Büyümenin Arkası

GSYH büyümesi 2017 yılında inişli çıkışlı ama hep artı tarafta bir patika izledikten sonra 2018 yılında düşüşe geçti ve dördüncü çeyrekte küçülmeye döndü. 2018 yılının son çeyreği de dahil olmak üzere büyüme, üç çeyrek eksi çıktıktan sonra 2019’un üçüncü çeyreğinde yeniden artıya geçerek geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 0,9 olarak gerçekleşti. 2017 başından bu yana büyümenin görünümü şöyle bir grafik izliyor.


Büyümeyi yukarı çeken (pozitif katkı veren) ve aşağıya iten (negatif katkı veren) kesimleri ve gelişmeleri görebilmek için ayrıntılara bakalım.

2019 (%)
1. Ç
2.Ç
3. Ç
GSYH Büyümesi
-2,3
-1,6
0,9
Başlıca Üretim Kesimleri
Tarım Kesimi
2,7
4,2
3,8
Sanayi Kesimi
-3,9
-2,6
1,6
İnşaat Kesimi
-9,2
-12,4
-7,8
Hizmet Kesimi
-3,4
-0,1
0,6
Finans Kesimi
2,9
5,3
2,0
Harcamalar
Hanehalkı Tüketim Harcamaları
-4,9
-1,0
1,5
Devletin Nihai Tüketim Harcamaları
6,6
3,4
7,0
Gayrısafi Sabit Sermaye Oluşumu
-12,1
-22,4
-12,6
İhracat
8,9
8,1
5,1
İthalat
-29,4
-17,0
7,6

Tablodan şu sonuçları çıkarabiliriz. Önce işe üretim yönünden bakalım:  (1) Sanayi üretiminde, perakende satış hacminde, kapasite kullanım oranında ve beklenti anketlerinde görmeye başladığımız toparlanma işaretleri (henüz toparlanma demek için erken) büyümeye de yansımaya başlamış görünüyor. (2) Tarım kesimi bu yıla pozitif katkı yapmaya devam ediyor. (3) Sanayi kesimi ilk iki çeyrekteki ciddi gerilemeden sonra sanayi üretim endeksindeki gelişmeye paralel olarak üçüncü çeyrekte artıya geçmiş ve pozitif katkı vermiş bulunuyor. (4) İnşaat kesimi 2019 yılının kayıp kesimi olmaya devam ediyor. (5) Finans kesimi yılın ilk üç çeyreğinde büyümeye pozitif katkı veriyor, bu eğilimin son çeyrekte de devam edeceğini söylemek mümkün.

Şimdi de harcamaların ayrıntılarına bakalım: (1) Hanehalkı tüketim harcamaları yılın ilk iki çeyreğinde küçülme sergiledikten sonra üçüncü çeyrekte yüzde 1,5 oranında pozitif bir katkı yapmış. GSYH’nin en büyük parçasını oluşturan (yüzde 55 +) tüketim harcamalarının yüzde 1,5 artması büyümeyi artıya çeken en önemli unsur. (2) Kamu kesimi harcamalarındaki artışlar da büyümeyi olumlu etkiliyor (bu artışların bütçeyi olumsuz etkilediğine ayrıca dikkat edilmeli.) (3) Gayrısafi sabit sermaye oluşumu ülkede o dönemde yapılan yatırımları gösterir. Bu oranın eksi olması geçen yılın aynı dönemine göre küçülme olduğunun göstergesidir. 2019 yılının ilk üç çeyreğinde yatırımlarda ortaya çıkan ciddi gerileme bize sanayideki büyümenin yeni yatırımlardan değil, kapasite kullanımındaki artıştan geldiğini gösteriyor. Bunu da aşağıdaki grafikten izleyebiliriz:


Son çeyrekte kapasite kullanımında ortaya çıkan artış eğilimi grafikten görülebiliyor. (4) İhracat, TL’nin yaşadığı değer kayıplarına paralel olarak artış sergilerken ithalat aynı nedenle ilk iki çeyrekte düşüş yaşamış, buna karşılık son çeyrekte o da artmaya başlamış görünüyor. İthalattaki artışın (üretimde kullanılan ithal girdilerin ağırlığının yüksek olması dikkate alındığında) üretime ve dolayısıyla büyümeye olumlu katkı yaptığını söyleyebiliriz (buna karşılık bu gidişin cari dengede yeniden açık yaratacağına dikkat edilmeli.)

