Kitaplar ve Yorumlar 2022 5
Veysel Ulusoy, Ekonominin Pusulası, Doğan Kitap, 2022
Veysel hocanın kitabı son
zamanlarda ekonomi ve Türkiye üzerine okuduğum en etkileyici kitaplardan
birisi. Kitap, konuları, ekonominin sıkıcı ve biraz üstten bakan diliyle değil
de son derecede anlaşılır bir dille ele alıp açıklıyor. Veysel hoca, çok bilinen
konuların bile az bilinen hatta bilinmeye yönlerini bulup çıkarmış ve sade bir
dille anlatmış ve ekonomi, işletme, finans öğrencileri kadar meslekten uzmanlar
için de çok yararlı bir kitap ortaya çıkarmış. Mutlaka okuyun derim.
Nimet Çakır, Güray Küçükkocaoğlu, Türkiye’de Ekonomik Büyümenin Son
Yirmi Yılı (2000- 2020): Türkiye – Çin Karşılaştırmalı Analizi, Siyasal
Kitabevi, 2022
Çakır ve Küçükkocaoğlu Türkiye
ekonomisinde büyümenin son 20 yılı ele alıp inceledikleri bu kitaplarında 29
endeksi ele alarak derinlemesine bir inceleme yapmışlar. Bu endeksler arasında
Pisa okuma endeksi, hukukun üstünlüğü endeksi, kayıt dışı ekonomi GSH yüzdesi,
küresel rekabet endeksi gibi birçok endeks var. Kitabın ilginç yanlarından
birisi de üç yıl öncesine kadar büyük çıkış yaşayan ama sonra duraklayan Çin
ile yapılan karşılaştırmalar. İlginç olduğu kadar da yararlı bir kitap olduğunu
söyleyebilirim.
Faruk Türkoğlu, Neden Geç kaldık? Dünya Yayınları, 2022
Faruk Türkoğlu çoğumuzun zihnini
kurcalayan neden geç kaldık
sorusuna yanıt arıyor. Değişim sürecini niçin başaramadığımız,
eşiğine kadar geldiğimiz bir üst lige çıkışı niçin bir türlü beceremediğimiz,
orta gelir tuzağından niçin kurtulamadığımız gibi soruları yanıtlamaya çalışıyor. Osmanlı’dan bu yana üç yüz yıldır süren çabaların niçin sonuçlanamadığının
yanıtlarını kendi görüşleri doğrultusunda veriyor. Kitapta, Türkoğlu ayrıca
nasıl yetişiriz sorusunu da yanıtlıyor. Bu kapsamlı kitabı okumanızı
öneriyorum.
Erdem Denk, 50 Bin Yıllık Dünya Düzeni: Toplumlar ve Hukukları,
Kalkedon yayınları, 2021
Erdem hoca eski uygarlıkları
inceliyor ve onların yapılarından hareketle bugünkü devletli toplumlar ve
hukuksal yapılar için sonuçlar çıkarmaya çalışıyor. Çok da iyi yapıyor. Çünkü
günümüzde geçerli olan birçok sistem binlerce yıldır biraz farklı biçimde biraz
daha ilkel olarak da olsa toplumlara yön veriyor. Devlet ne zaman ortaya çıktı
sorusuna yanıt aramak bile insanı karmaşık tarih incelemelerine, arkeolojik
araştırmalara götürüyor. Erdem Denk’in bu kitabı bu açıdan önemli bir boşluğu
dolduruyor. Okunması kolay, anlaşılması kolay bu kitabı herkes rahatlıkla
okuyabilir.
Şenol Babuşçu, Adalet Hazar, Nurettin Ellialtıoğlu, Nil Çağlar Bektaş
(editörler), Dünya Bankacılığı: Ülke Uygulamaları, Akademi yayınları, 2022
Kitap, Almanya’dan ABD’ye, İngiltere’den
Hollanda’ya, Azerbaycan’dan Ukrayna’ya, Türkiye’den Yunanistan’a kadar gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkeler arasından seçilmiş 23 ülkede bankacılık sektörünü
ayrıntılı olarak ele alıyor. Son dönemlerde yaşanan olayları, krizleri de
içerecek şekilde bankacılık sektörünün yapısını, işleyişini gelişmelere verdiği
tepkileri inceliyor. Özellikle bankacılık, finans ve ekonomi öğrencilerinin,
bankaların dünyadaki durumunu merak edenlerin okuması gereken bir kitap
olduğunu düşünüyorum.
Kendi kitap listeme ekledim hocam
YanıtlaSilHocam emeğinize sağlık.
SilHocam sizce bütçe açığı daima parasal genislemeye yol acar mi? Bunu söyleyen iktisatçılar var. Mesela bütçe açığı ulusal ve yurtdisi piyasalardan borçlanarak karşılandığında parasal genişlemeye yol açar mı?
YanıtlaSilBütçe açığı bir seferlikse parasal genişlemeye yol açmaz ama süreklilik kazanmışsa o zaman açabilir. Bu açığı karşılamak için borçlanmaya gidildiğinde piyasadan para çekilmiş olur ama bu kez o parayı kamu kesimi harcayacağı için durum değişmez. Borçlanmanın etkisi faizler ödenirken ortaya çıkar.
SilMerhaba. Sizden özel bir isteğim olacak. Bu kitap önerilerinde hep ekonomi üzerine paylaşımlarınız oluyor, yazılarınız çok akıcı ve anlaşılır dilde ilerliyor.. Bu özelliğinizi geliştirmek için çok kitap okumuş olmanız gerekiyor. Ekonomi dışında fazla bilinmeyen ve klasikler klasmanına adım atmamış kitaplardan da favori 10 listenizi paylaşmanızı rica edebilir miyim ?
YanıtlaSilTamamdır bir ara yapacağım.
SilMahfi Hocam, kitap tavsiyeleriniz için teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun
SilHocam merhabalar, kitap tavsiyeleriniz için çok teşekkürler...
SilNeden Geç Kaldık?
YanıtlaSilBana göre bir iç savaş yaşamadığımız için geç kaldık. Gelişmiş ülkelerin büyük çoğunluğu kendi toplumlarındaki anlaşmazlıkları silahlı mücadele ile çözdü. Bazen bir taraf kazandı kendi ideolojik görüşünü diğer tarafa kabul ettirdi bazen de her iki taraf oturup anlaştı.
Bizde zaman zaman iç savaş çıkmasına ramak kaldı ama askeri darbeler bu savaşın çıkmasını önledi. Şimdi hala ticarette, siyasette, sosyal hayatta ideolojik bakış açımıza göre tutum alıyoruz. Daha ucuz ve kaliteli ürün satan market yerine kendi görüşümüzdeki marketten alışveriş yapıyoruz, rakip partinin daha iyi yönettiğini gördüğümüz halde gidip kendi partimize oy veriyoruz. Sosyal medyada kendimizi haklı gösteren bir materyal bulduğumuzda üstüne atlayıp hoşumuza gitmeyenler için yalan haber diyoruz.
Biz daha iyiyi istemiyoruz daha bizden olsun diyoruz.
Osmanlı'nın dağılması büyük bir iç savaş olarak okunabilir. Tüm Osmanlı altında yaşayan etnik milletlerin Osmanlı'dan ayrılması iç savaş değil de nedir?
Silİç savaş'a ramak kaldı dediğiniz sanırım 70'ler. 70'lerdeki olay toplumun baya az, entellektüel ama görünen bir kesiminin birbiriyle çatışmasından ibaretti. Darbe anayasasının yüzde 90 civarı bir destekle kabul görmesinden de anlaşılabilir bu. Milletin çok büyük bir çoğunluğu çatışmaları izliyordu ve çatışmalar ağırlıklı olarak üniversitelerde (ki o zaman universiteyle bağı olanlar baya baya azınlıktı) oluyordu.
Türkiye'de iç savaş olacaksa etnisiteye dayalı olarak olur. Seküler-muhafazakar ayrımı iç savaşa götürmez. Kültürel ayrımlara dayalı iç savaş Türkiye'de bence olmaz. Çünkü Türkiye'deki kültürler toplumu iç savaşa götürecek kadar net ayrımlara ve özerkliklere sahip değil.
Ayrıca Türk Devleti ve toplumu bireylerin kendi kültürel farklılıklarını ifade etmelerini baskılar hatta çoğu zaman da yasaklar. Bunun dezavanjları çoktur, avantajı ise ifade edilemeyen farklılıkların kristalleşip ayrı bir kültür oluşmasını engellemesidir. En küçük orjinal fikir bile hor görülür. Bu nedenle de çatışma oluşturacak derinlikte fikirler, kültürler tam olarak ortaya çıkamaz ve iç savaş da çıkmaz. Sığ kültür vatanın bütünlüğünü korur.
Burası ağırlıklı olarak bir güvenlik ülkesidir. Dünyanın trendlerini alır ama o trendler hiç bir zaman tam olarak içselleştirmeden yüzeysel olarak alır. Sistem içselleştirmeyi büyük oranda engeller. Aksi takdirde, trendler derinlemesine alınırsa kültürel farklılıklar yeşermeye başlar ve bu da devlet için iç savaş ve bölünme riskidir
Özet olarak, işinize bakın. Kafanız çalışıyorsa, orjinal fikirleriniz varsa yurtdışına gidin. O kadar zor değil. Burda orjinal fikirler, innovasyon...vs terör faaliyetine eş değer şekilde milli güvenlik meselesi olarak ele alınır. Ama tabi devlet memuru kıvamında yaşamak istiyorsanız burası 10 numara 5 yıldız memlekettir. Bir çok sanatçısı bile, devlet memuru gibidir. Fazla orjinaliteye izin verilmez. Burası orjinaliteyi kodlayıp topluma entegre edebilecek mekanizmalara ve kapasiteye sahip değildir.
Türkiye, hayatımızın şekillendiği ülke, tüm sevdiklerimizin olduğu ülke, çok güzel insanların, çok bilgili insanların, çok naif insanların yaşadığı bir ülke, Türkiye bizim ülkemiz.
SilElimizden geldikçe insanımızı bilgilendirmemiz, bilemediklerimizi öğrenmemiz, tecrübelerimizi paylaşmamız böyle olumsuz senaryoların bertaraf edilmesine yardımcı olacaktır.
Türk insanında maddi ve manevi iç savaş ortamını hazırlayacak koşullar bulunmuyor.
^u6WQj4pQjSDANSM
Özetle: demokrasinin bedelini ödemedik. Birileri bizi sürekli kurtardı...
SilDeğerli kitap önerileriniz ve emeğiniz için teşekkürler hocam.
YanıtlaSilBu modernleşme meselesi ve “Neden Geç Kaldık” sorusu,benim de zihnimi zaman zaman kurcalayan bir konu.
Osmanlı’dan bu güne baktığımızda,önde olduğumuz dönemler de olduğunu görebiliyoruz.Mesela 15. ve 16. yy. da Osmanlı;devlet yapısı,güçlü ordu sistemi,ekonomi anlayışı ve vergi düzeniyle istikrarlı ve güçlü bir devlet görüntüsü veriyor.Ne zaman ki Batı Avrupa,coğrafi keşiflerle dünyanın uzak ve zengin topraklarına ulaşmayı becerip,o zenginliği kendi topraklarına getirmeye başarıyor,o andan itibaren sanki film kopmaya başlıyor.Takip eden süreçte Avrupa ülkeleri ekonomi anlayışı,ordu sistemi,devlet yapısı,sanayi devrimi,ticaret,sermaye birikimi,dini reformlar,eğitim reformları ile her alanda Osmanlı’dan çok daha hızlı bir değişimden geçmeye başlıyor.Tabi bu değişimde tüm Avrupalı devletlerin aynı hızda ilerlediğini söylemek zor.Yarışta öne çıkanların,daha çok okyanus ötesi sömürgeleri olan,tarımsal ve ticari ekonomiden sanayi ekonomisine erken geçebilen,merkantilist anlayışa sahip protestan batı avrupa ülkeleri olduğunu görüyoruz.
Tarihçi Emrah Safa Gürkan’ın bu konuyla ilgili bir tezi var:
“Biz(Osmanlı) geç kalmadık,Avrupa çok hızlı ilerledi.” diyor.Sizin de fikrinizi öğrenmek isterim.E.S.Gürkan’ın bakış açısında haklılık payı olabilir mi?
Sanırım bu kıyaslamayı yapabilmek için Osmanlı/Türkiye ve Avrupa dışındaki gelişimin de hızına bakmak lazım.
Zamanı biraz ileri sarıp 20.yüzyıla geldiğimizde ise geç kalmışlığımız artık ispatlanıyor.
Uluslararası sisteme bizden çok sonra dahil olan uzak doğu ülkelerinin ve eski doğu bloku ülkelerinin aldığı mesafeye bakınca,sığınacak pek fazla mazeretemiz kalmıyor.
Saygılarımla
Benim bu konuda çok net bir görüşüm var. Aslında Fatih Sultan Mehmet ile başlayan çıkış, Avrupa'da başlayan Rönesanstan 100 yıl önce ortaya çıkmıştı. Ne var ki biz bunu devam ettiremedik. Avrupa Rönesans ve Reforma girdiğinde biz çıkıyorduk. Bilimden kopuş bizi geciktiren en önemli nedendir.
SilSelam,
SilOsmanlı da bir şark toplumu, biz de. Olumsuz anlam ile algılanmasını istemiyorum, sorgulayıcı bir toplum yapısı ve liyakata dayalı yönetim mekanizması bulunmuyor. Bu günümüz konusu da değil, uzun dönemin özelliği.
Biraz aydın ve gerçekçi bir lider, bir anda hızlı başarılı olur böyle toplumlarda. Tarihte misali de çoktur, okuduk, bir adam devlet kurar, 50 yıl 100 yıl sonra batar.
Atatürk de böyle, devlet kurdu, bir anda devleti parladı. Atatürk öncesinde az kişi hakkını verir.
Kavalalı Mehmet Paşa da, modern ordu kurdu, girdiği her savaşta Osmanlıyı yendi, Konya içine girdi, Konya'da kurduğu karargah ile Kütahya ya kadar kendine bağladı. İstanbulu da alırdı. Fransız ve İngiliz ordusu durdurdu Kavalalıyı.
2. Mahmut'un kurduğu "Asakir-i Mansureyyi Muhammediyye" ordusu da tarih kitaplarında modern ordu diye geçer, ben gibi askerler iyi bilir, Batı tarafından kurdurulmuş bir ordudur.
Osmanlı ordusunun kendine hayrı yok, bari sağda solda ufak tefek devletlerin isyanlarını bastırabilsin, biz asker göndermeyelim diye büyük batı avrupa devletleri Osmanlıya kurdurmuştur. Kendiliğinden olan bir süreç de değildir.
Şark toplumunun, doğa ve sorgulamak ile ilgili bir derdi yoktur. Sorun buradadır. Şark toplumu bilir. Şark toplum insanı, ölünce ne olacağını bilir, doğunca neler yapması gerektiğini bilir, helada hangi elini kullanacağını, yemeği nasıl yiyeceğini, nasıl evleneceğini, nasıl gömüleceğini, tek doğrunun ne olduğunu, Kutsal kitabını, yaratıcısını bilir. O kadar çok bilmiştir ki, başka bir şey öğrenmeye ihtiyacı yoktur. Bıraksanız 2bin yıl öyle kalır.
Sorun bilim de değildir. Şark dünyası, İslam Halifeleri döneminde fetihlere başladığında, eski yunan medeniyetinin kitaplarını da almıştır. Bireysel çabalarla bir yerlere de getirmiştir bilimi. Sorun bilimi de sorgulamamasıdır.
Türkiye, özelindeki bir sorun değildir, Pakistana kadar giden, Hindistanın da büyük kısmını kapsayan bir sorundur. Dil, din, ırk tan da bağımsızdır.
Bu toplumlara monarşik yönetim en uygunudur. Türkiye, Cumhuriyete 90 yıl dayanabildi. Hepimiz büyüdük, Anadolu da Atatürk ün askeri yönü övülürken, getirdiği yenilikler nasıl da yerilir. Atatürk'e söylenen olmadık lafları büyürken hangimiz yakın çevremizden duymadık?
Batı dünyası sistematik yaklaşır, sorunu küçük parçalara ayırıp çözmeyi de bilir. Proje yönetim dersleri de vardır. Okullarda okuduğum din, tarih, milliyetçilik dersi kadar çalışma arkadaşlarımın proje yönetimi üzerine aldığı dersler var. Onlarla sıradan bir Türk eğitiminden çıkan genç bir olabilir mi?
Batı, şark toplumu meselesini çözmüştür. Bakın, son 20 yılda nasıl sünni hilafetini pazarlıyorlar?
Sömürülen Hindistan'a baskı malzemesi olarak nasıl Pakistan kullanılıyor? Nasıl Nato üyesi Türkler Paki ordusunu eğitiyor? Ruslara güneyden nasıl cephe açıyor?
Paki - Afgan sahasında Türk Kaşif Kozinoğlu vardı, yaşasaydı bu işlerin nasıl teknik detayları olduğunu anlatırdı.
Şark toplum düzenini Batı, bilerek ve isteyerek uzatmıştır, kontrolüne almıştır. Bu cümle ağır gelirse, şark şartlarını batı kendi lehine kullanmasını bilmiştir de diyebilirsiniz. Şark kültürünün günümüze kadar gelebilmesinde malesef Batı dünyasının politik manipülasyonları vardır. Düşünün ki, Osmanlı devletini, 1700lerin sonundan itibaren tam 5 kere yıkılmaktan ordusu ile Batı korumuştur.
A2&K7N2S5Juhj*gH
Hocam sizden inferis serisinin devamını bekliyoruz. Yıl sonuna kadar çıkar mı yeni romanınız
YanıtlaSilYıl sonuna yetişmesi zor çünkü üzerinde çalıştığım bir başka kitap var. Seneye diyelim.
SilHocam Serapis Beyi okudunuzmu?
YanıtlaSilOkumadım, ilk kez duydum ve Google'dan baktım.
Sil"Faruk Türkoğlu çoğumuzun zihnini kurcalayan ve hepimizin kendimize göre bir düşüncesi olan neden geç kaldık sorusuna yanıt aradığı kitabında değişim sürecini niçin başaramadığımız, eşiğine kadar geldiğimiz bir üst lige çıkışı niçin bir türlü başaramadığımızı, orta gelir tuzağından niçin kurtulamadığımızı ve benzer soruların yanıtlarını arıyor." Sayın Hocam, sanki bu cümle biraz düzeltme istiyor sanki. Çok selamlar.
YanıtlaSilHaklısınız çok sıkıntılı ve karışık bir cümle olmuş, daha doğrusu iyi olmamış. Düzelttim, çok teşekkür ederim.
SilSayın hocam
YanıtlaSilKonudan bağımsız olmak üzere yapılan sınav sonucunda iktisat okumaya karar verdim.Ekonomi 15 yaşımdan beri ilgimi çeken bir sosyal bilim ve 2019 dan beridir bu sitede yazılarınızı okuyorum. Vereceğiniz tavsiyeler benim için çok kıymetli kendimizi sizin gibi bu alanda bir otorite olmak için nasıl geliştirmeliyiz? İktisatçı olacaklara hayatı derecede tavsiyeniz nelerdir? Cevaplarsanız çok mutlu olurum
Saygılarımla
Bu konularda bu blogda birkaç yazı yazdım onlara bakabilirsiniz ayrıca yıl bitmeden yayınlamayı umduğum üniversitede nasıl okumak gerekir, sınavlara nasıl hazırlanılır, meslek seçimi gibi konuları kapsayan bir kitap üzerinde çalışıyorum. O kitabın sizin gibi sosyal bilimler okumak isteyenlere çok yardımcı olacağını düşünüyorum.
Silsevgili mahfi bey,
YanıtlaSildöviz rezervi olmayan bir ülke borç almadan ithalat yapabilir mi? mesela venezuelanın parası aşırı düştü ve hala düşüyor ama döviz rezervleri biraz var ve enflasyon hala artıyor bu nasıl oluyor? enflasyon mu devalüasyonu körüklüyor
döviz rezervleri biterse bankadan dolar alabilir miyiz? bankaların sattığı dövizleri mb vermiyor mu?
yunanistan vbnin döviz rezervleri o zaman niçin bitmiyor?
Diyelim faizleri arttırdık, ama yinede ithalatımız ihracatımızı geçemez ve rezervlerle finanse edilemez mi? O zaman paramız yine yavaş yavaş sonsuza dek para kaybetmez mi? diyelim borçlandık bu biriken borçları ödeyip ödeyemeyeceğimizi neye göre anlarız?
Döviz rezervi olamasa da döviz geliri varsa ithalat yapabilir. Ayrıca döviz borçlanarak da ithalat yapabilir.
SilBankaların da kendi döviz rezervleri var. Çok yüksek değil ama var. Onlar yetmeyince MB'den alıyorlar.
Faizi artırırsanız iş değişir. Diyelim ki enflasyon % 78 ve faizi de % 85 yaptık. O zaman pek çok kişi döviz talep etmekten vazgeçer hatta döviz mevduatını bozdurur TL'ye geçer. Çünkü döviz mevduatın faizi % 2 - 3. İnsanlar dövizleri satıp TL talep edince TL değerlenir kurlar geriler. Satılan dövizler rezervleri artırır, işler tersine döner.
Bunlar kesinlikle olur ama cari açık yinede yüksek olabilir çünkü Tüekiyede çoğu insan aydan aya yaşıyor. Diyelimki böyle oldu ve sadece rezervlerle karşılandı yine aynı şey olmaz mı? Borçlanmanın ise bir sınırı yok mu?
SilFaizler yükselir. Daha pahalıya borçlanırsınız. Borç alamayacak duruma gelirseniz moratoryum ilan edersiniz.
SilHocam merhaba. Beni ne olur yanlış anlamayın. Bu soruyu sorarken eğer sürçü lisan ediyorsam peşin peşin özür dilerim. Maalesef televizyonlarda zaman zaman görüyorum. Üstüne konuştuğu kitabı okumadan o kitap üzerine programlar yapan sunucular sıkça görülüyor. SİZ BURADA TAVSİYE ETTİĞİNİZ KİTAPLARI BAŞINDAN SONUNA KADAR İYİCE BİR HAKKIYLA OKUYUP MU TAVSİYE EDİYORSUNUZ? Av. Cahit Can YANIK/İSTANBUL
YanıtlaSilEvet ben okumadan kitap tavsiye etmiyorum. Aslında tavsiye ettiğimden fazlasını okuyorum ama tavsiye etmeyeceğimi yazmıyorum.
SilDöviz rezervleri biterse devlet nasıl dış borç ödeyecek? Bankalardaki dövizler zaten satılmadı mı?
YanıtlaSilBorçlanarak.
SilHocam piyasanın durgun olması dövize endeksli malların fiyatını düşürür mü?
YanıtlaSilDöviz kuru düşmedikçe zor. Ancak dövize talep düşerse kur düşer o zaman fiyatlar da düşebilir.
SilDöviz rezervleri derken hangi rezervleri kullanabiliyoruz? net rezervler kısmı mı sadece? bankalardaki ekstra rezerv nerede gözüküyor?
YanıtlaSilMerkez Bankasındaki rezervler resmi rezervlerdir. Bankalardaki rezervlerle birlikte ulusal rezervler adını alır. Merkez Bankası sitesine girerseniz orada EVDS sistemine girip ulusal rezervler yazın göreceksiniz.
Silpeki resmi rezervler bitince borçlanamıyorsan borçlarını diğerlerine el koyarak mı öderiz? sermaye kontrollerinin anlamı bu mu?
SilÖdeyemezsin.
SilSayın Hocam,
YanıtlaSilYazılarınızı büyük ilgiyle takip ediyorum. Ara ara gelen kitap değerlendirmeleriniz de zenginlik oluyor.
Bir günde kaç saat okuma ve yazmaya vakit ayırıyorsunuz?
Gece de var :)
SilGünde en az iki üç saat okuyorum. Hafta sonları daha çok.
Sizin gibi insanların olduğunu bilmek mutluluk verici.
SilSaygılar, selamlar
Hocam insanların alım gücünün azalması ev araba gibi yatırım olarak kullanılan malların fiyatını düşürecek mi?
YanıtlaSilsermaye kontrollünün amacı nedir? vatandaşın parasını bankadan çekip yurtdışında çıkarması niçin zararlı görülüyor? mb dövizleri bankalardaki dövizin teminati olduğu için rezervlerin bitmesinden mi korkuyorlar
YanıtlaSilSaygıdeğer hocam merhabalar. Geçen gün kendimi acaba bir ülke ihracata gerek duymadan kendi içinde üreterek büyüyebilir mi diye düşündüm. Sonra aklıma bir soru takıldı, örneğin x bir türk firması, bu firma bulaşık makinesi üretiyor. Üretiminde ithal girdi 60, yerli girdi 40 dolar ve çıktı fiyatı 100 dolar. Üretimlerini artırdıkça doğal olarak fiyatlar düşmeye başlayacak, 95-90-85 dolar derken fiyat hiçbir zaman 65-70 doların altına düşemeyecek doğal olarak ve bu ekonomik büyüme bir yerden sonra tıkanacak sürdürülebilir olmayacak, bu noktada sermaye ithalatı ile yeni döviz gelirleri yaratmamız gerekecek gibi gözüküyor.
YanıtlaSilKafama takılan ikinci şey ise, bu 100 dolarlık makine fiyatının %20 düşmesi için, %100 verimlilik artışı gerekmesi. Bu inanılmaz bir şey. Eğer yanlış düşünüyorsam lütfen düzeltin hocam. 40 dolarlık ithal girdi malzemesini yarı işçi ve yarı sermaye kullanarak üretmeyi başarabilirsek ancak girdi maliyeti 20 dolara düşer ve 80 dolara satabilir hale geliriz ya da 100'e satar iki katını kazanırız.
Eğer berat bey rezervleri satmasaydı da bu rezervler cari açıkla beraber zaten gitmeyecek miydi? Yoksa sattığı brüt rezervler normal şartlarda harcanmaz mı resmi rezervler olarak?
YanıtlaSilHocam merhaba sizi üniversite yıllarımda da takip ediyordum. Son sınıftayım gelecek yılki Sayıştay sınavına çalışmaya başladım. Bu süreçte bana nasıl, hangi kaynaklarla çalışmamı tavsiye edersiniz ? Sınavdaki kompozisyon bölümü için sizin yazılarını özellikle okuyorum. Bunun yanı sıra tavsiyeleriniz nelerdir?
YanıtlaSilSayanizde ufkum açıldı teşekkür ederim.
YanıtlaSilHocam kitap paylaşımlarınız için teşekkürler,sizden bir ricam var.Kitap paylaşımlarınız gibi,sizi etkileyen izlenmesi tavsiye edeceğiniz ekonomi,borsa v.b. alanlarında film,dizi veya belgesel var mı?Şimdiden teşekkürler.
YanıtlaSilBu kitap önerileri çeşitli konularda derinlemesine bilgi edinmek isteyenler için harika bir kaynak sunuyor. Hocam siz hangi konuda daha fazla bilgi edinmek istersiniz ve bu kitaplar arasında hangisi ilginizi çekti veya size en faydalı olurdu?
YanıtlaSil