Hükümetin Yeni Ekonomi Politikası Üzerine Görüşler
Hükümet yetkilileri, bir süredir, faizleri düşürerek kuru yükseltmeye ve bu yolla ihracatı artırıp ithalatı düşürerek cari açığı kapatmaya dayalı yeni bir ekonomi programını uygulamaya başladıklarını anlatıyorlar. Bu uygulama sonucunda cari açığın düşeceğini, kurun yüksekliğinin bir çeşit ithal ikamesi yaratarak yerli üretimi artıracağını savunuyorlar. Kurgulanan bu gelişme gerçekleşirse enflasyon üzerindeki kur baskısı azalacak, sonuçta enflasyon düşecek. Kurun yükselişi ya da TL’nin dış değer kaybı hükümetin bu modelinde çözümün anahtarı olarak ortaya konuyor.
Piyasa temsilcileri bu konuda
hükümetle aynı görüşü paylaşmıyor ve bu politika değişikliğinin ekonomide ciddi
sorunlar yaratacağını düşünüyor. Finans kesimi temsilcileri kurdaki serbest
yükselişin ekonomide yeni sorunlar yaratacağını, dış borçların iç yükünü
artıracağını, reel kesim temsilcileri ise kurdaki yükselişten destek alarak yerli
üretimi ithalat yerine ikame etmenin kısa sürede mümkün olmayacağını, bu arada ithal
girdi fiyatlarının artmasının maliyetleri ve enflasyonu yükselteceğini öne
sürüyorlar.
Kimin haklı olduğunu anlayabilmek
için geçmişe bakmakta yarar var.
Türkiye, 2000’lere gelinceye
kadar enflasyonun üzerinde faiz (reel faiz) uyguladı. Aynı dönemde TL’nin
yabancı paralara karşı enflasyonun birkaç puan üzerinde değer kaybetmesine
dayalı bir kur politikası söz konusuydu. Bu politikanın hedefi büyümeyi yüzde 5
dolayındaki potansiyel büyüme oranı, işsizliği doğal işsizlik dolaylarında
tutmaktı. Ortalamalara bakılırsa bu politika hedeflere yaklaştı diyebiliriz. Ne
var ki bu politika cari açığı düşük (yüzde 2’ler) düzeyinde tutarken bütçe
açığının yüzde 10’lar, enflasyonun da yüzde 70’ler dolayında oluşmasının önüne
geçemedi. Bu dönemi eleştiren iktisatçıların bir bölümü bu olayın ardında
yüksek faiz - düşük kur politikasının olduğunu ileri sürdüler.
2010 yılından 2021 yılına
gelinceye kadar Türkiye, faiz konusunda kararsız politikalar izledi, bazen
faizi yükseltti bazen düşürdü, bazen kurdaki yükselişten endişeye kapıldı,
bazen gelişmelere aldırmadı. Bu değişikliklerin ardında bir ekonomi politikası
ya da yaklaşım olduğuna ilişkin bir açıklama pek yapılmadı.
2021 yılının Eylül ayından
başlayarak Merkez Bankası yüzde 19 olan politika faizini peş peşe önce 18’e
sonra 16’ya ve son olarak da 15’e düşürdü. Önceleri bu düşüşü enflasyondaki baz
etkili düşüş beklentisine bağlamış görünürken bu beklentinin gerçekleşmeyeceği
anlaşıldığında bu kez çekirdek enflasyon vurgusunu ön plana çıkardı. Çekirdek
enflasyonda da beklenen düşüş gerçekleşmeyince Merkez Bankası Başkanı, bu kez faizi
düşürerek kurun yükselmesine izin vereceklerini bunun cari açığı gerileteceğini
ve bu yolla enflasyonda düşüş gerçekleşmesini beklediklerini açıkladı. Aslında kamuoyu
hükümetin yeni ekonomi politikasının bu şekilde olduğunu da ilk kez bu
açıklamadan öğrendi. Merkez Bankası Başkanının bu açıklamaları sonradan hükümet
yetkilileri tarafından da dile getirilmeye başlandı. Ne var ki herhangi bir ekonomi
politikası metninde yer almadığı için bu söylenenlerin gerçekten bilerek
izlenen bir politika mı yoksa ortaya çıkan sonuçlara göre uyumlandırılmış bir söylem
mi olduğu konusu aydınlanmadı.
Uygulama başladığından bu yana TCMB politika faizi üç kez düşürüldü. Bu düşüşler sonrasında USD/TL kurundaki yükseliş hızlandı, TÜFE de artışını sürdürdü (Aşağıdaki tabloda MB Faizi TCMB sitesinden, USD/TL kurları https://piyasa.paratic.com/ dan ve TÜFE oranları TÜİK’den alındı.)
TCMB, Eylül’den bu yana faizi üç
kez düşürmüş. Kur bu dönemde yüzde 38 dolayında artmış, enflasyonda ne kadar
artış olduğunu 3 Aralık Cuma günü öğreneceğiz. Aynı sürede 10 yıllık
tahvillerin faizi yüzde 14,5 oranında yükselmiş. Bir başka deyişle Merkez Bankası'nın faizi düşürmesi Devlet Tahvillerinin faizini düşürmek bir yana yükseltmiş. Elimizdeki son cari denge
verisi Eylül ayına ait olsa da bu kurlarla cari açığın düşmesini beklemek
yanlış olmaz. Çünkü yükselen kurlar ihracatı artırırken ithalatı da düşürür. Ne
var ki bu gelişme ihracatta daha fazla malı daha ucuza satarken ithalatta daha
az malı daha pahalı almamızla sonuçlanır. Ticaret hadlerine bakınca öyle olduğu
da görülüyor zaten. Öte yandan ihracatçı ve ithalatçı bu kadar oynak kurlarla
ne teklif verebilir ne de teklif alabilir.
Bu yeni program çerçevesinde eski
bir söylemin sürekli tekrarlanması söz konusu: ‘Faiz neden enflasyon sonuçtur.’
Buna ek olarak ‘kurun yükselmesinin istihdamı artıracağı’ ve ‘fahiş fiyat
artışıyla mücadele edileceği’ söylemleri de var. Bütün bu açıklamalar zaten
kurdaki artış nedeniyle ürkmüş bulunan piyasada iyiden iyiye korku yarattığı
için USD/TL kuru birkaç saat içinde yüzde 7 dolayında değer kaybetti. Türkiye, sabit
kur rejimine özgü olan devalüasyonun dalgalı kurda da olabileceğini bir kez
daha kanıtlamış bulunuyor.
Bu arada ülkenin risk derecesini
gösteren CDS primimiz de yükselmeye devam ediyor. Bugün itibarıyla Türkiye, dünyanın
en riskli üç ülkesinden biri konumunda bulunuyor (diğer ikisi Venezuela ve
Arjantin.)
İlk olarak 1991 yılında sonra da
hiç değişiklik yapmadan 1997 yılında zamanın hükümetine, ekonomide yapılması
gerekenler konusunda, verdiğim raporun sonunu şöyle bitirmişim:
(https://www.mahfiegilmez.com/p/makaleler.html)
“Yaptığımız bütün açıklama ve değerlendirmeler, Türkiye'de gerek
kurumsal düzenlemelerin ve gerekse ekonomi politikasının siyasal kararlılık
olmaksızın yürütülemeyeceğini ortaya koymaktadır. Vardığımız en acı sonuç
budur. Genelde, bu konulardan bazıları tümüyle teknik çalışmalarla ve son
noktaya kadar siyasal iktidarın bilgisine gerek göstermeksizin çözülebilecek
konular olduğu halde, Türkiye'de, başlangıçtan itibaren siyasal karara gereksinim
gösterir bir şekle dönüşmüştür. Çünkü teknik konuların çoğu siyaset
malzemesi haline getirilmiş, uzlaşma zeminleri yok edilmiştir. O
nedenle, Türkiye'nin siyasal kadrolarının işi, gelişmiş ülkelerin siyasal
kadrolarından çok daha zordur. Zira o siyasal kadrolar, kendi siyaset
yetkilerini kısıtlayacak önlemleri kendileri almak; yasama organını, hükümete
hesap vermekten çıkarıp tam tersine hesap soran bir organ konumuna getirmek
zorundadırlar.”
Aradan 30 yıl geçmiş ve biz bugün
hala aynı yerdeyiz.
Faiz ve kur üzerine ekonomi
politikası kurulmaz. Ekonomi politikasının amacı nedenleri düzeltmek ve sonuca
gitmek olmalıdır. Faiz sonuçtur. Eğer faizi belirli bir noktaya indirmek
istiyorsanız politikanızı riskleri düşürmek üzerine kurmanız gerekir.
Hocam, hepimiz biliyoruz ki bu bir politika falan değil, kimilerine göre 128, kimilerine göre 140 milyar dolar rezervin bir kişiyi mutlu etmek ve haklı çıkarmak için çarçur edilmesinin doğal sonucu. Gördüğüm kadarı ile şu anda seviyeye bakmadan döviz toplayan en büyük oyuncu TCMB, zira bir ödemeler dengesi krizi çıkmasından korkuyorlar ve rezerv biriktirmeye çalışıyorlar. Reel piyasada bunun ne sonuç doğuracağı ise umurlarında bile değil. Bu yaşananların rasyonel bir açıklaması yok, tam bir çılgınlık, cinnet durumu.
YanıtlaSilRezervleri eriten damadın da söylediği gibi, işimiz tamamen "Allah"a kaldı ama Allah'ın nass'ı ile geldiğimiz noktanın bu olması da tam bir oksimoron oluşturuyor. Yani Allah'ın dediklerini yapa yapa geldiğimiz noktada işimiz Allah'a kaldı...
140 milyar hesabı ve nerelere harcandığı konusunda Serdengeçti'nin dedikleri çok mantıklı geliyor bana.
SilAllahın dediklerini yapa yapa bu hale geldik demişsiniz, Allah mı helâle harama bakmadan, egonuzu sultan yapın, menfaat için kula kulluk yapın, liyakatsizlerden kadrolar oluşturun, yöneticileriniz zenginleşsin fakirlerin ydiyorediğini yemesin, sıradan halk baştaki yöneticiye(yöneticilere) hesap sormasın diyor. Bunların tamamı son nübüvvetin başlangıcından itibaren yaklaşık 50 yıllık sürede yöneticilerin hayatlarıyla ispatlıdır. Söyleminizin bu kısmında önyargılı tezata düşmüşsünüz.
SilAdsız kardeş, islâm aynen de budur. Asr-ı saadet dedikleri dönemden Emevi-Abbasi dönemine, Osmanlı'dan günümüze sistem hep böyle çalışmıştır. Ortada bir tezat yok, sizde bilgi eksikliği var...
SilSerdengeçti'nin açıklamasında 2013 yılı yerine 2009 yılı olmalı şirketlerin YP borç alma yılı, yanılıyor olabilirim. Bugün yoğunum araştıramadım.
SilSerdengeçti, şirketlerin borç kapaması konusunda haklı ancak hangi şirketlerin borçlarını kapatıldığı konusunda tedirgin kalmış, bir soru ile net bilgisi olmadığını belirtmesi güzel.
Yapılan ülke servetinin dışarı çıkarılması operasyonuydu. Ülkenin tepesindekinin bu olaylara ve arkasındaki muhasebeye kafasının bastığını düşünmüyorum. Düşünse, "Ulan benim gibi bi hıyar nasıl bu mevkilere gelebiliyor?" diye içsel bir soru sorar, cevabından korkar, kendi ve sevdikleri için geri çekilirdi.
Çıkarılan paranın bir kısmı Euro bond borcu olarak ülkeye geri geldi. Borç kamulaştırma dediğimiz hadise. Yani özü, borçlu şirketin borcunu, MB dövizi ile ödemesi hadisesi.
Toplam borçta ise; Kamu ve Özel borç yıllık yekünlerine bakınca, kabaca 450M USD olan borcun 2009 yılından beri azalmayıp arttığını görürüz. 2017 başkanlık sistemi ile beraber, üst yöneticilerin kamu kaynağını hesap vermeden aktarma yetkileri almasının ardından özel kurumların borçları azaldı. Aktarılan kaynak, kısa vadeli kamu borcu olarak ülkeye geri geldi.
Önümüzdeki yıl, kabaca dış borcun milli gelire oranı yüzde 72 bandını geçecek.
