Tüketim Çılgınlığı ve Diderot Etkisi
Denis Diderot (1703 – 1784), ünlü bir Fransız yazar ve filozoftur. Aydınlanma Çağı'nın en önemli kişilerinden birisi
olarak kabul edilir. Fransız Devrimi'ni hazırlayan düşünsel gelişmelerde
katkısı vardır. Yeni felsefi ve bilimsel düşünceleri ve bilgileri Avrupa’ya
yaymak amacıyla Jean Le Rond D’alembert ile birlikte yazdığı Ansiklopedi en çok
bilinen eseridir.
Diderot, büyük borç altına girmiş
ve paraya ihtiyacı en üst düzeye çıkmışken 1765 yılında Rus İmparatoriçesi
Büyük Catherine, sanat ve bilimin koruyucusu olarak, Diderot’nun kütüphanesini
satın aldı ve hemen sonra o kütüphaneyi yine Diderot’ya bıraktı. Böylece
Diderot’nun eline önemli bir miktar para geçmiş oldu. Catherine bununla da
yetinmeyip 25 yıllık maaşını peşin vererek Diderot’yu kütüphanecisi olarak işe başlattı.
Diderot, eline geçen bu büyük
parayla öteden beri almayı düşünüp de alamadığı kırmızı pahalı bir sabahlık
aldı. Sabahlık o kadar görkemliydi ki Diderot evdeki eşyaların ona uymadığını
fark etti ve başladı eşyalarını sabahlığına uygun olacak yenileriyle
değiştirmeye. Her değiştirmede diğerleriyle uygunsuzluk daha da arttı ve
ötekileri de yenilemeye başladı. Sonunda kendisini, evdeki bütün eşyaları
yenileriyle değiştirmiş ve yeniden borçlu duruma düşmüş olarak buldu.
Diderot, bütün bunlardan sonra
“Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” başlıklı bir yazı yazdı ve içine düştüğü
tüketim çılgınlığını anlattı.
Kapitalist sistem, asıl olarak
tüketim üzerine kuruludur. Tüketimin bir çılgınlığa dönüşmesi özellikle
reklamların insanları aşırı biçimde etkilemeye başlamasıyla hız kazanmıştır.
Aşağı yukarı aynı işlevleri gören ve ayrıntılarda farklı olan iki cep
telefonundan birisi 2.000 liraya alınırken diğerinin yaşam boyu birkaç kez
kullanılacak birtakım özellikleri taşıması nedeniyle 10.000 lira olması anlamlı
değildir. Bu, parası çok olanlar için fazla sorun oluşturmayabilir. Sorun, asıl
olarak parası az olup da o pahalı telefonu statü sembolü olarak alanlar için
ortaya çıkar. Bu telefonu almak için kredi alındığında Diderot etkisi kendisini
ortaya çıkarabilir ve bu alışveriş başka talepleri tetikleyebilir. 10 bin
liralık telefonu alan kişi bu telefonla uyumlu olsun diye yeni krediler alıp kılık
kıyafetini değiştirmeye yönelirse iş ciddileşmeye başlar. Bu, ekonomide
gösteriş tüketimi denilen etkiye son derecede benzeyen bir etkidir.
Gelir iki şekilde kullanılır:
Tüketim ve tasarruf. Tüketim olmazsa üretim de olmaz, yatırım da olmaz, büyüme
de olmaz. Çünkü tüketilmeyen yani talep edilmeyen malı üretmenin anlamı yoktur,
talep edilmeyen malı üreten satamayacağı için zarar eder. Dolayısıyla tüketim,
üretimin çıkış noktasıdır. Öte yandan 10 – 12 bin yıl önce yerleşik yaşama
geçerek tarıma, çiftçiliğe ve hayvancılığa kısacası üretime başlamadan önce
insan da diğer bütün hayvanlar gibi yalnızca tüketiciydi. Yani tüketim insan
için, tıpkı diğer canlılarda olduğu gibi temel hareket noktasıdır. Ne var ki
bunda aşırıya kaçıp bir tüketim çılgınlığını tetiklediğimizde gerekli gereksiz
büyük bir üretimi tetiklemiş ve oradan giderek çevreye zarar veren bir büyümeye
ulaşmış oluruz. O nedenle her şeyin aşırısı gibi tüketimin de aşırısı
zararlıdır.
Müthiş bir yazı kaleme almış sınız hocam sanki biraz bizi anlatıyor
YanıtlaSilSanki mi yok yahu bizden hiç bahsetmiyor.
SilBeyinlerimizi zenginleştirsek, zenginlik göstergelerine ihtiyacımız kalmaz. Yazı için teşekkürler Mahfi Hocam.
SilStatü sembolü olsun diye alışveriş, en çok da maaşı geliri olmayanlar bunun müşterileri. Alın teriyle kazananlar paranın değerini bilir.
Silhocam çok güzel yazılarınız var fakat öğretmen olduğum için akşamları da çalışıyorum.Okumaya bazen zamanım olmuyor. Halbuki bu yazılar bizim bilgi hazinemizi de artırıyor.
Silİstedigin kadar filozof ol birilerine köle olmaktan kacinamiyorsun. Düzen düzen.
SilDoğa üretim yapıyordu,insanlar yine tüketiyordu onbin yıl önce de.
YanıtlaSilKırdı kart limit yükselt
Silmaalesef tasarrufu becerebilen bir millet olamadık. Şahsen kendim için de durum bundan ibaret.
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş elinize sağlık birazda ne yapılması konusunda bir kaç cümle eklemis olsanız süper olurmuş saygılarımla
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Son satır ne yapılması gerektiğiyle ilgiliydi aslında.
Silson satır ile ilgili ev ve araba alarak borçlanmamız hem tüketim hemde tasarruf olmuyor mu ?
SilElinize sağlık. Gelirini aktif yatırıma yatırmayıp, son modanın müptelası olanlar herzaman borç içinde kalmışlardır. Ekonomik bağımsızlığı kazanamamış insanlardır.
SilAman canım, nolur ki, yeterki olmayan itibarımıza gölge düşmesin, diyem.
YanıtlaSilLüks araç tutkusu... Yok yere o araç için kredi çekip borçlanmak...
YanıtlaSilMandal takoz etkisini hatırlattı bir yandan da hocam.
YanıtlaSilHocam beni tarif etmişsiniz
YanıtlaSilSaygıdeğer hocam hise senetleriyle ilgili biraz ip ucu verirseniz sevinirim ve hiselerle ilgili video paylaşırsanız çok İyi olur yazılarınız kitaplariniz yorumlarınız çok güzel doyurucu Takip ediyorum sizi Hocam saygılar
SilEğer bir ülkede üretim artık insanlara ihtiyaç duymadıkları ürünleri satmadan sürdürülebilir değilse bunun çözümü nüfus artış hızını düşürmekten geçer. İnsanlar bunu gönüllü yapmazsa doğa zorla yapar.
