildiği halde çıktı açığının en önemli kalemi olan potansiyel çıktı tümüyle tahmine dayalı kalır. Potansiyel çıktıyı ölçmenin en yaygın olarak kullanılan yöntemi Hodrick – Prescott Filtresi denilen ve kısa ve uzun dönemi birbirinden ayırarak ölçmeye yönelen istatistik bir tekniğe dayanır. Bunun yanında sermaye ve emek gibi iki önemli üretim faktörünü hesaplamaya dayanan üretim fonksiyonundan yola çıkan teknikler de kullanılır.
Hocam ekonomiyi hangi kurumları, hangi verileri, hangi sıklıkla, nasıl takip ettiğinize dair yazı yazmanızı rica ederim. Sanıyorum benzer bir yazınız vardı ancak güncel bir yazı faydalı olur diye düşünüyorum, teşekkürler..
YanıtlaSilTamamdır
SilHocam gene teşekkür, gene kaleminize sağlık. Çokca duyduğumuz, fakat anlamını tam yerine oturtamadığımız birçok ekonomi terimleri içeren, bizce karma karışık bir durumu dört adet türkçe formül ile net bir şekilde anlamamızı sağlamışsınız. Okudukça çok şey öğreniyoruz. Anladıkça daha çok okuyoruz. Kürşat Pehlivan'ın dileğine cevabi yazınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.
SilHocam bu arada %40 her bakımdan harika olur gibi gözüküyor. Sizce böyle bir ihtimal var mı?
SilHocam "ülkemiz özelinde" cari açık tüm kötülüklerin anasıdır diye düşünüyorum. Cari fazla veren bir ekonomide kur dengede olacak, kur enflasyon geçişkenliği yaşanmayacak ve faizler de "çok istendiği şekilde" düşürülebilecekti.
YanıtlaSilBiz 2014 öncesi parasal genişlemenin nimetlerinden yararlandık, adeta sahte bir cennet hayatı yaşadık. Şimdi o sahte cennetimiz cehenneme dönüştü.
Manzarayı görüp okuyacak kadar eğitim, o cari fazlayı verebilmek için de eğitim. Kisaca eğitim şart. İlim değil, bilim
Tüm kötülüklerin anası mantık açığıdır.
SilSayın Hocam, Türk tarımına ilişkin karşılaştırmalı bir değerlendirme yapmanızın kalkınmasını henüz tamamlayamamış ülkeler açıdan açıklayıcı olacağını değerlendiriyorum.Saygılarımla
SilHocam; %45-50 faizle mevduat toplayıp %15 faizle kredi vererek zombi firmaları yüzdürmek, dolar yükselmesin diye yurt dışından %10'un üzerinde dolar faiziyle dolar borçlanıp arka kapıdan piyasaya vermek gibi tezahürleri olan IQ açığımız var bir de. Sanırım asıl sıkıntı orada. Bunu çözersek öbürlerini halletmek çocuk oyuncağı bence...
YanıtlaSil- Reislerine yandaşlık yapan zombi firmaları ucuza yüzdürmek,
Sil- Ülkeyi borçlandırıp Türk varlık fonu şirketlerine ucuza döviz kazandırıp siyasi elitlerin kontrolünde dövizi tutmak, IQ ile alakası yok.
Gerektiğinde parasını ödeyip dünyanın öbür ucundan 50-60 milyon dolar yıllık maaşı olan kişileri yönetici diye kritik kurumların başına getiriyorlar. MB Başkanının da IQ sorunu yok gibi.
MB tüm bu dolambaçlı işlerini hesaplayabilecek, Şahap Bey gibi bankacılıktan süper anlayan birinin altında teknik işlerini yürütebilmek için de gerekli olan IQ'yu bulmuşlar.
Yeni hazine/ekonomi bakanının da IQ sorunu görünmüyor.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez biri 20 yıl üzerinde ülkeyi aralıksız yönetiyor, 20 yılda devleti ele geçirmiş, sözünü emir haline getirmiş, tüm sağ siyaseti kendi altında konsolide etmiş, hatta kendisine en büyük muhalefeti yapanları altına bakan yapmış. Her çıkan sağ lideri kanatları altına almış, hep tepede kendi kalabilmiş. Burada da IQ sorunu görmüyorum.
Ben bi IQ açığı göremedim. Olay IQ dışında bir yerde olmalı.
