Türkiye Ekonomisinin Son 17 Yılı
AKP, 17 yıldır tek başına iktidarda
bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir siyasal parti bu kadar uzun
süre iktidarda tek başına kalamadı. Öteden beri yaygın olan bir inanç vardır: “Tek
başına iktidar istikrar demektir ve dolayısıyla ekonominin de istikrarlı
olmasını sağlar.” Bu inancın doğru olup olmadığını test etmek için elimizde
yeterince uzun bir süre iktidar süresi ve yeterince veri var. Şimdi bu verileri
kullanarak 2002 – 2018 arası dönemi, 1985 – 2001 arası dönemle karşılaştırarak
değerlendirmeye çalışalım.
Kaynaklar ve Yöntem
Hakkında Açıklama
Verilere dayalı değerlendirmelere
girişmeden önce kullandığımız veriler ve yöntem hakkında kısa bir açıklama
yapalım.
Bu yazıda kullanılan bütün
veriler (son tablo hariç) devletin (TÜİK, Hazine ve Maliye Bakanlığı, TCMB ve
Özelleştirme İdaresi) yayınladığı resmi veriler kullanılarak oluşturulmuştur.
Son tablo (küresel sistemdeki yerimiz) ise IMF sitesindeki veriler (IMF, World
Economic Outlook Database, October 2019) esas alınarak düzenlenmiştir.
Dönem karşılaştırmaları yaparken
AKP’nin iktidarda olduğu 17 yıllık süreyi (2003 – 2019) esas aldık. Öyle olunca
önceki dönemi de 1985 – 2001 yılları olarak aldık. 2002 yılına her iki dönemde
(ilki için karşılaştırmanın son yılı, ikincisi için karşılaştırmanın ilk yılı
olarak yer verdik. 2019 yılı verileri gerçekleşme tahminleridir.
Gayrısafi Yurtiçi
Hasıla (GSYH) ve Kişi Başına Gelir Nereden Nereye Geldi?
Bu karşılaştırmalara ilk olarak GSYH açısından bakalım.
GSYH’nin reel değerlerine en yakın büyüklüklere bakabilmek için değerleri Dolar
cinsinden incelememiz gerekir.
Yıllar
|
GSYH (USD)
|
Yıllar
|
GSYH (USD)
|
|
1985
|
69
|
2002
|
238
|
|
1986
|
75
|
2003
|
312
|
|
1987
|
86
|
2004
|
404
|
|
1988
|
91
|
2005
|
499
|
|
1989
|
108
|
2006
|
548
|
|
1990
|
152
|
2007
|
677
|
|
1991
|
152
|
2008
|
663
|
|
1992
|
160
|
2009
|
645
|
|
1993
|
182
|
2010
|
748
|
|
1994
|
131
|
2011
|
730
|
|
1995
|
172
|
2012
|
877
|
|
1996
|
185
|
2013
|
951
|
|
1997
|
191
|
2014
|
934
|
|
1998
|
271
|
2015
|
855
|
|
1999
|
248
|
2016
|
861
|
|
2000
|
265
|
2017
|
851
|
|
2001
|
197
|
2018
|
789
|
|
2002
|
238
|
2019
|
749
|
|
Artış
(Kat)
|
3,4
|
3,1
|
GSYH’ye yıllar itibariyle Dolar
cinsinden baktığımızda 1985 yılında 69 milyar Dolar olan GSYH’nin 2019 yılında
749 milyar Dolar olduğunu görüyoruz. AKP döneminde Dolar cinsinden GSYH’de 3,1
kat artış olmuş. Bunun ne denli bir başarı olduğunu anlamak için bir önceki 17
yılda neler olduğuna bakmamız gerekir. 1985 – 2001 arasındaki artış 3,4 kat
olmuş. Bu açıdan bakıldığında AKP’nin iktidarda olduğu dönemde önceki 17 yıla
göre başarılı olmadığı görülüyor.
Konuya bu bağlamda bir de kişi başına gelir düzeyinde
bakalım.
Yıllar
|
Kişi Başına Gelir (USD)
|
Yıllar
|
Kişi Başına Gelir (USD)
|
|
1985
|
1.330
|
2002
|
3.581
|
|
1986
|
1.463
|
2003
|
4.968
|
|
1987
|
1.636
|
2004
|
5.961
|
|
1988
|
1.685
|
2005
|
7.304
|
|
1989
|
1.959
|
2006
|
7.906
|
|
1990
|
2.682
|
2007
|
9.656
|
|
1991
|
2.621
|
2008
|
10.931
|
|
1992
|
2.708
|
2009
|
8.980
|
|
1993
|
3.004
|
2010
|
10.560
|
|
1994
|
2.184
|
2011
|
11.205
|
|
1995
|
2.759
|
2012
|
11.588
|
|
1996
|
2.928
|
2013
|
12.480
|
|
1997
|
3.079
|
2014
|
12.112
|
|
1998
|
4.442
|
2015
|
11.019
|
|
1999
|
4.003
|
2016
|
10.883
|
|
2000
|
4.229
|
2017
|
10.616
|
|
2001
|
3.084
|
2018
|
9.693
|
|
2002
|
3.581
|
2019
|
9.093
|
|
Artış(Kat)
|
2,7
|
2,5
|
Kişi başına gelir konusu da GSYH
ile aynı durumda. Burada da tek başına iktidar olmanın herhangi bir üstünlüğünün
olmadığını, tam tersine önceki döneme göre bir geri gidişin söz konusu olduğunu
görebiliyoruz.
Büyüme Niçin GSYH
ve Kişi Başına Gelire Tam Olarak Yansımadı?
İşin ilginç yanı AKP iktidarı
süresinde büyüme ortalamasının gerek GSYH gerekse kişi başına gelirden daha
başarılı görünmesidir.
Yıllar
|
Büyüme
|
Yıllar
|
Büyüme
|
|
1985
|
4,2
|
2002
|
6,4
|
|
1986
|
7,0
|
2003
|
5,9
|
|
1987
|
9,5
|
2004
|
9,4
|
|
1988
|
2,1
|
2005
|
8,9
|
|
1989
|
0,3
|
2006
|
7,3
|
|
1990
|
9,3
|
2007
|
5,0
|
|
1991
|
0,9
|
2008
|
0,9
|
|
1992
|
6,0
|
2009
|
-4,8
|
|
1993
|
8,0
|
2010
|
8,9
|
|
1994
|
-5,5
|
2011
|
10,7
|
|
1995
|
7,2
|
2012
|
4,7
|
|
1996
|
7,0
|
2013
|
8,9
|
|
1997
|
7,5
|
2014
|
5,0
|
|
1998
|
3,1
|
2015
|
5,9
|
|
1999
|
-3,4
|
2016
|
3,2
|
|
2000
|
6,6
|
2017
|
7,4
|
|
2001
|
-6,0
|
2018
|
2,9
|
|
2002
|
6,4
|
2019
|
0,5
|
|
Ortalama
|
3,9
|
5,4
|
Normal koşullarda büyümedeki bu pozitif
farklılığın GSYH ve kişi başına gelire yansıması gerekirdi. Ne var ki TL’nin
AKP iktidarı döneminde, özellikle son birkaç yılda, karşılaştığı hızlı değer kaybı,
TL ile hesaplanan GSYH’ye göre bulunan büyüme oranının Dolarla verilen GSYH ve
kişi başına gelire yansımadığı görülüyor.
İşsizlik Yükseldi
AKP iktidarının en önemli
başarısızlığı işsizlik sorununu çözememiş, tam tersine büyütmüş olmasında yatıyor.
Yıllar
|
İşsizlik
|
Yıllar
|
İşsizlik
|
|
1985
|
7,9
|
2002
|
10,3
|
|
1986
|
8,0
|
2003
|
10,1
|
|
1987
|
8,1
|
2004
|
10,8
|
|
1988
|
8,4
|
2005
|
10,6
|
|
1989
|
8,6
|
2006
|
10,2
|
|
1990
|
8,0
|
2007
|
10,3
|
|
1991
|
8,2
|
2008
|
11,0
|
|
1992
|
8,5
|
2009
|
14,0
|
|
1993
|
8,9
|
2010
|
11,9
|
|
1994
|
8,6
|
2011
|
9,8
|
|
1995
|
7,6
|
2012
|
9,2
|
|
1996
|
6,6
|
2013
|
9,7
|
|
1997
|
6,8
|
2014
|
9,9
|
|
1998
|
6,9
|
2015
|
10,3
|
|
1999
|
7,7
|
2016
|
10,9
|
|
2000
|
6,5
|
2017
|
10,9
|
|
2001
|
8,4
|
2018
|
12,3
|
|
2002
|
10,3
|
2019
|
13,5
|
|
Ortalama
|
8,0
|
10,9
|
Tablonun gösterdiği gibi önceki
17 yılda yüzde 8 olan ortalama işsizlik oranı AKP iktidarı döneminde yüzde 10,9’a
yükselmiştir. Son iki yılda işsizlik oranının yükselme eğiliminde olması da
ayrı bir sıkıntı konusudur. Burada bir noktaya değinmekte yarar vardır.
İşsizlik hesaplama yöntemi 2014’de değişmiş ve son 3 ayda işsiz olup da
başvuruda bulunanlar yerine son bir ayda işsiz olup da başvuruda bulunanlar
işsiz sayılmaya başlanmıştır. Bu düzenlemenin işsiz sayısının azalmasına yol
açtığı açıktır. O nedenle AKP dönemindeki artış oranı eski yöntemle daha yüksek
oranlara denk gelmektedir.
Enflasyon Geriledi
Yıllar
|
TÜFE
|
Yıllar
|
TÜFE
|
|
1985
|
44,2
|
2002
|
29,8
|
|
1986
|
30,7
|
2003
|
18,4
|
|
1987
|
55,0
|
2004
|
9,3
|
|
1988
|
77,1
|
2005
|
7,7
|
|
1989
|
64,3
|
2006
|
9,6
|
|
1990
|
60,4
|
2007
|
8,4
|
|
1991
|
71,1
|
2008
|
10,1
|
|
1992
|
66,0
|
2009
|
6,8
|
|
1993
|
71,0
|
2010
|
6,4
|
|
1994
|
125,5
|
2011
|
10,5
|
|
1995
|
76,1
|
2012
|
6,2
|
|
1996
|
79,8
|
2013
|
7,4
|
|
1997
|
99,1
|
2014
|
8,2
|
|
1998
|
69,7
|
2015
|
8,8
|
|
1999
|
68,8
|
2016
|
8,5
|
|
2000
|
39,0
|
2017
|
11,9
|
|
2001
|
68,5
|
2018
|
20,3
|
|
2002
|
29,8
|
2019
|
11,5
|
|
Ortalama
|
66,5
|
11,1
|
AKP iktidarının en önemli
başarılarından birisi enflasyon oranındaki ciddi düşüştür. Önceki 17 yılda
yüzde 66,5 olan enflasyon ortalaması yüzde 11,1’e düşmüştür. Yüzde 11,1 dünya
ortalamalarına göre oldukça yüksek bir oran olsa da önceki döneme göre büyük
bir düşüşü ifade etmektedir.
Bütçe Dengesi Yeniden
Bozulma Eğilimine Girdi
Yıllar
|
Bütçe
Dengesi / GSYH (%)
|
Yıllar
|
Bütçe
Dengesi / GSYH (%)
|
|
1985
|
-2,2
|
2002
|
-11,2
|
|
1986
|
-2,7
|
2003
|
-8,6
|
|
1987
|
-3,5
|
2004
|
-5,0
|
|
1988
|
-3,0
|
2005
|
-1,0
|
|
1989
|
-3,3
|
2006
|
-0,6
|
|
1990
|
-3,3
|
2007
|
-1,8
|
|
1991
|
-5,3
|
2008
|
-1,8
|
|
1992
|
-4,3
|
2009
|
-5,3
|
|
1993
|
-6,7
|
2010
|
-3,6
|
|
1994
|
-3,9
|
2011
|
-1,3
|
|
1995
|
-4,0
|
2012
|
-1,9
|
|
1996
|
-8,3
|
2013
|
-1,0
|
|
1997
|
-7,6
|
2014
|
-1,1
|
|
1998
|
-5,1
|
2015
|
-1,0
|
|
1999
|
-12,7
|
2016
|
-1,1
|
|
2000
|
-7,7
|
2017
|
-1,5
|
|
2001
|
-11,6
|
2018
|
-1,9
|
|
2002
|
-11,2
|
2019
|
-2,9
|
|
Ortalama
|
-5,9
|
-2,9
|
AKP iktidarının ekonomi
alanındaki bir başka başarısı bütçe açıklarını ciddi oranda düşürmüş olmasıdır.
Önceki 17 yılda ortalama olarak yılda yüzde 5,9 açık veren bütçe, AKP iktidarı
döneminde yılda ortalama yüzde 2,9 oranında açık vermiştir. Son 8 yıla
baktığımızda bütçe açıkları yüzde 2’nin altında seyretmiş, 2019’da yeniden 3’e
yaklaşmıştır.
AKP’nin bütçe yönetimine
getirdiği en önemli yenilik bir seferlik gelirleri harekete geçirmiş olmasıdır.
Bedelli askerlik, imar affı, varlık barışı gibi bir sefere özgü gelirlerle
bütçeye destek veren iktidar, açıkları bu yolla düşürmeyi başarmıştır. 2019
yılında bir seferlik gelir Merkez Bankası’nın yedek akçesinin (tutarı 46 milyar
TL’dir) bütçeye aktarılmasıyla ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki yıllarda bu bir
seferlik gelirlerin nasıl sürdürüleceği tartışma konusudur.