Özetle söylememiz gerekirse büyüme patikasına dönüş iyi bir gelişmedir. Bununla birlikte bu dönüşün faiz indirimleri, kredi destekleri gibi tüketimi teşvik edici düzenlemelerle desteklenerek ortaya çıkmış olması sürdürülebilirliği konusunda kuşku yaratmaktadır. Yatırımların eksi olması önemlidir. Her türlü teşvike karşın yatırım yapmaya istek bulunmadığı anlamına gelir. Kamu kesimi harcamalarındaki ciddi artışlar gibi bazı hamleler büyümeyi teşvik etse de bütçe dengesini tehdit etmekte ve sonuçta tek seferlik gelirler yaratılarak sorun geçici olarak çözülmeye çalışılmaktadır.

Yorumlar

  1. Bu durumda büyüme var diyemeyiz ki... Çünkü sürdürülebilirliği muallak!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyüme var var olmasına ama sürdürülebilir görünmüyor.

      Sil
  2. Hocam yazılarınız çok bilgilendirici.İyi ki varsınız.

    YanıtlaSil
  3. Peki hocam bu büyümenin arkasındaki rakamlar işsizlik verisine etkisi bakımından bir ipucu veriyor mu?

    GSYH'nin yarısından fazlasını tüketim harcamaları oluşturuyor anlaşılan. Bütçe açığını düşünürsek kamu harcamalarının aynı tempoda devamı zor.

    Hanehalkının da herhalde faizlerin düşüşü ile bireysel krediye yöneldiği için harcamalarını artırdığını düşünüyorum. Bir çoğu borcu borçla kapamak için belki kullandı ama tahsili sorunlu alacaklar da artmaya devam ediyor. Bu bakımdan nereye kadar borçlabilir insanlar orası belirsiz.

    Karamsar olmak istemiyorum ama işsizlik sorunu büyümeye devam edecek ise ekonomik büyümenin de pek faydalı olacağını zannetmiyorum.

    Örneğin bu sene itibari ile mezun olacak eğitim fakültesi öğrencileri sonrasında atama bekleyen öğretmen sayısı ile istihdam edilen öğretmen sayısı aşağı yukarı aynı sayıya gelecekmiş. Ülkenin başka bir döneminde böyle bir şey oldu mu bilmiyorum :(

    Genç işsizlik almış başını gitmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşsizliğin düşürülmesi artık o kadar kolay değil.

      Sil
    2. Bu ulkede issizlik 2010- 2012lerde cozulebilecek bir durumdaydi ama olmadi.O gunlerde faiz indirimleri yaparak issizligin dusurebilecegi inanci neredeyse herkeste vardi.Acikcasi biraz hakli da bir argumandi ve kismende faiz indirimleri issizligin dusmesine neden oldu. Ama surdurulebilir bir mevzisi yoktu. Cunku Kur duzeyi ihracati tesvik eden ic uretim dinamiklerini koruyan kollayan uretime yonelten yapida degildi. Dahasi yapisal olgu olarak issizlik mih gibi duruyordu.

      Sil
  4. Bilgiler için çok sağolunnn

    YanıtlaSil
  5. Peki hocam büyüme için baz alınan yıl 2018 mi ? Eğer 2018 ise baz alınan yılın bir önceki yıl alınması doğru mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde büyüme cari yılın aynı çeyreğini önceki yılın aynı çeyreğiyle karşılaştırarak hesaplanıyor. 2019 3. çeyreği GSYH 'siyle 2018 yılı 3. çeyreği GSYH'si karşılaştırılıyor ve hesap öyle yapılıyor.

      Sil
  6. Hocam dolarizasyonu nasil cozeriz.isadamlari tekrar kriz cikar diye yatirim yapamiyorlar. hakli olarak mevcutla gidiyorlar. Kredi ile ev almayi tavsiye edermisiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Icinde oturacaksan konut her zaman alinir, ozellikle kredi faizleri bu kadar dusmusken. Yatirim icin alacaksan biraz daha bekle, ucuzun da ucuzu vardir. Ama konut fiyatlari dusmeye devam edecek bunu da goz onunde bulundur, seneye ayni konutu daha ucuza bile alabilirsin.