Bu işi kotaranlarda IQ açığı olmadığı kesin. Lord Curzon'un İnönü'ye yüz yıl önce Lozan'da söylediği gibi, o dönemde reddedilenler son 20 yıldır bir bir cepten çıkıyor. Uygulayıcı ekip zaman zaman arıza çıkarınca da haliyle durumu yoluna koyacak elemanlar devreye sokuluyor. Sarı-kırmızı renklerle Türkiye'nin nasıl bölündüğünü adeta gözümüzün içine sokan son seçim haritası ile Sevr haritasının benzerliği kimsenin dikkatini çekti mi bilmem...
SilAdsız olay IQ zekada değil bu konuda olay ahlakta.Zira ''Cahilde eksik olan akıl değildir cahilde eksik olan ahlaktır''
SilSAYIN HOCAM TURİZMDEN GELECEK OLAN DÖVİZLER CARİ AÇIĞI AZALTIRMI.
YanıtlaSilAzaltıyor zaten. Bu hesaplarda o da var.
SilHocam elinize sağlık yine döktürmüşsünüz. Steven spilperg. Bir film yapsa daha iyi olur yazı ile anlamıyoruz film 80 milyonun aklında kalır yazılarda artık uçuyor hocam. Fatih
YanıtlaSilSpilberg'i vatandaş yapıp, burada film ürettirip dünyaya satsak,
Sil10 film ile ülkenin dış borcunu öder.
Spilbergle filan boş yapmayın.
Sil''Söz uçar yazı kalır'' ''Alim unutur fakat kalem unutmaz''
SilTürk Atasözleri kulağınıza küpe olmalıdır bu atasözlerinin unutulmadan hatırda tutulması lazımdır muhakkak
Mahfi Bey Merhabalar, dedikodular hakkındaki yorumlarınız merak ediyorum perşembe günü açıklanacak faiz oranıyla ilgili. Sizce ortada dönen giib 40% faiz artırımı gibi bir şey söz konusu olur mu olursa bunun piayaslara etkileri ne olur?
YanıtlaSilNe kadar kötü değil mi? Fed'in faiz konusunda ne yapacağını biliyoruz ama kendi merkez bankamızın ne yapacağını tahmin edemiyoruz ve faiz toto oynuyoruz. Hatta ben bir ileri adım atayım: MB de faizin ne olacağını son anda öğreniyor
SilYabancıların Türkiye'ye sıcak para sokma kriterleri %40 faiz ve 27-28TL dolar kuru. Bu iki kriter yerine gelmezse birkaç hedge fon ve bıyıklı yabancılar dışında para girmeyecek. İlginç bir şekilde, %40'lık faiz artışını sayın yeni MB başkanımızın kariyerine başladığı ve 9 yıl görev yaptığı Goldman Sachs dışında telaffuz eden yok :)
Silİlginç ülkeyiz vesselam...
Çok üzücü
Silhocam cari açık ciddi ve kronik bir sorun.
YanıtlaSilCari açık kapansın diye vatandaşlık verip ev satıyoruz,
bu sefer de evini Suriyeliye satan Türk üstüne biraz daha ekleyip
AB den ev alıp vatandaşlık alıyor.
Araba desen o da aynı, sedanları burada üretip AB ye markalar ucuza satıyor,
bizimkiler gidiyor AB den daha yüksek paraya lüks araç alıyor.
Fındığı, domatesi ucuza satıyoruz, AB üzerine çikolata ekliyor, paketin için sokuyor,
daha pahalıya bize satıyor.
Tekstil diyosun, fason tşörtleri balya balya gönderiyoruz, ip gibi incecik tşörte marka
basıp daha pahalıya ABden alıyoruz.
Demiri ton ile AB ye gönderiyoruz, iki kilo çelik mil yapıyor, bilye yapıyor, çark yapıyor, daha pahalıya bize satıyor.
Bu cari açık böyle kapanmaz hocam, pek de kapanacak gibi durmuyor.
Deme öyle. Hedefimiz 500 milyar dolar ihracat yapıp cari fazla vererek büyümek. Allah'ın izni, DGTTİM'in (don gömlek, taş toprak ihracatçıları meclisi) kavliyle 2073 yılında bu hedefimize de ulaşacağız inşallah...
Silhaklısınız. Finansal kağıt oyunlarıyla ekonomi düzelmez. Katma değeri yüksek üretmek değerli. Bunun ihtiyacını halk hissediyor mu? Böyle bir beklenti var mı?
SilHalk şu an hedefsiz beklentisiz sürükleniyor iktidar ile beraber
Tek hedef genel seçimi kazanmaktı şimdiki hedef yerel seçimi kazanmak. Buradan iyi bir sonuç çıkma olasılığı sıfır.