Türkiyenin hala 120M ile 150M USD dış borç kaynağı çekebilecek potansiyeli var. 2-3 yıldır hocamızın sitesinde yorum olarak yazarım, Türkiye nin geleceği seviye Tayland civarı, Arabistan, İran ortalaması bir milli gelir düzeyi; İran - Irak seviyesi veya üzeri kişisel gelir, askeri olarak da hiç bir komşusuna tehdit oluşturmayacak, hiç bir komşusu ile tek başına savaş yapamayacak düzeydir. Dip noktası orasıdır.
2-3 yıl öncesinde yanıldığım konu, o seviyeye 8 -10 yıllık sürede gelinmesi tahminim idi. Koşullar görünüşte 2-3 seneye o seviyede oluncağını gösteriyor. Belki iktidar değişimi ile de o seviyenin Batı tarafından korunması garanti altına alınmış olur. Yeni iktidarı da rahatlatacak 120M-150M USD kadar bir borç verilir.
Şimdi geçmişe dönüp Batı açısından baktığımda; aklı selim ile baktığımda, ben de bu gidişata hak veriyorum. Eski asker olarak, Afganistan içlerinden, Balkanların içine, Rusyanın başkentine, Kafkaslara gizli askeri operasyon yapabilen bir ülke, Batının güvenliği için, ciddi önlem alınıp kontrol altında tutulması gereken bir ülkedir. Batının güvenliği için faiz ile de Türkiye tarafından geri ödenecek bi 120M-150M USD öyle büyük bi para da değil.
Sevgiler.
#CA0Z1408B2uy^em
Saltanat, monarşi ya da otokrasi islamda yoktur. Devlet yönetimi ayette de sabit olduğu gibi, istişare üzerine kurulmalıdır. Hz. Muhammet istişaresiz hiçbir iş yapmamıştır. 4 halife seçimle iş başına gelmiştir. Emevilerle birlikte saltanata evrilmiştir. İslamiyet öyle...
SilBunların yaptıklarının islamiyetle alakası yoktur. Faizin ab ve abd de nasıl düşük olduğunu çok iyi biliyorlar. Siyasal islamcılar bütün yaptıkları pisliklerin üzerini din ile örterler. Şimdide yol göründüğü için, gitmeden evvel servetlerine servet katıyorlar. Tanrıyı övüp ceplerini tıka basa dolduruyorlar.
Sn Adsız 00:26
SilBu yazdıklarınızla iktidarın her sıkıştığında sarıldığı bayrak, ezan hamaseti arasında hiç fark yok. İslâm peygamberi döneminde yapılan istişare örneği olarak şair Ka'b b Eşref'in hileyle, tuzak kurularak öldürülmesi için Muhammed b Mesleme ile yapılan istişareye bakabilirsiniz. O dönemin en liyakatli kişileri en iyi kafa kesebilenleri idi, aralarında en yeteneklilerden biri de 4. halife Ali b ebu Talib'di. Kabile kayırmacılığı, liyakatsiz atamalar ve çevresini orantısız zenginleştirme örnekleri için ise 3. Halife Osman b Affan'ın hayatını ve öldürülme nedenlerini araştırabilirsiniz. Kendisi aynı zamanda o şikayet ettiğiniz Emevi döneminin zeminini hazırlayan kişidir. Emevi hanedanını başlatan Muaviye'yi Şam havalisine vali atayan kişi de 2. Halife Ömerdir. Muaviye'nin bir vahiy kâtibi ve peygamberin kayınbiraderi olduğunu da unutmamakta fayda var. Bu arada Kur'an'ı hem 1. Halife Ebu Bekir, hem de 3. Halife Osman döneminde derleyen heyetlerin başındaki Zeyd b Sabit'in ölümünde bıraktığı altın külçelerini varislerinin baltayla parçalayarak bölüştükleri gibi o döneme ait ilginç miras paylaşımı örnekleri de mevcut elbette.
Tarihi gerçekleri öğrenmek için hamaset ve kutsiyete bulanarak beyni sulandırmayı amaçlayan dini kaynakları değil tarafsız tarih kitaplarını okumanızı öneririm..
Adsız 23 Kasım 2021. Genelde sizi okuduğumda hep Soğuk Savaşın bitiminde, '90ların başında oluşan dünya görüşünü okuyorum diye düşünüyorum. Tarih tekkerrürden ibaret sadece bir perspektiften bakarsanız doğrudur. Dünya değişiyor. Doğu da Batı da değişiyor. Hiç bu kadar çok insan bu kadar çok yiyeceğe ulaşmadı yüzyıllardır. Veya sağlık hizmetlerine, veya haberleşmeye, veya ortak dile. Aynı zamanda hiç bu kadar kaynak israfı, tüketim de olmadı. İnsanlık süreci doğanın bir parçası olarak hep elindekilerle dengeyi bulma üzerine gelişiyor. Şartlara uyum sağlayan toplumlar idame ediyor.
SilBize gelince kimse bize çelme takmıyor. Biz korkularını gelecek nesile taşıyan bir milletiz. Ne yaptıysak kendimize yaptık. Kendimizi geri bıraktık. Bizim gibiler elden ayaktan çekilince (45-80 yaş arası) yeni nesil kendi düzenini kuracak. Zaten kurmaya başladılar ve bizler dışarıdan seyrediyor durumundayız. Bir de tabii borç parayla yarattığımız gerçekdışı refahın borçlarını ödeyecekler.
Selam PMS;
Silİronik bir biçimde bu sabah yürüyüşünde ben de kendimi eleştirirken sizin yazdığınızı düşündüm.
Küreselleşmenin bazı firmalara getirdiği uluslar arası gücü acaba çok mu küçümsedim mesela. Küresel firmalar çok esnekler, ülkelere girince bulundukları kabın şeklini alıyorlar. Rusya, Türkiye, Çin, İngiltere, Almanya ile rahat ticari ilişki kuruyorlar. Rusya da Putin, Türkiye de Erdoğan ile masaya oturabilme yetenekleri var.
Teknik işler de yapsam da, global ölçekte bir bankada etkili bir V. President olarak çalışıyorum. Hindistan, Çin, Singapur, HongKong, Taiwan, Amerika, Kanada, İngiltere, İsveç, Avusturya ya kadar proje ekipleri ile günlük hayatta görüşürüm. Ülkelerinin en iyileri. Hatta ilk senemde iki terfi birden aldım, ki bazı yönetim detayları belki sırası gelir paylaşırım.
Dediğiniz gibi, 90ların başındaki askeri yetiştirilme tarzımız, belki Afganistan'ın bize öğrettikleri böyle yaptı. Gücün kaynağını bir şekilde devlet içi kurum ve karar alıcılara bağlıyorum. Belki sistem 2. dünya savaşı sonrası böyle kuruldu, kurulu düzenin emniyet sübapları küçük ülkelerde kontrol edilebilir siyasetçiler ile Batı dünyasına istihbarat ağı ile bağlandı.
Çalıştığım bankaya baktığımda, 1. dünya savaşında Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya'ya krediler vermiş. Tarihin bir anında, patronu İngiliz bürokratlar ziyaret edince, İngiltere tarafına açılan kredi katlanmış, Almanya tarafına kapatılmış.
Şimdi yönü yazmayım, global firmalara üretim yerlerini çeşitlendirsin diye verilen krediler var, 5-10 milyar dolar arasında her biri, geleceğin yükselecek, düşecek ülkelerine işaret ediyor. Bu kurumlar 30 yıl önce tersi yönde hareket ediyordu. Tersi yönde kredi isteyene oranlar yükseliyor. Global maliyet enflasyonu deniyor, lojistik zinciri kırılması deniyor, ama Kovid sürecinden önce başlamıştı. İster istemez üretim yeni bir ülkeye kaydığında, üretime ara mal taşımacılığı, üretimin yapıldığı yerdeki istihdamın eğitimi, üretim yerinin inşaası maliyetleri var, üstüne bir de uygun oranlı bile olsa kredi maliyeti var.
Acaba diyorum, bu gidişat Batı dan irade ile dizayn mı edildi? Yoksa, global firmalar pazarı ve geleceklerini kokladı ürküp üretimi mi kaydırmaya başladı? Yoksa ikisi birden birbirini mi tetikliyor? (Ama bildiğim bir şey var Türk siyaseti tam bir Batı dizaynı, kuruluş sözleşmesinin imzasından beri.)
Sevgiler
%j@udQ*sM6@v0NfW
Merhaba Adsız 24 Kasım 18:34. Daha aşağıda yazdığım gibi hepimiz kendi görüş alanımızdan yazıyoruz. Benim işim teknoloji. Dünyayı o gözle gördüğümden küresel firmaları ve yarattıklarını, sonra da yarattıklarının atıl kalmasını takip ediyorum. Bu yüzden kaos düzenine inanıyorum. Yani bir tornado zaman ve kaynak ve doğru olasılıklarla bir 747 yapabilir diyorum. Mahdut Mesuliyetli belli ki inanç perspektifi ile bakıyor. Sevgili Mahfi Eğilmez hocamız, bunu tüm saygı ve sevgiyle söylüyorum, gerçekten, ekonomi bilimi üzerinden 31 senedir aynı şeyleri söylüyor ama işe yaramıyor. Bu durumda genel olarak toplumsal (eğitimli veya eğitimsiz) yapımızın değişime ayak uyduramayan bir yapı olduğu çıkarımını yapıyorum.
SilYeni nesil, Z kuşağı, ne derseniz deyin bu hızlı değişimin içine doğdu ve Türk yapısını değiştirecek. Senelerce ana dil seviyesinde ingilizce bildiğim için iş teklifi aldım, şu an internest sayesinde anlamı kalmadı (şükür). Size iki hikaye: 1980lerin sonuna doğru, chip yapımı zarar yapan bir iş olduğundan Amerika bunu dışarıya taşıyacağını, bunun için de ilk yatırım desteğini vereceğini duyurdu. Japonya, Taiwan ve Çin üstüne atladı. Ben çok kişiye yalvardım biz de girelim diye ama ekonomi bilimine ters olduğundan anlatamadım. 1992'de ASCII karakterler IBM başkanlığında utp 8 tasarlandığında "ı" ve "i" nin sorun olacağını, bizim de bu çalışmanın parçası olmamız gerektiğini anlattığımda biz latin harflerini kullandığımızdan sorun olamayacağı anlatıldı. Daha sonra Türk yazılım ve teknoloji şirketleri yıllarca bu sorunu çözmek için uğraştı.
Bugün çok enteresan bir şekilde aşağıladığımız üniversitelerde okumuş mühendis ve yazılımcılar inanılmaz işler yapıyor. Köklü ve ağır top üniversitelerimizden mezun olanlar ise çocukluğumu bu uğurda yedim, 5,6 bin lira maaş mı alacağım diyor.
Yüzde yüz haklı olduğunuz konu ise, gerçekten batı (Amerika ve Avrupa) petrol kuyularını ele geçirmek için uzun vadeli bir saldırı planı yaptı ve uygulamaya koydu. Biz de komşu memleket olarak (türk siyasetinin Batının dizayn etmesi) çok acısını çektik, çekiyoruz. İyi de Afganistan, Iran, Irak ve Süriye'nin başına gelenler bize gelmedi. Şimdi de herkes petrol ve doğalgaz bağımlılığını azaltmak için uğraşıyor. Var olandan daha fazlasını tüketen bir dünya şu an kaos içinde. Geçmişi bırakıp bundan sonra ne yapacağız onu düşünmek lazım. Bizim gibilere de ne biliyorsak (ideoloji dışında) gençlere aktarmak kaldı.
Son bireysel yorum: Mesleğinizden dolayı Bitcoin'i, ne olduğunu, şu an meta olmasının sebebini biliyorsunuz. Ama altındaki teknolojinin, tıpkı internet gibi, paranın veya varlıkların tek elde toplanmasını önlemek için çıktığını, dünyanın buna hazır olmadığını ama olmayacak anlamına da gelmediğini söylemek isterim.
Mahdut masumiyeti rumuzlu arkadaşımız bayağı, tarafsız tarih kitaplarından İslam tarihi dersi veriyor ama, İslam tarihinde de olsa insani yanlışları, İslama mal etme gayreti niyetini gizleyemiyor.
SilSayın unknown,
SilBir sistem, ilk günden başlayarak her uygulanışında hata veriyorsa sizce sorun uygulayıcılarda mıdır, sistemde mi?
Yukarıda verdiğim tüm örnekler, asr-ı saadet ve hulefa-i raşidin dönemindendir, tüm uygulayıcılar da bu sistemi en iyi bilen, en doğru uygulaması gereken, 1400 yıl sonra bile davranışlarıyla örnek alınan kişilerdir. Onlar bile sistemi uygulamak adına daha yüzlerce örneğini verebileceğim insanlık dışı "insani yanlışlar" yapıyorlarsa bence sorunu uygulayıcılarda değil uygulamaya çalıştıkları sistemde aramak gerekir...
Selam PMS;
Sil- Uzun yazmışım ikiye ayırdım -- 1-2
Bizim özel kuvvetlerden çıkıp teknoloji alanına yönelen çok subay oldu. Subay olduğumuz için, ülkenin farklı üniversitelerinde yüksek lisans imkanı yapmamız kolaydı, ben de emekli olunca 26 yaşından sonra yüksek yapma imkanı elde ettim. Evet, dediğiniz gibi Ascii karakterleri ilk standardlaştırdıklarında Türkçe karakterler yoktu. Hatta bir prof öğretmenim, ekip içinde Türkçe bilen biri olsaydı, şimdi standart arasına girmişti demişti. Eskiler veya derinliğine araştıranların bildiği konular bunlar.
Ben de teknoloji üzerinde çalışıyorum, bulunduğum bankada dolaylı olarak 1200 kişiye etki ediyorum. Seneye 4bin üzerine çıkacak. Malesef, dünyanın en büyük bankası olsa bile ucuz işgücüne çölde su bulmuş bedevi gibi atlıyorlar. Teknik ekipte Hindistan ağırlığı çok fazla. Bunun mevcut çok sıkıntısını yaşıyorum, ilerde bankaya nasıl sıkıntı vereceklerini de biliyorum. Teknik anlam ile değil ama kültürel anlamda.
Türkiye, Nato şemsiyesinde olduğu için sıcak savaş yaşamadık, yoksa Rusya çoktan doğu illerini almış, güney doğuda Kürt özerk veya yarı özerk devleti kurulmuştu. Türkiye toprak bütünlüğünü sağlayan Nato üyeliği oldu. Tabi götürülerini de yazıyorum.
Evet, Blockchain üzerine sistemler geliştirildi, bizim banka da geliştirdi. Satıyor. Borsa, aracı kurum, tahvil, hisse senedi, bire bir kullanılan kredi kartları dahil her türlü finansal enstrümanın 24 saat decentral ticareti için testler yapıldı. Zaman ile piyasaya girecekler.
Mahfi hoca tatile gittiğinde 7 gün boş kalan evini, ticari yazılımım üzerinden siz kiralayıp, Mahdut'a komisyonu blockchain üzerinden, aradaki tüm banka komisyonları ve işlemleri dahil, avukatlar, ilgili kişiler, evin bağlı olduğu belediye, konaklama vergisi için maliye, noter, sigorta kurumları arasındaki ilgili evrak işlemlerine kadar blockchain kayıt altına alabiliriz, bunu ister full decentral ister hybrid ister private, ister isteğe bağlı paylaşımlı blockchain sistemleri ile tutarız. Bu bitcoinin altyapısını da biraz geliştirmiş oluyor ki atıyorum, bu işlemler arasında sigorta firması ilgili kira sözleşmesini 3. parti sigorta şirketine devredebilir, sigorta şirketinin kira sözleşmesi kısmını başka bir sigorta şirketi yine blockchain deki yetkisini satın alabilir, tüm taraflar istenirse tüm değişiklikleri zincirden görebilir. Bir tek kira sözleşmesinde yüzlerce mb datayı decentral şekilde paylaşabiliriz.
B&Cr3fy98u8Ao93z
Selam PMS - devam -- 2-2
SilBenim, TR siyaseti konusunda soğuk savaş tahlili yapmam, tr siyasetinin soğuk savaş döneminde dizaynı ile ilgili. batı istemediği durumda, yıkılır, ülke ile beraber yıkılır. Türkler yıkımı önleyemez, öyle yıkılır.
Küresel firmalara, demokrasi açısından çok güvenmeyin. Demokrasi ve küresel firmalar tezattır. Bu konuda bana güvenin. Küresel sistemin kalbi firmalardan birinde çalışıyorum, o teknoloji firmalarının hepsinde kuruluşlarından beri her birinde en az yüz - yüzelli milyon usd den başlayıp milyar usd lere kadar çıkan hisse opsiyonu var bankanın. Tesla, MS, Google, FB, Alphabet, Twitter, SQ, CRM ve daha sayamadıklarım. Öyle sözleşmeler ki, opsiyon exercise günü banka zarar yazarsa, zararı borç olarak firmalara rücu ettirecek kadar. Global firmalar demokratik ülkelerde demokrasi çığırtkanlığı yaparken, Rusya gibi antidemokratik ülkelerde, liderin yandaşının iş ortağı olmak için milyonlar döküp, bir bakıma antidemokrat liderin ortağı, dolaylı yoldan finansörü olurlar. Bunu da ilerde hukuki bir sorun çıkmasın diye biz yapmadık yerel distribütör yaptı diyecek şekilde sözleşme yaparlar.
Hele kurum için duyumlarım ile Hindistan özelinde antidemoktratik liderin partisi kazansın diye yerel iş ortağı bankaların siyaset finansmanı öyle bir batı tarafındaki bankalardan yapılır ki, insanın aklı hayali almıyor. Ben Türklerin serveti, önce MB, ordan da Batı istihbaratı ile yurtdışına, ordan da bir kısmı döviz endeksli borç olarak TR a geldi derken boşuna demiyorum.
küresel firmalar da günün sonunda, istihbarat etkisine açıktır. Yerel pazardan, global pazara yayılmak için çoklukla büyük devletin istihbaratının içlerine girmesine göz yumarlar. Hissedar, yasal bağlayıcılığı da olmadıktan sonra, firma yönetimi ile ilgisini koparır, hissesinin değerine odaklanır, firma içinde istihbarat bu değeri artıracağı için seve seve global olur.
i2$Iy6v2W6i4kwGn
Hocam teşekkür ederiz.Bıkmadan usanmadan yazıyorsunuz.Sizin gibi aydın insanlardan bişeyler öğrenebildiysek ne mutlu bize!
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilBu nasıl bir memleket ki, seçtiği kişilerin ne yaptığını niyet okuyarak yorumlamaya çalışıyor? Bu noktada cevap NAS süresi ise niyet, neden faiz 0 değil, veya neden geç kalan vergilere ÜFE'den faiz uygulanıyor?
YanıtlaSilBu arada ben uzun süre NAS (network attached storage) ne alaka dedim. Herkes kendi dünyasında yaşıyor vesselam.
Nas derken Nas suresini kastetmedi. İslam fıkhında Nas "Açık Hüküm" demektir. Faiz haram olduğuna göre indirilmesi gerek demeye getirdi. Bir kaç yerde daha gördüm. İnsanlar Nas suresi olarak anlamış. Nas suresinde faizle ilgili bir hüküm yok.
SilSayın Adsız 13:51
SilDediğiniz gibi, bu Nass'ın Nas suresi ile ilgisi yok. Felak ve Nas surelerine muavvizeteyn sureleri denir ve Kur'an'ın son iki suresidir. Cinlerle, büyüyle, şeytanla v.s. ilgili surelerdir ve Kur'an'a dahil olup olmadıkları bile tartışmalıdır. Cumhurbaşkanı'nın Nass demesinin ardından gündeme gelen, hatta kimi "muhalif" gazetelerde manşet bile olan Nas suresi ile ilgili durum, benim her zaman savunduğum, islâmın "i"sini bile bilmeyen "müslüman" Türk toplumu açısından güzel bir örnek oluşturdu...
Ekonomiyi islam ile bağdaştırmanız yanlış. Bence burda bir stop koyun
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilMahdut, yine demagojilerine bir yenisini daha eklemişsin. İşinin erbabısın.
SilHacı, demagoji dediğin, Kur'an'ın son iki suresi.
SilHa, bana sorarsan, gerçekten de bu sefer ilk kez haklısın :)...
Allah'ın Nassı demek Nas süresi demek değilki...
SilEğitimli insanlar duydukları her bilgiyi doğrulama eğilimindedir ancak söz konusu dinle ilgili herhangi birşey olunca inanmak yada eleştirmek için aynı zahmete katlanılmıyor.
Hocam bütün iyi niyetiniz hala bir politika olduğunu kabul ediyorsunuz. Oysa ben zaten inecektimden farklı değil mevcut durum.
YanıtlaSilTeşekkürler
Yok ben de aynı şeyi söylüyorum.
SilMahfi Bey yürekten sizi alkışlıyorum. Tekrar tekrar aynı konularda uyarılar yapmanıza rağmen hatalar (bilerek ) devam ediyor. Milletimizin hatırlaması gereken (veya bilmesi) vekillerine bu kadar yetkiyi neden verdiğidir. Siyasetçi , utanmadan sanki kendi parası-malı gibi ben verdim ben sattım fikrinde olduğu sürece ve Sayın Milletimiz bunlara evet dediği sürece sanırım aynı konular devam edecek. Ancak asıl soru şu olmalı nereye kadar ? Teşekkür ederim. Varlığınızla onur duyuyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilHocam, ben bu yaz Arçelik firmasından bir hava soğutucu ürünü aldım. 700 lira civarında, soğuk suyu devir daim ettirip fanla bu soğuk havayı dağıtan basit bir ürün. Bu basit ürünü bile Çin'de ürettirmişler ve oradan buraya tekrar geri ithal ederek satıyorlar. Ben karbon emisyonu olmasın diye özellikle yerli ürün alıyorum, kutuyu açıp bakıyorum ki aldığım yerli ürün Çin'de üretilmiş. Bir firma bunu neden yapar ki? Türkiye'de işgücü Çin'den daha mı pahalı? Üzerine nakliye masrafları eklendiğinde bile. Bu ölçekteki şirketler kar maksimizasyonu için bunları yapıyorsa o ülkenin parası da sürekli değer kaybecek tabi.
YanıtlaSilÇin'de her şey üretiliyor bizde üretilen bir şey yok malesef
SilBazen üretimi burada yapmak ekonomik olmayabilir. Bunu anlamak mümkün ama bunun da bir sınırı var tabii. Her şeyi de ithal edemezsiniz.
Silİçinde bir tane basit pompa olan ve bir tane de fan olan plastik bir ürünü Çin'de ürettirip burada satmak burada üretip satmaktan nasıl daha ekonomik olabilir hocam?
SilSelam Adsız23 Kasım 2021 19:56;
SilŞimdi Black Friday başladı, sene başında BF ürünleri için büyük markalar özel ürün üretimine girdiler. Bir kurum TV satmak istiyor kendi markasında, adet 25 milyon. Akıllı TV, Led, 52 veya 55 ekran, internete giriyor, ev network ündeki bağlı cihazları görüntülüyor vs...
Lojistiği, üretimi, pazarlaması, paketlenmesi, stoğu vs mağaza stoğuna girişine kadar tüm maliyet 90 küsür dolar. Mağaza sonrası satışı, kredi kartı pos maliyetleri vs proje kredisi istemiş, kredi almış 2.6 milyar dolar. Satış fiyatı da lokal yerine göre vergisi hariç 250 ile 300 dolar arası.
Satılamayanları da yerel sivil derneklere, okullara, kamu hayrına çalışan derneklere hibe edecek yerel vergilerden düşecek. Daha da kalırsa, Rusya, Avrupa, Doğu Avrupa daki distribütör firmalara satacaklar.
TV Çinde üretilirken, ekranı, plastiği, devresi, kumandası, kumanda pili vs hepsi aynı eyalette, sürekli çip tedariği yakınında Tayvanda, paketlenmesi aynı tesiste.
Sizin yazdığınız o dandik fanlı plastik pompalı ürün gibi. Çin deki ürettirdikleri yere yakın pompaydı, plastik kalıptı, fandı, civatalarıydı, borulardı vs on milyonlarca üreten firmalar vardır. Banttan dış kalıp değiştirip teknik dizayna göre çıkarır verirler. Kimbilir belki on farklı markaya aynı ürünü üreten bir yerdir, dış kalıp ve rengini her markaya özgü biraz değiştirirler, üstüne Arçelik markasını basar gönderirler.
