Kambiyo Rejimi ve Türkiye Uygulaması
Kambiyo ve Kambiyo Rejimi
Son günlerde tartışmaların odak
merkezinde yer alan kambiyo rejimi farklı anlamlarda kullanılsa da aslında
döviz kuru rejimleri olarak bilinen ve bu blogda sıklıkla değinilen bir konu.
Buna karşılık Türkiye’de 1980’lere kadar uygulanan kapalı sisteme kambiyo
sistemi adı verildiği için kambiyo terimine atıfta bulunulduğunda sermaye
hareketlerinin kısıtlanması, dövizin denetlenmesi gibi geçmişte geçerli olan
yaklaşımlarla ilişkilendiriliyor.
Kambiyo, asıl olarak ticarette
kullanılan bir terimdir: (1) Para yerine geçen ve bir alacağı temsil eden ve
adına kambiyo senetleri denilen belgelerin değiş tokuş edilmesi. Türk Ticaret
Kanununda kambiyo senetleri poliçe, bono ve çek olarak sıralanmıştır. (2)
yabancı bir ülkedeki bir alacağın tahsil edilmesi, bir borcun ödenmesi ya da
bir yabancı ülkeden toplanan para ya da para yerine geçen taşınabilir
değerlerin başka bir yere aktarılması için yapılan işlem. Bu iki anlamı dışında
ekonomi alanında da yeni bir anlam kazanmıştır: (3) Kambiyo sözcüğü ekonomide döviz
ve efektif anlamlarında kullanılır. Döviz, dar anlamda yabancı parayı temsil
eden belgeler ve hesaplar, efektif ise nakit olarak bulundurulan ve merkez
bankası tarafından alış ve satışı yapılan yabancı para anlamında kullanılır. Bu
çerçevede bir ülke parasının, başka ülkelerin parasına dönüştürülmesiyle ilgili
işlemlere kambiyo işlemi veya döviz işlemi denir.
İki ülke parasının değiştirilmesi
için örneğin 1 USD = 14,9 TL gibi bir eşitlik kullanılması gerekiyor. Bu değişimi
sağlayan ve kısaca kur dediğimiz eşitliğin uzun adı kambiyo kuru ya da döviz
kurudur. Eskiden yabancı paralarla ilişkiyi tanımlamakta kambiyo ve kambiyo
kuru terimleri çok daha fazla kullanılırdı günümüzde onun yerine döviz ve
döviz kuru terimleri kullanılır olmuştur.
Kambiyo rejimi denildiğinde
anlaşılan konu sermaye hareketlerinin durumuyla ilgili düzenlemeler ve döviz
kurlarının nasıl belirleneceği meselesidir. Sermaye hareketleri denildiğinde kastedilen
şey bir ülkeye doğrudan yabancı sermaye yatırımı, portföy yatırımı (borsaya
yatırım gibi) ya da borç şeklinde girecek ve geri çıkacak olan yabancı paralar
ve parayla ifade edilen ödeme araçlarına nasıl bir rejim uygulanacağı
konusudur. Bu konuda iki farklı rejim vardır: (1) Sermaye hareketleri denetim
altındaysa ya da daha açık ifadeyle yabancı para ve yabancı paraya dayalı
kaynakların ülkeye giriş ve çıkışı kısıtlanmış ve yabancı para alım satımı
denetim altındaysa buna kambiyo kontrol rejimi ya da kontrollü kambiyo rejimi adı
veriliyor. Bu rejim altında ülkeye yabancı para girişi ve ülkeden yabancı para
çıkışı devletin denetimine ve iznine tabi durumdadır. (2) Sermaye hareketleri
serbest bırakılmışsa (buna da serbest kambiyo rejimi deniyor) ülkeye girecek ve
ülkeden çıkacak yabancı paralar ve döviz alım satımı, kara para denetimi gibi
konular dışında, denetime tabi değildir.
Sermaye hareketlerinin denetime
tabi tutulduğu kambiyo kontrol rejimine genellikle sabit döviz kuru yöntemi
eşlik eder. Bu yöntemde merkez bankası yabancı paralara karşı ulusal paranın
paritesini (eşitlik kurunu) belirler ve bunu savunur. Eğer belirlenen bu kur bir
süre sonra gerçek durumu yansıtmaz hale gelirse o zaman devalüasyon (ya da
revalüasyon) yapılarak kurun yeni değeri belirlenir. Bir başka deyişle bu
yöntemde kur, piyasada arz ve talebe göre değil, merkez bankası tarafından belirlenir.
