Şangay İşbirliği Örgütüne Üyelik

Şangay İşbirliği Örgütünün Kuruluşu ve Amaçları

Şangay Paktı adı altında 1996 yılında Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kurulan ve Şangay Beşlisi olarak da anılan örgüt, 2001 yılında Özbekistan’ın katılımından sonra Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) adını aldı. Merkezi Pekin’de (Çin) olan ŞİÖ’ye 2017’de Hindistan ve Pakistan, 2021’de de İran üye oldu ve böylece üye ülke sayısı dokuza çıktı. Afganistan, Moğolistan ve Belarus gözlemci ülke, Türkiye, Azerbaycan, Sri Lanka, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Suudi Arabistan, Mısır ve Katar diyalog ortağı konumunda bulunuyor. ŞİÖ, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN), Bağımsız Ülkeler Topluluğu (CIS) ve İslami İşbirliği Örgütü ile de ilişkiler kurmuş bulunuyor.

İlk kuruluşta örgütün amaçları; üye ülkelerin sınır güvenliğini sağlamak, daha çok bölgeye yönelik terör, ayrılıkçılık ve aşırılıklarla mücadele etmek, örgüt üyeleri arasında ekonomik ve kültürel işbirliğini gerçekleştirmek olarak belirlenmişti. Bugün gelinen aşamada amaçlar biraz daha genişlemiş ve değişmiş görünüyor.

Üye ülkeler, ortak askeri manevralar düzenleseler de örgüt şimdilik Nato ve eski Varşova Paktı gibi resmi bir savunma birliği ya da Avrupa Birliği gibi bir ekonomik birlik gibi bir görünüm sergilemiyor. Buna karşılık 2007 yılında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te yapılan zirvede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yaptığı “tek kutuplu dünya kabul edilemez” açıklaması ileride örgütün amacının ABD önderliğinde oluşan batı blokuna karşı ayrı bir blok oluşturmaya doğru evrim geçirmeye açık olduğunu ortaya koyuyor.   

15 – 16 Eylül 2022 tarihlerinde Semerkant’ta (Özbekistan) yapılan toplantı özellikle Rusya ve İran gibi batının ambargosu altında olan iki ŞİÖ üyesi ülkeye verilen desteğin sergilenmesi açısından dikkat çekici bir toplantı oldu. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Rusya Devlet Başkanı Putin, İran Devlet Başkanı Raisi’nin yanı sıra toplantıya Nato üyesi olan ve batı blokunun bir parçası olarak kabul edilen Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan düzeyindeki katılımı batı blokunun teyakkuza geçmesine yol açtı.

Örgütün Yapısı

Şangay İşbirliği Örgütünün en üst karar organı Devlet Başkanları Konseyidir. Bu konsey yılda bir kez yapılan Şangay İşbirliği Örgütü zirvesinde bir araya gelir ve kararları alır. Söz konusu zirve her yıl başka bir üye ülkenin başkentinde yapılmaktadır.

Örgütün ikinci önemli organı Hükümet Başkanları (Başbakanlar) Konseyidir. Bu konsey de yılda bir kez yine aynı zirvede toplanır. Konseyin görevi karşılıklı işbirliğinin durumunu ve gelişimini görüşmek ve gerekli kararları almaktır. Bu konsey ayrıca örgütün yıllık bütçesini onaylar.

Dışişleri Bakanları Konseyi, mevcut uluslararası durumu değerlendirmek ve Şangay İşbirliği Örgütü’nün diğer uluslararası örgütlerle karşılıklı etkileşimini görüşmek üzere toplanır. Ulusal Koordinatörler Konseyi, örgüte üye ülkelerin örgüt ana sözleşmesi çerçevesi içindeki işbirliğini koordine etmekle görevlidir.

Örgütün önemli faaliyetlerinden birisini yürüten Bölgesel Anti Terör Ajansı (RATS) Özbekistan’ın başkenti Taşkent’tedir. Bu ajansın görevi üye ülkeler arasında terör, ayrılıkçılık ve aşırılık eğilimlileriyle mücadelede işbirliğini sağlayarak alınacak ortak önlemleri belirlemektir. RATS Başkanı üç yıl için seçilmektedir. Her üye ülkenin bu ajansta daimi bir temsilcisi bulunmaktadır.

Şangay İşbirliği Örgütü’nün temel yönetim organı Sekreteryadır. Bir Genel Sekreterin başkanlığındaki Sekreterya, örgüt kararlarını uygulamak, bildiri ve ajanda tekliflerini hazırlamak, örgütün faaliyetlerinin hazırlıklarını yapmak gibi görevlerle yükümlüdür.

Örgütün Ekonomik Gücü

Aşağıdaki tabloda Şangay İşbirliği Örgütü üyesi 9 üye ülkenin verilerini gelişmiş batı bloku ülkeleri toplam verileriyle karşılaştırmalı olarak sunuyorum (kaynak: IMF, World Economic Outlook, April, 2022.) Tabloda GSYH ve kişi başına gelir 2021 gerçekleşme sonuçlarıyla diğer veriler ise 2022 yılı güncel sonuçlarıyla alınmıştır. Gelişmiş batı ülkeleri ABD, AB, Japonya, Birleşik Krallık, Kanada ve diğer gelişmiş batı bloku ülkeleri toplamını göstermektedir.

Tabloya göre ŞİÖ üyesi ülkelerin toplam GSYH’si gelişmiş batı bloku ekonomilerinin toplam GSYH’sinin yüzde 40’ına eşit görünüyor. ŞİÖ’yü dokuz ülke oluşturmasına karşılık gelişmiş batı blokunda 37 ülkenin bulunduğunu dikkate alırsak ŞİÖ’nün oldukça zengin bir topluluk olduğunu görebiliriz. ŞİÖ üyesi ülkeler dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını barındırıyor. Nüfusun yüksekliği kişi başına gelirin ortalama 5.245 dolarda kalmasına yol açmış görünüyor. Buna göre ŞİÖ ülkelerinin kişi başına ortalama geliri gelişmiş batı bloku kişi başına ortalama gelirinin onda biri kadar görünüyor. Çin, Rusya, Kazakistan ve bir yere kadar da İran dışındaki ülkelerde kişi başına gelirler çok düşük bir düzeyde olduğu için ortalamayı da aşağıya çekiyor. İşsizlik ŞİÖ ülkelerinde daha yüksek görünmekle birlikte kabul edilebilir oranlarda bulunuyor. Enflasyon ŞİÖ ülkelerinde oldukça yüksek bir düzeyde görünüyor. Enflasyonun kabul edilebilir düzeyde olduğu iki ülke var: Çin ve Hindistan. Cari fazla veren Çin, Rusya, İran ve Tacikistan dışındakiler cari açık veriyorlar. Kamu borç yükü açısından Pakistan dışındaki ülkelerin durumu iyi görünüyor. Ayrıca ŞİÖ ülkelerinin kamu borç yükü ortalaması gelişmiş batı bloku ülkelerinin kamu borç yükü oranıyla karşılaştırılamayacak kadar iyi durumda.

Türkiye’nin Konumu

Türkiye, 2012 yılında başlayan bir süreç sonucunda 2017 yılında ŞİÖ’nün diyalog ortağı konumuna geçmiştir. 2008 Duşanbe Zirvesi’nde, ŞİÖ ile irtibat kurmak isteyen ve gözlemci konumunda olmayan üçüncü ülke ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerin kurumsal bir çerçeveye oturtulması amacıyla yaratılan diyalog ortaklığı statüsü, gözlemci statüsüne sahip olmayan ülkelerin örgütle belirli alanlarda sınırlı işbirliği yapmalarına olanak sağlayan bir statüdür. Bu statü gereğince ŞİÖ ve Türkiye arasında bölgesel güvenlik, terörle mücadele, uyuşturucu kaçakçılığıyla savaş, organize suçların önlenmesi ve ekonomik ve kültürel alanlar başta olmak üzere işbirliğinin geliştirmesi öngörülmüş olmaktadır.