Oradan başka yerlere lojistik anlaşmalar da uzun vadeli olunca, Kovid süreci gibi lojistik maliyetleri artıran unsurlar da etkisini kaybeder, yerel yerde üretmekten ucuza gelir. Bir de Arçelik, türk pazarına kaç tane satacak ki o ürünü? Ürünler Çinden demonte gelince konteyner daki hacmi de düşer, lojistik maliyet de azalır, 10-15 konteynır mal ile tüm Arçelik bayilerine 2şer 3er türkiyede monte edip dağıtır.
aoy4PO9Ts$iT#Shc
Hocam merhaba, konuyla daha az bağlantılı bir soru sormak isterim size. M3 para arzının artması (yıllık %değişimin artması) fiyat istikrarını nasıl etkiler? TCBM burada ne tür politika izlemiş olabilir?
YanıtlaSilTCMB'nin bu amaca dönük doğrudan bir politikası yok. Politikası, enflasyon hedeflemesine dayanıyor ama o da ortada yok. Daha doğrusu MB'nin bir politikası yok.
SilAslında TCMB yok!
SilHocam 91, 97 ve 2021de hakli olmaniz cok aci bir tecrube olsa gerek. Kagemusha filmindeki samurai gibisiniz… yahu, nasil bilemezler?… acinizi paylasiyorum.
YanıtlaSilEvet çok üzücü bir durum. 91'de bunları yapabilmiş olsaydık bugün Türkiye Kore gibiydi.
SilHocam emeğinize sağlık acık ve net bir şekilde izah etmişsiniz.
YanıtlaSilhocam 1 sorum olacak acaba ÇİN'in yaptığı politikayı mı yapmaya çalışıyorlar.Bir aralar ABD'nin Çin'in kurunun düşük olmasından dolayı şikayet ettiğini hatırlıyorum. Eğer öyleyse bir sıkıntı var Çin'in üretimi vardı bizim bunu kaldıracak bir üretimimiz mevcut mu?
İki nedenle bu olmaz: İlki dediğiniz gibi Çin'in teknolojik olarak ve elektronikte ciddi rekabet gücü vardı. İkincisi zaman değişti.
SilÇin yuan'ı dolar karşısında değer kaybetmedi. Bizdeki lirayı devalue etme(Mahfi eğilmez bana kızacak) politikası ile çinin yaptığı yuanı sabit tutma politikası aynı şey değil. ABD Çine dış ticaret fazlasına rağmen yuanın değer kazanmasına engel olduğu için kızdı.
SilÇin gelişirken iki temel politika ile hareket etti. Birincisi doğayı ve çalışanları umursamadan madencilik ve enerji üretimi yaptı. ikinci olarak da tek çocuk politikası ile eğitimsiz ve kalabalık toplumdan eğitimli ve daha az kalabalık topluma geçti.
Kısacası bizim yaptığımız şeyin, o şey her neyse, Çinin yaptığı ile en ufak bir alakası yok. Ayrıca Mahfi Eğilmezin de dediği gibi zaman değişti. Günümüze uygun politikalar üretmemiz lazım.
Yanıtınız için teşekkürler hocam . O zaman ya kör kurşun atıyorlar ya da birilerine güzel kazandırıyorlar hocam saniyelik 50 kuruş artıp azalıyordu döviz.
Silithalat yapacak döviz girdisi olmadığı için devalüasyon yapılıyor,çünkü turizim geliri yok oldu,enerji fiyatları dunyada 2 katına çıktı,yabancı portföy girişi yeterli değil,döviz rezervi yok,ben yanlış anladıysam aşağıya yazacak olanlar beni bilgilendirsin çünkü ben inşaat sektörü çökmesin diye faiz indiriliyor sanıyordum.
YanıtlaSilPeki bunu bir ekonomist anlayabilicek kapasitedeyken neden bu yanlışı yapıyorlar?Burdan kim kazançlı çıkıyor?
YanıtlaSilBuradaki anahtar sözcük ekonomist. Olmayan sözcük ise objektif.
SilMahfi hocam, peki ne zaman akıllanırız? Nedir bu Anadolu 'İrfanının' güce tapınma hastalığı..
YanıtlaSilYaklaşık 40 yıldır kendime sorduğum ve yanıtlayamadığım bir soru bu.
Silİnsanımız konformist çünkü. Hastalık mı değil mi bilemem ama durum bu
SilHocam yazi icin teşekkürler. Yuksek Faizin kotu yonetim ve risklerin yuksek oldugunun bir gostergesi oldugunu dusunuyorum. Ayni sekilde enflasyonunda fiyat istikrarindaki bir bozulmanin gostergesi oldugu gibi.
YanıtlaSilDuruma göre değişir. Mesela şu anda faizi artırsanız iyi yönetimin göstergesi gibi olabilir.
SilHocam Selamlar, Secim ekonomisi kapsaminda paranin deger kaybinin desteklendigi, sonrasinda yuksek asgari ucret. EYT ve 3600 gosterge gibi konularin da duzenlenerek, normalin uzerinde bir nakit akisi olusturulacagi ve secime bu sekilde girilmek istendigi yonunde bir gorus var. Sizce bu senaryo olasi mi?
YanıtlaSilBunlar pek fayda sağlamaz. Çünkü enflasyon ortamında zamlar hemen eriyor. İşgücünün bir kısmını aniden emekli etmeleri de fayda etmez. Çünkü emekli olan bu ülkede geçinemediğinden işine devam ediyor. Haliyle ülkeyi daha beter bir duruma düşürürler. Bundan çıkan sonuçla olası senaryo bu diyebiliriz. Zaten amaçları sadece iktidarda kalmak, ülkenin ne duruma düşeceği umurlarında değil.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEline sağlık hocam. Ancak TCMB de 128 miyar dolar olsaydı sonuç aynı olurmu. Belki yeni şeyleri denemek gerekir. Ülkenin savunma sanayii yani göz bebeği ordusu bile siyaset kontrolünde (milli irade _ bizim temsilcimiz) ve denetiminde iken MB banka sı belkide bağımsız olmamalı. TL nın itibarını koruyamıyor sa hesabını vermeli. Artık şu gerçeği görmeliyiz sıradışı üretim yapma kapasitesine sahip (OSB) fabrikalarımız var. Kısacası doğalgaz da dahil herşeyimiz var. Yanlış ekonomik politikanın Bedelini bu politika yapıcılar seçim zamanı ödeyeceğini bilmiyorlar mı?
YanıtlaSilŞu anda içimiz yanıyor paramizin daha doğrusu emeğimizin ucuz olmasına ama eğer iddia edildiği gibi sonuç ekonomik bağımsızlık olacaksa payıma düşene katlanmaya hazırım.
YanıtlaSilHer genc 2tane otomobil alacağına 1 tane alırsa ekonomi düzelir.
Hiç almazsa daha da düzelir bu durumda.
SilBu güzel yazılar için teşekkürler
YanıtlaSilSağ olun
Sil"En acı sonuç" ve bu sonucun ceremesini çekecek olan kesimin de çoğunlukla düşük gelirli grubun olması, acının etkisini katlandırıyor. Birde hocam, cari fazla verme politikasından ziyade kişisel çıkar yaklaşımının etkili olduğunu, servet sahiplerini kapsayan bir rant kollama faaliyetinin oluşturulduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilKur artışı nezaman bitecek?
YanıtlaSilBitecek mi diye sorulsa daha iyi olur diye düşünüyorum
SilHocam bu yeni program yapısal reformun başladığını mı gösteriyor?
YanıtlaSilKesin ama yapısal reformu yanlış anlamışlar.
Silİç ve dış güçler yine işbaşında. Yine aynı algı yapılıyor. Ekonomi de kurtuluş savaşı...
YanıtlaSilBatarak kurtulma yöntemi. Dipten gideceğiz.
SilHocam 3 haneli enflasyon göründümü?
YanıtlaSilEsasen enflasyon yüzde 50'lerde derseniz evet.
SilTorpil yapmak sebep, Kötü yönetim netice dir.
YanıtlaSilGençliğimizde bilgisayar-internet bu kadar yaygın değildi. Eğlence amaçlı listeler dolaşırdı ortalıkta. Bunlardan biri de "Ölmeden Önceki Son Sözler" idi.
YanıtlaSil- Gelin gelin burası derin değil
- Abi, ben bu arabayla gözü kapalı 180 yaparım be, ne diyon sen!
- Bu düğme ne işe yarıyor acaba
- Elektrikçiye gerek yok. Ben simdi hallederim.
- Abi kim yürüyecek oraya kadar, gel şuradan geçelim işte.
gibi. Günümüzün cümlelerine gelince:
- Ekonomide yeni bir şey deneniyor. Ben hükümetime güveniyorum.
- Faizi düşürsek ne olur ki.
- Bu kardeşinize yetkiyi verin, sonra enflasyonla, faizle nasıl mücadele edilir görün.
- Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.
- Laf dinlemiyordu adam.
Çok beğendim.
Silbu düğmeye bassak ne oluyor acaba dediler sanırım :)
SilHocam merhaba. Şu anda günlük olarak TL'de yaklaşık %8 değer kaybı var. Alıştık gibi ama anormal bu değer kayıpları. Daha ne kadar değer kaybına izin verilir sizce? Sabit kur rejimine geçebilecek bir kaynağımız yokken bile söz konusu rejime geçmek ihtimal dahilinde midir?
YanıtlaSilHayır. Bu bizim istememizle olacak bir şey değil. Sabit kura geçsek o gün akşama kadar dövizimiz biter.
Sil"Türkiye, sabit kur rejimine özgü olan devalüasyonun dalgalı kurda da olabileceğini bir kez daha kanıtlamış bulunuyor. " Ve bir ilke imza atıp adını altın harflerle tarihe yazdırıyor Türkiye Cumhuriyeti
YanıtlaSil"Ne var ki herhangi bir ekonomi politikası metninde yer almadığı için bu söylenenlerin gerçekten bilerek izlenen bir politika mı yoksa ortaya çıkan sonuçlara göre uyumlandırılmış bir söylem mi olduğu konusu aydınlanmadı." Bence en vurucu cümleniz bu kısım idi. Daha nasıl objektif, ulvi ve iyi niyetli ifade edilebilir ki...
YanıtlaSilSağ olun.
Sil"Aradan 30 yıl geçmiş biz bugün hala aynı yerdeyiz"
YanıtlaSilKeşke aynı yerde bile olabilseydik.
Haklısınız
SilRomalılardan kalma deneme yanılma yöntemini yeniden keşfediyoruz.
SilHocam dram bu!
YanıtlaSilTrajedi
SilMahfi Bey kendinizi boşuna yoruyorsunuz. Siz, biz, büyük çoğunluk rasyonel açıklamalar yapıyor. Başımıza gelen büyük bir kabustan öte değil. Ne 94'e ne 2001'e benziyor bu durum.
YanıtlaSilOlsun biz yine de doğruyu söyleyelim, tarihe not düşmüş oluruz.
SilMevcut Hükümetin bu politika degisikligi yani "uyumlandirma" konusu Nasrettin Hoca'nın esekten düşünce, ben zaten inecektim" demesine benziyor.
YanıtlaSilMahfi Hocam, hükümet bugün erken seçim dese, dolar kuru 10TL'nin altına inmez mi? Bence iner zira hükümete hem içte hem de dışta risk temelli büyük bir güvensizlik var.
Bu gidişle 2023 seçimlerine kadar nasıl idare edilebilir, mumkun değil!
Güzel benzetme
SilHarika bir yazı olmuş. Teşekkürler. Bir sorum vardı. "Bu böyle devam ederse sistem dayanmaz, sistem çöker." şeklinde uzman ekonomistlerin sözleri var. Burada ne denilmek istendiğini anlatan bir yazınız var mı hocam? Yani sistem çöktüğünde ne olur? İnsanlar talana mı başlar? Güvenlik güçleri bile halka talanda yardım mı eder? Kan gövdeyi mi götürür? Ne olur?
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBöyle bir yazım yok, çok spekülatif olurdu. Ama gidiş çok kötü.
Elinize sağlık Mahfi Hocam....hem bizleri aydınlatıyorsunuz hem de eski tecrübelerinizden bizi yönetenlere bilgi aktarıyorsunuz ama bunları üstüne alana...
YanıtlaSilSağ olun
SilAsgari ucret 170 dolar bandina indi
YanıtlaSilDaha inecek gibi
Sil13.45 bandini gun icinde gordu. Bu bandi gormesi bu bandin cok kisa surelik bile olusmasi sig olmayan piyasalarda olusmasi pek hayra alamaet degil.... Onceki 2018 dalgalanmasinda gece yarisi genel olarak islem hacmi yogunlugu sig olan yaz aylarinda daha da bir sig olan Asya Piyasasinda 7.22 ignesini gormustu tepe noktasi olarak. Yani ikisi arasinda fark var.
SilIhracatimiz artar mi?
YanıtlaSilArtar ama ticaret hadleri aleyhimize gelişir.
SilOrasi kesin. Ithalat da mum gibi erir. Genel dis ticaret haddimiz kapasitemiz ihracat artmasina ragmen duser. Neyse her sey de bir hayir vardir. Belki bu son develuasyon ilerisi icin bir umut neden olur yapisal reformlar icin uretim ihracat disaridan alinanin iceride imali adina....hayirlisi olsun
Silhocam yüksek kur-düşük faiz politikasının işe yaraması için gerekli şartlar nelerdir, ülke buna uyuyor mu, o irdelenirse daha etkili bir yazı olur...
YanıtlaSilBöyle bir model olmadığı için bunun şartı da olmaz.
SilHocam kaleminize sağlık. ''Merkez bankası Balkanının..' kısmı hatalı çıkmış
YanıtlaSilDüzelttim, teşekkür ederim.
SilSelam hocam,
Sil"Merkez bankası Balkanının..." kısmını
düzelttim deyip sehven "Merkez Bankası Başkanının" yazmışsınız.
Doğrusu "Merkez Bankası Bakkalının" olucak.
Sizi çok seviyoruz.
Peki Hocam bu politika değişikliği şok yüksek enflasyona sebep olacağı aşikar. Seçimin de yaklaştığını düşündüğümüzde iktidar neyi amaçlıyor sizce?
YanıtlaSilHiçbir fikrim yok. Bence bir hedefleri yok, hep birlikte sürükleniyoruz.
SilEkonomi, futbol gibidir, kurallar önceden bellidir. Ekonomide kuralları piyasa belirler. Hakemler (yöneticiler) kuralların uygulanmasını sağlar. ve gerektiğinde kurallardan sapmalar oldukça bilimsel bir şekilde müdahale etmeleri gerekir. yoksa denge bozulur, olan dar gelirlilere olur.
YanıtlaSilHocam öngörunuz ne ne olacak kur.?
YanıtlaSilDüşer de çıkar da ama eğer biz doğru politikalara dönmezsek trend her zaman çıkışta olur.
SilVadeli Repo ihalesini açıklar mısınız Sn. Hocam? nedir ne işe yarar? neden döviz düşer? suni midir? madem o kadar kolay neden bu şekilde sürekli devam etmiyor vs.
YanıtlaSilTCMB, bankalara bir hafta süreyle borç veriyor. Bunu repo ihalesiyle yapıyor. Yani bankalardan ellerindeki tahvilleri getirip bir haftalığına TCMB'ye vermesini istiyor. Sonra da ihale sonuçlarına göre gerekli miktarda borç veriyor. Bir hafta dolduğunda bankalar aldıkları borcu geri ödeyip tahvilleri geri alıyor.
SilHocam peki bu durumun dip noktası nedir göstergeler tablosu yapılabilir mi ? Örnek veriyorum dış borç hangi verilerle ele alındığında ödenme problemi ortaya çıkar örn: dolar 18tl civarını gördüğün de vs. ?
YanıtlaSilBöyle standart ölçüleri yok bu işin.
SilHocam merhabalar
YanıtlaSilYuksek faiz düşük kur ve sıcak para karşıtı açıklamaları olan Ege Cansenin yorumlarını inceleme fırsatınız oldu mu?
Tam tersi ihracatla büyüme ve buna giden yol için yüksek kur açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz
Evet inceledim. Ege Beyin bu görüşleri yeni değil yirmi yıldır aynı şeyi savunuyor. Üretiminde yüksek miktarlı ithal girdi kullanan bir ülkede kur yükseldikçe enflasyon yükselir. Dolayısıyla cari açığı kur ile kapatmaya çalışmak akıllıca bir yol değildir.
SilMahfi Hocam Türkiye'nin ekonomik modelinin Çin-Güney Kore Ekonomik model olduğunu söyleyenler var daha doğrusu bu iki ülkeyi örnek gösterenler var.Ucuz iş maliyeti Türkiye vatandaşlarına yapılmış en büyük hakarettir.Biz ne Çin'iz nede başka bir ülkeyiz.Bir vatandaş olarak piyasalardaki bu kadar dalgalı kur'la kimse ne döviz alır nede yastıkaltı dövizini bozdurur.Ucuz işçi maliyetiylede kimse çalışmaz.Sosyolojik olarak büyük bir infile doğru gidiyoruz.
YanıtlaSilTürkiye'nin herhangi bir modeli yok. Oradan oraya savrulup duruyor.
SilMahfi bey,
YanıtlaSilGündemimizde nur topu gibi yeni bir yaftalama terimi belirdi: "Mandacı iktisatçılar"
https://t24.com.tr/haber/cumhurbaskani-erdogan-kabine-toplantisinin-ardindan-konusuyor,995279
Hakikaten merak ediyorum, ilerleyen günlerde bu konu hakkında da yazı yazmaya mecbur kalacak mısınız diye...
Hayır. Ben siyasetçi değilim o nedenle siyasetçilerle polemiğe girmem. Ben bilimle uğraşırım.
SilMandacı "iktisatçı"lar şu aralar sarayda sıraya girmişler, varlık fonu denen garabete devredilen ülkenin en değerli şirketlerini BAE'ne 7 milyar dolara satmaya uğraşıyorlar. Bunların hepsi ekonominin kitabını yazmışlar, elbet bir bildikleri vardır...
SilYangın söndürme/kontrol altına alma tekniklerinden birisi de karşı yangın çıkartmaktır. Evet karşı yangın çıkartıldığında o arada kalan kesimdeki ağaçlar da yanar. Ama yangın kısmen kontrol altına alınmıştır. Yangının yönü kontrol altına alınmıştır artık. Buradaki sıkıntı/risk şudur rüzgarın yönü. Ola ki rüzgar o an yön değiştirirse facia daha da büyük olur.
YanıtlaSilMahfi bey
YanıtlaSilOlayı serinkanlı, telaşa kapılmadan anlamaya çalışıyorum.
Bazı sektörler ve şirketler: "Fiyat belirleyemediğimiz için satışlarımızı bir süre durdurduk." diyor.
Bu tür açıklamaların çoğalması, tehlikenin büyümesine mi yol açar?
Likidite bitti, piyasa öldü.
SilEvet, tabii
Sil"Toptancılar kepenk indirdi. Satışlar durduruldu. 15 yıllık çalışma hayatımda ilk defa böyle bir şey görüyorum.."
YanıtlaSilhttps://twitter.com/_D_U_K_A_/status/1463129185304694790
Afganistan'da görev yaparken Tanrı kepenkleri indirmişti.
Silm86ok&aauT*0!Wvo
ABD'de başkanlar değişiyor FED başkanı aynı kalıyor , yıllardır Fed sıkı para politikası der faiz arttıracağız algısı yapar daha faiz le oynadığını görmedim, kısacası para dediğiniz şey baklava gibi ne kadar reklamını iyi yaparsanız satışı o kadar kıymetli.olur, benim baklavam glukoz dan yapılıyor ben bunun fıstığını da azaltacam derseniz kilosu 20 lira anca eder gibi birşey.
YanıtlaSilÇünkü beğeniriz beğenmeyiz ama ABD'de bir liyakat ve kamuoyu baskısı var.
SilHocam teşekkürler yazılarınız için.
YanıtlaSilAnladığıma göre artık ekonomi eskisi gibi olmayacak kur da düşmeyecek teknolojik ürünlere sadece bakacağız. Hatta et yemeyeceğiz, sadece ekmek yiyeceğiz, doğalgaz elektrik kullanmayacağız, akıllı telefon yerine ilk çıkan telefonlardan kullanacağız.
Eğlenmeyeceğiz geleceğimiz böyle artık ne diyelim.
Araplardan para geleceği ortaya çıkınca kur düşüşe geçti.
SilHükümetin bu durumda ekonomide yapmak istediklerini açıkça bir program şeklinde kamuoyuna açıklaması gerekmez mi? En azından tahmin edilebilirlik belli bir güven sağlayarak bir rahatlama sağlamaz mı?
YanıtlaSilHükümetin kamuoyuna açıklaması gereken o kadar çok şey var ki.
SilFaiz sonuç mudur?, bilemem fakat.. Faiz'in, baskı ve sömürünün motoru olduğu ortada..
YanıtlaSilBu bir ön yargı. Muhtemelen faizin haram olduğunu küçük yaştan beri öğrenmenizden kaynaklanıyor.
SilBu yüzyılda faiz kadar denetim altına alınmış başka bir gelir kalemi yoktur. Mesela kârın denetimi yoktur. Becerebilirseniz yüzde 100 bile kâr edebilirsiniz ama faizde öyle bir rekabet ve denetim vardır ki normalin üzerine çıkamazsınız. Merkez Bankası, BDDK faizi kontrol ederler.
Yüksek kürdan dolayı ihracat artışı ile gelecek dövizlerle kurun, faizin ve enflasyonun düşeceği senaryosu ; Nasrettin Hocanın borcunu evinin önünden geçeçek koyunların dikenli tellere takılacak yünlerini eğirip, satarak borcunu peşin ödemesi fıkrasına benziyor. Bizde peşin parayı gördük gülüyoruz.
YanıtlaSilEvet doğru benzetme
SilHocam dalgalı kur rejiminde devalüasyon etkisi yaratarak cari açığı kapatma ve zincirleme etkiyle üretim artışı, istihdam artışı ve enflasyonun düşüşünü sağlamak istiyorlar diyelim; bu bir kumar ve MB, olmayan (hatta eksideki) döviz rezerviyle kur istikrarını sağlamaktan yoksun olduğuna göre şu anda başka bir seçenekleri de yok.
YanıtlaSilKuresel finans sistemi cokuyor. UST10 a bakin faizler nereye gelmis. FEDin para basma oyunu suratlarinda patlayacak az kaldi. Akli olan altin tarim arazisi alir.
YanıtlaSilSiyasi hedefleri için Türk emeğini, Türk varlıklarını ucuza satmayı planlıyorlar. Türkiye'de 800 dolara doktor 600 dolara mühendis 400 dolara işçi bulmak mümkün. (3 sene önce ücretler 2 katıydı) Hocam, iktidarın bu politikayı "iş bilmezlikten" üretme ihtimali var mı? Yoksa ben çok mu komplo teorisi düşünüyorum?
YanıtlaSilHerkesin kafası karışık bu konuda.
SilHocam Şefik Çalışkan isimli bir ekonomist, faiz indirimini şu şekilde savunuyor;
YanıtlaSil'MB, bir kez daha doğruyu yaptı. Tebrik ediyorum. Faiz indirimi ve kurların yükselmesi ile ilgili geçmiş tecrübelerden kaynaklı birtakım samimi endişeleri olan arkadaşlarıma yapılan işin ne kadar doğru, tutarlı ve zorunlu olduğunu göstermek için bu bilgiseli hazırladım.
Sıcak para ile düşen kurlar, ithalata dayalı bir ekonomi yaratacak; düşük kur, enflasyonu cari açığın altına süpürecek güya enflasyon düşmüş olacak, yüksek faiz ile sağlanan dolarlar da güya rezerv olacak! Bu sırada mandacı iktisatçılarımız enflasyon düştü, rezerv arttı, CDS düştü diye çığırtkanlık yapacaklar. Sıcak paracılar; yüksek faiz düşük kurdan dolarlarına % 40/50, sanayicilerine de kıymetli TL'den dolayı artan ithalatla para kazandıracaklar. Bu sırada ülkemizde işsizlik, borçluluk artacaktır. Bu ortama da istikrarlı Türkiye denecek?
Yüksek faiz düşük kur politikası, her seferinde duvara çarparken arsız mandacı iktisatçılarımız, yeni bahaneler icat edecekler: Yapısal reformlar yapılmamış, ülkede hukuk yokmuş, katma değerli mal üretemiyormuşuz, eğitim yetersizmiş zırvaları peş peşe sıralanacaktır.
Mandacı iktisatçılarımız hem enflasyonun kurdan kaynaklandığını söylüyorlar hem de çözümü yüksek faizden arıyorlar. Yüksek faiz, bizim gibi çift paralı ve sermaye hareketlerinin serbest olduğu ülkede enflasyonun sebebidir. Yüksek faiz bizde parasal daralma yaratmaz.
Mekanizma şu şekilde çalışır: Yükselen faiz, sıcak para(=döviz) çeker. Gelen para karşılığı TL basılır. Bollaşan para (=TL) enflasyona neden olur. Düşen kurlar ithalatı ucuzlatır. Bu aşamada MB'nin parayı APİ ile çekmesi gerekir. Ancak faizler yüksek olduğu için paranın çekilmesi MB'nin daha çok para (=TL) yaratmasına neden olur. Bu enflasyonu daha da körükler.
Bunun için MB yaratılan parayı çekemez. Bollaşan para bu defa ucuzlayan ithalata gider ve yaratılan para tekrar dövize döner. Bu da cari açığı artırır. Yüksek faizle sıcak para aracılığı ile yaratılan TL enflasyona neden olur ancak enflasyon cari açık halasının altına süpürüldüğü için tür değiştirir. Ne zaman ki cari açığın finansmanı için döviz bulunamaz o zaman cari açık altına saklanan enflasyon tekrar hortlar.
Mandacı iktisatçıların bu gün enflasyonu önemsiyorlarmış gibi konuşmaları timsahın göz yaşından başka bir şey değildir. Bizim gibi ekonomide enflasyonla düşük faizle mücadele edilir ve Cumhurbaşkanımız, iktisat ilminin tam ortasından konuşmakta ve çok doğru bir iş yapmaktadır.
Mekanizma şu şekilde çalışmaktadır: Faizi düşüreceksin. Bunun sonucunda ülkemiz şartlarında tasarruflar dolara kayacaktır. Bu bir nimettir. Çünkü dolara sıfır faiz verilmektedir. Sıfır faizle toplanan mevduat ihracatçıya ve ithal ikamecilere kredi olarak verilecek yatırım artacaktır. Ülkemizde makina ekipman yatırımı çoşmuş durumda.
Bu işsizliğin azalması demektir. Bir yıl içinde 2.251 bin istihdam yaratıldı. Bereket başladı!
Düşük faize sıcak para gelmeyeceği ve yerliler de dövize geçtikleri için kurlar yükselecektir. Bu da şirketlerimizin dünya pazarlarında satış gelirini ve kârını artıracaktır. Bereket devam ediyor!
Yatırımlar işçiye talebi, talep de işçi ücretlerini artırıyor. Şu anda tüm OSB'lerde işci ücretleri yükseldi. Bereket artıyor!
Karlılık ve istihdam artınca devletin vergi gelirleri de artıyor. Ekim bütçe gerçekleşmeleri ortada. Ağustos ve eylülde 2,5 milyar dolar cari fazla verdik. Ülke olarak zenginleştik. Yüksek faiz düşük kur ile uyuşturulan ekonomimizin iyileşme süreci enflasyon ateşini yükseltti bu da geçim zorluğunu neden oluyor. Yıl başında, temmuzda ve 2023 yılbaşında yapılan zamlarla bu zorluk da giderilecek.
Bu politikanın devam etmesi durumunda 2022 yılında cari fazla kalıcı hale gelecek ve kur dayalı enflasyonun ateşi sönecektir. 1952'den bu yana iktisat politikasında ilk defa dünya ve ülkemiz ekonomik koşullarına uygun adımlar atılmaktadır.'
Çalışkan'ın iddiaları konusunda ne dersiniz?
Yazı eksik kalmış. Faiz düştüğü için borsanın rekor üstüne rekor kırdığını da ekleyelim.
SilNe varki bu blogta bu yazıya destek bulamazsın. Çünkü bu blogtakilerin neredeyse tamamı, yüksek faiz düşük kuru savunanlardan oluşuyor.
Bu blogtakilere göre, enflasyonu düşürmek için faizi yükselt kuru düşür enflasyon düşsün. Dedemizden böyle gördük diyorlar. İşe yarıyor mu? Yaramıyor. Çünkü cari açığı fırlatıyor.
Arjantin'de de bu politika uygulanıyor. Arjantin krizden çıkamıyor.
Bununla beraber, Yukarıdaki yazının savunduğu yöntemin de kusurları var. Çünkü düşük faiz, yüksek enflasyona yol açıyor. Enflasyon demek, senin daha önce 5 tlye sattığın ürünü şimdi 10 tlye satman demek. Bu durumda o ürünün dolar değeri düşüyor ve devalüasyon yapılmazsa cari açık kapanmıyor.
Diyelimki, 1 Ocak 2021'de 5 Tlye elma satıyorsun Dolar kuru 10 TL . 1 kilo elma 0,5 dolar
Elmanın fiyatı 10 tl olursa ve dolar kuru artmazsa, 1 kilo elmanın fiyatı 1 dolar olur.
Bu sebeple yüksek kur politikası , cari açığı kapatma konusunda ancak düşük enflasyonla başarılı olabilir..
Türkiye için doğru yöntem, Yüksek kur yüksek faiz yani bir başka değişle, yüksek kur, düşük enflasyon politikasıdır.
Yüksek faizin kuru düşürmesi, TCMB'nin ,piyasadan dolar çekmesiyle engellenebilir..
Türkiye için tek bir çıkış yolu var: Faizi, kuru bir kenara bırakıp riskleri düşürmeye çalışmak. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir yerde faizle kurla oynayarak bir yere varamazsınız.
Silİnsanlara "mandacı iktisatçı" yaftasını vurursanız onlar da size" yandaş/yalaka iktisatçı" şeklinde hitap ederler. Yani gerçeklerin değil, çıkarlarının peşinden koşan satılmış iktisatçı. Ciddiyetsiz bulduğum için yandaş/yalaka kalemlerden çıkan yazıları detaylı okumam. "Faiz düştüğü için borsanın rekor üstüne rekor kırdığını da ekleyelim." Yalnız şu ifade tamamen yanlış bir saptama olarak dikkatimi çekti. Yüksek devalüasyon dönemlerinde Türk hisse senetleri Dolar bazında çok ucuzladığı için kaçınılmaz olarak TL bazında da artış eğilimine girer. Bu durum İMKB tarihini biraz bilenler için çok aşina olunan bir durum. Faiz sabit kaldığı halde kurda büyük bir yükseliş yaşansaydı, borsa endeksi aynı şekilde yükselecekti.
SilOlmuyor,beceremiyoruz denmez elbette demek bu kadar basitmiş neden 20 sene beklendi öyleyse?
SilSelam Hakan,
SilO yazıyı yazan kişi, Türklerin üzerinde çalışan bir propaganda tekniği ile yazmış. Kendisinin karşısında olan grubun öne çıkardığı bir kaç söylemi, düşük olasılıklı bir kaç varsayımsal senaryo üzerinden kendi zihnince eksik göstermiş, sonra da karşısında tek bir grup varmış gibi kendi siyasi tercihi dışındaki herkesi dışlamış.
Neticede türkiye halkının -teknik bir konuyu hiç bilmeyen veya az bilen- genelinde tutan bir propaganda teknik yöntemi, başka insanlar siyasette denediler, başardılar.
Bilgi ile cevap vermeye değmez. Ancak siz kendiniz kıyaslamak isterseniz, hükümet ilk 15 yılında niye bunu yapmadı da faizleri yüksek tuttu? O zamanlar düşürseydi de millet şimdiye kalkınmış olsaydı değil mi diye düşünebilirsiniz.
Veya, bu iş bu kadar basit ise niye tüm dünya ülkeleri yapmıyor diye de düşünebilirsiniz.
Veya, enflasyonun sebebi faizdir diyenler niye kamu bütçesini verimli kullanma yolu ile enflasyonu düşürmüyor da, bütçe açığını kapatmak için yüksek faizle borçlanıyor da düşünebilirsiniz.
İçerde mal fiyatları, dışarıya göre aşırı ucuz kalırsa, fırsatçı ihracatçılar iç piyasada satılması gereken malı yüksek döviz ile toplar, maaşı düşük ahali mal bulamaz hale gelir diye de düşünebiliriz.
Artan ithal mal fiyatı ile iç piyasaya mal üretemeyen üreticilere bağlı olan ihracatçılar da artan kura rağmen üretim yapamayıp ihracat yapamaz hale gelir diye de düşünebiliriz.
İçerde ucuzlayan üretim faktörlerini ucuza satın alan ülkelerin yatırımcıları, zamanla ülkelerine kazanç ve servet transferi yapabilir, günün sonunda kurlar sürekli aleyhimize yüksek kalır diye de düşünebiliriz.
Halkımız ithal malları tüketebiliyor şimdi, tüketen bireyler mutlu olur, ilerde alım gücü düşüp tüketemezse ona buna sokakta saldırır, asayiş bozulur diye de düşünebiliriz.( Brezilya'lı bir tanıdığım var, o gençken, o dönemki kız arkadaşı bir yerde cep telefonu ile bunun resmini çekmek istemiş. Bu poz verirken hırsızın teki kızın telefonunu elinden almış, kız direnirken sapladığı bıçak kızın kalbini delmiş, oracıkta can vermiş kızcağız. Misal o genç çok çalışıp, aile kurunca onları Brezilya dışına çıkardı. Benim de eşimi İstanbul da ilk gençliğinde kapkaççılar, araba ile hızla geçip çantasını almak isterken arabanın yanında 20 metreden fazla yerde sürmüşler. )
Hayat onun bunun peşinden koşacak kadar uzun değil, herkesin kendine ve ailesine sorumluluğu var, her delinin peşinden koşsak, onlara laf yetiştirsek eve ekmek götüremeyiz, işimizden gücümüzden oluruz. Kendi bahçemizi güzelleştirmek en iyisi.
Ahalinin elini kolunu tutan yok, buyursun kimin peşinden gitmek istiyorsa gitsin. Günün sonunda her koyun kendi bacağından asılır. O gazeteci diye geçinen de kaç kuruş kazanıyor ki? Yaptığından mutluysa bana ne, akşama kadar yazsın dursun.
QtX#RvY98**ia!nG
Sayın hakan. Hükümet yıllardır neden tüketime alıştırdı. Buğdayı, eti neden yurtdışından aldı? Boş konuşuyorsun. Hayatınız yalan.
Silsayın 12:49 .Bizi krize sokan krizden çıkartamaz. Krizi yaratan krizi yok edemez. Bu politika doğru ise neden 20 yıl bekledi?
SilArkadaşlar bahsi geçen yazıyı ben değil Şefik Çalışkan isimli bir Twitter kullanıcı yazmış. Ben de küresel kabullere göre hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
SilHep Türkiye derken başka ülkeleri unutuyoruz, mesela Nijerya.
YanıtlaSilTürkiye dekilerin dikkatini çekmeyen bir ülke.
Güzel yatırımlar yapıyorlar, iyi işbirlikleri sağlıyorlar.
Uluslar arası piyasalardan altyapıları için kredibilitesini artırıyor.
Türkiye ekonomisi ile aralarındaki makası azaltıp kapatacaklar.
Bir kaç seneye Türkiye ekonomik büyüklüğünü geçerler.
Polonya, güzel işler yapıyor.
Onlar da küçük nüfuslarına rağmen Türk ekonomisini geçecekler.
İran keza bölgede batı ambargosu olmasa mevcut yetişmiş insan potansiyeli ve
yeraltı kaynakları ile Ortadoğunun en büyük ekonomisi olurdu, bir sene sonra
sıralamada Türkiyenin önünde olur.
Suudi Arabistan, Türkiyenin önüne geçti, dünyanın 20. ekonomisi oldu.
Tayvan, yine geriden gelip Türkiyeyi geçen ülkelerden, 21. sıraya oturacak.
L6suVDK54G6a*OB3
Bizim seviyemiz pakistan ve banglades misir hatti bu hatta Islam hatti.
SilIslamiyet tarzi yonetim anlayisi
Hocam tesekkur ederiz, yorumlariniz icin.sanirim belkide TL 'nin itibarsizlastirlmasindan dolayi piyasa artik.dovizle, alış verişe yönelecektir. (EV,ARABA VS ).. diye düsünuyorum. Bir sorumda piyasanin durgunlastigi bir ortqmda stagflasyona yönelik.bir gidìş olabir mi ?
YanıtlaSilOlur. Ama AKPnin elinde bir koz var o da su Para Basmak! Piyasaya bol Para surerek piyasayi ozellikle de AKPlileri fonlayabilir bu da piyasada hareket olusturabilir. Ancak arz kitligi da getirme ihtimali vardir. Herhalukarda stagflasyon sureci dogar.
SilAKP suan kendi secmenini memnun etmek icin bol para basacak kendi secmeni ise gerek ihracat artisi hasebiyle tekstil sanayi isinde is bulma istihdam olma gerekse bol paranin getirdigi hareketle tekrar AKPye sevgisini uretebilir. Kisaca AKP sevgisi bu kitlede tekrardan canlanabilmesi icin AKPnin para basmaya ihtiyaci var.
Misir Banglades ve pakistandaki asgari ucret seviyesine gelene kadar kur artisi devam edecektir. Bu da ortalamada 20 lira gibi bir rakama kartsilik geliyor. Bu seviyeler olusur mu bilinmez bildigim suan kurun akumule oldugu ve yukari yonlu ivmelenmeye hevesli oldugu yonunde zaten dis piyasalarda Dolar tl kuru planlama hesaplamalari 15 lira uzerinden kagit uzerinde deger biciliyor. Cok daha acik konusmak gerekirse sayet geometrik olarak artis ivmesi Dolar tlde 8.50lerden 10 cikmasindan daha kolaydir 12.65 bandindan 15 bandina gelmesi. Bu rakamsal bir olgudur.
YanıtlaSilSuanki fiyatseviyesi Turk lirasindan sifir atildigi tarihlerde 1959 yiliyken suan 1978 yili sonu fiyat seviyesindeyiz.
Bu baglamda 500luk ve 1000lik banbknotlarin cikmasi kural geregidir.
2.5 liralik ve 5 liralik madeni paralarin basilmasi da. Yasal mevzuati mevcuttur.
Suan piyasada 5-10 kuruslar kullanilmamakta sadece 25 ile 50 kuruslar islem gormektedir. Onumuzdeki yilin sonlarina dogru kuruslara elveda diyecegimiz bir yil olacak. Zaten deger yonden bir sey ifade etmese de islem yonunden ifadesi olan kurus kavrami hayatimizdan cikacaktir.
Hocam kur artışının ihracata uzun soluklu olumlu etkisi olur mu? Neredeyse bütün sektörlerde ham madde fiyatları dolara endeksli durumda. Ayrıca ihracatçıların sabit TL giderleri de anlık olmasa da uzun dönemde dövize endeksli şekilde değişiyor. Kaldı ki ülkemizin ihracatının dünyadaki tedarik zincirinin aksaması nedeniyle arttığı bir dönemdeyiz. İhracatın böyle yoğun olduğu dönem kur artışına izin verilmesi mantıklımıdır?
YanıtlaSilOlmaz.
SilHocam üzülerek katılmıyorum.
YanıtlaSil- İhracat artıyor ve artmaya devam edecek
- İthalat mecburen (Alım gücü düşmesi) azalıyor ve daha da azalacak
- İthal ara malların dışardan çok pahalı gelmesi sebebiyle içerdeki üretim yatırımları artacak. (İmkan olanlarda)
- İşçiliğimiz daha ucuz olduğu için daha çok üretim yatırımı çekeceğiz.
- Turizm gelirlerimiz artacak
Sonuçta gelir/gider dengemiz fazla verecek.
Borç alıp ödeyen ülke olmaktan çıkıp, kazancıyla ödeyen ülke olacağız.
Biraz ütopik mi baktım, yoksa az da olsa olma ihtimali var mı?
Ütopik bakmıyorsunuz ama bu topraklarda yetişen herkes gibi bir sihirli dokunuşla mucize gelecek diye bekliyorsunuz. Kurun yükselmesiyle gelişen ülke yok.
SilÖnümüzde kurtuluş için 2 seçenek var
Sil1-)Çin Japonya Almanya'nın yaptığı gibi Kurun yükselmesiyle oluşacak cari fazlayla tasarruf açığımızı kapatmak.
2-)Yunanistanın yaptığı gibi ücretleri yarı yarıya düşürüp ekonomiyi felç ederek enflasyonu düşürmek.
2. ihtimal olamayacağına göre 1. ihtimalden başka seçenek yok..
Kuru arttırarak tasarruf açığımızı kapatmalıyız ama bu yapılırken tüm ücretlere de zam yapmalıyız. Yani ülkedeki her kesimin geliri aynı anda artmalı.
Tasarruf açığımızı kapatmazsak bu bir noktadan sonra sürdürülemez olur. Çünkü bizim jeopolitik konumumuzdan dolayı risklerimiz fazla. Bu sebeple borçlarımız için ödediğimiz faiz çok fazla.
Japonya Almanya, bizden daha borçlu ama borçları için faiz ödemiyorlar tam tersine, eksi faizde oldukları için borçlarından para kazanıyorlar... Yani Japonya ve Almanya için borç almak sorun değil... Bizim için sorun.
Eğer biz de sürdürülebilir bir cari fazla yaratırsak, tasarruf açığı olan değil, tasarruf fazlası olan bir ülke olacağız bu durumda faizlerimiz hızla düşecek...
Kurtuluş için kilit nokta cari fazla vermektir. Çünkü cari fazla veren ülkeler para çeken , bol paralı ülkelerdir. Paranın bol olduğu yerde faizler düşük olur..
Şimdi benim merak ettiğim bir konu var. Türkiye fındık üretiminde birinci sırada. Ancak Türk vatandaşı olarak bana fındık lüks ve pahalı geliyor. Neden böyle diye sorunca diyorlar ki; Türkiye diğer kalemlerde yeterince üretemediği için, ihracatta bu fındık kalemini devreye sokarak, fındığı dışarıya satıyorlar. Bize de sapı kalıyor.
YanıtlaSilBen gıda olarak yeterince beslenemezsem, gıda derdine düşersem, nasıl bir fikir üretecek, nasıl sağlıklı çalışacak bir beceriye, bir bireye sahip olabilirim?
Çocukken tasarruf, ergen iken tasarruf, yetişkin olduk tasarruf... Neden bir nesil sürekli tasarruf etmek zorunda kalıyor?
Bugün bir devlet başkanı çıkıp önceliğimiz gıda, giyim ve barınma dese ülkenin başına ne gelir?
Selam Unknown24 Kasım 2021 15:34,
SilNe güzel bir soru, olması gereken soru.
Bir gün bir lider Anadolu insanının önceliği, gıda, giyim ve barınma demesin diye siyasetin içinde manipülatörler var. Ülkede üretilen serveti ortak insani değerlere dayalı siyaset ile bölüştürmeyen bir yapıyı vergilerinizle destekliyor.
Türkiye'de çalışırken de hep en iyi en kaliteli işi çıkarmaya gayret ederdim, hep bir köstek çıkardı, köstek de hep üstten gelirdi, ürettiğim ile varlığı artan kişiler bile bir yerden sonra ne kadar iyi olursan ol sistemlerinden atardı. Mesleği için emek veren insan başkasını dinlemez, mesleğinin evrensel doğrusunun peşinden en mükemmeline ulaşmanın gayretini verir. Onun bunun adamlığını yapmaz. Birey olarak üretime yönelen kişi, ister istemez din, ırk, siyasi ayrımları da küçümser, onları sosyal hayatını etkilemeyecek bir alanda sınırlar.
Siyasette de liderin sultasına girmeyenleri atıyorlar. Lideri de kim çıkarttıysa, ülke siyaseti onun borusunu öttürüyor, ülke kaynakları oraya gidiyor.
Bi iki ay öncesine kadar ülkenin aklı selim insanları topluca iktidar partisine girsin, koltukları alttan yukarı ele geçirsin diye düşünürdüm. - Çok kişi bilmez, Anadolu insanı iki bin yıl önce Roma İmparatoruna bu yöntemle diz çöktürmüş, İmparator Hristiyanlığını ilan edip imparatorluğu kurtarmıştır -. Ancak, şimdi düşününce bizim iktidar içinde(aynı şekilde muhalefet içinde de) aklı selim ile siyaset yapıp, siyaseti dönüştürebilecek kadar çok yetişmiş insanımız yok. Sayıları çok olsa, zaten Cumhuriyet gibi bir rejimde o insanlar muhalefette de yer alıp iktidarı yönlendirirdi.
Görünen o ki; ülke insanının organizasyon yeteneği, kurumlaşma yeteneği 2 bin yıl öncesinden daha geriye düşmüş. Koca Roma'ya diz çöktürenlerin toprağında şimdi küçük bir devletin küçük bir siyasi grubunun küçük bir karar alıcısının egemenliğine girmiş bir yığın var.
Bence böyle insanlar, Karadenizdeki fındığı alır, ülkenin çocukları günde bir avuç yesin diye Şemdinli, Çukurova, Yüksekovadan başlar Enez, İpsala, Keşan a kadar ilköğretim çocuklarının masasına hediye olarak koyar.
dxH3W1lrV0Ka6^52
1534;
SilAz önce çocukluğumun geçtiği küçük anadolu şehrinin yeni bir fotosunu gördüm.
Ardından diğer küçük illerin fotolarını internetten araştırıp baktım.
Anadolu kentlerinin tipik bir beton apartman dar, bozuk kaldırımlı, dandik yolları olan karakteri belirdi. Her fotodaki bozuklukta, halkın kaynaklarının nasıl kukla siyasetçiler eli ile iç edildiği resmedilmiş.
Askerken gençliğimde çok şehrin dağlarında tatbikat yaptım. Sabah yeli eserken çok Anadolu kentinin merkezine tepelerden elimde bir bardak çay baktım. Şehirler o kadar büyük, insanlar öyle tıkışmış görünürdü ki!
İddia ediyorum, Anadolu insanı gıda, giyinme, barınma, meslek sahibi güzel insan olma yolunda enerji harcasa, 30 yılda tüm bu beton şehirleri yıkar, ortalama 2 en fazla 3 katlı bahçeli binalarda oturur, geniş kaldırımlı, bisiklet yolları ile örülü, ağaçların altında arabaların geçtiği şehirleri kurar.
Ülkenin iç kaynakları böyle bir dönüşüme fazlası ile yeter.
Her anadolu kentinin su kaynakları gelişir, tarlaları kent insanına yeter, onlara ucuz gıda üretir. Düşünsenize, araba ile evinizden 20 - 30 km gittikten sonra direk tarladan, direk çiftçiden taze ürün aldığınızı.
Bu yaz bir mısır tarlası aldım, burdaki büyük kente 40km kadar uzak, bölge çiftliklerin sahipleri kooperatif üçyüz yıllık kooperatif üyeleri. Tarlanın bir alanını çocuk, eğlence parkına çevirdim, kentten gelenler stres atıyor, hatta hava tüfeği, topu yaptırdım, hedeflere mısır koçanı firlattırıyorum. Alanın bir kısmında açık pazar kurulu, tarlanın mısırı, kooperatif üyelerinin çiftlik yumurtası, peyniri, sütü, patatesi satılıyor. Uğraşmıyorum, kooperatif her haftasonu sabahı bizlerden aldığı ürünleri, hepimizin pazar yerine sağlıklı şekilde dağıtır, satar, aylık hesabını yapar, ödemeleri gönderir.
Anadolunun kadim tarihinde de vardır. Vardır da, artık bitirilmiştir. O üreticiler, çiftçiler ki, kaç kralın başını yakmıştır, kaç sultanın kellesini aldırmıştır. ( Yine az kişi bilir, Sultan Süleyman'ın ordusunun Viyana'yı alamamasını sebepleri arasında üretim-toprak-asker arasındaki uyumsuzluk yatar. Ben Halil İnalcık'tan birinci ağızdan aktaran bir tarih profesöründen öğrendim. Anadolu üreticisine iyi bakarsan, seni Viyana kapısına götürür, iyi bakmazsan seni Viyana'da rezil eder, elindeki devletini de alır. Anadolu insanına iyi bakarsan, sana Roma gibi İmparatorluk kurdurur, bakmazsan İmparatora dinini değiştirtir. Mahfi hocamız Hititçi, daha iyi bilir, Anadolu çiftçisine iyi bakarsan kaç bin yıl sonra adın ile anılan kanun yazdırır, bakmazsan gençliğine baktırmaz Genç Osman gibi tecavüz ile adamı hal ettirir. Öyle bir yerdir ora. )
40yVLP45j23$81&I
Mahfi Hocam,
YanıtlaSilÖğretmenler gününüz kutlu olsun, emekleriniz için çok teşekkür ederim.
oo9nhYn^CPc30m@7
Çok teşekkür ederim.
SilMerhaba hocam size bir soru sormak istiyorum. devlet eğer doğru şekilde bilgi sağlamazsa ekonomi üzerindeki maliyeti ne olur ? Bu şekilde ekonomi nasıl etkilenir bu konu hakkındaki fikirleriniz nelerdir acaba
YanıtlaSilİşte bugünkü gibi kur yükselir.