Cari Denge
Sağlıksız
Yıllar
|
Cari
Denge / GSYH (%)
|
Yıllar
|
Cari
Denge / GSYH (%)
|
|
1985
|
-1,1
|
2002
|
-0,3
|
|
1986
|
-1,4
|
2003
|
-2,5
|
|
1987
|
-0,7
|
2004
|
-3,7
|
|
1988
|
1,3
|
2005
|
-4,6
|
|
1989
|
0,7
|
2006
|
-6,1
|
|
1990
|
-1,3
|
2007
|
-5,9
|
|
1991
|
0,0
|
2008
|
-5,7
|
|
1992
|
-0,5
|
2009
|
-2,2
|
|
1993
|
-3,2
|
2010
|
-6,2
|
|
1994
|
0,3
|
2011
|
-9,7
|
|
1995
|
-2,4
|
2012
|
-6,1
|
|
1996
|
-1,0
|
2013
|
-6,8
|
|
1997
|
-1,0
|
2014
|
-5,0
|
|
1998
|
0,8
|
2015
|
-3,8
|
|
1999
|
-0,4
|
2016
|
-3,8
|
|
2000
|
-3,7
|
2017
|
-5,5
|
|
2001
|
1,9
|
2018
|
-3,5
|
|
2002
|
-0,3
|
2019
|
1,0
|
|
Ortalama
|
-0,7
|
-4,5
|
AKP iktidarı dönemindeki en büyük
başarısızlıklardan birisi cari açığın hızla büyümüş olmasıdır. Önceki 17 yılda
sadece yüzde 0,7 (binde 7) yıllık ortalama cari açık vermiş olan Türkiye, AKP
iktidarının 17 yıllık döneminde yüzde 4,8 oranında açık vermiş bulunuyor. Bu
açık artışı bu dönemdeki büyümenin de temelini oluşturmuştur.
2001 krizi öncesinde bütçe
açıklarıyla büyüyen Türkiye, AKP iktidar sırasında bütçe açıklarını düşürüp
cari açığı artırarak büyümeyi tercih etmiş, bunun sonucu olarak da dış borç stoku
hızla artmıştır.
Dış Borçlarda Ciddi
Artış Ortaya Çıktı
Yıllar
|
Dış
Borç (Milyar USD)
|
Yıllar
|
Dış
Borç (Milyar USD)
|
|
1985
|
25,5
|
2002
|
129,6
|
|
1986
|
32,1
|
2003
|
144,1
|
|
1987
|
40,4
|
2004
|
161,0
|
|
1988
|
40,7
|
2005
|
170,0
|
|
1989
|
43,9
|
2006
|
207,7
|
|
1990
|
49,0
|
2007
|
249,5
|
|
1991
|
52,4
|
2008
|
280,4
|
|
1992
|
58,6
|
2009
|
268,4
|
|
1993
|
70,5
|
2010
|
292,0
|
|
1994
|
68,7
|
2011
|
304,0
|
|
1995
|
76,0
|
2012
|
339,0
|
|
1996
|
79,3
|
2013
|
392,3
|
|
1997
|
84,4
|
2014
|
405,1
|
|
1998
|
96,4
|
2015
|
399,4
|
|
1999
|
103,1
|
2016
|
408,2
|
|
2000
|
118,6
|
2017
|
453,3
|
|
2001
|
113,6
|
2018
|
446,0
|
|
2002
|
129,6
|
2019
|
445,0
|
|
Özelleştirme
Hariç
|
52,6
|
|||
Artış
(Kat)
|
2,1
|
3,4
|
Dış borç stokunu karşılaştırmaya
alırken özelleştirme gelirlerini de hesaba katmamız gerekiyor. Çünkü
özelleştirmelerle elde edilen gelirler o miktarda dış borçlanmayı azaltıcı etki
yapmıştır. AKP iktidarı döneminde 61 milyar Dolarlık özelleştirme yapılmış,
önceki dönemlerde yapılanlar satılmış ve geliri alınıp kullanılmıştır. Bu
durumda bu tutarı önceki dönemin dış borç stokundan düşmemiz gerekir. Bunu
yaptığımızda önceki dönemde dış borç stoku artışı 2,1 kat iken AKP iktidarı
döneminde bu artış 3,4 kat olarak karşımıza çıkmaktadır.
Küresel Sistemde
17’nci Sıradaki Yerimizi Yitirdik
TÜRKİYE
|
1990
|
2000
|
2005
|
2010
|
2018
|
GSYH
(Milyar USD)
|
207
|
273
|
501
|
772
|
771
|
Küresel
Sıralamada Yeri
|
19
|
20
|
17
|
17
|
19
|
Kişi
Başına Gelir (USD)
|
3.736
|
4.219
|
7.278
|
10.476
|
9.405
|
Küresel
Sıralamada Yeri
|
49
|
64
|
60
|
62
|
72
|
Tabloya göre 2001 krizi sonrası
toparlanmaya başlayan Türkiye, uygulanan IMF programı ve yoğun doğrudan yabancı
sermaye girişi sonucu toparlanmış ve sıralamada 17’nci sıraya yükselmiştir. Bu sırayı
bir süre koruyan Türkiye, son yıllarda yaşadığı ivme kaybıyla geriye düşmeye
başlamıştır. 2018 yılında 19’uncu sıraya gerileyen Türkiye’nin 2019 yılında
20’nci sıraya düşeceği tahmin edilmektedir.
Sonuç
AKP’nin tek başına iktidarda
olduğu 17 yılı önceki 17 yılla 8 temel gösterge aracılığıyla ve bir de dünyada
GSYH ve kişi başına gelir sırası açısından karşılaştırdık. Bu karşılaştırmada
enflasyon ve bütçe göstergeleri dışındaki 6 göstergede AKP iktidarının 17
yıllık döneminde elde edilen sonuçların önceki 17 yılda elde edilen sonuçlara
göre oldukça geride kaldığını ve Türkiye’nin dünyadaki yerini yitirdiğini
saptadık. 2 kriz ve bir deprem olmasına karşılık AKP döneminde 1 kriz olması,
AKP’nin bu dönemde 61 milyar Dolar özelleştirme geliri elde ettiği, AKP
iktidarı sırasında Türkiye’ye o döneme kadar giren doğrudan yabancı sermaye
tutarının kat kat üzerinde sermaye girdiği de dikkate alınırsa hemen hemen
hiçbir ilerleme olmadığı hatta bazı alanlarda gerilemeler olduğu ortaya
çıkıyor.
Bu incelememiz boyunca “tek
başına iktidar istikrar demektir ve dolayısıyla ekonominin de istikrarlı olmasını
sağlar” şeklindeki yaygın inancın doğru olup olmadığını test ettik ve ele
aldığımız göstergeler ve varılan sonuçlar bize bu inancın doğru olmadığını
göstermiş oldu.
Not:
Yazı blog/sitemde yayınladıktan
sonra büyük ilgi çekti. Yazıda vardığım sonuçlarla ilgili olarak gerek blogda
yapılan yorumlar gerekse twitter üzerinden yapılan yorumlarda övgü ve
eleştirilerin yanı sıra bazı soru ve öneriler de geldi. Övgülere, eleştirilere,
soru ve önerilere teşekkür ederim. Soru ve önerilerden önemli bulduğum, yazı
hazırlığı sırasında da kendi kendime tartıştığım bazı konuları aşağıda
açıklıyorum.
İlk soru (öneri) GSYH ve kişi
başına geliri Dolar üzerinden ortaya koyarken ABD’deki enflasyonu hesaba
katmanın karşılaştırma açısından daha doğru sonuçlar vereceği şeklindeydi. Bu
konuda Prof. Dr. Asaf Savaş Akat sözde kalmayıp hesaplamış. Asaf hocanın
hesabına göre Amerikan enflasyonuna göre Dolar düzeltmesi yaparsak ilk 17 yılın
GSYH artışı 2,1 kat, ikinci 17 yılın (AKP dönemi) GSYH artışı 2,2 kat artış
gösteriyor. Aynı hesabı kişi başına gelire uygularsak ilk 17 yılın kişi başına
gelir artışı 1,6 kat, ikinci 17 yılın (AKP dönemi) kişi başına gelir artışı 1,8
kat artış gösteriyor. Hesabı böyle ortaya koyunca ikinci 17 yıllık dönem ilkine
göre az da olsa başarılı çıkıyor. Zafer Yükseler, GSYH büyümesi için
düzeltilmiş seriyi gönderdi ve büyüme tablosunu ona göre düzenledim. Asaf Savaş
Akat ve Zafer Yükseler’e katkıları için teşekkür ederim.
İkinci soru karşılaştırmalarda
niçin satın alma gücü paritesine göre hesaplanan GSYH ve kişi başına gelirin
alınmadığı yolundaydı. Bunun iki nedeni var: İlki satın alma gücü paritesi enflasyondan
çok etkileniyor ve adeta enflasyondaki düşüşle ekonomi büyümüş gibi görünüyor.
O nedenle satın alma gücü paritesine dayalı hesaplamaları pek kullanmıyorum.
Uluslararası karşılaştırmalarda da ağırlık cari fiyatlarla Dolar üzerinden
hesaplanan GSYH ve kişi başına gelire veriliyor.
Üçüncü soru/eleştiri ikinci 17 yıllık dönemde Darbe girişimi ve bazı başka
etkiler de olduğu, bunların niçin dikkate alınmadığı şeklindeydi. AKP döneminde
1 kriz ifadesi darbe girişimini ifade ediyor. Burada iki mesele var: (1) Bu tür
etkileri nasıl bir yöntemle arındırabileceğimiz konusunda bir dayanak yok. (2)
İkinci dönemde olanların karşılığı ilk dönemde de bolca var. Mesela orada da
sıralamadığımız Türkiye’yi etkilemiş bir dış kriz var (1997 – 98 Asya – Rusya
krizi.) Ayrıca ilk 17 yılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmış sık
hükümet değişiklikleri var. Devalüasyonlar var v.s. Ben bütün bunların
karşılıklı olarak birbirini götürdüğünü varsayıyorum. Ve sanırım varsayımım da
doğru.
Emeginize sağlık. Mükemmel bir analiz olmuş. Saygı ve sevgilerimle
YanıtlaSilFikrinize sağlık. Bu vesile.ile.iyi seneler. E. Özince
SilEmeginize sağlık.
SilBirde insan hakları özgürlükler ifade özgürlügü siyasetcilerin durumları bu yönde de bir çalışma güzel olur diye düşünüyorum.
Başarı ve başarısızlıkları gerçekten objektif bir şekilde açıklayan güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilemeğinize sağlık hocam..
Teşekkür ederim.
SilHocam küresel siralamadaki yeri tabloda iki defa yazılmış. Ikincisi neyi ifade ediyor?
SilBirinci sıradaki Gsyh sıralaması ve sonraki kişi başı gelir sıralaması olduğunu düşünüyorum.
SilGsyh'ye göre ve kişi başı gelire göre.
SilHocam birinci sıralama,tablonun bir üst satırında bulunan gayrisafi yurt içi hasıla açısından dünyadaki yerimizi; ikinci sıralama ise bulunduğu satırın bir üstünde yeralan kişibaşına gelir açısından dünyadaki yerimizi ifade ediyor.Yani sırasıyla önce tutarlar (207 milyar dolar) sonra bu tutarla dünyada kaçıncı sırada olduğumuz (19. Sıra) ifade edilmiştir.
SilHocam, elleriniz dert görmesin ama bu 17 yılın toplumda yarattığı en büyük sıkıntı, yalanların algı yönetimi adı altında gerçeklerin yerini alması ve toplumun bir kesiminin bütün gerçeklere rağmen müthiş bir ekonomik gelişme sağladığımızı, adeta dünya liderliğinde ilk üçte falan olduğumuzu sanması ne yazık ki. Gerçi aç kaldıkça o kesimlerin de ayakları suya eriyor, yakında bu algı yönetimi denen yalan fırtınası da sona erecek ve gerçek dünyaya hep beraber geri döneceğiz gibi görünüyor. Herhalde ancak bundan sonra bir takım olumlu gelişmeler bekleyebiliriz.
YanıtlaSilSaygılar...
Sağ olun.
SilKendi adıma yazılarınızı çok keyif alarak okuyorum ve yazılarınızdan çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Hiçbir gelir ve çıkar gözetmeden bu yazıları paylaşmanızdaki azim ve motivasyondan dolayı sizleri tebrik ediyorum.
YanıtlaSilBu yazınızı da bir solukta okudum ve kendimce çok faydalandım. Yakın zamanda bir dost meclisinde yaptığım fikir alışverişinde de, ihtiyacını duyduğumuz bir analizdi. Bizim yerimize sizler toparlamışsınız, elinize, kaleminize sağlık hocam.
Çok teşekkür ederim.
SilDoğru ama bir sonraki 17 yılı görmek gerek yaşayıp göreceiz
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilİşsizlikle ilgili olarak; iş gücüne katılım oranları ne yönde değişti?
Geçmişte kadınların iş gücüne katılımı oldukça düşüktü, bu da muhtemelen görece 'daha düşük' işsizlik oranı ortaya çıkarmış olabilir.
İşsizlik noktasında başarıyı tastamam değerlendirebilmek için iş gücü katılım oranını da düşünmek gerekir.
Örneğin 40 Milyon nüfuslu ülkede iş gücüne katılımı 20M'den 30M'e çıkarırken işsizliğin %10'dan %15'e çıkması her ne kadar daha fazla işsiz insan anlamına gelse de, aynı şekilde daha fazla iş imkanı anlamına da geliyor. İşsizlik artış göstermesine karşın iş gücünde %50'lik bir yükseliş de bu hayali senaryoda başarı sayılabilir.
Bu dediğiniz kadar çarpıcı bir artış yok işgücünde. 2015'den 2019 Eylüle artış 3,5 milyon. Buna karşılık işsizlerin sayısındaki artış 1,7 milyon. Yani ekonomi işgücündeki artışın yarısına iş bulabilmiş. 1,8 milyon yeni işi 4 yıla bölersek yılda 450 bin kişiye iş yaratıyor olduğunu görürüz. Bunu Türkiye gibi genç nüfusu olan bir ekonomide başarı saymak pek mümkün olmasa gerek.
Siliş gücüne katılım oranı 2008 den 2019 a yüzde 44 den yüzde 52 ye çıktı .verin varsa 1991 2001 ile karşılaştır.o kadar artış var mı diye .bende var 1991 oranı yüzde 56 2001 yüzde 48.bunu da ekle yazına tam olsun .cherrypick dolu yazın yukarıda yazdım sana cevap
Sil80lerin basinda is gucune katilim orani 60li 62 yanilmiyorsam bu seviyelerdeydi. Fakat o donemin sartlari itibariyle insan tarimin payi yuksekti. Bilenler bilir tarim yapisi itibariyle istihdami ve issizligi emer. Kadin coluk cocuk yasli emekli demeden evde ailede kim varsa uretici guc eder.
Sil14.18deki yazan arkadaşa sorudur. İstihdamdaki çırak stajyer sayısı son yıllarda kaçtır kaça çıkmıştır? O sayı olmazsa işsizlik oranı kaçtır? Hesaplasın bakıyım. Hükümetin süper uyanık bürokratları var ya tabi yersen...
SilHocam birde merkezi bütçe gelirlerine de değinseydiniz.1985 ve 2001 yıllarında toplanan vergi gelirleri ve 2002-2019 arasında toplanan vergi gelirlerini.Eminiz son 17 yıllık dönemde muazzam bir para toplanmıştır ve bu paralara rağmen
YanıtlaSilEvet doğru.
SilArşivlik yazı. Elinize sağlık hocam.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam çok objektif ve gerçekleri yansıtan bir yazı olmuş tebrik ederim devamını dilerim
YanıtlaSilSağ olun.
SilEmeğinize sağlık herkes o eski günleri çok özlüyor
YanıtlaSilZaten bize iyi şeyler hiç iyi gelmiyor aziyoruz elimizde hiç birşey olmasa ve doğru yolu bulmak için daha çok çalışsak saygılar
Mahfi hocam AK parti dönemi 1 kriz diyorsunuz da neye göre onu kaçırdık sanırım. 2008 krizi 2011 AB Euro bölgesi Krizinin Türkiye etkisi 2018 küresel krizinin etkileri de ülkemizi Hükümetin ekonomik para politikasını etkilemiştir neticede. değerlendirmelerinizin eksik olduğu kanaatindeyim. saygılar.
YanıtlaSil2018'i kriz olarak sayarsanız önceki dönemdeki 1997 Asya Rusya krizini de saymak lazım. Aslında benim unuttuğum AKP dönemindeki darbe girişimi var. O da kriz kadar etkili. O nedenle o cümlenin tümünü yazıdan çıkarmaya karar verdim.
SilBilakis 2008 USD krizi ve 2011 Euro krizi Turkiye ve gelismekte olan ekonomilere kaynak temini acısından cok yaramistir. Eski donem krizleri ile kiyaslamak pek mantikli olmaz.
SilMahfi Bey çok güzel bir analiz olmuş. Elinize, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkür ederim
SilAnca bunca güzel açık ferah ispatla anlaşılabilir anlatılırdı elinize sağlık hocam.
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam,
YanıtlaSilBir yazınızda da altını, ons ve gram olarak analiz edip, dolar ya da diğer hangi değişkenlere bağlı olarak azalıp arttığını belirten bir yazı paylaşmanız mümkün olur mu? Ticaret savaşı endişeleri, jeopolitik riskler vb durumların sinyallerinin olduğu bu dönemde en güvenli yatırım olarak görülen altının, sizin öğretici yazılarınızla etkilendiği ve etkilediği yerleri görmemiz açısından faydalı olacağını düşünüyorum.
Olur onu da yaparız bir ara.
SilTeşekkür ederim.
SilYatırım tavsiyesi vermeden tabi ;)
SilHocamız dikkat ediyor o konuya
Hocam, çok anlaşılır ve net bir tablo karşımıza koymuş oldunuz, teşekkürler. Ve nacizane eklemek isterim asıl istikrar tek parti ile olmaz. Aksine koalisyon hükümetleri de gelse, zıt görüşlü siyasi partiler peş peşe iktidara da gelse ülkenin demokrasi, hukuk, özgürlükler, ekonomi, akıl ve bilime dayalı eğitim konularında ilerlemeye devam etmesiyle olur.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Silİkisi de tam olarak doğru değil. Sloganların peşine takılıp gitmek yanlış oluyor.
Emeğinize sağlık .
YanıtlaSil2020 yılında yaşanacak olan krizten öte bir bunalım hali olacağından toplumsal alanda etkileri sanılandan daha fazla olacak. Hane halkı hiç olmadığı kadar borca batmış durumda. Bu borç krizi ile birlikte hem sosyal alanda hem ekonomik anlamda tükenecek çok şey var. İntiharlardaki artış da bir şeyler anlatıyor olsa gerek.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, verilere dayalı şekilde çok güzel değerlendirmissiniz her zamanki gibi.
YanıtlaSilYeni çıkacak Türkiye Ekonomisi kitabınızda bu konulardaki degerlendirmelerinizden bolca olacak anlaşılan. 🙂
Yeni kitabınız ne zamana çıkar hocam tahmini? Saygilar.
Mahfi bey, bu gayet güzel çalışmanız için sizi tebrik eder ve bizleri bu konuda gerçek anlamda bilgilendirdiğiğniz için çok teşekkür ederim. Umarım bizi yönetenler ve biz yönetenlere destek verenler gerçek ekonomik gerçekleri görmüş olurlar.
YanıtlaSilSelam Tuncay bey,
SilBizi yönetenlerin gündemi ile bizlerin gündemi çok farklı olduğu için ekonomik gerçekleri görseler bile çok umurlarında değil.
Son derece kolay anlaşılır, aydinlatici ve objektif bir yazı. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilDikkatli bir okuyucunuz olarak şu bölümde tablo ve açıklama paragrafındaki rakamlar arası bir hata görmüş olabilirim:
"Tabloya göre Türkiye’nin GSYH büyüklüğü sıralamasında dünyadaki yeri 2000 yılında 17’nci sırada iken 2002 yılında 20’nci sıraya gerilemiş durumdadır..."
Tablodaki yıllar ve siralamalar kısmında bir karışıklık olmuş olabilir.
Tekrardan saygilar hocam.
Hocam, analiz harika, ellerinize sağlık. Analiz sonucu şu olsaydı söyleyecek hiç bir lafım yoktu : 17 yıldır tek başına iktidar olan AKP geçmiş 17 yılla mukayese edilince başarılı mı? Sonuç : başarısız.Ok deyip dağılırdık. Ama konu ,tek başına iktidar olmak başarılı mı değil mi noktasına bağlanınca bende bir soru işareti doğdu;varsayım hatalı ise sonuç da hatalı olmaz mı? “Tek başına iktidar istikrar demektir ve dolayısıyla ekonominin de istikrarlı olmasını sağlar.” .İktidarda her kim olursa olsun diye bir varsayım yapmış oluyoruz, yetkinlikler gözardı edilmiş oluyor. Belki başka ellerde olsaydı başarılı olabilirdi. Bunun bir düzeltme katsayısı yok mu?
YanıtlaSilTürkiye den daha iyi bir tek başına iktidar çıkmazdı.
SilDemirel, Özal vb siyasetçiler, 1960 ların, 1970 lerin siyasi kültür ortamında yetişmiş siyasetçilerdi, az da olsa bir kaliteleri vardır.
90 lar onların prens ve prenseslerinin, koltuk emanetçilerinin yılları oldu.
2000ler Türk siyasetinin, bürokrasiyi tasviye yıllarıdır. Yetişmiş kadroların yerine siyasi hedefi olan kadrolar geçmiştir. Zengin siyasetçinin yıllarıdır, maddi güç ile rakip siyasetçileri elimine etmiştir.
2010 lerde iyi kötü bir siyasi rekabet varmış gibi yapılan bir döneme denk gelir, Türk halkının kandırıldığı bir dönemdir. Siyasette ismi ve tüzel kişiliği ile ayrı gözüken ama aynı amaca hizmet eden bir siyasi yapı vardır. Sonucunda başkanlık gelmiştir.
2020ler tek kişinin iktidarı anlayışının yerleştiği belki ufak tefek halk ile çatışmaların olacağı bir dönemdir. 2020 lerde halk fakirleştirilip, eğitimsizleştirilerek Türkiye tam bir tek adam ülkesi olacaktır.
selam hocam, blokzinciri ve kripto paralar Türkiye'nin ekonomik durumuna etki edebilecek güçte enstrümanlar mıdır? mesela şu gibi gelişmeler, gerçekten de samimi bir hal alırsa, en azından, uzun vade de Türkie ekonomisine katkı sağlayabilecek gelişmeler midir?
YanıtlaSilhttps://beincrypto.com.tr/2019-yili-ticaret-bakanligi-blok-zinciri-karnesi/
Turkiye’de teknolojiye ulasan kesim zaten ekonomik olarak fazlaca aktif. Yani yeterince tuketiyor. Blockchain odeme araclari daha cok gelismis, hatta teknolojik olarak gelismis ulkelere katki saglayacaktir, hatta sagliyor.
SilTurkiye icin blockchain teknolojileri luks demeyeyim de elekrikli arac gibi, futuristik. Anca lafi olur, uc bes danisman firma mali goturur, goruntude de uc bes kisinin hobisi olur. Bir binanin ikinci ucuncu katini insaa etmeden dorduncu kata gecemezsiniz. Gecip de basarabilirseniz mucize olur. Mucizelere inanmak yerine ikinci, ucuncu kati bir an once bitirmeye calismak daha akillica degil mi?
son 17 yılda makro iktisadi bazda hiçbir başarı yoktur. şöyle ki; enflasyon düşüşü gösterilmiş. eh dışa bağımlılığı patlatıp yüksek reel faiz vererek devasa boyutta sıcak para çekerseniz ucuz ithalat cennetiyle ortalama fiyatları kolayca düşürüp enflasyonu da düşürmüş olursunuz. peki türkiye üretim artışıyla mı yani içeride arzı artırmaya dayalı olarak mı enflasyonu aşağılara çekti. elbette hayır!. Tersine sürekli ithalatı artırarak büyüyen arz açığını kapattı. bunu da özellikle dış borçlanmayı patlatarak yaptı. bu kadar cumhuriyet tarihinde görülmemiş boyutta dış sermaye akışlarına rağmen bu kadar özelleştirmeye rağmen 2002 öncesi büyüme ortalamasının altında büyüme yaşandı. neden?. çünkü neoliberal iktisat modeli yanlış bir modeldir. en başta bizim gibi ülkeler için büyük yanlıştır. bu yanlışın temelleri de 24 ocak kararlarıyla atılmıştır. fakat en neoliberal iktisat anlayışı akepe döneminde uygulanmıştır. hem de büyük oranda beton modelli rant tipi neoliberal anlayışla!. bunun en saklanamayan yansıması işsizlik olmuştur. tarımın hayvancılığın ve sanayinin ekonomideki hacmi küçülmüştür. oysa bu alanlar istihdamın belkemiği olan ve reel büyümeyi sağlayacak alanlardı. türkiye son 17 yılda büyüme ortalaması sayın hocam sizin belirttiğinizden bile daha düşüktür zira bu süre zarfında hem büyüme hesapla yöntemini hem de olumlu deflatör etkisi yaratmak adına enflasyon hesaplama yöntemlerini değiştirdiler. reel olarak türkiye önemli bir büyüme yaşamamıştır. özellikle de son 9-10 yıldır!. mesela dış borç stokumuz konusunda da büyük oyun vardır. şöyle ki hazine borçlanma adına piyasaya tahvil sürüyor ve bunun bir kısmını ıng bank alıyor. ıng türkiye de merkezi var diye bu borlanma yurt içi borçlana olarak kayıtlarda terini alıyor. hayır bu da dış borçlanmadır. çünkü ıng nin ana merkezi ingiltere' dedir. hazine borç itfasında bulunduğunda ıng bunu direkt olarak ana merkezine transfer edecektir. diyebilirsiniz ki dış dünyada da böyledir. evet dış dünya da hata ediyor ve bu yüzden de hiçbir ülkenin iç-dış borç kavramı kalmadı. en doğrusu total borca bakmak gerekir kanaatindeyim. kısacası küreselleşme hastalığına biz de özellikle son 10 yıldır fazlasıyla yakalanmışız görünüyor. ve daha da kötüsü rant tabanlı hale getirilen ekonomi bizdeki üretim kültürünü de yok etti. fabrikayı toprağı emeği kutsamak yerini rantı betonu kutsamaya kısa yoldan ter dökmeden emeksiz şekilde köşe dönmeyi temel düstur haline getirdik. bizim le aynı kategorideki ekonomilerde ortalama tasarruflar GSMH lerinin %30-31 lerinde seyrederken bizde %13 lerdedir. keza aynı şekilde yüksek teknoloji üretimi aşırı düşüktür. borç kalitemiz düşüktür. tek elle tutulur taraf bütçe çıpasıydı artık o da bozuluyor. avanslar yedek akçeler derken tek seferlik imar barışı bedelli askerlik derken yin de öngörülenin yüzdelik olarak %20 si kadar daha fazla yıllık bütçe açığı veriyoruz. yani milli gelirin o da tahakkukları da bütçede göstermelerine rağmen yine de bütçe açığı artıyor. son veriler kasım aralık dış açığın artmaya başladığını bunun da cari açığı yeniden hortlatabileceğini biliyoruz. bu da yeniden kurlar üzerinde yukarı yönlü baskılar oluşturabilir. üstelik yatırım malları sermaye malları ithalatı artmıyor dayanıksız tüketim malı gibi mallar ithalatı artmış görünüyor. stoklar uzun zaman sonra eritilebilince stok için ithalat yapılıyor tahminimce. yoks iç talep daralmış durumdadır. 2020 yılına iktisaden büyük sorunları ağırlaştırarak devretmiş bulunuyoruz. türkiyenin durumunu biraz 1929 abd merkezli depresyona benzetiyorum. abd başkanı hover o dönem krize palyatif yaklaşmış ve derinliğini ölçememişti. o sıkıntı 3 yıl içinde buhrana dönüştü. aynı hatayı son bir yıldır biz yapıyoruz ne yazık ki!. türkiye ekonomisi bana göre gizli bir depresyona girdi ve bu anlayışla devam edersek 2020 ya da 2021 yılında açık bir buhrana dönüşebilir. çünkü reel taraftaki krizi mali sisteme yayarak genişlettik. göreceli olarak iyi olanı da hasta ettik belki de!
