Çok Tartışılan Birkaç Soru ve Yanıtları
İnsanlar niçin vergiye
değil de doğal gaz faturasına daha fazla tepki gösteriyor?
Çevremize baktığımızda Türk
insanının vergiden ziyade diğer alanlardaki artışlara tepki gösterdiğini
görüyoruz. Örneğin doğal gaz faturalarının yükselmesine büyük tepki gösteren
insanlar harcamalarından ya da gelirlerinden alınan vergilere benzer bir tepki
göstermiyorlar.
Bunun temel nedeni insanların çoğunun ödediği vergilerden haberinin olmamasında yatıyor. Gelir
vergisi, çalışanlardan stopaj yoluyla alınıyor ve net ücret ödeniyor. Birçok
insan bu verginin tutarını bile bilmiyor. Harcamalarda KDV ve ÖTV fiyatın
içinde gizleniyor. Dolayısıyla çoğu insan ödediği vergiyi bilmiyor ama doğal
gaza ödediği miktarı biliyor. O nedenle de vergiye değil bu tür ödemelere çok
daha fazla tepki gösteriliyor. Mesela bir kişiye kesintili olarak 3500 TL maaş
ödemek yerine 4200 TL maaş ödeyip 700 TL’sini gelir vergisi olarak vergi dairesine
yatırmasını isteseniz ya da satın aldığı bir tüketim malının fiyatını 118 TL
yerine 100 TL koysanız ve o kişiden ayrıca 18 TL KDV ödemesini isteseniz tepkiler
çok farklı olurdu.
Kanal İstanbul yatırımı mı yoksa
İstanbul'daki binaların olası bir depreme karşı güçlendirilmesi mi akıllıcadır?
Dünyanın en zengin insanı ya da
ülkesi için bile kaynaklar sonsuz değildir. İlk kez 1894 yılında David L. Green
tarafından ortaya atılmış olan alternatif maliyet ya da fırsat maliyeti kavramı
pek çok açıdan eleştirdiğimiz neoklasik ekonomi teorisinin bel kemiğini
oluşturmaktadır. Kaynaklar sonsuz olmadığına göre o kaynaklarla bir şeyi
yapmaya karar verdiğimizde bir başka şeyi yapmaktan vazgeçiyoruz demektir. İşte
o vazgeçtiğimiz şey yaptığımız şeyin alternatif maliyetidir.
Kanal İstanbul’un maliyeti 75
milyar TL olduğuna göre bunu yapmaya harcayacağımız bu parayla örneğin
İstanbul’da olası bir depremdeki faciayı önlemek için yapı sağlamlaştırmaya
ayırabileceğimiz parayı kanala harcamış oluruz. Bir başka ifadeyle Kanal
İstanbul'a harcanacak para, olası bir İstanbul depremindeki faciayı önlemenin
alternatif maliyetidir.
Denilebilir ki ikisini de
yapalım. Bütçesi açık veren bir ülkenin bu tür ek harcamaları daha fazla bütçe
açığı vererek ve dolayısıyla borçlanarak yapacağını düşünürsek bu da rasyonel
bir yaklaşım olmaz. Kaldı ki ikisi için uygun maliyetle finansman bulmak da pek
mümkün olmayabilir. Ekonomideki ilk kural kısıtlı imkânların en rasyonel yerde
kullanılmasıdır. (Siyasetteki ilk kuralın ekonomideki ilk kuralı dinlememek
olduğu şeklindeki yaklaşım buralarda fazlasıyla geçerlidir.)
Firmaların maliyetlerinde kur mu yoksa faiz mi daha çok
yer tutuyor?
Çoğu insan faizlerin
yüksekliğinin firmaların maliyetleri üzerinde negatif etkiler yarattığı ve
dolayısıyla yüksek faizin yatırımları olumsuz yönde etkileyen en güçlü unsur
olduğu konusunda düşünce birliği içindedir. Bu iddiada doğruluk payı vardır. Ne
var ki bu doğruluk payı dolarizasyon etkisindeki çift para sistemli ekonomiler
için yalnızca kendi parasını kullanan ekonomilerde olduğu doğru değildir.
Türkiye gibi dolarizasyon etkisi
altında çift paralı bir sistem içindeki ekonomilerde kur unsuru, firmaların
yatırım kararları üzerinde, faizden çok daha olumsuz etkiler yaratır. Bunun nedeni
kur etkisinin faiz etkisinden çok daha fazla olabilmesidir. Bu konudaki son
durumu yıllar itibarıyla karşılaştırmalı olarak gösterebilmek için Merkez
Bankası’nın 2020 yılının ilk Enflasyon Raporundaki bir tabloyu dikkatlerinize
sunayım (TCMB, Enflasyon Raporu 2020 – I, sayfa 42, Tablo 1.)
Tablodan görüleceği gibi 2018
yılında firmaların maliyet yapısındaki yüzde 70 dolayındaki ağırlık üretim
maliyetlerinden kaynaklanıyor. Buna ek olarak faaliyet giderleri yüzde 7
dolayında bir yer tutuyor. Kambiyo zararları (kur etkisi) yüzde 14’e
yaklaşırken finansman giderleri (ağırlıklı olarak faiz giderleri) yüzde 5,4
oranında yer tutuyor. Yıllar itibarıyla baktığımızda 2012 yılı dışındaki bütün
yıllarda kur, faizden daha ağırlıklı bir maliyet unsuru olmuş görünüyor. 2017
ve 2018 yıllarında kurun faize göre ağırlığı çok daha fazla hissedilir olmuş.
Türkiye’de faiz, gelişmiş ülke
ekonomilerinde olduğundan çok daha farklı bir rol üstleniyor. Yalnızca
enflasyonu değil aynı zamanda enflasyonu da etkileyen kuru kontrol etmeye
yarıyor. Özetle faizi düşürünce eğer kur yükseliyorsa bu durum firmaların
maliyetini azaltmıyor, tam tersine arttırıyor. O nedenle de faiz düşünce
firmaların yatırımları artmıyor.
Hocam yazılarınızı ilgi ve merakla takip ediyorum. Ayrıca sizlerden ekodiyolog benzeri, herhangi bir TV kanalında, çok büyük bir kanal olmasada bir ekonomi programı istiyoruz. Sizce dolar bu baskılamaya rağmen yıl sonu 6,40-6,50 yi bulur mu? Saygılar sunuyorum. (Bunca yıl sonra ekonomi bilimi öğrenmek zorunda kalan masum ÖĞRETMEN)
YanıtlaSilBenim kendi çalışmalarım için kullandığım tahmin 6,55. Ama bunun ciddi bir tarafı yok. Çünkü böyle bir ortamda kur tahmini yapılması samanlıkta iğne aramaktan daha zor.
SilHocam samanlıkta iğne deyince aklıma geldi.Geçenlerde bir yerlerde rastlamıştım,"Samanlıkta iğneyi bulmanın en akıllıca yolu,samanlığı yakmaktır" diye:)
SilDolar 2013'ten beri yılda %20 - %25 artıyor. Geçen sene dolar aşırı baskılanmasına rağmen ben bu trendin kırılmadığını düşünüyorum. 2019 da olması gereken artışın ve 2020 ile birlikte gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bu da bizi 2020 sonunda 8,5 - 9 liraya getiriyor.
SilBiz faizi düşürüp aynı anda kuru ve enflasyonu sabit tutan sihirli bir yöntem bulduk. O yüzden içiniz rahat olsun. Bu konuları çok dert etmeyin. Ekonomi emin ellerde.
SilGüzel bir yazı olmuş. Tebrikler.
YanıtlaSilBizim gibi ülkelerde bilimsel düşüce henüz tam yerleşmemiş. İnsanlar anlık düşünüyor ve hislerine göre hareket ediyor. Biz de hastalara "şekeriniz 500, şeker hastasısınız" dediğimizde. "Ben iyi hissediyorum, birşeyim yok cevabını" alıyoruz. Hastalığını kabul etmeyene tedavi vermek sıkıntılı oluyor.
YanıtlaSilMaalesef durum bu.
Sil‘Sekeri 500’ olan hasta iyi hissedemez. Yuksek kan sekerinin yolactigi sorunlari teyit ettirirseniz, ‘dogru der’ tedavi ya da tavsiyeleri dinler. Siz eger her seyi bilir edasiyla, bu halde hicbir sey yapamazsin yatalak olursun, diye konusursaniz ya da menfaatinize gore bir tedavi onerirseniz ve o tedavinin de maliyeti hastaya pahaliya patliyorsa tabi ki ‘benim bir seyim yok, tedavi istemez’ der.
SilAdsız 04:08 bilimsel düşüncenin yerleşmediğinin en güzel örneği. Adsız 15:47 çok basit bir şekilde "sorunu kabul etmek çözümün başlangıcıdır" demek istiyor ama Adsız 04:08 kendi kafasından eklemeler ve yorumlar yapıyor. Şimdi mesela benim yorumumu da okusa hemen öyle değil böyle şöyle der çünkü anafikre odaklanmasını bilmiyoruz.
SilFırsat maliyeti kavramını ilk kullanan G.Haberler değil miydi hocam,yanlış mı biliyoruz acaba ?
YanıtlaSilValla pek çok kişinin adı geçiyor ama D.L.Green konusunda bir görüş birliği var.
SilDolaylı vergiler mal ve hizmetin fiyati içinde kaldigindan insanlarımız önemsemiyor maalesef
YanıtlaSilÇok doğru
SilHocam, kaleminize sağlık, yine farklı bir bakış açısı ile düşünülebileceğini veriler ile ispatlamayı başardınız.
YanıtlaSilSağ olun
SilFaizin para politasinda etkin yonlendirici oldugu ekonomide enflasyon fiyat istikrari cift para sorunu yoktur.
YanıtlaSilFiyat istikrarinin oldugu enflasyonun %4 ve altinda oldugu dolarizasyonun olmadigi gelir dagiliminin gorece duzgun oldugu ekonomilerde Merkez bankalari Faiz politikalari ve kararlariyla piyasalari cok daha etkin yonlendirir. Kisa sureli calkantilari faizlerde yapacagi indirim ya da arttirimla kolayca durumlari sarsintilari absorve eder.
Ornegin Turkiyede enflasyon %4 Issizlik %9 buyume %5 olsaydi boyle ortamda Merkez bankasi reel faiz araligi dahilinde enflasyon-issizlik-buyume eksenindeki diyalektigindeki ufak oynamalari ve ekonomiyi politika faizi silahiyla rahatlikla kontrol ederdi.
Boyle bir Turkiye ekonomisinde Merkez bankasinin politika faizi %5 oldugunu varsayalim. Enflasyonda ufak bir artis karsisinda mesela 4.5 giden enflasyonu kolaylikla faiz politikasiyla reel faizi koruyarak belki arttirarak kontrol altina alabilir Enflasyonun inmesini saglayabilir talebi kontrol altina alabilir. Ayni sekilde buyumede buyume ivmesinde bir ivme kaybi karsisinda yine faiz politikasi ile reel faiz araligini daraltarak buyumeyi tekrar stabilize edebilir. Beklentilerin iyilesmesini saglayabilir. Issizlikta artis karsisinda enflasyonun dusecegi varsayimindan hareketle politika faizini indirerek reel faiz araligini gerekirse 0a cekebilir. Issizlik artisinin konjokturel ve arz-talep eksenli nedenleri bertaraf edebilir.
Boylelikle Merkez bankasi faiz politikasiyla Maliye politikasina gerek kalmadan Ekonomiye siyasetin mudahalesine gerek kalmadan ufak capli ekonomik sarsintilari kontrol altina alabilir bertaraf edebilir.
Tabi bu durum fiyat istikrarinin oldugu enflasyonun dusuk oldugu dolarizayonun olmadigi yerel paraya guvenin itibarin oldugu ekonomiler icin gecerlidir.
poşetten alınan 25 kuruş küçük bir meblağ olmasına rağmen tepki gösteriyoruz. Aslında marketler poşet maliyetini de dikkate alarak fiyatlarını oluşturuyorlardı. Ama kasada poşet için ayrı ücret talep edilince tepkimiz farklı oluyor. Yıllar önce herşey dahil gittiğim bir otelde içeceklerin paralı olması canımı oldukça sıkmıştı. Halbuki fiyatı kişi başı 150 yerine içecekleri de dahil edip 200 lira olarak belirleselerdi gayet memnun ayrılırdım.
YanıtlaSilAynen böyle.
SilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilHocam kanal İstanbul konusunda maalesef size katılmak mümkün değil!
YanıtlaSilNeden derseniz, ki demezsiniz ama savımı açıklamak isterim.
Depreme karşı o kadar çürük yapıya yatırım yapmanın inşaat sektörüne can suyu vermekten başka hiçbir parasal karşılığı olmaz.
Ama kanal İstanbul ile oluşacak yeni yaşam alanları ve değerlenecek arsalar olası bir büyük deprem ardından kalanların harfiyat çalışmaları için iyi bir kaynak sağlar. Bina güçlendirmektense harfiyat taşımak daha hesaplı bir yol.
Saygılar.
Katılmasam da görüşünüzü paylaştığınız için teşekkür ederim.
Silİnsanlar ölsün, ama harfiyat kalksın ????
Sil''Bina güçlendirmektense harfiyat taşımak daha hesaplı bir yol.''
SilSiz Bağcılar'a gelip, dükkan genişleteceğim diye alt kolonları kesilmiş ana caddelerde bulunan yüzlerce dükkanı görmediniz herhalde.
Adsız 19:24 için önemli olan tek şey inşaat ekonomisinin çarklarının daha iyi dönmesi anlaşılan. İnsanlar ölse de olur.
SilPeki ya insan bu ekonomik anlayışın neresinde ? Olası bir depremde yaşanacak can kayıpları Harfiyat taşımanın daha ''hesaplı'' oluşundan önemli mi ?
SilKanal İstanbul haricinde diğerleri her zamanki net yazılar.
YanıtlaSilKamu yapılarına harcanmalı olarak yorumluyorum..
Yoksa neden İstanbul’daki özel mülkiyetlere harcansın,diğer illerde durum farklı mı?
Ayrıca Kanal İstanbul’un ya da benzer projelerin katma değeri ülkeye olmayacak mı? Kıyaslama hatalı gibi..
Müsaadenizle o kısıma katılmıyorum hocam..
Özel mülklere harcanmayacak. İstanbul'da o kadar çok kamu binası var ki. Okullar, idare binaları, camiler. Saymakla bitmez. Ayrıca oturduğu konutu sağlamlaştırmaya parası yetmeyecek o kadar çok insan var ki. Onlara kredi verilmesi gerekir. Benzer projeleri bilemem ama Kanal İstanbul'un İstanbul'a herhangi bir katkısı olacağını sanmıyorum. Tam tersine nüfus artışına ve daha yüksek ve karmaşık trafik sorunlarına yol açacak.
Silİki sorum olacak.
YanıtlaSil1. Deprem güçlendirmesini yalı sahiplerinin kendisi yapmasi yapmasi gerekmiyor mu ? Kanal İstanbul projesi ile karşılaştırılıyor.
2. Trafik sigortalarındaki gibi sağlık primlerini öderken neden bireysel tutar çıkartılmıyor?
Sigara içenle icmeyenden aynı prim kesiliyor maaşından. Bu konuya değinirseniz sevinirim.
Sadece yalılar mı etkileniyor depremden? Sorunuzu anlamak mümkün değil. Depremden etkilenecek milyonlarca konut var.
SilHocam,çok faydalı ve bilgilerindirici yazılarınızı sohbet ettiğim herkese tavsiye ediyorum.Bende bir tespitimi izninizle sizinle paylaşmak isterim.
YanıtlaSil2005 yılında dolar 1.4 tl di.O gün 100 bin tl.si olan biri 72 bin dolar yapardı.Bu gün bu dolarları bozsa "420 bin lirası olur."
Yani aynı süre içinde Türkiye'de altın, yaklaşık 15 kat,dolar ise 4 kat kazandırdı.Halbuki aynı sürede ons'ta 4 kat yükseldi.Inşaat demiri de 2005 yılında 0.8 krş tan 4 kat artarak şu anda 3.20 tl ye geldi.Burdan şuraya gelicem.
- O yıllarda vatandaşın ALTIN alım gücü daha yüksek olduğu için,herkes altın stokladığı için ülkemizde dünyadaki kadar değil, ÇOK DAHA FAZLA değerlendi
Ama şimdi durum tam tersi.500 tl'ye dayanmış çeyrek altını, alım gücü daha çok düştüğü için artık çoğu vatandaş alamayacaktır ve altın dünyadaki yükseliş ve düşüşlerden kopamayacak.Yani dünya piyasasında ne kadar yükselirse, içeride de en fazla o kadar yükselecektir.Ama geleceğinden kaygılı vatandaşın alım gücüne çok daha fazla yetecek bir enstrüman var.Dünyanın stok parası.Dolar var.Dolar ucuz.Bu yüzden yukarıdaki patlama kadar olmasa da, bu dolar stoğu yapılacak ve dünyadan çok daha bağımsız hareketlere sebep olacak önümüzdeki yıllar.
Hocam merhabalar,
YanıtlaSilFaturalara tepki ile alakali kisimda bunun iki nedeni olabileceginden bahsedip ilkini aciklamissiniz. Ikincisi nedir acaba?
Saygilar.
İkincisi yok aslında onu silmiştim ama düzeltmemişim. Teşekkürler uyarı için.
SilHocam merhaba; yazınızın son cümlesinin devamı olarak; Türkiye’nin kur-faiz politikasının belirlenmesinde
YanıtlaSil1-firmaların yatırımlarının artması
2-cari açığın azalması ve ihracatın desteklenmesi
arasında nasıl bir denge kurmak doğrudur?
1- Yatırımların artması tek başına anlamlı değildir. Atıyorum şu anda 5 milyon konut üretsek ya da kimsenin almayacağı giysiler üreten fabrikalar açsak anlamı olmaz. Önemli olan yatırımın verimidir.
Sil2- Önemli olan budur.
Hocam sevgiler
YanıtlaSilKeynesyen teoride alternatif maliyetten bahsedebilir miyiz? Yani Keynes'de alternatif maliyet var mıdır ?
( Yazı için elinize sağlık)
Keynes'in kitap ve makalelerinin önemli bir kısmını okudum ama özel olarak alternatif maliyet kavramına atıf yaptığı bir durum var mı hatırlamıyorum.
SilDaron Hoca ABD'lere kadar gitmiş, M.I.T.'de profesörlük yapıyor.
YanıtlaSilMahfi Hoca Türkiye'de kalmış, kuru kuru bir Dr. unvanı var. Mahfi Hoca tembel galiba.
Daron hoca dünya çapında hoca. Kimbilir ben de maliye müfettişi, daire başkanı, genel müdür yardımcısı, genel müdür, müsteşar yardımcısı, müsteşar olmak için 25 yılımı harcayacağıma ardindan da 10 yil ozel sektörde yöneticilik yapacağıma en baştan hocalığa girseydim belki ben de orada olurdum. Ama ben bulunduğum yerlerde edindiğim deneyimleri hiçbir yerde bulamazdım.
SilMahfi bey, ABD lafı geçmişken unutmadan sorayım:
SilAlexander Hamilton hakkında neler biliyorsunuz?
Araştırmalarınıza göre; bugün bile şöhreti bol "hazine bakanı (1789-1795)" olmasının ötesinde, iktisat bilimine yaptığı katkılar var mı?
Daron hocanın kim olduğunu bilmiyor galiba bu arkadaş. Daron hoca her an nobel ödülü alabilecek biri. Dünyada alanında en çok atıf alan ilk 10 hoca arasında. Ama konumuz bu değil.
SilKonumuz şu: Müfettişlikden gelip müsteşarlığa kadar yükselen, bununla beraber akademik çalışmaları devam eden birinin tembel olarak nitelendirilmesi.
O zaman ben de şöyle söyleyeyim. İsaac newtona karşı bütün bilim adamları tembeldir, cahildir, bilgisizdir. Seni saymıyorum bile arkadaşım.
Adsiz neden Alexander Hamilton'u sordun? Kizini mi istemeye gideceksiniz?
SilÖzet: Yeni deprem alanları yaratmayın, potansiyel afet bölgelerini güçlendirin.
SilSonuç: Nil Burak - Anlamazdın.
Saygılar hocam,
Adsız 22.59 alexander hamilton ismini duyduğuna şaşırdım. Zira, bu cehalete fazla.
SilSayın Adsız (01:37),
SilAlexander Hamilton'ın kızları (ve oğulları) toprağa karışalı çok oldu. Hayatta olmayan kişilere aşık olmak, 'rasyonellik' sınırları içinde değerlendirilemez.
Mahfi beye sorduğum sorunun cevabını eğer siz biliyorsanız, ('rasyonellik' sınırları içinde kalarak) cevabınızı yazabilirsiniz.
Alexander Hamilton ABD'nin ilk Hazine bakanıdır. Evlilik dışı doğmuş ve annesiyle 1772 yılında Amerika'ya göç etmişler. Amerikanın İngiltere'ye karşı verdiği bağımsızlık savaşına katılmış ve tümgenerallğe kadar yükselmiştir. Savaştan sonra parlamentoya girmiş ve ABD'nin ilk Hazine Bakanı olmuştur. ABD'nin bugüne kadar büyük değişiklikler göstermeden gelen mali sisteminin kurucusudur. ABD Hazine Bakanlığı girişinde heykeli mevcuttur. Yaşamını bir düello sonucu kaybetmiştir. Mali sisteme çok önemli katkıları vardır.
