Dış Ticarette Durum Parlak Görünmüyor
İhracat ve İthalat
Yalnızca ihracat verisine
bakarsak ihracattaki değer artışı başarılı bir dış ticaret performansını işaret
ediyor. Buna karşılık ithalatı da resme katarak baktığımızda durum öyle parlak
görünmüyor. Aşağıdaki tablo bu durumu sergiliyor (tablo TÜİK, Dış Ticaret
İstatistikleri Haber Bülteni Eylül 2022’den alınmıştır.)
Ocak – Eylül 2022 dönemi
itibarıyla ihracat (FOB) 2021 yılının aynı dönemine göre yüzde 17 artmışken
ithalat yüzde 40,4 artmış. Yalnızca Eylül ayına bakarsak fark giderek açılıyor
gibi görünüyor. Aynı dönem itibarıyla 2021’de ihracatın ithalatı karşılama
oranı yüzde 83,2 imiş. Yani her 100 dolarlık ithalata karşılık 83,2 dolarlık
ihracat yapmışız. 2022 yılında bu oran yüzde 69,4’e gerilemiş.
Normal koşullarda bir ülkenin
parası dış değerini kaybettiğinde ihracat ucuzlayacağı için talep artışı
nedeniyle ihracatının artması ithalat pahalanacağı için talep düşüşü nedeniyle ithalatının
düşmesi gerekir. İhracat artıyor ama TL’deki hızlı değer kaybına yanıt
verebilecek yükseklikte artmıyor. Bunun nedeni ihracatımızın yöneldiği başta
Avrupa olmak üzere, ülkelerde yaşanan sıkıntılar. İhraç ürünlerimizin çoğu talep/fiyat
esnekliği yüksek olduğu için sıkıntılı durumlarda çabuk vazgeçilen mallardan
oluşuyor. O nedenle ihracatımız kurdaki değişime göre beklendiği kadar
artmıyor. Buna karşılık ithal ettiğimiz mallar, başta petrol ve doğal gaz olmak
üzere, talep/fiyat esnekliği düşük mallar olduğu için onlardan kolay
vazgeçilemiyor, fiyatları artsa da ithal edilmeye devam ediliyor ve ithalatı kur
artışına karşın yükseltiyor. Enerjide özellikle Rusya – Ukrayna savaşıyla
birlikte ortaya çıkan fiyat artışlarının etkisini elimine ederek karşılaştırmaları
enerji hariç ithalat olarak yaparsak çok daha makul sonuçlara ulaşıyoruz. Ne var
ki ödediğimiz fatura enerji dâhil fatura olduğu için konuya her şey dâhil
değerler olarak bakmak daha doğru.
İhracatımızın yüzde 55,4’ünü
(yüzde 41’i AB ülkeleri) Avrupa ülkelerine yapmış bulunuyoruz. Bir başka
ifadeyle Avrupa ülkeleri bizim en önemli ihracat kapımız. Bu ülkeler, her geçen
gün biraz daha artan ekonomik sıkıntılara doğru yuvarlanıyorlar. Örneğin Euro
Bölgesinde 12 aylık enflasyon oranı yüzde 10,1, büyüme yüzde 2,1 ve geriliyor,
bütçe açığı yüzde 5’in üzerine, kamu borç stokunun GSYH’ye oranı yüzde 95,6.
Doğal gaz sıkıntısı her geçen gün bu tabloyu daha da kötü bir konuma itiyor. Bu
ülkelerde ekonomik sıkıntının büyümesi bizim açımızdan ihracatın sıkıntıya
girmesi anlamına geliyor. İhracatımızın düşmesinin bir başka önemli nedeni Euro’nun
dolara karşı değer kaybetmesidir. İhracattan elde ettiğimiz dövizin büyük kısmı
Euro olduğu için dolara çevrilirken parite kaybının etkisi ortaya çıkıyor.
İthalatımızın en önde gelen
kaynakları Rusya (yüzde 16,5) ve Çin (yüzde 11,7.) Rusya’dan ithalatımızda ilk
sırayı doğal gaz alıyor. Türkiye’nin doğal gaz ithalatında bir sorun bulunmuyor.
