Enflasyon Dosyası

Enflasyon Nedir, Nasıl Ölçülür, Kaynakları ve Çeşitleri Nelerdir?

Enflasyon; çeşitli mal ve hizmetlerin fiyatlarının, aile bütçelerinde yer alan kullanım ağırlıklarına göre dâhil edildiği bir sepetin aylar itibarıyla değerindeki değişimle ölçülür. Bu sepete endeks denir. Endeksin genel düzeyinin sürekli olarak artmasına enflasyon denir. Bir başka tanıma göre paranın satın alma gücünün belirli bir dönemde düşmesine enflasyon denir.  

Enflasyonu ölçmekte kullanılan başlıca iki sepet (endeks) vardır: (1) Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) ve (2) Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE.)

Tüketici fiyatları endeksi (TÜFE); belirli bir dönemde (genellikle ay ve yıl) tüketicilerin satın aldığı mal ve hizmetlerin, aile bütçesindeki ağırlığına göre (anketlerle belirlenir) bir sepette toplanmasıyla oluşturuluyor. Her ay bu sepetteki mal ve hizmetlerin fiyatları derleniyor ve sepetteki ağırlıklarıyla çarpılıp toplanarak bir endeks sayısı elde ediliyor. Sonra bu sayıdan bir önceki ayın endeks sayısı çıkarılıp fark yine bir önceki ayın endeks sayısına bölünerek o aya ait enflasyon bulunuyor (Birinci ayın endeks sayısının 100, ikinci ayın endeks sayısının 103 olduğunu varsayarsak ikinci aya ait aylık enflasyonu yüzde 3 olarak hesaplarız. 12 ay sonra endeks sayısının 121 olduğunu varsayarsak 12 aylık enflasyonu da yüzde 21 olarak buluruz.)

Üretici fiyatları endeksi (ÜFE); belirli bir dönemde (genellikle ay ve yıl) ülkede üretilen ve satışa konu olan ürünlerin, üretici aşamasındaki fiyatlarını karşılaştırarak fiyat değişikliklerini ölçen fiyat endeksidir. ÜFE’nin TÜFE’den iki önemli farkı vardır: (1) TÜFE, fiyatların tüketiciye satış aşamasında derlenen, bir başka deyişle mal ve hizmetlerin nihai satış fiyatlarını temsil eden endekstir. Buna karşılık ÜFE, yalnızca malların üreticiden toptancıya ya da satıcıya devredildiği (satıldığı) aşamadaki fiyatları temsil eden endekstir. (2) TÜFE, her türlü vergiyi (KDV gibi) içerdiği halde ÜFE bu vergileri kapsamaz.

Enflasyonun üç kaynağı vardır: (1) Talep enflasyonu, (2) Arz enflasyonu (maliyet enflasyonu), (3) Yerleşik enflasyon (built in inflation).

Talep enflasyonu; bir ekonomide para arzındaki (belirli bir anda ekonomide mevcut para stokunun düzeyi) artış oranının ekonomik büyümeyi aşması halidir. Bu durumda, ekonomide üretilen ve ithal edilen mal ve hizmetlere yönelik talep, ekonominin üretim ve ithalat hacminden (arzdan) hızlı artar ve fiyatlar yükselir. Parasalcı (monetarist) iktisatçılar bu durumu genelleştirerek enflasyonun temel nedenini para arzındaki artışa bağlarlar. Milton Friedman, bu yaklaşımı şöyle formüle eder: ‘Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur.’

Talep enflasyonunun günümüzde rastlanan bir alt türü öne çekilmiş talebin yarattığı fiyat artışlarıdır. İnsanlar enflasyonun gelecekte daha da artacağını bekliyorlarsa ileride almayı düşündükleri malları bugünden alarak stoklamaya yönelirler. Bu eğilim mallara yönelik talebin normalden hızlı artmasına yol açar. Üretim (arz), talepteki bu hızlı artışa hemen ayak uyduramayacağı için de ister istemez fiyatlar artmaya başlar.

Maliyet enflasyonu ya da arz enflasyonu; üretim sürecinde kullanılan faktör ve girdilerin fiyatlarındaki artışlarla oluşan enflasyondur. Üretim sürecinde kullanılan girdiler ikiye ayrılır: (1) Üretim faktörleri; emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişimciliktir. Bunların üretim sürecine katılma karşılığındaki aldıkları paylar sırayla: Ücret, faiz, rant ve kârdır. Bunların bedellerinde ortaya çıkacak artışlar üretim maliyetlerini artırarak fiyatlara yansır ve enflasyona neden olur. (2) Üretim sürecinde kullanılan girdiler; doğal gaz, su gibi malın içeriğini oluşturan hammaddeler, un gibi nihai ürünün (ekmek) içinde kaybolan ara malları ve makine ve teçhizat (ekmek fırınının makineleri) gibi malı üretmekte kullanılan sermaye mallarıdır. Bu iki grupta ortaya çıkan fiyat artışları mal veya hizmetin üretim maliyetinin ve dolayısıyla da fiyatının artmasına yol açarak enflasyona neden olabilir.  

Maliyet enflasyonunun önemli bir alt türü ithal edilmiş enflasyondur. İthal edilmiş enflasyon; üretim sürecinde önemli oranda ithal üretim faktörleri (özellikle dış borçlanma şeklinde sermaye) veya girdi (petrol, doğal gaz, makine vb.) kullanan ekonomilerde, ithal faktör ve girdi fiyatlarında ortaya çıkan artışların önce üretim maliyetlerini sonra da satış fiyatlarını etkilemesi sonucu ortaya çıkan enflasyon türüdür. 

Dolarizasyon oranının (döviz mevduatı / toplam mevduat oranı) yüksek olduğu ekonomilerde maliyet enflasyonu, yerli paranın yabancı paralara karşı değer kaybetmesiyle de (kurun yükselmesi) ortaya çıkabilir. Ülkede yürütülen yanlış siyasal, sosyal ve ekonomik politikaların sonucu olarak ekonomideki risklerin artışı, insanların ve şirketlerin kendilerini korumak amacıyla dövize taleplerini artırmalarıyla kur yükselir, kur yükselişi ithal edilen üretim faktör ve girdilerinin fiyatını yükseltir ve bu da enflasyonu yukarıya iter.

Yerleşik enflasyon; insanların mevcut enflasyonun gelecekte de bu şekilde devam edeceğini beklemeleri ve mevcut durumlarını aynen sürdürebilmek için fiyatlarını, ücretlerini ya da sundukları mal veya hizmetten elde ettikleri bedelleri bekledikleri enflasyona göre arttırmaya yönelmeleriyle ortaya çıkar. Ekonomide beklentilerin önem kazandığı son elli yılda özellikle rasyonel bekleyişlerin öne çıkmasıyla gündeme gelmiş olan bir enflasyon türüdür. Enflasyonun yükseleceğine ilişkin olumsuz beklentilerin yol açacağı en bilinen durum ücret – fiyat sarmalı denilen olgudur. Mevcut durumunu gelecekte de korumak isteyen ücretli kesim, sendikaları aracılığıyla, gelecekte beklenen enflasyonun farkını şimdiden almaya yöneldiğinde bunu ödeyecek olan işveren bu farkı fiyatlara yansıtır ve bu da enflasyonu yükseltir.

Genel olarak üç çeşit enflasyondan söz edilir: (1) Ilımlı (sürünen) enflasyon, (2) Yüksek enflasyon, (4) Hiper enflasyon.

Ilımlı enflasyon; düşük oranlı enflasyona verilen addır. Gelişmiş ekonomiler için yıllık yüzde 1 – 3 arasındaki oran ılımlı enflasyon olarak kabul edilir. Gelişme yolundaki ekonomiler için bu oran yıllık yüzde 4 - 6 arası olarak kabul ediliyor. Bu oranların altındaki enflasyon oranları düşük oranlı enflasyon olarak adlandırılabilir.

Yüksek oranlı enflasyon; enflasyon oranının genellikle yıllık yüzde 6’nın üzerinde oluşması halini ifade eder.

Hiper enflasyon terimi; enflasyon oranının aylık olarak yüzde 50 ve üzeri olması halini anlatmak için kullanılır.

Yüksek enflasyonu belirten yıllık yüzde 6 ve üzeriyle hiper enflasyonu belirten yıllık yüzde 500 ve üzeri orandaki enflasyon arasındaki her orana yüksek enflasyon denmesi konuyu eksik bırakmak olabilir. O nedenle mesela yıllık yüzde 15 ve üzeri enflasyona çok yüksek oranlı enflasyon denilebilir.

Enflasyonla Nasıl Mücadele Edilir?

Enflasyonla mücadelede iki farklı politika kullanılır: (1) Maliye politikası, (2) Para politikası.

Maliye politikası; vergiler, kamu harcamaları ve kamu borçlanmalarından oluşan bir araçlar setine sahiptir. Enflasyonun yükselmeye yöneldiği dönemlerde vergiler artırılır, kamu harcamaları düşürülür ve kamu borçlanması artırılır. Böylece piyasadaki fazla likidite çekilerek talebin düşürülmesi ve bu yolla enflasyonun denetim altına alınması amaçlanır. Buna karşılık vergiler artırıldığında bu artışlar maliyet artışı olarak fiyatlara yansıyacağı için enflasyonu yukarı itebilir. O nedenle bu araçları kullanırken ekonomide yaşanan enflasyonun talep enflasyonu mu, maliyet enflasyonu mu yoksa yerleşik enflasyon mu olduğuna dikkat edilmelidir. Maliye politikası, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından uygulamaya konulur ve yürütülür.

Para politikası; zorunlu karşılıklar, açık piyasa işlemleri ve faiz düzenlemelerinden oluşan bir araçlar setiyle yürütülür. Para politikasını yürütmekle görevli olan merkez bankası, bankaların açacakları kredilerin miktarını zorunlu karşılık oranlarını artırarak azaltabilir, açık piyasa işlemleri yoluyla piyasaya elindeki tahvil ve senetleri vererek fazla likiditeyi çekebilir ve politika faizini artırarak piyasada faizlerin artmasına yol açabilir. Bütün bu uygulamalar piyasadaki likiditeyi daraltarak talebin düşmesine dolayısıyla fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olur. Para politikası araçları bir yandan talep enflasyonunu denetlemeye yönelirken bir yandan da dövize kayışı (dolarizasyonu) önlemeye hizmet ederek yerel paranın yabancı paralar karşısında daha fazla değer kaybetmesini ve maliyet enflasyonuna yol açmasını engellemeye yarar.  

Para politikası eskiden daha çok para arzıyla reel büyüme arasında bir ilişki kurmaya ve para arzını ekonominin reel büyümesine endekslemeye yönelik olarak formüle edilirdi. Son zamanlarda merkez bankaları bu yaklaşımı terk ederek daha çok enflasyon hedeflemesi yaklaşımına yönelir oldular. Enflasyon hedeflemesi; belirli bir dönem sonu için uygun enflasyon oranının belirlenmesi ve o orana ulaşılabilmesi için para politikası araçlarının kullanılmasını kapsar. Enflasyon hedeflemesinin yürütülebilmesi için; bir sayısal oranın belirlenmesi ve merkez bankasına hedef olarak bu orana ulaşılması görevinin verilmesi gerekir. Söz konusu görevin yerine getirilebilmesi iki konuya bağlıdır: (1) Hedefin gerçekçi olarak belirlenmesi, (2) Merkez bankasının belirlenen bu hedefe ulaşmak için para politikası araçlarını siyasal otoriteden bağımsız olarak kullanabilmesi. Bir başka ifadeyle merkez bankasının özellikle faiz oranını hedefe ulaşacak biçimde serbestçe belirleyebilmesi gerekir.  

Ekonomideki sorunların genellikle birkaçı bir arada ortaya çıkar. Örneğin enflasyonla birlikte düşük büyüme oranı, işsizlik vb. bir arada görülebilir. Bu durumda ekonomik büyümenin hızlandırılması, işsizliğin azaltılması ve enflasyonun düşürülmesi aynı anda arzu ediliyor olabilir. Ne var ki beklentilerin hızla olumlu hale getirilemediği bir ortamda bu üç hedefe aynı anda ulaşmak kolay değildir. Bu durumda ekonomi politikası içim karar alanların bir hedefi öne çıkarması gerekir. Eğer bu hedef enflasyonla mücadele hedefi değilse enflasyonun düşürülmesi mümkün olmaz. Hedef, enflasyonu düşürmek olarak belirlenmişse bir süre öteki hedeflerden fedakârlık edilmesi ve para ve maliye politikasının birlikte bu hedefi tutturmaya yönlendirilmesi gerekir. Vergi indirimleri yaparak ya da kamu harcamaları artırılarak gevşek bir maliye politikası izlenirken faizleri artırarak sıkı para politikası izlenmesi beklenen sonuçları vermeyebilir. 

