Dış Ticarette Sıkıntı Büyüyor
Yeme içmenin yanında tatile
gitmek, dışarıda yemek, konsere, sinemaya, tiyatroya, maça gitmek, kıyafet
almak, ev eşyası almak, otomobil kullanmak gibi eylemler de ekonomik anlamda
tüketim tanımına girdiği için Covid-19 salgınının yarattığı yeni ortamda
Türkiye’de tüketim harcamalarında genel bir düşüş olacağını tahmin ediyorduk.
Tüketimdeki düşüşün üretimin, dolayısıyla ithalatın da gerilemesine neden
olacağı beklenen gelişmelerdi. Buna ek olarak salgının yarattığı korkunun
etkisiyle geçmiş yıllara göre çok daha az yabancı turist geleceği, yatırımların
düşeceği de öngörülüyordu. Bütün bu tahminlerin kaçınılmaz sonucu ikinci
çeyrekte yüksek oranlı bir küçülme beklentisiydi.
Beklenen oldu ve birçok ülkede
olduğu gibi bizde de ikinci çeyrekte ekonomi küçüldü. Yüzde 9,9 oranındaki
küçülme çok ciddi bir düşüşü işaret ediyor. Özel tüketim harcamalarındaki düşüş
(geçen yılın ikinci çeyreğine göre) yüzde 8,6, devletin nihai tüketim
harcamalarındaki düşüş yüzde 0,8. Bu iki veri bize talepteki düşüşü gösteriyor.
Bizdeki küçülmenin diğer ülkelerden en önemli farkı aynı zamanda
enflasyonumuzun da çok yüksek olması (yüzde 11,77.) Pek çok ülke sıfıra yakın düşük
enflasyonla ekonomik küçülme (resesyon) yaşarken Türkiye yüksek enflasyonla
ekonomik küçülmeyi bir arada yaşıyor (slumpflasyon.)
Ekonomik küçülmede yalnızca iç
talepteki düşüş etkili değil. Dış talepte de ciddi bir çöküş söz konusu.
İthalatımız geriliyor gerilemesine ama ihracatımızdaki gerileme çok daha sert.
Aşağıdaki tablo bu durumu ortaya koyuyor (kaynak: TÜİK: Dış Ticaret
İstatistikleri, Temmuz 2020.)
Ocak-Temmuz
|
İhracat (FOB)
|
İthalat (CIF)
|
Dış Ticaret Dengesi
|
İhracat/İthalat (%)
|
2019
|
104,3
|
121,4
|
-17,1
|
85,9
|
2020
|
90,0
|
116,6
|
-26,6
|
77,2
|
Değişim
(%)
|
-13,7
|
-3,9
|
-18,2
|
Tablo bize yılın ilk 8 ayında ihracatımızın yüzde 13,7 oranında düşmesine karşılık ithalatımızın yüzde 3,9 oranında düştüğünü ve sonuçta 7 aylık dış ticaret açığımızın da yüzde 18,2 arttığını gösteriyor. 2019 yılının ilk 7 ayında ihracatımız ithalatımızın yüzde 85,9’unu karşılarken bu yılın ilk 8 ayında bu oran yüzde 77,2’ye düşmüş bulunuyor.
Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı
geçici verilere göre ağustos ayında bu eğilim artarak devam ediyor. GTS derlemesine
göre Ocak-Ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre ihracattaki gerileme
yüzde 12,8 olurken, ithalattaki gerileme yüzde 1,14’de kalmış görünüyor.
Genel doğrulara dayalı
gözlemlerden çıkarılmış bazı hipotezler vardır. Bu hipotezler, zaman içinde sloganlara
dönüşür. Bu sloganlardan birisi: ‘Bir ülkenin parası değer kaybederse ihracatı
artar’ şeklinde ifade edilebilir. Eğer yalnızca o ülkenin parası değer
kaybetmiş ve dış dünyada bir şey değişmemişse bu slogan doğrudur. O ülkenin
parası diğer paralara karşı değer kaybederse ihracat artar. Diyelim ki 1 Dolar
= 5 TL ve toplamda 150 milyar dolarlık mal ihraç ediyoruz. Bu durumda elimize
geçecek 150 milyar doların karşılığı 750 milyar TL olur. TL’nin hızla değer
kaybettiğini ve 1 Doların 6 TL’ye eşit hale geldiğini düşünelim. Bu durumda yine
150 milyar dolarlık ihracat yapsak elimize geçen para 900 milyar TL olacaktır. TL
cinsinden ortaya çıkan bu ek kazanç bizim ihracatçıları daha fazla ihracat
yapmaya teşvik edecek ve bu uğurda biraz fiyat düşürüp mallarını dış alıcılar
için daha çekici kılarak kazançlarını sürümden artırmayı deneyeceklerdir. Alıcılar
da söz konusu mallara eğer kendi ülkelerinde yeterince talep varsa, daha fazla mal
alıp daha ucuza satacaklar ve onlar da sürümden kazanç artırmaya yöneleceklerdir.
Sistem normal koşullarda böyle işler. Ama eğer bizim sattığımız malları ithal
eden ülkeler de ekonomik olarak sıkıntıya girmiş ve onlarda da tüketim (talep)
düşmüşse o zaman ithalatları düşecektir. Bizim malımız ucuzlasa bile dış
alıcılar ülkelerinde ortaya çıkan talep yetersizliği nedeniyle bizden
eskisinden daha az mal alabilirler. Dünyayı saran Covid-19 salgını sonucu bütün
ülkeler bir talep daralması yaşıyor. Bunun sonucu olarak da ithalatta fiyattan
bağımsız olarak genel olarak bir düşüş yaşanıyor. İşte yukarıdaki tablo bu
durumu anlatıyor. TL’nin değeri Dolar karşısında Ocak-Temmuz döneminde (1 USD = 5,9574 TL’den
1 USD = 6,9725 TL’ye) yüzde 17 oranında düşmüş olmasına karşılık ihracatımız da
yüzde 13,7 oranında düşmüş bulunuyor. Eğer ihracat yaptığımız ülkelerden
yalnızca birisinde sorun varsa bunun olumsuz etkisi sınırlı kalır, ama eğer
hepsinde sıkıntı varsa olumsuz etki büyür. Covid-19 salgını nedeniyle bütün
dünyada sıkıntı olduğu için olumsuz etkisi de büyük oluyor.
Turizm gelirlerinin geçen yılın
dörtte biri düzeyinde kalacağının tahmin edildiği bir yılda dış ticaret
açığının da artmaya başlaması cari açık için iyi haber değil. Dış ticaret
açığının artmaya başlamasının bir nedeni de altın fiyatındaki hızlı yükselişin
altın talebini ve dolayısıyla ithalatını ciddi biçimde artırmış olması. Cari
açığa tek olumlu katkı petrol fiyatının geçen yıla göre düşük seyretmesinden
geliyor. Özetle söylemek gerekirse yılın başında “ekonomi küçülecek ama cari
açık da sıfıra yakın olacak” biçimindeki yorum geçerliliğini tümüyle kaybetmiş
bulunuyor.
Ücretlerde de denge olduğu için enflasyon artıyor. En azından Türkiye için durum şu anda bu şekilde. Üretim de düştü. Bir nevi yapısal reformları uyguluyoruz. Ama buna zorunlu kaldığımız için.
YanıtlaSilSelam, bunlar fakirleşmenin etkileri, yapısal reform ile ilgileri bulunmuyor.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilYazınız çok güzel ve anlamlı olmuş. Elinize sağlık. Bir İhracat Müdürü olarak şöyle bir ekleme yapma ihtiyacı hissettim. İhracat yaptığımız müşterilerimiz Türkiye'nin ekonomik durumu konusunda bilgi sahibi ve kurdaki artışlardan dolayı hem fiyat indirimi istiyor hem de sipariş miktarlarını yükseltmiyorlar. Pandemi ve Türkiye'deki dolarizasyon durumunu fırsata çevriliyor.
Diğer yandan bildiğiniz gibi döviz kurlarındaki yükselişin İhracatçıya olumlu yansıyacağı yönünde bir algı vardır. Diğer ülke para birimleri ile pozitif ayrışma var ve ikamesi zor malları ihraç ediyorsanız elbette olabilir. Bu iki koşul olmadığı taktirde Döviz Efektif kurundaki duruma göre İhracatçının rekabetçi olup olmadığı konusunda yorumda bulunulabilir. Sizin de defaatle söylediğiniz gibi öngörülebilir, somut ve tutarlı yapısal reformlar, programlar açıklamak hayati bir önem arz ediyor.
Saygılarımla
Çok önemli bu dediğiniz. Katkılarınız ve paylaşımınız için çok teşekkür ederim.
SilSevgili üstat,
YanıtlaSilMalum sebeplerden dolayı Türk Lirası zayıflıyor. Cari açığa dönük beklentilerin ifade ettiğiniz yönde değişmesi TL’nin zayıflamasını daha da hızlandırıcı bir etki yapar diye düşünüyorum.
Çok selamlar
Doğu Akdeniz meselesinde bir uzlaşı olasılığı doğarsa TL biraz güçlenir ama bu geçici olur çünkü temeller zayıf.
SilDoğu Akdeniz de Türkiye geri adım atacak.
SilTürk siyasetçi, ülke içindeki sorunları bastırmak için yapay bir dış soruna ihtiyaç duyuyor. Bu durumu tüm dış aktörler çok iyi biliyor.
Hem Türkiye, hem karşı taraf bastırabilir, Türkiyenin karşısındakiler geri adım atmayacaklardır. Türk siyasetçinin istediği, nakavt olduğunu iç holiganları bilmeden nakavt olmaktır.
TL, geçici sakinleşme dışında güçlenmez. TL ve Türk varlıklarının yönü aşağı...
IMF ile anlaşmadan kimse parasını Türkiye'ye göndermez.
Türkiye'de 3-5 yılda ithal malların ikamesini üretemez,
tüm cari açığını kapatacak turisti çekemez.
Durum yoruma mahal bırakmayacak kadar açık.
Atina’dan yazıyor...
SilSayin Egilmez,
YanıtlaSileski bir iktisat ögrencisi olrak bugünkü hükümetin faiz politikasi degerlendirdigimde aklima hep Solow’un büyüme-modeli geliyor. Bu modele göre, (aklimda kalana göre) gelecekdeki ekonominin büyümesi ve kisi basina düsen gelir bugünkü yatrimlara bagli. Yatrimlarda toplumun tasarufu, yani gelir eksi tüketim.
Mevcüt durumda elinde TL tutan cezalandiriliyor, parasini cabuk tüketen, borc alan ve de daha akillisini yapip, borc alip, döviz/altina döndüren ödüllendiriliyor.
Bu duruma göre türkiyede yatrimlarda bir düsüs var mi ? Yoksa Merkez Bankasi parasi, ya da döviz/altin yatrimlari Solow modelindeki yatrimlarin yerini alabiliyor mu ?
Solow modeli hala kulanilan bir büyüme modeli mi ve türkiye solow-modelinle nasil degerledirirsiniz ?
Solow modeli halen geçerli neoklasik iktisat teorisinin modeli olduğu için kullanılmaya devam ediyor. Ama kullanılmasa bile mantığı doğru: Yani ne kadar çok tasarruf o kadar çok yatırım. Aslında yatırım tek başına büyüme getirmez. Yatırımın büyümeye katkı sağlaması için sonucunda üretim miktarının artması lazım. Tasarruf arttığı için tüketim azalıyorsa bu da üretimi arttırmak dolayısıyla bu amaçla yatırım yapmak için engelleyici bir durum. Burada karşımıza iktisattaki çelişkilerden birisi çıkıyor. O nedenle yabancı tasarrufu çekip üretimi yapıp ihraç etmeye dayalı model üzerinde çalışılıyor (Çin'in yaptığı.)
SilBizde tasarruf her zaman düşük olduğu, faz yüksek olduğu için yatırımlar zaten yetersizdi son dönemde iyice düşüyor. MB bunun yerini biraz alsa da tam değil.
Bu sorunun cevabında Mahfi hocam ile ayrı düştüğümüz küçük bir nokta var, gerisinde benzer düşünüyoruz.
SilTasaruflar yatırım ile artar. Elinizdeki parayı değeri ne olursa olsun, uluslar arası satılabilir yatırım malına çevirmek gerekir. Yatırım anından itibaren, para değerinin düşmesinden ilerdeki tasarrufu korursunuz.
Çin konusunda, Çin başkalarının tasarrufundan ziyade kredisini çekti. Kimse sermayesini Çin e taşımadı, kredibilitesini taşıdı. A dünya markası, kredi çekti onu Çin'e gönderdi fabrika kurdu, pazarındaki artan kar marjı ile kredibilitesini yükseltti, markanın artan değerini marka sahipleri tasarruf olarak tuttu. Tasarruf ana ülkesinde kaldı.
İngiltere'de 2 milyon pound tasarrufum var. 1 milyon pound %4 ile kredi alır, Türkiye'de faiz yükselince sıcak para gönderirim, yüzde 5 pound bazında kazancı gördüğümde elim satış tuşu üzerinde gezmeye başlar. Eğer yüzde 10 pound kazanç görmüş isem, parayı çeker, kredimi kapar, aynı işlemi bir daha yapmak için Poundun TL karşısında değerlenmesini beklerim. Arada kazandığım %5 tasarrufum olur, yine ingiltere'de kalır. %5 bankanın faiz geliri o da İngiltere de kalır.
Bu örnek fabrikaya da uyar. Fabrikanın işçileri aldıkları maaşlardan tasarruf yaparsa o tasarruf olur.
Biraz da yumurta civciv hikayesidir. Ben kredi üretimini tasarrufun başlangıcı olarak düşünürüm. Çünkü para üretilmelidir ki tasarruf olsun. Para kredi ile üretilir.
Geri kalan noktalar tamamen Mahfi hocamızın çok iyi ifade ettiği şekildedir. Kimse tasarrufunu başka ülkeye finans yolu ile transfer etmez.
Marjı olan tek bir ürün üretemiyoruz. Dışticaretimiz 5 milyar dolara kilitlendiği 1980 li yıllara döndü.
YanıtlaSilMaalesef olanlardan ders çıkarmak gibi kötü bir huyumuz var.
YanıtlaSilÇıkarmamak
SilMahfi Bey selamlar,
YanıtlaSilSon günlerdeki verilerin ışığında;
1- Kurun yükselmesine istinaden sizce yöntem olarak hala geç likidite penceresi ile devam mı edilir yoksa gösterge faizle ilgili bir değişme olur mu? Faizin önümüzdeki aylarda yükselmesini bekliyor musunuz?
2- Eğer faizle ilgili bir gelişme olmaz ise merkez bankasının kur baskısını ne şekilde bertaraf edebileceği konusundaki fikriniz nedir? Zira söylenenlere göre rezervlerin de eridiği düşünülürse.
3- Faiz artırımı yapılmaz veyahut yeteri kadar faiz yükseltilmesi gerçekleştirilmez ise kurun artabileceği ve bunun enflasyonu ciddi bir şekilde artıracağı ve halkın da yeni zamlara veyahut vergilere hazır olması gerektiğini söyler isek bu durumda gerçekleştirilebilcek senaryolar sizce nedir? Zira halk zamlardan ve vergilerden yılmış durumda.
Tabii ki bu yazdıklarımın asıl cevabı yapısal reformlar ancak biliyoruz ki bu pek olası değil. O nedenle gerçekleştirilebilecek diğer senaryolar için sorularımı sordum.
Saygılar,
1- MB, istese de politika faizini arttıramıyor, çünkü izin alamıyor diye tahmin ediyorum. Bu durumda hile-i şeriye yollarına devam eder.
Sil2- Edemez.
3- Slumpflasyon. Zaten oradayız devam ederiz.
Bu yazdığınız teknik konuları Türkiye 'de en iyi bilen ve hesaplayanların başında MB Başkan Yardımcılarından Sn Emrah Şener gelir. Tabi kendisinin yetkisi sadece teknik konuların hesabı ve modellenmesi üzerine. Geri kalanı siyasi otorite.
SilDegerli yorumlariniz icin cok tesekkur ederim. Burdan yola cikarak gunumuz sartlarinda global anlamdaki mevcut daralmayi goz onunde bulundurursak, ulkemizde yeni kabul edilen rekabetci kur politikasinin aslinda ne kadar gecersiz ve etkisiz bir girisim oldugunu anlamak dogru mudur?
YanıtlaSilBiz maalesef ekonomik kuralları ve gerçekleri anlamakta sıkıntıları olan bir toplumuz. Dalgalı kur rejiminde rekabetçi kur diye bir şey olmaz. Rekabet olur. Ve kur buna göre piyasada belirlenir.
SilHocam benim konu dışında bir sorum olacak, enflasyon oranının düşük gösterilmesindeki amaçlar nedir? Enflasyonu gerçek olduğu şekilde Tüik ilan etse ne olur?
YanıtlaSilÜcretlilere daha yüksek zam yapılması gerekir.
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSil1. Şu günlerde TL faizinin (mevduat) oranı ne olmalı ki millet TL ye geçip dövizini bozdurmaya başlasın..?
2. Bunu yapmazlarsa ki yapamayacaklarını anlıyoruz kur nerelere gider.. 7,80 diyorlar. ...
Teşekkürler selamlar sevgiler
7.80 nedir ki? her ay cari açık kadar döviz lazım.
Sil7.80 e yüzde 5 ten az var, iki ay daha enflasyon yüzde iki gelsin kasımda 7.80 olur.
Sil7,50 yukarı geçildikten sonra kendimizi kabaca 50’şer kuruşluk kademelere hazırlayabiliriz...
SilYılsonu tahmini 9.99.
SilAihm başkanıyla görüşme gerçekleşti. Acaba yapısal reformların ayak sesleri geliyor mu?
YanıtlaSilYok, o zoraki üye ülkelere yapılan mecburi ziyaret. Ziyaret programını bir siyasi sorun olmasın diye ziyaret edilen ülke belirler. AİHM Başkanına sivil toplum örgütleri vesair ulaşamasın diye programı yaparlar.
SilAİHM başkanı da Aman Ali Riza Bey ağzımızın tadı bozulmasın tarzında davranırsa, kimse ile konuşmaz, naber nasılsın, merhaba iyiyim derler görüşmeler biter. Aksi durumda yargıç, siyasi tutuklular ve gazetecileri sorar, muhatap resmi verilen açıklamadan bir metin okur, yargıç daha da ileri gitmez.
Ritüeldir, namaz gibi düşün. Yukardakine bir selam verir, günahına dönersin, yukardaki de günahı yapmana izin verir.
Hocam,
YanıtlaSilYazınız her zamanki gibi mükemmel, olağan üstü güzel ve de öğretici…
Hocam sizden bir isteğim olacak. Aşağıda açıklanmasında zorlandığım konunun da açıklanmasının yararlı olacağını düşünmekteyim.
TL’nin Ocak/ Temmuz döneminde %17 oranında değer kaybetmesine rağmen ihracat %13,7 oranında düşüyor ise… (Bildiğimiz iktisadın sonu!)
Dolar %17 oranında değer kazanırken, “Bir ülkenin parası değer kaybederse ithalatı düşer” ya da “İthal mallarının fiyatı artığında talep düşeceğinde ithalat düşer” önermesi ne kadar doğru?
Dolar % 17 oranında değer kazanırken ithalatın en azından %3,9 oranından daha fazla düşmesi gerekmez mi?
Saygılarımla…
Selam,
SilBazı koşullar altında paranın değeri ve ihracat-ithalat ilişkisi yazdığınız gibi doğrudur.
Günümüzde, Covid sebebi ile bizim pazarlarımızdaki ülkelerin de ekonomileri küçülmeye başladı. Dolayısı ile bizdeki taleplerini düşürdüler, ihracatımız azaldı.
Diğer yandan, Türk ürünlerinde talebi fiyata duyarlı olmayan, kriz döneminde de satılabilecek temel ürünlerin ihracatları devam ediyor.
İthalat, daha fazla düşmeyebilir, sebebi yukarda yazdığım gibi ithal ettiğimiz ürünlerin talebi fiyata duyarlı değil. İhracat için ithalat yapmak zorundayız. Enerji mutlaka ithal etmek zorundayız. Azalsa bile otomobil, elektronik eşya, temel gıda maddelerinin üretiminde kullanılan gübre, tohum ithal edilmeli.
Türkiye genellikle en temel ihtiyaçlarını ithal eden bir ülkedir. TL ne kadar değer kaybederse kaybetsin, o temel ürünlerin alınması elzemdir. Şu yazıyı yazdığım bilgisayar, telekom un çalışması için gereken techizat, kullandığım enerji için doğalgaz yurtdışından alınmalıdır.
Sınırsızca basılan paraların da yakın gelecekte büyük bir baş belası olacağı da unutulmamalıdır. Son miktarı bilmiyorum ama ipin ucunun kaçtığını zannediyorum... Teşekkürler bu aydınlatıcı yazı için Mahfi bey...
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam vergi affi cikacak diyorum siz ne diyorsunuz
YanıtlaSilEli kulağındadır
SilEn temel sorun, ekonomide sorun olmadığına inanan büyük bir kitle ve iktidarın varlığıdır.
YanıtlaSilHocam bu konjonktür ve yönetim anlayışı içinde ekonominin oldukça iyi gittiğini düşünüyorum,sizce haksızmıyım?