Sil75 milyarı kanala harcayacağımıza deprem için harcayalım savı havada kalıyor. Zira öyle bir para yok. Her ne kadar Cumhurbaşkanı gerekirse milli bütçe ile yaparız dediyse de akıllarında yine YİD modeli var. Artık kanalın etrafındaki kamu arazilerinin belli süreliğine devri mi olur gemi geçiş garantisi mi olur bilemem. Diğer bir deyişle deprem için bir YİD modeli yok ve ekonominin 2023 yılına kadar ısıtılması için 75 milyarı yakmak buldukları çözüm.
YanıtlaSilBunların tamamı borçla yapılacak, çünkü bütçe zaten kıyamet gibi açık veriyor. Onun için borçlanırken ona göre hareket etmek lazım.
SilBen bilimsel çalışma yapmayı 10 sene önce bıraktım. Son gönderdikleri raporda 10 yıl öncesine kadar uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanan çalışmalarım sadece 2019 yılında 24 atıf almıştı. Mesleğimin iktisatla uzaktan yakından ilgisi yok, Mahfi hocayı hayatımda televizyon dışında hiç görmedim, tanımadım ama ondan bu blog aracılığı ile o kadar çok şey öğrendim ki kendisine "hocam" diye hitap etmek hoşuma gidiyor, bu hitabı da sonuna kadar hak ediyor.
YanıtlaSilBence hocalık böyle bir şeydir. Eminim Daron bey de bu ünvanı hak ediyordur, bu tip kıyaslamalar yapmayı zekâ ya da uyanıklık göstergesi sayanlar ise böyle ilkellikleri bırakıp öncelikle kendilerine, sonra da çevrelerindekilere karınca kararınca da olsa katkıda bulunmaya çalışsalar, dünyaya gübre olarak yaptıkları ve yapacakları katkıdan biraz daha fazlasını başarabilmek için gayret gösterseler iyi ederler diye düşünüyorum...
Çok teşekkür ederim, çok güzel bir özet.
Sildeğerli hocam bordrolu çalışanların brüt alıp aynı esnaf gibi beyanname ile vergi vermesi sistemine geçilir mi bir gün.geçilmesi mi yoksa bu şekilde devam etmesi daha faydalı olur
YanıtlaSilGeçilmesi lazım. Ama siyasetçiler insanların ne kadar vergi verdiği konusunda uyanmasını ve hesap sormasını ister mi? Bence asıl yanıtlamamız gereken soru bu.
SilHocam merhaba "Firmaların maliyetlerinde kur mu yoksa faiz mi daha çok yer tutuyor?" Kismini bir toplantida kaynak vererek sunumda kullanabilir miyim?
YanıtlaSilMemnuniyetle kullanabilirsiniz. Kaynakta değindiği TCMB raporundaki açıklamaya da bakın.
SilHocam neden binalar saglamlastiralim ki? Kim yapmis kim izin vermisse bu yapilara parayi onlardan almalilar bir daha dere yatagina imar vermesinler
YanıtlaSilOkullar, üniversiteler, kamu binaları, hastaneler gibi kamu binalarından söz ediyorum.
Sil22:19 Boyundan büyük yazmışsın. Şanslısın ki Mahfi Hoca cevap yazmış. Hocanın kariyeri gibi bir kariyer yapmak icin önce Mülkiye'ye gir, sonra konuşursun diyeceğim ama Mülkiye'ye girecek kadar akıllı bir adam zaten böyle bir yorum yapmaz. Benim gördüğüm hayatta kaybedenlerdensin, para ya da mevki kazanmış olsan bile. Ağla haline.
YanıtlaSilSayın Hocam ellerinize, yüreğinize sağlık. Yıllarca anlatılması gereken şey buydu.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim
Silhocam, kamu bankalarına özellikle son 1 yıldır ciddi miktarda döviz sattırıldı ve sattırılmaya devam ediliyor. ve bu satışlar karşılığında ele geçen tl cinsi kaynaklar ciddi biçimde siyasal baskılarla riskli krediler şeklinde aktifleştiriliyor ve bilançolar şişiriliyor. yani özellikle kamu bankalarına giderek daha fazla kur riski aldırılıyor ve üzerine de kredi riskleri de aldırılıyor. eğer yeni bir kur şoku gelirse ve bunun etkisiyle ayrıca kredilerde geri dönmeme oranları hızla artarsa çift yönlü darbe yaşamayacak mı bankacılık sistemi?. ve zaten reel tarafta ciddi sıkıntılar yaşıyorken ekonomi bir de benzer sıkıntılar bankacılık sistemine de taşınmış olmuyor mu?. kıt tasarruflar çok çarpık ve verimsiz kullanılmış oluyor derim. 2001 krizi sonrasında bankacılık sisteminin risk algılama kapasitesi ciddi derecede yükseltilmiş ve bilanço yapıları sağlamlaştırılmıştı. hastalığı bankalara da bulaştırmıyor muyuz bunları yaparak ne dersiniz hocam?. yani hem kur hem faiz şokuna paralel batık krediler artınca finansal sistem nakavt olur kanaatimce ve dipsiz kuyuya düşebiliriz!.
YanıtlaSilSıkıntı büyüyor.
SilAsıl sorun ne yapıldığını bilmiyor olmamız. Şeffaflık yok. MB kamu bankalarına nasıl döviz aktarıyor? Bunun muhasebesi nasıl yapılıyor? Bu döviz pozisyon nasıl taşınıyor ve büyüklüğü ne?
SilAynı durum şurada da var; tarlada 2 liraya satılan domates markette 6 lira olunca tepki oluyor ama maliyeti 2,5 lira olan benzin 7 lira olunca kimse sesini çıkarmıyor veya bizde ÖTV'siydi KDV'siydi vergilerle avrupa da ki araba fiyatlarının 3 katına araba alınca da kimsenin sesi çıkmıyor.
YanıtlaSilBenzinin maliyeti çıkarılan kuyusuna göre 30 kuruş ile 60 kuruş arasında değişir.
SilEkrem hoca ile yaptığınız Altınbaş üniversitesinde yaptığınız sohbetleri YouTube'dan takip ediyorum. Sadece bilgilenmiyorum aynı zamanda gülüyorum.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
Emre hoca ile.
Silfarketmez hocam, ister ekrem ister emre,
Silbiz sizi izliyoruz, etrafa ne yerleştirmişler pek ilgilenmiyoruz.
yerleştirmişler diyorum çünkü kendi bir yere yerleşemeyecek olanların yerleştirilmiş oldukları aşikar bir şekilde görülüyor.
Ne diyem başka?
Hocam sizin ünvanınız dr. öğr. üyesi mi? Altınbaş üniversitesi akademik kadroda öyle gözüküyor.
YanıtlaSilEvet öyle.
SilInsanimiz hep 50 liralik benizn aliyor hocam. Onun icin artis veya azalistan etkilenmiyor. Sorun yok.
YanıtlaSilSanırım artık bu espriyi yapamıyorlar.
Sil50 lira artık bir benzin istasyonundan diğerine yetmiyor.
Silo espri bitti kardeş.
Sevgili üstadım;yazılarınızı keyifle okuyor sizi takip ediyorum.Yazılarınız maçın en heyecanlı pozisyonunu veya filmin en heyecanlı yerini tekrar izler gibi sade yalın akıcı ve akılda kalıcı oluyor.Bilgi ve birikiminizi bu kadar sade ve yalın paylaştığınız için teşekkürler, Selamlar iyi haftalar diliyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, sevgiler
SilMahfi Bey
YanıtlaSilErzurum, Trabzon, Kars, Ağrı, Şırnak, Van, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay gibi illerdeki kitabevlerinde imza günü niçin düzenlemiyorsunuz?
Bu illerdeki STK'larda, üniversitelerde konferanslar niçin vermiyorsunuz?
Ne kadar ekmek o kadar köfte,
Silşşaka bir yana o illerdeki satışlar çok düşük oluyor.