Türkiye’de Enflasyon ve Enflasyonla Mücadele

Türkiye, uzun yıllardır genel olarak yüksek enflasyonla yaşayan bir ekonomi durumundadır. Bazı dönemlerde kısa süreli olarak çok yüksek enflasyon aşamasına geçmiş olsa da hiper enflasyon yaşamamıştır.

Türkiye’nin yaşadığı enflasyon tipik bir maliyet enflasyonu - talep enflasyonu - yerleşik enflasyon karmasıdır. Risklerdeki aşırı yükseklik (CDS priminin 500 baz puan dolayında olması bunu gösteriyor) döviz girişini sıkıntıya sokmasının aynı sıra yurt içinde yerleşik kişilerin de dövize dönmesine yol açarak dolarizasyonu besliyor. Bu durum kurların yükselmesini, dolayısıyla ithal girdilerin ve bunları üretimde kullanan üreticilerin üretim maliyetlerinin artmasına yol açıyor. Maliyet artışları fiyatlara yansıdıkça da enflasyon yükseliyor. İnsanlar, kurların ve enflasyonun yükseldiğini görünce alacakları mal ve hizmetleri fazlasıyla alarak stoklamaya ve fiyat artışlarının etkisini azaltmaya çabalıyorlar. Böylece ortaya çıkan talep artışı fiyatların daha da yükselmesine neden oluyor. Bu gelişmelerin sonucu olarak enflasyonun ileride daha da artacağını düşünen insanlar, mevcut yaşantılarını sürdürebilmek için peşinen ücretlerini, fiyatlarını artırmaya yöneliyorlar ve enflasyonun daha da yükselmesine yol açıyorlar.

Türkiye’nin 2010 yılından Mart 2022’ye kadar yaşadığı enflasyon yıllar itibarıyla aşağıdaki grafikte gösterilmektedir:

Grafik, Türkiye’nin enflasyon oranının, 2018’deki sıçrama dışında 2021’e gelinceye kadar yüzde 10’lar dolayında yüksek enflasyon düzeyinde oluştuğunu (siyah kırıklı çizgi yüzde 10 düzeyini işaret ediyor), sonrasında denetimden çıkarak önce yüzde 30’lara sonra da yüzde 60’lara fırladığını ve çok yüksek enflasyon konumuna geçtiğini ortaya koyuyor. Bu gelişmenin iki nedeni vardır: (1) Maliye politikasının vergi indirimleri yapılması ve kamu harcamalarının artırılması gibi düzenlemelerle gevşek tutulması, (2) Enflasyon artış halindeyken para politikasının faiz indirimlerine giderek iyice gevşek bir uygulama sergilemesi. Bu iki uygulama, Türkiye’nin, hükümetçe iddia edilenin tam aksine ekonomik büyümeyi ve işsizliğin düşürülmesini hedef aldığını, enflasyonla mücadeleyi planlamadığını ortaya koyuyor.

Grafikteki kırmızı kırıklı çizgi Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflemesi uygulaması için esas aldığı ve bu süre içinde hiç değiştirmediği yüzde 5 hedefini gösteriyor. Merkez Bankası’nın hedeften giderek uzaklaştığı, 2017’den sonra tamamen koptuğu açık biçimde görülebiliyor. Bu da bize para politikasının hedefle hiçbir ilgisinin olmadığını, daha doğrusu bir para politikasının olmadığını gösteriyor.  


Yorumlar

  1. Piyasa firmalar eliyle oluşan 4 enflasyon türünü de ben yazayım.

    1. Ebat küçültme
    Daha önce hocamız da yazdı. Ürün fiyatı aynı kalırken/yükselirken servis edilen ürün miktarının küçültülmesi.

    Diş macunu tüpü, deterjan, abur cubur, koli yumurta içindeki yumurtanın azalması vb uzun bir liste, günlük hayatta sizlerin gördükleriniz.

    2. Paketli satış

    Bayatlamayan ürünleri toplu yerine küçük paketler ile satmak.

    Çocukken memur babam ile maaş günleri, alışverişe çıktığımızda, her ayın bir ürünü vardı. Bi ay 25 kilo un, diğer ay 10 veya 15 kilo şeker,
    yanına 5-6 kilo tuz alır. Nohut, pirinç vb de en az 10 kilo alınırdı. Anladınız. Bayatlamayan ürünlerdir. Yıllık ihtiyacı bir kerede alır,
    tasarruf ederdik. Bir kere babam 25 kilo un almanın okul defter, önlük ve ayakkabı paramı çıkardığını söylemişti.

    Toplu satmak, firmalar için az kazançlıdır. Yıllar içinde Türkiye'de yazdığım çuval miktarlar piyasadan çekildi, 1-2 kiloluk minik paketler
    raflarda yerini aldı.

    3. Kalite düşürme.

    Çoğu ürünü bilirsiniz, yıllarca kullanırdık. Şimdilerde çok ürünü bir kaç yıllık garanti ile satıyorlar. Garanti süresine kadar dayanıyor,
    sonra kullanılamaz hale geliyor.

    Orta sınıfın en büyük tüketim kalemleri ev ve araba.

    Ordunun eski araçlarını hatırlarım, arıza verir vermesine ama tamiri de rahat yapılırdı. Torna tezgahlarında üretilebilen araç parçaları,
    veya şehrin sanayisinden sipariş verilebilen parçalar da vardı. Zaman bunları da bitirdi. Satan markanın garanti süresine kadar dayanıp,
    sonra parçası üretilemeyen, ithal edilen araçlar ile doldu piyasa.

    Evler de böyle.

    Babam anlatmıştı, dedem evini o çocukken taş taşıyarak kendileri ailecek yapmışlar. Harcını kardıkları günü hatırlar. En fazla 3-4
    haftalık emekleri var. O ev yüzlerce yıl dayanır. Amcam evlendiğinde ona da öyle ev yapmışlar.

    Mühendis babam, memur maaşından biriktirdiği, annemin altınlar ile ben çocukken 4 katlı ev yaptırmıştı. Ustaları bulmuş, malzemeleri bulmuş, sabah kamu mesaisini
    yaparken akşam ve haftasonları binanın başında işleri denetlemişti. Çimento ve demirin en kalitelisini kullandığını söylemişti. O ev de 30 yıldır
    ayakta.

    Şimdi oturduğunuz apartmanlara bakın. Kaç tanesi sizin çocuklarınıza kalacak? Kaç tanesi bir ailenin 4-5 haftalık emek karşılığı üretebildiği ev?
    Bazı insanların ömürler boyunca çalışmasına bedel bir apartman dairesi.

    Evlerin bankalarca finansal ürün sayılması, ardından sözde profesyonel inşaat markalarının insanları tepeleme binalara yığması, hepsinin altında da
    hükümetlerin küçük yerleşim alanlarına büyük konut izinleri vermesi, ev fiyatlarını uzaya çıkardı. Değil memur, İstanbulda iyi maaşı olan çoğu
    tanıdığım bile ev almayı unutmaya başladı.

    Giyim kuşam: Babannemin ördüğü çorapları ve hırkaları hatırlarım. Bir kaç tanesi hatıra diye hala bende. 40 yıl olmuş. Çocuklarım giyebiliyor.
    Eşimin de aynı şekilde, örülü kazaklarını çocuklar giyiyor. Şimdi aldığımız kaç giyim kuşam ürünü 2 yıldan fazla dayanabiliyor?

    4. Abonelik

    Hayatımıza yeni girdi. Yazılım alıp, 3-4 sene kullanırdık. Şimdi senelik abonelik ile her yıl her ay bedel vermek gerekiyor.

    Hissesini tuttuğum Grafik Tasarım ürünleri markası. 40dolar iken almışım, 500doları 7 sene içinde gördü.
    Abonelik, bir uzmana yazılım 10-15 yıllık maliyetini, 6-10 bin dolarlardan, 40-50 bin dolar üzerine çıkardı.

    Çalıştığım banka yazılım aboneliğine yıllık 900milyon dolar ödüyor. Yönettiğim birim 150milyon dolar. Her yıl rakam çift hane artıyor.

    Cep tel, araba için de abonelik yolda. Sahip olma kullandıkça öde. Orta sınıfta ev kiralama, servet transferi görevini görmeye başlamıştı.
    Şimdi diğer ürünlerde sıra.

    xpi2PxCfD04AVwFw

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Milton (Friedman) Usta, enflasyon ile para ilişkisini dünyanın en iyi açıklayan büyük iktisad üstadlarındandır. Ekonomik verimsizlikler bi gün gelir, para otoritelerini para miktarını artırma yönünde iteler ve Milton Ustanın dediğine geliriz.

      Yukardaki 17:28 deki yorumumda, enflasyonun firmalar eliyle orta sınıftan nasıl firmalara kaynak aktardığını anlattım.

      Orta sınıfın da erimesi, bir süre sonra ekonomik verimsizliği artırır. Yine firmalar eliyle ucuz üretim yapılan yerlerdeki ürünlerin garanti kapsamı ile orta-sınıfı güçlü yerlere satılması, kazançların firmalar elinde toplanmasını sağlarken, güçlü ortasınıfın, ucuz işgücü ile fiyat rekabetine girememesi sonucu üretim yeteneklerini de kaybetmesine, ardından ekonomik verimsizliğine giden yolun açılmasına sebep verir.

      Orta sınıfın erimesini en iyi gözlemlediğimiz AB civarındaki ülkeler Almanya ve Türkiye'dir. Ukrayna savaşında Alman ekonomisinin nasıl yeşil enerji yatırımı yapamadığını, nasıl 150 milyar Euro gibi astronomik rakamlarda silah alımına gittiğini gördük.

      (Şimdi haberlerde görmüyorsunuz, Alman ordusu orta gelirden düşük gelire düşen nüfus içinden 100 bin kadar kişiyi asker olarak da istihdam edebilir.) Tabi bunlar Almanların derdi ama orta sınıfın düşüşü ilerde Alman ekonomik verimini de düşürecektir. Türk şehir sanayilerinden Türk orta sınıfın üretim düşüşünü de sizler gözlemlersiniz.

      Siyaset ile ev konusunu yorumumda ilintilendirdim. Firmalar, kaynakları yazdığım şekillerde devşirdikçe, siyaset ile daha sıkı olmaya da meylederler. Firmalar orta sınıfın demokratik haklarının da, hukuki haklarının da azalması yönünde refleks geliştirirler.

      Toplum, firmaları durdurmadığı sürece bu böyle devam eder.

      Siz de Türk siyasi hayatında inşaat firmaları, belediye başkanları ve devlet yönetim arasındaki ilişkiyi kurmuşsunuzdur. Ülkenin en meşhur siyasetçisinin bu aşamalardan nasıl geçtiğini benden iyi bilirsiniz.

      Benden iyi bilirsiniz diyorum, önemli bir kısmınız, sevmediğinizi söylediğiniz siyasi görüşün inşaatçılarına kat karşılığı arsa ve ev olarak verip, ilgili siyasi görüşü finanse ettiniz.

      İstanbuldan çok iyi bilirim, 4-5 katı olan apartman sahipleri, evlerini yıktırıp, 7-8 katlı hale getirirken inşaat firması da aradan pay aldı, sizler de özellikle belediyeler ile arası çok iyi olan firmaları tercih ettiniz. Sonrası temel aritmetik hesabı, aslında arsa payı düşmüş olan konut, size yeni kira ve çalışmalarınızın geliri ile yeni konut alma imkanı veremez oldu.

      Abonelik kısmında, bankacılık sektörü ile yazılım sektörü arasında bağ kurdum.

      Türkiye de kaç banka 900 milyon dolar her sene yazılım aboneliğine para verebilir? Yazdığım, sadece abonelikli yazılımlar, normal lisanslar bu rakam dışında. Yönettiğim ekibin maaş cinsinden maliyeti proje bazlılarla 170 ile 250 milyon dolar arasında değişiyor. Yine bu rakamlar çoğu banka için aşırı uçuk.

      Günün sonunda ne oluyor? Rusya gibi, batı karşıtı bir gücün bile bankacılık sisteminin yüzde 20si bizim üzerimizden geçiyor. Çalıştığım banka fişi çekse, Rus devleti borcunu ödeyecek parayı aktaramayacak. Aynı TR için de geçerli, bana göre TR banka alt yapısı çöp. (Çok TR banka teknik uzmanın teknik makale ve çözümlerini okurum. Yetenekli insanlar, müthiş çözümler. Ama teknoloji altyapısı 10-12 yıl geriden geliyor)

      Globalleşme de öyle bir hal alıyor ki, giderek daha büyük toplumların temel ihtiyaçları kendi kontrolleri dışındaki gücün etki alanına giriyor.

      İster istemez, orta sınıf dediğimiz kesim, kendi demokratik tercih haklarıyla bile üstesinden gelemeyecekleri bir güç güdümünde kaynaklarını aktarıyor.