SilMahdut Mesuliyetli güzel benzetim teşbih yapmışssın tebrik ederim bravo .Orjinal Türk deyimi ''ALLAH'ın izni peygamberin kavliyle'' evlenmelik kız istemeye gitmişken Türkiye'de söylenen klasik cümleciği baz almışsın ben beğendim senin yorumunu
Silİstanbul Ankara İzmir Adana belediye başkanları ben olacağım diye malum şahıs kendini bu illere aday gösterirse 28 mayısın tekrarı olur.
SilHocam sizce faizi 25 civari birakirlarsa yine de mevcut borclar sebebiyle usd tl kuru 1 sene sonra 35 civarina cikar mi?
YanıtlaSil1 sene bu koşullarda çok uzun bir süre.
SilMahfi Bey, tüm enkaza bakarsak şu an neden bu durumda olduğumuzu aydınlatmış olursunuz.
YanıtlaSilBu yazını şu anın fotoğrafı. Ancak bu ana nasıl gelindi ve gelmesinin "kötü" şartları/süreci devam ediyor mu? Maalesef ediyor.
İktidarca senelerce özel sektör üretim ekonomisini küçültüldü; hem de katma değeri yüksek üretimden daha da uzaklaşıldı. Kamu harcamaları arttırılıp geleneksel üretim bile dışlandı (crowding out).
İktidarca dövizle ithal mal alıp ülke içine ticari satışı özendirildi. Çünkü iktidar/kamu nasılsa gümrük+Kdv+Ötv vb aldığı için, "ben vergimi alıyorum bana ne, dış ticaret açığının büyümesinden, bankalar sağlam, devlet olarak döviz borcum az" dedi.
Bir yandan da İktidar TL'nin güveni azaldıkça, döviz bazlı harcamalar yapmaya devam etti, harcama olmasa bile inşaat firmalarının döviz kredilerine kefil oldu. Şu an ne kadar kefalet var bilmiyorum. "Nasılsa İdarenin/devletin döviz sorunu yok" dedi. 2002 yılının hem konjonktür hem de kemer sıkması nedeniyle döviz sorunu kalmamıştı ama sonra?
Bu arada üretim ekonomisi sorunları katlanarak arttı. Örneğin tekstil ve diğer kuvvetli sektörler fason da olsa üretemez hale geldi küçüldü, ve üretken olmayan İnşaat yatırımları özendirildi. Bunun İktidarca özel (!) nedenlerine ve bir kesim sermayenin kayıt dışına çıkarılmasına girmiyorum bile. Üretimin ithalatı karşılama oranı ve ülke döviz stoğu sürekli düştü. Öyle ki makas çok açılıp temel ihtiyaçlar+hammadde ithalatını bile yapılması zorlaştı.
İktidar/Kamu "bana ne?" dedi.
Çünkü kamu, o ithal ürünlerden takır takır TL vergisini alıyordu.
Ancak kamunun düşünmediği; 'ülkenin iç döviz stoğunun sürekli erimesiydi'. Bunun için 2 çözüm var;
1.Ya üretken yatırımlar (yapısal reformla) yapılarak uzun vadede katma değerli üretime geçilecek ve yurt dışına mal/hizmet satıp ülke döviz stoğumuz arttırılacak. (Siz hep ısrarla üzerinde durdunuz ve tek tek açıkladınız bir dönem ama artık pes ettiniz sanırım siz de günü nasıl kurtarırız konusuna düşmek zorunda kaldınız. :( )
2.ya da "dış döviz borcu" alarak açık balonu şişirilerek geçiştirilecek.
İktidar kolayı yani (2) döviz borçlanması seçti.
Bu arada ülke içi döviz stoğu azaltıkça fiyatı artma eğilimine girdi. İktidar da pansuman tedbir olan, piyasaya kamunun dövizlerini vererek düşük tutmayı yeğledi. Ve bankalara baskı yaptı ve İhracatçıya baskı yaptı, üstüne kur korumalı pansumanını ile balonu daha da şişirme fırsatı buldu. Enflasyon artmasın ve orta/dar gelirli ekonomi çöküşünü anlamasın diye de faizi düşürdü (nas mas hikaye) böylece enlasyon da yükselmiyordu.
