On Büyükelçi Olayının Ekonomiye Yansıması
Diplomasi tarihimize ‘On
Büyükelçi Olayı’ olarak geçmiş bulunan meselenin diplomasi ve siyaset yönü yeterince
ele alındı, tartışıldı, yazıldı, çizildi. Kimileri gelinen aşamanın bir fiyasko
olduğunu, kimileri de bir diplomatik başarı olduğunu vurguladı. Benim değinmek
istediğim mesele bu diplomatik krizin ekonomide yarattığı etkiler. Çünkü bu
konu uzun süredir dile getirdiğim ‘ekonomide toparlanma sağlamak için önce
riskleri azaltmak gerekir, riskleri artırırsak ekonomi daha da bozulur’
şeklinde formüle edilebilecek olan tezimin doğruluğunun en açık örneklerinden
birisini oluşturuyor.
Önce olayların gelişimini
kronolojik olarak ele alalım:
18 Ekim 2021 günü on ülkenin
(Kanada, Fransa, Finlandiya, Danimarka, Almanya, Hollanda, Yeni Zelanda,
Norveç, İsveç ve Amerika Birleşik Devletleri) Ankara’daki Büyükelçileri
ortak bir açıklama yaptılar. Büyükelçiler açıklamalarında özetle: ‘Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu husustaki kararları doğrultusunda Osman
Kavala'nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye'ye çağrıda
bulunuyoruz’ ifadelerine yer verdiler. Bu ortak açıklamadan sonra Cumhurbaşkanı
Erdoğan 23 Ekim günü yaptığı bir konuşmada: "Gerekli talimatı ben de
Dışişleri Bakanımıza verdim. Ne yapması gerektiğini söyledim. 'Bu 10 tane
büyükelçinin bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen
halledeceksiniz' dedim. Bunlar Türkiye'yi tanıyacaklar. Türkiye'yi
bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler." Diplomatik
girişimler sonrasında on Büyükelçi bu kez yeni bir açıklama yaparak Viyana
Konvansiyonu’nun 41’inci maddesine riayet etmeye devam edeceklerini açıkladılar
ve bu açıklama Türkiye tarafından tatmin edici bulununca kriz şimdilik çözülmüş
oldu. Buna karşın başta ABD olmak üzere bu devletler Türkiye’nin AİHM
kararlarına uygun davranmasını istemeye devam edeceklerini de açıkladılar. Bir
başka ifadeyle kriz şimdilik çözülmüş gibi görünse de Türkiye bu konuda AİHM
kararını uygulamadığı sürece yeniden ortaya çıkma potansiyeli taşımaya devam
ediyor.
Şimdi yaklaşık bir hafta süren bu
diplomatik krizin ekonomide yarattığı sonuçlara bakalım. Önce USD/TL kurunun bu
bir haftadaki gelişimini ele alalım (Kaynak: https://www.bloomberght.com/doviz/dolar)
Türkiye bu tür krizlere alışık
bir ülke, sıklıkla benzeri krizler yaşanıyor. Toplum, ‘kanıksanmış yanlış
kararlar’ çerçevesinde bunu bir süre sonra sindirip ‘aldırmazlık zırhını’ kuşanarak
yoluna devam ediyor. Bazen kriz tamamen çözülüyor, bazen bir şekilde
erteleniyor, bazen de başka bir etkiler ortaya çıkıyor ve krizin etkisini
siliyor. Örneğin Doların değer kaybetmesi söz konusu olursa bu krizin etkisi
bir süre sonra kaybolur. Ne var ki ne şekilde atlatılırsa atlatılsın yaşanan
krizlerin etkisi tamamen yok olmuyor, bir kalıntısı (risk kalıntısı) kalıyor. Yukarıdaki
grafik bize bunu açık biçimde gösteriyor. Bu kur artışının ekonomiye etkileri
ne olmuştur? En açık etkiyi bu bir haftada benzine gelen toplam 72 kuruşluk iki
zamda görmek mümkündür. Benzin zammı taşımayı ve ulaştırmayı etkilediği için her
şeyi etkiliyor kuşkusuz. Bu etkiler enflasyonu da artırıcı etkiler yaratacak.
Bugün benzin zammının 25 kuruşluk kısmı geri alınacağı açıklandı. Bu durumda
benzin fiyatlarında 47 kuruşluk artış kalıyor. İşte sözünü ettiğim ‘risk
kalıntısı’ bu olayda bu şekilde ortaya çıkmış oluyor. Bir krizin etkisinin
tamamen yok olması için toplumun benzer olayların bir daha yaşanmayacağına
inanması gerekiyor.
Bu tür risklerden uzak durmak her
zaman mümkün olmayabilir. Bazen ne kadar kaçınsanız da risk gelir sizi bulur. O
durumda yapacak pek bir şey yoktur. Burada yapılacak şey gereksiz riskler yaratacak
ortamdan kaçınmaktır. Üyesi olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararını uygulasaydık On Büyükelçi krizi olmayacak, kur böyle yükselmeyecek,
benzine de zam yapılması gerekmeyecekti. Aslında bu karar daha önce uygulanmış
olsaydı zaten kur çok daha düşük düzeyde seyredecekti.
Ekonomiyi düzlüğe çıkarmak öyle
sanıldığı gibi kolay bir iş değil. Buna karşılık bu işe nereden başlanacağı çok
net bir biçimde belli: Riskleri düşürmekle işe başlamak gerekiyor. Bu tür
riskleri düşüremediğimiz sürece faizi yükselterek ya da düşürerek elde
edeceğimiz düzeltmeler hep geçici kalmaya mahkûm olacaktır.