      Kimi yerde enflasyon olarak yansırken, ister istemez bizleri yeni bir feodal oluşum etkisine götürüyor.

      agxLN18Rv498FqdD

      Sil
    2. Mahfi bey

      Aklınıza kurt düşürmek istemem ama, yazılarını beğendiğinizi söylediğiniz kişi, FETÖcü olabilir mi?

      Kripto kodlar bıraktığı için soruyorum:

      İlki: xpi2PxCfD04AVwFw

      İkincisi: agxLN18Rv498FqdD

      Sil
    3. Teşekkür ederim Hocam,

      Günümüz firmaları, sektöründen bildiğim bankalar, kendi müşterileri ile çıkar çatışması içinde.

      Çıkar çatışması yeri geldiğinde devletlerin çıkarları ile de çelişiyor. Devlet çelişmesine önceki yorumlarımda verdiğim örnek Rus petrollerinin varil başına 21-28 dolar arasından bazı bankalarca vadeli kontratlar ile OTC kapatılmasıydı. Bazı bankalar 180 dolar varil fiyat raporları da yayınladılar o dönem.

      Perde arkasında esas büyük çıkar çatışması, siz ile banka arasında. Yatırım için servetinizi koyduğunuz banka veya yan kuruluşu, aynı piyasada sizin karşınıza da pozisyon alabiliyor. Aradaki fark, siz onun pozisyonunu bilmezken o tüm pozisyonları biliyor.

      Kendiniz yerine tüm orta sınıfı, tüm reel sektör firmalarını koyduğunuzda, büyük banka fonları ile piyasa arasında nasıl büyük bir çıkar çatışması çıktığını görüyorsunuz. Daha kötüsü çatışma emtia piyasalarında var. Bugday, petrol, pamuk üreticisi firmaları geçtim, büyük petrol üreticisi Rus devletini misal verdim.

      Hal böyle olunca, ortaya "yaratılmış bir enflasyon" ya da "enflasyon mühendisliği" diyebileceğimiz bir enflasyon ortaya çıkıyor.

      Çalıştığım banka personeli, gördüğüm en yetenekli insanlar arasında. İş disiplinini bilgi ile harmanlamış, pratiğini her gün sunan insanlar. Yöneticiler ne demek istediğimi anlar.

      Günün sonunda üstün yetenekli insan ile yetenekli insanların piyasa kapışmaları, bir de üstün yeteneklilere teknolojik avantajın verilmesi, kaynak bölüşümünde uçurum yaratıyor. Etrafımda orta sınıfın sapır sapır döküldüğünü görüyorum. Yetenekli fırın ve kahve ustalarının işlettiği dükkanlar kapanıp yerine zincir dükkan açılıyor, yerel yetenekler maaşlı personele dönüyor, yerelde üretilen kaynak, zincir dükkan eliyle başka yerlere akıyor.

      Meşhur Sanatçının biri yeni dernek kurmuş. Dernek topladığı para ile Ukrayna mültecilerine, çevre ülkelerde, ismini yazmayacağım evini kiralama hizmeti veren A şirketi üzerinden barınma hizmeti finanse ediyor. A Şirketi de çok tatlı bir indirim yapmış dernek ile bu çalışmasında. Kazançlar vergiden muaf olmuş. Şeytan ayrıntıda. Meşhur Sanatçı'nın sahip olduğu yatırım firması, A Şirketinin kurucu yatırımcılarından.

      Duyguların sömürüsüdür bu. Yasaldır. Toplumları için Putin vb diktatörler kadar tehlikelidirler.

      Çin ve Rus bankaları yapıyor. Teknoloji altyapıları yetmeyince, altyapıyı sözde rakip batılı büyük bankadan kiralıyor. Çin'de duyduğunuz çoğu cep tel ile karekod anlık ödeme, bilet alma, telden tele anlık para aktarma vs hizmetlerin tamamı bizim gibi batılı banka altyapılarından kiralama. Ülkenin bankacılık sektörüne sermaye ile girmek yerine yerli bankayı kendine abone yapmak.

      Çinli insanlara yapılan da başka bir sömürüdür. Başlarındaki ne olduğu belirsiz, rüşvetçi, hilkat garibesi Çin Komünist Partisi eliyle, borçlandırılıyorlar. 3 vakte kalmaz, ÇKP tehditi bahane edilip, yatırımlar çekilmeye başlanır. Yazdım.

      Başlandı da. Samsung gibi büyük firmalara özel Çin den üretim kaydırma kredileri verildi. Diğerleri yolda. Üretim kaydıkça, lojistik ve yan hizmetler de onları takip edecek. Çoğu yine kredi ile. Asya kökenli maliyet enflasyonu diye ekonomi gazeteleri yazmaya başladı bile.

      Hele bir de ÇKP dellenir de, Tayvan vs bahanesi ile sıcak savaş başlatırsa, TR gibi batı ülke insanları ellerine geçen 3-5 kuruşa da rıza gösterir. (Bu oluşumlar yüzde 100 dellenirler, Saddam, Putin, ÇKP aynı). Batıda yaşayan insanlar için firsatlar azalmaya, erişilemeyen mallar artmaya, kaynak paylaşımı bozulmaya devam eder.

      Kamu eliyle durdurulana kadar tüm firmalar, iktisadın doğası gereği, enflasyona, servet dağılım sorununa, sosyal sorunlara yol açar.

      NpCRlGOSt98kTgTT

      Sil
    4. Tanımadığım kişiler hakkında yorum yapamam ama doğru söyleyen kim olursa doğrudur derim.

      Sil
    5. Selam Hocam,

      Sizin dijital para ile ilgili paylaştığınız twiti görünce şunları yazdım.

      2124 teki yorumda, özellikle Çin bankalarının kullandığı dijital altyapının bizim gibi batılı banka altyapılarının kiralanması olduğunu Mahfi beyin paylaştığı bir twiti görünce eklemiştim.

      İzninizle şöyle açıklama yapayım.

      Sn Çağla Üren'in makalesi.

      Dijital para özelinde, para oluşumu ve kullanımı ile ilgili bazı temel hataları barındırıyor makalesi.

      Alipay, WeChat vs Çin'de 1 milyar kişi tarafından kullanılan sistemlerin altyapısını üretebilecek bilgi birikimi Çin'de yoktur. Altyapıları çalıştığım banka gibi, global batılı bankaların teknolojileri ile sunulan hizmetlerdir.

      Çin özelinde yapılan bu para akış işlemleri, daha çok kişileri rahat takip amacıyla yapılan, tüm bilgilerin ÇKP ile paylaşımlı olduğu yapılar.

      Batı dünyasında hukuken uygulama alanları yoktur.

      Banknot, dediğimiz para yasal olarak, anonim kişiden anonim kişiye aktarımını da içeren, hukuki temeli de olan, taşıyana ait resmi bir evraktır.

      WeChat, Alipay ve Çin MB tarafından kullanılan altyapılar, anonim özelliğini taşımaz.

      Misalen, Mahfi bey, ÇKP aleyhine bir yazı yazar da, yazı meşhur olursa, Çin MB nezdinde tüm hesapları anında bloklanır. Çin'deki altyapılar bunu barındırır.

      O dijital yapıları, Almanya, İngiltere vs Batılı ülkelerde kullanamazsınız.

      Batılı ülkelerde uygulamak istediğiniz tüm dijital altyapılarda tıpkı Banknot'da olduğu gibi, "anonim" den "anonim" e transfer imkanını vermeniz gerekir. Bu, o ülkelerde yaşayan insanların kazanılmış bir "hak"kıdır. Teknoloji kullanarak o kazanılmış hak'kı ellerinden alamazsınız.

      Visa ve Mastercard ın yaptıkları çalışmalar, şu anda blokzincir işlemlerinin hızlandırılmasına yönelik işlemler.

      Bizim bankadan bir kaç sene sonra dünya genelinde uygulayacağımız blokzincir para ise, para ile beraber ilgili işlemin tüm yasal prosedürlerini de işlem ile ilgili kişileri de kapsayacak şekilde barındıran ve anonim özellikleri de bulunan bir blok zincir uygulaması.

      Misal verirsem; emlak alım satım yapıldığında, alıcı ve satıcının sözleşmelerini, emlakçının hukuk bürosu ile ilgili evraklarının paylaşımını, belediye ve tapu işlemlerin evraklarını, banka ile kredi işlemlerini, alıcının ilerdeki zamanlarda ödeyeceği taksitlerin banka hesabı ile ilişkilerini, sigorta şirketleri ile ilgilli evrakları veya herhangi diğer ilgili işlemleri de kapsayan bir blokzincir altyapısı.

      Batılı ülkenin dijital parasına, bankamın sisteminden çıkma imkanını ve çıktıktan sonra anonim işlem imkanını vermem yasal zorunluluğum.

      Çin MB nin uyguladığı basit tüm parasal işlemleri ve sahiplerini takip etmelerini sağlayan bir yapı.

      O yapı dünyada uygulanamaz.

      ÇKP yi düşünürken, yerelden Çin başkanına kadar giden rüşvet ağını düşünmeniz lazım. ÇKP yi yönetmek için kimlerin hangi işlemi yaptığını kontrol edebildiğiniz bir sisteme ihtiyacınız vardır. Çin MB sistemi budur. Kendi etki alanları dışında kimsenin kullanamayacağı bir yapıdır.

      Çin'in yaptığı herkesce bilinen para transfer işlemidir, dijital para ile alakası yoktur.

      4Sqsqy3SOyccFSvE

      Sil
    6. Kripto abinin yazdıklarından bir tek ben mi bir şey anlamıyorum :/
      Yazılarınız belli ki bilgi dolu ama, anlatmak istediğinizi pek anlatamadığınızı düşünüyorum.
      Bakın Mahfi hocamın hiç bir makalesinde en ufak zorlanma yaşamadım bu güne kadar, ama sizin yorumlarınız benim gibi sıradan insanlar için anlaşılır değil.
      Edebi yönünüzü iyileştirirseniz herkes için daha faydalı olabilir yazılarınız, naçizane tavsiyem :)

      Sil
    7. Selam 0949,
      Yazım tekniğimle ilgili yazdıklarınız benim de düşüncelerim. Yazdığım yorum yayınlandıktan sonra okuduğumda sizle benzer düşünüyorum.

      Yazmak yetenek işidir, yılların emeği ile kazanılır. Mahfi Bey'in saf anlatımı kıyaslanamaz. Hocamızın yaptığı çok zordur. Teknik bir konuyu çok büyük bir kitleye aktarabilmek herkesin harcı değildir, en azından benim değil.

      Bahane değil tabi, durum şudur:

      Birincisi zaman:
      Yorumları, 3-5 dk arasındaki kısa zaman diliminde yazıyorum. Yüzde 100ü bir toplantı ile bir iş veya iki toplantı arası hızla yazdıklarım. Okumaya zamanım olmuyor. Yani draft. Bir kaç kere yazdığımı yollamadan sakladım, tekrar okuyup yazdım. O yorumların hacmini yarı yarıya indirebilirken, Türkçe düzenleme de yapma imkanı buldum. Tabi ki dezavantajı zaman. Öyle bir yorum 20 dk üzerinde zaman alır, yani drafttan 6-7 kat fazla zaman.

      İkincisi Türkçe kullanım yeteneği:
      Türkçe yazım ve konuşma yeteneğim yok. Son 4 yıl aile dışında kimse ile Türkçe konuşmadım. 6 yıl olmuştur, Mahfi hocanın yazıları dışında hiç bir Türkçe insanı ve haberi takip etmiyorum, dinlemiyorum, hiç bir Türkçe yazı, yazar okumuyorum, bazen Korkut Boratav ve denk gelen bir kaç kişi dışında. Dün yorum eleştiri yazdığım gazeteci hanım'ı da Mahfi hocanın twit mesajı ve konu ile ilgim sonucu okudum. Hocamızın twit mesajları, arada denk gelen sosyal medya mesajları gibi. Toplasam okuğum diğer türkçe kaynaklar haftada 15dk mı alıyordur.

      Üç yazma amacı:
      Yazmanın bir amacı vardır. Ben para kazanmak için yazarım. Türkçe yazmanın gelir getirme imkanı azdır. Yabancı dil ile yazarım. En iyi bildiğim alan olan teknik yazılar, yazılım bilgileri ile başlayıp, para kazandıkça, kendimi kişisel finans, politik finans, temel finans yazıları alanlarında denedim. Yine para kazandıkça Türkçe de yazarken yaptığım hatayı yapmamak için profesyonel bir editör desteği alıyorum. Yabancı dil ile yazmaya emek ve zaman harcıyorum. Sosyal medyadan tepkileri ölçüyorum.

