Tasarruflar Yerine Tüketimi Destekleyen Ekonomi Modeli
Türkiye, uzunca bir süredir ekonomi politikası uygulamasının temel taşı olarak faizi, enflasyonun altında tutarak tasarruf sahiplerinin varlıklarını borç alanlara ucuza kullandırma politikası izliyor. Enflasyonun yüzde 54,4 olduğu bir ortamda bankalar, Merkez Bankası’ndan yüzde 14 faizle kullandıkları fonları ve vatandaştan yüzde 16 faizle topladıkları mevduatı yüzde 32 faizle kredi olarak kullandırıyor. Bu yolla tasarruf sahiplerinin varlıklarının bir bölümü tüketicilere aktarılarak talep yaratılmış ve ekonomi canlı tutulmuş oluyor. Faizlerin düşük olması gayrimenkul fiyatlarının sürekli artmasını ve insanların enflasyonun altındaki oranlarla kredi kullanarak gayrimenkul satın almasını özendiriyor. Talep bu şekilde artınca da gayrimenkul fiyatları yükseliyor. Bir tek apartman dairesinde ortalama 150 dolayında sanayi ürünü kullanıldığını dikkate alırsak bu modelin sanayi ve finans kesiminde ortaya çıkan rekor kârlara yol açmasını da anlamış oluruz.
Vatandaş A, 1.000 liralık
tasarrufuyla bugün litresi 30 liradan ayçiçek yağı alsaydı (1.000 / 30 =) 33,3
litre alacaktı. A’nın bunu yapmak yerine parasını bankaya bugünkü faiz oranı
olan yıllık yüzde 16 faiz ve 12 ay vadeyle yatırdığını düşünelim. Bu durumda 12
ay sonunda faiziyle birlikte eline 1.160 lira geçecektir. Aynı sürede ayçiçek
yağının litresinin 12 ay sonrası için beklenen enflasyon oranı[i]
olan yüzde 50 paralelinde 45 liraya yükseldiğini varsayalım. A, 12 ay sonunda
faiziyle birlikte eline geçen 1.160 lirayla (1.160 / 45 =) 25,8 litre ayçiçeği yağı
alabilecektir. Bu durumda A’nın, yüzde 16 faiz almış olmasına karşın, 1.000
lirasının satın alma gücü kaybı (33,3 – 25,8 =) 7,5 litre ayçiçek yağına ya da
(7,5 x 45 =) 337,5 liraya denk gelir.
Bu politika, insanların bir
bölümünün dövize yönelmesine yol açması nedeniyle karşımıza Dolarizasyon[ii]
denilen olguyu çıkarıyor. Bu durumda dövize talep arttığı için döviz kuru
yükselmeye başlıyor (TL değer kaybediyor.) Döviz kuru arttıkça, üretimde
kullanılan ithal girdilerin maliyeti yükseliyor. Bu artış ister istemez satış
fiyatlarına yansıyor ve enflasyonu besliyor. Bu kez kurların ve enflasyonun
daha fazla yükselmemesi için başka araçlar devreye sokuluyor: (1) Sürekli döviz
satışı yapılarak döviz kuru sabit tutulmaya çalışılıyor. Bu uygulama Merkez
Bankası rezervlerinin erimesine ve eksiye geçmesine neden oluyor. (2) Döviz
talebini düşürmek için bankalara alış ve satış kurları arasında açık fark olması
yolunda telkinler yapılıyor. (3) Döviz satışlarında komisyon uygulaması yoluyla
dövize talep baskı altına alınıyor. (4) Mevduat korumalı kur hesapları devreye
sokularak faize ek olarak (adına faiz denmeyen ama aslında faiz olan) kur farkı
ödemesi yapılıyor. Bu uygulama yalnız döviz hesaplarına değil Türk Lirası
hesaplara da yayılıyor ve böylece aslında Türk Lirası olarak duran hesaplara da
bir çeşit dövize endeksleme sağlanmış oluyor. Böylece bankaların ödeyip
tasarruf sahibine yansıtmaları gereken faizin bir bölümü Hazine’ce üstleniliyor.
Hazine’ce üstlenme demek tasarrufu olmayanların da ödediği vergilerle tasarruflarını
dövize endekslemiş olanlara ek ödeme yapılması demek.
Faizi yanlış belirleyince kur
yükseliyor, kur yükselince ithal girdi maliyetleri artıyor, maliyet artışı fiyatlara
yansıyor ve enflasyon yükseliyor. O aşamada faizi artırmayınca bu kez başka yanlış
adımlar atılıyor ve her yanlış halka birbirine eklenerek bir yanlışlar zincirine
dönüşüyor.
Hocam, peki ayçiçeği örneğinde olduğu gibi niçins karaborsa stokçular piyasaya çıkmıyorlar.
YanıtlaSilDöviz'den daha kazançlı, malı piyasadan toplayıp, tezgah altında yüksek fiyatlara satabilirler.
Zeytinyağı, Ayçiçek yağı, akarı yok, kokarı yok.
Fiyatlar arttığı sürece karaborsa olmaz.
SilCevabınız için teşekkür ederim Hocam,
SilSorarken aklımda hem fiyat artışı hem de zabıtaların denetimleri vardı.
Sanırım fiyat artışlarına ve ürün dağıtımlarına izin veriyorlar.
Siz daha iyi bilirsiniz, 70lerin karaborsa ortamında, zengin tüccarların malları limandan büyük gemilere toplayıp, uluslar arası sularda beklettiği, piyasaya azar azar verdiği dönemler geldi.
İTO da görevli bir memur abimiz anlatırdı, nasıl limon, yağ, gaz gibi malları devlet denetiminden zenginlerin çıkarmak için karadeniz ve akdeniz açık sularına gemi ile çıkardıklarını.
Anladığım kadarı ile günümüzde, polisiye yaptırımları o dönemlerdeki kadar baskın değil.
Merhaba hocam herhangi bir üründe karaborsa olduğunu varsayarsak, venezuella’nın ekonomisine ve durumuna benzer bir hal almış olur muyuz? Devlet müdehalesi olamaz mı?
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=HPjOXDCCYVA biz sürekli artan fiyat durumlarında karaborsacılık tavan yapar bilirdik ama
YanıtlaSilFiyatlar artıyorsa karaborsa doğmaz, talep düşer. Fiyatlar polisiye yollarla bastırılır, artmasına izin verilmezse karaborsa doğar.
SilDÖVİZİN ARTMASINA İZİN VERİLMİYOR OZAMAN KARABORSA OLMASI GEREKMEZ Mİ?
SilDolar'in fiyatının artmasına arka kapı yolları ile izin vermiyorlar. Bu da karaborsaya sebep olmaz. Neden? Dolara talep artıyor ve bu fiyat yükselerek artan talebi gösteriyor. Arka kapıdan piyasaya dolar satıyorlar ve dolar talep edenlerin ihtiyacını karşılıyorlar, bu şekilde fiyat geri çekiliyor. Bunu yapabiliyorlar çünkü elimizde olduğunu düşündüğümüz dolarlar aslında dijital ortamda tutulan bir bilgi. Herkes doları gidip bankadan almak isteseydi arka kapıdan böyle satıp düşüremezlerdi çünkü insanlara verebileceğin fiziksel dolar'ın bir limiti var. Dijital ortamda o yok, fiziksel olarak olmayan bir şeyi satabiliyorsun yani.
