Türkiye’nin Sorunlar Envanteri
“Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkânını vermiyor” Ahmet Hamdi Tanpınar
Sorunlar Envanteri
Çıkarmak
Bugüne kadar hep yapısal
reformları anlatmaya çalıştım. Bu sefer hedef olarak kabul ettiğimiz muasır
medeniyetler (çağdaş uygarlıklar) düzeyine çıkmayı engelleyen sorunlarımızın
neler olduğunu ortaya koymayı deneyeceğim. Bunlar aynı zamanda çağdaş dünyanın
bize baktığında risk olarak nitelediği sorunlar.
Bizim en ciddi sorunlarımızdan
birisi çoğunu kendi başımıza yarattığımız sorunları, sorun olarak görmemek ya
da onları birer sorun olarak kabul etmemek. Öyle olunca da sorunları azaltma ve
çözme çabası içine girmiyoruz. Bırakın mevcutları çözmeyi her gün bu envantere
yeni sorunlar ekliyoruz. Sonuçta sorun sayısı sürekli artıyor.
Sorunları çözmek için önce
başlıca sorunların neler olduğunu yazalım. Bu liste tam bir liste değil, buna
eklemeler yapılabilir kuşkusuz.
Hukuk
“Hukukun bittiği yerde
diktatörlük başlar” John Locke
Hukukun herkese eşit ve tarafsız
biçimde uygulanmayışı (hukukun üstünlüğünün bulunmayışı)
Yasaların, yasaları yapanlara ve
uygulayanlara uygulanmaması
Kadınlara ve çocuklara karşı
şiddet ve tacizin gerektiği biçimde kovuşturmaya ve cezalandırmaya konu
olmaması (İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla bu konudaki kötü yaklaşım
cesaretlendirilmiş oldu.)
Hayvan haklarının yeterince
korunmaması
İktidarın görüşleri aleyhine
verilmiş, AİHM kararları dâhil, yargı kararlarının uygulanmaması
Yargının muhalefet için caydırmak
ve sindirmek için bir araç olarak kullanılması
Yargıdaki atamalarda siyasetin en
üst düzeyde rol oynaması
Bütün bu uygulamaların bir sonucu
olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada bulunduğu
Hukukun Üstünlüğü Endeksinde toplam 128
ülke arasında 107’nci sırada yer alıyor (https://worldjusticeproject.org/our-work/research-and-data/wjp-rule-law-index-2020)
Siyasal Konular ve Dış Politika
“Devlet yönetiminde üç büyük
tehlike vardır: Yasamanın yürütme gücünü eline geçirmesi ya da tam tersi, yasa
koyucuların kendi koydukları kurallara uymaması, yasa koyucuların kuralları
kendi durumlarına göre yapması.” John Locke
Demokrasi eksikliği
Güçler ayrımının olmayışı
Laiklik ilkesinin zedelenmesi
Siyasal partiler yasasının lider
sultasını özendirici yapıda olması
Yüksek Seçim Kurulunun tümüyle
bağımsız olmaması
Merkezi yönetimle yerel
yönetimler arasındaki ilişkilerin siyasal içeriğe dayalı olarak kurulması
Bütün komşularla sorunlu olunması
Bizimle yakın ilgili olan üç
büyük güçle, ABD, AB ve Rusya ile sorunlu ilişkilerin düzene sokulamaması
Avrupa Birliği ile tam üyelik
müzakerelerinin yürtülememesi
Bütün bunların bir sonucu olarak
Türkiye, en iyinin ilk sırada bulunduğu Siyasal
İstikrar Endeksinde 194 ülke arasında 174’üncü sırada yer alıyor
(https://www.theglobaleconomy.com/rankings/wb_political_stability/)
Eğitim
“Osmanlıyı bilim yolundan
ayrılması, aydınlanmaya sırt çevirmesi batırdı. Bilimden ayrılanı kurt kapar.”
Eğitimde sorgulayıcı, araştırıcı
ve analitik bir yönteme dayanmak yerine ezbere dayalı yöntemlerin tercih
edilmesi
Okullarda bilimin gerektirdiği
eğitimin dinsel inanç süzgecinden geçirilerek biçimlendirilmesi, bilim ile din
arasındaki konuların dinsel inanca göre kitaplara konulması veya konulmaması
YÖK’ün demokratik ve özgür
üniversite yapısını önleyici tutumu
Üniversitelerin kendi
rektörlerini, fakültelerin kendi dekanlarını seçme hakkından yoksun bırakılması
Gereksiz üniversite ve bölümlerin
varlığı ve bazı bölümlere ihtiyaçtan çok fazla öğrenci alınması
Bunların sonucu olarak Türkiye,
en iyinin ilk sırada yer aldığı OECD ülkeleri öğrencilerine uygulanan PISA testi sonuçlarına göre yeri 37
OECD ülkesi arasında 31’inci sıradır. OECD ortalama puanları ve Türkiye puanları
(ikinci sayılar) şöyledir: Okuma: 487 / 466, Matematik: 489 / 454, bilim: 498 /
468.
(https://www.oecd.org/pisa/Combined_Executive_Summaries_PISA_2018.pdf)
Kamu Hizmeti
Görevlileri
“Millete efendilik yoktur; hizmet etme vardır.” Mustafa Kemal
Atatürk
“Kamu hizmetinde olmayı amaç
edindiyseniz kamuya hizmet edin kendinize değil.” Jack Abramoff
Kamu hizmetinde görev alanların atanma
ve yükselmelerinde liyakatin değil taraftarlığın esas alınması
Kamu görevlilerinin yaptıkları
işte yetki kullanamamaları
Bunların sonucu olarak Türkiye,
en iyinin ilk sırada yer aldığı Kamu
Görevi Etkinliği Endeksinde 38 ülke arasında 32’nci sırada yer alıyor
Ekonomi/Maliye
“Magna Carta'dan beri (1215)
demokrasinin olmazsa olmaz (sine qua non) koşulu; hükümetin halktan topladığı
vergileri nerelere harcadığının hesabını kuruş kuruş vermesidir. Bu hesabın
verilmediği yerde demokrasi yok demektir.”
Enflasyonun yüksekliği
İşsizliğin yüksekliği ve sistemin
yeni iş yaratmadaki yetersizliği
Dış Borçların yüksekliği
Hesapsız verilmiş Hazine
garantileri
Faizlerin yüksekliği
TL’nin dış değer kayıplarının
sürekliliği ve yüksekliği
Cari açık ve/veya bütçe açığı
vermeksizin büyüyeme sorunu
Merkez Bankası’nın swap hariç net
rezervlerinin eksi olması
Bütçe açığının vergi affı, imar
affı gibi tek seferlik önlemlerle kapatılması ve bunların ahlaki bozulmaya yol
açması
Vergi sisteminin dolaylı
vergilere dayanması ve bunun yarattığı adaletsizlik
Katma değer yaratma sorunu
Teşvik sisteminin ürün teşviki
yerine kent veya sektör teşvikine yönelmesi sonucu teşvik olmaktan çıkması
Planlama eksikliği
Tarım kesiminin giderek ihmal
edilmesi, köyden kente göçlerin bu nedenle artması ve tarımsal üretimin
gerilemesi
Faiz konusundaki takıntıların da
etkisiyle uygulanan yanlış para ve maliye politikaları
Bunların sonucu olarak Türkiye,
en iyinin ilk sırada yer aldığı Ekonomik
Özgürlük Endeksinde 169 ülke arasında 76’ncı sırada yer alıyor (https://www.heritage.org/index/country/turkey/)
Yolsuzluklar
“Minareyi çalan kılıfını hazırlar”
Türk Atasözü
Siyasal iktidara yakın kişilerin
yaptığı öne sürülen yolsuzlukların soruşturulmaması
Kamu harcamalarında şeffaflık ve hesap
verilebilirlik eksikliği
Denetim eksikliği
Yargı denetiminin işletilememesi
Bunların sonucu olarak Türkiye,
en iyinin ilk sırada yer aldığı Yolsuzluk
Algı Endeksinde 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer alıyor (https://www.seffaflik.org/cpi2020/)
Kurumsal Eksikler
ve Yanlışlar
“Hükümetlerin getirdiği çözümler genellikle
sorunun kendisi kadar kötü olur.” Milton Friedman
Merkez Bankasının bağımsızlığının
sıklıkla zedelenmesi
Düzenleyici ve Denetleyici
Kurumların bağımsızlığının tümüyle tartışmalı hale gelmiş olması (RTÜK örneği)
TÜİK’e yönelik siyasal
yaklaşımların bir sonucu olarak yayınlanan istatistiklere duyulan güvenin yok
olması
Vergi denetiminin siyasal
iktidarın yönlendirmesinden bağımsız hale getirilememiş olması
Bunların sonucu olarak Türkiye,
en iyinin ilk sırada yer aldığı Yönetişim
Etkinlik Endeksinde Yolsuzluk Algı Endeksinde 180 ülke arasında 57’nci
sırada yer alıyor (https://solability.com/the-global-sustainable-competitiveness-index/the-index/governance-capital)
Medya
“Basın özgürlüğünden doğan
sorunların giderilme yolu yine basın özgürlüğüdür.” Mustafa Kemal Atatürk
Medya patronlarının medya dışında
işlerle uğraşmaları ve bunun sonucu olarak siyasal iktidarın etkisi ve
yönlendirmesi altında bulunmaları
Basın özgürlüğünün en düşük düzeyde
olması
Siyasal iktidara eleştiri
yönetenlerin çeşitli yollarla baskı altına alınması veya gözdağı verilmesi
Bunların sonucu olarak Türkiye,
en iyinin ilk sırada yer aldığı Dünya
Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 153’üncü sırada bulunuyor (https://rsf.org/en/ranking/2021)
Çevre
“Dünya insanların ihtiyacını
karşılayacak şeyleri verir ama insanların hırsını gideremez.” Mahatma Gandhi
Çevreye saygısız yapılaşma
Rant uğruna ormanları yok eden,
denizleri, gölleri, nehirleri kirleten projelerin yaşama geçirilmesi
Tarım alanlarının giderek
küçülmesi, hayvancılığın gerilemesi
Paris İklim Antlaşmasının imzalandığı halde onaylanmaması
Bunların sonucu olarak Türkiye,
en iyinin ilk sırada yer aldığı Çevre
Performans Endeksinde 180 ülke arasında 99’uncu sırada bulunuyor
(https://epi.yale.edu/epi-results/2020/country/tur)
Çözüm Yolu
“Yaşam sorun çözmek demektir.” Karl
R. Popper
Bu sorunları ortadan
kaldıramadığımız hatta tam tersine üzerlerine sürekli yenilerini eklediğimiz
için Venezuela ve Arjantin’le birlikte dünyanın en riskli ülkeleri arasında yer
alıyoruz.
Çağdaş uygarlıklar düzeyini
yakalamayı hedefleyen bir yapı değişikliği anlamında yapısal reform yapmak
istiyorsak burada ele aldığım sorunları teker teker ortadan kaldırmamız
gerekiyor. Bu işe hukukun üstünlüğünü sağlayarak başlarsak attığımız her
adımdan sonra Türkiye’nin risk priminin biraz daha düştüğünü görebiliriz. Hiç kuşkusuz
asıl konu risk primini düşürmekten öte çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak ve
halkına bunu verebilmektir. Risk priminin düşmesi çağdaş uygarlık düzeyine
ilerlemenin bir yan ürünü olarak karşımıza çıkacaktır.
Her biri deve dişi gibi sorunlar ve hepsi de gerçek
YanıtlaSilHepsi doğru ve bilinen şeyler de kim uygulayacak?
SilHocam muhteşem bir yazı olmuş.Her hükümetin veya siyasilerin bu yazıyı alıp yol haritasi olarak kullanmaları gerekir.Sanırım bizim gibi ulkeler için ,5-10 yıl geçerliliğini sürdürür.
SilSizler gibi örneğin merkez bankasi bürokratları (Durmuş Yilmaz, Sureyya Serdengeçti) gibi kişilerin bir araya gelip ekonominin direksiyonuna geçmeleri gerekir.
Yapısal reformlar rehberi gibi bir yazı olmuş hocam. Elinize sağlık.
YanıtlaSilSağ olun
SilFaruk Han :
SilÖzellike son 30 yılda hızlanan kentlilik oranının kültürel bir entegrasyonla beraber ilerlememesi sebebiyle oluşan toplum katmanları arasındaki kopukluk ve bunun neticesinde sayısal olarak artan ( ve toplumların çimentosu olan ) orta sınıfta yaşanan değerler erozyonu.
ihale kanunu
YanıtlaSilPek çok kanun var aynı şekilde, onları hukukun üstünlüğü altında toparlıyoruz.
SilÜlkede ki okumuş cahil sayısı en büyük temel nedendir bu yapı taşları değişebilir eğer insan zihniyeti değişirse ve ayrıca iltimas da bir sorun çeşiti bence
YanıtlaSilYanlış veya hatalı eğitimden kaynaklı
SilYanlış veya hatalı eğitim eğitimsizlikten daha fazla riskli olmaktadır
SilKötülerin çok, iyilerin az olması..!!!!
YanıtlaSilHayır..
SilSayıca az olan kötülerin, sayıları çok daha fazla olan iyilere oranla; çok fazla seslerinin çıkması, daha etkin, daha güçlü ve daha pervasız olmaları..Kaybedecek çok şeyleri olanların, bunları her ne pahasına olursa olsun ve her yolu deneyerek korumak için, hiç kimseyi dinlemeyip, gerektiğinde çok acımasız ve ahlaksız olabilmeleri..
Sorun burda..
Evet , sizinki daha açıklayıcı olmuş 👏
SilHocam 21 yaşında, İktisat ve aynı zamanda Siyaset Bilimi öğrencisiyim. Yazılarınızdan aldığım verim çok yüksek, emeğinizin hakkı ödenmez öncelikle bunun için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız.
YanıtlaSilTüm bunlara ek olarak kayıt dışı göçmen konusunun, önümüzdeki yıllarda ülkenin en büyük problemi haline geleceğini düşünüyorum. Maalesef neresinden tutsak elimizde kalıyor. İşin kötüsü artık toplumun bu durumu hak ettiğini de düşünmeye başladım. Biz insanca yaşamayı savunurken, ölümü değil yaşamı yüceltirken onlar bize düşmanca yaklaşıyorlar. En küçük olayda, yalnızca fikrimizi belirttiğimiz için terörist damgası yiyoruz. Market fiyatlarından hukukun durumuna kadar her şey ayan beyan meydanda ama çoğunluk hala kör ve sağır taklidi yapmakta ısrarcı. Söylemek istediğim daha çok şey var da artık anlamı yok
Doğru hocam hepsi doğru da anlamazlar anlamazlar pek umudum yok hep diyoruz ama işte yok anlamıyorlar.
YanıtlaSilHocam gelişemeyecek olan ülkeler indeksinde kaçıncıyız?
YanıtlaSilToplumun yozlaşması ve yaşanan ahlaki çöküntü. Yukarıda saydığınız durumlar ülkenin bir kısmı tarafından sorun değil, çeşitli kazançlar elde edebilmek için bir fırsat olarak görülüyor ne yazık ki. Aslında yozalaşma ve ahlaki çöküntü belirttiğiniz sebeplerin sonucu fakat aynı zamanda gelecekte de saydığınız durumların devam etmesinin sebebi olacak. Kötü bir paradoksun içinde sıkıştık kaldık.
YanıtlaSilSorunların envanter olabilmesi sorunu.
YanıtlaSilAnayasanın ilk dört maddesine; hukuka uymak ve hukukun üstünlüğü ilkesine saygı göstermek ve eğitim de çağdaş eğitimden uzaklaşmamak ilkeleri getirilmeli ve bunlara karşı eylem ve söylemler idam edilmeli.
YanıtlaSilBizim sorunumuz kafa yapımızda. Bunu değiştirmeden atılacak her eylem geçici olur.
İşin iyi tarafı sorunlar o kadar çok ve birbiriyle bağlantılı ki bir alanda örneğin eğitim veya hukukun üstünlüğü konusunda başlatılacak gayretler hemen hemen diğer alanların tümünde de olumlu yansımalarını gösterebilir.
YanıtlaSilKesinlikle
SilEksiksiz olarak LAİKLİK uygulanmadıkça çok zorluklar devam edecek.Zorunlu TRT kesintileri kaldırılmalı ki haber alma özgürlüğü olsun.Diyanet Tarafsız olmadıkça LAIKLİK tehlikede.Ordu Okul Cami ve Yargı asla siyasetçe yönetilmemeli....Kurtuluş ATATÜRK ' çü çağdaş bilimsel karma tam gün parasız eğitimle yetişen nesillere olacak.Sağolunuz iyi ki varsınız..
YanıtlaSilBunu nasıl olduysa atlamışım hemen ekledim.
SilAhlâksızlığın "iyi ahlâk", cehaletin "ilim", kurnazlığın "feraset", kendi ülkesini yağmalamanın, kendi vatandaşlarının malına-mülküne çökmenin "ganimet" olarak kabul edildiği, vatan-millet kavramının "ümmet" ile yer değiştirdiği, kendisinden olmayanı insan kabul etmeyen, onları düşman olarak gören ve gösteren, her türlü zulmü uygulamayı da kendisine "hak" gören siyasal islâm, bütün bu sorunların biricik temelidir.
YanıtlaSilÜlkenin bugünkü durumu, 1950'den itibaren laikliğin adım adım yok edilmesi ve dinin siyasetin tam göbeğine monte edilmesinin ulaştığı son noktadır. Laiklik hakkıyla uygulanıp tüm inançlar siyasetin-devlet yönetiminin dışına atılmadıkça bu ülkenin başı dertten kurtulmaz...
İlk paragraf için Ümmet kelimesini "rant" ile Siyasal islam kelimesinin yerine "insanlarımız"
Silikinci Paragraf için Laiklik kavramının tam anlamını anlayamadığımız ve anlatamadığımız, hiç bir zaman olması gereken dozda uygulayamadığımız için yazılsaydı , akıl defterime kalemimle direk yazardım.
Son dönemde yaşadığımız sorunlarda ülkeye çok büyük bir risk yarattığına inandığım ve demokratik bir cumhuriyette mutlaka olması gereken iki husus var; biri hesap verebilirliğin işlememesi, diğeri yönetimde açıklığın olmaması. Yapılan işler toplumdan gizleniyor ve kapı arkasından topluma rağmen iş çevriliyor.
YanıtlaSilToplumca birşeye körü körüne bağlanma sorununu da aşmalıyız bir siyasi partinin bu kadar yıl iktidarda kalması bence yanlış. Bu kadar uzun süre iktidarda kalmalarından dolayı bizler yaptıkları yanlış sayısı artık göz ardı edilemeyecek kadar arttığında farkına varıyoruz oysa belirli seçim yıllarında değişecek olsa halk tarafından doğru ve yanlışlar daha fark edilir şekilde olur. Kötünün iyisi değip yapılanlara da göz yummak yapılan yanlışları yapanlardan bizi de farksız kılar. Halkın düşünce yapısının da değişmeyeceği veya değiştiremeyeceğimiz için bu sözler nafile..
YanıtlaSilHocam elinize sağlık.Tüm vücudunuza sağlık.Nadir de olsa sizin gibi değerlerimiz var ve bunlar ülkeye katkı yapmak için elinden geleni yapıyor. Ancak umutlar tükeniyor. Saygılar,sevgiler minnetler sayın hocam.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilSeçim yolu ile seçilmiş hükümetin yıkılmaya çalışılması, dış güçlerin sürekli müdahalesi, aile yapımıza suikast edilmesi ve cinsiyetsiz nesil projesi, döviz lobisi, faiz lobisi, fetö/pkk/sedat peker gibi terör yapılanmaları. Bunların hiçbirini yukarıdaki listede göremedim sayın hocam.
YanıtlaSilMahfi Bey’in tespitleri yerine getirilirse yazdıklarınızın hiç birisi zaten olmaz.
SilSayın Adsız 11:03,
SilDaha az A-Haber, daha çok kitap okumanızı tavsiye etmekten başka çare yok. İnşallah ironi yapmışsınızdır ve ben sizi anlayamamışımdır.
İronidir o. Gerçek olsa o kafanın içindeki beyin çoktan vücudu terk etmeliydi 😉
SilDoğrusu ben bu alanlarda bizden daha kötü durumda olanların var olmasına şaşırdım desem yalan olmaz.
YanıtlaSilHocam daha önceki yazılarınızda eski Türkiye'nin daha iyi durumda olduğundan bahsediyordunuz. Peki bu sıralamalarda eski Türkiye yani 2002 öncesi Türkiye'nin durumu nasıldı bu sıralamaların neresindeydik
YanıtlaSilBu anketlerin çoğu o kadar eskiye gitmiyor.
SilFarkındayım hocam fakat sizin tahmininizi merak ettim. Eski Türkiye sıralamalarda bu kadar altlarda olur muydu
SilBu konuda PISA'nin yetiskin bireylere yaptigi testlerin sonucuna bakilabilir. 2002 öncesi PISA sonucu olmayabilir; ama yanlis bilmiyorsam PISA sadece egitim yasina test yapmiyor. 2002 öncesi egitim almis bireylerin gösterdigi performansa bakilabilir. Yanlis hatirlamiyorsam ögrencilerin sonuclarindan cok farkli degil.
SilKendi mesleki alanında uzun yıllara dayanan tecrübesi olanların, alanlarına ilişkin sorunların envanterlerini hazırlamalarını özellikle dilerim. Araştırmacı-yazar, bibliyograf olarak kütüphaneleri 45 yıldır kullanıyorum. Kullanıcı olarak dertlerimi içeren kısa bir liste hazırlamıştım. (Sanırım ülkemizde ilk kez yazıldı.). Paylaşırım: https://bulentagaoglu.blogspot.com/2021/06/kullanclara-yonelik-temel-kutuphane.html
YanıtlaSilİdari pozisyonda da bulunmuş bir üniversite öğretim üyesi olarak üniversitelerde yöneticilerin seçimle gelmesini doğru bulmuyorum. Bugünkü atama sistemi de sakıncalı ama bunun yerine yine sakıncalı bir yöntemi önermek doğru değil. ABD'de üniversite rektörleri nasıl atanıyor buna bakılabilir. Düzgün bir mütevelli heyetinin atadığı, rektörün icraatlarının değerlendirildiği bir sistem daha doğru. Seçim popülizmden öteye götürmez üniversiteleri.
YanıtlaSilUğurhan Bey, düzgün mütevelli heyeti bir süre sonra farklı bir yapıya bürünüyor ve yine aynı yere geliyoruz.
Silkanımca işler donup dolaşıp insan kalitesine geliyor. Salt iyi egitim belki analitik dusunceyi hayatımıza sokar ancak ahlaken zayıf birey ,eline gecen her fırsatta sahsi menfaatlerini on plana cıkartarak toplum cikarlarını göz ardı edebilir. Yani kanımca onemli olan insanın aynaya bakabilmesi ve gördugunden memnun olabilmesi meselesidir. Gel gör ki ulkemizde " konu ekonomiyse gerisi teferruattır" . Yani aksam eve ne göturecegini dusunmek zorunda kalan vatandasa " once durust ol kardeşim "demek havada kalıyor
SilYüreğinize ve ellerinize sağlık sn Eğilmez. gerçekçı ve anlamlı biçimde sorunları ve nedenleri ortaya koymuşsunuz. Anayasa'da yapısal değişikliklerin iktidar ve muhalefet işbirliği ile yapılmasının sakıncalarını somut örnekleriniz ortaya koyuyor.Önümüzdeki yıllarda KURUCU MECLİSE bile gerek duyulabilir. Sizin gibi donanımlı kişilere de ihtiyacı var ülkemizin.. .
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilKürt sorununu da ekleyin hocam.
YanıtlaSilBuradaki sorunların çoğu layıkıyla çözülürse Kürt sorunu önemli ölçüde hafifleyebilir ama ayrıca eklenmesi gerekir haklısınız.
SilHocam bir yazida butun sorunlari ana basliklar halinde ozetlemissiniz. Pek umudum yok ama umarim ilgililer de okur ve bir ucundan geregini yapmaya baslarlar🙏🙏🙏
YanıtlaSilSağ olun.
SilEğitimde, eğitimcilerin de sıkıntılı bir konu olduğunu düşünüyorum. Önce fikirlerimi belirtip sonra tek madde haline indirmeye çalışacağım hocam.
YanıtlaSilYöneticilerden başlayarak, eğitmen sıfatı altındaki kişilerin, modern hayat ve teknolojilerden uzak olduğunu düşünüyorum. Herkesin her şeyi bilmesi gibi bir iddiam yok ancak eğitimle ilgili kurumlarda çalışan tüm eğitmenlerin, sürekli olarak kendini geliştirme çabasında olması gerekiyor. Dünyadaki gelişmeleri takip edemeyen, gençleri "dünya vatandaşı" olarak hazırlayamayan eğitimciler, eğitimin en büyük belalarından birisi. Herkesin en iyi eğitimi alması gerekmiyor; bu durum hem yüksek maliyet doğurur hem de bazı öğrencilerin, ilkokul kademesinde eğitimden uzaklaşmasına neden olur. Ancak; bilgisayar kullanamayan, nasıl para kazanacağı öğretilmemiş, hakkını aramayı bilmeyen, neye ihtiyacı olduğunu bilmeyen ve ihtiyacını talep etmekten aciz kişileri eğitim sisteminden -bence liseden- mezun etmenin çok yanlış bir durum olduğu kanaatindeyim. Bunların ilkokul 4. sınıftan itibaren yavaş yavaş öğretilmeye başlanması gereken şeyler olduğu düşünüyorum. Her kesimden insanımız, dünya vatandaşı tanımının en azından bir ucunda bulunmalıdır.
Eğitimcilere gelecek olursak; onların da yaşam boyu gelişim içinde olmaları gerekiyor. Eğitimin amacı geleceğe hazırlamakken, eğitimin; ideolojilerle, "geçmişimiz böyleydi, çok güzeldi"yle, din ile sınırlandırılması ve hatta öğretmenlerin ve eğitimcilerin dünyadaki; olaylardan, yaşanan durumlardan, dünyanın gelecek planlarından haberdar olmamaları kabul edilebilir değil. Ha, dersek ki okullarımız temel eğitim versin, çocuklar kendini geliştirsin; çocuklara nasıl öğrenecekleri öğretilsin en azından.
Toparlarsak: Bazı eğitimcilerin, aldıkları eğitimle yetinmeleri ve kendini geliştirmeyi bırakarak maaş beklemeye başlamaları. Bunun yanında bakanlık konumunda görevli eğitimcilerin hazırladıkları programların şimdiye ve geleceğe yönelik olmaması ve öğrenmeyi öğretmemesi, diyebilirim.
Tüm öfkemle eklemek istiyorum: bilgisayar kullanmayı öğrenmeyen, kendi kullanacağı programları öğrenmemekte ısrar eden tüm eğitimciler, eğitimcilikten uzaklaştırılmalıdır.
Eğitimcilerin yaşam kalitesi düzelmeden kendine ayırabilecekleri zaman çok yok düşüncesindeyim. Sürekli bir yaşam mücadelesi vermekten öteye geçemiyor zavallılar.
SilHocam yazi icin teşekkürler. Receteyi kısa ve öz biçimde yazmışsınız. Gayet net. Tekrar tesekkurler.
YanıtlaSilSağ olun
SilHerzaman ki gibi neredeyse kusursuz tespitler.İyi ki varsınız.Envanterinizde Tarım-Su-Çevre konusu da yer alabilir mi? Tüm su tüketiminin %70’i tarımsal sulamada kullanılıyor.Tüm sulama sistemi , kapalı-doğal basınçlı sisteme dönüştürülmelidir.Bu yapıldığı takdirde;
YanıtlaSil-) Tarımsal sulama tüketimi yarı yarıya azalır.
-) Barajlardaki rezervler hep yeterli olur, olası kuraklık dönemleri için sigorta görevi yapar.
-) Gübre kullanımı azalır.
-) Üretim maliyetleri azalır.
-) Verimlilik ve kalite artar.
-) Toprağın yapısı iyileşir.
-) Elektrik tüketimi azalır.
-) Elektrik hatlarındaki ve trafolardaki arızalar azalır.
-) Enerji nakil ve trafo yatırımları azalır.vs, vs.
Uğurcan Nazlı
Makina Mühendisi/Narenciye Üreticisi
Kozan/Adana
Önerilerde genel olarak tarım ve çevre var ama bir daha bakacağım eksik olabilir tabii.
SilAslında benim yazımın başlığı yanlış oldu.Çevre konusu diye başlığınız var zaten.Ben bu başlığınızı zenginleştirmek amacıyla çok önemli bir konuda sizin ve takipçilerinizin dikkatini çekmek, bundan sonraki çalışmalarınızda bu konuya önem vermeniz amacındaydım.Sağlıklı-üretken bir yaşam diliyorum.
SilVenezuela Arjantin yine iyi.... Venezuela ve Arjantinde nufus az. Cok uzun yillardir da artmiyor. Dahasi Yuzolcumune oranla nufus yogunlugu bizden kat be kat daha az seyrek nufuslu ulkeler. Venezuelayi bilmem de Arjantin nufusu diger latin amerika ulkeleri gibi mafya vs bulasmamis daha medeni bir gorunum sergiliyor.Yani Bizden cok daha avantajlilar.
YanıtlaSilCevreye gelince Benim bildigim en bakir el degmemis cografi yerler bu iki ulkede. Bakin mesela Brezilya icin bunun tam tersini soylerim. Nufus devasa nufus yogunlugu fazla cevresel zarar da ortada yagmur ormanlarina verdikleri kiymette ortada. Turkiye nufus yogunlugu ve cevresel zararda venezuela ve arjantinle kiyaslanamaz kiyaslansa kiyaslansa Brezilyanin muadili olur.
Oteki verilerde zaten su goturmez bir benzerlik oldugu kuskusuz. Salt nufus ve nufus yogunlugu cevresel etki zarar konusunda bir bakisim.
Mahfi Hocam, Göç ve buna bağlı olarak düzensiz kentleşme sonucunda yeni kasaba soylu ( Tanım İlber Ortaylı'ya aittir.) sınıfın, iktidar açgözlülüğü ,her şeyi çok çabuk tüketmesidir sebeplerden bir tanesi.
YanıtlaSilMidesi aç insanı doyurabilirsiniz ama gözü aç insanı doyurmak nerdeyse imkansızdır. O yüzden Türk toplumunu çok yıpratıcı bir süreç bekliyor.
Hocam, gerçek çözümü yazmamışsınız. "Sorunlar, onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez."
YanıtlaSilAslına bakarsanız bu sorunları yaratanların yalnızca siyasetçiler olduğunu söylememiz çok gerçekçi olmaz. Hepimizin bu sorunların oluşumunda az veya çok katkısı var.
SilEn çok yapılan hatalarımızdan biri de bu. Sorunların gerçek kaynağını tespit edememiz. Özellikle de suçlu olarak hep başkalarını, muhalefeti göstermemiz. Muhalefet dediğimiz aslında kendimiz. Muhalefet işini iyi yapamıyorsa o zaman yapılacak şey muhalefet olmak. Bu da
SilSuriyelileri de eklemeliyiz. Diger gocmenler de keza banglades pakistan vs...Vatandaslik almalari lazim. Turkiye toplumuna tam entegre olmalari siyasal sosyal dini kulturel haklar elde etmeleri.Vatandaslik alarak diger Turk vatandaslari ile esit olmalilar.
YanıtlaSilBu baglamda onumuzdeki secimlerde eger demokrasiden bahsedilecekse sayet adil bir secim icin neredeyse burada 10 yili askindir yasayan suriyeliler de oy kullanmali yonetimde diger turk vatandaslari ile esit soz sahibi olmalilar.
Dahasi gocmenlerin daha fazla egitim imkanindan yararlanmalari gerekiyor toplumun yuzdelik olarak temsiline gore kamuda ozel sektorde cesitlilik manasinda bu insanlar temsil edilmeli memur amir de kamu gorevlisi de ogretmende poliste olmalilar. Bu esitlik ve demokrasi icin sarttir.
Vatandaş olmadıklarını kim söyledi çatır çatır kimlik alıyorlar..
SilYa ustat yazilarinizi okuyoruz cokta guzel yaziyorsunuz ulkemizin yanlislari var ama birazda dis guclerden emperyalist ulkelerden bahsetseniz birazda onlari elestirseniz olmaz mi.Birileri senin hakkini zorla alirken sen susarmisin Allah askina..
YanıtlaSilKim hangi hakkımızı zorla almış? Bizim ses çıkarmadığımız ya da onaylamadığımız bir şeyi kimse yapamaz.
SilSelam Unknown14 Haziran 2021 15:56;
SilSanırım hocamızın bloğunda, yabancı istihbaratın türk siyasetini nasıl dizayn ettiğini en çok, belki de tek yazan benim. Sizlerin oy verdiğiniz siyasilerin nasıl oralara getirildiğinden tutun, ülkenin inandığı dinin nasıl uluslar arası siyaset için manipüle edildiğine, ülke servetinin nasıl yurtdışına bilinçli bir şekilde çıkarılıp, ortadoğuda ülke aleyhine kullanıldığı hakkında yazdığım yorumlar vardır. Neticede ortadoğu pisliklerini Türk insanının maddiyatını kullanarak finanse eden bir sistem var.
Hepsinin başarısının en büyük sebebi Türk halkının vurdumduymazlığı , adam sendeciliği, boşvermişliği, bağnaz cehaletidir. Dikkat edin, son 40 yıldır sözde Türk siyasiler de Türk halkının cehaletine yatırım yaparlar. Fırsat buldukça, umutsuz daha cahil insan gruplarının milyonlar ile ülke içine alırlar, daha kötü siyasi sistemi önerirler. Ülkenin ordusuna darbe yapılır, ordusu dağıtılır, ülkenin koruma kalkanı kozmik odalar kırılır. Yargıçlar ülke insanını uyarır, askerler uyarır. Hepsinde de Türk halkı kendi aleyhine olan seçeneklere onay verir.
16 Nisan 2017 tarihinde baktılar, oylar aleyhte gelişiyor, saat 4ü 10 geçe Türk halkının iradesini hiçe sayan kararı deklare ettiler. Türkler ne yaptı? Sadece sustu. 4:30 da benim gibi yüzlerce kişi sandık görevlerimizden alındık, cep telefonlarımıza el konulup, 4 er gün nezarete atıldık. Polis aracına zorla bindirilip telefon alınana kadar ulaşabildiğim kadar kişiye durumu aktardım, onların da başkalarına ulaşmasını istedim. Türkler güzellik uykusuna devam ettiler.
Türkiye üzerinde olan, üretilen, yaşayan herşeyi ve herkesi boş verdim. Türkiye'nin askeri açıdan boş arsa değeri çok yüksektir. Türk ordusunda çalıştım, ben batı ordusunda benzeri konumda çalışsam, Anadolu arsasında pay sahibi olabilmek için ağzımın suyu akardı. Bir şekilde üstündeki türkleri defetmek için elimden geleni yapardım.
Bakın bu akşam, Türklere biçilen rol olan ucuz asker için pazarlık sonucu açıklanacak. Türkler ucuz asker olmayı kabul etmezse, güneylerinde daha ucuz güçlü bir askeri varlık bulacaklar, mafya+siyasetin içiçe geçtiği Türk diktatörlüğü daha yüksek sesle ilan edilip sermaye çevrelerine net mesaj verilecek, Batı ile ortaklıklarından ayrılmasının net planları yapılmaya başlanacak.
Kimsenin şu aşamada kimseden zorla birşey aldığı yok.
Zorla alım bir sonraki safha. 200 yıl önce herkesin Türkçe anlayabildiği, yarısına yakın nüfusun anadil olarak Türkçe konuştuğu, Türk arsası Balkanlarda, bugün nasıl Türkçe konuşan kalmamış ise, 100 yıl sonra da Konya ovasında Türkçe konuşan kalmaz. 500 yıl önce İstanbul da Türkçe konuşan yok idi, 150 yıl sonra da kalmayabilir.
Daha önce yapılmış birşey, bugün de yapılamayacak bir şey değil. Hayatın, tarihin ilk belirlendiği toplum düzeninden beri değişmeyen kuralı budur. Malına sahip çıkmayanın malını yerler.
wEH@l$xH5Ep^Uyp8
Haklarımızı zorla alan emperyalist güçlerin en başındaki zatla görüşebilmek için göbeğimiz çatladıydı, sonunda sayın cumhurbaşkanımız bugün büyük bir diplomasi başarısı göstererek 40-45 dakika görüştü galiba. Hepsini geri almıştır umarım...
Silher olumsuzluğu dış güçlerine bağlama sorununu atlamışsınız hocam.
SilUnknown, TC dünden bugüne;
SilBulgaristan içlerine ordu yürüten Atatürkten,
Rus Büyükelçiliğine bir gece ansızın gidip telgraf çektiren Atatürkten,
Hatay gibi büyük bir toprağı ülkeye katan Atatürkten;
Mezar kaçıran yöneticilere,
Kokain yürüten yöneticilere,
Mafya'ya toprak veren yöneticilere kadar dış güçler epey iş yapmışlar.
Demek ki dış güçler olmasa! millet Atatürk' ü saygıyla anıp dünyanın saygın milletleri arasına girmek için çok çalışcak.
Sn. Unknown Dış diyerek uzaklaştırmayalım, dahili de ve harici bedbaht lar olarak açıklandığı gibi içerden içerden yürütülür bizim gibi histerik, durumsal reaktif milletlerin operasyonları. Biz millet olarak ekseri oobleck tepkimesi veririz, sert vurursanız karşılığı sert olur, yumuşak yaklaşırsanız ses etmeyiz, akılcı davranamayız. Bizi bizden daha iyi tanıyanlar operasyonlarını buna göre düzenler, yüzyıl belki binyıllık planlar yaparlar. Türklerin sömürgesi hiç olmamıştır, ama medeni olan batıdır mesela. Türkler pek iyi kuyu kazıp, kapalı devre siyaset yapamaz.
SilBirde Ana Ata kucağında edinilmesi gereken Anadolu irfanı, İslam hoşgörüsü elinden yavaş yavaş çalınınca, bedavadan üste atılı kalmış bir din ve sokaktan kazanılan-kaybedilen kültür. Maalesef düşünmeyen, üretmeyen, hep dahasını isteyen ulaşsa da mutlu olamayan bir millet doğurdu.
Sonuç itibari ile Tarih tekerrürden ibaret 3 kere seçilip indirilen gene olmayınca asılan başların olduğu memleketimizde, elinden dini-ahlakı-hoşgörüsü çalınmış milletin karşısına geçip sen yobaz dincisin denildiğinde; sende dinsizsin diyeceği matematiğini okuyabilmek için toplum mühendisi olmaya gerek yok. Vesselam içi dışı birbirine geçmiş.
Genel adıyla kaçakçılık faaliyetleri, suç oranlarının yükselmesi, bir suç örgütü üyesinin( kendi deyimiyle ) açıklamaları, ülkede yaşayanların gelecek umudunun bile bulunmaması, yöneticilerin sorumluluğu kabul etmemesi, para yönetimini bilmemek, şeriat söylemlerinin fazlalaşması ....
YanıtlaSilTeşekkürler, katkınız için.
SilSevgili Mahfi Hocam,
YanıtlaSilSon 20 yıldır, inşaat teknolojisi alanında farklı ülkelerde inşaat projelerine katıldım. 6 ay ve daha uzun süreli projeler yaptığım ülkelerin bazıları şunlar : Türkiye, Çin, Libya, Tunus, Norveç, Kanada, Amerika, Fransa, Japonya.
Çin'de inşaatlarda özellikle seramik duvar sıvaması, boyama, dış cephe çalışmalarında kadın işçi sayısı çoktur. Her inşaatta görürsünüz. Kadın işçiler, mevsim sebebi ile erkek işçiler gibi şort ile çalışırlar. Türkiye şartlarında belli semtlerdeki kadınların rahat giyebildiği şort ile sabahtan akşama kadar çalışırlar. Sözle veya fiziken taciz ile karşılaşmazlar.
Aynısı, Norveç, Amerika, Fransa için de geçerli. Kadınlar iş güvenliği için tulum giymek zorunda değilse yaz sıcağında şort ile hem tarlalarda hem inşaatlarda çalışır, vinç kullanır, beton döker, kablolama yapar, tahta parke, seramik döşer, erkeklerin yaptığı her işi yaparlar.
Ancak, ne zaman, Çin'in Batısı, Avrupanın doğusu arasında iş yapsanız, hiç bir inşaatta yoğun kadın işçi bulamazsınız. Bu coğrafyalar, bağnaz coğrafyaları. Gördüğüm kadarı ile Türkiye, bağnaz coğrafyanın bağnazlık liderliğine oynayan bir ülke.
Bunu şunun için yazıyorum, inşaat işçileri Türkiye'de kültürel gelişim ve maddi imkan olarak en alt sınıf işçiler arasında görünür. Bulunduğumuz seviyeyi siz düşünün.
Bu halk değişmeden hiç bir şey olmaz hocam. Türklerin kültürü, kendi ekonomik ve sosyal potansiyellerinin yarısını Türkiyeli olmak ile kafadan dışlayan bir kültür.
Sevgiler
İlginç bilgiler için teşekkür ederim, şaşırtıcı.
SilHocam elinize sağlık tarım politikasını unutmuşsunuz.
YanıtlaSilGittikçe artan nüfus ve köylerdeki nüfusun azalması (genç nüfusun sıfıra yakın) gelecek için kaygı verici.
İklim değişikliğinden kaynaklı kuraklık ve dekara verimin azalması.
Çiftçinin ürününe fiyat biçememesi. Kooparatifleşme eksikliğinden.
Bu gibi sorunlara çözüm için iyi bir tarım politikası gerekli.
Ekledim, sağ olun.
SilSelam Sn Müşteşarım Mahfi Hocam,
YanıtlaSilErzurum Atatürk Ziraat Yüksek Mühendisi olarak 73'te mezun oldum.
Bizim nesil ile çocuklarımızın zamanı, nüfus mobilizasyonu açısından çok büyük fark var.
Bizim nesil için mesleki birikimi üretime çevirmenin en güzel -çoğunlukla hayatta tek yolu kamu hizmetlerinde görev almamız idi. O dönem bilirsiniz, özel sektör bile yoktu bizim alanlarımızda. Hoş, şimdi de yok. Adana, Konya, Kayseri, Nevşehir, Rize gibi değişik şehirlerde siyasi istekleri kabul etmediğimiz için sürüldük, bunu da iyi bilirsiniz. Sürüldük diyorum, çünkü benle beraber kabul etmeyen tüm arkadaşlarımızı bölge müdürlükleri her sene süre süre temizlerdi.
Bizim nesil buna katlanırdı, çünkü şimdiki nesil gibi alternatifimiz yok idi. Benim tek alternatifim istifa edip, ziraat alet ve ilaçları bayiliği almak idi onu yaptım. Bunu yaparken de köy köy dolaşıp çiftçileri en iyi tarım uygulamaları konusunda eğittik, işimizin gereği buydu. Arada bayisi olduğum firma Almanya ve Hollanda da uygulamalı seminer yapardı, orda gördüklerimizi yine Anadolu çiftçisine ürün satarken aktardık.
Benim çocuklar ise daha farklı. Elektrik ve bilgisayarda gelecek var diye, 13-14 yaşlarında elektrik ve yazılım üzerine eğilmelerini sağladım. 3ü de ülkede şanslarını denediler, yaşadıkları sıkıntılar bizim neslin sıkıntılarına benzer idi. En fazla duran evladım 30 yaşına kadar durdu. 30 yaşında başka ülkeye gitti. 6 torun var, 6sı da yabancı dil ile okuma yazma öğrendi. Türkçe yazamıyorlar, ama gördüklerini okuyabiliyorlar.
Nereye geleceğim, bizim nesilin zoraki ülkede durmasının, ülke eşrafına bir faydası olurdu. Akademi bilgisini ahaliye iş yaparken aktarırdık. Çocuklarım bile dursalar, etraflarına çok faydaları olurdu. Ancak, öyle şeyler yaşıyorlar ki, bilgi ve görgülerini aktaracak iş ortamı bulmakta zorlanıyorlar. Bir de Batılı akranları ile ücretlerini kıyaslayınca moralleri bozuluyor.
Kaliteli nüfusun, ülkeye katkısını da ülke istemez hale geldi. Sermaye gibi, kaliteli işçi de dolaşıyor. Çocukları yokluyorum, Batıda işiniz olmaz ise ne yaparsınız diye? Hepsi Çinde bile yüksek maaş ile iş yapabiliriz diyorlar. Benim gibi emekli bir kaç arkadaşın çocuklarına bakıyorum, onların da iş yapabilecekleri çıkmışlar, İtalyadan Amerikaya kadar nerdeyse her ülkede arkadaşlarımın da çocukları var.
Değerli hocam, hukuk, sistem, para pul bulunur da bu kaliteli insan nesli bulunmaz. Bu çocukları eğitmek için çok emekler verildi. Hunharca nesilleri harcıyorlar. Ülkeye yazıktır.
Çok doğru
SilSizin çocukları tebrik ederim kendileri ve aileleri için en doğru seçimi yapmışlar. Üzülecek bir şey yok ortada. Ben de kendi çocuğumun adaletin ve hürriyetin olduğu bir ülkede yaşamasını isterim.
SilEn büyük yapısal reform aynı nüfuslu Almanya ile Türkiye karşılaştırıldığında, işgücü Almanya’da neden 46 milyon kişi iken Türkiye ‘de neden 26 milyon kişidir, bu farkın kapatılmasıdır. Janet Yellen gibi Çalışma Ekonomisi uzmanları gerekiyor Türkiye’ye.
YanıtlaSilTek fark kadınların çalışma yaşamına sokulmamasıdır.
SilMahfi hocam sizce Türkiye`nin 10-15 yıl arasında kendine yetecek enerji kaynağı bulana kadar yüksek kur politikası uygulaması mantıklı mı ?
YanıtlaSilDeğil çünkü bu enflasyonu belirliyor.
Silama o zaman tüketim yükseliyor ve cari açık oluşuyor + enerji açığı ekleniyor
Silfaiz i yükseltiriz.
Silenflasyon düşer
Silfaiz i yükseltirsen yatırım artmaz
SilHocam Ali Babacan dönemindeki ortalama 70B Dolarlık caari açığın en büyük sebebi enerji kaynaklarıydı.( Yaklaşık 40B Dolar) Yani 30B Dolarlık hala açık olurdu. Fakat Türkiye`ye gelen direkt yabancı yatırımlar da yaklaşık 30B civarın da olduğu için Enflasyon oluşmazdı o yüzden faiz yükseltmesinede gerek kalmazdı. Fakat bu yatırım miktarı uzun süre sürdürülebilir olmadığı için yine caari açık vermeye başlardık.Bu durumda da Faiz arttırılmak zorunda kalırdı.İnsanlar, faiz yüksek olduğu için kredi çekip şirket kurup ihraacat yapamazlardı. Bu böyle bir kısır döngü olurdu. Fakat bu yüksek faizli kredileri 5 yıl ön ödemesiz verilmesi durumunda bu kısır döngüden çıkılabilir miydi ?
YanıtlaSilBu yukarıda sayılan sorunlar çözülmeden faizle bir yere gidilemez.
Silpeki hocam, siz cari açık probemini tüketimi azaltmak yerine üretimi arttırmaya yönelik düşünüyorusunuz. Ama bu denendi ve sanayi sektörü inşaat şektörüne kaydı .Bu yüzden de cari açık arttı
SilHocam iyi güzel diyorsunuz da çağdaş uygarlıklar olarak adlandırdığınız uygarlıklarların emperyalizminden insana bir çöp kadar bile değer vermeyişinden, gazze meselesinde çok açık bir şekilde gördük, keza ermeni soykırımı meselesinde de, ekonomi denilen şey siyasetle göbekten bağlı hocam medyası muhalefeti abd nin sözcülüğünü yapan bir ülke. Uluslararası raporların güvenilirliği tartışılsın. Hukuk devleti diye geçinen devletlerin mahkemelerinin, senatörlerinin iş adamları tarafından satın alındığı uygar devletler. Dünyada bazılarının gelişmesini istemeyen sömürgeci devletler var ve amaçları doğrultusunda ne gerekiyorsa yapıyorlar. Hatalarımız var elbet fakar hırsızın hiç suçu yok gibi davranmayın.
YanıtlaSilAğzınıza sağlık kardeşim
SilGuzel ozetlemissin agzina saglik.Bende hocamizi bu yonden elestirmistim.Yillardir yazilarini takip ediyorum cokta faydalandim kendisinden ama birazda yazilarinda emperyalist somuru duzeninden bahsetmesini ve elestirmesini istiyorum.Hemen dis guclere baglamis gibi yazilar okudum.Hayir ulkemizi yonetenlerinde hatalari vardir ve hocamizin yazisindaki bir cok elestiriyede katiliyorum.
SilSen razı olmadıkça kimse seni sömüremez. Boşuna kendinizi kandırmayın. Bu ülkenin başına ne gelmişse kendi seçtiği siyasetçilerin rızasıyla olmuştur. Halk on siyasetçileri tekrar tekrar seçmeye devam etmiştir. Halkın cehaletinden dolayı başkasını suçlama, o cehaleti de halk kendisi talep etmiştir.
SilTürkiye'nin derdi bitmez Mahfi hocam, sizi de, beni de, okuyanları da bitirir.
YanıtlaSilEn iyisi kendi bahçemizi güzelleştirelim.
gA58hjBhCaZ*8Kqr
Biz kendi hatalarımızı düzeltirsek, hırsı buralara sokmayız: Bakınız Atatürk dönemi.
SilHocam elinize sağlık. Covid ve aşılanmayı risk olarak değerlendirebilir miyiz kısa dönemde?
YanıtlaSilEvet ama kısa vadede.
SilHocam, sorun olmayan konulari yazsaniz daha az yorulurdunuz ...😃
YanıtlaSilAma o zaman sorunlara çözüm düşünmemeye devam ederdik.
SilBu sitedeki bazı yorumların sonunda bulunan kriptografik imzaları doğrulamak için gerekli anahtarlar nerede paylaşılıyor?
YanıtlaSilBöyle bir şey yok. Bu sitede elimden geldiğince kişilere hakaret içermeyen, suçlama yapmayan yorumlara izin vermeye çalışıyorum.
SilKripto yazanların bir kısmı eski askeri istihbaratçı. Birbirlerini tanımak için kripto kullanıyorlar. Korgeneral emeklisi bir akrabamdan öğrendim, yurtdışı görevler alırlarmış. Genel kurmay başkanından emir almazlar, direk Cumhurbaşkanı onlara emir verir, direk Cumhurbaşkanına karşı sorumluymuşlar.
SilÖcalan'ı Moskova'da dinlemişler, Öcalan'ın Kenya'da yakalandığı havalanında silahlı pusu kurmuşlar, bir tanesi Kenya polisi kıyafeti giymiş, Öcalan'ın arabası ve arkasındaki arabada Öcalan'ın korumaları varken korumaların aracını trafikte durdurup teröristin havalanına korumasız girmesini sağlamış, eğer Öcalanı uçağa bindiremezlerse orda infaz edeceklermiş.
Kozmik oda sonrasında öldürülenler veya yurtdışına çıkan kişiler bunlar. Başkanlık sistemi öncesinde ilk bunlardan kurtulmak istemişler. Ne kadarı öldürüldü akrabam da bilmiyor, bunlar öldürüldüyse bu ülke iflah olmaz bir daha demişti.
Yanıt verdiğiniz için teşekkür ederim.
SilBurada yazılan yorumlar elle mi onaylanıyor?
YanıtlaSilMerhabalar hocam
YanıtlaSilYine güzel bir yazı olmuş
Aslında yazdığınız sorunların çözümleri de birer cümlelik yasalar ile basit bir şekilde çözülebilir
1) kamuda çalışanlar sadece bir maaş alabilir
2)belediyelerdeki doğrudan temin yöntemi kaldırılmıştır
3)belediye personel alımları kpss puanı ile alınacaktır.
4)kamuda kullanılan araçlar yerli üretim olup gereksiz kullanımlar dan kaçınılacak tır.
5)kamu zararı oluşturan bürokratlar sorgulanıp keyfi uygulama veya menfaat varsa cezalandırılacak tır.
6)hakim ve savcılar keyfi ve menfaatlerine Uygun davranışlarından sorumludur ve yargılanır.
7)düşük faizli kredi imkanları verimli alan olan tarım sanayi ve ARGE önceliği olmalıdır.
8) hibe destekleri ileri teknoloji üreten şirketlere verilmelidir.
9) elektrik faturalarından kesilen TRT payı yenilenebilir enerji kaynaklarına aktarılmalıdır.
10) Tarımda toprak tahlili yapıp halkı yönlendirerek arz dengesizlikleri giderilmelidir.sezon başlamadan fiyat garantisi verilmelidir.alım kotaları kaldırılmalıdır.
Zihniyet değişikliği ile hızlı bir toparlanma olacağını düşünüyorum.
Teşekkürler
SilNasıl kalkınamayızin hap gibi tarifi olmuş hocam kaleminize sağlık
YanıtlaSilDaha doğrusu niçin kalkınamadık tarifi gibi oldu.
SilSayın hocam, burada eksik kalan tek şey Atatürk'ün gençliğe hitabesi olmuş. Zaten bunu yürekten okuyup inananlar ve gerektiği gibi davranalar olsa hiç buralara kadar gelir miydik?
YanıtlaSilÜlkeyi de aile gibi düşünürsek ; kredi ile ev, araba vs alıp durmuşuz. Borç gelirimizi aşmış, borcu borç la çevirmeye başlamışız ve artık kredi verecek banka da kalmamaya başlamış. Özelleştirme vs adı altında varlıklarımız icradan satılmaya başlamış biz de aile içi iletişim, demokrasi, çocukların eğitimi, komşular vs konuşuyoruz:) Bir aile borç batağına batarsa ne olur? Karı koca kavgası başlar, huzur kalmaz vs. O borçlar ödenip kasada zenginiz diyecek kadar varlık olmazsa demokrasiyle, hukukla vs ile karın doyar mı? Aç adamdan korkacaksın, tok adamdan zarar gelmez derler. Sonuçta öncelik borçların ödenmesi bence. Sonra hukuk, demokrasi, mutluluk hepsi gelir...
YanıtlaSilKeşke o kadar kolay olsa. Tam tersidir aslında: Hukukun üstünlüğü, demokrasi vb gelirse borçlar da ödenir.
SilHukukun üstünlüğü,demokrasi geldiğinde kur düşüyor faiz düşüyor ama üretim artmıyor. Artsa bile tükettiğinden fazla artmıyor.
SilAdsiz Bey bu ailenin hikayesinin tamamini yazmayi unutmussunuz sanirim, müsaadenizle tamamlayayim.
SilBu aile kredi ile mala mülke doymadan önce bazi aile fertleri "Bu degirmenin suyu nereden geliyor" demis, baba "Üzümü ye bagini sorma" demis. "Bari nereden geldigini söylemiyorsun, evi arabayi nereden kaca aldin" demisler. Siz bana hesap mi soruyorsunuz diye azarlamis baba.
Bazi aile bireyleri bu endiseleri ile dikkatli harcarken, bazilari da oh artik paramiz var diye bol keseden harcamaya baslamis. Ailenin bazi bireyler, "Baba bu isin sonu kötü, bari paranin bir kismiyla yatirim yapalim" demis. Baba "Arabayi degistirelim, itibardan tasarruf olmaz" demis.
Mahallenin esnafi evin ekonomisi kötü gidiyor diye veresiye vermeyince durumu babalarina anlatmislar. Baba "Onlar bizim evimizi, arabamizi, tarlalari kiskaniyor; ondan öyle yapiyorlar. Siz ne lazimsa bana söyleyin, ben aksam getireyim" demis. Tarladan yeterince ürün alamayinca müteahhite vermeye karar vermis. Müteahhit tarlanin yerini biraz sapa bulunca baba "Olur mu canim öyle sey, sen yap binayi kiraci bulamazsan ben su fiyattan kiralarim." demis.
Endiseli aile fertleri, baba adama tarlayi veriyoruz, kiraci bulamazsa üstüne bir de kira ödeyecegiz, adamin zarar etme ihtimali yok, sacma degil mi bu diye sormuslar. "Fena mi canim, gecer oturursunuz iste" diye yanit almislar.
Sürec sizin dediginiz yere gelmis, borclar ödenemeyecek hale cikmis, aile ici gerginlik had safhaya cikmis. Bazilari bu durumdan ben kurtaririm diye babanin aile reisligine rakip olmaya kalkmis. Baba onlari ayrilikcilik yapmakla suclamis, aileyi birlik olmaya cagirmis. Simdi bu alie bu duruma gelene kadar, baba aileye karsi seffaf olmamis, kendisine gelen elestirileri ciddiye almamis, kendisine akil verenleri terslemis ve bu duruma gelmisler.
Olaya böyle bakinca, hala seffaflik, hesap sorulabilirlik gibi demokrasinin önemli degerlerinin önemsiz oldugunu dusunuyor musunuz? Demokrasi, hukukun üstünlügü gibi degerler olmadigi icin düstügümüz bu durumdan yine bunlar olmadan mi cikacagiz?
Ülkede ticaret yapmak için kanunlara uymak yerine adamını bulmak gerekiyorsa veya bir işe girmek için torpil gerekiyorsa, işte o ülkede kanun vardır ama uygulama yoktur.
YanıtlaSilTicaret yapmak için halkın önü kesiliyorsa yada zorluk çıkarılıyor veya imyitiyazlı şekilde sadece birilerine lisans verilip diğerleri yapamıyorsa işte ozaman aç kalmamak için insanlar bir zaman sonra önü kesilen kanunlara uyamayan yada uyamsı imkansız hale getirilen kesim kanun dışı işlere bulaşır şuan olduğu gibi.
Birilerine kredi imkan verip diğerlerinin önünün kesilmesi aslında zamanla oligarşi bir yapı oluşması sonucu belirli bir zümrenin zenginliği ve çoğunluğun fakirliği ile sonuçlanır ve parasız halk kanun dışı işlerde geçimini aramaya başlar. Buna yönlendiren sistemdir.
Herhangi bir iş için bu market için dahil geçerli şuan, torpil gerekiyorsa veya genç iş bilmeyen asgari ücrete 12 saat çalışacak her denileni yapacak birilerine köle olacak bir yapı oluştuğuna göre halkın ya bu sisteme uyması yada sistem dışından beslenmesi bekleniyor demektir.
Ticaret yapmak için Avrupa standartları getiren ülkemiz bir kamyonet çalıştırmak için sizden birçok belge istiyor ve o belgeyi almak için kamyonet parası istiyor bunu yerine getirecek adam da karşılığında taşımacılıktan sabah akşam çalıştığı halde mazot köprü sigorta harç kasko muayene trafik cezası park parası yer parası muhasebe ücreti derneğe üyelik parası gibi birçok para toplanıp akşama borçlu çıkıyorsa sistem çok sorunludur.
Anlamadığınız şu ki bukadar ödeme yapmasını beklediğiniz insan, nasıl okadar para kazanacak yada o parayı kazanmak için köle gibi çalışsa bile iş olacakmı.
Bizimkiler iş yapanların Avrupadan euro ile para kazandığını sanıp, ödemeyi Türk lirası ile ödüyor zannediyor. Akıl tutulması yaşıyorsunuz. Yaptığınız yanlış değil resmen zulümdür.
Öncelikle kaleminize sağlık.
YanıtlaSilSorunların yapısını inceleyen bir çalışma için https://ggle.io/3cYM adresine; sorunların yapı taşlarını içeren liste içinse https://ggle.io/3f2y adresine göz atılabilir. Kuşkusuz, yapı taşlarının tek tek çözümü ancak orta ve uzun vadede mümkündür ama sanırım başkaca da yol görünmüyor.
Çok teşekkür ederim paylaşımınız için.
SilBana kalırsa siz kendi tarzınız ile bu sisteme eleştiri getiriyorsunuz ama sizin hakkınızda sitem dolu konuşma yapan Ünsal Ünlü için bir cevabınız var mıdır?
YanıtlaSilÜnsal Beyi izledim. Hikayenin gidişini ya tam olarak izlememiş ya da başka bir anlam çıkarmış.
SilMerkez Bankası Cuma günleri verileri yayınlar ve ben de genellikle ayda bir bu verilerden gidip hesaplama yaparak Merkez Bankası'nın rezervlerini hesaplar ve sosyal medyada paylaşırım. Bir gün önce Cumhurbaşkanı Merkez Bankası rezervleri 100 milyar dolar oldu diye bir açıklama yapmıştı. Ertesi gün ben şöyle bir tweet attım:
"28 Mayıs 2021 itibarıyla TCMB'nin brüt rezervleri 93,7 milyar dolar, net rezervleri 13,6 milyar dolar, swap hariç net rezervleri eksi 56 milyar dolardır. Merkez Bankası rezervlerini güncellenmiş olarak aşağıdaki siteden izleyebilirsiniz."
Bazı medya organları bu tweeti alarak "Mahfi Eğilmez'den Cumhurbaşkanı'na İtiraz" gibi başlıklarla bu tweeti manşete taşıdılar. Ben de şöyle bir tweet attım:
"Benim hiç kimseye itirazım falan yok. Swap hariç net rezervlerin -56 milyar dolar olduğu Merkez Bankasının verilerinden çıkıyor."
Burada yaptığım medyanın benim bir tweetim üzerimden kendi kafalarında oluşan itirazı yazmalarına karşı çıkmaktı.
Ünsal Bey, ne yazık ki bu konuyu tamamen yanlış yorumlayarak benim korkup geri adım attığımı anlatmış, hatta buradan bir sosyolojik yorum çıkararak 'sistemin toplum üzerinde yarattığı korkuları' irdelemiş.
Türk insanının temel sorunu meselenin özüne inmemek ilk okuduğundan yola çıkarak bir dünya analiz yapmaktır. Oysa benim tweetlerime, bloguma, kitaplarım, yazılarıma sadece göz atan birisi korkup korkmadığımı hemen anlar.
Bu yorumu yapmadan önce beni arayabilirdi, aramamış kolay yoldan suçlamaya gitmiş. Ne yapalım, canı sağ olsun.
Mahfi Bey, biraz spordan konuşalım. Djokovic Roland Garros'u kazandı. 19. Grand Slam. Müthiş efor. Diğer yandan 20'şer Grand Slam ile Federer ve Nadal. Federer sakatlıktan çıktı ve Wimbledon için hazır olmaya çalışıyor. Onun sevdiği zemin. Bu üçlü hakkındaki fikirleriniz neler?
YanıtlaSilAyrıca Euro 2020 için favoriniz hangi ülke acaba?
Federe artık 39 yaşında. 3 setten ötesine dayanması çok zor. Nadal (35) ile Djokovic (34) aşağı yukarı aynı yaşlarda. Hepsi çok deneyimli ama artık yaş faktörü zorlayıcı görünüyor. Djokovic sanki biraz daha hazır görünüyor.
SilHocam, bir de Willams kardeşler var. Kadınların şanssızlıkları sadece kadınlar kategorisinde oynamaları, onları erkekler kategorilerine de alsalar, bir kaç grand slam kazanırlardı :P
SilGen hocam gen, afrikada aslandan kaçan büyük büyük ebebeynlerden, amerikada tarlalarda çalışan ebebeynlere genler sağlam gelişmiş :)
Hocam, kadını canlı canlı gördüm. Seyirciler arasında ağzınızı açın, topu ağzınıza tıkar o kadar keskin atışları var.
Faiz takıntısı ciddi bir sorun.
YanıtlaSilŞu an yönetimde bulunan ve yönetime talip olan jenerasyonun bu sorunları çözemek için geçerli bir planı yok gibi duruyor, iş biz gençlere düşüyor sanki. Bu sorunların hepsi de birbirini besleyen sorunlar hocam, Nereden başlamak lazım sizce
YanıtlaSilHukukun üstünlüğü. Onu çözersek birçok sorun zincirleme çözülebilir gibi duruyor.
SilHocam çocukluğum boyunca her yaz ailem kuran kurslarına gönderdi sürekli şu yasak bu yasak büyüğe itaat ile yetiştirildim ailem adeta bir insan değil de bir köle gibi yetiştirdi sadece benim ailem değil çevremdeki bir çok insan böyle yetiştirildi yazmaya kalksam sayfalarca yazarım kısa bir özet geçtim
YanıtlaSilSelam, Türk insanı pedagojik eğitim almadığı için büyüklerinin hatalarını çocuklarına aktarıyorlar.
Sil2 yaşından beri çocuklar yurtdışında büyüdü, onlar küçük yaşta iken onları Türkiye'ye tatile getirmekten korkuyorum.
4 yaşında iken bir aylığına gittiler. Çocuk oyun parkında komşu kadınlar kendi çocuklarına, yalan söyleme, yalan söylersen ağzına biber sürerim, yalan mı konuşuyorsun gibi laflar etmişler. Çocuklara bir kere bile yalan kelimesini kullanmadık, biz hep doğruyu söyle dedik onlara. Çocuk bana 6 ay yalan nedir, niye yalan söylenir, yalan söyleyince niye biber sürülür diye durmadan sorular sordu.
5 yaşında iki aylığına ülkeye geldik. Oturduğum evin etrafı ağaçlık, sürekli ağaçların altında gezeriz. Türkiye'de yeşil bir alanda çocuk ağaçlara doğru koşup uzaklaşmaya başladı. Ben bakıyorum, bir şey demiyorum. Bir akrabam uzaktan nasıl bağırdı çocuğa ağaçlara gitme, yılan olur, kurt olur seni kapar ısırır. 3 saniye yetti. Akrabaya çok kızdım ama zararı verdi. Ben yokken de çocuğu kurt ve yılan ile korkutmuşlar. 2-3 ay evimizin yanındaki ağaçlara yaklaşmadı çocuk, gece bana soruyor ağaçların arkasında kurt gizlenir mi diye.
Çocukları hep denize götürürüm, deli gibi sevinirler dalgalar ile oynarken. Girer çıkar, iki saniye çıkamazsa, biraz kendini kurtarmasını bekler, sonra zaten ben kucaklayıveririm, kontrollü şekilde suya bir daha atarım. İstanbulda havuza gitme gafletinde bulunmuşlar. Etraftaki ailelerin hepsi çocuklarına, aman suya girme, boğulursun, nefesin kesilir, suya yaklaşma gibi laflar etmişler. Çocuğun biri biraz dalınca, ailelerden biri kendi çocuğuna bak suya girersen onun gibi boğulursun diye de korkutmuş. Bizimki sudan korkmaya başladı. Çocuk haftalarca denize giremedi.
Bu çocuklar büyüyorlar, sonra hırsız, sahtekar, yalancı insanları bir şekilde güç elde etti diye lider kabul ediyorlar. Bu tipler ile nasıl mücadele edeceklerini toplum onlara öğretmiyor, aksine hayatın parçası gibi toplum öğretiyor. Sonra mafyanın tekinin pis işlerini nasıl yaptığını merak ile izliyorlar, mafyaya saygı duyuyorlar.
Kişilikleri 12-14 yaş arasında kalıyor gelişmiyor. Milyonları yöneten, 50 60 yaşlarında iş adamı oluyorlar bir bakıyorsun hepsi ergen velet kadar gelişmiş. Adam ülkeye lider olmuş, bir bakıyorsun, 13 yaşındaki kız çocuğunun karakterine sahip, millet asrın lideri diye peşine takılıyor.
Askerde binlerce genç elimizden geçti. İnce - kaba motor yeteneklerinden, iş yapma tarzlarından, hareketlerinden hemen anlıyorsun onların ana-babalarının küçük yaşta veremediklerini. Toplum da öyle oluyor.
Çocuklara 9 yaşından sonra anlattım, din eski masalların anlatılmasıdır, eski insanlar bilmediği için onları yönetmek için kullanılmış hikayelerdir, dindar insanlar bilgisizliklerinden hayallere inanırlar, ama onlara da insan olduğu için saygı gösterin vs vs...
On binlerce sayfa uzmanları tarafından yazılmışları var.
@mX52@Afi0R1n#Rn
Harika bir yazı olmuş, Elinize sağlık.
YanıtlaSilSağ olun
Silİnsan gelişimi açısından, Anadolu dünyanın en şanssız bölgelerinden birini oluşturdu. Uzun süre, iç savaşsız, dış savaşsız zamanı olmadı.
YanıtlaSilEn son Doğu Roma ile Osmanlılar Anadolu üzerinden silindir gibi geçti. Osmanlıların Anadolu'da öldürdüğü insan sayısı, savaş alanlarına sürdüğü insan sayısı, Anadolu'nun gelişimini tamamen durdurdu. Dile kolay, Osmanlıların Anadolu yu tamamen kontrol ettiği son 300 yıl, Anadolu nüfusu artmamıştır. Salgın hastalıklar, mezhep çatışmaları, Osmanlının yönetim için devam ettirdiği feodal yapılar, Anadolu insanının kültürel birikim yapmasını engellemiştir.
Günümüzde, son 100 yıl kadar barış ve huzur ortamı bulan Türkiye, yine hatalı tercihlerinin bedeli olarak eski tarihi kaderine geri dönecek gibi durmaktadır. Nato üyeliği ile Batı dünyasının koruma kalkanı altında, Türkiye uzun süre dış tehditlerden uzak yaşamıştır. Bu zamanı malesef kendi kültürel gelişimi, üretim verimliliği yerine, iç siyasi çatışmalar, iç gruplaşmalar ile heba etmiştir.
Batı ile ilişkilerinin bittiği gün, Anadolu yine eski günlerindeki gibi kaos ve çatışma ortamına dönüşecektir.
Sanırız, nasıl diğer milletler Anadoludan gelip geçti ve silindi ise, Türkler de kültürleri ile gelip geçecek ve silineceklerdir.
Saygılar.
Mahfi Hocam elinize sağlık. Sanki "Beyaz Zambaklar Ülkesi" kitabını okur gibi. Hem umut hem de karamsarlığı hissediyorum. Her yazınız, tüm gazetelerde basılacak ve ibret alınacak yazı olmalı.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilUmarım bu sorunların çözülebilmesi için bir an evvel yapısal reformlar düzenlenir.
YanıtlaSilMahfi Hocam, kaleminize sağlık.
Evet umarım öyle olur.
SilHocam çok güzel özetlemişsiniz kaleminize sağlık. Her bir başlık neden böyle olduğu ya da olmadığına dair ayrı bir merak ve araştırma konusu olmalı.
YanıtlaSilHaklısınız bunları da üzerinde çalıştığım Yapısal Reformla ve Türkiye kitabımda ele alıp yazacağım.
SilHocam merhaba bı soru sormak istiyorum konudan bağımsız olarak reel faiz formülündeki -1 var bu neyi ifade ediyor beni aydınlatmanın mumkun mu ? Şimdiden çok teşekkür ediyorum
YanıtlaSilBaştan her iki parantez içini de 1 ile topladığımız için elde olunan sonucu 1'den düşüyoruz.
SilHocam çok ama çok teşekkür ederim.
SilVergi affı, imar affı gibi yöntemler neden ahlaki yozlaşmaya neden oluyor?
YanıtlaSilÇünkü namusuyla kurala uyarak ödeyenler kendilerini bir nevi cezalandırılmış gibi hissediyor.
SilSn Hocam,
Silaltı yıllık firmamızda ilk üç yıl her şeyi zamanında ödedik. 2018 yılında 10000 TL idari para cezası almıştık ve hemen ertesi gün 7500 TL ödedik. Biz borcumuzu ödedikten çok kısa, başkanlık seçim arifesinde, tüm idari cezalar vergi borçları vesaire affedildi. 7500 TL çok büyük bir meblağ değildi ama çok ağır gelmişti o dönemde. Ödemeyen verginin, cezanın nasıl da birden affedilebileceğini, yapılan yanlışın, ahlaksızlığın yapanın yanında kar kalabileceğini görmüştük. O günden sonra bir daha hiç cezai durum söz konusu olmadı. Bugün, benzer bir ceza alsak ödemeye cesaret edebilir miyim inanın bilmiyorum.
Belki de tüm bunların sebebi/sonucu olarak toplumun genelinde hakim "öğrenilmiş çaresizlik" büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
YanıtlaSilBununla birlikte, maalesef ülkenin sosyo-ekonomik mevzularına olan "kayıtsızlık (duyarsızlık)" son 10 yıllık süreç içerisinde özellikle aktif çalışan nüfus içerisinde salgın gibi yayılıyor...
Bunlar da aşılır
SilHocam Kaleminize sağlık. Her kalem ayrı ayrı öneme sahip. Çözüm olmaza hedef olmaz ilerleme olmaz. En önemlisi ülkemize zorla gönderilen Suriyelilerin durumudur. Ülke nüfusu demografik olarak bozuldu. Ekonomimize diğer bahsettiğiniz kalemlerdeki konular kadar çok büyük zarar verildi, halada vermeye devam ediyor. Bu konuda düşünceleriniz nedir?
YanıtlaSilHaklısınız ama hukukun üstünlüğünden başlayarak devam edersek ekonomiyi toparlamak kolay olur.
Sildeveye boynun eğri demişler nerem doğru ki demiş ne yazikki ülkemde hiçbir şey duzelmeyecek
YanıtlaSilKaleminize, emeğinize saglik
Teşekkür ederim ama umudunuzu kırmayın, her şey düzelir.
SilSanayi devrimi sonrasındaki toplum yapısının yönetimi konusuda Türkiye ile Batı dünyası arasında büyük farklılıklar vardır.
YanıtlaSilTürk toplumu ise, feodal düzenden arta kalan, gelenekselci ve dindar toplum yapısına sahiptir. Sanayileşmeden sonraki 250 yıldır Türk toplum düzeni değişmemiştir.
Her iki toplum düzeni arasında ciddi ekonomik güç dengesizliği vardır. Mahfi hocamızın yazdığı ekonomi yazılarının tamamı Batı toplum düzeni için geçerlidir. Türk toplumunda uygulanamazlar.
Türk toplumu bedelini 100 yıl önce milyonlarca insan kaybedip, milyonlarca km kare toprağını kaybederek ödemiştir. Günümüzde de geri kalmışlık ile ödemektedir.
Türk insanı, gelenekselci köklerinden kaynaklı olarak kendisini kurtaracak bir lider beklemektedir. Burada yazan yorumlara dikkat ederseniz, insanlar seçim olsun iktidarı değiştirelim diye hatalı bir gelenekselci beklentiye girmişlerdir. Bunların tamamı gelenekselci toplum düzeninin kentli insana yansımasıdır. Halbuki 100 tane seçim yapıp, 100 farklı siyasi partiyi de Türkiyenin başına getirseniz değişen bir şey olmayacaktır.
Japonya ve Almanya özelinde devlet yapılarına bakarsanız, dünya savaşlarında yenilmelerine rağmen ekonomik olarak ayağa kalkabilmiş toplumlardır. Sanayi toplumu düzeni bunu gerektirir. Türk toplumu ise, daha acı savaş ile çok daha büyük topraklar kaybetmesine rağmen ayağa kalkamamıştır.
Hem Japon, hem Alman devlet yapılarında ilk dönem zamanlarında, toplumun sanayi ile zenginleşen kesiminin hem insan hem lobi hem de siyaseten gelenekselci kesimi siyasete sokmadıklarını görürsünüz. Sanayileşen kesimin gelenekselci siyaseti dizayn ettiğini, gelenekselcilerin kaynaklarını sanayi kesimi lehine bölüştürdüğünü görürsünüz.
İngiliz devlet yapısı ise, daha farklı gelişim göstermiş, gelenekselci, dinci kesimi yönetme üzerine üst düzey çalışmalar yapmışlardır. Kendi deneyimlerini Müslümanlar üzerinde de denemişler, Osmanlının son 200 yılının iç siyasetini dizayn edebilmişlerdir. Osmanlının çöküşünden sonraki devlet sınırlarından, müslüman aşiretlerin yeni devletleri yönetmesine kadar, hatta Osmanlı Sultanlarının kararlarına kadar İngiliz etkisini görürsünüz.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da, Türk dincilerin batı toplumunun ekonomik, siyasi, politik faydasına kullanımı, Türklerin kaynaklarının Batı operasyonlarının finansmanı için kullanımı mümkün olmuştur.
Günümüz Türkiye'si de dinciler tarafından yönetilmektedir. Toplum yapısı değişmediği için, üzerine konulan tüm siyasi yönetimler etkisiz olacaktır.
Eğer Batıdan Türk toplumunun dönüştürülmesi ile ilgili bir irade gelirse, Türk toplumu da sanayi toplumuna doğru dönüşecek, kaynakları bu amaç ile kullanılacaktır.
Gördüğümüz kadarı ile Batı bürokrasi ve siyasi iradesinde böyle bir arzu yoktur. Batı toplumu da kendi kaynakları ile Türkiye gibi ülkelerin dönüştürülmesini istememektedir.
Türkiye böyle bir arada kalmış insanlar yığınıdır. Zaman ile ne olacaklarına dünya gelişmeleri karar verecektir.
vTgB821CKU*YcG5j
Bütün dedikleriniz doğru ama unutmamak gerekir ki arada bir Atatürk Dönemi var ki o tam bir devrim.
SilSelam Mahfi Hocam,
SilYazıyı yazarken, Atatürk dönemini Alman ve Japon devlet yapılarındaki ilk dönem olarak bahsettiğim paragraf sonrasına, Türkiye için ilk dönem kabul edilebilecek olan Atatürk dönemi olarak ek koyacaktım, sonradan vazgeçtim. Türk toplumu hala geleneksel yapısından gelen özlem ile hala lider beklemektedir kısmı ile o liderin Atatürk olduğunu düşündüm.
Atatürk dönemi özel bir dönem. Lider olarak Atatürk ve Türk devrimleri devamı gelseydi, toplumun düzenlenmesinde yardımcı olurdu. Atatürk ve ekibi toplumu kademe kademe ıslah ederek kentlere, kentlerden de yetiştirerek devlete alma yolunu tercih etmişlerdi.
O dönem içinde çok sıkıntılar var ama bir tanesi çok ince. Türklerin gelenekselci ahalisini, mevcut devlet ve Atatürk hükümeti ile eklemlendirebilecek elit bir üretici yok. Elit derken, sermaye üretimi üzerine uzmanlaşmış üreticileri kastediyorum. Tarım da bir miktar bulunabilirken, tekstil vs gibi alanlarda Osmanlı kendi üreticilerinin verimliliğinde sanayileşmiş ülkelerin üreticilerinden çok geri kalmıştı. Atatürk hükümeti gibi elit bir hükümetin modernleşme çabasında, direk gelenekselci ahalinin kaynağını hükümetin ekonomik çabası için kullanabilecek, ardından hükümetin gelenekselci siyaseti dizayn etmesini sağlayabilecek insan kaynağını üretecek insanlar eksikti.
Tarım üretiminin kullanılıp, sanayi hamleleri yapılması elzemdi, yapıldı, ancak yönetici kadrosu bürokrasiye bağlı kalmak zorundaydı, ıslah edilmiş halkı yönetim kademesinde kullanmak gerekiyordu, doğası gereği özel sermaye üreticisi gibi sivil halkın yönetimini dizayn edebilecek kadar halka inemiyorlardı.
Alman ve Japonların ilk dönem sanayi toplumuna geçiş aşamalarında olan bizde olmayan ince bir yapıydı. Atatürk dönemini sözde eleştirenlerin de lafları arasına çok sıkıştırdıkları meseledir bu, halktan kopuktular, halka inmediler, halkın değerlerini benimsemediler. Halkı sözde öven ikiyüzlü eleştiri yaparlar. Halbuki Alman Bismark, halktan daha kopuktu ancak, elinde lafını dinleyecek prenslerin olduğu bir toplum vardı. Alman devleti gelenekselci Almanları kaynaklarını aktarmaya ikna edebildi. Atatürk, daha zoru olan, halkı savaşmaya ikna edebilmişti.
İngiliz istihbaratı, geleneksel müslüman insan yığınlarını yönledirmek konusunda Atatürk zamanını baz alırsak o dönem için 150 yıldan fazla kurumsal bir birikimi Ortadoğu da oluşturmuştu.
Çoklu parti hayatına geçişte dikkat ederseniz, toplumu sanayi toplumuna dönüştürmek amaçlı kurulan kurumları ilk önce İngiliz istihbaratı hedef almıştır. Sanayi elit bürokraside kalsın, ahali dinci köklerinden ıslah olmadan kentlere gelsin, enstitülerde eğitim almasın, dinci feodaller Türk siyasetine girsin vs gibi adımları incelerseniz, hepsinin yasal düzenlemelerinin adım adım geldiğini görürsünüz. Batı istihbaratının işidir bunlar. Dinci geleneksel kökten devlete siyaset ile girmişlerdir, tüm devletin bürokrasisini de siyaset ile ayarlamak güdüleri vardır.
Tüm bunları engelleyecek tek güç liyakatli kadrolardır.
Dikkat ederseniz, her darbe sonrası devletten atılan liyakatli insanlar, kurulan sözde milliyetçi partiler, sözde dindar partiler, hepsi aynı istihbarat çalışmasının ürünüdür. iyi kötü bir demokrasi ortamında, kurulmak zorunda kalan koalisyonlarda liyakatli türk yöneticilerini koalisyon ortağı olarak alternatifsiz bırakmışlardır. Yani Türkler batı istihbaratı ile her zaman koalisyon ortağı olmuşlardır. Haberleri olmamıştır.
Siz kendi müsteşarlık deneyiminizde hepimizden daha iyi siyasilerin sizleri nasıl boğduğunu bilirsiniz. Bilmediğiniz onların hepsinin kukla gibi batı istihbaratı tarafından bilinçli şekilde kullanıldığıdır.
Sizin gibi değerli bürokratları engelleyen siyasileri şöyle bir çetele olarak yazıp, basın haberlerinde hangi yeni siyasileri yetiştirdiklerini, kimler ile çok iş yaptıklarını incelerseniz, onların günümüzde laik kadrolar bittikçe nasıl birleştiklerini görürsünüz.
Özal'ın altındakilerden günümüz iktidarına, Fetö den, Milliyetçi ve dinci partiye, ordu ve yargı bittikçe nasıl birleştiler, zaman çizelgesi üzerinde. Hepsi aynıydı.
Kk$F5extwVnx!Vx0
Dusuncelerinizi paylastiginiz icin tsk. Bunlari duyup/okuyamayinca kendimi bazen cok yalniz hissediyorum. Benzer gorusleri olanlari fark etmek iyi geldi :)
SilIlave olarak ben gunumuz ust duzey burojratlarin ve siyasilerin de bu durumun farkinda oldugunu, bizim gibilerin nasil olsa kebdini kurtarabilecegini dusunduklerini, kalanlari sistemin carklarina sokarak donusturmeye calistiklarini dusunuyorum
SilHocam öncelikle emeğinize sağlık.
YanıtlaSilgündem üzerinden gidersek, farklı bir görüş belirtmek isterim. Sp/sedat peker bilindiği üzere derin devlet ile iç içe olmuş bir şahıs. bu yakınlaşma kendisinde çok büyük bir etki bırakmıştır ve kendisini profesyonel bir seviyeye çıkarmıştır. psikolojik harp konusuna kadar hakim olduğu birçok konu, çekmiş olduğu videolar ile kendini ispatlamıştır. sp'in politik duruşuna bakarsak bu bazı ipuçlarını bizim elimize verecektir. politikada bazı evrensel kanunlar vardır. politikada hiçbir şey kazara olmaz. olmuşsa, öyle planlanmıştır. sp planlanmış bir konuda, "kazara" ifadesini ortaya atıyor ki bu da zaten bazı noktalarda gizlenmesi gereken yerlerin üzerini kapatıyor. yani beni bu duruma getirdiler diyerek video çektiğini anlatması, planını yapmış olduğu eylemin bence farklı bir savunmasıdır.bu noktayı ise destekleyen kanıtımız ise şudur, şayet sedat peker gerçekten infaz emri verilmiş bir şahıs olsaydı öyle düşünüyorum ki gözünde hiçbir şeyin değeri olmazdı. yani peşinizde kiralık katiller varken devleti düşünmezsiniz. tüm köprüleri yakarsınız ve verebilecek en büyük zararla kendinizi tatmin etmeye çalışırsınız. sp bu şekilde davranmıyor. tamamen devleti gözeterek hükümet bazlı çalışma yapıyor yani şahıslara yükleniyor. şimdi gelelim politikanın başka bir kanuna. politika gerçekleri gizleyip yalan söylemek değil, gerçeklerin istenen yanını göstermektir. sp muazzam bir politika uygulayarak gerçeklerin sadece istenen yanını gösteriyor yani kafasında planladığı program dahilinde gerçeğin kendine uygun yanını servis ediyor. bunu başarmak herkesin harcı değildir. Sp bu konuda gerçekten eğitimli. bazı eğitimlerden geçerek donanım kazanmış bir şahıs. sivil hayattan böyle donanımlı şahısların çıkması pek görülmüş bir şey değildir.
sp devlet aklı ile geliştirilmiş bir şahıstır. bu konuda cezaevinde kendisine sürekli ders verildiğini düşünüyorum. siyasette bilinen bir gerçek vardır, bir politikacı yada siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünür. sürekli z kuşağı vurgusu, 40 yaş altı vurgusu profesyonelce seçilmiş konu başlıklarıdır. sp gelecek kuşağı şekillendirme görevini de üzerine almış görünüyor. bu ise bazı ipuçlarını bizim önümüze çıkarıyor. Sp gerçekten kendini düşünen, kendi can güvenliği için hareket eden, kendisini sattığı için bazı isimleri ifşa eden bir adam olsaydı kesinlikle z kuşağı ya da 40 yaş altı vurgusu bu adamın umrunda dahi olmazdı. bu devleti hiçbir zaman hafife almayın. türkiye cumhuriyeti basit sıradan bir devlet değildir. bu devletin meşhur bir yönü vardır. bu devlet kim ne yaptıysa gün gelir yaptığı şeyin hesabını sorar. fetö bu ülkede 40-50 yıl barındı. her türlü usulsüzlüğü yaptı sınav sorularını çaldı, usulsüz ihaleler yarattığı yani yapmadığı kötü bir şey kalmadı. ama ne oldu? bir gecede hepsini paket yaptılar adamların altında sadece donu kaldı. fetö için zamanında kimse dokunamaz, türkiye'nin en büyük yapılanması diyorlardı. devlet bir gecede başını tuttuğu gibi yerin altına soktu. ben öyle düşünüyorum ki devletimiz bu ülkede hainlik yapan herkesin, yanına yapmış olduğu hainliği bırakmayacaktır. hesabını soracaktır. o sebeple eskiler şöyle derler, devlet fil hafızalıdır. devlet izler, kayıt eder, tek tek not alır, tek tek inceler, zamanı gelince de hepsini girdiği deliklerinden teker teker çıkarır. herşeyin hesabını sorar.
Yok, böyleleri serseridir. Türkiyeden ayrılmaya karar verme sebebimdir. O hapisteyken, onun iş ortamına hazırlanması, bilgisinin artırılması, biraz yapacağı işler için eğitilmesi için beni kullanmak istediler. Tahmin edileceği gibi arkasından da yaptıklarının çetelesinin tutulması, yoldan çıkarsa hizaya sokulması gibi işler de gelir.
SilEmekli genç askerdim, bir şekilde ismimiz dolaşmış, önerilmiş. Devlet geleneği ile büyümüş, aklı başında, emir komuta zincirinin önemini bilen bir insan böyle saçmalıklara aracı olmaz. Olmadım da. 2014te hapisten çıktığında anladım ki birini bulmuşlar.
Kozmik odaya girildikten sonra bu tipleri böyle çıkardılar. Fetö ile hükümet de konsolide olmuştu. Bürokrat ve siyaset ile kendine güç devşirmek isteyen, siyasi konumunu güçlendirmek isteyen gruplar bu işlere girer. Doğu anadoluda meşhur olan torosları kullananlar gibi.
Mantığı basittir, siyasetçi ve bürokrat bu tipleri güvenilir aracı ile kullanır, önlerini açar, kamu kolluk kuvvetlerinden elinden geldikçe korur. Mafya tipinin başına bir şey gelirse de, aradan sıyrılırlar.
Kurumsal derin devleti olan ülkelerde, yargının kolluk kuvvetinin güçlü olduğu ülkelerde, siyasetçi ile bürokrat böyle alengirli mafyalı işlere girmezler, giremezler.
Derin devlet ile adları anılır oldular. Derin devlet ile adlarının anılmas sebebi de şudur.
60 askeri darbesinden sonra türk derin devleti denilen askeri istihbarat en büyük darbesini almıştır. Mısır dan İsraile, İran içlerine, Irak içlerine, kısmen kafkaslara ve kısmen Yunanistan içlerine giren türk askeri istihbaratı bitirilmiştir.
Türk askeri istihbaratının da, ne vatandaşımızın etnik kimliği ile, ne yaptığı iş ile alakası yoktur, ilgilenmezler. Kürt veya Türk dediğinizde duyarsızdırlar, benim gibi.
Zayıflayan kolluk otoritesi içinde, önce siyasi sonra bürokrasininde dahil olduğu grupların pis işleri için kullanılmaya başlanmış tiplerdir. Sözde halk nezdinde meşru gösterilmek için sol siyasi görüşteki insanlar veya kürt insanlarımız aleyhine bir görünümde bulundukları söylenti olarak yayılmış, halkın ayrıştırılmasına katkıda bulunacak söylemler ile saçma bir meşruiyet perdesi verilmiştir.
80 darbesi de ordu düzenini ciddi anlamda bozmuş, ordunun kendine gelir gibi olması 12 yılını almıştır. 92 yılında tekrar özel kuvvetler komutanlığı kurulmuş. kendi istihbaratını yetiştirmeye başlamış, rüştünü kardak kayalıkları ve öcalan nın takip edilip yakalanması ile ispat etmiştir.
Bu yapı da başkanlık sistemine giden süreçte, kaldırılmış, kozmik odaya girilmiş, listeleri belli olmuş, lağvedilmiştir. Ardından piyasaya yine böyle serseri tipler salınmıştır.
Halbuki Atatürk ve İsmet paşa tarafından güçlendirilmeye çalışılan askeri istihbarat türkiye sınırları içindeki siyaset ile ilgilenmez, türkiye komşu ülkelerinde türk devletine sempatisi olan grupların güçlendirilmesine çalışır, türkiye ile olumlu siyasi ilişkiler geliştirmek isteyen grupların siyaseten güçlenmesine destek verir.
En güzel örneğini Atatürk, istihbaratçılar tarafından kurulan müdafa-i hukuk cemiyetlerini birleştirip tek meclisi kurarak ve Hatay'ı anayurda katarak göstermiştir.
F82G8XnktSo&$#%j
Devleti sanki olağanüstü bir varlık gibi tanımlamışsınız. Devleti idare edenler insandır ve bu insanlar kimi zaman ideolojik kimi zaman şahsi çıkarlarını devletin çıkarlarının üstünde tutar. 15 Temmuz'da devleti halk sokaktan topladı. Halk sokağa çıkmasa görürdüm ben o devleti.
Sil"Yapısal Reformlar ve Türkiye" kitabınızla ilgili önemli bir tavsiyem var Mahfi bey.
YanıtlaSilÖzellikle bu kitabınızı, anlaşmalı olduğunuz yayıneviyle (Remzi Kitabevi) sadece ama sadece "para karşılığı" satışa sunMAmanızı öneririm.
Sebebine gelince,
Diğer kitaplarınızı, elbette, telif hakları ve diğer regülasyonlar sebebiyle "para karşılığı" satar yayıneviniz. Bu normal.
Fakat, özellikle "Yapısal Reformlar ve Türkiye" kitabınızı okumak isteyenleri sadece "paralı" seçenekle sınırlarsanız, hem okumak isteyen ama parasal imkânı olmayan kişiler okuyamaz, hem sizin yıllardır anlatmaktan bıkmadığınız "yapısal reformlar" meselesine odaklanmak gürültü-patırtı arasında erir gider.
Duymuşsunuzdur: "Zarfa değil, mazrufa bakmak gerekir." Eğer özellikle "Yapısal Reformlar ve Türkiye" kitabınızı sadece "para karşılığı" satarsanız; zaten kutuplaşmış ve holiganlaşmış/trolleşmiş kitleler bu kitabınızın "neden paralı?!" olduğuna yüklenecekler, böylece kitabınızın içindeki analizler ve çözüm önerileriniz gündemde hakettiği değeri göremeyecek.
Size şunları öneriyorum:
(1) "Yapısal Reformlar ve Türkiye" kitabınızı fiziksel olarak satın alıp okumak isteyenler; ister kitabevlerinden, ister on-line alışveriş sitelerinden "parasını ödeyerek" alabilir. İnsanları özellikle bu kitabınızı okumaya teşvik etmek için; ödedikleri paranın hepsinin veya bir kısmının, bir veya birkaç STK (sivil toplum kuruluşuna) bağışlanacağını belirtebilirsiniz. Tercih sizin.
(2) "Yapısal Reformlar ve Türkiye" kitabınızı okumak isteyen ama parasal imkânı olmayanlar; kitabınızın tamamının PDF format linkini sizin twitter profilinize pin'lemenizle doğrudan indirip okuyabilir. (Blog'unuza açacağınız bir başlık altına da bu linki yazabilirsiniz.)
Dikkat ederseniz, amaç, "bedavacılığı" cazip hâle getirmek değil. Bu iki opsiyonu sadece "Yapısal Reformlar ve Türkiye" kitabınız için öneriyorum, çünkü bu kitabınız olabildiğince çok kişiye ve kuruma ulaşmalı! Diğer kitaplarınızın yayın-dağıtım haklarını nasıl kullanacağınız tamamen sizin takdiriniz.
Merhaba Hocam,
YanıtlaSilKapsamlı bir liste, malesef geciktikce ağırlığı artan bir yapı var.
"Merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin siyasal içeriğe dayalı olarak kurulması" maddesini biraz açar mısınız?
Saygılarımla.
Merkezi otorite, son 700 yıldır anadolu da çok güçlü.
SilYerel yönetimlerin teknik konularda sorunları olur. Mesela, buğday yetişen bir yerde sulama sorunu, badem yetişen bir yerde gübre sorunu, fındık yetişen yerde toplayacak işci bulma sorunu, çocuk sayısının çok olduğu bir yerde ilkokul yeterlilik sorunu, öğretmen açığı sorunu, ticari hayatın bazı sorunları vs...
Bunlar yerel siyasetin gündemini belirler. Yerel insanların sorunlarını gösterir.
Merkezi yönetim, bunlar ile ilgilenmez. O meclisteki ağırlığı ile ilgilenir. Kendine yakın kişinin meclise girmesi ile ilgilenir. Merkezi yönetim güçlü olunca, yereldeki bölgeye sorunları bilen halkın içinden gelen biri yerine kendi adamını koyar. Böylece merkez ile yerel arasındaki bağ siyasileşir, halkın ihtiyacı olan sorunlardan uzaklaşır.
Seçilen yerel yönetici de, halkın istekleri yerine merkezdeki otoritenin takdirini almak için çalışır. Merkezi yönetim bütçesine gerekirse kendi yerel bölgesinin ihtiyaçları için kaynak ayırtmaz. O kaynakları merkezi yönetime devreder, veya merkezi yönetimin bir sonraki seçimde kazanması için bölgesinin kaynaklarını kendi seçmenlerine dağıtır.
Yerelin sorunları gözardı edilmiş, bir sonraki seçime kalmış, bir sonraki iktidara devrolmuş olur.
Mevcut başkanlık sisteminde yerel - merkez arasındaki uçurum biraz daha açılmıştır. İktidara kim gelirse gelsin daha da açılacaktır. Yani türk halkı, veya doğu illerinde yoğun yaşayan kürt halkı veya bir kaç yıl içinde vatandaş olacak Suriye halkının ihtiyaçlarına cevap veremeyen iktidarlar ülkeyi yönetecek iç sıkıntılar başlayacaktır.
Bu durumda, huzursuz bir türkiye istemediklerini belirtecek olan komşularımızdan Rusya ve Avrupa Birliği, türkiyenin bölgesel özerk yapılar ile yönetilmesinin zorunluluğunu dile getirecekler, meclislerinden Türk yerel idarelerinin desteklenmesi için bütçeler oluşturacaklar, federal türkiye yönetimine geçişi finanse edeceklerdir.
Başka yakın komşularımızdan aşina olduğumuz gibi, yakında, Türkiye de de Rusya yanlısı bölge yönetimi ile Avrupa yanlısı bölge yönetimi tabirleri uluslararası haber ajanslarında kullanılacaktır.
2Nlycc4%a61Z$ES%
Dikkat kara kış geliyor. Fed, faiz artışı yapacağını açıkladı.
YanıtlaSilKırık olan çatımızı şimdiden onarmamız lazım. Ppknın faizleri enflasyon +0,25 puan seviyesine yani 16,50 ye çekip, cari açığın bir an önce sıfırlanmasını sağlaması gerekir.
Bu cari açıkla fırtınalı kış geçmez. Ev çok su alır.
Nisan ortalama kuru 8.15 Tl Nisan cari açığı 1.7 B dolar .
Bu şekilde giderse 1 yılda rezervler 20 B dolar daha erir.
Eğer kur, 8.75-9.00 bandına gelirse cari açık sıfırlanır hatta cari fazlaya geçilir. Bu şekilde negatife inen TCMB rezervleri dolmaya başlar.
Eğer kur arttırılmayıp Çin ve Katar swaplarıyla baskılanmaya devam ederse cari açık kapanmaz ve rezervlerdeki erime hızla devam eder. Büyük global krize kötüleşmiş negatif rezerv ve çok büyük devalüasyonla gireriz. Cdslerimiz uçar.
Ppk , faizleri en az 250 bp indirmelidir. Bu işin şakası yok...
Çin neden swap yapmayı kabul ediyor hiç düşündünüz mü? Çünkü Tlnin değersizleşmesini durdurup,ülkemizin uluslararası piyasadaki rekabet gücünün zayıflaması için.
Çin için Tl nin değersizleşmesi çok büyük tehlikedir. Çünkü dış pazar hakimiyetini kaybeder.
Bu oyunlara gelmeyelim. Cari dengeyi sağlayana kadar, kaybettiğimiz rezervlerimizi doldurana kadar yüksek kur düşük faiz politikasına devam etmeliyiz. Cumhurbaşkanımız haklıdır. Faizler indirilmelidir.
adsız 00,57,
Silhangi çatıdan bahsediyorsunuz..ortada artık bina bile kalmadı..çoktan yıkıldı..
cari dengenin kurulması da sadece kur seviyesine bağlı bir parametre değildir artık. asimetrik risklerin realize olmasıyla yepyeni dengeler kuruluncaya kadar türkiye ekonomisinde işler sürekli daha kötüye gidecektir..
Keşke o kadar kolay olsa. Aslında Damat Bakan son günlerinde ben artık dövize bakmıyorum diyerek dediğinizi yapmaya çalıştı. Dursalar o zaman onun arkasında dururlardı.
Sil1- Enflasyon alır başını gider.
2- Döviz borçlusu pek çok şirket ve şahıs batar.
3- Toplumsal patlama olur ve sandık gelir.
Böyle bir ortamda seçime gidilmek istenmeyeceği için günü kurtarma politikalarına devam.
Hacı, temerrüde düşmeden şu kredi taksitlerini öde artık....
SilYukarda arkadaşlar yazmışlar, düşük TL çok iyi olsaydı, Reis kendi damadını kovmazdı.
SilŞimdi de USD 10 TL bandında seyrederdi, bizler de hastanelerde uyduruk ilaçlar ile bakım yapılmamış cihazların hastaneleri nasıl cihaz çöplüklerine çevirdiklerini izlerdik.
Türkiye de öğrenci iken, kardeşim ile kaldığım evimi doğal gaz ile ısıtacak param olmazdı. iki ay üç ay ev soğuk dururdu. Battaniye ve kalın kazaklar ile dururdum. Kardeşim yüksek lisansa yurtdışına çıkınca yanına taşındım. Geliri olmayanlara ve vatandaş olmadığımız halde öğrencilere bedava doğalgaz desteği veriliyor. Yüksek değil, bir ailenin ihtiyacını da tam anlamı ile görmez ama tatlı bir sıcaklık yapacak kadar veriyor.
Türkiyede böyle bir sosyal paylaşım kültürü yok, artan döviz fiyatları ile ısınamayan milyonlar ne yapacaklar? Doğal gazlarını kapatıp ülkenin cari açığını mı kapatacaklar?
Milyonlarca Türk çocuk, evlerinde bir bilgisayar, mobil cihaz ve internet olmadığı için derslerine devam edemedi. Döviz yükselince bunlar aman üretim yapalım, yaptığımız üretimi satıp çok daha pahalı da olsa iyi bilgisayarlar mı alalım diyecekler?
Üretim ve zenginlik türkiyede sadece en zengin yüzde 10un elinde. geri kalanlar onların yanında çalışanlar, onlara iş yapanlar, işsizler, emekliler, memurlar ve esnaf. Para bu yüzde 10 içinde dönüyor. Dışarı gitmiyor.
Bugün kaç tane çalışan bodrum, didim, urla, yalovadan yazlık alabilir? Fiyatlar orta direk seviyesini aşmış gitmiş. Ben çocukken memurlar birikimleri ile yazlık alırdı. Şimdi memurlar , yazlıkların önünden geçecek uçak bileti parasını alamıyor.
Gücü yeten buyursun yapsın TL yi en değersiz para yapsın. eline geçecek olan tek şey daha düşük gelirli insan yığını olur.
Birileri hayal alemlerinde yaşıyor.
Çin kime dış pazar payını kaybedecek?
SilBizim sektörlerde en çok ihracatı AB ye yapıyoruz, Çinlilerin ürettikleri miktarlara Türkiyede hiç bir kurum yetişemez. İmkanı yok, Avrupa pazarına mal Türkiye üretemez.
Tekstil de en yüksek ihraç kalemlerimizden birisi, Avrupalı bir müşterim türkiyeden mal istedi, istediği miktarı üretcek fabrika bulunamadı ki siparişleri iki yıl sonra teslim edilecek düşün. Ucuz olsa ne olacak?
TL fiyatı ne olursa olsun, Çinliler bizim fiyatların altına hemen giriyorlar.
Çinliyi geçtim, Hindistandan bir firma yetkilisi adam, benim müşterime eposta atmış, Türkiyeden ne verdilerse yüzde 5 altını veriyorum, diye. Adam fiyat hakimiyetine o kadar güveniyor. Müşteriye ordan alma benden al diyo resmen.
Hintli firma, bir tane firma bizim alandaki en büyük üretim yapan Denizlinin yarısından fazla üretim yapıyor.
Yüzde 5 , yüzde 10 u geçtim, adam navlundan taşırken ek yüklü hacminden dolayı aldığı indirimden bile kazanıyor o kadar. Adamlar gemileri 3 yıllığına 4 yıllığına bağlamışlar, boş tutmuyorlar, gemi içinde boş yerleri doldursa bile navlunu zaten bedava getiriyor.
Ne fiyat rekabeti Allah aşkına?
Bir de bunlar çıktı, neymiş negatife geçen merkezin rezervleri dolacakmış. Sanki benim ebem boşalttı rezervleri. Rezerv dolsa ne olcak. Boşaltan bir daha boşaltacak.
SilMahsurlu Mahmut, benim kredi borcum falan yok çocuğum. Ama bu ülke evladıyım. Bu ülkenin ekonomisinin kötüleşmesi, yüksek faizden dolayı , döviz açık pozisyonundan dolayı ekonominin darbe almasını elbette istemem.
SilŞimdi sen beni bırak Şahap bey'e kulak ver..
Şahap Bey 09 Şub 2021 tarihinde yani TCMB başkanı olmadan 40 gün önce ne demiş?
Buyrun okuyun:
Dolayısıyla, Merkez Bankası’nın yüksek faiz politikasında ısrar etmemesi gerekir. Dünyada faizler sıfıra yakınken bizde faiz artışına gitmek ekonomik sorunları çözmeyecektir. Aksine, ilerleyen dönemlerde sorunları daha da derinleştirecektir. Çünkü, faiz artışları dolaylı olarak enflasyonun artmasına yol açacaktır. Dolayısıyla, Merkez Bankası’nın yüksek faiz politikasında ısrar etmemesi gerekir. Dünyada faizler sıfıra yakınken bizde faiz artışına gitmek ekonomik sorunları çözmeyecektir. Aksine, ilerleyen dönemlerde sorunları daha da derinleştirecektir. Çünkü, faiz artışları dolaylı olarak enflasyonun artmasına yol açacaktır.
Dünyada likiditenin bol olduğu dönemlerde Türkiye yıllarca yüksek faiz düşük kur politikası uyguladı. Sıcak para yatırıma değil yüksek faize geldi. Sıcak para ülkeden çıkarken de düşük kurdan TL’den dövize dönüp ülkeden çıktılar. Yüksek faiz düşük kur politikasından kaybeden hep ülkemiz oldu.
Şahap Kavcıoğlu
Kaynak:
https://www.yenisafak.com/yazarlar/sahap-kavcioglu/enflasyon-faiz-ve-doviz-kuru-2057586
Eee Şahap bey şimdi ne değişti? Buyrun paranın patronu oldunuz neden faizleri düşürmediniz?
Şubat ayında ; faizler yüksek olursa enflasyon da yüksek olur,
Bugün ise ; faizler yüksek olursa enflasyon düşer. Bu sebeple faizi düşürmeyeceğiz.
Hangisi doğru?
Evet kardeş, geçen çinli liderler de türkiyenin parasını nasıl değerli yapsak diye kara kara düşünüyorlardı. Yoksa bütün avrupa pazarını bize kaptırırlarmış.
SilÖnce inanmadım tabi sonra eniştem söyleyince kavradım.
Çinliler bizden o kadar korkuyorlarmış ki, ilerde uygur türklerine destek verip çini fethedeceğimizi anlamışlar, şimdiden önlem alıp uygur türkü bırakmayalım demişler.
Sn cumhurbaşkanımız da planlarımız ortaya çıkıp çinliler uyanmasın diye uygur türklerine destek vermiyormuş, gizliden destek veriyoruz işi anlayacağın şekliyle.
Ha unutmadan , Çinden aldığımız swaplar da ilerde Çine yapacağımız finansal saldırı için, kapiş :)
Hocam, Boğaziçi direnişi hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce direniş yapan hocalar başarılı olurlar mı?
YanıtlaSil"Rusya akılla kavranmaz, arşınla ölçülmez, kendine hastır : Rusya'ya sadece iman edilir..." Fyodor Tyutçev
YanıtlaSil"Rusya, Rusya! Çıkarıp atmak istediğim bir miğfer gibisin başımda!"
"Bir sabah uyanıyorsunuz ve yoksunuz. Aynaya bakıyorsunuz, yüzünüz aynı yüz, elleriniz aynı eller... Bedeninizi yokluyorsunuz, orada duruyor... Ama siz hükümsüzleştirilmişsiniz, yoksunuz... Tapındığınız Allahın kitabı da dahil olmak üzere her şey, herkes değişmiş, tanımıyorsunuz... Rusyaya ve bana böyle oldu."
"Millî endişelerden uzaklaşmak isteyen her İspanyol günde on kere onların ağına düşecek, sonunda anlayacaktır ki, Bidasoa ile Cebelitarık arasında doğmuş bir insan için, bir numaralı, dört dörtlük, kaçınılmaz mesele İspanya’dır” Gasset
"Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın. Aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma. Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de." Kavafis, “Şehir”
Mahfi hocam, bu da gençler için bir sorun, üçüncü bölümde rakamsal analizler var. https://gencmemursen.org.tr/uploads/orantisizsinavucretleri.pdf
YanıtlaSilMahfi hocam merhaba,
YanıtlaSilBence çok doğru ve net tespit etmişsiniz sorunları.
Aklıma birsey geldi yalnız, bilmem katılır mısınız?
Biraz da bütün problemlerimiz nüfus - ekonomik büyüklük oranının dengesiz olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?
Bir de büyük bir kentleşme problemimiz olduğunu düşünüyorum.
Sağlıcakla kalınız.
Mahfi bey bir yazınızda 17 yaşında olsaydım ne yapardım şeklinde bir tavsiye yazısı yazar mısınız gençler için ?
YanıtlaSilHukuğun üstünlüğü Türkiye'de yanlış biliniyor. Sokaktaki pek çok insana sorsan hukuğun üstünlüğünü kanunların uygulanması olarak söyler. Oysa hukuğun üstünlüğü kanunlar önünde herkesin eşit olması ve kanunların herkese eşit şekilde uygulanmasıdır. Örneğin bir kanun halkın %99'una uygulanıyor fakat imtiyazlı %1'e uygulanmıyorsa o ülkede hukuğun üstünlüğü yoktur. Hukuğun üstünlüğünün olmadığı yerde de bir süre sonra insanlarda kanunlara saygı kalmaz ve herkes kanunları bir yerinden delme çabasına girer. Aynı ülkemizde olduğu gibi.
YanıtlaSilTeşekkürler çok güzel ve anlamlı bir makale. bu ilkelerin uygulandığı ülkeler demokrasi ile yönetiliyor.. Sayıları da çok az.
YanıtlaSilOkuduğum en iyi yazınız. Romantik olacak ama temel sorun birbirine adeta düşman bir topluluk olmamız, ikinci olarak da eğitim sisteminin kişiyi hayata değil devlete itaate hazırlamayı hedefliyor olması.
YanıtlaSilTesekkurler, cok faydali bir yazi olmus . Zaten sizi cok uzun zamandan beri sevkle takip ediyorum.
YanıtlaSilWorld Justice Project deki ulke siralamalari ilgili bir saptamami ifade etmek istiyorum. Bu konu tabiiki sizin yazilariniz ana fikri ile kesinlikle celismez, zira sizde bu onemli istatistikleri , bu istatistikleri yapan yerlerden aliyorsunuz. Ancak genede yurtdisi kaynaklara guveninirligi ve elde edilen bilgilerin nasil hazirlanip degerlendirildigini bilmemekle beraber , bizim Hukuk konusunda Kazakhstan gibi bir ulkenin oldukca altinda olmamiza kesinlikle bir anlam verebilmem mumkun degil. Zira bu ulkede yaklasik 20 yildir is yapmaktayim.Tamamen Hanlik sistemi ile idare edilen bir Devlet. Bu konuda bir saptama ihtiyaci duydum,
Saygilar
Mahfi Hocam ,ulusal bazda sosyalizm . Küresel bazda ise sermayenin teknoloji sahibi şirketokrasinin eline geçtiği dünyada, özgürlük kavramı biraz umuda kalıyor.
YanıtlaSilUlusal sosyal politikaları beceremediğimiz gibi,malesef küresel politikalar konusunda da silahtan öteye geçemedik ve halka inmeyi hiç başaramıyoruz...Hep bir zümre yapacak...Halk bakacak alkışlayacak.
Ülkede, okullarda öğretilenlerle uygulamalar arasındaki aykırılıklar ile ilgili yazınız, durumu çok güzel özetliyor.Eğitimin içeriğide gerçekten boşaltımış durumda.
Para ve ekonomi hayatın en temel unsurları ancak eğitimin hiç bir seviyesinde öğretilmiyor!!
Halk işin içine dahil edilmedikçe sorunların çözülemeyeceği aşikar. Ancak bu konuda ne iktidar ne muhalefet duyarsız görülüyor.Tespitleriniz çok doğru ancak uygulama yine 0.çaba ise hiç yok.
Şu iki linkte Türkiye sorunları ile ilgili bir çözümleme var: https://ggle.io/3cYM ve https://bit.ly/3pPzSuX
YanıtlaSil