      Misal; son zamanlarda en çok paylaşılan yazılarım, Ultra Zenginlerin Servet Dağılımlarını Bozmaları ve Zenginlere bir servet limiti getirilmesi üzerine olanlar. Bu konuları Türkçe yazan bulmak zordur. Mahfi hocanın bir yazısına da yorum olarak maddelerini yazdım.

      Dört:
      Okumak besler. İlgi alanlarındaki en uzak görüşlü yazanlar yabancı dilde yazanlar. Türkçe okuyup beslenme zamanında obez yapacak fikirlerle vakit kaybetmek sıkıntı veriyor.

      Dün yazdığım eleştiri yorumu Sn Üren, dijital para konusu ile bilgisi olmayan bir Prof'un yorumlarını temel alarak makale yazmış. Tabi, temel bilgilerden hata veriyor. Bir de Çinli ve Rusların yeteneklerini biliyorum, böyle rüşvetçi ve dikta rejimlerini Türk bir gazeteci niye över.

      Ben de makalesine yazdığım eleştiri de, en temel para işlevi olan Anonim den Anonim e transfer ile yazıya eleştiri getirdim.

      Teknik olarak da üzerinde çalışmış bir konudur bu. İngiliz Lordlar Kamarasında eleştirilmiş, Bank Of England düzenleme içine almış, Amerikan ve Kanada Kongre üyeleri tarafından dile getirilip ilgili MB teknik ekiplerine aktarılmıştır. Yani para dijital bile olsa, ben istersem nakit para gibi istediğim kişiye vermeliyim. Altında da MB - Bankacılık sistemi- Teknoloji firmaları ve para kullanan insana uzanan ciddi bir blockchain yapısı vardır.

      Çin dijital parası ise tam tersine takip amaçlı yapılmış, yıllardır bilinen veritabanı işlem kayıt sistemidir. Digital para bile değildir.

      Bu tarz detay bilgileri ister istemez Türkçe kaynak yoktur, okuyamazsınız.

      Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      HSF0SL7d9SDutP4S

      Sil
    8. Bende mi bir anormallik var bilmiyorum ama ben yazılanları (kripto kodlar hariç) gayet iyi anladım. Bence gayet anlaşılır yazmışsınız. Cümle yapısında herhangi bir keskin anlaşılmazlık söz konusu değil.

      Aslında sizinle mümkün olsa tanışmak isterdim.

      Sil
  2. Hocam asıl sorun enflasyon değil,enflasyonu düşürmek için alınması gereken tedbirlerin bizi daha da fakirleştirecek olması..bu yüzden hükümet bunu yapmıyor,belki 2023ten sonra..klasik iktisadi modellerde hem enflasyonu,hem faizi düşürecek,aynı anda hemde büyümeyi saglayacak bir model yok..var aslında ama onun için de yahudi sermayesi lazım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. İşte onun içindir ki enflasyon tuzağına düşmemek lazım. Çıkmak için çok fedakarlık gerekiyor.

      Sil
    2. Hocam mevcut durumda bir evin ücretinin %60 ı oranında kredi çekip ev almak mantıklı mı?

      Sil
  3. Çok üzgünüm ülkem bu şekilde hoyratça bilimden uzak yönetilmemeli enflasyon ile mücadele için ne yapılmaması gerekiyorsa yapılıyor.

    YanıtlaSil
  4. Ülke olarak düzeleceğine inanırsak Belki düzelir.

    YanıtlaSil
  5. Bu kadar enflasyon çilesine rağmen, insanlarımızın sokaklara, caddelere çıkıp protesto etmemelerinin nedeni nedir Mahfi bey? (Cam-çerçeve kırmaktan bahsetmiyorum.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birkaç nedeni var görebildiğim kadarıyla. İlki insanların önemli bir bölümü fanatiklik düzeyinde taraftar olmuş durumda. Tuttukları tarafı değil eleştirmeleri, eleştirenlere bile tahammül edemiyorlar. (2) Son 10 yılda inanılmaz bir sadaka ekonomisi yaratılmış bulunuyor. İktidar partisi, taraftarlarına devlet kesesinden yardım yapıyor, kartlar veriyor ve bunları sanki kendi imkanlarıyla yapıyormuş gibi anlatıyorlar. Öyle olunca da müthiş bir destekçi kitlesi oluşuyor. (3) Protesto eskisi kadar kolay değil ve hoş karşılanmıyor. Demokrasi azınlıktaki gruplar için çalışmıyor. Hemen en sert önlemlerle müdahale edilip bastırılıyor.

      Sil
    2. Hocam insanlar muhalefetin bütün büyükşehirleri almasının ardından 2023 MV. seçimlerinde hükümetin devrileceğine ikna oldu. Herkez sandıkta görüşücez diyor o yüzden sokaklar sakin ve sessiz. Aksi halde insanların bu şekil kabuğuna çekilmesi mümkün değildi.

      Sil
    3. Hocamızın belirttiği üzere fanatiklik kısmı mezhep siyasetine giriyor.
      Adı konulmazdı, ama yapılan mezhep siyasetidir.
      Diyanet en büyük bütçesi ile güzel bir misaldir.

      Sadaka ekonomisi kavramında ilk akla gelenler düşük gelir grubuna yapılan yardım, esnaf ve kobilerin vergi kesintileri, siyaseti finanse eden iş adamlarına ihale ve vergi kolaylıkları gelir.

      Sadaka ekonomisinin bir de herkesin gözle görmediği bir yönü var, o da bürokratların lojman, konut ve barınma ihtiyaçlarının kaldırılmasıdır.

      Böylece tüm kesimler hükümetin kontrol alanına alınmıştır.

      Türkiye için söylemiyorum, bazı başka ülkelerden insanların niçin diktatöre karşı ayaklanmadıkları hep sorulan sorudur. O tarz ülkelerde iki konuya hükümetlerin/diktatörlerin dikkat etmesi yeterlidir.

      Birincisi barınma, ikincisi gıda.

      Piyasa fiyatı aşırı yüksek olan bu iki unsur, esasen devlet eliyle verildiğinde çok ucuzdur.
      1000 adet daireden oluşan bir sosyal konut yapmak, 18-20 milyon Euro gibi küçük bir miktardır.

      Bir hükümetin Türkiye gibi bir ülkede sosyal sıkıntıya sebep olma ihtimali olan barınma sorununu çözmesi için 20 milyar Euro fazlası ile yeterlidir.

      Bu yazdığım para, konutlarda barınan insanlardan hiç para almadan yapılacak olandır.
      Her 20 milyar Euro, 2 milyon oy verebilecek yetişkin, 4 milyon kişinin barınması demektir.

      Hele bir de oturanlardan peşinat almadan, o insanları sürekli taksit ile bağlarsanız, her ay ödemesinde hükümeti hatırlarlar, seçim zamanı da hükümet kalan taksit borçlarını, yaptıkları borç öteleme ve aflarını size hatırlatır. Özeti, oyları kendinize bağlarsınız.

      Kuzucukların sessizliği diyebilirsiniz.

      Türkiye'de oluyor demiyorum, bilmiyorum çünkü, belki olmuştur, siz daha iyi bilirsiniz, olursa maliyeti budur diyorum.

      İşin siyasetini karıştırmadan, rakamları aramak istedim.

      Aklıma TOKİ geldi, rastgele arama yaptım, TOKİ resmi sitesinden şu resmi açıklamayı buldum.

      https://www.toki.gov.tr/haber/tokiden-sektore-105-milyarlik-kaynak

      Burada Sn TOKİ Başkanı, o dönem Sn Başbakan Erdoğan'ın emri ile 515 bin sosyal konut üretildiğinden bahsetmiş.

      Sn TOKİ Başkanının kurum bütçesi içinden verdiği rakamlar da benim rakamlarımı doğruluyor.

      Not: Belki daha yeni rakamlar ve haberler vardır, ama bu işler 3 aşağı 5 yukarı değişmez, aynıdır, aşırı vakit harcayıp uğraşmaya değmezler.

      24ta6APhTZ0lJtkh

      Sil
    4. Yüksek lisans tezimi "osmanlı tarihindeki iç isyanlar" üzerine yaptım,yaptığım araştırmalara göre..osmanlı devletindeki halk hareketleri herzaman kısa süreli ve sık padişah değişimleri dönemlerinde olmuş,diğer zamanlardakiler uzun soluklu olmamış ve kısa sürede bastırılmış.devletin başındakinin on&onbeş yıldan uzun süre başta olması gençlerin hatırlarında başka bir devlet başı figürü olmadığı için isyanın çıkmamasında çok etkilidir..hatırlayın gezi olaylarını:o gençlerin çoğunluğunun zihninde bir erdoğan öncesi ve o döneme özlem duygusu vardı,ancak şuandaki z kuşağı gözünü ilk açtığında yine erdoğan vardı,bu çok etkili..z kuşağı için ona isyan devlete isyan etmek demek..oysa x ve y kuşağı için sadece bir partiye&zümreye isyan demek..

      Sil
  6. Türkiye Futbol Federasyonu'nun yeni başkanının siz olacağı söylentileri dolaşıyor.

    Konuya açıklık getirir misiniz Mahfi bey?

    YanıtlaSil
  7. Cari acik oranlari büyüme oranları üzerinde olan ekonomiler faiz yükselterek enflasyon sorunlarını çözemezler ama cari açık oranları büyüme oranlarından büyük olan ekonomiler faiz düşürerekte enflasyon sorunlarını çözemezler ,iki farklı yöntem fakat sonuç aynı bu yüzden bu problem konjoktürel tipte değilde yapısal tipte bir problem.Yapısal tipte problemerde kuantum tipi çözümler gerektirir ;-) Yanı ekonominin temelini değiştirmek gibi ,paradigm shift !!!!

    YanıtlaSil
  8. Arzı arttırıcı önlemler de Maliye Politikası içinde mi sayılıyor Hocam? Arzını arttırmasını istediğiniz sektöre vergi avantajı sağlamak gibi.
    Ya da KİT'ler yeniden ayağa mı kaldırılmalı? Siyasi etkiden bağımsız KİT'ler enflasyona bir çözüm olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet maliye politikasının içinde.
      KİT'ler ne yazık ki siyasi etkiden bağımsız olamıyor.

      Sil
  9. Peki Nisan ayında mesela enflasyonun pik yapacağını insanlar nasıl tahmin edebiliyor? reel faizin düşük olmasından kaynaklanan sürekli enflasyondan dolayı mı? ve bunun biteceğini nasıl öngörülebiliyor, yani mesela şuan sürekli bir şeylere zam geliyor ama bir zaman duracak faiz artmasa bile, bunun sebebi arz-talep herhalde? Yani bu ay enflasyon 5 diye öbür aya kafasına göre insanlar niye sürekli 5 yapmasın ve bu da yapışkanlık getirmesin? saygılari

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kurun gidişine bakarak tahmin ediyorlar. Çünkü bizde enflasyonun temel belirleyicisi kur.

      Sil
    2. “Enflasyonunun temel belirleyicisinin kur olmasının” ana sebebi de; üretimimizin çok düşük ve popülist desteklemeler haricinde, temel gıda maddelerinde dahi yüksek ithalat oranına dayalı tedarik sisteminde olmamız doğru mu Sayın Hocam

      Sil
  10. Diyelimki tüm hizmetler kafasına göre %6 arttırdı fiyatını abd %1 arttırdıysa %5 enflasyon oluşacaktır ve mb bunu engelleyecek kadar döviz sattı. Fakat bu ortamda yine %6 enflasyon oluşmuş olmuyor mu? geleceğin enflasyonunu mu azaltıyor?

    YanıtlaSil
  11. Hocam enflasyonda cumhuriyet tarihi rekoru nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1994 yılı. Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde % 125,5 olmuştu.

      Sil
    2. Aylık mı hocam? 2001 krizi daha yüksek sanıyorduk

      Sil
    3. Niye sanıyorsun,rakamlar gizli değil.

      Sil
  12. Hocam grafiğe bir de keşke gerçek enflasyonu koysaydınız.

    Resmi veri olduğundan Tüik rakamlarını koyuyorsunuz anlıyorum fakat artık enflasyon rakamlarının gerçek olmadığı bu kadar açıkken bu değerlendirmeyi gerçek enflasyon üzerinden yapsaydınız nasıl bir sonuç çıkardı acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçek enflasyon herkese göre farklı. ENAGrup alınabilir, çünkü onlar TÜİK'e yakın yöntemle ölçüyorlar ama internnetten aldıkları için o da tam karşılaştırılabilir değil. Buna karşılık bence gerçeğe en yakın ölçümü ENAGrup yapıyor.

      Sil
  13. Mahfi Bey, Üretici Fiyat Endeksi tanımınızda bir yanlışlık var. “ÜFE mal veya hizmetlerin üreticiden toptancıya ya da satıcıya devredildiği (satıldığı) aşamadaki fiyatları temsil eden endekstir” demişsiniz. Halbuki ÜFE’de hizmet fiyatları olmaz. Sizin tanımını yaptığınız İngilizce’de WPI (wholesale price index). ÜFE’nin İngilizcesi ise PPI (producer price index).

    ÜFE tanımladığınız gibi olsa 2 endeks arasında bu kadar fark oluşamazdı zaten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Bazen hızlı yazarken hata yapıyorum ve sonra da gözden kaçabiliyor. Düzelttim, uyarı için teşekkür ederim.

      Sil
  14. Hocam merhaba. Dış ticaret açığı verdiğimizde borçlu olan kim oluyor. Mesela Apple telefon aldım ama parasını peşin ödedim. Ben borçlu olmuyorum. İthalatçı firma mı borçlu oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ithalatçı borçlanarak ithal etmiş oluyor. Size satışı yapıyor sonra borcunu ödüyor. Bazı ithalatçılar satıcı kredisi denilen bir sistemle borçlanarak malı alıyorlar. Satışı yapıp parayı aldıkça belirli vadelerde faiziyle geri ödüyorlar.

      Sil
    2. Şöyle düşünün.

      Türkiye de tek döviz ile alım yapanın siz olduğunuzu düşünün.
      Türkiye ye tek giren yabancı mal da sizin iphone olsun.

      Ülkede kimse ihracat da yapmasın.

      1.
      İthalatçı döviz cinsinden borçlandı, sizden TL aldı, telefonu size verdi.
      Ülkede döviz yoksa ithalatçı borcu ödeyemez, default olur, batar.
      Siz bir daha iPhone alamazsınız.

      2.
      İthalatçı döviz borcu sürekli öteledi, döviz borcu faizi ile arttı diyelim.
      Siz yeni iphone istediğinizde eski borcun faizini de katacak şekilde yeni fiyat verdi. Borç faizlerini yeni ürün fiyatı ile size yansıtır, fiyat yükselir.

      3.
      Ya da ülkede döviz yok, dışardan biri ithalatçıdan TL alıp döviz vermeye razı oldu diyelim. Dışardaki ile ithalatçının anlaştığı TL-döviz fiyatı üzerinden ikinci iphone fiyatınız belli olur.
      Diyelim ki, sizin iphone ile çektiğiniz fotoları o TL ile dışardaki almak istesin.

      TL yi elde tutmanın alternatif maliyetine göre döviz fiyatını belirler, bir sonraki iPhone alımınızda aradaki fark belli olur.

      Diyelim ki, sizin fotolarınızın değeri iphone dan daha üstün ise, siz daha ucuza ikinci iphonu alırsınız. Anlaşılan döviz/TL fiyatı düşük olur.

      Diyelim ki, sizin fotolarınızın değeri iphone dan daha az ise, bu sefer daha pahalıya ikinci iphonu alırsınız. Anlaşılan döviz/TL fiyatı yüksek olur.

      Basitten ülkelerdeki tüm mal ve hizmetleri kapsayan şekilde devam edersiniz.

      iPhone özelinde şunu hesaplayın. Bugün iPhone alırsanız kaç günlük maaşınızı veya gelirinizi ödersiniz?
      Daha önceki yıllarda iPhone almış iseniz, o gün için kaç günlük maaşınız veya gelirinizi ödediniz.

      Aradaki fark kimin borçlu olduğunu gösterir.

      Not: Yıllar içinde siz nasıl yetenek kazanıp gelirinizi artırdıysanız, iphone da yeni özellikler kazandı. İlgili günlerdeki cari fiyatları alınız.

      bViO7lB0aqo1j3Wx

      Sil
  15. Hocam enflasyon oranından bir sıfır atsak enflasyonu da düşürmüş olmaz mıyız? !!! Ciddiyim ama 6 sıfır atınca USD paritesine göre Japon Yeni'nden daha güçlü durumda değil mi paramız!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye bir sıfır atıyorsunuz atın iki sıfır gitsin.

      Sil
  16. Hocam Merhaba;
    Teorik bir sorum var.
    Enflasyon rakamları günlük açıklanırsa nasıl bir ortam oluşur?
    Yeni Fiyat verisi geldikçe TUİK verileri güncelleyecek şekilde bir sistem kurulsa. Teknoloji bunun için uygun.
    ayın 3 ü saat 10 u beklemeden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her gün binlerce fiyatı derlemek kolay değil.
      ENAGrup bunu yapıyor (ama aylık yayınlıyor) ama onlar elektronik ortamdaki fiyatları derliyorlar.

      Sil
  17. Hocam okuduğum kadarıyla bankalar, Merkez Bankasından %14 faizle borç alıp, %26 faizle hazineye borç veriyorlar. Niçin hazine %14'le doğrudan Merkez Bankasından borçlanmıyor. Bu, teknik bir nedenle mi, yoksa bankaları destekleme/fonlama amacıyla mı böyle yapılıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hazine'nin Merkez Bankası'ndan doğrudan borçlanması TCMB Yasası gereği mümkün değil (yasak). Ama bu yasağı getirenler sanırım bu şekilde arkadan dolanıp fonlanabileceğini düşünmemişler. Bu, bankalar ucuz fon sağlayıp onların bol kredi vermesi ve bu yolla piyasayı canlı tutması amacıyla yapılıyor diye düşünüyorum.

      Sil
  18. Hocam aydınlatıcı yazılarınız için tşekkürler..komplike konuları bile basite indirgeyerek anlaşılır özetleyerek başarılı ve kolaylıkla öğretme yeteneğiniz var,keşke daha çok kitap yazsanız ve hep öğretmenlik eğitimcilik yapsaydınız..

    YanıtlaSil
  19. Mahfi hocam, koş koş, günün haberi, Diyanet ve Kızılay ortak olarak Zekat Procesi açıklamışlar.
    Proce detaylarına göre, şirketler, yıllık yüzde 2.5 oranındaki zekatlarını kızılaya aktarabilirmiş, vergiden de muaf olacaklar.

    Kızılay'ın resmi twit hesabından Kurumsal Zekat detayları.

    https://twitter.com/KizilayDestek/status/1510898027606777857

    YanıtlaSil
  20. Hocam

    Twitch kanalı açmanız hiç mümkün değil mi?

    Size külfet olacağını düşünüyorsunuz ama öyle değil.

    Kameranızı, evinizde kitap okuduğunuz koltuğunuzu çekecek şekilde konumlandırıp "stream" butonuna basacaksınız, sonra koltuğunuza oturup kitabınızı okuyacaksınız, bu kadar.

    Biz de sizi kitap okurken izleyeceğiz.

    Anlaştık mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlaşamadık. Özel yaşamımı kimseyle paylaşmak gibi bir düşüncem yok. Sonuçta ben bir magazin figürü değilim.

      Sil
    2. Hocam,

      Warren Buffet bir kere gençlere, "uyurken de para kazanacağınız işler yapın" demiş.

      Bilirsiniz,
      Buffet gibi zenginlere Sosyal Medya veya toplantılarda mesaj versin diye,
      gölge yazarlık yapanlar arada böyle saçmalar, zengin de saçmalar.

      Gencin teki de Warren'ı ti ye almak için kendini uyurken twitch e koymuş.

      KDFeGxGt2fSy5N7i

      Sil
  21. Eğer 1919-1938 yılları arasında, siz, 30'lu 40'lı 50'li yaşlarınızda olsaydınız,

    Ve size şöyle bir mektup gelseydi:

    "Saygıdeğer Mahfi bey,

    Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken, nitelikli çalışma arkadaşlarına ihtiyacımız var.

    Şahsınızın iktisat alanındaki tecrübesinden istifade etmek için sizi TBMM çatısı altında çalışmaya, ekibimize katılmaya davet ediyorum.

    Türkiye ekonomisini sağlam ve sağlıklı temeller üzerine kurmak amacıyla bize yardım eder misiniz?

    Saygılarımla,

    Mustafa Kemal Atatürk"


    Ne yapardınız Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dedem Mehmet Mahfi Eğilmez'in yaptığını yapardım. Dedem, İstanbul'dan Anadolu'ya, Kurtuluş Savaşına, Atatürk ve arkadaşlarına silah kaçıranlar arasında yer aldığı için İngilizlerce yakalanıp işkenceyle sorguya çekilmiş ama arkadaşlarının adını ve yerini söylememiş. Soyadı kanunu çıkınca aile Eğilmez soyadını bu nedenle almış.
      Ben de dedem gibi davet beklemeden Türkiye için hangi görevde çalışmam gerekirse çalışırdım.

      Sil
    2. İşte cevap..

      Gözlerim yaşardı, sanki o günlerde gibiydim..

      Sil
    3. çok şanslıyız hocam sizi tanıdığımız için. bu memleketi daha güzel bir yer haline getirme düşüncesinde olan insanlar ne yazık ki bu memleketi sömüren insanlar tarafından bastırılıyor ama yine de birçok kişiye örnek oluyorsunuz

      Sil
  22. Faiz sebep enflasyon sonuç bu fikir ülkeyi yönetenlerin aklına nasıl yerleşmiş olabilir. Ben sıradan bir insanım ve bu makaleyi okuduktan sonra enflasyon sebep faiz sonuç diyebilirim. Enflasyonun artması nedenli piyasaya az borç vermek yada piyasadan parayı çekmek mantıklı olan bu. Enflasyonun varlığı ülkeyi yönetememek ve bunu kabullenebilecek ne hükümet nede seçmen var. Kısaca enflasyondan uzun süre kurtulmak zor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuran'daki haram tanımıyla ilgili olabilir mi? Eğer herhangi bir konuda inancınız sizde bir ön yargı yaratıyorsa bu inancı haklı çıkarmak için arayışlar geliştirirsiniz ve sonuçta neden - sonuç ilişkilerini karıştırmaya başlarsınız.

      Sil
    2. Bu faiz sebep enflasyon sonuç kavramının ekonomi dilinde bir yeri var mı hocam. Yani sırf dini duygularla mı hareket ediyorlar.

      Sil
    3. Sn Rıdvan,

      FSES den önce akıllarına gelip uyguladıkları çok hatalar vardı. Bu son yıllarda yaşananlardan biri.
      Mahfi beyin bir twit mesajında paylaştığı dış borcun kamu-özel sektör arasında paylaşım tablosu var. Tabloda borcun nasıl kamulaştırıldığını görürsünüz.

      Birbiri ile ilintili ayaklardır.

      İslam ülkelerini yönetenlerin, Kurana inanmadıklarını ben çok iyi biliyorum. Sn Diyanet İşleri Başkanı (DiB Ali bey) ne kadar müslüman ise ben de o kadar müslümanım.

      Siz Sn DiB Ali Bey'in açıklamalarını hiç okudunuz mu? Son 5-6 yılda nadiren de olsa karşıma çıkarlar.

      Dikkatli okurum. Katıldığım açıklamaları vardır. Ali Bey'in üslubuna bakarsanız, hep şöyle der "Kurana göre.... böyledir.", "İslama göre ... böyledir." "Dinde şu iş... böyledir" tarzı açıklamalardır. Hiç birisinde "Bana göre ve İslama göre" demez. Hiç bir açıklamasında "Ben böyle düşünüyorum" demez. Ali bey gibi eğitim almış bir insanın Kurana inanmadığını ben çok iyi biliyorum.

      Bir yorumunda Mahfi bey, "Sıradan insanın her şeyi bilmesine gerek yoktur, sağduyulu olsun yeter " gibi bir açıklaması oldu.

      Toplumda sağduyu hakim oldukça, miş muş, gibi yapan insanların varlıkları azalır. Doğrusu neyse o söylenir.

      Sn Hocamızın önceki yorumunda "Haramın Kurandaki tanımından olabilir mi?" sorusuna ben açıklıkla "Hayır" cevabı veririm. Zira Kuranda o kadar çok Haram var ki. Faiz konusuna gelinene kadar olanlar yapılmasa, bu insanlar ülke yönetmekten utanırdı.

      Bunun cevabı şudur, "ahalinin büyük kısmı Kurana inandığını zannettiği için, ülkede serveti aktarmak için Kurandan bir ifade de bahane olarak o ahaliye sunuluyor".

      Dedemin babası, subay, Çanakkaleye giderken, annesi dedeme hamileymiş. Adamcağız ayrılırken, beylik silahını çocuğuna miras etsin diye eşine vermiş, verirken, bu sefer düşman aşırı yüklü geliyor, bu savaştan ben dönemem, oğlum olursa adı ... kızım olursa.. olsun, yavruma bu emanetimi hediye et demiş, gitmiş, gidiş o gidiş, Çanakkaleye düşmüş.

      Tabi paşa karısı, iyi silah kullanır, mücadele döneminde Anadoluya geçinde küçük bir Anadolu şehrinde kalmışlar. Babasız yetiştirmiş dedemi. Anası da donanımlı bir kadın olunca dedem eşraf insanına göre epey iyi yetişmiş. Gençliğinde de eşraf hatunları ile de arası epey iyi olmuş. Adam ninemle evlenene kadar eşrafın hatunlarından -babamın demesi- 13 çocuk yapmış. Amcam, 15 der.

      Nereye geleceğim, dedeme sorardım nasıl oldu diye, o da "Eşrafın evindeki hatunlar hep Kuran, hep Kuran, o....u olsun bu evde duran, der bana gelirdi" diye anlatırdı.

      Dediğimi anladınız, işin içinde din olunca, çok şeyler kaybedilebilir, para nedir ki ?

      Ahali deki fikir bu olunca, tepesindeki ister FSES desin, ister her gün bir ayet göndersin, ahali saygıda kusur etmez.

      PeFR37e0l7dxUW96

      Sil
    4. Faiz sebep enflasyon sonuç söyleminin en başına düşük sözcüğünü eklerseniz o zaman bu söylem kahvehane söylemi olmaktan çıkar ve ekonomi biliminin kapsamı içine girer.

      Sil
  23. Değerli hocam, Tüik enflasyon verilerinin tahrif edilmiş olduğuna dair yaygın bir düşünce olduğuna göre, muhalefet partileri zincir mağazalardan 1 yıl önce de aynı gramaj ve kalitede sattıkları ürünlerin fiyat artış oranı ortalamasını talep edemez mi? Restoranlar, yemekhaneler, temelde aynı malzemeleri sürekli kullandıkları için 1 yıllık fiyat artışını düzenli olarak duyuramazlar mı? Hepsi mi korkuyor?

    Ben kendimden bir örnek vereyim: Eylül 2021'de vergiler dahil 7.40 TL/litre fiyata aldığım motorini sadece 6 ay sonra Mart 2022'de 22.30 TL/litre fiyata satın aldım. Artış oranı %201 yani fiyat 6 ayda 3 katına çıkmış.

    Diyelim ki onlar hükümetin tepkisinden korkuyor, Muhalefet partileri bir grup istatistikçi istihdam ederek ve onlara çalışabilecekleri koşulları oluşturarak enflasyon oranlarını kendileri de hesaplayamaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sn 08:54,

      Bana bir tane muhalefet partisi gösterin, dişimi kırarım.

      Sil
    2. Bir grup dediğiniz 81 ilde ve 225 ilçede fiyatları ayda 4 kez derleyecek elemanlara ihtiyaç var. Kaldı ki devletin zorlaması olmasa satıcılar o derleyicileri ayda 4 kez dükkandan içeri sokmaz.

      Sil
  24. Faiz sebep, enflasyon sonuç diye diye nerelere geldik... Benim merak ettiğim şey; faizin enflasyon dolaylarında olması gerekiyorsa faizin %60 lara yada %140 lara çıkması mümkün mü bunun sonuçları nasıl olur ? Kademeli olarak orta yolda buluşalım desek faiz arttırımı üfe yi arttırmaz mı ? Asla uyanamadığımız bir kabus gibi asla bitmiyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef bu saatten sonra faizi o düzeye çıkarırsanız bütün sanayi elinizde kalır.

      Sil
  25. hocam ingilizce öğrenmeye başlayan biri günlük düzenli çalışmayla 1-2 ay içerisinde akademik kaynakları okuyabilir mi yoksa ilk öğrenme sürecini daha uzun bir sürece mi yaymak gerekir görüşünüzü merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam bu yerleşiklerin enflasyon yaygarasını anlamak mümkün değil,liradan vazgeç, kuru patlat sonra enflasyonun kura paralel artmasına tepki göster,mantık dışı.

      Sil
    2. Adsız 10:16,

      İş, çalışanın zeka kapasitesi ile ilgili.
      Kimi için yıllar alan çalışma, kimileri için 1-2 ay alabilir.

      Bir bakın bir ay içinde oluyorsa, anlıyorsanız, üstün zekalısınızdır.

      Üstten süre veremem, niye derseniz, 40 yıldır ingilizce konuşan çoğu ingiliz de kendi dillerindeki akademik makaleleri anlamıyor.

      Tamamen size bağlı, keep up working.

      Sil
    3. 1-2 ay sıfırdan başlayacak birisi için yeterli değil. Siz onu düzenli çalışarak 1 -2 yıl diye düşünün.

      Sil
  26. Hocam Ak ücretlileri etkilemediği sürece enflasyon çözülmez.

    YanıtlaSil
  27. Hocam merhaba. Bir şirketin ofisine masa-sandalye alması, filoya araba eklemesi, TV alması GDP'de yatırım mı tüketim harcaması olarak mı kabul edilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şirket açısından demirbaş - sabit sermaye alımı olarak görünse de GSYH açısından bunlar tüketim harcamasıdır.

      Sil
  28. Hocam Marx'la ilgili ödev hazırlıyorum makale veya kitap önerir misiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://www.dr.com.tr/Kitap/Karl-Marx-Ve-Marksizm-Uzerine/Felsefe/Felsefe-Bilimi/urunno=0000000454228?gclid=Cj0KCQjwl7qSBhD-ARIsACvV1X1H94dopUASrip15OYsi8rfN2-X3IQwP-0KZPbbJw6PBsEyToQ16AgaAmbLEALw_wcB&gclsrc=aw.ds

      Sil
  29. Mahfi bey

    Siz sık sık; hayatta yaşanan değişimlerle teorilerin birbirlerini sürekli test etmesi gerektiğini, eğer aralarında kopukluk-tutarsızlık oluşmaya başlarsa, hem bilimde hem uygulamada problemler zincirinin başlayacağından dem vuruyorsunuz.

    Trollük yapmıyorum, mekanizmayı samimiyetle anlamaya çalışıyorum:

    "Enflasyon sebep, faiz sonuçtur" ilişkisi günümüzde geçerliliğini yitirmiş olamaz mı, bu olasılık hiç yok mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esasen böyle bir ilişki yok. Faiz sonuçtur ama enflasyon ondan önceki aşamadır. Ondan daha önce en başta ekonomide risk artışları vardır.
      Riskler artar
      Kur yükselir
      İthal girdi fiyatları artar
      Üretim maliyetleri artar
      Satış fiyatları artar
      Enflasyon yükselir
      Faiz yükseltilmek zorunda kalınır.

      Sil
  30. Asaf Savaş Akat, değeri neredeyse "hiç" seviyesine inmiş bir para birimi süreklilik arzederken, "dalgalı kur rejimi"nde ısrar etmenin ne faydası olacağını soruyor.

    Bu konuda sizin görüşünüz var mı Mahfi bey?

    Not: Medyascope'da Prof. Dr. Öner Günçavdı ve Prof. Dr. Haluk Levent'in hazırlayıp sunduğu "Ağır Ekonomi" programına, ilerleyen haftalarda Asaf Savaş Akat konuk olacak, ve şu "dalgalı kur rejimi"yle beraber "enflasyon" meselesi ayrıntılı bir şekilde tartışılacakmış. Haberiniz olsun Mahfi bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asaf Hocanın bunu hangi çerçeve içinde söylediğini bilmiyorum ama dalgalı kurdan vazgeçip sabit kura dönmek bu ortamda ekonomiyi sıfırlar. Eğer sermaye hareketlerinin serbestliğinden vazgeçilmesini savunmuşsa onu bilemem.

      Sil
    2. TL, günümüzde para olmak özelliklerinden işlemlere aracılık işlevini görüyor.
      Siyasi politikanın TL fiyatı üzerinde etkisi çok büyük.

      Mahfi hocamız da bir kaç kere belirtti, TL bazı akılcı ekonomik hamleler yapılsa daha düşük değer de olurdu diye. Doğrudur.

      Türkiye de olan politik bir fiyatlamadır.
      Şudur olan. Türk insanı her gün döviz fiyatına bakar.
      Her gün döviz yüzde 1-2 yükseldikçe tepkiler çıkar.

      Politik olarak bu tepkileri gidermenin çok basit bir yolu vardır.
      TL değerini siyaseten güm diye düşürür, düşük bir seviyede uzun süre durmasını sağlarsınız.
      Akılcı davranmayan yöneticiler için düşük değeri korumak kolaydır.

      Aralık ayında yapılan da budur.
      Bir anda kuru yükseltip, düşük bir TL değerini korumak.
      Siyaseten de iyidir.
      İnsanlar her gün döviz konuşacaklarına, bir kere şoku verirsin, 5 ay susarlar, döviz konuşmazlar.
      Döviz talep edenleri süper faizli TL hesap susturur.
      TL matbaası elindedir yönetimin, istediği kadar basar verir.

      Aylardır döviz kimse konuşmuyor.
      Hayat pahalılığını konuşuyor insanlar.
      Hayat pahalılığı içinde yaşayanları yönetme yeteneği bizim devlette vardır.
      Siyasetçi yönetebilir.

      Asaf Hoca işin politik kısmını düşünerek atıf yapmıştır, diye aklımdan geçti.

      1w4B9Px5v5GGxnWq

      Sil
    3. yazılarınız çok bilgilendirici, yazdığınız başka bir platform var mı

      Sil
    4. Çok teşekkür ben yalnızca burada yazıyorum ama yazılarımı buradan alıp yayınlayan çok site, gazete vb var.

      Sil
  31. Hocam Merhaba,
    Dünya 24 Şubat’ta başlayan bir savaşla sarsıldı.Ama Anlayabildiğim kadarıyla bu savaş bir cephe savaşının ötesine geçti.Ticaret,ekonomi,finans,rezerv para gibi alanlarda,2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan yapının ve bu yapının güç merkezinin sorgulanmasına da neden olmaya başladı.

    Dolar/Ruble paritesine bakıyorum ve anlamaya çalışıyorum:

    Savaştan bir gün önce: 23 Şubat 2002, 1 dolar 81,30 ruble
    Savaşın başladığı gün: 24 Şubat 2022, 1 dolar 84,93 ruble
    Rublenin en düşük günü : 07 Mart 2022, 1 dolar 139,50 ruble
    Son durum : 07 Nisan 2022, 1 dolar 84,00 ruble

    Savaş bitti mi?
    Bildiğimiz kadarıyla hayır.
    Yaptırımlar kaldırıldı mı?
    Bildiğimiz kadarıyla hayır.
    Rusya ekonomisi 1 ay önceye göre daha iyi bir durumda mı?
    Sanırım hayır.

    Peki olan nedir hocam?
    Bu süreci nasıl anlamalıyız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Rusya faizleri enflasyonun iki katına yükseltti. Böylece rubleye değer kazandırdı.
      2. Kendisine yaptırım uygulayanlara doğalgazı rubleyle satmaya karar verdi ve böylece rubleye daha da değer kazandırdı.

      Sil
    2. Ruble değerinde, gözle az görülür bir Avrupa hatası var.
      Avrupa Rus gazına bağlılığına devam ediyor.

      24 Şubat sonrası Avrupa Rusya'dan 39 milyar Euroluk gaz aldı.
      Ukrayna'ya ise 1.2 milyar Euro destek verdi.

      İkiyüzlülüğü gördünüz mü?

      Avrupa, istihbaratında zaafiyet var.
      AB, karar alıcı siyasilerini de hatalı kararlara sevkettiler.
      1. hataları, enerji üretimi için Rusya'ya göbekten bağlı kalmaktı.
      2. hataları Rusya devletini iyi okuyamadılar.
      Bedelini tüm Avrupa çekecek, merak etmeyin.
      3. hataları, dünyaya mal satmak için Avrupa markaları bazı ticari hileler yaptılar.
      Üçüncü hatanın en bilinenin VW firmasının yaptığı emisyon gaz ölçüm hilesidir.

      Avrupa, ucuz Rus gazı ile ürettiği ucuz enerjiyi klasik sanayiye,
      klasik sanayiyi de ucuz kredi desteği ile dünya piyasalarına açmak istedi.
      Bu savaş, Avrupanın bu ticari politikasının iflası oldu.
      Kral çıplak denildi.

      Avrupa hatasına böyle devam ederse, sene sonuna doğru savaş Finlandiya'ya sıçrayacak.

      İstihbaratçı kafası ile bakarsam;
      Putin ve etrafındaki 5-6 bin kişi tüm Rusya adına karar veriyor.
      AB istihbaratının bunların işini bitirmesi lazım, bunları sıkıştırması lazım.

      Avrupa hala eski kafayla devam ediyor.
      Yani, 2030 a kadar Rus gazından kurtulayım istiyor.
      Gazı şimdi almayı bitirmesi demek, Avrupa üretiminin çökmesi demek.
      Savaş işi öyle politik hilelerle yürümez.
      2030 a kalmadan savaş önce Finlandiya, sonra İsveç e bulaşır,
      Avrupa bir gecede kendini savaşın göbeğinde bulur.

      Avrupanın bir nevi "dana"sı Türkiye de aynı hatada.
      Netice de Türk yönetimini de bir nevi Avrupa şekillendiriyor.
      (Az kişi bilir; SSCB çöktüğünde Rus generaller rüşvetle tüm silahları satardı.
      Nükleeri de satmak istediler, Avrupalılar yeni kurulacak Rus yönetimi ayakta
      kalabilsin diye tüm techizatı almadılar. Faşizmi kontrol edebileceklerini sandılar. )
      Putin gibi rejimlerle anlaşma yapılmaz.
      O kendi hamlesini yapar, sen kendi hamleni yaparsın.
      Uzlaşma diye bir şey olmaz.

      Ruble fiyatlanması içinde bu durum var.

      ( Yine çok az kişi bilir. SSCB deyince herkesin aklına Ruslar gelir.
      Yanlıştır.
      SSCB nin disiplinli ordusu kurmaylarının en az yüzde 30'u Türk kökenliydi.
      O Türkler kendi bağımsızlıklarını kurdurdular.
      Ukrayna ve diğer devletlerden çok ordu kurmayı Rus ordusundaydı.
      SSCB ordusunun yüzde 55-60-ı Rus etnik kökenli değildi.
      Yeni Rus rejimi, Türk insan kaynağından mahrum, dandik Ruslara kaldı. )

      Olk7Wu2kCN3HhHhT

      Sil
    3. Rusya’nın ruble hamlesinde,Türkiye’nin alması gereken dersler olduğunu düşünüyorum Hocam.
      Demek ki Rusya’nın devlet aklı bu işleri yönetebilmede hayli yol katetmiş!
      Serbest piyasa ekonomisine henüz 90’ların başında girmesine rağmen,Türkiye’nin yıllardır kurmadığı/kuramadığı neoliberal piyasa oyunlarını oynamayı biliyor.Ekonomisinin boğulmasına izin vermemek için,“bizzat düşmanın stratejisine saldırıyor.”Savaşın sadece cephede kazanılamayacağını görüp,rezerv para hamlesine yerel para hamlesiyse cevap veriyor.
      Bu hamle de etki gösterecek gibi görünüyor.Macaristan Başbakanı,seçimleri kazanmasının da verdiği özgüvenle,rus gazını ruble ile alabiliriz diyor!
      Peki,
      Rusya’nın bu hamleyi yapmasına imkân veren koz nedir?
      Avrupa’nın kısa hatta orta vadede,kendi gazına olan bağımlılığını başka bir kaynaktan ikâme edemeyeceği öngörüsüdür.Avrupa’nın enerji bağımlı ülkeleri için ısınma amaçlı gaz tüketimi belki çözümlenebilir.Ama sanayisi için gerekli;büyük miktarda,kesintisiz ve uygun fiyatla gazı nereden temin edebileceği sorusunun henüz cevabı yok.
      Avrupa’nın Türkiye çevresindeki gaz kaynaklarından(Akdeniz,Türkmenistan,Azerbaycan,İran,belki K.Irak) bu tedariği sağlayabilmek için Türkiye’ye yanaştığını gözlemliyoruz.Son 1 aydaki yoğunlaşan diplomatik ziyaretlerin anlamı bu olmalı.
      Ancak bu projeler tüm siyasi süreçlerden onay alsa bile,Avrupa’nın şu andaki gaz ihtiyacını hangi vadede karşılar hale getirilebileceği halâ soru işareti.Finansman,bürokrasi ve mühendislik süreci gözönüne alındığında,bu sürenin halâ 7-8 yılın altında olamayacağı öngörülüyor!Hoca’nın yakın zamanda yazdığı makalelerden birinde,Avrupa’nın rus gazı bağımlılığı,ayrıntılarıyla ve rakamlarla ortaya konmuştu.

      Eğer Avrupalı dostlarımıza ayıp olmazsa,”önce denize düştüler şimdi de yılana(!) sarılıyor” demek lazım. Demek ki Türkiye’yi hatırlamaları için ihtiyaçları olan şey bu korkuymuş…Tabi ki düşündürücü bir durum bu.Türkiye’nin Avrupa’ya,Avrupa’nın da Türkiye’ye olan bakışındaki sıkıntıları çözmek için bir fırsat olabilir diye düşünüyorum.Aynı zamanda da bir koz.Türkiye’nin politika yapıcılarının bu koz üzerine iyi düşünüp öyle aksiyon almalarını diliyoruz.Türkiye’nin bu konjonktürel fırsattan doğabilecek kazanımlarını,iyi niyet ve temennilerle değil,uzun vadeli çıkarlarını gözeten anlaşma ve imzalarla garanti altına almasının önemini hatırlatmaya gerek yoktur umarım.(Henüz tarih bile olmamış,çok yakın tarihin diplomatik hokus pokuslarını unutmayalım.)

      Saygılarımla

      Sil
  32. Enflasyon verileri doğru değil bunu yıllarca yazdım ancak resmi kurum niteliği olduğu için bu uydurma rakamlar kullanılıyor.

    Aynı şekilde işsizlik verileride doğru değil ve hatta ihracat verileride aynı şekilde doğru olmadığı için üretim gsyh verileride doğru veriler değil.

    Bu verilerin hepsi tarım sanayi hizmetler ve inşaat sektörünün üretimlerinden ve satışlarından kaynaklanan net doğru veriler olmadığı çok açık. Bunun içinde kaynağı belirsiz paralar ve sözde ticaret diye geçen sözleşmelere bağlı para transferleri var ki bu paralar zamanı geldiğinde yön değiştirmek için kullanılan birçoğu resmileştirmek için yasal altyapısı oluşturulan gayri nizami işler karşılığında ihracat ve ithalat adı altında sözleşmeler ile meşrulaştırılan kaynaklar.

    Asıl önemli olan dünya ekonomisi değişime başladı ve bu kaynak transferi işe yeni dünya düzeninde oluşacak yeni siyasal düzenin altyapısı için tüm dünyada herkesin enflasyona teslim olması sonrası sevgili ABD nin yumuşak güç ile dayattığı yeni kurumsal ekonomi modeli ile ortaya çıkacak olan sözde daha güvenilir daha şeffaf kontrol edilebilir bir dünya ekonomi yönetimi modeli ile ortaya çıkacak olan ve aslında birazda komunizmi barındıran ortak mülkiyet esaslı gibi aslında birilerinin mülkiyeti esasına dayanan tüketicinin ise sürekli kiralama ile yaşamak zorunda olduğu bir modele evriliyoruz.

    ÇUŞ çok uluslu şirketlerin dünyadaki tüm alanlarda robotik teknoloji ile yapay zeka birleşmesi sonucu büyük sermaye sahiplerinin mülkiyetinde olan tarım inşaat bankacılık sanayi ve hizmetleri sektörünü kontrol altına alması sonrası tüm tüketim ürünlerini kullanmak için günlük haftalık aylık ve yıllık abonelik ler karşılığında bize kullandırma istediği karşılığında hukuksal düzenlemesini tamamen kendilerinin belirledikleri yüksek kontrollü güçlü mülkiyetili kurumsal yönetimi ve özellikle teknolojik yeni bir ekonomik modelde bize dayatılan ve bu dayatmayıda mecbur bırakılan döngüye girdik.

    Uluslararası örgütlerin çoğalması ile başlayan yeni dünya sisteminde devletlerin güçlerinin büyük kısmının azaldığı gibi yeni bir uluslararası örgütsel model teknoloji ve uluslararası tahakkümle yeniden ve daha güçlü ailelerin ellerinde dünya devletine giden süreci yaşıyoruz.

    Kısaca eskisi gibi aile devletleri modeline geçişi bu kez daha sistemli ve John Jack rousseau nun dediği gibi toplum sözleşmesi ile birçok hakkımızı yetki devri ile teslime zorlanıyoruz.

    YanıtlaSil
  33. hocam elinize sağlık güzel tablolar

    YanıtlaSil
  34. Hocam insanımız enflasyona duyarsızlaştımı,eskiden Imf çağırılır kontrol altına almak için çaba gösterilirdi,şimdi zamana bırakılmış bekleniyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef bütün çıkış kapıları kapatıldı. Ekonomi üç kapısı da kilitli bir odaya hapsedilmiş mahkûm gibi bir bilinmez içinde bekliyor.

      Sil
  35. Hocam devlet kapitalizmi enflasyonu düşürürmü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Devlet_kapitalizmi

      Sil
    2. Tanım şöyle verilmiş: Devlet kapitalizmi, ticari birimlerin ücretli emeğin sisteme dahili ve merkezi yönetim anlayışıyla devlet tarafından kapitalist bir şekilde yönetildiği ve üretim araçlarının organize edildiği ekonomik sistemleri ifade eden bir kavramdır.

      Çin'in durumunu açıklayamamış ve son derecede zorlama bir tanım vermişler. Kapitalizmin tanımında 'üretim araçlarının özel mülkiyet elinde olması' vardır. Bunlar devletin elindeyse ya da devlet tarafından yönetilirse o sistem kapitalizm olmaz.

      İşin bir yanı bu. Sizin sorunuza gelince enflasyon bu tür sistemlerle düşmez. Enflasyon ekonomi politikasının doğru yürütülmesiyle düşer. İster kapitalist sistem olsun ister sosyalist sistem olsun işin özü budur.

      Sil
  36. Ege Cansen'in enflasyonda kalıcı çözüm için cari fazla vermek gereklidir ve bunun içinde en büyük öncelik rekabetçi kurdur görüşüne katılıyor musunuz? bu ülkenin cari fazla vermesi katma değeri yüksek ürünler ihraç etmeden ya da petrol doğalgaz çıkarmadan mümkün mü sizce sadece rekabetçi kur yani değersiz TL politikası uygularsak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılmıyorum. Türkiye, yapısal reformları yapmadan kurla, faizle, cari dengeyle bu sorunları aşamaz ve gelişmiş ülke olmaya doğru yol alamaz.

      Sil
    2. yapısal reform derken hocam siz defalarca kitaplarda yazılarınızda bahsettiniz detaylıca ama benim önceliğim katılır mısınız bilmem vergi reformu olurdu. dolaylı vergilerin ağırlığını azaltıp kesinlikle elimde bir güç olsa nereden buldun yasasını çıkartırdım. Türkiye'de gördüğüm senelerdir hep şu şekilde: ne iş yaptığı belli değil ama 2 milyonluk araba alıyor, ne iş yaptığı belli değil 10 milyona daire alıyor. gel kardeşim sen bunu bunu almışsın iyi güzelde bu kazancın kaynağı ne vergidi nerede nereden buldun nereden kazandın yoksa topla stopajı esnafın canı çıksın bindir benzine zammı halkın canı çıksın , maaşlı çalışanların zaten kesildikçe net maaşı elinde ufacık kalıyor.

      Sil
    3. Ege Hocam, kitabın ön sayfasını okuyor.
      Kitabın ortasına Türkiye'ye gelelim.
      Türkiye ne üretiyor?
      En büyük ihraç kalemleri nedir?

      1. Otomotiv: Hepsi yabancı marka.
      Parçaları uzakdoğu da üretip, gemil ile Türkiyeye getiriyorlar.
      Bir kısım parçayı yerli sanayiden alıp, monte ediyorlar.
      Ucuz kargo, ucuz lojistik.
      Parça dövizle gelip, araba dövizle çıkıyor.
      Kazanç, muhasebe yöntemleri ile yurtdışında kalıyor.
      İhracat arttıkça, ithalat artıyor.

      2. 3. ve 4. sanayi ürünleri de benzer.
      Ne kadar ithalat, o kadar ihracat.
      Faydası? Yok.
      Nerden görüyorum?
      Borsa finans raporlarına bakın.
      Kuş gibi kazançlar açıklamışlar.

      Diğer katma değerli ürünler?
      Onların ucuz işçilikli ülkelerde rakipleri var.
      Ne kadar değersiz TL, karşısında o kadar rekabet edebilen başka üretici.

      Kitabın ortasında bunlar var.

      Kitabın sonu da derki;

      İstediğin kadar yüksek teknolojili malı üretirsen üret,
      Satabildiğin miktar karşı tarafın aldığı kadardır.

      Misal:
      Çinli çok ucuz cep tel üreticisi var.
      Hiç birini Batı dünyası satın almıyor.
      Kardeş Güney Kore'nin Samsung'unu alıyorlar.
      Çok batı ülkesi Çin 5g ürünlerini yasakladı.

      Ege Hocam hatalı diyemem.
      Kitabın girişinde öyle yazıyor.

      PbNRVOhNGWnp9Y7L

      Sil
    4. Ege Hocam masalcı.