Sermaye hareketlerinin serbest
olduğu serbest kambiyo rejiminde dalgalı döviz kuru yöntemi geçerlidir. Bu
yöntemde ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değerini bir otoritenin
belirlemesine gerek yoktur, döviz kurları tıpkı diğer malların fiyatları gibi
piyasada arz ve talebe göre belirlenir ve yine arz ve talebin durumuna göre
sürekli değişim gösterir.
Türkiye’de Kambiyo Rejimi ve Yansımaları
Türkiye, 1980’lere gelene kadar 1930
tarihinde yürürlüğe girmiş olan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun
çerçevesinde yönetime büyük yetki tanıyan bir sistemle sıkı bir kambiyo kontrol
rejimi uyguladı. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte dünyada Büyük Depresyon
denilen kriz egemendi. Büyük Depresyon sonrasında da kambiyo rejimi bu kanun
çerçevesinde uygulanmaya devam etti. 1980’lerin ortalarına doğru döviz
kurlarının piyasada arz ve talep kurallarına göre belirlenmesi yöntemine geçilmekle
birlikte bir yandan da müdahale söz konusu olmaya devam etti. O tarihlerde
dünyada egemen olan yöntem de aşağı yukarı aynıydı. Buna müdahaleli dalgalı kur
rejimi (dirty float) deniyor. Türkiye, 1990 yılında IMF Ana sözleşmesinin
8’inci maddesindeki koşulları tamamlayarak bu yarı denetimli rejimden sermaye
hareketlerinin serbest bırakıldığı serbest kambiyo rejimine geçti ve Türk Lirası
konvertibl hale geldi. Böylece yurt içinde yerleşik olan kişi ve kuruluşların
yurt içindeki bankalarda yabancı para üzerinden hesap açabilmeleri, bankaların yabancı
para üzerinden kredi verebilmesi, ülkeye döviz giriş çıkışı serbest bırakılmış
oldu.
Günümüzde Türkiye serbest kambiyo
rejimi içinde olmasına karşın çeşitli alt düzenlemelerle kur denetimi
yapmaktadır. Bu alt düzenlemeler arasında döviz alım satımına vergi
uygulanması, kur korumalı mevduat hesapları, ihracat gelirlerinin belirli bir
yüzdesinin merkez bankasına satılması zorunluluğu, piyasada fiyat (kur)
oluşumuna merkez bankası ve kamu bankaları eliyle döviz satışı yapılarak sürekli
müdahale edilmesi gibi uygulamalar yer almaktadır. Son dönemde bu uygulamalara
bakılarak Türkiye’nin kambiyo kontrol rejimine (piyasada kapalı kambiyo rejimi
ifadesi de kullanılıyor) döneceği yönünde görüşler öne sürülüyor ve bu görüşler
de siyasal iktidar tarafından yalanlanıyor. Yukarıda değindiğimiz uygulamalar,
kambiyo kontrol rejimine kesin bir dönüşü göstermese de yarı kontrollü bir
kambiyo rejimine girildiğini gösteriyor.
İmkânsız Üçlü Tezi Türkiye’de Çalışmıyor mu?
Günümüzdeki tartışmalardan birisi
de imkânsız üçlü ya da üçlü açmaz denilen olgunun Türkiye’de çalışıp
çalışmadığı meselesidir. İmkânsız üçlü, en basit anlatımıyla; sermaye
hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda sabit döviz kuru ve bağımsız para
politikası uygulamasının bir arada var olamayacağını öne süren bir tezdir. Bu
tezi daha anlaşılabilir bir biçimde şöyle ifade edebiliriz: Sermaye hareketleri
serbest bırakılmışsa, kur ve faiz aynı anda kontrol edilemez, böyle bir ortamda
ya ikisini de serbest bırakmak ya da ikisinden birini kontrol etmek söz konusu
olabilir. Günümüzde Türkiye’de sermaye hareketleri serbest, döviz kurları ve
faizler piyasada belirlenir görünse de merkez bankası hem faizi hem de kuru
kontrol etmeye çalışıyor. Faizi kontrol ederken piyasa faizinin çok altında bir
politika faizi belirliyor ve bankaları bu düşük faizle fonluyor. Ne var ki
merkez bankasının faizi düşük tutması kredi faizlerinin bu faiz oranının üç
katına yakın oluşmasını engelleyemiyor. Dolayısıyla faiz kontrolü yarı kontrol
gibi bir etki yapabiliyor. Merkez bankası bir yandan da döviz satışı yaparak döviz
kurunu belirli bir düzeyde tutmaya çalışıyor. Kur korumalı mevduat hesapları
aracılığıyla gelen dövizlere ve ihracatla elde edilen döviz gelirlerinin yüzde
kırkının merkez bankasına satılması zorunluluğuna karşılık merkez bankası
rezervlerinin erimesi bize piyasaya döviz satışı yoluyla müdahale edilmeye
devam edildiğini açıkça gösteriyor. Türkiye kur kontrolünü swap işlemleriyle
elde ettiği rezervlerini kullanarak yaptığı için şimdilik bir sorun çıkmıyor. Faizi,
merkez bankası aracılığıyla denetlese ve bankalara baskı yapılsa da piyasada
faiz oluşumu yine de serbest olarak yürüyor. Ayrıca kur koruması adı altında ek
faiz ödenerek ortaya çıkabilecek faiz -
kur çelişkisi de kısmen engelleniyor. Öte yandan Türkiye’ye doğrudan yabancı
sermaye yatırımı ve borçlanma gibi dış kaynaklar da eski düzeyde girmiyor.
