Tuncer Bulutay'ın Ardından
Ortaokul ve lisede iyi bir öğrenci değildim. Hiç sınıfta kalmadan geçtim ama özellikle matematikten hemen her yıl bütünlemeye kalarak ve özel ders alarak geçebildim. Nedendir bilmiyorum ama matematiği sevmemiştim. Belki ilk matematik hocamızın iyi anlatamaması, belki matematiğin, özellikle cebir ve geometrinin, yaşamda ne işe yarayacağının iyi anlatılmaması veya benim kafamda canlandıramayışımdı nedeni. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne (Mülkiye) girdiğimde matematik okuyacağımı bilmiyordum. İlk yıl istatistik dersi vardı. O, bana çok da zor gelmemişti. Üçüncü sınıfta matematik dersi seçmeli dersti. O sınıfa geldiğimde iktisat dersinin matematiksiz olmayacağını görmüştüm. Özellikle o dönemde matematiksel iktisat ve ekonometri bütün dünyada başlıca analiz aracı haline gelmişti. Dersi seçmeye karar verdim. İlk iki yıl oldukça iyi bir öğrenciliğim olmuştu. Babam da benim lise sonrası yakaladığım bu başarı düzeyine çok şaşırmış, sevinmişti. Ama matematiği seçeceğimi söylediğimde bana “oğlum iyi düşün, matematikten sorunlar yaşamıştın ama tabii yine de karar senin” dedi. Ben kararlıydım ve dersi seçtim.
Dersin hocası (o zaman doçent
olan) Tuncer Bulutay’dı. Hocadan iyi not almak kolay değildir diyordu üst
sınıftakiler. İyi not tuttuğum için benim notlarımdan yararlanmayı düşünen birçok
arkadaş ta dersi seçti. İlk derse Tuncer Hoca girdiğinde sınıfa bir baktı ve “bu
kadar kişiyle matematik dersi yapılmaz” dedi. Hatırladığım kadarıyla dersi
seçmiş olan yaklaşık 60 – 70 kişi vardı. Sonra arkasını döndü ve tahtaya Taylor
Teoreminin ispatını yazdı.[i]
Yazdığı karma karışık formüller ve denklemler bütün tahtayı kaplamıştı. Yazması
bitince bize döndü: “Bunu çalışın, ikinci derste bu konuyu tartışacağız” dedi
ve çıktı. Hoca sınıftan çıkar çıkmaz müthiş bir karmaşa yaşandı. Sınıfın neredeyse
dörtte üçü öğrenci işlerine koşup matematiği bırakıp yerine başka bir seçimlik ders
seçti. Tuncer Hoca ikinci dersin başında sınıfa girdiğinde sınıfta yirmi kişi
kalmıştı. “Nereye gitti geri kalanlar?” diye sordu ama yanıtını biliyordu,
muhtemelen önceki yıllarda da aynı şey olmuştu. “Şimdi oldu işte, matematik
dersi en çok yirmi kişiyle yapılır” dedi ve tahtayı silerek derse başladı.
Bütün yaşamım boyunca hiçbir
derse Tuncer Hocanın matematik dersine çalıştığım kadar çalışmadım. Hem matematiği
öğrendim hem de İngilizcemi geliştirdim. Hiç okumadıysam en az yirmi tane İngilizce
matematik kitabı okudum. Babam benim matematiğe bu denli hırsla sarılışımı
şaşkınlıkla karşılıyordu ama eminim yine de benim dersten geçeceğimden
kuşkuluydu. Yılsonunda sınavdan on üzerinden 8,5 aldım. Bu notu sınıfta
yalnızca üç kişi almıştı, biri bendim. Babam da en az benim kadar sevinmişti.
Bu ders sonraki yaşamımda benim konulara analitik bir gözle bakmamda, neden –
sonuç ilişkilerini doğru kurmamda çok etkili oldu. Sonra Tuncer Hocanın bütün
kitaplarını ve makalelerini okudum. Yazdıklarından çok şey öğrendim ama en
önemlisi analitik yaklaşımın ne olduğunu anladım.
Mülkiye’den mezun olduktan sonra
sınavlara girdim. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurtdışı doktora sınavını ve
Maliye Müfettiş Muavinliği sınavını kazandım. Maliye Müfettişliğiyle birlikte
doktora yapma düşüncesi ağır bastı. Maliye müfettişliğine başladım. O sırada
Mülkiye doktora sınavı açtı. O zaman isterseniz yüksek lisans, isterseniz doğrudan
doktora yapabiliyordunuz. Sınavları ayrıydı. Ben doktora sınavına girecektim.
Dilekçemi vermek için okula gittiğimde Tuncer Hocayla karşılaştım. Ne yaptığımı
sordu, maliye müfettiş muavinliğini kazandığımı ve göreve başladığımı bir
yandan da doktora yapacağımı söyledim. İktisat dalında doktora programının
yöneticisiydi yanlış hatırlamıyorsam, bana dedi ki: “Maliye müfettişliği de
doktora da ciddi işlerdir. İkisi bir arada yapılamaz. Eğer doktora yapmak
istiyorsan sana birlikte burs arayalım, yok eğer maliye müfettişi olmak istiyorsan
o işi hakkıyla yap.” Bu söze bozuldum ama hocayı da dinledim ve doktoraya
başvuruda bulunmadım (doktoramı yıllar sonra Gazi Üniversitesi’nde yaptım.)