Buna karşılık Rusya, kendisine ambargo uygulayan, ihracatımızın ana çıkış
kapısı olan Avrupa ülkelerine karşı ambargo uygulayarak doğal gazı kesti. Bu
durum Avrupa ülkelerinde üretim ve dolayısıyla büyüme düşüşüne yol açıyor ve
bizden olan ithalatını da düşürecek gibi görünüyor.
Dış Ticaret Hadleri
Öte yandan Türkiye’nin dış
ticaret hadleri de ciddi biçimde düşüyor. Dış ticaret hadleri bir ülkenin ithal
ve ihraç ettiği malların fiyatlarında ortaya çıkan değişmeler dolayısıyla dış
ticaretten sağladığı kazanç ya da uğradığı kayıpları ölçmeye yarayan bir
ölçüdür. İhracat değer endeksinin ithalat değer endeksine bölünüp, çıkan
sonucun 100 ile çarpılması suretiyle hesaplanır:
Dış Ticaret Hadleri = (İhracat
Değer Endeksi / İthalat Değer Endeksi) x 100
Karşılaştırmalar için belirli bir
baz yılı dış ticaret haddi 100 kabul edilir ve izleyen dönemlerin dış ticaret
hadleri bu baz endekse göre değerlendirilir. İzleyen dönemlerde dış ticaret
hadleri 100’ün üzerindeyse ülke dış ticaretten kazançlı çıkıyor, 100’ün
altındaysa zararlı çıkıyor demektir. Bu karşılaştırmanın yanında gidişin nasıl
olduğu da önemlidir. Eğer dış ticaret hadleri 100’ün altındaysa ve giderek
düşüyorsa ülke dış ticaretten giderek daha fazla zarar ediyor anlamına gelir.
Eğer 100’e doğru yaklaşma söz konusuysa o zaman ülke dış ticarette toparlanıyor
demektir.
Aşağıdaki grafik Türkiye’nin dış
ticaret hadlerini gösteriyor (grafik TÜK, Dış Ticaret Endeksleri Haber Bülteni,
Eylül 2022’den alınmıştır.)
Grafikte kesikli çizgi dış ticaret
hadlerindeki 100 barajını gösteriyor. Görüldüğü gibi Türkiye, dış ticaretten
zararlı çıkmakta ve bu zarar giderek artmaktadır.
2023 ve İhracatçılar
Türkiye, son yıllarda ihracat
kapılarını çeşitlendirmiş olsa da ihracatımızda Avrupa’nın yeri çok ağırlıklı
durumdadır. O nedenle ihracatımızın gidişi önümüzdeki dönemde büyük ölçüde
Avrupa’nın ekonomik durumuna ve Euro’nun parite gücüne bağlı olarak gelişecek.
Bugünkü koşullar devam ederse buradaki durum pek parlak görünmüyor.
İthalatımızda enerjinin taşıdığı ağırlığa ve enerji fiyatlarına baktığımızda
burada da şimdilik olumlu bir gelişme söz konusu değil.
Özetle söylemek gerekirse 2023
yılı herkes kadar ihracatçılar için de zor geçecek gibi görünüyor.
Her şey görecelilik içinde değerlendiği zaman anlam kazanıyormuş ! Bu arada kapılule de ihracat kuyruğunu azaltmamız gerekir yoksa bu iki yüzlü ihracat artışından iflas edeceğiz !
YanıtlaSilHer şeyi çok sade ve net bir şekilde ifade etmişsiniz hocam
YanıtlaSilteşekkürler
Sağ olun.
SilHocam borsanın parlamasıyla yerleşiklerin tl ye dönüşü sağlanırmı?
YanıtlaSilYerleşikler döviz bozdurmak yerine TL'lerine yer değiştirtiyorlar.
SilEnflasyonun artması ile tüketim mi artıyor yoksa ihracat yapan firma sayısındaki artıştan dolayı ithalat mi artıyor? Sizce hocam?
YanıtlaSilHepsi
SilHocam, şu aralar ülkece gösterge faizi tek haneye düşürüp Aralık enflasyonu ile birlikte "faiz sebep, enflasyon neticedir" hipotezini kanıtlamaya odaklanmış durumdayız, bu nedenle böyle küçük işlerle ilgilenmiyoruz :)
YanıtlaSilDoğru.
