2001 Krizinde Ülkeyi Nasıl Batırdım?
Habertürk televizyonunda yayınlanan bir tartışma programında katılımcılardan birisi yazdığım bir makaledeki şemayı gündeme getirince diğer bir katılımcı benim 2001 krizi sırasında Merkez Bankası Başkanı olarak ülkeyi krize sokup batıranlardan birisi olduğumu ve ekonomi konuşamayacağımı söyledi. Bu ifadelerin tamamının yalan olduğunu o günleri yaşayanlar ve inceleyenler bilir ama yeni kuşaklar o dönemleri bilmedikleri için bu yalana inanıp da zihinlerinde yanlış düşünceler doğmasın diye bunları yazmaya karar verdim.
Bendeniz yaşamımın hiçbir döneminde Merkez Bankası’nda görev yapmadım. 1972 yılında Mülkiye’yi bitirdikten sonra açılan yarışma sınavını kazanarak atandığım Maliye Müfettiş Muavinliğiyle başlayan kamu görevim sırasında daire başkanlığından müsteşar yardımcılığına kadar bütün yönetim kademelerinde görev yaptım. 1992 yılında Hazinenin Washington Büyükelçiliği nezdindeki Ekonomi Başmüşavirliği görevine atandım. 1995 yılında yurda döndüğümde müşavirlik görevine getirildim. Devlette müşavirliklerin çoğu kızak görevlerdir. Bir süre bu görevde kaldıktan sonra 1996 yılında kamu görevinden ayrılarak özel kesimde bir şirkette danışman olarak çalışmaya başladım. 1997 yılında Mesut Yılmaz 55’inci hükümeti kurduğunda bana Hazine Müsteşarlığı önerdi. Ben de kendisine “eğer yapısal reformları yaparak ekonomiyi toparlayacaksak bu görevi kabul ederim, aksi takdirde sırf müsteşar olmak için o göreve gelmemin bir anlamı yok” dedim. Bana “birlikte elimizden gelenleri yapalım” dedi. Ben de bu söz üzerine görevi kabul ettim. Ertesi gün, 16 Temmuz 1997’de, müsteşar olarak atanmam gerçekleşti.
Bundan sonrasını ilk kez yayınlandığı 2000 yılında satış rekorları kıran ve yılın kitabı seçilen Light Günlük kitabımdan aldığım pasajlardan okuyalım (Light Günlük, Remzi Kitabevi.)
Başbakanın Basın Toplantısı ve
Yıkılan Hayaller
Başbakan Mesut Yılmaz, 55. Hükümetin üçüncü ayının sonunda bir basın
toplantısıyla yapılanları açıklamaya karar vermişti. Yapısal değişiklikler için
hazırladığım takvim de bu açıklamaya monte edilecek ve böylece hükümet kendini
yapısal değişim takvimine bağlayacaktı. Bu, her şeyden önce biz bürokratların
programa inanması için gerekli bir adımdı. Ayrıca kamuoyunda da büyük yankı
bulacaktı.
Bu hevesle basın toplantısını izlemeye gittim. Toplantı bitmişti. Bizim
takvimden eser yoktu. Tek bir cümle bile edilmemişti. Hep yuvarlak sözler. İşte
o toplantı sonrasında hayallerim yıkıldı. 55. Hükümetin yapısal reformları
yapamayacağını açıklıkla anladım. İstifa düşüncesi de ilk kez o akşam rüyama
girdi.
Hükümet reform taraftarı görünmekle birlikte popülizmin batağına
saplanmaktan kurtulamıyordu.
İstifa Düşüncesinin Açılması
Başbakan Yılmaz’a istifa düşüncemi ilk kez 55. Hükümetin üçüncü ayı dolayısıyla düzenlediği basın toplantısındaki hayal kırıklığımdan sonra açtım. Benim ona ne dediğim ya da onun bana ne dediği önemli değil. Ama hükümetin ekonomik programı uygulayamayacağına ilk kez o basın toplantısı sonrasında inanmaya başladım.
İstifa Mektubu
İstifa düşüncemi Başbakana açtıktan yaklaşık bir buçuk ay sonra istifa
ettim. O bir buçuk ay süresince, her gün, hükümetin ekonomik programı
uygulamaya kararlı olduğuna ilişkin bir tavır göstermesini bekledim. Ama
olmadı. Kısacık bir istifa mektubu yazıp yolladım. İstifamı açıklamak için Cuma
günü saat 4.05’i bekledim. Cuma günü boyunca basından arayanlarla hiç
görüşmedim. Öğleden sonra İMKB’de benim istifa ettiğime ilişkin haberler yayılmış,
Borsa büyük bir düşüş göstermişti. Ben hiç kimseye söylememiştim. Yalnızca
istifa mektubumu göndermiştim. Piyasalar kapandıktan sonra gün boyu beni arayan
basın mensuplarına istifa ettiğimi açıkladım. Böylece daha göreve başlarken
basına söylediğim “Bu koltuğa yarın kalkacakmış gibi oturuyorum. Ben buraya
ekonomik istikrar misyonuyla geldim. Bundan sapma görürsem bu koltuktan
kalkmakta tereddüt etmem” sözünün gereği yerine gelmiş oluyordu. Bu arada
çeşitli gazeteler ve televizyon kanallarından niçin istifa ettiğimi açıklamam
konusunda söyleşi ya da program teklifleri geliyordu. Hükümete zarar vereceği
gerekçesiyle hiçbirini kabul etmedim.
Cumartesi günü Kavaklıdere’de yürüyüşe çıktım. Vitrinlere bakarak ve sözünün gereğini yerine getirmiş bir insanın rahatlığıyla dolaşıyordum. Pek çok Ankaralı yolumu kesti. “Sizin yüzünüzden borsada zarara uğradık ama helal olsun. Devlete böyle insanlar gerekli” dediler.
5 Aralık 1997 tarihinde, demek ki göreve atandığımdan yaklaşık 5 ay sonra, Hazine Müsteşarlığından ve devlet memurluğundan istifa ettim ve ondan sonra da kamu kesiminde görev almadım. 2001 krizi benim devletten ayrılmamdan dört yıl sonra çıktı. Çıkış nedeni de yapısal reformların yapılmamasıydı. Hem zamanında görev yaptığım hükümeti hem de sonraki hükümetleri yapısal reformların yapılması konusunda sürekli uyardım. Bugün de insanları bıktıracak kadar yorduğumu bile bile aynı uyarıları yapmaya devam ediyorum. Bir şey yapılmasa bile ülkeler batmaz ama doğru politikalarla çok daha iyiye gidebilir. Ben bunun gerçekleşmesi için demek ki tam 35 yıldır yapısal reformları anlatmaya çalışıyorum. Ve siyasetçiler ne yazık ki dinlememeye devam ediyorlar.
Yazıya Ek:
Yukarıda değindiğim yalan yanlış iddiaların yer aldığı program sonrasında benim ve birçok kişinin açıklamasıyla yalanlar ortaya çıkınca özür dileme örtüsü altında bu kez o döneme ilişkin enflasyon ve faiz verileri kullanılarak başarısızlık öyküleri yazılmaya girişildi. Ekonomiyle ilgisi olmayan bazı cahillerin ortaya attığı birtakım veriler kullanıldı. Hatalardan ders çıkarıp, okuyup öğrenecekleri yerde cahilliği ilerleterek battıkça battılar. Belki okurlar da bir şeyler öğrenirler diye bir kez daha yazalım: Fiyat istikrarını sağlamak yani enflasyonu denetim altına almak Merkez Bankası’nın görevidir, Hazine’nin değil. Para politikasını yönetmek yani faizleri yönlendirmek Merkez Bankası’nın görevi ve sorumluluğu altındadır Hazine’nin değil. Hazine’nin görevleri; kamu iktisadi teşebbüslerine finansman sağlayarak büyümeye destek olmak, dolayısıyla işsizlik konusunda yardımcı görev yapmak ve kamu borçlanmasını yönetmektir.
