Özdeyişler 3

“Kurallar yalnızca yasalara saygı gösterenlere ve sesi çıkmayanlara uygulanır hale gelirse bu şekilde davranan insanlar da kendilerinin aptal yerine konduğunu düşünerek diğerleri gibi davranmaya yönelirler ve toplum giderek kurallara uymayanların çoğunluğa ulaştığı bir yapıya geçmeye başlar.”

“Osmanlı İmparatorluğu bir ümmet devleti idi. Hiçbir zaman ulus devleti olmadı. Osmanlı devletine bağlı Avrupalı krallıklar din farklılığı nedeniyle bu ümmet devletin hiçbir zaman bir parçası, bir unsuru olmamışlar, bu krallıkların halkları da kendilerini bu devletin halkı olarak görmemişlerdi.”

“Türkiye'nin düzenlemeler konusunda temel sorunu, kural eksikliği değil getirilen yasalara, kurallara uymama geleneğidir.”

“2008 krizi, üçü beş gösteren, olmayan parayla olmayan varlıkları satın almayı özendiren, ahlaksızlıktan cesaret bulmuş açgözlülüğe inmiş bir tokat gibi etki yaptı.”

“Her şey ifade özgürlüğü ile başlar. Düşünceyi ifade etmeye izin verilmiyorsa düşünceyi ilerletme imkânı da yok demektir.”

“Bugün büyük bir buluş gibi takdim edilen yap işlet devret projelerini Osmanlı yönetimi bundan 150 yıl önce demiryollarını, tramvay yollarını yaptırmak için kullanmıştı. Bunlar, bağımsızlığın iyiden iyiye kaybında rol oynamıştı.”

“Ekonomi kitaplarında matematik, konuları daha iyi anlatmak ve daha kolay anlaşılmasını sağlamak için bir araç olarak kullanılmaya başlanır ama giderek bir amaç haline dönüşür. Bir süre sonra insan, kitabı ekonomi amaçlı mı okuduğunu matematiğini geliştirmek üzere mi çalıştığını karıştırmaya başlar. Oysa ekonomi; insanın üretim, tüketim, bölüşüm, yatırım, tasarruf gibi alanlardaki davranışlarını anlamaya ve analiz etmeye yönelik basit bir bilimdir.”

“Konvertibilite, insanları para ikamesine ve o da eldeki yerli parayla yabancı para yaratabilme gücüne kavuşturdu. Bu gelişme para politikası yürütmenin eskisi kadar kolay olmadığı anlamına geliyor.”

“İnsanların sınav kazanma amacına dönük olarak yetiştirilmesi çok yanlıştır. Çünkü o zaman sorgulama, analiz yapma yeteneği gelişmiyor, sadece ezbercilik gelişiyor. O da bir süre sonra unutulup gidiyor, geriye bir şey kalmıyor.”

“Ekonomi kitaplarını okuyan herkes ilk anda dünyadaki bütün ekonomik krizleri çözebileceğini düşünür. Okuduklarını sindirmeye, bunları yaşama uyarlamaya başlayınca, okuduklarının yaşamdan kopuk olduğu düşüncesine kapılır ve hayal kırıklıkları yaşar. Bir süre sonra orta yolu bulur ve birden çok hedefe aynı anda ulaşmanın zor olduğunu, ekonominin aslında bu tür çoklu hedeflere ulaşmada tercih yapmaya yarayan bir disiplin olduğunu kavramaya başlar. O anda mutlak doğrular yerini göreli doğrulara bırakır.”

“Bilim merak ve sorgulamayla, inanç kabulle başlar. Merak etmezseniz analiz yapıp olayın içyüzünü anlamaya çalışmazsınız. O zaman size söylenenleri ezberler ve aklınızın süzgecinden geçirmeden kabul etmeye başlarsınız.”

“Türkiye, son kırk yılda risklerini düşürmeye değil faizi düşürmeye odaklandığı için enflasyon sorununu çözemedi.”

Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık hocam, bir önceki yazınızdaki yorumu dikkate alarak başlığınızı değiştirmişsiniz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğru bir öneriydi.