SilDeğerlendirmeleriniz için teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun
SilElinize ve beyninize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Sil50 yaşlarındayım bana geçmiş şunu gösteriyor ki türkiye enfkasyonla mücadele adına faiz artırımına gitiği zaman aynı döviz kurunda olduğu gibi faizde parabolik şekide sıçrıyor ve ipin ucu kaçıyor yani gelişmiş ülkelerdeki gibi mean reverting (türkçesi aklıma gelmedi ) bir süreç değil ! Daha önce dedğim gibi türkiye iki yğzlü üretiminin ön yüzüyle kendini aldatmaya devat ettikçe ya yüksek faizle ya da yüksek kurla ekonomi batar bu iki yoldan hangi olacağı ne önemi var ,sonuç aynı !
YanıtlaSilÇünkü bu kadar risk sadece faiz artırımıyla çözülemez. Faiz artırımı insanları tasarrufa çeker ama o tasarrufların yatırıma dönüşmesi ve üretimi artırması için hukuk sisteminizin doğru olması gerekiyor.
Silişte üretim miktarının artırılması değil olay ,türk ekonomisi üretim miktarının artırması demek türk ekonomisin batması demektir !!!Bir bınayı düşünün temelinde sorun var fakat müteahit dikey yönde kat kaldırmaya devam ediyor ,başka örnek ahmet fabrika kuruyor ve bütün presleri makina ekipmanı X adında gelişmiş bir ülkeden alıyor ve ithal ediyor üretim yapabilmek için ve bu preslerlen ara malı üretip o teknoloji yi aldığı gelişmiş ülkeye satıyor ,mehmet bey de ahmet bey e aferim ihracat yapıyorsun diyor !!!! Modelimiz ucuz işçilik atölyesi hatta yetmıyor bu malları ayaklarına kadar taşıyoruz !!!!Bir düşünün silikon vadisi hiçte üretim merkezi değil ucuz işçilik atolyeleri var birkaç asya ülkesinde,üretiriyorlar
SilEvet eğer üretim artışı hammaliyesi yüksek olan alanlarda olursa fazla işe yaramaz. O nedenle yüksek teknolojili mal üretiminin artırılması lazım. O da bugünkü yapıyla mümkün görünmüyor. Savunma sanayiinde bir atılım olduğu açıkça görülebiliyor ama bu yeterli değil.
SilEfendim siz Amerika'nın yaptığı modeli örnek gösteriyorsunuz..bir kere biz devletçilik genlerimizden zaten bir türlü kurtalamıyoruz..ayrıca yine aynı şey libereal ekonomiye de tam randımanlı bir şekilde geçemiyoruz...sorun bence burlarda üretmenin,,tüketmenin ne sorunu olabilir ki (hammallık da olsa)!..diyorsun ya sorun temelde evet temelde ben Atatürk'ün devletçilik ilkesini küçümsemiyorum ama o bile ilk 5 yıllık kalkınmada liberal ekonomiyi denedi...1929 ekonomik buhranı çıkınca bıraktı...biz 1980 'lerde Özal ile başladık yine devamını getiremedik...sorun yapısal bilmem anlatabildim mi? yürümeden koşmaya başlamak istiyoruz demek istediğim bu!
SilHocam merhaba bişey sormak istiyorum; Hazinenin son yaptığı Eurobond ihracına 3 kat talep gelmiş ve getiri %10 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan bu ay yapılacak merkez bankası toplantısında faizin düşürüleceği ifade edilmiş olup, bu düşüşün gerçekleşmesi durumunda (ki beklenen faiz oranı 9.0-9,5) Eurobond getiri oranı, TL faiz oranının üzerine çıkacak gibi görünüyor. Hazinenin ihraç ettiği eurobond getiri oranının TL getiri oranının üzerinde olmasının piyasaya etkisi ne olur? Ayrıca bu durum ülkemizde ilk defa yaşanıyor olacak. Ayrıca MB, Kredi büyümesine giden bankalara %7-8 bandında menkul kıymet almaya zorluyor bir nevi eksi getirili menkul kıymet bu konu hakkında düşünceleriniz nedir?
YanıtlaSilEurobond getirisi işin gerçeğini gösteriyor. Dolarla yüzde 10 ile borçlanıyorsanız TL ile parite gereği en az yüzde 18,60 ile borçlanmanız gerekir. Ki bu bile enflasyonu karşılamaya yeterli değil. Sistem an itibarıyla sürekli ateş üzerinde duran düdüklü tencere gibi. Son derecede ağır baskılar altında yürüyor. Bakalım ne kadar dayanacak?
SilIthalat artmasının ihracatın nispeten daha az artmasının ana nedeni kur bence çünkü Türkiye'de kiler bir daha alamam diye stok yapiyor avrupalilarda bugun 10'a aldığını yarın dokuza alıyor acele etmeye gerek duymuyor. Bunlar bir takım neoklasik noropsikolojik etkilerin dış ticarete yansımaları sonucun nerelere kadar gideceğini hep birlikte göreceğiz.
YanıtlaSilpeki ya bu stok elerinde kalırsa artan pahalılıktan dokayı bu da bir risk
SilHocam mevduat faizleri nereden ödenir? Bütçe borçlanması ileride tl üstünde baskı oluşturur mu? bütçe denk olmazsa ne olur?
YanıtlaSilBankalar topladıkları mevduatı daha yüksek faizle kredi olarak satar. Oradan elde ettiği faiz geliriyle de mevduat faizlerini öder. Bütçe borçlanmasının artması demek bütçenin faiz ödemelerinin artması demektir. Bu da bütçe açığını artırarak enflasyonist baskı yaratır. Önemli olan bütçenin denk olup olmaması değil dengeli olmasıdır. Eğer borçlanma büyümeden hızlı artıyorsa o zaman enflasyonist baskı yaratmaya devam eder.
SilSu seviyesi azaldıkça dipteki birikmiş çöp yığını ortaya çıkıyor kısaca. Göl su seviyesini yükseltmek için içine su yerine taş doldurursanız su seviyesi yukarı ivmeleniyor ancak gerçek su hacmi değişmiyor.
YanıtlaSilAB durdunluğa girince Türkiyenin yapısal sorunları ortaya çıkıyor kısaca. İnşallah daha çok daralma hatta küçülme olur ve bizdeki işsizlik boyutu ortaya çıkaracağı kaçak göçmenlerin sorunu işsizlik parasızlık ve daha birçok olayın iç yüzünü tüm siyasi partiler anlarlar. Tabi ki Ahmet davutoğlu ali babacan Abdullah Gül ve AKP li olanlardan bunu beklemiyoruz.
Mahfi hocam enerji hariç dış ticaret rakamlarının makul sayılabileceğini söylediniz, enerji üretimi için ithal edilen hammadde konusunda; dışa bağımlılıkla edilmesi gereken mücadeleyi yeterince vurgulamadığınızı düşünüyorum
YanıtlaSilTürkiye'de yeterince petrol ve doğal gaz yok. Yapılabilecek şey su kaynaklarının ve rüzgar gibi kaynakların kullanılarak alternatif enerji üretiminin artırılması. Ne var ki bunlar da sınırlı. O nedenle ne kadar mücadele edersek edelim enerjide dışa bağımlı kalmaya devam edeceğimiz görülüyor.
SilHocam, Türkiye'de müthiş bir güneş enerjisi potansiyeli var ama saçma sapan politikalar nedeni ile kullanılamıyor. Bu yıl güneydeki evimin çatısına GES kurmak için bir iki yerden fiyat aldım, aşağı yukarı 10 bin dolar gibi bir masraf gerekiyor. Çatıya değil de bahçede örneğin otopark olarak kullandığım bölgenin üstündeki çok uygun bir alana kurmak istediğimde izin verilmiyor, zira inşaat ruhsatı yokmuş. Elbette yok, zira orada inşaat yok, dört ayak ve üstünde bir tente var ama üstüne GES kuramıyorsunuz. Çatıya kurdunuz diyelim; elektrik şirketleri ile mahsuplaşamıyorsunuz, elektriği size 10'a satıp sizden 1'e almak derdindeler. Bankaların uygun faizli, uzun vadeli kredi paketleri yok v.s v.s. Bu sorunları çözmek basit bir yönetmeliğe bakar ama yapılmıyor, adeta tam tersi için uğraşılıyor. Halbuki biraz destekle Çanakkale'den Mersin'e tüm çatılar birer güneş enerjisi merkezine çevrilebilir. Görüntü kirliliği olur mu derseniz o da olmaz zira bütün çatılarda zaten su ısıtma sistemleri ve su tankları var, bunların yerini sadece paneller alacağı için görüntü de biraz daha düzelmiş olur...
SilÇok doğru. Planlama olmayınca rastgele gidiyor her şey.
SilHocam merhabalar,
Silsu andaki elektrik altyapisi sebebiyle gunes ve rüzgar gibi kaynaklar dogrudan geleneksel enerji santrallerinin yerini alamiyor. Alabilmesi icin pil tesisleri ile desteklenmeleri lazim. Cok detaya gormeden söyle ifade edeyim: Bir kömür santrali, elektrik sebekesindeki arz-talep dengesizliginde gerekli gücü anlik olarak saglayabilirken; rüzgar ve güneste bu söz konusu degil. Imkansiz degil ama genel olarak rüzgar ve güneste durum bu. 1 GW dogalgaz santralini 1 GW rüzgarla degistirmek sebekenin stabilitesi icin pek makul olmayabilir. Anlik arz talep dengesizligine yanit verebilmek icin pil tesisi ile desteklenmesi lazim. Gecenlerde pil tesisleri ile alakali da bir yönetmelik veya genelge veya yasa (emin degilim) cikti.
Türkiye yenilenebilir enerji konusunda cok kötü bir noktada degil. Bu konuda https://app.electricitymaps.com/map (yesil renge aldanmayin, nükleer de yesil bu sitede) sitesine bakilabilir. Elektrik üretiminin ve tüketiminin karbon emisyon degerleri veriliyor. Türkiye'yi Ispanya ile kiyaslar geride, deriz; Almanya ile kiyaslar fena da degiliz, deriz; Polonya ile kiyaslar ucuyoruz, deriz.
Biraz konudan konuya gecmis gibi olacagim. Enerji politikasinda konu hep yenilenebilir vs karbon bazli üretim olarak degerlendiriliyor. Gözden kacan önemli bir nokta enerji verimliligi. Evlerin isi yalitimi ne durumda mesela? Bu konuda herhangi bir tartisma pek duymadim su ana kadar.
Saygilarimla
Düşününce hammaliyenin akıldan daha fiyatlandırıldığı tek sistem kominizimdi işçinin mühendisten daha fazla maaş(mikro anlamda) aldığı sistemdi o da battı !!!Şimdi bunu daha geniş anlamda makro anlamında kapitilist bir ülke ye uygularsak yani ihracatını hammaliye üzerine vurgulayan sonuç alt gelir ve orta gelir tuzak arasında gidip gelen bir ekonomi ortaya çıkar
YanıtlaSilYüzyil sonra bu günleri anlatirken, Almanya battigi icin biz de batmis sayildik, denir mi hocam?
YanıtlaSilAlmanya batarsa kesin denir ama Almanya batmıyor.
SilHocam, Türkiye'de hiç yayınlanmıyor. Ukrayna savaşı ilerledikçe Rusya'dan çok devlet belgesi sızıyor batı taraflarına. Bunlardan 68 sayfalık bir belge, Nato ile Rusya olası savaşında, ilk vurulacak ülke Almanya. Almanya'da vurulacak bölgeler belirlenmiş. Nato, rusya savaşı olur da Rusların nükleeri çalışırsa, Almanya diye bir ülke kalmayacak.
SilBaşka bir belgede, barış zamanında Rusya, Almanyanın bütününü her an imha etmeye hazır halde nükleer başlıklarını bekleteceği yazıyor.
Rus belgelerinde Almanya, hiç bir ön uyarı yapılmadan, hiç bir ülkeden onay, izin alınmadan, görüş paylaşılmadan vurulacak hedef olarak belirtilmiş. Tek bir nükleer saldırı ile tüm Alman hedeflerinin imha edilmesi planlanmış.
