Faizi Düşürürsek mi Enflasyon Düşer Yükseltirsek mi?

Son günlerde enflasyon ile faiz arasındaki neden – sonuç ilişkisi yeniden gündeme geldi. Bu kez hangisinin neden hangisinin sonuç olduğundan çok faizi artırınca enflasyon düşer mi düşmez mi tartışması gündemdeydi.

Her şeyden önce bu soruyu doğru yanıtlamak için neden – sonuç ilişkisini doğru kurmamız gerekiyor. Bunun için de önce enflasyonun kaynağını belirlememiz gerekiyor. Enflasyon iki şekilde karşımıza çıkar: Talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu.

Talep enflasyonu; talep edilen miktarın arz edilen miktardan fazla olmasından kaynaklanır. Bunun da en bilinen nedeni piyasadaki para arzının fazlalığıdır. Eğer piyasada para fazla mal azsa o zaman enflasyon olur. Bu tür enflasyonu önlemenin bir yolu faizleri artırmak olabilir. Faizler artarsa insanlar tüketimden kısıp tasarrufa yönelirler bu da piyasada oluşan talep fazlasını giderir ve enflasyon frenlenebilir. Enflasyon oranı yüzde 19,25 iken net nominal faizler yüzde 18,50 ise insanlar tasarruf yapmayı seçmez, ellerindeki parayı bir an önce harcayıp enflasyon etkisini azaltmaya çalışırlar. Hele bir de ölçülen enflasyonun yanlış olduğu, doğrusunun yüzde 30’larda olması gerektiği inancı yaygınsa o zaman ne bulursa alıp stoklamaya yönelirler. Bu harcama artışı enflasyonun daha da artmasına yol açar. O halde eğer talep enflasyonu geçerliyse o zaman enflasyonu doğru ölçüp gerçek durumu açıklamak ve faizi de mutlaka o oranın üzerinde bir oran olarak belirlemek gerekir. Eğer böyle yapılmaz faiz, gerçek enflasyonun altında belirlenirse o zaman faiz artışı enflasyonu önleyemez.

Maliyet enflasyonu; üretim maliyetlerine giren faktör fiyatlarında (ücret, faiz, rant ve kâr) ya da üretimde kullanılan çeşitli girdilerde (elektrik, doğal gaz, su vb) çeşitli nedenlerle ortaya çıkan artışların fiyatlara yansıtılmasıyla ortaya çıkar. Bunu önlemenin yolu faiz artışı değildir. Faiz artışı, kredi maliyetlerini yükseltmesi gibi nedenlerle, tam tersine burada enflasyonu artırıcı etki yaratabilir. Bunun bir tek istisnası vardır: Kur artışı. Eğer bir üretim sistemi yoğun ithal girdi kullanarak üretim yapıyorsa o zaman kur artışından çok etkileniyor demektir. Ürün başına 100 Dolarlık ithal girdi ve 2.000 TL’lik yerli üretim faktörü ve yerli malı girdi kullanarak yurtiçi piyasa için üretim yapan bir işletme düşünelim. USD/TL kuru 8,5 TL olsun. Bu durumda bu işletme 100 Dolarlık ithal girdi için 850 TL verecek, ayrıca yerli üretim faktörlerine ve girdilere de 2.000 TL ödeyerek 2.850 TL’ye ürününü mal edecektir (bütün diğer harcamaları ihmal ediyoruz.) Bu ürünü 3.250 TL’ye sattığını düşünelim. Bu durumda ürün başına 400 TL yani yüzde 14 kâr etmiş olacaktır. USD/TL kurunun 10 TL’ye yükseldiğini düşünelim. Bu durumda bu işletmenin ithal girdiye ödemesi gereken tutar 1.000 TL’ye yükselecektir. Yerli üretim faktörleri ve girdilerde hiç artış olmasa ürünün maliyeti 3.000 TL’ye yükselecek demektir. Bu işletmenin birim başına yüzde 14’lük kâr paynı koruyabilmesi için ürünü 3.420 TL’ye satması gerekecektir. Bu durumda ürünün fiyatı (3.420 – 3.250 =) 170 TL artmış olacaktır. Buradaki artış tümüyle işletmenin dışından gelen bir artıştır.

Kur artışı maliyet enflasyonunun önemli bir parçasıdır. Mesela böyle bir sorun ABD ekonomisi için geçerli değildir. Çünkü ABD ekonomisi ithalatını da Dolarla yapmaktadır. Buna karşılık bizim gibi kendi parasıyla ithalat yapamayan ülkelerde kur artışı ciddi bir enflasyon nedenidir. İşte o nedenle bizdeki maliyet enflasyonu tuhaf bir biçimde faiz artışıyla durdurulabilmektedir. Faizi artırınca ülkeye döviz girişi artmakta, döviz girişi artınca kur düşmekte, kur düşünce maliyetler düşmekte, maliyetler düşünce fiyat artışına gerek kalmamakta, fiyat artışına gerek kalmayınca da enflasyon gerilemektedir.

Ne var ki faiz artırarak sonsuza kadar kur ve enflasyon sorununu çözmek mümkün değildir. O nedenle ilişkiler denklemini doğru kurmak ve çözümü ona göre oluşturmak gerekir. Günümüzde tartışılan ilişki şöyle görünüyor: Enflasyon – Faiz

Oysa bu buzdağının yalnızca görünen bölümüdür ve ona bakarak kalıcı çözüm üretmek mümkün değildir. Olsa olsa faizi artırarak geçici çözümler sağlanabilir.

Gerçek durum şöyledir: 

Bizim tartıştığımız bölüm sadece bu en sondaki Enflasyon – Faiz meselesidir. O nedenle de kalıcı çözüm üretemiyoruz. Kalıcı çözüm üretebilmemiz için en baştan ülke riskindeki yüksekliği nasıl giderebileceğimizden başlamamız gerekiyor. Onun da ucu yapısal reformlara dayanınca hepsini atlayarak yine en sondaki ilişkiye gelip çözümsüz kalıyoruz: Enflasyon – Faiz

  

Yorumlar

  1. İthal mal ikamesi konusu için ne dersiniz hocam? Tamam bunun mümkün olanı var olmayanı var ancak uygulanan yanlış stratejiler yüzünden kura bağlı kırılganlığımız ne ölçüde artmıştır? Örneğin tarımdaki optimizasyon hataları sonrası artan fiyatları bastırmak için ithalata yönelmek gibi akıl almaz meseleler konusunda düşünceniz nedir? Yazıya dökerseniz bir gün sizden okumayı çok isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim bu konuda yazılarım var aslında.
      https://www.mahfiegilmez.com/2018/10/korumaclk-ve-turkiye.html

      Sil
    2. merhaba hocam, önce bir eleştirimi yazmak istiyorum. hocam yazan arkadaşlar 2/3 farklı görüş, öneri yada soru yazıyor, birbirinden farklı, siz ise kısaca "doğu" "haklısınız" gibi kısa cevaplar veriyorsunuz. bu da, cevabınızın hangi soru için verildiğinin anlaşılmamasına neden oluyor.

      sonraki görüşüm ise şu, hükümetin yaptıklarının mutlaka mantıklı bir sebebi ve açıklaması vardır diye kendimi kandırmaya çalışıyorum, toplumun çoğusu gibi. ama biliyorum ki; hiç bir mantığı yok. kendimizi kandırmaya çalışmamazın sebebi ise, umutsuzluk. çünkü yeni gelebilecek ve türkiyeyi düzlüğe çıkarabilecek hiç bir parti görünmüyor. çünkü hala problemin nereden kaynaklandığını bile bilmiyorlar. evlere şenlik bir muhalefetimiz var, 20 yıldır bir puan bile artıramamışlar oylarını, ki ben şaşıyorum zaten bu millet 20 yıldır o oyları neden veriyor ? bilmiyorum. problem başkanlık sisteminde falan da değildir bunu da topluma anlatmak lazımdır. rte başbakanken bugün yaptıklarını yapamıyormuydu ki, şimdi sorunu başkanlıkta, tek adamlıkta görüyoruz. gerçekleri ya siyasetçiler bilmiyor ve anlatmıyorlar yada zaten çözüm olursa onların koltukları altlarından alınacak diye saçma bahaneler yaratıyorlar.