Giren yabancı paralar daha çok merkez bankasının yabancı merkez bankaları ve
fonlarla yaptığı swap anlaşmalarıyla geliyor. Dolayısıyla bu tür kontroller tam
anlamıyla bir kontrolden çok yarı kontrol gibi etki yapıyor ve imkânsız üçlüde
öngörülen sorunları çıkartmıyor. Bu uygulamada sorun, swap anlaşmalarının
sürdürülememesi halinde ortaya çıkar.
Kuşkusuz burada konu ettiğimiz
sorunlar piyasa açısından ortaya çıkabilecek sorunlardır. Yoksa kur korumalı
mevduat uygulamasının Hazine’ye getirdiği ağır yük bütçe açısından, swap
anlaşmalarıyla sağlanan fonlar da geri ödeme yükümlülükleri açısından ciddi
sorunlara yol açacak hamlelerdir.
Türkiye, sorunlarıyla yüzleşerek onları
kalıcı biçimde çözmek yerine sürekli geçici çözümlerle ileriye erteleyerek daha
da büyütmektedir.
Harika bir yazi daha ,tebrikler hocam
YanıtlaSilBilgilendirme için teşekkür ediyoruz. Bilmediğimiz çok şey var
SilElinize sağlık
SilMahfi Bey Merhaba. Aydınlatıcı yazınız için teşekkür ederim. Söylediklerinize katılmakla birlikte ülkemizde neden bir ortak akıl oluşturulmadığını merak etmekteyim. Çok kıymetli devlet büyüklerine,ekonomistlere ve nice iş adamlarına sahip böylesi bir ülkede neden ekonominin ve ülkenin geleceği için bir şeyler yapılmıyor ve neden kimse elini taşın altına koymuyor?
YanıtlaSilSağ olun.
Silİnsanlar bunları söylemeye çekiniyor, çoğu insan durumu idare edip para kazanmaya bakıyor.
Yıllar sonra bu hafta sonu fırsat buldum, Zübük filmini izledim.
SilKemal Sunal, Zübüklerin nasıl biteceğine dair bir cümle kullandı,
önce kendi Zübüklüğümüzü bitirelim.
Zübük'lüğümüzü bitirmek yetmez, sessiz direniş yapalım, çevremizde, gücümüz altında enerjimizi bitiren, işini düzgün yapmayan insanlara tavır alalım, selamı sabahı keselim, özellikle de onlarla iş yapmayalım. Ne yaptığımızı çevremize anlatmaya gerek yok, sadece kendi küçük çapımızdaki insanları seçelim.
İşimize odaklanalım, ne yapıyorsak, en iyisini yapmaya, özellikle kendimizi geliştirmeye çalışalım, evli isek de aile fertlerimizin kişisel gelişimlerine zaman verelim. Arkadaşlarla yemek, TV dizisi-haberi, vakit alıcı boş sohbetleri keselim. İşimizi özellikle de imkanı bulursak, Batı dünyasındaki ustalar seviyesine nasıl getiririz konusuna odaklanalım.
Ülkeyi değiştiremeyiz, değiştirebileceğimiz kendimize ve çevremize odaklanalım.
İktidar partisine girin diye ülkeyi düzeltmek isteyen insanlara hep çağrı yaptım. Siyasete girin ve gücünüz yettiği kadar düzeltin diye. Siyasete de iktidar partisinden girin, rehabilitasyona orada ihtiyaç var dedim.
Ordumuzda ben gibi subaylar, belki de hep proje, askeri yönetim & teknik işler yaptığımız için siyasete işimiz gereği nötr bakarız.
Ben gibiler için siyasi partilerin hepsi aynı. Ülkemiz siyasetinde sivil insanların gözünde siyasi partileri ayrıştırmak için yapılan milliyetçilik, dincilik, kürtçülük, merkezcilik, sosyal demokrasi söylemlerine odaklanmam. Bu söylemler reel hayatın gerçeklerine dokunmayan boş söylemlerdir. Yapılan rasyonelliğe bakarız.