      Sil
    2. Dolarizasyonu çözmenin yolu: (1) Riskleri düşürmek, (2) Beklentileri olumluya çevirmek.

      Sil
    3. Evet ama hocam, bu DTH gerçek döviz değil ki.
      Döviz fiyatları yükseldiğinde, bankaların yükümlülüklerini artırıp, DTH sahiplerinin varlığını artırmaya yarar.

      Ancak, hükümet, DTH fiyatını MB aracılığı ile VOIP ile düzenledi, reel döviz taleplerini karşılıyor sadece.

      Bu DTH sahipleri niçin bekliyor hocam ?
      Piyasaya girmeleri daha mantıklı değil mi?
      Ayrıca DTH fiyatını belirleyen hükümet onların paralarının değerinin düşmesi ile dolaylı olarak onları vergilendirmiş te oluyor.

      Ayrıca hükümet, DTH sahiplerinin beklentilerinin aksine, bankaların DTH dan dolayı borçları döviz yükselip çok artarsa, DTH ları bir gecede TL ye çevirip bankaları rahatlatmaz mı?

      Bana hiç mantıklı gelmiyor DTH tutmak. Sizce de öyle değil mi?

      Sil
    4. Dolarizasyonu çözmenin yolu:(3) Enflasyonu %4 ve altina cekmek (4)Enflasyonla uyumlu faiz politikasi izlemek. Ornegin; Politika faizi:Enflasyon+1.5(ReelFaiz)

      Sil
  7. Kaliteli bilgiler için teşekkürler hocam

    YanıtlaSil
  8. Büyümenin dinamikleri hakkında detaylı bir inceleme. Elinize sağlık hocam.
    Ayrıca verilere bakarak tablonun başlık sütunları hatalı olmuş galiba: 2.Ç ile 1.Ç ifadeleri yer değiştirmeli sanki.

    YanıtlaSil
  9. Kredi genişlemesi ile büyüme olmaz yani. Eğitim hukuk vb alanlarda reformlar olmadımı faizlerle kredilerle kimseyi inandıramayız.
    Ayrıca hocam emeğine sağlık bizi aydınlattığınız için

    YanıtlaSil
  10. tam da tahmin ettiğim gibi. kamu harcamalarına dayalı büyüme çabaları. ancak istenilen çapta büyüme zordur. çünkü eskiden türkiye kamu harcamalarını artırarak bütçe açığına dayalı büyürdü. ve sonuç da alınırdı. zira ekonomide ağırlık kamu tarafındaydı. ancak artık özel sektörde fazlasıyla yoğunlaştırılan ekonomi nedeniyle fazlaca borçlu hane halkları nedeniyle cılız büyüme olabilir. sadece vergi gelirlerine bağımlı hale getirilen kamu ekonomisiyle iyi büyüme hayaldir derim.kaldı ki global çapta kriz sinyalleri geliyor ve dış pazarlarda durgunluk emareleri de güçleniyorken dış talepte büyümeye pek yardımcı olamaz gibi geliyor. ne dersiniz sayın hocam?.

    YanıtlaSil
  11. Haklısınız, sürdürülebilir bir yöntem değil.

    YanıtlaSil
  12. HOCAM ÜRETEN ÇİFTÇİ
    (BİTKİSEL&HAYVANSAL) ÜRETİM YAPAN DEFLASYON'A EZDİRİLİYOR ... ENLASYON İLE MÜCADELE EŞİTTİR = DEFLASYON ENFLASYON VAR GİRDİLER ARTTI MALİYETLERTAVAN YAPTI BÖYLE PİYASA OLMAZ .... BU NUN ADI PİYASA DEFLASYONU.. SİZİN ANLIYCANIZ ŞEKİLDE KONİŞİYİM = ÜÇ KAĞIT EKONOMİSİ = ***DEFLASYON***

    YanıtlaSil
  13. Merhaba Mahfi Bey, elinize emeğinize sağlık çok teşekkürler.
    Benim bir sorum olacaktı. Asgari ücret konusunda yazı paylaşacak mısınız ?

