Kural Dışına Çıkma Dürtüsü
Giriş
Tek tek insanlar açısından doğru
olan yaklaşımlar acaba toplumun tamamını da benzer biçimde etkiler mi? Bu
soruya yanıt ararken işin psikolojik boyutundan sosyolojik boyutuna geçiyoruz. Bir
toplum (çoğunluk olarak) yerine getiremediği sorumluluklarından sıkılmış ve
bunları yerine getirme uğraşısından vazgeçmiş olabilir mi? Mesela çevreyi temiz
tutmaya çalışan insanlar kendilerinden çok daha fazla sayıda insanın tam
tersini yaptığını gözlemleyerek onlara katılırlar mı? Yasalara uymaya çalışan
insanlar bu çabalarının takdir edilmediğini hatta tam tersine yasalara uymayan
insanların daha avantajlı bir duruma geçtiğini gördüğünde yavaş yavaş onlarla
aynı saflara geçmeye başlarlar mı? Mesela vergisini zamanında ödeyen yurttaşlar,
vergisini zamanında ödemeyenlerin affa uğradığını ve ödemediği dönemde parasını
faizde tutarak vergi yükünü hafiflettiğini gördüğünde çabasının ne kadar boş
olduğunu düşünüp onlar gibi davranmasının daha akıllıca olduğu kanısına varır
mı?
William Golding’in, Hitler’in
çıkışını ve Alman halkının bir süre sonra karanlık tarafı seçmesini alegorik
bir yaklaşımla anlattığı 'Sineklerin Tanrısı' nda ıssız bir adaya düşen uçaktan
sağ kurtulan çocuklar önce düzenden yana bir birlik oluşturuyorlar. İş bölümü
yapıyorlar, birlikte çalışıyorlar. Sonra bir bölüm çocuk içlerinde en güçlü
olanın kendisini başkan ilan etmesiyle ona katılarak düzene baş kaldırıyor,
gruptan ayrılarak kural dışı bir yaşam sürmeye başlıyorlar. Kural dışılık
çocukları öylesine çekiyor ki sayıları giderek artıyor. Giderek güçlenen bu
çete düzenin yerini alıyor, derken kurallar ve oylama ortadan kalkıyor tek bir
çocuğun emirlerini yerine getirmeye başlıyorlar. Ve sonunda iş vahşete
dönüşüyor.
Bir toplumun kural koyucuları,
kendi getirdikleri kurallara uymamaya başlarsa ne olur? Şimdiye kadarki
deneyimlerimiz bize şunları söylüyor. Toplum önce bu tür davranışlara karşı
tepki gösteriyor. Bu davranışların cezalandırılmasını istiyor. Bir süre sonra
bu davranışların cezalandırılmadığını gören insanların bir bölümü de kurallara
uymamaya başlıyor. Sonra bu uymama tavrı giderek yaygınlaşıyor ve toplumun
çoğunluğu kural dışı davranmaya geçiyor. Kural dışına çıkma dürtüsü giderek bir
merak, bir tutku haline geliyor. En sonunda gelinen noktada yani çoğunluk kural
dışına çıktığında kural dışılık kural, kurallara uymak ise istisna haline
geliyor. İşte tam o noktada toplumsal çürüme dediğimiz olay başlıyor ve
kuralsız davranışlar içselleştirilmeye başlanıyor.
Eugen Ionescu en önemli eseri olan 'Gergedanlar' da Alman işgaline yeterince direnmeyen, hatta işgali kabullenen ve
içselleştiren Fransız halkının karanlık tarafa geçmesine alegorik bir çerçeve
içinde göndermeler yapar. Kasabanın birinde birdenbire gergedanlar görülmeye
başlar. Bunların dışarıdan gelmediğini, kasabalıların yavaş yavaş gergedana
dönüşmeye başladığını fark eder insanlar bir süre sonra. Herkes bu konuyu
tartışır ama kimse bir şey yapmaz. Giderek daha çok sayıda kasabalının
gergedana dönüştüğü kasabada gergedanlar her yere, her şeye zarar vermeye
yönelirler. Kasabalılar içinde bu olağan dışı dönüşümü korkuyla izleyenlerin
yanında durumu kabullenenler, hatta olumlu karşılayanlar da vardır. Bir süre
sonra Berenger adlı kasabalı dışında herkes gergedan olup çıkar. Berenger
direnir ve asla insan olmaktan vazgeçmeyeceğini, bu gidişe teslim olmayacağını
haykırır durur.
İnsanlar önce ortak olarak kabul
ettikleri kurallara uyuyorlar. Sonra bir gün bir güç onları farklı kurallara
uymaya zorluyor. Bir bölüm insan bunu kabullenip uyuyor. Sonra bu yeni
kurallara uymak yaygınlaşıyor ve toplumun çoğu o eski ortak kuralları bırakıp
bu yeni kuralları ortak kural haline getiriyor. Burada önemli olan yeni
kuralların eskilere göre daha kötü olması değil, benimsenmesi ve
içselleştirilmesi.
Albert Camus de Almanların
Fransa’yı işgalini ve Fransızların bir bölümünün bu durumu kabullenip
içselleştirmesini yine alegorik bir anlatımla ele alır 'Veba' da. Oran kentinde
birdenbire veba salgını başlar. İnsanlar peş peşe ölmeye başlarlar. Oranlıların
bir bölümü bunu, geçmiş günahlarının Tanrı tarafından cezalandırılması olarak
alır, kabullenirler. Çok az sayıda insan Dr. Rieux’nün çevresinde toplanır ve
vebaya karşı mücadele eder. Sonunda Dr. Rieux ve arkadaşları vebaya karşı
savaşmanın yararını görür ve vebayı yenmeyi başarırlar.
İnsanlar bir belayla
karşılaştığında buna nasıl tepki verirler? Belayı savuşturmak için bir araya mı
gelirler yoksa belayı kabullenip kaderlerine razı mı olurlar? Bu tavırlardan
herhangi birisi genelleştirilebilir mi yoksa her toplumun kendisine göre bir
davranış biçimi mi vardır?
Golding’in, Ionescu’nun ve
Camus’nün eserlerinde karanlığa karşı direnmeyen onu içselleştiren insanların
yanında az da olsa direnen ve aydınlık tarafta kalmayı seçen insanlar var.
Bu konular hep davranışsal
sosyolojinin inceleme alanının içinde yer alıyor. Ve ilginç bir biçimde
davranışsal sosyoloji önce burada değindiğim romanlarla ortaya çıkmış
görünüyor.
Türk Toplumunun
Durumu
Kural dışına çıkma dürtüsü konu
olduğunda Türk toplumu nasıl bir görünüm sergiliyor? Sosyal bilimlerde bu tür
soruların yanıtını bulabilmenin yollarından birisi ve belki de en etkilisi
ankete başvurmak.
Aşağıda sunduğum anketi twitter
aracılığıyla uyguladım. Bu anketi 10.407 kişi yanıtladı. Sonuçlar şöyle:
Soru 1: Gelen giden fazlaca araç olmadığı bir ortamda öteki
yayaların kırmızı ışıkta geçtiğini gördüğünüzde ne yaparsınız?
a.
Ben de geçerim (%49,7)
b.
Geçenleri, kurallara uymaları için uyarırım (%3,3)
c.
Geçmek için yeşil ışığın yanmasını beklerim (%47)
Soru 2: Birçok tanıdığınızın vergi ödemediğini görseniz ne
yapardınız?
a.
Ben de ödemezdim (%15,4)
b.
Vergimi öder, ödemeyenleri şikâyet ederdim (%19,6)
c.
Vergi öder, ödemeyenleri şikâyet etmezdim (65)
Soru 3: Sınıfta yazılı sınav sırasında gözetmen dışarı çıksa ve
sınıftaki öğrencilerin çoğu kitaplarını açıp soruların yanıtlarına baksa ne
yapardınız?
a.
Ben de açıp kitaba bakardım (%41,1)
b.
Ben bildiklerimi yazmaya devam eder, hoca sınıfa
döndüğünde bir şey söylemezdim (%47,5)
c. Ben bildiklerimi yazmaya devam eder, hoca sınıfa
döndüğünde, kim olduklarını bana sormaması kaydıyla, çoğu arkadaşın kitaplarına
baktığını kendisine söylerdim (%11,1)
Soru 4: Bir bilet kuyruğunda insanların bir bölümünün kuyruktan
çıkıp ön sıraya giderek sıra dışı bilet aldığına tanık olsanız ne yapardınız?
a.
Ben de ön sıraya giderdim (%6)
b.
Ön sıraya gidenlere engel olmaya çalışırdım
(%82,5)
c.
Sesimi çıkarmaz sıramı beklerdim (%11,5)
Soru 5: Türk toplumunun geneline baktığınızda aşağıdakilerden
hangisinin genel durumu yansıttığını düşünüyorsunuz?
a.
Toplumun çoğunluğu kurallara uyuyor (%1)
b.
Toplumun çoğunluğu kurallara uymuyor (%56)
c.
Toplumun çoğunluğu kurallara uyuyor ama bulduğu
ilk fırsatta uymama yolunu seçiyor (%43)
Soru 6: Türkiye’de kural koyma yetkisinde olanların kurallara
kendilerinin uyduklarını düşünüyor musunuz?
a.
Kural koyma yetkisinde olanlar genellikle
kurallara kendileri uymuyor (%82)
b.
Kural koyma yetkisinde olanlar genellikle
kurallara uyuyorlar (1,5)
c.
Kural koyma yetkisinde olanlar kurallara bazen
uyuyor bazen uymuyor (%16,5)
Bu anketten çıkan sonuçları şöyle
özetleyebilirim:
(1) Türk toplumu cezası olmayan ya da net olmayan
konularda kurallara uymamaya yatkın görünüyor. Mesela bir yayanın kırmızı ışık
yanarken yay geçidinden karşıya geçmesi genellikle cezalandırılan bir eylem
değil. O nedenle ankete katılanların neredeyse yarısı başkalarının geçtiğini
gördüğünde ben de geçeri diye yanıtlıyor. Demek ki cezanın belirli olmadığı ya
da uygulanmadığı durumlarda toplum karanlık tarafa geçme dürtüsünün etkisinde
kalıyor. Kırmızı ışıkta geçen yayaları uyaracağını söyleyenlerin oranı oldukça
düşük. Her durumda yeşil ışığın yanmasını bekleyeceğini ifade edenler ise
aslında hiç de küçümsenmeyecek bir oranda.
(2) Başkalarının vergi ödemediğini gördüğünde ben de
ödemezdim diyenlerin oranı kırmızı ışıkta geçerim diyenlere göre oldukça düşük.
Bu da ilk bulguyu doğruluyor. Vergi ödememenin cezası oldukça ağır. O nedenle
bu cezaya muhatap olmak bu kuralı çiğneme oranını düşürüyor. Vergisini
ödemeyenleri şikâyet edeceğini söyleyenlerin oranı yüzde 20’ye yakın. Türk
toplumu bu tür şikâyetleri genellikle muhbirlik olarak alır ve pek başvurmaz.
Bu oran yine de yüksek sayılır.
(3) Anketin ilginç oranları bu soruda toplanmış
görünüyor. Gözetmen sınıftan çıkınca kitaba bakacağını söyleyenler ile
bakmayacağını söyleyenlerin oranı oldukça yakın. Oysa burada ağır bir ceza var.
Gözetmen sınıfa aniden dönse ve kitaba bakanlara sıfır verse, sınıfta kalmaya
hatta okuldan uzaklaştırılmaya kadar varacak bir ceza söz konusu. Demek ki
öğrencilik çağında olan bireyler yetişkin bireylere göre daha kolay risk alıp
kural dışına çıkabiliyorlar. Anketin bu sorusunu yanıtlayanların hepsi öğrenci
değil doğal olarak ama öyle olmayanlar da büyük olasılıkla öğrencilik dönemini
hatırlayarak yanıtladıklarından bu riski mesela vergi riskine karşı daha rahat
alabiliyorlar. Burada şikâyet etme konusu (isim vermeden olsa bile) daha düşük
kalıyor. Çünkü öğrenciler arasında muhbir konumuna düşmek Türk toplumunda daha
ciddi sonuçlar doğurabilecek bir durum.