Hocam USD/TL 2 TL olduğunda da çok net hatırlıyorum yandık bittik battık lafları havada uçuşuyordu. Kur 10 TL'ye dayandı yine aynı. Hane halkı durumları da o zamanda neyse şimdi de pek farkı yok. Hayat bir şeklide devam ediyor. Dolar 20 TL Benzin 25 TL de olacak ve muhtemelen onu da göreceğiz yakın zamanda. Yine aynısı olacak gibi. Bunun bir başabaş noktası var mı? Nasıl oluyor da dayanıyoruz buna ülke olarak gerçekten merak ediyorum. Bizim genlerimize uygun ekonomik şartlar bunlar mı acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Saygılarımla
YanıtlaSilEkonomiler eskisi gibi değil, dışa açıklık krizlerin eskisi gibi yüksek derecede etki yapmasını önlüyor. Venezuela bile bu haliyle batmadan yüzebiliyor. Şimdiki eğilim batmak değil maalesef sürünmek.
SilBen türkiyenin yetiştirdiği iyi okullardan mezun iyi derecede yabancı dilleri olan bir beyaz yakalı çalışanım. 2001 yılından beri 2-3 yılda bir amerikayı ziyarete giderim ancak bu son gittiğimdeki gibi daha önce hiç olmamıştı. Size çok ama çok açık söylüyorum artık beyaz yakalı çok az kimse amerikaya gidip tatil yapabilir. Yapamayacaklarından değil zira o mevlada bir parayı tatil için ayırmak gibi bir alışkanlığı olmadığı için. Bir zamanlar ucuz diye bavul bavul alışveriş yaptığımız ülkeden artık pek birşey almadan döndüğümüz günler geldi. İnsan en azından kur artışı dursun diyor ama malesef daha kötü günler bizi bekliyor. Sürekli hayatından kısan bir toplum ne kadar mutlu olabilir?
SilBenzine gelen zamın bir bölümü petroldeki fiyatların yükselmesinden de kaynaklanmıyor mu hocam?
YanıtlaSilEvet tabii ama petrol fiyatlarındaki artış epeydir var.
SilSaygılar, sevgiler hocam arada 200 baz puan faiz indirim kararı etkisi de var. Büyükelçi olayını faiz indirimi etkisinden arındırılmış bir şekilde ölçmek mümkün mü?
YanıtlaSilFaiz indiriminin etkisi daha önce yaşandı ve duruldu. Bu son etki neredeyse tamamen on büyükelçi olayıyla ilgiliydi.
SilHocam yorumlara bakıyorumda nede çok bilen var hep bi açığını arıyorlar yazınızı basitleştirmek için..
Silsayın Unknown, düşünen ve sorgulayanlardan korkmayın.
SilPolitika faizini indirip kredi faizini indirmek, bankalara hazine garantili kredi verdirip büyümeyi arttırmak anlaşılan hükümetin dereyi geçerken uygulayacağı strateji ama bu arada uzun vadeli faizlerin artması, enflasyon ve kurun yükselmesi, gelir dağılımının bozulması ile bu stratejinin devantajları avantajlarından fazla değil mi? Böyle giderse hükümet TL tahvil satışında bile zorlanmayacak mı? Bu gidişat sermaye giriş çıkış serbestisi üzerinde kontrolü arttırmasını da gerektirmeyecek mi ?
YanıtlaSilYanlış uygulamalar maalesef sıkıntıyı artırıyor. Sonunda sermaye kontrolü gelir mi bilmiyorum ama sonu iyi görünmüyor.
SilEbedi müttefikiniz de yoktur, ezeli düşmanımız da. Ebedi ve ezeli olan çıkarlarımızdır ve bu çıkarların peşine düşmek bizim görevimizdir.
YanıtlaSil-Dünya Düzeni, Henry Kissinger
Ateşle oynarsan elin, faizle oynarsan paran yanar. Kumda oynamanın tehlikesi yoktur. Bu yazınızda da kumun önemi hala geçerli yanlış düşünmüyorsam. Yazınızda önemli konulara işaret ediyorsunuz.
YanıtlaSilEllerinize sağlık.
Teşekkür ederim
SilTeşekkürler hocam.
YanıtlaSil1 e 1 her hareketi işimizde cebimizde çok daha önemlisi geleceğe olan ekonomik alandaki umutlarımızda çok net hissediyoruz. Bütün sorunların kaynağı olan siyaset makamı iktidar, muhalefet v.s. ayırmaksızın milletimizin istikbaline ışık tutmaktan okadar çok uzak ki. Biri herkesin cebinde telefon var diyor öteki karakış fonu kuralım diyor. Yok mu bu ülkede bir idealist, vatansever, eğitimli, konuşması düzgün, analiz yeteneği kuvvetli ekip çalışmasına önem veren ve en önemlisi; zihniyet farkı da olsa memleket istikbali için her sese kulak verebilen, ortada buluşabilen bir lider.
Usanmaya başladık yap boz tiyotrasundan.
Sayın Unknown, çok zorlu geçeceği belli olan bu kış için doğalgaz, elektrik gibi zorunlu harcamalardaki KDV'yi düşürmek hatta sıfırlamak, TRT payı, okuma ücreti gibi saçma sapan, zaten olmaması gereken giderleri kaldırmak gibi önlemler içeren, iktidarın saçma sapan politikaları nedeni ile yoksulluğun dibine vurmuş dar-sabit gelirliler başta olmak üzere herkesin yükünü biraz olsa da hafifletmek gibi amaçlar güden "karakış fonu" önerisinde sizi rahatsız eden kısım nedir, biraz açabilir misiniz?...
SilHocam okuduğunuz yeni kitaplarla ilgili yazı yazacakmısiniz? Bekliyoruz :)
YanıtlaSilHele bir okuyalım yazarız.