Şimdi de o dönemin verilerini 2020 yılsonu verileriyle karşılaştıralım:
Kuşkusuz burada asıl sorumluluk başarı veya başarısızlık açısından siyasal iktidara aittir. Bürokrasi bu başarı veya başarısızlıktan ikinci derecede sorumludur. Tabloya o gözle bakılması gerekir.
Tablodan açıkça görülen o ki
bendenizin Hazine Müsteşarı olarak görev yaptığı o 5 aylık dönem sonunda
Hazine’nin sorumlu olduğu alanlardaki veriler bugünkülerden çok daha iyiymiş.
Üstelik görevdeki 55’inci Cumhuriyet Hükümeti 3 partinin bir araya gelmesiyle
kurulmuş, bir partinin de dışarıdan desteklediği bir koalisyon hükümetiydi. Enflasyonla
mücadele Hazine’nin görevi olmamakla birlikte o dönemde bendeniz EMPTURK adı
altında bir enflasyonla mücadele programı hazırlayıp hükümete sunmuştum.
İstifamın nedenlerinden birisi de bu programın uygulamaya konulmamasıydı.
O dönemleri bilmeyen genç
kuşaklar o bıçak sırtında yürüyen koalisyon döneminde bile verilerin birçok
alanda bugünkünden iyi olduğunu görsünler diye yazıyorum.
Aşağıda solda 1994'den 2018'e kadar Hazine Müsteşarları ve görev süreleri, sağda 1987'den bu yana TCMB Başkanları ve görev süreleri, en altta Light Günlük kitabımın kapağı.
Biz sizi iyi ki tanıdık.
YanıtlaSilYalancılar "sehven ve sürçme"
kelimelerine sığınarak hayatlarını devam ettirirler.
Sağ olun.
SilHer seyi birakin siz adamsiniz hocam Saygilar...
SilÇok güldüm hocam attığınız tweete. :)
YanıtlaSilEkonomiyle ilgili program yapıp, yayına ekonomist çıkaramadıkları için oluyor bunlar.
Aslında ekonomi bilmeye bile gerek yok Google'a adımı yazıp baksalar görecekler.
SilLight Günlük kitabınızı 2001 yılında aldım ve okudum . Tüm makalelerinizi okuyor ve bilgileniyorum
SilŞu ülke ne zaman gerçekten ADAM gibi biri tarafından bilimsel, rasyonel ve etik değerlere bağlı kalınarak yönetilecek ya ..Yeter artık..Elimde tek bir güç olsa Atatürkü ölümsüz yapardım.Gerçek bir reformist, devrimci, vatansever bir asker, devlet adamı ve entelektüel.Ne büyük bir hediye.
YanıtlaSilEvet gerçekten bu ülke için en büyük hediye Atatürk idi.
SilAtatürkten medet umacağınıza ( ki mümkün değil. O artık ebedi istirahatte), Atatürk olmaya çalışın.
SilSıkıntımız da bu değil mi toplum olarak birilerinden medet ummak, kahraman aramak bizi ancak bizler yükseltebiliriz diye düşünüyorum.
SilYalan bunlarda standart donanım olarak geliyor hocam, büyük bir iştahla mütemadiyen yalan söyleyebiliyorlar. Siz yapısal reform diyorsunuz ya, bu ahlaksızlığı hiçbir yapısal reform çözemez.
YanıtlaSilEvet maalesef doğru.
SilHocam Cem küçük ama mide bulandırıyor.
YanıtlaSilVakur, sakin tavrınıza gıpta ediyorum.
YanıtlaSilSağ olun.
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilKısa bir otobiyografi tadında bilgilendirici bir yazı olmuş.
Elinize emeğinize sağlık.
Aslında bu bloğun “hakkımda” bölümüne bakanlar zaten bu bilgilerin bir çoğuna vakıf olmuştur.Ama sizin tecrübe ve bilginize sahip birine başka sorular sormamız gerektiğini düşünüyorum.
Soru şu;
Devleti gerçekte bürokrasi mi yönetir yoksa siyasetçi veya lider mi?
Bir siyasi bakışın,liderin veya hükümetin,tümüyle kendi bürokratik kadrolarını oluşturabilecek gücü var mıdır?Olmalı mıdır?Ya da ne kadar olmalıdır?
Saygılarımla.
Aslında iyi yönetilen bir devleti siyasal kadrolar ve bürokrasi birlikte yönetir. Ama bunun için bürokrasi kadrolarına gelecek insanların siyasal tercihlere göre değil liyakate göre gelmiş olması lazım. İyi yetişmiş bir bürokrasi siyasetçiye doğru yolu gösterir, hata yapmasını engeller. Bir lider ya da siyasal parti kendi kadrolarını oluşturmaya kalkamamalıdır. Böyle bir işe girişirse yanlışlarını gösteren bir bürokrasi kalmaz. Eğer bürokrasiyi kenara iterseniz o zaman hiçbir işi doğru yapamaz hale gelirsiniz. Türkiye'nin son 3 - 4 yılda geldiği nokta ne yazık ki budur. O nedenle de her işimiz yanlış gidiyor.
SilNe demek istediğinizi gayet iyi anladım hocam.Liyakat dayalı kadroların bürokraside görev alması fikrinizi de sonuna kadar destekliyorum.
SilAma bu noktada şöyle bir irdeleme yapmaya ihtiyacımız var diye düşünüyorum:
Türkiye’de,özellikle 90’ların ortalarından bu yana kitle iletişim araçlarının sayısının ve kamuoyunu etkileme gücünün artmaya başladığını gözlemledik.Buna 2000’lerin ortalarından itibaren internetin önem kazanmasıyla paralel olarak gelişen sosyal medya platformları da eklendi.Artık kamuoyu/halk sadece kitlesel medyadan haber-bilgi almıyor,sosyal medyadan da öğreniyor.Günümüzde dünyada ve Türkiye’de yaşayan çoğu insan da bu mecralardan daha özgür,bağımsız(hükümetlerden,sermayeden,çıkar gruplarından) ve gerçeğe yakın haber/bilgi elde ettiğini düşünüyor.Kitlesel medyaya duyulan güven ve onun kamuoyunu etkileme gücü günden güne azalıyor.Üstelik interneti kullanan kitleler,eski dönemden farklı olarak,üretilen haber/bilginin artık sadece tüketicisi değil.Paylaşılan bir bilgi,haber olay,durum,resim,video vs. kişiyi/kişileri,edilgen bir bilgi tüketicisi konumundan çıkarıp bizzat haberin/bilginin yayıncısı haline getirebiliyor.
Bu açıklamayı şu nedenle yaptım:Türkiye’de yaşayan insanlara,bizlere özellikle son 30 yıldır,devletin içinde ama devamlı olarak hem devlete hem de millete ihanet eden yapıların varlığı konusunda çok şey gösterildi,anlatıldı.Anlatılanların ortak noktasında bu yapıların hep hükümetler dışı,onlardan güçlü ve ağırlıkla bürokrasi içinde yerleştiği vardı.Şimdi sorumu sorabilirim:
• Size 55.Hükümet döneminde verilen yapısal reformların yapılacağına dair sözlerin programa geçmesini engelleyen,gerçekten başbakan ve siyasal karar alıcıları mıydı yoksa o döneme hakim bir bürokratik oligarşi miydi?