Aşağıdaki tablo 2021 yılı itibarıyla Türkiye’nin 9 ŞİÖ üyesi ülke ve batılı 9 ülke ile (G7 ülkeleri + İspanya ve Hollanda) ile olan dış ticaret ilişkilerini gösteriyor (tablo, TÜİK Dış ticaret istatistikleri kullanılarak tarafımdan derlenmiştir. Batılı ülkelerden 9’unun tabloya alınması ŞİÖ üye ülke sayısıyla denge sağlamak için yapılmış bir tercihtir.)

Tabloya göre Türkiye’nin ŞİÖ üyesi ülkelerle olan dış ticaret hacmi yaklaşık 95 milyar dolar buna karşılık batılı 9 ülkeyle olan dış ticaret hacmi 163 milyar dolardır. Türkiye’nin dış ticaretinde batılı 9 ülkenin ağırlığı ŞİÖ üyesi ülkelerle olan dış ticaretinin iki katına yakın görünüyor. Türkiye, batılı 9 ülkeyle olan dış ticaretinde yaklaşık 11 milyar dolar fazla verirken ŞİÖ üyesi ülkelerle olan dış ticaretinde 57 milyar dolar açık veriyor.  

Türkiye, hem Nato üyesi hem de ŞİÖ’de diyalog ortağı olan tek ülke konumundadır. Aslında her iki taraf ile de ilişkilerini belirli bir düzeyde tutmaya çalışmak yanlış bir şey değil ve hatta Atatürk’ün ‘yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesine de uygun görünüyor. Ne var ki ŞİÖ’ye de üye olunabileceği şeklindeki söylemler olayı biraz daha farklı bir yere taşıyor. Bu noktada dışarıdan bakıldığında Türkiye, II. Abdülhamid’in farklı devletleri idare etme yöntemini anımsatır biçimde, iki tarafı da birbirine karşı kullanma eğiliminde olan bir ülke görünümü verdiği için batı bloku nezdinde risklerinin artacağı bir duruma gebe görünüyor.  

Şimdilik tam olarak öyle görünmemesine özen gösterseler de Çin’in, Rusya’nın ve İran’ın batı blokuyla yaşadığı ciddi sorunlar ister istemez ŞİÖ’yü batı karşıtı bir blok konumuna itiyor. Bu gidiş hızlandıkça Putin’in 2007 konuşmasında vurguladığı gibi dünya iki kutuplu konumuna geri dönecek. Bu da küreselleşmeyi kendisine yontmak isteyen ABD ve batı bloku için ciddi bir tehdit oluşturacak. Son toplantıya Cumhurbaşkanı düzeyindeki katılmak suretiyle Türkiye’nin, ‘biz iki tarafta da yer alan bir denge devletiyiz’ mesajı vermeye yönelmiş görünmesine karşılık gerçekte batı blokuna ‘alternatifimiz var’ mesajı vermek istediğini anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Bu yaklaşım, bir mesajdan öteye gidecekse, Türkiye için, yalnızca dış politika açısından değil her alanda hayati bir karar niteliğinde olacaktır ve geleceğimizi etkileyecektir. İki yüz yıllık batı blokunda yer alma politikasının bu kadar hızlı bir dönüşle değiştirilmesi ne kadar doğrudur ve neler kaybettirir bunları uzun uzun düşünmek ve tartışmak gerekir. Konu yalnızca ekonomik bir blok üyeliğinden ötede bir konudur. ŞİÖ üyesi ülkelerin hiçbiri gelişmiş ülke değildir, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, medya özgürlüğü, akademik özgürlük gibi gelişmişlik göstergelerinde örnek alınacak ülkeler değildir.    

Önce konuşup sonra düşünmek her zaman sıkıntı yaratır. Önce düşünüp sonra konuşmak gerekir.  



Yorumlar

  1. Merhaba Hocam, Bu ülkeler içinde Çin'i ayrı bir yere koyuyorum. Ne yaptığını bilen tek ülke bence listedeki.

    Hindistanla Pakistan çatışıyordu. Rusya ile hem tarihte, hem kısa süre önce yaşadığımız olayları biliyoruz. Tacikistanla Kırgızistan daha bugün çatıştılar.

    Hepsinin ortak özelliği az gelişmiş ve batıya muhtaç ülkeler olmaları. Bence kutup oluşturamayacak kadar zayıf bir birlik.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fazla güçlü görünmeseler de kritik ülkeler rusya çin gibi batı nın ayağını kaydırabilir. Örneğin rusya nın gazı kesmesi avrupa için büyük bir sorun oluşturmuş durumda ve amerika bir çok maddeyi ve malzemeyi çinden ithal ediyor ayrıca burada diğer ülkelerinkonumları iran gibi stratejik bir önem teşkil ediyor

      Sil
    2. Avrupa zaten alternatif enerji kaynakları üzerine yoğun mesai yapıyordu. Gazın kesilmesi bu planların öne alınması ve gaz bağımlılığından daha kısa sürede kurtulması anlamına geliyor. Süreç gaz desteğiyle 10 yılda tamamlanacaktı, şimdi 2-3 seneye gazsız tamamlanmak zorunda. Ayrıca bu Asya paktı, elindeki doğal kaynaklar + Çin’e güvenirken, Çin haricinde Batı ile yarışabilecek teknolojik altyapısı ve teknoloji üretme kabiliyeti pek bulunmuyor. Hindistan diyen arkadaşlar olacak, Hintliler, Hindistan dışında süper başarılı oluyorlar, oradaki derin fakirliği aşmak için daha gidilecek çok yolları var ama Çin’den sonra ki en güçlü aday olabilir. Tabii bu ülkelerin demokrasiden çok uzakta olmaları, güçlü bir lider altında batıyı sallayacak potansiyeli bulunduruyor. Demokrasi geleneği vs diktatörlük geleneği. Tabii bir de bence içinde olduğumuz yeni sanayi devrimi var ki, gelecek 10 yılda, birçok kişiyi işinden edebilir! Bu da özellikle nüfusun yoğun ve fakir olduğu Asya ülkelerinde büyük problem yaratabilir.

      Sil
    3. Ruslar, Ukrayna savaşını kaybetti. Çok bölgeden çekildiler.
      Geriye, Rus yönetiminin savaşı kaybettiğini kabul etmesi kaldı.

      Sil
    4. Dünyada herkes ukraynanın kaybettiğini söylüyor sen rusların kaybettiğni cöylüyorsun garip.