SilYıl sonu bir kur tahayyülünüz var mı? 10.35 sanki olasılığı yüksek
YanıtlaSilYok çünkü yılsonu kur tahmini yapabilmek için önce hangi saçmalığın yapılacağını tahmin edebilmek gerekir ki benim o yeteneğim yok maalesef.
SilHocam MB Başkanı 126 milyar dolar rezervimiz var diyor. En son siz -40 milyar dolar seviyelerinde olduğunu söylemiştiniz bir yazınızda. Ne oldu da bu kadar yükseldi? Doğrusu nedir aydınlatır mısınız?
YanıtlaSilMB Başkanı brüt rezervlerden söz ediyor. Bunların içinde MB'ye ait olmayan dövizler ve altınlar ile swaplar var. Bizim konuştuğumuz swap hariç net rezervler. Onlar an itibarıyla - 36 milyar dolar.
SilHocam, MB açıklamasına göre döviz hesapları 40 milyar dolar azalmış ve ters dolarizasyon gerçekleşiyormuş. Kur 9,60'a dayanabilir mi böyle bir durumda?
YanıtlaSilTeşekkürler
Tamamen yanlış dolarizasyon oranı % 56,4'e çıktı. 2001 krizinde % 57; 2010'da % 29,5 idi.
SilHocam teorik olarak çok haklısınız. Ancak sizin de bildiğiniz üzere ülkemizde bilim ve teamüller dışı davranan, hatta makyavelist diyebileceğimiz bir yönetim var. Ülkeyi çağdışı kalmış paradigmalar/ideolojiler ve duygularıyla yönetmeye çalıştıkları için doğru olan politik olarak işlerine gelmiyor.
YanıtlaSilHaklısınız ama doğruları söylemekten vazgeçmemek lazım. Belki bir gün birilerinin işine yarar.
SilBundan sonra TL durmak ne kazandırır ne kaybettirir..Hocam...syg
YanıtlaSilSepet yapın
SilHocam, bugünkü yazısında Sayın Ege Cansen "Nihai hedef ekonomimizin “dur-kalk” yapmadan büyümesidir. Bunun için “hem faizin hem de enflasyonun” düşük olması gerekir. Bu da cari işlemler açığı sıfırlanmadan olmaz" demiş ama sıfırlamanın/sıfırlanmanın nasıl yapılabileceğini anlatmamış.
YanıtlaSilBunun 'nasıl'ını örneklerle hergün tekraren anlatmak ve dolayısıyla seçmeni bilgilrndirmek gerekli sanırım.
Örneğin: ülkemizin enerji geteksinimini karşılamak için 50 milyar dolar doğal gaz ve petrol ithal ettiğimiz düşünüldüğünde, ülkemizdeki tüm petrol istasyonlrının kendi elektriğini ürettiğini versayarsak ki her bir istasyonda 200m2 alan vardır çatı olarak, bu durum ne kadar m3 doğalgaz az ithal etmemizi sağlar ve dolayısı ile cari işlemler açığını olumlu etkiler.
Selam, Güneş enerji panellerini , depolayan bataryalarını önce ithat etmek lazım.
SilYani güneş enerji üretimi yatırımı için en az 10 yıllık petrol parasını peşinen yurtdışına vermek lazım. Bir anda enerji ithalatını zıplatır.
Bunun için hükümete 3 milyar dolar kadar kredi vermişler. Yani diyorlar ki, bizim güneş panellerimizi üretmemiz için pazar lazım, sizde de para yok, bari kredi verelim bizden güneş enerji sistemi satın alın diyorlar.
Bu tarz işlerde bağımlılığın sınırı yok. Otobüsü kaçırmış ülke yaya gidiyor, arada elalemin arabasına otostop yapıyor, o da elalem ne kadar izin verirse ne kadarlık yol onların işine gelirse. Hayat böyle işte.
Riskleri düşüremezseniz ne enflasyon düşer ne de faiz iner. Ekonomi de sürekli dura kalka büyümeye devam eder. Önce riskleri düşürmek gerekir. İlk konu hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Ötekiler ondan sonra gelir.
SilUnknown28 Ekim 2021 14:39, cok basit bir hesap. 200 metrekarelik alana kurulan panel saatte maksimum 40kw elektrik uretir, hava bulutsuz olacak, gunes isinlari dik gelecek vs. Gunde 8 saat gunes alsa, 320kw. Turkiyede 20000 istasyon olsa ki daha az, gunde 6.4 milyon kw. 365 gunde 2.336 milyar kw. Ne diyeyim bilemedim, Turkiyenin 3 gunluk elektrik tuketimi. Kaldi ki, senelik bazda her ay artan miktar buna esit olabiliyor. Yani, yillik 300 milyar kw yaninda cok kucuk bir rakam. Bunu kurmak icin gerekli milyar dolarlar artik 9.5luk dolar kuru ile tl'ye cevriliyor, gereken para da 3-4 milyar dolar..
SilSadece eletrik üretecek, depolamayacak. Güneş panellerinin ömrü 25 yıl..
SilBen faydası olabilir diye düşünüyorüm.
Çok haklısınız; 'düşürülmesi gereken risklerin birincisi 'hukukun üstünlüğü'dür.
SilMillî İrade'nin tam yansıdığı bir meclis de çok önemlidir.
Bu Millî Bakiye Seçim Sistemi ile mümkündür.
Saygılar.
Elinize sağlık Hocam. Konunun ekonomik, siyasi boyutu yanında bir de hukukun üstünlüğü ilkesi bakımında da sonuçları var ki sizin yazdığınız ilkeler aslında bunların hepsini zaten kapsar nitelikte. İzninizle bunların dışında bir konuda ekleme yapmak isterim: Latince "Persona non grata" ifadesi, istenmeyen kişi anlamında, belirttiğiniz gibi diplomaside kullanılan bir kavram, nadiren de olsa başvurulan bir uygulamadır. Ancak bunu 10 kişi için aynı anda yapmanın bir örneğini ben bilmiyorum. Ama yine de doğru çoğul kullanımı bu durumda "Personae non gratae." olurdu diye de eklemek istedim.