Maliye müfettişliğinin turneleri falan başlayınca hocaya hak verdim. Son
derecede haklıydı. Şimdi askere gitmemek için ya da iş bulamadığı için yüksek
lisans yapanlara gösterilen hoşgörü bu derecelerin de gözden düşmesine neden
oldu. Keşke herkes doktorayı Tuncer Hoca kadar ciddiye alsaydı.
12 Eylül darbesi birçok hoca gibi
Tuncer Hoca’nın da okuldan uzaklaştırılmasına yol açtı. Tuncer Hoca bu karara çok üzüldü. 1402’likler denilen bu okuldan uzaklaştırılmış öğretim üyeleri için
sonradan af çıkarıldı ve okullarına dönüşlerine izin verildi. Tuncer Hoca, bu
affı kabul etmedi. Tahminimce “affetmesi gereken biziz siz değil” diye
düşündüğü için geri dönüş hakkını kullanmadı ve emekli oldu.
Tuncer Bulutay, yaşamını onurlu
ve ilkeli bir insan olarak tamamladı ve öğrencilerine örnek oldu. Ardından bu
kadar ağıt yakılması yalnızca matematiksel iktisadı iyi öğrettiğinden ya da
iktisat makalelerinin beğenilmesinden değil, günümüzde böylesi onurlu insanın
az bulunur olmasındandır.
[i] Taylor teoremi, türevi
tanımlı bir fonksiyona, bir nokta çevresinde katsayıları yalnızca fonksiyonun o
noktadaki türevine bağlı polinomlar cinsinden bir yaklaştırma dizisi üreten bir
sonuçtur.
Bölümümün hocası olmamasına rağmen Tuncer hocayı defalarca dinlemiş Mülkiyeli bir öğrenci olarak bu yazıyı hem üzüntüyle hem de gururla okudum. Mülkiye'nin tarihindeki olayların ve aktörlerin birçok olayda bana yaşattığı bir durum bu. Okula dönmese de akademik alana yaptığı katkılara devam etmiş, bu şiarı hayattaki tüm kararlarına sindirmiş bir insandı. Burada anmanız hocanın eserlerine muhakkak ki bir ilgi ve alaka yaratacaktır; bu vesileyle hatırınıza sağlık Mahfi hocam. Saygılarımla.
YanıtlaSilTeşekkürler, sevgiler.
SilSeçimleri kazanan herkes ilk bir kaç aylık cicim aylarından sonra hemen iktidar sarhoşu oluyor. Ayağını sürüyerek, zikzaklar çizerek zar zor yürüyor. Karşıdan bakan şimdi yıkılacak diyor ama yıkılmıyor da. Ara sıra naralar atıyor "Hieyyt var mı bana yan bakan". Biraz ayılır gibi oluyor ama çok geçmeden elindeki şişeden bir yudum daha alıp kafasını yine dumanlıyor. Sarhoş kafa ile kim dost kim düşman ayırdedemiyor. Konuşurken kelimeleri yuvarlıyor ne dediği, ne yapmak istediği pek anlaşılmıyor.
YanıtlaSilDüzgün, onurlu adam değil sarhoşluğuna sarhoşluk katacak sofra arkadaşı istiyor.
Yazınızı içim burkularak okudum.Birbirimizi tanımasakda ben de sizden çok şey öğreniyorum. Tuncer Bulutay ve Mahfi Eğilmez'lerin sayısının çoğalmasını temenni ediyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, sevgiyle.
SilHocam üniversitede günde ortalama kaç saat çalışıyordunuz?
YanıtlaSilHer gün, derste işlenen konuları mutlaka elden geçiriyordum. Bazen birkaç saat bazen daha uzun. Bazı günler hiç çalışmıyordum. Bazen arkadaşlarınızla sohbet etmek ders kadar eğiticidir. Sonuçta yaşam ders çalışmaktan ibaret değil. Sinemanın, romanın, konserlerin, futbolun bile öğreteceği çok şeyi var.
SilTR'deki eğitim sistemi başarısızlığa yer vermiyor. Bence bu sistem yanlış. Birkaç saatte girdiğin sınav senin geleceğini belirliyor.
SilEskiden böyle değildi. Başarısızlık da başarı kadar geçerliydi.
SilMerhaba Sayın Hocam,
YanıtlaSilTuncer Hoca'nın öğrencisi olmadım ancak TEK konferanslarında kendisini dinledim ve makalelerini okudum. Hem insani özellikleri hem bilim insanlığı hem de hocalığı örnek alınacak bir insandı. Sanırım sizin gibi birçok kişinin hayatına dokunmuştur. Ardından bu şekilde anılan bir hoca ve bilim insanı olmak umarım bizlere de nasip olur. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Saygılar,
Evet bizim kuşağın hayatına dokundu. İyi ki de dokunmuş.
Silİktisadı rus romanlarından öğrendim diyen Tuncer bulutay mı idi
YanıtlaSilBöyle bir sözü var mı bilmiyorum. Ama "her dersten on alan adam acayip bir adamdır" sözü ona ait.
SilTuncer Hocanın kitaplarına nereden ulaşabiliriz? İnternette bulamadım da
YanıtlaSilHepsi tükenmiş, yeni baskıları yok sanıyorum. Sahaflarda bulunabilir.
Silhttps://mulkiyehaber.net/tuncer-bulutayin-bilimsel-yolculugu/?fbclid=IwAR3aWEGE7VbgJkBdQkgoGHrQtnhMpBnf1Ae0Z495XBH7n9S3C_i3ErWzCS4
Silİnsan yetiştirmek zordur, yetişmiş insan olmak da zordur.