      Sil
    2. hocam allah aşkina sizin ve sizin gibi saygideger liberal iktisatçılarin osmanliyla alip veremedigi nedir? Osmanlı gayet de ulus tanımına uymuştur. ulus kelimesinin manası; siyasal olarak örgütlenmiş biçimde ve belli bir toprak üzerinde bir arada yaşayan, ekonomik yaşam, dil, tarih, ruhsal yapı ve kültürel özellikler yönünden ortaklık gösteren en geniş insan topluluğudur. osmanlı eğer dini bir baskı dikta etseydi elinin altındakileri de kaybederdi. Allah aşkına dinsiz mi yaşayip değerlendirelim her seyi. Bugün dünyayı zorla yöneten siyonist güçler kudüsü elde etmek için dünya savaşı çikardilar. bu da bir din değil mi? son derece sofistike bir uluslarbirliği olarak gördüğünüz insanlar bunu yaptı. Çok saygi duyuyorum size ama biomediğiniz konularda çekimser olmanızi tavsiye ediyorum. siz iktisatçisiniz. başka bir şey degil

      Sil
    3. 1. Ben liberal değilim. Hiçbir görüşe bağlı değilim. Hepsinin doğruları ve yanlışları olduğu için körü körüne bir görüşe bağlanmam.
      2.Osmanlı asla bir ulus devleti değildi. Bu konuda yazılmış tezleri inceleyin.
      3. Benim iktisatçı olmam entelektüel olarak tarihle ve diğer konularla yakından ilgilenmeme engel oluşturmaz.

      Sil
    4. Bu ülkede yanlış yanlış demek vatan haini anlamına geliyor hocam ne söyleseniz boş

      Sil
  2. Kaleminize sağlık sayın hocam. Yazılarınız her zaman sade anlaşılır ve bir o kadar da yoğun bilgi içeriyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam ekonomiyle alakalı sorum olacak:
      Mevcut durumda emtia kaynaklı, arz enflasyonu varken, dolar sabitken.
      Faiz arttırmak ne işe yarar.
      Emtia enf. bitmedikçe.
      Sorun talep kaynaklı değil bence.
      Tüm dünyadaki arz sıkıntısı bitmeli.
      Tüm dünya talebi baskılarsa, belki.
      Bizde kim, düşük faiz deyip, kredili ev, araba alıyor.
      Kredili satış rakamları ortada.

      Sil
  3. Hocam bir tek aşağıdaki özdeyişinize katılmıyorum zira açgözlülük yapan CEO'ların çoğu şirketleri devlet tarafından kurtarılırken akıl almaz primler aldılar ve kimse hapis yatmadı bildiğim kadarıyla. Pandemide olduğu gibi zenginlerin büyük kısmı daha zengin olurken krizler hep orta ve alt sınıfı vurdu hatta gidişat o ki orta sınıf kalmayacak dünya genelinde.
    “2008 krizi, üçü beş gösteren, olmayan parayla olmayan varlıkları satın almayı özendiren, ahlaksızlıktan cesaret bulmuş açgözlülüğe inmiş bir tokat gibi etki yaptı.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. CEOları kastetmedim. Tokat bu duruma göz yuman devletlere indi.

      Sil
  4. “Bugün büyük bir buluş gibi takdim edilen yap işlet devret projelerini Osmanlı yönetimi bundan 150 yıl önce demiryollarını, tramvay yollarını yaptırmak için kullanmıştı. Bunlar, bağımsızlığın iyiden iyiye kaybında rol oynamıştı.” Tam da bu konuyla ilgili, tarihi konular olmadan, sadece rakamlar ile kaç yılda, nasıl battığımızı anlatan, bir video ve yazı hazırlayabilirmisiniz? 🤔😊

    YanıtlaSil
  5. Hocam,

    Elinize sağlık.

    İkinci cümledeki İmparatorlukların ümmet olması konusu zihnime takıldı, ümmetten ziyade imparatorluk gücün, faydanın ve kaynakların bir şekilde paylaşımının bir arada tuttuğu topluluk gibi geldi?

    Asker gözüyle bakıyorum tabi ki.

    Osmanlı, hristiyan'dan daha fazla sayıda müslüman katletmiştir savaşlarında.
    Şimdiki savaş bölgeleri olan Kırım ve Sivastopol, Bulgaristan, Sırbistan, ortalama olarak Anadolu'nun günümüzdeki en ümmetçi şehirlerinden daha fazla Osmanlı idaresinde kalan yerler. Bir nevi onların güdümündeki Osmanlı devleti Anadoluyu fethetti.

    Keza, Osmanlı bürokrasisindeki paşalardan katiplere kadar olan devleti ayakta tutan kesim içindeki devşirme balkan çocukları sayısı yine Anadolu çocuklarından daha fazla.

    Ben Trakyadan Anadoluya doğru gezmeye başladığımda, kentli Türkler İslam ümmetinden çok, kendilerine müslüman adı veren Ortadoks Hristiyanlarına benziyorlar. Ümmetleşme, Iraq ın ve Suriyenin orta kesimlerinden güneye doğru inmeye başladıkça artıyor. İç Anadoluyu, güneydoğu ya doğru geçtikçe de feodalleşme artıyor gibi.

    Çok az kişi bilir:

    Yıldırım Bayezid, Timur ile savaştığında, ordusunu 3 kola ayırdı. Sol kol ağırlığı Sırp askerlerinden oluşan Sırp prenslerin yönettiği şövalye ve askerler.
    Sağ kol ağırlıkla Anadolu ve Doğu Anadolu Türk, Tatar birlikleri. Merkez ise Osmanlı kendi paralı Sipahi ve Yeniçeri birlikleri.

    Savaş esnasında Timurlenk ordusuna karşı kazanımları sadece Sırp birliklerinin olduğu Sol kol kazanmıştır. Savaşın ilk günü, Sırplar, Timur ordusunu
    geriye püskürttü, savunmaya geçti. Savaşın sonraki günü Sağ koldaki Türkler ve Tatarlar taraf değiştirip savaşmadan Timur tarafına geçince, Bayezid Han,
    Sırp askerlerinin bir kısmını sağ kanada aktardı, ordusunun sol kanadını zayıflattı. Timur merkeze de saldırıp, kaybedeceğini anlayına Bayezid Han, kendi oğlunu bile Sırp
    prenslerine emanet edip savaş alanından kaçırttı. Hatta Ankara savaşı öncesi ve savaş esnasında, Yıldırım Han'a en uygun askeri taktikleri de Balkan
    teba vermiştir, Yıldırım uygulamamıştır.

    Kilit tarihteki kilit bir savaş old için tarafların davranışlarını açıklamak için yazdım.

    Savaştan 50 yıl sonra gelen Fatih de pek ümmet kafalı adam değildi, hemen kendini Hristiyanların hamisi ilan edivermişti, dini aynı şimdiki Türk
    hükümetinin yaptığı gibi ahaliyi yönetmek için kullanırdı.

    Fatihten de 40 yıl sonra gelen torunu Yavuz hilafeti alıp hemen kendini Müslümanların hamisi ilan ederken; nasıl dedesi Fatih kundaktaki kardeşini
    öldürmüşse, Yavuz da ihtiyar babasını tahttan indirip zehirletmiştir( evet biliyorum çok tartışma var). Bu iki kilit imparatorun davraşını da pek dinle diyanetle
    bağdaştıramayız. (Keza aynı toprakları bunlardan 1000 yıl önce yöneten imparator Konstantin de öyle, askeri güç için dini kullanıverdi.)

    Bana, ümmetçiliği şark'ı yönetmek için İngilizler kullanmış, teba elden gitmesin diye son demlerinde Osmanlı da bir şekilde adapte etmiş elir.

    Yorumlarımda, Batı istihbaratı Türk siyasetini yönlendirir dememin kökeni de İngilizlerin ortadoğudaki ümmetçi yatırımlarına dayanır.
    Osmanlı sonradan, şarkı elinde tutmak için ümmetçiliği kullanmaya çalışmıştır ama tabi başkasının patentli üretimi olan bir toplum dizaynı doğası gereği
    Osman'ın işine yaramadı.

    Ümmetin ne old Afganistan, Pakistan ve Hindistan müslümanlarından gördüm. Türkiye'dekinin ümmet ile alakası yok.
    Türk imamın ardında namaz kılınmaz diye fetvaları bile vardır.

    Okuyucular bana kızacaklardır ama kendilerine ne kadar müslüman deseler bile müslümandan çok, ortadoks hristiyanı kültüründedirler.
    Bunlardan ümmetçi çıkmaz.

    Emekleriniz için çok teşekkürler.

    oe927fcjyf0TzwVv

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devşirme dediklerimiz müslüman yapılan hristiyan veya yahudi çocukları. Yani bu çocuklar kendi dinlerinde serbest bırakılarak devşirilmiyor.
      Osmanlı savaşlarını daima cihat için yani Müslümanlığı yaymak için yapıyor.
      Osmanlı toplumunun çekirdeğini oluşturan Türklerin adı bile geçmiyor. Yani milliyetçilik yok. asıl olan İslam.
      Yavuz Sultan Selim'den itibaren padişah aynı zamanda İslam Halifesi yani Hz. Muhammed'in vekili, İslam ümmetinin yol göstericisi.
      Bütün bunlar Osmanlı'nın bir ulus devleti olmadığının bir ümmet devleti olduğunun bir başka deyişle Türk milliyetçiliğinin değil İslam ümmetçiliğinin hizmetinde olduğunun net kanıtlarıdır.

      Sil
    2. Osmanlı’nın devşirme sisteminde yahudi çocuklarının devşirilmediğini okumuştum Hocam.Gerek şehir kültüründen gelmeleri gerekse de dini nedenlerle devşirilmiyorlardı diye biliyorum.Ağırlıklı olarak taşralı ortodoks hristiyan ailelerinin çocuklarının devşirildiğini biliyorum.

      Sil
    3. Selam Hocam,
      Değerli cevabınız için çok teşekkür ederim.

      Ben, Osmanlı sisteminde dinin halkın kaynaklarını gönüllü olarak savaşlara vermesini sağlamak için kullanıldığını düşünürüm.

      Kritik tarih olarak verdiğim 1402 Ankara Savaşında, devşirmeler henüz Osmanlı bürokrasisinde büyük yerlere gelememişlerdi, sistem yeni idi.

      Devşirme sistemi, esasen Ankara Savaşından çok sonraları, 2. Murat tarafından kurallara bağlandı.

      Fatih'i misal vermemin sebebi de, babası 2. Muratın kurallara bağladığı devşirmelerin yönettiği devleti tanıyan, öyle bir devleti yöneten ilk padişah olmasıdır.

      Batılı Hristiyan köylülerin çocuklarından faydalanırken, sözde Müslüman yapılan bu çocuklar Doğu ahalisine de şirin görünmüştür. Meşhur devşirme Sokullu Mehmet Paşa'da keza iski dinini ve ailesini hep gözetmiştir.

      Aynen dediğiniz gibi, Türk (veya Anadolu) insanının bürokrasideki etkisini de kırmışlardır. Bu kırmaya milliyetçilik diyemeyiz, ama bürokraside Anadolu ahalisinin temsiliyeti diyebiliriz, Türk (daha doğrusu Anadolu) temsiliyetini devşirmeler eritirdi. Milliyetçilik tabirini kullanabilmek için Osmanlının son yıllarına, 1800 lerin ilk yarısına, Ziya Gökalp gibilerini etkileyen vakalara gelmemiz lazım ki çok uzak tarihlerdir.

      Devşirme sistemi Osmanlıya yükselirken faydalar getirmiştir. Hem müslüman ahaliyi savaşlarda ölmeye zorlamış, hem Batı ahalisi çocuklarının devleti idare edebilmesini sağlamıştır.