Oysa başından beri (15-17 senedir) katma değeri yüksek ürünler üretip dış ticaret açığı azaltılsaydı konjonktür sayesinde ülke artıya bile geçebilirdi ilk defa. Hatta fason büyük üretim endüstrilerimiz markalaşmaya dönebilirdi. Bu fırsat ıskalandı; oysa katma değerli üretimle büyüyen ekonomi nedeniyle, bugünkü kamusal açıklar gözümüze batmayabilirdi bile. En azından önemsizleşebilirdi.
Hadi bunlar geldi geçti diyelim;
Halen ekonomiye baktığımızda, üretim ile ilgili bir vizyon ortaya konmadı, ülke üretimi için peşinden gidilecek "bir umutlu, bir gelecek hayali" oluşturulmadı, ülkenin bir öyküsü yok. Bu vasatlık Osmanlı'nın çöküş dönemi vasatlığına benziyor. Yazık oldu bu ülkeye.
Katkınız ve paylaşımınız için teşekkür ederim.
SilTanjan AKP iktidarı zaten dış güçler destekli tuzu fazlasıyla kuru bir Türkiye hükümetidir bilhassa da Türkiye topraklarında satılan araba(otomobil) ve diğer taşıtlardan alınan aşırı fazla yüksek vergilerden dolayı
SilHocam konut satışları düşüyor sizce ne olacak
YanıtlaSilDüşecek
SilPeki konut ve/veya araba fiyatları ne zaman düşecek Türkiye'de çıkmaz ayın son Çarşamba günü mü acaba? Yahut da Mahşer GÜnü falan?
SilKonut ve araba fiyatları bu kadar yüksek enflasyon altında nasıl düşsün? Böyle bir ihtimalin mümkün olmadığı defalarca söylendi, sebepleri anlatıldı. Fiyatlar uzun süredir yükselişte ve son iki yıldır çok hızlı yükselişte. Esas neden yüksek enflasyon ve yanlış ekonomi politikaları nedenleriyle, her geçen gün sizin alım gücünüz düşüyor, konut ve araba fiyatları her geçen gün size daha pahalı geliyor.
SilHocam gündemimizi yönlendirecek, neye dikkatimizi yonlendirmemiz gerektiğine işaret eden kavramsal bir iktisat dersi daha vermişsiniz, teşekkür ediyorum; sanırım bize de istatistiki verileri alın ve degerlendirmenizi/analizinizi yapın diyorsunuz. Saygılarımla
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Aslında bu blogda göstergeler sayfası var. Orada göstergeler de var. Bu kavramlar çerçevesinde gidişi o göstergeler aracılığıyla izleyebilirsiniz.
SilHocam bize bilimsel yazılar işlemez. Böylesi yazıları ancak spesifik yorumlar yaparak ve yeri geldiğinde şöyle olursa böyle olur diyerek ve yeri geldiğinde de hedefi tam 12'den vurarak yazmalısınız ki, insanlar o zaman bilim neymiş anlayabilsinler. Çünkü bilimden o kadar uzağız ki anlayamıyoruz, eşek olmaktan kurtulamıyoruz. Bize bilimi, ezberlenmiş bilim dilinden değil, bizim anlayabileceğimiz dilden anlatın ki bilimsel gerçeklerin hiç bir kılıfa sokulamayacağını idrak edebilelim. Çünkü böylesi bir cahillikte uyutulmaya o kadar müsaitiz ki... Çünkü bizde işi kılıfına uydurma durumu var. Tüm dünya vatandaşlarına karşı bizi özel kılan en önemli meziyetimiz de zaten bu değil mi? Bilim mi? Adam ben ekonomistim diyor, size bana ne oluyor ki. Bizim bilimden anladığımız bu. Türk modeli diye yeni bir model yaratırız, olmadı o zaman onu da kılıfına uydururuz biz. Tüik verilerini de en makul seviyeye çıkartmasını biliriz evelallah. Sonuçta aklımız bilimsellikten bir milyon mil uzakta fakat zehir gibi zekamız var. Ne demişler ''İnsan eşek olunca semer vuran çok olur'' Bu yüzden lütfen bu cahilliğimize artık bir son verin. Aksi halde günün sonunda işi yine kılıfına uyduracaklar ve bizi yine uyutacaklar.