YanıtlaSilAnadolu'da düzeni ayakta tutan yetişmiş insanlardır, insan yetiştirmektir. Osmanlının devşirdiği çocukları eğitip devlet işlerinde kullanması, TC'nin çocukları yetiştirip kadrolarında kullanması düzeni ayakta tuttu. Siyaset ve darbeler, insanlarımıa ne kadar zarar verdi kimseler tahmin edemezler. Sivil bürokraside Tuncay hoca gibi niceleri, ordumuzda şahit olduğum binlerce yetenek hiç uğruna heba edildiler.
Eğitim almış nice insanların hapislerde yıllarca çürütülmesi de ayrı bir sıkıntı. Kimler hapislerde yıllarını heba etmedi ki? Belki ben de TR da bulunsam, zülfikare dokunsam, hapislerde çürüyecektim.
Malesef, Anadolu ve ortadoğunun uzun yıllarki ekonomik üretim, verimlilik seviyesi, devlete alternatif olarak yetişmiş insan kaynağını istihdam edecek özel teşebbüslerin çıkmasına imkan vermiyor. Avrupa'da Rönesans ı tetikleyen ekonomik birikim burada yapılamıyor, yetişmiş insanlarımız devlet çarkları içinde kendilerine yer edinmeye mecbur kalıyor. 600 yıldır böyle. En az 600 yıldır böyle. Sermaye de çar çur olursa kolay kolay birikmez.
Misal olarak size Sultan Süleymanı vereyim. Viyana Bozgunu, temelinde iktisadi bölüşüm ile asker ilişkisinden kaynaklı bir bozgundu. Bu toprakların en kudretli sultanı olarak anılan Kanuni 1529 da Viyana bozgununu yaşadı, 1566 da vefat etti. Bu adam bile bozgundan 37 yıl sonra bile ikinci seferi yapacak gücü bulamadı. Az bir zaman değildir. İktisadi sorunlarını, sınırların ve gücün zirvesinde olduğu bir zamanda çözememiştir.
500 sene önce Süleyman da faiz-enflasyon ilişkisini kuramamıştı. Yetişmiş insanların -fikri- çözümleri ile toplumun değerleri o zaman da çatışıyordu. Sultan toplumun bağnaz değerlerine karşı çıkamıyordu. 1545 te yetişmiş bir başka insanı buldu, en az benim kadar din duygusundan yoksun Ebussuud efendi, İslam ile faiz arasında eskilerden uydurulmuş iyi kötü bir köprüyü tekrar yorumladı, ahalinin bir kısmını devlet destekli diğerine kırdırıp talep enflasyonunu kontrol altına aldı, en azından devlet ayakta kaldı.
Yetişmiş insan için bu toprakların sorunu da bilindiktir, çözümü de bilindiktir. Yetişmiş insanları görevden aldıkça gidilecek istikamet de bilindiktir. Yukarda 500 yıllık kıssayı verdim, hisseyi de siz çıkarın.
Görüldüğü kadarı ile içerden çözüm üretecek yetişmiş insan sorumlu görevlere gelemeyecek. Olur da Avrupa ve Batı dünyası, TR dakiler işi batırmasın tekrar diye el atar, siyasette bir yeni değişim yapar, IMF destekli bir de güven programı gelirse, düzen iyi kötü yine devam eder.
Kimbilir, şu an aileleri ile ülke dışına çıkmak zorunda kalmış binlerce yetişmiş insan da tıpkı Tuncer Hoca gibi affedecek olan biziz, özür dileyecek sizsiniz diyordur. Anadolu'da yetişmiş insanın yaşamı.
b!z!0Pwjb4SD4J%o
Hocam, ben Ekonomi bolumu yuksek lisanslarini arastirdim hem Turkiyede hem de Avrupanin kuzey orta ulkeleri ile anglosakson ulkeleri ekonomi yuksek lisans derslerine baktim olmazsa olmaz ders ekonomi yuksek lisans yapi bolumunde uzerine basa basa yazilan sey su Matematiksel iktisat ve Ekonometri dersi. Neredeyse tum dunyada ve Turkiyede ekonomi yuksek lisans bolumunde bu iki ders ekonomi masterinin teknik dersi. Tabi Mikro-Makro ekonomi derslerine girmiyorum onlar standart ve zorunlu. Bolumun bedeni; ama ruhu ise MATEMATIKSEL IKTISAT VE EKONOMETRI.
YanıtlaSilBazi universitelerin sayfasinda matematiksel iktisattan ziyade ekonometri one cikarilmis matematiksel iktisati makro ve mikroda zorunlu ders olarak bir anlamda veriliyor mantigi kusatilmis.O nedenle Ekonometri one cikmis. Yani kisaca olmazsa olmaz ekonomi yuksek lisansta Ekonometri.
Ekonomi konularında araştırma yapmak için ekonometri belki de en kestirme yol. O nedenle üzerinde çok duruluyor.
SilEvet, Acik konusayim Avusturalyadan ingiltereye isvece ispanya bizim Anadoludaki 92de kurulmus universitelere kadar Ekonomi yuksek lisanslarinda sanki kopyala yapistir yapmislar yada sanki dunyada bir uluslarasi YOK var ortak yapida karar kilmislar ve yazmislar; matematiksel ekonomi ve ekonometri agirligimizdir diye akademik cizgimizdir diye. Hatta buyuk kisminda kelimeler ifadeler bile ayni. Zaten Mikro-Makro dersleri zorunlu standart dersler.
