Zorunlu Karşılıklar ve Döviz Kurlarının Artışı

Merkez Bankası’nın Zorunlu Karşılıklar Kararı
Merkez Bankası, bankaların açtığı kredilerin ekonominin toparlanmasına yetmediği görüşünden hareketle mevduata uyguladığı zorunlu karşılıkların[i] oranlarını ve bu karşılıklar için ödediği faizin oranını [ii]bankaların kredi artışlarını dikkate alacak şekilde farklılaştırdı.

Aşağıdaki tablo bu yeni düzenleme sonrasında kredi artış oranına göre farklılaşan zorunlu karşılık oranlarını ve bu karşılıklara uygulanacak faiz oranlarını gösteriyor (zorunlu karşılıklar mevduatın cinsine ve vadesine göre farklılıklar göstermekle birlikte burada, konuyu basitleştirmek amacıyla, Türkiye’de tasarrufların en fazla yoğunlaştığı 3 aya kadar vadeli mevduat örnek olarak alınmıştır.)

TL Zorunlu Karşılık Oranları
%
Kredilerini %10 - 20 aralığında arttıran bankalar için
2
Diğerleri için
7
TL Zorunlu Karşılık Faiz Oranları
%
Kredilerini %10 - 20 aralığında arttıran bankalar için
15
Diğerleri için
5

Bu yeni düzenleme ile piyasaya yaklaşık 5,4 milyar TL ve 2,9 milyar ABD doları karşılığı altın ve döviz likiditesi verileceği tahmin ediliyor.

Bu düzenlemenin açıklanmasının ardından kurlarda yükseliş başladı. Normal olarak piyasaya ek döviz verildiğinde kurlarda düşüş olması gerekir. Piyasaya 2,9 milyar dolar karşılığı altın ve döviz likiditesi verileceği açıklandığı halde kurlarda niçin artış yaşandı? Bu soruyu yanıtlayabilmek için düzenlemenin yarattığı sorunlara bir göz atalım: (1) Firmaların kredi borçlarını ödeme konusunda sıkıntı çektiği bir ortamda bankaların kredi artışına zorlanması doğru bir yaklaşım değil. Her bankanın kendine özel durumu ve buna uygun bir sermaye yeterlilik rasyosu var. Zorlamayla arttırılan kredilerin geri dönmemesi durumunda sermaye yeterlilik rasyolarının zorlanmasıyla bu bankalar zor duruma düşebilir. Esasen çoğu da bugün rahat bir konumda değiller. Bankaların zor duruma düşmesi ekonomiyi iyice içinden çıkılmaz bir noktaya taşıyabilir. (2) Bu düzenleme rekabet kurallarına aykırı görünüyor. Çünkü kamu bankaları hükümetten aldıkları talimatla kredilerini arttırıyor, faizlerini düşürüyorlar. Sonuçta bu bankaların sahibi kamu kesimi olduğu için artan kredilerden sorun çıkması halinde sermaye artırımı gereksinimlerini Hazine, topladığı vergi ve benzeri karşılıksız fonlarla karşılayabilir. Oysa özel kesim bankaları için böyle bir olanak yok. Dolayısıyla onların kredilerini aynı kolaylıkla arttırıp bu indirimlerden yararlanmaları o kadar kolay değil. (3) Bu uygulama fiiliyatta kamu bankalarına yönelik olacağı için uygulaması terk edilen görev zararından farklı bir şey değil. Kamu bankaları, bir süredir, hükümetin talimatıyla düşük faizli ve yüksek miktarda kredi vermiş ve bir anlamda görev zararıyla karşılaşmış bulunuyorlar. Ne var ki bu uygulamanın görev zararı olabilmesi ve bu bankalara uğradıkları zararın ödenebilmesi için bir kararname olması gerekiyor. Görev zararı uygulaması geçmişte birçok soruna yol açtığı ve çok eleştirildiği için hükümet bu ad altında bir uygulama yapmaktan kaçınıyor ve bu uygulamayı gündeme getirecek kararnameler çıkarmak yerine sözlü talimat veriyor. Talimat ne şekilde olursa olsun kamu bankaları bu uygulamayla zarar ediyor ve ortada bir kararname olmadığı için de zararlarını devletten alamıyor. Zorunlu karşılıklarda yapılan bu değişiklik kamu bankalarının, adına görev zararı denilmeyen bir yöntemle görev zararı almalarının yolunu açıyor. Geçmişte görev zararını Hazine öderdi bu kez bu yeni yöntemle yaratılan zararı Merkez Bankası ödeyecek.   

Döviz Kurları Niçin Yükseldi?
İktisatçılara, finansçılara, piyasa analistlerine, bankacılara özetle ekonomiyle ilgisi olan herkese vatandaştan son dönemlerde en fazla yönelen soru: “Kurlar niçin yükseliyor?” Hemen arkasından ikinci soru geliyor: “Bu yükseliş devam eder mi?” Eğer ilk iki soruyu yanıtlamışsanız üçüncü soru da geliyor: “Yılsonunda kur ne olur?”

Son iki günde kurlarda yaşanan yükseliş (ya da TL’nin dış değerindeki kayıplar) Türkiye’ye özgü değil. Özellikle Arjantin’in kredi notunun Fitch ve S&P tarafından çöp düzeyine indirilmesi sonrasında gelişme yolundaki ekonomilerin paralarının dış değerlerinde düşüşler oldu.

Aşağıdaki tablo kırılgan beşli ülkelerinin paralarının Dolara karşı değer kayıp/kazançlarını ve parasal durumlarını etkileyen başlıca göstergeleri gösteriyor


       1 USD Karşılığı Ülke Paraları
Dolara Karşı
Değişim (%)

2017
2018
20.08.2019
2018/2017
2019/2018
Brezilya (Real)
3,3125
3,8812
4,0746
-14,65
-4,75
Endonezya (Rupiah)
13.550
14.390
14.267,5
-5,84
0,86
Hindistan (Rupee)
63,8725
69,7675
71,6588
-8,45
-2,64
G. Afrika (Rand)
12,3828
14,3467
15,3604
-13,69
-6,60
Türkiye (TL)
3,7872
5,2894
5,7239
-28,40
-7,59
Türkiye (TL) Hariç Ortalama



-10,66
-3,28


Enflasyon
MB Faizi
CDS
Brezilya
3,22
6,00
138
Endonezya
3,32
5,75
93
Hindistan
3,15
5,40
74
G. Afrika
4,50
6,50
191
Türkiye
16,65
19,75
406
Türkiye Hariç Ortalama
3,55
5,91
124

Türkiye bu tablolara göre en riskli ekonomi görünümünde kalmaya devam ediyor. Enflasyonu, Merkez Bankası faizi ve risk derecesini gösteren CDS primi en yüksek ekonomi konumunda. Böyle olunca parasının değer kaybında da en önde gidiyor. Türkiye’ye en yakın ekonomi Güney Afrika, onu Brezilya izliyor. Brezilya, birçok sıkıntıya karşın son zamanlarda özellikle komşu Arjantin’deki olumsuz gelişmelerden en fazla etkilenen ülke konumunda bulunuyor.  

Türkiye, risk sorununu çözemiyor. Tam tersine risklerini artırıyor. Örneğin ABD ile ilişkileri olumlu yönde gelişmeye başlarken bu kez başka bazı olumsuz gelişmeler ortaya çıkıyor. Ekonomide atılan birçok adım, mesela Merkez Bankası’nın sorunları arkadan dolaşarak çözme çabaları riskleri artırıyor. Riskler artınca da ister istemez kurlar yükseliyor. Sonuçta ortaya konulan birçok çaba da boşa gitmiş oluyor. Ve Türkiye sürekli ve inatla bunları yapıyor, yapısal reformları yapmamak için çeşitli yan yollara girip oralarda tıkanıyor. İşin kötüsü bu yeni bir eğilim de değil. Son 50 yılda Türkiye hep bunu tekrarladı.

Geldiğimiz noktada Türkiye, dünyanın en riskli ekonomilerinden birisi konumunda bulunuyor.
  
Aşağıdaki tablo dünyanın risk haritasını gösteriyor


Açık yeşiller CDS primi 100’ün altında olan düşük riskli ülkeleri, sarılar 100 ile 300 arasında CDS’e sahip orta riskli ülkeleri, kırmızılar CDS primi 300’den fazla yani yüksek riskli ülkeleri gösteriyor. 

Kırmızı ile işaretlenmiş yüksek riskli ülkeler Arjantin, Venezuela, Pakistan, Ukrayna ve Türkiye. Ne yazık ki yıllardır yapısal sorunları çözmek yerine hep kestirme yollardan gidip mucize yaratmaya çalışarak kaybedilen zamanların faturası bu. Bunun son örneği zorunlu karşılıkları rekabeti bozacak biçimde kullanmak.  

Türkiye’nin artık bu tür kestirmeden giderek sağlamaya çalıştığı geçici çözümleri bir kenara bırakıp gerçek ve kalıcı çözümlere girmesi şarttır. Yapılması gereken şeyler en başta hukukun üstünlüğü, yargı reformu, demokrasi, erkler ayrımı ile başlayıp ekonomik düzenlemelerle devam ettirilmesi gereken yapısal reformlar. Türkiye bundan kaçtığı son 60 yıl süresince belirli aralıklara başladığı noktaya dönmüş olmasına karşın hala kestirme yollar aramaya ve geçici çözümler denemeye devam ediyor.

Hataları tekrar ederek doğruyu bulmak ne yazık ki mümkün değil. 




[i] Zorunlu karşılıklar: Merkez Bankasının, kabul ettikleri mevduat karşılığında bankaların kendisine yatırılmasını zorunlu kıldığı miktarlardır. Zorunlu karşılık oranının yüzde 10 olduğunu ve bir kişinin bir bankaya 10.000 TL mevduat yatırdığını düşünelim. Bu durumda söz konusu banka bu mevduatın yüzde 10’u olan 1.000 TL’yi ayırıp zorunlu karşılık olarak Merkez Bankası’na yollayacak ve kalan 9.000 TL’lik kısmını kredi olarak kullandırabilecektir.

[ii] Merkez Bankası zorunlu karşılıklar için bankalara faiz öder. Bu oran genellikle piyasa faizinden düşüktür. Bu oranın yüzde 5 olduğunu varsayalım. Bu durumda Merkez Bankası söz konusu bankaya yıllık (1.000 x 0,05 =) 50 TL faiz ödeyecektir. 


Yorumlar

  1. Anadolu daki yilki at ornegi gibi gidiyoruz hocam

    YanıtlaSil
  2. Hocam ne kadar önemli bilemedim ama,

    "Beyazlar CDS primi 100’ün altında olan düşük riskli ülkeleri, yeşiller 100 ile 300 arasında CDS’e sahip orta riskli ülkeleri, kırmızılar CDS primi 300’den fazla yani yüksek riskli ülkeleri gösteriyor."

    bu bölümde "beyazlar" yeşil, "yeşiller" de sarı olması gerek yukarıdaki resime göre.

    YanıtlaSil
  3. Hocam renklerde hata olabilir mi?

    YanıtlaSil
  4. Elinize saglık hocam.Çok açıklayıcı olmuş. Sürekli geçici önlemlere başvurarak ekonominin düzelemeyecegini anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar. Dediginiz gibi çözüm köklü yapısal reform.Ama aklıma takılan bir soru var. Bu kur üzerinde diğer ülkelerin isteyerek yaptıkları etkiler var mıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Hiç sanmıyorum. Herkes kendi derdinde.

      Sil
    2. Bu kadar hata kasten yapılıyor olabilirmi hocam.Yaptıkları her hamle nasıl bu kadar çözümden uzak olabilir anlamıyorum.

      Sil
    3. Biz hata gibi bakıp öneri getiriyoruz.

      Sil
  5. Hataları tekrar etmekle kalmıyor, daha riskli ve daha tehlikeli olanlarını yapıyorlar malesef.

    YanıtlaSil
  6. Hocam affınıza sığınarak bir noktayı düzeltmek isterim. Dünya risk haritasında CDS'i 100'e kadar olan ülkeler yeşil ile, 100 ve 300 arasında olan ülkeler sarı ile, 300'ün üzerinde olan ülkeler kırmızı ile gösterilmektedir. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  7. Beyazlar CDS primi 100’ün altında olan düşük riskli ülkeleri, yeşiller 100 ile 300 arasında CDS’e sahip orta riskli ülkeleri, kırmızılar CDS primi 300’den fazla yani yüksek riskli ülkeleri gösteriyor.

    kısmında sanırım bir hata var.

    YanıtlaSil
  8. teşekkürler, hocam daha ne desin

    YanıtlaSil
  9. Hocam elinize sağlık çok açıklayıcı olmus. Rekabet aksaması size katılıyorm fakat şu durumu merak ediyorum. Tüm dünya parasal genişleme ye giderken bizim de bu yolla kaydi para yaratmamız global anlamda risk teşkil etmemesi gerekmez mi.. Bir nevi global bilançoya ayak uyduruyoruz.. Temel meseleleri yok sayarsak Teknik eçıdan sorun olmaması lazım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Parasal genişlemeye giden ülkelerin bizden iki konuda farkı var: (1) Onların parası rezerv para (Dolar, Euro, Pound ve Yen). Bu demektir ki onların bastığı paraya kendi ülkeleri dışında da talep var. (2) O ülkelerde enflasyon çok düşük. Bu iki nedenle para bastıklarında enflasyon yaratmıyorlar.
      Oysa bizim bastığımız para içeride kalır ve enflasyon yaratır. Enflasyonumuz zaten yüksek olduğu için daha da yükselir.

      Sil
    2. piyasa çek senetle para oluşturuyor.piyasada para yok.her ödenmeyen çek başka birinin ödenmemesi demek.iflaslar artıyor işsizlik korkunç boyutta.her işsiz bankaya olan borcunu ödemiyor.devletin vergi gelirleri azaldı.varlık fiyatları düştü.banka teminatları kül oldu.piyasaya para vermezlerse dövüz artar.küçülen ekonomiye kimse borç vermez.enflasyonla yaşanır ama işsiz yaşanmaz.tekila krizinde asya krizinde arjantin 2001 kirizinde yüksek faiz uygulandı neticede yine devalasyon oldu.demirbank elindeki devlet tahvillerine ragmen merkezin inadı yüzünden battı.göz ardı edilen vade kredi oranı.biri 1,5ay digeri 10 yıl.sigara içerseniz kanser olursunuz.cigerinizin biri alınır.türkiye borç alırken düşünecekti.bu işin kolay bir yönü yok.hem 10 kuruş hem şofor mahalli olmaz.şimdiden önlem alınmalı.tekila krizide,asya krizide rusya krizide bulaşıcı oldu.arjantin krizi bize bulaşabilir.imf yunanistanı kurtarmada gönüllü degildi.2001de 15 günde 15 kanun çıkarttıktan sonra bize yardım etti.arjantinde başarısız olursa bize yardımda daha çok taviz isteyebilir

      Sil
    3. arjantinin 2001deki para kurulu inadı yüzünden para basmaması(yoldan geçen arabaları durdurdular içindeki hayvanları canlı canlı parçaladılar)büyük toplumsal kargaşalar çıkardı.memurlar isyan etti zannedersem hükümet yıkıldı.50yaşındayım reel sektördeyim enflasyona alışıgım ama böyle bir kiriz görmedim.para yok her batan 10kişi batırıyor.herkesin herkese borcu var.geçen birisi intihar etti 6aydır maaş alamıyormuş.o müesese battı 100lerce işçi hem 6 aylık maaşını hemde tazminatını alamadı.tüm tedarikciler avucunu yaladı.tüik keşke bir anket yapsa çalışıyor görünenlerin kaçı kaç aydır maaş almıyor

      Sil
    4. hocam siz insaflı bir ekonomistsiniz. devletin piyasaya 150milyardan fazla borcu var devlet bu borcu ödemezse piyasa nasıl dönecek.memur 1ay memur maaşını almazsa kıyamet kopar üretici ne yapsın.ister enflasyon olsun devlet bu parayı ödemeli.memura emekliye ödeyince enflasyon olmuyorda piyasaya ödenincemi enflasyon olur.anlı şanlı ekonomistler 1 ay maaş almazsa illaki sıkı para politikasını savunurmu.özel sektör işcisinin canı yokmu.niye fed işsizligi dert ediyorda bizimkiler dert etmiyor./100 enflasyon olsa hiç degilse 150nin 75 alırsın hiç almamaktan iyi degilmi.150milyar piyasayı canlandırır.vatandaş alacagı varken /30faiz ödüyor./2,5 küçülme olan yerde nasıl bu faiz ödenir.bayiler fabrikadan aldıgı malı spotta ucuza satıp borcu takla attırıyor.bunlar batarsa vergileri kim ödeyecek.bu nunla ilgili bir yazı istiyoruz.bu kdv alacakları ne olacak bir deginseniz

      Sil
    5. Para kurulu asla bir çözüm değildir. 1997 yılında Güneş Taner Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı ben de Hazine Müsteşarı iken IMF bize para kurulu teklif etmiş biz kabul etmemiştik.

      Sil
    6. Mahfi Egilmez 10:03, iyi ki etmememissiniz, etseydiniz ileriki yillarda krize gireibilirdik.

      Sil
    7. Bizden sonra benzer bir uygulamayı kabul ederek krize girdiler zaten.

      Sil
    8. Mahfi Egilmez, hangi tarihte ve ne yaptilar mesela benzer bir uygulama olarak belirtebilir misiniz?

      Sil
    9. Para kurulu kabul edilerek neden krize giriliyor, gayet vicdanlı uygulama niyetiniz para basıp ...çalmak değilse

      Sil
  10. Bu iktidar ilk kez başa geldiğinde deneme-yanılma yöntemi ile devlet idare etmeyi öğreninceye kadar çok canların yanacağını, devletin çok badireler atlatamak zorunda kalacağını düşünüyordum. Geçen yıllarla birlikte görüyorum ki sadece deneyip yanılıyorlar, tekrar deniyor, tekrar yanılıyorlar ve hiçbir şey öğrenmiyorlar. Eğer bir nebze öğrenme yetenekleri olsaydı ülke bu durumlara düşmez, "biz galiba bir yerlerde hata ediyoruz" diye düşünerek kendilerine çekidüzen verirler ve hatalarını düzeltmek için bir şeyler yaparlar, en azından bugüne kadar yaptıkları, halen de yapmakta oldukları ve anlaşılan o ki yapmaya devam edecekleri hataları görürler ve bu şekilde devam etmenin başta kendileri olmak üzere kimseye faydası olmayacağını anlarlardı.

    Sözün kısası bugün yönetimde olan zihniyet değişmedikçe hiçbir şey daha iyi olmayacak. Bizler bunu yıllardır görüyor ve söylüyoruz, umarım inat ve ısrarla iktidara destek vermeye devam eden kesimler de çok geç olmadan bu gerçeği görürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Peki neden inatla hata yapıldığını düşünüyoruz. Belki de inatla ülkeyi batırmaya çalıştıklarını düşünemez miyiz aynı anda 🤔

      Sil
    2. Sayın adsız 14:34

      Zaman zaman aynı şeyi düşünmüyor değilim çünkü biraz mantığı olan bir insan üst üste bu kadar fahiş hatanın yapılamayacağını görür ama hem buna ihtimal vermek istemiyorum hem de ülkeyi bilinçli şekilde batırarak ne elde etmeyi umuyorlar, bunu bilemiyorum. Öte yandan dünya üzerindeki tüm siyasal islami hareketlerin sadece yıktıklarını, hiçbir şekilde yıktıklarının yerine yeni bir şey koyamadıklarını bildiğimden, sürekli en iyisini bildiklerini ve en doğrusunu yaptıklarını zannederek en yapılmaması gereken şeyleri yapmalarının çağdışı ideolojilerine daha uygun olduğunu düşünüyorum...

      Sil
  11. Merkez bankasindaki tl cinsi zorunlu karsiliklarin bir kismi rok hesabi ile altin + doviz olarak tutulmaktadir. Kredi buyumesini karsiliyan bankalarin zk si otomatik olarak ineceginden bankalar bu rok hesaplarinida cozeceklerdir.Bankalar mevcut kur hesaplarindan rok u bozduklari takdirde daha az tl alacaklarindan kuru yukselterek daha fazla tl elde edeceklerdir.Merkez bankasinin kararindan sonra kurun yukselmesi bu yuzdendir.Bir bakima bankalar mevcut kur seviyesinin dusuk kaldigini kendi yaptiklari hareketle teyit etmislerdir.Saygilar.



    YanıtlaSil
  12. Mahfi Bey bu bilgilendirici yazı için çok teşekkürler.
    Elinize ve emeğinize sağlık.

    Merkez Bankası’nın aldığı bu karar,sanırım bankaları kredi vermek için teşvik etmeyi amaçlıyor.
    Bankaların rekabet etmesi isteniyor.
    Sanırım bir yönüyle de parasal bir gevşemeye gidiyor.
    Merkez bankası ekonomik büyümeyi desteklemek ve finanse etmek için,kredi vermekte isteksiz olan bankaların(çoğunlukla özel) da topa girmesini istiyor.

    İktidar açısından merkez bankasının bu hamlesi sanırım destekleniyor.
    Ya da zaten iktidar istediği için merkez bankası böyle bir karar aldı.
    Bilemiyorum.
    Bu “bağımlı-bağımsız mb” tartışmasına girmek gibi bir niyetim yok.

    Sadece şunu anlamaya çalışıyorum:
    Ekonomideki yapısal sorunları belli olan bir ülkede,para politikalarında yapılacak düzenlemelerin zaman kazanmaktan başka bir getirisi olabilir mi?
    Peki,
    Hadi o zamanı kazandınız(ki dünya konjonktürü de şu an buna imkan veriyor) diyelim,o zamanı ne için kullanacağınızı da ortaya koyabilmeniz gerekmez mi?

    Nacizâne fikrim,
    Türkiye’nin sürdürülebilir ve kaliteli bir büyümeyi sağlayabilmek için,aslında çok fazla seçeneği olmadığıdır.
    Ama doğru politikalarla o seçeneğin hakkını verirse de,bundan çok güzel bir büyüme hikayesi çıkarabileceğidir.

    Çıkış Yolu:
    Dünya lojistiğindeki önemini merkeze alan(sonuna kadar kullanabilen) inovatif bir ihracat ülkesi modeliyle büyümek.

    Şunları merak ediyorum:

    • Kredi kanallarının açılması ve ekonominin canlanması için alınan bu karar,acaba hangi sektörlere canlılık getirebilir?
    • Paranın asıl gitmesi gereken sektörlerin,ihracat odaklı alanlar olması gerekmez mi?
    • Sadece iç tüketime gidebilecek bir kredi akışı,bize yine aynı sorunları(yazınızda anlattığınız gibi) yaşatacaksa,burada merkez bankasının(ya da iktidarın) asıl hedefi nedir?
    • Bu düzenleme yapılırken,piyasaya girecek paranın ihracat odaklı sektörlere gidebilmesi için(hükümetin önerisi,yönlendirmesi veya kararıyla),suyun yönünü belirleyecek bir planlama yapılamaz mıydı?
    • Merkez Bankası “Kredilerini %10-20 aralığında arttıran bankalar” derken;bu ölçümü ne zaman başlatacak,hangi periyotlarla güncelleyecek ve bu oranları bankalara ne zaman uygulayacak?
    • Türkiye’nin mevcut CDS rakamları gerçekçi mi?(CDS rakamının bugün geldiği yerin nedeni olarak,son 1 yıldır sıklıkla söylenen,sorunlu banka kredilerinin kötüleşmesi,bankaların borç çevirememesi ya da yüksek maliyetli borçlanması bağlamında)

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli paylaşımınız için çok teşekkür ederim.
      Sorularınızın çoğunun yanıtlarını ne yazık ki şimdiden yanıtlamak mümkün değil. Uygulamayı görmek gerekecek. Buna karşılık CDS priminin gerçekçi olup olmadığı konusunda şunu söylemek mümkün: CDS primleri piyasada belirlenen bir oran dolayısıyla kur ne kadar gerçekçiyse CDS primi de o kadar gerçekçi diye düşünüyorum.

      Sil
    2. bir bankacı olarak diyebilirim ki, üzerimizdeki kredi verin baskısı tarihi zirvede. emin olun kredi vermek istiyoruz ama verecek adam bulamıyoruz. kgf devletin bir kurumu ve daha kefil olup batan kredileri 9 aydır ödemedi bile.. ipotek aldığımız dosyada itiraz olunca en az 3 sene parayı tahsil edemiyoruz. kefalet zaten artık hikaye oldu. e nasıl verelim bir söyleyin. millet olarak sadece lafta dürüst ve Müslümanız.. buna rağmen vicdanımız rahat yatıyoruz..hatayı hep başkasında arıyoruz. sözde mertiz, sözde sözümüzde duruyoruz, sözde dürüstüz.. kimse kimseyi kandırmasın..kurlar, döviz, faiz hepsi ama hepsi hikaye.. paraya tapan ve doyumsuz ve ahlaksız bir millet olmamız ana sebep... krizin ana sebebi bizim vicdanlarımız..

      Sil
    3. En doğru analiz bu olmuş: K"ana sebebi bizim vicdanımız". Herşeyin özeti. Umarız, halkımız artık bu gerçeği kabul eder, ve doğru adımları atarak demokratik bir şekilde ülkenin kontrolünü ele alır. Yoksa beterin beteri durumlara düşeceğiz..

      Sil
  13. Hocam öncelikle yazı için teşekkürler. İlk tabloda her iki zorunlu karşılık oranlarının birinin yp cinsinden verilmesi gerekiyor sanırım.

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  14. "Hataları tekrar ederek doğruyu bulmak ne yazık ki mümkün değil"
    Daha ne desin hocam, söyleye söyleye dilinde tüy bitti :(
    Ellerinize sağlık hocam, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  15. Yargı reformu çıkmadan yapılan kayyım uygulamasıyla hükümetin hukuki ufku görünür oldu! Pek bilinmeyen bir yanı da yoktu aslında. Yakın gelecekte mülkiyet hakkının "kapsamlı bir şekilde" tehlikeli duruma düşeceği fikrine katılır mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi arasında doğrudan bağ olmasa da insanların bu tür bağlantılar kurmasına altyapı hazırlanmış oluyor.

      Sil
  16. Mahfi Eğilmez hocam,kurların düşmemesinin malum sebeplerin dışında,turistlerin türkiyeye giriş noktalarından en önemlileri olan istanbul ve antalya havalimanlarındaki 48 adet döviz bürosunun ihalesinin yabancı bir firmaya verilmesi sonucu,turistlerin ülkeye getirdiği dövizleri,daha gümrükten bile geçmeden bu firmaya teslim etmesi ve dövizin tekrar yurtdışına çıkarılması gibi hataların da payı var,sanırım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir ama çok fazla etkisi olmaz diye düşünüyorum.

      Sil
  17. Kur hareketleri üzerine şunu ekleyebilirim,

    Yabancı piyasalarda TL işlem hacimleri son 4 ayda çok azaldı, bu sebeple yurtdışındaki gelişmelerin TL üzerindeki etkileri azalmış oldu. SWAP hamlesi ile MB, TL işlemlerini bu sene riskli hale getirdi, bir diğer tabir ile TL yi dış dünyaya karşı daha korunaklı ( başka bir tabir ile de konvertibilitesini düşürdü) yaptı.

    Kur değişimleri daha çok iç piyasa ile ilgili değişimlerden etkilenir hale geldi..

    Cari dış ticari dengenin korunduğu durumda, net dış borç ödemeleri, sermaye ve kar transferlerinin baskısını daha çok hissederiz. Dış borç ödemelerinin de refinans edildiği durumda net faiz ödemeleri ile sermaye çıkışı, kar transferleri, eğer dış dünyaya borcu olanlar, faiz ödemesini de anaparaya ekleyip refinans edebilirler ise, kar transferleri ve sermaye çıkışları kurlara baskı yapar.

    Ekonomi çok küçüldü, yapısal bir dönüşüm olma ihtimali de az olduğu için, ekonomiyi eski seviyesine getirmek için tekrar dış borç almak, ithalat yapmak cari açık vermek gerekir. Tahminim, o ekonomik seviyeye ulaştığımızda euro ve dolar kurunun ortalaması da cari fiyat ile 9 TL ile 10 TL arasına çıkar.

    Kabaca GSMH nın TL cinsinden 9000 ile 9500 Milyar TL olması demek, bu seviyedeki ekonomik aktivite için mutlaka parasal genişleme gerekecek. Bankalardaki mevduat o seviyedeki ekonomik faaliyetleri kaldıracak seviyede değil. Yani her halükarda büyük ekonomi için kurlar yukarı ilerleyecektir.

    MB elindeki araçlar ile bir şeyler yapmaya çalışıyor, kendi parası neticede, ne yapacağına dışardan kimse bişi diyemez. Yaptıkları ortodoks politikalardan çok farklı, genellikle sıkışan MB larının yapacağı hamleler, çünkü ortodoks politikalar ile hamle yapması için hükümete de güvenmesi lazım. MB'nın yaptığı hamleler bende, MB'nın hükümete güvenmediği izlenimi uyandırıyor (isterse MB başkanı cumhurbaşkanının damadı veya oğlu olsun, yapılan iş biz güvenmiyoruz diye bağırıyor.)

    Tahmin yapmak zor bu ortamda, çünkü, ekonomi küçüldüğü için, aktörlerin davranışları gidişatı etkileyebilecek bir seviyeye geldi.

    Misal; yarın bir yabancı banka Türkiye'den çıkıyorum dediğinde hisselerini kime devredecek, çıkışın getirdiği hasar ne olacak? Bu misal bir aktör davranışı. Önceden olsa, çıkış etkilemez diyebilirdik, çünkü çıkan hissedar yerine dışardan başka bir hissedar bulunurdu. Bunun gibi ekonomik aktörlerin davranışları küçülen yapıda daha fazla etkiye sahip oluyor.

    Kredi arttırmaya çalışmak güzel bir hamle, ama bu kredinin ne kadarı ücretli kesime gidebiliyor? Bu krediler aşırı zengin kesime akacak, onlar yatırımları azalttıkları için yatırım yolu ile yeni iş imkanı oluşturma, maaşlı kesimi besleme imkanı kalmıyor bu kredilerin. KGF de de benzeri oldu, krediler iş imkanlarını arttırmadı. Maaşlı insanlar önemli çünkü perakende endekslerini onlar yukarı harekete geçiriyor, bu para onlara gitmeyecek. Alt gelir grubunun üretime katkısı neredeyse hiç yok, parayı onlara versek, temel tüketim malzemelerinin bir miktar talebini arttırırlar, ciddi faydaları olmaz.

    Bilemiyorum, çok detaylı incelemiyorum artık o sebeple benim kafam karışık. Bana göre en acil hamle orta gelir grubunu desteklemek, yeni iş imkanları ile orta gelir grubunun sayısını arttırmak gibi geliyor.

    Bunun ekonomik riski bahsettiğim gibi, günün sonunda kurları yukarı zıplatır.
    Politik riski, hükümetin oy potansiyelini düşürür.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "MB'nın yaptığı hamleler bende, MB'nın hükümete güvenmediği izlenimi uyandırıyor" demişsiniz. Ülkede bu hamleleri gerçekten MB'nin yaptığını düşünen kaldı mı? Bu hamleleri zaten hükümet yapıyor. Yapabilmek için de başkanı dahil tüm MB kadrosunu değiştirdi.

      Sil
    2. Selam 1112,

      Güzel açıklama, evet, ben de onu belirtmek istiyorum. Yapan kim olursa olsun, yapılan hamle güvensizlik gösteriyor. İster damadı, ister oğlu, ister kendi yapsın. Kendilerine güvenmiyorlar.

      Sil
  18. Çok faydalı bir çalışma olmuş hocam ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  19. Bu yeni ZK uygulamasi, ozel bankalar da kredi versinden cok kamu bankalari bir parca daha rahatlasin diye yapilmisa benziyor. Sirada me var; sermaye yeterliligi revizyonu mu acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani onu yapsak de dünya bizi dinlemez ki. Ortada Basel kuralları diye bir kurallar seti var. Kendi reyting ajansımızdan sonra kendi Basel Komitemizi mi kuracağız?

      Sil
    2. Yok hocam, biz basel kriterlerinin adini istanbul kriterleri yapar yolumuza devam ederiz.

      Ben bunu yazinca yanimdaki arkadasim cok guldu, o da diyor ki, AIHM avrupa insan haklari mahkemesi adini, yozgat insan haklari mahkemesi YIHM yapar yolumuza devam ederiz.

      Sil
    3. Basel kriterlerine gore daha yuksek uygulamiyor muyuz syr tarafini. Bir miktar esneyebilir orasi sanki.12’den 8’e indiriverier ne olacak :)

      Sil
  20. Hocam dikkatimi çekti yazılarınızda grafikler oluştururken daima siyah mavi kırmızı gibi keskin renkler kullanıyorsunuz. Bu haritayı siz hazırlamadığınız için renkleri karıştırmışsınız. Acaba diyorum renk körlüğü olabilir mi sizde? Çünkü ben renk körüyüm ve yazıdaki hatayı farketmedim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok kontrolden geçtim renk körlüğü yok bende. Bu haritayı bir kaç kişiye sordum herkes farklı bir şey söyledi.

      Sil
  21. Hocam, ekonomi yönetiminin ekonominin toparlanması için bankaların kredi verme iştahını artırması için adım atmasını anlarım.

    Ama mevduat bankalarının yıllık kredi artışı (2 Ağustos) itibari ile Kamu bankalarında % 15,4 olmuşken yabancı ve yerli özel bankalarında bırakın kredi artışını sırasıyla % - 8,2 ve % - 4,4 düşüş olmuş.

    Şimdi bu yeni düzenleme ile özel bankalar kredi verme yarışına girer mi? Yani demek istediğim özel bankaların kredi artışı ortalama % 5 vs olsa biraz daha kredi verip yeni düzenlemeden faydalanmak isteyebilir.

    Ama zaten kredi artışı yaşamayan bir bankaya ekonomi yönetimi adeta diyor ki, yollar buzlu ve sisli siz kış lastiği ile yavaş yavaş yol almayın, tam gaz gidin. Aklın yolu bir, ben ekonomist değilim ama bankaların bunu yapmak isteyeceğini düşünmüyorum.

    Yazınız için teşekkürler ayrıca.

    YanıtlaSil
  22. "Yapılması gereken şeyler en başta hukukun üstünlüğü, yargı reformu, demokrasi, erkler ayrımı ile başlayıp ekonomik düzenlemelerle devam ettirilmesi gereken yapısal reformlar." Ifadesinin spektrumu nedir? Neleri içerir ? Teşekkürler iyi günler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda blogda yazılarım var: Yapısal reformlar diye aratabilirsiniz.

      Sil
  23. Hocam kur 3,79'dan 5,29'a yükseldiğinde, senelik olarak TL'de USD'ye yüzde 40'lık bir değer kaybından söz etmemiz gerekmez mi? Tabloda %28'4'lük değer kaybı olduğu yazılmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce 1 tl 0,264 dolarmış
      sonra 1 tl 0,189 dolar olmuş

      0,189/0,264=0,7159 yapar

      1-0,7159= %28.41 yapar yani Tl , %28.41 değer kaybetmiş. Hesap doğru.

      Sil
    2. Evet hesap böyle yapılıyor.

      Sil
  24. Hocam 3 adet HDP li büyükşehir belediyesine kayyım atanması da dövizi arttırmıştır diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  25. Hocam Maliye ögrenciyim yazım konusunda geliştirmek istiyorum nereden başlamalıyım sizce ?

    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi çalışın ve ekonomi bilginizi geliştirin.

      Sil
    2. Bir yandan da güncel konular ve veriler üzerine yorumlar yazın.

      Sil
    3. Cok tesekkur ederim degerli hocam.

      Sil
  26. Bir düşünelim, eğer gerçekten ülkemiz kaliteli yönetilseydi, akılcı, üretken olunsaydı, türkiye şu an nerede olurdu. Belki de ilk 5 ekonomi arasında olurduk. Bu kadar hatalı politikalara rağmen hâlâ g20 içerisindeyiz. Bunlari düşündüğümuzde , demek ki ulke olarak potansiyelimizin çok yuksek olduğunu düşünüyorum. Ama işler düzgün yapilmadiğinda verim ancak bu kadar oluyor. Umarim bir gün bu ülke hakettiği yeri bulur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir düşün kardeşim, bir düşün, 400 yıldır kaliteli yönetilmemiş, akılcı ve üretken olunmamış şimdi mi olunacak?

      Türkiye 400 yıl önce 1. sıradaydı, ne ilk 5'i? Daha 150 yıl önce ilk 5 arasındaydı.

      Hatalı politikalara rağmen G20 arasında mı? 150 yılda ilk 5'ten düşe düşe şimdi ilk 20den de çıkmak üzereyiz. Neyin potansiyeli?

      Ülke hak ettiği yere doğru gidiyor. 100 yıl önce iyi kötü anadoluyu kurtardık, şimdi yine aynı hatalara düşülüyor, büyük ihtimalle ilerki 40 yılda ülke bir kaç özerk bölge arasında özerk yönetimler ile paylaşılacak.

      Ülkenin hak ettiği yer son 150 yıllık gidiş ile orası.

      Aklı olan kaçıyor, arkasına bakmadan kaçıyor.

      Daha 4 ay önce oldu, çok sevdiğim bir arkadaşım subay idi, eşi yurt dışında çalışma imkanlarını araştırıyordu son 2 yıldır, Ankara anlaşması mı öyle bir şey ile İngiltere de çalışma izni aldı. Hayatlarıı boyunca maaşlı çalışan insanlar burdan apar topar evi sattılar, gittiler İngiltere'de uyduruk -tutarsa diye- danışmanlık işi kurdular.

      Adam askeriyede bir saniye bile düşünmedi, malı mülkü sattı, parayı dışarı çıkardı. Adam öyle bir korkmuş ki, başına bir şey gelir diye askerden izin aldı, izinli iken İngiltereye gitti, orda kendine iyi kötü bir iş ayarladı, buraya gelmedi avukat bir arkadaşımız ile istifayı sundu, olurda hapse girer, pasaportunda sorun olur diye. 5 yıl gelmeyi düşünmüyor, vatandaş olmadan gelmem diyor.

      Ülke daha hak ettiği yere gelmedi, doğal kaynağı olmayan hangi sultanlık iç savaşsız, huzur ile ilk 20 içinde yaşıyor. Biz parlamenter rejimden sultanlığa geçtik.

      Bizim milletin kafayı ayran fena çarptı galiba.

      Sil
    2. Selam Mustafa Bey adaşım,

      82 Milyonluk ülkede yaşıyoruz, ülkemizdeki bugünkü cari fiyatlar ile sadece temel ihtiyaç maddelerini üretsek ilk 25 ten aşağıya düşmeyiz.

      Türkiye nüfusu ile şu anda 17. büyük ülke dünyada. Ekonomik olarak ise 20. veya 21. sıradayız. 18. sırada Hollanda bizi açık ara geçti.

      Suudi Arabistan - İsviçre - Türkiye olarak 19. 20. 21. arasında gidip geliyoruz hangisi denk gelirse diye.

      Merak etmeyin, peynir, ekmek, zeytin, üstümüze giyecek ayakkabı giysi üretimi, karadenizden avlanan hamsi, sattığımız fındık, orta gelir üstü vatandaşlara yetecek kadar et üretimi, biraz turizm gelirine ilaveten kaz dağlarından çıkan altın, bu kurlar ile bizi ilk 25 içinde tutar.

      Potansiyel bu.

      Yani kişi başına aylık kabaca 420 USD, yıllık 5000 USD gelirimiz olsun dünyada ilk 25teyiz.

      6 yıl ekonomi üst üste yüzde 2-3 küçülse yine ilk 25 içindeyiz.

      25. sırada Tayland var, 70 milyon nüfus ile, onlar kadar fakirleşsek yine ilk 25te kalırız.

      Adsız 1718 in yazdığı gibi fazla ayran iyi gelmez.

      Sil
    3. Selam Mustafa Bey,

      Eğer Türkiye, Güney Kore gibi yönetilseydi (Batı Avrupa ülkelerini bıraktım), şu anda ülkenin dünya sıralaması Hindistan'ın arkasından 6. sıradaki büyük ekonomi olurdu, İngiltere ve Fransanın önünde yer alırdı.

      Türkiye, Fransa gibi yönetilseydi;
      Almanya'nın arkasında Hindistan'ın önünde dünyanın 5. büyük ekonomisi olurdu.

      Türkiye, G8 arasında yer alırdı.

      Şu anda G20 bile şüpheli hale geliyor.

      Hepsini bıraktım, mantıklı, kurulduğu değerler ile bile yönetilse ekonomi büyüklüğümüz dünyadaki 11, 12, 13 arasında bir yerde, her koşulda ilk 15 arasında yer alırdı.

      Sil
    4. Katkılarıniz için teşekkür ederim.

      Sil
  27. Fatih Kömürcüoğlu21 Ağustos 2019 12:03

    Temel ile Dursun sinemaya film izlemeye gitmişler. Filmde bir at yarışı sahnesi varmış. Dursun Temel'e demiş ki "bence yarışı 7 numaralı at kazanacak" Temel "bence 12 numara kazanır". Dursun "var mısın iddiaya" demiş. Temel varım deyince 1.000 lirasına iddiaya girmişler. Yarış bitmiş 7 numara kazanmış Dursun da 1.000 lirayı Temel'den alıp atmış cebine.

    2 gün sonra Dursun Temel'in yanına gelmiş. "Temel geçen iddiadan senden 1.000 lira aldım ama vicdanım el vermedi. Ben o filmi daha önce izlemiştim. 7 numaranın kazanacağını biliyordum. Al paranı geri." Temel de "ben de izlemiştim o filmi" deyince Dursun şaşırıp "niye o zaman yarışı 12 numara kazanır dedin" diye sormuş. Temel "ne biliyim ya belki bu sefer yarışta sürpriz olur dedim".

    Siz ne dersiniz Hocam belki de bu sefer bir sürpriz olur.

    YanıtlaSil
  28. Hocam elinize sağlık. Riskli 5 içinde yerimiz sağlam.
    Bir ara Rusya’da riskli 5 içinde anılıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam faizleri de bayağı arttırmışlardı. Şimdi durumları gayet iyi görünüyor. Çürük bir riskliymiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rusya bir ara bu kategoriye girip çıktı, haklısınız.

      Sil
  29. Emre Alkin Hoca merkez bankasının bu uygulamasını yerinde ve hatta çok yaratıcı bulmuş...?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yapsın? Koltuk önemli, stepnelik zor iş, bilime karşı gelmek lazım. Geçen yazıda Şahabeddin de geçirdi kendisine.

      Sil
  30. Hocam dediğiniz gibi bankalar kredi riskine düşebilir ancak son açıklanan işsizlik verisinden sonra bankaların turizm gibi geri dönüşü kuvvetle muhtemel sektörlere kredi vermesi ekonomide yine bir istihdam yaratmaz mi? Bu hamlenin direk işsizligi dusurmeye yonelik bir adım olduğu kanaatindeyim çünkü enflasyonla mücadelede bu değişiklik hem pratiğe hem de teoriye aykırı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsiz 13:26, borcla ekonomi yurumez.

      Sil
    2. Dünya üzerindeki bütün ekonomiler borçla yürüyor. Önemli olan alınan borcun hem borcu ödeyecek hem de size para kazandıracak yerlere yatırılmasıdır.

      Sil
    3. Evet, çok bilmiş bir arkadaş yüzünden benim yorum araya gitti. Hocam sorunun sahibi benim cevaplarsanız memnun olurum.

      Sil
    4. Mahfi Egilmez, bu yazi size ait degil mi?

      http://www.mahfiegilmez.com/2015/06/kapitalizmin-sonu-mu-geliyor.html

      Demek ki pek de iyi yurumuyor.

      Sil
    5. Yazı bana ait ve evet işler parlak değil.

      Sil
  31. Hocam benim sorum araya kaynadı. Cevaplarsaniz memnun olurum

    YanıtlaSil
  32. HOCAM
    Tüm bilgilendirmeleriniz için teşekkür ederiz.
    Sade vatandaş olarak krizin yüzde kaçındayız acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Biz henüz sokakta tam olarak hissedilen bir krizde değiliz.

      Sil
    2. Hocam gençler işsizlik diye ağlıyor, enflasyon cep yakıyor ? Emin misiniz sokakta hissedilmediğine ?

      Sil
  33. Hocam 13:26 da paylaşılmış soru

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankaların bu sektörlerde o kadar yoğun kredisi var ki onları tahsil etmeden yeni kredi vermeleri çok doğru olmayabilir.

      Sil
  34. Sayin mahfi hocam yazınızdan ötürü tesekkur ederek merak ettigim bir konu var yılsonuna iliskin kur tahmini ile alakalı bir bahsiniz oldu fakat devamin da bahsetmediniz acaba yılsonu kura ilişkin tahmininiz nedir ve Fed in faiz kararı yılbaşında oldugu gibi sabit kalırsa kurda anomal yükseliş beklermiyiz tesekkur ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi hoca kur tahmini yapmadığını zaten kurun ülkenin sadece ekonomik koşullarına bakılarak akıbetinin belirlenmesinin de zor olduğundan çok kez bahsetti.

      Mahfi hocanın bazı açıklamalarının doğru olmayan bir biçimde haberleştirilmesi üzerine medyada önü alınamadı. O zaman da aktroller twitterden kur tahmini yapan bazı ekonomistlere saldırınca iş iyice karıştı.

      Halbuki teyit.org güzel bir çalışma ile Mahfi hocanın açıklamasının kur tahmini içermediğini ortaya koymuştu. Çalışmanın ayrıntısı aşağıdaki linktedir.

      https://teyit.org/mahfi-egilmezin-2019da-dolarin-7-5-tl-olacagini-acikladigi-iddiasi/

      Sil
  35. Hocam merhaba, yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Merkez bankasının faiz oranlarını düşürerek kredi hacmini artırması ekonomik büyüme üzerinde kalıcı bir etkiye yol açar mı? Hele ki reel ücretlerin ve ekonomik aktivitenin yavaşladığı, ihracat hariç hemen hemen tüm sektörlerin durgunluk içerisinde olduğu, kaldı ki gelişmiş ülkelerin de cari dönem büyüme oranlarının negatife döndüğü bir ekonomik ortamda, bankaların kötü kredilerinden ötürü risk iştihanın düşük olduğunu da düşünürsek, yani beklentilerin olumsuz olduğu bir ekonomik iklimde büyümeyi nasıl sağlayabiliriz. Bunun için ithal ikameci ve/veya ihracatı artıracak katma değer yaratabileceğimiz faaliyet alanlarına özel tahsisli bir kredi politikası izlenmesi gerekmez mi? Bu şekilde yurtdışı gelirlerimizi artırdığımızda kur-enflasyon-faiz açmazından da kurtulmamız, risk primimizin de düşmesini de sağlayabilir mi? Mevcut ekonomik görünümde bunu başarmak mümkün müdür? Görüşlerinizi merak ediyorum. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  36. Hocam, yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum ve ekonomi okuryazarlığına yapmış olduğunuz katkı için de teşekkür ediyorum. Konuyla alakalı olarak birkaç sorum olacak. Merkez bankası faiz oranlarını düşürmek suretiyle kredi hacmini artırarak büyüme performansı sağlamaya çalışıyor, ancak mevcut üretim modelimizi ve bunun yarattığı kur-enflasyon-faiz açmazı ile sizin de yazınızda bahsettiğiniz uluslararası risk primimiz dikkate alındığında, mevcut uygulamanın kalıcı bir sonuç verebilmesi için dış taleple beslenen ihracat ağırlıklı sektörler veya ithal ikameci üretim alanlara özel tahsisli kredi kullandırılması daha doğru olmaz mı? Devlet planlama teşkilatı bu ülkede ne iş yapar, sektörel ve verimlilik esasına göre kaynak tahsisini yönetmeyi nasıl sağlayabiliriz? Burada ihracatçılarımızın daha fazla sorumluluk alması gerekmez mi? Hala rekabetçi kurdan bahsediliyor, ekonominin asıl ihtiyacı ithal ikameci üretim, verimlilik ve katma değer artışı değil midir? Teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
  37. Değerli hocam kurların ocak 2019 dan beri artıyor gibi görünüp de artmamasinin nedeni bir kisinin bir gunde alabildiği maksimun 100000 dolar sınırı olamaz mı?Bu uygulama halen yürürlükte benim bankam izin vermiyor örneğin..cevaplarsaniz çok mutlu olacam.
    Saygılarımla
    .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 100bin dolarim olsa bu bankalarda asla tutmam. Parayi cash dolar yaparim. Bir gun de cokulebilcek yere para mi konur?

      Sil
  38. Ben bir inşaat mühendisi olarak son 4 senede ekonomiyi takip etmekten az da olsa bir bilgi edindiğimi düşünüyorum. Açıklama tarzınız ve emeğiniz için gerçekten çok teşekkürler, umarım bir gün birileri istatisklere , bilime , adaletin sağlam temellerine güvenir de daha kötü günleri yapamayız.

    YanıtlaSil
  39. Dünya ekonomisi nereye gidiyor?

    Çin ve Japonya gibi ülkelerin devasa borçları var. Bu borçların çevrilmesi için büyümelerinin belirli bir seviyenin altına düşmemesi gerekiyor. Ancak bunun olması için diğer ülkelerin ekonomilerinin kötüye gitmesi gerekiyor. Başta Abd olmak üzere diğer ülkeler de bu Çin ve Japonyanın yüksek büyümesini kabul etmiyorlar ve faiz düşürmek gibi her türlü önlemi alıyorlar.

    Devletler anlaşarak faizleri eksiye indirerek paranın reel ekonomiye girmesini mi zorlayacaklar? Bu aslında mantıklı görünüyor ama bu sefer de paranın reel ekonomiye değil Altına kaçma riski olacak.Bu süreç nereye gider fikri olan var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardes bende bes kurus para yok. Parasi olan dusunsun, ben seyirci modundayim.

      Sil
  40. elinize, emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  41. Hocam bugün bi gazetede okudum.hayrettin bi araştırma yaparken amerikada.evsizle konuşmuş.diyorki"burda işsizlik çok yüksek fakat gizliyorlar" böyle bi şey mümkün mü?yoksa bu iddaya gülüp geçelim mi hocam

    YanıtlaSil
  42. Hocam bir bakış açısıda şu olamaz mı ? Kamu bankaları istekli veya zorla olsa da bir şekilde kredi hacimleri genişlettiler.Özel bankalar bunu yapamıyor.Kamu bankaları bunu finanse edebilecek durumları var. MB, bankalardaki bu durumu gözlemleyip; krizin etkili olduğu bir dönemde özel bankalar kredi açmıyorken;kredi veren kamu bankalarına(talimatla da olsa)özel bankaların piyasada atıl bıraktıkları kredi hacmini kamu bankalarına üzerine aktarmak gibi amacı olamaz mı ?

    Ağzınıza,yüreyinize sağlık

    YanıtlaSil
  43. merkez bankası sanki bankalar kredi vermek istemiyor gibi politika izliyor. bir bankacı olarak söyleyebilirim: ÜZERİMİZDE KREDİ HEDEFİNİN NE HADDİ VAR NE HESABI. BÖYLE BİR BASKI, BÖYLE BİR STRES YOK YOK YOK.. kredi vermeye adam yok ama.. piyasalar merkezin görmek istediği gibi değil. kafasını kuma gömüp yılanın dokunmadığına şükreden bir bürokrası ve devlet yönetimi var.. verimsiz bir devlet yapısı. üstelik liyakatsiz... devletin kurumu olan KGF sözde kredi battıktan sonra 1 ay içinde ödeme yapacaktı. 9 aydır ödenmeyen dosya var. ben neden kredi vereyim ki? ipotek alıyoruz, itiraz eden ahlaksız müşteri yüzünden 4 senede paraya çevriliyor. neden kredi vereyim????? sorun kredide değil, çözüm de öyle.. sorun güvenilmeyen devlette... önce devlet kendine çeki düzen versin. önce, maaşının ve işinin garanti olduğunu bilen, performans değerlendirmesinden bi haber amir memura hesap sorulsun.. devletin en başındaki kişilerden tutun da hademesine göre... onlar bir hesap versin bakalım günlük 8 saatlik mesailerinde ne kadar ürün hizmet üretiyorlar? bakalım yastıklarında vicdanları rahat mı? aldıkları maaşı hak ettiklerini düşünüp gerçekçi bir öz eleştiri yapılıyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam nowwhere,

      İsyanlarda gördüm sizi.

      Bana 2016 da KGF ilk çıktığında hiç bir banka kredi vermemişti, yıllardır çalıştığım tek banka ipotek karşılığı olsa bile KGF ile benim kredilerimi yapılandırmadı. Ben de zor duruma düşmemek için personel sayısını azalttım, ipotekli gayrimenkuller üzerinde yapabildiğim kadarının borcunu ödeyip, temiz şekilde gayrimenkulleri sattım. Elime geçen tüm parayı yurtdışına aktardım.

      2017 yılında benim şube temsilcim istifa etmişti, bir sebeple karşılaştım. Ona sordum, bana niçin kredi vermediklerini. O da KGF ile banka ilk önce çok riskli teminatı olmayan müşterilere kredi verdi, sizin gibi teminatı güçlü müşterilere ise limit kalmadı demişti.

      O zaman benim kafaya dank etti, niye ben kredi alamaz iken, bir masa bir sandalye şirketlerin 100-200 bin lira kredi alabildikleri.

      Şirketi kapattım, yurtdışına çıktım, daha küçük sayıda personel ile işlerimi buradan sürdürüyorum.

      Kötü kredi ve yönetimi iyi firmayı kovar.

      Beni etkiledi mi? Psikolojik olarak ilk başta çok ama çok üzülmüştüm, çocuklarımın hatırı için dayandım, şimdi bakıyorum, iyi de olmuş. 2016 da malvarlığımın TL bazında yarı değerini kaybetmiştim, şimdi TL bazında o zamankinden 3 kat daha iyiyim, yine aynı işi yapıyorum, yine iş sahibiyim. Çok istersem Türkiye 4 saat sıkıldıkça atlar gelirim.

      O zaman benle rakip olan firmalara bakıyorum, hepsi küçüldü, hizmet kaliteleri düştü, benim şimdi verebildiğim hizmetleri hayal bile edemezler.

      Yani, it ürür, kervan yürür, herkes işine odaklanacak, şikayet yok. Bugün İngiltere batsa, yine tası tarağı toplar rahatlıkla giderim, tecrübe de oldu artık, dünyanın başka yerinde aynı işi yine yaparım.

      Sil
  44. Hocam yazınız için teşekkürler. Ben konuyla alakasız birşey soracaktım. Daha önceki bir yazınızda altının hem dolardaki hem de altın fiyatlarındaki değişiklikten etkilendiği için uzun vadede iyi bir yatırım aracı olduğunu söylemiştiniz. Bu fikirden hareketle altın almak istiyorum. Yönetimi daha kolay olduğu için bankaların altın vadesiz/vadeli hesaplarını düşünüyorum ama emin olamadığım bazı şeyler var. Eğer bankaların altın vadesiz/vadeli hesaplarına yatırırsam yazının başında anlattığım hem dolardaki hem de altın fiyatlarındaki değişiklikten uzun vadede kazanır mıyım? Bir de şu çekincem var: Sonuçta altın elimde fiziksel olarak yok, bankaya ne kadar güvenebilirim? Kuyumcudan altın alıp kiralık kasada saklamak en iyisi mi? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankadaki altin hesaplari depo hesaplari degil. Bir nevi kandirmaca aslinda, siz bankada altin alinca depo hesabi oldugunu dusunuyorsunuz ancak sigortasi mevduat sigortasi.

      Yani bankada hesabinizda 100 gr altininiz varsa ve banka iflas ederse, TMSF bunun sadece 100bin kadarini sigortaliyor. (150bin'e cikartacagiz dediler lafta kaldi)

      Banka kasalari da Fort Knox altin deposu degil, banka subesi tasinir, kirasini odemeyi unutursunuz size ulasamazlar vs. bir suru sebepten guvenilirligi yitiriyor.

      Bu konuda altin kural, tum yumurtalari ayni sepete koymamaktir. Yani bir kismini (isim sacma ama) altin mevduat hesabi, bir kimini baska bir bankada, bir kismini banka kasasi, bir kismini evinizde ya da rahat ulasabileceginiz baska bir guvenli yerde saklarsaniz daha dogru hareket yapmis olursunuz.

      Bu arada altin birikiminizi fiziksel olarak saklamamanin altin arzini azaltmadigi icin yatiriminiza negatif bir etkisi de var ancak bireysel olarak bu etki, risklerine gore onemsenemeyecek kadar az.

      Sil
    2. Faizler böyle negatif gitmeye başlar ise, altın fiyatlarını uçururlar.

      Piyasa dedikodularına göre, Çin ve Rusya, ticaret savaşlarında kendini sağlama almak için altın stoklarını artırmaya başlamış. Yakında altın fiyatları ciddi bir yükseliş yaşar.

      Pek çok yatırımcı altına yönelmeye başladı, Avrupadaki negatif faizlerin başka bir açıklaması olamaz.

      Sil
  45. Hocam, son olaylardan, hükümetin ekonomik sorunları belediye başkanlarını görevden alıp kayyum atayarak çözmeye çalıştığı izlenimini edindim.
    IMF’ye kayyum atansa daha etkili olmaz mı?
    Hem batı’ya çok ciddi bir mesaj verilmiş olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam 1405,
      Güçleri olsa IMF yi de kontrol ederlerdi.
      Güçleri bir kaç belediye başkanına yetiyor.

      Sil
    2. ortadoguda demonrasi olmaz

      Sil
  46. Yapılanlar, kurtuluş için (hesap veremeyecek durumda olmak, iktidarda kalabilmek zorunluluğunu çok derinden hissetmek) her defasında, daha büyük kumar oynamak zorunda olduğu düşüncesini hissettiriyor.

    YanıtlaSil
  47. kredi veren bankaların munzam karşılıkları düşürülüyor vermeyenlerin ise yükseltiliyor. adeta siyasi gücün istediklerini yaparsanız ödüllendirilirsiniz akıllıca kararlar alıp da kredi vermez verdiklerinizi bir an önce geri çağırırsanız cezalandırılışınız debiliyor. peki bu durumda özel bankalar bu durumda mağduriyetlerini gidermek adına döviz alımları yapmaz mı?. ve bu şekilde döviz almaya zorlanmış olmuyorlar mı?. ne dersiniz sayın hocam?. kaldı ki kamu bankaları zararına krediler vererek her zamanki gibi betonları dikenleri diktirenleri korumak için zarar ettiriliyor. özel bankalar yapaylıkla düşürülen enflasyonu ve faizleri görürken ve hali hazırda zaten mevduat/kredi oranları medyanı 100/130 ları dahi aşmış durumdayken ve batık krediler hacmi artma riski taşınırken neden irrasyonel biçimde yeni krediler açsın ki?. çok saçma olur ve kendi bindikleri dalları tamamen kesmiş olur derim. hocam düşünceniz nedir?.

    YanıtlaSil
  48. merhaba MAHFİ HOCAM, altın gram olarak 278 tl den bu hafta itibariyle alınır mı? gr
    mı 300 tl bulur diyenler var yoksa düşüşe mi geçer.Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Al Altinini
      Altin firlayacak
      fed para faiz indiriyor
      ecb para basacak
      hindistan iyi buyuyor altin talep edecek
      tum bu veriler isiginda altin yukselecek.
      ben yatirimimi altina yaptim grm grm aldim
      altin alacaksan da grm altin al islenmis altin alma

      Sil
    2. Ekonomi yazarlarına bu tarz sorular sormak mantıklı değil. Onlar genel çerçeveyi çizip işin mantığını anlatırlar. Yatırım kararıyla ilgili sorularınızı SPK lisanslı yasal yatırım danışmanlarına sormalısınız veya yatırım kararları hakkında yazıp çizen diğer kişileri takip etmelisiniz.

      Sil
    3. Bir iner bir çıkar.

      Sil
  49. Hocam kredi buyumesi daha fazla olan bankalarin daha fazla kaynaga ihtiyac duymalarindan hareketle ve daralan ekonomide bilhassa sermaye birikiminin az oldugu ulkemizde kredi kullaniminin yatirim, ekonomik buyume ve istihdam icin kacinilmaz oldugu da goz onunde bulundurularak yapilan duzenlemenin makul ve yerinde oldugu dusunulemez mi. Esas faaliyet konusu mevduat toplayip kredi vermek olan ozel bankalarin faizleri yukselterek kaynak maliyetlerini artirmasi ve topladiklari mevduatlari da kredi vermek yerine bankalararasi ya da farkli piyasalarda degerlendirmesi ekonomiye daha fazla fayda saglayacak midir. Kredi mekanizmasi islemezse ekonominin carklarinin donmesi zorlasmayacak midir. Parasini bankaya yatirsa %20 faiz alan birinin risk alarak yatirim yapmasi, is kurmasi, istihdam saglamasi dusuk bir ihtimal degil midir.

    YanıtlaSil
  50. 20 senedir ülkeyi yönetenler ve daha önceki yöneticilerin politikaları sonucu ülke girdaptan çıkamıyor. İşin daha vahim sonucu bu söre içinde ekonomideki hatalar (diyelim) eğitimde de oldu. Yani demem şu ki Sizin = bizim kuşak sanki son çareydi. yeni nesil çözümden uzak bir nesil olursa diye korkularım yok değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Yurt-taş, sizin kuşak hangisi?

      AKP iktidara geldiğinde 19, bugün 39 yaşında olanlar ülkeyi kurtarabilecek son nesil gibi geliyor bana. Bunlar lise eğitimlerinde ve üniversite eğitimlerinde Akp etkisini nerdeyse hiç hissetmeyen son nesil.

      Şu anda 30 yaşlarında olanlar o nesle takılıp bir şey yapabilir ama şu anda 25 yaşına gelenler tamamen tırt, onlardan bir şey olmaz, ülkeyi geri götürürler.

      Türkiye'nin ayakta kalmasını sağlayan nesil cumhuriyet sonrasında yetişenler. Eskiden devlet kurumlarında ülke için insan yetiştirilirdi. Şimdi yok gibi bir şey.

      FETÖ ile gördük ki, liyakat artık devlette bitmiş. Şu anda 39 yaşında olup, işinde iyi olanların neredeyse tamamı devlet dışında kendini geliştirenler, siyasete girmek istemedikleri için devletten faydalanamayanlar.

      20-30 yaş arasında ciddi bir beyin göçü var. Bir kaç tanesini tanıyorum, Odtü, Boğaziçi gibi yerlerden çıkıp yurtdışına gittiler. Onlar, kendi nesillerindeki çürümeyi yaşayarak gördükleri için gelmeyi hiç düşünmüyorlar. 30-39 yaş ise mesleğini kariyerini oturttuktan sonra gitmeye karar vermiş kişiler. İyi kötü paraları var, kendi emekleri ile bir yere gelmiş insanlar. Onlar hiç durmuyorlar, burada yapan yurtdışında daha rahat yapar diyorlar.

      Türkler farketmiyor, çok işsiz genç var, kafalarını dolduracak meşgaleleri yok, bunların sayısı ilerde artacak. Bunların yanına Suriye, Irak, Afgan göçmenlerinin gençleri var. Bu gruplar Türk ve Yabancı çok tehlikeliler.

      Bildiğimiz Türkiye'nin sonunu bunlar getirecekler.

      Sil
    2. Turkiye resmen copluk oldu
      ipini koparan turkiyede
      pakistanlilarda geliyor dusun banglades

      Sil
  51. Finansçı damat yerine ekonomist biri gelemez ise. Aynı şekilde para ile ekonomiyi düzelteceklerini zannederler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ulkemizin sicak paraya ihtiyaci var en onemli konu bu
      onun icin borsaci teknik analizci birinin ekonomi bakanligina getirilmesi sart

      Sil
  52. Merhaba Sayın Hocam
    Bu fikri öne süren cin fikirli arkadaş malum düşük faizli kredi kamu bankalarından sağlanınca talep bu bankalara olacak diye düşünüp, özel bankalarda rekabet edemeyince malum kredi veremeyecek ve veremeyince mevduat toplamaktan vazgeçerde tüm paralar kamu bankasına toplanır diye düşünmüş olabilir mi? (malum kredi veremezse mevduatın faizini nasıl ödeyecek?)

    YanıtlaSil
  53. Bugun hutbede hoca size selam soyledi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ve AS.

      Bak burada kim var?

      https://youtu.be/eWNPe0y2U8g

      Sil
  54. fitch türk bankalarına yönelik kredi genişleme çabalarının ciddi risk yaratmayacağını açıklamış. bak sen!. abd ile suriyenin kuzeyine yönelik sözde güvenli bölge için müşterek harekat merkezi kurulması çalışmaları başlayınca birden olumlu bakış açıları geliştirmeye başladılar. boşuna demiyorum. türkiye iktisadı tamamen siyasal yönlendirme temelli kullanılmaktadır. normal şartlarda iktisadi gerçeklerimiz gereği kurların daha yukarılarda olması gerekirdi. olmuyor çünkü küresel efendiler şimdilik bunu uygun görüyorlar bu kadar net. akepe den daha iyisinin bulamıyor küresel efendiler çünkü!.

    YanıtlaSil
  55. R capindaki bir kureden L uzunlugunda bir silindiri kubbe basliklari dahil olarak cikardiktan sonra kalan hacmi hesaplayip dogrulugunu ispatliyabilirmisiniz? Sorum yorumcularadir.Biraz zihin jimnastigi olsun diyorum.Hocama saygilar.

    YanıtlaSil
  56. Hocam acaba sayfanızın renklerini biraz daha iç acıcı bir şeyler mi yapsanız? Arka plan mavi veya yeşil renk olabilir hem değişiklik olur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. King, boyle iyi, hoca yazsin yeter, sade en iyisi.

      Sil
    2. Bir de ekonomi sayfa güzeli koysun mu?

      Sil
  57. Hocam krizin uzatılması daha ağır hasar bırakmaz mı. Şuan piyasa tamamen birbirine borçlu ve biri patladığında 10 firma dökülüyor.

    Kendini ileri tarihe atmak isteyenlerde o tarih gelmediği için eriyor. Bence biran önce kriz olmalı ve bitmeli yoksa yıkım bu sefer çok kötü olacak.

    Yapılan çok yanlış hastalık neredeyse hemen kesilmeli ve tedavi edilmeli. Uzadıkça batmayacak kurtaracak olanlarda batıyor.

    Kesinlikle devalüasyon olmalı Türk parası değersizleştirilmeli ihracata ve üretime geçilmeli Ucuz mal ürün satabiliyoruz zaten ayrıca katma değerli rün üretiyoruz ki ve hemen üretemeyiz.

    İtalat yavaşlamalı kendi üretimimizi yapmalıyız ihracat turizm gibi döbiz getirili işler yapılmalı. Yoksa bu krizden çıkılmaz parasız pulsuz kaldık.

    En büyük hata yada yalan değerli Türk lirası güçlü Türkiye yalanıydı. Çin parasını değersiz kılıyor ve üretiyor. Bizim paramız rezerv para değilki basalım talep görsün. Değerli Türk lirası yalanı bitti.

    Bence çok acil yapısal reformlar yapılmalı acı ilaç sadece halka kesilmemeli ve vergi kanunu değişmeli hem KDV hem ÖTV kalkmalı çok kazanandan çok vergi alınmalı. Bu sistem de halktan vergi al ama zenginin vergilerini affet ve zaten düşük vergi almak çok yanlış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkes devaluasyon, devaluasyon diyor ama bunun etkilerini hic dusunmuyor. Dalgali kur rejiminde devaluasyon olmaz ama 'olsaydi' durumu soyle aciklayalim.

      Bir dukkan dusunun ve istisnasiz birden tum urunlere 40-50% indirim yapmis olsun. Sizce orasi ayakta kalir mi? Dukkanda para eden tum mallar aninda tukenir. Hele bir de dukkanin zaten zor kosullarda daha onceden de iskontolu calistigini hesap ederseniz elindeki mallar yok pahasina gider.

      Dahasi yeni urun alacagi zaman parasi yetmeyecegi icin stok da dolduramaz. Isleri daha kotuye gider.

      Para biriminde devaluasyon da buna benziyor. Ulkedeki tum varliklar 40-50% deger kaybederse ulkenin degerli tum varliklarina once yerli doviz sahipleri, o tukendiginde yabanci 'yatirimci'lar ususur.

      Isin kotu tarafi, devaluasyon yapildiginda uretim kulturunuzu, yani urettiginiz mallari da degistirmeniz gerekir. Cunku mevcut durumdaki uretim sartlari devaluasyon yapildiginda gecerliligini yitirecektir. Oncelikle tedarikcileriniz sizden indirim isteyeceklerdir. Bu konuda direnc gosterirseniz ulkede uretim yapan fabrikalari satin alma gibi secenekleri degerlendireceklerdir. Size 'dogrudan yatirim' gibi gorunen bu durum aslinda varlik satisindan baska bir sey olmayacaktir.

      Yani ancak ve ancak varliklarinizi kaybederek devaluasyon ile cikis yolu bulabilirsiniz.

      Bunun ornegi 2001 krizinde yasanmistir. Guya 'dogrudan yatirim' gelmistir ancak aslinda olan Turkiye bankalarinin yarisinin yok fiyatina yabancilara satilmasidir.

      Sil
    2. Bas parayi ver deva yi...

      Peki artan dis borc gsmh orani ne olacak?

      Ekonomi disariya sattigi mallar karsiligi aldigi dovizin buyuk kismini faiz odemesine vericek, ya sonra...
      Yine mi deva?

      Deva yani devaluasyon.
      3 yilda para 2.5tan 5.5a dusmus.
      Bu yetmez 15.5 mu yapalim?

      Sil
    3. Ekonomi döviz fiyatları duruldu gibi duruyor, bunun sebebi ekonomik aktivitenin azalmasıdır.
      Ekonomi hareketlendikçe, ithalat artışı gelir, cari açık yine artar.

      Biri patladığında 10 firma dökülüyor.

      Bunu çözebilecek mevkiler yargı ve yasama. Türk Ticaret Kanunlarında ticareti ve ticari sorunları çözebilecek hukuki altyapı hazır değil. Hazırlayabilecek bir irade de bulunmuyor. Yargı da, yasama da gündemine bu konuları almadı, kısa bir süre içinde alacak değiller.

      Ticaret Kanunları düzenlemesinden sonra, bağımsız düzenleyici kurullar gerekiyor. Bunlar ticarette güven inşa ederler. Ben Türkiye'de güvenilir 3. kişilerin bile olmadığını biliyorum. Bankalar bir nebze bu görevi yapmaya çalışıyorlar, ama bankaların idari ve hukuki yapıları ile yapabilecekleri bir hizmet değil.

      Yapılan yanlış, ama hastalığı kesebilecek bir bilgi düzeyi, siyasi ve hukuki bir irade bulunmuyor. İş adamları derneklerinden de çözüm önerileri artık gelemiyor.

      Değersiz TL, satışları arttırır, karşılığında ithalatı artırır, karşılığında fakirleşmeyi artırır. Toplumsal çürüme hızlanır. Ülkenin çok az bir kesimi ihracat ile meşgul iken, büyük kitleler memur, maaşlı çalışan, asgari üçret ile çalışan insanlar. Onları içine katmayan bir devalüasyon, hükümet etrafında kümelenmiş bir zengin ihracatçı zümre oluşturur. İhracat gelirinin yurtdışına transferi kolaylaşır, halka ciddi bir olumlu etkisi olmaz. Daha da kötüsü, ihracat artışı, katma değeri düşük ürünlerde gerçekleştiği için, ihracatçı zümre, TL nin sürekli düşük fiyatlı olması için hükümete baskı yapar, şimdikinden daha kötü bir sosyal yapı ortaya çıkar. Günün sonunda, hükümet Afganistan dan daha ucuza çalışmaya hazır yeni insanlar talep eder.

      İthalat bu yapıda yavaşlamaz. Yukarda yazdığım gibi sadece ucuz işçilik ve üretim artar. VW için hükümet kotalı alım şartı filan getirdi, kamu kurumlarına VW alınması sözü verdi deniyor, bedava arsa yanında. Ucuz işçilik budur. Kamu kaynaklarını yukarda yazdığım gibi ihracatçıya hükümet aracılığı ile aktarır. (Evet, ihracat yapacak VW fabrikasına da karşı bu insanlar diyen hükümet yanlıları her zaman çıkacaktır bu söze.)

      Yazdığınız gibi TL için adil ve planlı bir fiyatlandırma politikası izlenemedi. Sonuç ortada.

      İlaç malesef sadece halka kesilecek. Vergi Kanunu, KDV, ÖTV gibi kalemler ancak hükümete yakın sermayelerin faydasına olacak şekilde ayarlanır, bu sistemde. Öyle de oluyor. Zenginden yine az vergi alınmaya devam edecek. Bir sebebi, hükümete yakın duran lobilerinin olması, diğer sebebi zenginlerin varlıklarını dışarı çıkarıp Türkiye'de borç bulundurmaları, bir başka sebebi de Türk maliyesinin artık maliyenin ne olduğunu bilmemesi. Komik gelebilir ama Türk Maliyesi vergi toplamanın ne olduğunu unuttu, öyle bir yetkinlikleri artık kalmadı. Belki şimdi başlarsalar, 5-6 sene sonra vergi toplayabilen bir maliye olur.

      Bunların hiç birisi Başkanlık sistemi değişmeden düzelmez. O sistemin düzelmesinden önce, o sistemi ortaya çıkaran 82 anayasasının siyasi parti yasalarının, dernek kanun düzenlemelerinin adam edilmesi lazım. Bunlar lazım ki, sizin gibi çözüm üretmek isteyen insanlar siyaset ile çözüm sunabileceklerini görsünler.

      Tüm yasalar bugün yazılı halde yargı kurullarında bekliyor bile olsa, yasalaşmaları için en az 2 yıl, halkın uygulamaları desteklemesi en az üstüne 4-5 yıl, kurumların oturması, kadroların hazırlanması da onların üzerine 4-5 yıl.

      Yani kabaca 20-25 yıllık bir planlı geçiş lazım. 2045 - 2050 yılları filan iyi bir sistem kurulabilir, bugün başlanırsa. Ben göremem.

      Yazınız hoşuma gitti, elinize sağlık, böyle romantik yazılar yazan sayısı epey arttı, ama bizim işimiz gerçek ile. Realist olmak lazım çözüm üretmek için.

      O yüzden, düşünen, kendini geliştirmek isteyen gençlere hep aynı tavsiyeyi veriyorum. Yurt dışında çalışabileceğiniz bir ülke bulun, çalışma izinlerini araştırın, kendinizi geliştirip oralarda çalışın.

      Sil
    4. Sayın 20:34,
      Baştan sona sorunlu ve ana fikri olmayan tezler var yazınızda.
      Sanırım ana fikir vermek gibi bir derdi de yok!
      Beyin göçünü tavsiye etmek de yılların hastalığıdır.

      Sil
    5. Ucuz işçilik olur diyorsunuz da bugün ucuz işçilik yokmu. Bugünkü şartlar 1500 TL ev kirası 2000 TL maaş bu halk zaten eziliyor.

      Ayrıca ucuz işçilik olursa yurt dışından gelen yabancı kaçak işçilerde azalır sonuçta şuan bile kimse türkiyede çalışmak istemiyor çoğu yabancı aldığı para dolar karşısında çok düşük olduğu için ya İsraile gidiyor yada Almanya ya gitmenin yollarını arıyor kimisi bırakıp memleketine dönüyor.

      Ayrıca Türk lirasını değerli kılacak üretim mi var bizim haberimiz yok yada çok katma değerli ürünü üretiliyor. Yoksa TL rezerv para mı oldu haberimiz yok.

      Türkiyede şuan turizm bitik ucuz turist getiriliyor masrafı getirisinden çok bu rakamlar turist sayısı ile değil bıraktığı döviz ile ölçülür.

      Kaçak işçi cenneti oldu Türkiye özellikle Türkmen Özbek Kırgız Afgan Afrikalı doldu ülkeye peki bunlar piyasada değilimi hepsi ucuz çalışıyor kaçak sigortasız sanki Türk vatandaşına çok faydası var değerli Türk lirasının. Abartmayın sistem bozuksa ister değerli ister değersiz olsun fark etmiyor aldığın maaş kadar ev kirası var ülkede konut fiyatları balon oldu bunu söyleyince abartı diyorlar ama bakalım 2000 TL maaşla para biriktirip ev alın bakalım bu halkın yüzde 84 ü asgari ücretli ve gelir dağılımı adaletsizliği hat safhada buna birde vergi cenneti ülkemizde halka bindirilen vergileri ekleyin.

      Ayrıca Türk parası çok değerli olsuda sanki varlık satışı olmadı mı ne şirketler peşkeş edildi bedavaya unutmadık yahu zaten parası olan yabancı konut işyeri aldı şirket aldı sanki halkın eline para mı geçti hepsi bankaya kredi borçlandırıldı.

      Değerli Türk lirasını gördük son 15 yılda test ettik gayrimenkul balonu banka kazandı otomotiv kazandı inşaat kazandı üretim mi arttı fabrikalar mı kuruldu yada özelleştirmeler mi bitti yahu dedikleriniz karşılığı üretime destek mi verildi hayır dışardan değerli TL ile ucuz ürün alındı herşey satıldı.

      Şimdi para suyunu çekti araba üretecek akıllı telefon üretecez hikayeleri videoları dolaşıyor ortalıkta yada füze yaptık milli yerli uçak yaptık

      Sil
    6. Ne yazık ki Türkiye bir ara yakaladığı medeni ülke olma şansını halkının tercihi ile kaybetti Bundan sonra yapılacak en akıllı iş Şehabettin beyin belirttiği gibi bir yolunu bulup insanca yaşanabilecek kanun ve hukuğun hakim olduğu bir ülkeye gitmektir.

      Sil
    7. Şehabettin beyin dediği başka ülkelere kapağı atma işini Arjantin krizinde genç Arjantinli ler kıta avrupasına kapağı atarak hayata geçirmişlerdi...

      Sil
    8. Develuasyon sart! Dusuk tl bizim rekabet ve uretim dinamiklerimiz acisindan elzemdir. Uretimin iceride olmasi cinde bu sarttir.
      Suanki kur seviyesi 6.45 bandinda olmasi gerekirken bizim kurumuz dusuktur. 6.45 olsaydi ihracaimiz artar ithalatimiz cokerdi.

      Sil
  58. 10-20% kredi buyumesi oldu diyelim, bu gibi tesvik politikalariyla. Sonrasina bakalim. Kredi buyumesi ozel sektor yatirimlari ve ic talep de buyuyor demektir. Bu ikisinin buyumesi ise ithalati son bir yilda cokmus oldugu aylik 15-18 milyarlik banttan yukari iter. Her sey gorunurde gulluk gulistanlik iken ithalatin oturdugu bant aylik 22-22 milyar dolar. Dis talep zayif, tum dunya resesyon riski altinda, ticaret savaslari var, vs., ihracatin yukselme olasiligi o yuzden dusuk. Hulasa, gene aylik 4-6 milyar dolarlik dis ticaret acigi dongusune geri donmus oluruz. Bunu fonlamak gerekecek, keza cari acigin en buyuk kaleminden bahsediyoruz, turizmin notralize edemedigi, eger aylik 4-6 milyara gitmis isek. Bu fonlama artik bitti. Bankalar mevcut kredi/mevduat oranlariyla (>110%), her ay yukselen NPL oranlariyla, mevcut sendikasyonlari 100% roll over edebilecek olurlarsa opup baslarina koysunlar. Taze para bulamazlar. Devlet borclanmasi da tehlikeli boyutta, CDS en iyi periyodda artik 350+, isler sarpa sarinca 500+ oluveriyor. Disarda bu tur deep junk bonoya boyle buyuk bir talep yok artik.

    Kisacasi, ozel bankalar hulle kredi tasarlamak disinda bu ZK havucuna yonelmeyeceklerdir.

    YanıtlaSil
  59. Sayın Hocam, satışta olan kitaplarınızı severek okumaktayım. Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  60. R=L oldugu durumu icin dogrudur.Tesekkurler.R>L durumu ispat gerektiriyor.R<L icin cozum yoktur. Saygilar.

    YanıtlaSil
  61. Şu iki yeri aydınlatabilir misiniz hocam:

    "...kamu bankaları hükümetten aldıkları talimatla kredilerini arttırıyor, faizlerini düşürüyorlar. Sonuçta bu bankaların sahibi kamu kesimi olduğu için artan kredilerden sorun çıkması halinde sermaye artırımı gereksinimlerini Hazine, topladığı vergi ve benzeri karşılıksız fonlarla karşılayabilir. Oysa özel kesim bankaları için böyle bir olanak yok."

    "Talimat ne şekilde olursa olsun kamu bankaları bu uygulamayla zarar ediyor ve ortada bir kararname olmadığı için de zararlarını devletten alamıyor. Zorunlu karşılıklarda yapılan bu değişiklik kamu bankalarının, adına görev zararı denilmeyen bir yöntemle görev zararı almalarının yolunu açıyor. Geçmişte görev zararını Hazine öderdi bu kez bu yeni yöntemle yaratılan zararı Merkez Bankası ödeyecek."

    İlk başta kamu bankalarının zararlarımı hazineden tahsil ettiklerini sonra da edemediklerini onun yerine zararları Merkez Bankası'nın ödeyeceğini yazmışsınız.

    YanıtlaSil
  62. Hocam yapisal reformlarin da bir bedeli var (kisa ve orta dönem). Atilacak adimalr sonucunda cambazliklarla yürüyen ekonomide kisa vadede tikanan alanlar olacak. Bu maliyet hespalanabilir mi ve Türkiye'nin bu kaynagi var midir? Oldu ki hesaplanabilirse uzun vadeli kazanclarla dengelenerek yatirim getirisi de hesaplanabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hesapları aslında kapatılmadan önce DPT ayrıntılı olarak yapardı.

      Sil
  63. Hocam bacağı kopma noktasına gelmiş,atar damarı kesilmiş bir hastaya aynı miktarda kan vererek tedavi etmeye çalışıyoruz. Demokrasiye geçmek için çok erken davrandık. 10 yaşında bir çocuğu mit'ye göndermek gibi oldu. Yapısal problem eğitimsiz kesimden beslenen iktidarlara eğitimi teslim etmek. Hakikaten damarlarında asil kanın dolaştığı bu milletin düştüğü hal insanı utandırıyor, üzüyor.

    YanıtlaSil
  64. Ekonomi güven endeksi açıklanmış ve çok komik 7 puan artmış ve 80 olan güven endeksi ağustosta 87 olmuş gerçekten tuik bana güvenmeyin diye bağırıyor.

    YanıtlaSil
  65. Hocam azerbeycan ve suudi arabistanda doviz nasil istikrarli eger azarbeycan petrolunu tl cinsinden satmaya baslasa bizde doviz de doviz krizleri ourmu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. manat krizi olur çünkü bu sefer de manat para birimi üzerinden dış açığımız oluşur. türkiye ekonomisi bu yapısıyla hangi para birimi üzerinden ticaret yaparsa yapsın dış açık ve paralel olarak da cari açık verir. sürekli kırılganlık arz eder.

      Sil
  66. Merkez bankası net döviz rezervlerinin eksiye düştüğü doğru mu? Bu nasıl oluyor? Vatandaşın doları mı satılmış oluyor? Eğer net rezerv ekside ise ne kadar ekside?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eski ogretileri, sebeplerini sorgulamadan hap gibi yutunca boyle sacma yorumlar cikiyor. IMF'yi dogrudan ilgilendiren MB bilancosundaki rezervi (cunku borcu oradan karsilanacak) sanki bir ekonomik kuralmis gibi hayatimiza sokunca kavramlar da corba oluyor.

      MB'nin rezervlerinde tum dovizlerin 'kullanilabilir' oldugunun ispati bu soylemlerdir.

      MB'nin munzam karsiliklari, bilancodaki rezervi vs.gibi ayirmak yerine, net/brut/kullanilabilir gibi insanlari urkutmeye yonelik tanimlar uydurursaniz, sonra 'net rezervi eksiye dustu' gibi akil limitlerini zorlayan tabirler kullanmak zorunda kalirsiniz. MB bu net/brut soylemini duzeltmeye calisti ama basarili olamadigi ortadadir. Rezerv ya biter, ya azalir, ya artar, eksiye dusmesi gibi bir tabir olabilir mi?

      Tabi ki bu sozum de size degildir.

      Sil
    2. adsız 13:44 brüt rezerv değil net yani mb nin kendi rezervi önemlidir. brüt rezervlerin büyük kısmı emanet paradır. dış finansal yükümlülüklerini emanet paralarla ödeyemezsiniz. sadece kendi rezerviyle ödeyebilir. emanet paraları ancak munzam karşılıkları artırarak kısmen kullanabilir ki zaten son zamanlarda kura müdahale için kullanmaktadır. dth lerin munzam karşılıklarını sık sık yükseltti mb. sadece rezerv biter ya da azalır eksi rezerv olmaz sözünüze katılıyorum.

      Sil
  67. Hocam bu CDS fiyatlaması bayağı yanlış Türkiye için. Biraz spekülatif biraz manipulatif...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Piyasada belirlendiği için bu iddiaları ileri sürmek kolay değil.

      Sil
  68. Hocam,
    02.06.2015 tarihli Radikal Gazetesi'nde yayınlanan makalenizde,

    "İktisatçı Ceyda Pekel Tümen ve Gizem Öztok'un yaptığı bir çalışma FED faizlerinin şekillenmesinin altında yatan nedenleri ve bunlardan hangisinin daha ağırlıklı olduğunu ortaya koyuyor."
    ve
    "İktisatçı Sertan Kargın ve arkadaşlarının, İMKB endeksi üzerinde yaptıkları kantitatif bir çalışma ise FED faizindeki değişimin Türkiye ekonomisi üzerinde önemli etkiler yarattığını açıklıyor."
    demişsiniz.
    Bu iki çalışmayı nasıl edinebiliriz. Akademik araştırmalara kadar arattırdım Net üzerinde, fakat bulamadım.
    Saygılarımla.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef ben de bulamadım. Bu araştırmalar bilimsel dergilerde yayınlanmayıp daha çok müşterilere yönelik makalaler.

      Sil
  69. Ab ülkeleri avro dan cılıp milli paralarına dönse yarısı oldukları refah sevyesinde olurlar mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu bilmek mümkün değil. Çünkü hepsinin karşılıklı etkileri olur.

      Sil
  70. Malesef faturalarını da ağır olarak ödüyoruz. İşsizlik enflasyon.

    YanıtlaSil
  71. Hocam nerelerdesiniz 11 gündür yazı yok. Bizi böyle bırakmayın lütfen

    YanıtlaSil
  72. Ustadim ozlettiniz kendinizi:) Bu ekonomik gelişmeler karsisinda hevesle yeni yazılarınızı bekliyoruz. Neyse ki kitabınızla ugrqsiyormuşsunuz iyi calismalar

    YanıtlaSil
  73. Hocam hep yapısal reform dediniz sizce neden yapılmıyor fikrinizi beyan etmek istersiniz
    Naçizane düşüncem gider azaltmak bazılarının rantını kesecek bu da mevcut iktidarın oy oranını azaltacak iyi de zaten azalıyor

    YanıtlaSil
  74. Hocam ekonomiyle ilgileniyorum fakat bu biraz ağır bir makale oldu teşekkürler

    YanıtlaSil
  75. 1 numaralı sonucunu tahmin etmiştim ama 2 ve 3 gerçekten ufkumu açtı,
    teşekkürler hocam

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!