(4) Bilet kuyruğunda sırayı bozup ön sıraya gidecek
olanlara tepki gösterilmesi şeklindeki yanıtın en yüksek orana ulaşmış olması
da aslında şaşırtıcı değil. Çünkü deneyimlerimiz bize bu tür tepkilerin sırada
bekleyenler tarafından desteklendiğini gösteriyor. Dolayısıyla tepki koyacağını
düşünenler yalnız kalmayacağını, öne geçenler tarafından tehdit edilse bile
diğerleriyle birlik olabileceğini düşünüyor. Demek ki kural dışılığa ortak
tepki verileceğine inanılsa tepkiler artacak.
(5) Türk toplumunun çoğunun kurallara uymadığına
inananların oranı oldukça fazla. Kurallara uysa bile ilk fırsatta uymamayı
seçeceğine inananlarla birlikte ele alırsak oran yüzde 99’a çıkıyor. Bu ilginç
bir sonuç çünkü yukarıdaki yanıtlarda yanıt verenler ceza uyulmaması halinde
ceza gerektirecek kurallara genellikle uyacaklarını söylemişken burada toplumun
kurallara uymadığını söylüyorlar. Demek ki yanıt verenlerin çoğu kendileri
dışında kurallara uyulmadığı kanısındalar.
(6) Kuralları koyanların kendi koydukları kurallara
uymadıklarını düşünenlerin oranı (bazen uyduklarını bazen uymadıklarını
düşünenlerle birlikte ele alınırsa) çok yüksek görünüyor.
Sonuç
Her ne kadar 10.407 kişilik bir
anket katılım sayısı olarak tatmin edici düzeyde olsa da anketin twitter aracılığıyla
yapılmış olması, çoğunun beni izleyen kişiler olması yanıtlayanların belirli
bir eğitim düzeyine sahip bulunduğunu gösteriyor. O nedenle buradan yapılacak
çıkarımların yalnızca belirli bir kesimin eğilimini gösterdiğini söylememiz
gerekir.
Bu çerçevede bu ankete katılım
çerçevesinde çıkardığım genel sonuçları paylaşayım: (1) Türk toplumu cezaların
belirsiz olduğu ya da uygulanmadığı alanlarda kurallara uymamaya eğilimli
görünüyor. (2) İşin içine belirli ceza ve yaptırım korkusu girince kurallara uyum
artıyor. (3) Herhangi bir cezaya tabi olmayan bir kural dışılık (bilet
sırasının bozulması gibi) olduğunda, bu duruma ortak tepki verileceğine inanılırsa, kural dışına çıkanları uyarma eğilimi ağır
basıyor. (4) Buna karşılık kural dışına çıkanları şikâyet etme eğilimi yüksek
değil. (5) Toplumda kurallara uymama eğiliminin yüksek olduğu düşüncesi yaygın.
(6) Kural koyanların kurallara uymadıkları görüşü çok yüksek.
Özellikle toplumda kurallara uyulmadığı
düşüncesinin yaygınlığı ve kural koyanların kurallara uymadıkları inancının
varlığı Türk toplumunun kural dışına çıkma dürtüsüne kapılmasının temel nedeni
gibi görünüyor.
Hocam yine çok gü
YanıtlaSilGeçmiş olsun kardeş yazarken yarısında inme inmiş galiba :)
SilTeşekkürler
SilHocam; "herkes kendisi haricinde kimsenin kurallara uymadığını" düşünüyor analizinizi büyük çoğunlukla kurallara uyan ve kişilere saygılı bir grup tarafından takip edilmenize bağlıyorum. Bildiğimiz diğer kişiler ise sanırım anket için vakit bile ayırmazlardı.
SilKeskin nişancı dikka-
SilCeza yoksa, kural da yok.
SilKurallara uyup uymama konusunda bir konu da dikkate alınmalı. O da, kuralların doğru, haklı olup olmadığı konusundaki inanç. Örneğin ben, sınavda kopya çekmem ama, yayaları insan yerine koymayan, araçlara üstünlük tanıyan trafik kurallarına mümkün olduğunca uymamaya, evet uymamaya, çalışırım.
YanıtlaSilKurallara uymayı aşırı yüceltmek, sürü kültürü yaratmak isteyenlerin işine çok yarayacaktır.
Bu kesinlikle katıldığım bir yorum.
SilYorumlardan çıkacak bir başka sonuç da; kurallara uymayanların gelistirdikleri savunma mekanizması vardır. Eğitim düzeyi düşük olanlar, herkes yaptı ben de yaptım der, egitie düzeyi yükselince, kuralların sürü kulturu oluşturacağını söylerler.
SilBir atasözü demiş ki: Yukarıdaki aşağıdakine benzer; aşağıdaki yukarıdakine benzer. anlayan anlamıştır kanaatimce.
YanıtlaSilOnun daha iyisi var, balik bastan kokar.
SilFaydalı bir çalışma. Teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun.
SilDünyanın her yerinde zulümler oluyor. Eğer etrafta yeteri kadar ses yükselse asla cesaret edemezler. En son Mısır örneği de dahil. Aşağıdaki yaşanmış bir olayı bu mantıkla okudum ve paylaştım.
SilHAKSIZLIĞA SES YÜKSELTMEK AHLAKI DA YÜKSELTİR..
İş ve eş gereği ABD Houston Teksas’ta yaşıyorum. Geçen hafta başımdan geçen ilginç ve gerçekten çok etkilendiğim olay, evime yakın bir postanede gerçekleşti. Yeni yıl hediyesi olarak internet aracılığıyla satın aldığım kol saati paketten camı çatlamış çıkınca, vakit kaybetmeden derhal iade formunu doldurup soluğu postanede aldım.
Postaneye girdiğimde 20-25 kişi kuyrukta hizmet bekliyordu. Burada Noel de yaklaştığı için marketten bir ekmek bile alınsa mecburen onlarca insan arkasında sıraya dizilip normalden çok daha uzun süre beklemek zorunda kalınıyor.
Hizmet eden sayısı sadece 2 kişi olunca, hele bir de hizmet edenler işinden, canından bezmiş bir suratla ve isteksizliğin yansıdığı süratle iş görünce bekleme süresi sabırları zorlayacak düzeye tırmanıyor. Girdiğim kuyrukta arkama döndüğümde bir 30-35 kişinin daha geldiğini gördüm. “Neyse, en azından ortalardayım” diye sevinme payı çıkardım.
Tam 40 dakika sonra sıra bana geldi. Paketi görevliye uzattım, “Adresler üzerinde yazılı” dedim. “Paketi neden bantla kapatmadınız?” diye sordu. Girişteki “Paket içeriğini görmek isteyebiliriz. Lütfen paketlerinizi açık bulundurunuz” uyarısını gösterdim. Sesini yükselterek sinirle “Kapıda ne yazdığını iyi biliyorum. Derhal paketinizi bantlayın” dedi. Sıradaki herkes artık bizi dinliyordu.
Yanı başındaki bantı göstererek, “Rica etsem verebilir misiniz?” dedim. Yanıt yine aynı yüksek sesle geldi: “Hayır, o bant bana ait, müşteri kendi bantını kullanacak!” “Yanımda bant yok, sizin bant için para ödesem…” dediğim an görevli hanım sesini daha da yükseltti. 3 adım ötede, bir ayakkabı kutusu büyüklüğündeki, sadece paketleme servisleri için yapılmış 20 dolarlık bantı işaret ederek satın almamı istedi. “15 santimetrelik kutu için bana o bantı aldırmanız size mantıklı geliyor mu?” diye sordum. “Bantı al ve derhal sıranın sonuna geç!” diye bağırırken sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Aynı hışımla kuyruktaki bir sonraki kişiyi (“Sıradaki” anlamına gelen) “Next!” diye çağırdı. İşte o an dondum kaldım. Çünkü sırada hiç kimse ilerlemedi. Sıranın başındaki beyefendi, “Şu kutuyu derhal bantlayın ve hanımefendinin işini bitirin önce” dedi. Görevli öfkeyle bağırıyordu: “Anyone else… Next!” 30 kişi yerinden kıpırdamıyordu.
İkinci görevliye de gitmiyorlardı. Hizmet durmuştu. Sıradan bir yaşlı bayan, “76 yaşındayım ve dizlerim ağrıyor, ama o bayanın paketini bantlayıp görevinizi yerine getirmediğiniz sürece buradan bir adım atmıyorum” dedi. Görevli elimden paketi sinirle çekip kutuyu benim söylediğim postane bantıyla yapıştırdıktan sonra ödememi alana kadar karmakarışık duygularla kalakalmıştım. Neredeyse ağlamak üzereydim. Sıraya dönüp “Thank you all” (Hepinize teşekkürler) diyebildim sadece… Gülümseyerek el salladılar. Dışarı çıkıp arabama oturunca kontağı çalıştırmadan bir süre park yerinde düşündüm. Herkesin işi gücü var. Nasıl oldu da tek bir kişi “Acelem var” diyerek sıranın önüne atlamadı? Nasıl oldu da onca kişi bir kişiye yapılan haksızlık için tepki gösterdi?
O sırada benden hemen sonraki yaşlı beyefendi işini tamamlamış, dışarı çıkmıştı. Arabama yaklaştı, pencereyi açtım. Gülümseyerek kafamdan geçen soruları yanıtladı:
Size yapılan bu yanlış için üzgünüm. Doğada hayvanlar, ağaçlar ve hatta mikroplar birbirleriyle bağ içerisinde hareket ederken biz insanlar birbirimizden çok koptuk.
YANLIŞ, anında tespit edilerek sineye çekilmeden, derhal toplu olarak tepki gösterilmez ise ‘NORMALLEŞTİRİLİR’. O hizmet eden bayan bir dahaki sefere yanlış yaparken iki kez düşünecek. Biz görevimizi yaptık...
Alıntı
Çok güzel bir hikaye. Örnek. ..
SilBu eğitim demek kültür demek.
çok güzel bir çalışma. aklıma Namussuz Namuslu filmi geldi.
SilÇok güzel hikaye. Ancak ufak yerlerde olur, New York'ta aynısının olacağını sanmam (zaten
Silorada kuyruktakilerin çoğu da yabancı olacaktır). Bizim Anadolu'da ufak bir kasabada da aynısı olabilir. Ama toplumumuz malesef demokrasiye layık değil ve böyle hikayelerin geniş katılımla okunması sosyal olarak ne tip bir topluma doğru evrilmemiz gerektiğini göstermesi, umduğumuz gelecekteki düzgün toplum mühendislerimizin ideallerini belirlemek açısından önemli.
Eminim postanedeki gorevli koca popolu bir zenci kadindir. Zamaninda koleliklerinde cektikleri eziyeti boyle cikartmaya calisiyorlar ama yine de kendi ezikliklerinden kurtulamiyorlar iste. Ben olsam bu gorevlinin ismini alip hakkinda sikayet formu doldururdum.
SilBu olay Türkiye'de olsa ne olurdu. Kimse hiç öyle dert anlatmazdı. Oradan birisi müdahale eder. Hanımefendinin işini gör. Kem küm ederse dayağı yer görürdü. Herkes işine bakardı.
SilBakınız benim yaptığım kural ihlali nedeni ile başımdan geçen bir olayı kısaca anlatayım. Haksızken nasıl hakkımı aradım görün.
Bir bayram arafesi motosiklet ile yolda gidiyorum. Karşı yolda aradığımı birşeyi gördüm. Durdum bölünmüş yolda olduğum yoldan geri döndüm ters yönden karşı yola girdim. Dükkanın önünde durdum. Benim ters yola girdiğimi gören kendi yolundaki jeep ben motorun üzerindeyken önden hafifçe çarptı tamponumu kırdı.
Araçtan indi yanıma geldi.
-Bu tamponun parasını vereceksin dedim.
-Sen ters yola girdin hatalısın benim tamponumdaki çiziğin parasını vereceksin dedi.
orada esnaflardan bir tanesi yanımda duruyordu.
Benden hafifçe iriydi baktım bana dikleniyor.
Yanımdaki esnaf dedi ki;
-Bak kardeş ben seni gördüm, sen adama bilerek çarptın. Parası neyse ver gitsin dedi.
-Aynı şeyi söyledi. O ters yola girdi haksız dedi.
-Sane ne lan sen trafik polisi misin? dedi.
-Şimdi sen adamın parasını veriyor musun vermiyor musun? Arabada ailen var alırım façanı bak dedi.
-Sen ne karışıyorsun işine bak dedi esnafa.
Yanındaki çocuğa;
-Git lan kahvede ne kadar adam varsa çağır dedi.
Bana çarpan o sırada arabasına bindi kaçacak.
Kahveden bir çıktılar 30 kişi arabanın etrafını bir sardılar.
İçlerinden bir tanesi çıktı adam 2 metre! ne oluyor burda dedi.
Benim yanımdaki esnaf yanına giderek çarptı parasını vermedi dedi.
Ben motorun yanında duruyorum. Bana çarpan arabanın içinde.
-Adamın parasını ver vurduğum gibi camını aşağı indiririm bak dedi.
Bana döndü;
-Ne kadar? dedi.
-Elimi kaldırdım, 20 lira dedim.
Bakın 20 lira için 30 kişi kahveden çıktı olay çıkacak.
Ben hala motorun yanında bekliyorum.
Adam arabada çıkardı 20 lira verdi. Oradan birisi parayı aldı bana getirdi.
İki elimi kaldırdım.
-Eyvallah sağolun dedim.
İşte Türkiye'de hak aramak böyle olur.
Bir insan saygısızsa, ahlaksızsa, terbiyesizse, anlayışsız ise istediği kadar haklı olsun. İstediği kadar kuralcı olsun haklı dahi olsa Türkiye'de kimse onun hakkını savunmaz.
Ülke farklılıklarından dolayı kimse başkasının değerlerini hakir göremez. Türk olmadıysan oldun Amerikalı.
Teşekkürler.
Kurallara uymayı bir uygarlık ölçüsü olarak aşırı yüceltmek, bir sürü kültürü yaratmayı isteyenlerin işini çok kolaylaştıracaktır. Kurallara uymak ancak, kuralları tartışabildiğin, kuralları etkileyebildiğin, kuralların haklılığına inandığın bir ortamda iyi bir özelliktir. Yoksa kurallara uymak ezikliğin, öğrenilmiş bir çaresizliğin, sürüleşmiş olmanın bir göstergesi de olabilir.
YanıtlaSilUns doss dresss... 👏🏻
SilAdam noktayı koymuş. Dağılın gencolar bekleme yapmayın burda 🙋🏻♂️
2008 de amerikanın ketchikan şehrinde, trafik ışığı olmayan yolda, karşıdan karşıya geçmek durumunda kaldığımda, benim yola adımımı atmamla çok ilerde olan araç hemen yavaşladı ve karşıya geçmemi bekledi. bazı şeyler kurallarla oturtulup kültürleşir. esirleşme mi oldu şimdi burada?
SilKayacım tamam malsın anladık.
SilBu yazının konusunu;demokratik kurallar ikliminde, tartışılarak yasal olarak oluşturulmuş kurallar olarak algılıyorum...
SilAlgılamam doğru ise, hâlâ bu kuralları tartışabilmekten bahsetmek bu yazının amacı ve kapsamı dışında olan bir husustur..
Yani kısaca derdimiz, ekseriyetle doğruluğu kabul edilmiş ve aynı zamanda yasal olan kurallara uyup, uymamak...
Bilet sırasına uyulması konusunu ayrıca insanların kendi haklarının görünür bir şekilde gasp edilmesine net bir karşı duruş olarak da görmek gerekir. Vergi ve sınav konularında hak gaspı bu kadar görünür değil. Saygılar ve teşekkürler.
YanıtlaSilSırada hakkın gasp oluyor, vergi de dolaylı bi gasp var ama direkt etki görün müyor, sınavda çan eğrisi uygulamadıktan sonra bir zarar söz konusu değil (anlık). Bu da çıkarımıza ve zararımıza dokunan konularda bizi etkin kılıyor. Yani çıkarcıyız maalesef..
SilAlmanya'da vergi kaçırmaya bir çalış bakalım ne oluyor,
SilDikkat buyurun kaçırın demedim, kaçırmaya çalışın dedim,
İki şeyden kaçamazsınız, vergi ve ölüm burada.
Vergi kaçıranlar verilen para cezasından çok, ticaret yaptıkları firmalar,
müşteriler nezdinde cezalandırıldıkları için bir iki seneye kalmadan batarlar.
Türkiyede vergi kaçırmayan bir iki seneye batar,
Türkiye de büyük firmalar vergi kaçırmaz,
Büyük firmaların vergi kaçırmamalarının en büyük sebebi devlet ile iş yapmalarıdır,
Bir nevi kendi müşterilerine karşı borç takmazlar,
Zaten devlete verdikleri vergiyi de yine kar olarak fiyata ekledikleri için vergi onları etkilemez.
Hocam, teşekkürler.
YanıtlaSilAnketinizi yanıtlarken, bir de Milgram Deneyi'nin kapsamına girecek bir soru aradım, insanların normalde kabul edilemez davranışları sürü ile birlikte taklit etmeye meyilli olduğunu görebilmek için.
Kırmızı ışıkta geçmek, vergi, kopya veya sırayı bozmak da toplumsal yozlaşmanın sonuçları.
Sayın Hocam Ne yazık ki bu ülke de popülizm siyaseti olduğu sürece ne plan program olur ne de kurallara uyulur Bir gün arz yönlü ertesi gün daraltıcı maliye politikalar ile insanların üzerinde ki güveni alıp çöpe atarsınız Ahbap çavuş ilişkisi ile yürütülen ekonomik ve siyasi politikalar ile önemli görevlere liyakatsız insanları getirirseniz sizin ve bir çok kişinin bahsettiği yapısal reformları yapmak imkansız hale gelir bu tarz konuları da uzun zaman konuşuruz ne dersiniz hocam?
YanıtlaSilHocam selamlar,
YanıtlaSilÖncelikle bu güzel yazınız için teşekkür ederim her zaman oldugu gibi bir solukta okudum. Bazı analizlerininizin benim soruyu yanıtlarken aklımdan geçenlerle uyuşmadığını fark ettim. O yüzden farklı bir bakış açısı getirmek adına açıklama yapmak istiyorum. Vergi konusunda vergi bilinci ve ahlakı kavramlarının farkında olmam cevabımı etkiledi. Sinema kuyrugu sorusu ise hayatımızı derhal ve dogrudan etkiledigi icin buna tepki oranımızın daha fazla oldugunu dusunuyorum. Yani toplu bir hareket güveni ile iliskilendirerek cevaplamamıstım. Yazı tekrar tesekkür ederim sıradaki yazınızı heyecanla bekliyorum.
Peki kurallara uymayı topluma nasıl öğretebiliriz?
YanıtlaSilHukuku üstün kılarak, mahkeme önünde herkesin eşit olmasını sağlayarak, kurallara kural koyanlar ve uygulayanların da aynen uymasını sağlayarak. Bir Türk Atasözü der ki: "Balık baştan kokar." En baştakiler kurallara uymazsa toplum da uymaz.
SilCiddi baskici olmayan adaleti one cikaran paylasimciligi dayanismaciligi ve ortak uretimi one koyan egitim sistemi ile olur
SilEvet hocam kesinlikle 'baştan başlamalı' kurallara itaat.
SilPeki bastaki kurallara uymamakta inat ederse ne olacak? Artik basta kalamamasi gerekir ama onu oradan kim indirecek? Onu takip edip kurallara uymayan ve onu desteklemeye devam eden suru psikolojisindeki destekcileri bunu yapmayacagina gore ve ozellikle bu suru cogunluktaysa onu oradan kim indirecek? Peki ya anayasa mahkemesi yargiclari da bu psikolojiye sahipse ve gormezden geliyorsa ne olacak? Arap bahari veya Nikolay Cavusesku disinda baska bir secenek kaliyor mu?
SilKisaca hocam ankete katılanlar yuksek ihtimal universite mezunu olmasina tagmen sürü psikolojisine uyduğunu üniversitelermizin iyi eğitim vermediği gibi eğitim öğretimin amaci ortalama düzeyde insan yetiştirmek olduğunu görüyoruz oysa eğitimin amacı kaliteli insan yetiştirmek olmalı katma değer katacak insanlar yani.....
YanıtlaSilHocam, bu güzel yazınızdan bağımsız olarak bana çağrıştırdığı bir şeyi paylaşmak isterim: Sineklerin tanrısı kitabı isim olarak yıllardır bana hep tek bir kişiyi hatırlattı. Eşimin bu kitabı okumadığını öğrenince de internetten almak için aradım ve Mina Urgan'ın güzel Türkçe'si ile tercümesinin yeniden basıldığını gördüm, hemen aldım. Okumayan arkadaşlara mutlaka tavsiye ederim.
YanıtlaSilGerçekten müthiş bir öykü. Mina Urgan çevirisini ben de alayım, bir kez daha okunacak kadar önemli.
SilTürk milleti havuçtan değil, sopadan anlar. Biz tatlı söz, kural-kaide bilmeyiz, bizi uygulanan cezalar yola getirir. Yaya geçidinde yayalara geçiş üstünlüğü var, yakın zamanda da ceza miktarında yukarı yönlü revize yapıldı ama uygulanıyor mu ? Hayır! Bana bir Allah'ın kulu yol vermedi daha! Sorun bizim kültürümüzde, yetişme biçimimizde.
YanıtlaSilZorlu holding iflasmi etti?
YanıtlaSilBilgisi olan varmı ?
Whatsapp da bununla ilgili dolaşan bir yazı var.
Siledecek nasip olursa
Sildindar sirketler kuruluyor
Vestel rekor kar açıkladı hisse tavan cekti zaten hükumete de yakın. İflas mümkün görünmüyor.
SilHocam selamlar iyi akşamlar diğer yazınızı ve yorumları okurken yeni bir yazı yayınladınız bir çırpıda okudum ankete katılmıştım bu vesile ile cevaplarımın kritiğini de yapmış oldum teşekkürler
YanıtlaSilZeki S
Teşekkürler
SilZeki, gecen gun seni gordum, kirmizi isikta geciyordun. Kuyrugun basina kaynak yapmaktan da vazgec artik. Sen okulda da boyleydin, hep kopya cekerdin.
SilÇok pratik bir şekilde araştırılmasına rağmen, sistematik ve akılcı bir şekilde araştırma sorularının oluşturulup cevapların en hızlı şekilde toplanıp; analiz edildiği, toplumun kurallarla ilgili görüşlerini gözler önüneseren az ve öz bir çalışma...
YanıtlaSilElinize kolunuza sağlık sayın hocam...
Ka!eminize sağlık hocam çok güzel bir yazı.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilKurallar gelir dagilimini bir katkisi olmadigi icin sevmiyorum.
YanıtlaSilGelir dagilimi bozuk
Hocam, çok güzel bir çalışma yenilerini bekleriz. Bu sonuçlara göre yinede sonuç olarak kurallara uymanın toplumun kendi içinde içselleştirmesi lazım. Maalesef oda yok. Herkes doğrunun yanlisin ne olduğunu biliyor fakat menfaatine göre davranışta bulunuyor.
YanıtlaSilSağ olun. Yenileriyle uğraşacağım.
SilHocam resesyondan sonra sesesyon gelir mi?
YanıtlaSilResesyon gelmiyor ki sesesyon gelsin, biz doğrudan slumpflasyona giriyoruz.
SilAdsız25 Şubat 2019 00:30,
SilSenin saygı anlayışına erozyon gelmiş.
Kurallara uymamanın para kazandırdığı bir ülkede yaşıyoruz ve denetçilerin bazıları rüşvete düşmüş durumda. Yeni Türkiye de devlet tepeden tırnağa böyle. İçten içe çürüyoruz.
YanıtlaSilElinize sağlık hocam yine çok güzel yazmışsınız.
YanıtlaSilSağ olun
SilHocam bizim toplumumuzda kurallara aykırı iş yapanı ihbar edene ispiyoncu gözü ile bakılıyor. Bu algının acilen değişmesi için ilkokullardan mı başlamaları lazım bilemem ama bir şeyler yapılması lazım. Adam kaçak yapıyor, şikayet et diyorsun, ben ispiyonculuk yapmam diyor. Adam vergi kaçırıyor, ihbar et diyorum, ben ispiyonculuk yapmam diyor. Hakkın yeniyor be adam, konuşsana halbuki, sen sus, o sussun, ben susayım, illa devlet mi yakalasın?
YanıtlaSilO adami devlet FETO'dan yakalayip hapse atinca da gonullu itirafci (veya iftiraci) olup cikmanin yolunu ariyor ama.
Sil3 numaralı çıkarım yerine şöyle bir yaklaşım doğru olabilir.
YanıtlaSil“ İnsanlar kendilerinin doğrudan etkilendiğini gördükleri bir ihlal ile karşılaştıklarında tepki veriyorlar. “
Evet bu da önemli bir çıkarım.
SilHocam mükemmel bir yazı. Kurallar konusu gerçekten takıntılı olduğum bir konu hayatımın ilk yılları kurallara sıkı sıkıya bağlı iken, şimdi yaş ilerledikçe karanlık tarafa doğru geçtiğimi çok derinden hissediyorum. Bunun tek sebebi ise Kurallara uymayanlar daima cezasız kaldığı gibi, sürekli ödüllendirme yapan hükümetimiz. İmar affı, vergi affı, paralı askerlik vs. Yıllarca kurallara uyduğum için kendimi cezalandırılmış hissediyorum. Bu yüzden karanlık tarafa kazanların tarafında olmak istiyorum için için. Çeşke suç ve ceza sistemi düzenlense. Herşey ahirete bırakılmasa
YanıtlaSilSon derecede doğru bir tespit.
SilÖzellikle vergi konusunda yazmak istedim.Bu konu tabi ki çok yönlü olabilir fakat soruyu okuduğum vakit vergimi öderim seçeneğini işaretlerdim çünkü bunun doğruluğuna inancım yüksek.Cezası aklıma gelmemişti mesela.Şikayet konusuna gelecek olursak akla geliyor fakat biliyorum ki şikayet ettiğimde çok parlak bir sonuç alamayabilirim.Ya da şikayet ettiğim kurumun da onlardan çok bir farkı yoktur diye düşünüp vergimi öder, şikayet etmezdim.
YanıtlaSilÖnemli bir tespit de sizin yaptığınız. İnsanların çoğu da şikayet ettiğinde bir sonuç olmayacağını hatta konunun kendi aleyhine döneceğini düşünüyor ve şikayet etmiyor.
SilHepiniz ne iyi insanlarmissiniz bravo vallahi. Ben kendimi bildim bileli karanlik taraftayim. Bir defasinda 150 kisilik kuyrugun en onune gecip bosluga (tanidik kimse yok yani) kaynak yaptigimi hatirliyorum. Gemisini kurtaran kaptan demisler. Siz sirada beklemeye devam edin.
SilGünümüzde artık sosyal medya aracılığı ile kamuoyu oluşturulup yasama bazı kanunları çıkarmaya zorlanabikiyor. Hayvanlara uygulanan şiddet ile ilgili düzenleme gibi mesela. Bu kanunun oluşmasında itici güç bir nevi toplumsal mutabakat değil mi? Kanunlarda önce zemin hazırlanıp mutabakat ortamı oluşturulsa daha etkili olmaz mı? Mesela vergi yasalarını tartışmaya açalıp kamuoyu bu konuda biraz tahrik edilsin tartışılsın. Ve ortak payda da buluşulsun. Kanunlaştıralım. Sosyoküktürel yapımız düşünüldüğünde gülme geliyor ama aslında olması gereken bence bu. 😊 İyi geceler.
YanıtlaSilHaklısınız, katılmamak mümkün değil.
SilHocam ekonomi üzerine yazmış olduğunuz makaleler müthiş. Bunlara sosyal alanda yapılan,toplumumuzu ilgilendiren bir anketi ve sonuçlarını eklemişsiniz. Aydınlatıcı bir yazı olmuş. Çok teşekkürler😊 Umarım ömrümüz uzun olur ve sürekli yazılar yazarsınız,kitaplar çıkarırsınız. Sağlığınızın ve sıhhatinizin her zaman yerinde olması dileğiyle...
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Silsaglik ve sihhat ayni seyler degil mi? Mesela ornegin gibi?
SilSonuçlardaki olumsuz değerlerden en azını baz alıp ( % 6 ), katılan kitleninde eğitim düzeyinin olumsuz netice üzerindeki % (-) 15-20 etkisi olduğunu varsayıp ortalamalarını (A.Nesin bulgusuna yakın 50/50 diyelim ) alırsak, (%6+%20)/2= % 13 toplumsal çürüme yada
YanıtlaSilEugen Lonescu misali gergedan �� laşma vakası ile karşı karşıyayız desek abartmış olurmuyuz hocam?
Bence abartmış oluruz.
SilGüzel,sevindim bu habere hocam, daha bile fazla olabilir diye dertlenmiştim. İyi haftalar.
SilKuralların çiğnenmek için olduğu söyleminin yaygın olarak dillendirildiği vergi/lmar barışı ve yeniden yapılandırmaların afların sıkça gündem olduğu bir toplum da hele ki denetim mekanizmaları da şu veya bu şekilde gevşeyebiliyorsa kurallara uyumanın verdiği sosyal tatmin duygusu yerini haksızlığa uğrama hissine bırakıyorsa ne yazık ki, değerler aşınıp değerlerini kaybederler. Koyduğun kuralı sıkı denetler ya da o kuralı hiç koyma ki kurallara uyumasa da olur algısı yerleşmesin. ben de anket doldurmuştum değerlendirmeleriniz ve hızlı çalışmamızdan dolayı teşekkür ediyorum ayrıca yorumlara cevap vermeniz de büyük incelik iyi çalışmalar hocam
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilGetçekten çok güzel bir çalışma kaleminize sağlık hocam...
YanıtlaSilSağ olun
SilHocam hani ona imam esnerse cemaat uyur tarzı birşey de denir hani anladınız sanırım :)
YanıtlaSil:-)
Silkahrolsun demokrasi
YanıtlaSildemokrasi firsat esitligi saglmadi dunyada onun icin artik tert edilmesi gereken istenmeyen bir rejim..
tum dunyada artik demokrasi bitecek
gelir dagilimi ve firsat esitligi olmadigi icin kahrolsun demokrasi diyorum ve demokrasinin yikilmasini diliyorum bunun icinde caba sarfediyorum
Demokrasi birçok yerde yıkıldığı veya yıkılma aşamasına geldiği için bu durumda olabilir miyiz acaba?
SilAğaç neden meyve vermiyor sorusu soracaginiza ağacı kesip kurtulma kolaylığından kaçıyorsunuz. Yazık.
SilAdsız25 Şubat 2019 11:46
SilAğaç neden meyve vermiyor sorusu degil sorun ;Ağaç neden meyveleri hep bir kesime veriyor sorusunu sormalisiniz aksi halde sormuyor soramiyorsaniz size Yazik
Demokrasi demek piyasa demek.
SilHerşeyi özellikle kamuyu ilgilendiren konuları piyasanın eline bırakırsanız denetimsiz tutarsanız sonuçları yine kamuyu etkiler.
Bakınız İlber Ortaylı hoca geçen bir açıklama yaptı. Halkın sağlığını piyasa şartlarına bırakamazsınız. Sonra ne oldu tanzim satışlar çıktı.
Bu yayılsın bakın piyasanın tamamı nasıl disipline oluyor. Hormonlu sağlıksız gıdalar nasıl kalkıyor. Üretici iyi maldan iyi para kazanırsa iyisini üretir.
Simsar katmadeğer sağlamadan parsayı götürürse olacağı budur.
Kamuyu ilgilendiren bütün konularda devlet sıkı kural koyucu ve düzenleyici olmak zorundadır.
Teşekkürler.
Kurallara uymama bir yozlaşma değil, içgüdüsel (fıtrat) bir davranış biçimidir. Tee Adem ile Havva'dan beri!
YanıtlaSilBu insanoğlunun varolduğu günden bugüne Vicdan (insan) ve ŞEYTAN arasındaki VAROLUŞSAL bir mücadeledir. Oranları değişsede SONSUZA kadar da devam edecektir...
Eğer kurallar yanlışsa ya da herkese eşit biçimde uygulanmıyorsa başkaldırmak konusunda size katılırım.
SilG.Petrov'un "Beyaz Zambaklar ülkesinde" değiliz hocam maalesef 😊. Başkaldırmayı boşverin haksızlık karşısında itiraz etmek BİLİNCİ dahi olmayan toplumlarda öncelikle Hak'lar konusunda bilinçlendirmek gerekir.
Silİktisadın sadece parayla, üretimle, kurla, faizle ilişkili olmadığını; hatta bunlardan daha çok insanla ilişkili olduğunu çok güzel anlatmışsınız. teşekkür ederiz.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Her ne kadar bu yazı sosyolojik bir analiz olsa da dediğiniz gibi ekonomiyle yakın ilgisi var. Çünkü ekonomide uyulması gereken çok kural var. Onları her tartmak gerekecek.
SilÖncelikle çok güzel bir yazı ve çalışma. Bu konuda uzun süredir alternatif çalışmalar yapılıyor. Kurallara uyma hemen hemen her kültürde cezalandırma ile ilişkilendirilip korkutma teması üzerinden sağlanmaya çalışılıyor. Oysaki, kalabalık nüfuslarda özellikle de gelir adaletsizliğinin yüksek olduğu yerlerde insanlara biraz adaletin çalıştığı duygusunu vermenin kurallara uyma durumunu arttırdığı üzerine çalışmalar var. Örneğin kırmızı ışıkta geçen sürücüleri takibe alacağımıza kırmızı ışıkta geçmeyen sürücüleri takibe alsak, kara yolları ile ilgili vergileri arttırsak ve kurallara uyan herkese vergi indirimi sağlasak uyma oranları doğrultusunda artan indirimler şeklinde. Bence bu ödüllendirme mekanizması bizim toplumumuz gibi birbirini çok kıskanan toplumlarda daha iyi çalışabilir. Belki ütopik bir düşünce fakat üzerinde çalışıldığında yapılabilir olduğunu ve ceza kanunu yerine ödül kanunu uygulayan bir toplumda yaşamayı tercih etmeyecek bir insan olmadığını düşünüyorum.
YanıtlaSilÖdüllere göre toplum kurallarına uyumu arttırmak, Türk toplumunun kendi kültüründe yer almayan bir davranış biçimi olduğu için yaygın olarak uygulanamaz.
SilDini temalar ile yönetim tercih eden insan topluluklarında uzun süre uygulanamazlar, dini motivasyonlar daima daha üstün gelecektir. Bu tarz toplulukların zaman içinde doğal seleksiyon sonucu eridiklerini görürüz. Tarih boyunca hep böyle olmuştur.
Hocam kaleminiz dert görmesin. Kurallarla ilgili olarak şikayet konusunda benim kanaatim, kuralları uymayana verilen cezadan haberdar olunsa şikayet edenlerin çoğalacağı yönünde. Ben kırmızı ışıkta geçen bir aracı 155 e şikayet ettiğimde bana ilgili araca şu kadar trafik cezası kesilmiştir diye bir mesaj gelse bundan sonra her trafik ihlalinde arar şikayet ederim. İnsanlar yaptıkları şikayetlerin sonucunda kuralsızlığın cezalandırıldığı geri bildirimini alsalar daha fazla şikayette bulunurlar.
YanıtlaSilÇok haklısınız.
SilIspatlayamazsan kimseye ceza kestiremezsin, yoksa gicik kaptigim herkesi sikayet ederim bu kafayla.
SilMerhaba hocam, yüksek lisans yaparken 3. anket sorunuz bizzat başıma geldi. Final sınav kağıtlarını dagıttıktan sonra gözetmen sınıfı terketti. O sınava hiç çalışamış olmama rağmen benim dışımda herkes telefonlarına sarıldı. Bende bildiklerimi yazdım, açıkçası pekte birşey yazamadım ve öylece sınav kağıdımi teslim ettim. Kimseyede birşey soylemedim. Ders notum AA düşmüştü. Benim bu durumdan çıkardığım ders eninde sonunda dürüstlüğün kazanacağı muhakkak. Değerli çalışmalarınız için sağolun hocam.
YanıtlaSilPaylaşımınız için teşekkür ederim.
SilBenim de basima geldi, universitede son sinifta hoca siniftan 5 dakikaligina ayrildi. Ben dahil bazilari notlarimiza baktik, o zaman cep telefonu yoktu henuz magaradan cikmamistik, gormek istedigim formulu gordum, A1 ile gectim. Hic pisman degilim. Durustluk yapip bakmasam belki B1 filan olurdu gene gecerdim ama neyse.
Siliki kere trafik polisinden şikayetci oldum.İkisinde de emdiğim sut burnumdan geldi.Detaylı dilekçe yazmama ragmen sirkecideki emniyet mudurlugune cagırıp tekrar ifade almalar alırken de "burdan birsey cıkaramazsın" demeler. Diğer şikayetimde karakolda göz dağı vermeler. Sonuçta "ilgili memura kınama cezası verildi" gibi afaki cevaplar.Kanunlar onunde esitlik olmayınca şikayet muessesesi çalışmıyor.
YanıtlaSilSorun sadece eğitimsizlik değil bence insan kalitesi cok onemli bir faktor. Dogru olanı yapmak için sadece polisiye yontemler mi gerekli olmalı? Hiç kendi insanlığımızı sorgulamak ihtiyacı hissetmiyor oluşumuz ana sebep degilmi ?
Çok guzel bir yazı olmuş bu tur sorgulamaların devem etmesi dileklerimle tesekkurler
Öncelikle hocamın ekonomi harici yazısı da her zaman olduğu gibi çok başarılı. Bülent Bey in yazdığı örnekte de gördüğümüz üzere yaptırım kişiye göre değiştiğinden ülkemizde bu tip anketler ve sorgulamalar belli bir kitlede kaldığı sürece bir gelişme söz konusu olmayacaktır. Hocam da belirtmiş. Kendi yazılarını okuyan da belirli bir kitleden,eğitimden gelme insanlar. Ülkemizde son 20 senede yaşamış olduğumuz kutuplaşma genel anlamda eğitim düzeyi yüksekler, eğitimsizler olarak ayrıldığından ve bu tip sosyolojik konularda yazıları hep belirli kitledeki insanların farketmesi,okuması,dillendirmesi ile sınırlı kalmaktadır. Yasaklar çiğnenmek içindir mentalitesi değişmediği sürece toplumumuzun çoğu bu tip sosyolojik sorunlarda olumsuz sonuçlarla karşılaşmaya devam edecektir.Yine de hocamızın bu güzel yazısını çok beğendim. Kaleminize sağlık.
SilBen kırmızıda geçen o ilk aracım. Ama yazınızı ilgi duyarak okudum. Dikiz aynasından baktığımda verilen oranların doğruluğunu onaylayabilirim :)) Arkadaş Ankara incekte dağ başına site yapmış, ama tanıdıklara anayola lamba koyması için de ricada bulunmuş. Yada başka bir yerde, Saat 24'ten sonra anayollardaki lambalar bile devre dışı kalmışken, zengin sitesinin önündeki azimle yanıyor. Kusura bakmayın ama götünden kural uyduranlar olduğu sürece, benim gibiler de olacaktır.
YanıtlaSilÜniversitede Davranış Bilimleri (Sosyal Psikoloji) dersinde Hocamız trafik üzerinden verdiği örnekte, hayatta kaybedecek birşeyi olmayanların kurallara uymama eğilimi içerisinde olduklarını, hayatta kaybedecek birşeyi olanların ise kurallara sıkı sıkıya riayet ettiklerini anlatmıştı. Yani çok zengin veya çok fakir, hayattan beklentisi olmayanlar kuralları göz ardı ederlerken, orta gelir düzeyinde olanların kurallara uyma eğiliminin yüksek olduğunu belirtmişlerdi hala unutmam o derste dinlediğimi.
YanıtlaSilMahfi Bey her ne kadar belirtmiş olsanız da burada bir genellemeye gitmeniz yanıltıcı olmakla birlikte cesitli ipuçları vermesi açısından kıymetlidir. Sizin takipçilerinizin eğitim düzeyi ve sosyo-ekonomik açıdan Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu ve dahi sol tandasli bir siyasi çizgiye yakın durdugunu varsayarsak geriye kalan kesimler için daha trajik sonuclarin olası oldugunu söyleyebilir miyiz?
YanıtlaSilİzleyicilerim arasında her kesimden insan var, en solcusundan en sağcısına kadar. Bana sorarsanız bu anket Türkiye'nin ortalamasını oldukça iyi temsil ediyor.
SilBen trafiği kontrol ederek kırmızıda geçerim.Çünkü mantığım burda kimsenin bir zarar görmeyeceğini söyler.Vergimi zamanında öderim çünkü burda başkaları zarar görebilir.
YanıtlaSil1
SilSen Almanya'ya gel kardeşim;
Trafiği kontrol et, sonra kırmızı da geç,
-çünkü mantığın kimsenin zarar görmeyeceğini söyler-,
sonra adresine iki-üç hafta sonra 150 Euro ceza makbuzun gelir,
eyaletine göre de ehliyet puanı düşme notunla.
O kafayla 5-6 ışık geç, o ehliyeti elinden alırlar,
trafikten de men olursun. Israr mı ettin 6 ay hapis cezası.
"Vergimi zamanında öderim", bu ifade bile başlı başına Türkiye için geçerli.
Almanya'ya gel, istersen zamanında ödememeyi bir düşün bakalım!
Hele bir de maliye icraya verirse, üstüne bir kredi notu indirimi alırsın,
banka şubesine ancak maaşı çekmeye, para yatırmaya veya para transferine gidebilirsin,
kimse sana 5cent kredi vermez tam 7 yıl boyunca.
Bir arkadaş Türkiye'den geldi, 3 yılın sonunda bir iki ödemeyi aksatmış,
kredi notuna işlediler, ödememeyi geçtim, 2 ay geç ödemeleri kredi raporundan
7 yıl silmiyorlar.
O da başta diyordu; "Binim kiridi ili işim olmiz canim, keh keh ke" diye.
Arabası bozuldu, yenisi lazım oldu, %40 ön ödeme yapmasına rağmen hiç bir banka kredi vermedi.
En son VW buna kullanılmış dandik bir araba için kredi açtı, yıllık %17.6 Euro faiz ile.
Türkiye'de yayılmaya alışmışsınız;
Bir kardeşimiz araba kiraladı, çocukları için kütüphaneye gitmek istemiş,
Kütüphane önüne park etmiş, tabelada yazıyor 15 dakika diye, bizimki Pazar günü ne olacak yarım saat kalırım diye düşünmüş, halbuki binanın arkasında kütüphane ziyaretçileri için ücretsiz park yeri var, üşenmiş. Yarım saat sonra, aracın camında görmüş cezayı,
arabayı teslim ederken ağlıyordu, basmışlar 60 Euroyu.
2
SilBaşka bir kardeşim, Türkiye'den geldi, bizim siteye park etmiş, sitede ziyaretçiler için ücretsiz park yeri var, site yönetimine gidip izin almak lazım, sonra izin kağıdını camın önüne koymak gerek. Ziyaretçiler için büyük kolaylık. O da üşenmiş, izin almış ama kağıdı
yönetimden alıp araba camına koymamış. Bir gün, iki gün, üçüncü gün derkeen hooop araba gitmiş. O akşam da gezmeleri varmış. Arabayı çeken otopark işletmesine koşmuş, saat akşam 5.45. Araba orada duruyor, çalışanlar orada, çıkmak için hazırlanıyor, görevli kadından istemiş, kadın demiş 5.30'da kapattık. Bu demiş, ne olacak, ödemeyi alın arabayı bırakın, kadın demiş, bugün çekiş bedeli 200 Euro, kapattık yarın geleceksiniz gecelik kalma bedeli 60 Euro, toplam 260Euro. Kredi kartı %3 komisyon. Bizimki şimdi vereyim 260 Euro bırakın arabayı bana lazım. Görevli demiş "Nein, Herr". Bizimki daha da ötelemiş, Türkiye'den bilirim ısrar işe yarar, diye. Görevli eve gitmemiz lazım, daha da uzatacaksanız polis çağırıyorum.
Bizim ki kös kös gitmiş, ertesi gün sabah 8.00 arabasını almış gelmiş.
Daha neler neler...
Düzen ve toplum ile yaşama ayrı bir şeydir, İstanbullular bilmez.
Atatürk Havalanından İstanbul'a ilk girdiğimde o taksicilerin bağırtılarından Türkiye hoşgeldin kardeşim der. Mantığım almaz, 50 yılda bir düzgün taksi işletmesi kurulamaz mı diye,
sonra taksicinin -hepsini tenzih ederim, İstanbul'da işini düzgün yapan taksicilere hayranım- tavrı ile alışmaya başlarsın.
(O taksiciden ne beklersin ki? Adama 12 saat iş verirler, plaka sahibini besler, pahalı benzin ile Tüpraşı sırtlar, pahalı arabası ile hem devleti hem ithalatçıyı görür, bir de havalanına bedel öder, saatlerce bekler, İstanbulda çişi gelse yapacak yer kolayca bulamaz, yemek arası molası yoktur, sonra 25 - 30 liralık yer çıkınca patlar ister istemez, onun sosyal ihtiyaçlarını kim düşünmüş ki o başkalarınınkini düşünsün.)
Sonra o taksicinin stresini tüm İstanbulludan görürsün, dinlenme parkı yoktur, evinden yürüyerek işine gidemez, işe gidenlerin düzgün toplu taşıması yoktur, ortalama 20 dakika şehir genelinde işe gidiş süresi olmalı, hiç bir belediye başkanı onun bu ihtiyacını düşünmemiştir, rant diye diye hayatını elinden almışlar, 3 kuruş para vermişler, sonra kriz ile o da elinden gitmiş, sabah 1 saat işe gidiş, akşam 1 saat eve gidiş, max 40 saat yerine adama 45 saat çalışma dayamışlar (yasal olanı), 50 saat çalışmış, kafa şişmiş...
3
SilTrafik kuralı niçin vardır?
A noktasından B noktasına aracı ile gidenlerin ortak anlaştıkları yasalardır. Araç sahibi olmak bir avantajdır, ayrıcalıktır, HAK DEĞİLDİR. Araç sahibi, bunun faydalarını görür, eşyalarını kolay taşır, uygunsuz hava koşullarında vücudu az etkilenir ve A ile B noktaları arasında toplu taşımaya göre hızlı gider.
Bu ayrıcalıkları korumak için ve başkalarının can güvenliği için trafik kurallarına uyar.
Öndeki araç yavaş gitse bile dibine yaklaşıp taciz etmez, ters şeride hızla girip önünü geçmez, kırmızıda durur, yaya geçiyorsa yavaşlar önceliği yayaya verir, kavşaklarda şeritler 3 e ayrılır, sağa gidenler, sola gidenler ve düz gidenler diye, kendi gideceği yön dolu olunca boş şeridi işgal edip kendi şeridinde bekleyen araçların önüne atlamaz.
Bu kurallara uymak, ayrıcalık sahibi olan sürücüye zarar vermez, aksine uymamak istanbul sürücülerinin yaşadığı tüm sorunları yaşatır. Ben Almanya'da saatlerce araba kullanırım yorulmam, tek dikkatim yoldaki yayalaradır. Çünkü başka araçların benle mesafelerini koruduklarını (bir iki istisna dışında), yol benim iken önüme atlamayacaklarını bilirim, ben de öyle davranırım.
Kavşaklar mesela taralı alandır, yani bana yeşil ışık yansa bile, eğer arabamla ışıkta geçersem kavşağı sağdan soldan gelen araçlar için kapatacağım kadar benim yolumda trafik var ise, yeşil ışıkta da beklerim, kural böyledir. Böylece hem sağdan soldan gelen araçlar kendilerine yeşil yanınca tıkanmamış olur, hem de ben bir şey kaybetmem çünkü önümdeki yol müsait değildir, 5-6 metre gidip kavşağı tıkamamın bana faydası yoktur. Ama İstanbullu yeşil yanınca kavşağı tıkar, sonra herkes tıkanır. Bir de ablak ablak İstanbul şöförü bakışı vardır, yol benimdi yeşil bana yandı geçtim diye. İşte bunlar hep kuralsızlık. Ama İstanbulluya bunu anlatamazsın anlamaz, hiç yaşamamıştır, görmemiştir.
4-5 yaşındaki çocuklarım ile yaya geçidinden rahatça geçerim, çünkü bilirim, sürücüler durur yol verir, sadece gelen araçların hızı için yola bakarım, biz geçerken durabilir mi duramaz mı, şöför beni gördü mü görmedi mi diye, %99 görür ve dururlar. Hasta iken yoldan geçerken, kimse yavaş gittim diye kornaya basmaz.
Yaya geçidinde korna demiş iken, 2-3 sene önceydi, orta yaş üstü birisi karşımdan yaya geçidinden geçiyor, ben yürüyüp geçtim, o sırada araçlara yeşil yandı, ne oldu tam bilemiyorum ben geçmiştim arkamda, orta yaşlı kişi sanırım geçemedi, daaat diye bir korna sesi, ama hayatımda nadir duyarım korna sesini, dedim ne oldu bir döndüm, şöför el kol hareketi yapıyor, yayaya araçlara yanan yeşil ışığı gösteriyor. İster istemez şöföre sinirlendim, hem kural değil, hem saygı değil, hem de o eyalette trafik kuralında yaya varsa asla hareket etmemen gerekir araçla. Neyse, yaya da araba çarpacak diye çok korktu sanırım, şaşırmış, sonra toparladı, yol ortasında hareketsiz durdu.
Polise ulaştık, polis geldi şöförü çekti kenara. Şöför Türk çıktı, İstanbul'da taksiciymiş, tatile gelmişler. Adam kendini İstanbulda zannetmiş, Neyse bir 250 300 Euro yapıştırdı polis buna, ben de adamı kibarca uyardım, adama cep numaramı verdim, sorunu olursa arasın yardım edeyim diye. Arkadaş olduk. Ayrılmadan önce aradı beni, araç kiralama şirketi, 1200 Euro depozito koymuş aracı kiralarken, onu vermiyormuş, Almanca yardımcı ol dedi, firma çalışanı ile görüştüm, adamın cezayı sistemde görmüşler, bu başka ihlal filan da yapmış olabilir diye, depozitoyu ödememişler, 2 ay bekleyelim, ceza gelirse depozitodan alırız, gelmezse karta iade ederiz demişler. Arkadaşa durumu anlattım, vay bee dedi, İstanbulda bu olsun, 1 haftaya herkes kuzu olur demişti.
Kural önemli, eğer demokratik bir toplumda yaşanıyorsa, her kuralın bir faydası vardır. Zaten faydası biterse, o kural bir zaman sonra meşru kanallar ile değişir.
Kal sağlıcakla, kırmızıda geçerken dikkat et, kimseye çarpma, Almanya ya gelmeyi düşünürsen, iyi birinden sürücü dersi almadan arabaya binme.
İnsan davranışları menfaate göre değişir, özeti budur.Sadece ahlaklı ilkeli insanlar, inandıkları doğrulara göre davranır.Dürüstlüğün tarifi, hiç kimse görmesede doğru olanı yapmaktır.
YanıtlaSilSınavla ilgili sorunuzda mühendislik okumuş biri olarak şunu söylemeliyim; hemen hemen tüm sınavlarda kopya çektim hiç pişman degilim. Sınavlar defter kitap açık yapılmalı, sorular orijinal olmalı. Sınavda öğrenilen kolay unutulmaz.
YanıtlaSilHangi binaları yaptığınızı söylerseniz oralardan uzak duralım. :-)
SilÖmer Seyfettin "Herkesin içtiği su" isimli hikayesinde bu durumu mükemmel anlatmış hocam...Emeğinize sağlık..
YanıtlaSilSağ olun
SilAnlattı da ne oldu, 1 yy sonra kanunları geri yürütüp binlerce EYT’linin hakkı yeniliyor. Nerede hukuk? Anayasa Mahkemesi doğru düzgün bir karar veremiyor. Kanun koyucunun düzenlemesi gereken bir işlem diye geçiştiriyor. Kardeşim söylesene, hukuka aykırı mı değil mi? Sen adaleti sulandırırsan herkes sulandırır.
SilBazı insanlarda kendi koyduğu kuralları daha doğru sanıp bu yolda ilerliyorlar oysaki yanlış bir kural koyduklarını hiç kabul etme eğiliminde değiller. Olan gene sesini çıkaramayan insanlara oluyor.Her zaman diğer kural tanımayan insanlar tarafından eziliyorlar ve zarara uğratılıyorlar. Üzülerek söylüyorum ki toplumumuzda insanların bir çoğu diğer insanları uğratacakları zararları düşünmüyorlar. Onların işi görülsünde diğerleri ne yaparsa yapsın. 😥
YanıtlaSilBazi insanlar dogustan itaatkardir bazilari ise militan ruhludur onlari kaliba sokamazsiniz.
YanıtlaSilMasaüstü görünüm için gri arkaplan görüntüsü çok iyi olmuş hocam teşekkürler. 33 milyon beyaz görüntüden sonra gri gözlerimize çok iyi gelecek.
YanıtlaSilMobil tema için özel temayı seçebilirseniz orasıda gri olur.
Teşekkürler.
Ona da bir bakayım.
SilHocam yazınızı beğenerek okudum. Benim için dikkat çeken nokta, insanların bir bölümü kendi vicdanına göre söz geçiremeyeceği yada oran ne kadar düşük olursa olsun kendini riske atmak istemediği için kurallara (hiç de fena olmayan bir oran) mutlaka uyuyor. Ancak uyanlar uymayanları genelde şikayet etmek istemiyor. Demek burada da kendileri için bir risk görüyor. Atıyorum ya dayısı varsa, uyarırsam kavga mı çıkar yada benimle ilgili olmayan bir şey için neden tartışarak keyfim kaçsın gibilerinden...
YanıtlaSilPeki şikayet etmek isteyenlere bir ödül olsa ne olur ? Gelişmiş toplumda olması gerekeni yapanlar için bir ödül olmamalı, bu öneriyi bu yönden eleştirmek isteyenlere sonuna kadar katılırım, ama yapılmıyorsa da birşeyler denemek gerekli.
Ben özellikle bu durumu trafik kuralları için hayal ediyorum. Mesela trafikte araç kullanırken kırmızı ışıkta geçmenin cezası 400 TL olsun. Eğer araç kamerasıyla ispatlanırsa, ödenecek cezanın %20'si şikayet edene verilsin. Şimdi kırmızı da geçmeye niyetli araç düşünmez mi ya arkadaki, yanımdaki, sağımdaki araç beni 10 saniye önce geçtiğim için şikayet ederse ? İşin ucunda bu sefer diğer araçların bir kazancı olacak. Riske girmeye değecek bir durum. Ben bu sefer gergedan hikayesinin tersten işleyeceğini düşünüyorum. O kırmızı da geçmeyi niyetli arkadaş, bu sefer zamanla kendisi kırmızı da geçenlere tepki gösterecektir.
Tşkrler.
Hocam Slumpflasyona girdiğimiz ne zaman belli olur tarih olarak.
YanıtlaSilFalcıya git..
SilGirdigimizi hala anlayamadin mi? Noterden tasdikli belge mi istiyorsun belli olsun diye?
SilFalcıya gidecek olsam buraya neden geleyim.
SilTrafik polisi dörtlü flasorleri yakıp ekmek almaya markete gitti trafiği felç etti, arac kameram tüm anlari kayit altina alıyor. Polis marketten çıktı bana kızdı neden turuncu kukalarin üzerinden geçip gitmedim diye. Görüntülerle birlikte şikayet ettim. Amiri beni ayagina çağırdı vay efendim o arkadaşın babasi vefat etmis sorunları varmış. Yahu polis ekmek almaya girmis, babasina mevlit şekeri yaptırmaya değil. Sonuc hicbisey olmadi şikayetimi "kendi rizamla" geri çektim. Ülke bitmis kim ne derse desin. Aptal hissediyorum kendimi kurallara uyuduğum icin, faturalarımi ödediğim için. Ama. Napiyim odemeyip af çıksın diye beklemek bana göre degil.
YanıtlaSilMüthis calısma hocam elinize sağlık
YanıtlaSilVergi konusunda kendimden örnek vereyim mümkün olduğu kadar fişsiz faturasız alışveriş yapıyorum. Zorunlu olarak fatura kesmek isteyen yerlerden alternatif varsa alışveriş yapmıyorum çünkü toplanan vergiler nereye kimin cebine gidiyor belli değil! Şeffaflık yok hesap vermek yok denetim yok. o zaman bende bu saçma sapan sistemi finanse etmiyorum.
YanıtlaSilToplanan vergiler kimin cebine gidiyor belli aslinda ama adini yazamayayim buraya. Hani su her ferdinin bir vakfi olan bir aile var, oraya gidiyor. Bence iyi yapiyorsun. Elektrigi de kacak kullanmaya calis derim.
SilMahfi bey yorumcularınızın yorumları çok iyi. Zaman zaman yazının önüne geçen harika yorumlar geliyor.
YanıtlaSilÖzellikle Adsız adlı yorumcunun yorumları müthiş.Tebrikler..
vergi yapılandırması yaptırdım, ilk 2 taksitini ödedim. 3.den sonra ağır bir enayilik hissettim, ödeyememeye başladım. eşitlik yoksa, kalan sıfırdır.
YanıtlaSilBu çalışmanız da ekonomi yazılarınız gibi anlaşılır, bilgilendirici ve ilgi çekici olmuş.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
Devamını bekliyoruz inşallah.
1999 yılında şirketimizin düzenlediği gezi vesilesiyle Orlando'ya gitmiştik.Program gereği bir gün alışveriş merkezine gittik.Otopark alanında yaya geçidinden karşıya geçmek isterken sağımızdan bir otomobilin geldiğini gördük. Otomobilin geçmesini beklerken otomobil yaya geçidi gelince durdu.Trafik ışığı da yoktu.Biz geçtikten sonra otomobil yoluna devam etti.1990 yılında sürücü ehliyeti aldım.Eğitim kitapçığında aynı kural olmasına karşın pratikte geçiş üstünlüğü araçlarda (Hatta boyutuna göre kamyonlarda, güçlü olanda) idi.BİZİM İçişleri Bakanlığı'nın aklına bu kural 2019 yılı Ocak ayında geldi ve vatandaşları telefonlara gönderdiği mesajlarla bilgilendirdi.
YanıtlaSilBir de gelişmin toplumların temel özelliği kurallara uymayanları uyarmak mevzusu var.Eğitimdeki kalitenin düşmesinin bir sonucu olarak kuralları uymayanlar uyarma gafletinde bulunmuyorum. Zira bir araç sürücüsü silahla ateş edebiliyor,baba tabir edilen sopayla aracına gelip ayağını kırıyor (Kayınpederimin yaşadığı bir olay)veya bizzat yaşadığım,aracına gelip kapılar kilitli olduğu için vurduğu yumrukla kaportacı göçertiyor.
Evime iki kez hırsız girdi.İkincisinde kamera kayıtları dava dosyasına girmesine,hırsızların yüzü görülmesine rağmen suçlular hala yakalanmadı.Birincisinin dosyası kapatıldı.İkincisinin kapatılmasına az kaldı.
Kanunlar,kurallar toplum düzenini sağlamak,korumak için çıkartılır.Bunu sağlamak içinde vatandaşlar eğitilir.Hangi konumda olursa olsun her yurttaş bu kurallara uyar.Ancak kanun koyucu,icracı zabıta,adalet güçleri bu görevlerini hakkıyla yapmaz,haksızlığa göz yumar,örnek davranış sergilemezse kuralsız yaşamın sınırları daha da genişler.
Yaya geçitlerinde önceliğin yayalara ait olduğunun kanıtını bir orlando seyahatinde görüp anlayan ve kanaat getiren yurdum insanı.. orlando seyahatine kadar hayatında bu durumu ornekleyebilecek başka bir olayın olmaması büyük bir tesadüf. Her Turk vatandaşına bir orlando seyahati siddetle tavsiye edilir.
SilGelismis toplumların en temel özelliği kurallara uymayanları uyarmak değildir beyefendi. O bizim gibi az gelişmiş beyinlere anlatılan şehir efsanesi.
SilSen orlandoda kurallara uymayanları uyaran kaç kişiye rastladın. Sallıyorsun.
Kurallara uymak için eğitilen insanlar butunudur gelişmiş toplumlar. Herkes kendi haklarını bilir, uymak zorunda olduklarını ve haklarinin sınırını bilir. Uymadığı zamanda ödeyeceği bedeli de bilir. Liyakat ve sorumluluk sahibi görevliler de bu kuralı katiksiz uygular. Olay budur.
Orlandoda o araç sürücüsü o yayanın o yoldan kendi hakkı olarak güvenle geçeceğini biliyor. Hele bir durmasın. Çünkü yaya tereddütsüz oradan geçecek. Dikkat etmesi gereken sürücüdür . Yayaya çarpmasının bedelinin ağır olacağını çok iyi biliyor. Bunun için onu hiçkimsenin uyarmasına gerek yok. 30 yıldır böyle bir toplumun içinde yaşıyorum birbirini uyaran bir kişiye rastlamadim. Sadece sisteme yardımcı olan milyonlarca insan topluluklarını görüyorum.
İşyerinin yanında bir sokak var. Sağ tarafa duraklamak ve park etmek yasak levhası var. Buraya tabi ki insanlar araçlarını park ediyorlar. İhbar edeyim emniyete diyorum. Ancak bunların arasında ya da burada yer bulamazsa aynı sokakta kaldırıma park etmiş ve lokantada yemek yiyen emniyet aracını görünce vaz geçiyorum. Telefonu o yemek yiyen abilerden biri açarsa diye.
SilAynen böyle herkes sistemi koruyor ABD’de. Biz ise sistemi nereden bozarız, nasıl dışına çıkarız diye düşünüp, bunu yaptığımızda kendimizi akıllı zannediyoruz. Sonra bir tatmin duygusuyla sırıtıyoruz. Bir de pişmiş kelle gibi etrafa da anlatırız. Yaptığımız sistemler deniz kumundan aslında betondan yapılmış olmalı. Ne yazık ki, yurtdışında hukuk yabancıları, bizim kendi vatanımızda kendi vatandaşımızı koruduğundan daha çok koruyor.
SilBir Orlando seyehatinde bile olsa arkadaşımızın bunu görüp halâ hatırlaması ve bu duruma özenmesi ne güzel. Evet, mümkün olsa da her Türk vatandaşını medeni ülkelere gönderip medeniyetin ne olduğunu gösterebilsek ama bu bile yapılsa halkın en az %80'inin oralardaki kural ve uygulamaları saçma bulup dalga geçeceğinden, ülkemizdeki kuralsızlıkları anlatıp övüneceğinden eminim. Unutmayalım, bu milletin önemli bir kısmı 50 yıl Avrupa'da yaşayıp tek kelime yabancı dil öğrenmeden, en ufak bir medeniyet dersi almadan ülkeye dönebiliyor. Önemli olan bu insanları eğitebilmek ve o kuralları çocukluktan itibaren içselleştirmelerini sağlamak ama ne yazık ki bunun tam tersini yapabilmek için yoğun bir çaba harcanıyor ülkemizde.
SilAdsız 22:21 Bir noktada fena yaniliyorsun. Orlandolular veya gelişmiş avrupa ülke insanları o seviyedeki yaşamlarına ulaşmak için başka bir ülkeye gidip, görerek öğrenmediler. Kafataslarının içindekini kullandılar. Orlandoda gidip boş kafataslarının içini doldurmak marifet ve çözüm değil.
SilKonuyu uzatmaya ve dağıtmaya niyetim yok. Avrupa ülkelerindeki türk vatandaşlarımızın durumu ile ilgili de kısmen haklisiniz. Söyle ki..
O türk orada tüm kurallara uyuyor. Trafikte, sosyal hayatta, spor sahalarında, iş yerinde, devlet dairesinde, vergi ödemelerinde.. kısaca ortalama bir standartın dışına çıkmıyor. Yasadıgı ülkenin dilini öğrenememesi başka birşey.. kaldı ki 2. Ve 3. Nesil sla böyle değil.
Havaalanında gümrükte pasaport kuyruğunda bekleyen türk insanınının turkiyedeki ve avrupa ülkesindeki davranışında bunu çok net görebiliriz. Yada trafikte.
Örneğin alman pasaport kontrol polisinin önünde sesini çıkarmadan bekleyebilen ve sonunda ona teşekkür ederek geçen türk
Turkiyedeki havaalanında gördüğü yoğunluğa rağmen en ufak beklemede tepkisini şiddetli bir şekilde gösterebiliyor. Hakaret de edebiliyor. Yani alman polisinin önünde bir kuzu, türk polisinin önünde bir canavar.
Bunun nedeni iki ülke arasındaki devlet ve kamu otoritesinin yapısı. Bir tarafta yasaları ve kuralları katıksız uygulayan ve uygulatan liyakat sahibi görevliler, diğer tarafta anayasayı bur defa delmekten birşey olmaz ya da benim memurum işini bilir durumları.
Verdiğim bu en basit örnek ile demem odur ki..
Orlando veya diğerleri.. hiç farketmez. Bu şehirlerin bulunduğu ülkelerin ortak özelliği devlet kamu düzeninin çok güçlü oluşlarıdır. Asla taviz vermeyen kurallar insanların özgürlüklerinin temel taşlarıdır.
Devlet malı deniz yemeyen keriz düşüncesinin hakim olduğu bir ülke sittin sene adam olamaz. Bastan sona lime lime dökülen bir toplum.
80 milyonluk dünyanın en büyük 15. Gücü olduğunu söyleyen bir ülkenin cumhurbaşkanının meydanlarda çay poşetleri dağıttığı.. 50 adet tanzim satış çadırından bakliyatın da artık satılacağını elindeki nohut poşeti ile bizzat meydanlarda bağıra bağıra anlatarak oy topladığı bir ülkeden bahsediyoruz.
Geçmiş olsun.
Bence Türk ekonomisinin temel sorunu KOBİ'ler ve küçük çiftçiler...Devlet sürekli bunlara teşvik,destek verip, krediler vererek ayakta tutmaya çalışıyor keşke kendi hallerine bırakılsada yok olsalar.
YanıtlaSilBunlar en başta ölçek ekonomisine uygun değilleryani verimsizler en büyük sorunumuz bu...Ayrıca kurumsallaşamıyorlarda ve üretim yönetemi olarakta çok gerideler....ARGE filan zaten yapamazlar.
Farklı iş modelleriyle veya teknolojilerle ortaya çıkan KOBİ'ler tabiki desteklensin ama geri kalanı artık büyük ölçekli şirketler haline gelmeli...
Tarımda'da aynı durum geçerli küçük çiftçileri yüzdürmeye çalışmak sırf zarar...artık dev çiflikler ortaya çıkmalı.Hem ölçek ekonomisi hem tarımsal verimi artırmanın en doğru yolu bu....Kooperatifçilik kulağa hoş geliyor ama en fazla geçici çözüm olur.
adsız 06:28 kobilerin sorunlarının temeli daha 24 ocak 1980 kararlarına dayanmaktadır. türkiye ekonomisinin sorunu kobilerdir demek sorunlara palyatif yaklaşımdan başka bir şey değildir. sorun öncelikle toplumdadır. eğitim sistemindedir pardon sistemsizliğindedir. sorun temel iktisat politikasındadır. ve bunun maliye ve para politikaları ayağının yanlış temellendirilmesindedir. sen yıllar önce güzelim köy enstitülerini ziraat okullarını kapatırsan gerekli sübvansiyonları vermezsen ziraat bankasını sürekli inşaatlar için medya satın alınmaları için arpalık olarak kullanırsan ve görev zararı verdirirsen elbette ne çiftçi ne de kobilerimiz ayakta durabilir. sorunu salt kobilere ve çiftçiye yüklemek eyyamcılık olur. size asla katılmıyorum.
SilDünyada sorun olmayan Kobiler Türkiye ye gelince mi sorun oluyor?
SilBu kitabı tersten okuyan, giriş seviyesi ekonomi bilgisi ile ahkam kesenler, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar tıpkı kural dışına çıkanlar gibi, konuşma dürtülerine hakim olamıyorlar.
Cevap veren yorumcular yazmış, Kobilerin niçin sorun haline getirildiğini, bir zahmet Türk halkı düzgün idareci seçmeyi öğrensin, o zaman kobilerin nasıl güçlendiğini görürüz.
adsız 17:36 yazınıza katılıyorum. türkiyenin en büyük sorunu halkın bizzat kendisidir. halkın büyük kısmı cahil ancak cahil olduğunu da kabul etmiyor. hem cahil hem de ahlaksızlık had safhaya çıkmış bulunuyor maalesef.
SilAdaletsizliğe neden olmuyorsa kuralları çiğnemenin hiçbir sakıncası yoktur.
YanıtlaSilBazı kuralların konma amacı vardır. Amaç gerçekleşmişse o kurala uymak ahmaklık olacaktır.
Bu yazıyı okurken aklıma metrobüse binen insanların davranışları geldi.
İnsanlar sıra olmadan kapının önünde binmek için kümeleniyor neden?
Çünkü durağın sisteminde sıra olmayı gerektirecek bir kural yoktur.
Sıra olunmasını gerektiren bir durak sistemi yapılsın, kural konulsun insanlar nasıl sıra oluyor o zaman izleyin.
Bazı bankalarda, metrolarda sıra şeridi var mesela. İnsanlar orada bakıyorum sırada duruyor ve sırasını bekliyor. Kural işi kamu işidir. Kamu işi sıkı takip ederse hem kendisi hemde kamu kurallara uyar.
Kimse metrobüste insanlar birbirine saygısız diye birbirini kınamasın.
Çünkü metrobüsün sistemi bu. Hızlı olmak...
Bana sorarsanız şikayetçi misin? Hayır çünkü amaca uygun çalışıyor sistem.
Bu örnek herşeye uyarlanabilir. Balık baştan kokar.
Yazı için teşekkürler.
Bir kobi olarak Adsız 26 Şubat 2019 06:28 yorumuna katılmıyorum. Öncelikle önerisi serbest piyasa ekonomisine tamamen aykırıdır, planlamacı sosyalist ekonomilerde uygulanabilecek bir sistemdir.
YanıtlaSilAyrıca kobiler konsolide olursa ve bu konsolidasyon iyi yönetilmezse o zaman binlerce kobiyi batırmış oluyorsunuz. Niye yumurtaları ayrı sepete koymak varken tek sepete koyuyorsunuz?
Kobiler ekonominin temelidir. Bugün Şirketler %20 gelir vergisi verir ama biz kobiler %35 gelir vergisi veririz. İnternet alış veriş siteleri bizim 3 katımız personel çalıştırır ama bizim 3000 katımız ciro yapar yine %20 gelir vergisi verirler.
Kobiler bugün her türlü desteği hak etmektedir verimsiz çalışanlar zaten piyasadan er ya da geç çekiliyorlar. Ülkede tüm marketler kapansın , bütün gıda geliri, şok,kipa bimin sahiplerine gitsin bu mudur istediğiniz?
Devlet,kobileri yaşatmak için elinden gelen gayreti gösteriyor ve bunu sürdürmelidir. Gelir dağılımının tabana yayılması için kobilerin yaşatılması şarttır.
Kardeş, devlet demişsin ama birinin olayı Reise söylemesi lazım,
SilReis isterse senin dediğin olur, yoksa verimdi verimsizdi konuş dur boşuna...
Hocam vergi ödememenin cezası büyük demişsiniz. Burada yanılıyorsunuz. Yaşadığım turizm kentinde korkunç paralar kazanan otel sahipleri, bar sahipleri, kafe sahipleri, muayenehanesi olan doktorlar, kuaförler vb. bir asgari ücretli kadar vergi ödemiyor.
YanıtlaSilKurallara uyma konusunda ise obsesif olan kesimi araştırmaya dahil etmeniz lazım. Örneğin bendeniz her sene emlak vergimi yatırmak için yılın ilk günü belediyeye gidiyorum ve henüz sisteme işlenmediğini söylüyorlar. Bir yolu yok mu diyince garipseyerek önce sisteme tek benim girişimi yaptırıp sonra güç bela borcumu ödüyorum. 100 sürücüden 99'unun kaçtığı ışıkta da hiç bir güç beni kaçırtamıyor. Beynim emir verse de ellerim ayaklarım uyması mümkün olmuyor.
Son söz patolojik vakaların ülke ekonomisi ve düzenine katkısı hakkında bir araştırma mutlaka konuya ekstra ışık tutacaktır.
Hocam yine yine harika
YanıtlaSilBahsettiğiniz şey hukukun önemi.Peki mesela hukukta yanındaki aç bir insana ekmeğinin yarısını ver diyor mu. Demiyor ama biz veriyoruz. Bu da insanliğin önemi. Kurallara onu koyanların uymadığına katılıyorum.Bu yanlış. Ama biz hürce kural koyamıyoruz veya kurallarımızı özellikle ekonomide yabançılar çök etkiliyor. Batıda kuralcılik var ama onlar neden kuralların olmadığı afganistan ırak gibi ülkelerde halka eziyet ediyorlar. Kuralcı insanlar böyle mi yapar. Tabii orda kanun kendilerini kisitlamiyor.Kural olmazsa olmaz. Ancak bizim kültürümüzde kural toplumsal mutluluğa adetlerimize uygun olmali. Ayrıca trafikte çok sert kurallarımız olmali. Trafik farklı bir şey. Üstelik şunun şurasında on onbeş senedir arabamız var trafığe çikiyoruz.Bu toplum savaşlarda kuralsız devletsiz dönemler geçirdi ancak düzen bozulmadi. Şu anki en büyük sıkıntı kendimizi ait hissedemediğimiz bir kanun kurallar içinde bocalamamızdır. Yine de kurallari beğenmeyip eleştirebiliriz ancak en doğrusu uymaktir. Fakat kurallara uyulmadığıni analiz eden yazarımızın bunu sadece ceza almak değil başka yönlerden de değerlendirmesi gerekir. Adam ceza alacağını bile bile mesela gururunun incindiğini düşündüğünde kötü işler yapabiliyor. Cezanın sırf davranışlarımız altinda yatan sebep olduğu tespitine katilmiyorum. Kopya çekmek,trafik vergi vermemek bunlar kendi içinde farklı şeylerdir. Bugün vergiden kaçılmasındaki en büyük etken rant ve merdiven alti ekonomisidir. Siz ekonomiyi borsayla spekülasyonla ele geçirenleri bir kurala tabi tutun da görelim Yabancı yatirimci gelsin diye bütün kuralları onlara göre ayarlamıyor muyuz. Halk bu kurallarin neresinde. Faizler, vergiler hep bu sömürücülere göre ayarlaniyor. Dünyanin en fazla faizini verenlerdeniz ve kimse bu kuralsizlik demiyor. Bu kanunmuş doğruymuş deniyor.Şimdi nereye geldik demek ki kurallar parasi olana göre. Halk bu düzende hiçbir kanun kuramaz.
YanıtlaSilÖzellikle dünyanın muhtelif yerlerinden ülkemize göçlerle iyice yükselen nüfusumuzu hatırlatmak isterim..
YanıtlaSilYorumlarinizdaki anlatımınız herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış. Cok teşekkürler.Yazilerinizi dikkatli takip ediyorum. Bir çok bilgi edindim.
YanıtlaSilHoca da artık ekonomi yazmayı bıraktı,
YanıtlaSilYazmak için ortada bir ekonomi olması lazım,
Artık olmayan şeyi nasıl yazacak?
Arpaydı, Kuraldı gidiyor, bakalım blog neree gidecek.
Saygılar, sevgiler hocam emeklerinize sağlık.
Aydın ile Sanatçı arasındaki fark nedir?
YanıtlaSilMahfi bey gibi entellektüel, bilim insanı bir aydın ile
sanatçının farkı nedir biliyor musunuz?
Hocam durmadan anlatır, anlatır, anlatır,
Rakamları verir, onları yeniler, istatistikleri hesaplar,
Üstüne üstlük yazılanları konuya hakim olan insanlar anlar,
Gerisi ilgilenmez, farkına bile varmaz.
Sanatçı ise 3 satır yazar, mesajı herkese aktarır.
Yukarda herkes yorumu ile destek olmuş,
Bedri Rahmi Eyüboğlu
resmi çekmiş, koymuş.
....
En azından üç dil bileceksin,
En azından üç dilde ana avrat dümdüz gideceksin,
En azından üç dil...
Çünkü sen ne tarih, ne coğrafya, ne şu ne bu'sun,
Oğlum Mernuş,
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
----
Dinlemek isteyenler için link:
https://www.youtube.com/watch?v=q-2W1mqkaYE
Çok güzel bir yazı, tebrikler.
YanıtlaSilabd de trump fed'in faizleri yükselterek dolarları çekmesinden ziyade içeride yatırımı ve üretimi artırıp hem iç tüketimdeki ithalat hacmini azaltarak iç piyasaya içeriden mal-hizmet arzını artırmak hem de ihracatı artırıp dış dünyadan dolarları mal-hizmet satışları yoluyla çekmek istiyor. yani kısacası cari dengesizliği daha sürdürülebilir kılarak dış dünyaya sermaye aktarımını azaltarak bütçe açıklarını da içeride sermaye birikimini hızlandırarak finanse etmeyi böylece bütçe finansman faizlerinin de yükselmesini önlemek istiyor. daha istikrarlı ve istihdam dostu ve daha reel tabanlı bir iktisadi iklim sağlamak istiyor. çünkü abd nin sadece sıcak para satarak güçlü kalamayacağını gayet iyi biliyor. özellikle abd merkezli çok uluslu işletmeleri yeniden abd ye çekmeye çalışıyor ki yeniden verimlilik,istihdam, üretim, ihracat,know-how,ar-ge hacimleri genişlesin. haklı da zira abd de reel sermayeli işletmelerin bile faaliyet dışı gelirleri neredeyse kümülatif gelirlerin %33 üne dayanmış durumdadır. bu büyümenin kaynağının giderek sağlıksız olmasına neden olmaktadır. zaten 2008 krizinde de gördük ki abd de finansal piyasalardaki sert daralmalar reel sermayeli işletmeleri de fena vurmuş ciddi bilanço erimelerini tetiklemişti. çünkü reel büyümenin bile en az 1/3 ü finansal yatırımlara dayandırılmıştı.
YanıtlaSilHocam, pazarda çektiğiniz Altınbaş Üniversitesi reklamınız çok iyiydi tebrikler. Gerçekten de ekonomi ne kadar kötü olursa olsun , sizin varlığınız bize güven veriyor iyi ki varsınız. Saygılar...
YanıtlaSilKONUYLA ALKALI DEĞİL ÖZÜR DİLERİM AMA BİRŞEY SORMAK İSTİYORUM. SURİYELİLERİN VE DİĞER YABANCILARIN HATAY DA MUHTAR ADAYI OLDUKLARINI DUYDUM. BU ADAMLAR HATAY KİLİS GİBİ YERLERDE ÇOĞUNLUĞU ELE GEÇİRMİŞ DURUMDA. EE VATANDAŞTA DA OLDULAR BU BİR BEKA SORUNU DEĞİL MİDİR? DEVLET NEDEN İZİN VERİYOR BUNA. BEKA DİYORUM BEKA. BEKA SORUNU BU DEĞİLSE NEDİR?
YanıtlaSilBu millet isimlerinin yayinlanmayacagini bildigi halde anket cevaplarken bile yalan soyler olmus. Kendilerine bile durust degiller. Vergi odemezler tabiki cunku yapilandirma ve ceza affi tatli geliyor, bir yandanda haklilar cunku zaten odenen vergilerin hakkaniyetle kullanilmadigina inaniyor insanlar, ona buna makam araci almaktan baska bir getirisi yok. Yol yapan kopru yapan ucretini fazlasiyla aliyor kullanirken, alt yapi kotu hatta yok, egitim parali ve gelecek icin umit vermiyor. Saglik ve emeklilik, kalabaliklasan ulkenin ihtiyaclairna cevap veremez duzeyde, parasini odemezsen dogru duzgun hizmet alamiyorsun. Ithalat olmasa halk ac kalacak neredeyse. Gecmek icin yesil isigin yanmasini beklerlermis, kulahima anlatin, bu soylediginiz basi bolgelerde olur sehrin ortasinda degil iste o bazi bolgelerde konan isiklar oyle sacma ve gereksizki, bir kac istisna haricinde herkes gecer, evet hocam sizde gecerdiniz cunku kirmizida durarsaniz arkanizdan gelen muhtemelen carpar. Birde zaten kocaman adalar yapip etrafini bir suru trafik lambasi ile donatmak dunyanin barka hangi yerinde var acaba, trafik lambasi enflasyonu var ulkede resmen. Kopya cekmek konusunda birinciligi kesinlikle kimseye kaptirmayiz zaten ulke olarak bu konuda sabikaliyiz, her turlu sinavda soru calmak, kopya cekmek uzerine uzmanlasmak yerine gercek egitime yonelseydik zaten su anda ureten zengin bir ulke olurduk. Herseyi dogru yapan bizler evet kuyruklarda siramizi kaptirmama konusunda uzmanlastik, cunku kaynak kulturu o denli icimize islediki bizler siramizda beklerken nereden yara alacagimizi dusunen paranoyak bir toplum haline getirildik. Benim dogup buyudugum ulkeden cok farkli bir yer haline geldi ulkemiz. Cocuklarimizi icin cok uzuluyorum.
YanıtlaSilToplumsal hayatın büyüyen sorunu; “Kitle Kültürü.”
YanıtlaSilMass culture adıyla dünya literatüründe var olan bu olgu; edilgin, kolektif ve kimliksiz gibi kavramlarla tarif edilebilir.
Kitle kültürü insan bireyselliğini ortadan kaldırıyor, bireyi toplum içinde erimiş, edilgin bir tüketici/yıkıcı haline getiriyor.
Kuralsızlık da kolektif kitleselleşmiş bir harekettir Hocam, yaptığınız anket sonucu da bunu gösteriyor.
Bireysel olarak varlığını oluşturmamış (nedenselliğine içten bir cevap bulamamış), kendini komple kitle kültürüne bırakmış insanlar hem kolayca toplumla uzlaşıyor, hem kendini olduğundan farklı hissederek yapay bir mutluluk hali yaşıyorlar.
Diğerleri de uymuyor, ben de uymuyorum o halde mutluyum!
Herkesin bildiği ancak söylemediği sırlar gibi.
Hangi eğitimi alırsa alsın, aylık geliri ne olursa olsun, birey olmak vasfı kendinde bulunmayan bu insanlar çevremizde çoğalıyorlar.
Emeğinize sağlık Hocam iyi çalışmalar.
Hocam önemli gördüğüm bir nokta.. Bilet kuyruğu sorusunda sırayı bozanlar benim hakkımı gasp edip benim bekleme süremin uzamasına sebep oluyorlar. Kısacası işin ucu bize dokunuyor. Fakat vergi ödeme konusunda bir başkasının ödeme yapıp yapmaması beni çok fazla ilgilendirmiyor. Sonuçta önüme geçip beni bekletmiyor. Memleketin genel vergi oranı ve hizmetler için o vergi gerekli diyeceksiniz ama bizim kafa o kadar geniş kapsamlı çalışmıyor. Anlık bakıyoruz genelde olaylara
YanıtlaSilKardes sen olayi yanlis anlamissin,
SilVergi vermeyince kuyrugun isini yapan memur sayisi azaliyor, senin isin daha da uzuyor, kafani kapsamli calistirdi mi bu simdi?
Hocam çok güzel bir çıkarım yapmışsınız eline sağlık
YanıtlaSilHah bir pakistan hindistan savaşı eksikti o da cikti. Hey gidi müslümanlar bu gidiş nereye...
YanıtlaSilHintliler dağıtır orayı,
SilPakistanlıları yiyecekler sanırım.
Bu nasil bir yorum ya. Senin yaş kaç?
SilHocam öncelikle muhteşem bir yazı olmuş emeklerinize binlerce kez teşekkürler fakat bu emeğinizin marjinal anlamda fayda sağlamayacak olma ihtimali beni gerçekten fazlasıya üzüyor umarım yanılırım. Saygılar.
YanıtlaSilHocam, elinize sağlık. Toktamış hocam bize üniversitede dünyanın bütün insanları aynı kural tanımamazlıktadır, kuralları uygulayan devlettir derdi ve Almanyadaki türklerin Büyün almanlar gibi kurallara uyduğunu fakat ülkemize girdiği anda bizlerden bir farkı kalmamasını anlatırdı.
YanıtlaSilKuralsızlığa eğilim, hakkaniyetsizliği/adaletsizliği görmezden gelme eğilimini de arttırıyor. Sonra güçlü yanında topaklanmalar..
YanıtlaSilElinize gönlünüze sağlık..
Hocam Sonuçtan önceki 5. Maddeyi tam anlayamadım, cümle icinde iki defa "ceza" demissiniz.Bizi aydınlatır mısınız, bu arada bu soruları çevreme sorup ben de yüzdeleri görmek istiyorum. İyi çalışmalar
YanıtlaSilHocam bu konuda bilimsel bir makale arayışındayım. Araştırmanızı bilimsel bir makaleye dönüştürebildiniz mi?
YanıtlaSil