Birleşik Krallıkta Heterodoks Politika Denemesine Kamuoyu İzin Vermedi
2008 yılında başladığı kabul edilen küresel krizin önce Covid 19 salgınıyla sonra da Rusya – Ukrayna savaşıyla devam ettiği ve enflasyonu öne çıkardığı günümüz dünyasında ABD’nin başı çektiği birçok ülkenin merkez bankası faiz artırımlarıyla bu gidişi önlemeye çalışıyor. Ne hızlandırıyor. Ne var ki bu karar öyle kolay bir karar da değil. Toparlanmanın ve canlanmanın bir türlü tam olarak toparlanamadığı bir ortamda yapılan faiz artırımlarının büyümeyi tehlikeye atarak ekonomileri resesyona düşürmesi son derecede ciddi bir olasılık olarak ortada duruyor. Özellikle Rusya’nın, kendisine karşı uygulanan ambargolara yanıt niteliğinde Avrupa’ya doğal gazı kesmesiyle birlikte ortaya çıkan enerji açığı, Avrupa’yı büyüme sıkıntısı içine sokmuş bulunuyor. Faiz artırımlarının enerji açığının üstüne gelmesi enflasyonla mücadele için gerekli görünse bile Avrupa’nın resesyona gidişini hızlandıracağı kesin görünüyor. Öteden beri değindiğimiz gibi gelişmiş ekonomilerin hepsi enflasyon – büyüme düşüşü ikilemi arasında kalmış bulunuyor.
Birleşik Krallık ekonomisi de
tıpkı Avrupa’nın geri kalanı gibi çeşitli sıkıntılar içinde bulunuyor. Birleşik
Krallık ekonomisinin bugün itibarıyla özet görünümü aşağıdaki tabloda ortaya
koyalım (kaynak: IMF, World Economic Outlook Database, October 2022.)
Covid 19 salgını sonrası 2021
yılı Birleşik Krallık için olumlu bir yıl olmuştu. Büyüme oranı, gelişmiş bir
ekonomi için oldukça yüksek bir düzey olan yüzde 7,4 oranında gerçekleşmiş,
işsizlik düşük kalırken enflasyon da yüksek büyümeye karşın denetim altında
tutulabilmişti. Buna karşılık 2022 yılı aynı başarının tekrarlanamadığı bir yıl
olarak göze çarpıyor. Büyüme oranı 2021 yılındaki düzeyin yarısına düşerken
enflasyon ve cari açıkta hızlı bir tırmanma dikkati çekiyor. Kamu kesimi borç
yükündeki gerilemeyi saymazsak (çünkü oran 2023’de bile hala çok yüksek olacak)
tek olumlu gösterge işsizlik oranı olarak görünüyor. İngiltere Merkez Bankası
(BOE), enflasyonla mücadeleye faizleri yükselterek girişen ilk merkez bankası
oldu. 2021 sonunda yüzde 0,1 olan faizi 0,25’e yükseltti ve artış yolundaki
yaklaşımını sürdürerek faizi yüzde 2,25’e kadar yükseltti. Büyümedeki
gerilemeye karşın enflasyon oranının halen yüksek olması önümüzdeki dönem için
sıkıntı yaratacak görünüyor. IMF’nin 2023 tahminleri ekonominin stagflasyona
(sıfır dolayında büyüme ve enflasyon) gireceğini gösteriyor. IMF'nin genellikle
(dünyaya karamsar yaklaşım vermemek adına) ilk tahminlerini iyimser tuttuğuna
dikkat edersek gidişatın stagflasyondan daha kötü olabileceği, resesyona doğru
bir geçiş olabileceği görüşünü yabana atmamak gerekir. Nitekim yatırım
bankası Goldman Sachs’ın tahminleri resesyon konusunda çok daha kötümser: Birleşik
Krallık ekonomisi 2023 yılında yüzde 1 küçülecek, buna karşılık enflasyon yüzde
3,1 olacak. Goldman Sachs'ın tahminleri, tipik bir resesyonu tanımlıyor.
Boris Johnson’un ayrılmasından
sonra Birleşik Krallıkta Muhafazakâr Parti başkanlığına seçilen ve başbakanlık
görevine atanan Liz Truss, büyümeyi yeniden yakalayabilmek ve ekonomiyi resesyona
gidiş çizgisinden çıkarabilmek için daha çok maliye politikası ağırlıklı bazı düzenlemeler
vaadiyle göreve başladı. Bu vaatler arasında en fazla dikkati çekenler
şunlardı: (1) Vergi sistemi baştan aşağıya gözden geçirilecek, vergi
oranlarında indirim yapılacak ve enerji faturalarına çözüm getirilecek. (2)
Yenilenebilir enerji üretiminin finanse edilebilmesi için ödenen yeşil vergiler
geçici olarak durdurulacak. (3) Ulusal Sağlık Sistemindeki (NHS) yoğunlaşmayı
gidermek için tahsis edilen paralar sosyal bakım sistemine yönlendirilecek. Truss,
bu vaatlerini "Düşük vergi, yüksek ücret, yüksek oranda büyümeli bir
ekonomi sunmak istiyorum. Putin'in Ukrayna'daki saldırılarının devam etmesi
nedeniyle küresel ekonomik koşulların kötüleşmesi de söz konusu" diyerek
sloganlaştırmıştı. Bu slogan yabancı değil: ABD Başkanlarından Ronald Reagan’ın
yürürlüğe koyduğu ‘arz yönlü ekonomi politikasının’ en önemli parçalarından
birisi olan vergi indirimleri yapılarak ekonomik büyümenin canlandırılacağı
düşüncesi, eski başbakanlardan Margaret Thatcher zamanında uygulanmıştı. Büyük
umutlarla girişilen vergi indirimleri büyüme üzerinde beklendiği gibi olumlu
bir etki yaratmamıştı. Truss’ın ekonomik planını açıklamasının ardından
Birleşik Krallıkta piyasalarda ciddi dalgalanmalar ortaya çıktı ve Pound önemli
kayıplarla karşılaştı.