      Sil
    5. ukraynanın savaşacak askeri bile kalmadı çoğu kaçtı. Fransa asker göndermek istedi rusyadan korktu gönderemedi rusya nasıl kaybettı hayret

      Sil
  2. Hocam güzel bir özet ve bilgilendirme olmuştur teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Hocam, iktidarın son dönemde yapmakta olduğu hamlelerin hiçbiri düşünce ürünü değil, iktidardan gidiyor olmanın verdiği panik hali ile bir çıkış yolu bulma çabasının ürünü. Ülke; ne yazık ki halkın değil sadece ve sadece kendisinin geleceğini düşünen küçük bir zümre tarafından umarsızca yapılan ve sürekli bir savrulma haline yol açan bu hamlelerle en ufak saygınlığı kalmamış, kimsenin ciddiye almadığı, tüm oyun kurucu devletlerin "ne koparsak kârdır" diye baktığı bir yapıya dönüştü. Atatürk gibi bir dehanın kurduğu bu Cumhuriyetin değerini anlayamayan halk da şimdi şaşkın şaşkın "ne oluyoruz" diye bakıyor. Bu işin böyle gitmeyeceği çok açık da umarım iktidar sahipleri bu savrulmalardan en başta kendileri olmak üzere hiç kimsenin hasarsız çıkamayacağını en kısa sürede fark edip bir şekilde "düşünmeye" başlarlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atatürk gibi dehanın milletine olanı güvenine rağmen ve 100 yaşına girmiş cumhuriyet e rağmen aynı milletin değerini bilmemekle suçlamak Atatürk üde hiç anlamamış olmak demektir hem siz hem sayın hocam siyasi düşünce nedeni ile yanlış ve eksik yorumlarınız. Avrupa Birliği ve NATO iyi bir birlik mi.sizce covid de gördük Kıbrıs da gördük Suriye de gördük defaatle gördük ki başka yere girmeyelim diye tutuyorlar iyice düşünün ona geçmişe tekrar bakın batı maalesef çıkar para mümkünse bağımsız kalalım

      Sil
  4. hiç durmayacaklar , gül gibi geçinip gitmek varken ayrım yapmadan her ülke bir şekilde kendi menfaatleri için uğraşırken dünya daha da yaşanılmaz bir hale sürükleniyor. sonumuz hayrolsun.

    YanıtlaSil
  5. Avrupa birliği Hristiyan klübü ve bizi yıllardır oyalayıp dalga geçtikleri artık net anlaşıldı. Nato’ya üye olmamıza rağmen Yunan’ın şımarıklıklarına niye bir şey demiyorlar illa savaşa mı girmemiz gerekiyor. Savaşa girsek kimi tutarlar. Ben bizi kesinlikle tutmazlar görüşündeyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet hep biz haklıyız, biz doğrusunu yapıyoruz karşımızdakiler haksız. Öğretmenin garezi var, hakem taraf tutuyor.

      Sil
    2. Çünkü vicdanımızı geliştirememişiz. Neden?

      Sil
    3. Ahmakmisin sen . Rusya suriye de ne yapti hiç mi birşey bilmiyorsun . Halep nasil bombalandi buraya göce sebep oldu .Bizimkiler şangay paktinda hoşuna giden olsa olsa sorgusuz ,ömur boyu yöetimde olmalaridir. Tayyip amaci devleti istedigi gibi yönetmek . Elinde imkani olsa oglunu varis atar

      Sil
  6. Yine eksen kayması mı yaşıyoruz? Aynı şeyleri yaşayıp duruyoruz.

    YanıtlaSil
  7. Yıllarca AB'nin kapısında süründük de ne oldu? Kaybeden onlar olacak. Biz bizi isteyenlerin ve sevenlerin yanındayız. Başta dostumuz Putin önderliğinde yeni bir dünya kurulacak ve bu dünya beşten büyük olacak. Şimdi batı ve ABD düşünsün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız bizim hep hakkımızı yiyorlar, biz doğrusunu yapıyoruz ama hakkımız yeniyor.

      Sil
    2. 😃Bizde olmasak dünyada mağdur bi tane devlet yok, ukrayna bile bizim kadar mağdur olamaz dimi hocam

      Sil
    3. Bizim kadar mağduru yok, doğru diyorsunuz.

      Sil
    4. Siyasal islâm mağduriyeti kullanarak iktidara gelir, yerini sağlamlaştırdığına inandıktan sonra mağrur olur, gitmeye yakın mağduriyet edebiyatına tekrar başlar. Gittikten sonra da hep mağdurdur ama artık dinleyen kalmaz. Bunların klâsik döngüsü mağdur-mağrur-mağdur şeklindedir.

      Bu arada Putin gibi dostun varsa düşmana hiç ihtiyaç duymayacağını yukarıdaki hacıya hatırlatıp geçelim...

      Sil
    5. Haklısınız. Yeni dünya düzeni kuracak olan rusya askeri teknoloji için eski makina parçaları söküyor. Bırakın Allah aşkına tek süper güç var oda abd.

      Sil
    6. Bizim ülke futbol ligdeki alt sıralardaki takım gibi. Bize göre diğer tüm takımlar birleşmiş bizi yenmek istiyor. Şampiyon olmamızı engelliyor. Sanki onlar birbiri ile karşılaşmıyor rekabet içinde değiller. Tüm sezon boyunca toplanıp bu takımı nasıl yeneriz diye plan yapıyorlar

      Sil
    7. mahfi bey alaycı üslubunuz hoş değil biz haklıyız demiyoruz biz az gelişmiş bir ülkeyiz avrupa bizi yeterince desteklemedi her zaman ikili oynadı hem yunanistana dur demedi hem pkk yı destekledi sizin için bu durum önemli değil anladığım kadarıyla mevcut iktidar liyakatsız çok büyük hatalar yapıyorlar ama size göre bize sadece söz verip hiçbir adım atmayan avrupaya kul köle olmalıyız pkk operasyonları bitmeli yunanıstan yarın kara sularını 12 mile çıkarsa bile avrupa hayır demezse susmalıyız
      milliyetçilik bu değil ne akp milliyetçi ne de sizin gibi insanlar keşke şu halkta olan milliyetçilik devlet yöneticilerinde ve sizin gibi yazarlarda olsa
      evet bu eksen kayması doğru da değil ama hep biz haklıyız tavrı nedir çocukmusunuz
      halk içinden birinin yorumuna/yorumlarına böyle mi cevap verilir
      herşeyi siz mi doğru biliyorsunuz
      biz halk olarak hiçbir şeyi bilemez miyiz
      ne çektiysek liyakatsızlıktan çektik ne yöneticilerde ne sizin gibi yazarlarda aydınlarda liyakat var

      Sil
    8. Gerçekleri söylemek alay etmek değildir. Siz gerçekleri kabul etmediğiniz için onları söyleyenleri sizinle alay ediyor sanıyorsunuz. Diyelim ki Avrupa verdiği sözleri tutmadı. Peki biz onların verdiği sözleri tutması için kendi verdiğimiz sözleri tuttuk mu? Demokrasiyi ileri götürmeye mi çalıştık yoksa geri götürmeye mi uğraştı? Hukukun üstünlüğüne mi çalıştık yoksa üstünlerin hukukuna mı? Laikliği geliştirmeye mi çabaladık yok etmeye mi? Avrupa Birliğine girmek için öngörülen koşulların hangisini iyiye götürdük? Hiçbirisini. Biz sürekli olarak Atatürk Türkiye'sinden geriye giden bir ülke konumundayız. Üzülerek söylüyorum ama gerçek bu. Sürekli kabahati karşı tarafta arayarak bir yere varılamıyor. Varamadık da işte. Balkanlara bakın. 20 yıl önce Romanya'ya, Bulgaristan'a acıyarak bakardık. Şimdi? Onun için başkasına kabahat bulmadan önce kendimize bakmamız lazım. Kimse kimseye kul köle olmayı savunmuyor. Ayrıca biat kültüründen gelemeyen insanların kimseye kul olması zaten söz konusu değil. Ama eğer bir topluluğa girecekseniz oranın kurallarını benimsemeniz lazım. Biz hem otokratik düzen kuralım hem yolsuzluklarımızın üzerini örtelim, denetlemeyelim hem de Avrupa'ya üye olalım istiyoruz. Öyle olmuyor o işler.
      Beni liyakatsiz buluyorsanız okumazsınız olur biter. Ama gerçeklerden kaçamazsınız. Bir gün bunun bedelini ödemek zorunda kalırsınız.

      Sil
    9. gerçeklerden kaçan biri değilim iktidarı her konuda çok eleştiren biriyim ama benim için avrupa birliğine girmek olmazsa olmaz değil avrupa bizden çok üstün değil biz liyakat esaslı doğru bir yapılanmayla çok farklı bir yerde olabilirdik bu ülke 10 yıl veya 20 yıl önde bu kadar yozlaşmamıştı ama avrupanın yaklaşımı yine aynıydı yine iki yüzlüydü yine pkk yı destekliyordu

      Atatürkün kastettiği muasır medeniyetlerin seviyesinin üstüne çıkmak için bi birliğe/örgüte ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum
      avrupa, rusya ve abd seviciliği ne kadar doğru
      etrafımızı üst bölgeleri ile saran bir abd içeride defalarda darbe yapan bir abd
      pkk yı ekonomik olarak destekleyen ab
      bu ülkelerin hepsi bizim gelişmemizi istemeyen ülkeler

      bu ülke kendi kendine yetebilen bir ülke yeterki üretmek istesin yeterki kalkınmak istesin yeterki liyakat olsun eğitim kalitemiz artsın onurlu gururlu evlatlar yetiştirelim yetiştirelim ki menfaat için oyunu satmasın kimseye kul köle olmasın tarikatçılık bitsin din tüccarlığı yapılmasın ..
      hala umudum var ..

      Sil
    10. Bu dedikleriniz ne yazık ki öyle olmuyor. Biz Türkiye'nin AB'ye girmesini yalnızca kendi kendine yapmadığı, yapamadığı işleri yapsın diye istiyoruz. Yoksa daha iyi bir demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi alanlarda kendi başına adım atabilse elbette hiçbir yere üye olmadan devam etsin. Ama gerçekleri kabul edelim ki Türkiye, Atatürk dönemi dışında, bunları kendi başına yapamıyor. Son cümleniz anahtar cümle: Tarikatçılık, din tüccarlığı bitmiyor ve bitmediği için de bu işler düzelmiyor.

      Sil
    11. Güzel bir yazı, güzel ve akılcı cevaplar. Saygılar

      Sil
  8. Hocam yazılarınızı ve nadir de olsa katıldığınız programları işletme bölümünden mezun olan biri olarak yıllardır ilgiyle takip ediyorum. Grafik oldukça açıklayıcı. Harcadığınız emeğe de teşekkür ederim. Grafiğe ekonomik verilerin yanında demokrasi ,medya özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı sıralamaları eklense, medeni dünya ile kıyasında daha net bir görünüm sunar sanırım. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, bir dahaki sefere öyle yapacağım. Bu konuda daha çok yazı yazacağımız anlaşılıyor. Teşekkürler, sevgiler.

      Sil
  9. Doğanın madde-antimadde yapısına istinaden tek kutup mümkün değildir. Her zaman tez ve anti-tez vardır. Cumhuriyetciler/ Demokratlar, solcu/sağcılar, dinci/laikler, savaş/barışçılar, cahil/eğitimli, gece/gündüz, dişil/eril, vb. Şu anda da tam bir tek kutup yok, öyle görünüyor olabilir. Rusya ve Çin son yıllarda görece cılız ama ikinci kutuptur ve henüz tam olarak organize olamamışlardır. Siyasal olarak Ortadoğu’da oyun kurucu olmuşlardır, ekonomik olarak ağırlık merkezini doğuya kaydırmışlardır. Aralarındaki sorunları alabilirlerse güçlü bir alternatif olurlar.
    Türkiye ise rotorun ortasında dönen mil gibi bir konuma oturmak istiyor. Bu mümkün değil tabii ki ama tehdit/blöf ile elini güçlendireceğini düşünüyor ve bunu on yıldır yapıyor ve hiç kazanamadı ama iç kamuoyunda prim yapıp seçim kazandırması da az bir kazanım değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tabii de tehdit blöf bir yere kadar işler sonra karşı taraf da rest deyiverir.

      Sil
    2. Rest çekerlerse işte orası parçalandığımız yerdir. Ne garip değil mi, güya şu anda yaptıklarımızı toprak bütünlüğümüz İçin yapıyoruz ama tam tersi olduğunu anladıklarında çok geç olacak.

      Sil
    3. Aslında bugünlerde güzel bir avantaj yakaladık. Avrupa ve ABD Çin malları yerine Türkiye’yi üretim üssü olarak kullanmak istiyor. Ama bizim plan başka …(?)

      Sil
    4. Doğanın Madde ve Antimadde yapısına burada bilimsel nirengi noktası oluşturmak adına referans yanlış olur. Bildiğiniz gibi Madde ve antimadde aynı ortamı paylaşamaz. Her ikisi de yok olurlar. Ayrıca Evrende Antimadde'nin bugünkü varlığı iddia edilse de varlığının yoğunluklu gözlemlendiği yer yoktur. Kozmik ışınlarda eser halde gözlemlenmiştir. Evrenimizin bizim ulaşabildiğimiz tarafında yüksek enerji deneylerinde elde edilen anti madde (Positron = Anti electron, AntiProton, vs.) ancak çok çok kısa (saniyenin 40 mlyarda biri) sürelerde var olabiliyor. Son zamanlarda Cern 1000 saniye dayanacak çoklukta AntiHidrojen(AntiProton) üretebilmiştir. Kullanım çok kutupluluk açısından bence doğru değil.

      Sil
  10. Kişi başına düşen gelir herşeyi açıklıyor avrupa bizim en az 4 katımız şimdi doğu bloğuyla tabiki iyi geçinmemiz gerekiyor ama gözlemci olarak kalmalıyız ticaret falan söz konusu olmamalı avrupadan uzaklaşırsak gayri safi hasılada ilk 20 den çok hızlı bir şekilde düşeriz kişi başına düşen gelir kırgiz özbek ülkeleri gibi olur yani don atlet kalırız xd

    YanıtlaSil
  11. Hocam yazılarımızı severek takip ediyorum.Düzeyli analiz yapan kişi sayısı o kadar az ki çölde vaha gibisiniz.Ümmetçi islamcı bir yönetim Avrupa hristiyan klübünden sıkıldı ve kendine Kominist dinsiz, budist , islamcı(ama rakip mezhepten) ve hristiyanlardan oluşan yeni klübü girmeye çalışıyor.Yeni klüpe duyan gelmiş.Diğer bir tesbitte tarihde Türklere en çok zarar vermiş iki ülke Rusya ve Çin ile birliktelik? Bir değil on kez düşünmek lazım. Ne dersiniz?

    YanıtlaSil
  12. Komünist olacaz hocam :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahbap çavuş kapitalizminden ahbap çavuş komünizmine.

      Sil
    2. Dünyada kominizm mi kaldı kominizmden bahsediyorsun.

      Sil
    3. Kominizm diye bir şey hiçbir zaman yoktu zaten. Bizim sözünü ettiğimiz komünizm.

      Sil
  13. hocam ne kadar güzel anlatmışsınız çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  14. Değerli hocam bu cümlede hata olduğu düşüncesindeyim:
    "Çin, Rusya ve Kazakistan’da kişi başına gelirler çok düşük bir düzeyde olduğu için ortalamayı da aşağıya çekiyor."

    YanıtlaSil
  15. Tesekkurler gundeme dair bilgilendirici yazilarinizi cok begeniyorum, yalniz her yoruma: haklisiniz, dogru diyorsunuz diye cevaplamissiniz. 😁

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasreddin Hoca kadı olmuş. Karşısına bir konuda anlaşmazlığa düşmüş iki kişi getirmişler. Hoca ilk adamı dinlemiş, sonra 'haklısın' demiş. İkinci adamı dinlemiş ona da 'haklısın' demiş. Yanlarında gelen tanık da hocaya 'hocam bu nasıl iş ona da haklısın dedin buna da haklısın dedin, iki farklı görüşteki kişi nasıl aynı anda haklı olabiliyor?' Hoca bir an durup düşünmüş sonra 'sen de haklısın' demiş. Onun için siz de haklısınız.

      Sil
  16. Sn. Mahfi Hocam, yazınız için teşekkürler

    YanıtlaSil
  17. Tamam hocam batı gelişmiş demokrasi, büyük bir ekonomi filan eyvallah da, batıdan ne fayda gördük bugüne kadar? Bu ülkede 3 tane darbe tertipleyen o batı değil mi? PKK'yı besleyip büyüten (ki bugün dahi Suriye'de PYD'ye 30 bin tır silah vermiş olan) bu batı değil mi? Tamam anlıyorum finansta batıya bağımlıyız ama doğuda da BRICS vb. alternatifleri değerlendirmenin ne zararı olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediklerinizin tamamı şehir efsanesi. Hataları kendimizde arasak çözüme gidebiliriz. Yoksa bir batılı oluruz bir doğulu. Atatürk'ün dış politikasına dönmeli ve hiçbir yere ait olmamalıyız.

      Sil
  18. Şangayda sergi olarak sunulanlar: üzüm, şeftali, pide...v.b sergisi
    Videoda üzüm yenilirken Pakistan başbakanına gel sen de ye deniliyor:

    https://twitter.com/FactCheckAsia/status/1570663664650457089?t=dMn-SKhuD-deGb1JuVMAIA&s=19

    Videonun 16.saniyesinde Pakistan başbakanı üzümü yemeden önce elini çenesine götürüp biraz düşünüyor.
    Bu görüntü çekilip Pakistan basınında servis ediliyor. Fotoğrafta sanki etrafındakiler onu dinliyormuş gibi görünüyor.

    "Pakistan sonunda global saygı verilen lidere kavuştu." şeklinde haber yapılıyor.

    Haber linki:
    https://twitter.com/pmln_org/status/1570472225068974080?t=i3ngfYNwK4ZOQQ0QLQibyQ&s=19

    Yukarıda ki video Şangayın birliğinin özetidir.

    Şangay Birliği batıdan dışlandıkları için kuruldu.

    Batı aralarından birine parmağıyla işaret yapıp gel bana dese o ülke diğerlerinin üstüne basa basa koşar..

    Yıllarca Asya bölgelerin de çalışmış biri olarak söylüyorum..

    Siz bu ülkelerden birine hak hukuk adalet getirip demokrasiyi sunsanız bile halkın arasından biri sıyrılacak ve yine diktatörlük oluşacaktır.

    Çünkü Asya haklarının genlerine binlerce yıllık biat kültürü kodlaması işlemiş..

    Ve bu biat kültürlerinde hiçbir zaman bilim, hak, hukuk, adalet gelişmez, gelişmeyecek.

    Şangay birliğine girmektense tarafsız kalarak yol almak daha mantıklı görünüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şangay İşbirliği Örgütü ile diyalog ortaklığı modeli iyi bir modeldir ama oraya üye olmak doğru bir yaklaşım değil. Benim söylediğim budur. Yoksa bu ülkelerle ilişkiyi keselim falan demiyorum o dış politika açısından büyük yanlış olur. Üye olmadan ilişkileri yürütmek mümkün.

      Sil
  19. Cin ve Hindistan gibi çok uçuza üretebilen ülkelerle gümrük birliği yapılması ve sıfor vergi ıygulanması Türk ekonomisinin iflası olur. Avrupa Birliği ile hali hazır gecerli olan gümrük kurallarının güncellenmesi gerekirken yeni bir gümrük faciasına gerek yok bence.

    YanıtlaSil
  20. Şangay diktatörlükle yönetilen ülkeler birliğindeki en zengin ülkenin kişi başı GSYH'i 11.188 sadece bu basit istatistiksel çıkarım bile bu örgüte yakınlaşmamamız gerektiği konusunda çok şey söylüyor.

    Önceki bloglarınızı da okuduğumdan söylüyorum, ülkede olan birçok şeyi Abdülhamit dönemiyle kıyaslıyorsunuz , benzerlikleri vurguluyorsunuz. Aslında bu durum bile nasıl bir çöküşe doğru ilerlediğimizi gösteriyor.

    YanıtlaSil
  21. Hocam, son paragrafta da belirttiğiniz üzere uygar dünya ve insana ait bir çok hak ve özgürlük bu ulkelerde gayet kısıtlı gorunmekte, ancak bunun da ötesinde bu örgütün toplumlarinin çıkarlarını koruma esaslı mi yoksa idare sistemleri göz önüne alındığında farklı oncelikleri mi oldukları düşündürücüdür. Bu teşkilata üye ülkelerin yan yana gorunmelerinin temel nedenlerden birinin farklı oncelikler olarak niteledigim husus kaynaklı olduğunu değerlendiriyorum ve bana göre insanın ve toplumun önceliğinin olmadığı bu sistem ile iliskilerin seviyesi konusunda cok dikkatli olunması gerektiğine inanıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diyalog ortaklığı yeterlidir, üyelik çok gereksiz bir adım olur.

      Sil
  22. Hocam yazınızı tekrar okudum, bu örgütle ilgili çok önemli şeylere değinmemişsiniz, bir kere bu örgüte üye olan ülkelerin hiçbirinde demokrasi yok, seçim olsa bile formalite.

    Mevcut yönetim bu örgüte yaklaşmakla şunun sinyalini veriyor: 2023 son şans, eğer yine bizi seçerseniz ileride değiştirmek isteseniz bile değiştiremezsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İktidara mensup kodamanların hiçbiri bu ülkeden elde ettikleri servetle gidip Kırgızistan'dan, Özbekistan'dan, hadi onları da bıraktım Hindistan'dan, Çin'den, Rusya'dan sokak satın almazlar, hepsi gidip Londra'dan, Miami'den mülk edinirler. Bu özellik ŞİÖ'ye dahil tüm ülke kodamanları için ortaktır aslında, hepsi ülkelerini sömürerek elde ettikleri servetleri batıda değerlendirirler, çolukları çocukları oralarda sefa sürerler ama halklarına reva gördükleri yaşam şartları yerlerde sürünür. Demokrasi ve insan hakları ile ilgili uluslararası ölçümlerde en iyi durumda olan sanırım Hindistan, diğerleri ilk yüzde bile değiller. Bu ilkel örgüte dahil olmayı düşünmek, halkını bu ülkelerin ortalama yaşam standartlarına layık görmek bile aslında bir utanç kaynağı olmalıdır...

      Sil
    2. Ülkede artık bağımsız medya diye bir şey yok bir tek sosyal medya var orada da toplumun büyük çoğunluğuna erişim oldukça kısıtlı. Aynı bu blogda olduğu gibi.

      İktidar sürekli televizyon kanallarından, sihalardan vb şeylerden algı operasyonu yapıyor. Ülkeye binlerce Afgan, Pakistanlı kaçak yollardan girerken, 2 yaşındaki bebek tecavüz edilerek öldürülürken, kamptan kaçan mültecilerin görüntülerini çeken vatandaş hapise atılırken haber kanalları günlerce Gülşeni konuşuyor, Kılıçdaroğlunun yaptığı el hareketini konuşuyor, ülkede bu zamana kadar onlarca vatana ihanet vakası, yolsuzluklar oldu ama bunlar neredeyse hiç gündeme gelmedi. Toplum mışıl mışıl uyutuldu.

      Aslında artık ülkemiz dinamikleri bakımından bu diktatörler birliğindeki ülkelerle neredeyse birebir aynı. Rusya'nın TV kanallarıyla Türkiye'nin TV kanallarını birbirine çok benzetiyorum.

      Bir bakıma Türkiye artık layık görülmüyor, Türkiye artık bu örgüte layık konuma getirildi. Her ne kadar 2023 seçimlerinden dolayı iddialı konuşmak istemesem de halkın da kendisini buna layık gördüğünü düşünüyorum.

      Sil
  23. İbrahim Kayser18 Eylül 2022 20:13

    Peki, “İsrail gazının Türkiye’den Avrupa’ya taşınması süreci başta olmak üzere, batının birtakım ambargolarınından geri adım atması, GKRY meselesi, Yunanistan’a verilen destek gibi sorunların Türkiye lehine dönemsinde “Avrupa’ya alternatifmiz var” mesajının etkisi ne derece olmuştur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıfır. Çünkü Avrupa ve ABD bizim bu 'alternatifimiz var' mesajının tehdit amaçlı olduğunu ve yaşama geçmeyeceğini düşünüyor.

      Sil
  24. AKP’nin, büyük ölçüde Erdoğan’ın dışişlerinde ‘vizyoner’ bakış açısı yok, daha çok ‘taktiksel’ hareket ediyor. Bu ‘taktiksel’ yaklaşımın Türkiye’nin ‘vizyonunu’ etkilememesi için her vatandaş katkısını ve tepkisini ortaya koymalıdır. Dışişlerinde monşerler diye Mülkiyeli diplomatlarla dalga geçtiler ama o kişiler, damıtılarak oluşturulmuş Türk dış politikasının temsilcisiydiler. Sonraki süreçte Erdoğan’la birlikte herkesle kavgalı olduk. Erdoğan’ın yüksek hitap yeteneği ve kutuplaştırıcı tarzı işe yarar zannedildi ama sonuçları gördük. Yahudilerle, Mısırla, Arap dünyasıyla, Avrupa’yla, ABD’yle, bir ara Rusya’yla, Suriye’yle takıştık. Kavgaya girilirken bile kavganızı seçip, işe yarayıp yaramayacağınızı düşünmelisiniz. Erdoğan’ın taktiksel yaklaşımı maalesef Türkiye’yi zor duruma düşürdü. Özellikle batılılar ciddi adamlar, bir yere kadar sizi çekerler, sonra bedelini ödettirirler. Erdoğan’ın hem dış politikası, hem ekonomi politikası, hem de iç sosyal politikası maalesef Türkiye’nin zararına sonuçlar üretti. Siyasal İslam, Türkiye’nin tarihsel boyutta halkın yaşam tarzıyla, özgürlük ve ekonomik refah istekleriyle uyuşmuyor. Bünye, Siyasal İslam’ı taşıyamıyor.

    YanıtlaSil
  25. Ülkelere bakınca un(çin) var,yağ(rusya) var,şeker(hindistan)var,üstüne tarçın(iran) var,fındık&fıstık(türki cumhuriyetler) var ama birşey eksik putine göre..tencere yok kazan yok hem helvayı karıp ortalığı karıştıracak hemde gazprom alevinin üstünde yerini alacak.türkiye biçilmiş kaftan onlar için.nato üyesi,ab nin abd nin eski oyuncağı..o yüzden bizi istiyorlar..bize f-35 vermeyen kongre,biden istese de f-16 da vermeyecek.türkiye ihale yapacak ihtiyacı olan yüz 4,5 nesil yüz 5.nesil uçak için.ihaleye fransa,ingiltere,isveç,rusya ve çin katılacak.ancak rusya ve çinin bu ihtiyacı karşılama imkanı var.diğer 3 ülke artık başka bir ülkeye 5senede 2yüz uçak üretip satabilecek kapasitede ülkeler değiller.geçti o devirler.o esnada bu şangay örgütüne de girmeliyizki bu iki ülke türkiye ve kktc de üste isterler bizden.bu işler böyle oluyor.

    YanıtlaSil
  26. Bence bu yaşananlar çok güzel gelecek için ve geçmişin analizi için uluslararası ilişkilerde ders olarak okutulacak hamleler.

    Türkiyede islamcı yapılanmalar ilk önce İngiltere destekli ve daha sonra abd kontrolünde yıllarca yaptıkları komünist düşmanlığı solculuk düşmanlığı, kendi hamleleri ile çürütüyorlar.

    Asla birlikte olmayız komünistler söyleminden çok başka bir yere savruldular ve dediğiniz gibi Atatürk gibi bir anlayışın ne denli doğru yaptığını kendileri politikaları ile onaylamış oldular.

    Ülkelerin dostu düşmanı olmaz çıkarları olur felsefesi kanıtlamış oldular. Din ile siyaset yapıp solcuları dinsiz komünistler düşman ilan edenler şimdi ortaklık birlikte yürüme dost ilan etmeleri savrulmanın çok açık tescili.

    Kendi çocukları abd de okuyacak İngiltere de eğitim alacak parayı abd den alacaklar İngiltere libor piyasasından borçlanacaklar ama çıkarları uyumayınca sözde en çok nefret ettikleri dinlere düşman ülkelerle ve İslama düşman atesitlerle işbirliği yapacaklar.

    Çin ile yaşanan doğu Türkistan zülmü varken asla iş birliğimiz olamaz diyenler bugün nerelerdeler.

    Gelişmeler Türk halkı çok ciddi ders niteliğinde bugün yaşananları CHP yaşasaydı İslam düşmanı olarak yaftalayıp bunlara yaklalmazdı bile ve hatta ülke çıkarları için yapıyoruz bile diyemezler. Siz İslam düşmanı ülkelerle nasıl işbirliği yaparsınız ateist komünist ülkerle iş yapan hükümet istemiyoruz diye sokaklarda gezerlerdi.

    Böyle devam etsinler çok yol açtılar ve açmaya devam ediyorlar. Bunların söylediği herşeyin tersini yapması kadar normal birşey yok artık.

    Hiç unutmam eskiden sokakta İslam diye bağıranlar turist istemiyoruz çıplak insanları ülkeye doldurup para kazanmak haramdır diyen şahış lar ki ozaman 3 milyon turist varken bugün kendileri 35 milyon turist ağırlıyoruz elhamdülillah diyor.

    Gerçek islamcılar bunlar dini kullanan ve din üzerinden iktidarda kalan cahil insanları aldatanlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum anlamını yitiriyor. Artık gerçek İslam'ın ne olduğunu karşıya anlatma çabasından vaz geçmeliyiz. Çünkü gerçek İslam diye elle tutulur bir olgu yok. Bugün Türkiyede alternatif bir ümmetçi toplum yaratılmaya çalışılıyor. Ona giden her yol da geçerli sayılıyor. Algı ve temeli olmayan Neo Osmanlıcılık üstüne kurulan propaganda sistemi cahil halk kesimlerinde maalesef geniş yankı buluyor. Bu sebeple de toplumun çağdaş ve laik eğitim fonksiyonu çökertilmek isteniyor. NATO karşıtlığı Türk maalesef solunda da karşılık bulan güçlü bir silah. NATO Türkiye'nin eşit şartlar ile üyre olduğu önemli bir batı kulübüdür. Eğer bir şekilde Türkiye'yi NATO dışına çekmek mümkün olursa. Türkiyenin tipik bir ümmetçi Ortadoğu ülkesine dönüştürülmesi projesinin karşısında engel kalmayacaktır. Bu oyuna gelmeyelim. --- Murat Tokgözlü

      Sil
  27. Denge politikası Osmanlıyı batırdı çünkü bir süre sonra hangi dengeyi gozeteceginizi sasiriyorsunuz. Avrupa'da Amerika'da dış politikada bizim kadar sistemsiz değil. Artık bir nesil daha kayboldu lütfen bundan sonra bir sistemimiz olsun bir devlet aklımız olsun. Rahmetli Ecevit biseyler yapmaya çalıştı ekonomik kaygılarla bunları getirdik simdi bunlar Türkiye'yi bambaşka bir noktaya cektiler ama giderlerse eğer ekonomiden dolayı gidecekler Bence biz paranın peşinde değerimizi üç kuruşa düşürürken diger ülkeler politikalarini başarılı bir şekilde uyguluyor. Dün Avrupa'yı manşetlere taşıyan gazetelerde bugün doğu hayranlığı olmasın hangisi doğruyu sozluyorsa(doğu yada batı) onularla iyi ilişkiler geliştirelim diğerleriyle de kötü olmayalim veya daha iyisi biz doğru neyse onu söyleyelim insanlar gelsinler bizimle iyi ilişkiler kursunar koca koca adamların değerli siyasetçilerin politika yapacagim derken üç kuruşa düştüğünü görmek acı veriyor doğrunun politikasini uygulayın lütfen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Osmanlıyı Denge Politikası değil çağa uyum sağlayamaması, ulus devlet devrimi yaşanırken teokratik devlet olarak kalışı, Bilimden ve cağdaş üretim araçlarından yoksun olması yıktı. Atrıca Osmanlı denge politikası izlememiştir. Akdenizde FranMurat Tokgözlüsız donanmasını kullanmak için Fransaya dah sonraları Almanyaya destek vererek yanlış dengelerin ülkesi olmuştur. Nitekim Sevr'e giden yıkım da gerek yokken 2ci savaşta dahil olmak ve yanlış tarafa oynamaktan gelmiştir. - Murat Tokgözlü

      Sil
  28. Emir Özçalışkan19 Eylül 2022 08:18

    Her yazınızda açtığınız ufuk için teşekkürler.
    Batının geri kalmış üyesi mi yoksa Doğunun orta halli üyesi olmak mı seçimini yapıyoruz sanki hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Aslında ikisine de gerek yok. İkisiyle de iyi ilişkiler sürdüren bağımsız bir devlet konumunda olmak en doğrusu. Atatürk'ün yaptığı gibi.

      Sil
  29. Ben sahsen bu iktidarin gerek ekonomik, gerek siyasi herhangi bir karari düsünerek aldigi düsüncesinde degilim. ABD'nin son yillarda Yunanistan da kurdugu üs ile Güney Kibrisa uygulanan silah amborgosunu kaldirmasi, Türkiyenin yakin zaman da Bati blogundan atilmasi ihtimaine karsi alinan tedbirler oldugunu düsünüyorum

    YanıtlaSil
  30. Güzel yazınız için teşekkürler ✌️🙏

    YanıtlaSil
  31. Hocam biraz derine inersek
    avrupa birliği ve ŞİÖ ye yapılan ihracat ve ithalat ürün esnekliklerine baktığımızda sanki biraz doğu bloğuyla ilişkileri iyi tutmak iyi olacak gibi. En azından enerji açığımızı kendi lehimize iyileştirene kadar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle. Onun çin de diyalog ortaklığı son derecede iyi bir düzey. Ama iş üyeliğe gelince karışıyor. Bence bizim bulunmamız gereken yer orası değil.

      Sil
  32. Verilere dayalı çok güzel bir analiz olmuş. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  33. Avrupa'ya yaptığımız ihracatı başka yerden kazanmadan Avrupa'dan vazgeçemeyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu sadece ihracat olsaydı bir çözüm bulunabilirdi. Sosyal ve siyasal konular çok daha önemli.

      Sil
    2. Kesinlikle haklısınız hocam. Emeğinize sağlık. Teşekkürler.

      Sil
  34. Türkiye'nin NATO dan ayrılıp ŞİÖ ne üye olmasının mali boyutlarını ve interoperabiliy ( karşılıklı işlerlik) konusunu da öncelikle ele almak lazım her halde. TÜRKİYE'nin yaklaşık 70 senedir NATO strateji, taktik ve doktrinlerine göre yapılandırdığı silahlı kuvvetleri var. Uçakları dahil batı standartlarına göre yapılmıştır. Pilotlarımızın uçuş tulumları bile ŞİÖ standartlarına uymaz. Hava alanlarımızı, mühimmatımızı, bakım sistemimizi, ikmal sistemimizi, taktiklerimizi, doküman ve prosedürlerimizi vb. tamamen yenilememiz gerekir. Deniz ve KKK için de aynı esaslar geçerlidir. Bu süreç en az 25-30 sene alır ve herhalde trilyonlarca dolar gerektirir. Polonya NATO'ya katılalı 20 seneden fazla oldu ama hala batı standartlarına uygun bir ordu yaratamadı. ''Elimdeki eski Rus yapımı uçakları Ukrayna'ya vereyim siz bana F 16 verin'' diyeli daha bir kaç ay oldu. ABD bunu kabul etmedi, yani uyum problemi ve onun getireceği ekonomik problemler var. Geçişin tamamlanacağı bir zafiyet dönemi var. ŞİÖ'nün hangi müktesabatından yararlanacağız? Neyi alacağız? Demokrasi mi, İnsan Hakları mı, Ö

    YanıtlaSil
  35. Hocam " Taraf olmayan , Ber taraf olur." sözünün tersinide ilerde göreceğiz gibime geliyor. Avrupa ve Amerika zaten bahaneli bu da onları kanıtlar nitelikte olduğu için bu ve buna benzer adımların atılması avrupanın ekmeğine yağ sürüyor. Kimseden çekindiğimizden değil bir şeydede kafamız rahat olsun uzaktan izleyip duralım , ne olsa içindeyiz , biraz durup etrafı süzelim daha sonra hangi tarafta olduğumuza net karar verelim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ukrayna taraf olmaya çalışırken bertaraf oldu.

      Sil
  36. Selam Hocam,
    Siz bilirsiniz, Hititler de böyle bir o tarafa bir bu tarafa döner miydi?
    Hititler kendilerini Çin birliğine mi, yoksa Batı taraflara mı yakın görürdü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hititler, Anadolu Birliğini kurmuşlardı. O nedenle de süper güç olmayı başardılar.

      Sil
    2. Yanlış bir soru. Hititler yaklaşık (Ortalama) 4000 sene önce yaşadılar o zamanlar Çin mesafesindeki ülkelerle işbirliği düşünülemezdi. Buna rağmen Hitiler savaştıkları Eski Mısırla dahi anlaşma yapmışlar ve 5 büyük krallık liginin kurulmasına öncü olmuşlardı. - Murat Tokgözlü

      Sil
  37. Hocam örnek alınacak ülkeler hangileridir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim kafamdaki modele uygun bir örnek yok ama en yakın olanı kuzey ülkeleri diyebilirim (İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka.)

      Sil
  38. Hocam merhaba konudan bağımsız olarak sormak istediğim bir soru var. Para arzını arttırmak paranın dolaşım hızını arttırır mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer ülkede enflasyon varsa artırır yoksa fazla etkilemez.

      Sil
  39. Bazı toplum değerlerini zorlamamak lazım.
    Ülke insanının tercihi de böyle genelde.

    Kuzenim FETÖ okulu ile orta asyaya öğretmen diye gitti.
    Aile içinde dini ve türklüğü yayıyor diye pek sevildi, hala da sevilir.
    Yakın ailem keşke imkan olsa da yanına gitsek derlerdi.

    Ben ise batı ülkelerinde iş buldum.
    Bana iğreti bakarlar, kimse de gelelim demez.
    Beni de kayıp kişi olarak anarlar, yazık oldu derler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gençlerin %70’i yurt dışına gitmek istiyor, hiç Kırgızistan’a gitmek isteyen görmedim. Hepsi batıya gitmek derdinde. Çevremde oğlum/kızım Tacikistan’da çalışıyor diye övünen aile de yok ama ABD’de, Almanya’da falan iyi bir işi olan çocuklarını iftiharla anlatan çok. Sizin aile TR açısından iyi bir örnek değil sanırım.

      Sil
  40. Hindistan ve Pakistan demokrasi geleneği olan ülkeler. Çin’in demokratikleşme yolunda atacağı adımlar bu bloktaki diğer ülkeleri de olumlu etkileyebilir. ABD-Kanada-Avustralya-Y.Zellanda-İngiltere 5’lisi bu ülkeler ile birlikte Uzakdoğudaki geleneksel dostlarını Japonya-G.Kore gibi diğer küçük ülkelerin bir araya geldiği yeni bir ekonomik işbirliği ve savunma ortaklığı olabilir. Avrupa ve Rusya’nın dışarda bırakıldığı yeni bir ittifak. Ben gidişatın daha çok bu yönde olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  41. 2020-30 donemi bizim gibi herhangi bir ekonomik bloga ait olmayan ulkeler icin cok zor gecicek. AB'ye girmeye calistik, elimizden geleni yaptik ama Almanya-Fransa bloklayinca olmadi. Ortada kalmaktansa herhangi bir tarafa ait olmak daha mantikli gorunuyor. Biz Bati toplumu degiliz, bunu Avrupa Birligi'nde yasayan biri olarak soyluyorum. Buraya biz Isvicre gibi olsak bile giremeyiz onyargilardan dolayi. Bu orgut hakkinda cok bilgim yok ama bir noktada AB ya da NAFTA gibi ticari bir bloga donusebilme ihtimali var. Ayni ABD nasil Batiyi tasiyorsa Cin de bu uyeleri cekip cevirir. Hic olmazsa icinde dostlarimiz var. Kimse bize yukaridan bakmaz, esit ve belli derecede sozu gecen bir uye olabiliriz. Bir sinerji yakalanabilirse ticaret birden cok hizli yukselir. Tabii ki Hindistan, Pakistan gibi uyelerin daha gidecekleri cok yol var ama bence kestirip atmamak lazim. Uzerine dusunmeye deger bir proje olabilir. 60 yilimizi AB'ye girecegiz diye harcadik. Artik cok vaktimiz kalmadi. Hakkimizda hayirlisi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 60 yıldır AB'ye girmek için değil girmemek için her şeyi yaptığımız ve AB'nin neden bizden uzak durduğu son dönemde ortaya dökülen rezilliklere bakınca gayet net anlaşılıyor. Devletin mafyalaştığı bir ortamda AB gibi demokrasiyi ve insan haklarını önceleyen bir birliğin Türkiye'den uzak durması gayet doğal. Üstelik ortalarda ismi dolaşan kahramanlardan ve olaylardan da anladığımız üzere bu yeni bir şey değil, 1990'lardan beri devam ediyor. Son dönemde zirve yapmış vaziyetteki bu rezillikten bizler halk olarak ancak ucundan bucağından haberliyken, gerçek boyutlarını yeni yeni öğrenirken elbette bu çürümenin gerçek boyutlarından AB ve ABD olmak üzere oyun kurucu ülkelerin gizli servisleri en ince detaylarına kadar haberdarmışlar.

      Bu iktidarın gidişini izleyecek dönemde yaşanacak bir arınma bölgedeki tüm dengeleri etkileyecek ve dünyanın Türkiye'ye bakışını tümüyle değiştirecektir. 2023-2030 dönemi için hiç endişe etmeyin, su akar yolunu bulur...

      Sil
    2. Evet gerçek bu: Biz 60 yıldır AB'ye girmemek için ne lazımsa yaptık.

      Sil
  42. Hocam ABD'nin sınırımızdaki terör örgütünü desteklemesi, AB ülkeleri ile uluslararası alanda yaşanan çıkar çatışmaları bizim hiçbir zaman Batı bloğunda yer bulmuş bir ülke olamayacağımızı düşündürüyor. Batıda tam anlamıyla yer edinmek için dış politikadaki egemenlik hakkımızdan vazgeçmemiz gerektiğini düşünüyorum.
    Ben Türkiye'nin NATO'dan ayrılıp Şangay İşbirliği Örgütüne gireceğini düşünmüyorum, bence hem ilişkilerimizde gerginliğin arttığı Batı tarafına bir göz dağı hem de tüm ülkelere iki blok arasında iletişim kurmuş ve kurmaya devam edecek olan kilit bir rol olduğumuz mesajını verdik.
    Batı ile ilişkilerimizin gerginliğini "dış politikada egemenlik haklarımızdan vazgeçmeden" düşürebildiğimiz kadar düşürmeli hem de Doğu ile ilişkilerimizi geliştirmeliyiz ki Doğu ile olan ilişkilerin uzun vadede daha önemli olduğunu düşünüyorum ayrıca Doğu ile olan ilişkiler kısa vadede de enerji dolayısıyla ekonomi için kilit rol oynamaktadır.
    Nacizane kısa - orta vade için denge politikasına devam, uzun vadede kazanan tarafta yer almakta fayda var diye düşünüyorum.
    Saygılar sunarım.

    YanıtlaSil
  43. Bu topluluğun oluşmasının en önemli nedeni batı ülkeleri ve onların agresif ekonomi ve yaptırım politikaları. Örneğin Çin’in büyümesini engellemek için bir çok saçma nedenle ABD önderliğinde Çin’e yönelik teknoloji ambargosu uyguluyorlar. Bu durum Rusya’ya karşıda aynı. Örneğin aynı ambargoları demokrasi ve insan haklarının en kötü olduğu ülkelerden birisi olan Arabistan’a uygulamıyorlar.
    Neyse, Türkiye konumu itibariyle Avrupa ile iyi ilişkiler geliştirmek zorunda, hatta AB’ye girmeli. Fakat Şangay İşbirliği Örgütü ile de ticareti ve ilişkileri iyi tutmalı. Sonuç olarak ABD ve AB’ye güvenmek ve onlara bağlı olmak çok büyük bir hata olur.
    Türkiye sağlam ve tutarlı ve dengeli bir ticaret ve ekonomi politikası ile hem AB hem de ŞİÖ’nin imkanlarından yararlanarak hızlı bir şekilde ekonomisini düzeltebilir. Fakat, hükümet bu konuda yeterli ve tutarlı politikalar takip edebilecek yeterlilikte ve öngörüşlülükte değil gibi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!