SilDolar'da karaborsa ne zaman olur? Devlet arka kapıdan dolar satarak değil açık açık fiyatı sabitlemeye çalışırsa olur. Örneğin devlet yarın sabah çıktı ve dolar'ın alış ve satış fiyatı 10TL'dir dedi ve herkesi bu rakamdan alıp satmaya zorladı. Ama insanlar dolar'ın daha değerli olduğunu, devletin düşük bir kur verdiğini biliyor. Bu yüzden kimse gidip resmi kanallardan dolar alıp satmaz, her şey karaborsaya döner.
İhracatçılara gelen dövizin %25 ini TL ‘ye geçme zorunluluğu var birde. Sürekli bir şeyler ekleniyor halkaya.
YanıtlaSilEvet bu da eklendi haklısınız.
SilBu uygulamanın neresi yanlış? Bunu söylemenize sebep nedir?
SilSaygıdeğer Hocam, bu politikalar daha ne kadar sürdürülebilir?
YanıtlaSilBiraz daha gider ama çok da uzun değil.
SilBorç buldukça sürdürülür gider bu politikalar.
SilFaizler yüzde ellilerin üzerine çekilirse gayrimenkul sektörünün durumu nasıl olur hocam
YanıtlaSilBatar
SilDaha iyi anlatılmazdı hocam.Ağzınıza sağlık.
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam, düşük faiz politikası büyüme getirelir mi?
YanıtlaSilGeliyor ama tüketim aracılığıyla büyüyor ekonomi. Tarım üretimi küçülüyor mesela.
SilHocam, ülkemizdeki riskleri azaltmadan yani mevcut şartlarda merkez bankası politika faizini artırırsa nasıl bir senaryo yaşanır? Bu konuyu da anlatırmısınız?
YanıtlaSilBu aşamada az artırırsa işe yaramaz çok artırırsa ekonomi durur. Önemli olan bu aşamaya getirmemekti. % 19'dan indirince böyle oldu.
SilHocam KKM birkaç ay içinde döngüye girecek diye tahmin ediyorum. Ödemeler yapıldıkça hazine açık verecek, para basılacak, para basıldıkça enflasyon yükselecek, kura yansıyacak, kur yükseldikçe daha fazla KKM ödemesi yapılacak. Zinciri bir yerde kırmak zorunda kalacaklar. Vazgeçildiği gün başa dönülecek.
YanıtlaSilŞimdilik tüm hesapları döngünün başlaması için.
Teşekkürler
Evet karışık bir görünüm var.
Silİnsanımız yatırım aracı olarak dolar euro yerine altın seçse bu yabancı paralar artmaz. Yabancı para artmaz sa ithal girdiler artmaz. Mesela dolar bazında işlem gören akaryakıtta, dolar bazlı artış kesilir sadece küresel artıştan etkileniriz. Sade bir vatandaş olarak bunu düşünüyorum. Doğru mudur sayın hocam.
YanıtlaSilİnsanımız zaten altını seçmiş durumda. Yastık altında 5000 ton (300 milyar dolar) var. Ne var ki ithalatı altınla yapamadığımız, dış borçları altınla ödeyemediğimiz için döviz tutmak zorunluluğumuz da var. Öte yandan altın da bizim ürettiğimiz bir mal olmadığı için onu da dışarıdan dolarla alıyoruz.
SilSelam Mahfi hocam,
SilBu 5 bin ton luk altına biraz açıklama getirmek gerekmez mi?
5 bin ton, ülkedeki aile başına böldüğümde, aile başına 230 gram kadar altın düşüyor.
İnsanların evlilik alyansları, küpe, bilezik gibi ziynet eşyaları orta halli bir ailede bile 100 ile 150 gram arasında bulunuyor.
Yerleşik kültürün temel öğesi; düğün, dernek, sünnetlerde kullanılan çeyrek, yarım, tam altınlar da aile başına ortalama 25 ile 50 gramı bulur.
Yani bu ülkenin gelenekleri, aile başına rahatlıkla 150 gram altın eder. Bunları bir çok aile satım amacıyla tutmaz.
Tabi ki, altın da gelir gruplarına göre farklı oranlarda tutulur, benim gözlemim ortalama hesap üzerinden.
Çocukluğumdan gözlemim, memur bir babanın geçindirdiği 4 kişilik ailem için altın miktarı yukarda yazdığım ortalama 230gramın da bir kaç kat üzerinde.
Hocam millet TL ye dönse bütün sorunlar biter.
YanıtlaSilEnflasyonun % 54, mevduat faizinin yüzde 16 olduğu bir yerde milletin elindeki bütün TL'yi dövize dönmemesine şükretmek lazım.
SilMahfi Hocam, inşaat ve rant ekonomisinin üretim ve ihracat odaklı ekonomiye geçişi için nasıl bir yol izlenebilir?
YanıtlaSilYanıtı benim yakında çıkacak olan Yapısal Reformlar ve Türkiye kitabımda.
SilKrallar gibi yaşamak ve çevrenizdeki sınırlı sayıdaki kapasitesiz, kifayetsiz güruhu sadece sizin ağzınıza bakan, etkili ve yetkili makamlara getirilmiş vicdansız yiyicilere dönüştürdüğünüz kalıcı bir sistem kurmak istiyorsanız, ülkenizin kaynakları sadece sizin ve bu güruhun beslenmesine yetiyorsa ve geri kalanlar zaten umurunuzda bile değilse, sizin gözünüzde toplum belli haklara sahip insanlardan değil, hiç sesini çıkarmadan size hizmet etmesi ve attığınız kemiklerle yetinip bir de bunun için size şükretmesi gereken kölelerden oluşuyorsa tam da böyle bir sosyo-ekonomik düzen kurmanız gerekir.
YanıtlaSilOrtada ne bir hata, ne de yanlış var. Yaşadığımız bu düzen tamamen bilinçli tercihlerden oluşuyor. Bunu yaşamamanın tek yolu bu ideolojiyi iktidara getirmemekti, aklı eren kişiler yıllarca bu tehlike konusunda halkı uyardılar ama başarılı olamadılar. Eğer halk yeterli bilince ulaşır ve yaşamakta olduğu sefaletin kader, tesadüf ya da beceriksizlik olmadığını, kendi oyları ile iktidara getirdiği bu zihniyetin bilinçli seçimi olduğunu kavrayabilirse halâ bir şansımız olabilir. Buradan sağlıklı şekilde çıkmanın tek yolu da budur...
Hocam bu uygulanan modelin daha önce dünyada bir örneği var mı? Varsa sonucu ne olmuş?
YanıtlaSilVar ve sonucu pek iyi olmamış.
SilYunanistan, bizdeki politikalara benzer alavereler yapmışlar ve büyük sorunlar yaşadılar. Günlerce medyada takip ettik. Biraz inceleme yaptım, şu an bizde yapılanın çok daha masum olanını yaptılar ve büyük sorunlar yaşadılar. Hocam bir gün bu konuda çok güzel neden sonuç ilişkisiye kıyaslama yapabilir.
SilHocam öncelikle en değerli şey olan Zamanınızı bizleri bilgilendirmek için harcadığınız için size şükranlarımı sunuyorum. Benim şöyle bir sorum var:
YanıtlaSilİzlenen ekonomi politikalarının olumlu ve olumsuz etkileri var. Faizi düşürürseniz olumsuz neler olacağını (nitekim bizde olduğunu) yukarıda anlatmışsınız. Bu olumsuzluklar başka olumsuzluklara neden olup ilk sebebi besleyip fasit daire oluşturuyor onu da görüyoruz.
İzlenen ekonomi politikalarının olumlu etkileri de var. Ekonomik büyüme, işsizliğin azalması veya en azından artmaması, bütçe açığının beklentilerin altında kalması vb.