YanıtlaSilSaygılarımla.
Çok doğru bir tespit, çoğulu kullanılmadığı için Personae non Grata olması gerek.
SilHocam ekonomik olarak yanlış bir adım haklısınız. Fakat AİHM Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında haksızlığı savunurken foncu birisi için Türk yargısını suçluyorsa verilecek cevap da sert olmalı diye düşünüyorum. AİHM Türk yargısından bağımsız bir mahkeme ancak Avrupa çıkarlarına sonsuz şekilde bağlı.
YanıtlaSilYazınız için teşekkürler.
Hukukun üstünlüğü ya vardır ya da yoktur. Her konuda 'konu mahkeme aşamasında' deyip sonra da mahkeme kararının tersine hareket etmek olmaz. Yargı, yürütmenin güdümünde olduğu anda her şey biter.
SilAİHM, Türk yargısından bağımsız olduğu doğru ama Türk yargısı bağımsız değil ki. Sorun orada.
Hocam merhaba
YanıtlaSilMB cari fazla politikası ile
Kurdaki devalüasyon ve enflasyon önlenebilir mi?
MB'nin cari fazla politikası mı var? MB'nin elindeki araçlar böyle bir politika izlemesine izin vermez, esasen bu konuyu MB'nin kendine görev edinmesi de asla doğru olmaz. MB'nin tek bir görevi var o da fiyat istikrarını sağlamak. Onunla uğraşması lazım.
SilTCMB yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 18.4 olarak açıklıyor ki genelde açıkladığı rakamın hep üzerinde oluyor.
YanıtlaSilBuna rağmen faiz kararı yüzde 16 ya çekiyor ve yetmiyor faiz önümüzdeki dönemde düşmeye devam edecek diyor.
Bundan anlaşılan bugün okutulan ekonomiye ters olan ne varsa deneniyor ülke staj yapılan ticarethane gibi. Ancak bunu yapmak için bile unuttukları bir gerçek var bu ekonomik modeli kabul etmiyorsanız bile şuan dünyada uygulanan ekonomik sistem bu olduğu için sisteme ters yapılan tüm hareketler diğer ülkeler ve ekonomiler tarafından kabul görmez para girişi olmaz riskiniz yükselir ve sistem dışı ilan edilirsiniz.
Bu ekonomik modeli beğenmiyorsanız ki bende kesinlikle beğenmiyorum. Ozaman ekonomik model geliştirirsiniz ve biz bu modeli uygulayacağız diye ilan edersiniz. Bunu sadece faiz ile yapmaya çalışırsanız halkı çok fazla aç ve sefil yaparsınız.
Bu ekonomik modeli kabullenmeyip adaletli bir ekonomik model getirmek değil sadece faiz ile uğraşmak benzinli arabaya mazot koymak gibidir.
TCMB da bende satj yapmak ve kendi ekonomik modellerimi denemek istiyorum
Neden olmasın, onlar da zaten aşağı yukarı aynı şeyi yapıyorlar.
SilHocam, böyle çalkantılı zamanlarda nasıl bir sepet dağılımı önerirsiniz?
YanıtlaSilDöviz + TL Fon (Hisse senedi ve para piyasası fonları) + Altın. Kripto paralara meraklıysanız biraz da kripto para olabilir.
SilHocam, batıdan niye bu kadar korkuyorsunuz?
YanıtlaSilHukuka saygı duymayı batıdan korkmak diye anladığınıza göre öğrenmeniz gereken çok şey var.
SilHocam elinizde veri falan yok biliyorum ama tahminlerinize güvenerek soruyorum sorumu.
YanıtlaSilTürkiye faizi artırıp mı doları düşük tutup merkez bankasının rezervlerini bir yandan artırıp, diğer yandan büyüme uğruna gelecek ithalatın neden olacağı cari açıkla yine mb rezervinden yerse daha büyük zarar olur , yoksa faizi önce düşürüp tl yi değersiz kılıp yabancıları borsaya, ayrıcalıklı faize çekmeleri ve daha sonra faizi yavaşça artırıp doları düşürerek mi daha fazla zarar görür ülke ekonomisi?
Benim anladığım hocam faiz enflasyon sebep sonuç falan filan bunların açıklamalarının çok bir önemi yok.Bunlar insanların konuşması için belki yine politika gereği uydurulmuş sözler. Kendilerince taktik bulmuşlar. Faiz istenerek ve bilerek aşağı ve yukarı çekiliyor.
Doğru söylüyorsunuz ama yabancı fonlar bu sözleri ciddiye alıyorlar ve 'bunlar bu işi bilmiyor sistemi batıracaklar' diye düşünüp buraya para getirmiyorlar, hatta getirmiş olanlar da paralarını alıp çıkıyorlar. Öyle olunca kur yükseliyor ve bizim ekonomi başlıyor geriye sarmaya. Bakın kur bu düzeyde devam ederse Türkiye ilk 20 ekonomiden düşecek.
SilHocam bizimkiler el altından anlaşma yapıyorlar bence. Bize öyle gözüküyor sadece. Önce anlaşma yapıp sonra politika üretiyorlar kanımca.
SilTürkiye Akdeniz iklimi ve orta kuşakta yer aldığı için aynı zamanda kültürel,sosyolojik ve toplumsal olarak sıcak kanlı,heyecanlı,coşkulu bir millet.Siyasiler de bunu kullanmayı çok iyi biliyorlar.Hatta bunu en iyi bilenler halkın nabzını en iyi ölçenler yıllarca bizi yönetenler oldu.