YanıtlaSilTürkiye dijital ve dokunmatik cahiliye çağını yaşayan bir ülkedir.Hatta kuvvetle muhtemel dijital ve dokunmatik cahiliye çağını en şiddetli oranda yaşayan ülkedir Türkiye dünyada
SilAdsız 09:12,
SilYorumun öz olarak doğru olmakla birlikte "cahiliye" tanımı hatalı. Cahiliye; islâm öncesi Arap toplumunu tanımlamak için yaygın olarak kullanılan bir terimdir. O dönem; aslında kadın haklarına, hayvan haklarına büyük önem veren, şiirle iç içe geçmiş, 1400 yıl öncesi için çok ileri bir dönemdir, islâmın gelişi ile birlikte Arap toplumu önce ani bir duruş, sonra da 180 derece geri dönüş yaşayıp orada kalmıştır. Halen içinde bulundukları bu acınası durumu yüceltebilmek için de islâm öncesi dönemi "cahiliye" olarak tanımlayıp aşağılarlar...
Cahillikten kastım bilimden uzak oluşumuz. Oysaki senin dediğin ''halen içinde bulundukları bu acınası durum'' ise mezheplerden kaynaklanıyor, İslam 'dan değil. İslam'ın tek kaynağının Kuran olduğu gerçeği etrafında birleşemediğimiz sürece de bu acınası durumumuz devam edecek. İnanıp, inanmamakta herkes serbest fakat elmayla armutu karıştırmamak lazım.
SilTartışmayı uzatmak istemesem de şunu belirtmeden geçemeyeceğim: İslam'ın tek kaynağı olarak kabul ettiğin Kur'an'a göre herkes inanıp inanmamakta serbest değildir. Tüm dünya müslüman oluncaya kadar cihad farzdır. Her zaman söylediğim gibi; dininizi bilmiyorsunuz, kulağınıza üfürülen "islâm barış dinidir, senin dinin sana, benim dinim bana, dinde zorlama yoktur" gibi hükmü kaldırılmış zırvalarla yola devam edip gidiyorsunuz...
SilMezhepçi olmamanız güzel fakat Kuran'ı anlamak için Kuran'ın bütünlüğüne bakmanızı öneririm.
Sil''Dinde zorlama yoktur'' (Bakara 256)
Dolayısıyla herkes inanıp inanmamakta serbesttir.
Savaşa ise savunma amacıyla izin verilmiştir.
''Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Saldırgan olmayın. Allah saldırganları sevmez'' (Bakara 190)
''...Sizinle savaşmaz ve size barış önerirlerse Allah sizin onlara saldırmanıza izin vermez'' (Nisa 90)
Ben Hodrick-Prescott filtesiyle çıktı açığı hesaplamıştım. E views'de lambda 1600 değerini seçip OK'a basınca grafiği de, ona ait zaman serisi de ayrı bir değişken olarak çıkıyor.
YanıtlaSilHocam aklımda saçma sapan sorular var. Bir kaçını nasıl cevaplarız bir yardım etseniz. Faiz artınca dolar düşer ama hangi koşullarda? Ayrıca düşüğün de düşüğü, dibi nerededir? Olmayan şey nasıl düşer? Madem düşecek niye çıktı? Dolar almak için piyasada TL bulamazsan dolar nasıl çıkar? Algısal denge bozulmuş. İnsanın terazisiyle oynaya oynaya herşey sanal oldu. Dengelerde göstermelik.
YanıtlaSilFaiz yeterince artmazsa ve enflasyona karşı süreklilik arzeden bir program olmazsa kur düştüğü yerden daha güçlü çıkar.
SilHer şeyin sanal hale geldiği doğru.
Yazınız için teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun.
SilYapılması gerekenler ve işin matematiği bu kadar açık ve net iken neden subjektif şekilde bir iktisat yöntemiyle yönetiliyoruz; insan anlamakta güçlük çekiyor. Yazınız ve değerli kitaplarınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilSağ olun.
SilSayın Eğilmez, her ulusun belirgin karakterleri, davranışları vardır. Bizim bölgemiz mozaik bir yapıda olduğundan, bölgelerimize göre karakterlerimizde, davranışlarımızda değişmektedir. Bunu yapısal zenginliğimiz olarak adlandırsak da gerçekte önemli sorunumuz dur. Büyük bir kesimimiz günü birlik yaşıyoruz, ilerisi için hazırlık yapmak gibi bizden sonrakiler için, çocuklarımız için, torunlarımız için güzel ortam , refah ortam, zarafet, nezaket , düşüncemiz pek yok. Bizden sonrakiler arkamızdan sadece dua etsinler ruhumuzu şad etsinler yeter zihniyetindeyiz, yani sadece kendimizi, öbür dünyamızı , menfaatimizi önemsiyoruz. Bu paralelde söylenen her şeye hemen inanıyoruz, inanmak istiyoruz. Bence bu dünyaya daha fazla önem verip günü birlik değil daha uzun süreli düşünmeye yönelmemiz, yaşadığımız ortamı daha güzel, daha refah, daha güvenli, daha nezaketli, daha zarafetli hale getirme düşüncesine yönelmeliyiz. Bu sebepten bizlere söylenen her şeye hemen inanma yerine önce bunu nasıl yapacaklar diye sorgulamadan geçirmeliyiz. Mesela İşçiyi , Memuru, Çiftçiyi, Üreticiyi, Hizmetliyi Enflasyona ezdirmeyeceğiz dendiğinde bunu nasıl yapacaklar, daha önce nasıldı diye sorgulamamız ve bu kesimi böyle düşünceye ikna edebilmemiz gereklidir, ancak uzun sürelidir.