YanıtlaSil15 yıldır aynı otomobili kullanan ve 15 yıl daha değiştirmeyi düşünmeyen bir tüketici olarak ne kadar kötü bir dünya vatandaşı olduğumu gördüm ve kendimden utandım açıkçası. Demek kimsenin beni ciddiye almaması boşuna değilmiş :)
YanıtlaSilNe kadar çok tüketim, o kadar itibar:-)
SilÇok güzel yazmışsınız hocam teşekkürler
YanıtlaSilSağ olun
SilYazdığınız her kelime tam manasıyla günümüzü anlatıyor. Umarım bu tüketim çılgınlığını bırakıp tasarruflarımızı daha doğru bir biçimde değerlendirebiliriz. Kaleminize sağlık hocam.
YanıtlaSilSağ olun
SilTam yerinde tam zamanında bir yazı. Başka söze gerek yok.
YanıtlaSilSevgiler
SilHee bizi anlatıyor. Neyimiz varki neyi tüketelim. Batı ülkelerinin nüfusu ile orantılı gmsh rakamı tüketimin boyutunu göstermiyor mu?
YanıtlaSilÜzülerek söyleyebilirim ki bu Diderot etkisi ülkemizde salgın hastalık gibi olmuştu . Kriz sonrası biraz azaldı ama potansiyel fazlasıyla var.
YanıtlaSilHocam son cümleden anlıyoruz ki her şey gibi tasarrufun da aşırısı zararlıdır. Peki sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyümenin de aşırısı zararlı mıdır? Teşekkürler
YanıtlaSilÇevreye zarar vermeye yöneldiği anda zararlıdır.
SilTüketimin bugünki halini almış olması tamamen *kırmızı kapitalizmin sonucudur.Ürün yaşam döngüsü adı altında insanlar daha kalitesiz ürünleri daha çok tüketir hale getirilmiştir.Insan rasyonel dir fakat sistemi yönetenler değildir.
YanıtlaSilÇok güzel yazı. Emeğinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler
SilDiderot: Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın kölesi oldum.
YanıtlaSilAynı lüks merakı Honore de Balzac'ı da mahvetmiştir.
Aynen
SilGerçekten çok etkiliyeci ve günümüz tüketim alışkanlıklarını bolca hatırlatan bir yazı, emeğinize sağlık. Allah size sağlıklı, huzurlu ve uzun bir ömür versin değerli hocam.
YanıtlaSilÇek teşekkür ederim
SilDünyanın açık ara en önemli sorunu aşırı tüketimin neden olduğu iklim krizi ve çevre tahribatıdır. İkinci en önemli sorunu ise gelir adaletsizliğidir. Çözüm olarak, Dünya nufusu daha fazla artmamalıdır. Gereksiz ve lüks tüketim acilen sıfırlanmalıdır. Peki dünya gündemi ne? Çin-ABD çekişmesi, petrol ve doğalgaz paylaşımları, din ve milliyet eksenli savaşlar. İklim ve çevre nerede? Yok. Açlık nerede? Yok. Peki adaletsizlikten ve çevre sorunlarından en fazla etkilenen fakirler ülkemizde neyi tartışıyor? İsrafı tartışmıyorlar, adaletsizlikleri tartışmıyorlar, çevre tahribatını tartışmıyorlar. Varsa yoksa kim içki içer, kim içmez, kim başını örter, kim örtmez, kim cumaya gider, kim gitmez...
YanıtlaSilEline sağlık hocam çok güzel bir yazı, Mülkiye'den selamlar.
YanıtlaSilSağ olun. Mülkiye'ye de benden selam olsun.
Siltüketim de tasarruf da şarttır. önemli olan stabiliteyi sağlayabilmektir. tüketim fazlası tasarruf açığı yaratır ve tüketim de ancak dış dünyanın tasarruflarını borçlanarak devam edebilir ancak sürdürülebilir olmaz. bunun yanında fazla tasarruf eğilimi tüketimi zayıflatarak deflasyona götürebilir ve büyüme ya düşer ya da küçülmeye dönüşür. iktisat; şartlarla olanakları uyumlulaştırmaya dayanan bir sanattır. ne dersiniz hocam?. saygılar.
YanıtlaSilDoğrudur derim.
SilTuketim, Enflasyon verisini betimliyorsa
SilTasarruf ise Reel faizi betimliyor
Tuketim ve tasaruf arasindaki dengeyi faiz ile enflasyon arasindaki denge ile stabilize edilebilir.
Bu baglamda makul enflasyon makul faiz orani buna mukabil reel faiz orani bu stabilizayonu saglama da basat rol ustlenebilir elemanlardir.
Enflasyonun cok yuksek(%15-100-1000vs) ve cok dusuk(%-,0,0.5,1vs) olmamasi tuketim kavramindaki dengesizlikleri bir nevi giderebilir. Uretici faktorleri ise daha makul daha reel daha akilcil uretmeye sevk edebilir ayni sekilde tuketici faktorleri ise akilcil olmaya fiyat duyarliliklarini artirabilir. Bu baglamda enflasyon mekanizmasinin tuketim dahilinde hem uretici faktorler hem de tuketici faktorler dahilinde saglikli bir mekanizmayi yurutebilmesi icin de olmasi gereken neredeyse altin oran pi sayisi hukmundeki rakam Enflasyonda gelismis ulkeler icin %2.2 dir.Bu rakam kah en alt seviyede 1.95 olabilecegi gibi ust seviyede de 2.6 olabilir.
Isin tasaruf boyutuna gelirse ise tasarufun dengeli olusmasi ne para ve finans sahibi cok zenginlerin lehine ne de uretici ve tuketici faktorlerin aleyhine dahasi fakir insanlarin aleyhine olusmamasi icinde faizlerin cok yuksek olmamasi dusunulur. Keza yine uretici ve tuketici faktorlerin aleyhine olabilecek dusuk faiz oranlarinin da olusmamasi tercih edilmelidir.. Uretici gucler birer dagilimsa faiz orani bu dagilimi isbolumunu stabilize etmelidir. Cok dusuk faizler imalattan ranta kredili tuketim acigina borclanmaya kapi aralidigi gibi cok yuksek faizlerde yoksulluga gelir adaletsizligine para sahiplerinin rantina kapi arayabilir.
Son tahlilde Tuketim acisindan makul enflasyon oraninin %2.2 oldugunu varsayarsak tasarufu tuketimle dengeli stabilize etmek adina faiz oranlarinin da yillik ortalama buyume ve yillik nufus artisi faktorlerini de hesaba katarak yapilmasi elzemdir.
Bu baglamda gelismis ulkeler icin belirlenen ideal enflasyon oranini %2.2 olarak ele alirsak
Reel faiz oraninin %0.75-1.25 araliginda olmasi da son derece makul olabilir.
Uzun vadeli surdurulebilir kalkinma ve buyume icin Ulkemizde olmasi gereken makro ekonomik seviyeler su sekilde olmalidir.
SilEnflasyon %3.5
Politika Faizi %5.5
Buyume orani %5.5
Cari acik+Butce Acigi toplaminin GSMH orani %-5.5
Paran kadar, tüketebildiğin kadar varsın. Gerisi hikaye.
YanıtlaSilBilgin kadar varsın ve o parayla satın alınamaz.
SilKesinlikle
SilBilgin para etmiyosa bi şeye yaramaz. Sürünürsün.
SilNasıl canım, okullar paralı.
SilUzun sure usd/tl konusunda bir yorumda bulunnmamistim.Genelde yorumlarimi teknik analiz uzerinden yaptigimdan bu gune kadar bu analizlerdan kesin sinyaller alabilmis degildim.En son olarak usd/tl analizi olarak ayi ve boga tuzaklari piyasasina girildigini soylemistim.Boga tuzagi piyasasi etkili olarak calisirken ayi tuzagi piyasasi kendini cok sinirli bir sekilde gostermistir.Sonucta piyasa yatay bir seyre donusmustur.Bu yatay seviyenin bes alti hafta daha devam etmasi olasidir.Eger piyasada bu yatay seviye yedinci haftanin icinde de bir degisiklige ugramazsa bu surecin 2020 yili icin aynen devam etmesini ongoruyorum. Eger bu surelerde bir kirilma yasanacak olursa ki bu da muhakkak yukari yonlu olacaktir. Burada bir seviye vermek istemiyorum. Yil icinde ilk once birinci dalga daha sonra daha buyuk ikinci dalga gelebilir.Bu iki dalgada zirvelerin nereler olabilecegini 10 yillik usd/tl grafigini etud edenler bulabilirler.Temennim kirilmanin yasanmamasidir.(Y.T.D.) Saygilar At-Ba
YanıtlaSilGüzel yazı olmuş teşekkür ederiz hocam
YanıtlaSilYanlışım varsa lütfen düzeltin;
Tüketim'in aşırısı gibi tasarrufun da aşırısı ekonomiye zarar verebiliyor.
Japonya'nın buna iyi bir örnek olduğunu duymuştum.
Rica etsek bununla da ilgili bir yazı kaleme alır mısınız sayın hocam?
Çok doğru. Geçmişte yazmıştım. Likidite tuzağı.
SilKesinlikle çok ama çok doğru hocam. Diderot etkisi biz fena şekilde sarmış durumda ve bırakmaya da hiç niyeti yok
YanıtlaSilMaalesef
SilBir komşum vardı. Kadıncağız araba aldı. 2 senelik kredi çekti. Kredi taksidi maaşı kadar. Şöyle oluyor. Araba "aman masraf olmasın" diye kapı önünde yatıyor. Birkaç hafta sonra "bari şuraya gidelim" deniyor. Araba çalışmaya başlıyor. Sonra yedek parça, servis masrafları çıkıyor. Bu arada çamaşır makinası iflas ediyor. Yeni makina. Buzdolabı tamiri 300-500 lira. Herhalde akillandí. 20 sene değiştirmedi.Bunun gibi yüzlerce örnek. Hocam elinize sağlık. Işık saçıyorsunuz.
YanıtlaSilSağ olun.
SilTükete tükete tükeneceğiz.
YanıtlaSilTasarruf ile insanlık ölmez..59*
YanıtlaSilHerkes aynı anda tasarruf yaparsa ölebilir (Bkz. Ekonominin Temelleri/Tasarruf Çelişkisi)
SilPeki bu tasarruflar ne olacak? Kendimizi sıkmadan yaşayabilecek kadar kazanıp, neredeyse bir o kadar da tasarruf edebiliyoruz diyelim ve bunu birkaç on yıl da yaptık. Şayet bunu faizle değerlendirsek biz de başka insanların tüketiminin nedenini yaratmış olmaz mıyız? Bir evimiz varken başka bir ev almak yine bir şekilde tüketim çılgınlığı değil mi?
YanıtlaSilSanırım en doğru yatırım insanın evladına gerçekten iyi bir eğitim imkânı hazırlayabilmesi.
İyi bir eğitim? Türkiyede mi?
SilBir iktisatçı olmama rağmen alışveriş konusunda sınırı aşıyorum zaman zaman . Üretiyorum tüketirim ne olacak diyorum ama tasarrufu hiç düşünmüyorum. Bu yazıyı okuduktan sonra bir daha anladım. Elinize sağlık hocam.
YanıtlaSilSağ olun
SilHocam elinize sağlık. Her zamanki gibi mükemmel yazmışsınız. Zamanımızın en büyük tüketim tuzağının sosyal medya ve elimizdeki küçük ekranlar olduğunu düşünüyorum. Malesefki insanlar anlamsız konuları, kişileri takip ederek ve boş videolar izleyerek çok fazla enerji ve zaman israf ediyorlar. Herkes telefonunu günde birkaç kez şarj eder oldu. 5G teknolojisi için milyarlarca dolar yatirim yapılıyor. İnternetin %80-%90 kullanımı tamamen gereksiz gibi geliyor bana. Sizin yazılarınızı okuyabilmek gibi cok guzel yonleri tabiiki var. Ama biraz yavaş gitsek birsey kaybetmeyiz sanki...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilHocam ellerinize sağlık, bizi anlatan, güzel, bir o kadar da acı bir yazı olmuş :(
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam Diderot olanı harcamış ama asıl mesele bizde, biz nasıl bir yetenekse olmayanı (bkz. Sıfırı bile tüketmek) harcı(dık)yoruz. Bununda sebebi zamanında her köşe başında kredi kartı verme yarışına giren bankalardır. Cepler 6-7 bankanın ayrı ayrı kartıyla doluydu ödeme plastik ile olunca bedavaymış gibi harcadık ne bulduysak aldık ve işin çözümüde basitti:
YanıtlaSil1. Aşama: borç yiğidin kamçısıdır, vadesi gelen borcu diğer kartla kapat.
2. Aşama: borçla baş edemeyince kartları patlat. (Bkz. Borç bini aşınca hergün tavuk yemek)
3. Aşama: kamçı sırtında şaklayınca icradan yırtmak için eşyaları sakla, mal beyanı ver hapisten kurtul.
4. Aşama: k.kartı formu doldurmaya devam.
Bizi yıkan, gereksiz tüketime müptela eden işte bu dönemdi.
Doğru
SilHocam ellerinize sağlık. 2000'li yıllardan itibaren engin olan her arz kendi talebini yaratır olgusu ile paralel bir durum yaşamıyor muyuz?
YanıtlaSilEvet bir anlamda öyle. Müthiş bir reklam kampanyasıyla arz için talep yaratılıyor.
SilBen bu yazıyı ayda bir okurum artık. Ayda bir de tweetlerim.:)
YanıtlaSilİmparatoriçe Catherine nin yerini bankalar aldı. Herkese kredi kartı verdi. Zorunlu ihtiyacın olursa kullan dedi. O kredi kartlarındaki limitleri insanlar kendi parası gibi kullandı. Sonra olmayan parayı harcayan insanoğlu kredi kartı borcunu ödeyemez hale gelince gidip bankadan faizle kredi çekti. Yani borcu borçla kapatan sarmal döngüye girdi. İstese de dışarıdan ek kaynak yaratamadığı sürece bu döngüden çıkamadı. Bunun adı da yüce kredi kartı etkisi olsun :)
YanıtlaSilBence bugünün sorunu insan nüfusunun aşırı artmış olması. Bu kadar nüfusu nerede, nasıl çalıştıracağımızı, oyalayacağımızı düşünmemiz lazım. Çünkü bir tarafta üretimde robotlar, otomasyon yüzünden insana, kas gücüne gereksinim gitgide azalıyor. Diğer yandan gelirler arasındaki korkunç fark, bir tarafta insanların hayatları boyunca sahip olamayacakları, diğer yanda saraylarda, lüks uçaklarda, yatlarda gezenler. Kaybedeceği hiçbir şey olmayan insanlar sonunda patlıyorlar. Dünya üzerinde daha adaletli, eşitlikçi, kültürlü, laik bir düzen kurulamazsa sonumuz yıllarca sürecek savaşlar olacaktır.
YanıtlaSilMahfi hocamız candır. Emeğiniz, düşünceniz için çok teşekkür ederim. Harika bir yazı olmuş.
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam "ne gerek var ya, elimdeki idare ediyor" diyerek harcamaları kıstığımızda tüketim düşüyor ve tasarruflar artıyor. Ancak bu yazınızda da belirttiğiniz gibi tüketimin düşmesi üreticinin iştahını kırıyorsa, genelde vurgulandığı üzre, yatırımların artmasının tasarrufların artışıyla doğru oranlı olduğu nasıl söylenebilir? Yatırımları artırmak için "tasarruf - tüketim dengesi"ni bize açıklayabilir veya varsa bu konuyla ilgili bir yazınızı paylaşabilir misiniz? Sanki birbiriyle çelişen bir durum var gibi.
YanıtlaSilTeşekkür eder saygılar sunarım hocam.
Daha önce bu konularda yazmıştım ama yine yazarım.
Sil"Efsane, şahane vs... Cuma" adı altında bindirilmiş fiyatlardan indirim kampanyası lüzumsuz alışverişe yönlendirdi. Bu dönemdeki harcamda dünyada hatırı sayılır yere sahibiz.
YanıtlaSilFarklı platformlarda yorumları okuyorum. Gece yarısı kampayadan aşırı cazip görüp aldığı ürünü sabah kargoya verildi mesajıyla jetonu düşüyor ve "ben bunu niye aldım" diyor :-D
Alışveriş yapıldı sonraki aşama kargo aşaması. Kapasitelerinin üzerindeki yoğunluktan ürünleri dağıtmıyorlar(mış..!) (bkz. şikayervar.com) Bu konuda sınıfta kaldık. Böyle olunca tüketim önünde engel oluşturuyor bu kötü deneyim başka alışverişin önünü kesiyor. Üstelik kargodan gelen ürünler sağlam çıkmıyor araçlara fırlatarak yüklüyorlar.burda devreye giren değişim, iade süreci de alışverişten soğutuyor.
İşin özü reklam yapıp satmayı biliyoruz ama ürünü sağlam ve uygun zamanında tüketiciye ulaştıramıyoruz. Şimdi yeni bir sorunda çıktı 455bin kredi kartı bilgisi çalınıp joker's stash de satışa çıktı.
Tüm bunlardan sonra dövünüp dururlar; ekonomide can yok, tüketim hızı düştü, piyasada para dönmüyor..
Elinize sağlık hocam. Tüketicinin tüketim kararı vermeden önce kendine sorması gereken soru basit aslında: buna gerçekten ihtiyacım var mı? Bu soruya samimi cevap sanırım hem üretimş, hem tüketimi hem de büyümeyi en gerçekçi şekilde yönlendirecek bşr taraftan da doğaya daha az zarar verecektir. Evet, ütopik ve insan doğasına aykırı, haklısınız:))
YanıtlaSilSağ olun.
SilDetroit afedersiniz ama kitap yüklü eşek tabir edilen bir kişiymiş. Onca kitap oku, filozof ol, aydınlanma çağı öncüsü kabul edil,ama daha kendine bile hâkim olamayan bir kişi ol. Okudukları hiç bir şey katmamış kişiliğine
YanıtlaSilHer insanın kusurları vardır.
SilHocam, gerçekten de mükemmel bir yazı olmuş, elinize sağlık.
YanıtlaSilYazıda belirttiğiniz gibi üretmek için tüketmek gerek.
Ama üretmek için bir taraftan da tasarruf etmek gerek.
Ülkenin sağlıklı ve dengeli bir patikada ilerlemesi için tasarruf/harcama dengesi için optimum bir nokta, kriter var mıdır?
Bu belki ülkeden ülkeye değişen bir durumdur. Türkiye için sizce bu ne olmalıdır?
Sanırım bu ayrı bir yazı konusu olacak kadar karmaşık bir sorun.
Teşekkür ederim.
SilBöyle bir kriter yok aslında duruma göre değişebilir. Ama eğer dışarıdan tasarruf ithal edilerek yatırım yapılacaksa da o yatırımın borcu karşılayabilecek gelir yaratması gerekir.
Kaleminize saglik Hocam,Çok anlamli bir yazi olmus.Tuketimin artmasi durumunda tasarruflar ayni oranda artamacagi icin Sanirim yine buyuk bir borc yuku ile karsi karsiya kalacagiz.Sonrasinda ise daha buyuk felaketler.Allah sonumuzu hayr ersin
YanıtlaSilSağ olun.
SilAslında statü için alınan ürünler eziklik psikolojisi altında alınıyor (benim neyim eksik). Bu yüzden bankalara ve reklamlara suçu atmak en kolayı
YanıtlaSilPrestijli konut, araba, bayramlarda kacilan tatiller, yılda bir ay gidilen yazıklar, özelliklerini anlayıp kullanılmayan elektronikler, hafta sonları simit çay peynirle doyulabilen ama instagtamda göstermek için gidilen serpme kahvaltılar
Ucuzladı diye extra alınan kıyafetler
Hatta evlenirken yapılan aşırı düğünler ihtiyaca göre olmayan moda olan ev alış verişleri. Bu tüketim cilginligimi yoksa? (kullanmadigin şeylere para vermek onu tuketmiyorsun sadece alıyorsun demek)
Yazınızı severek okudum. Bugün sonunu getirdiğim bir dizide sizin 20 yıl sonraki halinizi gördüm sanki."The Kominsky Method" Netflikste, baş oyun oyuncuları Micheal Douglas ve Alan Arkın olan kısa bir dizi. Bölümler 20 dk civarında. Harika bir insanlık, dostluk vs var filmde. Izlemenizi öneririm. Hayatta güzel şeylerde var.
YanıtlaSilİzleme sıralamamda var.
Silkaleminize sağlık hocam
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHem kapitalizmi savunacaksın, hem de tüketim çılgınlığından şikayet edeceksin ?! Bu neye benzer;"kadının kızı kötü yola düşmüş, kadın Sofia Loren'in yaşlandığına üzülüyor".
YanıtlaSilBu verdiğiniz örnek için bizde bir söz vardır: "Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı."
Sil(1) Ben kapitalizmi savunmuyorum. Ama piyasa sistemini doğru işletildiği sürece savunuyorum. (2) Bir şeyi savunmam onun yanlışlarını da savunmamı gerektirmez.
Ekonomide Analiz kitabımı okursanız bu derin konuları anlayabilmenizde yardımcı olur.
Bugün henüz ihtiyaç hasıl olmadı diyerek alımını ertelediğiniz ürünü yarın aynı alamıyorsunuz. Ertelenen ihtiyaçlar zamlı fiyatlardan dolayı alınamayınca bundan sonraki durumda kötü tecrübe oluşturup stoklama psikolojisine dönüşüyor. "Olsun, fiyatı düşmüşken alayım yarın lazım olduğunda fiyatı uçar, pişman olurum." İşte bu mantık çoğumuzda artık yerleşik oldu.
YanıtlaSilTüketim alışkanlığımızı değişteren bu gibi durumları belki bir yazıya dökersiniz?
Evet gerçekten bu da geçerli. Stoklama.
SilKaleminize sağlık hocam. Toplum içinde kişilerin birbirlerini ekonomik yapıya göre derecelendirme, bu yapıya göre birbirlerine kafalarında bir statüye yer verme fikri oldukça gösteriş etkisi, lüks tüketim devam edecektir. Ve tabiki karşısındakine kendini kabul ettirmek isteyenlerin borç batağına girmesi de...
YanıtlaSilHocam ellerinize sağlık, bizi anlatan, güzel, bir o kadar da acı bir yazı olmuş :(
YanıtlaSilSağ olun.
Sil9 yıldır kullandığım bilgisayarımı degistirmek icin biraz araştırma yapınca 2 haftada indirim oncesi ve sonrasi fiyatlarla nasil oynadiklarina sahit oldum ve kendime bir fiyat belirleyip beklemeye gectim.haklısınız reklamlarla başa çıkmak hic kolay değil ama kendi bütçenize göre reklam izleyelim😊😊😊
YanıtlaSilO nasıl olacak? O zaman çikolata ya da sahte bal reklamından başka reklam izleyemem :-D
SilBenimkisi 9,5 yaşında Mayıs'ta 10a basacak.. :-))
SilBir kere harddisk değişti, onun dışında taş gibi maşaallah.. :-))
Unknown 13:33 ve 10:46, Benim notebook da 6 yıldır şıkır şıkırdı, son 1 yıldır klavyeden 2 karakter düşmüş ve ekran boydan boya çetlamış vaziyette kullanıyor, nasıl olsa değiştireceğim, böyle de işimi görüyor diye fazla takmıyordum. Şunu artık değiştirsem mi diye bir piyasa araştırması yaptım, benimkinin ayarı bir bilgisayara 10-12 bin TL civarında istiyorlar. Daha da ilginci, Amazon'da benimki ile aynı model olup az upgrade'lisinin yenisini 1000$'a sattıklarını gördüm. Bir heves tüm bozuk parçaların yenisini, ilave RAM ve mevcudun iki katı kapasiteli SSD disk ısmarladım, hepsi 1500 TL tuttu. Haftaya tüm parçalar elimde olacak, böylece 1500 TL'ye yeni bilgisayar sahibi olacağım. Elbette parçaları takarken bir münasebetsizlik yapıp bir yerleri yakmazsam :)
SilKapitalizmin özellikle harcatma politikası hangi tür insan grubunda daha etkili onu da ekleyebilir miyiz, Özellikle Türkiye halkı gibi maddi zenginliği son çeyrekte bulmuş bir halkta daha etkili diyebilir miyiz, kaputu güzel ama marş motorunu çalıştırmayan araba gibi. Peki ya kaput eskiyince? satacak katma değer, hava atacak çekicilik de kalmayınca?
YanıtlaSilBu bizim gibi gelişme yolundaki ekonomilerde her dönemde geçerli olmuştur.
SilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilBenim babam parası olmadan, borçla hiçbir şey almazdı. Ben Merhum Demirel'in çok yakınında 20 yıl çalıştım. Başbakanlık Konutundaki çalışma masasının koltuğu kırıldı. Hemen kataloglar gönderdiler yenisini almak için,beğensin diye katalogları gösteriyoruz,dedi ki "çocuklar her kırılanın bozulanın yenisi alınmaz, tamir diye bir şey var.Başbakanlığın atölyeleri var, gönderin tamir etsinler"
acaba diyorum eskiler yokluk, kıtlık gördükleri için mi tutumlu idiler.
Bizim de acilen tutumlu olmamız gerekiyor. Yıllardır üretmeden tükettik, olmayanı harcadık ve deniz bitti. Çocukluğumda Pazar günleri her yer kapalı olurdu. Aç mı kalıyorduk. Pazar günleri AVM'ler dahil dükkanların kapatılması,AVM saatlerinin kısaltılması gibi şeyler düşünmemiz gerekiyor.
Bu vesileyle Merhum Demirel'in 1999 yılında enerji konusunda verdiği bir mülakatta söylediği şu sözleri paylaşmak isterim:
"Fukaralaşmak istiyorsanız israf edin, zenginleşmek istiyorsanız tasarruflu olun; bunun başka kaidesi yok. “İsviçre nasıl zengin oldu?” diye sorarsanız, derler ki, “İsviçreli tutumludur, hatta pintilik derecesinde tutumludur ve fevkalâde tasarrufa riayetkârdır.”
Bence tasarruf uygar insanın işidir, kültür işidir. Milletleri zengin yapan da odur zaten. Tasarruf, kullanmamak değil, ihtiyaç olduğu miktarda kullanmaktır."
Saygılarımla
Bende borç etmeyi sevmiyorum. Herkes bıraksın artık şu kredi kartını.
SilMerhaba Hocam, öncelikle bu güzel yazınız için teşekkür ederim. Ben artık minimalist bir yaşam tarzı sürdürmek istiyorum ama eşimi bu konuda ikna edemiyorum. Acaba kadınlar erkeklere göre daha mı çok tüketim ve statü düşkünü?
YanıtlaSilTanıdığım kadınlar içinde çok azı minimalist bir düzeni benimseyecek durumdaydı. En fazla %10 diyebiliriz. Sanırım yeni şeyler alarak mutlu oluyorlar, bir de konforlarından kolay kolay vazgeçmiyorlar. Ancak son dönemde yakın kadın arkadaşlarımdan birisi biraz benle konuştuktan sonra şunu demeye başladı; "eskiden haftada 3-4 kere kuaföre gidip fon çektirir, saçlarımı boyatırdım, sürekli internetten kıyafet siparişi verirdim, ayda 10 paket sigara içerdim, şu sosyete kahvecilerine şu kadar para bayılırdım. Ama artık neredeyse hiç yapmıyorum, sayende şu kadar tasarruf etmeye başladım.." :-))
Sil16.57 eşin çalışıyor mu? Sen işten çık, geçimi artık sadece ona bırak. Değişikliği o zaman gör. Tecrübe konuşuyor, işkembe değil ;-)
SilMahfi bey,
YanıtlaSil69 yıllık tecrübenize ve akademik ehliyetinize istinaden soruyorum:
'Temel gelir (basic income)', sadece iktisatçıların kendi aralarında konuştuğu bir konu olmakla kalmayıp yavaş yavaş gündemdeki yeri artıyor. Türkiye ekonomisi bozulmaya devam ettikçe, burada da duyulur, bilinir olacak.
Sorum şu:
'Temel gelir' uygulamasına karşı çıkanların ve eleştirenlerin ilk iddiası, bu uygulamanın, insanları tembelliğe sevk (teşvik) edeceği.
Sizin cevabınız, analiziniz nedir bu soruya?
(Konu çok kapsamlı biliyorum, size özellikle şu 'tembellik şüphesi' ile ilgili kısmını soruyorum.)
Yaşım 69 olsa da tecrübem o kadar değil :-)
SilTemel gelir uygulamasının tembellik yaratacağı endişesine katılıyorum.
Mahfi bey, yanılıyor olabilirsiniz.
Sil"Prekarya" kitabının yazarı (iktisatçı) Guy Standing, çeşitli ülkelerin hükümetlerindeki ilgili departmanlarla, üniversitelerle, özel sektör şirketleriyle ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak hazırladıkları programlar çerçevesinde, 'pilot uygulama' olarak 'temel gelir' programını; Hindistan'da, Afrika kıtasındaki pek çok ülkede ve İngiltere-Liverpool'da denediklerini, insanların tembellik yapmadıklarını, tam tersine, daha müreffeh bir hayata kavuşabilmeleri için 'temel gelir'in destekleyici, çalışmaya teşvik edici bir uygulama olduğunu anlattı Mahfi bey. Özellikle kadınların, 'temel gelir' uygulamasından muazzam yararlandıklarını, istihdam edilebilmek için donanım kazanmak veya kendi işlerini kurmak için, 'temel gelir'in adeta can suyu olarak görülmesinden bahsetti.
'Temel gelir' uygulamasına karşı çıkan kesimlerin, ampirik verileri görmezden gelerek, sadece ideolojik angajmanlarla iddialar ortaya attıklarından, bu kesimler içinde 'kökten piyasacı liberal-kapitalistler'in geniş yer kapladığından da bahsetti.
Guy Standing'in şu videosunu dikkatle izlemenizi öneririm Mahfi bey:
7 Mayıs 2019
https://m.youtube.com/watch?v=8nJRKxIboMU
Temel Gelir yerine Temel is olmali.
SilIssiz gucsuz insanlara yonelik tarim dusuk kucuk sanayi teisileri(yun orme corap fabrikasi Hali fabrikasi kagit fabrikasi vs) gerekirse devlet eliyle kurulmali.
İzledim. Görüşüm hiç değişmedi. Çalışanlardan toplanan vergilerle çalışmak isteyip de iş bulamayanlara işsizlik sigortası ödemesi uygundur ama iş aramayanlara gelir bağlanması bence uygun değildir. Bunun kökten piyasacılıkla ya da liberal-kapitalistlikle de hiçbir ilgisi yoktur.
SilHocam elinize saglik tek takıldığım nokta hayvanların tüketici olmasi :))
YanıtlaSilBence tüketim insanin tarımsal üretimiyle başladı. Ihtiyacindan fazlasını üretip başına belayı aldı.))
Takılmayın insan da bir hayvandır, bitki değil. Aslında bitki olsa da fark etmez çünkü onlar da tüketici. :-)
SilHocam kaleminize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş.Şu anki durumumuzu anlatmışsınız. Bu yazınızı ezberleyeceğim, önümüzdeki hafta BDDK sınavında buradan soru gelebilir.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilSayın Eğilmez, eskiden böyle insanlar için; Hacıağa denirdi, böyle bir kelime vardı. Son yıllarda o kadar çok Hacıağalar oluştu ki bu kelime unutuldu gitti. Yerine borç yiğidin kamçısıdır diye saçma bir söz getirildi. Yiğit borçlu olamaz, kamçılanamaz, borçlu olan, kamçılanan yiğit olamaz. Değer yargılarımız maalesef tepetaklak edildi. Fabrika ayarlarına geri dönmemiz gerekli diye düşünüyorum.
YanıtlaSilFabrika ayarlarında ölçüyü kaçırıp 1920-30'lardan geriye gitmemek lâzım, yoksa başladığımız yere geri döneriz. Doğru ayara dönersek elbette sonrası da iyi gider....
SilFabrika ayarına dönmek veri kaybı yaşatır. Daha iyi bir sürüme yükselmek gerek. Bu da hukuk ve eğitim alanında AB seviyesinin de üstünde yeni kodlamalarla olur.
SilSayın Adsız 09:39
SilYararlı verileri-software'i yedekler, fabrika ayarlarına döndükten sonra tekrar yüklersiniz. Böylece sistem çok daha sağlıklı çalışır...
11.27 Mahdut, Güncelleme almayan yazılım eski kalır. Oluşan bug giderilmez. Performans artışı sağlanmaz. Eğitim ve hukukta "pozitif bilim ışığında" güncellenmezse yedekten yüklemek hiç işe yaramaz.
Sil14:05 Adsız, Nasıl bug gidereceğini bilmiyorsan bırak dağınık kalsın zaten, nene gerek fabrika ayarı, yazılım güncelleme, v.s. İşi biliyorsan yap, bilmiyorsan bulaşma...
Sil16.02 makdut sen ne diyorsan o olsun tamam pes ettim.
Sil18:49 Adsız, Bir de cevap veremeyince rumuzlarla oynayıp aklınca karşındakini aşağılamaktan vazgeçtin mi tamamdır...