YanıtlaSilEkonomide sosyal olgular ekonomi bilimi ile iç içe olduğundan dolayı siyasilerin de yerli-yersiz konuşmalarının ekonomiye doğrudan etkileri var görüldüğü üzere...Ekonomimizin de kırılgan bir yapısı var açıkçası...olanları ve olacakları siyasiler çok iyi bildikleri halde tribünlere oynamak,siyasi rant devşirmek işlerine geliyor tabii...varsın ekonomik istikrar çizgisi kırılsın,varsın vatandaşın ekonomisi bozulsun önemli olan kazanmak mantalitesi Türkiye'de sosyal bir beklenti olarak kaldığı müddetçe, bu politikalar devam ettiği müddetçe paramız daha çok değer kaybetmeye devam edecektir.
Doğru tespit ben buna 'esnaf ekonomisi' diyorum. Bana dokunmayan yılan bir yaşasın felsefesinin ekonomik adı.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu kişinin ülkemiz açısından tehdit oluşturduğu kanısına nereden vardınız? Mahkeme beraat kararı verdi sonra başka bir suçla yeniden tutukladılar. AİHM Kavala'nın haksız yere tutuklu olduğu kararı verdi o da uygulanmadı. Bir kişinin haklı mı haksız mı olduğuna yargı dışında karar verildiğinde işler böyle karışıyor. Yargı bağımsız olmalı ve kararları da uygulanmalı. Hukukun üstünlüğü dediğimiz şey budur. Öte yandan tek haksız yatan Kavala mı? sorunuz da tuhaf geliyor bana. Yani haksız yatan birçok kişi var o da yatsın demek gibi haksızlıkları kabul etmeye yönelik bir cümle bu.
SilŞahap beyin 28 Ekim tarihli basın toplantısını izledim. Çıkardığım sonuçlar;
YanıtlaSil-Enflasyonun sebebi kurdaki artışdır. Kurdaki artışın sebebi cari açıktır. Cari açığın sebebi, faizin yüksek ,kurun düşük olmasıdır.
-Tcmb olarak faizi düşüreceğiz kuru serbest bırakacağız cari denge oluşunca kurdaki artış duracak kurdaki artış durunca enflasyon düşecek diyor Şahap bey..
Ben Tcmb'nin bu cari denge yoluyla enflasyonu düşürme politikasını destekliyorum. Ancak endişelerim var.
1-)Ya faiz düşmesine rağmen kurdaki beklenen yükselme gerçekleşmezse? O zaman cari açık kapansın diye faiz düşüşü , faiz Sıfır olana kadar devammı edecek? Bu yöntemin işe yaramama ihtimali var.Mesela dışarıdan, borsaya ya da dibs’e giriş olursa, faiz inmesine rağmen kur artışı olmaz. Cari açık kapanmaz.
2002 yılından sonra, %80 olan faiz %10 lara kadar inmişdi ama kurda yine yıllarca artış olmamışdı ve cari açığımız hızla devam etmişdi.
2-)Faizi enflasyonun çok altına indirmek, talep enflasyonunu arttıracaktır. Cari dengeyle elde edilen maliyet enflasyonu kazanımı, talep enflasyonuyla kaybedilecektir. Yani enflasyon canavarının 2 bacağı var. Biri maliyet bacağı diğeri talep bacağı. Bizim bu canavarı yenmemiz için her iki bacağını da zayıflatmamız gerekir.
Düşük faiz yüksek kur politikası, maliyet bacağını zayıflatıyor ama talep bacağını güçlendiriyor . En basit örneği geçen gün bir arkadaşım bana dediki ,faizler biraz daha düşsün, 550.000 tllik bir ithal araba var onu alacağım dedi . Haydaa bu durumda ithalatı da arttırmış oluyoruz ve cari açık da artıyor. Yani düşük faiz, hem talep enflasyonuna zarar veriyor hem de maliyet enflasyonuna...
O zaman çözüm nedir? Çözüm canavarın her iki bacağına da saldırmaktır.
Faizi, enflasyonun altına indirmeden kuru yükseltmek tek çözümdür. Nasıl yapılır? Tcmb, döviz yükümlülüklerini kademeli olarak azaltırsa ve swap borcunu da kapatırsa, 5 yıl önceki gibi net rezervler, + 25 milyar dolar seviyesine gelirse, hem cari açığa bağlı enflasyonla mücadele edilmiş olur hem de talep enflasyonuyla...
Eğer cari açığı kapatmak için önümüzde 2 yol varsa, bu yollardan daha az zararlı ve daha az riskli olanını tercih etmeliyiz.
Kademeli olarak yükümlülük ve swap borcu kapatarak kuru arttırmak ve cari açığı kapatmak, düşük faizle kapatmaktan çok daha az zarar verici ve daha risksiz bir yoldur. Böyle bir tercihin, ekonomistlerimiz tarafından da destekleneceğini düşünüyorum.
Affedersiniz ama o borçları ve swap borcunu nasıl kapatacağız? O konuda da bir şeyler söylemiş mi? Yetersiz iç tasarrufları zorla mı artıracağız yoksa büyümeden vaz mı geçeceğiz? Konunun ekonomik değil de sosyal ve siyasal alanlardaki risklerle ilgili olduğunu teşhis edemediğimiz zaman çözümlerimiz de hep sonuçtan nedene gitmek gibi mucize denemelerine kalıyor. Önce hukuk. Hukukun üstünlüğü sağlanmadan diğer alanlarda kalıcı çözümler yaratmak ne yazık ki mümkün değil.