SilBu hocamiza gelince Turkiye aslinda hocamizi simdi kaybetmedi 1983de kaybetti Turkiye akademisi akademik hayati 1983de kaybetti hocamizi. Belki de Akademide kendisine imkan verilseydi dusunce fikir ve arastirmalari ozendirilseydi bunlardan yararlanilsaydi Hem Turkiye akademisi hem de ekonomisi buyuk faydalar elde edebilirdi. Neyazaki bu imkan verilmedi tam tersi alindi.
Halbuki ekonomi bir anlamiyla veri bilimidir muhendishane yanida vardir. Boyle bir bakisa sahiptir boyle bir bakisa sahip olmadan boyle bir bakistan yaralanmadan gunluk gundelik politikalarla 180derece ile 360 dereceyi bile bilmeyen hayal ve strateji aleminde yasayan kisilerin yonetiminde ekonomi de boyle olur. Daha fazlasi zaten beklenmez.
Tuncer Bulutay hoca'yı tanımıyorum ama 63 yılık ömrümde tanıdığım onun gibi 2-3 kişi var. Muhtemelen sizler de onları tanımıyorsunuzdur. Zaten bu ülke bütün bu onursuzluklara, şerefsizliklere, rezilliklere rağmen halâ bir şekilde ayakta durabiliyorsa o benim tanımadığım, sizin tanımadığınız ama tanıyanların yeteri kadar feyz alıp yolundan gitmeye çalıştıkları kişiler sayesinde ayakta duruyor. En değerli evlâtlarını yiyerek bugünlere gelmeyi beceren bu ülke, yakın zamanda önüne açılacak yeni pencerede umarım onurlu, vatansever evlâtlarının değerini bilmeyi öğrenir...
YanıtlaSilÇok doğru.
Silogretim uyeliginden ayrildiktan 40 yil sonra hatirlanabilmek.. olumune uzulunmesi.. kac kisi var gunumuzde yarin hatirlanabilecek?
YanıtlaSiltrx
Çok yoktur sanırım.
SilUluslar arası arenada çalışmak isteyen gençler için buradan güzel bir çıkış noktası yakalanabilir.
YanıtlaSilGlobal ölçekli, finans ve büyük firmalarda, matematik, istatistik, ekonometri, zaman serileri alanlarında yoğunlaşıp, yapay zeka ve makina öğrenmesine doğru giden bir kariyer imkanı günümüzde çok açıktır.
Bu alanlar, ağırlıklı olarak Çin işgücü tarafından doldurulmaktadır. Yazılım alanlarında Hindistan, üstünlüğünü hala korurken, işin matematik ve temel algoritmalar gerektiren kısımlarında onların da yetenek havuzları yetersiz kalmaktadır.
Hintli ustalar, kısa zamanda çok kazandıran, hızlı tüketilen teknolojilere aşırı yoğunlaşmış durumdalar. Data ve yönetimi ile ilgili iş kollarında aktif olmak ile birlikte Çinlilerin hegemonyasını kıramıyorlar. Çinliler, Kuzey Avrupalı ve Kuzey Amerikalılar bu alanlarda köşe başı insan yeteneğini yetiştirdiler. Türkiyedeki çocuklar için de bu alanlarda iyi kariyer fırsatları bulunuyor.
Tuncer Beyin yanlış hatırlamıyorsam Türkiye ekonomisi üzerine bir ekonometrik model oluşturma yöntemleri konusunda ya makalesi veya yazı serisi vardı. Şimdi baktım Sn Erkan Uygur ile yazmışlar. Öğrenmeye başladığımda, görmüştüm ama başka bir kaç çalışma üzerine daha çok kafa yormuştum. Tr ekonomisi üzerine eğilememiştim. Mahfi hocamızın, Erkan Kumcu ile yazdığı kitap çok keyifli idi. Aynı zamanda Nurhan Yentürk ve Yakup Kepenek in kitaplarını da okumuştum. Malesef TR ekonomisi üzerine matematik ve ekonometrik çalışmalara giremedim. Yurtdışına çıktığımda, TR de öğrendiğim büyük veri analizleri veritabanı sistemleri ve pyton kodlama üzerinden; piyasa beni büyük veri yönetimi, sistem mimarisi, yazılım mimarisi ve enterprise mimari üzerine yoğunlaşmaya itti.
Ülkemiz gençlerinin Tuncer bey, ürettiği bilgi birikimi üzerinden, dünya çapına yayılmasının ışığını veren insanlardan. Gençlerimiz böyle insanlara sarılıp sahip çıktıkça , sürekli sıkılarak yazmak zorunda kaldığım saçmalıkların da önemleri giderek azalır. Meslek sahibi bireyler, somut üretimler üzerine odaklanır.
#a$hzwIf7T*6oe!u
Evet Tuncer Bulutay'ın Türkiye üzerine Ekonometrik Bir Deneme kitabını ben de öğrenciyken okumuştum. Sonra başka denemeler de yapıldı. O zamanlarda ekonominin matematik ve ekonometriye indirgenebileceği düşüncesi egemendi. Sonraları insan davranışlarının ve beklentilerinin bu kadar matematik bir temele indirgenmesinin mümkün olmadığı görülünce matematik ve ekonometri ekonomiyi desteklemekte kullanılan araçlara dönüştü.
SilSelam hocam,
SilYurtdışı tecrübesinde yazdığınızı daha iyi tecrübe edebiliyoruz. Büyük ustalar, yerel insan davranışı ile ekonomiyi açıklıyorlar, değerleri de yüksek oluyor.
