Dış Borç Raporu

2017 yılında en yüksek düzeyine çıkan dış borç stoku 2018 yılından itibaren düşüşe geçmiş bulunuyor. Bir başka ifadeyle Türkiye 2018 yılından itibaren dış borçlandığından daha fazla dış borç ödüyor. Buna karşın dış borç yükü azalmıyor. Bu ilginç konuyu inceleyelim.

Türkiye’nin dış borçlarının gelişimi 2000 yılından 2020 yılı ortasına kadar aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Tabloda son sütunda yer alan GSYH TCMB’nin uyguladığı beklenti anketinden çıkan beklentiler esas alınarak hesaplanmış ve Dış Borç Stoku / GSYH oranı, II. Çeyrek dış borç stokunun yılsonunda aynı kalacağı varsayımıyla dış borç stoku bu tahmini GSYH’ye bölünerek bulunmuştur (Bu iki kalem dışındaki bütün kalemler için kaynak: https://www.hmb.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri.)



Ele alınan dönemde dış borçların miktarı 2018 yılına gelinceye kadar artış göstermiş ve en yüksek artış da özel kesimde gerçekleşmiş. 2018 yılından itibaren dış borç miktarlarında azalma ortaya çıkarken Dresdner Bank hesabını yavaş yavaş tasfiye ederek 2015 yılında dış borcunu sıfırlamaya çok yaklaşmış olan Merkez Bankası’nın borçlarında son dönemde swap işlemleri nedeniyle yeniden bir artış ortaya çıkmış. Tabloda en çok dikkat çeken nokta 2017 yılından 2020 yılına geçişte dış borç miktarı 453,8 milyar dolardan 32 milyar dolarlık azalışla 421,8 milyar dolara düştüğü halde dış borç yükünün (dış borç stoku / GSYH) yüzde 52,8’den yüzde 61,6’ya yükselmiş olmasıdır. Bunun nedeni TL’de yaşanan hızlı değer kayıplarının dolar cinsinden GSYH’yi geriletmiş olmasıdır. Dış borç yükü şöyle bir formülle hesaplanıyor:

Dış Borç Yükü (Dış Borç Stoku / GSYH) = Dış Borç Stoku / GSYH

Dış borçlar döviz cinsinden olduğu için kurdaki değişimden etkilenmiyor, GSYH ise TL ile hesaplanıp yıllık ortalama kur üzerinden dolara çevrildiği için kurdaki değişimden etkileniyor ve TL’de ortaya çıkan değer kayıpları GSYH’yi küçültüyor. Yukarıdaki denklem üzerinden ifade edecek olursak; bölünen (dış borç stoku) küçülse de bölen (dolar cinsinden GSYH) daha hızlı küçüldüğü için dış borç yükü artıyor.

2020 yılı ikinci çeyreği itibarıyla mevcut 421,8 milyar dolarlık toplam dış borcun 123,7 milyar doları kısa vadeli, 298,2 milyar doları da uzun vadeli borç. Toplam 421,8 milyar dolarlık dış borç stokunun 116,7 milyar doları tahvil borcu.

Eldeki son projeksiyonlara göre 2021 yılında kamu kesimi 24,6 ve özel kesim de 34 milyar dolar olmak üzere toplam 58,6 milyar dolarlık dış borç ödemesi yapacaklar. Bu projeksiyon yeni kısa vadeli borçlanmaların tabloya eklenmesiyle değişecektir.

Dış borç yükünü düşürebilmek için TL’nin değer kaybını önlemekten başka çare görünmüyor. Bunun da yolu riskleri düşürmekten geçiyor.






Yorumlar

  1. Mahfi Bey bir konuda size danışmak istiyorum.Şuan üniversite öğrencisiyim ve iyi seviyede ingilizcem var.Ülkenin geldiği bu son konum aklı başında herkes gibi beni de endişelendiriyor.Yurtdışında üniversite okuma imkanım var ama çok masraflı.Acaba şimdiden gitsem mi yoksa burada, o parayı ticarete atılmak için mi kullansam bilemedim.Benim yerimde olsaydınız ne yapardınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben olsam üniversite okumak için harcardım. İyi bir üniversite eğitimi insanın yaşama bakışını, yaklaşımını olumlu etkiler.

      Sil
    2. Elinize, dilinize sağlık. Kafamızı karıştıran konuya acaba siz nasıl bakıyorsunuz?
      Şöyle ki;
      Dış borcu ödeyebilecek yegane silahımız ihracat (ticaret) ve bu koşullarda (yüksek kur) rekabetçi dünya piyasasında yüksek kur bizim lehimize, onlara göre düşük fiyatlarla gayet iyi müşteri topluyoruz. Kuru düşürdüğümüzü varsayalım, bu seferde dış pazara arzımız yükselecek fiyatlandırma nedeniyle daralacak dolayısıyla ihracat gerilemeye başlayacak ve dış borç ödemek için ihtiyacımız olan döviz girdisi azalacak.
      Bu durumda kurun düşmesi ile dış borcun yükü katlanarak artacak, mevcut ihracat hacmi ile bile borçlanmayı azaltamazken yeni yükü nasıl göğüsleyeceğiz?
      Ticaret dışında elimizde hangi imkanlar var, yatırımcılar ne yapmalı? Teşekkürler ve iyi hafta sonları dilerim.

      Sil
    3. Merhaba Mahfi Hocam, öncelikle harcadığınız ekstra mesai ve kıymetli öğretileriniz için teşekkür ederim. @aydinlikaradir hesabının sorusuna vereceğiniz yanıtı bende merak ediyorum. Belki orta vadede faydalı sanayi ürünleri ve olumlu politik gelişmeler veya reformalar ile ihracat artabilir veya ithalata olan ihtiyaç azabilir fakat kısa vadede hızlı bir kur düşüşü dışarıda bir enflasyona neden olup ihracatı olumsuz etkilemez mi?

      Sizce en kısa sürede TL nasıl değerlenir ve bu değerlenmenin sonucunda olumlu veya olumsuz gelişmeler nelerdir?

      Sil
    4. Eğer Balkanlar veya Doğu Avrupa, Rusya gibi yerlerde okuyacaksan o paraya yazık olur. İngilterede 13500 gbp civarı okullar idare eder. Ama abartıldığı kadar Türkiyeden iyi değil sadece vizyon katar. Dil öğrenip kendini geliştirmek lazım.

      Sil
    5. Selam Aydinlikaradir,

      Kıymetli hocamızın yazıda tesbit ettiği sorun temelinde ekonomik verimsizlik yatıyor. Borç faizinin altında büyüme, veya borçların verimsiz yatırımlar ile ekonomik katkı sağlayamaması.

      Türkiye'nin öteden beri sorunudur bu. Halk-Devlet-Siyaset-Hukuk arasındaki uyumsuzluklar çok fazla. Uzun vadeli ekonomi planı uygulanamaması, siyasi yönsüzlük, dünya ile hukuki uyumsuzluk gibi sorunlar ekonomiye sirayet ediyor.

      Son 5 yılda yaşananlar, yapısal reformlar ile makyajlanıp düzeltilemeyecek hale getirdi sistemi. Yapısal reformlardan daha derin bir düzeltme yapmak lazım. Devlet yapısının değişmesi lazım, Halkın desteği ile evrensel hukukun meşruiyetinin tesis edilmesi, siyasi mekanizmanın çöpe atılıp dünya misallerine göre yeniden inşaası lazım.

