Bölünmüş Bir Toplumdan Yansımalar
Bütün insanların aynı şeyi
düşünüp konuşması iyi bir şey değildir. Farklı görüşler, düşünceler olmazsa
tartışma olmaz, tartışma olmazsa ilerleme de olmaz. Farklı sesler, farklı
düşünceler, tıpkı doğadaki farklı renkler gibi yaşamı da renkli kılar.
Bilimde içsel tutarlılık
önemlidir. Eğer bir model kendi içinde tutarlıysa buna içsel tutarlılık
diyoruz. Örneğin bir tahminler setinde modelimizde gelecek yıl enflasyonun
yüzde 12’den 8’e düşeceğini, bütçe açığının yüzde 3’de kalacağını, cari açığın
yüzde artı 0,5’den yüzde – 1,2’ye geçeceğini varsayarak büyümenin yüzde 0,5’den
yüzde 5’e çıkacağını tahmin etmişsek burada modelin içsel tutarlılığını bir kez
daha gözden geçirmemiz gerekir. 4,5 puanlık büyüme artışı muhtemelen
enflasyonda düşüş değil artış getirir. Aynı şekilde büyüme modelimizde esaslı
bir değişiklik yoksa bu ciddi büyüme artışı ya bütçe açığının daha çok
artmasını veya cari açığın varsayılanın ötesinde yükselmesini ya da Merkez
Bankası değerleme hesabı kullanılacaksa enflasyonun düşmek bir yana artmasını
gerektirir.
Bilimde genel tutarlılık da oldukça
önemlidir. Mesela resmi verileri kullanarak işlerin kötüye gittiği yorumunu yapmışsak ve bir süre sonra aynı veriler işlerin biraz toparlandığını
göstermeye başlamışsa “o veriler yalan yanlış verilerdir” diyerek
geçiştiremeyiz. Eğer o verilerin doğru olmadığını iddia ediyorsak o zaman
o verileri durum kötüye giderken de kullanmamamız gerekir.
Resmi verileri kullanarak işlerin
iyi gitmediğini, hatta kötü gittiğini yazıyor, yorumluyorsunuz ve sonuçta vatan
hainliğine kadar suçlanıyorsunuz. Bu kez aynı veriler gidişatta bir toparlanma
emaresi olduğunu ortaya koyuyor ve siz de yine o verileri kullanarak belirli
bir toparlanma başladığını yazıyorsunuz ve sonuçta bu kez başkaları tarafından
korkaklık ya da yalakalıkla suçlanıyorsunuz.
Bilim insanı kadar, hatta ondan
çok daha fazla sayıda sanatçıya, iş insanına, emekçiye, öğretmene,
araştırmacıya, sporcuya vb ihtiyacı var bir toplumun. Herkes bilim insanı
olamaz. Olmamalı da zaten. Ama bilimsel düşünme, insanlara okullarda mutlaka öğretilmeli.
Mesela bu tutarlılık düşüncesi anlatılmalı.
En ciddi sorunlarımızdan birisi
üniversiteye gelen öğrencilerin büyük çoğunluğunun bilimle, bilim felsefesiyle,
mantıkla, analizle yaşamları boyunca hiç karşılaşmamış, sadece önlerine konulan
kitapları, denklemleri, formülleri ezberlemiş olmaları. Bu çocuklardan analiz
yapmalarını, içsel ya da genel tutarlılık kavramalarını bilmelerini ve
uygulamalarını beklemek ne yazık ki mümkün değil. Aralarında kendi başlarına
veya ailelerinin yönlendirmesiyle bu konular üzerine eğilmiş ya da çok kitap
okumuş olanlar hemen farklı bir konuma geçiyorlar.
Bir toplum siyasal görüşleri,
ideolojik anlayışları açısından bölünmüş olabilir. Böyle bir durumda uzlaşma
zeminleri yaratarak ortak yollar bulunabilir. Ama bir toplum eğer en basit
konularda bile ikiye, üçe, beşe, ona bölünüyorsa orada başka sıkıntılar var
demektir. Dün resmi verileri kullanarak işler kötüye gidiyor diyen birisi bugün
resmi verilerin iyiye gidişi işaret ettiğinde resmi verilere inanmıyorum diyor
ve destek buluyorsa sıkıntı büyüktür.
Türk toplumu, son yıllarda
paramparça oldu. Fanatik futbol takımı taraftarlığı her alana yayıldı.
İnandıkları ve peşinden gittikleri kişi beyaza siyah diyorsa taraftarları da
renge bakmadan siyah diyorlar. Bununla kalmıyorlar ve beyaz diyenlere karşı saldırıya
geçiyorlar.
Türkiye'nin çözmesi gereken ilk
mesele bu fanatikliği ortadan kaldırabilmektir. Bunun da yolu bilime dayalı
eğitimden geçiyor. Bu sorunu çözemezsek geleceğin dünyasında yerimiz olmayacak.
“Geçmiş ve bugün arasında çekişmeye
girersek geleceği yitiririz.” Winston Churchill.
Emeğinize sağlık her kesimin anlamasi dileğiyle
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilMahfi bey
YanıtlaSilUmarım, bu akşam (23 Şubat) katılacağınız TV programında;
Biliminsanı olmanız daima aklınızda olur ve eleştirmeniz gerektiği yerde iktidarın ekonomi politikalarını cesurca eleştirirsiniz.
Bakalım; susacak mısınız, eleştirecek misiniz? (Sadece blog'da olmaz, TV'de de eleştirmeniz gerekir.)
Katıldığım programın konusu ekonomi tarihiydi.
SilBöyle atıp tutarken de 'Adsız' olmak göz yaşartıcı bir tutarlılık. Bravosunuz!
Silekşi sözlük'te, Mahfi Eğilmez hakkında yazılan iki görüş:
Silfaiz ile kira gelirini aynı sayıp, factoring ile varlık yönetim şirketi'nin farklı olduğunu söyleyen zat. işine gelince, ideolojik pozisyonuna dokunmayınca nasıl da 2 resim arasındaki 7 farkı buluyorsun di'mi, seni köftehor.
https://eksisozluk.com/entry/100665695
yahu kendisi zaten ana akım siyasi görüşe sahip, liberal kapitalist. tutmuş sorumluluk alsın diyorsunuz, bırakın evde kitap yazsın.
https://eksisozluk.com/entry/101601090
Hocam çok güzel yazı ve önemli tesbitler, teşekkür ediyorum bizlerle paylaştığınız için
YanıtlaSilAncak bu bölünme konusuna farklı bakıyorum.,
Bir kişi bir konuda görüşlerini paylaşınca kendisine aşırı tepki gösteren sayısı birkaç yüz veya hadi abartalım birkaç bin i geçmez,
(Eleştirenlerden farklı bakış açısı getirenlerden bahsetmiyorum, Fanatik ve aşırılardan bahsediyorum. Farklılıklar olacak, olmalıdır, aksi halde gelişemeyiz)
Dolayısı ile 80 milyonluk ülkede 3-5 yüz veya bin kişi bile aşırı/fanatik görüş belirtse, bunu hemen bölünmüşlük gibi yansıtmak ne kadar doğru?
Ben bu tür toptancı yaklaşımı doğru bulmadığım gibi, “bölünme” gibi tehlikeli kelimelerin kullanılmasını çok yadırgıyor, yanlış buluyorum...
Özellikle de sizin gibi değerli ve saygın kişilerin çok dikkatli olması gerekli diye düşünüyorum.
Çok değerli hocam, lütfen bu yorum ve yaklaşımımı dikkate alınız,
Peşinen çok teşekkür ediyorum
Sevgiler
Selam Bülent Bey,
Silİzninizle yorumunuzdan bakın neler çıkaracağım. Bu türkiye toplumunun DNAsına işlediği için konuşurken farkedilmeyen konulardır.
Cumhurbaşkanı ünvanı olan birisi bölücü söylemlerde bulunuyor, farklılıkları kabul etmiyor, arkasında destek bulduğu büyük bir kitle var? Kendisini o bir kaç yüz kişilik fanatik arasına koysak bile bu kadar destek verilmesi söylemlerin toplumda karşılığı olduğunu gösterir.
Türkiye'de din bölücülüğü vardır, aleviler, hristiyan ve yahudiler dışlanır.
Türkiye'de ırk bölücülüğü vardır, kürtler, ermeniler dışlanır.
Türkiye'de cinsiyet bölücülüğü vardır, kadınlar, LGBT bireyler dışlanır.
Anayasa bölücülüğe açık maddeler içermektedir.
Üstüne üstlük, tüm bölücülüklerin üzerine gidip toplumu aydınlatmaya çalışan akademisyen ve aydınlarımız bombalar ile öldürülmüşlerdir.
Türk insanının kendi bölünmüşlüğü, ülkeye PKK teröründen daha fazla zarar vermiştir. Asker iken, kandil dağındaki terör gruplarına bir kere ziyaret, iki kere iadeyi ziyaret, yedi sekiz gece de konaklamış biri olarak diyebilirim ki PKK terörü bölünmüş insanlarımızın verdiği zarar yanında ufaktır. Türkiye'nin bölünmüşlüğü gider ise o PKK kendiliğinden biter.
Ne diyelim, Sivas'ta yakılan aydınlara toplanan kalabalığı hoş mu görelim.
Bölücüye bölücü denir, insanlar niye dikkatli olsunlar, hele aydınlar?
Sözlerinizde toplum dnasından gelen sizin de farkedemediğiniiz faşist öğeler var. Nedir onlar?
Aydın kişilerin dikkatli olmasını öneriyorsunuz. Aydın kişi neyi nerede hangi kelimeler ile konuşacağını sizden (ve benden) daha iyi bilir. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri her ferdine konuşma, düşüncelerini ifade etme özgürlüğü veren toplumların ülkeleridir. Din, inanç, inançsızlık, devlet, ahlak herşey tartışılır. Aydınların tartışmalarının bizden farkı kullandıkları kelimeleri hepimizden iyi seçmeleridir, bam tellerine nasıl dokunulacağını bilmeleridir.
1000 mi? siz İsviçre'de yaşıyorsunuz sanırsam =) Bölünmüş milyonlar var. Mecliste CHP ne teklif getirirse getirsin reddederiz diyen milyonları temsil eden zihniyet var hakeza. https://www.birgun.net/haber/bahceli-chp-hangi-teklif-getirirse-getirsin-destek-vermemiz-mumkun-degil-286350
SilBülent bey, Siz hangi Dünyada yaşıyorsunuz merak ediyorum doğrusu. Uhrevi âlem olabilir mi?
SilŞu yazdığından okuduğunu tam anlayamadığın görülüyor,neyseki Hoca anafikri özetleyen bir alıntıyla bitirmiş.
SilYorumlarınız için çok teşekkürler,
SilBenim yazdıklarım herkes için geçerli,
Gemiyi batıran ufak bir deliktir,
O delik olmamaya gayret göstermeli, hatta küçük bir delik te görsek onu bir an önce kapatmanın yolunu bulmalıyız.
Cumhurbaşkanı da olsa, sade vatandaş ta olsa herkes için geçerli bu
Yazdıklarım çok açık,
Saygılar,
Mahfi bey in görüşünü de merak ediyorum bu konuda
Bülent Bey eleştirilere ve yorumlara teşekkür etmeniz gerçekten ülkede özlediğimiz bir tavır.
SilGünümüz tekolojisiyle batmayan gemiler yapmak mümkün ya da su alan gemiyi yüzdürecek teçhizatda
Silmevcut,paranoya yapmanın manası yok.
Mahfi Hocam elinize sağlık.
SilBülent Bey sizin söylediğiniz tamamen teorik. En önemli mesele toplumda fanatiklerin ve bölünmüşlerin oranından çok daha belirleyici olan , karar verici ve uygulayıcıların bu konulara bakış açısı. Bunun Dünya nın şu anda en modern toplumları olarak kabul edilen toplumlarının bile tarihlerinde sayısız örnekleri var.
Hic unutmam ortaokuldayken ust siniftan bir ogrenciye sormustum. Fen dersinde sizin siniflara hangi konulari gosteriyorlar diye? Verdigi cevap hayli ilgincti : "Formulden baska bisey gostermiyorlar sanki buyucu olacagiz"
YanıtlaSilDoğru özetlemiş.
SilMahfi bey Türkiye'de ihracat için çok fazla ithalat kullanılıyor bunu azaltmanın yolları neler ?
YanıtlaSilTeşvik sistemini siyasetten soyutlayıp doğru kullanmak.
SilHocam bizim okulda bazı sınavlar open book olurdu. Ya da formüller kağıtta verilirdi. Önemli olan formülü ezbere bilmek değil o formülü nerede ve nasıl kullanacağını bilmek sanırım.
SilEmeğinize sağlık hocam. Tam 12 den vurdunuz yine.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam, süper bir yazı olmuş, tebrikler 👏
YanıtlaSilBu yazıyı her yerde okutmak gerekir, ama işte bu fanatikliğin önüne geçemezsek gelecek de maalesef pek parlak görünmüyor :((
Umut tabii ki önemli ama bazen üzülüyor insan 😕
Sağ olun. Geleceğe umutla bakmaktan başka çaremiz yok.
SilŞimdi hocam dikkatli dinleyin beni lütfen.
YanıtlaSilHangi bilimsel yöntemle bunu çözeceğinizi düşünüyorsunuz? Böyle bir yöntem yok hocam yok.
İster gelişmiş, ister az gelişmiş isterse gelişmekte olan bir ülke olsun.Toplumda herkese eşit fırsat sunulduğunu herkes okuyor herkes bütün bilimlerde bilgi sahibi. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle birşey olursa kimsenin kimseden farkı kalmayacak ve daha doğrusu hiçbirşey yapamayacaksınız. Ama birileri okumayacak ya da daha az okuyacak ki, birileri nispeten daha iyi olucak ki ve birileri de elit okulları bitirecek ki farkları belli olsun ve başa geçip istediklerini yapabilsinler değil mi!
Bu varolan sistemin kendisine ters. Bakın sadece ülkemizde değil, aklınıza gelebilecek bütün ülkelerde böyle.
Ha şunu diyebilirsiniz gelişmiş ülkelerin idarecileri daha bilimsel metodlarla işi yapıyorlar diyebilirsiniz buna katılırım. Ancak o ülkelerde de yukarıda söylediğim şey geçerlidir hangi ülke olursa olsun.
Siz olaya daha bilimsel yaklaşan bir ülkede yaşamak istiyor olabilirsiniz, ancak tüm vatandaşlarını o bilimle severek şevk içinde öğretmeye çalışan bir ülke bulamazsınız. Çünkü yok.
Zenginler neden 1 ya da 2 çocuk yapar niye? Fakir adamın niye 5 ya da 6 çocuğu vardır. Evet ben de biliyorum istisna örnekler var ancak genel durum budur.
Çünkü zengin adamın çocuğu en iyi okullarda okuyacak, özel ders alacak alanında en iyi olacaktır.
Fakir adamın bir çocuğu ilgisizlikten serseri olacak, bir çocuğu çalışmayacak, bir çocuğu iş bulamayacak, bir çocuğu okumayacak, bir çocuğu okuyamayacak, okuyan bir çocuğu da üstte anlattığım alanında yetkin kişinin emrinde çalışan işçi olacak.
Tek tük istisna dışı örnekler var evet biliyorum ancak genel olarak durum böyledir.
Şimdi hükümetin herkesi eşit şartlarda fırsat sunarak herkese bilim öğrettiğini düşünelim bahse girerim zengin olanlar itiraz etmezse bu hayatta hiçbirşey öğrenemedim demektir.
Ve dediğim gibi ülkemizi gelişmiş ülkelerin bilime olan bakış açısını kıyaslayıp onlar gibi olmalıyız derseniz ona katılırım ancak yukarıdaki gerçek de değişmez.
3 kez okudum. Hiçbir şey anlamadım.
Silkardeş 3 kez okuyup anlamadıysan fazla zorlama artık boşver.
SilÇözüm belli,fakirlere tek çocuk politikası(Çin de yıllarca uygulandı)zenginlere 2 çocuk teşviği
Silolmadan toplum ilerleyemez.