Benim gibi piyasada çalışanların, özellikle göçmenlerin yerel hukuki ve tarihi detaylara girmesi imkansıza yakın, girsek bile kariyer basamakları zor. Şansımıza, piyasa matematik modellemeleri, yapay zeka ve makina öğrenimine bu zamanlarda gereğinden daha fazla değer veriyor. Bi de matematik iktisat ve ekonometri altyapısı sahibi olmak tıpkı TR daki gibi herkesin hızlı elde edebileceği bir yetenek olmaktan uzak.
Misal olursa, ekibime 11 ay önce Stanford dan fizik doktorası sahibi biri katıldı, piyasada 10 yıla yakın da doktora sonrası tecrübesi var. -Karakutu sistemlerin -MS PowerBI, Google, IBM, Salesforce Einstein gibi farklı firmaların çıktıları ve modeller arasındaki ilişkileri ona test ettiriyorum. Finans ve ekonomi tecrübesi yoktu. Onun bile ekonomi literatürüne aşina olup, iktisadi ekonometrik modellere girebilmesi bir yılını aldı. Tabi, kariyer basamağı onun ve benim gibiler için ne kadar teknoloji ile bütünleşirse o kadar açılıyor. Piyasa firmalarının da teknoloji sayesinde işlerinde, müşteri ile ilişkilerinde daha çok daha toplamaları hep bizim lehimize çalışan gelişmeler.
Türkiye deki gençler için de yüksek fırsatlar sunar. Önümüzdeki 20 - 25 yıl talebi sürekli artacak bir alan. 20li yaşlardaki bir genci, işsiz kalma korkusu yaşatmadan rahat rahat emekli eder.
7U^h1TI@JQBixquy
Hocam Zengin Baba Yoksul Baba kitabını okudunuz mu önerir misiniz
YanıtlaSilOkumadım.
SilHocam kusura bakmayin.
YanıtlaSilBence yine iyi bir ogrenci degilsiniz.
5 milyonluk, 10 milyonluk on binlerce ev simit satilir gibi satiliyor.
Halen ekonomik kriz var diyorsunuz.
O evler kriz olduğu için satılıyor zaten.
SilMalınız varsa bir kere satarsınız. Fabrikanız varsa nesilleri doyurursunuz. Kriz yok, batan teknenin satışa çıkan malları var. Türkiye'de ev sahibi olma oranı %89, Almanya'da %50. Bizi kıskandıklarını düşünüyorsunuz dimi?
SilÖğrencisini bilmem ama Ekonomi/Ekonometri/Maliye öğretmenlerimizin başarısız olduğu kesin. Hep aynı ekonomik darboğaza neden dönüyoruz? Yatırımdan sadece ev,altın ve araba anlaşılması sebep, ARGE yatırımlarının neredeyse sıfır olması da sonuç diye düşünüyorum.
Selam PMS;
SilÖğretmenlerin sayısı hala TR daki bağnazlığı temizleyecek sayıda değil. Keşke sayıları yüksek olup, bilgileri toplum geneline yaygınlaştırılsa.
TR merkezi bir devlet, yerel sorunlara inemeyen bir yapısı var. Yeni değil, Osmanlıdan beri böyle. İnsanların eğitim ihtiyaçları da yerel sorun. Merkezi eğitim sistemi ile çözülemez. İşin yükü, sahadaki eğitmen personele biner.
Tr da ders aldığım Ekonometri, Matematik öğretmenlerinden çok memnunum. Çocukluğumdaki öğretmenlerimin yaklaşımı ile yurtdışında çocuklarımın öğretmenlerinin yaklaşımını kıyaslıyorum bazen, aynı. İlkokulda çocukların sınıfı 12-19 kişi arası, iki öğretmen aynı anda giriyor. Benim ilkokul sınıfımda 55 kişi tek öğretmen idik. En haylazlardan biriydim, nasıl sınıfı toparlayıp ders anlatırmış, bu yaşımda bile hayret ediyorum.
Küçük anadolu şehrindeki ilkokulumda bir pediatrik psikolog vardı, veya hemşire diye de geçerdi, benim gibi haylazları öğretmen baş edemeyince ona gönderir, o bizle konuşur. Sonraları duymaz oldum onları. Hemşire de kalkmış galiba ilkokullardan, bilmiyorum. Okul bünyesindeki pediatrik psikoloğun ne kadar önemli olduğunu yurtdışında öğrendim. Özel ihtiyacı olan çocukları, hiperaktifleri erken yaşta tesbit edip tedavisine başlatmak için. Hemşire, psikolog okul aracılığı ile yerel eğitim idaresinden uzman istiyorlar, uzman sorunu olan çocuğu okul ortamında izleyip raporunu yazıyor, aile ile iletişime geçilip o çocuklara özel paralel bir eğitim çizelgesi sunuluyor. TR da olmasını çok isterdim.
Bunlar hep insan yetiştirmenin mutfağı. TR eğitimi merkezi olmasa, yerel halk içinde kendi eğitim sorunlarını yerelde çözenler çıkar. Bizim halkın şehirli kısmı çocuk eğitimine düşkündür. Merkezi sistem olunca, siyasetin etkisi yüksek oluyor, düzen tutmuyor, kaynak yetmiyor, imkan bulunamıyor...