Askerden emekli olduğumda, 2004 yılında tanışdığım bir üniversite hocama da anlattım. Prof idi.
Bir tane ortaokul arkadaşıma da anlattım. Üniversite hocam, kendi şehrinden çevresi de vardı, iktidar partisinden bir dönem vekil oldu. Size yazarken meclis websitesinden verdiği yasa tekliflerine baktım, imza attıklarına baktım. Hayata dokunan konuları meclise getirmiş, şehrinde iz bırakmış. O olmasaydı, o şehrin insanına bazı yatırımlar hiç yapılamazdı.
Ortaokul arkadaşım, iki dönem vekil oldu. Çok sıkıntı çekti, çok ezildi, çok yalnızlığından şikayet etti. Vekilliği döneminde o zamanın parası 2 milyar, şimdiki kur ile 16 milyar verginin kullanım yükünü çekti. Epey insanın hayatına dokundu. Vekillik sonrası bakan yardımcılığı da yaptı. Vergilerimize sahip çıktığına şahidim.
Şahsi avukatımla yine aynı senelerde, yıllar önce bu konuları dertleşir anlatırdım, cesaretlendirirdim onu. 7-8 yıldan beri anca bayram seyran kutlaması için iki satır mesajlaşırız. Sivil toplum derneklerinde de gönüllü çalışmaları vardı. Yalnızlık, bitkinlik, kendinden ödün vermenin sıkıntılarından çok bahsederdi. O da şimdiki hükümetin pek göz önüne çıkmayan bakanlarından. Görevi sebebiyle bir şey olmadıysa şahsi süresiz vekaletim hala ondadır, güvenirim.
Bakanlığına yaptırmaya çalıştığı ve yaptığı işlerde olsun topluma faydalarını da izliyorum. Kimbilir o olmasa yerine oturan ne saçmalıklar yapardı.
Her üçünün de aklına ben girdim. Siz de girin siyasete. Sizler meydanı boş bıraktıkça ipini koparan sizin ve çocuklarınızın geleceğine karar verir. Teknik olarak sorumluluk görevine en yakın iktidar partisi old. için hep iktidarı işaret ederim, ülkenin demografisi belli, kimi seçecekleri belli, vekilleri ve o sözde kıymetli devlet büyüklerini seçen kişilerin elini alternatifsiz bırakın, siz devlet büyüğü olun.
Zübük ile büyük üstad Aziz Nesin tüm ülkeye anlatmış neyin ne olduğunu ben doğmadan onlarca yıl önce, Aziz Nesin'i dinleyin. Ben de ondan öğrendim.
UAfR2nH02JPQ7AdG
Siz niye görmediniz çok merak ettim.
SilSayın hocam çok güzel özetlemişiniz ağzınıza kaleminize sağlık.Sadece bir kaç sorum olacak. 1.Son yirmi yılda dış kaynakla döviz ile borçlanarak büyüme modeli uygulayan ekonomi yönetimi şu anda kur korumalı mevduatla kur çıpası uygulayarak ne tür riskleri almaktadır?
YanıtlaSil2- Kur korumalı mevduat ülke ekonomisini dolara endeksli hale getirmez mi?
3- Dolara endeksli bir ekonomi de dolar bazında küresel enflasyon (maliyet etkisi) içerideki enflasyona çarpan etkisi yapmaz mı?
Sağ olun.
Sil1. Kur koruması olarak ödenen fark Hazineden çıktığı için bütçeye yük oluşturuyor.
2. Getirir
3. Yapar ve yapıyor zaten.
Bayramda da bizi yazılarınızdan mahrum bırakmadığınız için teşekkür ederiz hocam.
YanıtlaSilEksik olmayın.
SilHocam KKM uygulaması sizce devam edebilir mi? Vazgeçildiği gün için ne düşünürsünüz?
YanıtlaSilİyi bayramlar
KKM sahipleri kazançlarını döviz cinsinden realize etmedikleri sürece döviz fiyatlamasında bir değişim olmaz.
SilTL leri bankacılık sisteminde durursa, bankaların kredi limitleri artar, enflasyon artar.
TL leri ile yatırım, alım satım yaparlarsa, enflasyon devam eder.
KKM sahiplerinin uluslar arası piyasada swift yapılabilir döviz alabileceklerini zannetmiyorum,
en fazla DTH hesabına geçerler, bu durumda da Hazine dövize endeksli kağıt çıkarır, kamu bankası aracılığı ile MB na gönderir, Hazinenin döviz cinsinden iç borcu artar.
Her durumda da siyaseten seçimlere kadar rahatmış izlenimi veren bir ekonomik ortam görüntüsü vermek isteyen hükümetin uydurduğu bir finans enstrümanıdır KKM. Böyle olunca seçimlere kadar devam eder. Seçim öncesinde vazgeçilmez.
KKM tasarruf sahibine hükümetin verdiği bir mavi boncuktur. İşe yaramış mıdır? Siyaseten işe yaramıştır. 5 aydır tasarruf sahiplerinin sesi soluğu çıkmıyor.
Gün gelir KKM sahipleri ellerine geçecek anapara + faizi dövize çevirirler. İşte o zaman dananın kuyruğu kopar.
SilHocam zaten döviz alım-satım arası o kadar açık ki KKM de paranın değerini kur karşısında korumuyor.
SilHocam merhabalar rahatsiz ediyorum sizi ama bir sorum olucakti philips egrisinde optimal nokta var midir?
YanıtlaSilOptimal saçma olmuş bu soru bişey biliyorum ben de buradayım der gibi:))
SilHer ülke için farklı koşullar için ayrı optimal noktalar olabilir.
SilDediğiniz gibi böyle gitmeyeceği için, seçime kadar sürdürmeye çalışacaklar. Çünkü böyle yapmazlarsa, piyasayı suni olarak dopingle canlı tutmazlarsa kaybedeceklerini biliyorlar. Ama hesaplamadıkları sorunlar ortaya çıktı. Her cinayette çıkabileceği gibi. Enflasyon, döviz kuru, piyasa faizi, cari açık, hayat pahalılığı hiç hesaplamadıkları yönde tepki verdi. Eskiden iktidarda kalma ihtimalleri vardı artık o da kalmadı. Suudi Arabistana gidip o kucaklamalar boşa değil. Kara deliğe, döviz lazım. Ama alacakları swap da yetmez artık, sadece makyaj olur. Erdoğan'a bu politikalarla bizi Erdoğan 'dan kurtardığı için teşekkür ederiz. Ama her halükarda pavyon faturası biz halka kaldı.
YanıtlaSilBen sana bişey diyeyim mi bak göreceksin 2023'te balkon konuşmasını yine reis yapacak çünkü vatandaş 6'lı masaya güvenmiyor
SilDoğru demişsiniz zira diktatörler seçimle gitmez.
SilTeşekkürler Mahfi Bey, tane tane.
YanıtlaSilSağ olun
SilHocam dimağınıza sağlık, KKM’den (mecburen )bir gün vazgeçileceğini
Sildüşünüyor musunuz? KKM’den vazgeçildiğinde ,esas kur hareketi çok mu ivmeli olur ?
Hocam peki tam bilmedigimden soruyorum ama Türkiye de işsizlik ve enflasyon paradoksunda ince ayar var mıdır? Varsa nedir? fikriniz varsa kısaca açıklayabilirseniz çok sevinirim vaktinizi çalıyorum kusura bakmayın tekrardan.
YanıtlaSilHükümet seçimlere işsizliğin yükselmesi ve şirketlerin batması ile girmek istemez.
SilBu durumda faizleri düşürüyor.
Düşen faiz şirketlerin yüzmesini sağlıyor, işsizliği siyaseten tolere edilebilir seviyede tutuyor.
Hükümet şirketlerin yüzmesi için hibe krediler, bir süre ödemesiz kredileri de devreye alacaktır.
Eskiden KİT'lere personel alımı ile siyasetçi bir miktar rahatlama yolunu seçerdi.
Şimdi kritik iller için kamuya ek personel alımları yapılabilir.
Düşen faiz ister istemez enflasyonun artmasını da sağlıyor.
tCu66SaYiWpmLbvO
Hocam emekleriniz için çok teşekkür ederim. Ekonomist olmayan benim için bu yazılarınız çok yararlı. Ben de bir soru sormak istiyorum. Merkez bankasının faizi olması gereken düzeyde tutmasıyla kkm uygulamasının ne farkı var? Tek sorun yükü hazineye bindirmesi mi ya da kkm nin sabit değerde olmaması yeterli etkiyi yapmıyor mu?
YanıtlaSilSelam,
SilKKM özel bir hesap.
Özelliği, dövize birikimlerini koyan tasarruf sahibi yerliler ile dövizde parasını tutan yabancı sermayeli şirketleri hedeflemesi, yani bunlara dövizden vazgeçme karşığılında yüksek faiz sunması.
MB faizinin olması gereken düzeye çıkması ise, KKM nin kapsadığı özel kesimi ve onların dışında kalan ekonomideki tüm kesimlere hitap eden bir faiz. Yani siz, ben, esnaf ve işyerlerinin bankalara başvurduğunda aldıkları kredi faizlerini de etkileyen bir faiz.
Hükümet bir nevi, ekonomi için sıkıntılı olan döviz tasarrufçusunu TL ye iterken, şirketler batmasın diye de MB faizlerini düşük tutuyor.
KKM nin sabit değerde olması yeterli etkiyi, döviz tasarrufçusuna yapmaz. Döviz tasarrufçusu döviz cinsinden karşılığını hesaplıyor.
YdaiGLqW76YDpEkH
Sayın hocam kkm ne zaman bitecek işte o zaman bankalardan doviz cikisi yunanistan gibi sınırlanacak ve kkm bitimi secimlere kalacak gibi sinyaller geliyor. Siz nasıl düşünürsünüz ? Teşkler
YanıtlaSilUmarım o aşamaya gelmeden çözüm bulunur.
SilSayın hocam çok güzel bir yazı elinize sağlık.Merak ettiğim bir konu var hocam; cumhuriyet tarihinde TL nin dolar karşısında bir önceki yıla göre değerli olduğu bir yıl oldu mu? Olmadıysa neden ?
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilOldu. 2003 - 2010 arasında bu dediğiniz bazı yıllarda yaşandı.
Teşekkürler emeginize saglık baya açıklayıcı olmus hocam. Sorunu kabul etmedigimiz sürece sorunu çözemeyecegimiz ortada.
YanıtlaSilSağ olun, evet haklısınız önce bir sorun olduğunu kabul etmek gerekiyor.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAvrupa'daki haberlere bakarsak; resesyon veya stagflasyon durumunda hangi yatırım aracı yükselir? Cevaplarsanız sevinirim. Teşekkürler...
YanıtlaSilResesyon ve stagflasyonda muhtemelen altın değer kazanır.
SilAvrupa ekonomisinin özel bir durumu var.
SilAlmanya ve AB büyümesinde dış ticaretin önemi büyük, dış ticarete bağımlılığı yüksek bir ekonomik bölge.
Dış ticareti etkileyen Rusya ya yaptırım gibi durumlar AB ekonomisini küçültür.
Savaş AB ekonomisinin küçülmesini hızlandırdı, savaş olmasaydı da başka dış ticari bir gelişim sebebiyle küçülecek veya durgunlaşacaktı.
kM66hL8OEtxwyi8Y
Mahfi bey Türkiyede yıllardır maliyet enflasyonu mu vardır talep mi? Dışarıdan dövize bağımlı olduğumuza göre tüm enflasyonlar maliyete bağlı değil mi aslında? türkiyenin cari açığı düşünerek bir ayda parasının ne kadar değer kaybedeceği bulunabilir mi? İYİ BAYRAMLAR
YanıtlaSilİkisi de var, son yıllarda maliyet enflasyonu kur nedeniyle daha ağırlık kazandı. Cari açığı düşürerek para değer kaybetmez. Tam tersine değerlenebilir.
SilPeki maliyetlerin artmasının bir sebebi de talep enflasyonu değil mi? faiz düşünce yabancı para cinsinden satılan mallara olan talep artıyor, döviz artıyor. Döviz artınca maliyetler dövizle olduğu için maliyetler dünyadan bağımsız daha çok artıyor.
SilTeşekkürler hocam yazı için. Elinize sağlık.
YanıtlaSilEsnek kur sisteminde sermaye hareketlerini dışarıya karşı serbestleştirip içeride döviz alımını yasaklasak, bu politikanın ne gibi zararları olur? Sonuçta vatandaş artan enflasyondan korunmak için döviz alıyor bu da kuru daha yukarı ittiriyor. Şirketlerin döviz alımı tabi yasaklanmamalı çünkü ithalat için döviz lazım onlara.
Sağ olun.
SilKaraborsa olur. Dövize ihtiyaç varsa mutlaka almanın bir yolu bulunur. Çözüm enflasyonu düşürmektir. Onun da yolu gerekli gereksiz yarattığımız riskleri düşürmekten geçer. Bunları Yapısal Reformlar ve Türkiye kitabımda ayrıntılı olarak anlattım.
Saygı değer hocam öncelikle aciklayici yorumlariniz icin tesekkur ederim. Bir sorum olacak size izniniz olursa. Enflasyonun her gecen gun arttigi ulkemizde gayrimenkuller deger koruyucu olarak gunden gune fiyatini arttiriyor. Enflasyonun altinda ezen orta gelir grubu icin ev sahibi olmak hayalin ötesine gecti. Sizce konut fiyatkarindaki artis devam eder mi?soz konusu artis hizi gunumuz kosullarinda modernize olmus bir mortgage krizi dogurur mu? Saygılarımi sunuyorum
YanıtlaSilSağ olun.
SilFaizler, enflasyonun altında tutulduğu, 250 bin dolarlık ev alana vatandaşlık verildiği sürece konut fiyatları artmaya devam eder. Faizler normale döndüğünde kriz çıkar.
Hocam yazınız çok açıklayıcı olmuş teşekkürler.
YanıtlaSilBirgün dışarda faizler artarsa ve bizde enflasyon devam ettikçe bu döngüde kopmaya başlar. KKM hesapları geri ödeme limitleri yükseldikçe ozaman borç almadan ortaya çıkan faiz ödemeleri oluşmaya başlar. Yani eski borcun faizi arttıkça borçlanma dan ödeyeceğiniz faizler artmaya başlar.
İşte ozaman tefeci faizin döner işler sarpa sarar. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda.
Teşekkür ederim.
SilEnflasyonun % 61,1 olduğu ve kuru belirli bir düzeyde tutmak için borçla alınan dövizlerin satıldığı bir yerde faizlerin mevduatta % 17, kredide % 35 düzeyinde olması zaten başlı başına bir kriz tetikleyicisidir.
“ Mahfi hoca yazarda okunmazmı? Ezberlenir valla!
YanıtlaSilEstağfurullah, sağ olun.
SilHocam selamlar. Ben ihracatçıların dövizinin %40ını TCMB ye satmasını sermaye kontrolünden çok dalgalı kur sistemine aykırı sabit kur cinsinden politika olduğunu düşünüyorum. Çünkü Mundell-flemming modelinde sermaye hareketleri ile kastedilen daha çok tahvil-bono hareketlerine getirilen kısıtlama.
YanıtlaSilİkisi de söz konusu.
SilHocam iyi bayramlar, aydınlatıcı yazılarınız için çok teşekkür ederiz, inanın birilerinin doğruları söylediğini görünce mutlu olur hale geldik. İzninizle bir sorum olacak. Kur korumalı mevduat sisteminin sonlandırılması noktasında geçiş süreci hakkında fikriniz nedir? Bu sistemden vazgeçildi anda doğru bir faiz politikasına geçilmez ise döviz kontrol edilebilir mi? Uygulanan yanlış ekonomik politikaların geri dönüşü hızlı mi olur ya da ciddi bir zamana mi ihtiyacımız olacaktir?
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, iyi ki varsınız ...
Teşekkür ederim.
SilMerkez Bankası eline geçen ödünç dövizlerin hepsini kuru tutmak için satıyor bu saatten sonra faiz artırılsa da çözüm olmayabilir. Türkiye artık yapısal reformları gerçekleştirmeden bu sıkıntılardan çıkamayacak noktada.
Hocam teşekkürler. Bu yazdıklarınızı bir youtube kanalından sizin üslubunuzla dinlemek isteriz. Boyle bir düşünceniz var midir?
YanıtlaSilHayır. Ben yazmayı tercih ediyorum.
SilHocam bizde okumayı seviyoruz. İçiniz rahat olsun.
SilHem KKM hem de ihracat dövizinde zorunlu bozdurma “dolaylı kambiyo kontrolü”dur.Swapları,faizle müdaheleleri,TCMB müdahele satışlarını saymıyorum.
YanıtlaSilSonuhmuzun iyi olmasını dilerim.
Evet Türkiye sermaye kontrolü yapıyor.
SilHem KKM hem de İhracat dövizinde zorunlu bozdurma “kambiyo kontrolu’demektir.Swapları,kurla müdaheleleri,döviz satışlarını(TCMB) ve özel döviz gelirleri(NHN)saymıyorum.
YanıtlaSilEkonomimizin sonunun iyi olmasıdır dilerim.
Hocam merhaba, Aydınlatıcı ve bilgilendirici yazınız için çok teşekkür ederiz. Uygulanan her yeni yöntem derde deva olmadığı için bir yenisi geliyor. Sadece zaman kazanmak ve günü kurtarmak için uğraşılıyor. Dediğiniz gibi elde yapılacak bir şey kalmadığında büyüttüğümüz, halının altına süpürdüğümüz tüm risklerle yüzleşeceğiz. Affınıza sığınarak okuyucu yorumlarında belirttiğiniz " faizler normale döndüğünde kriz çıkar " ifadesini açıklar mısınız? Hangi faizleri kastettiniz merak ettim. Teşekkürler.
YanıtlaSilEvet, Türkiye günü kurtarmaya çalışan bir yönetimle yürüyor. Kastettiğim gerek mevduat gerekse kredi faizleri. Enflasyon yüzde 61. Bankaların normal olarak mevduata % 61'in üzerinde faiz vermesi gerekiyor. Bu durumda kredi faizleri de % 70'lere çıkar. Öyle olursa hiç kimse ayakta kalamaz. Ama bu haliyle yani tasarruf edeni cezalandıran ve kredi kullananı ödüllendiren uygulama da sonsuza dek sürdürülemez.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilSayın Eğilmez her yazınız gibi yine güzel, bilgilendirici yazınız için teşekkürlerimi sunarım. Daha önce bir çok defa Grigory Petrov'un "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" adlı kitabını okudum. Ülkesinin gelişmesini ve Halkının kalkınmasını dürüstlükle yönlendirmeye çalışan ve bunu kendisine görev edinen biri. Her şeyden önce Halkın yapması gereken görevi olduğunu anlıyorum. Halk olarak bizim görevimiz, filtre, eleme işlemi dir. Öncelikle Sahtekarları, Kurnazları, Uyanıkları elememiz, filtrelememiz gereklidir. Saygın , Dürüst, Bilgili insanları ayıklamamız, elek üzerinde kalmalarını sağlamamız , diğerlerini eleyerek dışlamamız önemlidir. Özdeyişimiz "Üzüm üzüme bakarak kararır" önemlidir. Kararmış üzümleri (kötü üzümleri) ayıklayarak diğer güzel üzümlerinde kara üzümlere (kötü üzümlere) dönüşmesini önlememiz önemlidir. Bunu yapamazsak, şimdi olduğu gibi Sahtekarlar, Kurnazlar, Uyanıklar tarafından yönetiliriz. Üzümlerimizi karartmamak için Filtre, Eleme görevimizi dikkatle yerine getirmeliyiz. Saygılarımla
YanıtlaSilYukarda yorumcu yazmış, Aziz Nesin - Zübük.
SilTeşekkürlerimle
SilHocam yazı için teşekkürler. Ancak bizim sistemde piyasaya hem kredi yoluyla hemde parasal genişleme yoluyla Piyasada artan TL varlıklar söz konusu bu varlıkların döviz üzerinde baskı yapacak kısmını işlememişsiniz. Ama yinede kapsayıcı bir yazı teşekkür ederim. :)
YanıtlaSilSağ olun.
SilKKM nin gideceği yer sermaye kontrolüdür zaten !
YanıtlaSilEvet
Silmahfi bey bir şey sormak istiyorum. ekim ayında faizler 16ya inince doların değer kazancının aylık faiz oranın %16/12 yaklaşık altında olma şansı var mıydı? Eylül ayında enf 1.25ti (gerçeği 1.50 fln olsun) amerikadada 0.4 filan olsun ekimde abd biraz azalsa 0.3 olsa tr biraz artsa 1.8 oluyor tl %1.5 civarı değer kaybediyor. Ama tl faizi 1.25 civarı olsa tr enf 1.5 gelse abd enflasyon 0.3 gelse altında kalıyoe dolar artışı. yani minumum bu kadar artar. Böyle bir hesap mantıklı mdır. Saygılar,
YanıtlaSilÇok anlaşılır değil.
SilDemek istenilen ekimde tlnin dolara karşı en az ne kadar değer kaybedeceği eylül ayı enflasyonuna göre hesaplanabilir miydi? Eylül %1.25ti enflasyon ekim %1.90 filan olsa abd enflaayon yüzde 0.4 olsa en az % 1.50 değer kaybetmesi beklenebilir gibi bir hesap yapılabilir mi?
Silhocam sizce rekabetçi kur var mıdır? rekabetçi kur şayet var ise cari fazla verebilmek için mutlaka olması gereken midir?
YanıtlaSilDalgalı kur gerçekten uygulanıyorsa piyasada oluşan kur rekabetçi kurdur. Kura müdahale ediliyorsa ulusal paraya olması gerekenden fazla değer kaybettirilerek ihracatı teşvik ederek, ithalatı düşük tutmaya çalışarak bir rekabet yaratılmaya çalışılabilir. Ama bunlar sağlıklı yollar değildir.
SilHer zaman olduğu gibi çok anlaşılır kılmışsınız konuyu, eksik olmayın hocam:-)
YanıtlaSilSayın Mahfi EĞİLMEZ
YanıtlaSilDeğerli paylaşımlarınızı,katıldığınız canlı yayınları olabildiğince izlemeye çalışıyorum.
Sermaye Kontrolü denince akla neden hemen bireysel yatırımlar geliyor?Bu ülkede binlerce yabancı yatırımcı,uluslararası firma var..
Yani kurumsal hesaplar muaf mı olacak..Bir iktisatçı olarak böyle bir saçmalığa ihtimal verebiliyormusunuz?
Saygılarımla
https://youtu.be/z2bo9U-atC8?t=2553
YanıtlaSilyayınında Kambiyo'dan bahsedildi de acaba Mahfi beye mi atıfta bulunuldu diye merak edip buralara kadar geldim :)=