YanıtlaSilBu konjonktür dediğiniz ekonomik küçülme yaşanırken çok yüksek enflasyon durumu. Bu başarı değil. Ekonomi küçülürken enflasyonun düşmesi lazım.
Sil“ekonomi küçülecek ama cari açık da sıfıra yakın olacak”
YanıtlaSilBunu gerçekten merak ediyorum hocam, nasıl açıklama yapacaklar diye 🤔
Ellerinize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş, sevgi ve saygılarımla 🤗
Sağ olun
SilHer zaman ki gibi eğitici, çok güzel bir makale. Elinize, emeğinize sağlık. Tam anlamıyla ekonomi öğrenim kanalı oldu. Ülkemizin kurumları bağımsız ve akılcı bir şekilde çalışır hale getirilmesi gereklidir. Hukuk sistemimiz, Merkez Bankamız, Kamu bankaları, BDDK, Eğitim sistemimiz vb. Sizce ülkeyi yönetenler bu kurumlardan ellerini çeker mi? Mümkün değil. Kendi ve kendilerine yakın elitlerin çıkarları doğrultusunda aynen devam edeceklerdir. Faturayı da tabii ki bizler ödeyeceğiz. Değişim şart.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam, verdiğiniz değerli bilgiler için minnettarız. Tabloda bir karışıklık olmuş sanırım. Saygılarımla.
YanıtlaSilMahfi bey, tablo ( GSYH sektörel paylar) ve altindaki paragrafın ( İhracat- Ithalat denge/değişim) uyumsuz olduğunu düşünüyorum. Başka bir tablo kullanmak istemiş olabilir misiniz?
YanıtlaSilMerhaba Hocam. Öncelikle bilgilendirici yazılarınız için teşekkürler :) Elinize sağlık.
YanıtlaSilBu yazınıza eklediğiniz tabloda karışıklık olmuş galiba. Dış ticaret istatistikleri değil bir önceki yazınızdaki GSYH’deki değişim tablosunu eklemişsiniz.
Saygılarımla.
Evet tabloda düzeltme yaparken önceki yazının tablosu buraya gelmiş yanlışlıkla. Düzelttim. Sağ olun.
SilIt’s gettin’ dark, too dark to see
YanıtlaSilI feel I’m knockin’ on heaven’s door
That long black cloud is comin’ down
I feel I’m knockin’ on heaven’s door
Bu çok yararlı yazınızda kullanılan tablo acaba sehven yazıya girmiş yanlış bir tablo olabilir mi? Tabloda ekonomideki üç ana sektörün GSYH'daki payları karşılaştırılıyor. Altındaki açıklamada ise 2019 yılının ilk 8 ayında dış ticaret rakamlarında görülen değişime ilişkin rakamlar var.
YanıtlaSilSaygılar
Düzelttim, teşekkürler
SilSayın hocam, daha oncesinde de degindiginiz gibi "vergi anestezisi" muessesesinin cozumun önünde engel olduğunu dusunuyorum. Yani alan memnun, satan memnun. Esnaf, kayit disina cikma yolu ile ekonomik kosullara uyum sagliyor. Hane halki ise zaten dolayli vergiler v.b. yolu ile anestezi uygulanmis hasta gibi herhangi bir tepki verecek kadar uyarilmadan uyutuluyor.umudun tukenmeyen birsey olduguna inaniyorum. Ama artik cozumun daha zorlastigini da hissediyorum. Makalelerinizin bilgilendirici ozelliginin yani sira ufuk acici tarafi da var. Size minnettariz. Yorumcu arkadaslara da tesekkur etmek istiyorum. Gayet seviyeli ve bilgi dolu gorusler var. Ellinize saglik.
YanıtlaSilMahfi Bey
YanıtlaSilSitenizde yıllar boyunca, antropolog David Graeber'in "magnum opus"u olarak değerlendirilen "Borç: İlk 5000 Yıl" isimli kitabını okumanız ve görüşlerinizi yazmanız için çabaladım.
Bir kez olsun, "Evet, bu kitabı listeme aldım, okuyacağım. Teşekkürler." cevabını bile yazmadınız!
Graeber, 2 Eylül 2020'de (59 yaşında) hayatını kaybetti! Kesin ölüm sebebinin ne olduğu, otopsi sonucunda duyurulacak.
Mahfi Bey
Şu iki kitabını ne zaman okuyacak ve görüşlerinizi yazacaksınız?!
Borç: İlk 5000 Yıl
Çeviren: Muammer Pehlivan
Everest Yayınları, 550 sayfa
Ana site:
https://www.everestyayinlari.com/kitap/borc-david-graeber/11169
Değer Teorisi: Antropolojik Bir Giriş
Çeviren: Başak Kıcır
Sel Yayıncılık, 416 sayfa
Ana site:
https://www.selyayincilik.com/kitap/deger-teorisi-antropolojik-bir-giris-1389
Cevabınız nedir?!
Siz üzülmeyin diye görüşümü yazmadım.
SilMahfi hocam,
YanıtlaSilSiz sipariş üzerine yazı yazmayı pek tercih etmiyorsunuz, biliyorum.
Biz gençlerin; geçmişi, bugünü ve yarını biraz daha berrak, biraz daha objektif analiz edebilmesi için:
"12 Eylül 1980" günü neler yaşadığınızı anlatan yazınızı yazar mısınız?
Biliyorsunuz, 12 Eylül 2020'de; darbenin üzerinden tam 40 yıl geçmiş olacak. (Etkileri hâlâ sürüyor olsa da!)
Bugünden birkaç cümle, paragraf yazmaya başlasanız; 1 hafta sonrası için epey tecrübe dolu bir yazı biz gençleri bekliyor olur. Ne dersiniz?
Benim Light Günlük adlı bir anı kitabım var. O kitapta 12 Eylül de var. Kitap 2000 yılında yılın kitabı olmuştu.
SilHocam yeni kitabınız ne zaman çıkacak ?
YanıtlaSilYıl bitmeden çıkacağını umuyorum.
Silhocam y5 yasina jadar 4000 kitap okusam sizin gibi oalbikirmiyim
YanıtlaSilEkonomik kaygıları mı düşuneceksiniz yoksa her şeyi bilip bir değer görmeyeceğinizi düşüneceksiniz. Bu toplumda bilen değil çok fazla insan ilişkisi olan bir yerlere geliyor.
Silher ikisinide kullanmali bence
Silhocam size aklima takilan bir soru soracaktimda 17 yasindayim ve sizin gibi olmak istiyorum veya biraz ileri gidip ali babacan gibi ekonomi jakani olmak sitiyorum ama esit agirlik okumuyorum aayisalciyim ve universite sinavina hazirlaniyorum universitemi tutturduktan sonra yaklsaik 20 yasimdan sonra 3 gunde 1 kitao bitirsem yilda ort 100 kitap yaoar ve eger olaganustu bir durum gelmezse basima 65 yasima kadarda tahmini 4 bin kitap okumus olurum bu beni bu sektorun duayeni yapmaya yeter mi diye kafama takiyodumda cevaplaiyp icimi rahatlatirsaniz cok sevibirim yazilarinizi sabursizlikla bekliyorum
YanıtlaSilBence öncelikle Dolapdere’ye takılmayı bırak...
SilHocam değerli yazınız ve yorumlarınız için teşekkürler.
YanıtlaSilYazınızda bahsettiğiniz slogan, sizin de belirttiğiniz gibi sdece bir söylemdir ve ekonomi açısından kanıtlanmış bir gerçeği ifade etmemektedir.
Yaptığımız bir ekonometrik analizde, TL'nin değer kaybının ihracat üzerindeki etkisi kanıtlanamazken, şu 3 değişkenle ihracatımız arasında pozitif korelasyon belirledik: Dış talep, imalat sanayi üretimi ve imalat sanayi kapasite kullanım oranı.
Saygılarımla.
Teşekkürler, paylaşım için. Bu araştırmanın linkini verebilir misiniz?
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilEkonomi alanında makale okumak için önerebileceğiniz türkçe - ingilizce bir dergi ya da site var mıdır?
İngilizce: The Economist
SilTürkçe: İktisat ve Toplum Dergisi
Mahfi hocam
YanıtlaSilRekabetçi kur konusunda görüşlerinizi de öğrenmek isteriz🙏
Bence içi boş bir ifade. Dalgalı kur rejiminde rekabetçi kur diye bir şey olmaz. Rekabetçi piyasa veya sektör olur. Paranın ve dolayısıyla kurun rekabetçisi olmaz.
SilHocam hiç reklam almadan, karşılığında hiçbir gelir beklentisi olmadan bizi bilgilendiriyorsunuz. Çok teşekkürler.
YanıtlaSil