%lkOoNrK&AW6XD3b
Merhaba Adsız arkadaşım,
SilBizden iyi doktorlar, bilim insanları (aşıları biz yapardık 20 sene evveline kadar), mühendisler çıkıyor ama doğru dürüst yönetici çıkmıyor. Eğitim genelinde şu tablo var bu durumda. Matematik ve bilimde inancın yeri yok, toplum bilincinin etkisi hiç yok ama toplum bilimlerinde inacın yeri çok ağır basıyor herhalde. 31 senelik Türkiye iş hayatımda sadece yöneticilerle boğuştum, boğuşuyorum. En büyük düşmanım bilanço. Bu yüzden o taraftaki öğretme şeklimizde bir sorun var diyorum. Bu arada inanç ile sadece dini kastetmiyorum, babadan kalma, kulaktan dolma, gösteriş yapma üzerine kurulu kararlar veriliyor hep.
Selam PMS,
SilAnadolu'dan çok iyi ustalar -ben usta- diyorum çıkıyor, doktor, bilim insanı, mühendis, araba mekanisyeni, elektrik ustası... bireysel olarak dünya standartlarının üzerine çıkıyorlar. Çok gördüm, görüyorum.
Yönetim kısımını ben orduda öğrendim, öğrenmeye çalıştım. Asker, er de gördüğümüz büyük sıkıntılar vardı. Afganistan da Nato ile ortak çalışırken diğer ülke askerleri ile kıyaslama imkanım da oldu. Sosyo-kültürel altyapıdan kaynaklı ciddi farklılıklar var.
Yönetim, hem mekanik, maddi hem psikolojik bir iş. Ana malzeme insan, kısıtlar bilanço, kurumsal kültür, kurum imkanları vs gibi de maddi unsurlar, tabi rakipler ve piyasa ücret rekabet düzeyi ve personel geçişkenliği ortamı de söz konusu.
Bir yılı aşkın bir süredir, orta-üstü yönetim kademede dünyadaki en büyük 3 bankadan birindeyim. 250bin üzerinde çalışan var. Ordumuzdan ben, yönetim yeteneği anlamında, çok şey almışım, bunu burada fark ettim, hem de çok iyi farkettim. Ki ben sadece yüzbaşı seviyesinden emekli olmak zorunda kalmıştım, binbaşı, albay olsam nasıl farklı olurdu bilemem. Bu bi senede yaptıklarım ile iki kademe birden terfi aldım. Çok nadir olurmuş. Bugün yoğunum, iki kademe kıdem artışı ile ilgili bu yorumun altına yarın veya sonraki gün yazarım.
Bahsettiğiniz inanç kısmını, bankada yaşıyorum. Özellikle Hindistan da yetişmiş meslek ustaların büyük bir bankayı bile nasıl kendi yönetim inançlarına doğru evirdiklerini gördüm. Bam tellerine çok sert bastım, hele bi 6-7 ay üst yöneticim ve onun üstü ne isterse tam tersini yaptım, asker olmayan için epey acıklı bir süreçtir, kafasının üzerinden mermi geçmeyen adam dayanamaz, ardından üst yöneticilerin ağıt sesini duydum, üstlerine çıktım.
u9!SJl1ySzL5@h8Z
Keşke her yere üniversite açmak yerine Tuncer hoca gibi düzeni ayakta tutan yetişmiş ve kendi gibi nesiller yetiştirebilecek hocalarımızı yetiştirebilsek.
YanıtlaSilHaklısınız
SilBence yanılıyorsunuz. Her yerde Üniversite açmak iyi oldu, daha fazlasını isteyen, hak ettiğini düşünen, kaderinin küçük yaşamlar üstüne kurulu olduğunu kabul etmeyen genç insan sayısı çok arttı. Artık eğitim, tüm dünyada olduğu gibi, bireylerin ögretileri üzerine kurulu değil. Google'amak diye bir fiil var.
SilBiz usta çırak bağlantısını kopardık. Bizim gibilere düşen tekrar bu bağlantıyı kurmak. Mahfi Hoca bunu yapıyor, zincirin devamını getiriyor. Ben de ona müteşekkirim.
Her yere üniversite açmak sadece diplomalı işsizi üretir. Tornavida tutmayı bilmeyen elektrik mühendisi gördüm. İşinde çok iyi çekirdekten yetişmiş sıvama ustası üniversiteye gitmemiş hali ile çok daha faydalı olur bu ülkeye. Ayrıca eğitim aynı zamanda bir kültürdür. Dağın başında okuduktan sonra okumanın harici herhangi bir gelişim yaratacağını pek sanmıyorum.
SilSevgili Mahfi hocam, içten ve değer bilir yazınızı okudum, elinize sağlık. Öğrenme ve bildiğini paylaşma azmi son günlere kadar süren değerli insan ve gerçek bilim adamı olan Tuncer hocanın kaybından dolayı derin üzüntü duydum. Elde kalan ender değerlerden biri daha kayboldu… Nurlar içinde yatsın… Hepimizin başı sağolsun… Özhan Üzümcüoğlu
YanıtlaSilTeşekkürler sevgili Özhan.
SilHocam Merhabalar güzel yazınız için teşekkürler
YanıtlaSilTuncer Bey'e, Allah'tan rahmet dilerim
Konuyla alakasız olacak ama, küçük bir sanayiciyim 15 kişilik bir şirketimiz var, işlerimiz de fena sayılmaz, TL borçlanarak yeni makine yatırımı yapmak istiyorum ama bir yandan da memleketin durumundan korkuyoruz. Sabit faizli eşit taksitli TL borçlanmak bu dönemde çok mantıksız gelmiyor, siz ne düşünürsünüz ?