      Son paragrafta yazdığım, klavyeşörlük yaparak kolay gibi geliyor. Bu paragrafın gerçekleşmesinin bedeli dünyanın her yerinde "kan"dır. Malesef. Türkiyemiz, böyle bir değişim için iç dinamikleri ile uygun ortamda değil. Belki bir dış etken ile olur, bilemem.

      PKgz8jf3@CWu03s^

      Sil
    6. Önceki yorumdan devam eder isem;

      Biz tarihimiz boyunca, yaklaşık 400 yıldır "Yapısal Reform" yapmaya çalıştık. Bir işe yaramadı. Sanayi devrimi sonrasındaki en verimli ekonomi yıllarımız Cumhuriyet ile başladı.

      Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet kurucu babaları, kendinden önceki 300 yıllık "Yapısal Reform" geleneğini bir kenara attı. Saltanat ve etrafındaki siyasi sistemi çöpe attı. Geleneksel siyasetin cemaat, hilafet, tekkeleri kullanarak halk üzerinden devşirdiği yapıları düşünmeden kırdı. Devrim yarattı.

      Eğer Atatürk ve kurucu babalar, "Yapısal Reform" yapmak isteselerdi, Kurtuluş savaşından sonra koşa koşa padişahın dizlerine kapanıp, "Hünkarım, ordumuz muzaffer oldu, emir ve görüşlerinize hazırız" diye biat etmeleri, büyük ihtimalle yüksek makamlara gelmeleri gerek idi. Onlar ise aksini yapıp, padişahı kovdular.

      Türk, insanının da yapması gereken, 100 yıl önceki Ata'larımızın yaptıları cesareti göstermeleridir. Mevcut siyasi ve devlet yapısını atıp, dünya gerçeklerine göre yeniden kurmaları gerekir. Türk insanı tarih boyunca böyle şeyler yapmıştır. Yine yapabilir. Beğenmediğim Fransız devleti bile kaç kere yeniden kuruldu.

      Özet ile, Türk sistemi (yapısı) reform ile düzeltilemeyecek kadar bozuktur, bozuk yapı ekonomiyi verimsizleştirir. Hocamızın özenle yazdığı gibi, borcunu ödedikçe borcunun yükü artar.

      tlWwONQ67y8t*KjM

      Sil
    7. Bizim devrimi Naci Sharifi Zindaştinin müstakbel sülalesi yapacak. Pkkdan, uyuşturucuya oradan göçmen kaçırmaya, gasp hırsızlık haraç. Herif takır takır adam öldürüp serbest bırakılıyor bütün sülalesi İstanbuldan Vana kadar yerleşip vatandaş yapılmış. Şimdi Amerikaya yaranmak için göstermeden operasyon yapıyorlar.
      Yunanistanla Fransa ajan sokamıyorsa yazık kripto rumlar boş oturmasın. Adalardan geri ittirdikleri Kongolulara üç beş kuruş atsalar çok iyi çalışırlar. Memleket bit pazarı oldu. Son 8 senedir iş ihanet boyutunun doruklarını yaşatıyor.

      Sil
  2. Söylenenlere göre bankalarımızın İtalya ve İspanya'ya olan borçlarından dolayı AB yaptırım kararını alamadı.Doğru mudur sizce?Söz konusu borç ne kadar ve ne için alındı/alınıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazdığınız konu hakkında bilgim yok. Yani yaptırım uygulanacaktı da bu yüzden mi uygulanmadı bilmiyorum. Sadece dış borç olarak bakmayın Türkiye bankalarında Avrupalıların payları da var. Bunlar da etkilidir.

      Sil
    2. Ab ve amb yerinde olsam bu ülkelerin hazinelerini belli kriterler ve yapısal reformlar karşılığında borçlarını amb yoluyla fonlardım

      Sil
    3. Sırf ING yüzünden Hollanda yaptırıma karşı. Yoksa İslamcıları seven yok.

      Sil
    4. ABnin bir karar alip ECB duzeyin bu ulkelerin borclarini resmen para basarak karsiliksiz finanse etmesi lazim. Bunun karsiliginda da bu ulkelere ciddi yapisal reformlar istemesi oraninda bu isi gerceklestirmesi lazim. Tipki IMFnin kredi dilimlerini belli denetim ve ilerlemeler karsiliginda serbest birakmasi gibi.Burda da bu ulkeler yapisal reformlara girisecek ve baglamda ecb parayi finanse edecek
      Boylelikle hem Euroda develuasyon olur ve ABnin rekabet gucu artar hem de bu ulkeler yapisal reformlara girisir hem de borc belasindan kurulunulur.
      Bunun baska caresi yoktur. Ayrica gelinen konjokturde Euro Dolara karsi dunya duzleminde daha stabil daha itibarli ve salt cari dengeye bakarak para basmayi en cok hakeden bir para birimidir.

      Sil
    5. Selam ,

      Yaptırımlar konusunda şurada yazmıştım. Yaptırımlardan bir kaç gün önce yazmıştım.

      https://www.mahfiegilmez.com/2020/12/kitap-degerlendirmeleri.html?showComment=1607610500920#c4205385731030828522

      AB, egemen ülkeleri Türkiye içini özellikle son bir kaç yıldır çok iyi biliyorlar. Onların yaptırım uygulamasına gerek yok. Onlar istedikleri her şeyi istedikleri her zaman Türkiye'yi yöneten kim olursa olsun alacaklarını biliyorlar.

      AB içinde Türkiye ile sorun yaşayanlar, istihbaratını Türkiye içinde konumlandıramamış bazı güney ülkeleri ve Fransa.

      Her yorumumda özenle belirtiyorum, Türk Siyasal İslamı batının çocuğudur. Finansmanı Almanya Hollanda ve bazı kuzey ülkeleri üzerinden yapılır. Bakın, Almanya yaptırımları veto etmiş, üstüne bi kaç tane deniz altı satmış. (Deniz altı meselesini teyit etmedim, güvendiğim bir kaynak sosyal medya mesajında yazmış.)

      Askeri konulardaki anlaşmazlıklar ise Nato ile çözülür. AB, Nato etkin ülkelerinin kararını bekler, ona göre yaptırım yapma-yapmama, Türkiye'yi ne kadar sıkıştırma-sıkıştırmama kararını alır.

      Türkiye'yi eleştirdiğimi de düşünmeyin lütfen. Türkiye pasif bir ülkedir. Türkiyenin yaptığı veya yapmadığı hiç bir şey yaptırım gibi kararları etkilemez. Türkiye'nin doğu akdenizde boş boş gemi gezdirmesini (bizler bilemeyiz, kim bilir) belki, Türkiye'deki etkin AB ülkelerinin ajanları sağlıyordur.
      Sizler ve bizler, bunu Türk hükümeti kararı gibi görebiliriz. Çünkü bize resmi olarak böyle aksettirilir. Arkada Türk hükümeti, kendi hamisi AB deki patronlarından habersiz, bir savaş gemisini bir koydan bile çıkaramaz.

      Olay, tamamen AB ülkelerinin kendi içlerindeki çekişmenin Türkiye üzerinden yapılmasıdır. Almanya, Doğu Akdenizde Yunanistan ve Fransaya kimin patron olduğunu göstermek istemiş olabilir. Sesin bizim saraydan çıkması sizi şaşırtmasın.

      Bizler bu işlerin içinde büyüdük, kafatasımızı bile sahada bıraktık.

      ca9j*ZVBEH2e3jRu

      Sil
    6. Selam 0930,

      Banka borcu sorunu şu şekilde çözülür, -yaptırımlardan bağımsız olarak-. Yani ister yaptırım olsun, ister olmasın farketmez.

      Sorunlu olan Türk A,B ve C bankaları kamulaştırılır. Mülkiyetleri Türk devletine geçer. Borçları da kamulaşır, ödenemez ise yeniden yapılandırılır.

      Bu işlem sonunda, AB bankaları zora düşer ise;

      Bundan sonrası kağıt işlemleridir. ECB Avrupa'da Türk bankalarına kredi veren bankaların tahvilini alır, para verir. AB bankaları rahatlatılır. Uzun vadeli tahvil ödemelerini ECB ye Türk bankalarından tahsil ettikçe öderler.

      Borç hiç bir zaman sorun olmaz. Borç, yaptırım yapma yapmama kararını etkilemez. Bunu söyleyen kişi Türk'tür. AB den bakan kişi böyle konuşmaz.

      Türkiye yaptırımları, AB üyesi ülkeler arasındaki çekişmenin bir sonucudur. Bizle hiç bir ilgisi yoktur. Yukarda bir kaç kere yazdım. AB'nin Türkiye yaptırımları, sade ve sadece AB ülkelerinin kendi aralarındaki çekişmedir, güç gösterisidir. Türkiye her zaman dış ilişkilerinde edilgendir.

      Hiç bir Türk hükümeti kendi başına uluslar arası bir kararı alamaz, öyle bir Türk, Türkiye sınırlarında henüz doğmamıştır, bu kadar görüşüm nettir.

      Sevgiyle kalın.

      Du$oU9fZYC8DZaAZ

      Sil
    7. Yukarda yazmıştım, az önce ABD yaptırımlarını açıklamış. Hep yazdığım gibi yaptırımlar arasından en düşük seviyelilerini seçmişler. Maksat bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. 80 milyonluk, ortadoğunun en zengin halkının sırtından geçinmek var iken, kimse sizlerin iç savaşa girip, AB kapılarına mülteci olmanızı istemez.

      Günlük yorum yapan çoğu ekonomist yaptırımların ekonomik etkilerini yazıyorlar. Ancak, ekonomik etkilerin ardından gelecek olan sosyal çalkantı, Türkleri AB sınırlarına milyon kişi milyon kişi taşır. AB böyle bir insan göçüne karşı koyamaz.

      Onlar için en iyisi Türklerin, Türkiye sınırları içinde kalmasıdır.

      Batı dünyası, Türkiye'ye yaptırım uygulamak yerine, Türkiye içinde faal olan Rus servislerini bulup temizlemeyi, Türk hükümetine s400 aldırtan Rusya adına çalışan hınzırları kulaklarından tutup Türkiye dışına atmayı tercih eder.

      Türklerin edilgen olduğu bir dış politika oyununda, işi bilenler kuklayı cezalandırmanın hiç bir işe yaramayacağını, aksine kendilerine boş yere kaynak ve zaman kaybettirip zarar vereceğini iyi bilir.

      Pek çok kişinin korktuğunu ve bilgisiz kişilerce yaptırımlar konusunda yönlendirildiğini gördüğüm için yazıyorum. Merak etmeyin, sizler çok çalışıp, alınteri ile kazandığınız kaynaklarınızın yurtdışına çıkmasına izin veriyorsunuz. Bu sürecin doğal sonucunda düşük gelirli olmak normaldir. Bu durum sürdüğü sürece, korkacağınız yaptırımlar size gelmeyecek.

      Muhatap olmak isteyip, olamadıklarınız hem dünyayı, hem de sizi, sizlerin bildiğinizi zannettiğinizden çok daha iyi biliyorlar.

      Seviliyorsunuz.

      D4f2LQ5TR!0cpepc

      Sil
    8. Bir kere daha doldur boşalt olacaktır, Babacan ile. Bundan eminim. 2002 2014 dönemi gibi bir dönem olacaktır, daha kısa sürecektir büyük ihtimalle bu sefer, ama bu olacaktır.

      Şu an Türkiye "shortlanıyor", zamanı geldiğinde Babacan ile "longlanacak"tır. Sonrasını bilemem ama Türkiye'yi, şu önümüzdeki dönem çok uzun bir süre ucuz tutmayacaktırlar. Bir tüketim toplumu olup da iyi tüketemeyecek durumda olan bir Türkiye'den kimseye çok büyük hayır gelmez. Şu an şartlar gereği ucuzlatma şeklinde bekletiliyor Türkiye. Ama iyi tüketebilen bir Türkiye zaman ve şartlar el verdiğinde her zaman ucuz iş gücü olan bir Türkiye'den daha karlıdır. Özellikle de otomasyonun iş gücünde arttığı şu dönemde.

      Türkiye'nin milli geliri, orta seviye ve düşük seviye arasında dalgalandırılacaktır. Önümüzdeki dönem, belli bir süre sonrasında, Babacan ile, orta seviyeye doğru çıkış olarak tekrar bu bahsettiğim döngünün bir parçası olarak başlayacaktır. Milletlerin mallarını ve servislerini satacak tüketicilere ihtiyacları var.

      Planlarınızı buna göre yapın.

      Sil
  3. Hocam elinize sağlık. Dış borç stokunu diğer ülkelere göre kiyaslamasini yapabilir misiniz? Dünyada kacinciyiz?

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürler saygılar hocam

    YanıtlaSil
  5. Merhaba Mahfi Bey, bir konuda yorumunuzu 1 cümle dahi olsa rica edeceğim. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye'nin olası bir iflas eşiğine gelişinin veya iflasının, diğer EM ülkeleri veya gelişmiş ülkelere görece etkisi nasıl olur ? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye büyük bir ülke. GSYH'si yüksek. O nedenle öyle bir durumda etki büyük olur.

      Sil
    2. 80 defa yazıldı burada devletler iflas etmiyor,imf kurtarıyor diye.:d

      Sil
  6. Yeni hesab yöntemiyle son yılların GSYH'ları 1,58 ile çarpılmıştı.
    2000 GSYH'sı da 1,58 ile çarpılırsa DışBorç/GSYH=27,5 olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Uğur Gürses'in bu yazısında belirtmişti; "Türkiye’de milli gelirin hoplama-zıplama ya da sıçraması ancak son 10 yıldaki iki revizyonda mümkün olabildi. Son 10 yılda iki kez milli gelir revizyonu yapıldı. Hem yöntem değişikliği, hem de eksik ya da “hatalı ölçüm” nedeniyle yapılan iki revizyonla milli gelir; 2008 revizyonunda yüzde 32, 2016 revizyonuyla yüzde 19.7 olmak üzere birikimli olarak yüzde 58 arttı. Milli gelir trolü - Hürriyet 26 Ağustos 2017

      Sil
  7. Ben olaya şöyle en basit şekliyle bakıyorum borç olayına .

    Kazandığından fazla harcıyorsan borçlanıyorsun demektir.
    Borcu kapatmanın en basit iki yolu vardır.
    Ya e(l)(v)dekileri! satarsın, ya da yeni iş bulursun, üretirsin.
    Kurun yükselip düşmesi senin itibarın, kredibiliten borç verilecek güvenli adam olup olmamanla ilgili.
    En basit şekliyle anlattım kusura bakmayın.

    YanıtlaSil
  8. Hocam selamlar, tablodan goruldugu uzere kamu kesiminin dis borc miktari yillar itibariyle artiyor. Merak ettigim acaba kamunun 2000 yilinda dis borclanma icin karsilastigi faiz orani ile 2020 deki faiz orani arasinda kayda deger bir fark mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Var. Türkiye dış borçlanma maliyetini yüzde 3'e kadar indirmişti. Şimdi yüzde 6 ile borçlandı.

      Sil
    2. Fed in faiz artırma kararı dan kaynaklanıyor olabilir mi? Aynı sekilde faiz artırımı dan önce düşük maliyetle özel sektör yüklü miktarda dış borç almıştı ,artan faizle birlikte alınan dış borçta azaldı ancak önceden alınan borçların ödemesi devam ettiği için bahsettiğiniz tablo ortaya çıktı

      Sil
  9. Merkez bankası son dönemde dövizdeki yükselişi durdurmaya çalışırken elindeki rezervleri eritmeyip piyasayı kendi haline bıraksaydı durum daha iyi olabilir miydi hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fark olmazdı. Ama faizi zamanında artırsaydı hem rezervleri elinde tutar hem de kuru denetlemiş olurdu.

      Sil
  10. Hocam bu hafta birirdim Infernis’i tek kelimeyle muhteşem. Devamını bekliyoruz. Bu arada Ali’nin ailesi 67.Sayfada Berlin’de. 159. Sayfada Münih’de. Gözüme çarptı. Yazayım dedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindim beğendiğinize. Bu değindiğiniz farklılık yeni baskıda düzeltildi. Teşekkür ederim.

      Sil
  11. Mahfi bey, çok büyük hatalar yapılmazsa hem politik hem ekonomik olarak TL değer kazanmak zorunda değilmi, hele de reel kur tüm zamanların en düşüğünde iken.Dolarizasyon olarak da en yüksek oranlara ulaşmışken oradan da bir düşüş beklenmeli, yani herşey var ama helva yapabilecek miyiz yoksa işimiz 2001’den de mi zor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Helva yapmak için gerekli malzemeyi doğru şekilde ve doğru koşullar altında birleştirmemiz gerekiyor.

      Sil
  12. Mahfi bey biraz konu dışı olacak ama dış borç mu önemli, yoksa net UYP mu?

    YanıtlaSil
  13. Sizce bunlar iktidarın umurunda mı?

    YanıtlaSil
  14. Hocam, elinize saglik, yine hassas bir konuyu acmissiniz. Dis borc bir stok iken, gsyh bir akis,flow.. Yani bu gosterge derdi tam yansitmiyor; %65 mesele degil, daha cook yol var, %98 olan ulkeler var.. filan dedirtiyor. $123kisa, $116tahvil borcu nasil ve nereden odenecek? Yani tl deger kaybi, taliban tipi hukumetin bir sonucu. Bu tip iktidarlar iktisat, hukuk reformu yapmak icin bile avans bekler. avansin ucunu gormeden pozisyon degistirmez, swap tetigi devam ettigi surece, problem, tetik sahibimizin gibi gozukuyor. Bir sey yapmaya gerek yok. Tetigi cekerlerse yasayacagiz, icine tikildigimiz nakis kaderi. Bu usd borclari affettirecek birisi iktidar olmadikca, gelecek bitmistir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar umutsuz olmayın, bunlar doğru ekonomi politikalarıyla çözülemeyecek sorunlar değil.

      Sil
  15. Hocam Türkiye’nin borçlanmasında ‘Temel Günah‘ kavramı işlemektemidir?

    YanıtlaSil
  16. Bundan sonrada kur düşer bu seferde faizden dolayı dış borç yükü artar. Yakamiz bir türlü iliklenmiyor.

    YanıtlaSil
  17. Sayın Eğilmez, gıdadaki enflasyon hızını kontrol altına almak çok önemli bir hale geldi. Üretimdeki girdilerin fiyatlarının hızlı artışı, üreticiden tüketiciye giden yolda ürünü pahalı hale getiren unsurlar, küçük çiftçilerin borç sorunu, tarım bakanlığı bütçesi gibi konulardaki yeni çalışmalarınızı da bekliyoruz. Çalışmalarınız bizlere rehber oluyor. Teşekkür ederiz. Saygılarımla

    YanıtlaSil
  18. Sayın Eğilmez, bu tabloda sadece dış borçlarımız yer alıyor. Ancak, son 2 yıldır Hazine, yurticinde de doviz ve altın cinsi borclanmalara gitti. Bunun sonucu olarak da doviz cinsinden borcumuz, esasında yurtici-yurtdısı toplamında 2018 yılındaki zirvesinden pek bir değişiklik gostermedi. Bu rakama, KOİ'lerden gelen ek yukler dahil edildiginde, döviz cinsi toplam borclar cok daha yuksek bir rakama ve GSMH'ye oranı da %70lere gelebilecektir korkarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. KÖİ'ler için alınan dış borçlar özel kesim borçlarında yer alıyor.

      Sil
  19. dış borç tutarı nominal olarak azaldı, ancak 2018 yılına göre Türk lirası değer kaybettiğinden borcumuz daha da artmış oldu..

    YanıtlaSil
  20. Hocam hazinenin yurt içindeki döviz cinsinden borçlanması dış borçlanma diye mi geçiyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır o döviz cinsinden iç borçlanma olarak geçiyor.

      Sil
    2. Hocam dış borç yüksekliğinin devletin zenginliğinin bir göstergesi olduğu gerçeğini görmemiz gerekir.Misal ABD dünyanın en yüksek dışborca sahip ülkesidir elbette çok zengin olduğu için bu kadar borç yapabilmektedir,bilgilerinize.

      Sil
    3. Doğru bölgesel güç konumunu büyütmemiz borç artışınıda getirecektir.

      Sil
    4. Abd nin dış borcu yoktur zannedersem.Dolar matbaası elinde basar parayı öder borcunu

      Sil
  21. Önemli olan Borç/GSYH oranının yükselmemesi.

    YanıtlaSil
  22. Yillar icerisinde kamu borcunun toplam borc'a oranindaki artis dikkat cekici. Cok degil bir kac sene once borc riski ozel sektor uzerinde iken, bugun hem kamu hem ozel sektor ciddi derecede borclu.

    YanıtlaSil
  23. Hocam merhaba, Eksi rezerv konusu sizce de biraz ihmal edilmiyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapacak bir şey olmayınca herkes susuyor.

      Sil
    2. Hocam daha önce merkez bankasının eksi rezerv çevirmek gibi bir gündemi olmadı. Nasıl başaracaklar bunu? Yükümlülüklerini nasıl yerine getirecek merkez bankası? Küçük miktarlardan bahsedilmiyor.
      Teşekkürler

      Sil
  24. İktisatcilarin bir alışkanlığı var okulda görmeye aşina oldukları ceteris paribus dan vazgeçemiyorlar olaylara 3 boyutlu bakmak noktasında sıkıntılar var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yalnız ceteris paribus koşuluyla 3 boyutlu bakma arasında bir illiyet bağı yok. 3 boyutlu baksanız bile bu kadar çok ve karmaşık meselenin iç içe olduğu alanlara basitleştirici varsayımlarla bakmazsanız hiçbir şey göremezsiniz.

      Sil
    2. bir mimar olarak size 3 boyutlu bakmak ile sistemin kesitine(sistemin detayına) bakmak arasındaki farkı saatlerce anlatırdım ama. sizin düşüncenizi değiştiremeyeceğimi anladığım için susuyorum. siz sadece 3 boyuta( görsele) önem vermeye devam edin. Altay Bey.

      Sil
  25. Merhaba Hocam,

    Son zamanlarda faizlerin de düşüklüğünden dolayı özellikle Krugman, Mankiw gibi ekonomistler kamu borçlarının yükselmesinin endişelenecek bir şey olmadığını dile getiriyor. Hatta şu sıra olması gerektiğini de söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklılar. Faizin yüzde 0,50 olduğu yerde borç almakla vergi toplamak ya da para basmak arasında finansman kaynağı açısından pek bir fark yok.

      Sil
  26. Dış borçlar döviz cinsinden olsa da kurdaki değişimden etkilenir.
    Örneğin 2 yıl önce dolar olarak 100 Milyon TL için alınan dış borç ile bu gün 100 Milyon TL için alınan dolar farklı olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer dış borç stokunuzda iki yıl önce 100 milyar dolar varsa bugün de 100 milyar dolar varsa borç stokunuz 100 milyar dolardır ve değişmemiştir. Eğer iki yıl önce GSYH'niz 600 milyar TL ve USD/ TL kuru 3 ise GSYH'niz dolar cinsinden 200 milyar dolardır. Dış Borç Stoku / GSYH = % 50 olur. Bu yıl GSYH'niz 900 milyar TL USD/TL kuru 6 olmuşsa dolar cinsinden GSYH'niz 150 milyar dolar çıkar. Dış Borç Stoku / GSYH = % 67 olur. Bu durumda Dış borç yükünüz % 33 artmış olur.

      Sil
  27. Üstad selamlar,
    Merkez bankası eksi rezervi , Ab ile Abd yaptırımları ve siyasi gelişmeler göz önüne alındığında TL'nin deger kazanması mümkün müdür.Türkiyede bir malın fiyatı arttığında, tekrardan düşmesi mümkün olmuyor malesef, bu dolarda da geçerli.Sizin öngörünüz nedir dolar /TL açısından...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaptırım konusunu yukarda yazdım, hafta sonu ve geçen hafta çok Türk ekonomist yaptırım konusunu işledi. Buna biraz değinmek istiyorum.

      1. Türkiye bölgesinin en ucuz işgücüne sahip ülkesi.
      2. Türkiye başkanlık sisteminde halkın yönetim ile bağı kopmuş durumda.
      2.a. Başkan dış etkilere açık
      2.b. Halk hesap soramıyor, -mesela kimse MB rezervlerindeki para nereye gitti, kime gitti bilemiyor. Yani Türk kasası istendiği zaman boşaltılabiliyor.
      2.c Türk siyasal islamı batı ülkelerinin çocuğudur.
      2.d Halk isyan etse, örneğin 1 milyon kişi isyan etse, başkan onların karşısına 2 milyon tane polis dikebilir. Finansmanı yurtdışından hemen gelir.

      Bu durumda Batı dünyası Türkiye den istediği zaman sorgusuz kaynak çekebiliyor. Halk hiç bir zaman kaynakların nereye gittiğini soramıyor. İstediği yatırım için ucuz işgücüne erişebiliyor, ülkede rejim değiştirme tehlikesi gösteren bir azınlık yok, küçük gruplar isyan etse bile onları kontrol edebilecek kabiliyette bir devlet var.

      Kaynak aktarımı şöyle işledi. Türk halkı vergi verdi, bu vergiler yüksek fiyatla mütahitlere gitti. Mütahite giden para flulaştı, kamu gücü ile takip edilemez hale geldi. Daha kötüsü, yapılan işler ucuz, aktarılan kaynak yüksek, topluma faydası 0. Kanal istanbul, dünyanın en büyük havalanı, her yere havalanı gibi yurtdışına para transferi en kolay işler.

      MB sözde piyasaya 100 milyar dolar dan fazla para verdi. Bu parayı kim aldı? Yerine 3. bir dünya ülkesi ile teminatlı swap geldi. Cevap açık, o 3. dünya ülkesinin hamisi kim ise sizin 100 milyarınızı o aldı. O alan da AB li bir ülke. Artık Covid sebebi ile mi aldı, yoksa başka bir işin finansmanı için mi aldı bilinemez.

      Böyle bir ülkeye yaptırım yapıp, halkı sokağa dökmenin, sokaklara dökülen halkın isyan etmesinin kime ne faydası olur? Düşünün, sert yaptırımlar olsa -İran a yapılan gibi- Türkler isyan etse, 5 - 10 -15 milyon Türk AB kapılarında mülteci olsa, kim ne fayda görür?

      İşte bu yüzden TR e kimse ciddi yaptırım filan yapmaz. Ucuz, ufak tefek işlerin yaptırılabildiği bir düzen herkesin işine geliyor.

      Türkiye bir şekilde s400 aldı. Rus devlet başkanı ajan olarak burada çalışmıştı. Türk diyanetinde rus ajanlar var. Düşürülen uçak için bir kan parası bedel idi. Türkiyede ingiliz ajan da var diğerleri de var. Hepsinin en tepe yöneticileri Türkiyeden yetişme insanlar. Burayı sizden daha iyi biliyorlar. Türkiyedeki adamları Türk başkanına gidenden daha sağlıklı bilgiyi kendi ülkelerine aktarıyorlar. Her yönü ile kontrol edilebilen bir 80 milyon kaynak.

      TL varlıkların değerleri daha da düşecektir. Biriken kaynaklar yine yurtdışına aktarılacaktır. Türk halkı yine istedikleri insanları yönetici olarak bulamayacaktır. Biz buna emperyalizm diyoruz.

      3rkWlhJG@^RYqV0*

      Sil
    2. Üstadım, Mahfi Hocanın değerli yazılarının yanında sizin yorumlarınızı da ilgiyle takip ediyoruz, yaptırım konusunda dedikleriniz harfiyen çıktı, bilgilendirmelerinizin devamı ricasıyla...
      Sevgiler.

      Sil
  28. Hocam yazı için elinize sağlık. Kısa vadeli dış borç dediğimizde vadesi 1 yıldan az olan borcumu kastediyoruz ? Eğer öyleyse 123 milyar dolar kısa vadeli borç miktarı Türkiye için 2021 yılında ödenmesi gereken borç miktarı olmuyor mu? Tahvil borçlarını da kamu ve özel sektör borçlarının toplamı içinde düşünüyoruz.

    YanıtlaSil
  29. CesurDeli
    Baltalimanı antlaşmasını anımsadıkça korkuya kapılmamak elde değil Sn. Hocam

    YanıtlaSil
  30. Mahfi bey, niçin televizyona çıkmadığınızı anlıyorum (ve size %100 hak veriyorum!)

    Peki, YouTube kanallarından size röportaj istekleri geliyorsa eğer, bunları da mı kabul etmiyorsunuz?

    Not: Tek kanala daimi konuşmacı olmanızdan bahsetmiyorum. Çeşitli YouTube kanallarının röportaj isteklerini soruyorum.

    YanıtlaSil
  31. iyi akşamlar aklıma bir soru takıldı aylardır düşünüyorum araştırdım yok cevap yok. Soru şu “kişi başına düşen gelir nasıl artıyor” şimdi aklıma birkaç cevap geldi ama hepsi tatmin edici değil

    Şimdi üretim kolları sanayileşirse daha ucuza üretim yapılır ve talep fiyat düşüşünden daha çok artar. Artan talep kazançları artırır. Fakat bu sadece fiziki ürünlerde geçerli oluyor mesela bir avukat fiziki bir ürün ğretmiyor ama türkiyeye göre 6-7 kat faxla kazanıyor

    İkinci çözüm ara katma değerler artırılırsa gelir artar. Örneğin bir kasabın yaptığı 100 liralık ciro harcadıkça gelir üretiyor. Kasap 100 lira kazanıyor kafede parayı harcıyor kahve mağazası ve kahve mağazası çalışanları üreticileri ve şubeden kira alan mülk sahibine kazandırıyor yani 100 liralık harcama 600-700 liralık kazanç üretiyor
    Ama bu da “ milli gelir nasıl artar “” sorusunun cevabı


    Yani arada olan kişilerin artması daha fazla gelir üretilmesini sağlıyor. Bunların hiçbiri kişi başına düşen geliri artıran etmenler değil milli geliri artıran etmenler. Peki kişi başına düşen gelir nasıl artar

    YanıtlaSil
  32. Twitter'da "Yapısal Reformlar" adlı kitabınızı nihayet yazdığınızı bir takipçinize söylemiştiniz yakın zaman önce.

    Şu an ne aşamadasınız Mahfi bey? Ne zaman alabiliriz?

    YanıtlaSil
  33. Dıs borclar döviz cinsinden olduğu icin kur değişiminden etkilenmiyor demişşiniz hocam.neden etkilenmiyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer dış borç stokunuzda iki yıl önce 100 milyar dolar varsa bugün de 100 milyar dolar varsa borç stokunuz 100 milyar dolardır ve değişmemiştir. Eğer iki yıl önce GSYH'niz 600 milyar TL ve USD/ TL kuru 3 ise GSYH'niz dolar cinsinden 200 milyar dolardır. Dış Borç Stoku / GSYH = % 50 olur. Bu yıl GSYH'niz 900 milyar TL USD/TL kuru 6 olmuşsa dolar cinsinden GSYH'niz 150 milyar dolar çıkar. Dış Borç Stoku / GSYH = % 67 olur. Bu durumda Dış borç yükünüz % 33 artmış olur.

      Sil
  34. Mahfi hocam sizi ilk uluslararası iktisat hocamızın ısrarla kitaplarınızı önermesi ile tanıdım.. yalın, sade ve buna rağmen öğretici anlatımınızı gördükçe hocamızın ısrarını daha iyi anladım.. Sizin o günlerde iktisadımız için mihenk taşlarından olduğunuzu anladım. Sonrasında (sosyal medya kullanmıyor olmama rağmen) takip edebildiğim her yerden takip eder oldum.. burası dahil. Şuan okuduğum başka iktisat kitaplarında da sizden bolca alıntılar görüyorum ve tebessüm ediyorum her seferinde kendi kendime “bu adam keşke hazine bakanı olsa, MB başkanı olsa“ diye söylerdim..
    Bugün bir arkadaşımın paylaşması üzerine yağmur duası ile ilgili yazdıklarınızı gördüm.. sizin görüşünüz, tabiki saygım var.. bu mahfi eğilmez olduğunuz için değil, fikir belirten bir insan olduğunuz için.. babamla elimizden geldikçe cuma namazlarına gideriz, olacağını bilmediğimiz halde bizde cami imamı ile birlikte duaya katıldık.. fakat hocam fikrinizi belirtirken bir grubu aşağılayacak şekilde söylemeniz beni çok üzdü.. ne kadar umrunuzda olur, belki mesajımı görmezsiniz bile bilmiyorum fakat siz bu ülkede iktisadı merak eden, araştıran her gencin karşısına çıkacak, öğretilerinden faydalanılacak birisiniz.. size öneri vermek haddime değil fakat sizi seven, sizi kendi hocası gibi gören bir öğrenci olarak diyeceğim o ki herkesi kucaklayacak şekilde yazın hocam.. çünkü siz, az önce de söylediğim gibi bir grubun değil, tüm ülke gençlerinin pusulasısınız.. sevgi ve saygılarımla sayın hocam haddimi aştıysam özürlerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Quesnayy,
      Haddinizi elbette aşmadınız, tam tersine son derecede efendice bir yorum yapmışsınız.
      Ben bu tweeti kimseyi ya da inançları aşağılamak için filan yazmadım. Beniz izlediğinize göre herkesin inanç ve görüşüne saygı duyduğumu da biliyorsunuzdur.
      Bu tweet'de demek istediğim şudur: "21. yüzyıl gibi maddiyatın en yoğun olduğu bir yüzyılda insanlar hala manevi değerlere bu kadar yoğun bağlı olarak yağmur duasına çıkıyorsa bu insanlara mesela (Kur'an'da yasaklanmış olan) faizi ön plana alan yapısal reformları anlatamazsınız."
      Ne var ki konuyu anlayan anlamayan herkes yazdığımı bir yöne çekti, yorum yaptı. Baksanıza sizin bile düşüncenizi karıştırmış yazılanlar. Birkaç kişiye yazıp gerçek kastımı anlatmaya çalıştım ama işler daha da karıştığı için peşini bıraktım.
      Durum budur. Sevgiler

      Sil
  35. 2020 yılındaki "ihtiyar" Mahfi Eğilmez'e değil, 1972 yılındaki üniversiteden yeni mezun olmuş "genç" Mahfi Eğilmez'e soruyorum:

    "Enflasyon sebep, faiz sonuçtur."u kanıtlar mısınız? Bulgulara göre, tarihte ilk ne zaman ortaya çıkmıştır?

    Madem "ihtiyar" Mahfi bey bu soruya yanıt vermek istemiyor, belki "genç" Mahfi bey kariyeri başlamak üzereyken, heyecanla, hevesle yanıtlar bu soruyu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sorduğunuz sorudaki hipotezi benim kanıtlamama gerek yok. Türkiye'deki uygulamalar bunu kanıtlıyor zaten.

      Sil
    2. "Faiz= sebep" ise..
      Yurtdışından bize
      PARA
      niye
      SEBEP'siz(= fâiz'siz)
      gelmiyor?.

      Sil
    3. Sayın 00:41
      Enflasyon %20 diyelim ben de size 100TL borç verdim aradan bir sene geçti siz bana borcunuzu, faiz haram mantığından hareketle faiz sebep, enflasyon sonuçtur diyerek 100TL olarak ödediniz, 20 liram yok oldu gitti mağdur oldum, ortada adaletsiz bir durum var. İşte burada enflasyon oranındaki faiz adaleti sağlıyor, bu yüzden enflasyon sebep faiz sonuçtur. 20 liramı bu dünyada vermezseniz öbür dünyada alırım:)

      Sil
  36. Cyberpunk 2077 çıktı en sonunda hocam. Oynadınız mı düşünceniz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bilgisayar oyunu oynamıyorum o nedenle hiçbir fikrim yok.

      Sil
  37. Hocam konuyla alakası yok ama iktisatçıların artık Marx'ı ciddiye almadığı doğru mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neoliberal iktisatçılar Marx'ı ciddiye almıyor olabilirler ama iyi bir iktisatçının Marx'ı ciddiye alıp analizlerinden yararlanması gerekli.

      Sil
    2. Sn Dogukan,
      Cok fazla kisi bilmez ama IMF ve Dunya Bankasi gibi kapitalist ekonominin kuruluslarinda ust duzey calisanlar ve ciddi makro iktisatcilarin cogu Marksizmi bilirler. Marksist ekonomi politik yaklasimdan yaralanirlar. Belki dile getirmezler ama pedogojik manada hele hele Avrupa merkezli iktisat okullarindan cikmislarsa sayet bilirler.

      Burda sorun iktisat okullarindaki farkli yaklasimlardan ve formasyonlardan kaynaklanir. Yoksa kimin liberal kimin sosyal demokrat kimin neoliberal oldugu ile ilgili degildir bu.
      ABD merkezli iktisat egitimi anlayisi daha cok matematik tabanli istatiksel piyasa merkezli liberal kapitalist ekonomiyi anlamaya anlatmaya yoneliktir.
      Avrupa merkezli bunun icinde ingilterede dahildir ve bizim de icinde bulundugumuz(ozellikle SBF gelenegi ozelinde) iktisat okullarindaki formasyon. Liberal iktisatin yaninda marksist ekonomi politigi anlamaya yonelik isin sosyolojik boyutunu ele alan bir yapi arz eder.

      Onun icin zannediyorum bu blogun yazari; Sorulan sorular dahilinde ekonomide ozellikle de finans alaninda master icin genellikle ABDyi onerir. Cunku Turkiye merkezli iktisat okulundan cikan biri Kita Avrupasi formasyonunda ekonomi egitimi almistir. Bunun uzerine ABDde de finans uzerine master yapmasi ona bilmedigi yabancisi oldugu ya da teget gectigi konularda cok sey katar

      Sil
  38. Emeğinize sağlık Hocam, İyi ki İMF'ye borcumuz yok. Gerisi de önemli değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. IMF'ye borcumuz olmadığı doğru ama gerisinin önemli olmadığı görüşü pek doğru değil.

      Sil
  39. Bu grafiği yayınlayınca siz diğer ülkelerde durumu inceledim kendimce azılı muhalif beni şaşırttı.Listede ülkelerin adını silin a b c d olarak yazın en azılı muhalifler bile Türkiyeyi seçer eminim biraz daha grafik inceleyince farkettim Dolar cinsinden Gsyh eğer tekrar 900 milyar seviyelerine gelirse listede Türkiye gayet iyi durumda fakat tabi sorunlarıda görece büyük görebildiğim kadarı ile Dış Borç/rezerv oranımız rezalet durumda uzmanlar rezervlerin yerine konmasının 5 yıl alacağını söylüyor,benim gördüğüm 2.sorunda bizim tasarruf oranlarımız rezalet durumda tasarruf açığıda sürekli borçlanma doğuruyor Mahfi Hocam bunların haricinde sizin gördüğünüz ülke ekonomisini incelerken başka kanayan yaralar var mı ?

    YanıtlaSil
  40. Teşekkürler hocm, emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  41. Hocam elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  42. Hocam, halkın birikimlerini döviz ya da altın cinsinden değil de TL' de tutmasını sağlamak için, türk vatandaşlarına özel farklı bir faiz uygulanabilir mi? (Normalden yüksek) kötüye kullanımı, zengini daha zengin yapmamak adına da 100 bin gibi bir kota da koyulabilir kişi başı. En basit şekliyle anlattım geliştirilebilir bir sistem getirilebilir mi? Böyle bir uygulama reel ekonomi de ne kazandırır, ne kaybettirir? Değerli yorumlarınızı bekliyorum şimdiden teşekkürler

    YanıtlaSil
  43. Her zaman ki gibi yazılarınız sade ve anlaşılır dilden. Elinize ve Beyninize Sağlık.

    Uluslararası kabul gören bir para birimi ile ve , çok üzülerek belirtmem gerek, uluslararası "junk money" arasında böyle bir fark oluyor. Türk Liramız'ın dışarıdaki rekabetçi güçlerin küçük düşürmesi sonucu paramız junk money kategorisinde.
    İşin ilginç olanı kendi ülkemizde, Sizden benden daha milliyetçi ve dinci olduğunu gösterenler hep avro ve dolarda. Merkez Bankası verilerine göre M1 göstergesinin %50'ye yakını dış para biriminde.
    Hal böyle olunca Dünya'nın onuncu borçlu ülkesi olan ABD, dünya'nın en fazla itibar ettiği para birimi ABD Doları olduğundan, % 107 (ABD Hükümetin GSYIH oranı) borçlanabiliyor.
    Biz ise Dolar (bayii olarak bile) basamadığımızdan yüksek faiz ile borçlanmak mecburiyetindeyiz. Bu mecburiyet bize dışarıdan dikte ediliyor.
    AKP'li değilim ama Türkiye ve Yunanistan ülkelerinin karşılaştırmalı GSYIH per capita PPP grafiğine bakarsanız 1995-2019 arası) https://tradingeconomics.com/turkey/gdp-per-capita-ppp Türkiye 2002 yılından itibaren iyi bir performans göstermiştir. Ve doğal olarak bir ara döneme (Soluklanmaya) girdik ve tekrar güçlenerek yolumuza devam edeceğimizi düşünüyorum. Ancak unutmamak gerekir ki Dünya arenasında 2.Dünya Savaşı galipleri birçok şeyi hala dikte ediyor. Gerçekten demokrasi deniyorsa BM veto hakkı olan 5'li demokrasiye yol versinler.

    Saygılarımla,

    Şenol Çetinkaya
    Ekonomist

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir nokta Sn Çetinkaya,

      Benim gibi düşünen insanların gözüyle, dünyada 5 tane devlet vardır. Diğerleri, adı devlet olan yapılardır. (Evet, Almanya da öyle bir yapıdır. İnsan kaynağının kaliteli olması onları biraz farklı kılmaktadır. Alman toplumunun da Türk toplumu gibi bam telleri, çatlama yerleri vardır. Zamanı gelirse Almanya'da çatlatılır. )

      İşte meydan, işte dünya gücü olan buyursun 6. olabilirse olsun. Kimse kimseyi tutmuyor!

      Türkiye içinde mevcut yapılardan daha islami , daha milliyetçi yapılar güçlenmektedir. Önümüzdeki dönemde, şartlar zorlar ise, Türkiye daha milliyetçi ve islamcı bir doktrinle yönetilmeye gidecektir.

      fGKpPI4b%J22^6p!

      Sil
  44. Damadın maliyetini öğrendik. 130 milyar dolar. (Milyon değil, milyar)

    Peki EYT’nin maliyeti ne kadar? Yıllık 2 milyar dolar kadar olabilir mi?

    Aileleriyle birlikte milyonlarca kişi rahatlayacaktı. Ne oldu? 130 milyar dolar, zaten parası olan bir avuç kişiye tanzim dolar satışıyla ucuzdan verildi. Gitti bu kadar para.

    Yazık yazık.

    EYT’ye yüzeysel değil gerçekten bir derin bakın. Bakın ki bir görün zengin ve fakir halka nasıl ayrıcalık yapıldığını.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cok konusulan bir konu eyt ama belki de son yillarda yapilabilmis az sayidaki olumlu isler den yada popular deyimle yapisal reformlardan birisi bence. Bu demek degil ki 130 milyarin harcanmasi mantikli. Ama mantikli olmayan bir sey de rezervlerin Baska bir ama la kullanilmasini yada tuketilmesini onerebilmek.

      Sil
    2. Reform ya da yapısal reform diye nitelendirmişsiniz ama böyle bakmak yanlış olur. Teorik olarak öyle ama pratik olarak Türkiye gerçekleriyle uyuşmuyor. Ulaşmaya çalıştığımız batı medeniyeti ne yapıyor? Buna bakıp bunu yapmak asıl yapısal reform bu olur. Medeni ülkeler, iş piyasasının dengeli çalışmasına bakıyor. Bunu yaparken de kaynakların en iyi yerde kullanımına bakıyor. Bakınız FED'e tam istihdama ulaşırken fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyor. Bizim gibi resmi+gayriresmi %25 işsizliğin olduğu yerde fiyat istikrarına ulaşsanız ne olacak. Bizde milyonlarca resmi ve gayriresmi işsiz var ve çok kötü koşullarda yaşıyorlar. İş yoksa 0 gelir, iş varsa o da 200-300 dolar. Paranın iktisadi olarak en efektif kullanımı açısından bakıldığında, aciliyeti olmayan ve belki de gerekmeyen havalimanlarına, köprülere, mega İstanbul'a, şehir hastanelerine kaynak ayrılırken; işsiz olanlara, EYT'li olanlara bu insanlar bir de ne yapıyor, nasıl geçiniyor diye bakmak gerekir. Bir taraf fakru zaruret içindeyken köprülere, acil ihtiyaç olmayan şehir hastanelerine kaynak ayırmayı akıl almıyor. Medeniyet seviyesine ulaştığımız ülkeler, işsiz kalana, iş bulana kadar yardım ve eğitim sağlıyor. En kötüsünden kirasının bir kısmını karşılıyor. Çocuğunun ve ailesinin geçimi için yemek pulu veriyor. Elektrik, su vb harcamalarını karşılıyor, okulda çocuklarının yemek parasını karşılıyor. Türkiye'de bütün bunlar yok. Sonra da emeklilik yaşının ileriye atılması geçmişe yönelik olarak uygulanarak bu reformmuş denilemez. Bizim halkımız eğitimsiz, hakkını söyleyemiyor diye bunları dillendirmemek olmaz. Türk halkı başka ülkeleri görmediği, bilmediği için bunların verilmesini ekstra olarak görüyor. İktidar gıdım bir şey verdiğinde ya da çay dağıttığında seviniyor. Bu kadar alçakgönüllü ve bir o kadar da dünyadan habersiz masum kişiler. Halbuki herşeyden önce halkın barınma, yiyecek ve eğitim giderleri sorununu çözmek gerekir. Bu kadar işsizlikte 50 yaşını geçen EYT'li işe alınmıyor. Ne yapacak bu kişiler 60-65 yaşına kadar? Çocukları ne yapacak? Paralar sürekli müteahhitlere, itibar harcamalarına mı gitsin? Ülkenin itibarı alt dilimde yaşayan %20'lik kesime nasıl baktığı ile ölçülür. Asıl reform budur. Halk zaten gariban, gelen geçen vuruyor. İstihdam piyasasının normal işlemediği, çok çok ve sürekli yüksek işsizliğin olduğu, sosyal korumanın var zannedilip ama düşük olduğu, kayıtdışı istihdamın yüksek olduğu ve sigortasız çalıştırmanın çok yüksek olduğu ve bunun açıkça devletçe bilindiği yerde, insanların emeklilik yaşı geç yaşlara ötelenemez. Tepe %10-20'ye kaynak ayıracağınıza, taban %10-20'ye kaynak ayırın. Yoksa birileri, milletin de A.... koduk diye küfür eder (benim değil onların sözü), jetlere de biner, bakara makara okuduk diye dalga da geçer. Altta %20'lik dilimde olanların hakkı medenice karşılanmadığı sürece, bu demokrasi ve halkın parasını nasıl kullanıldığıyla ilgili bütçe hakkı bakımından üstteki gelir dilimlerinde olanlara da sirayet eder. Medeniyete ulaşmak, reform yapmak, haklar en üsttekine sağlandığında değil ancak en alttakine sağlandığında ulaşılır. Bu kadar işsizin, bu kadar yoksulluğun olduğu yerde parayı doğru yere harcamak gerekir. Zengin alıyor parasını Londra'ya götürüyor, halbuki alt kesimde o kadar geniş bir taban var ki EYT'ye verilecek o para ekonomiye girer. Çalışana da, esnafa da yararı olur. EYT nedeniyle istihdam piyasasından çıkacak olanlar nedeniyle gençlere de iş açılır. Oysa, şimdi sadece birilerinin bankadaki parasının digit rakamı artıyor. Bizim gibi orta akıllılar da reform zannediyor, fakir sürünüyor, zengin de kıs kıs gülüyor.

      Sil
    3. Adaletsizliğin ne olumlu tarafı olabilir? EYT'liler erken yaşta emekli olalım demiyor hak ettikleri kanuni haklarını istiyor. "Justitia est fundamentum regnorum."

      Sil
  45. Hesap yöntemi değiştirerek büyüme verileri yukarı çekilmedi mi ki.

    Hatırladığım kadarıyla verilerde yöntem değişikliği yapılmıştı ve Türkiye birden büyümüştü sonra buna da Türkiye nereden nereye geldi diye haykırılmıştı.

    Ayrıca eski TUİK başkanı itiraflarına başladı ve deva partisinde şuan kendisi çok ilginç açıklamalar yaptı.

    Gib yani gelir idaresi başkanlığı bize büyüme verilerini defalarca istemenize rağmen vermedi hatta bunun suç olduğunu söylediğiniz halde bize detay vermedi bizde bize söylenen rakamı yazdık dedi.

    Kısaca büyüme verileri gerçekçi değil tıpkı enflasyon ve işsizlik rakamlarında olduğu gibi.

    Zaten TUİK verilerine güvenende kalmadı. Hatta diğer kurumlara güven nede kalmadı. İran gibi olduk şahımız ne derse o gerisi boş.

    YanıtlaSil
  46. Hocam merhabalar iyi günler dilerim.
    Klasik kurum sınavları için özellikle bir kaynak okumamız gerekirse hangi kaynağı önerirdiniz

    YanıtlaSil
  47. Sevgili Mahfi Hocam, bir uluslararası ilişkiler mezunu olarak ekonomiyi sizden öğrendim ve finansal iktisat yüksek lisansı kazandım. Bu hafta sonu ben de bir ödevim için Türkiye'nin dış borcunu inceliyordum. Acaba verileri yanlış analiz ediyor muyum diye şüphe duyarken siz de bu yayını hazırlamışsınız :) Kattıklarınız ve katacaklarınız için teşekkür ederim.

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  48. Serhttumen
    Çok bilgilendirici bir yazı olmuş. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  49. Hocam elinize sağlık. Türkiye’nin net rezervler giriş ve çıkışlarını takip edebileceğiniz kaynak neresidir?

    YanıtlaSil
  50. Hocam merhabalar. TL'nin değer kaybını önlersek yurtiçi malların fiyatı görece pahalılaşacağı için dolaylı kanalla ihracat da azalmaz mı acaba ? Bu çelişkiden nasıl kurtulabiliriz ya da böyle bir çelişki var mıdır ?

    Saygılar..

    YanıtlaSil
  51. degerli hocam, biz ulke olarak rakamlari egip bukmeyi cok iyi bildigimiz icin bu tablodaki borcun ne kadari devletin ne kadari ozel kesimin tam bilemiyoruz. Acaba biri (siz 😁) daha gercekci bi kamu borc yuku icin devlet borclari+hazine garantisindeki ozel kesim borclari / gsyh hesabi yapsa dogru olur mu?

    bu deger bize bizi yonetenlerin ekonomiyi ne kadar buyutmek icin ne oranda borc yukunu artirdiklarini gostermez mi?

    saglikli gunler dilerim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!