Peki niye olumsuz etkiler ağır basıp durumu daha da kötüleştiriyor da olumlu etkiler başka olumlu etkilere neden olup düzelme sağlamıyor. İnsanın doğasından mı kaynaklanıyor. En ufak bir gürültüde sığınacak bir liman araması mı ekonomik krize yol açıyor?
Sağ olun.
SilMeseleye yalnızca ekonomi açısından bakarsak bu soruyu doğru yanıtlayamayız. Türkiye'nin, ekonomiyi de etkileyen, ekonomi dışı pek çok sorunu var: Komşularla sorunlar, hukukun üstünlüğünün bulunmaması, demokrasi eksikliği, eğitim kalitesinin düşüklüğü ve daha niceleri. Bunları düzeltemediğimiz en azından düzeltmeye çaba sarf etmediğimiz takdirde bu işleri olumlu olarak göstermek mümkün değil.
Hocam faizi attırınca sanayi inşaat otomotiv duruyor arttırmayınca kur yükseliyor. Sıtma verem ikilemi içindeyiz. Çözüm öneriniz nedir?
YanıtlaSil(1) O faizi indirmeyecektik. (2) Bunun hata olduğunu kabul etmemiz lazım. Ancak bundan sonra çözüm gelebilir. Hatayı kabul etmediğimiz sürece işleri düzeltmemiz mümkün değil.
SilSelam Unknown 1151,
SilFaizi artırınca inşaat ve bir kısım yerli sanayi ve otomotiv duruyor.
Türkiye ihracatında büyük payı olan, yabancı yatırım sanayi firmalarının üretimleri TL hareketlerinden etkilenmez.
1. Bu firmalar Türkiye yi lojistik üs olarak kullanmaktadır.
2. Bu firmaların üretimleri içinde yerli payı düşüktür, düşük olmasa bile ikamesini yurtdışından yapabilirler.
3. Ürünleri bitmiş ürün olarak, Asya dan getirmek yerine, AB pazarına yakın Türkiye de birleştirmek taşıma maliyetlerini düşürür.
4. Global firmalar oldukları için faiz, kredi, risk işlemlerini Euro ve Dolar bazlı yaparlar, uluslar arası bankalardan borç alırlar. Türkiye olumlu/olumsuz faydaları/riskleri çok etkilemez. Yeter ki, malları gümrükten rahat girsin ve çıksın.
Sıkıntılar yerli üretim yapan yerli sermaye firmalarında oluşur. Yerli sermaye ve üretimin sorunları da, faiz-para ilişkisinin çok ama çok ötesine giden bir boyuttadır. Benim aklımın erdiği son 20 yıl, gözleyebildiğim kadarı ile son 40 yıldır yerli üretimin sorunu vardır, katma değer yerli üretimde uzun vadede azalmaktadır.
Hocamızın yeni kitabını da dört gözle bekliyorum.
Yerli sermaye ve yerli üretim için çocukluk ve gençliğimde İç ve Doğu Anadolu şehirlerindeki sanayi üretimlerini gözlemlerim. Halk ile sermaye grupları arasında, sermaye paylaşımını alt kesimlere iyi-kötü aktaran bir sanayi yapısı vardı eskiden. Bugün hazır alınan çoğu araba, beyaz eşya vb parçaları küçük şehirlerin sanayilerinde bir şekilde üretebilen firmalar vardı. Şimdilerde yoklar. Parçalar dışarı bağımlı ithalatçılardan geliyor.
Sanayi ve üretim sorununu çözmek isteyen biri işe Endüstri Meslek Liselerinden başlar. Bana göre faiz daha sonra gelecek konudur.
Faiz, çok iyi ayarlanması gereken bir silahtır. Azı da, fazlası da sanayiyi öldürür.
Faiz demişken, üretimde sizlere en çok örnek gösterilen Almanya vardır. İhracatta dünya lideri diye reklamı çok yapılır. Bu tamamen politik bir hatanın sonucu olarak oluştu. Faizleri düşük tutup, hem birlik içinde hem de dünya pazarlarında üretimleri ile söz sahibi olmak isterken, Alman hükümeti, sanayi için yapısal dönüşüm kararlarını alamadı, dünyanın gerisinde kaldı.
Artan Alman ihracatı, eskiden oturmuş, üretimi sabit değerler üzerine kurulmuş, eski ve büyük Alman sanayi şirketlerinin üretim artışlarından geldi. İşin diğer bacağında ise, bankalar ucuz kredileri riski düşük bu büyük firmalara verirken, Alman Kobileri kredi bulma sıkıntısı içinde battı. Dengeye dayalı ihracat fazlası güden dış ticaret politikası, artan ihracata karşın, içeri giren ithalatın kaynağını göremedi. Çin kobileri, Alman Kobilerinin üretimlerini ve pazarlarını ele geçirirken, artan ihracat hükümeti yanılttı.
Yani, Türkiye'nin yüksek faiz ile yaşadığı Kobilerin verimsizleşmesini, Almanya düşük faiz ile yaşadı.
Geçen hafta imzalandı, gördük ki, Alman Savunmasında Kobi Şirketleri bitmiş, Alman Savaş Uçakları 30 yıldan uzun süredir teknolojisini yenileyememiş. Şimdi Almanya 150 milyar dolarlık Uçak alıyor. Almanların elinde bombalama yeteneği olmayan bir hava filosu var.
Keza, ucuz Rus gazı, ucuz kredili büyük Alman sanayisini beslerken, yenilebilir enerji üretimi yapabilecek kapasitede şirketleri son 40 yılda kalmamış. Yeşil enerji donanımlarını da ithal edecekler.
Yine uzun yazmışım, çözüm hep ekonomiye uygun olmalı.
mOrh4Ov8uNBNNA28
Olay bu kadar açık ve net. Peki bunlar, bu yanlışta, sizce neden ısrar ediyorlar?
YanıtlaSilİki olasılık var: (1) Bunun yanlış olduğunu bilmiyorlar. (2) Bunu bir model olarak benimsemiş durumdalar.
SilModel olarak benimsemiş durumdalar. AKP iktidarı kobi TOBB Müsiad ve ihalelerin aslan payını alan 5 grubun üzerinde yükseliyor, saydığım gruplar ülkedeki iş gücü piyasasında hakim konumdadır. İflas etmemeleri gerekiyor ki işsizlik yükselmesin. O yüzden kredi düzenin sürmesi için faiz baskılanıyor. Kur ve enflasyondaki yükseliş önemsenmiyor yeter ki işsizlik artmasın aksi halde AKP oyları fena halde düşer. İlkan Dalkuç'un dediği gibi iktidar 2001 benzeri bir ani iktisadi duruştan her şeyden çok korkuyor. Nezih Onur Kuru'nun dediği gibi %100 enflasyonu işsizlikteki hızlı yükselmeye tercih ediyor Erdoğan. Konuya dair Ümit Akçay Bahadır Özgür Hakkı Özdal gibi isimlerin analizlerine bakılabilir
SilSayın Eğilmez, açık ve kolay anlaşılır yazınız için teşekkür ederim. Ortada bariz bir durum var bence. Cumhurbaşkanı Halkımıza , bizlere acı ilacı içiriyor. Acı ilacı kendisinin içmesi gerekirken, Halkımıza pembe gözlük ile ileride çok güzel günlerin bizleri beklediği algısını içirmeye çalışıyor. Şükretmeye çağırıyor. Ayrıca yabancı yatırımcıları Ülkemize yatırıma davet ederken, eğer yatırımlarınızda Bürokrasimiz tarafından sıkıntıya düşerseniz , bize bildirin biz Bürokrasiyi siler, ezer geçeriz sözünü verdirir. Bence Ülkemiz adına yapılan en yıkıcı, en moral bozucu söz , bu sözdür. Bu söz açıkça Bürokrasiye , Hukuka, Ekonomiye yapılan en büyük tehdit dir.
YanıtlaSilSelam,
SilBinlerce yıldır, kötü idarecilerin yaptığı yapılıyor.
Bir lider varmış, hangisi yazmayayım, ülkesinin askeri harcamalarından yüzde 10 civarı komisyon alırmış. Adı Mr Yüzde On olarak geçermiş. Halkı da çalıyor ama çalışıyor diye çok severmiş.
Komisyonunu ver(e)meyen iş adamlarının bir şekilde tüm banka hesaplarına ehaciz gelirmiş.
Yerli sanayi, yerli sanayi diye mikrofonlardan halkına seslenirken, yerli savunma sanayisi komisyonunu ödeyemeyince, gidermiş yurtdışından komisyon ödeyebilen yabancı bir şirketin daha yüksek fiyatla askere mal tedariği yapmasına da hemen yeşil ışık yakarmış.
Düşmanımın başına denir böyle idareciler için.
Sözde dostu Putin de böyleydi işte, Ukrayna'da battı.
Binlerce yıldır bu idareciler için bir şey daha denir;
- Her firavunun bir Musa'sı
- Her Golyat'ın bir Davud'u vardır.
Putin, Ukrayna'da battı. Rusya'yı da batırdı. Tek adamların hepsi aynıdır, kanserli hücre gibidirler, toplumlarına yayılınca toplumlarıyla beraber batarlar.
Bugün bir makale okudum, bir kaç hafta önce yayınlanmış. Son 150 yılı ile Rusya'yı incelemiş, ordusunun iniş çıkışlarını, idarecilerinin tavırlarını, Rus topraklarındaki ahalinin zor hallerini, ahalinin demografisini vesair... Rusya'nın ne kadar geniş ve yönetilemez olduğundan dem vurup, Rusyanın kaç yeni bölgeye ayrılması gerektiğini tartışıyordu. (Aynısının Türkiye versiyonları var da, henüz vitrinde değil.)
Koskoca Rusya denirdi, geleceği bile kendi ülke iradesi dışında tartışılıyor. Rusya, tek parça kalacak mı, bölünecek mi? Yazık.
2S5RzaH7Lh7X7wXb
Haliç'in derinliklerinde küp küp altınların olduğu,
YanıtlaSil2023 yılında Lozan Antlaşması'nın süresi dolduğunda Türkiye özgürlüğüne kavuşacağı için bu altınları çıkarmaya hak kazanacağı,
Böylece Türkiye ekonomisinin şaha kalkacağı söyleniyor.
Konu hakkındaki yorumunuz nedir Mahfi bey?
Bu bilgileri böyle ulu orta yazmayın. Devlet sırrıdır. Hoca da biliyor tüm küplerin yerini ama hiç açık ediyor mu baksanıza..
SilBen de size ek bir deneme yazayım, bakalım beğenecek misiniz.
SilMesele Futeryum.
Futeryum ne mi?
Hiç duymadın değil mi?
Duyamazsın.
Futeryum, sadece Türkiye'de var.
Lozandan iki gün önce ümminatinin gizli ilim adamları keşfetti,
dünyanın tüm enerci sorununu çözüyor.
Lozanın süresi bi dolsun.
Şu anda amuda kalkmış ekonomiyi, üüüff Marsa götürecek.
Futeryum,
Şimdilik sadece kıraatanelerde bilimiyor...
sqmTsPG4RBxDSO3E
2023'de Lozan sona erince o altınları çıkarmakla başlayacağız merak etmeyin.
SilTatilde Batı Anadolu'da (yani nispeten daha eğitimli insanların yaşadığı bir kent) yer alan memleketime gittim. Dost sohbetlerinde herkesin dilinde bu Lozan muhabbeti. Nasıl yaptılar bilmiyorum ama komplo teorilerine zaten meraklı olan halkımız cidden inandırılmış. Bence muhalefetin bu konuya eğilmesi gerekiyor. Yoksa geliyor gelmekte olanı çok beklerler.
SilHocam
YanıtlaSilBelki, biz, toplum olarak pek zeki değilizdir. (Yanlış anlamayınız lütfen, gerizekalıyız demek istemiyorum.)
Belki toplumumuzun düşünsel ve eylemsel kapasitesi bu kadadır, bu anlamda söylüyorum. Daha ileri gidemiyoruz, kapasitemiz yetmiyor.
Yanılıyor muyum? Yoksa "öğrenilmiş çaresizlik" içinde miyim?
Ne dersiniz? Birkaç cümle yazar mısınız?
Celâl Şengör Türklerin ortalama IQ düzeyinin 90 olduğunu ve bunun düşük zeka düzeyinin 1 puan üstü olduğunu anlatmıştı bir tv programında.
SilZekanın bir bölümü doğuştan gelir ama daha büyük kısmını insan kendisi geliştirir: Okuyarak, yazarak, araştırarak, merak ederek, anlamaya ve yorumlamaya çalışarak, analiz yaparak. Ne yazık ki bizim milletimizin büyük çoğunluğunda bu saydıklarıma karşı ne bir heves ne bir ilgi ne de merak var. Lozan üzerine müthiş fikirleri olan kişiye en son hangi kitabı okuduğu soruluyor 'ben kitap okumadım' diyor. Daha ne diyelim bilemedim.
Hocam peki ne zaman düşecek bu gayrimenkule olan talep? Ne zaman bu kısır döngünün sonuna gelinecek? Teşekkürler.
YanıtlaSilFaizler burada tutulmaya devam ettiği sürece düşmez.
SilHocam sizce 2023 seçimlerine kadar bu kısır döngüyü devam ettirebilirler mi?
YanıtlaSilHer geçen gün daha da zorlaşıyor.
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilSiz, "bilim" ile yaklaşıyorsunuz.
Hükümet ise, "din" ile yaklaşıyor.
180 derece zıt bir durumdan bahsediyoruz.
Hâlâ anlamadınız mı?
Anladım da ne yapmam gerekir onu anlayamadım. Susup yanlışlara ses çıkarmayayım mı? Onu mu demek istiyorsunuz?
SilHükümet, 'din'le falan yaklaşmıyor .'din' ile yaklaşıyor görüntüsü veriyor. Din,emin,liyakat sahibi,istişare eden,adaletli sistemi önerir. Bunu yapmak üzere insanı tayin etmiştir. Yaratıcı, insanın aklı selimine güvenir. Beceriksiz yöneten ve yönetilen insanların yaratmış olduğu sonuçları yaratıcıya izafe etmek doğru değil. Hükümet belli ki 'din'i anlamamış. Onların anlattığı 'din' üzerinden paradigma kurmak adil değil.
SilUnknown 12:36
Silİktidarın uygulamaları islâmın birebir 21. yüzyıla uyarlanmış halidir. Bu dönemde sağa sola cihat açıp ganimet toplama olanağı sınırlı olduğundan günümüzde ganimet ancak böyle toplanıyor işte. İslâmın temel gelir kaynakları ganimet ve cizye-haraç gibi vergilerdir, ülkemizdeki mevcut uygulama da bunun yansımasıdır. Bence siz kafanızdaki o yüceltilmiş din anlayışını, "yaratıcı" kavramının dinlerden bağımsız olduğu ve hiçbir dinin tekelinde bulunmadığı realitesini de aklınızın bir köşesinde tutarak tekrar gözden geçirin...
tasaruf üreten ekonomil modeller almanya,güney kore açık üreten ekonomık model türkiye modeli bu farklıklar bence ders olarak ünüversite öğrencilerine öğretilmeli
YanıtlaSilHocam emeğinize sağlık. Çok güzel ve anlaşılır ifade etmişsiniz. Neredeyse bütün ekonomik yapı kötü durumda. Bu hasarın onarılması çok uzun yıllar alacak diye düşünüyorum.
YanıtlaSilMaalesef öyle
SilDeğerli hocam, gerçekten ekonominin başındakiler ya da onlara bunu yaptıranlar, faizi indirirken ekonominin düzeleceğini, enflasyonun ya da doların düşeceğini düşünebilirler mi? Yani böyle bir ihtimal ekonomi biliminde var mı? İyi niyetle yaklaşabileceğimiz ufacık bir olasılık var mı?
YanıtlaSilMahmut, siz ne kadar paşa olmadığınızı biliyorsanız, onlar da kendi faiz söylemlerinin yanlış olduğunu o kadar iyi biliyorlar, çok ama çok iyi biliyorlar.
SilMahfi Bey merhaba,
YanıtlaSilSizi hem iyi bir insan oluşunuz hem de bilgi ve birikiminizi bizlere aktarmaya çalışmanızdan ötürü tebrik ediyorum.
Tüm yorumlara verdiğiniz yanıtlardan dolayı hem daha da bilgilendiğimizi hem de adap dersi aldığımızı da eklemek isterim.
Ne acı ki sizler gibi değerlerin olduğu bu ülkede liyakatsiz insanlarca yönetiliyor ve her geçen gün hem huzur hem de para kaybediyoruz.
Sizlerin yönetimde olduğu bir ülke hayaliyle...
Sizi seviyoruz.
Saygılar efendim.
Hakan Demirķılıç
Çok teşekkür ederim Hakan Bey, var olun.
SilSayın hocam olaya biraz da küresel ölçekte bakmakta fayda olmaz mı? Geçtiğimiz pandemi dönemine kısaca bakarsak, pandeminin ilk yarısında hızla daralan bir talep - buna bağlı düşen fiyatlar ve ikinci yarısında hızla artan talep ve yükselen fiyatlar gördük kendi bulunduğumuz sektörlerde; son ikinci yarıda döviz bazlı maliyetlerde %30 lara varan artışlar.. Dolayısıyla şu an için Türkiye de hem %30 döviz bazlı giydirilmiş fiyatlar var hem de faizin düşürülmesi sonucu tasarruf etmekten kaçmış ekonomik aktörler var..
YanıtlaSilŞimdi biz piyasaya baktığımızda faizlerin bu denli düşürülmüş olmasına rağmen muazzam bir durgunluk olduğunu gözlemliyoruz ki buna yurtdışına satış yapan bildiğimiz firmalar da dahil ki bu firmaların bir çok yurtdışı müşterisi siparişlerini iptal etmiş görünüyorlar...
Sonuç:
(1) Hükümetin kuru yükselterek ihracatı arttırma cari fazla verme hayali suya düşmüş görünüyor.
(2) İç ve dış talepte olağanüstü bir daralmadan söz edebiliriz ki bu durum ne kadar sürecek belli değil.
(3) Bu konjonktürde faizin çok etkili bir silah olmadığı ortaya çıkıyor ( keza hangi yatırımcı önünü görmediği bir piyasada faizler düşük diye yatırım yapar? kim uçuk fiyatlara ev yada araba alır?, vs vs )
Açıkçası bizim beklentimiz küresel ölçekte daralan talep sonucu küresel aktörlerin yükselttikleri fiyatlarda kısmı de olsa (%10-%15 ) geri çekilme yapmaları ve ülkemizde aynı nedenlerle daralan talebin de etkisiyle ve döviz kurunun astronomik yüksek seviyesi olan 15 seviyesinden dövizin 10.50 seviyesine geri çekilmesi; ve uzun bir dönem (12-24 ay) bu aralıkta yatay dalgalanması buna bağlı olarak da talebin ılımlı bir şekilde artması..
Eğer bu şekilde ilerlemez ise 1929 buhranına benzer bir dönemin bizleri beklediğini düşünüyoruz.
Bu konuda sizlerin düşüncelerini/yorumlarınızı duymak çok iyi olur doğrusu keza buna ihtiyacımız var.
Türkiye'nin ivme kaybı pandemiden önce, 2018'de yürürlüğe giren başkanlık rejimiyle başladı. Bu sistemden çıkmadığımız sürece de yeni bir olumlu ivme yakalamak mümkün olmayacak gibi görünüyor.
SilMahfi Bey merhabalar,iki sorum var
YanıtlaSil1- Bu saatten sonra faiz arttırılmaya başlasa bile kur'u stabilize etmeye yeterli olacak mı? veya daha kötü bir senaryoda daha da gecikecek olan bir faiz arttırımının önemini yitirmesi mümkün mü ?
2-Hükümet bu politikaları devam ettirirse bunun sonu olurmu yani demek istediğim halk arasında dolaşan "hazine batar" cümlesi veya buna benzer bir durum gerçekleşebilir mi? yoksa aynı şekil para basmaya devam edip hiperenflasyona yaşayıp venezuela gibi mi oluruz ?
Saygılarımla
1. Bu saatten sonra faizi artırmaya başlasa da sorunları çözmeye yetmeyecek. Faiz artık ekonomiyi dengeye getirebilecek, stabilize edecek bir araç olmaktan çıktı. Eskiden kısa dönemde faiz artırımı uzun dönemde yapısal reformlar diyorduk. Artık kısa dönem seçeneği diye bir şey kalmadı.
Sil2. İkisi de mümkün. Ama unutmamak lazım ki Venezuela'nın petrolü var. Onlar oradan bir çıkış yakalayabilir. Bizde o da yok.
Hocam selamlar,
YanıtlaSil2022 için dolar cinsinden gsyh beklentiniz nedir acaba? Göstergeler kısmındakini sanırım anketlete göre düzenliyorsunuz.
Bir de göstergeler kısmındaki 7273 dolar fazla düşük değil mi? Belarus'un bile gsyh'ı 7000 dolar olmuş.
Teşekkürler.
Evet oradaki tahminleri TCMB'nin her ay düzenlediği Piyasa Katılımcıları Anketinde yılsonu için yapılan enflasyon, kur ve büyüme tahminleri esas alınarak oluşturuyorum. En iyimser tahminlerde bile 2022 yılı kişi başına geliri 8 bin doların çok üstüne çıkmıyor.
SilHocam, geçen de sordum ama yönetimi kızdırmak için yapıyor dediniz,
YanıtlaSilÇanakkale savaşının yıldönümünde Steve Hanke Atatürk resmi ile Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir yazmış.
Adam sizi Atatürk paylaşımlarında geçiyor hocam.
Elin Steve'i Atatürk'ü bildi de 18 Mart Çanakkale Şehitleri Gününü nasıl bildi.
Bi iş var hocam bunda.
Bunun baba, dede, anne taraflarında Anadoluluk kesin var gibi.
Steve Hanke, 30 yıldır Türkiye'yi izliyor. Birçok iktisatçı Latin Amerika ülkelerini örnek olay gibi izler, Hanke Türkiye'yi izliyor.
SilMerhaba hocam sizce yeni banknotlar cikar mi acaba?
YanıtlaSilHer çıkan yeni banknot ek para basımı anlamına gelmez. MB, sık sık fersude para denilen eskimiş, yıpranmış paraları piyasadan çeker ve yerine yenilerini piyasaya sürer.