Truss’ın yapmayı planladığı
düzenlemeler içinde en fazla tepki çekeni yüksek gelir grupları kategorisinde
yapılacak olan vergi indirimleriydi. Bu düzenleme girişimi lehlerine değişiklik
yapılacak olan yüksek gelir grubu ve kendi partisinin üyeleri de dâhil olmak
üzere toplumun neredeyse bütün kesimlerinden ve piyasalardan tepki gördü. Başta
piyasa güçleri olmak üzere ekonominin aktörleri, daha önceki deneyimlerinden, bu
düzenlemelerin bütçe açığını ve dolayısıyla borçlanmayı artıracağını, enflasyonu
iyice azdıracağını ve büyüme yönünde pek de etkili olmayacağını biliyorlardı. Kaldı
ki günümüzün koşulları Thatcher döneminin koşullarından farklıydı. Truss’ın
yapmayı planladığı çoğu popülist olarak nitelenen düzenlemelere IMF de tepki
gösterdi ve ekonominin denetiminin elden kaçırılacağını savunarak bu
düzenlemelerden vazgeçilmesi çağrısında bulundu.
Geçtiğimiz günlerde Truss, tepkilere
dayanamadı ve açıkladığı ekonomik planın bazı önlemlerini geri çektiğini
duyurdu. Bu haftanın başında da yeni Maliye Bakanı Jeremy Hunt’ın açıklanan
mali programın geri kalan adımlarını da geri çekeceği yolundaki beklentilerle Pound
yeniden değer kazanmaya başladı.
Birleşik Krallıkta yaşanan bu olaydan
üç önemli ders çıkarılabilir: (1) Başka özelliklerinin yanı sıra demokrasi
büyük ölçüde kamuoyu baskısı demektir. (2) Demokratik ülkelerde ortaya
konulabilen kamuoyu baskısı, siyasetçiyi yanlış politikalar uygulamaktan
döndürmek açısından büyük bir öneme sahiptir. (3) Hatada ısrar etmemek yanlışın
büyümesini önler.
Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi: "Yaşamda yapılacak o
kadar çok hata var ki aynı hatada ısrar etmenin anlamı yok."
Hocam ne varki kral ingilizlere yakışmıyor,acil bir kraliçe ihtiyacı var.
YanıtlaSilKaleminize sağlık güzel bir yazı hocam.stagflasyonu başarılı bir faiz artışı ile dengelenmiş enflasyondan ayıran şey merkez bankasının güvenilirliği midir?çünkü artmış faize rağmen devam eden enflasyonunu başka türlü nasıl açıklayabiliriz?
YanıtlaSilBilgili ve ilgili seçmen aynı zamanda siyasetçilerin aldıkları kararları da etkilemektedir. Ülkemizdeki bilgi asimetriği nedeniyle politikacılar çoğunlukla toplumsal menfaatleri göz ardı ederek kararları almakta maaalesef. Ders çıkarılacak nitelikte olan yazınız için teşekkür ederiz hocam.
YanıtlaSilHocam enfes bir yazı. Sonuç vatandaş kendi geleceğini belirlemesini artık öğrenmeli ilimden bilimden ayrılmamalı
YanıtlaSilDeğerli yazınız için teşekkürler.
YanıtlaSilDeğerli yazınız için teşekkürler.
YanıtlaSilHocam merhaba. Bu makale hakkında düşüncenizi paylaşabilir misiniz katılıyor musunuz makalede yazanlara. https://themarket.ch/interview/russell-napier-the-world-will-experience-a-capex-boom-ld.7606
YanıtlaSilCharles bu işi beceremiyor hocam.
YanıtlaSilBu ingilterenin başına ne geliyorsa, Charles kral olduktan sonra gelmeye başladı.
SilElizabetin yokluğunu çok arayacaklar. Elizabet işi biliyordu.
Seneler seneler sonra ingilizler, elizabet dönemindeki varlık ve refahı konuşacaklar, bakın buraya yazıyorum, bunlar yine iyi günleri.
Charles da liderlik vasfı yok. Söylentilere göre, Harri de onun oğlu değilmiş, günahı boynuna ışıklar içinde uyusun, Diana ablamız da bi yere kadar dayanabildi demek ki Charles'a. Bülbülü altın kafese koymuşlar, yine de vatanım demiş. Diana ablayı da saraya tıktılar ama ruhuna tıkaç takamamışlar demek ki.