YanıtlaSilEğitim şart.
SilHocam merhaba perşembe günü için sizin faiz tahmininiz nedir acaba ?
YanıtlaSilTahmin yapamıyorum. Merkez Bankası'nın bir tahmini var mı onu da bilmiyorum.
SilBir şey sorabilir miyim? Eğer Türkiye cari fazla verseydi senede 10m ortalama gibi ama genede reel faizi piyasa beklentilerinin altına indirseydi yine yaşadıklarımızı yaşar mıydık yoksa o cari fazla kuru çok içeriden ithalat ve yabancıların çıkışıyla baskı olmazsa tutabilir mıydı?
YanıtlaSilBugünkünden daha iyi konumda olurduk. Ama faizi sürekli enflasyonun altında tutarak doğru bir yere varmak ve orada kalabilmek mümkün değil.
SilMahfi bey herhangi bir kesimi yermek için sormuyorum, "davranış"ı anlamaya çalışıyorum sadece.
YanıtlaSilSizin ekonomik durumunuz iyi olduğu hâlde, asgari ücretin arttırılmasının etkisinin geçici olduğunu söylüyorsunuz, hem üzülüyor hem kızıyorsunuz.
Asgari ücretle geçinmeye çabalayan insanlar ise, bu artıştan memnunlar, üzüldüklerine ve kızdıklarına dair net belirtiler de yok.
Bu "davranış" farkının sebebi nedir?
Ben, aldığım iktisat kültürü ve yaşadığım deneyimlerle asgari ücreti sürekli artırarak kalıcı çözüm bulamayacağımızı, bunun önünde sonunda enflasyonu artıracağını ve ücret artışını bir süre sonra yok edeceğini görüyorum. Ama asgari ücretle çalışanlar haklı olarak yarına değil bugüne odaklanıyorlar ve ücret artışı çözümünü tercih ediyorlar. Bunda biraz da enflasyon sorununun nasıl olsa çözülemeyeceği inancının yaygınlaşmış olmasının etkisi var. Onda haklılar, çünkü o anlamda siyaset inanılmaz bir itibar kaybı yaşıyor.
SilEskiden merkez bankası rezerv satarak doları baskılıyordu, şimdi rezerv de kalmadı doları nasıl baskılayacaklar merak ediyorum. Faiz artışı yaptıklarında bankaların mevduat hesaplara o faiz artışını karşılayabilecek gücü kaldı mı sizce hocam, KKM ile banka sermayeleri de eridi, ayrıca geçmişte ucuz verilen kredilerde geri dönüş ne kadar sağlandığı meçhul, enflasyondan millet zor geçiniyor, çoğu kişi kredileri öteleme yapma peşinde.
YanıtlaSilDoları düşürecek diyemiyorum (çünkü artık bence düşüş olmaz), durduracak kendi elimizde ne kaldı hocam? İthal malları ABD den değilde başka ülkelerden almaya başlasak, ABD mal ihraç ettiği müşterilerini kaçırmamak için FED 'e faiz azalttırıp doları kendi düşürme yolunu seçer mi sizce?
Hocam, iyi akşamlar. Yorumlara göz gezdirirken yaptığınız bir yorum dikkatimi çekti. Asgari ücretin nihayetinde enflasyonu artıracağı yönünde fikrinizi belirtmişsiniz. Bu elbette arttırıcı bir baskı yaratacaktır fakat dikkat çekici bir miktara ulaşmayacaktır. Dolayısıyla, ben enflasyonun ana sebebinin faiz politikasına bağlı döviz açığı olduğunu düşünüyorum. Bir bakıma talep değil arz kaynaklı bir problemimiz var, öyle değil midir ? Ne düşünüyorsunuz?
YanıtlaSil