Sil
YanıtlaSilÜlke Hazinesinin yurtdışı tahvil borçlanmasında, 5 yıllık vadede son 20 yılın en pahalı borçlanması olmuş:
% 8.625 (Uğur Gürses). Hocam bu oran yıllık mı yoksa beş yıllık vade sonunda bir kez ödenecek oran mı? Yani biz 2 milyar$ için vade sonunda toplam kaç $ faiz ödeyeceğiz.
Bu oran yıllık faiz.
SilSayın hocam ekonomi bilgim hiç yok aklıma takılan bir sorum var mümkün müdür böyle bir şey cevaplarsanız sevinirim. Doların artacağı çok belliydi baskılamak için rezerv yakıldı peki yakılan rezervlerin büyük bir kısmını para basarak kendileri almış olabilirler mi bunun sonucunda yüksek enflasyon ve kuru birden bıraktılar. Aklıma Porsche markası geliyor suni sorun üretip çözüyorlar. Bunlarda uyduruk model işe yaradı faiz arttırımı olmadan kuru düşürdük derler mi. Sene sonuna kadar 17 lerde tutup kkm, süper bono vs sonra seçim muhabbetine kurun biraz sarkması turizm geliri beşli çete payları vs. Basılan tl ile kayıp milyonlar uyuşuyor mu. Saçma ise k. Bakmayın
YanıtlaSilSaçma değil ama benim bildiğim bir konu değil. Ben bir konuyu bilmeden, inceleyip kanıtlarını görmeden yazmam o nedenle bu soruyu yanıtlayamayacağım.
SilTeşekkürler hocam maalesef bende araştıracak kadar bilgiye sahip değilim. Kur bu şekilde düşmesi imkansız olduğu için 20 liralarin üzerinde hatta 10 tl üzerinde bile seçim kazanmak onlar için imkansız gibi erken seçimde yoksa muhtemelen güvendikleri birşey var ve durumu bilinçli olarak da çok kötü gösteriyor olabilirler muhalefet herşeyin kötü ve düzeltilemez olduğunu dillendirip duracak bunlar kötü birşey varsada yine biz çözeriz algısı yapacaklar. Yani ben onların kafasıyla düşünmeye çalıştım 😊
Silhocam basit mühendis kafamla şunu anlamıyorum. verdiğiniz her rakam ulaşılabilir kaynaklardan. tuik tcmb piyasa vs... biz nasıl batmıyoruz? borcu daha büyük borçla daha büyük borcu da daha daha büyük borçla ödüyoruz. elbette finansman maliyetimiz de çok artıyor. biz nasıl batmıyoruz?
YanıtlaSilSaygılar...
Batmamamızda kayıt dışı varlıkların etkisi var Sn. Mercan:
Silhttps://www.mahfiegilmez.com/2021/02/kayt-veya-sistem-ds-doviz-ve-altnlar.html
teşekkür ederim,
Silsaygılarımla,
Emeklerinize sağlık hocam. Eurobond ihracı ile yıllık %8.6 yurt dışı yerleşiklere faiz ödeyeceklerine bu faizi (hatta belki biraz daha düşüğünü) yurt içi tasarruf sahibine sunsalar hem tasarruf sahibi kazanır hem de bankacılık sistemine girmemiş kaynağın bir kısmı bu yolla sisteme dahil olabilir,. Ayrıca Hazine (vatandaş) üzerine binen mali yük de azalabilir diye düşünüyorum. Bu konudaki görüşlerinizi paylaşabilirseniz çok memnun olurum. Saygılarımla.
YanıtlaSilYanlışı yanlışla düzeltmek daha büyük yanlışlara yol açar.
SilÇok teşekkür ederim. Saygılarımla.
SilMahfi EĞİLMEZ bey merhaba
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, sizi zevkle okuyorum, makaleleriniz çok güzel...
Piyasadaki ortalama Ev fiyatları karşısında Alım gücümüz Ciddi oranda düştü...
Maaşımız enflasyona endeksli ama ev fiyatları Roket...
Örnek: Aynı evi daha önce kabaca 50 maaş ile Alabilirken şimdilerde 80 maaş civarı...
Lüks konut yapan bir Müteahhit “Ev fiyatları seneye 2 ye 3 e katlanacak ev alın” diyor...
Sizce ev fiyatlarındaki bu tahmin doğru olabilir mi? Tahmin doğru ise bu evler ve kiralar toplumu kaosa götürmez mi. Ne yapılabilir?
Cevabınız için şimdiden Teşekkür ederim hocam...
Faizler böyle kaldığı sürece bu sistem de yürür.
SilKısaca halk soyuluyor demektir. Ancak direkt yazmamışsınız uzunca anlatmışsınız.
YanıtlaSilHalk parasını bankaya yatırıyor bu para fabrika iş sahiplerine enflasyonun altında faizle kredi olarak kullandırılıyor ancak işveren enflasyon farkını sürekli fiyatlara yansıtıyor yani ucuz kredi ucuz para ile yüksek kar.
Diğer taraftan halkın aldığı faiz enflasyon karşısında erdiği için fakirleşiyor. Bu yetmiyor birde para sahiplerine siz döviz mevduatın para yatırın ben bu uda halka ödetecem hazine ile deniliyor grlecektede halka borç bırakılıyor halk geleceğinde ipotekli fakirleşiyor.
İnşaat sektörüne yatırım yapanlar batmasın diye konut fiyatları istediği gibi satılıyor fiyat kontrolü yok. Ancak sebze meyve markette fiyatları devlet belirliyor ve o ürünleri üretenlerde yine halk yani kar marjı sürekli enflasyonun altında kalsın yada kazanmasın isteniyor ama inşaat istediği fiyattan konut satıyor. Garabet bakın.
Finans borsa firma ları yüksek kar elde ediyor zaten manipülasyon devlet yapar istediği gibi borsayada müdahale ediyor. Dolara müdahale edip halkın dövizdeki mevduatı ile baskılıyor yada halk adına aldığı borç ile müdahale ediyor yine bunları ödeyecek olan halk herhangibir şirket yada firma değil direkt merkez bankası boşaltılıyor eksi rezerv gelecek hükümet boş kasa alsa iyide delik kasa alıyor eksi rezervi kasa devrediliyor tamamen içi boşaltılmakla kalmıyor üstüne borca batırılıyor.
En kötüsü verilerle oynamak buna inanmayan binlerce ekonomist artık görmüştür sanırım enflasyon işsizlik üretim bu rakamlarda hayel üretiliyor. Ülkedeki yoksul sayısı 11 milyonu geçmiş milyonlara bahsediyor ve gss primini devlet tarafından karşılanan insan sıyısı 8 milyona ulaşmış.
Almanya bizim gibi geri akıllılar kısnakınıyor nekadar Gerideseniz keşke bizde eskilere dönsek sizin gibi diye iç geçiriyor.
Resmen soyuluyoruz.
Bence de çok doğru, yarın batan şirketleri de devleti de halk açlık pahasına kurtarmak zorunda kalacak. Boşuna rus askerlerinin çoğu savaşmayı ret etmiyor. Artık onların da çoğu oyunu görüyor. Dünyanın çok yerinde oyun aynı. Hem kölesin hem de efendilerin sefasının devamı için kanını istiyorlar.
SilHocam 2020 de ağustosta 0.64 lerle sıfır araç ev satışları zamanlarında da kredi çekmeyenler olarak halk ödedi zannımca. O günde çok kızıyordum ve anlam veremoiyordum bu bankalar nasıl düşük kredi dağıtıyor diye.
YanıtlaSilMahfi bey
YanıtlaSilDiyelim ki ayakkabınız hasar gördü.
Anlayabildiğiniz kadarıyla, bu hasar tamirle düzeltilebilir.
(1) "Yeni bir çift ayakkabı alacak param var ama almayacağım. Ayakkabı tamircisine götüreceğim."
(2) "Nasıl olsa param var, şimdi kalkıp ayakkabı tamircisine gidip ona dert anlatamam, tamir edilmesini de bekleyemem. Bununla mı uğraşacağım, giderim hemen yeni bir çift ayakkabı alırım."
Bu iki seçenekten hangisi, ekonomik büyümeye daha çok katkıda bulunur:
Ayakkabı tamircisine ödeyeceğiniz para mı?
Ayakkabı satan mağazaya ödeyeceğiniz para mı?
Not: Tamircinin sadece tamir işiyle geçimini sağladığını, kendi ayakkabılarını üretmediğini, satmadığını varsayınız.
İkisi de katkı yapar. Ayakkabı tamircisi benden alacağı parayla harcama yapar ve GSYH'ye harcamalar yönünden katkı yapmış olur. Eğer o tamir paralarını biriktirir bankaya yatırırsa yatırım yapacak olan bankadan kredi alır oradan büyümeye katkıda bulunur. Yeni ayakkabı alırsam o zaman da ayakkabı satıcısı yenisini üretir ve büyümeye katkı yapar. Hangisinde daha çok katkı olur derseniz muhtemelen yeni ayakkabı aldığımda olur çünkü yeni ayakkabıya harcayacağı para ayakkabı tamiri için harcayacağım paradan fazladır.
SilEğer Mahfi beyi bunca yıldır doğru tanıdıysam:
SilTamirciye götürür ;-)
Sn. 20:17,
SilÖnemli bir olasılığı atlamışsınız.
Mahfi bey ödemeyi TL ile mi yapacak, Bitcoin ile mi yapacak?
Eğer Bitcoin ile öderse, dolaşıma girmez ve GSYH'ye katkı yapmaz.
Mahfi Hocam güncel ekonomik sürecimizi güzel değerlendirmişsiniz.
YanıtlaSilAcaba siz ekonominin başında olasaydınız faizleri artırmanın dışında ne gibi kararlar alırdınız?
Diğer sorumda, Türkiye’nin bu ekonomi yönetimiyle devlet maliyesinin iflas etme riski var mı?
Bir de faizler yükselmiş olsa yine çok yüksek de; piyasa tamamen kilitlenmez miydi.
Çünkü, kredisiz bir alış veriş söz konusu değil.
Teşekkür ederim
İbrahim Bey, bu tartışmayı aslında iş işten geçtikten sonra yapıyoruz, öyle olunca da faizi % 55'e yükseltmek gerekiyor ki o zaman da her şey durur. Doğru olan faizi Eylül'de % 19'dan indirmemek hatta tam tersine % 20'ye yükseltmekti.
SilBugün ne yaparız diye sorarsanız ilk yapılacak şey bir aylığına faizi % 55'e yükseltmek ve hemen ardından yapısal reformlara başlamaktır. Bugün Türkiye'nin sorunları ekonomik önlemlerle çözülecek aşamayı çoktan geçmiş durumda. Önce hukukun üstünlüğü, güçler ayrımı, demokrasinin iyileştirilmesi, başkanlık sisteminin terk edilmesi ile başlamak lazım. Bunlarla ilgili yasal değişiklikler yapılabilirse hemen ertesi aydan itibaren faizi her ay onar puan indirebiliriz. Tabii faizi bu kadar artırınca önce emlak balonu patlar, ardından batışlar olur.
Ne yazık ki bu yanlış ekonomi politikasının yarattığı sonuçları ağır bir bedel ödemeden atlatmak mümkün değil.
Katılıyorum Hocam teşekkür ederim. Yani faizi bir aylığına ya da kısa süreli yükseltip diğer yapısal sorunlara yönelerek, tekrar faizi düşürmeye yönelik Öner’iniz tartışılmaz.
SilCumhurbaşkanlığı sistemi şüphesiz tartışmalı yanları çok ancak, parlementer sistemi de işletemiyoruz.
Demokrasi kültürümüz düşmanlık yanlı politikalar geliştirme yönlü, partizanlığın önüne geçilemiyor.
Acaba, Cumhurbaşkanlığı revize edilerek, Yola devam edilemez mi?
Diyelim ki, yarın Parlementer sisteme geçtik; aylarca süren hükümet kurma süreci ve altı ay ya da bir yıl sonra tekrar seçim.
Sonra parlementer sisteme tekrar geçmek için yıllar sürecek Anayasa değişikliği ve referandum süreci.
Sonra Türkiye’de muhalefet sorunu da var. Bugün yüz yıllık kurumsal muhalefet partisi halkın bütününü kucaklayan politikalar geliştirmek yerine, bir kesimin fikri öğretisi istikametinde siyasi dernek gibi politika geliştiriyor ve bunun sonucu seçmen tabanı değişmeyen bir siyasi görüş ortaya çıkıyor.
Halkın büyük çoğunluğu özelikle sağduyulu seçmenin tercihini kazanamıyor.
Ketum siyaset, iktidarın doğru politikalara yönelmesini sağlamak yerine, muhalefetsiz iktidar otoritesi yaratmasına katkı sağlıyor.
Yani, sizin pasif dar çevreyi temsil eden siyasi politikanız, karşı tarafın daha cesur ve rakipsiz serbest politika geliştirmesine neden oluyor.... vb.
Teşekkür ederim Hocam saygılar.
Hocam bu yazdıklarınızdan afrika ve gelişmemiş sayılacak ülkelerde enflasyonun bizden neden daha düşük olduğunu anlıyoruz. Neden derseniz, geçen gün bir arkadaşım "gelişmemiş sayılacak ülkelerde bile enflasyon bizden daha düşük bu nasıl oluuor hani tüm dünya enflasyon ile boğuşuyordu" demişti. Yani kısacası iktidar enflasyonu bile bile lades diyerek kendisi yükseltmiş oluyor. Enflasyon düşmesi için tek yaptıkları temenni metni yazmak..
YanıtlaSilHocam
YanıtlaSilÖmrünüzde hiç "Monopoly" oynadınız mı?
Evetse, en son ne zaman oynadınız?
Çok oldu belki 15 yıldır oynamamışımdır.
SilEğer çocuklarınız, torunlarınız varsa umarım ilerleyen yıllarda size kızarlar!
YanıtlaSil"Baba, dede, bizim geleceğimizi kurtarmak için neden siyasete girmedin!" (Torpil, kayırmacılık minvalindeki kurtarmadan bahsetmiyorum.)
Torunlarım çok küçük henüz bir şey demiyorlar ama çocuğum siyasete girmeme kararımı en fazla onaylayanların başında geliyor. Çünkü bu ülkede bu koşullarda siyasete girersem bugün olduğum kadar yararlı olamayacağımı, benim lidere biat edilen bir sistemde yerim olmayacağımı çok iyi biliyor.
SilHocam elinize sağlık, her zaman ki gibi doğru olanı yazıyorsunuz ama kimse dikkate almıyor. Ben ekonomik olarak bu güne kadar hiç zorluk çekmedim (ailem sayesinde) ve hala çok iyi durumdayım (aile şirketi sayesinde), ülkemi çok seviyorum ama 4 yaşındaki oğlumun geleceğini elinden alanlara karşı hiç bir şey yapamadığım için gerçekten üzülüyorum. Çevreme bakıyorum, insanların yardıma ihtiyacı var, elimden geleni yapıyorum ama devlet değilim ki, çalışanlarıma sürekli destek oluyorum, okuyorum, teknolojiye daha fazla entegre olmaya çalışıyorum ama hep ama. Bu yapılanlar bu ülkeye haksızlık, keşke sizin gibi bilim adamları yönetse bu güzel vatanı ve kimse kimseye muhtaç olmasa..
YanıtlaSilSizin gibi güzel insanlara ihtiyacımız var, tüm zorbalara inat lütfen susmayın (ne kadar aptalca yorumlar aldığınızı tahmin ediyorum), her zaman doğruları söylemeye devam edin. Sizi seviyoruz, saygılar.
Çok teşekkür ederim.
SilBence bu dünyada 5-7 bin yıldır (tarıma geçişle insan nüfusunun artmasıyla) asıl olan soyan ve soyulanların elbise değiştirip aynı oyunu oynayıp durmaları. Bir şekilde güçlü duruma geçen adı devlet olsa da ya ganimet peşinde koşan hırsız-katil sürüleri olmuş, ya kendi kontrolü altında yaşayanların %70 ini köle yapmış, yeri gelmiş işin içine din katmış adına c.... demiş, haçlı seferi demiş. Yeri gelmiş baharat üretenlerin %95 ini katlederek yok etmiş, pazarı kendi kontrolüne alıp 300 yıl sefa sürerken (Hollanda) dünya gıda ticaretini ve deniz ticaretinin önemli kısmını kalıcı olarak ele geçirmiş.
YanıtlaSilİnsan aynı insan, oyun aynı oyun. Osmanlı önceleri karşılarında organize bir toplum olmadığı için kolayca istila ettikleri yerlerdeki ganimetle büyürken, istanbulun fethi ile ticaret devletine dönüşmüş. Kendi vergisini toplayacak kadar organizasyon yeteneği olmadığı için vergi toplamayı bile taşeron imtiyazlı seçkinlere ihale etmiş. Ticaretin ana omurgasını ise yahudi ve ermeni asıllı tüccarlara teslim etmiş. Türk teba ise ürettiklerini önceleri ederine satamaz iken, sonraları hem ticaretteki bozuk düzen hem de özellikle tekstilde batının teknolojisiyle rekabet edemediği için üretimdem tamamen kopmuş. Atalarının kılıçla aldığı topraklarda sefil, aç, hasta hayat sürmüşler.
Yeni cumhuriyet bu düzeni düzeltmek için çok büyük atılım ile başladı fakat işte gelinen yer ortada, arpa boyu ilerlememişiz.
Faiz dediğin birinin birikimini diğerine aktaran parayı basan devlet aygıtının dolaylı eli. Doğru yerde değilse hırsızlık silahı! Az ise de çok ise de soygun.
Hocam bu piyasa düzeninde insanlar en temel ihtiyacı olan barınma konusunu nasıl halledecek, konut fiyatlarında artış devam edecek mi? Faizin gayrimenkule etkisi nedir?
YanıtlaSil"Bir tek apartman dairesinde ortalama 150 dolayında sanayi ürünü kullanıldığını dikkate alırsak bu modelin sanayi ve finans kesiminde ortaya çıkan rekor kârlara yol açmasını da anlamış oluruz."
YanıtlaSilhocam siz de başarıyı tasdik etmişsiniz.
Selamlar. Euronewste bir haber var. Haber şöyle; Hazine ve Maliye Bakanlığının dolar cinsinden 2027 vadeli tahvilinde ihraç miktarı 2 milyar dolar oldu. Tahvile 150'nin üzerinde yatırımcı, ihraç tutarının 3 katından fazla talep gösterdi.
YanıtlaSilBakanlığın internet sitesinde yer alan duyuruya göre, 2022 yılı dış finansman programı çerçevesinde dolar cinsinden 2027 vadeli bir tahvil ihracı için 17 Mart'ta Citi, Goldman Sachs ve J.P. Morgan'a yetki verildi.
Söz konusu ihraç aynı gün sonuçlanırken, ihraç miktarı 2 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhraç tutarı 24 Mart'ta hesaplara girecek.
Uzmanlar Fed'in faiz kararı ve enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle zaten zorlaşan borçlanma koşullarında kredi notu yatırım yapılamaz seviyeye çekilen Türkiye'nin bunun da üzerinde faiz ödemek zorunda kaldığını belirtti.
Bloomberg'e konuşan Aberdeen Asset Management'tan Edwin Gutierrez dalgalı piyasalarda istediğini alabilmek için bunu yapmak zorunda olduklarını vurguladı.
24 Eylül 2027 vadeli tahvilin kupon oranı yüzde 8,6, getiri oranı yüzde 8,625 olarak gerçekleşti.
Hocam bunu bir paragraf ile açıklar mısınız?
Şöyle düşünün Mehmet Tunç,
SilDevlet size veya ailenize 1000 Euroluk bir hizmet ürettiğinde,
o hizmeti siz ve aileniz 2000 Euro olarak yandaşlar hükümet eliyle ödüyorsunuz.
Şimdi ortada 2000 Euro olmadığı için hazine borç alıyor.
Siz 2000Euro yerine yüzde 8.625 den, 2172.50 Euro olarak ödüyorsunuz.
tabi bu 172.50 Euro bir yıl sonundaki faiz 5 yıllık alınmış ise 5 yıl sonunda
toplam 2862.50 Euro borcunuz oldu. Nur topu gibi.
Akşam evde ışıkları yakarken, su kullanırken, ev/araba alırken,
arabaya benzin koyarken, çoluk çocuğa giyecek/yiyecek alırken,
aile ile tatile giderken yavaş yavaş ödüyorsunuz.
Güle güle ödeyin.
Hocam öncelikle bu yazınızda ülke ekonomisinin geldiği noktayı verdiğiniz matematiksel örneklerle ve analizlerle çok iyi anlattınız.Ayrıca bu ısrarla devam ettirilen politikanın, işlemesi gereken çarkın bütün dişlilerine zincirleme bir şekilde zarar verdiği ortadadır.Üstelik kur korumalı mevduatla ilgili para basılsa bile hazineden para çıkışı olması hem hazineyi sıkıntıya sokacak ve hem de hazinece toplanan para haksızca tasarruf sahiplerine peşkeş çekilerek adaletsizliğe yol açacaktır.Zaten yıllardır devam eden gelir adaletsizliğinin üzerine toplanan vergilerin peşkeş çekilmesinden dolayı ülke insanı devletten hizmet alma noktasında eksik ve mahrum bırakılacak.Kurun sürekli baskılanması sonucunda günü geldiği zaman büyük bir patlama meydana gelecek ve ekonomi yönetimi kuru serbest bırakmadığı için çok pişman olacak.Ama iş işten geçmiş olacak ve bütün bu olanlar yine ülke ekonomisine zarar verecek.
YanıtlaSilMerhabalar Mahfi Hocam gerek buradan gerek kitaplarınızdan gerekse twitter'dan sizi takip ediyor bilgilerinizden yararlanıyoruz böyle bir imkan sunduğunuz için öncelikle çok teşekkür ederim. Türkiye ekonomisinin bu enflasyon faiz sarmalından kurtulması için yazdıklarınızın hepsine katılıyorum. Size sormak istediğim ise şu, kur korumalı mevduat ya da adı her ne olursa olsun sonunda hazineden para çıkacak sistemler yerine Devlet sermaye piyasalarını teşvik etse vatandaşlara orada endeksler fonlar oluştursa şirketlerin yılda bir kez temettü verme geleneğini bozup enflasyon karşısında erimesine izin vermemek amaçlı her çeyrek sonunda vatandaşa kar payı ödemelerini yaptırtsa bunun direkt ekonomiye katkısı daha belirgin olmaz mı ? Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz değerli yorumlarınızı paylaşırsanız çok sevinirim,
YanıtlaSilsaygılarımla.