      çözüm siyasi partiler ve seçim yasasının demokratik hale getirilmesidir. o zaman tek adam dediğiniz rte de, muhalefetteki kişilerde, koltuklarından al aşağı edilir. genel başkan olarak ben delegeyi atayacağım, sonra da delege başkanı seçecek ve bundan iyi bir sonuç çıkacak. kim inanır buna. ama toplum bunlardan anlamadığı için, kuklacıya değil onun oynattığı kuklalara bakıyor, oyalanıyorlar.
      teşekkür ederim...

      Sil
    3. İşi bilen bir muhalif olarak sadece ali babacanı görüyorum. Başkanlık sisteminin zararları ne derseniz ülke öngörülemez şekilde yönetiliyor. Gece yayınlanan ben yaptım oldu tarzı kararlar, istişare edilmeden yayımlanıveriyor. Şimdi siz yatırımcı olsanız böyle bir ülkeye güvenir misiniz?

      Sil
  2. Mahfi hocam durumu yine çok güzel bir şekilde ortaya koymuşsunuz, teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Hocam, ülkenin sorunlarının çözümünü 4-6 yaş çocuklarına zorunlu kuran kursu koymakta gören bir zihniyetten çok fazla şey bekliyorsunuz. Bu ülkedeki sorunların en azından çözüme kavuşmaya başlaması için tek yol bu iktidarın değişmesidir, bu değişimin olmadığı her gün, her dakika, her saniye sadece mevcut sorunlara yenilerinin eklenmesi sonucunu doğrur, bu kadar basit...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zorunlu olduğundan emin misin?

      Sil
    2. Hacı, DİB'nın açıklamasından bağımsız olarak ben de sana bir soru sorayım: 4-6 yaş arasındaki bir çocuğun gönüllü olarak kuran kursuna gittiğini hiç gördün mü?

      Sil
    3. Enflasyo -faiz konusunu 4-6 yaş çocukların gönüllü kuran kursuna getirmişsin ya.tebrikler😂

      Sil
    4. Ne günlere geldik. Bence bu hükümetin en fazla 5 ya da 6 ayı var. Tabii aynı bugün olduğu gibi politikalarına devam ederlerse.

      Sil
    5. Sn mehmet ORHAN,

      Son 20 yıldır istisnasız tümü 4-6 yaş döneminde kuran kursuna gitmiş bir ekip tarafından yönetildiğimiz için halen yaşamakta olduğumuz bütün sorunların temelinde bu var diyebiliriz. Ortada tebrik edilecek bir durum yok, biraz bağlantı kurmaya gayret ederseniz siz de kolayca bu sonuca ulaşabilirsiniz...

      Sil
    6. Cumhuriyet tarihinde ekonominin bu kadar kötü olduğu bir dönem yok. Ancak Cumhuriyet öncesi Abdülhamit dönemi ile kıyaslanabilir.

      Sil
    7. 4-6 yaş kuran kursu zorunlu değil bu yalan haber. Ayrıca konu çocukların gönülsüz kuran kursuna gittiklerine kadar gelmiş ne alakası var anlayamadım ama mantık buysa o zaman okula da gönülsüz gidiyorlar oraya da gönderilmemesi gerekir.

      Sil
    8. Mahdut Efendi her zaman ki gibi :) Artık her yazının altında bir şekilde konuyu insanların inançlarına getirmeyi huy edindi sağ olasıca.

      Sil
    9. @Farkan

      Nasıl 90'lardan daha iyi? Sen çarşıya pazara çıkmıyorsun sanırım. O zamanki alım gücü ile şu anki alım gücü arasında dağlar kadar fark var. Sadece ekonomi değil, neredeyse istisnasız her alanda beğenmediğiniz 90'ların gerisindeyiz. Kaldı ki üzerinden 25-30 yıl geçmiş (teknolojiler gelişmiş, insanların daha eğitimli olması lazım vb.)

      Sil
    10. Mahdut Bey kuran kursu ile para politikası ve enflasyon-faiz ilişkisi arasında kurduğunuz bağ ekonomi bilginizin zayıflığından kaynaklanıyor. Doğru ve yerinde eleştiri sizi çözüme ulaştırır.

      Sil
    11. Mahmut Bey Kuran okuyan çocuktan bu ülkeye nasıl bir zarar gelebilir? Her kuran okuyan doğrudur demek yanlıştır elbette. Yolcu sarhoş bir vaziyette yola çıkıp başka canları incitirse burda yolun suçu var mıdır? Yol,İslam; yolcu senin zihnindeki kuran okuyanlar.

      Sil
  4. Analiziniz çok güzel hocam. Temel sorunun aslında enflasyon ya da faiz olmadığını belirtmişsiniz ki bu çok güzel bir anlatım olmuş. Teşekkürler hocam...

    YanıtlaSil
  5. Hocam,mevcut yönetim sisteminde türkiyenin başına tayyip hocadan sonra 3.selim tarzı biri gelirse ekonomi ne olur?
    örneğin:ihracat da neymiş benim ıspartalım güllerini satmayıp koklamalı,hazine altın değil lale soğanını rezerv yapacak,büyüme ancak ithalatla olur,ab komisyonu başkanıyla konuşucam bizi alsın,her önkoşulu kabul ediyorum deyip 1senede girersek oraya,sonra ülkede yeterince yer var,sanatsal olarak sakil apartmanları yıkıyoruz benim bütün vatandaşlarım bahceli müstakil evde yaşamalı,trt müzik2-3-4-5i de kurucam,yeni tsm bestesi güftesi yapanlardan beyendiklerimin gss,kyk,vergi borçlarını silicem,musikiye hizmet edenler emeklilikte yaşa takılmıycak,3600ek göstergesini 40bine çıkarıcam filan derse..
    demek istediğim sanatsal popülist ancak tüm ilkelerini kabul etmek şartıyla arkasını avrupaya dayamış biri gelirse şuankinden bile daha mı kötü olur herşey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam kardeşim, 3. selime sonra ne yaptılar hatırlarsınız.

      Sil
  6. 2020 kömürün torbası 25 tl
    2021 kömürün torbası 50 tl (rus pres kömür)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim mahallede belediye bedava dağıtıyor. Alanlara da yetiyor.

      Sil
    2. Enflasyon bir cok urunde %100 bandinda.

      Sil
    3. MB ye göre çekirdek %16 çerez.

      Sil
    4. Aynen belediye dağıtıyor

      Sil
  7. Hocam bu ifade biraz muğlak olmuş sanırım.
    "Hele bir de ölçülen enflasyonun yanlış olduğu, doğrusunun yüzde 30’larda olması gerektiği inancı yaygınsa o zaman ne bulursa alıp stoklamaya yönelirler."
    Gerçekte enflasyon %30'larda ise piyasa fiyatı %30'a göre fiyatlanır.
    Tüketici bu durumda fiyatı enflasyondan etkilenmeyen ürünlerin veya önceden stoğu olup elden çıkarılmak istenen ürünlerin stoğunu yapar.
    Türkiye'de geçerli olan üretim enflasyonu o ayrı bir konu.
    Bu yazıdaki ve yapısal reformlar hakkındaki yazılarınızı Light Günlük kitabından okudum. Çok güzel yazmışsınız ve o zamanla bu zaman hala güncelliğini koruyor.