Selam,
SilKredi büyüklüğü artan iş hacmi karşısında nakit akışı sorunu oluşturmayacaksa, yeni makina yatırımı yapmak avantajlıdır.
Sizin bildiğiniz çok detaylar var, yeni makinelerin ikinci el satışı, ikinci el fiyatı, artan üretim, artan üretim kalitesi, işçilerin daha rahat çalışması, müşterilerin ödemeleri ihmal edip etmemesi, mevcut ödenen vergiden ne miktar yatırım düşüleceği ... diye sıralanan çok detay.
TR a gelme imkanım olsa, hiç bir şey yapmayacak olsam bile TL bazlı mümkün oldukça çok sabit faizli kredi alırım. TR da askerden emekli olunca, hiç iş bulamadığım bir dönem şirket kurdum, emekli maaşıma karşın ilk krediyi almıştım. O mini kredi dahil, TL bazlı aldığım uzun vadeli hiç bir krediden pişman olmadım.
f4Xma&c5$32fnSsy
Sayın Hocam,
YanıtlaSilŞu anda Hollanda'da İşletme yüksek lisansı yapıyor ve derslerime konsantre olmaya çalışıyordum. Ne yazık ki çok kolay olmuyor her zaman. Yazılarınızı okumak gerçekten beni mutlu ve motive ediyor. Akademiye bilime ve özellikle 'çalışma' kavramının kendisine hayranlık duyuyorum. Bu kıymetli yazıları paylaştığınız için teşekkürler.
Hocam, bizim millet koyun gibi oldu, böyle değerli hocalar atıla atıla her yeri cehalet kapladı.
YanıtlaSilGecekondu affi cikar mi sizce secimden once?
YanıtlaSilMerhaba hocam bugün bir talihsizlik yaşadım. Maliye son sınıfım ve kurum sınavlarına çalışıyorum. Çok sevdiğim bir hocam var ve kendiside benim bu sınavlara hazırlandığımi biliyor. Dolayısıyla günün büyük bir kısmını çalışmaya ayırıyorum çok az uyuyorum dolayısıyla dalgınlık yapıyorum ara sıra vize döneminde 13:00 da olan sınavı 14:00 diye hatırladım ve sınava geç gittim şok olmuştum sınavin çıkışında herkes soruları tartışırken ben sınava yeni gidiyordum bu durumda o çok sevdiğim hocamın dersine denk geldii ona durumumdan bahsettim ve anlayışla karşıladı beni hemen sınava soktu kendisine çok minnettarım çünkü biliyorum ki birçok hoca bu durumu anlayışla karşılamayıp dinlemezdi bile tabii ki suç tamamen ben de merak ettim hocam siz acaba bu durumda ne yapardınız
YanıtlaSilBen de sınava alırdım.
SilÇok güzel bir anı ayrıca ülkemin yıllar öncede benzer bir zihniyette olduğunu görmek beni derinden üzdü. Tucer Bulutayn gibi bir cevherden yararlanmak varken yine köhne zihniyet onu küstürmüş ve tam anlamıyla faydalanamamış. Bugünde değişen bir şey yok. Siz o 20 öğrenciden birisiniz ondan öğrendiğiniz o kıymetli bilgileri kendi sentezinizden geçirip bizlere buradan veya kitaplarınızdan sunuyorsunuz çok teşekkür ederiz. Emeğinize ve kaleminize sağlık sizleri çok seviyoruz. Sağlıcakla kalın.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilEskiden "onur" önemli bir değer idi. Sonra, "her yol mübah" çıktı ahlak, onur geri planda kaldı.
YanıtlaSilABD, Almanya da yalan söylemek bile en büyük suç/ayıp tır. Burada, günlük faaliyet haline geldi.
Sizde bile bu kadar iz bırakan saygıdeğer hocam ışıklar içinde uyusun.
Sağ olun
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilEğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir,
Düşünmek ve öğrenebilmek için Aklın Eğitilmesidir .
* Normal, vasat hoca anlatır, iyi hoca açıklar, Mükemmel hoca ilham verir.
* Sıradan öğretmen anlatır, İyi öğretmen açıklar, Yetenekli öğretmen yapar ve gösterir,
Gerçek öğretmen ise esin kaynağı olur.
Saygılarımla
Hocam asgarî ücrete yüksek oranda zam gelmesi bu enflasyonist ortamda Maliyet ve talep enflasyonu oluşturacağı için düşük oranda zam gelmesi aslında daha iyi değil mi
YanıtlaSilO kadar çok politika yanlışı var ki hangisine değineceğimi bilmiyorum. Bu kadar yanlışın yanında asgari ücretin yüksek tutarda artırılması kaçınılmaz bir olaydır.
SilSelam Adsız,
SilAsgari ücret ile emekli maaşını kim enflasyon için millete gösterdiyse büyük hata yapmış.
Günümüz finansal koşullarına uymayan bir önerme artık. Mecbur, asgari ücrete zam yapcak.
Ortaçağda buğday at arabası mesafe sorunsalı vardı. Bir at arabası, yolda beleş ot bulmadığı sürece, atın taşımak için ihtiyaç duyduğu yük, arpa kadar mesafe gider. Türk işçi ne yapacak, bir aylık maaşı ile bir ay çalışamayacak kadar gıda, ulaşım, barınma, ailevi masrafları var ise?