SilYahu "mandacı iktisatçılar" nereden çıktı yahu!
YanıtlaSil"Wilson Prensipleri Cemiyeti" bitti.
"İngiliz Muhipleri Cemiyeti" bitti.
"Mandacı iktisatçılar" nereden çıktı? 2021'de değil miyiz?
"Mandacı" iktisatçılar derken asıl kastedilen şey; büyükbaş hayvan yetiştirmekle uğraşan, iktisatçılığının yanında hobi olarak büyükbaş hayvancılıkla uğraşan hayvansever, doğasever iktisatçılar demek istenmiş olabilir mi?
SilHükümetimizin şu an yaptığı tek şey afedersiniz ama s. Sıvıyor. Doğmalarla ülke yönetmenin sonu sefilliktir. Ama hala onun sözde politiklarını savunan fanatik insansılar var.
SilParanın yabancı paralar karşısında değer kaybetmesin de kamu gelirlerinin nasıl etkilenir hocam?
YanıtlaSilBirkaç açıdan farklı etkiler görülür. Mesela ithal mallarda alınan KDV ve ÖTV gelirleri (TL karşılığı) yükselir. Eğer bu kayıp içeride enflasyona yol açıyorsa o zaman içerideki KDV ve ÖTV de gelirleri de yükselir. Dolayısıyla gelirlerde artış olur. Buna karşılık aynı şekilde kamu giderleri de artar.
SilHocam öncelikle emeğinize sağlık..
YanıtlaSilMevcut faiz inadı dikkate alındığında, ticaretin durmaması için, Hükümetin son çare olarak sermaye kontrollerine başvurmasını bekler misiniz?
Xyz..
Hocam ekonomideki bu hedefin tutmasının hiç mi olasılığı yok? Yani ne olması gerekir de yüksek kur ile cari açığın düşmesi, kurun yüksekliğinin bir çeşit ithal ikamesi yaratarak yerli üretimi arttırması; bu gelişme ile de enflasyon üzerindeki kur baskısının azalıp enflasyonun düşmesi sağlansın. Az da olsa bi umut yok mu?
YanıtlaSilHocam
YanıtlaSilBilgisayar almak için para biriktiriyordum, ama alamayacağım.
Planladığım bilgisayarın fiyatı kur yükselişiyle uçtu gitti.
Ve döviz bürosuna gittim, en azından bitiktirdiğim parayı Dolar'a çevireyim de değer kaybetmesin diye düşündüm, kabul etmediler.
Dımdızlak kaldım, bilginiz olsun hocam...
Mahfi Hocam bir sorum olacakti.
YanıtlaSilBir ulkede hiperenflasyonun oldugunun kabul edilmesi icin enflasyon orani minimum kac olmalidir?
Saygilarimla
Yüksek reel faiz politikası ile yurtdışından sermayeyi çekip döviz kurunu düşürebiliriz peki bu durum ne kadar sağlıklıdır. Sıcak paraya bağlı olarak ekonominin gidiş yönünü belirleyebilir miyiz. İhracatın bir bölümü, ithal girdilere bağlı olduğunu biliyoruz, peki ithal edilen bu ürünleri kendi ülkemizde neden üretemiyoruz veya üretmiyoruz. Bunun sebebi yurt dışından ürün getirmenin maliyetinin daha düşük olması olabilir mi. Bunun birçok örneği var. Yurt içindeki firmalar, Çin gibi düşük maliyetle ürün üreten ülkelerden ürün tedariki sağlıyor çünkü yurt içinde bu ürünü üretmenin maliyeti yüksek veya zahmetli, işin kolayına kaçma durumu var. Düşük maliyetle ürün üreten bu ülkelerle nasıl rekabet edeceğiz.
YanıtlaSilDöviz kurunu yükseltip, faizleri düşürerek ve yerinde teşvik politikalarıyla acaba yurt içindeki bu firmaları ithalattan vazgeçirip, yatırım yapmalarına ve bu şekilde üretim yapmalarına neden olamayız mı. Çin'in zamanında uyguladığı politikalar da bu değil miydi. Küresel güçlerin yıllar boyunca devam eden baskılarına rağmen yüksek kur politikası uygulayarak üretimini, rekabet gücünü artırmadı mı. Şu an dünyanın süper gücü olma yönünde. Bazı değişimlerin elbette maliyetleri olacak ama bunun uzun vadedeki etkilerine bakmak gerekiyor. Türkiye, eğer ithal ikameci sanayi politikasında başarılı olur, teknolojideki atılımlarla üretim artışını sağlayarak cari dengeyi olumlu yöne çevirirse on yıllardır baş gösteren cari açık, enflasyon ve diğer ekonomik sorunların üstesinden gelebileceğini düşünüyorum.
Saygılarımla,
Hocam saygılar,bu konuyla alakalı değil ancak kısa bir sorum olacak. Alışveriş ve yemek uygulamaları (isimlerini belirtmek istemedim) bunlar da bir ülkenin enflasyon oranının artmasında önemli etken midir sizce. Özellikle internet alışverişi için kullanılan uygulamalar insanların ihtiyacı olmayan ürünleri bile indirim var diyerek bilinçaltına bir etki yapıyor ve harcamalar artıyor.
YanıtlaSilHocam bir guven bunalimi da mevcut. Devlet butce acigi veriyor. Yuzde 20 ile borclaniyor. Ayrica tum buyuk projeler dovize endeksli .TL ye kendiside sahip cikmiyor. Devletin bile yuzde 20 faiz odedigi bir ortamda kim TL'de kalir. Kim dovizini bozdururda birilerine yedirir. Once devletin birilerini zengin etmek pahasina yuzde 20 faizi millete yukleyip enflasyonu azdirmasinin onune gecmesi lazim. Dovizli sozlesme yapmamasi ve hatta ceviebilirse tl ye cevirmesi lazim. Butce disiplini ile tl ye guvenin yeniden gelebilecegini dusunuyorum..?
YanıtlaSilBirilerinin mali goturdugu bedeli siradan halk odesin denilen bu sistemin tutmasi mumkun degil. Adaletlixve guvenilir bir sistem olsunki tutsun. Bu haliyle bu sistemde bol bol beyin gocu veririz.
YanıtlaSilHocam öncelikle saygılar,
YanıtlaSilAnlayamadığım bir şey var;
Kurdaki hızlı artışla beraber, ithal mallarla üretim yaptığınız yerde enflasyon da hızla artıyor. daha fazla üretip daha çok ihracat yapacağımız yerde bir yandan da fakirleşmiyor muyuz ? Ürettikçe Alım gücü sürekli düşen vatandaşa bunun ne faydası var ? yani ucuz işçilik ile üretim çekip ihracat yaparız diyoruz da, işçiliğimiz ne kadar ucuzlamaya devam ederse bir o kadar da enflasyon artıp, halk fakirleşmeyecek mi ?
Sayın hocam,
YanıtlaSilİktidar ve ekonomi yönetimi şöyle güzel bir içli pilav yapmak için yola çıktı, ama baktılar suyu fazla oldu bari risotto yapalım dediler bir şeyler eklediler çıkardılar, sonra baktılar risottoda olmuyor lapa pilav bari yapalım diye düşündüler, en sonunda tadı tuzu önceden planlanmamış bir pirinç çorbası ortaya çıkınca biz bu tarifi 20 yıldır saklıyorduk, şimdi yiyin diyorlar. Kimisi işte ne versen yiyor, kimisi yemem diyor.
Ancak yapılanlara yada daha doğrusu yapılmayanlara bakılınca öyle ithal ikameli bir ekonomi için 8-12 ay dönüşüm, bu arada bazı ürünlerin bulunamaması, fiyat oluşum sorunları yüzünden stoklama eğilimleri vs gibi sorunları henüz görmediler, görünce muhtemelen siyasi 1-2 manevra ile, örneğin bu başkan durduk yerde faizi mesela 10 puan artırmak ve ertesi gün kovulması ve suçun bu TCMB başkanında kalması gibi eskiye dönmek zorunda kalacaktır. Yada alternatif sermaye ve kambiyo kontrolüdür açık ve ilan edilmiş şekilde.
Sizce kambiyo ve sermaye kontrolü mümkün müdür? Yapılırsa ne olur?
Teşekkürler.
Mahfi bey,
YanıtlaSilMevcut politikaların Şefik Çalışkan'ın "TCMB 18.11.2021 toplantısı sonrası ekonomik görünüm" raporuna dayandığı söyleniyor. Kendisinin twitter hesabında, raporun bir nevi özeti mahiyetinde, mevcut politikaların neden doğru olduğu yönünde açıklamaları mevcut. Argümanlarını değerlendireceğiniz bir yazınızı paylaşmanız mümkün olur mu acaba? Teşekkürler. Saygılar.
Hocam, bugün havuz medyada bir televizyon programına denk geldim. Ciddi ciddi Çin Modelinin anlatılmaya başlandığı, propagandasının yapıldığını hayretle izledim. Kendim, sıcak paraya dayalı büyümeyi hedefleyen neo liberal ekonomi modeline karşı biriyim. Ama Türkiye'nin ikinci bir Çin olmaya çalışması son derece irrasyonel görünüyor.Bu konuda bir yazınız var mı diye baktım ama göremedim. Eğer yoksa okuyucu isteği olarak bilginiz sunarım. Saygılarımla.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHükümet yetkilileri, bir süredir, faizleri düşürerek kuru yükseltmeye ve bu yolla ihracatı artırıp ithalatı düşürerek cari açığı kapatmaya dayalı yeni bir ekonomi programını uygulamaya başladıklarını anlatıyorlar. Bunun kısa bir süre için mümkün olacağını https://www.sbb.gov.tr/cari-denge/#prettyPhoto[rel-14141-40960121]/0 cari açık grafiğindeki pahalılaşan ithalatın duracağını ihracatın grafiğini aşağı kesip cari fazlalık yapacağını fakat sonra küresel fiyatlamalarla eski grafiğe cari açığa döneceğimiz ortadadır.BU çözüm değildir.Yapılması gereken ekonomi modelimizi değiştirmekdir Türkiye euro ülkelerine ihracatının yarısını yapmaktadır ihracat ürünleri genelde gelişmiş ülkelerin terk ettiği gelişmekte olan ülkelerin ürettiği ürünlerdir bu ürünlerin üreticileri arasında rekabet nedeniyle kar marjı çok düşükdür fakat Türkiye euro ülkelerinden teknoloji ürünleri ithal etmektedir bu ürünlerde kar marjı yüksekdir bu kar marjı farkı işçilik ücretlerinin neden Türkiyede düşük euro ülkelerinde yüksek olduğunun bir nededidir örneğin Almanya Türkiyenin bir yıllık ihracını bir ayda yapmaktadır teknolojik ürünler ihrac etdiği için hemde yüksek kar marjı ile satmaktadır.Türkiye cari açığı düşürmek için sattığı ürünleri daha fazla üretmesi ve satması mümkün değildir bütün gelişmekte olan ülkeler rakibimizdir.Yani satılacak mal ve pazar bellidir.Yer altı zenginlikleri petrol doğal gaz da (akdeniz-karadeniz)çözüm değildir belirli bir süre sonra bitecekdir.Ülkemizin yöneticilerinin devrim otomobili zihniyetinden kurtulup mühendislerine mühendislik yapdırması know how cı zihniyetden kurtulması Türkiyenin tek çözümüdür sadece mühendisler arge yaparsa patentler ortaya çıkarsa teknolojik ürünler ihrac edilirse cari açık düşer enflasyon düşer işçilik ücretleri artar halk refah seviyesine çıkar.Bunun için disiplinli vatansever şekilde çalışmak gerekir.(Almanya-Japonya-G:Kore) bu ülkelerin savaşlardan yok oluşdan refah seviyelerine çıkışı incelenmeli cevap buradadır.
SilHocam paradan sıfır atarak bu iş çözülür mü? Geçmişte 6 sıfırın atılması ve ekonomi tarihinin bize öğrettiklerinden yola çıkarak kısa vade de ülke ekonomisinin nasıl ilerleyeceğini öngörüyorsunuz? Yazılarınız bize vizyon katıyor, bu imkanı verdiğiniz için de teşekkür ederiz.
YanıtlaSilPeki hocam şunu sormak istiyorum Türkiye'de devalüasyon ne kadar para satarak engellenmeye çalışılsa da bu sadece kısa vadeli bir yaptırım uzun vadede ne yapılması gerekirdi ya da nasıl bir ekonomi politikası uygulanması lazım sizce ?
YanıtlaSil