    YanıtlaSil
  14. Hocam merhaba, katılım bankalarına bakış açınızı az çok öğrendik (Olumsuz). Ben bu noktada farklı bir şey sormak istiyorum. Katılım bankaları bana göre şu anda özellikle muhafazakar kesimdeki karar birimleri için çok fazla cazip değil. Özellikle bu kesimin beklentilerini tam olarak karşılamıyor. Acaba yeni bir sistem geliştirilse bu kesimin beklentilerini tam olarak karşılayan (helal-haram noktasında) bunun ekonomik büyümeye olumlu katkısı olur mu sizce? Yani yastık altı diye tabir edilen tasarrufları finansal sisteme çekebilirsek bu durum yatırımcılar için daha kârlı ve ucuz finansman yöntemi sağlayarak büyümeyi artırabilir mi?

    YanıtlaSil
  15. Görüntünün sürdürülemez olduğu görülüyor ancak bunu başlangıç ateşlemesi olarak veya volana ilk hareketi vermek gibi düşünemez miyiz?
    Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yüksek bütçe açığı ile bu kadar ateşleme yapıldıysa bilemiyorum.

      Sil
  16. Hocam Merhaba , Möntrö boğazlar sözleşmesi ile boğazlardan geçen gemilerden ücret alamıyoruz diye biliyorum bu şartlarda Kanal İstanbul Projesinin ne faydası olabilir ki harcamalarımızı daha etkin kullanmamız gerekmiyor mu ?
    + Bu proje başlanılması halinde ekonomiye girecek para sebebiyle birkaç sene büyüme oranımızda buna bağlı artış olabilir mi=
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kanal istanbul projesinin maliyeti kabaca 125 Milyar TL olacak.

      Etrafındaki tüm evleri ve düzenlemeleri yandaş mütahitler yapacak,
      Her evi 1 milyon TL kar ile satarlarsa yandaş mütahitler,
      120 bin Ev sonra proje ciddi kar yazacak,
      O kadar evin yanına bir de şehir hastanesi,
      kanal üstü köprüler, yollar, kamu binaları...

      Ev başına fiyatı 2 milyon TL çeker, fakirleri de almazsan,
      etrafta cıvıl cıvıl, et ile beslenmiş yağlı tenli insanlar,
      dubai, katar, arabistan, avrupa zengin elitleri,
      ortaya bir de sosyete caddesi atarsın,
      luis vouitton (fakirlik nasıl yazıldığını bile bilmiyoruz bu meretin) bi tarafında,
      yerli beymen öbür tarafında, vakko ortada, kenarında Nusret et, biftek kokusu yelpazeler ...

      Bir kısmını spor caddesi yaparsın, spor arabalı futbolcular orada yaşarlar...

      Mis gibi şehir, biz de otobüs ile giderik arada, gözümüz zengin görür,
      zengin parfümü kokusu çekeriz içimize ciğerlerimiz açılır,
      kötü mü olur.

      Ortasında Reisin evi...

      Bence KanalIstanbul hemen yapılmalı.

      Sil
    2. Montro bogazlar sozlesmesine gore bogazlardan gecen gemilerden 100 dolar sabit ucret alinsa on numara olur.

      Sil
    3. 100 $ mı,yaş kaç 12 mi?

      Sil
  17. Tekrar soyluyorum daha once de cokca yazdim
    Ekim 2018den beri dolar 6.15in altina inmeyecekti. Kademeli olarak 6.30 bandinda dalgalanmasina firsat verilecekti.
    Bu durum bize Cari dengede daha surdurulebilir bir atmiosfer yaratabileceti.
    Benim sahsi kanaatimce de Eylul 2018deki sert faiz artirimina parelel doviz kuru 6.15-6.30 bandinda salinsaydi enflasyonda da bugune gore daha basarili bir gerileme yakalardik. Bu hem baz etkisi babinda bu sene icin daha farkli sonuc yaratirdi hem sok faiz artisi yuksek kur hasebiyle de Tuketimi keskin bir sekilde darbelerdi. Bu baglamda talebe dayali enflasyonu yok ederdi.
    Dahasi boyle bir durum ic uretim dinamiklerini ozellikle Tarim sanayi gibi yerli yapilanmayi da uretime tesvik ederdi. Boylelikle de issizlikte de bugunku seviyeleri gormezdik.Dahasi boylesi kur duzeyi Turizmin de sezon olarak uzamasina sebeb olabilirdi.
    Kisaca ekim 2018den beri dolar kuru 6.15-6.30 bandi araliginda kalacakti. Hic inmesine firsat verilmeyecekti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2310 arkadaşım, elinizi korkak alıştırmayın,
      6.15 değil de 8.15 e çıpalasalardı,
      şimdi ülke ihracat şampiyonu olmuştu.