Bir iki link atabilir misiniz? Almanya'da nereye tasinalim bilelim yani :)
SilHocam emeğinize sağlık. Sözlük dahil bugün itibariyle sitenizi özenli bir biçimde okumaya karar verdim. Yazınızla ilgili olarak; dolar kuru baskılandığında euro serbest kaldığında ihracat rakamlarında yüksek karlar görülebilir mi? ABD ekonomik verileri enflasyonda düşüşe geçeceği hususunda sinyaller güçlenmektedir. FED faizi yavaşladığında dolar kurunda küresel düşüş başladığında bu küresellik sayesinde bizdeki dolar kuruda zayıflayabilir mi?
YanıtlaSilİhracat zaten kötü gitmiyor sorun ithalatta.
SilTicaret Bakanı "Son yılları saymazsak, AK Parti döneminde enflasyon ortalaması yüzde 8-9 civarındadır" demişti. Bunu söylerken Akp'nin son yıllarda iktidarda olmadığını mı zannediyordu yoksa hitap ettiği kesimin algılama düzeyine mi güveniyordu bilemiyorum. Bu bakış açısıyla ithalatı saymazsak dış ticaretimiz gayet iyi demeleri gerekiyor herhalde. Böyle bir zihniyetin iktidar olduğu bir ülkede her alanda olduğu gibi ekonomide de işlerin yolunda gitmesi mümkün müdür?
YanıtlaSilDeğildir, esasen yolunda da gitmiyor.
SilHocam emeğinize sağlık.görüntü eskilerdeki gibi siyah beyaz fotoğraflar gibi. Sonuç rey kullanmayı bilmiyoruz elimde olsa 5 senede bir hükümet leri değiştirirdim bunlara bakmak artık bize pahalıya mal oluyor
YanıtlaSilErdoğan'da 3 dönem kuralı ile geldi, sonuç belli.
SilSınırsız özgürlük olmadığı gibi sınırsız yetkide olmaz. Sınırsız sonsuz gibi kavramlar içi boş doldurulamayan sözcükler.
YanıtlaSilSınırsız yetki kaldırılmalı taksiciler odası başkanı esnaf odası başkanı TOBB başkanı İTO başkanı devlet başkanı muhalefet genel başkanı bu ların hepsine maksimum 2 dönem en fazla 10 yıl görev yapma sonrası mutlak değişiklik getirilmeli.
Aynı insanlardan farklı sonuç beklemek mantıksız bu hükümet muhalefet stk başkanları dahil dahil herkes için geçerli.
Mutlaka 2 dönem kuralı ve maksimum süre 10 yıl olmalı. Yıllardır muhalefet lideri hükümet lideri yavru muhalefet lideri olması kaldırılmalı değişim şart değişim mutlak ve sorunlu olmalı. İnsanlar ölümsüz değil birileri doğar diğerleri ölür değişim gerçekleşir. Eski zihniyeti yok etmek kolay değil tek başına kural kanun yeterli değil mutlaka süre sınırlaması olmalı futbolcu değiştirir gibi yönetici değiştirin demiyoruz zaten sorunda futbolcudan değil zihniyette olduğu için başarı yok ve sürekli hamaset var dış güçler yan mihraklar terör grupları hiç bitmeyen bahaneleri.
Kısaca çözüm ekonomik modele çözüm üretmek değil çözüm getirilen modeli uygulamakta. Aynı yanlışları başarı diye uygulayan zihniyetten yenilik beklemeyin zorunluluktan değişim gerçleştiğinde değişen zamanı yakalamak için değil geçmişi düzeltmek için mecburiyetten yapılan düzenlemelerdir.
Önemli olan herşey güzel giderken gelecek projeksiyon olup değişimi herşey yolundayken kolay rahat ve zarara girmeden yapmış olmaktır
6 bin yıldır krallıklarla, imparatorluklarla, sultanlıklarla yönetilmiş bir toplumu,
Sil60 - 120 yılda lider sultasından dönüştürmek zordur.
Her şey olacağına varır, hakkımızda hayırlısı diyelim.
Ege Cansen, Asaf Savaş Akat gibi kişiler her zaman cari açık sorununa kalıcı çözüm için değersiz Lira politikasını savundular. Hükümetin faiz inadı ve Mb nin net rezervinin eksiye düşmesi bi nevi onların istediğini değersiz TL politikasını mecburi kıldı. şimdi ise bekledikleri sonucun gerçekleşmemesini petrol doğalgaz fiyatlarındaki sıradışı artışa bağlıyorlar. sorum sizce de cari açık sorununun çözümü için değersiz TL olmazsa olmaz mıdır? Türkiye nasıl çift paralı ülke olmaktan kurtulabilir?