      Dikkat buyurursanız, devşirmelerin yönettiği Osmanlı, Anadolu çocuklarını devlet bünyesine ciddi miktarlar ile almayarak, Anadolu'ya yatırımların yapılmasını engellemiştir, Anadolu ahalisini asker olmaya zorlamıştır.

      Anadolu halkının, istekleri törpülenmiş, yatırımlar yapılmamış, devlet kaynakları Anadoluya akmamıştır.

      Anadolu, son 700 yılın en büyük ekonomik yatırımlarını, kendi kendini idare etmeye başladığı Cumhuriyet dönemi ve Atatürk ile almıştır.

      Bir başka açıdan bakınca da, Bosnalı Katolik aileden gelen Kuyucu Murat Paşa gibi devşirmeler de, Anadolu halkının isyanını en sert şekilde bastıran kişilerdendir.

      Yorum yazılarımda, ordumuz içinden çıkan sözde milliyetçi darbeci devşirme albay ifadesini kullanırım. Albayın siyasi hayatına bakarsanız, bu haftaki bir yorumda dile getirmiştim, tıpkı Osmanlı devşirme paşaları gibi, Anadolu halkının aydınlar tarafından üretilen bilgiye erişim kanallarını kapattığını görürüz. Albaya devşirme dememin sebebi de Anadolu halkını modern dünyanın ürettiği bilgiden tamamen kopmasını sağlayacak yatırımlar yapmış olmasıdır. Ki, siyasi hareketleri ile anılan Ocaklarına gittiğinizde konuştuğumuz gençlerden görürüz.

      Hasılı kelam, Osmanlı düzeni, diğer imparatorluklar gibi, fırsatçı, faydacı bir yaklaşım ile İslam olgusunu siyaseten kullanmış, ümmetçiymiş gibi davranmıştır. Şeyhülislam'lık makamı da devletin işine gelen ile ümmetin kabul edeceği arasında bi nevi köprü görmüştür. Ebussuud Efendinin, ümmete yasak, devlete lazım olan faizi arka kapıdan onaylaması gibi. ( Günümüz hükümetinin faize karşıymış gibi yapıp, arka kapıdan faizi yükseltmesi gibi.)

      Yorumda belirttiğim gibi ümmetçiliği Afganistan, Pakistan ve Hintli gruplar arasında görürüz. Yereldeki sözde şeriatçı şeyhlerin kontrolündeki bir mahkeme mekanizması şeriat adına kararlar verir, kırbaçlar, taşlar, elini keser, zenginse para ile serbest bırakır gibi.

      Osmanlı ise, ümmetçi tarikatların devlet genelinde hukuk sistemine erişimini tatlı/sert kısıtlayıp, kendine(şeyhülislamına) bağlı kadıları ile hukuk sistemini uygulamıştır.

      Osmanlı için ümmetçiliği de kullanan (fırsatçı) bir yapı diyebiliriz.

      wY8511VuE2Y14d6p

      Sil
  6. Madem halkımız finansal olarak okur yazar değil, niçin kendilerini korumak için dolar almaları gerektiğini biliyorlar? eksi faize geçildiği anda kur fırlıyor

    YanıtlaSil
  7. PARTİİÇİ DEMOKRASİ-GENEL DELEGE SEÇİMİ
    Sistem tartışmalarının gündemde olduğu şu günlerde demokrasi için en büyük engel olan içerisinde demokrasi olmayan partilerin yapısını da tartışmalıyız.sonuçta küp içindekini sızdırır
    partilerin içinde demokrasi olmassa ülkede nasıl demokrasi olacak.Partilerde bir lider ve genel merkez sultası vardır.Bu da siyasi partiler yasasından kaynaklanmaktadır.bu durum düzelmeden yapılacak demokrasi veya sistem tartışmaları bizi bir sonuca ulaştırmaz
    partilerin işleyişinde en temel yapı olan delege sistemi yanlıştır.bugün mahallelerden başlayarak ilçe,il ve genel kongreleri şeklinde bir seçim sistemi vardır.Gerçekte hepimizin bildiği genel başkanın delegelerinin genel başkanı seçtiği kapalı sistem vardır.partilerin üyeleri mahalle delegelerini seçer daha doğrusu delege ağalarının, ilçe başkanlarının ellerine tutuşturduğu listeyi sandığa atarlar.üyelik gönüllüdür
    pekala üyeler partilerin delegelerini seçme hakkını kimden alırlar.işte burada seçmenler ile üyeler arasında bir vekalet ilişkisi yoktur.halbuki partilerin finansmanını devlet yardımı adı altında bütün seçmenler yapar .partiler yerel yada merkezi yönetimlerde seçmenlerin vergilerini harcama yetkisine sahip olurlar.
    Bu nedenle bütün seçmenler oy verdiği partilerin doğal üyesidir ve delegeleri seçmenler seçmelidir.delege seçimi genel seçimler gibi bir vatandaşlık görevi olmalıdır.partilerin iç işleyişinin demokratik olması zorunluluk olmalıdır.önerim partilerin delegelerinin genel bir seçimle seçilmesidir.
    GENEL DELEGE SEÇİMİ (GDS).
    Ortalama 300 seçmenin oy kullanacağı her sandıktan 10 delege seçilmesidir.her %10luk dilim 1 https://t.co/IOAmRHwQU8ık oylar küçük partilere kalır.isteyen her seçmen oy kullanacağı sandıktan e devlet üzerinden aday olacağı partiye 100TL bağış yaparak aday olabilir.
    seçmenler 3 adaya oy verebilir.farklı partilerden adaylara da oy verebilir.böylece ülke çapında 200 bin sandıktan 2 milyon delege seçilir.Bu delegelerin 3 görevi olur.
    1 partilerin yönetimlerini seçerler.
    2 partilerin adaylarını seçerler.
    3 referandumlarda oy kullanırlar.
    Partilerin örgütlenmeleri mahallelerden başlayan bir yapıyla olmalıdır.parti meclisi üyeleri mahallelerde delegeler tarafından genel seçim ile seçilmelidir. Mahalleler ortalama 10 bin seçmenden oluşacak şekilde birleştirilir yada bölünür.
    Parti meclisi mahalle,ilçe,il ve genel merkez düzeyinde 5 komisyondan oluşur.1-adalet ve emniyet 2-eğitim 3-sağlık 4-ekonomi 5-sosyal hizmetler.mahallede herbiri 5 er kişiden oluşan 5 komisyonda 25 parti meclisi üyesi olur.delegelerin yaklaşık %4 üne karşılık 1 parti meclisi üyesi seçilir.
    Böylece yaklaşık partilerin 5 komisyonda ülke çapında toplam 150 bin parti meclisi üyesi olur. Partilerin genel merkezleri komisyon üyelerinin her komisyon için seçeceği 5er kişi ve genel başkanlık, dışişleri ve savunma komisyonlarından oluşacak toplam 40 kişiden oluşur
    partiler bu yapılarıyla mahallelerden başlayarak vatandaşların gerçek sorunlarına çareler arayan bir sisteme kavuşur.siyaset din ,laiklik,türk,kürt kısır tartışmalarından çıkar ve seçmenlerin problemlerini çözmeye çalışan bir yapıya kavuşur.partilerde tabandan başlayan seçimle genel merkeze doğru giden bir yapılanma lider sultası ve tek adam düzenini bitirir. “partilerde adayları kim belirlerse partinin sahibi odur.”demiş bir abd li siyaset bilimci.
    bu sistemde partilerin sahibi millet olur.adayları milletin delegeleri belirler.sistem tartışmalarına buradan başlamak gerekir.gömlwğin ilk düğmesi partiiçi demokrasidir.ilk düğme yanlış iliklenirse iki yakamız biraraya gelmez.bugün yaşadığımız problemlerin sebebi partiiçi demokrasinin olmamasıdır.bugünkü yapılarıyla partilerin milletin problemlerine çare olmasını bırakın kendileri problem haline gelmiştir.siyaserçilerin denetimi seçimden seçime değil düzenli olarak delegeler ile yapılacak referandumlar ile sağlanır.önemli problemlerde suriyeliler meselesi,kanal istanbul,borçlanma gibi son sözü delegeler söyler.temel hak ve özgürlükler,seçim