      8.15 de turizmi bırak, en az 2-3 milyon Avrupalı emekli Türkiye'de ev alır,
      kalıcı ikamet sahibi olurdu, hem de Suriye'lileri avrupalılar ile dengelerdik.

      Hani Yonca Evcimik şarkısı var ya sabah 8:15 vapurunda onu gördüm karşımda diye,
      8.15 olsaydı, sabah vapurunda gezintiye avrupalı emeklileri görürdük.

      Sil
    2. iyi de zaten gercek kur rakamlari o yonde 8.15
      6.30 kotunun iyisi
      aci gercekler
      sakaya gerek yok

      Sil
  18. Hocam peki bu durumda hane halkı ve kamu harcamaları büyümeye devam ederse yatırımlara da yansır diyebilir miyiz yani yatırımların da büyümesi neye bağlı tam olarak?

    YanıtlaSil
  19. Hocam turizmin etkisi bence çok fazla oldu özelikle hane halki harcamalarda seneye ayni etki olur mu? olmasa cari açik ve büyüme negatif olmaz mi?

    YanıtlaSil
  20. Hocam, kredi ile büyüyen ekonomi,
    kredi ödeme zamanı geldiğinde faiziyle küçülmez mi?

    Krediyi devamlı sürdürmek isterse de büyümesi ödenen faiz kadar her yıl küçük olmaz mı?

    Misal, hükümet açık verdi 100 milyar TL
    Sonraki tüm yıllarda faiz olsun yüzde 10, enflasyon olsun yüzde 8.

    Hükümet 100 Milyarlık borcunu her yenilediği yıl ödediği faiz kadar ekonominin büyümesini engellemiş olmaz mı? Bu örnekte kabaca her yıl 2 milyar TL lik faiz ekonominin büyümesini küçültmez mi?

    Saygılar

    YanıtlaSil
  21. elektrik üretimi %2,5 civarında azalıyor yine elektrik tüketimi de %1,6 azalıyor ama ne hikmetse nasıl oluyorsa ekonomide büyüme pozitif faza geçmiş oluyor. harika türkiye mevcut yönetim sayesinde dünyada bir ilki daha başardı ve hiçbir ülkenin başaramadığı elektrik tüketimi ve üretimini düşürerek büyüme modelini geliştirdi. ha bir de tabi unutmadan büyümenin ana motoru yapılmış inşaat sektörü %8 küçülme yaşamasına rağmen yani ana motor stop etmesine rağmen yine pozitif büyüme moduna geçmiş necip ekonomimiz. ekonomi harika. bu ekonomiyi eleştirmek ihanet olur.

    YanıtlaSil
  22. Taşıma su ile değirmen dönmeez.

    YanıtlaSil
  23. Faizlerin düşmüş olması sürdürülebilirlik açısından olumsuz görünüyor. Fakat %24 faiz baz almak için normal mi? Faiz ve enflasyon rakamlarının biraz daha normalleştiği bir dönemi baz alarak yorum yapmak doğru olmaz mı? Misal 2020 kasım gibi?