Siz ne dersiniz Mahfi hocam? Charles kral olduktan sonra ingilterenin eski tadı tuzu kalmadı sanki.
Hükümet çok tehlikeli bir iş yaptı.
YanıtlaSilKiracı vatandaşlarını yasa ile hırsız konumuna getirdi.
Yüzde 25 kira artışı ile kiracı kesimde hem oy oranını koruma çabasına girerken,
Hem de kiracı - ev sahibi ilişkisini zedeledi.
Şimdilerde kiracılar, Erdoğan giderse, kira zamları yükselir demeye başladılar.
Muhalefetin adayı Kılıçdaroğlunun kucağına da saatli bomba bıraktılar.
Adalet hızlanırsa, ev sahibi - kiracı davaları daha hızlı sonuçlanacak.
Bu da kiracıların aleyhine bir gelişme olacak.
Evlerinden aylar öncesinde çıkmayı düşünen, semt değiştirmeyi düşünen kiracılar,
yüzde 25 yasası ile evlerinden çıkmayı reddediyorlar. Nasılsa evden çıkacağız, bari yasal süreç uzasın,
yasal süreç sonunda çıkma kararı gelene kadar geçen bir bir buçuk yılda, ucuza otururuz diyorlar.
Hükümet çoğunluk olan kiracıların oyunu almak için azınlık olan ev sahiplerinin tepesine vuruyor.
Hocam, birleşik krallıkta 1215'te magna carta libertatum imzalanırken daha Osmanlı ya da Atamanlı imparatorluğunun temelleri bile atılmamıştı, Süleyman şah at üzerinde orada burada dolaşıyordu. Gerçi rahmetli rahmeti rahmana kavuşup cenazesi mevcut iktidarın eline düşünce o dönemdekinden fazla dolaştı ama sonuç olarak bizim kamuoyunun bilinçlenmesini bekleyeceksek daha çok beklememiz gerekecek...
YanıtlaSilAbi Sülüman şah diyip durmayın, herifin kimi nesi, kimin babası olduğu belli değil.
SilDNA testi yapılmadan belli de olmaz.
Mezardaki rahmetli de kim ise, garibim bey miydi, gariban mıydı, ordan oraya bin yıl sonra dolaşıp duruyo.
Osman bey ile Vahdettin arasında da kan bağı var mı diye bi dna testi yaptırmak lazım.
Derler ki, deli ibrahim ile osman beyin kan bağı koptu, saray kadınları nesil bitip de saltanat kırım hanedanına geçmesin diye bi oldu bitti yaptılar, padişahın gözdesine erkek ayarladılar.
Olur mu olur, düşünsene koskoca dünya hükümdarının annesi olmuşsun, torun olmazsa, tüm gücün gidecek, torun da olmuor, napcan? Zaten torun olmayacak, belli, bari saltanat yürüsün demiş.
Hocam merhabalar sizin türkiye ekonomisi kitabınızı okudum birkaç kaynaktan daha okumak istiyorum sizce bu alamda piyasadaki en iyi hangisi, hangi kitabı önerirsiniz
YanıtlaSilHocam 4.dersde böyle dönüşler yapan liderin koltuğu bırakması sağlanır.
YanıtlaSilToparlanmanın ve canlanmanın bir türlü toparlamadığı yerine bir türlü gerçekleşmediği olabilir sayın hocam Yazı için teşekkürler.
YanıtlaSilHocam merhaba,
YanıtlaSilYazılarınız için teşekkür ederiz. Truss’un uygulamak istediği vergi indirimi politikasına karşı ekonomik aktörlerin Ricardo-Barro hipotezine uygun olarak hareket ettiği yorumunu yapabilir miyiz?
Umutlu günler dilerim.
Değerli Hocam,
YanıtlaSilÇok önemli, ders niteliğindeki yazınız için teşekkürler. Uygulanan faiz arttırım politikaları doğru olsa da, kanaatimce 70'lerdeki petrol şoku sonrası yaşanan aşırı hızlı artan enflasyona (ki gelişmiş ülkeler bugün o seviyelere yaklaştı, örnek ABD'de 79-80'de 12-13% civarında) karşı yapılan bu artışlar yetersiz.
1978-81 arası 10%'dan 18%'e yükselen FED faizi, şok tedbirlerle ve dünyaya mesaj vererek enflasyonu indirmişti, bugün de bu şekilde belki 2%'ye tekrar geri çekebilecek. Tabi, o dönemin ekonomik yapısı ile bugün çok farklı; ancak enerji sıkıntısı, savaş (post-Vietnam ve Afganistan) gibi dış faktörler çok benziyor.
Salt tüketim ve yatırımı daraltarak, %5'lerdeki FED faizi enflasyonu hedefe indirmeye yeterli olur mu, değerli yorumlarınızı merak ediyorum.
Hocam 'goldman sach tam olarak stagflasyonu tanımlıyor.' Olmaz mı
YanıtlaSil