Sil20.50 Mahdut, dikkatsizce yazdığımdan h yerine k yazmışım. Kasıt yok, aşağılama hiç yok. Kırılmışsın madem o zaman özrümü kabul etme büyüklüğü göster. Saygılar sunarım.
Sil21:25 Adsız, Kırılmak, gücenmek yok estağfurullah da şeytan ayrıntılarda gizlidir. Ah şu bilinçaltımız, bize ne hınzırca oyunlar oynar :) Saygı benden...
SilHocam, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile ilgili şu anda ne düşünüyorsunuz?..
YanıtlaSilGiderek değerini yitirdiği kanısındayım. İlk çıktığında iyiydi sonradan bozuldu çünkü enflasyon ve kur değişimi çok etkili.
Sil23.31
SilBes denen sistem aslinda guzel bir sistem. Sonucta bireyleri iyi kotu bir tasarrufa yoneltiyor ve toplumsal manada da bir sermaye birikimi ve gelecek donuk iyimserlik sagliyor.
Hem makro ekonomik hem de mikro ekonomik manada faydali bir sey. Aylik 100 lira gibi bir rakamla tasarrufun onunu aciyor hic para biriktiremeyenler icin bu onemli bir sey.
Amma gelelim isin asil ve gercek boyutuna!
BES denen sistemin islemesi tasarruf sahibine ve bu isleri organize eden sigorta sirketine dengeli bir sistem olarak isleyebilmesi icin. BESin uygulandigi ulkede "FIYAT ISTIKRARININ" olmasi sart! Bu fiyat istikrari denen meymeletin de uzun yillardir suregiden bir olgu olmasi lazim.Yani BESin uygulandigi ulkede BESe katilim saglayacak bireylerin "Enflasyon" sorunu olmamasi sart. Buda neredeyse dededen toruna misali uzun yillar olmus olmasi lazim
Mamafih BESin oldugu bir ulkede enflasyon uzun yillar %2ila en fazla %4.5 araliginda dalgalaniyor olmasi lazim gelecekte de ayni enflasyon ve paranin stabilize olmasi dusunuldugunde ve dahasi ona uygun faiz oranlari olustugunda BES faydali bir ensturmandir.
Diyelim ki BESe giren kisinin bulundugu ulkede uzun yillar enflasyon %2-3 araliginda olsun faiz oranlari da %3-4.5 araliginda dalgalansin o ulkede BESe girmek iyi bir tercihtir.Eger diger yasal mevzuatlari da hukuki manada oturmussa sayet.
Ama bizim gibi fiyat istikrarinin olmadigi dededen toruna ne gecmiste ne de bugun ne de gelecekte boyle bir fiyat istikrari mekanizmasinin beklendigi bir ulkede hele hele buna uygun olmayan faiz politikalarinin isledigi bir ulkede paraninda stabilize olmadigi surekli deger kaybettigi ulkede BES bir ise yaramaz.
Sorun enflasyon sorunudur fiyat istikrarinin olmayisi sorunudur. Enflasyonun oldugu yerde her turden tasarruf itibarsiz bir davranis halidir. Enflasyonun oldugu yerde yerli paranin kiymeti degeri olmaz. TUrkiye enflasyon belasindan kurtulmadigi muddetce de hic bir sorununu cozemez.
Eger 2005-2010 arasinda ortalama olarak %7-8e indirdigimiz enflasyonu 2010lardan bugune %4-%2.2 araligina indirmis olsaydik ki bunu yapabilecek dis kosullar ve ic kosullar vardi iste o zaman BES kiymetli bir uygulama oldugu gibi bir cok kisinin de katilim gosterecegi bir sistem olabilirdi.Bir cok kisi katildigi icinde BES daha da faydali ve guvenilir sermaye birikiminin oldugu bir sistem haline donusurdu.
Kamu bankası emeklisi bir iktisatçı olarak; tüketim, üretim ve israf çılgınlığını kısa bir yazı ve müşahhas örnekle okuyucunuza sunmanız nedeniyle, Hocam tebriklerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum.. Harun KILIÇ/Ank. (Atatürk Liseli)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
Silher talep kendi arzını yaratır mı?
YanıtlaSilhocam.
Tek tek talepler arzı yaratamaz ama toplumda belirli bir mala talep artışı varsa arzı yaratır. Öte yandan reklamlar o kadar etkili ki arz da talep yaratabiliyor.
SilStatü geleceği yakalayan anlayan öngören insanlar içindir. Kılık kıyafet kullandığı araç gereç ve hizmet ile statü sahibi olunmaz koltuk ve makam işgal eden eşkiya olur.
YanıtlaSilYatırım geleceğe yapılandır. Anlık ihtiyaç için olan tüketimdir. Bilgiye yatırım eğitimle olur. Gelecek teknolojiye yatırım yapan yeni nesil ürünler üreten pazarlayan insan yatırım sahibidir. Ev araba yatırım değil ihtiyaçtır. Varsa alırsın yoksa kullandığını kirasını verirsin.
YanıtlaSilTüketimdeki artış mı yoksa tasarruf artışı mı üretimi daha çok arttırır?
Tasarruf artışının kaynağı mal ve hizmet ihracatı artışı ise, tasarruf artışı üretimi daha çok arttırır. Tabi bu soru bir ülke özelinde ise. Mantığım, biryandan yurtiçi için üretim yaparken ülke dışından da gelen talebin artması üretimi daha çok arttıracaktır.
SilDünya özelinde ise, yani bütün ülkeleri tek bir ülke imiş gibi düşünürsek, tüketim artışı üretimi arttırır. Çünkü tüketim olmazsa üretim yapmanın mantığı yok.
Tüketim olmazsa üretim artmaz. Ama tasarruf yoksa o zaman üretimi artıracak yatırımı yapmak için kaynak bulunamaz.
SilHocam tebrikler size yakisir bir yazi olmus.Ben cocuklarima her zaman su tavsiyeyi yapiyorum.Ne kadar cok kazanirsaniz,kazanin tasarruf etmesini bilmiyorsaniz basarali olamazssiniz.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. İyi tavsiye.
SilLibya vatandaslarina Turkiyeye giriste vizelerin kaldirilmasi hakkinda ne dusunuyorsunuz?
YanıtlaSilLibyali siginmacilarin onunu acar mi?
Bu işlere niçin gönüllü olarak giriyoruz anlamıyorum. Burası sığınma evi mi? Niye yıllardır Libya'yı arka bahçesi olarak gören İtalya yapmıyor bunu?
SilStratejik Derinlik ve Gelecek politikasi geregi sanirim. Malum 2010dan beri dis iliskilerde bu politikayi uyguluyoruz.
SilÖnce insan olabilmeyi öğrenmeli daha sonra eğitimi düzeltmeliyiz
YanıtlaSilHangisi hangisinden önce orası karışık.
SilGünümüz dünyasını anlatan güzel bir yazı olmuş hocam emeğinize sağlık tebrik ederüm
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Silhttps://www.gercekgundem.com/ekonomi/141544/fatih-altayli-simiti-cikardilar-bize-soktular
YanıtlaSilOkudunuz mu hocam? Daha kim bilir nelere şahit olacağız!
Okudum çok doğru tespitler.
SilSimit Sarayi artik devlet isletmesi artik bir KiT
SilHocam faiz indirimi için acele etmediler mi sizce? Enflasyon yukarı yönlü gidecek. Son kurşunu erken sıkmadılar mı?
YanıtlaSilKurşun adres sormaz ki
SilYaktın bizi en derinden
Krizlerde yine benim ülkem
Dolar yangınlari çaresiz
Bu son faiz indirimi bence yanlıştı. Ben, bizim gibi kurdan çok etkilenen ekonomilerde esnek faiz politikasını savunuyorum. Bana göre enflasyon düşerken faizi düşürmek, çıkarken de artırmak gerekir. Bu son karar, enflasyonun ters baz etkisiyle çıkışa geçtiği ortamda faizi düşürmeye yöneldiği için bence yanlış bir karardı. TCMB bu dönemde faizi değiştirmeden beklemeli ve enflasyonun yılbaşından sonra alacağı yöne göre hareket etmeliydi.
SilBizi bize anlatmışsınız hocam. Teşekkür ederiz.
YanıtlaSilSağ olun.
SilSudandan at essek katir eti ve sakatati ithaline ve sifir gumruk uygulamasi ile ilgili dusunceniz nedir?
YanıtlaSilAslında bunların hepsi ülkemizde var, ithal etmeye gerek yoktu.
SilHocam cevabınızda ironi var sanki :) Var mı merak ettim?
SilBu aydınlatıcı yazınız için teşekkür ederim. Malthus'un nüfus teorisi hakkında da bir yazı yazabilir misiniz? Görüşlerinizi önemsiyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Malthus konusunda bir yazım var:
Silhttp://www.mahfiegilmez.com/2018/01/malthusa-farkl-bir-baks.html
Öncelikle elinize kaleminize sağlık hocam. Bir şey sormak istiyorum. Diyelim ki kazandığımızın yarısını tasarruf edebiliyoruz. Elimizde aracımız var yeni bile sayılır (4yillik, zamanında sıfır alınmış). Alındığı değere göre 4 yılda da %65 değer kazanmış. Onu satıp %70 daha sermaye koyarak yeni bir araç alsak. Biliyoruz ki yeni alacağımız araç çeşitli teşviklerin sona ermesiyle daha pahalı olacak. Yani eldeki araca ve tasarrufa oranla daha fazla değerlenecek. Ama yeni araca ihtiyacımız da yok. Yani bu durumda almak tasarrufun değerlendirilmesi olarak mı yorumlanmalı yoksa Tüketim çılgınlığı olarak mı? Yani ihtiyacımız olmayan yeni araç ile yeni sayılabilecek eskiyi değişim yaparken bir miktar tasarrufumuz reklam kampanyaları ve teşviklerle üreticiye aktarılırken. Bir yandan bize kazançlı olduğumuz duygusu hissi verilerek aslında elimizdeki tasarruflar alınmaya çalışılıyor. Elbette ki karşılığı mal ile ama olmasa da olur dediğimiz bir mal ile. Nihayetinde aracımız yenilenirken elde tasarruf kalmıyor, diğer yandan da yeni aracın mevcuda göre daha fazla değer kazanması ile daha zengin hissettiriyor. Yani bu bir kısır döngü müdür...
YanıtlaSilBu konuda yeni yazıma bakmanızı öneririm. Az önce koydum siteye.
SilHocam merhaba. Yazılarınızın sıkı bir takipçisiyim ve size teşekkür etmek istedim. Gündemi, ekonomiyi ve bir çok konuyu sizin sayenizde daha iyi bir şekilde anlayabiliyorum. Bilgilerimi çevremdeki insanlarla paylaşırken yazılarınızı önemli bir kaynak olarak kullanıyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, sevgiler.
Silamerika'nın avrupa'nın yanında bizim tüm ürünlerde kişibaşı tüketimimiz çok daha az. bence ülke olarak çok daha fazla tüketmeliyiz.
YanıtlaSiltabi abd ve Avrupa kadar üretkeniz ve bu üretkenliğimiz sayesinde ulular arası büyüklükte markalarımız var değil mi?. otomotiv,kimya,dayanıklı tüketim malları, ağır sanayi markalarımız var değil mi?. cari fazla ve tasarruf fazlamız var. üretimiz fazlamız var değil mi?. bu yüzden çok tüketmeliyiz. çok tüketmeliyiz ki borç stokumuz daha da büyüsün. çok tüketelim ki finansman için kalan çok az sayıda kamu işletmesini de özelleştirelim. geleceğimizdeki ipotek daha da büyüsün. dış finansmana daha yüksek faiz ödeyelim. haklısınız. zor olanı değil de kolay olanı tercih edelim hep bolca tüketelim.
SilHocam yazılarınızı bolca paylaşıyorum eş, dost, akraba ile. Hakkınız geçiyor. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilOnceliklle çok teşekkürler. Benim sorum, yeni yayinladiginiz temel göstergelerinden ile ilgili. Faiz Disi Denge/GSMH yüzdesinin Bütçe Dengesi?GSMH"dan daha kucuk olması gerekmez mi? 2019 yılı icin Bütçe dengesi/ GSMh % 2.9; Faiz Disi Denge/GSMH %2.9 gorunuyor.
YanıtlaSilHerkes gerçek ihtiyacını ya da ihtiyacı kadarını alsa talep ona göre şekillenir.Fiyatlar da düşüşe geçebilir.Harcamaya değil tasarrufa teşvik odaklı bir ekonomi anlayışı gerçekleşebilir.Doğal olarak daha sağlıklı bir hayat ve ekonomi gerçekleşebilir diye düşünüyorum.
YanıtlaSilHocam merhaba, begeniyle takip ediyorum, dusuncelerimizin bu denli benzer olmasi beni mutlu etti, azindan yalniz olmadigini bilmek guzel, insanliga dair son kalan umutlari sayenizde canli tutuyoruz. 2017'de insanlik olarak halen pesinde kostugumuz buyume modeliyle ilgili asagida yer alan yaziyi yayinlamistim. Paylasmak istedim. Saygilarimla
YanıtlaSilhttp://www.ardayanik.com/2017/01/dunyay-batrmamak-icin-yeni-bir-ekonomik.html?m=1
maalesef tasarrufu becerebilen bir millet olamadık. Şahsen kendim için de durum bundan ibaret.
YanıtlaSil