    YanıtlaSil
  8. “Ekonomi kitaplarını okuyan herkes ilk anda dünyadaki bütün ekonomik krizleri çözebileceğini düşünür. Okuduklarını sindirmeye, bunları yaşama uyarlamaya başlayınca, okuduklarının yaşamdan kopuk olduğu düşüncesine kapılır ve hayal kırıklıkları yaşar. Bir süre sonra orta yolu bulur ve birden çok hedefe aynı anda ulaşmanın zor olduğunu, ekonominin aslında bu tür çoklu hedeflere ulaşmada tercih yapmaya yarayan bir disiplin olduğunu kavramaya başlar. O anda mutlak doğrular yerini göreli doğrulara bırakır.”

    Bu söz aslında bir insanın doğumundan ölümüne sadece ekonomi değil tüm toplumsal sorunlara yaklaşımını ifade etmiş.

    YanıtlaSil
  9. Siyasetçi sizce hangisini seçer hocam. Uzun vadede ekonomik iyileşme sağlayacak ama oy kaybettirecek adımlar mı yoksa kısa vadede oy kazandıracak adımlar mı? Cevabı herkes biliyor. Dolayısıyla asla çözüme gidilemiyor.

    YanıtlaSil
  10. Hocam, teşekkürler, uzun zamandır üzerinde düşünmüş olduğum tüm konulara değinmişsiniz, ADALET, ÖZGÜRLÜK, SİYASET, EĞİTİM VE EKONOMİ tbrkler devamını bekliyorum hocam.

    YanıtlaSil
  11. “Bilim merak ve sorgulamayla, inanç kabulle başlar. Merak etmezseniz analiz yapıp olayın içyüzünü anlamaya çalışmazsınız. O zaman size söylenenleri ezberler ve aklınızın süzgecinden geçirmeden kabul etmeye başlarsınız.” Paragraf çok önemliydi Hocam. Özgür düşüncenin önündeki engel her şeyi çürümeye götürür.

    YanıtlaSil
  12. Güzel tespitlerinizin için teşekkür ederiz hocam.

    YanıtlaSil
  13. Mahfi bey iyi bayramlar..benim sorum hazine iflas ederse, bu kamuoyundan gizlenip ötelenebilirmi?hukuki şeyini sormuyorum tabi halkla ilişkiler kısmını soruyorum :) bir ikinci sorum ilk sorumla bağlantılı: bizim halâ 10 yıl önceki yunanistan yada arjantin&venezuela gibi olmamızı önleyen şey nedir,tek bir sağlam şey,işte şudur deyin:nedir yani o sebep?merakım şundan ne yunanistandaki turizm,adalar&gemi filosu..ne venezueladaki petrol,madenler kolombiya tarafındaki haşhaş tarlaları..ne arjantindeki tarım&hayvancılık ve futbol endüstrisi..bunlar bizde yok..ee bizi bunların üstüne çıkarıp farklı yapan nedir,arıyorum cımbızla çekip çıkarmak için bulamıyorum,işte tam da onu size soruyorum?beş yıl önce olsa işte petkim,rafineriler,bursadaki otomotiv,kocaeli-istanbul arası yol üstündeki sanayi filan derdim.onlar bile bitmek üzere maliyetleri kurtarmıyor çünkü, yarım vardiya çalışıyor herkes kimse farkında değil basında yok.türkiyede basın haber yapmıyorki algı pompalıyor sadece.hadi yandaşları geçtim muhalif medyada öyle.orda bile sadece 6lı masa,siyah mersedesten inip iftarın yapılacağı parti binası kapısındaki itici&nefret uyandırıcı tokalaşmalar,pazar tezgahlarındaki yarım kilo 40tl etiketleri,pahalılık&geçim sıkıntısından başka haber yok,çıkın bir bakın başka ne oluyor?inanın yılbaşından beri gazete okuyup haber bile seyretmiyorum tvde.işte sosyal medya,siz ve birkaç blog,youtube da birkaç takip,o kadar..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!