Fakat gelecek zammın bir anlamı yok ki zam geldikten sonra asgari ücretlinin talep ettiği ürünlere maaşına gelen orandan daha yüksek bir oranda zam gelecek birinin söylemesine gerek yok her sene aynı şeyi yaşamıyor muyuz
SilHocam hem matematikçi hem de iktisatçı olarak yazınızı heyecanla okudum. Ne mutlu size böyle bir hocanız var anılarınızda...
YanıtlaSilSağ olun.
SilSevgili üstat,
YanıtlaSilTuncer Bulutay hoca ile ilgili bilgileri internette araştırırken “ BİLİMİN NİTELİĞİ ÜZERİNE DENEMELER EVRİM VE QUANTUM KURAMLARI” adlı kitabına rastladım, şaşırdım.
Kitabın siparişini verdim, merakla bekliyorum.
Kendisine Allah’tan rahmet yakınlarına ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.
İyi hafta sonları dileklerimle.
Evet çok yönlü bir insandı.
SilHocam selamlar;
YanıtlaSilSizin yazınızda belirttiğiniz " Şimdi askere gitmemek için ya da iş bulamadığı için yüksek lisans yapanlara gösterilen hoşgörü bu derecelerin de gözden düşmesine neden oldu. " ve Leonerd Cohen'in şarkısında da geçtiği gibi "Everybody knows that the boat is leaking".
Yaklaşık 14 yıldır öğrenci+öğretici+çalışan olarak üniversitede bulunuyorum çürümüşlüğü ve yozlaşmayı tarif etmem imkansız. Sosyal bilimlerin de pek farklı olmadığını tahmin etmekle birlikte bu sene mühendislik alanındaki bir doktora dersinde temel lineer cebir (matrislerde çarpma) bilmeyen bir öğrenciyle karşılaştım. Demek ki sistem bu öğrenciyi durduramadan bu noktaya kadar taşımış ve Tuncer Bulutay gibi disiplinli insanlarla karşılaşmamış. Çok yazık gerçekten.
Merhaba Mahfi Bey,
YanıtlaSilEnflasyonun TÜİK in açıkladığı gibi %21 değilde daha yüksek mesela %50 bandında olduğunu düşünürsek, bunun açıklanan büyüme (%10) rakamlarına etkisi nasıl olurdu?
Teşekkürler Hocam.
% 3,5 olurdu.
SilSelam Sn Muharrem,
SilEn güzel kıyaslamayı TR cari GDP sinin, TR büyük ticari ortakları ile kullandığı ortak yabancı para kuru bazlı büyümeden hesaplarız. Tuik hataları da elimine edilmiş olur. Genelde yapanlar, kabaca böyle yapıyorlar. Yüzde 0-4 gibi bir hata payı olur ama önemli değildir, uzun yıllar datası telafi eder. Çok da yerel hesaplara girmemek lazım. Yüzdelik hatalar da kamu, bankacılık sistemi, hazine, mb arasında yapılan al gülüm ver gülüm işlemlerinin piyasaya yansıması olur.
Teşekkürler.
SilMatematiksel iktisat ve Ekonometri olmadan planlama modelleme DPT olmadan dahasi Tuncer hoca gibi birini universiteden kopararak universite ve kurum bagimsizligi olmadan ekonominin gelecegi yerde bu kadar olur. Matematik ve muhendishane bakis yoksa ilerleme de bu kadar olur. Baska soze ne hacet
YanıtlaSilÇok doğru
SilHocam 2. Romanınızın siparişini verdim. İlk 18 sayfayı da okudum. Açıkçası ilk romanınız inferisin konusu daha çok ilgimi çekmişti. Ama ben yine de sizin yazdığınız kitapları ve yazıları okumayı çok seviyorum. Acaba bu romandan sonra yine roman yazmaya devam edecek misiniz ? Gerçekten müthiş örnek bir insansınız birçok insan 50 yaşında emekli olduktan sonra tekdüze yaşama mahkûm oluyor siz ise alanınız olmayan bir türde fevkalade bir eser çıkarıyorsunuz ben bir üniversite öğrencisiyim sizin bu azminiz ve iştahınız karşısında gerçekten yaşama dair isteklerim artıyor. İyi ki varsınız
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bu romanı okuyup bitirdiğinizde Inferis'ten daha çok beğeneceğinize eminim. Yeni bir romana daha başlamak üzereyim. Sevgiler
SilEtkileyici bir yazıydı hocam. Bizim okulumuzda da böylesine hocalarımız oldu. Ancak yaşarken söyleyince farklı algılanabiliyor. Sanki bir şeyler talep edecekmişiz gibi düşünülebilir. Bu nedenle, ayıp olabilir. Sanırım, arkasından söylemek daha doğru oluyor. Doğan Cüceloğlu gibi düşünüyorum. Başlığınızdan sonra araştırmaya başladım. Çok değerli bir isim olduğunu gördüm. Mekanı cennet olsun.
YanıtlaSilTuncer hocaya Sevgi saygı ve rahmetle...
YanıtlaSilMerhabalar; adım Elif bir öneri üzerine "İnferis" ve "Sahte Sultan'' romanlarınızi okudum. Güzel, sürükleyici ve duru bir Türkçe ile yazılmış bazı yerlere takılsam da sevdiğim iki kitabınız oldu. Ayrıca kitapta gecen müzikleri ve kitapları da not ettim okuma ve dinleme listeme. Keyifle okuduğum kitaplarınız için teşekkür ederim. Bir müfettişin gözü ile birçok şeyi sorgulamaya ve biz okurların sorgulamasina vesile oldunuz. 🙏
YanıtlaSil