      Sil
    5. Ege Cansen'in cari fazlaya verdiği önemi anlıyorum . Türkiye'nin çift paralı sistemi olduğunu ve devalüasyon emflasyon sarmalından çıkamadığı tezine de katılıyorum ama cari fazla veren ülkelere bakıyorum ya Almanya Japonya Güney Kore gibi katma değeri yüksek ürünler üreten gelişmiş ülkeler ya da Rusya gibi doğalgaz petrol ihracatçısı ülkeler. belki Çin için gelişmiş ülke tam manasıyla denemez ama o da baya bi mesafe katetti ki sanılanın aksine baya baya katma değeri yüksek ürünlerin de ihracatçısı artık. bizim gibi ne katma değeri yüksek ürün ihracatçısı olmayıp ne petrol doğalgaz ihracatçısı olmayıp ta sadece rekabetçi kur değersiz yerel para birimi ile cari fazla vermeyi başarabilen ülke var mıdır acaba? öncelik yapısal reformlar ve demokrasiye parlamenter sisteme dönüş olmalı kanımca. yapısal reformlar ciddi anlamda hayata geçirilmeli. sonrasında zaten kuru rekabetçi yapıp daha da ihracatı teşvik edebilirsin . kanımca maalesef Türkiye hiç bir zaman cari fazla veren gelişmiş ülkeler seviyesine gelemez. (ancak ve ancak belki petrol doğalgaz çıkarırsa olur cari fazla veren ama onda da gelişmekte olan ülkeler içinden sıyrılamaz orası ayrı) nedeni de bunun rekabetçi kur değil yapısal reformları hiç bir zaman hayata geçiremez. hep havada kalır bu hükümet gitse de yerine gelen faizi yükseltir belki güven verir bu da Ege Hocanın dediği gibi enflasyon devalüasyon sarmalını devam ettirir kuru düşürür sıcak para yalancı baharlar sonunda yine kriz yine devalüasyon patlak verir

      Sil
    6. Selam Koray,

      Türkiye'de şimdi yazdığım yorumu çok az insan size verir.
      Kamuoyunda tartışılmaz.

      Cari açık ve fazla kavramları tek başlarına bir anlam ifade etmez.

      İki olasılık düşünün:
      Cari fazla verdim; fazla ile ne yaptım?
      Cari açık verdim; hangi ürünleri alıp açık verdim, aldığım ürünler ile ne yaptım?

      Cevapları, hem cari açığın hem cari fazlanın nihai faydasını gösterir.

      Yani açık vermek ile fazla vermenin bir anlamı yoktur.

      Cari Fazla senaryosu vereyim.
      X madeni stratejik, A ve B ülkelerinde de var.
      A ülkesi B ülkesine X satar.
      A ülkesi cari fazla verir.
      B ülkesi, X üretimi yapmaz.
      B ülkesi sürekli A'dan X alır, üretiminde ithal X kullanır.

      20 yıl sonra.
      A ülkesinin X miktarı azalır.
      A ülkesinde X çıkarmak ekonomik olmaktan çıkar.
      B ülkesi, X maddesini A'ya satmaz.
      B ülkesi X maddesi ile ürettiği malları A'ya satar.
      A ülkesinin X kullanan tüm sanayisi bağımlı hale gelir.

      Bu bir misaldir.

      İkinci misal, Almanya.
      Bol bol araba sattı. Cari fazla verdi.
      Rus'dan ucuz gaz aldı, enerjisi ucuzladı, dünyaya araba sattı.
      Klasik Alman markaları, ucuz kredi aldı, daha çok araba sattı,
      Yenilikçi Alman kobileri ucuz kredi alamadı,
      Alman piyasasında yenilikçi Kobileri öldürdü.

      10 yıl geçti.

      Dünyanın en yenilikçi ve değeri yüksek araba markaları arasında Alman yok.
      Üstüne bir de kurmak istediği birliğe düşman, faşist bir Rus rejim yetiştirdi.
      Şimdi afedersiniz, eşşek gibi savaş uçağı satın alıyorlar.
      Savunma sanayileri cari açık veriyor.

      Buyrun iki ayrı senaryo.

      Dediğim gibi Cari Açık veya Cari Fazla hiç bir anlam ifade etmez.
      Mahfi Hocamız bir kere yazdı.
      "Yabancı firmalara şirket satabilirsiniz, aldığınız para ile ne yaptığınız önemlidir" dedi.
      Aynı mantık.

      Esas olan insandır, ekonomi yönetimidir.
      Her şey insanda, ekonomi yönetiminde biter.
      Cari fazlaya da, açığa da değerini veren odur.

      Sevgiler.
      27kPFIeGmm9qkAQp

      Sil
  37. Hocam, hazinenin enflasyona endeksli tahvil ihracının detaylarını yazmanız mümkün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayrıntıları burada yer alıyor:
      https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2019/01/T%C3%BCfeye-Endeksli-An%C3%BCite-Devlet-Tahvilleri.pdf

      Sil
  38. Mahfi hocam,çevremdeki insankarla konuşurken bir konuyu bilmediğimi farkettim bu konuda aydınlatırmısınız?Tüik manşet enflasyon yerine çekirdek enflasyonu açıklıyor ve MB gibi devlet kurumları bu enflasyonu hesaba alıyor.tüm dünyada ise hane harcamalarının tümü üzerinden hesaplanıyor diye biliyorum.Başka ülkelerde de bu ayrımlar var mıdır yoksa bize özgü bir veri makyajlama mıdır?eğer tüm dünyada agresif fiyat artışı gösteren özel vergi içeren vb ürünleri içermeyen enflasyondaki oranın daha da yüksek olabileceği fikrindeyim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TÜİK, hem manşet enflasyonu hem ÜFE'yi hem de 6 farklı kategoride çekirdek enflasyonu açıklıyor (biz bunlarda C endeksini kullanıyoruz.) TCMB, enflasyon hedeflemesinde manşet enflasyonu esas alıyor. Çekirdek enflasyon daha çok para politikasının etkileyeceği çerçeveyi gösterdiği için önemli. Hemen her ülkede çekirdek enflasyon hesaplaması yapılıyor. Buna 'core inflation' diyorlar.

      Sil
  39. teşekkür ederim bizi aydınlattığınız için

    YanıtlaSil
  40. Kadriye Güngör8 Nisan 2022 10:29

    Mahfi hocam enflasyonu siz değerli hocamın yorumuyla okumak çok güzel bir iktisat öğrencisi olarak sizin bilgilerinizle yoluma ışık tutmak benim için çok değerli ve çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  41. Hocam aslında ülkemizdeki sorun fiyatların yüksek değil gelirin düşük olması.bunun için 25-26 milyon civarındaki istihdamı 50milyonun üstüne çıkarmalıyız.ozaman üretimde enaz %80-90 artacağı için gelirlerde zincirleme bir reaksiyon gibi artacak.nekadar çok insan calışır ve üretirse bu pozitif bir kısır döngü yaratıp bizi ilerletmezmi?istihdam dışı ev hanımları bile elişi&takı filan yapsın satsın mesela,hiçbir tarla,arazi&dükkan boş kalmasın ama devlet buna uygun bir ortam yaratsın,çalışmak isteyeni teşvik etsin,destek olsun köstek olmasın,insanların gözünü korkutmasın,vergiden muaf tutsun mesela.geçen hafta batı trakyada bir pazardaydım:1kilo soğan 0,3-0,4&patates 0,4-0,5&domates 1-1,5&patlıcan 1,5-2&biber 2-2,5&çikita muz 2,5-3euro..ordaki yaşlılarda son 10yılda fiyatların ikiye katlandığından şikayetçi.selanikte bir markette 1l ayçiçek yağı 2,45-2,95&zeytin yağı 3,45-3,95&1kilo seker 1,45-1,95&1kilo kıyma veya kuşbaşı 6,45-6,95 euro..elimde nisan 2008 yılına ait BİM inserti var 1lt ayçiçek yağı 2,45 ytl,5kiloluk olan ise 8,95 ytl imiş.bakıyorum 600gr ezine beyaz peynir 3,95ytl,400gr kıyma yine 3,95 ytl imiş,ancak ozaman $ 1,24ytl € ise 1,37ytl idi.aslında fiyatlar 15yılda döviz bazında 2kat artmamıs bile.ancak artsa bile bu normal değilmi?orda da enflasyon var..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kadını dışlayan bir devlet politikası kadınlara nasıl iş verecek?
      Kadınların hakları yok.
      Kadınların uygun çalışma koşulları yok.
      Kadınların yeterince temsil imkanı yok.
      Bir de kazanılmış hakları bin yıl önceki hukukla yorumlayıp,
      dalga geçer gibi iptal eden yönetim var.

      Sil
    2. Gelirin düşüklüğü de sorun tabii ama fiyatların bu kadar kısa sürede böylesine hızla artması da ciddi bir sorun.

      Sil
  42. Hocam merhabalar. 1990lardaki kronik enflasyon ile bugunku enflasyonun sebepleri farkli mi? Eger oyleyse nelerdir bunlar? Enflasyon ile mucadele konusunda farklar oldugu asikar ve 1990larda gida alim gucu bugune gore daha yuksekti. Zamlar ayak uyduruyordu gibi. Fakat sebepler acisindan farklar nelerdir? Cok tesekkur ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı farklar var: 1990'larda Türkiye bu kadar dışa bağımlı değildi ve dolayısıyla ithalatı ve kurdan etkilenmesi bu kadar fazla değildi. Sonra nüfusu bu kadar yüksek değildi (göçmenler yoktu.) Buna karşılık asıl olarak bazı daha önemli alanlarda benzerlikler vardı: En önemli benzerlik ekonomi politikasının yanlış uygulanmasıdır. İki dönemde de faizi düşürerek enflasyonu düşürmek gibi bilime aykırı uygulamalar sahneye kondu.

      Sil
    2. Oyleyse 90lardaki sebep bugun yasadigimiz kura bagli maliyet enflasyonu disinda bir sebep miydi? Bir de disa bagimlilik derken biraz acabilir misiniz acaba? 1990larda da surekli buyuk dis ticaret aciklari veriyormusuz. Yoksa burada ticaretin niteligi mi onemli - tarimin bitirilmesi mesela temel gidaya ulasimi daha disa bagimli kilar vs. Belki de bu konuda bir yazi yazmalisiniz hocam, 1990lari bugunle karsilastiran. Bu karsilastirmayi yapan hicbir calismaya denk gelmedim. Cok tesekkurler tekrar.

      Sil
  43. Hocam dalga tsunamiye dönüştü?

    YanıtlaSil
  44. Hocam bu sene enflasyonun sene sonuna kadar ilk 3 aydaki gibi devam edeceğini farz edersek ülkemiz için orta ve uzun vadede en iyi çıkış senaryosu ve en kötü felaket senaryosu sizce nasıl olur?

    YanıtlaSil
  45. Hocam aşağıdaki iki ifadede hata olabilir mi?

    Birincisi,

    Genel olarak üç çeşit enflasyondan söz edilir: (1) Ilımlı (sürünen) enflasyon, (2) Yüksek enflasyon, (4) Hiper enflasyon.

    Gizli bir 3. Madde var sanırım :)


    İkincisi,

    Yüksek enflasyonu belirten yıllık yüzde 6 ve üzeriyle hiper enflasyonu belirten yıllık yüzde 500 ve üzeri orandaki enflasyon arasındaki her orana yüksek enflasyon denmesi konuyu eksik bırakmak olabilir. O nedenle mesela yıllık yüzde 15 ve üzeri enflasyona çok yüksek oranlı enflasyon denilebilir.

    Buradaki yüzde 500 sanırım yüzde 50 olmalı.

    YanıtlaSil
  46. Hocam bu enflasyonun ana sebebi yüksek kur , değersiz Türk Lirası değil mi? cari açığın kapanması için rekabetçi kuru yani değersiz Türk Lirasını savunan iktisatçılarla aynı görüşte misiniz? Rekabetçi kur dedikleri bu ülkeyi enflasyln canavarına teslim etmemiş midir? sizce dengeyi sağlayacak optimal kur şuan ne olmalıdır?

    YanıtlaSil
  47. Hocam anlamakta zorlanıyorum cari yıl sonu enf. beklentisi %70 iken bir yıl sonrası için %40 bildiriliyor, şuan ağustos ayındayız cari yıl sonu beklentisi derken ocaktan aralığa olan enflasyon tahminimi yoksa ağustostan aralığa olan artışın %70 aralıktanda bir sonraki yılın ağustos ayına olan beklent, %40 şeklinde mi? Hiçbir yerde detaylı bilgi yok kimseninde bu hususu bildiğini düşünmüyorum hocam aydınlatırsanız sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cari yıl sonu beklentisi dendiğinde Ocak Aralık enflasyonu kastedilir. Yıl içinde yıllık enflasyon dendiğinde ise içinde bulunulan aydan geçmişe doğru son 12 ayın enflasyonu kastedilir.

      Sil
  48. Teşekkürler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!