Örnek aldığımız ülke Çin olmamalı. ABD ve Avrupa'da bir sürü arkadaşım var ama Çin'e gitmeye can atan görmedim, duymadım. Dünyanın bütün yetişmiş beyinleri ABD, Almanya, İsviçre vb. ülkelere gitmeye çalışıyor. Bu ülkelerin böyle yasakçı nufus politikaları yok çünkü bu ülkeler dünyadan adam seçiyor.
SilBoşver kafana takma bunları,neticede ABD ve Avrupa'da bir sürü arkadaşımız var ama Türkiye'ye gitmeye can atan görmedim,duymadım.
SilHocam yine "yaraya parmak basmak" şeklinde özetlenecek, güncel bir sıkıntıyı yazmışsınız. Ülkemiz, siyasi, etnik, ideolojik, dini vb.pek çok konuda karpuz gibi ikiye, üçe, dörde, beşe bölünmüş durumda. Büyük bir tezat gibi görünse de bu durum siyasi iktidarın tercihi ve dolayısıyla da başarısı olarak değerlendirilebilir. Sevinçte ve kederde ortak duyguları hissetmiyor artık kitleler. Yani ülke olarak durumumuz Winston Churchill'i doğrular nitelikte. Çok yazık oluyor güzel ülkemize. Perşembe günü imza gününüzde görüşmeyi diliyorum.
YanıtlaSilSaygıdeğer Hocam,
YanıtlaSilTV deki tartışma programları (tartışma diyorum ama aslında genellikl makam-mevki-para kovalayan insanların boy gösterdiği ortamlar da diyebiliriz) yazınızda bahsettiğiniz toplumsal ayrışmayı en net şekilde yansıtmakta. Bilimsel düşüncenin katlini izlemek te cogu zaman mumkun olamamakta. Gündelik yaşamda insanlar "günaydın" yerine "hayırlı sabahlar" diyerek, ayrışma hamleleri ile gune başlamakta. Bu noktadan sonra normalleşmemiz mümkün görünmüyor kanaatimce. Enseler zifte bulanmış durumda. :《
Günaydın yerine Hayırlı sabahlar demenin ayrışma olduğnu düşünmek ayrımcılığın ta kendisidir. Bırakınız insanlar istedikleri gibi selamlassinlar.
SilHocam elinize sağlık.
YanıtlaSilAnalizinize bir de Suriyelileri katmak gerekir. Onların siyasi görüşleri, hayata bakışları, hayattan beklentileri hakkında bilgilerimiz yok.
Az değiller, 6 milyon insan, yakın zamanda 10 milyon olacaklar. Şu anda ucuz işçi olarak görünüyorlar, ama onların genç neslinin önümüzdeki yıllardaki bakışları Türkiyeyi çok değiştirecek.
İnsanımız çok bilmiyor, burada doğan çocuklar doğal olarak TC vatandaşları oluyorlar. Onların anne ve babaları bunu kullanıp Türkiyeden ayrılmıyor, onların Türkiyede eğitim almalarını istiyorlar. Bu nüfusun burada kalıcılığını artırıyor.
Evet bu da işleri bugüne sürükleyen nedenlerden birisi artık.
SilDediğiniz gibi dördüncü grup da Suriyeliler olacak. Çok değil 10 sene içerisinde kendi partileri ile meclise girebilirler. Hatta meclisteki en büyük 3. veya 4. grup olabilirler. Bu şimdilik size hayal gibi görünebilir ama bu insanlar buharlaşmayacak ve nufusları Türklerden kat be kat hızlı artacak. Hükümetler 4 yıllığına seçilir ama bazen aldıkları kararların etkileri tüm tarihi değiştirir. Suriye savaşına müdahil olmak ve sınırlarımızı göçmenlere açmak da Türkiye tarihini kalıcı olarak değiştirdi.
SilOrtalama 5 çocuk yapıyorlar 2050 de Türk nüfusu azınlıkta bırakırlar.
Sil2050:diyerek çok iyimser olduğunuzu göstermissiniz. Onu 15:yıl önceye alalım.
SilAklın ve bilimin bizi birleştirerek ülkemiz adına faydalı işler yapmamıza vesile olması dileğiyle.
YanıtlaSilGörüşünüz ne olursa ve her kimseniz, kucak dolusu sevgiler.
Sevgiler
SilHocam dis ticaret acigi veren dusuk enflasyonlu bir ulkede kurun yavas yavas artmasi yillik bazda hem yabanci paralarla olan birikimli enflasyon farkindan hem ulkedeki enflasyondan hem de mevcut 10 yillik tahvil faizi oranindan yillik olarak kurun daha fazla artmasi ve artmaya da devam etmesi.
YanıtlaSilSizce boyle bir ulkede dis ticaret acigini azaltir mi?
Ihracata ivme kazandirir mi?
Azalır ama bu marifet değil. Buna paralel döviz bazında milli gelir ve dış ticaret hacmi de azalır. Önemli olan katma değerli üretim yaparak dış ticaret açığını azaltmak hatta dış ticaret fazlasına geçmektir.
SilHocam doğru söylüyorsunuz da %6.3 Eylül ayı enflasyonu açıklayan TÜİK Başkanının 2 ay sonra görevden alınıp yerine Enerji Bakanlığından bir bürokratın oturtulması sizde hiç soru işareti oluşturmadı mı?
YanıtlaSilEvet bu tür olaylar inanılırlığı ve itibarı çok sarsıyor gerçekten.
Silİtibarı sarsması kötü ama ondan daha kötüsü rakamların sarsılmasıdır. Ben artık marjlı hesaplıyorum.
SilHocam tanzimattan beri aynı sorundan söz ediyoruz. Siz bu sorunun çözülebileceğine inanıyor musunuz? Yoksa sadece tarihin size yüklediği vazifeyi mi yerine getiriyorsunuz?
YanıtlaSilBen aslında içimi döküyorum.
Silhocam o kadar haklısınız ki. Keşke önce bu bilinci aşılayabilsek
YanıtlaSilKeşke
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilKendinize yazdığınız bu yazınızda toplumun içinde bulunduğu durumu pek hazmedemediğinizi gösteren serzenişlerinizi okuduk. Bu konularla kendinizi bu kadar üzmeyiniz. Neticede, hepimiz toplumun bu halde olmasından sorumluyuz. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsak, öncelikle elimizi taşın altına koymak zorundayız.
Saygılar,
Sevgiler
SilSayın Eğilmez bilindiği üzere Bilim ile Siyaset arasında uzun bir mesafe vardır. Bu mesafe toplumun gelişmişlik durumuna göre değişmektedir. Gelişmemiş toplumlarda mesafe çok uzun, gelişmiş toplumlarda mesafe kısa dır. Gelişmemiş toplumlarda Bilim para getirmediğinden önemsenmez, Siyaset para getirdiğinden çok önemsenir. Bireyler Siyasete girmek için bir birlerini yerler. Siyasetçinin en büyük rakibi yine kendi partisinden, kendi bölgesinden olan bir Siyasetçidir. Ayrıca en iyi yetişmiş en bilgili en dürüst insanlar Bilime yönelirler, iyi yetişmemiş, az bilgili ve kurnaz, uyanık insanlar da Siyasete yönelirler, zenginleşirler. Konu Siyasetin çok para getirmesidir. Bunun sebebi de Millet Vekilliğinin çok avantajları olmasıdır. Gelişmiş Ülkelerde Siyasetçilerin avantajları çok azdır. Buna mukabil az gelişmiş Ülkelerde Siyasetçiler çok para kazanırlar.
YanıtlaSilBizim gibi Ülkelerde Siyasetçilere, yöneticilere Bilimsel destek vermek, tavsiyelerde bulunmak faydalı olmayacak çabadır. Siyasetçi konuşur, Bilim insanı ise raporlar hazırlar, yazar. Halkımızda okuma alışkanlığı olmadığından, oturup dinleyerek öğrenme alışkanlığı olduğundan, Siyasetçi konuşarak halkı istediği yöne sürükler. Bilim insanlarımızın yazdıklarını ise çok az kimse okuduğundan Siyasetçi her zaman çok avantajlıdır ve böylece daha çok para kazanır. Bunu tersine çevirmek uzun zaman alacaktır.
Grup aidiyeti; toplumsal gelişimdeki en alt basamaklardan biridir. Zihinsel açıdan gelişmemiş bir toplumu ırk aidiyeti, cins aidiyeti, inanç aidiyeti, mezhep aidiyeti, aşiret aidiyeti, tarikat-cemaat aidiyeti, futbol takımı aidiyeti... v.s. şeklinde istediğiniz şekilde bölebilirsiniz, yeter ki nereden yakalayıp böleceğinize karar verin ve bölmeye niyetlenin.
YanıtlaSilÜlkemizde bunların bir çoğu denendi, başarılı olmadı. Bunun tek nedeni, Atatürk gibi bir dehanın toplumun büyük kesimine yukarıdaki aidiyetlerden daha güçlü olan millet aidiyetini kazandırabilmiş olmasıdır.
Şimdikileri ben fazla ciddiye almıyorum açıkçası. Bir toplumu bölmeye çalışanlar zihinsel açıdan o toplumun en alt kesimlerinden bile geri iseler başarılı olmaları mümkün değildir. Dikişsiz davranışları, dengesiz konuşmaları, bir o tarafa, bir bu tarafa savrulmaları ile toplumda geçici huzursuzluklara yol açabilirler ama bu huzursuzluk ancak onların kendi varlıkları ile kaimdir, ortadan kaybolduklarında toplum da tekrar huzura kavuşur.
Çok doğru. Altına imzamı atarım ancak bu geçici huzursuzluklar da bizim dönemimizde olduğu gibi bir neslin geleceğini mahvedebiliyor :(
SilSn Barış Kızılırmak,
SilBugün yaşananlar, 1950'li yılların başından itibaren ülkeyi yöneten popülist, Amerikan emperyalizminin gönüllü taşeronu, din sömürücüsü, tarikatçı, aşiretçi, kişisel çıkar peşinde koşan ilkel sağ iktidarların başlattığı ve aşamalar halinde sürdürdüğü bir sürecin ulaştığı son noktadır. Bu sürecin giderek kuvvetlenmesi ve günümüzdeki koşulların oluşması için 12 Mart 1971 - 12 Eylül 1980 müdahaleleri yapıldı. Tüm süreç -bu müdahaleler dahil- büyük toplumsal destek gördü, hem bu sürece, hem o müdahalelere karşı çıkan nice genç nesil tırpanla biçilircesine biçildi, biçilmeyenler ise sürüm sürüm süründürüldü. Şimdiki genç nesle düşen ise ne yazık ki budur ama unutmayalım, bu iktidar kendiliğinden ortaya çıkmadı. Son 70 yılın tüm sağ popülist iktidarlarına destek veren, liderlerini adeta ilahlaştırarak resimlerini evlerinin duvarlarına asan tüm toplum bu sonuçtan sorumludur.
Demem odur ki bölünmek konusunda yapılan çok ciddi kışkırtmalara karşı oldukça dirençli ve dirayetli davranan bu toplum, aynı bilinci kendisini yönetecek kişileri seçmek konusunda gösterememiş, toplumsal çıkarları ön planda tutmak yerine hep kendi küçük kişisel çıkarlarının peşinden koşmuş, bunları önceleyen iktidarları desteklemiştir. Umulur ki toplum, artık sonuna gelinen bu süreç bittiğinde gelecek nesillerin de geçmiştekiler gibi heba olmamaları için üzerine düşenleri yapmaya başlar.
Haklısınız. Ben hep şöyle görmüşümdür. Avrupanın 200-300 yıllık aydınlanma sürecini bir dinamit fitiline benzetirsek. Atatürk o fitili Türkiye için (yeterli zamanımız olmadığından) ortadan yakmıştır. İnkilapların etkisini fitilin sonundaki dinamite doğru yanan kısma, tüm gerici ve popülist faaliyetleri ise fitilin başına doğru yanan diğer kısmına benzetmekteyim. Haliyle bu tür gerici faaliyetlerin ulaşabileceği bir dinamit yok elbet bir gün etkisiz bir şekilde sönecektir.
SilHocam konu dışı ama yinede soracağım. Fenerbahçe'nin Galatasaray karşısındaki durumu neydi öyle?
YanıtlaSilİkisi de kötü takımlar. Fenerbahçe daha kötü olduğu için yenildi. Ama bu, Galatasaray iyi demek değil. Kendimizi kandırmayalım. Bu takımlar bu kadar para edecek takımlar değil.
SilÖzellikle bilançolarına bakanın ağlaması lazım.
SilHocam, hem hiç farkında olmadığımız konularda hem de farkında olup anlamlı açıklama getiremediğiz pek çok konuda bizi aydınlatıyorsunuz.
YanıtlaSilSonsuz teşekkür.
Bir de, "Her şeyin kuramı." denilen genellemeler var. Örneğin:
BİR TOPLUMDA RADİAL/ UÇ GÖRÜŞLERİN NÜFUSA ORANI %12 Yİ GEÇTİĞİNDE, O TOPLUM ÇOK CİDDİ SORUNLARA MARUZ KALIR. NEDENİ, "SESSİZ ÇOĞUNLUK" SESSİZDİR VE BOYUN EĞER."
Almanya gibi her yönden gelişmiş bir ülkenin, Nazizm'e teslim olmasının sosyolojik açıklaması..
Fdogans
Ben teşekkür ederim
SilHocam düşüncenize katılıyorum fakat resmi verilere her durumda inanmayanların düşünce tarzı sizce bilimsel mıdır?
YanıtlaSilEğer nedenlerini bilimsel olarak açıklayabiliyorlarsa evet.
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilSelam ve dua ile.
Saygılarımla...
Teşekkürler, sevgiler
SilHocam Türkiye nin kanayan yarasi zaten bu fanatiklik,biat kültürü maalsef Türk Insani Inanmaya programlanmis arastirip ögrenmeye degil. Bunu günümüzde halen görüyoruz yil olmus 2020 halen Telefon dolandiricligina düsen insanlar var. Sokakta röpörtajlar da her 10 kisiden 7 si durumlar iyi degil diyor 3 tanesi hersey sahane bomba gibi diyor. Almanya da yasiyorum burda bile Türkler böbürlene böbürlene anlatiyor "Türkiye harika oldu, süper gidiyor hersey" diye hatta Almanya dan daha iyi durumda oldugunu idda edenler var ama Türkiye de yasamak isteyelenlerin sayisi 5 parmagi gecmiyor :) Sirf belli bir kesime biat etmek adina gercekleri görmezden geliyor bir kesim gercegi görenler ise taslaniyor bu sebeple Insanlar ses cikaramaz oldular..
YanıtlaSilMahfi bey
YanıtlaSilNereye bakıp nasıl yorumlayacağımı bilmediğim için size soruyorum:
Vatandaşın Dolar alımı artmaya devam ediyor mu? Sabit mi? Düşüşte mi?
Kurun 6,15'lere ulaşmasına istinaden, vatandaş nasıl hareket ediyor bunu öğrenmek istemiştim.
Çok değişiklik yok.
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilSanırım diyorsunuz ki ; resmi verileri kullanarak bilimsel yazı yazıyorum, işler yolunda değil gibi sonuç varsa hainliğe kadar suçlanıyorum, yine resmi verilere göre toparlanma var deyince de korkaklıkla itham ediliyorum. Bırakalım bu tarafgir düşünceleri bilimsel düşünme yapısını geliştirerek olaylara yaklaşalım. Ben sizin yazılarınızda, var olan bilimsel bulguları paylaşmaya çalıştığınızı bunu yaparken de kimseyi kırmadan dökmeden yapmaya çalıştığınızı düşünüyorum. Bunu niye yapıyorsunuz? Köşenizde sessizce niye oturmuyorsunuz? Sanırım siz Kohlberg in ahlak kuramına göre Gelenek Sonrası Düzeye erişmenin hazzını yaşıyorsunuz. Saygılar...
Toplumu bilimsel düşünmeye yönlendirmeye çabalıyorum. Her devirde var böyle deliler.
Silmuhteşem özet :)
SilSayın Eğilmez
YanıtlaSilSitenizin yorumlar bölümü; uzun uzun, teolojik yazışmaları yayınlayacağınız, hem sizin hem katılımcıların hararetle ve sabırla bu yazışmalara katılacağı bir platform değil.
Bu nedenle sorum size:
Bildiğiniz üzere, Hristiyanlık, kendi içindeki mezhep çatışmalarına ek olarak, siyaset üzerindeki hegemonyasının da sorgulanmasına yol açacak çok önemli olayları yoğun olarak 1500'lü yıllar boyunca yaşadı. "Sekülerlik" kavramı (ve uygulaması), Hristiyanlık öncesinde de bilinen bir şey olmasına rağmen, kıymeti 1500'lü yıllarda daha net anlaşılmaya başlandı. Sonraki iki yüzyıl boyunca da (1600, 1700'ler) "Aydınlanma dönemi" tarihe damgasını vurdu.
Sizin analizinize göre, (nüfusunun çoğunluğu) müslüman olan ülkeler henüz bu tartışmayı yapmaya başlamadığı için, 2020 yılında olmamıza rağmen "sekülerlik"in kıymeti hâlâ net olarak anlaşılmadığı için; (nüfusunun çoğunluğu) müslüman olan ülkelerin günlük hayatında pek çok problemin yumak hâline geldiğini, çözülemediğini söyleyebilir miyiz?
"Sekülerlik" meselesini yüzyıllar önce tartışmış, özümsemiş ülkeler olsaydık; bugün, günlük hayattaki diğer problemlerimizin ağırlığı ve çözülme süreci nispeten daha kolay olurdu kanaatindeyim. Sizin yorumunuz nedir?
Katılırım.
SilNinemin sakalı olsaydı dedem olurdu.
SilÇözemeyen çözülür.
SilToplumsal bölünmüşlüğü en çok yurtdışında okuyan Türk öğrenciler arasında gözlemlersiniz Mahfi Bey. Yabancı öğrenci ve hocaların bile dikkatini çeken "Niye TÜrk öğrenciler birbirleriyle konuşmuyorlar?" diye soracak kadar ortamda sırıtan bir bölünmüşlük mevcuttur. Yurtiçinde mecburen birbirimizle muhatap olmak durumundayız ancak fırsatını bulduğumuz anda birbirimizin yüzüne bakmayacak kadar bölünmüş haldeyiz.
YanıtlaSilEmin olun o beğenmediğimiz Suriyeliler bile kendi aralarında ülkü birliğine kavuşup bu zor günleri öyle ya da böyle atlatacaklar. Ancak Türkiye ve Türk halkı için bu imkansız görünüyor. Maalesef toplum olarak son ortak sevincimizi 2008 Hırvatistan maçında yaşadık. Sonrası yok...
BU konuyla ilgili ufak capta deneyimlerim oldu ziyadesiyle demokrasi ile yonetilmeyen toplumsal kargasa istikrarsizlik yasamis olan ve ya yasayan ulkelerin insanlari buna benzer surecleri yasiyor y.disinda yasamlarini surduruken. Bunu bizzat kendi agizlarindan duydum.
SilMisir, Venezuela
Süper yorum. Ne maçtı be!!! Okulda çimlerde, dev ekranda izlemiştik. Nihat bir vurdu ona sarıl buna sarıl çimde yuvarlan derken asıl oturduğum yerin 50 metre ilerisinde bulmuştum kendimi. Şimdi milli maçları izlemiyorum bile.
Sililetişimde suskunluk sarmalı kavramı var bazen o konumda hissediyorum kendimi görüşlerimi açıklamaktan imtina ediyorum linç yerim diye.
YanıtlaSilKorkunun ecele faydası yoktur.
SilMAHFİ BEY TEŞEKKÜR EDERİM,İYİ BİR KONUYA DEĞİNMİŞSİNİZ.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam selamlar. Ege Cansen son yazısında avrupa ülkeleri ile kıyaslayarak türkiye'de asgari ücretin yüksek yani ürettiğimize göre fazla olduğunu ve bunun enflasyon ve cari açığa neden olduğu tespiti hakkında ne düşünüyorsunuz?
YanıtlaSilEge Cansen, asgari ücretin kişi başı milli gelire oranının kimi AB ülkelerinden yüksek olduğunu söylemiştir. Bu zaten matematiksel bir gerçekliktir. Bölme işlemi yapabilen herkes aynı sonuca varır. Bunun enflasyona yol açacağını söylemek de doğrudur çünkü milli gelirinizle orantılı bir üretim yapamazsanız mal kıtlığından fiyatlar artar. Borçlanabiliyorsanız da içerideki üretim açığını dışarıdan kapatırsınız. Bu da cari açığa yol açar. Borçlanabildiğiniz sürece bu oyun devam eder. 2010'da başlayan oyun 2018'de sonlandı. Neden? Çünkü borçlanamaz olduk. Üretimi artırmaya çalışan yok şimdi yine borç bulup harcama peşindeyiz.
SilBu konuda birçok farklı görüş var. Asıl olanın asgari ücretin yüksekliği mi olduğu verimlilik mi olduğu konusuna bir bakmak lazım.
SilBir berber bir berbere gel beraber hep beraber birebir bir berber dükkanı açalım demiş.
YanıtlaSilTekerlememiz bile böyleyse; hep beraber birebir yine bir birlik dirlik oluştururuz diyorum. Yanılıyor muyum?
Demiş demesine de acaba öteki berber bunu kabul etmiş mi? Onu bilmiyoruz.
Sil“Dünyadaki her kurum tarafından kandırıldık.”(Zeitgeist-Zamanın Ruhu)
YanıtlaSilKandırılmaya da devam ediyoruz...
hocam şu mantık doğru mudur? Altın bir varlık olarak genişleme döneminde fiyatı artarken, kriz dönemlerinde de güvenli liman olarak fiyatı artmaktadır.
YanıtlaSilÖnce bir tartışma konusu altın bir varlık mıdır yoksa değişim aracı mıdır?
SilAltın, üretimi kıt olan bir değişim aracıdır, diğer tabir ile paradır, bana göre.
Altın da, diğer paralar gibi üretimi arttığında, veya piyasadaki miktarı arttığında altın enflasyonuna sebep olmaktadır, normal mal fiyatları altın ölçeğinde değerlenmektedir.
Varlık olarak değerlendirilmesinin bir sebebi, öngörülebilir gelecekte miktarının yükselmeyeceğinin düşünülmesidir.
Fiyatına etki eden bir başka sebep ise, merkez bankalarının para basarak, para miktarını artırabilme oranları, altının piyasaya sürülebilme oranının üzerindedir(öngörülebilir gelecekte). Bu, altına talebi yükselten bir etken.
Normal dönemde, yatırım yapmak, sermaye kazancını artırır. Kriz dediğimiz dönemde, yatırım ile kazanç elde edemeyecek olanlar, üstüne MB nın para hacmi ile oynama ihtimalini göz önünde bulundurup, altına yönelebilirler. Bana göre bu yöneliş spekülatiftir. Altına yönelen o kişiler, şartlar normale döndüğü anda, tekrar paraya geçecek, tekrar yatırım yapacaktır. İstedikleri, o süre içinde spekülatif olarak ellerindeki paranın artmasıdır.
Bu perspektiften bakınca, ben altın için güvenli liman tabirini hatalı görüyorum. Dönemsel olarak altın fiyat artışına girdiğinde bu cümle çok kullanılır.
Sayın Eğilmez
YanıtlaSilSizce, Bernie Sanders dikkate alınması gereken bir siyasetçi mi?
Aldığı desteğe bakılırsa evet
SilEmekli maaşlarından yüzde beş kesinti yapılıp, bayram ödemesi de yapılmayacakmış.
YanıtlaSilAdamlar taslağı hazırlamışlar, ama tepki görünce öyle bir olay yok demişler.
Beyler, kolayı var, maaştan direk kesmezsin,
verirsin yüzde beş enflasyonu bak sesleri çıkıyor mu?
Daha da güzeli yüzde 20 enflasyon verip resmi enflasyonu %12 açıklamak ve %12'ye göre zam yapmak. Gitti %8...
SilEmekli maaslarindan gelir vergisinin kesilmesini oteden beri destekledigim bir olay.
SilAsgari ucret ve altinda emekli maasi alandan %1 vergi kesilebilir. Asgari ucretin ustunde emekli maasi alandan da %3 asgari ucretin 1.5 kati uzerinde maas alandan da %5 asgari ucretin 2 kati alandan %10 diger daha yuksek emekli maasi alanlardan burokrat profesor vs emeklilerinden de %15 gelir vergisi kesilmelidir.
Emeklilere ozel olarak vergi iadesi olgusu tekrar hayata gecirilebilir. 2002de kalkan kamu calisanlari ve emeklilerin fis toplayarak odedikleri KDVyi almasi IMF \nin istegiyle kaldirilmisti. Ancak bu durum sadece Emeklilere ozel kilinabilir yani emekli maasi alan kisi fis toplayip KDV iadesi alabilir boylelikle KDVli kayit ici alis veris orani artar dahasi cocuk torun vs emekli annesine babasina yardim maksadli fis verebilir bu da ozel ekonomi icin faydali bir girisim olur.
Son tahlilde IMF taaa 2001den beri Emekli maaslarina gelir vergisi konmasini istemistir. BUnu defalarca istemesine ragmen o donemin hukumetleri kabul etmemistir. IMF son olarak Kamu calisanlarinin ve Emeklilerin KDV iadesine karsi cikmis fis toplayip KDV iadesi alinmasinin kaldirilmasini istemistir buna dayanak olarak da boyle bir uygulamanin hic bir KDV uygulamasinin oldugu ulkede olmadigini soylemistir. O donemin Koalisyonu ise bu fikre karsi olmus boyle bir uygulamanin kaldirilmasi halinde fisli alis-verisin kalkacagini kayitdisiligin artacagini beyan etmistir. Zamanla IMF progragimi dogrultusunda KDV iadesi 2003de kalkmis emeklilere ufakta olsa gelir vergisi kesintisi fikri hic bir zaman kabul gormemis ve uygulanmamistir.
HOCAM SAYGILARIMLA
YanıtlaSilSOKRATES
Demokrasi
"Eski Yunan'da Demokrasi fikri ilk ortaya çıktığında Sokrates bu fikri hiç benimsemediği gibi şiddetle de karşı çıkmıştır. Hatta Platon'un yazılarından da öyle anlıyoruz ki Sokrates'in idamına sebep de demokrasiye karşı oluşudur.
Bir gün Sokrates yine öğrencileriyle sohbet ederken bir öğrencisi Sokrates'e sorar:
Öğrenci: Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse adil olan da bu değil midir? Mesela yüz kişinin oy kullandığı bir yerde elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur, yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı? Hem çok mümkündür ki daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz.
Bunun üzerine Sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o öğrenciye önce sorar:
Sokrates: Bize söyler misin, bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur?
Öğrenci: Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur. Bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.
Sokrates: Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?
Öğrenci: Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.
Sokrates: Peki bize yine söyler misin bir gemide yüz yolcu bulunsa, geminin nerede nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir yoksa o yüz yolcu mu?
Öğrenci: Eğer yolcular içinde denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır.
Sokrates: Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez..!? Herkes bildiği yerde konuşmalı, her iş ehline verilmeli..?
Öğrenci: Pek tabi olması gereken budur.
Sokrates: Peki o halde bize yine söyler misin? Kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak, adil ve doğru olabilir mi? Hem sen de kabul ettin ki bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur." diye...��
�� KARAR sizin...
Cahillerin sayıları arttıkça demokrasi Cahilleri yönetmeyi bilen uyanıklara yarar
Levent
Sayın Levent, Sokrates döneminden beri bilinen, ülkemizde de zaman zaman “dağdaki çobanla benim oyum bir olabilir mi” şeklinde veciz ifadelerle dile getirilen bu sorunun tedavisi, cehaletle mücadele etmektir. Demokrasiden uzaklaşırsanız cahil toplumlarda varacağınız nokta faşizmdir. Bu nedenle gerek Mahfi hocanın, gerek kimi yorumcuların dilinde “bilimsel temelli eğitim” demekten tüy bitti...
SilEğitimi dinsel temelden çıkarıp bilimsel temele oturtamadığımız sürece ne demokrasiyi geliştirebiliriz ne de ülkeyi.
SilHocam ne oluyor bu Fenerbahçe'ye !
YanıtlaSilŞimdi de basketbol da Galatasaray'a yenildi.
Fenerbahçe de Türkiye gibi yapısal reformlara girişmezse sıkıntılardan kurtulamaz.
SilMahfi hocam merhaba.. Bloğunuza bakıyorum da örümcek kafaları kendine çekmiş. Zıtlar birbirini mi çeker, enerji artı ve eksiden mi türer bilmiyorum ama blog örümcek kafalı bedevi dolmuş.. İlber hocayı da çok takip ediyor bu muhteremler, çağdaş aydınlara bir yönelimleri mevcut nedense..Selamlar..
YanıtlaSilBu corona virüs hadisesi aslında insanoğlunun ne kadar zayıf ve çaresiz olduğunu bana bir kez daha öğretti.
YanıtlaSilDünyada,devlet olduğunu iddia eden yapıların,bu kadar önemli bir salgına karşı neden ortak hareket etmediklerini/edemediklerini sorgulamak gerekmez mi?
Önceden hazırlanmış bir planlarının olup olmadığı sorusunu sormak gerekmez mi?
İnsanların hareket kabiliyetlerinin ve imkânlarının 21.yüzyılda ulaştığı nokta,bu ve benzeri riskler için önceden hazır olmayı gerektirmiyor muydu?
Dünya Sağlık Örgütü’nün bu tür durumlara karşı hazırladığı planı,programı,prosedürleri olması gerekmez mi?
Bu örgütün,devletlere,bu tarz olağanüstü önlemleri uygulatabilecek bir yaptırım gücü var mı?
Olması gerekmez mi?
Eğer yoksa bu örgüt ne işe yarar?
Tarihte yaşanan onlarca salgının milyonlarca insan hayatına mâl olduğu gerçeği ortadayken,böyle hayati bir konuda insanlığın bir planı yok mu?
Ki o tarihlerde dünyadaki insan dolaşımı da bu seviyeye ulaşmamıştı!
Aslında kendi kendini yok etmek,kendi türünü yok etmek noktasında çok kabiliyetli olan bir türüz!
Bunun için sayısız bahane bulup,binlerce yıldır da zaten bunu yapmaya devam ediyoruz.
O halde bu kadar anlı şanlı lafa,söyleme,örgüte,yaygaraya ne gerek var diye ister
istemez düşünüyor insan.
“İnsan hakkı,yaşam hakkı,temiz suya ulaşma hakkı,çevre örgütleri” vs vs..
Sizce de bir gariplik yok mu?
Bu salgın bana okuduğum bir kitaptaki şu cümleleri tekrar hatırlattı:
“...İnsan,varoluşunu sürdürmek için temel ihtiyaçlarını karşılamak ve her türden sorunu çözmek için OLAĞANÜSTÜ BAŞARILAR TARİHİNE sahiptir.Küresel dönemdeki sorunları çözebilmek için insanın,aile,kabile,kavim,inanç,toplum,medeniyet bağlamlarında gelişen zihniyeti bırakıp İNSANLIK TEMELLİ BİR ZİHNİYETE geçmesi gerekmektedir...”
“İnsanlık temelli bir zihniyetin” 21.yüzyılda ve dünyanın geldiği noktada,konuşulması ve tartışılması gereken bir aşama olduğunu
düşünüyorum.
Saygılarımla,
Hocam merhaba. Ülkenin ortalama üstü üniversitelerinden birinde işletme okuyorum, seneye mezun olacağım. Bölümümden çok fazla mezun çıktığının farkındayım. İşsizler ordusuna katılmamak için bazı planlarım var. Öncelikle biriktirdiğim parayla sql ve python(veritabanları ile alakalı yazılım dilleri) sertifikaları alacağım. İngilizcem gayet iyi, sadece konuşmamı geliştirmem lazım. Siz ne dersiniz, tavsiye verir misiniz? Size danışmayı çok istedim, umarım yorumumu görür ve cevaplarsınız!
YanıtlaSilİşletmeden yeni mezunsanız kimse sizin sql sertifikanızı önemsemeyecektir. Yeni mezun birinden okuduğunu anlama, yorum yapabilme, çözüm üretme, analitik düşünebilme vb. yetenekler beklenir. Bunun için de genellikle sizi sınavlara sokarlar, niyet mektubu yazmanızı isterler. Ayrıca bu noktada yaptığınız stajlar önemlidir. Beğenilen stajyerlerin staj yaptığı yerden iş teklifi alma ihtimali yüksektir. Çalışmayı istediğiniz yerlerde staj yapmaya odaklanın. Sql vs sonradan gerekiyorsa iş yerinizde öğrenirsiniz. Ben hukuk mezunu binlerce kişilik bir firmada sql ile data mining yapan da tanıyorum. Hukuk mezunu da olsa işi gerektirmiş, öğrenmiş.
SilSQL i mutlaka derinleştirin derim.
SilPython iyi bir tercih, en az 14-15 yıl boyunca revaçta olacak.
Bu ikisi üzerine, İşletme eğitimi ile Data Engineering konularına eğilmek en akıllıcası olur(Data Science'dan anlayan bir profil oluşur).
İngilizceniz iyi ise, konuşmayı geliştirmek için Türkiye ingilizce eğitimi alarak vaktinizi vermeyin. Youtube videoları izleyip, konuşmaları tekrar edin.
Bence şimdiden yurtdışı firmalarda internship veya iş başvuruları yapın.
Türkiye piyasasında, Sn 18:16 nın yazdığı gibidir, işletme alanlarında kimse SQL bilginizi talep etmez gibi geliyor bana da. Türkiye şirketlerinin ciro ve hacimleri çok küçük, bu alanlarda derinleşmeyi sağlayacak kadar iş hacimleri bulunmuyor.
Kendi alanınız ne olursa olsun, bilişim alanları dünya çapında talep edilen alanlar.
Ben Harb Okulu öğrencisi iken, Bilişim konularına eğilen subay arkadaşlarımız olmuştu, kimi şu anda Nato'nun ilgili birimlerinde, kimisi de askerlikten ayrılıp yurtdışında iyi yerlerde çalışıyorlar.
Hem Python, hem SQL, bir iki yıl çalışma ile iyi bir kariyer başlangıcı sunar, ancak üç - beş yılda ciddi bir tecrübeli uzman olunacak alanlar değildir, çok emek vermek gerekiyor. 20+ yılını bu alanlardan sadece birine vermiş insanlar bile bazı projelerde çelişkiye düşebiliyor, başkalarına danışıyor.
Hocam, Suriye bataklığına girdik, 100 den fazla şehidimiz varmış,
YanıtlaSilAllah hepsinin yardımcısı olsun.
Unuttuğum bir yapısal reform var: Türkiye bir an önce 'yurtta sulh cihanda sulh' ilkesine geri dönmeli ve bir daha da oradan çıkmamalı.
SilBu yurtta sulh cihanda sulh ilkesi salt dis politikada degil kendi ozel sosyal yasamimizda da rehber bir ozdeyis...
SilNe baskasinin ne yan komusunun dedikodusunu yapacaksin ne de isine evine cartina curtuna karisacaksin hatta ve hatta yolda surda burda kavga dovus gorsen de bulasmayacaksin.
Bana ne! Bana ne kardesim
Birakin size "Duyarsiz" desinler bununla gurur duyun
Sayın Mahdut Mesuliyetli; Cumhuriyetimiz kurulduğundan bu yana kaç kez MİLLİ eğitim politikamızın değiştiğine bir göz atmanızı rica edeceğim. Kendi ağzı ile itiraf eden siyasetçileri de gördük 'Tek tip insan yetiştireceğiz'. Cahillerin gelecekte aşık olacaklarını belirledikleri Cellatları oyları ile belirlemeye devam ettikleri bir ülkenin vatandaşlarıyız. 36 Mehmedimizin haberlerini kahrolarak aldığımız bugünde sanırım sizin kadar iyimser değilim " bilimsel temelli eğitim " konusunda. Eğitim politikalarını belirleyenler seçimlerde oy kullanıp idarecisini seçen cahiller ise bu kısır döngüyü bir yerden kırmak gerekli. Demokrasi elbette tartışılmaz. Günümüzdeki demokrasi modellerine Amerikadan örnekle bakalım, bence bizimle aynı sorunu yaşıyorlar seçenler mutlu görünüyor. Seçmeyen milyonlar ve dünyanın ciddi bir kısmı hiç mutlu değil. Çözüm belli eğitim sistemi reformu. Kalıcı uzun soluklu planlar....
YanıtlaSilLevent
Sayın Levent, “bilimsel temelli eğitim”, düzgün çalışan bir demokrasi için olmazsa olmaz ön koşuldur. Bence ABD ne demokrasi, ne bilimsel eğitim açısından iyi bir örnek değil. İyi örnek arıyorsak kuzey Avrupa ülkelerine bakabiliriz, tümü de bu sorunu eğitim sistemlerini bilimsel temellere oturtarak çözmüşler. Bunu nasıl yaparız, o ayrı mesele ama bırakın eğitim sistemini, ihale kanununu bile yüzlerce kez değiştiren, dindar ve kindar bir nesil yetiştirmeye uğraşan mevcut yönetimle olmayacağı kesin.
SilMahfi bey, siz, irrasyonellikler arasında rasyonel kalmak için çırpınan birisiniz.
YanıtlaSil"Ortalık kan gövdeyi götürürken, şehit haberleri gündemdeyken, şimdi ekonomiyi konuşmanın vakti mi?!" ifadesini muhakkak duymuşsunuzdur.
Bu ifadede "ekonomi" kelimesi kullanılırken, genellikle "kâr-zarar hesabı" olarak algılanıyor ve insanlar öfkelerini çok çabuk kusuyor. Ekonominin sadece bundan ibaret olmadığı hep unutuluyor.
At izi ile it izinin birbirine karıştığı toz-duman ortamında bile, ekonominin gidişatı hakkında objektif analizler yapmak; küstahlık mı?
Bu tartışmalı hususa sizin bakışınız, cevabınız nedir?
Bence her şeyin karıştığı ortamlarda objektif analiz yapan insanların önemi daha da artıyor. Her işin uzmanı, o işin nitelik, gereği ve gidişatını bilir. O insanların bilgisi önemlidir. O insanlar objektiftirlerde.
SilDün Rus haber portalında video gördüm. Gece görüşlü termal kamera ile yedi askeri vurdukları gecenin görüntüleri. Her iş, bilen insan ile yapılır.
Görüntü 1:
1. Askerler siperde, keskin nişancı siperde olduklarını görüyor. Yemleme atışı yapıyor, 2 el. Bir asker heyecan ile ayağa kalkıyor, vuruluyor. Diğer ikisi onun düştüğünü görünce sola yol gibi bir yere seğirtiyor eğilerek! ikisi de vuruluyor.
Yapmaları gereken sadece siperde yatmak.
Görüntü 2:
Patikada 5-6 asker tek sıra yavaşça yürüyor. Rus timi görüyor, 300metre kadar uzaktan hızlıca yay çiziyorlar, patikadaki askerlerin önüne mevzi alıp 3 ünü vuruyorlar.
Yapılması gereken askeri zırlı araç ile göndermek, araç girmiyorsa, parasıyla tuttuğun gerillayı önden gönderip mevzi aldırmak. O da yoksa, patikadan uzakta en uygun yerde siper aldırıp baskın önlemi almak, o da mı olmadı, bırak sürünerek gitsin tim, aksini isteyen komutan gelsin benden hesabını sorsun.
Görüntü 3:
Asker korunaklı binada, önünde pencere var. Pencere önünden geçerken eğiliyor ama sırtı pencereden 5 - 6 cm yüksek hizada. Rus timi vuruyor.
Hepsinde de vurulan askerler hatalı.
23 yaşında iken, Tunceli kırsalında pkk iki asker vurmuş. Cenazeleri benim birlik getirdi. İkisi de popolarından vurulmuş, belli ki sürünmeyi bilmiyorlar, keskin nişancı affetmemiş. Komutandan izin istedim, 2 saat süründürdüm, eğitim çavuşuna sopayı verdim, kıçını kaldırana acımadan vur, bağırtıyı içerdeki odamdan duyacam dedim.
Bunlar asker değil, çoluk çocuk, onlar ne anlar bu işten? Ölümüne gideriz diyor. Tarihte iki mareşalimiz oldu, biri Atatürk, der ki; Askerlik ölme yeri değil, hayatta kalma yeri.
3-33-333-3,333-33,333 bu beş rakam arasında profesyonel bir asker için hiç bir fark yoktur. İşi bilmeden 3 ü kaybeden diğerlerini de kaybeder. Karşıdaki 3 ile uyarmış, 33 ile beni anla artık demiş, anlamayan için 33,333 e kadar gider.
İşi bilen objektif insan için tam tersi de doğrudur, önemli bir hedef için 33,333 de 3 gibidir. Yine Atatürk, hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır, o satıh tüm vatandır derken, 33,333 ü stratejik hedefi olan vatan savunması amacıyla 3 gibi harcarım demiştir, ki yine kendisi Çanakkale'de size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum demiştir. O tepenin elde kalması, sizden önemli mesajını en net ifade ile söylemiş.
Uzun lafın kısası Sn 19:59, işi bilen adam kendi işi ile ilgili her an her yerde her ortamda doğru bildiğini söylemelidir.
Şahabeddin Batarel'in son cümlesi hepsinin özeti niteliğinde: 'işi bilen adam kendi işi ile ilgili her an her yerde her ortamda doğru bildiğini söylemelidir.'
SilMahfi hocam Ankara'ya gittiğinden beri iletişimi kesildi.
YanıtlaSilYorumlara-sorulara cevap vermiyor,
Twitter'da bilgilendirme yapmıyor,
Instagram'a fotoğraf atmıyor,
Yeni konferans videoları yok.
Umarım hastalanmamışsınızdır ve/veya Ankara'dayken ekonomi ile ilgili konuşmamanız için tehdit edilmemişsinizdir...
Benim açımdan bir sorun yok, merak etmeyin. Sessizliğim ülkeme olan üzüntümden. Teşekkürler.
SilMahfi bey
YanıtlaSilSETA (Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları - https://www.setav.org/) sizi takip ediyor, yazdıklarınızı-demeçlerinizi didikliyor ve dosyalıyor.
Haberiniz var mıydı bundan?
Arkadaşlar söylediler. Ben kendilerini izlemiyorum.
SilMahfi hocayı takip etmeleri Türkiye ekonomisi açısından umut verici bir yaklaşım :)
SilMahfi bey
YanıtlaSilDiplomat gibisiniz.
Konuşacağınız zaman konuşuyor, susacağınız zaman susuyorsunuz.
Mahfi bey, 70 yaşındasınız.
YanıtlaSil(Öncesi ve sonrasıyla) 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 dönemlerini de biliyorsunuzdur.
Biliyorum. Hepsi birer faciaydı.
SilYine, dönüyoruz dolaşıyoruz; Mustafa Kemal Atatürk'e ulaşıyoruz.
YanıtlaSilYahu arkadaş,
Biz ne zaman Atatürk'ün nasihatlarının kıymetini anlayacağız ? ...
Biz anlıyoruz hiç kuşkunuz olmasın. Asıl mesele ülkeyi yönetenler ne zaman anlayacak?
SilMustafa Kemal Ataturkun nasihatlari ozdeyisleri salt bugun icin degil gelecegi kurmak icin de bir rehber mahiyetinde...
SilHatta bana kalirsa bu nasihatlerin ve ozdeyislerin cogu ulke memleket dunya meselelerinin yaninda insanlarin kendi kisisel hayatlari icinde birer tecrube tavsiye rehber niteliginde...
Mesela Sporcular icin soyledigi fen bilim icin soyledigi yurtta sulh cihanda sulh icin soyledigi seyleri insanlar kendi ozel yasamlarinda uygulayabilir. Daha nitelikli bir hayat asayabilir bunun topluma yansimasi da yaygin bir hal olabilir Boylelikle saglikli hobi olarak spor yapan bilim ve fenle ilgili barissever kimsenin etlisine sutlusune karismayan bireyler toplumlar ortaya cikabilir.
Ataturkun nasihatlari ozdeyisleri sadece ulke siyaset duzleminde anlamak ele almak bu sozleri kendi hayatimizda uygulamamak Ataturku anlamadigimizin resmidir.
Atatürk, askerdi.
YanıtlaSilÖmrünün yarısı, cephelerde geçti.
Ama daima "Yurtta barış, Dünyada barış" dedi.
Niye acaba...
Çünkü Atatürk, Osmanlı'nın nasıl battığını yaşadı, gördü.
SilEğer yakında kitap alacaklar varsa, Falih Rıfkı Atay'ın "Zeytindağı" adlı kitabını okumalarını öneririm. Özellikle Suriye'de yaşananları anlamak için bu kitabı okumak şart.
YanıtlaSilGünümüzde iktidarın yanlışları nasıl düzeltilir, bu kitapta bazı çözüm önerileri var:
Öneri 1: https://www.kitapyurdu.com/kitap/ates-ve-gunes-amp-zeytindagi-/453655.html
Öneri 2: https://www.kitapyurdu.com/kitap/zeytindagi/62886.html
Mahfi bey Türkiye 70'lerde ve 80'lerde de böyle miydi?
YanıtlaSilTürkiye, hep hayaller peşinde koşan, ayakları yere basmayan, yapısal reformlar yerine günü kurtarmaya dönük hamlelerle uğraşan bir ülkeydi.
SilÇok güzel bir yazı,eskiden beri toplumun neden bu kadar fanatik olduğunu düşünür dururum,bu öyle saplantılı bir fanatizm ki herhangi bir konuda karşı tarafın düşüncesini dinlemeye bile razı gelemiyor kişiler,bu durumda aslında fanatizmide aşan radikal tutumlar sergileniyor.
YanıtlaSilİlkokulda öğretilmesi gerekilen şeylerden biride yerden bir ağırlığı kaldırırken belimizden değilde bacaklarımızdan kuvvet alarak kaldırmamız gerektiği mesela,sonra toplumda herkes fıtık.
Çok teşekkür ederim.
SilTürk siyasetçisi, bürokratı okullardan kopuktur. Karne günü okula gelir iki fotoğraf tamam. Bütün yükü gariban okul ve ilçe müdürünün Üstüne yıkmıştır. Onlar da debelenip durmaktadır. Bugün iddia ediyorum Çankaya'daki liselerin en az yarısında ders işlenmemektedir ve işlenememektedir.
YanıtlaSilÖğretmen ders anlatmaya anlatmaya dersini unutmuş, okul idaresi evrak memurluğu yapmaktan gözleri kör olmuş. Soran da yok kardeşim. Bu ne haldir,diye. Ders anlatmaya kalksan dinleyen öğrenci en fazla 3 tane. Homurtular, homurdanmalar. Eee! Böyle eğitime... Mahfi Hocanın yazısı az bile.
Maalesef böyle durum.
SilMilliyetçilik hakkındaki fikirleriniz neler Ma
YanıtlaSilhfi Bey? Bugün bile bu mesele onemli midir? Ben bu almanların ve japonların savaşı kaybetmelerine rağmen nasıl bugüne geldiklerini anlamıyorum .
Aç wikipediyi oku,bu kadar hazırcı olmayın.
SilBen bu ülkenin sorununun bilimden ve eğitimden önce ahlak olduğunu düşünüyorum.Okumakla,eğitim görmekle,statü sahibi olmakla ''ahlak'' elde etmiş olmuyoruz ne yazık ki.
YanıtlaSilKendi çıkarları için,çalışan ve emek harcayan kişilerin emeğini harcamakta bir anlık bir bahis görmeyen milyonlara sahibiz bu ülkede.
Bunu da ne yazık ki,kimisi Atatürkçülük perdesini, kimisi dincilik perdesini kendine siper edip kullanıyor.
Mahfi hocam bu toplum konusunda necmi erdoğanın bir yazısı var türkiye bir toplum müdür diye biraz daha siyaset ile ilgili
YanıtlaSil