    O zamandan bu zamana Turgut Özal'ın yaptığı Türkiyenin durumuna göre şu zaman değerlendirildiğinde doğru mu oldu yanlış mı? İyilik mi oldu kötülük mü? Tam bir kanıya varmak mümkün değil.
    Bu şartlarda Türkiye dünyaya uyum sağlamakta zorlandığını görüyoruz.
    En önemli dezavantaj ithalatın kendi ülke parası ile yapılamıyor olması dövizi eritiyor. İthal girdiden %14 kazanıp %19 faiz ödüyoruz. Buna can dayanır mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Piyasadaki enflasyon zaten yüzde 30'lar dolayında ama öyle ölçülmediğini düşünüyor insanlar. Önemli olan insanların ne düşündüğü. Eğer gerçekte enflasyonun % 30 olduğuna inanıyorlarsa ve eğer TÜİK % 19 açıklıyorsa o zaman insanlar bankaların verdiği % 19'luk faizi beğenmeyip paralarını tasarrufa değil tüketime yöneltirler. Ki bu da enflasyona artırıcı katkı yapar.

      Sil
    2. %30 enflasyon demek 3 yılda :120 zam demek. Hane halkının en içerisinde odugu domates patatesten örnek verelim. %30 oldugunu kabul edersek 3 liralık herhangi bir kalem 7, 2 liralık bir ürün 4.4 lira olması gerekiyor. Pazarda böyle bir değişim yok bundan 3 yıl önceye göre bu değişimler mevcut oldugunu sanmıyorum. Enflasyom sepeti ağırlık oranları bizim tüketim anlayışımıza ne kadar uygun veya revize edilmesi meselesi ayrı bir konu

      Sil
  8. Mahfi hocam sizin kurduğunuz denklemi kuracak ekonomi bilgisi olan danışman veya danışmanlar yok ki, ünlü bir danışman var ama o da jöleli saçım bozulmasın diye harekatsız oturuyor, bir de şarjörünü dolduruyordur. Ağbal'ın gidişini bende 128 milyar doların akıbetiyle ilgili olduğunu düşünüyorum, faiz konusunda da anlaşamadığını en azından biliyorum, yazınız güzel, yararlanırım da...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bu son derecede basit bir akıl yürütme ama tek özelliği var herhangi bir koşullanmışlık taşımıyor. Yani faizi de ücret gibi, rant gibi, kar gibi bir üretim faktörü fiyatı olarak alıyor. Eğer kafanızda "faiz kötüdür" gibi bir koşullanmışlık varsa o zaman bu denklemi kuramazsınız. Bilimin inançtan farkı koşullanmışlıklardan, ön yargılardan uzak durabilmesidir.

      Sil
  9. Hocam bence artık ekonomi bilimine gelemeyecek kadar uzak bir noktadayız. Çok farklı sorunları var toplumun. Bugün çok farklı bir ruh hali var. Alınması gereken tedbirler farklı yerlerde. Ekonomide yapılacak en doğru şeyleri bile ortadan kaldırabilecek bir havadayız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. O nedenle yapısal reformların siyasal ve sosyal alanlardan başlaması gerektiğini savunuyorum.

      Sil
  10. Selamlar Mahfi hocam. Çok güzel bir yazı.
    Konu dışı bir sorum olacak. Şirketlerin bankalardan kullandırdığı kredinin geri ödemesi genelde taksitsiz mi oluyor?

    http://www.bddk.org.tr/BultenHaftalik/
    Bu linkte ticari krediler yaklaşık 3 trilyon tl, taksitli ticari krediler ise 600 milyar tl olarak gözüküyor.

    YanıtlaSil
  11. Hocam bankalardaki dolar mevduatının 100 milyar dolarlık kısmı 5 yıl içinde TL'ye dönmeye ikna olsa, yani her yıl 20 milyar dolar TL'ye geçse, sizce ekonomi üzerinde nasıl bir etkisi olur?
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankaların aleyhine olur. Çünkü dövize faiz vermiyorlar (ya da binde 1 gibi çok düşük faiz veriyorlar) oysa TL mevduata % 19 dolayında faiz veriyorlar. Böyle bir şey olursa Bankaların mevduat maliyeti artar ve mecburen kredi faizlerini artırırlar.

      Sil
    2. Hocam, bankalar topladıkları döviz mevduatını, döviz kredisine yönelik kısıtlamalardan dolayı döviz kredisi olarak veremiyorlar. Döviz TL swapı yaparak oluşturdukları TL yi kredi verebiliyorlar. Bu swapında zaten TL mevduat faizine yakın maliyeti var. Yani döviz mevduatının TL ye dönmesinin bahsettiğiniz şekilde bankalara olumsuz etkisinin olacağını düşünmüyorum. Tam tersi döviz ZK nın TL ZK ya göre çok yüksek olması nedeni ile, mevcut oranlar devam ederse, mevduatın dövizden TL ye dönmesi bankalara hem likidite hem de maliyet açısından oldukça olumlu etkisi olacaktır. Ayrıca böyle bir durumda, diğer şartlar sabitken, kurda yaşanacak gerileme, enflasyonu ve dolayısı ile faizi düşürecektir.

      Sil
  12. Hocam makalelerin hemen hepsi dönüp dolaşıyor sonunda yapısal reformlarda noktalanıyor.

    YanıtlaSil
  13. Hocam, ülkemiz için çok üzülüyorum. Ben İstanbul'da öğrenciyim sokakta bile güvenli yürüyemiyorum. Tramvayda 10 kişiden 5'i yabancı hocam. Ekonomi benim için bir sorun ama ilk 3 sorun içerisinde bile değil. Riskleri artırmak için ne gerekiyorsa yapıldığını her alanda görebiliyorum. Bu durumda ekonominin kötüye gitmesi beni üzmüyor değil ama bütün sorunları görmezden gelen halkımız belki bu sayede iyi bir yere gitmediğimizi anlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de üniversite 3'e geçmiş olan bir öğrenciyim görece küçük olan bir ilde (Aydın). Ülkede kalsam mı kalmasam mı diye kara kara düşünüyorum şimdiden. Kalsam ayrı dert, kalmasam ayrı dert. Yurt dışına gitmek gibi bir karara varırsam, orada her şeyin sil baştan olacağının farkındayım. Bunun üzerine bir de azınlık muamelesi göreceğim büyük ihtimalle. Ama burada kalmaya devam edersem de alım gücünün düşük olmasından dolayı ihtiyaçlarımı karşılamakta zorlanacağım. Üstelik vatandaşların asık suratlarına maruz kalacağım durmadan. Kafam çok karışık, kendi okuduğum bölümün bile geleceği yok diye yazılımla ilgilenmeye karar verdim. İş ilanlarına baktığımda hiç kimse kendi bölümümden kişiler için ilan açmamış. Ben de öyle gözü açık bir insan değilimdir. Fırsat kovalayan biri değilim. Ne yapacağım hiç bilmiyorum.

      Sil
  14. Hocam tarihe dustugunuz bu onemli not icin (tekrar) tesekkurler. Rejim degisikligi oldugunda (parlementer demokrasiye dönersek tabi) gelenler için yol haritasını şuraya bırakıyorsunuz.
    Şimdiki yönetim bir yazınızı bile okumamıştır. Belki yorumlara bakıp kimi içeri atarız peşinde birileri olabilir tabi.