• Devlette görev yaptığınız süre içinde,bizlere çokça anlatılan yapılarla,(“gladio”,”ergenekon”,”hizmet”,”cemaat”,”fetö”,vs.) hiç karşılaştınız mı?İşiniz yapmanız engellendi mi?Size karşı organize bir engelleme çabası hissettiniz mi?
• Yakın zamanda ekranda izlediğim,insansız hava aracı üreten başarılı bir şirketin yöneticisi ve aynı zamanda teknik bir uzman olan kişi,projelerinin bürokrasi tarafından sürekli engellenmeye çalışıldığını anlattı.Siyasi irade olmasa bir çok başarılı projenin hayata geçmesinin zorluğunu anlattı.
• Yaşadığımız bu süreçlerden çıkarmamız gereken sonuç nedir hocam?
• Siyasetin kendi başarısızlıklarını bürokrasinin üstüne yıkıp,kendi bürokrasisini oluşturmak için meşruiyet alanı açma çabası mıdır?
• Yoksa kendi yerleşik yapısına ve gündemine uymayan;seçilmişlere,siyasetçiye,hükümete güvenmeyen ve devamlı tuzak kurarak başarısız olması için çaba harcayan bürokrasi geleneğimiz midir?
Saygılarımla.
Hocam biz sizi biliyor ve tanıyoruz.
YanıtlaSilBizim için değerlisiniz
Var olun
SilHocam, o günleri çok iyi anımsıyorum.Halk ekonomik program adı ile susturulmaya çalışılıyor, hiç bir çaba gösterilmiyordu.
YanıtlaSilO günleri bilmeyenler, sizi tanımayanlar tabanlarına anlatacak lafları olmayınca saçmalıyorlar şimdi. Kendini nasıl bir duruma sokuyorlar .. Sonra “özür” diye bir kavram var, onu da beceremiyorlar.
Kitaplarınızı okusunlar. Anlayacakları kadar basit anlatım da olanları da var. Belki anlarlar.
Saygı ve sevgiler.
Çok teşekkür ederim. Beni sizlerin bilmesi benim için yeterlidir.
SilBen şunu düşündüm anlat anlat nereye kadar 35 yıldır ne anlatıp duruyorsunuz olmuyor işte neden uğraşıyorsunuz derdim bugün sizlerin sayesinde finansal okuryazarlık konusunda bilgi sahibi oldum bu kuşak sizlerin sayesinde faiz enflasyon swap kur atakları yapısal reformlar ve benzeri kelimeler insanların hafızalarına girdi Eskiden bunlardan bahsedenler ekonomistler olurdu tekrar teşekkür ederim, Ben sayenizde çok umutluyum o kadar çok mutluyum ki içim kıpır kıpır bu gençlikle.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, ben de umutluyum.
SilGerçekler, elbet bir gün ortaya çıkacak. Bilimsel düşünce hakim olacak. Kaybettiğimiz yıllar ve kaybettiğimiz nesiller geri gelmeyecek.
SilTürkiye'de bankaların likidite durumu iyi. 100 lira borcu var iken 152 lira varlığı var. Sermaye yeterliliği iyi durumda. Toplam kredi/mevduat oranı çok yüksek %99. Bankaların için risk olan bu. Herhangi bir piyasada durgunluk ile borçlar ödenmezse diğer iyi göstergelerde kötüye gidebilir. Bu sebeple bu kadar krediye yüklenilmesi iyi değildir. 2005 yılında kredi/mevduat oranı %58 idi. Yani bu kadar zaman sonra %99 çıkmasıyla, büyümenin bir kısmının kredi ile olduğunu görebiliyoruz. Hocam siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
YanıtlaSilHocam, inatla anlatmaya devam esini, lütfen. Şanlı Cumhuriyetimizin 100. doğum yılında sizi ve sizin ekonomi reformlarınıza değer verip uygulayacak bir hükümetin ayak sesleri duyulmaktadır. İnanın, her şey çok güzel olacak. Sağ olun var olun.
SilÇok doğru tespitler, ama bu aşamada kredileri durdurursanız bu kez bambaşka sorunlar çıkacak ortaya.
Silyavaş yavaş azaltmak lazım kredileri ama, asıl olan şudur:
Sil-daha önce para yatırmış/zemin hazırlamış, birileri bir ülkenin reklamını yaparlar (nedeni önemli değil belkide gerçekten işler iyidir geleceği parlaktır vs.)
-ülkeye para akar, para bol olunca realistlik kaybolur, çarçur edilir,
-bir kaç sene (5-10) sonra aslında işlerin o kadar da iyi olmayabileceği ortaya çıkar,
-sonra kaçış furyası (işi başlatanlar çoktan voleyi vurmuşlardır ama bitmedi şimdi zor durumdaki ülkeyi ipoteklemek lazım..)
-sonra da ülkenin fakirleşmesi ve bozulan dinamiklerle yaşam savaşı.
özet: paranın kaçmaması önemli ancak girerken de çok gelmemesi (belki fazlasının otomatik borç ödemeye gitmesi) gerekir; ancak bu bol parayla reklama/"zenginleşmeye" direnebilecek siyasi iktidar hatta normal insan bulmak zordur, çünkü siyasiler iktidar hırsı olmadan başa gelemezler, fakir ülkerin çoğu insanında da yatırım değil, mal yığma huyu vardır.
bilimsel düşünme ve irade ise kas gibidir, hem genetik hem de öğrenilmiş bir yetenektir, potansiyelinden çok kullanılınca da yorulur.
Daha önce birkaç kitabınızı alıp okumuş ve bazı kitaplarınızı da favorilerime, sepetime eklemiş biri olarak bu yazınızdan sonra, daha önce önyargı ile yaklaşıp es geçtiğim Light günlük kitabınızı da favorilerime ekledim Hocam.
YanıtlaSilBeğenirsiniz umarım.
SilNedense bir dönem görev yaptığınız Hazine Müsteşarlığı ile Merkez Bankası Başkanlığı birbirine karıştırılıyor. Kaç kere anlattınız ama yine dönüp dolaşıp aynı yere geliyor konu. Bilgiye değil algıya ilgi gösterdiğimiz için sanıyorum bunları daha çok anlatmak durumunda kalacaksınız. Gülümsüyor insan haliyle. Şunu diyebilirim ki, bilgisizlik, liyakatsizlik, eğitimde kalitenin yerlerde sürünüyor oluşu bu ülkenin geleceğini tehdit eder hale geldi. Bana öyle geliyor ki böyle giderse her zaman sözünü ettiğiniz yapısal reformlar bile bizi kurtaramayacak. Neticede yapısal reform da insan denilen malzemeyle yapılır. Malzeme kalitesi bozuldukça o reformlarda pek sağlam olmaz. Tabi böyle bir genelleme doğru mu yahut bu kadar karamsar olmaya gerek var mı o da tartışılır. Fakat en azından bu iktidar ve ortakları zihniyetiyle ya da o zihniyete sahip insanlarla - isterlerse yapısal reformun kralını yapsınlar - hiç bir şeyin düzelmeyeceği de bana göre apaçık ortada.
YanıtlaSilTesekkürler
YanıtlaSilHocam, son 2 senedir haber kanallarından uzak duruyordum. Bu iddiayı görünce verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu tekrardan anladım.
YanıtlaSil15 dakikalık açık kaynak taramasından sonra size bunları söyleyen sözde gazetecinin önceki yazılarına ulaştım.
17.05.2011 Haber7 internet sitesinde yayımladığı "Gülen Cemaati" adlı yazı ile kendini açıkça ele vermiştir. Ne yazık ki bunlar yargılanmıyorlar hatta Türk medyasında yer buluyorlar.
Hocam bizim için çok değerlisiniz. Bu karaktersizlerin sözleriyle lütfen meşgul olmayın.
Çok teşekkür ederim.
SilEnag in araştırmalarını küçümsemek, yanlış olduğunu söylemek için söyledi o sözleri. Cevap vermeye değmez belki ama keşke programa katılsaydiniz
YanıtlaSilGerçekten değmez.
SilMahfi Bey, Müsteşarların görev sürelerini bir daha gözden geçirmekte fayda var gibi duruyor.
YanıtlaSilBen bu listeyi Hazine ve Maliye Bakanlığı sitesinden aldım. Benimki doğru onu biliyorum.
SilMahfi Bey,
Sil1.)
Faik Öztrak'ın ayrılış yılı 2003 yerine 2009 olarak yazılmış,
2.)
İbrahim Çanakçı'nın ayrılış tarihi başlama tarihinden erken görünüyor.
Bu yanlışlıkları işaret etmek istemiştim.
Sizin görev tarihiniz mutlaka doğrudur ama liste verdiğinizde o listenin de doğru olmasını istemez misiniz?
Haklısınız. Bakanlık sitesindeki bilgiler yanlış. Düzelttim. Teşekkür ederim hatırlattığınız için.
SilHocam eline sağlık, yazıda bilgili adamın kendinden emin duruşu hala gözlemleniyor.. Bu zamanlar, bu tvdeki elemanlar...bilgisizlik, liyakatsizlik ülkenin üzerine kabus gibi çökmüş.. Bilginin liyakatın önem kazandığı bir ülke dileğiyle.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Umarım dileğiniz çıkar.
Sil1-2 kişi ya da 1-2 kurumdan mucizeler beklememek lazım. Topyekün bir yapısal değişim dönüşüm şart Sn. Hocam.
YanıtlaSilKesinlikle
Siltopyekün değişim için bizimde değişmemiz gerekiyor. ama verilen eğitim sonrası artık gençler zor şartlarda ülkelerinde kalmak değil kaçmak istiyorlar, uzmanlaşmak değil harcamak istiyorlar, yaptıkları işe bakıp bunu ben yaptım çok da güzel oldu demek değil, bunu ben aldım çokda güzel demek istiyorlar, yani bir nevi şikayet ettikleri şeyin bir ürünü oldular. Bakmayın bu gençler işsiz-umutsuz güzellemelerine, ekonomi düzelse bile ekonomik verimde büyük sorunlar yaşayacagız en az 20 yıl. pisa gibi araştırmalar da aynını söylüyor, sorulan sorulardan kaç tane bilmişsinizdir diye soru soruluyor? en fazla "over shoot" yapan gençler bizde, yani yaptığını zannediyor ama hatalı, kişi önce kendisini bilmeli lafını biz etmemişiz gibi bir durum. sürrealist düşüncenin verdiği zarar kısa sürede telafi edilebilir ancak sürrealist düşüncenin hakimiyeti hemen düzeltilemez.
SilHocam 5 ay görev yapıp en çok tanınan hazine müsteşarı olmanız bence yanlışı gördüğünüz an makam mevki demeden ayrılmanız kaynaklı. Koltuktan kendi isteğiyle kalkan az görüldüğü için bizde. Son 3 senedir çok düşündüm bunu, neden hiçbir üst düzey bürokrat sizin gösterdiğiniz duruşu gösteremedi? Ben çok bekledim özellikle TCMB tarafından kimsenin böyle bir tepki göstermemesi üzücü. Sizin iyi niyetinizi, ülke sevginizi okuyucularınız olarak iyi biliyoruz, bir troll öyle dedi diye üzülmediniz umarım saygılar
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Üzüldüm ama bana söylenenlere değil, onlar yalan, dolan, ciddiye alınacak yanı yok ama ülkede medyanın geldiği durum ve tartışma düzeyine üzüldüm.
SilHocam öncelikle ekonominin kahvelerde oturan dayıların anlamadığı bir bilim dalı olarak görülmesini sağlamalıyız, sonrasında bu boş yorumlara sahip insanlar sahnelerden düşecektir.
YanıtlaSilMuhteşem tavrınız sebebiyle teşekkürler, bir nevi iftiraya uğramanıza rağmen bu erdemi göstermeniz gerçekten sıradışı, var olun.
Çok teşekkür ederim.
SilSayın Hocam 36 yaşında bir yurttaş olarak gördüm ki Liyakat çok önemli bir kavram, sizin gibi uzman kişilerin bilgisine bu ülkenin ihtiyacı var, var olun
YanıtlaSilSağ olun
SilSiz batırmadınız ama ülke tek kişinin batırabileceği bir yönetim biçimine kavuştu... Sizin söyleminizle: " yalanla başladıysanız sürekli yalan söylemeye mecbur olursunuz..."
YanıtlaSilMaalesef
SilMahfi Eğilmez , enflasyon da düşmez yazısı kime ait😀Hocam bu tipler bugün var yarın yok. Necati Doğru gibi gerçek gazeteciler ve bizler sizi biliyoruz.
YanıtlaSilfaik öztrak’ın görev süresinden (2001-2009) emin misiniz
YanıtlaSilBen listeyi Hazine ve Maliye Bakanlığı sitesinden aldım ama yanlışmış. Düzelttim, teşekkür ederim.
SilMahfi hocam, sizi anlayan, sizin devlet adamlığı perspektifinizi destekleyen o kadar çok kişi var ki.. Bıkmadan ve usanmadan doğruları söylemeye siz devam edin.. Zaman her zaman sizi (dolayısıyla bilimi) haklı çıkaracaktır, biz biliyoruz.
YanıtlaSilSizin gibi büyüklerimizi gördükçe bir gün bu ülkenin düze çıkacağına inanıyorum
YanıtlaSilSağ olun.
Sil2001 krizine üniversite 3. sınıf öğrencisi olarak ben de ful dolarla girmiştim:) 3 bin dolar. Öğrenci için fena sayılmaz . Mülkiyenin karşısında yeni açılan bankada rakamları görünce hata mı var diye bankaya sorup kampüsün yolunu tutmuştum. Mülkiye kalite:) (Ben mulkiyeli değilim ama:(
YanıtlaSilO dönem Merkez bankası başkanlığında görev aldığınızı söylemesi ayrı, sizin ekonomi hakkında konuşamayacağınızı iddia etmesi ayrı komik. Artık onların adına ben utanmaya başladım. Büyük kanallarda insanlarla dalga geçer gibi nasıl kasıtlı yalanlar söyleniyor yazık
YanıtlaSilBen de gerçekten onların adına utanır oldum.
SilSayın Mahfi Hocam,
YanıtlaSilKarşısındaki kitlenin cehaletini kullandıkları yalanlar yoluyla en büyük silah olarak kullanan bu insanlara karşı doğruları söyleyerek gösterdiğiniz bu dimdik tavrınız, geleceğe bırakılabilecek en asil mirastır.
İyi ki varsınız, iyi ki yazıyorsunuz; saygılarımla.
Çok teşekkür ederim.
Silİnsan yaptıklarının yanında yapmadıklarından da sorumludur Mahfi HOCAM. Siz de Atatürk gibi bütün namüsait şartlarda gücünüzün son damlasına kadar mücadele edecektiniz. Ülkeyi bunların ve onların eline bırakmayacak doğru bildiğiniz yolda en son ocak tütene kadar savaşacaktınız. Öyle pabuç bırakıp gittiğiniz için siz de suçlusunuz. Ne derseniz diyin gayri. En azından onlar sizi atsaydı daha az sorumlu olurdunuz. Samsuna olmasa da medya ya çıkar o tarihteki işbilmez malûm şahısları rezil rüsva ederdiniz. Size saygım sonsuz ama büyük hata etmiş, savaşmadan teslim olmuşsunuz. YAZIK!!! Yani bize yazık.
YanıtlaSilİstifa dünyanın en onurlu eylemlerinden birisidir. Bir başkaldırıdır, bir isyandır. Ama Türk toplumu ne yazık ki bunu anlayamıyor.
SilAnlayamadığı içinde kim vurduya gittik.
SilHoca siz bıraktı gittiniz. Bak adamlar yılmadı mücadele etti. Sonunda Şeyhinin Harnamesindeki yaratık gibi ülkenin üzerinde tepinip duruyorlar.
YanıtlaSilBen bırakıp gitmedim aslında bakın buradayım hala yazıyor, çiziyor ve doğruları söylemeye devam ediyorum.
SilHocam kitaplarınızı, yazılarınızı, yayınlarınızı sürekli takip eden, okuyan, dinleyen, not alan biri olarak ilk defa özellikle yorum yapmak istedim. Artık isyan ediyorum bu ülke ne zaman konuşulması gereken şeyleri konuşacak, bilime ve bilim insanlarımıza ne zaman hak ettiği değeri verecek. Çok üzülüyorum, izinizdeyiz.
YanıtlaSilMaalesef acı bir durum. Umarım bu durumdan çıkmayı ve bilime dönmeyi başarabiliriz.
SilHocam keşke insanlar sizin kadar kaliteli, ülkesini gerçekten seven, dürüst, menfaatsiz olabilse.. saygım sonsuz hocam..teşekkürler..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilMahfi abi hakkınızda söyledikleri de hukuken suç değil mi ? Sizi alakanız olmayan bir görevde gösterip üstünüze bir suç atıp size çamur atıyorlar. Tv'de bu izleyip sizi tanımayan biri size karşı negatif bir önyargıya sahip olabilir. Buna karşı hukuki haklarınızın olduğunu sanıyorum. Herhangi bir şey yapacak mısınız ?
YanıtlaSilEmin olun bu insanlarla uğraşmaya değmez.
SilDoneminizde otoyol yatirimlarini keske engellemeseydiniz enflasyon artar kamu maliyesi bozulur diye...
YanıtlaSilHem daha sonralari iktidara gelecek olan AKP bu otoyol mehfumu uzerinden oy palazlamazdi hem o donem bir gelis bir gidisli yollar yuzunden trafik kazalari olmazdi hem de alt yapi yatirimlari ile ic piyasa kargo ticaret sektoru Turkiyede daha erken gelisirdi hem de issizlik duserdi. Hem de tasimaciliktan kaynaklanan alt yapi eksikliginin de neden oldugu enflasyon daha kontrol altina alinirdi o donem icin
Bence sizin en buyuk hataniz otoyol projelerine serh koymanizdir.
Yapısal reform yapılacak da 15-20 yıl sonra sonuçlarını almaya başlayacağız da!.. Türk insanı bunu bekler mi hocam. Anlık yaşıyoruz biz. Bekleyemeyiz o kadar Kişi başı milli geliri yükseltmek yerine bayramlarda 1000'er olmadı 2000'er TL dağıtırız olur biter. Mazallah yapısal reform yapmaya kalksak ilk seçimde sepetlerler bizi... Gerekirse Ayasofya'yı kapatır tekrar açarız alırız milletin gazını. Aman gözünüzü seveyim reform meform aklını bulandırmayın milletin, ters bu işler bize!... :)
YanıtlaSilSaygılar
Hocam Kılıçdaroğlu nun SGK başkanlığı döneminde kriz çıkarıp(sanki Başbakan) kasten ülkeyi batırdığına inanan güruhun sizin için de böylesi iddialara inanması normal maalesef bu algıyı değiştirmek çok zor bunları gördükçe Fuzuli’nin şu güzel deyişi aklıma geliyor hep “Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil”
YanıtlaSilAslında benimle ilgili iddialara inanan kesim o kadar az sayıdaki inanamazsınız. Yüzde 1 bile değil.
SilAlacağınız olsun hocam. Siz o ünlü gazeteci, siyasetçi, düşünür, müzik adamı, ekonomist, psikolog ve burada yazmayı unuttuğum bir sürü şeye hakim zat-ı muhteremden daha iyi mi bileceksiniz. Adam size MB başkanı diyorsa tabi ki olmuşsunuzdur. Siz HATIRLAMIYORSUNUZDUR. Lütfen bir basın açıklamasıyla hemen özür dileyin ve 2001 krizindeki tüm sorumluluğunuzu üstlenerek anlatın. :) Sevgiler , Saygılar
YanıtlaSilHakan BEYDEMİR
Özür
SilHocam Yılmaz Özdil'in kullandığı bir kavram vardır; varlığı ile onur duyduğumuz diye, siz de bizim için varlığı ile onur duyduğumuz birisiniz. Var olun.
YanıtlaSilsaygılarımı sunuyorum.
Estağfurullah, sağ olun.
SilSayin Hocam,
YanıtlaSilSizinle kisisel bir dertleri de yok, ekonomimiz sahlanista, zaten mukemmel ama mukemmel otesi olmak uzere cok az kaldi demeyen her ekonomisti karalamaya calisiyorlar. Gunes balcikla sivanmaz ne guzel sozdur. Saygilar.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilAttığınız başlık zaten başlı başına karşınızdaki insanların ne kadar 'küçük' ve acınası halde olduklarının özeti olmuş:)
Onların 'küçük' kafalarında ki 'küçük' teoriler ile gerçekler uyuşmayınca, gerçeği eğip büküp 'küçük' kafalarında ki 'küçük' teorilere uydurmaya çalışıyorlar. Ve bu yaptıkları, 'küçük' hayatlarında düşebilecekleri en büyük hata olmuş ve rezil olmuşlar.
Sinekler her zaman vızıldar çünkü onların doğası bu hocam pekte şaşırmamak lazım galiba değil mi? Sarkastik bir başlık ve bilgilendirici bir yazı ile hedefi 12'den vurmuşsunuz tebrikler hocam.
Sizi çok seviyor ve saygı duyuyoruz, eksik olmayın..
Saygılarımla
Bilal Akgün
Teşekkür ederim.
SilHocam, "KÜÇÜK" şeylere takılmayın, değmez. Bürokrasiye sizin ve sizin ayarinizda kişilerin gelmesini ümit etmekten başka bir şey yapamıyoruz maalesef.
YanıtlaSilSağ olun
SilUzaya gitmemize az kaldı biraz çamur alacağım lazım olur oraya buraya atarım belki...
YanıtlaSilBugün Cüneyt Özdemir canlı yayının sonuna doğru sizi anda hocam... Arada hocam spora devam ...
Teşekkürler
Sil"Aldanma cahilin kuru lafına/Kültürsüz insanın külü yalandır"
YanıtlaSilHocam yabancı para zorunlu karşılık oranlarının arttırılmasıyla bu durumun faiz indirimi beklentisini arttırmasıyla ne gibi bir bağı var? Bir yazınızı tavsiye edebilir misiniz ya da çok kısa anlatabilir misiniz?
YanıtlaSilFaizi artırınca kurun yükseleceğini ve rezervlerde erime olacağını biliyorlar o nedenle rezervlerdeki erimeyi baştan kontrol için zorunlu karşılıkları artırıyorlar.
SilÜlkede aklı çalışan üç beş kişi var yetkisi yok gram bilgisi olmayan milyonlar var etkisi çok
YanıtlaSilKoca ülke bileniyor sabah inşallah seçim olur diye iktidar şimdi yaparsak az oy alırız diye erteliyor erteledikçe oyları düşüyor ne zaman seçim olsa bir gün sonradan daha fazla oy alacaklar aldım ucuz bim çekirdeğini şamatayı izliyorum kola alamadım o çok pahalı çekirdekte seçime kadar dayanmayacak :)
YanıtlaSilSoyadınız zaten EĞİLMEZ diyor. Onlara bir de BÜKÜLMEZ gerekiyor. Ama hepsinden önemlisi illa Ahlak, illa AHLAK.
YanıtlaSilSağ olun
SilHocam maalesef asıl sorun size bu iftirayı atan vasıfsızlar değil, bu vasıfsızları ve kötü idarecileri alkışlayan halk, uzun vadede halkın eğitilmeye kısa vadede ise ülkenin adalete ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, sanırım bunlar da yapısal reformlar oluyor :)
YanıtlaSilÇok da fazla alkışlayan yok sanırım.
SilBu yazınızla da özellikle gençler için önemli olan dönemi hatırlatan tespitler ve siyasilerle olan diyaloğa yer verdiniz. Keşke sistemdeki tüm bürokratlar, danışmanlar veya (bilgisi olmadan cahilce) yorum yapanlar sizin gösterdiğiniz hassasiyetlere sahip olsalar...
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilSevgili Mahfi Eğilmez hocam, güvenerek okuduğumuz , referans aldığımız , bilgi dağarcığımıza katkı sağlayan çok değerli görüş ve makaleleriniz için çok teşekkür ediyoruz.
YanıtlaSilBu mesnetsiz düşünce ve görüşleride kınıyorum. Mesele memleket ise , gerisi teferruattır. Sizin katkılarınız ışık olmaya devam edecektir.
Kaleminize sağlık.
Saygı ve sevgilerimle.
Sağ olun
SilHocam biz sizi iyi tanıyoruz. Günümüzde maalesef liyakat ın yerini alan cahil kesimin içi boş ve değersiz sözleri sizleri üzmesin. Çok sevdiğim bildik bir anonim var GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANAMAZ. Her katkınız her sözünüz bizim için değerlidir. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilSn hocam,
YanıtlaSilyazınızın başlığı Roy Lewis'in how i ate my father isimli romanını getirdi aklıma.
Kitap ateşin bulunduğu dönemi eğlenceli ve ilginç bir dille irdeliyor. Okumadıysanız naçizane tavsiye ederim.
Saygılar, selamlar
Sağ olun
SilSatılmış medya organlarında kendileri çalıp kendileri oynasınlar.. Boşverin hocam sıkmayın tatlı canınızı. Çok ciddi sayıda aydın bir kitle sizin ne olduğunuzu çok çok iyi biliyor. Daha biyografinizi okumaktan aciz mahlukatlar hakkınızda konuşma cesaretini nerden buluyor inanılır gibi değil..
YanıtlaSilYukarıda bazı arkadaşlar yazmış ; " Bizim için Değerlisiniz Hocam" diye. Sizin şu blog ile yaptığınızı Türkiye' de yapabilen yok. Bir çok insanın gönlünde bir öğretmen, bir abi, bir dost oldunuz...Gönüllerde taht kurmakla birlikte bilginin evrenselliğini göstediniz bize. İyi ki varsınız.. Sizi her daim okumaya devam edeceğiz, öğretilerinizi topluma mal etmeye uğraşacağız..
Teşekkür ederim.
SilDeğerli Mahfi Hocam, bugünkü ekonomik durumun sorumlusu olarak mecburen 20 yıldan daha geriye gitmek zorunda kalıyorlar. Cem Küçük'ün özür dilemesinin bir anlamı yok. Bilerek ve isteyerek size saldırıyor. Özrünü, görevinizi yanlış söylemesi olarak nitelendiriyor, ama içeriği aynı, aynı özür cümlesi içinde size saldırmaya devam ediyor. Sizin doğruları yazıp, bizleri aydınlatmanızdan rahatsız oluyorlar. Bu nedenle sözcü olarak seçilmiş bu şahıs üzerinden sıra sizi itibarsızlaştırmaya geldi. Tutmaz. Sizi bilen biliyor zaten. Yayıncı kanala gelince, kısa bir süre sonra aynı kişiyi davet etmeleri ya mecburiyetten ya da aynı çizgide olmalarından.
YanıtlaSilBizi aydınlatmaya devam ediniz lütfen. Sizi seviyoruz, sizinle gurur duyuyoruz.
Hepsinin farkındayım, hiç merak etmeyin çok büyük bir çoğunluk da farkında. Sağ olun.
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilBunun gerçekleşmesi için demek ki tam 35 yıldır yapısal reformları anlatmaya çalışıyorum dediniz. Sizin gözünüzden de tekrar gördüm ki popülizm vb. yaklaşımlar ne yazık ki esir almış her yeri.
Ben bu güzel ülkede gördüğünüz bu durumdan dolayı utanıyorum, üzülüyorum, sıkılıyorum. İleriyi düşündükçe ne yazık ki bilimin ,istatistiğin, matematiğin, ekonominin ne denli arkalara itildiğini gördükçe elimden bir şey gelmiyor...Hedeflerimi başka alanlara çevireli çok oldu ancak siz ve sizin gibi değerli bilgi birikimli kaç insan daha küstü bu 35 yıllık (ve daha öncesi) süreçte kim bilir...
Bu topraklarda, çok fazla iyi usta vardı, Ermeni, Süryani, Yahudi, Hristiyan, Kürt, Zaza... Nevşehir, Kayseri, Aksaray, Konya bölgelerinde eski evlere bakıyorum, o kadar özenli işlenmişler ki, eski şehir merkezlerinde. İnsan, hayvan ve bitkinin uyumla yaşadığı evler dizayn edilmiş 100 yıl kadar önce. Sonra bir anda o estetik yok olmuş, evlerin tamiratlarında hatalar yapıldığını görüyorsunuz, demek ki aynı ustalar tamir etmemiş, aynı insanlar bu evlerde yaşamaya devam etmemiş, daha acısı o güzel ustaların emekleri yeni ustalara geçmemiş, belli ki o ustalar bir günde terki diyar etmiş.
SilGünümüzde de öyle ustalar var ki. Batı dünyasının en büyük bankasının block-chain mimarı Nevşehir doğumlu bir arkadaş. Nevşehir'i bir ondan dinleyin, eminim Nevşehir belediye başkanı o kadar şehir tarihini bilmez. 2yy dan Hristiyan köylerinin pagan Roma askerlerine direnişinden, Roma ve Anadolunun Hristiyanlaşmasını, ardından halkın niye İslam ordu liderleri ile işbirliği yaptığına, İslam ordularının nasıl yerleştirilip Bizansa direniş başladığına, Nevşehir halkı ile müslümanların anlaşmalarına, ordan Anadolunun İslamlaşmasını, kurtuluş savaşında mahalle mahalle subayların asker toplamalarını....
Keza, Kayserili bir arkadaş, o da ustasını Mimar Sinan bellemiş, yahudi asıllı bir arkadaş, Sinan'ın binalara yaptığını yazılım alanında yazılım mimarı olarak esinlenmiş, Sinan'ın köyünden istanbula, ordan israile ve amerikaya, ardından tıpkı sinan'ın büyük sultana hizmete başlaması gibi dünya devine usta yazılım mimarı olarak girişine giden yolunda, sinanın kendi günlüklerini incelemeyi özel ilgi alanı bellemiş.
Anadolu takılı kaldığı Türk islam sentezinde iyi evlatlarını kaybediyor, gücünü batı hegemonyasına teslim ediyor. Anadolu, burnuna zincir takılmış ayı gibi. Gücü ile başkalarına hizmet ediyor. Öyle bir ayı ki, birazcık akıl edip zincirine elini atsa, zinciri tutan sözde efendiyi ayakları altına alıp özgürlüğünü bulacak, ama o zinciri kutsatmışlar ona, zincirini kutsal sanıyor, dokunamıyor. Yapcak bir şey yok, uyarınca ayıcık pençelerini bize sallıyor, salladı da. Biz şanslıydık yaşadık. Anadolu artık kendisi bilir ne yapcağına, ister diğer ayıcıklar gibi ölene kadar efendisi için oynayıp ölür, isterse akıllanır özgür olur.
Bizim yapabileceğimiz bir şey değil. Yazık değil mi, ülkenin en güzel insanlarından biri hocamıza iftira atılmış, iftira atan sizin paranız ile o iftirayı atmış, herkes bakıyor boş konuşuyor. O adamın defedilip meslekten men edilmesi, özür dilemeye zorlanması lazım. İşte ayı, ayıcık olursa böyle maskaralar karşısına geçip eğlenir. Ben mesela iftira atan o adamın tüm elektronik iletişim adreslerine hak ettiği lafları, yeryüzündeki tüm mahkemelerin hakaret olarak tescil edeceği sözleri ilettim. Bi-iki hafta epey stresini yaşayacağı bir şey de yaptım, biraz da o uğraşsın.
rQf5IFn3QX#BugwX
Hocam bu kadar ayrıntıya girmenize gerek yoktu,sizi tanımayanlar bu bloga baksın yeterli.sizin ekonomiyi batıracak değil ayağa kaldıracak bilgi birikimine sahip biri olduğunuzu görür..
YanıtlaSilBenim size naçizane sorum:biliyosunuz artık akp&erdoğan sonrası konuşuluyor zira 20yıllık gerileme&dağılma döneminin sonuna geliyoruz yavaş yavaş..bunlardan birşey olmayacağı daha 2012 başındaki evdeki kasalarından para kaçırma olayında feto tarafından suçüstü yakalanmalarından belliydi,tabiki inkar edeceklerdi,ettilerde..
seçim sonrası yeni dönemde sizce türkiye'nin ab ye girme ihtimali nedir?çünkü tek kalıcı ve reformist bir kurtuluşunu ben burda görüyorum ülkenin..yalnız beni düşündüren fransa dışındaki diğer ülkeler chp ve ip ye oranla akp ye daha yakın.onlar türkiyenin herzaman bir göçmen mezarlığı fakir bir ülke kalması için ortadoğu kafalı dinci birinin başta olmasını isterler bu yüzden olası chp&ip iktidarında ab üyeliği için bazı tavizler verilmesi gerekecek,sizce bukadarı göze alınmalı mı?yoksa ab siz bir türkiye nin gelişmesi için atatürkün bize gösterdiği yolda düştügümüz yerden kalkıp yola devam mı etmeliyiz?
Teşekkürler.
SilAB üyeliği için taviz vermemiz gerektiğine ben çok inanmıyorum.
Selam hocam,
YanıtlaSilAskeri bürokrasinin alt kademelerinde görev aldığımda bahsettiğiniz bozuklukları görmeye başlamıştım. Malulen emekliye ayrılınca önce özel, sonra yurtdışında iş imkanı buldum. Şimdi büyük uluslararası bir bankada 3bin kadar personel dolaylı olarak bana bağlı. Ordumuzda kalabilseydim, şimdi 3-4 tümen, kabaca 40bin asker bana bağlı olurmuş. İyi - kötü bazı şeyleri tecrübemizle, yaşadıklarımızla görüyoruz.
Bu işin benim gördüğüm üzücü tarafı sizin vergileriniz ve burada o insanları eleştiren yorumcuların servetleri, paraları ile bu iftiraları atanlar besleniyor. Şikayet edenlerin parası ile beslenen şikayet edilenler...
İnsanımız bu zinciri kırmayı bilmiyor, bilmediği için çok gevezelik yapıyor, çok konuşuyor, boş konuşuyor. Enerjisi boşa giderken, şikayet ettiklerini sırtında yük olarak taşıyor. Türk insanı parasına, insanına, sistemine sahip çıkmayı bilmiyor. Üstünde yaşayanları bilemem ama bu ülkenin arsası sizin bile 70 yıllık tecrübeniz ile öğrendiğinizden bile daha değerli. Sizin bile derken, abartı yapmadan yazıyorum. O kadar değerli ki, arsanın geleceğini arsa üzerinde yaşayan Türklere bırakmıyorlar. Benim gibi düşünen insanlara göre, şu anda ülkedeki herkes kiracıdır, kendileri farkında değillerdir, belki bir gün topraklarına sahip çıkarlar.
Kanıksamışlığı da sevmiyorum, TV de biri bunu demiş demek kanıksamaktır. Bu kişi niye, ne hakla ordadır? Orada bulunması sorundur. İnsanlar hala boş konuşan cahilin tekinin niye boş konuştuğunu tartışıyorlar, olması gereken birleşip tepki ile onu kovdurmaktır.
İnsanımız yukarda eleştirdiğinin kendi yaptığının sonucu olduğunun farkında da değil. Türkiye kendi kuyruğunu yiyen yılan gibi.
V#;e/4{4HU.Budj2
Haklısınız, keşke olmasanız.
SilSelamlar. Size bir soru sormak istiyorum. Muhtemelen düşüncelerinizi yazacaksınız. Para nasıl değerlenir? Bu ne kadar sürede olur? Süreç nasıl ilerler?
YanıtlaSilÜlke itibar kazandıkça, yönetime güven duyuldukça para değerlenir, tersi oldukça değer kaybeder.
SilHocam elinize sağlık güzel anlattınız.
YanıtlaSilSağ olun.
SilSayın hocam, enflasyon-faiz-kur arasındaki etkileşim ele alınıyorken bu ilişkide üretimi nereye yerleştirmeliyiz.
YanıtlaSilÜretim burada yok. Burası işin finansman yönü. Üretim reel tarafta yer alır.
SilYalan söylemek ve yalanı da sürekli olarak söylemek ülkeyi yöneten egemenlerin ve şurekasının bir taktiğidir. Sadece sizle ilgili değil birçok konuda yalan söylüyorlar - bkz. Kabataş Yalanı-
YanıtlaSilYalan kitleleri - özellikle ezilen-konsolide etmenin ve onların öfkelerini istenilen yere kanalize etmenin bir aracı.faşist iktidarlar her yerde aynıdır.
80 milyonluk ülkeyi tek bir adam batırabiliyorsa, batsın bu ülke!!!
YanıtlaSilBu ülke öyle bir ülkedir ki, Avrupa dışardan bizim siyasiler içerden yıkmaya çalışıyor, ülke yıkılmadı.
Hocam brezilya dan mb başkanı transfer etsek kötü gidişe son verebilirmiyiz.fistikçi şahaptan bu iş olmayacak gibi,bizim indirdiğimiz gün adamlar arttırdılar enflasyonla mücadele misyonuyla..ekimde de arttırabileceklerinin sinyalini verdiler.
YanıtlaSilAllah muhafaza biz ekimde de indirirsek bu iş komisyoncu deposu basmakla hallolmayacak,market tedarikçiyi tedarikçi toptancıyı toptancı çiftçiyi,çiftçi vatandaşı sonra hepsi beraber vatandaşı..durumundan devam edeceğiz galiba ne dersiniz?
Brezilya'nın da işleri iyi gitmiyor.
SilAhlaklı ya iftira atarsan karşılığında kısa ve net bunun yalan olduğunu açıklar ve konu kapanır ahlaklı insan için.
YanıtlaSilAncak ahlaksız iftira atarsan yıllarca kendine iftira atıldığını ve bunu sürekli kendisine yapıldığını tüm medyada ekleyerek üzerine yalan katarak olmadıklarıda reklam eder.
Kalite farkı ahlaklı olmak ancak bu halkın çoğunluğu ne kadar ahlaklı orasıda takdirlerinize diyelim.
Sürekli yalan söyleyen insanlar istemsiz şekilde ağzından yalanı bırakmazlar bunlar yalancıdır sürekli ve düzenli iftiracı.
Eğer yanlışlıkla olsa idi hemen hatasını düzeltir ismi yanlış söyledim diye özrünü ortaya koyardı. Çünkü doğru söyleyen insan bilmediği konuda yalan uydurmaz araştırır sonra net konuşur. Yalana alışmış şahıs ise günlük 3 öğün yemek gibi söylediği yalanın artık kendisinde farkında olmamaya başlar.
Çok da ciddiye almamakta yarar var. Zaman kaybı.
SilKeske Ekodiyalog yeniden baslasa ve insanlar bilgilense.
YanıtlaSilKişilerin geçmişini, kariyerini bilmeden suçlanması doğru değil. " "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz."
YanıtlaSilUğur Mumcu
Fakat Mahfi bey, her ne kadar gazeteci kılıklı bir trol size sataşmış olsa da, o programda sizin uyarılarınızı dile getiren ilk kişi, avukat Ersan Şen'di. Olaya bir de bu yönden bakmanızı öneririm.
YanıtlaSilErsan bey de en az sizin kadar "yapısal reformlar"ı savunan, canla başla mücadele eden bir aydın. Ekonomiyi düzeltmek için neler yapılması gerektiği konusunda sizi referans gösteriyor. O geceki programın konusu ekonomiydi ama programa hiç ekonomist çağırmamışlardı dikkat ederseniz!
Hukukçu + İktisatçı = Umutlu Türkiye
Evet biliyorum, Ersan Bey doğruları söylüyor. Aslında konu ekonomist çağırmak da değil. Herkes her konuyu tartışabilir ama biraz araştırma yapması lazım. Konu tartışılırken google a benim adımı yazsalar benim kriz çıkarmak bir yana ülkenin krize girmemesi için çabaladığımı ve yapısal reformları yapmaya siyasetçileri ikna edemediğim için istifa ettiğimi göreceklerdi.
SilLight günlük kitabını yeni bitirdim. Çok güzel bir kitap. Tartışma programları zaten aldı başını gidiyor. Sizinle polemik yapıp gündem olmaya çalışıyorlar.
YanıtlaSilBeğendiğinize çok sevindim. Evet böyle şeyler oluyor ama aldırmayın. Adama yanlışını söylüyorsun, özür diliyor gibi yapıp iki laf daha sokuşturuyor ama o iki laf öncekilerden de daha büyük yalan. Ne yapalım sürekli bu yalanları düzeltmeye uğraşsak adamlar mutlu olacak çünkü çok izleyicim olduğu için gündeme gelmiş olacaklar dediğiniz gibi.
SilDevletim için mücadele ettim doğru bildiğimi söyledim , bu hükümet popülist söylemlerden uzaklaşamadı , diyorsunuz , sizin bilginize emeğinize vatan sevinize değer vermeyen hükümete zarar gelmesin diye tv'lere çıkmadım diyorsunuz?
YanıtlaSilEvet çünkü aldığım davetler görüşlerimi anlatmaktan çok hükümeti eleştirmem için yapılmıştı. Oysa ben kişilerle, partilerle uğraşmam. Benim derdim sistemle uğraşmaktır. Yapısal reformları anlatmam istenseydi hiç tereddütsüz çıkar, anlatırdım.
SilYeni nesil tek parti hükümetiyle koalisyon arasındaki farkı da henüz gözlemleyemedi. Koalisyonlardan bıkmıştık gerçekten. Ama onun bile bir hikmeti varmış... Acı da olsa öğrendik.
YanıtlaSilDaha doğrusu tek adam yönetiminden daha kötüsü yoktur.
SilYazinizi gecikmelide olsa okuma imkani buldum. Ben cumhurbaskani olsam bizzat sizi arayarak bana destek olmanizi isterdim. Bilmiyorum ne derece dogru ama bu bir icsel davranista olabilir.
YanıtlaSilGörüşlerimiz ve yaklaşımlarımız o kadar farklı ki bu dediğiniz mümkün olamaz.
SilHocam, duruşunuzu takdir ediyorum. Bir gün devlette önemli bir görev almanızı ve başarınız ile tarihe geçmenizi çok inanın istiyorum. Şu anda o koltuklarda oturanların/oturtulanların da bir gün hakettiği deliğe girmesi dileğiyle...
YanıtlaSilBen devlette önemli görevler aldım zaten.
Sil1997 yılı sonunda Hazine Müsteşarıyken yapısal reformları zamanın hükümetine yaptıramadığım ve yaptıramayacağımı anladığım için istifa ettim.
Tv kanalından canlı yayında böyle bir iftira atan kişiye karşı dava açıp kanırta kanırta özür diletin. Tükürdüğünü yalatın.
YanıtlaSilHocam; Yapısal reformları gerçekleştirmeden ekonominin toparlanamayacağı inancınızı özellikle siyasilere vurgulayarak anlatmaya çalışmışsınız. Şu anda ülkemizin yapısal reformlara ihtiyacı olduğu açık. Buna karşın iktidar ülkemizin yapısal reform ihtiyaclarını gündeme getirmiyor. Malum, ekonomimizdeki bozulmaların düzeltilmesi iki kişiye ihale edilmiş olup, onlar da maliye ve para poltikalarını kullanarak ekonominin düzetileceği konusunda iyimserlikler sergiliyorlar. İzninizle iki sorum olacak:
YanıtlaSil1-Yapısal reformlar yapılmadan sadeca para ve mali politika araçları ile ekonomide istikrarlı olacak şekilde dengeler kurulabilir mi?
2- Bu sorum biraz özel olacak ama aklıma takıldığı için sormadan edemedim. Yurt dışında eğitim görüp, bulunduğu ülkenin şartlarında çalışarak tecrübe kazanmış olanların ekonomimiz ile ilgili üst yönetici kadrolarına atanmalarını, başarılı olabilmeleri bakımından uygun buluyor musunuz?