SilHocam swap dolar borçları alınırken, karşılığında tl verilmedi mi? O verilen Tl alınacak dolarlar geri verilecek. Tcmb, dolar borcunu ödemek için piyasadan dolar çekip doların artmasını sağlayacak. Bu şekilde faiz indirmeden dolara yukarı yönlü müdahele etmiş olacak.. Eğer bir önceki ayın cari fazlası kadar dolar borcu kapatılırsa, doların çok artmaması da sağlanır.
SilÖzel sektörün dolar borcundan dolayı doların artmaması gerekir deniyor.
Dolar borcu olan şirketlerin çoğu zaten dolarla geliri olan şirketler. Böyle olmasa bile özel sektör, ürün ve hizmetlerine en az dolar artışı kadar zam yaptığı için doların yükselişinden etkilenmiyor. Etkilenen kesimler ücretliler... Onlara, gerçek enflasyon kadar zam yapılırsa enflasyondan korunmuş oluyorlar ..
Hukukun üstünlüğünün kurulması hepimizin arzusu.
Sayın Eğilmez , ben İktidarın Ekonomiyi düzeltmek, Riskleri azaltmak, Hukukun üstünlüğünü sağlamak gibi bir düşüncesi olduğunu düşünmüyorum. Bu anki bütün düşünceleri 2023 yılında yapılacak seçimler. 2023 yılı başına kadar ne Ekonomiyi düzeltmeleri, ne Riskleri düşürmeleri mümkün değil. Hukukun üstünlüğünü sağlamak gibi bir zihniyetleri zaten hiç olmadı ve olmayacak. Seçimi kazanmak için yapacakları şeyler belirli ; Ekonomiyi uçuyor gibi göstermek, Riskler ve Hukukun üstünlüğü için "Dış güçler , içimizdeki Hainler, Teröristler" senaryolarını işlemek, Halkı böyle kandırmaktır.
YanıtlaSilMiting alanlarında kürsüye çıkıp Halkın gözlerinin içine bakarak; İngiltere'de, Avrupa'da , Amerika'da raflar bomboş elhamdülillah Ülkemizde bolluk var, sadece nankörler Halkı yanıltıyorlar diyebilmek,
Halkımız refah içinde her evde, en azından bir - iki araba , iki - üç cep telefonu var demek,
Almanya , İngiltere, Avrupa bizi kıskanıyor diyebilmek,
Avrupa'da Amerika'da Kovid 19 aşıları için Halktan 100 euro , 150 dolar alıyorlar, bizim Ülkemizde bedava diyebilmek,
Halkımıza, Çiftçimize Milyarlarca Lira para desteği sağladık diyebilmek , bunlar gibi bir sürü misaller gösterebilmek Halkı hiç umursamamak demektir diye düşünüyorum.
Bu gibi misallerin detayına girdiğinizde gerçeklerin neler olduğunu anlayabiliyorum.
Yıllardır her bir seçimi zaferlerle kazandık dediklerinde, her bir seçimin detaylarını incelediğimde zaferlerin nasıl kazanıldığı ortaya çıkıyor. Atatürk Kültür Merkezi Ankara'da okunan şiirin, başka yerlerde nasıl okunduğunu, iki sarhoş hakkında neler söylendiğini biliyoruz.
Bunları da dikkate alarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı Candan Kutlarım.
Teşekkürler, Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
SilRisklerin kaynağı belli, seçim haberi bile risksiz bir ortamın habercisi olacaktır.
YanıtlaSilHocam merhaba saygılar , Karadeniz Teknik Üniversitesi 4.sınıf öğrencisiyim paylaşımlarınızı gün gün takip ediyoruz Tez hocam sizin yazılarınızı takip edip yorumlama şekilinde tez konusu verdi . Sizin sayenizde çok bilgileniyoruz keşke sizi bir gün okulumuzda ağırlayabilsek. Sağlıklı günler dilerim .
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, başarılar dilerim.
SilHocam kurlar yükselirken cari fazla vermek için ithalatıda düşürmek gerekmezmi?
YanıtlaSilKurlar yükselirken teorik olarak ithalat da hız keser.
SilHocam! Son günlerdeki tartışma doları iktidarın özellikle kontrollü şekilde yükselttiği şeklinde. Sabit kurda devalüasyon varken dalgalı kurda yok. Ancak hükümet açısından paranın devalü edilmesi gerekiyorsa, doların düşmesi değil tam tersine yükselmesini istiyorlarsa? Siz bu görüşe katılıyor musunuz? TL nin değer kaybını iktidar açısından ekonomik ya da siyasi bir faydası var mı sizce? Yoksa kontrol edemedikleri için mi yükseliyor dolar? İktidarda da ekonomiden çok iyi anlayanlar olsa gerek, bilmeden , farkında olmadan bu kadar hata yapabilirler mi ki?
YanıtlaSilBu tez, 'bu kadar hata yapılmaz' düşüncesinden kaynaklanıyor. O nedenle bazıları 'bu olsa olsa bilinçli yapılan bir şeydir' diyor. Ben o kanıda değilim.
SilSaygıdeğer Hocam..
YanıtlaSilBen Hukukçuyum, Ekonomist değil..Aynı zamanda Harbiye mezunuyum..(KHO-76)
Elbette bir İktisatçı kadar olmasa da, Harbiyede ve Hukukta bazı İktisat derslerini zevkle okuduk..
Bilhassa Harbiyede o tarihlerde her iki dala da çok önem verildiğini bizatihi bilenlerden olduğunuzu düşünürüm..(Şimdi durum nedir bilmem..)
KHO.da 1.Sınıfta okutulan Devletler Umumi Hukuku'na, aynı zamanda AÜHF.den de hocam ve Dekan Sn.Ömer İlhan AKİPEK geliyordu.İlk dersi unutmam: Bir öğrenci;" Hocam ABD.bizim dostumuz mu yoksa düşmanımız mı ?" diye kurnazca bir soru sormuştu. Gûya, Hocanın politik meşrebini deşifre edecek..