    YanıtlaSil
  15. Reis kuyuya bir taş attı, kırk akıllı çıkaramıyor.

    5;9g,hJ3;("r.PcB

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asında o taşı kuyuya atan Tansu Çiller oldu (1994)

      Sil
    2. Yorumunuz üzerine araştırdım, Sn Erdal Sağlam şu yazısında size de atıf yapmış Tansu Çiller'i misal verirken.

      https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/erdal-saglam/bu-enflasyon-faiz-anlayisinin-sonuclarini-yasamistik-1749889

      94 krizinde askeri lisenin birinci sınıfındaydım, izin günü sabahında İstanbul'un bahar havasını içime çekip, Kuleli sahilden Üsküdara ordan Harem ve Selimiye Kışlasına yürümek, öğle yemeği sonrasında tabanlara kuvvet Kadıköy ardından Moda sahili üzerinden Bostancı'ya gitmek en büyük zevkimdi. Kriz'in ne olduğunu bilmezdim, kriz olduğunu bile duymamıştım. Dertlerim, binom açılımı, trigonometri, fizik yatay atışları, basit makinelerin hesapları, lise kimsayı mol hesapları, bir de sahil yolunda ara ara bulunan PTT jetonlu ankesörlerinden uzak şehirdeki aileye haftalık gelişmeleri aktarma telaşı, o büyük jetonların teki ile tüm görüşmeyi bitirebilme dileği...

      11!qh4$PXR30LBq6


      Sil
  16. Hocam, uzunca bir süre, ornegin 1yil, çekirdek enflasyon gibi bulunan formülle enflasyon ve faiz dengesi kurulursa, buna bağlı 1 yıl sonra çekirdek enlasyon be faiz 10 altini gördü diyelim, piyasa ne yapalım durum bu, buna göre yolumuza bakalım der mi? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  17. Turkiye gibi bir ulkede boylesi bir enflasyon oraninda, enflasyonun kontrol altina alinmasi icin enflasyonun en az 3 puan ustunde MB faiz orani sarttir.
    Enflasyon tek rakamli olur %8lerde olur bu rakamin 2.5 puan ustu makul olur.
    Enflasyon %3.5 gibi GOUlere uygun fiyat istikrarinda olur bu rakamin 1.5 puan ustu makul olur. Yani MB politika faizi: %5gibi

    Aradaki farkla yani reel faizlerle piyasa denklemi finansal kosullar finansal istikrar para politikasinin eklemlendigi makro kosullar hedefler saglanir yonlendirilir.(enflasyon-buyume-issizlik-yabanci girisi-Yerli paranin stabilizasyonu, tasarruf-tuketim-yatirim denklemi)

    Reel faizlerle ekonomideki surecler ve surecler arasindaki diyalektik paradoksal yapilar kontrol altina alinabilir Bu ise MB eliyle elindeki faiz oraniyla yonlendirilir. Bu da takdir edersiniz ki ; MBye hem para politikasinda hem burokratik olarak arac bagimsizligi ve hur irade saglar. Yerli paranin MBnin ic-dis piyasa kosullarinda yani yarattigi bastigi paranin uzerinde hakimiyet kurma onu yonlendirme yetisini olusmasini saglar.
    Bu da ozellikle bizim gibi ulkelerde enflasyonun uzerinde olusan MB faizi ile mumkundur.Hele hele enflasyonun fiyat istikrari seviyesinden epey uzak oldugu ve cift rakamli belirlen enflasyona sahip ulkelerde ise bu durum elzemdir. Bunun aksi hali piyasa oyuncularinin kuklasi olmaktir ve ya en iyi ihtimalle hukumetlerin oyuncagi.

    YanıtlaSil
  18. Büyüme odaklı politikalarda faizler gerçek enflasyonun altında tutulduğu için enflasyon hiçbir zaman düşmez. Zaten gerçek enflasyondan dolayı ekonomi de herzaman küçülür. İşsizlik artar.

    Yani siz eğer , faizleri gerçek enflasyonun üstüne çıkarmazsanız hem büyüme olmaz hem enflasyon düşmez.

    Türkiye büyüdü deniyor nasıl büyüdü acaba? Enflasyonu %19 kabul ederseniz evet büyüdü. Ama gerçek enflasyonun %60 olduğu bir ortamda bu gsyih artışıyla aslında büyümedik küçüldük.

    Bunu Mahdut bile anladı. Siz anlamadınız.

    Ekonomi, hayal dünyamıza göre eğip bükeceğimiz bir olgu değil. Tuikin %19 açıklamasıyla enflasyon %19 olmuyor. Eğer bu ülkede gerçek enflasyon açıklanmazsa, hiçbirşey düzelmez. Bunun tek faydası, ücretlinin alım gücünün erimesinden dolayı iktidarın ağır bir yenilgi alması olur. Başka bir faydası olmaz.

    Orta tabaka yokoldu gitti. Bundan sonra ülkenin %95'i karın tokluğuna çalışan ve yaşayan insanlardan oluşacak.

    Böyle bir ülkede inşaat sektörü, otomotiv sektörü gibi lüks sektörlerin ayakta kalması mümkün değil.


    Ekonomi yönetimi, 4 yıldır Ekonomiyi düzeltmek için değil düzgünmüş gibi göstermek için çaba sarf ediyor. Böyle olunca gerçek değerler gizleniyor ve ekonomi daha da bozuluyor. Yeni gelecek iktidarın yapacağı en önemli şey bu olmalı. Ekonomik veriler çarpıtılmadan açıklanmalı. Gerçek enflasyon açıklandıktan sonra faizler bu enflasyonun 5-10 puan üstüne çekilecek ve enflasyon düşmeye başlayacak.

    Tüm ücretliler gerçek enflasyona göre zam alacağı için hiç kimsenin alım gücü düşmeyecek. Ayrıca gerçek büyümeye geçilecek ve cari açık da kapanacak. Türk insanının dolar bazındaki gelir erimesi de duracak.

    Zaten yeni iktidar bunu yapmazsa yani gerçek enflasyonu açıklayıp ücretliye ona göre zam yapmazsa ilk seçimde iktidarı kaybedecek.

    Bu sebeple iktidar değişikliğinin ardından ekonominin düzelmesi kesin gibi görünüyor... Gerçeklere bağlı kalınsın yeter.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahdut'tan kim bilir hangi kuyruk acısı olan bir hacı daha titreyip gerçek dünyaya dönmüş :)

      Yazdıkları şimdilik işin ABC'si olsa da zamanla kendisini geliştirecektir, hiç kuşkum yok...

      Sil
  19. Hocam dünkü açıklamasından faiz indirimi sinyali alabiliriz değil mi? Hatta dolar hafif tepkisini de gösterdi 8,50 yi geçerek.. seçimlere kadar ülke çok yüksek enflasyon ile devam edeceği kendini göstermiştir. yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
  20. Mahfi Bey ,
    Yüksek Ülke Riski ,Güven Kaybı ve Olumsuz Beklentiler nelerdir?
    Bu konuda sizin çözüm listenizi paylaşır mısınız?
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu blogda yapısal reformlar araması yaptırın o yazılarda var.

      Sil
  21. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  22. Yuksek faiz olum getirir ekonomi icin.
    Saglikli uzun omurlu bir ekonomi icin faizler inmelidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Riskleri düşürmeden faizleri indirdiğinizde kurlar fırlar.

      Sil
    2. Yazının maliyet enflasyonu ve döviz bölümünü tekrar okuyun ve anlamaya çalışın.

      Sil
  23. Hocam teşekkürler, harika bir yazı olmuş. Son paragrafınız bile yeterliydi bence:-)

    YanıtlaSil
  24. Güzel yazı. Alanınız ekonomi mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Alanım yok.

      Sil
    2. Mahfi Bey'in alanı tuhafiye tülbent alıp satıyor

      Sil
  25. Sayın Eğilmez,
    16 Eylül tarihli makaleniz ile ilgili yazıyorum :
    2006 yılından beri Türkiye'de uygulanmakta olan enflasyon hedeflemesi politikasının dayandığı New Keynesian teoriye göre enflasyon, üretilen çıktı (output) büyümesinin doğal çıktı büyümesinin üstünde olmasından (toplam talep artışı) veya bugün Türkiye'deki olduğu gibi çıktı büyümesinin 6-7% olan doğal çıktı büyümesinin aşağısında olmasına rağmen ücret, hammadde/ara malı (döviz kuru artışı sonucu) veya tekelci fiatlama gücü artışlarından ne
    ortaya çıkar/hızlanır. Enflasyon hedeflemesi politikası enflasyon şoku ile fiatlar artmaya başladığında Merkez Bankasının politika faizi vasıtası ile reel faizi arttırıp yatırım ve tüketim harcamalarının azaltmasını sağlamasını önerir. Bunun sonucunda çıktı seviyesi azalır, doğal çıktı büyümesi ile arasındaki fark (negatif yönde) artar bu da fiat artışının düşmeye başlamasını sağlar. Enflasyon düşünce MB reel faizi düşürür, harcama ve çıktı eski seviyesine döner.
    (Kaynak:D. Romer, 2013,Short Run Fluctuations, Page:79)

    Bu yukarıdaki sizin ".. maliyet enflasyonunu önlemenin yolu faiz artışı değildir" önermeniz ile tamamıyle zıttır.
    Enflasyon hedeflemesi politikası ve gerisindeki teorinin hatalı olduğunu düşünmekle birlikte sizin bu politikalara yaklaşımınızı netleştirmek için yorumunuzu rica ederim.
    Saygılar,
    Oğuz Köker

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz bir maliyet unsurudur. Maliyetler artıyorsa faizi bir kez daha artırırsanız maliyetleri düşüremezsiniz.

      Öte yandan ekonomi bilimi evrenselliğinin yanında her ülkenin kendi koşullarına göre farklı yapılarına özel çözümler üretmek zorundadır. O nedenle çoğu gelişmiş ekonomilerde onların koşullarına göre geliştirilen teorilerin bize göre uyarlanması gerekiyor. ABD'de dual para sorunu yoktur. Yani her işlemini, dış ticaret dahil dolarla yapar. İç borç dış borç ayrımı yoktur. Bütün borçları dolarladır. Oysa bizim ekonomimiz kurdan etkilenir. Bizde enflasyonun temel nedeni kurun yükselmesidir. Kur bir maliyet unsurudur. Onun daha fazla yükselmesini önlemenin yolu da diğer bir maliyet unsuru olan faizi yükseltmen geçer.
      Bunu bir Amerikalıya anlatmak zordur. Çünkü dediğim gibi orada böyle bir durum yoktur.

      Sil
    2. Cevabınız için teşekkür ederim.
      Döviz kuru geçişkenliği 20-25 % iken enflasyonun temel nedeninin kur olduğu tespitinize katılmıyorum.
      Enflasyonu esasen gelir dağılımı çatışması yönü ile ele almalıyız.
      İyi çalışmalar.
      İyi

      Sil
    3. Sistemik çöküş geliyor.

      Sil
    4. Maliyetler kollara ayrılıyor. Bazılarını kur artışı negatif bazılarını pozitif etkiliyor. Örneğin kredi çekerek girdi satın alan fabrika veya tüccar için faiz artışı maliyet eklerken(daha pahalı borçlanma) bu malları yurt dışından dolarla alacaklar için faiz artışı maliyet azaltıyor(kur düşürerek). Burada önemli olan ne tarafın daha ağır bastığını iyi hesaplamak. Tek bir doğru yol yoktur.

      Biz hammaddeleri yüksek oranda yurt dışından dolarla alıyoruz. Bu dönemde dünya genelinde bir hammaddede fiyat artışı var ayrıca navlun fiyatları da ciddi oranda arttı. Kur arttığı zaman maliyete ciddi bir şekilde biniyor. Bunu göz önünde bulundurmak lazım.

      Sil
  26. Yazınız için teşekkürler hocam. Benim şöyle bir tahminim var. Açıklanan enflasyon oranlarına pek fazla kişinin inandığını sanmıyorum. Eğer enflasyon oranı doğru açıklanmamaya, faiz de bu yanlış açıklanan enflasyon oranına göre belirlenmeye devam ederse enflasyonun sürekli artacağını düşünüyorum. Eğer yanlış açıklamaktan vazgeçilirse, geçtiğimiz ayların enflasyonları şu şekilde olacaktı diye güncellenirse daha iyi olur görüşündeyim. Ama bunun yapılmasını çok küçük bir ihtimal olarak görüyorum. Açıkçası başka bir çıkış yolu göremiyorum. Kendini kendi ellerinle köşeye sıkıştırmak dedikleri bu olsa gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçek % 30 ise faizi % 32'ye çıkarmanız gerekir.

      Sil
  27. Son günlerin popüler konusu olan, çok yakından bildiğim çimento sektörü konusunda bu işler pratikte nasıl işliyor anlatayım.
    Orta verimli bir üretim tesisinde maliyetin %80 ı enerjidir. Enerji sonuçta ithal.
    Çok uzun yıllar 20 $ civarında olan maliyete rağmen satış fiyatı 80-90$ olunca (pazar baştan beri tamamen paylaşılmıştır, tekel yapı, kartel düzeni çalışır) üretim kapasitesi hızla iç pazar ihtiyacının 2 katına çıkmıştır. (Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir oran göremezsiniz, üstelik ithal enerji yoğun bir sektör olmasına rağmen bizde durum malesef böyle). Sektör dünyanın herhangi bir yerinde çimento talebi karşılanamayıp fiyat artınca (örneğin rusya olimpiyatlar öncesi, kuzey ırak gibi) para kazanılacak ihracat yapar. Fakat genelde ihracatı maliyetine satış şeklinde olur, para kazanmayı da iç pazara satışlardan olur. Fiyatları yani kâr marjını korumak için gerekirse tesisleri yılda birkaç ay çalıştırarak çimento arzını kısarak yaparlar.
    En kârlı yıllarında bile bilancolarına bakarsanız %15 civarı kâr görürsünüz. Yani diğer orta ve büyüķ ölçekli şirketlerin büyük bölümünde olduğu gibi vergiden kaçmak için kârlar herkesin bildiği yöntemler ile görünmez yapılır. Yani doğru düzgün vergi vermez çoğu.

    Diğer taraftan emisyon açısından toprağa, suya ve havaya çok ciddi zararlı salarlar.
    Sektördeki en büyük oyunculardan biri oyak grubudur, yönetimi de hükümet kontrolündedir.
    Benzer işleyiş şeklini ben birçok sektörde kolayca görebiliyorum. Eminim birçok insan da görüyordur.
    Hocam siz çok detaylı güzel, güzel anlatmışsınız fakat bizim evrende bu işler böyle çalışmıyor bence. Bizim evrende bana baskın olan bozuk pazar düzeni gibi geliyor. Kısaca müşterinin cebinde para varsa onu en kısa yoldan iç edecek fiyatlar, mümkün en az mal veya hizmet arzıyla olacak şeklde ayarlanıyor. Bu ayarlamanın en önde gelen kısmı kartel yapılı piyasalarda yapılırken, yıllar içinde onları örnek almayı öğrenen imkanı olan diğer oyuncular da bu soygun furyasına katılıyor.
    Buna enflasyon mu diyeceğiz!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam, buna da günün sonunda fiyatlar arttığı için enflasyon deriz. Yönetim sisteminden kaynaklı iş adamı-siyasetçi ilişkisinin topluma maliyeti olarak düşünürsünüz. Enflasyon sebebi ne olursa olsun, günün sonunda halkın servetinden azalan paydır. Bir yanında halkın üretimden alım gücü azalması, diğer tarafında azalmanın ölçü birimi olan devletin parası vardır. Devlet-ekonomi ilişkisindeki çarpıklığı enflasyon çok net gösterir.

      Sistemde en önemli oyuncu devlet, vergilerin ve paranın büyüğü oraya gidiyor. Devlet içinde paranın kontrolünü yapan oyuncu hükümet. Hükümeti oraya getiren oyuncu iş adamı olarak baktığınızda, halkın fakirleştirilmesi pahasına o iş adamlarının halkın parası ile kurtarılacaklarını öngörürsünüz.

      Doğaya yapılan zarar, halkın sağlığı aleyhine iken, siyasi oyuncuyu değiştirme gücü halkın elinde değildir. Böyle bir düzende, halktan alınan vergiyle halkın doğasına yatırım yapılmayacaktır. Rusya ve diğer ülkelere maliyetine satış yapılır, zira uluslar arası oyuncular bizim firmaları serbest rekabete sokar, Rus devletinin siyasetine bizim firmalar etki edemeyince serbest piyasadaki fiyattan malı vermek zorunda kalırlar.

      Çimento özelinden Türk iş dünyası geneline baktığımızda da diğer sektörlerde benzeri durumu görürsünüz. İç piyasada enflasyon olarak yansıyan durum, dış piyasada ise ekonomik verimsizlik olarak yansır. Türk siyasetinin sözde başkanlık sistemi altında egemen siyasetçiler (ben bunlara siyasetin derebeyleri diyorum) eliyle şekillendirildiği son 4-5 yıla baktığımızda ekonomik verim düşüşünü daha net görürüz.

      Günün sonunda bu çimento, devlete ve vatandaşa satılıyor. Devlete satılan kısım malum inşaat firmaları aracığılı ile sektör üreticileri ile ortaklaşa fiyat belirleniyor. Vatandaşa satılan kısım ise bankalar aracılığı ile şişmiş emlak fiyatları ile.

      O yağlı kazançların çimento ve inşaat firma patronlarına da gittiğini düşünmeyin, elinin altında ortadoğunun en büyük istihbarat teşkilatı olan siyasetçi, akıllı ise kuruşu kuruşuna o paraları biliyordur, istediği gibi kullanıyordur. Ancak, ikimiz de o siyasetçinin akıllı olmadığını biliyoruz. Sizden farklı olarak ben kendisinin onun bunun kuklası hiç bir işe yaramaz, kafası basmayan biri olduğunu biliyorum. (Hatta savunma sanayinde bir patron yüksek komisyonu vermeyince, yabancı bir firmanın mallarını içeri sokup adamın tüm sözleşmelerini iptal edip iflas ile tehdit etmişler, o milyar tl'lik adam kanlı canlı önümde gözyaş dökmüştü, sana su veren itfaiyenin dedim adamın yüzüne. )Kuklası olduğu kişilerin ipi batı istihbaratı çalışanlarındadır. Yani o paralar bir şekilde dışarı akıyor, nasıl aktığını yorumlamıştım. Nereye gider derseniz, Katar üzerinden ortadoğu - afgan hattındaki istenmeyen o grupların finansmanı derim.

      @p*celNTgZHg50$s

      Sil
    2. Şahabettin Bey sizi gerçekten tanımak isterdim. Mahfi hocanın yazılarından sonra açıp sizin yorumlarınızı bulmaya çalışıyorum hemen.

      Sil
  28. hocam bizim bireysel olarak yapmamız gereken nedir böyle bir ortamda, mümkün olduğunca harcamaları kısıp birikim yapmak diye anlıyorum yazılarınızdan ama nasıl tutmalıyız parayı, dolar olarak mı veya altın olarak mı bir de bu birkaç haftada bile yine yükseldi hepsi şu an doğru bir zaman mı? Çok param olduğundan bile değil altı üstü öğrenciyim elimde üç kuruş var ama o bile her gün eriyip yok oluyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. cevabınız için teşekkür ederim hocam, dikkate alıp çevireceğim şimdi dolara, kuş yemi kadar da olsa :)

      Sil
    2. Yalnız TCMB faizi düşürmez de sabit tutarsa dolar düşer ona göre. Ne yapacağını bilmiyorum. Kimse biliyor mu kuşkuluyum.

      Sil
    3. Hocam, haftaya hem evergrande, hem FED hem PPK var. Bence faizi sabit tutsalar da bu dolar 8.50'nin altını bir daha kolay kolay görmez...

      Sil
  29. Hocam talep ve maliyet enflasyonu aynı anda görülüyorsa bu durumda dengelenme dış kaynak
    olmadan sağlanabilirmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi bir arada görülüyor zaten bizde.
      Sağlanabilir. Beklentileri düzeltecek adımları atmak lazım.

      Sil
    2. En son bu enflasyon döngüsünden çıkmak 30 senemizi almıştı bakalım bu sefer ne kadar sürecek
      ama MB çekirdeğe bakmaya başladığına göre önce sorunu kabullenme aşamasına gelmeye daha vakit var.

      Sil
    3. Ekonomideki yapısal sorunlara yönelik tedbirlerin alınmaması ülke ekonomisini hiperenflasyona sürecine sokacaktır. Sorun kronik hale gelecektir.

      Sil
  30. Hocam merhabalar,

    Konut ve araç fiyatlarındaki olağanüstü artışlara karşın talebin aynı oranda düşmemesini sizin çıkarımınıza bağlayabilir miyiz? Bir diğer sorum da, devletin vergi gelirlerinin önemli bir bölümü bordrolulardan gelir vergisi şeklinde geliyor, bu durumda faiz oranı doğru açıklanmadığı takdirde devlet bir biçimde kendi gelirlerini de kısmış olmuyor mu? Enflasyonun olduğundan düşük açıklanması genel fiyatlar düzeyinde önemli bir dengesizlik oluşturdu, bu şartlarda sorunun çok daha büyüyeceği ve yönetilir olmaktan çıktığı yorumu sizce çok mu iddialı olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. Kur ve enflasyonda daha fazla artış beklentisi inanları eldeki paradan kaçıp mala çevirmeye yöneltiyor.
      Sorunun daha da büyüyeceği görüşünüze katılıyorum.

      Sil
  31. Bu kadar açık bir şey konusunda neden iktidar hala faizle enflasyon arasındaki ilişkiyi savunmaya devam ediyor?

    YanıtlaSil
  32. Hocam ilginç bir düşüncem var, yorumunuzu merak ediyorum. T.C. Merkez Bankası önde gelen tüm kripto para borsaları ile anlaşsa ve kripto paraların TRY paritesindeki işlemlerinin arttırılması karşılığında USDC/USDT/BUSD vb stabil coinleri getirenlere Türk Lirası karşılığını verse , yani piyasada TRY talebi oluştursa bu kura küresel çapta pozitif bir etki etmez mi acaba ?Bu mümkün mü yoksa regülasyonlar veya Amerika bu duruma sorun çıkartır mı? Dünya bunu nasıl karşılar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kimse sorun çıkarmaz da böyle bir ortamda insanlar niçin ellerindeki stabil conleri getirecekler ve TL ile değiştirecekler orasını anlayamadım.

      Sil
  33. Hocam enflasyonda baz senaryonuz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Veriler güvenilir olmadığı için tahmin yapmak mümkün değil.

      Sil
  34. Anladığım Neden-Sonuç bakış açısının kırılması gerektiği, ortamda sistem dinamik olduğu, "Güven" değişkenini etkin olduğu ve Faiz değişkeniyle oynasak bile, sistem dinamik gereği hem kur hem de enflasyon bağlamında toplumun genelinin söğüşlenmesinin önüne geçilemeyeceği. Yani mahallede şamar oğlanına dönüşen bir aileye, gelen geçen herkesin emme basma tulumbayla bir tokat atacağı sarmalden kaçışın olmadığı, ailenin kurtuluşunun ya mahalleden giderek, ya sıfırı tüketerek, ya da "güven veren" bir başka aile ferdinin yönetimi almasından geçtiği.

    YanıtlaSil
  35. "Faiz inince, enflasyon da iner." gibi bir cahilliği hala savunabilen, beyin korteksleri soğan zarından daha da ince şahsiyetlere şunu öneriyorum:

    Madem faiz enflasyonun nedenidir, faizi indirince enflasyon da iner, o zaman kaldırın abicim şu faizi... Kaldıramıyorsanız, sıfırlayın o zaman. Neden ortadan kalkınca, sonuç da ortadan kalkar. Faizi sıfırlayınca, enflasyon derdi falan kalmaz ortalıklarda. Neyi tartışıyorsunuz anlamıyorum ki, neden abuk-sabuk tartışmalarla onca değerli zamanları harcıyorsunuz? Hem zaten, faiz dinen haram değil mi? Neden kaldıramıyorsunuz ya da sıfırlayamıyorsunuz faizi ki, uğraşıp duruyorsunuz aptal aptal?Tüm yetki sizlerde... Hadi sıkıyorsa bir yerleriniz, yapın... Kaldırın şu haram faizi... O zaman dünyada enflasyonu bu şekilde çözen tek saygın ülke (!) olarak tarihe de geçeriz, tüm dünyanın ağzı da açık kalır... Oysa, hep bizim kıçımız açıkta...

    Bilim bu sorunu çoktan çözmüş, siz hala ve hala kuyu dibinde ışık arıyorsunuz... Işık kuyuda değil, kuyunun dışında... O kuyudan çıkabilirseniz, ışığı da bulursunuz...

    Bu topluma, bu ülkeye çok yazık oluyor.

    YanıtlaSil
  36. Hocam siz de olmasanız ....

    YanıtlaSil
  37. Ben Aris.Sevgili Mahfi Eğilmez hocam.
    Bu yazınızın tam olarak anlaşılabilmesi için öncelikle herkesin "Yapısal Reformlar" yazınızı okunması gerekiyor. Öncelşkle yaptığınız korelasyona katılıyorum. Fakat sözünü ettiğiniz yapısal reformların gerçekleştirildikten sonra talan ekonomisinden çıkmış olacağız. Bu durumda çıkar grupları ile siyasetin arası da kopmuş olacak. Bu da şu an bu çarpık sistemden beslenen ulusal ve uluslararası güçlerin işine gelmez. Bu mantığa göre atılması gereken ilk adım hatta anayasa değişikliğinden önce siyasi partiler kanununda değişiklik olmalı. Parti liderlerinin siyasi partileri padişah gibi yönettiği ve parti içi demokrasiden söz edilemediği siyasi yapıları hangi irade bu değişikliği gerçekleştirir? Veya diğer sorum şu: Çıkar gruplarına mahkum olan siyasi partilerimizi hangi irade bu yapısal reformları yapmaya itecek. Bu uzlaşmaz çelişkiyi çözmek için bir öneriniz var mı? Sonuçta bu işi siyaset kurumu çözmeli diyoruz. Normal şartlarda bu ülkemizde mümkün mü? Çıkar gruplarının ve mafyanın bu kadar açığa çıktığı bir ortamda! Saygılarımla..

    YanıtlaSil
  38. Hocam enflasyondaki şu anki yükselişi teknolojik gelişmelere de bağlamayabilir miyiz?Mesela akıllı telefon veya televizyon olmadan önce insanlar yatırım nedir bilmezken yada doların ekonomiye bu kadar etki ettigini bilmezken simdi bilgi aktarımı artık çok kolay oldugu için hiç bisey bilmeyen insanlar bile piyasaya Tl verip dolar,altın alıp yastık altı yapma derdinde...Bunun ekonomiye etkisinin büyüklügü sizce çok yüksek midir

    YanıtlaSil
  39. Hocam cebimde 5 kuruş yokken bile Ntv'de her sabah bana 1 saat ekonomi programı izletiyordunuz. Tekrar ekranlara dönecek misiniz? Özledik

    YanıtlaSil
  40. Cengiz Arısoy18 Eylül 2021 23:31

    Savaşın kaybedildiğini öğrenen Napolyon komutanları toplar ve sorar; "Söyleyin bakalım savaşı neden kaybettik?" Korkudan tir tir titreyen generaller, birkaç nedeni var derler ve saymaya başlarlar; "Bir, barut bitti!"
    Napolyon, "Tamam gerisini saymana gerek yok.
    600 milletvekili ve binlerce çalışanı ile TBMM, onlarca bakan, danışman vs. asıl görevlerini yerine getirmezse, detayları konuşmanın bir anlamı var mı?"
    Türkiye'nin sorunları nelerdir?
    Birçok nedeni var, ama!...
    "biiiir eğitim yok!" gerisini de saymaya lüzum yok. Türkiye'nin tek sorunu eğitim. Diğerleri sorun değil sonuçtur.
    Saygılar

    YanıtlaSil
  41. Hocam merhaba, yapısal reform yapmak gerçekten bu kadar zor mudur? Siyasi sonuçları düşünürek ülkenin geleceğini tehlikeye atmak nasıl bir düşünce tarzıdır gerçekten anlayamıyorum. Yönetenlerin amacının kendi ikballerinden (gizli ajandalarından/çıkarlarından) çok ülkenin geleceğini aydınlatmak olacağına gerçekten inanıyor musunuz? Bu konuda iktidar muhalefet malesef pek bir umut göremiyorum ben

    YanıtlaSil
  42. İnsan akıllıdır.Serbest piyasa içinde Ekmeğini kazanmanın yolunu bulur. Kapitalizm kişiyi, en iyi yaptığı işte çalışmaya zorlar. Çünkü kişi en iyi yaptığı işte daha başarılı olur ve daha iyi gelir elde eder.

    Bu şekilde normal koşullarda kapitalist düzen oturduğunda , herkes en iyi yaptığı işte çalışınca verim, kazanç ve hizmet kalitesi çok yüksek olur.

    İstisnalar olarak kişinin yaşadığı şanssızlıklar, sağlık sorunları v.b. gibi sebeplerle kişi, olması gereken kazancını sağlayamayabilir. İşte burada devlet, asgari geçim ödemesiyle kişinin hayatını devam ettirmesini sağlamalıdır. Ancak bunun tespiti son derece doğru bir biçimde yapılmalı çalışamayan ile çalışmayan ayrımı net olarak yapılmalıdır.

    İnsan akıllıdır ve iş imkanları, teknolojinin ve bilimin gelişmesiyle her dönem artmaktadır.

    Ama sol görüşe göre insan akıllı değildir ve her insan devletten beslenmelidir. Böyle olunca devlet, olması gerekenden çok daha fazla personel çalıştırır. Devlette çalışmayanlar ve vergi ödeyenlerden toplanan vergi, devlette çalışanların maaşlarını karşılayamaz hale gelir ve devletin borcu çığ gibi artar.

    Bu durum enflasyon ve faizin artmasına yol açar.

    Bunun karşılanması için devlet vergileri arttırır ve bu kısır döngü özel sektörün daha çok vergi ödemesine ve daha çok işsiz yaratmasına yol açar.

    Bu işsizler devlet kapısında yığılır. Devlet oy kaygısıyla bu işsizleri istihdam eder ve kısır döngünün büyümesine yol açar.

    Bu kısır döngüyü kırmak için devletin , normal koşullarda vatandaşının akıllı olduğunu kabul etmesi gerekir. Eğer bu kabulden yola çıkılırsa, devletin personel çalıştırma yükü son derece azalır vergiler düşer enflasyon düşer faizler düşer , özel sektörde insanlar çok daha fazla iş imkanı bulur.

    Çünkü enflasyon faiz ve vergiler düşünce hayat daha ucuz hale gelir. İnsanlar daha sık araba değiştirir daha sık ev alır daha sık beyaz eşyalarını değiştirir v.b.

    Günümüz dünyasında bir ülkenin enflasyonuna ve faizine bakarak o ülkede devletin olması gerekenden fazla personel çalıştırıp çalıştırmadığı anlaşılabilir.

    Eğer o ülkede yıllık faizler ve yıllık enflasyon, %5 altındaysa, o ülkede devlet gelir gider dengesini çok iyi oturtmuştur diyebiliriz. Üstündeyse devletin gideri büyük bir ihtimalle oy kaygısıyla olması gerekenden çok daha fazla bir noktaya gelmiştir.

    Devletin en büyük hedefi, enflasyonu ve faizi %5 altına düşürmek olmalıdır. Bunu yapmak için “insan akıllıdır ve ekmeğini kazanacak uygun işi bulur” düşüncesine sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır. Bu düşünceden uzaklaşılırsa enflasyon faizler ve vergiler artar bunların artmasıyla beraber işsizlik artar oy kaygısıyla bu kişilerin devlette istihdam edilmesi, ekonomiyi daha da bozar.

    İnsan akıllıdır ve binlerce yıldır ekmeğini işini bulduğu gibi bundan sonra da bulacaktır. Bu düşünce ekonominin kurtuluşu için rehberimiz olmalıdır..


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın 0047 siz hangi kitaba takılıp kaldınız bilmiyorum ama bu masallar artık sadece masal olalı bir asır geçti.

      Sil
  43. Eskiden kur artarsa yerli girdilerden dolayı döviz bazında satış fiyatı düşeceğine rekabet gücü artar diye bir tez vardı. Şimdi herkes fiyatını dövize endeksleri, dolayısıyla kuru kontrol altında tutmaktan başka çare yok.
    1,5 TL ye aldığımız iş eldiveni 7 tl
    300 tl ye aldığımız motor 3-5 ayda 450-500 TL ye
    Geçen yıl 300 tl ye aldığımız pompa 500 TL oldu

    YanıtlaSil
  44. "USD/TL kurunun 10 TL’ye yükseldiğini düşünelim. Bu durumda bu işletmenin ithal girdiye ödemesi gereken tutar 1.000 TL’ye yükselecektir. Yerli üretim faktörleri ve girdilerde hiç artış olmasa ürünün maliyeti 3.000 TL’ye yükselecek demektir. Bu işletmenin birim başına yüzde 14’lük kâr paynı koruyabilmesi için ürünü 3.420 TL’ye satması gerekecektir. Bu durumda ürünün fiyatı (3.420 – 3.250 =) 170 TL artmış olacaktır. Buradaki artış tümüyle işletmenin dışından gelen bir artıştır."

    Gerçekt hayatta "yüzde 14'lük kar payını korumak" diye bir sabit yoktur. Kar oranları verili sabitler değil ekonomik sürecin sonucudur. Maliyet artışı transparan şekilde fiyata yansıtılamayacaktır çünkü bu yapılırsa talep düşer yani aynı miktarda mal satılamaz. Yani ekonomik küçülme yaşanır. Onun yerine maliyet artışı kısmi şekilde fiyata yansıtılacak ve kar payı bir miktar düşecektir. Analizde Say's Law 'a inanmadan kaynaklı bir mağduriyet yaşanmış...

    YanıtlaSil
  45. Hocam çok güzel bir yazı olmuş, bizi değerli bilgilerinizden mahrum bırakmadığınız için teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  46. Hocam sizi ilgiyle ve dikkatle takip ediyorum. Özellikle veri ve bilgiye dayalı tarafsız şeffaf ve son derece anlaşılır yorumlarınız ve yazılarınız için çok teşekkürler. Merak ettiğim bir konu var. Ülkede işsizlik artarken enflasyonda artıyor. Gdp düşüyor. Vergiler artıyor. Üretim azalıyor. Açıklanan büyüme rakamları var ama onlarda şüpheli. Ülkemiz şu an stagflasyonda diyebilir miyiz? Yoksa o noktaya daha var mı?

    YanıtlaSil
  47. faiz, sebeb/sonuç gündemimizden çıkmıyor hocam :)

    YanıtlaSil
  48. niye başlangıç hep faiz oluyor? ekonomiyi faiz mi yönetiyor? neden üretim ile başlanmıyor? üretim-enflasyon-faiz-kur ilişkisi neden kurulmuyor?

    YanıtlaSil
  49. Sayın Hocam;

    Türkiye'nin ithalata bağımlı (ara girdisel bazda) üretim modelinden vazgeçip ithal ikameci politika izleyerek üretimde dışa bağımlılığı azaltacak seviyeye gelmesi durumunda, Faiz oranları bazı Avrupa ülkeleri, Japonya v.b. ülkelerde olduğu gibi eksilere düşer mi?

    YanıtlaSil
  50. Hocam, kur artışı en azından ihracat yapan firmalari olumlu yönde etkileyebilir (personel, vb. Diger girdiler TL cinsinden olmasi gerekçesiyle) peki faiz artışı yurtici veya yurtdisina ürün satışı yapan hangi sektörü veya firmayı olumlu yönde etkiler. Faiz artışı, finansman giderlerini artırıp, net karlılığı düşürmez mi veya vergi matrahını azaltmaz mi, faiz artışı, üretimin alternatif maliyetini artırmaz mi (mevduata yatırmak işveren için daha karli olabilir ve bu durumdan kaynakli uretimde azalma ve istihdamda düşüş gerçekleşmez mi) olaya bu yönden neden hiç bakılmaz. Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  51. Yalın ve anlaşılabilir anlatımınız için size minnettarım. Fakat yinede anlayamadığım bir nokta var;

    İşte o nedenle bizdeki maliyet enflasyonu tuhaf bir biçimde faiz artışıyla durdurulabilmektedir. Faizi artırınca ülkeye döviz girişi artmakta, döviz girişi artınca kur düşmekte, kur düşünce maliyetler düşmekte, maliyetler düşünce fiyat artışına gerek kalmamakta, fiyat artışına gerek kalmayınca da enflasyon gerilemektedir.

    Türkiyede ki maliyet enflasyonunun ''Tuhah bir Biçimde'' faiz artışıyla durdurulduğundan bahsetmişsiniz. Bu nasıl oluyor konuyu açabilir misiniz?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!