YanıtlaSilyazımın devamıdır: 2020 ya da 2021 kur şoku - şokları olasılığı artmaktadır. çünkü içeride ve özellikle de dışta olumsuz bir siyasi ya da iktisadi gelişme piyasada realizasyonu hızlandırarak kur şokunu başlatabilir derim. ama en önemlisi ekonomik modelimiz yanlıştır. tamamen uluslar arası sermayeye çalışan bir iktisadi yapısallığı oluşturuldu ülkede!. ülkede son yıllarda artırılmayan gelirler, kredi kartlarının dağıtılmasıyla yani sürekli borçlandırmayla artırıldı. borçlandırmaya dayalı talep artışları da yine borçlanmalarla yapılan ithalatla karşılandı. 2002 de her 100 kişiden sadece 4 ü borçluyken şu ana 71 e çıkmıştır.eskiden sadece kamu borçluydu şimdi ekonomi topyekün borçludur. ve total borç stokumuz GSMH nin de üzerlerinde seyretmektedir. son 7 yılda hızla küreselleştik ve küresel sermayenin sömürgesi yapıldık. rekabet gücü çok azalmış bir iktisadi yapı stoku biriktirdik.ihracatta birim başına gelir hacmimiz düşmüştür. ülkede sermaye birikimi kalitesi giderek düştü. kayıt dışı sermaye girişi çıkışı da büyümüştür. 2020 sonunda 20. sıraya gerileme riskimiz artmıştır.
YanıtlaSil17:55
Sil2020 ya da 2021de kur soku olasiliginiza katiliyorum. Benim tahminim o ki bu kur soku 2020de daha olasidir. Eger boyle bir kur soku olursa sayet ekonomimizin 20.siraya gelme riskine bile razi olmaliyiz ki gidisat daha altlardir. 21. 22....
Turkiye uretim altyapisi ve dis ticarete konu mallar itibariyle 90li yillardaki yalnizliginda degil bugun Misir pakistan bulgaristan seviyesinde bir yerlerde mamafih bu yerlerdeki asgari ucret seviyesi iscilik maliyetleri uzerinden rekabet duzeni icin kur soku her daim pesimizde olabilecek bir sorun. Isin parasal para politikalari akceler faiz farklari birkimli enflasyonlar kismina girmiyorum maalesef isin o kismi da bizi digerlerinden ayristiran bir yapi arz-i endam ediyor.
Rakip bize benzer ulkelerle ve ihracat ithalat yaptigimiz ulkelerle olan "birikimli enflasyon" farkimiz her gecen ay bizim aleyhimize isliyor. Aradaki fark rekabet gucu adina surdurulebilirlik acisindan kapanmak zorundadir. Bunu ya reel faiz vererek faiz politikasi ile gecici bir sureligine yaparsiniz ya da kur size gereken dersi verir.
Birikimli enflasyon farki, Artan asgari ucret negatif reel faiz ve yillik enflasyon nispetinde reel olarak dusuk kur duzeyi bize kur sokunu tattirma olasiligi soz konusudur.
Mahfi bey,
YanıtlaSil'İşsizlik' meselesi; genellikle, 'yükseldi - düştü - sabit kaldı' gibi salt istatistiksel gösterge içinde tıkanıp kalıyor, ayrıntılı analiz yapılmıyor.
Özellikle 'uzun dönem' işsiz kalanların; tecrübelerini yavaş yavaş kaybetmeleri, iş hayatından kopuk olmaları sebebiyle yenilikleri, degişimleri, 'güncel'i ıskalamaları ile ilgili düşünceleriniz kısaca nedir?
'Sertifika programları'na katılıp 'güncel' kalmaya çabalamak da, işsiz kişinin kendini iyi hissetmesinden öte pek anlam ifade etmiyor. (Birkaç istisna kaideyi bozmuyor.)
Siz neler dersiniz?
Gayet objektif ve çok güzel bir derleme çalışması olmuş ellerinize sağlık hocam.
YanıtlaSilMahfi Hocam, esas şenlik önümüzdeki 17 yılda olucak.
YanıtlaSilYaşar mıyım bilemiyorum.
Bugunki iktidar ve onun zihniyeti bugun degisse bile onumuzdeki 17 yil cok daha zor mesakatli olacagi kesin. Bunun bir cok sosylojik ekonomik demografik hatta teknolojik sebebi var.
Sil1.Bugun iktidar degissin Turkiyenin gecmis deneyimlerinden yola cikarsak yeniden hukuka demokrasiye parlementer sisteme insan haklarina kisaca "normallesmeye!" donmesi en az 10 ila 15 yili rahat alir. 12 eylul rejimi 1983de cekildiginde aslinda rejimin kalintisi ideolojisi devam ediyordu toplumsal ve siyasi hukuki olarak Turkiyenin normallesmei bazi seyleri konusmasi 12 eylul rejimini anayasasini tenkit etmesi bunun toplumsal destek almasi neredeyse 90larin ortalarindan baslayarak 90larin sonlarini buldu. Yani bugun iktidar degisse her sey gulluk gulistanlik demokrasi vs olacak demek teknik olarak imkansiz herseyde oldugu gibi toplumsal mekanizmalar ve bellek dahilinde zamana ihtiyaci var.
2.Turkiye demografik donusumu onumuzdeki yillarda cokca yasayacak. Zenginlesmemis bir ulkenin yaslanmasina tanik olacagiz. Isin garip tarafi genclerinin de fakir olacagi is ve istihdam piyasasinda aktif olamayacagi bir surec bizi bekliyor. Turkiye yasalanan +65 yas ustunun nufusa oranla artacagi emekliler ulkesi olacagi demografik durumu gelecek 17de cok cetin yasayacagiz. bu durum bizi tarimdan ticarete sanayiden usta-cirak iliskisine kadar etkileyecek. Kisaca bir uretim kaybi yasanacagi cok acik. Sosyal guvenlik sistemi bunu nasil kaldiracak acikcasi bilemiyorum.
3.Turkiye ister kabul edelim ister etmeyelim son 8 yilda bir goc ve gocmenler ulkesi olmustur. Bunun gelecek ongorude nasil olacagi etkileri konusunda bizleri ne tur sikintilar bekledigi cok acik... Daha kendi insanina iyi bir egitim mesleki donanim altin-gumus bilezik takamayan birakalim butun bunlari kendi insanina umut vermeyen kendi insaninla sorunlu bir ulke bir baskasina nasil versin ben acikcasi tahayyul edemiyorum. Oteden beri olan Daha kendi insani kendi arasinda ve devletin kademesinde bolunmus kavgali olan sosyolojide disaridan gelmis bir toplum nasil karsilikli entegre olur acikcasi bilmiyorum. Kisaca biz daha oteden beri kendi aramizda sorunluyuz.
4. Dunya hizla degisiyor teknoloji surekli devinim halinde bilim keza oyle. Bu durum en azindan 70li 80li 90li yillara gore daha hizli evrim icinde her gun gun ve gun tiptan elektronige yeni bir sey cikiyor ve ya var olan gelistiriliyor. Bunlari ureten gelistiren bulan ulkeler belli basli ulkeler bu ulkelerin de kendi insanina verdigi onem ve egitim ortada boyle olunca ihracatlarina ihracat insanlarina gelecek genclerine is yaslilarina ise yaslilikta sosyal guvenli bir yasam sunuyor. Simdi biz bu yarista geri kaldik suan yasadigimiz sureci 70lerde 80lerde 90larda kismen kisa ve orta vadede yasamistik ancak hemen toparlanma sirkelenme ivemelenme surecini yasiyor cok kisa bir surede yarisa kaldigimiz yerden devam edebiliyorduk.Bunun en buyuk sebebi ise yasanilan yillardaki bugune gore daha duraganlik ve mekaniklikti bilimsel teknilojik gelismeler isiginda... Suan bu boyle degil her sey cok hizli egitim seviyemiz niteligimiz niceligimizde ortada. Bu boyle olunca onumuzdeki 17 yil cok daha fakirlesmeli gececek.
Umarim ben yaniliyor olurum.
Ekonomiyi çıkmaz yola süren, devleti ele geçiren iktidarın önündeki çıkmaz yol şimdi ülkeyi topyekün savaşa sokmak olacak. Dün suriye bugün libya adımları bu yoldaki küçük adımlar.
YanıtlaSilToplumu siyasi çıkmaza (bölme) itmiş, ekenomiyi sadece algı yönetimi noktasına indiren iktidarın yarattığı etrafındaki zenginler kalkanının kazanımlarını korumak, sağlama almak için diğer insanların varlıkları üzerinde hakimiyet kurmaya mecburiyeti olacak. Siyasi açmaz içinde topyekün savaş altın anahtar gibi duruyor. Zira toplumun yarısı sosyolojik ve psikolojik olarak buna uzun süredir hazırlanıyor.
O zaman kıyaslama daha net olacak.
Merhaba Mahfi Bey,
YanıtlaSilKarşılaştırmada çok önemli ve bir hata var. 1985-1992 arası tek parti iktidarı vardı. Anavatan partisi tek başına iktidardı. 1991 sonu muhalefete düştü. Bu yüzden karşılaştırma 1992'den 2002 ye yapılabilirdi. Buna karşılık tek partinin tam olarak iktidar olduğu yıllar seçilebilirdi.
Tezinizin hem girişinde hem sonunda "Tek başına iktidar dönemleri ekonomide koalisyonlardan daha istikrarlıdır inancını" test ettiğinizi ve bu inancın doğru olmadığını yazdığınız için bu düzeltmeyi yapma gereğini duydum. Sizden ricam incelemenin tam olarak tek başına iktidar ve koalisyonlar döneminin karşılaştırılması olarak düzeltilmesidir.
Saygılarımla
Evet ben de farkettim, mahfi hocamın niyetini biliyoruz her yazıda objektif olmaya çalışıyor. Bu yüzden sadece hatalı olmuş diyelim geçelim.
SilBunu, yazarken ben de düşündüm. Ama 1992 sonrası 2002ye kadar koalisyonlar vardı. Dolayısıyla parçalı bir dönemdi.
SilBüyük sayıların lanetini ne yapacağiz. 100 lirayı 200 yapmakla 1000 lirayı 2000 lira yapmak aynı mıdır? 87-91 arasındaki tek parti iktidarını ne yapacağız? Hakeza 23-50 arasindan da bir 17 yılın verisine ulaşılamaz mıydı?
YanıtlaSilHarika bir analiz hocam, tek kelime ile MUHTEŞEM. 👏👏👏
YanıtlaSilTeşekkürler.
Sağ olun
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilGSYH hesaplamaları 2016 yılında değiștirilmiș ve kiși bașı tutarı 2020,00 $ artmıștı. İnternette bulamadım, ancak 2003 veya 2004 yılında da benzer bir değișiklik olmuștu.
Ayrıca 2003 yılından gündüze ABD enflasyonu %42 civarında.
Hesaplamalarda bunlar dikkate alınıyor mu?
Saygılarımla.
TÜİK GSYH hesaplarını belirli bir yıla kadar geri götürüp düzeltiyor.
Sil2003 yılından günümüze ABD enflasyonunu hesaba katmaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü 1985'den 2002'ye kadar olanı da hesaba katmıyoruz.
Hocam kaleminize sağlık, ben de işsizlik konusunda reisimize biraz kırgınım açıkcası.
YanıtlaSilSağ olun.
SilTeşekkür ederiz, zaman ayırıp bizleri bilgilendirmek için bu yazılara emek verdiğiniz için.
YanıtlaSilLütfen devam edin.
Sağ olun.
SilTek parti iktidarları, önünde sonunda diktatörlüğe dönüşür. Bunun istisnası neredeyse yoktur. Bu nedenle demokrasi kültürü gelişmiş ülkelerin halkları, seçimlerde tek bir partinin iktidara gelmesine çok nadiren izin verirler, verseler de en fazla bir iki dönem iktidarda tutarlar. Koalisyon iktidarları demokratik açıdan çok daha sağlıklıdır, toplumsal uzlaşmanın ve parti içi gelişimin gereğidir, hırsları akıllarının önünde giden siyasetçilere en azından asgari müştereklerde birleşmenin faziletini öğretir, burunlarının sürtülmesini sağlar. Aksi takdirde siyasette başarılı olmanın gereği olan ama aslında toplumda pek de makbul görülmeyen aşırı hırs, öfke, kıskançlık, cehaletin getirdiği cesaret v.s. gibi özellikler ön plâna çıkar ve bu tip iktidarların yönetimi altındaki toplum; iktidarın gereksiz kaprisleri, ideolojik körlükleri, kifayetsizlikle harmanlanmış ihtirasları sonucu çok sıkıntılı durumlara düşer.
YanıtlaSilYani kısacası tek parti iktidarı öyle pek çoğunun zannettiği gibi iyi bir şey değildir, uzlaşma kültürünün geliştiği bir toplumda koalisyonlar her açıdan ve herkes için çok daha yararlıdır...
Türkiye kendini AB den uzaklaştıran temel bir siyasi hata yaptı, ülke insanını bütünleştiren politikalar uygulanması gerekiyordu.
SilErdoğan, siyaseten, ayrıştırma dilini kullandı. Dış politika, son 17 yılda hiç bir Türk hükümetinin önem verdiği bir alan olmadı. Dış ilişkilere yatırım yapılmadı. İç siyasi hedefler için, dış politika söylemleri geliştirildi.
Günümüz Türkiye'si, demokratik ülkeler sınıfından ayrılmıştır. Yukardaki ekonomik rakamlar, zaman içinde Türk ülke servetinin değer kaybı ve ekonomik verimsizlik sebebi ile dünyadaki benzer konumdaki ülkelerin seviyesine doğru yakınsayacaktır. Türk ekonomisi, eski yapısı, ülkenin konumu ve ticari ilişkileri sebebi ile yavaş bir şekilde o seviyelere düşmektedir.
Türk halkı ile Türk siyaseti arasındaki bağ kopmuştur. Aynı kopuş ekonomik anlamda da vardır. Halkın ekonomik gündemi ile hükümetin gündemi farklıdır. Önümüzdeki beş yıl içinde, orta ve üstü gelir grubunun gelir ve servet seviyesi de bir miktar törpülenerek asgari ücret seviyesine yakınsatılacaktır.
Mevcut maaş seviyesinde bile, yasal olan min asgari ücretin altında işçi-işveren dengesi oluşmuştur. Suriye'li göçmenler asgari ücret altındaki işler için yüksek miktarda iş gücü arzı sunmaktadır. Rekabetçi olduğumuz tekstil gibi sektörler, bize konum olarak yakın ülkeler ile rekabet etmek için Suriyeli ucuz iş gücünü talep edecektir. Resmi işçiler yanında gayri resmi işçilerin normal karşılandığı bir ekonomik tablo oluşmuştur, bu halk nezdinde de pekişecektir.
Tahminlere göre, önümüzdeki beş yıl içinde, Türkiye'deki seçmenlerin yüzde 6 ile 9 kadarını Suriyeden gelip vatandaşlık almış olan Türk vatandaşları oluşturacaktır. Şu anda CHP ye, HDP ye bile oy veren seçmenlerin aidiyet sorunu yaşadığı ülkede, temsili olmayan 3. büyük grup olacaklardır. 5 yıl fazla uzun bir süre değildir, ancak politik temsil için gereken alt yapı çalışmalar da ülke gündeminde değildir.
O ortamda, siyaset olmayacaktır. Hükümete yakın grupların çıkar çatışmaları ve günümüzün hükümetinin devamı{evrilmiş hali} olan bir güç ülkeyi yönetecektir.
Demokratik alt yapısı olmadığı için tüm Türkiye de yaşayan gruplar ve devlet mekanizması için en iyi hareket o gücün hükümetini devam ettirmek olacaktır. Gruplar çıkar çatışmalarını o gücün içinde veya o güç ile ilişkilerinden belirleyecektir.
Türkiye nin ikinci başkanı büyük ihtimalle Erdoğan'ın damadı, oğlu veya yakın çevresinden birisi olur.
İyi günler Şahabeddin bey,
SilBence bu kadar kötümser olmayın. Aslında kötümser değil de gözle görülen gerçekler doğrultusunda yazmışsınız desek daha doğru olur ama ben bunun gerisinde çalışan farklı bir sistem olduğunu düşünüyorum. Bu sistemin içinde AB de var ve yakın gelecekte işler bir anda beklenmedik şekilde değişebilir. Önümüzdeki 5 yılın sonunda Türkiye, AB'ne muhtemelen son 50 yıldır olduğundan çok daha yakın, Suriye'lilerden büyük oranda kurtulmuş, 20 yıldır bilinçli şekilde dejenere edilmiş özelliklerini ciddi şekilde toparlamaya başlamış bir ülke olacak.
Erdoğan, damadı ya da bir yakınının ise beş yıl sonraki Türkiye'de herhangi bir kıymet-i harbiyesinin olacağını hiç düşünmüyorum açıkçası.
Afganistan Pakistan ve Bangldes hattindan her yil 150.000 kisi geliyor Turkiyeye kacak giriyor. Bu kitleyi de hesaba katmak gerekir.
SilBenim sahsi gorusum, stratejik derinlik hesabi yapan bir parti ve liderinin bu kitleleri hedef alacagi yonunde. Malumunuz uzere bu parti ve paydaslarinin kuruculari arasinda yabanci uyruklu kisi ve destekcileri var.
Dahasi ayni kisi net biliyoruz bir Arap TVsine verdigi demecte; "Turke sinav yapacaz Arapa sinav yapmayacagiz sinavsiz girecekler Universiteye" demisti. Boyle demec veren kisi ve lideri oldugu partisinin kime hizmet edecegi cok acik.
Şahab hoca haklı.
SilSelam Mahdut Bey,
SilAB TR ilişkileri Berlin duvarı yıkılmadan önce, Türkiye Nato üyesi olduğu için AET ile 1959 da (60 yıl) önce başlamış. O köprünün altından çok sular aktı.
AB büyük ülkeler ve Alman kültürüne yakın Kuzey ülkeleri kapsayacaktı, aşırı açgözlülük yapan (genişlemeci!) Almanlar ucuz üretim ve bir miktar pazar hevesi ile Türkiye'yi de konuya dahil ettiler.
Türkiye'nin AB ye girememesinin büyük sebeblerinden biri Türkiye içindeki çatışmalardır. Türk siyasetçiler Türk halkına hep başka değerleri gösterdiler. Türkiyenin sorunlarına odaklanan Türk entellektüelleri de susturuldular(öldürüldüler). Türk halkı sorunu da göremedi, soruna odaklanamadı. Türk- Kürt çatışmaları, Sağ-Sol çatışmaları, Azınlıklar (Ermeniler) ile çatışmalar, Laik - Dinci çatışmaları...
Berlin duvarı yıkıldı, Sovyetler çöktü, aşırı açgözlülük yapan (genişlemeci!) Almanlar istediklerine Doğu Avrupa ülkeleri ile kavuştular.
Türkiye de şimdi Suriyeliler de var.
AB içinde yeterince çatışma var, Doğu AB liler için özel eğitim programları, kaynaştırıcı, uzlaşmacı ve birleştirici kültürel öğeler aşılanmaya çalışılıyor, yeni nesil büyüyene kadar en az bir 30 yılı var o tarafların.
Arada Türkiye de de haberlerde çıkar, AB deki her seçimden sonra, aşırı milliyetçilerin oyları ne durumda diye. İç politika için önemlidir bu. Türkiye AB üyeliğinde ilerlerse, o milliyetçiler Türkiye yi birlikten atarlar, ya da size kolay gelsin biz çıkıyoruz derler.
Bir de bizde pek konuşulmaz. Türkiye'nin üyeliğinin temeli olan Ankara anlaşmasını, yine Lozan anlaşması mimarı İsmet İnönü imzalamıştır.
İsmet İnönü'nünün devlet anlayışını bilmeden, AB ile ilişkilerimizi bilmek mümkün değildir.
İsmet Paşa önemlidir, çünkü Türk devletini kuran kişidir (Atatürk rejimi belirlemiş, ince detaylara ve temel strateji dışında dış ilişkilere çok girmemiştir).
1971 Katma protokolde, Türk ürünlerinin(Tekstil ve bazı Petro kimya ürünleri dışında) gümrüksüz Avrupa pazarına girişi, Avrupa ürünlerinin de gümrüklerinin Türkiye kendini hazır hissettikçe Türkiye tarafından kaldırılması temelli anlaşmaya bu maddeler için hükümeti zorlamıştır.
70 lerin çatışmaları, askeri darbe süreci ilişkileri askıya almıştır. 89 da Avrupa ülkeleri Özal'a, kendi iç birleşme sorunları, Türkiye'nin iç sorunlarını bahane edip tarih vermedi.
1996 da kabul edilen Gümrük birliği de yine İsmet Paşanın zorladığı Katma protokolde kabul edilen sürenin sonunda gerçekleşmiştir. Aradaki 25 yılda Türkiye sanayisini AB pazarına hazırlayamamıştır.
2001 Mart ayında, Katılım Ortaklığı belgesi tüm aday üyeler ile eşit şartlarda imzalanmıştır.
Yani, 2001 tarihinden sonra girmek değil girememek başarısızlık olurdu. Son 17 yılın hükümetleri girmek istememiştir.
AB şimdi görüşmelerin yasal temelini değiştirmek istemektedir, AB parlamentosu talep etmiştir. Politik tartışmalar olsa bile AB kendi parlamentosunun kararını Türkiye için ezemez. Ezer ise birlik parçalanır.
AB parlamentosu tavsiyeleri olmasaydı bu iş olurdu. Bu raporlardan sonra TR üye olursa, AB üyeleri ayrılır.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler Şahabeddin bey.
SilBakalım önümüzdeki beş yıl neler gösterecek. Bu Brexit işi AB'de çok dengeleri değiştirmeye gebe gibi görünüyor. Mevcut iktidardan kurtulmuş, din konusundaki bağnazlığı büyük ölçüde atmış, laikliğin değerini sonunda anlayıp sıkı sıkıya sarılmış, Suriyelilerle diğer bilumum göçmenleri usulüne uygun olarak geldikleri yerlere geri göndermiş ve normalleşme yoluna girmiş 80 küsur milyonluk bir Türkiye'ye AB'nin çok daha farklı gözle bakacağından eminim.
Mahdut Mesuliyetli3 Ocak 2020 08:49
SilSuriyelilerden kurtulamazsin. Suriyeliler artik arap kulturu olarak bize kulturlerini dayatacaklar Amir memur olacaklar bizlere emir verecekler
Adsız 00:00
SilMevcut iktidarla kurtulamazsın, her gün kucağında daha fazlasını, yarın Libyalısını, öbür gün Sudanlısını bulursun da değişirse bir ayda kurtulursun. Bu nedenle hem aynı kişilere oy verip hem de şikayet etmeyin, sorunlar aynı hataları tekrar ederek çözülmez...
Yani Batı ülkeleriyle, Türkiye'nin karşılaştırılması yersiz.
YanıtlaSilIkinci Dünya Savaşı itibariyle tüm sorunlar çözüldü veya sorunlar hasıraltı edildi. Çünkü Avrupa politik sorunların kavgayla çözmeyi denedi. 1. Savaş böyle sayılmaz aslında. Napolyon ve Hitler dönemleri sorunlara KOKTEN çözüm dönemleridir. Başarısız oldular.
Bu başarısızlıklar sonucu uzlaşma kültürü MECBURI oldu. Bir daha kavga edeceklerini sanmıyorum.
Türkiye'ye gelelim liberalinde Atatürkcusune Islamcisina kadar herkesin sorunu anlamsız yere içerde aradığıni düşünüyorum.
Su soruya kimse cevap veremez. Araplar ne istiyor? Radikal bir biçimde İsraili tamamen haritadan silmeye çalıştılar. Olmadı.
Türkiye'nin dışı kaynıyor. Irak, Suriye, Lübnan, Katar, Mısır hepsi. Bu yeni değil hep böyleydi bu ülkeler doğduğundan beri.
Yani görüyorumki hocam sizde bu kısır mantığa kendinizi hapsetmissiniz.
AKP tek parti istikrardir diyor. Sizde yoo aslında öyle değil diyorsunuz.
Istikrarin olup olmayacağına karar veren dinamikler ULKE ICERISINDE DEGILKI.
Lütfen bana Suriye örneği vermeyin. Biz hiç karismasaydik dahi aynı şeyler olacaktı.
Arap dünyasında kopan fırtına yalnızca Arapları değil. Tüm dünyayı sarsıyor.
Avrupa'daki FASIST DEĞIL
Yakinen takip edersinjz artık yeni bir kavramimiz var. CEASARISM. Bu kavrama hakm olmayan herkes eski kafalı sayılır dünyada sizin yazınızda eski kafalı olmuş malesef.
Demokrasiler resmi olarak duracak fakat her ülke AYNI TURKIYEDE OLDUGU GIBI OTORITER LIDERI SECECEKLER.
Tarih Felsefecisi Spengler'in Liberal Demokrasiler için kehanetiydi bu.
SEZARIZM.
Emeklerinize sağlık Mahfi bey, çok düşünce üretilebilecek güzel bir kıyaslama olmuş.
YanıtlaSilBenim dikkatimi çeken ülkenin genel rekabetçiliğinin azaldığını gösteren rakamlar oldu.
- Dış dünya ile ticarette daha fazla açık verilmesi,
- Düzenli olarak artan oranda yabancı para birimi ile borçlanma,
- Kişi başı gelir sıralamasında Türkiye'nin düşmesi.
Kişi başına gelir sıralamasında, Türkiye bu yıl Arjantin, Kazakistan, Lübnan ve Çin'in altına düştü. Brezilya ve Ekvator Gine'si ile benzer seviyede.
Ekonomik verimsizlik artışı, yüksek işsizlik oranı, çalışan nüfustaki maaş seviyesinin asgari ücret seviyesine yakınsaması önümüzdeki dönem Türkiye'sini bir miktar daha dünya sıralamasında düşürecektir.
Ekonomik yerine siyasi projelerin ülke kaynakları içindeki payları korkunç seviyede artmaktadır. Önümüzdeki dönemde sermaye oluşumunu engelleyen ekonomik yatırımların! daha fazla artmasıdır.
Türkiye için geçen sene, İsviçrenin altında kalır, 20. sırada olur diye düşünmüştüm. Ortalama USD kurunun 5.80 civarında olmasını bekliyordum.
Sermayenin, bir kaç kişide toplanıp tabana yayılmasının sağlanmaması ve ekonomik yönetim sorunları sebebi ile Türkiye kişi başına alım gücünün orta dönemde, Türkmenistan, Güney Afrika Cumhuriyeti, Tayland vatandaşlarının seviyelerinde dengeleneceğini düşünüyorum.
Mevcut şekilde ekonomi yönetiminin devam etmesi durumunda, Türkiye kişi başına ekonomik gücü, Doğu Avrupa ülkeleri olan Arnavutluk, Sırbistan ın sürekli olarak yüzde birkaç puan altında kalacaktır.
Arnavutluk Sirbistan makedonya hatti onumuzdeki 10 yilda Avrupa bolgesine girme ihtimali olan yerler. Arnavutluk ve diger Balkan ulkelerini bilmem; ama Sirbistanin, tipki Avrupa Birligi oncesi kendi yagiyla kavrulan Bulgaristan ve hatta simdinin Bulgaristani gibi bir ekonomi oldugu cok net.
SilNedir bu kendi yagiyla kavrulan bir ekonomi peki; Makro dengelerini ortodox ekonomi politikalari babinda iyi kotu saglamis ileriye bakan belli siyasi ekonomik tutarli bir amaci olan. Ekonomik ve siyasi hedefi birbirinden ayri olmadigi gibi iceride hem tum siyasal aktorlerinin ve toplumun bu yonde etkilesimli ortak bu hedefler dahilinde karar alip uyguladigi bir ekonomik siyasi durum.
Yani Sirbistan ozelinde bir ekonomi AB hedefi dogrultusunda bu hedefe kitlenmis bir duzlemde ortodox makro ekonomik dengeleri uzerinden aci da sertte olsa belli kararlari ve reformlari yapabilmesidir.
Sirbistan, ekonomisinde buyume son derece makul yerinde. Enflasyon sorunu olmayan issizligini de son yillarda azaltmis Butce dengeleri fazla veren. Cari acik sorununu cozme yolunda olan bunun icinde bu hususda ekonomiyi cesitlendirmek adina Turizmden yararlanan ve bu baglamda Turizmden gelirini son yillarda arttiran en azindan Hirvatistani bu hususda ornek alan bi ulke. Kisaca kendi yagiyla kavrulan belli bir hedefi olan bir ulke.
Bu baglamda, Turkiyenin mevcut yonetim devam etsin etmesin onumuzdeki yillarda Sirbistanin bir kac puan altini birakalim Sirbistanin yanindan bile gecemez kiyasa bile giremez.
https://tr.tradingeconomics.com/serbia/indicators
Teşekkür ederim Şahabeddin bey.
SilTürkiye, ne yazık ki dediğiniz gibi dış dünya ile ilişkilerinde hep geride kalıyor ve dövizle borçlanmaya devam ediyor. 2019 yılında özel kesim dış borçlarındaki düşüş ekonominin küçülmesinden kaynaklanıyor. Yani istem dışı bir tepki.
Sahabeddin hoca, kitabı ortadan okudu.
SilUzatmaya gerek yok, malzeme bu diyor.
Görülüyorki 2013 den sonraki dönemde $’ın hızlı artması GSYH, kişi başına gelir, dünya sıralamasını etkilemiş durumda. Bir 3 sene sonra bir tablo yapsanız bu üç parametreninde geçmiş döneme göre daha yüksek olduğunu göreceksiniz
YanıtlaSilHocam merhabalar öncelikle ellerinize ve dahi emeğinize sağlık
YanıtlaSilBizim gibi ithal girdi kullanan ülkelerin elimizde sanayi üretimi hakkında veri olmasa dahi cari fazla vermesi aslında sanayi üretiminin azaldığı ve ya durağanlaştığı fikrine götürebilir, ki bu aslında hiç istenmeyen bir durum
Lakin burada cari açığın sürdürülebilmesi güçleşmekte.
Yanlışsam lütfen düzeltin, bizim gibi ithal girdi kullanan ülkeler faiz dışı denge 0 olacak düzeyde yapmalı diye düşünüyorum, peki bu analizlerde cari açık yerine bütün bu 34-35 yılın faiz dışı dengelerini kıyaslasak daha iyi bir analiz mi olur?
Teşekkür ederim.
Teşekkür ederim.
SilFaiz dışı denge de iyi bir analiz aracı tabii ama yalnızca kamu kesiminin iç dengesini yansıtır. Cari denge ise kamu + özel kesimin dış dengesini yansıtır. İkisine de bakmak gerekir.
Hocam çok güzel bir bakış olmuş, elinize sağlık. Hocam Uludağ Üniversitesinde Uluslararası Ticaret üzerine tezli yüksek lisans yapmaktayım. Üniversitemi de yine bölümle aynı idi. İş bulmakta zorluk çekiyorum. İş başvurularımda çok ciddi sorun yaşıyorum sizce bırakmalı mıyım?
YanıtlaSilAyrıca yılların birikimine dayanarak Uluslararası Ticaret üzerine tez konusu önerilerinize açığım.
Teşekkür ederim.
SilYüksek lisansınız bitirmeye çalışın sonra daha rahat iş bulabilirsiniz.
Dış Ticaret Finansmanı üzerine bir tez düşünün.
Öğrenci, dış ticarette işe girmek zordur, sonrasında ise asla aç kalmazsın.
SilBenim gümrükten kamyonlara mal çekmek ile işe başlayan bir arkadaşım oldu,
10 yıl sonra geldiği yer inanılmaz.
Ben yazılım uzmanı olarak o zamanlarda 4000 bin dolara işe başlamıştım.
(Evet Türkiye de o maaş seviyeleri bir zamanlar vardı).
Bana imrenerek bakarlardı, dış ticaretçi arkadaş şimdi hepimizi yaya bıraktı.
Elinize saglik. Akp iktidari denen donemi kapatan karneyi vermissiniz; once degisim umudu koalisyonu olan sol, sag, alevi, kurd iceren parti, sonra icindeki fetoyu atan parti, sonra diger islamistleri icine alan parti, sonra mhp ile birlesen parti, ... ama semsiye tek, yani tek parti. Tercih olarak dis borcu ve cari acigi artirmayi secmis. Ozellestirip satmis ama karnesi bu konularda duzelmemis. Yan urun olarak issisligi artirmayi secmis, ucuzlatmak icin de gocmen isci getirmis. Turkiye patinaja devam etmis, ama iluzyon yuksek. Denizi kerizi bitmeyen ulkede bu tek parti semsiyesi ve sagda yer alan tutucu hukumetler degismez. Liberal dusunce, hukukun ustunlugu ve tolerans bu cografyaya bu antropolojiye gelmez. Madisonian yonetim, yani gucler ayriligi icsellesmez. Baskanlik sisteminin kollarina hukuk ve adem i merkezlyet prangalari vurulmaz. Benim umudum yok, daha fakir, daha cahil, daha bagnaza donusme devam eder,profesyonel politikacilarla batincaya kadar boyle gider bu ulke. Dogu akdeniz yagmasindan sakal alma umutlariyla, gelismis ulke olma iluzyonu devam eder.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilSabit Dolar bazlı GSYH yerine satın alma gücü paritesine göre kullanmak daha doğru. Çünkü öteki türlü %7-8 büyüdüğümüz bir yılda bile gelirimiz düşmüş görünebilir.
YanıtlaSilGenellikle uluslararası karşılaştırmalar benim yaptığım gibi yapılıyor.
Sil"tek başına iktidar istikrar demektir ve dolayısıyla ekonominin de istikrarlı olmasını sağlar” önermesini test etmek için bu kadar uzun analiz yapmaya bile gerek yok bence. Aynı partinin çok uzun yıllardır iktidarda olduğu Kuzey Kore, Venezuela, Suudi Arabistan vb ülkelerde hanginiz yaşamak ister? Genellikle koalisyonlarla yönetilen Finlandiya, İsveç, Danimarka gibi ülkelerin refahına ise herkes sahip olmak ister. Önemli olan uzlaşmacı ve akla dayalı bir medeniyet kurmaktır.
YanıtlaSilÇok doğru
Sil80 li yılların sonu ya da 90 lı yılların bsşıydı.
YanıtlaSilThe Ekonomist dergisi, orta sayfasında bir tablo yayınlamıştı.
En sol sütunda, Gelişmişlik sırasına göre OECD ülkeleri, en sağ sütunda ise Ülke kaynaklarının hangi oranda "devletin elinde ya da kontrolünde" olduğu sıralanmıştı.
Aradaki sütunlarda ise, kişi başına t. kağıdı kullanımı, telefon, araba, kitap, gazete okuma vs..
Çarpıcı olan:
İLK ve SON SÜTUN ARASINDA TAM OLARAK ÖRTÜŞEN BİR TERS ORANTI VARDI.
En gelişmiş ülkelerde, devletin elindeki kaynak yüzdesi en düşük, En az gelişmiş ülkede ise en yüksekti..
En altta, Türkiye, Yunanistan, Portekiz vs..
Kaynak çoksa, devleti eline geçiren siyasetçi ya da diktatör fark etmiyor, ülke kaynaklarını "verim gözetmeksizin"....
F B DOGANS
Hayat konforu teknolojik imkanların artması ile zamanla yükselir. AKP standartların yükselmesinin kendileri sayesinde olduğu iddiasında. Halbuki son 17 yılda pek çok gelişmekte olan ülkenin ekonomik durumu ciddi oranda iyileşti. 1990'da 3.736 $ kişi başı gelir varmış ve dünyada 49. sıradaymışız. 2018 sonunda kişi başı gelir 9.405 $'a yükselmiş ama sıralamada 72.liğe düşmüşüz.
YanıtlaSilDoğru tespit. Özellikle son 20 yılda standartlar bütün dünyada çok hızlı arttı.
Sil2002-2004 yıllarındaki bütçe Dengesi hesabında hata olabilir mi?
YanıtlaSilÖncekilerde de vardı hepsini düzelttim. Zaman içinde kurumlar geriye dönük düzeltmeler yapıyor. Benim elimde geçmişe uzayan bir seri var ama zaman zaman onu elden geçirip düzeltmeleri işlemek gerekiyor. Ben bunu sürekli güncellerim fakat nasıl olduysa bütçe serisi kalmış. Sonuç değişmiyor olsa da verileri düzelttim.
SilGüzel bir analiz, emeğinize sağlık. Dikkat ederseniz son 17 yıllık dönemde, ekonomide 2013'e kadar başarılı bir ekonomik performans varken, 2013'de emperyalist sisteme biat'tan vaz geçildiğinde ve Amerikan Fetö'sü ile ayrışıma gidildiğinde tüm ekonomik dengeler bozuluyor. analizi iki döneme bölersek, AKP 2013'e kadar büyük ekonomik başarı yakalamış durumda. Sonrası içse facia.
YanıtlaSilBu analizin sonucunda benim çıkarımım emperyalist sisteme baş kaldırmadıkça, Akdeniz doğalgazı, Kıbrıs, Ege, Ortadoğu'da Amerikan ve AB çıkarlarına karşı gelmedikçe, ekonomi onların izin verdiği ölçüde iyi gidiyor. Ama bu göreceli ekonomik iyi gidiş durumu, belki de uzun vadede ülkemizin potansiyelini yakalayamamasının da ana sebebi oluyor.
Klasik bir neden-sonuç ilişkisini karıştırma örneği. Hiçbirşeye başkaldırmadık. 400 milyar dolar borç aldık dünyadan. Parayı betona gömdük. Sonra baktık ki beton para kazandırmıyor ve bize daha fazla borç vermiyorlar artık. 400 milyar dolar borçla başbaşa kaldık. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Emperyalist sisteme parayı betona gömerek başkaldırılmaz. Emperyalist sisteme üreterek, fabrika kurarak başkaldırılır. Örnek arıyorsanız Cumhuriyetimizin kuruluşunu okuyabilirsiniz.
SilTesekkurler hocam. Bilgilendirici bir yazi olmus fakat bir konuda aciklama bekliyorum sizden...
YanıtlaSilSosyo ekonomik gelismislik duzeyi arttikca ekonomik buyume oranlarinin dustugunu goz onunde bulundurarak, 60 milyar dolarlik bir ekonominin 240 milyara ulasmasiyla, 240 milyarlik bir ekonominin ayni sure zarfinda 720 milyar dolara ulasmasi yani uce katlamasi esit basari olarak mi kabul edilmeli?
Yoksa her iki donemde ki nufus artisi, koyden kente goc oranlari vb. demografik faktorler de denkleme dahil edilmeli mi?
60 degil 80 pardon...
SilMahfi Hocam, aklınıza, kaleminize ve duruşunuza sağlık.Arşiv niteliğinde olmuş. Kutlarım.
YanıtlaSilCok guzel bir yazi tebrikler. Keske rakamlari Dunya'nin GDP growth rate i ile normalize edip verseydiniz.
YanıtlaSilMahfi Bey Öncelikle yazınız için emeğinize sağlık.
YanıtlaSilDikkatinizi bir konuya çekmek istedim. Özelikle Ortalma hesapladığınız tablolarda 2002 yılını iki tarafa vermeniz yanlış sonuçlara neden oluyor. 2002 yılı ilk 17 yılda kalması daha doğru olur. buna göre değerler farklı oluyor. Selamlar
Teşekkür ederim.
SilBen de aynı şeyi çok düşündüm. Ama 2002'yi ikinci tarafa yazmazsak AKP'nin tam iktidarda olduğu 2003 yılını alırsak karşılaştırma bazı yanlış olacaktı o nedenle iki tarafa da yazmak zorunda kaldım.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBunun yanıtı bütün mikroekonomi kitaplarında var. Google'a yazarsanız orada da çıkar.
SilSaygıdeğer Hocam sadece normal büyüme olarak değil Ak Parti iktidarının bir çok alanda yenilikleri,halka yapılan transfer ödemeleri veya insanların temel ihtiyaçlarının karşılanması yönünde kolaylıklar getirildi bu bir artısıdır diye düşünüyorum .Ayrıca 1 lirayı 2 lira yapıp oransal olarak 2 katına çıkarmak kolaydır ama 10 lirayı 20 lira yapmak buna nispeten daha zordur bunlarda artı olarak yazılabilir diye düşündüm emeğinize sağlık takipte kalmaya devam edecez :)
YanıtlaSilDoğru diyorsunuz ama pek çok gelişme AKP değil kim iktidarda olursa olsun olabilecek şeylerdi. Çünkü teknoloji o yönde gelişiyordu. Ayrıca dünyada büyük bir likidite bolluğu olduğunu da hesaba katmalıyız. Türkiye rahatça borçlandı ve birçok teknolojiyi ithal edebildi. Yine de iyi şeylerin hakkını vermek lazım tabii.
SilBüyük sayıları daha da büyütmek zordur, haklısınız. Ama bunun tersini başaranlar da var: Çin, Kore gibi.
Teşekkür ederim Sayın Hocam.
SilSerkan'a hak vermek lazım ama Akp'nin tüm 17 yıllık çalışmalarının sonuçları bir sayfalık blog yazısıyla değerlendirilemez.
SilHocamız burada genel bir fikir oluşturması için ekonominin temel istatistiklerini karşılaştırmış, o kadar.
doğru birçok yenilik yaptı akepe. ülkeyi mollalar cemaatlerle tarikatlarla yönetti ve yönetmeye de devam ediyor. bol bol çaldı çaldıklarından bir kısmını dağıttı oy aldı. mesela sağlık sisteminde ilk defa akepe sayesinde muayene katkı payları çeşitli stopajlar ödemeye başladık. işsizlerden utanmadan genel sağlık sigortası adı altında haraç kesiyorlar. hakikaten de akepe çok yenilik yaptı. ilk defa dünya tarihinde garantili yani yatırımı yapanların değil yaptıranların garanti verdiği riskleri sıfırladığı bir yatırım modeli kazandırdı kapitalizme. harika bir yeniliktir. sonunda işsizlik fonuna da el uzatıp yağmaladılar. yetmedi ilk defa cumhuriyet tarihimizde ihtiyat akçesine göz diktiler. sözde hizmet adı altında beton cenneti kurup rant yarattılar ve sözde sosyal yardım adı altında tabanına dağıtarak konsolide etti yandaşlarını. topraklar satıldı en verimli kamu işletmeleri değerlerinin çok altında küresel sermayeye satıldı haraç mezat. hakikaten de hakkını yememek lazımdır son derece yerli ve millidir akepeniz. rahatça borçlandık rahatça ödeme sağlayabilecek yatırımlar yapmak yerine betona gömdük. ayrıca borçlanmayı başarı sanan neo liberaller yakında tarihin kuyusuna atılmış olacaklardır. az kaldı. neo liberallerden nefret ediyorum. çünkü sadece küresel efendilere çalıştırılan milyarlar oluşturdular. tüm insani değerleri yok ettiler. insanlığı hasta ettiler. bunlardan birisi de akepe hükümeti ve yalakalarıdır.
SilSayın Adsız 17:22,
SilEğer yazdıklarınız benim mesajıma yönelikse ben Akp'yi övecek hiçbir şey yazmadım
"Akp'nin tüm 17 yıllık çalışmalarının sonuçları" yazdım
Lütfen biraz sakinleşin
Kapsamlı analiziniz için çok teşekkürler, ellerinize sağlık (ve vesilesi ile iyi seneler). Ben de yakın çevreme anlatmaya çalışıyorum ama pek başarılı olamıyordum. Artık bir referansım da var, sağolun.
YanıtlaSilBir tek ekleme yapmak isterim. Enflasyonun düşmesindeki başarıya global ölçekte de bakmakta fayda var kanaatimce. Zira bahsi geçen yıllarda dünyada ortalama enflasyonda çok ciddi bir düşüş var (muhtemelen low cost countries'in de etkisi vardır bunda) ve biz Türkiye olarak hep ortalamın üzerinde seyretmişiz. Yorum yapmak gerekirse, dünyanın ortalama bir ülkesi kadar bile başarılı olamamışız da,adeta ortamdan yararlanmışız sadece. Referans için https://www.imf.org/external/datamapper/PCPIPCH@WEO/OEMDC/WEOWORLD/TUR?year=2020
Teşekkür ederim
SilBu istatistiklere;
YanıtlaSil-Antidepresan kullanım ve kullanan artışını
-Geçim sıkıntısı sonucu borç listesi yapıp siyanürle intihar sayısını
-Boşanmadaki artışı
-kadın cinayetin deki artış.
Daha da fazlası... Bunun ekonomiyle ne alakası var derler, çokkkkk alakası var. Para bir şekilde bulunur rakamlar düzelir peki toplumun psikolojisine çözüm ne? Fikri olan ??
Ohal kalkti ben koyumde ozgurce yasiyorum
SilAdsız 12:42
YanıtlaSilBir insan, karşı karşıya kaldığı haksızlıklar, adaletsizlikler, mantıksızlıklar, akılsızlıklar, hukuksuzluklar karşısında çıldırıyorsa bu; iyi bir belirtidir ve şartlar düzeldiğinde o kişinin de düzeleceğinin göstergesidir. Siz asıl tepki göstermeyenler ya da bu durumu olağan görenler için endişe edin...
Hocam emeğinize sağlık çok güzel ve bilgilendirici bir çalışma olmuş.Peki sizce Türkiye'nin mevcut ekonomik durumu söz konusu olduğunda, hangi bütçe teorisi ile yaklaşmalıyız?Neden? kısaca açıklarsanız sevinirim çok merak ettiğim bir konu (Devri,Telafi Edici,Klasik).Teşekkür ederim.
YanıtlaSilHangi bütçe olduğundan bütçe hakkının kullanıldığı bir bütçeyle yaklaşmak gerekir. Çünkü Türkiye'nin sorunu teknik bir sorundan çok kalite ve ilke sorunu haline dönüşmüş bulunuyor.
SilOrta öğretimin 3 yıldan 4 yıla çıkması, 8 yıl olan zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması işsizlik rakamlarını erteleyerek etkilemiş olabilir mi? Emekli yaşının 60 ve 65 olması ilerleyen yıllarda genç işsizlik oranını daha da arttırmaz mı? Ne dersiniz Hocam?
YanıtlaSilDoğru tespit. Yeni üniversiteler açılıp daha çok gencin üniversiteye girmesi de işsizliği erteleyen bir adım.
SilJaponya ekonomisi için 1991'den sonraki yıllar için kullanılan "Kayıp Onyıl" ifadesi,Türkiye ekonomisinin 2009'dan sonraki performansı için de kullanılacak gibi.
YanıtlaSil1990'lar öyleydi umarım 2020'ler öyle olmaz.
SilO.K. boomer
YanıtlaSilLutfen Ak Parti’ye haksizlik yapmayin. 2013 yargi darbesine kadar devleti FETO ele gecirmisti. O tarihe kadar olan seyler FETO yuzunden olmustur. Ondan sonraki donemle FETO’cu pislikler temizlenmeye baslandi. Meyvalari da aliniyor.
YanıtlaSiltabi canım tipik akepe kafasının harika örneği!. 2002-2010 arası muhterem fethullah gülen idi. bsonra reisleri ingilterenin gokap doktrinini abd nin bop una tercih edince muhteremlik gitti fethullah gülen oldu. sonra da çözüm süreci adı altında ingilterenin kurduğu masada yeni ortak Öcalan ve pkk olunca ve oyları da hayli artırınca paralel fethullahçı yapı oldu. 15 temmuz darbe tiyatrosuyla da Ergenekon dan yani etö den sonra bir de fetö müz oluverdi. yeter ki akepe ye bi şey olmssın yoksa kim kolileri verecek ceplere havadan para akıtacak. söz konusu akepe ise gerisi teferruattır artık. değil mi adsız 15:16!. belli belli akepe den iyi nemalanmışsınız belli. akepe toprak sata sata ülkeyi betona göme göme darbe yalanlarıyla tiyatrolarıyla cumhuriyete paralel ekonomi paralel bürokrasi paralel bütçe paralel toprak parçaları kurmuştur. en büyük paralel akepedir. akepe bu ülke için en tehlikeli varlıktır. ihvancı bir siyasal şirkettir akepe.
Sil"Yaparsa AK parti yapar"
YanıtlaSilSloganina cok uygun bir yazi.
Evet yapmis oldugunu gorduk rakamlar zaten baskasi bu kadar kotusunu yapamazdi.
Birisi demokrasinin zaafı, popülist politikalarla iktidara gelip devleti ele geçiriyor, diğeri siyasette alan bulamadığı için silâhla devleti ele geçirmeye kalkıyor. Devleti diğeri ele geçirmiş olsaydı biz zavallılar şimdi hangi kandırmacanın içinde bulacaktık kendimizi!
SilKim ne yapıyor, nereye varıyor, fark ne uyanık olmak lazım.
Emeğinize ve yüreğinize sağlık Hocam.
YanıtlaSilTablolardan, AKP döneminde görülen pozitif değerlerin ilk altı - yedi yılda gerçekleştiğini, sonraki yıllarda sürekli geriye gittiğimizi söylemek yanlışmıdır?
Sağ olun.
SilDoğrudur.
Hocam elinize sağlık, güzel bir analiz olmuş. Ancak iki noktaya itirazım var.
YanıtlaSil1. konu 61 milyar dolarlık özelleştirme gelirinin 2002 öncesi dış borçtan düşülmesi doğru bir yaklaşım olmaz. Bu miktarın 2002 sonrası dış borç stokuna eklenmesi gerekir ki bu dönemdeki satış rakamı üzerinden bu gelir sağlanmıştır. Aynı zamanda özelleştirme yatırımlarının tamamı 2002 öncesi 17 yıllık dönemde de yapılmamıştır. Hesaplama belirttiğim metotla yapılır ise 2002 öncesi 17 yıllık dönemdeki artış 5 katken, 2002 sonrası için bu artışın 3,9 kat olduğu ortaya çıkar. Bu da 8 kriterden 3 tanesinde iyileşme, 5 tanesin de ise kötüleşme olduğu sonucunu doğurur.
2. konu ise illaki rakam vermeye gerek yok ancak bir notla dahi olsa son 17 yılda yapılan ciddi bir altyapı yatırımı olduğunun da belirtilmesi daha objektif bir yaklaşım olur fikrindeyim.
Bunun dışında gayet güzel bir analiz olmuş. Tekrar teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim.
Sil1. Buradaki özelleştirmelerin tamamı 2002 - 2019 arası yapılanlar. Ondan önceki dönemde ihmal edilebilir tutarlar var.
2. Önceki 17 yılda da ciddi baraj, elektrik santralı, telekom altyapısı yatırımı var. Böyle bir karşılaştırmada önceki 17 yılda çok daha fazla yatırım çıkıyor.
Hocam çok teşekkürler. Son derece objektif ve aydınlatıcı bir analiz olmuş. Bu arada yeni yılınız da kutlu olsun.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilSizin de yeni yılınız kutlu olsun.
Hocam yazınız çok güzel. Ancak sanırım büyüme oranları konusunda bir düzeltme yapmak gerekiyor. İstatistik’de “Oran” türü verilerin ortalaması alınırken basit “aritmetik ortalama” ölçüsü yetine “Geometrik” ortalama ölçüsü kullanılır. Buna göre yeniden bir ölçüm yapılırsa çok daha güzel bir analiz ve karşılaştırma olur. Emeğiniz için çok teşekkürler.
YanıtlaSil18:56,
SilBunlar birbirine bağlı zincir oranları değil, her senenin gerçekleşen ayrı oranları.
Bu sebeple, geometrik ortalama alınmaz, aritmetik ortalama alınır.
Geometrik ortalama ile hatalı karşılaştırma olur.
Demokrasimiz sizce 2020de tehdit altinda mi?
YanıtlaSilTehdit altında değil, ortada demokrasi kalmadı.
SilHangi demokrasi
SilHocam akıl dolu bir analiz ,ders niteliğinde,doğru bilinen yanlışın ispatı.
YanıtlaSilSağlığınıza duacıyım.
Çok teşekkür ederim.
SilMahdut, bu dolar daha 6.05 olmadı. Daha ne kadar bekleyeceğiz?
YanıtlaSilOluyo ya... Yılbaşı tatilini hsaba katmamışım, kusura bakma. İki gün gecikecek....
SilOlmadı Mahdut olmadı, iki günde servet gider.
SilValla benim servete bir şey olmuyor, her gün %0,3-0,5 artıyor. İşin o kısmını sen düşün :)
SilMahdut, elbet o dolar birgün 6.05 olacak ve sen ben demiştim diyeceksin. Varya acayip kurnaz takılıyorsun. Birde bununla hava atıyorsun.
SilHacı, ben bir şeyi bir kez söyler geçerim. İkide bir, zırt pırt soran sensin, ben değil. Üstelik neden 6,05 olacağını da daha önce teknik analize göre açıkladım, olduğu zaman hava atılacak bir durum yok yani, sadece doğal seyir. Aralık 18'de bunu söylediğimde 5,88'di, şimdi 5,98'e yakın. Ne zaman 6,05 olacağını da sen hesapla artık.
SilSiz böyle küçük işlerle hava atmayı kurnazlık sandığınızdan herkesi de kendiniz gibi sanıyorsunuz ama bunlar benim için çok küçük işler. Üç beş güne 6,05 olup oradan döndüğünde bu sözlerimi bir kez daha hatırla...
Harika bir analiz. Bu çalışmanız için sizi Tebrik ediyorum. Yiğit danışmanlar okur umarım 😀
YanıtlaSilYiğit okumaz, okunur!
SilHocam öncelikle kaleminize sağlık. İki sorum var:
YanıtlaSil1) 1985-2001 döneminde GSYH %3,4 büyümüş ama enflasyon da artmış. 2002-19 döneminde ise hem GSYH artırılmış hem de enflasyon geriletilmiş. Reel olarak 2002-19 dönemi daha başarılı değil midir?
2)2014 işsizlik hesaplaması değişikliği ile dünya standartlarına uyumsuz bir hal mi almıştır?
Saygılarımla
1) Karşılaştırmalar Dolarla yapıldığında değil. Uluslararası karşılaştırmalar öyle yapılıyor. 2002 - 2008 arası başarılı olsa da 2009 - 2019 arası o başarıyı silecek kadar başarısız görünüyor.
Sil2) Hayır uyumlu hal almıştır ama geçmişle kıyaslamak zorlaşmıştır. Normal olarak bu gibi hesaplama veya yöntem değişikliklerinde seriyi geriye götürerek düzeltmek gerekir ama TÜİK bunu yapmıyor. Aynı durum GSYH'de de oldu. Seriyi 1998'e kadar götürüp orada bıraktılar.
Kim ne derse desin.Kim ne yazarsa yazsin.17 yil ikdidarda kalabilme ve ayni zamanda mukdedir de olabilme hunerini gosteren tek partili bu hukumet zinciri basarilidir.Basarisizlik consept belirleyemeyen, bilgilerini uygulama zeminine koymadan bunlarin dogruluguna ilkesel olarak inanan,halki kendilerine mecburmus gibi bir konumda goren,bilgi uretemiyen,siyaset uretemiyen,daha mevcut potansyellerinin bilincinde olmayan, sirf gecmisinin mirasi uzerinden tutunma cabasinda olan muhalefet ve is dunyasinindir.Iktidar olmayi istemek iktidarin uc katindan fazla calismayi gerektirir.Iktidarda piser bizede duser mantigi ile muhalefette olmaz o muhalefetden iktidar da olmaz .Saygilar At-Ba
YanıtlaSilSelam hocam, işimiz zor.
Sil2 hafta önce Kırşehir'e annennemlerin köyüne gittim.
250 -300 haneli bir yer.
Erkeklerin hepsi kahvede mevsim kış olunca.
Konuştuğum tüm erkek ve kadınlar,
reisin bu ülke için bir nimet olduğunu,
siyaset, yargı ve darbe ile yapamadıklarını ekonomiye darbe vurarak yapmaya çalıştıklarını,
ama vatandaşın eskisi gibi olmadığını çok bilinçli olduğunu bu oyunu bildiğini,
ekonomi ne olursa olsun reislerini asla ve asla bırakmayacaklarını,
ona karşı asla gelinmemesi gerektiğini...
ve diğer bildiklerinizi sıraladılar.
Tıpkı 22:44 ün yazdıkları gibiler.
Bu insanlar inanmış, bu insanların kafasında en ufak bir soru işareti yok,
tek seçtikleri var o da reisleri.
Hocam Kanal İstanbul, önümüzdeki 17 yılda ekonomiyi nasıl değiştirir?
Sil22:44 sen reisin yurt dışındaki servetini duysan, dudağın uçuklar.
SilSen CHP yi muhalefet mi zannediyorsun?
CHP, AKPyi vitrinde sürekli tutmak için kullanılan muhalefetmiş! gibi yapan bir partimsidir.
Reise muhalefet yapanları görmedin mi? Numan Kurtulmuş, Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu ve diğerleri... Hepsi mevki ve para elde ettiler, sözlerini bir anda yuttular. Bunlar paranın gücü ile oldu.
Sen eski liderlerin çocuklarını takip etmiyor musun? Hepsi 3. havaalanından ve diğer büyük projelerden alt yüklenici olarak pay alırlar.
Sen ne siyasetinden, ne siyaset üretiminden bahsediyorsun?
Adamlar sana cambaza bak cambaza yapıyor, cebindeki parayı, çocuğunun geleceğini çalıyor, sen hala bilgi üretmeyen diyorsun.
Biz yine yazalım, bunlar bir çete.
Sen hiç siyasetteki büyük ve üst düzey bir Fetö mensubunun hapis yattığını gördün mü?
Ortada geçmişin mirası üzerinden tutunmaya çalışan bir muhalefet yok, ortada muhalefet yok. Ortada tek bir yapı var. Bırak 3 kat çalışmayı, 13 kat çalışsalar yine fayda efendilerine gidecek.
Rakamlar yukarıda. Rakamlarda aşağı çakılan servet senin servetin. Saray civarında yaşayanların servetleri değil, saraya muhalefet rolü yapanların da değil.
Bugün, muhalefetim deyip televizyonlara çıkan adamlara bak, hepsinin en az 10 - 15 lüks dairesi var. Bunlar o serveti nasıl yaptı? Muhalefet rolü yaparak yaptı.
NEYİ TARTIŞIYORUZ Kİ; TÜRKİYENİN KONTROLÜ MAALESEF KÜRESEL SERMAYENİN ELİNDEDİR. ÖZELLİKLE 2001 SONRASI. KÜRESEL SERMAYE KİMİ İSTERSE ONU BU ÜLKEDE İKTİDAR YAPAR ZATEN. FİNANSE ETMESİ ORGANİZE ETMESİ YETER. HALK DAHA BUNUN FARKINDA DEĞİL. BİZİM ÖNÜMÜZE TURUNCU RENKLİ KIRMIZI RENKLİ SARI RANKLİ YEŞİL RENKLİ AYNI MERKEZDE ÜRETİLMİŞ FARKLI YÜZLERİ SÜRÜYORLAR VE BEĞEN SEÇ DİYORLAR. FAKAT HEPSİ AYNI AMACA HİZMET EDİYORLAR. BİZ DE BUNU DEMOKRASİ SANIYORUZ GÖNÜLLÜ KÖLELİĞİ TERCİH EDİYORUZ.
SilAdsız 23:22, doğru kırsal alandaki halk reisinizden yardımlar aldı. çünkü bu halk beleşi çok sever de ondan. o halk neden reislerine başkan bize sadaka değil bize iş lazım fabrika lazım üretim lazımdır demedi. reisleri yüzlerce milyar dolar sıcak para aktığı için bol bol rant yaratıp havuz kurdu bu havuzdan kırsaldakinden şehirdekine kadar yardım dağıtıp oylar aldı sürekli. yolsuzluklarla hırsızlıklarla kamu mallarını peşkeş çekmelerle servet edinildi servetten oy payları dağıtıldı. o reise nimet gözüyle bakanlara reisleri deseydi ki sizlere fabrika kuracağım toprak açacağım üretime katılıp çalışacaksınız alın teriyle para kazanacaksınız deseydi bak bakalım yine reislerine nimet gözüyle bakacaklar mıydı. asla bakmazlardı!. rahmetli Süleyman demirelin de dediği gibi; bu halk plan değil pilav ister pilav sever. bugün ülkenin beka sorunu var oysa 2002 öncesi beka sorunumuz yoktu. bugün beka sorunu varsa bence akepeden çok halkın suçu vardır. bu halkın ekonomi dış politika eğitim gibi hassa ve kritik konulara baktığı ilgilendiği yok sadece bugün cebine kim para koyuyorsa kim menfaatine geliyorsa onun peşinden gider sürü güdüsü çok güçlüdür. çünkü halkın bir fikriyatı bir ideolojisi yoktur. tek zihniyeti vardır o da menfaatizmdir. bugün menfaatizm der ki akapeli ol ona oy ver yarın rüzgarın yönü değişir menfaatizm der ki chp iyi parti der onlara gider. o yüzden de bu ülke hep bir ileri iki adım geri böyle sürünür gider.
SilHocam size bir sorum olacaktı. Maaşımıza iki katı zam yapıldı diyelim. Ama mal ve hizletlere de iki katı zam yapildi. Alim gucumuz eskiye oranla ayni mi olur yoksa azalir mi
YanıtlaSilMaaşınızın ne kadarını mal ve hizmetlere harcadığınıza bağlı. Diyelim ki 3.000 TL maaşınız vardı ve 6.000 TL oldu. Diyelim ki maaşınızın 2.500 TL'siyle mal ve hizmet alıyor ve 500. TL'sini biriktiriyordunuz. Şimdi 5.000 TL'siyle aynı mal ve hizmetleri alacak ve 1.000 TL biriktireceksiniz. Pek bir şey değişmiyor. Birikim artmış gibi olsa da satın alma gücü yine eski 500 TL'ye eşit.
SilTek başına iktidar derken hocam, 1 kişinin iktidarı oldu. Yoksa asıl icracı olan bakanlar koalisyon hükümetlerinden daha da kötü oldu. Bir bakan son zamanlarda 1 sene bile görev yapamadı.
YanıtlaSilDolayısı ile istikrarlı ve bağımsız bir bakanlar kurulu olmadığı için istikrarda da problem oldu.
Bakanlar Kurulunun yetkisi var mı?
SilKaleminize sağlık hocam,
YanıtlaSilRica etsek Türk Lirası üzerinden reel geliri karşılaştırabilr misiniz?
Üretim kapasitesindeki artış ya da azalış nedir?
Açıklaya bilir misiniz?
Teşekkür ederim şimdiden.
Dolarla yaptığımız karşılaştırma iyi kötü reel durumu yansıtıyor zaten.
SilÜretim kapasitesinde ise pek bir artış yok. Ama son aylarda mevcut kapasitenin kullanımında artış var. Zaten yatırımlar eksi olduğu halde büyümenin sırrı da orada.
AZ gittik UZ gittik dere tepe düz gittik. Yerimizde sayıyoruz işin kötüsü bugunleride arayacak gibiyiz.
YanıtlaSilTipik Osmanlı kafası, iki adım ileri üç adım geri.
SilHocam bir de doların alim gücü geçmiş yıllar ile aynı değil ki yani demem o ki USA son 10 yılda çok fazla piyasaya Dolar enjekte ettiğinden doların alim gücü dusmedi mi dolayısıyla elma-elma kıyaslaması olmuyor gibi ne dersiniz ?
YanıtlaSilABD'deki enflasyona bakarsanız son 17 yıldaki enflasyonun önceki 17 yıldan daha düşük olduğunu görecesiniz. O kadar dolar çıkarmalarına karşın enflasyon düşük. Arttırmak için uğraşıyorlar.
SilÖte yandan son 17 yılda dünyada yaşanan bol dolarlı likidite fazlasının bizim gibi ülkelere önceki 17 yıldan çok daha düşük faizlerle gelerek yatırımlara ve büyümeye olumlu etki etmesi de de ayrı bir konu.
SilHocam okuduklarımdan anladığım "gerçekti hayal oldu " ..
YanıtlaSilÇok güzel bir değerlendirme. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam buyume hizindaki artista buyuk oranda 2016 yilinda yapilan revizyondan kaynaklaniyor diye dusunuyorum. Siz ne dusunursunuz ?
YanıtlaSilEtkisi var, doğrudur.
SilHocam emeğinize sağlık gerçekten arşivlik bir çalışma olmuş. Aynı çalışmanın koalisyon dönemi olan 1992_2002 ile 2003-2013 arası karşılaştırılsa biraz daha farklı bir sonuç mu çıkar karşımıza hocam.
SilHocam, yazınızı okurken 1985-2001 arasında tek başına iktidar dönemi bulunmadığı izlenimi edinilebiliyor ancak 1985-1991 arasının da yine tek başına iktidar dönemi(ANAP) olduğunu ve önemli sıçramaların yine bu döneme tekabül ettiğinin altını çizmemiz gerekebilir. Tabiii ki eldeki 17 yıl verisiyle önceki 17 yılı kıyaslamamız gerçeğini değiştirmiyor.
YanıtlaSilHocam sorunların çözümü yüzümüzü yeniden batıya dönmek midir?
YanıtlaSilBatıya değil Atatürk devrim ve ilkelerine dönmek gerek.
SilTamamen bilimsel verilere göre yapılan bu çalışma gösteriyor ki dengelenme döneminde değiliz. çöküşe geçmişiz.
YanıtlaSilEkonomide uçmak deyiminin koca bir yalandan ibaret olduğunu birkez daha görmüş olduk emeğinize sağlık hocam
YanıtlaSilAmpulun foyası zaten belli idi. Rakamlarla inatla görmeyenlerin gözüne gözüne sokmuşsunuz hocam.
YanıtlaSilHocam elinize sağlık. Çok güzel bir analiz.
YanıtlaSilYeni bir büyüme evresi için cari açığa mecbur olduğumuz görünüyor. Ancak mevcut durumda bunu bile yapabilir miyiz soru işareti.
Teşekkürler Mahfi bey. Yazı ve kitaplarınızı çok beğenerek okuyorum. Herşeyi açık ve anlaşılır bir dille anlatmanız bir harika. Saygılarımla.
YanıtlaSilTeşekkür ederim hocam...
YanıtlaSilHocam gerçekten objektif, yalın, anlaşılır bir dilde yapılmış ve resmin parçalarında boğulmadan resmin geneline nasıl bakılabilir derseniz ancak böyle olurdu.. Gerçekten çok çok teşekkürler🙏🏻🙏🏻
YanıtlaSilDeğerli hocam şimdiye kadar gördüğüm en iyi karşılaştırmalı makro ekonomik görünüm analizi katkılarınız için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız
YanıtlaSilHocam çok yararlı bir çalışma olmuş, elinize sağlık.
YanıtlaSilAcaba, ülkemizin son 20 yılda kaydettiği ekonomik gelişmeleri/verileri aynı ligde yer aldığımız ülkelerle kıyaslayabilmek bakımından benzer bir çalışma yapabilir miyiz? Çok faydalı olabilir diye düşünüyorum.
Saygılarımla,
Kürşat Öney
Sayın Hocam,
YanıtlaSilİşsizlik paragrafı sırasında çalışanların içerisinde asgari ücretlilerin oranına da bakmak durumu daha net gösterebilir diye düşünüyorum. İlginize,saygılarımla...
çok uyanıkça, algıya yönelik bir yazı olmuş. son 3 yıldır Türkiye özelinde darbe, ırak ve suriye operasyonları, abd ile brunson, s400, f35 krizleri yaşandı ve kurun yükselmesiyle ekonomi doğal olarak geriye gitti. yazar bunları bile bile okuduğuna atlayan, değerlendirme yeteneği olmayan hükümeti eleştiren hertürlü yazıya sorgusuz inanan kesime hitap ediyor ve onların onayıyla egosunu tatmin ediyor.
YanıtlaSildeğerlendirmeye konu olan tek başına iktidarın 17 yılından darbe ve operasyonların olduğu 3 yılı çıkarıp son 14 yılı değerlendirin.
yani 2002-2016 ile 1988-2002 yıllarını değerlendirin.
bakalım sonuç ne çıkıyor.
Olur yapalım yalnız bunu yaparken aynı baza getirebilmek için o zaman önceki 17 yıldan da 1994 krizini ve devalüasyonu, 1997 Asya - Rusya krizini, 1999 depremini, 2001 krizini ve kur ayarlamasını çıkaralım. Ben size söyleyeyim ben bunu da yaptım sonuç daha da kötü çıkıyor.
SilMitolojide Iktisad Tanrisi var mi?
YanıtlaSilHocam elinize sağlık fakat şöyle bir eleştiri yapmak zorundayım.. Satın alma gücü paritesine ilişkin de verileri karşılaştırmak lazımdı ne yazıkki bunu es gelmişsiniz.. Enflasyonist dönemle enflasyonun speten azaldığı dönemin satın alma gücü aynı olmaz. Her ne kadar büyüme ve kişi başı gelir artışı çok fark etmese de satın alma gücünde önemli fark olmuştur.
YanıtlaSilBen yaptım çok değişmiyor, çünkü dünyada da enflasyon çok düşmüş durumda.
Silhocam çok teşekkür ederim . elinize sağlık böyle bilimsel sade basit bir şekilde istikrarın çalışmaktan geçtiğini sadece siyasi istikrarın yani bu ne demekse tek başına iktidar !
YanıtlaSilortak bir kararla gidilmesi mantıklı olurmuş inşallah bu yazıyı büyüklerimiz de okur
Sağ olun.
SilHocam herseyi cok acik ve anlasilir bir sekilde anlatmissiniz.
YanıtlaSilSagolun, emeginize saglik...
Hocam merhaba bu hesaplamaları yaparken buna yıllık olarak dünyadaki ortalama geliri dolar cinsinden eklemek seriyi daha anlamlı yappmaz mı? Örneğin 2012 yılında dünya ortalaması 10 bin dolarken bugun 12 bin dolar olduysa hem dünyadan geri kalma hali dahada belirginleşiyor. Saygılarımla
YanıtlaSil