YanıtlaSilKesinlikle katılmadığım bir görüş. Parayı değersiz kılarak cari açık sorununu çözmeye çalışmak geçici çözümdür. Cari açık sorunu iç tasarruflar artırılarak çözülebilir. Onun da ilk adımı faizin enflasyondan düşük olmamasıyla atılır.
SilZeki Alasya Metin Akpınar filmlerinden biri de Şaka Yapma adlı filmdir. Filmde Zeki ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır. Doktorlar tedavisinin olmadığını en geç 6 ay için de hastanın öleceğini kesin bir dille belirtirler. Hastanın ölüm ihtimalini fırsata çevirmek isteyen simsarlar öleceğine yatırım yapmaya başlar. 6 ay geçer hasta ölmez 7 ay geçer ölmez 8 ay geçer ölmez. Hastanın kesin öleceğine dair yatırım yapan simsarlar zor duruma düşer ve hastanın işini kendileri başka yollarla bitirmeye karar verir. Halbuki hasta müstakbel kayın validesinin zoruyla aldığı kimsenin bilmediği bir tedavi sayesinde hızla iyileşmektedir.
YanıtlaSilBu hikayede Zeki'nin yerine Türkiye'yi, Doktorların yerine ekonomistleri, simsarların yerine de yerli-yabancı paradan para kazanan asalakları koyun. Ekonomistler Türkiye yakın zamanda kesin batacak diyor. Yerli-yabancı akbabalar paralarını bu batışa göre konumlandırmış. Ama galiba hiç kimsenin bilmediği bir tedavi ile hala ayaktayız.
Mucizeler filmlerde, masallarda ve kutsal kitaplarda bulunur. Sonumuz kocakarı ilaçlarına kaldıysa vay halimize.
SilNesi parlak değil hocam?
YanıtlaSilNet hata noksanı da koy, gül gibi ticaret.
İşte orası parlak değil.
SilHocam ihracat hacmini arttırmak için hizmet yada imalat sektörü için değerlendirmeniz nedir. Bununla ilgili olarak bilginizden faydalanmak isterim. Bir model var mı aklınızda öngörü yada? Şimdiden teşekkürler. İyi çalışmalar.
SilHocam merhaba
YanıtlaSilBlog taki bilgiler için teşekkürler
Dış ticarette durum parlak görünmüyor saptamasında dünya ekonomisindeki olağanüstü koşulların da dikkate alınması gerekmektedir.Dünya ekonomileri de
40 yıldır görmediği zorlukları yaşamaktadır.Ülkemiz de bundan payını almaktadır.
İlk dokuz aydaki ithalatın geçen yıla göre 42 milyar doları enerjide, 8 milyar doları altın ithalatında olmak üzere 50 milyar doları bu iki fasıldaki artıştan dolayı meydan gelmiştir (ilk dokuz ayda 70 milyar dolar enerji ve 14 milyar dolar altın ithalatı yapılmiştır ).
Son 5 yıllık ortalamalara göre ilk dokuz aylık enerji ithalatı 31 milyar dolardır.
Bu verilere bakıldığında olağanüstü şartlar normale döndüğünde bugünkü şartlara göre 50 milyar dolar daha az ithalat yapılacaktır.Yani dokuz aylık ithalat 220 milyar dolara inecektir.
Ayrıca doğalgaz üretimi 3 milyar m3 ile başlamak üzere kademeli artarak 4-5 yıl sonra 15 milyar metre3 e ulaşacağı beklenmektedir.Bunun yanısıra Akkuyu nükleer enerji santrali de kademeli açılarak tam faaliyete geçtiğinde 7 milyar m3 doğalgaz ithalatına gerek kakmayacaktjr. Bu ikisinin toplamı da doğalgaz ithalatını 1/3 oranında azaltacaktır.Bugünkü parasal değeri 20 milyar doları bulmaktadır.
Kısaca İlerisi için az da olsa bir ümitışığı bulunmaktadır.
İyi günler
Hocam, çoğunluk hissesi Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ait olan Merkez Bankası nasıl bağımsız olabilir?
YanıtlaSil