Hoca gülümseyerek;" Devletlerin dostu ya da düşmanı olmaz..Menfaatleri olur." demişti..
Bu olayın okumasını da bu minvalde yapmak gerekiyor sanırım..
İktisadın kendine has özellik ve kuralları, olaylardan da etkilenerek sonuçlarını piyasaya dikte eder..
Tabi siyaseten ekonomi yönlendirilemeyeceği gibi, lafla peynir gemisi de yürümüyor.
**
Bu meyanda olaya başka bir açıdan da bakmak gerekiyor..
Büyükelçilerin esasen arkasındaki iradenin bağlı olduğu devletler olması gerçeğini ve bu devletlere dair her türlü verinin bizimki ile karşılaştırılmasından alınacak sonuca dair bir anekdot:
Bilenler bilir, İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatında "Savlar" vardır..Bildiğimiz "Atasözleri"nin karşılığı..
ORHUN KİTABELERİ'nde rastlanan pek tanınmış ve anlamlı bir savı burada zikretmeme izin verin..
Sanırım bu olayda ülkemizi yönetenlerin tavrını en iyi sembolize eden bir cümle olacaktır.
**
"Yılan kendü egrisin bilmes tevi boynın egri tir."(Yılan kendi eğrisini görmez, deve boynun eğri der.)
Başka söze gerek duymuyorum..
Saygı ile.
@Unknown29 Ekim 2021 15:34 Başka bir söze daha gerek duyuyorum,deveye boynun eğri demişler o da nerem doğruki demiş.
SilDüşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Görüşlerinizde haklısınız.
SilGaz petrol bulmuştuk sizce ne zaman sevkiyatı olur. Hükümet bence bu sevkiyatı yaparsa memlekete pomplarsa fiyatlar makul noktaya gelir.
YanıtlaSilO gazı çıkarmanın maliyeti çıkarmamaktan daha ucuz olabilir.
SilHocam bize neler oluyor?
YanıtlaSilBir şey olduğu yok. Kendim ettim kendim buldum teorisi çerçevesinde yaşayıp gidiyoruz.
SilBir iki yıldır kripto imzalı yazan var, yazdıklarıın çıkmasından korkuyorum. Daha önce Şahabettin Batarel ismiyle yazardı.
YanıtlaSilMerkez bankası başkanı Şahap olup da ülke Batmaya başlayınca adamların öngörülerinden tedirdgin olmaya başladım.
YanıtlaSil5 büyük zincir markete 2.6 milyar Tl ceza kesildi elbette son derece üzücü.
Neden bu noktaya gelindi?
2017 yılından itibaren, devletin ve özel sektörün personel gider yükünün azaltılması amacıyla Tuik, enflasyonu olduğundan çok daha düşük açıklamaya başladı. Bu durum bir çok olumsuzluğa sebep oldu. Bugün G20 liginden düşmemizin sebebi de budur.
Çünkü gerçek enflasyon açıklansaydı, gsyih büyümemiz gerçek enflasyon kadar olacakdı ve kişi başı gelir seviyemizi 12.000 usd civarında korumuş olacaktık. Ancak enflasyon düşük açıklanınca, Gsyih deki artış da dolardaki artışa göre düşük kaldı ve gelirimiz 7.000 usdlere indi.
Dolar bazındaki asgari ücretimiz de, Çin’deki asgari ücretin bile altına indi.
Bununla birlikte patronlar , cirolarını ve karlarını gerçek enflasyon kadar arttırdılar ama personele Tuik enflasyonu kadar maaş verdiler ve haksız yere zenginleştiler .
5 büyük market özelinde , bu marketlerin personel gideri, açıklanan düşük Tuik enflasyonu sayesinde son derece düşük kalınca hızla büyüdüler. Her sokağa ,caddeye şube açtılar. Paravan şirket kurup,üreticiden tedarik zincirlerini de tekelleştirdiler.
Üretici, karşısında toptancı kalmayınca, mesela kilosunu 5tlden satabileceği ürünü 2 Tlden satmak zorunda kaldı. İsterse satmasın ürün tarlada kalır.
5 büyük market, piyasadaki toptancıların ve küçük marketlerin yok olmasına sebep oldular. Tekellerini güçlendirdiler.Bu şekilde ürünlerine çok yüksek zamlar yaptılar ve kontrolsüz büyüdüler.
Eğer Tuik, son 4 yılda gerçek enflasyonu açıklasaydı bu 5 zincir market bu kadar hızla büyüyemeyecekti. Ayrıca G20 liginden düşmeyecektik.
Bugün ülkenin en büyük 2 sorunu,
1-)Cari açık ve buna bağlı gelişen olumsuzluklardır.(cari açığa bağlı kur ve enflasyon artışı cdsin yükselmesi v.b)
2-)Tuik’in , özel sektörün ve devletin personel giderini düşürmek için enflasyonu düşük açıklamasıdır.
1 numaralı sorun için Merkez Bankamız, cari açığı sıfırlamak amacıyla son derece doğru politikalar izlemeye başladı. 2 numaralı sorunumuzda hala gelişme yok.
Tuik, gerçek enflasyonu açıklamalıdır ve ücretliler, 2022 Ocak’tan itibaren gerçek enflasyon kadar zam almalıdır. Ekonomimizde görülen dengesizliklerin düzelmesi için ücretlilerin gerçek enflasyon kadar zam almaları olmazsa olmazdır.
Bugün ülkenin en büyük sorunu hukukun üstünlüğünün sağlanamamış olmasıdır. Diğer sorunların çoğu bu sorunun birer sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Hukukun üstünlüğü sağlanamayınca liyakatin yerini sadakat alıyor. Öyle olunca her şey bozuluyor.
SilGerçek enflasyon kadar zam almadığı için evinin elektrik parasını ödeyemeyen asgari ücretliye göre en büyük sorun ekonomidir .
SilHocam halkın salt çoğunluğundan fazlasının 2-3yıldır seçim istediği bir ülkede seçim 2023te demek zaten demokrasi diye birşeyin olmadığının ispatı,diktatörlük olunca bütün bu ekonomik krizlerin olması normal.zaten ancak dikta rejiminde 2günde 9defa oğluna telefon edip paraları sıfırla diyen biri yargılanamaz.gelecekte ülkeye demokrasi ve hukukun üstünlüğü geldiğinde beklenti anketi yada her ay anketlerle hesaplanan seçmen güven endeksi diye bir sistem gelmeli halkın yarıdan fazlası mevcut yönetimi istemediğinde derhal en yakın zamanda seçime gidilecek şekilde.. birde parlamenter sisteme geçilmeden dokunulmazlıklar kaldırılmalı,yoksa gelecek millet ittifakı yönetiminden de şüphe edilir,bunlarda mı yemeye geldi diye..bir amaçlarının o olduğunu biliyoruz.kimse kimseyi kandırmasın,bu ülkede atatürkün vefatından sonra gelen her yönetim(evet ecevit te dahil)biraz gaflet,biraz dalalet ve biraz da ihanet içindeydi,en azından yöneten olmasa bile etrafındakiler.bu sistem değişmediği ve ab ye de girilmediği sürece türkiye asla muasır medeniyetler seviyesine ulaşamaz,nokta.
YanıtlaSildeğerli bilgiler için teşekkürler ,,sizce dolar belli bir seviyeye mesela 11 civarına geldiğinde yurt dışından döviz girişiyle düşürülebilmesi mümkün olurmu,yani böyle birşeyi önceden bilip mesela satış yapabilmem mümkün olabilirmi acaba?
YanıtlaSilYurtdışından döviz girişi kur 11 civarına geldiğinde değil CDS primi 200'lere düştüğünde gerçekleşir. Kur 11 civarına gelmişse riskler artmış ve dolayısıyla CDS primi daha da yükselmiş demektir. O aşamada döviz girişi değil muhtemelen, hala kalmışsa, kalan dövizlerin çıkışı söz konusu olur.
Silne dolarmış arkadaş. Biz paramızı dolara endekslediğimizi sanıyorduk meğer insanlar hayatlarını dolara endekslemiş. her türlü saçma olayı dolara yoruyoruz. her saçma olayda hemen dolara yöneliyoruz. para araç olmaktan çıktı amaç oldu. sanırım önce zihniyet değişecek.
YanıtlaSilBu söylediğinizi alalım verelim ekonomiye can verelim diyip her mahalleye bi avm her saate özendirici sacma sapan diziler koyan, üretime değil tüketime alıştıranlara söyleyin.
SilHocam AİHM kararına uymamız gerekir sözünüze katılmıyorum. Ülkemiz Avrupanın her dediğini yapacak basit yeni kurulmuş bir ülke değil ki. Ekonomik zaafiyetimiz ve dışa bağımlı ekonomik göstergelerimiz olabilir. Lakin biz köklü bir medeniyetin devam edin Ulus bir Devletiz. Atatürk olsaydı bu söylediğinizi kabul edermiydi acaba ... yada Osmanlı da hangi Padişah kabul ederdi. Biz tarihte hangi devir AB nin egoist isteklerine boyun eğdik. Vatan hainleri için alınmış kararlarına mı boyun eğeceğiz. Onursuz mu yaşamak lazım. Saygılar Hocam...
YanıtlaSilTürkiye’de siyasete müdahale ediliyor ama batıda müdahale edilmiyor varsayımını doğru bulmuyorum. Uzun süre K. Amerika’da yaşadım. Onlarda siyaset nasılsa bizde de öyle. Dünya ekonomi sistemi şu anda batının kuralları ile yönetiliyor. Bu güç şimdilik onların elinde olduğu için bizi zayıflatmak ve kendilerine bağımlı hale getirmek için her türlü müdahaleyi yapmak istemeleri anlaşılabilir bir durum. Büyükelçi olayını bu şekilde görüyorum. Devletin verdiği tepkiyi de çok isabetli buluyorum. Vatanı kurtarmak için Çanakkale’de hayatlarını kaybeden şehitleri düşündüğümde ülkemizin iç işlerine karışmaya kalkanlara verilen cevap nedeniyle kur ya da faiz artmış önemsiz bir ayrıntı bana göre.
YanıtlaSilİşte bu katıksız lümpen zihniyeti. Bu zihniyet bilgi ve analitik felsefe yoksunu, tamamen iç güdüleri ileri konuşan zihniyet. Bizim türk insanının geninde var demek
SilBu işi yine biz çözeriz Mahfi bey :) Önemli Değil Karadenizde doğalgazımız bulundu.Daha özelliştirilecek kurumlar var, yap işlet nekadar faydalı görüldü, ayrıca hiç bişey olmazda batacak kurumları kurtaracak Varlık Fonumuz var. Hukukun üstünlüğü demişsiniz :) demişsiniz bak insanlar önce hukuku burda arasın Aihm 'e kadar yorulmasın diye Anayasa Mahkememiz var.
YanıtlaSilHocam bir şeyi atlıyorsunuz , avrupa insan hakları mahkemesine uymadık dolar arttı diyorsunuz. O ülkeler yıllar boyunca yaptığı insanlık dışı olaylara karşı niye bir sesiniz çıkmıyor ?
YanıtlaSil