Hocanın kitaplarını bilemem, ancak dağıtıcılar ona göre bütçe belirleyecektir.
işin acı tarafı o illerdeki insanların biraz kendilerine çeki düzen verip,
sosyal haklarını ve imkanları talep etmeleri lazım.
devlet her şeyi 3 büyük ile yıktı, insanların yılllar önce bu yatırım önceliğine
karşı gelmesi gerekirdi, hiç ses çıkmadı, tüm türkiye istanbul a yığıldı, istanbul
şehir ve kent olmaktan çıktı, garabet bir yer haline geldi.
bu yazdığınız illerden birinde üniversite kurulması işinin arka planını biliyorum,
milletin derdi öğrenci gelsin, esnafa para kazandırsındı,
milletvekilinin derdi, merkezi bütçeden üniversite için daha fazla pay alıp,
inşaatçılarına dağıtmak idi, belediye başkanının da derdi ranttan pay kapıp arsa fiyatlarının
şişeceği yerleri akrabalarına aldırmaktı.
o zihniyet ülkeyi yönetince, ne oluyor, kanal yapalım da etrafı değerlensin, emlaktan para kazanalım oluyor.
Mahfi bey biraz alınganlık gösterebilirsiniz ama olsun. Dolar/TL kuru dalgalanmadıkça Türkiye'deki iktisatçılar gündeme pek gelemiyor. (Normal zamanlarda gündemde hiç yoklar zaten.)
YanıtlaSilDeprem olmadıkça da deprem uzamanları gündeme gelmiyor. Bizde birşey kötüye giderse gündem olur. Ekonomi iyi gitse de hiç gündeme gelmese ekonomistler =)
Silelinize sağlık hocam çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilumarım bir gün dediğiniz gibi olur ve devlet işverenleri aracı olmaktan çıkarıp çalışanlardan vergi+sgk toplama yoluna gider. bu sayede insanlar neye ne kadar ödediklerini farketmiş olur.
Üniversitede iken vergi psikolojisi diye bir ders almıştık. Bu derste de insanlara hissettirmeden tepki vermelerine izin vermeden nasıl vergi toplanacağıyla alakalı bir kaç bölüm vardı. Sizin de dediğiniz gibi insanlar vergi konusunda bilinçsiz oldukları için doğal gaz faturaları maaşlarından kesilen vergiden daha çok tepki alıyor. Her zaman ki mükemmel bir yazı olmuş kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHocam merhaba, marketteki raflarda yazan fiyatlari sadece kdv haric fiyati yazip kasada kdv dahil fiyati yazsak bile yeter aslinda. Gelir vergisindense kdv daha etkili olmaz mi hocam, malum vergilerimizin cogu dolayli.. gerci soylediginiz gibi, sorgulayan bir toplum istenmiyor ki boyle aksiyonlar alinsin..
YanıtlaSil22.19 umarim sen de caliskanligin, birikimin, kurnaz ifade yetenegin, kendini belli ettigi yuksek zekanla bir Daron hoca gibi gururumuz olacaksin. Tum okurlar olarak bize bu parlakligi gosterdin. Sagol varol.
YanıtlaSilHocam merhabalar. Dün Siyasal Bilgiler Fakültesindeki konferansınıza katılmıştım. Konferans sonunda vakit kalmadığı için sorumu soramamıştım. Buradan cevap verebilirseniz çok sevinirim. Oradaki konuşmanızda ve burada bulunan yazılarınızda, uzun vadeli bir ekonomik büyüme ve istikrar ile hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve demokrasi kavramları arasında pozitif korelasyon olduğunu vurguluyorsunuz. Bu konuda sizinle aynı fikirdeyim. Türkiye Cumhuriyeti'nin son 20 yılını göz önünde bulundurduğumuzda 2010 ve 2017'de gerçekleşen iki referandumla özellikle bu üç kavram açısından kayıplar yaşadığını da düşünmekteyim. Bu iki dönemi ekonomik veriler ile eşleştirdiğimizde 2017 sonrası bu pozitif korelasyonun kendini daha belirgin hissettirdiğini görebiliyoruz. Fakat 2010 referandumundan sonra özellikle 2013'e kadar ekonomide kazanımlara devam ettiğimiz de gözlemlenmektedir. Bunun sebebi, bu kavramlarda geriye doğru gidilmesinin ekonomideki etkilerinin daha uzun vadede meydana geliyor olması mıdır veya o dönemde yine kendini belli eden fakat benim gözden kaçırdığım parametreler mevcut mudur? Konuşmanızda da belirttiğiniz gibi oyuncular kuralları baştan bilmek ve bunun değişmeyeceğini görmek isterler. 2010 referandumu, oyuncuları bu açıdan etkilememiş midir?
YanıtlaSil