    İyi çalışmalar dilerim. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  24. 3.çeyrek iktisadi aktivasyonların zirve yaptığı dönemdir. bu dönemde turizm ve yan sektörlerde iş hacmi her koşulda artar. yine tarımda canlılık olur gıda fiyatlarında düşüş trendi oluşur. eğlence sektöründe yine canlılık artar. üstüne kamu harcamaları artırılmıştır. buna rağmen üstelik biraz da kalem oynatılmasına rağmen ve faizlerin hızla düşürülüp adeta zorla kredi verdirilmesine rağmen yine de %1 i bile bulmayan bir sözde büyüme üstelik mevsim ve takvim etkilerinden arındırırsak 0,4 gibi büyüme ki ben ona büyüyememe diyorum; bunu güzel gelişme diye sunumlar yapıyor sayın Albayrak. bu sözde büyüme ileride sözde bile olamayacak gibi görünüyor.çünkü:1- 2020 yılında olabilecek iç talep son aylarda muhtemelen hacmini ciddi oranda doldurdu. 2- başta en büyük pazarımız Avrupa olmak üzere dış talepte düşüş trendi başlamış gibi görünüyor. paralel olarak ihracat yavaşlayacak ve zamanla küçülecek.3-özel sektörün bilanço durumu ve finansal pozisyonları o derece kötü durumdaki o kadar borç yapılandırılmasına rağmen ve düşürülen faizlere rağmen hala yatırım yapabilecek borçlarını daha kolay çevirebilecek düzeylerde kar marjına ulaşabilmiş değildir.4-yüksek kur riskleri reel ekonomide hala çok yüksek seyrediyor.5-hane halkları borçluluk düzeyi %70 civarındadır. yani halkın da 10-15 yıl önceki tüketim marjı daha doğrusu borçlanma marjı kalmamıştır.6-istihdam kapasiteleri düşmeye devam ediyor. bu durumda işsizlik yani gerçek işsizlik artışı hızlanmıştır. bu hem iç talepte zayıflama hem de hane halklarının borç çevirme kapasitesini düşürücü etkiler yaparak yeni tüketim yapma imkanını fazlasıyla daraltıyor. bu da büyümenin sözde bile ileriye yönelik zorlaştığını gösteriyor.7-reel kesimde yoğunlaşan kriz etkileri riski nispeten düşük bankacılık sistemine de taşınıyor. bankalar temettü dağıtmayarak kar açıklayabilir mali durumun içine sürükleniyor. ve özellikle de kamu bankaları ve merkez bankası da giderek artan oranlarda kur riski almaktadır. bu sistemik kırılganlığı artırmaktadır. emisyon ve kaydi para üreten yani ekonomiye kan üreten kan yapan üniteler de hastalığa ortak ediliyor ve ileriye yönelik sadece kur riski değil ayrıca likidite riski de yüklenilmiş vs vs...olabilir. tabi azalan prodüktivitesellik de cabası. eğitimin kötüleşmesi liyakatin yerlerde sürünür hale getirilmesi de yine ciddi verimlilik kaybını getirmektedir. yine kamu ve merkez bankasının adeta hazinenin finansörü gibi kullanılmaya başlaması işsizlik fonu kaynaklarının hastalıklı sisteme enjekte edilerek heba edilmesi ileriye yönelik kaynak sıkıntılarını artırabilir ve artacak kamu borçlanma ihtiyacı da yine yeniden reel olarak faizleri yukarıya çekecektir. hem de kurlarla birlikte. aslında dolar kuru 7 tl civarlarında bırakılıp suni biçimde geriletilmeseydi ekonomide gerçek anlamda düzeltme gerçekleşmiş olurdu. rekabet gücümüz artardı. dış talep artışlarıyla şimdiye değin bütçe açığını da bu derece artırmamış olabilirdik. fakat her zamanki gibi siyasal korkular yine iktisadın gerçeklerini yenerek ön plana geçti ve iktisaden daha büyük deprem yaratabilecek bir olumsuz kur enerjisi birikiminin önünü açmış olundu. ben bu durumu tıpkı beklenen büyük Marmara depremine benzetiyorum. nasıl ki deprem geciktikçe büyüklüğü de paralel olarak büyüyorsa kur depremi ya da makro deyişle iktisadi depremin de büyüklüğü maalesef aynı oranda büyüyor.

    YanıtlaSil
  25. Değerli hocam, yazılarınız zaten bilgilendirici ve faydalı da, yorumlara verdiğiniz cevaplar ile ayrıca bilgi ve yorum yapma olanağı buluyoruz. Çok teşekkürler. Takipteyiz..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı