Bilim ve Ekonomi Biliminin Yeri

Bilim kelimesi (science) Latince bilgi anlamına gelen scienta sözcüğünden türemiştir. Bilim, evren ile ya da evrendeki varlık ve olaylarla ilgili bilgilerden yola çıkarak evrene veya bu varlık ve olaylara deneyle doğrulanabilir açıklamalar getirme çabası olarak tanımlanabilir. Bilimin bu noktada üç önemli özelliğinden söz edebiliriz: (1) Bilgi, (2) Deneyle doğrulama, (3) Açıklama çabası.

Bilim başlıca iki alana ayrılır: (1) Doğa bilimleri ya da fizik bilimler (evren ve doğa üzerindeki çalışmaları kapsar), (2) Sosyal bilimler (insan ve toplum davranışları üzerine yapılan çalışmaları kapsar.)

Ekonomi bilimi, insanın doğa, insanın insan, insanın toplum ve insanın mal ve hizmet ile olan ilişkilerini konu alır. İnsanın doğa ile ilişkisi kendisini üretimde gösterir. İnsanın insan ile ilişkisi kendisini ticaret gibi ya da mali hizmetler gibi alanlarda gösterir. İnsanın toplumla ilişkisi kendisini örneğin çalışma yaşamında gösterir. İnsanın mal ve hizmet ile olan ilişkisi de örneğin tüketim, yatırım gibi alanlarda ortaya çıkar. Ekonomi bilimi insan ve toplum davranışları üzerine kurulu bir bilim olduğu için sosyal bilimler arasında kabul edilir.    

Bilimin amacı gerçeğin bir modelinin ortaya konulmasıdır. Buradaki kritik soru şudur: Ortada bir gerçek varken bunun modelini niçin ortaya koymaya çalışırız? Gerçeği bir model çerçevesinde ortaya koymamızın iki nedeni var: (1) Gerçeğin karmaşık görüntüsünü soyutlamalarla basitleştirip anlaşılırlığını kolaylaştırmak, (2) Her defasında karşımıza çıkan olayı yeniden anlayıp açıklamaya çalışmak yerine elimizdeki modele bakarak çözümlemeye gitmek.

Ekonomi bilimi bir sosyal bilim olduğu ve insan ve toplum temelli olaylarla ilgilendiği için yukarıda saydığımız aşamalardan (2) numaralı olanında yer alan deneylerin yapılmasına olanak yoktur. Örneğin ‘bir malın fiyatı arttığında o mala yönelik talep azalır’ önermesini yaptığımızda bunu laboratuvarda deneyle test etmemiz söz konusu değildir. O nedenle sosyal bilimlerde ve dolayısıyla ekonomide deneylerin yerini gözlemler alır. Eldeki verileri inceleyerek fiyat arttığında talepte düşme olduğunu birçok mal ve birçok yerde gözlemlediğimiz zaman bu gözlemler bize doğa bilimlerindeki (örneğin kimya laboratuvarındaki) deneyler kadar güvenilir sonuçları vermiş olur. 

Merak; araştırma ve öğrenmeye yönelik bir davranış biçimidir. İnanç; bir kişiye, bir şeye, herhangi bir öğreti ya da görüşe duyulan ve kanıta dayalı olması gerekmeyen inanıştır. İnanç, tartışmasız kabulle, bilim merak, kuşku ve tartışmayla başlar. Tartışmasız kabuller, ön yargılar, merakın ya da merak edilenin araştırılmasının önünü keser ve araştıranı yanlış yollara sevk eder. Herhangi bir konuda analize başlamadan önce bilinmesi gereken ilk konu budur: Bir analize girişirken her türlü ön yargıdan, tartışmasız kabulden ve dolayısıyla inançtan sıyrılmak gerekir. Bunu başarabilmek ne yazık ki burada yazmak kadar kolay değildir. Hepimizin birçok tartışmasız kabulü, inancı, saplanıp kaldığımız ön yargılarımız var. Bunlar, bazen gerçekleri görmemize, bazen de gördüğümüz gerçeği kabul etmemize engel olabilir.  

Çoğu kez bir çalışmaya, bir araştırmaya başlarken nasıl bir beklenti içinde olduğumuzu düşünerek başlarız. Bu tür bir beklenti ya da öngörü, bir çalışmanın neredeyse olmazsa olmaz koşuludur. Buna karşılık bu beklentiyi çalışmaya başladığımız aşamadan ileriye götürmememiz gerekir. Çünkü o zaman Sherlock Holmes’in dediği sorun çıkar karşımıza: “Bir kişinin verilere dayanmadan teori oluşturması en büyük hatadır. Böyle bir hata, teoriyi gerçeklere uydurmaya çalışmak yerine teoriye uyması için gerçekleri eğip bükmeye iter kişiyi.”  Bu tıpkı, düşlerimizde gördüklerimizi gerçek yaşamda aynen tekrarlamaya çalışmamız gibi çoğu kez anlamsız, hatta yanlış işlere yönelmemize neden olacak bir yere götürür bizi.

Bilimin amacı gerçeğin bir modelinin ortaya konulmasıdır. Gerçek değişebilir mi? Fizik ve doğa bilimlerde gerçek değişmez ama insanların gerçek hakkındaki eksik bilgileri değişebilir. Mesela Einstein evrenin sabit olduğunu düşünmüş ve buna göre bir teori geliştirmişti. Edwin Hubble teleskopla yaptığı ayrıntılı incelemeler sonucu yıldızların dünyadan çok ağır bir tempoyla uzaklaştığını gözlemleyince evrenin genişlediği (evrensel enflasyon) görüşünü ortaya attı. Einstein bunu öğrendiğinde sabit evren teorisinin yaşamının en büyük hatası olduğunu itiraf etti. Gerçeğin değişimi bazen bizim gerçeği tam olarak tanımlayamamamızdan değil gerçeğin değişmesinden kaynaklanır. Bu daha çok sosyal bilimlerde ortaya çıkar. Çünkü sosyal bilimler insanla uğraşır. İnsan, zamana, modaya, algılara, beklentilere göre değişebilir. Bir zamanlar kolesterol yapıyor diye gözden düşen yumurta tüketimi bu iddianın aslı olmadığı öne sürülünce yeniden artabilir. Japonya’da insanlar ellerine geçen gelirin yüzde 40’ını tasarruf ederken Amerikalılar sadece yüzde 20’sini tasarruf ediyor olabilirler. Kültür farkları, yetişme tarzları, adetler, gelenekler, moda insanları farklı kılar. Bu farklılıklar birçok konuda evrensel teoriler geliştirilmesini engeller[i].

Bütün bunlardan çıkan sonuç ekonominin arz yasası, talep yasası gibi bazı konularda evrensel olmasına karşılık tüketim eğilimi, tasarruf eğilimi gibi bazı konularda yerel olduğu sonucudur. O nedenle çoğunlukla ABD, İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ekonomilerde geliştirilmiş ekonomi teorilerinin bizim gibi ülkelerde bire bir uygulanması mümkün değildir. Örneğin sürprizlere yer olmamasını savunan rasyonel beklentiler teorisi bizim gibi sürekli sürprizlere açık bir ekonomide yerini siyasetten sürekli irrasyonel kararlar ve uygulamalar beklemek biçiminde formüle edilebilecek bir “irrasyonel beklentiler teorisine” bırakır. Buna karşılık bu irrasyonel yaklaşımlar süreklilik kazanırsa insanlar onları da rasyonalize edeceği için (yani sürekli irrasyonal adımlar beklemeye alışacağı için) o da sonunda rasyonel beklentilere dönüşebilir[ii].  





[i] Buraya kadar yazdıklarımın çok daha geniş ve ayrıntılı biçimi Ekonomide Analiz (Remzi Kitabevi Yayınları) adlı kitabımda yer alıyor.
[ii] İrrasyonel beklentiler teorisi tarafımdan ortaya konulmuştur. Bu deyimi ve çerçevesini ilk kez 1996 yılında "Türkiye İçin Bir Ekonomik İstikrar Programı Önerisi" adı altında yazdığım ve zamanın hükümetine sunduğum raporda konu etmiştim. 

Yorumlar

  1. Sayın Eğilmez. Her ne kadar ekonomiyi tanıtma ve bilimle ilişkisini anlatmaktaki çabanızı takdir etsem de buradakı bahsettiğiniz birçok şeyin tabiri caizse eski kafada kaldığını söylemem gerekiyor. Bilimin tanımından bilimi kategorileştirmeye kadar birçok konunun açıklamasını pozitivist yaklaşım ile yapmışsınız. Halbuki bu yaklaşım 19. YY. da popüler olmasına rağmen çağımızda neredeyse kimse tarafından ciddiye alınmamaktadır. Doğrulanabilirlik örneğin çoktandır bilimsel bilginin ayracı olarak kabul görmüyor. Sherlock Holmes'ün tümevarımcı analizi de 19. yy. bilimsel yaklaşımının bir örneği. İktisatta deney olmadığı da doğru değildir (Bkz. Vernon Smith bu alana katkıları için Nobel ödülü aldı). Labaratuvarın da deneysel metodun tek uygulanabildiği yer olmadığı gibi bütün doğa bilimleri de deneylere izin vermez (bkz. kozmoloji). Evrensel yasaların var olduğu düşüncesi de yine 19.yy. a ait bir tartışma. Bugün bir fizikçi bile kaostan, kompleks yapılardan ve indirgenemezci karmaşadan bahsediyor. Arz ve talep için de ekonomi yasaları demek çok zor (bkz. Dan Ariely'nin Predictably Irrational kitabında bu konuda bir chapter var).

    Bu örnekleri uzatmak da mümkün. Öte yandan burası bunun platformu değil tabi. Demek istediğim bu tartışmaların günümüzde bilim felsefesi ve bilgi kuramı açısından bambaşka yerlere evrildiğidir.

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklı olduğunuz yerler var. Ama yarın onlar da değişecek. Çünkü insan değişiyor. Bu da benim yaklaşımımı haklı kılıyor.

      Sil
    2. Böyle bir yazı, yorum okuduğumda aklıma hep Pablo Picasso gelir.

      Şunu 15 yaşında çizmiştir.
      https://www.pablo-ruiz-picasso.net/work-11.php

      Şunu ise 51 yaşında
      https://www.pablo-ruiz-picasso.net/work-2353.php

      Şunu 91 yaşında
      https://www.pablo-ruiz-picasso.net/work-281.php
      çizmiştir.


      Şunu ise, 8 yaşında çizmiştir.
      https://www.pablo-ruiz-picasso.net/work-261.php

      Pek çok kişi Picasso olduğunu bilmese, 8 yaşındaki resmin 91 yaşında yaptığından daha teknik olduğunu düşünür.

      Vernon Smith, hayatını incelerseniz,1955- 1972 arasında ekonomiyi aktarma şekli Mahfi beyin yaptığı gibi çok basite indirgeyerek, geniş kitlenin anlayacağı şekildedir. Yani Mahfi beyin aktardıklarını baz almadan diğer kısımlara geçiş mümkün değildir.

      Onların anlaşılmaları için temellerin çok iyi bilinmesinin yanında o temellere yapılan eleştirilerin de çok iyi bilinmesi gerekir. Sonrasında Vernon gibilerin yorumları daha anlam kazanır.

      Vernon un aktarımı 1972 den sonra davranışsal bilimler üzerinde gelişmiş çalışmalar yapmaya başladıktan sonra ister istemez önceki duruluğundan ayrılmıştır, çünkü konular çetrefilleşmiştir. Tıpkı Picassonun ilerki yaşlarında çizdiği gibi.

      Türkiye de nüfusun sayısına karşın, ekonomi bilim ortamı ciddi seviyede sığ kalmıştır, bu sebeple, konu üzerine çalışan insanların derinleşmelerine imkan veren kurumlar, çalışma ortamları oluşturulamamıştır.

      Öyle bir ortam Türkiye'de olsaydı, Mahfi beylerin yaptıklarının önemi bir kaç kat daha fazla gözle görünür hale gelirdi. Şimdi malesef o değerlendirilmelerin yapılmasından çok uzaktadır.

      Sil
  2. Osmanlı döneminden beri para sürekli tağşiş edilmiş.cumhuriyet dönemindede.7 Eylül 1946,4 Ağustos 1958,10 Ağustos 1970 , 24 Ocak 1980 , 5 Nisan 1994,2001 son 2 devalasyonu bizzat gördüm.1979 enflasyonunu çocuktum ama yaşadım.babam 33 araba sattı elhamdülillah paramızı koruyabildik dedi.aziz nesinin demir ve altın satan adam hikayesi gibi.en azından bizim arabamız elimizde kalmıştı.sonra enflasyon bizim değişmez gerçeğimiz oldu.yastık altı dövüz biriktirmek,bankacılık sisteminden uzak durmak bizim için rasyonel oldu.banker krizini gördüm.bu kadar ürkek parasını 32 günden fazla vadede bankada tutmayan bir toplumda Demirbank vakasıda varken kredi vade uyumsuzluğuna izin vermek.dövüzde banka parasına izin vermek ne kadar rasyonel bir davranıştır.

    YanıtlaSil
  3. Üstat yine her zaman ki gibi muhteşem bir yazı kaleme almışsınız. Saygılar.

    YanıtlaSil
  4. "İktisat, şöyle bilimdir, böyle bilimdir...

    İktisatçı, şöyle biliminsanıdır, böyle biliminsanıdır..."

    diye geveleyip duruyorsunuz, ama, Dolar/TL kur tahmini yapmaktan bile acizsiniz!

    Bu nasıl bilim?!

    Bu nasıl biliminsanlığı?!

    Enteresansınız Mahfi bey...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enterasanlık iyidir.
      Siz bilim insanıyla falcıyı karıştırıyorsunuz. Sorununuz eğitiminizin yanlış olmasında olabilir. Ya da anlatılanları iyi dinlememiş olabilirsiniz.
      Birçok kişi sizin bu karıştırmanız gibi doktorla üfürükçüyü karıştırıyor.
      Bu akıl karışıklığının tek çözümü analiz öğrenmek. Çalışırsanız olur.

      Sil
    2. Son derece saygısız mesaja bile kibarca cevap verebilmek. Sizden sadece iktisat değil başka dersler de alması gerekenler var hocam.

      Sil
    3. İstatistik nasıl bir bilimdir? Bütün piyango sonuçlarını tutturamayan istatistikçi mi olur? Bu nasıl bilim, bu nasıl bilim insanlığı? Sorularının cevabını verdiğinizde eminim ki Mahfi hocam da sizin sorularınızın cevabını verecektir.

      Sil
    4. Trol beslemeyin.

      Sil
    5. Bir de şöyle cevabı deneyelim.

      1439, sen dolar ile TL kurunu bilsen, millet ile paylaşır mısın?

      Paylaşırsan enteresan bir iş yapmış olursun.

      Hoca niye paylaşsın kur bilgisini? Hiç senin aklına yatıyor mu?
      Sen de öğren ekonomiyi, ilerde sen bile paylaşmazsın,
      sonra paylaş paylaş diyen fakirlere güler geçersin.

      Kaptın mı köfteyi?

      Şimdi otur, ekonomi oku :)

      Hoca 50 yıl ekonomi okumuş, kurların ne olacağını millete beleş bilgi diye niye versin?

      Her işin bir raconu vardır,
      sen 50 yıl bu işe çalışmış hocaya raconu mu öğretmeye kalkıyorsun?
      Tut ki racon kesiyorsun, burası hocanın mekanı.
      Kendi mekanında kendine racon kestirir mi?
      (Hiç aklın alıyor mu diyeceğim de olmayan bir şey alamaz)

      Senin yorumunu yayınlamayabilirdi de, demek ki önemsememiş,
      racondan bile saymamış senin yazdığını.

      Tabi, edep ayrı bir meziyettir, para ve kur bilgisi gibidir, herkeste bulunmaz.

      Sil
  5. Hocam bilimin sorgulanabilir hatta yanlışlanabilir olması su götürmez bir gerçektir katılıyorum. İktisatta yasalar yerine teoriler olması bu bilimin sorgulanabilir ve yanlışlanabilirliğini artırmakla beraber gelişime açık hale getiriyor.Teori kısmının sorgulanabilirliği konusunda da bu bilimin öğrencilerinin sizin gibi hocaların yardımına ihtiyacı var. Elinizden geleni de yaptığınızı görüyorum. Samimiyetinize sığınarak IS-LM-BP, genişletilmiş IS-LM-BP veya Dornbusch modellerinin herhangi birinde faizlerin düşmesinin dövizi düşüreceğini önceki yazınızın konusu olan enflasyon beklentileriyle, mümkünse grafikler yardımı ile açıklayabilme şansınız var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu burada yapılacak bir şey değil ayrı bir yazı konusu ama kaç kişinin ilgisini çeker bilmiyorum.

      Sil
    2. Hocam zaten takipçilerinizin büyük bir kısmı finansal okur-yazarlık sahibi olmak isteyenler ve iktisatçılar olduğundan ilgi çekme konusunda sorun yaşanacağını düşünmüyorum. Ayrıca bunun ''bilim ve ekonomi biliminin yeri'' başlığına hizmet edeceği kanısındayım. Uğraştırıcı bir şey olduğunun farkındayım fakat ben ve benim gibi iktisatın içinde olanlara çok faydası olacaktır.

      Sil
  6. "Araştırma Yöntemleri" dersi sanırım üniversitelerde öğrencinin anlayacağı şekilde verilmiyor veya öğrenci, bu ders anlatılırken dikkatini vermiyor. Hatta sınıfta kafa olarak olmayabilir. Siz ne düşünüyorsunuz Hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef iyi verilmiyor. Öğrenci de bu dersi angarya olarak görüyor.

      Sil
    2. Kolayı var, çaktırırım o tip öğrencileri, seneye kafa olarak sınıfta olurlar :)

      Sil
  7. hocam bilimsel ve analitik düşünmenizi hangi yazarlara borçlusunuz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek çok: Sartre, Camus, Popper, Marx, Darwin, Freud, Keynes, Marshall, Gülten Kazgan, Alaeddin Şenel, Şerif Mardin, Arthur Conan Doyle.

      Sil
  8. hocam biz devalasyonu gördük enflasyonu gördük ama hiç bir zaman krize borçlu ve işsiz yakalanmadık.eskiden kayıt dışı ekonomi çoktu bir ayağımız çiftte çubuktaydı.en fakirin bile kefen parası dediği yedek akçesi olurdu.eski işsizlik rakamlarıyla bunu kıyaslamamak lazım bu gerçek işsizlik.1929 krizinin korkunç olmasının sebebi hem işsiz hem borçlu hemde servetini kaybeden bir topluma denk gelmesidir.abd 5000 banka batmış borsa çökmüş zenginler fakir olmuş.işsizlik hat safada.bir tarafta çöpe giden gıda öbür tarafta alamadığı için aç kalan insanlar.bizim şansımız askeri ücretin olması bankacılık sisteminin güvencede olması emekli,memur ve işsizlik maaşı.dezavantajımız ise başımıza ilk defa geliyor olması.yaşım 50 böyle korkunç bir işsizlik görmedim.inşallah devletimiz tedbir alır.bu defa rasyonel olur.sosyal bilimlerde geçmişe bakılmalı.paul Krugman bunalim ekonomisi kitabında On beş yıl önce hemen hemen hiç kimse modern ülkelerin döviz spekülatörlerinden korkarak kemikleri sızlatan bir durgunluğa katlanmaya zorlanacağını ve büyük, gelişmiş ülkelerin sürekli bir biçimde işçilerini ve fabrikalarını çalışabilir durumda tutmaya yetecek kadar harcama üretemez duruma gelebileceğini düşünmüyordu diyor.ülkemiz krugmanın dediği gibi en az zararlı kur rejimi olan gerçek dalgalı kuru uygulamalı ekonomiyi canlandırmalı.yoksa bir yanda işsiz insan lar bir yanda temel ihtiyaçlar 2sini birleştiremeyiz.insanlar aç dükkanlar boş kalır.keynezyen ekonomiye çok ihtiyaç var.

    YanıtlaSil
  9. Fatih Kömürcüoğlu17 Eylül 2019 16:34

    Ekonomi bilimi hava durumu tahminine benzer. Uydu görüntülerine bakarsınız, atmosfer basıncına bakarsınız, rüzgarların şiddetine ve yönüne bakarsınız ve yarın hava güneşli olacak dersiniz ama bakarsınız öyle bir fırtına kopar ki koca koca çınarlar bile kökünden sökülmüş. Ekonomi bilimi sadece çok büyük oranda olacakları tahmin eder. Fizik kanunları gibi kesin formüller yazamaz. Çünkü Hocamızın ortaya koyduğu İrrasyonel Beklentiler teorisinde anlatıldığı üzere ekonominin en büyük öznesi insan bazen kendi zararına olacak işler yapabilmektedir.

    YanıtlaSil
  10. "Hepimizin birçok tartışmasız kabulü, inancı, saplanıp kaldığımız ön yargılarımız var. Bunlar, bazen gerçekleri görmemize, bazen de gördüğümüz gerçeği kabul etmemize engel olabilir."

    Örnek;
    -Ekonomide faiz kullanımının yanlış olduğunu düşünüyorum
    +Sebep?
    +Dinen günah olduğuna inanıyorum
    -O halde bilimsel bir yargıda bulunmadığını kabul etmelisin
    +Hayır;söylediğimi kanıtlayabilirim, insanlar faiz yüzünden iflas ediyor falan filan...
    -Gerçekleri fikrine göre eğip bükerek cımbızlayarak inancına uydurmaya çalışıyorsun
    .
    .
    .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilim,insan ve ekonomi ve diğerleri sürekli değişkenlik gösterebiliyorsa o zaman biz insan çok aciziz ve eksiğiz bu da aslında bilimle ve merakla açıklamaya çalışılan şeylerin ilahi bir güce bağlanabilirliligini gösterir.

      Sil
    2. Aciz olsak değişim göstermez öylece kalırdık.

      Sil
  11. Hocam bilim denirken aklıma hep Celal Şengör ile Aziz Sancar gelir.

    Celal Şengör, nasıl bir çalışma disiplini içindedir hocam?
    Jeoloji profesörü olduğu için etrafında o konuda tartışabilecek insan bulamıyor,
    tarih, arkeoloji ve coğrafyacılar ile tartışıyor. Onlar kadar konuların derinliklerine girip bilgisini çok güzel sunabiliyor. Bu kadar farklı branşlarda bu kadar derinliğe girmek ne ile açıklanır Mahfi Hocam?

    Sizce Celal Şengör, ekonomi konularına da girdi mi?

    Not: Sizin üretkenliğinizin ve bilgi sunumunuzun yeri çok ayrı ve özeldir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Celal Şengör, izleyebildiğim kadarıyla, iyi bir bilim insanı gibi başka alanlarda da neler olduğunu merak edip jeolojinin çok dışına taşmış bir hoca. Meraklı bir insan belli ki. Kendisine soru sorabiliyor, korkmuyor, kendisini dinle veya başka şeylerle sınırlamıyor. Gerçek bilim insanı böyle olmalı diye düşünüyorum.
      İnsanın kendisine soracağı ilk soru ben kimim, nasıl geldim dünyaya sorusudur. Bunu din kısıtından çıkıp da yanıtlamaya çalıştığınızda bilime adımı atmış oluyorsunuz. Şengör bunu yapıyor.

      Sil
  12. Mahfi hocam, bugün iktisada giriş dersinde hoca şöyle bir şey dedi. Ekonomi ve iktisat farklı şeylerdir. İktisat economics'in, ekonomi ise economy'dir. Ve ikisi farklı şeylerdir dedi. Ekonomi ne yaptığın, iktisat ise neyi neden yaptığınla ilgilidir dedi. Hocam merak ediyorum daha üniversitede ki ilk dersten yanlış bir şey mi öğrendik? Ayrıca iktisada giriş hakkında ne tür kitaplar önerirsiniz? Kitabı bize bıraktı hoca.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Ertuğrul bey

      Benim nesil için 35-45 yaş arası iki kelime arasında bir anlam farkı yoktur.

      İktisat doğu, Ekonomi anglo-sakson geleneklerden (ingilizlere de fransızlardan, fransızlara da italya üzerinden yunancadan) gelen kelimelerdir.

      İktisat, kasıt kökenine atıftır (kısıt değil). Yani amaçlı bir hareket gibi düşünebiliriz. Hocanızın neden yaptığın ile ilgilidir demesi bu kasıt kökenine atıf gibi geldi bana.

      Ekonomi ise, yunancada -emin değilim- ev idaresi, yönetimi gibi bir anlamdan geliyor. Günlük olarak insanların yaptıklarıdır.

      TDK ya göre (ve sanırım hocanıza göre) ekonomi (günlük yapılanlar) ile ekonomi bilimi ayrı kavramlar. İktisat ise ekonomi bilimine verilen isim.

      İngilizce'deki economics (ekonomi bilimi) ve economy (ekonomi) ayrımı gibi bir ayrımı hocanız yapmış görünüyor.

      {Ekonomi uzmanlığına girip, jargon kullanmaya başlayınca, diğer ekonomistler ikisini de aynı anlamda kullanacaklardır, aynı jargonu kullananlar için ikisi aynı anlama gelir gibi.}

      Fransızlar bu iki kavramı L'économie politique, ve L'économie olarak ayırıyorlar(17. yy da Charles Gide bu ayrımı yapmış.)

      ---
      Ben iktisadı kasıt kökeni ile değerlendirdim. Kamus-i Türki de bunu kısıt, yani tutumlu davranma, itidal üzerine hareket etme olarak kısıt kökenine atıf yaparak izah etmiş. Demek ki, Osmanlılar, tutumlu ve itidalli davranma olarak bir anlam da türetmişler, iktisat için.

      Ben, arapça kökeni olan kasıt kelimesinin-hocanız gibi- bugünkü anlamı daha iyi ifade ettiğini düşünüyorum.

      ---

      Bu demektir ki ilk dersten yanlış bir şey öğrenmemişsiniz. Hocanız kitabı size bıraktıysa, beyni biraz doldurun da nasıl doldurursanız doldurun, benle öyle muhatap olun demek istemiş olabilir :)))

      Kitap almanıza gerek yok, Mahfi beyin bloğundan her gün bir yazı okuyun. Elimde kitap olsun derseniz, Mahfi beyin kitaplarından başlayabilirsiniz. İktisada giriş için hocanıza hak veriyorum, hangi kitap ile başlarsanız başlayın, yeter ki başlayın.

      Sil
    2. İktisat Arapça
      Oikonomia yunancadır daha sonra İngilizce olarak economy olarak karşımıza çıkan ev idaresi anlamındadır. İkiside aynı bilim dalı olmasına rağmen aradaki fark ekonomiyi uygulamaya dönük olarak görenler iktisat için teori derler.

      Yani ekonomi iktisadın politikası olarak görülür. İktisat bir teori olurken bunu nasıl yaptığın değişkenlik gösterir ve bu uygulama bilimine ekonomi diyenler olur.

      Kısaca aynı işlevsel olarak teoriyi uygulayış biçimine ekonomi teorinin kendisine iktisat derler.

      Böylede düşünenler vardır. Bazıları devlet okullarında iktisat olan aynı bilimin özel okullarda modern ismi ile ekonomi olarak isimlendirildiğini söyler.

      Arapça ve Yunanca farkı

      İlim ve bilim gibi aynı tanım olmasına rağmen Arapça ilim Türkçe ismi bilim olması gibi. Fakat algılama farklı olmuş.

      Sil
    3. Hocanız doğru söylemiş. İktisat Arapça bir kelime. Bunun İngilizcesi Economics, Fransızcası ise Economie. Türkçe'de uzun süre İktisat kullanıldı sonra Fransızcadan uyarlanan Ekonomi de kullanılır oldu. İngilizcedeki Economics ile Economy (Türkçeye ikisi de Ekonomi diye çevriliyor) farklı anlamlar taşıyor. Economics, bilimin adı. İktisat gibi. Economy ise o bilimin yaşamdaki yansıması. Mesela British Economy dendiğinde İngiltere Ekonomisi anlamına geliyor. ve bir sistemi ifade ediyor. Türkçede hem bilim dalı hem de sistem ekonomi diye adlandırılınca işler karışıyor. Ekonomi dendiğinde bilim dalı (Economics ya da İktisat) kastediliyor ama Türkiye Ekonomisi dendiğinde Türkiye'nin ekonomik sistemi kastediliyor.

      Sil
    4. Şahabeddin, Adsız ve Mahfi hoca; hepinize teşekkür ediyorum.

      Sil
  13. Hocam ekonomi bilimi labirentleri andırır. Birey bir labirente atıldıgında o labirentten çıkmak için yollar dener en sonunda labirentten çıkar. Fakat aynı kişi farklı bir labirente atıldıgında aynı yolu dener fakat çıkamaz. Çünkü her labirentin yolu ve düzeni farklıdır . Bu sefer bu labirent için yeni bir yol bulması gerekir.

    YanıtlaSil
  14. Bu konuda son yillarda yazilmis en faydali kitaplardan birisi olan BILIM kitabini oneririm. Bilimin dogasi ve bilim tarihi hakkinda cok faydali bilgiler sunmaktadir.
    https://www.dr.com.tr/Kitap/Bilim-Dunu-Bugunu-Yarini/Bilim/Bilim-Tarihi-Ve-Felsefesi/urunno=0001762096001

    YanıtlaSil
  15. Bilim ve ilim ikisinde aynı kelime olmasına rağmen farklı algılanır.

    Arapça ilim
    Türkçe bilim

    Tanımlamada ikiside aynı doğrultuda olmasına rağmen halk tarafından algılanışı farklı olmuş.

    İlim dini konularda edinilen bilgi gibi algılanırken
    Bilim ise dünyevi konularda edinilen bilgi anlamı taşıyor halkta.

    Aradaki fark kelimenin arapçası ilim Türkçesi bilim. İngilizcesi sciense

    YanıtlaSil
  16. büyük açık diye bir film var izlemenizi tavsiye ederim.2008 krizinden önce temerrütler artarken emlak fiyatları artıyor.iktisada aykırı her şey oluyor.fakat kriz çok sonra ortaya çıkıyor.sebebler irrasyonilite.kaldıraçlı işlemler açıga alım açıga satım.bir evin defaatla sigortalanması.cdo lar sentetik cdo lar.hedge fonlar.mesala svap arjantinle svap yaptın şimdi pezoyu verip doları nasıl alacaksın.mesela cds batan çogalırsa sigorta paranı nasıl ödeyecek.2008 en büyük sigorta sistemi battı devlet kurtardı.iktisadı matematik oyunları bozdu.1980 den sonra rusveltin kurdugu tüm denetleyici kurumlar kaldırıldı.spekülasyonun önü açıldı bunda iktisadcının suçu ne.iktisad dünyanın en güzel ilmi.şu an iktisadcıları kimse dinlemiyor dünyanın gelirinin kaç misli olan katrilyonluk türevler var.resmen ekonomiyi kumara çevirmişler.keşke ekonomiyi iktisadcılar yönetse.sistem öyle kurgulanmışki 0 risk görünüyor.kredi veriyorsun sigorta yaptırıyorsun ama sigorta şirketi battı.iktisad sınırlı kaynakların sınırsız ihtiyaçları karşılama sanatıyken şu anki sistemde sınırsız türev ürünler oluşturulmuş iyide bu dünya bunu nasıl üretecek.keşke geçmişe baksaydık.lale çılgınlıgı,misisipi balonu,souht see balonu,1927 florida emlak balonu 1929 hisse senedi balonu çare bulunurdu.ve iktisadcılar bulmuş.mesela bankacılık sistemini sıkı denetleme ve garanti altına alma.keynezyen ekonomi.ponzi sistemlerini çözme.aslında her sorunun bir çözümü var fakat rusvelt lazım.rubini 2008 krizini tahmin etti çözüm önerileri var ama siyasi iradeler dinlemiyor.yunanistanın borçlarını türev ürünlerle saklamışlar.yine krizi iktisadcılar çözdü.dünya ya yalancı görmemiş yada bile bile görmezden geliyor.açıga satılan hisse senetleri petrol açıga alımlar kaldıraçlar.bende edisonun teslaya dedigini derim burası amerika burda şaka yapılır.muhtemelen biri bunu 1.4mü 1.8katrilyonmu mi kimse bilmiyor sentetik cdo yu alana söyler.yelinen gelen selinen gider.abd dolarının m1 bak m2 ye bak m3 bak ne kadar oluşturulan gayri nakdi paraya bak.böyle bir ortamda hangi teknik analizden bahsediyorsun hangi tahminden.soros sterlini batırdı derler soros açıga olmayan sterlinini sattı ingiliz merkez bankası bastıgı parayla hayali sterlini yenemedi kimsede sorosa kaç sterlinin var demedi.nakit sterlin sayısı belliyken bunu sorosunda alamayacagı belliyken sustular.

    YanıtlaSil
  17. merhaba hocam,
    Küçük yaşta din eğitimi vermenin bilimsel düşünmeyi engellediğini düşünüyor musunuz?Yoksa yanlış din eğitimimi veriliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türk aydının dine karşı tavır alamazlar. Din konusunun da bu tarz platformlarda dile getirilmesinden kimseye fayda yoktur, ancak, politik olarak çok suistimal edilmesi sebebi, o politikaların da burayı okuyan insanların günlük yaşamlarını etkilemesi, hukuku etkilemesi sebebi ile bahsetmekte fayda vardır.

      Türk insanı esasında deisttir, yani yaratıcıya inanır, ama islamın emirlerine inanmaz, yaşamına uygulamaz. Bugün Anadolu köylerinde 5 vakit namaz kılan insanlar da Deisttirler, okumayıp araştırmadıkları için kendilerinin dindar olduklarını zannederler.

      Siz de kendiniz test edebilirsiniz. Kuran dan 7-8 ayeti alıp, beş vakit namaz kılan insanlara şunlar yapılsa ne güzel olur deyiniz. Ayetleri hayatlarında hiç okumadıkları için öyle saçmalık olmaz derler. Bunlar ayet deyince ya meal yanlış, ya da başka bir bahane ile hocaya sormak lazım deyip kaçarlar.

      İslam bedevi arap geleneklerinin o dönemin popüler dini inanışları ile harmanlanmış halidir.

      Allah kelimesinin bir kaç kullanımı vardır. Bunlardan birisi, bir ortamda bulunan putlardan en büyüğüne verilen isim. Evde bulunan en büyük put veya Kabe içindekiler arasında bulunan en büyük ve güçlü puta verilen isim. (Allah aslında bizim yazdığımız gibi değil e a arası bir ses ile başlayarak telaffuz edilir. Sahabe döneminde yaşayan bir insana günümüz İstanbul telaffuzi ile Allah demek, domatese, tomatis demek gibi bir şeydir. Beş vakit namaz kılan arkadaşlara duyurulur.)

      Bunları çocuklarına isteyen aileler aktarabilirler, bence bir sakıncası yoktur. Ben şu anda Kuranın bazı cüzlerini ezbere biliyorum, çocukken ezberledim. Tefsir ve Meallerden en önemlilerini de okudum.

      Buhari'nin hadisleri, peygamber öldükten 200 sene sonra nasıl topladığını, yöntemini ve kullandığı usulleri de iyi biliyorum. Buharinin bir aşamadan sonra doğruluk yerine kayıtlarının kesinliği noktasına varması iyi olmamıştır. (Bu hadisi bana filan kişi söyledi, ona da falanca kişi söylemiş, o falanca da dedesinden duymuş, falancanın amcaoğlu dedesinin bunu Sahabenin büyüklerinden birinin oğlundan duyduğunu nakleder, gibi. Aradan yazılı olmayan 200 sene geçince daha fazlasını bekleyemezsiniz. Aynı hadisin 4-5 farklı türünü bulmuştur, sonra da yine aynı şekilde kimlerden nasıl duyduğunu yazmıştır.)

      Eğer, küçük yaştaki çocuklar da dini eğitimi alır, sonra sorgulama ile kıyaslarlar ise gerçeği bulurlar. En azından Batı dünyasındaki son birkaç yılımda, buradaki çocukların 12-13 yaşlarında dini nasıl sorguladıklarına şahit olduktan sonra, La Fontaine masallarına, dini hikayeleri de ekledik diyebilirler.

      Dinin ne olduğunu bildiğinizde, yanlış din eğitimi mi veriliyor diye sormazsınız. StarWars ve Yüzüklerin Efendisi gibi, hayali bir alem ile ilgili bir bilgi bütünüdür.

      Dindar insanlara da saygı duyup, nötr davranmak en iyisidir, ama doğruları söylemelisiniz. Dindarların en önemli özelliklerinden biri dinlerini yayarken, eleştirilere kulaklarını tıkamalarıdır. Normaldir.

      Bize düşen, suistimal edilmesini engellemektir. Bunun en güzel yöntemi bilgi ve bilimsel yöntemleri çocuklarımıza öğretmektir. Onlar günü gelince kendi kararlarını verirler.

      Din, günümüzde, ekonomik hayatı (dünya genelinde) etkilemekten uzaktır.

      Sorunuzun cevabına gelince, bence küçük yaşta dini eğitim alan kişiler, sorgulayıcı bir eğitim de alırlar ise bilimsel düşünmeyi etkilemez. Aksi durumda, hem bireyi hem de toplumu da engeller.

      Benim küçük yaşta aldığım din eğitimi kendime göre bilisel düşünmemi etkilemedi. Celal Şengör'ü de etkilememiş. Aziz Sancar da pek etkilenmemiş (kendi ailesinin dini tercihine karışmıyor).

      Sil
    2. Bir başka cevap ise, devletin eğitimdeki rolüdür.

      Kanuni'nin şeyhülislamı Ebu Suud efendi, osmanlı pozitif bilimlerini toparlanamayacak şekilde baltalamıştır. O gün bu gündür, Türkiye topraklarında bilim kurumları oluşturulamaz.

      Aynı anlayış, Tophane'deki Rasathaneyi de Osmanlı döneminde yıktırmıştır. Pozitif bilimlerin terkini hızlandırmıştır.

      Dikkatli araştırmacılar, Osmanlı padişahlarından, aydın, Fatih Sultan Mehmedin de, çocukken dini eğitim almış olmasına rağmen Deist bir Rönensans aydını olduğunu ispat etmişlerdir. Ki, kendi dindar oğlu 2. Bayezid, babasının saray içinde kurumsallaştırmaya çalıştığı kütüphane ve uzmanları ortadan kaldırmıştır.

      Günümüzdeki Türk yapısı(ben devlet diyemiyorum), din ve cemaatleri besleyen bir yapıya bürünmüştür. Bu sebeple, bilimsel düşüncenin Türkiye'deki temsilcileri her geçen gün daha büyük sıkıntılar içinde yaşamaktadırlar. Cübbeli Ahmet, Şeyh Kıbrısi, Adnan oktar gibi garabetleri bilmemiz günümüz yapısının tercihi sebebi iledir. Yeni küçük garabetler de hızla türetilmektedir.(Misal Kıbrısi ye göre kadın sadece evde durmalıdır, sokaklara çıkmamalıdır.)

      Bu soru kısaca bilimsel düşünmeyi Türkiye ortamında engeller diye cevaplanabilir. Yukarda yazdığım benim gibi bir kaç istisna kaideyi bozmaz.

      Sil
    3. Çok bildiğini zannedenler, nedense çok yanılıyor.Cümlelerinizdeki kesinlik geniş düşünemediğinizin isbatı.Anadolu insanına deist deme cüretinize hayret ettim.

      Sil
    4. Şahab bey selam. Bilimden bahseden bir yazıya yaptığınız yorumda; ''Dinin ne olduğunu bildiğinizde, yanlış din eğitimi mi veriliyor diye sormazsınız. StarWars ve Yüzüklerin Efendisi gibi, hayali bir alem ile ilgili bir bilgi bütünüdür.'' kanısına hangi verilerden hareketle ulaştınız..

      Sil
    5. @unknown Bilimsel bir yazıda, dünyadan sonraki hayat hakkında kurgular üreten fantastik sistemlere din denmesini neden yadırgadınız. Deney ve gözlem yapılması mümkün olmayan konular hakkında bilimin tavrı elbette budur, böyle olacaktır.

      Sil
  18. bir paranın fiyatı onu borç alan ülkenin borç ödeme gücüdür.osmanlı 500 milyon ingiliz altını borç aldı.borç ödemesini abdülaziz zamanında askıya aldı.daha sonra borcun muharrem kararnamesi ile 250 milyon altını silindi taksitlendirildi.cumhuriyet dönemindede ülkemizin hissesine düşen borcu taksitle ödedik.nihayetinde faiz ne olursa olsun biz gücümüz kadarını ödeye bildik.anştaynın dedigi birleşik faizin gücü bir matematik efsanesidir.bundan 2000 yıl önce 1 gram altın bileşik faizle alsanız şuan 7 dünya altın eder.matematikci buna inanabilir ama iktisadcı dünyanın üretimini bildigi için buna inanmaz.borç alcaklı ve borçluyu ilgilendirir toplamı ödenmezse 0dır.batık krediler binde 5 degerine satılıyor.böyle bir ortamda basmadıgın yıllarca tek kuruş kazanmayıp sürekli cari açık verdigin bir paranın degerini kim bilebilir.borç alabilirsen başka olur alamazsan başka.iktisadcılar dünyanın en iyi insanları.hocanın dünkü verdigi grafikleri benim bulmam mümkün degil o hap gibi vermiş bende ögüdümü aldım.ekonomiyi gördüm ona göre bütcemi yaptım.kendimce ne yapacagıma karar verdim.hocamın yazılarından çok memnunun banka parasının ne oldugunu m1,m2,m3 nedir hep hocamdan ögreniyorum.tarihi anektotlar anlatmasıda çok hoş.mesela ikarus sendromu kötümüydü.birazda entellektüel iktisadcı dinleyelim.hocama saygılarımla

    YanıtlaSil
  19. Su hale bak dunyada ve Turkiyede!

    Eskiden iceride ve disarida yukselen belirsizlik karsisinda ulkeler Faiz oranlarini arttirdi herhangi bir tepetaklak olmaya gard almaya karsi
    Simdi ise
    Yukselen belirsizlik karsisinda faiz oranlarini indiriyorlar

    Kisaca ne kadar belirsizlik o kadar dusuk faiz orani

    Ben bu isten bisey anlamadim ya siz Mahfi hocam ne dusunuyorsunuz bu konuda? Eskiden dedigim 80li 90li yillarda hemen hemen boyleydi.

    YanıtlaSil
  20. Hocam arka arkaya, bir kısa, bir uzun yazı. Maşallah, hızınıza yetişmek zor. Teşekkürler, ellerinize sağlık, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  21. Bunu bütün samimiyetimle yazıyorum:

    Umarım, torunlarınızın üniversite mezuniyetini ve iş hayatına başlamalarının hemen öncesini görecek kadar uzun ömrünüz olur.

    İşte tam o an torunlarınız sizi sorgular: "Mahfi dede, niçin, bizim ve arkadaşlarımızın geleceğinin aydınlık olması için 2019-20-21-22-23'te siyasete girmedin?"

    İşte bu soruyu yıllar sonra bizzat torunlarınızdan duyduğunuz an, suratınızın kızarmasını umuyorum!

    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer torunlarım benim Türkiye'de yapışdığı şekliyle (lidere biat) siyasete girerek bu saçma siyaset sistemini değiştiremeyeceğimi anlayamamışlarsa onları iyi yetiştirememişiz demektir. Umut her zaman vardır (Türk işi siyaset hariç)

      Sil
  22. Hocam k.bakmayın konu dışında bir soru soracağım İİBF mezunuyum kpss den atanamadim mali müşavirlik düşünüyorum sizinde tecrubenizden faydalanmak istiyorum herkes mesleği kötüluyor ne yapacam bilmiyorum mali müşavir olmak istiyorum sizce çok çalışırsam İngilizce de ogrenirsem iyi yerlere gelebilir miyim sizin gibi deneyimli yeminli Mali müşavirin tecrübelerine dayanarak soruyorum hocam bu yolda neler yapmalıyım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yeminli mali müşavir unvanım olmasına karşılık bu mesleği hiç yapmadım. Eskiden çok daha iyi ve itibarlıydı son zamanlarda biraz geriye düştü.

      Sil
    2. Teşekkür ederim hocam

      Sil
  23. Bir zamanlar UDİDEM vardı, "kurtuluş reçetesi" diye şişirilen (Hürriyet) T.Çiller'e kişilik yamalasında kullanılan. Ben izlemeye çalışırdım, bir sorgulama duymak için "Bu modelin kalibrasyon gelişimini kim ne kadar güvenli buluyor?" falan gibi.
    Mahfi hocam bilir tabii şeceresini, ve birkaç satır yazar ise, kültürümüzün kısırlaştırılmışlığına da değinmiş oluruz gibi gelir bana.

    Aradabir felsefik lafladığım bir dostum "Artık iktisat okuyorum.. Adam Smith'in konuya ahlak (morals) üzerinden girmesini yadırgadım..." dedi. " işte, felsefeye girdin, çıkamadın da ondandır" dedim. Bu durumu, Mahfi Hocam, son 2 paragrafınızın bir açılımı niyetyle yorumlar mısınız bir zahmet?..
    Sevgiyle, Saygıyla, Umutla, Aydınlığa.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. UDİDEM, Türkiye'de yapılan birçok benzer ekonomi programı gibi göz boyamaya, insanları oyalamaya yönelik bir programdı. Yapanlar bile kısa süre sonra ne olduğunu hatırlamaz olmuştu.
      Adam Smith ahlak felsefesi profesörüydü. Ekonomi bilimini ahlak felsefesinin bir parçası olarak savunuyordu. Yani aslında ahlak felsefesine girmedi, tam tersine oradan hiç çıkmadı.

      Sil
    2. Mahfi Hocam, teşekkürler.
      Konu arkadaşım finans sektöründe çalışıyor, benim gibi mühendis. Ve topluma, katmanlara etkisi olan, aslında "düzenleyici de olabilelim" diyerek bakılan bu konuda Adam Smith'i ve başkalarını (JS Mill) anlayıp kazanım'a dönüştürebilmek için, başlangıcımızı "Moral Foundations" üzerinden yapmak, böylece 'Ekonomi Politik' kavrayışıyla gereğinde "Hmmm" diyebilmek çok önemli değil mi?... Başka bir deyişle, ekonomik modellemenin temelinde --siz açık etseniz de etmeseniz de-- bir "moral theory" var ve bu husus üzerinden politik bilinç yansıtılmalı.
      Birkaçyıl öncesine kadar A.Smith'in felsefik yaklaşımcı olduğunu bilmiyordum, vurgulayana rastlamadım.
      Bizdeki felsefeciler arasında Marx'ın ideolog olduğunu söyleyenler var, çünkü kendileri esasen tarihçi, felsefe tarihi anabilimdalları var ve ahkam kesiyorlar.
      "Felsefik /Moral temelden kavrayışı Adam Smith başlattı" diye vurgu yapmayınca, kimsenin aklına şöyle bir soru gelmiyor: Senin modelinde / kavrayışında moral tutum /değerler nedir?... Sizden hiç kuşkum yok Hocam, ama, örneğin DPT, konuya böyle baktı mı? Yoksa bir mühendislik ofisi gibi mi çalıştı, çalışıyor?...
      Hocam, uzun oldu, özür dilerim. Sağolun, Varolun.

      Sil
  24. Hocam yazınız diğer hepsi gibi muhteşem, bir çırpıda okudum. Tebrikler.

    YanıtlaSil
  25. Hocam yine kısa ve öz ama bize az zahmetle algılarımızı geliştirme fırsatı sunduğunuz bir yazı, çok teşekkürler.
    Yalnız galiba bir tapaj hatası var.
    5. paragraf ilk cümlede bahsi geçen 4. aşamayı ben yazının başlangıcında bulamadım. Sanırım 2 yerine 4 tape edilmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Haklısınız 4 değil 2 olacaktı.

      Sil
  26. Benzin zamlari sizce gereklimiydi?
    Benzinin fiyatini narh yontemiyle devlet bicse daha iyi olmaz mi
    Narh yontemini ekonomist olarak tavsiye eder misiniz

    MBA ogrencisi finanasal analist

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bütçeniz fazla veriyor ve cari dengeniz de fazla veriyorsa narh yöntemi uygulanabilir. Ama hem bütçesi hem de dış dengesi açık veren bir ekonomide narh yöntemi uzun süreli uygulanamaz. Hele ki ithal edilen bir mala hiç uygulanamaz. Dolarla satın alınan petrolü ucuza satarsanız altından kalkılamaz. Yalnız burada benzin üzerinde aşırı vergi olduğunu ve bunların indirilebileceğini söylemek mümkün. O zaman da bütçe açığı büyür.

      Sil
  27. Hocam Selamlar, Eskiden sadece yazılarınızı okurdum, ancak şimdi bakıyorum sadece yazınız değil, altına yazılan yorumların çoğunluğunda bile belli bir kalite ve bilgi içeriği oluşmuş. Bunu görmek bana umut veriyor. Siz "kendime yazılar" diyorsunuz ancak umarım yazılarınız ve görüşleriniz daha geniş mecralarda da kendine yer bulur. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Yorumların çoğundan ben de mutluyum.

      Sil
  28. CiftlikBank niye batti hocam cok para kaybettim bizim gibilere bir oneriniz var mi?

    YanıtlaSil
  29. Hocam teşekkürler, Hocam birde insan bağımsız düşünceye nasıl ulaşılır, kendini ön yargısız düşünceye nasıl ulaştırabilir, bunu da yazarsanız kanımca konu tümleşir. İyiki varsınız Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bunu Ekonomide Analiz kitabımda uzun uzun anlattım.

      Sil

  30. Bu güzel yazı için çok teşekkürler Mahfi Bey.
    Elinize,emeğinize ve aklınıza sağlık.

    “Bilim merakla başlar.”
    Çok güzel bir cümle ve bir motto.
    Sanırım bu cümle üzerinde çok konuşmak lazım.
    Çünkü biz bu mottoyu çoktaaaan unutmuşuz.

    Bence,gerçeğe ulaşma isteğini ve merakı merkeze almayan bir bilim olmaz.
    Olamaz...
    Bu dürtüleri beslemeden üretemeye çalışacağınız şeyin adı bilim olabilir mi?

    Sanırım çocuklarımız,gençlerimiz,nesillerimiz ve geleceğimiz için yapabileceğimiz en büyük iyilik,onları bilimsel meraklarla donatabilmektir.

    Doğuştan sahip oldukları meraklarını,ilgilerini ve yeteneklerini değerlendirebilmeleri için,onlara imkân sağlamaktır.
    Doğru ve akılcı yönlendirmektir.

    Sanırım geleceğin Türkiye’sinin bir medeniyet merkezi olmasını istemeyecek kimse yoktur.
    İşte bu çocukları yetiştirmemiz gereken vizyon bu olmalıdır.

    YENİ BİR MEDENİYETİ İNŞA EDEBİLMEK

    Yaşadığımız coğrafya,medeniyet ve kültür ithal ederek ayakta kalabileceğimiz bir yer değildir.
    Bu bizi her alanda(sosyal,siyasal,ekonomik) tehdide açık bir ülke yapar.
    Zayıf yapar.
    Sorunlarımızı yönetemeyiz.
    Edilgen oluruz.
    Bunun ne demek olduğunu kavrayabilmek için,sanırım son 300 yıllık tarihimizi çok iyi okuyup analiz etmek yeterlidir.

    Her alanda yüzyıllardır “medeniyet” ithal ediyoruz.
    Üretileni satın alıyoruz.
    Ama onun nasıl üretildiği ile ilgili değiliz.
    Onu üreten aklın hedefini ve mevcut pozisyonumuzu hiç sorgulamıyoruz!

    “NEDEN?”
    Sorusunu hiç ama hiç sormuyoruz.

    İthal ettiğimizi kendi kültürümüzle harmanlayıp yeni bir fikir inşa etmek yerine,kültürümüzü o fikre dönüştürme yanlışına saplanmışız.
    Buna “medeni” olmak/olmaya çalışmak diyoruz.

    Oysa ki o yeni fikirleri üretecek tarih,birikim,akıl ve “kudretin”;bu topraklarda fazlasıyla mevcut olduğunu düşünüyorum.
    Bunu biliyorum.

    Sadece hatırlamamız lazım.
    Sadece hatırlamak...

    Saygılarımla,


    YanıtlaSil
  31. Hocam biraz "kurumsalcı" yaklasimla olaya bakıyorsunuz sanirim...Bencede bakis açiniz doğru....ekonomik tarihine bakarsak, örnegin her kriz sonrasi ana akım iktisat yani klasik görüş kendini onarmaya calişmiştir...her ülke ve toplum için evrensel genel gecer dogrular olmamiştir...örnegin Almanya 19.yy da sanayisini korumasaydi (F.List) gelismis bir sanayiye sahip olamayabilirdi...

    YanıtlaSil
  32. Sevgili üstat,

    Woody Allen’ın hangi kitabı olduğunu ne yazıkki hatırlamıyorum. Askerliğimde bir arkadaşımdan ödünç alıp okumuştum. Gerçekliğe dair sorusu hatırladığım kadarıyla şöyleydi;
    “ Bir ağaç hiç kimsenin olmadığı bir ormanda devrildiğinde gerçekten devrilmiş midir?

    Çok selamlar

    YanıtlaSil
  33. Bir bilgilendirici yazı daha.tesekkurler saygıdeğer hocam

    YanıtlaSil
  34. Hocam merhaba,

    Japonlar gelirlerinin %40 ını tasarruf ediyor demişsiniz ya, aklıma bir iki soru takıldı; ödenen ev kredisi taksidi yatırım olarak mı sınıflandırılmalı yoksa tasarruf olarak mı? Bir toplum için yatırım yapmak mı önemlidir yoksa tasarruf mu?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı