Japonya ve Negatif Faiz

Türk insanının ekonomik konulardaki kafa karışıklığı bugünlerde sık sık sorulan bir soruyla yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Soruyu kabaca şöyle formüle edebilirim sanıyorum: “Japonya’da faizler negatif, Japonya gelişmiş bir ülke olduğuna göre acaba Japonya’nın gelişmesi faizlerin sıfır ya da negatif olmasına mı bağlı?”  

Aşağıdaki tablo Japonya’nın bazı ilgili ekonomik göstergelerini özetliyor (kaynaklar: IMF, Dünya Ekonomik Görünümü veri tabanı ve BOJ, İstatistik veri tabanı.)

2000- 2009
2010
2010 - 2017
2017
GSYH (Milyar USD)
5.700
4.872
Kişi Başına Gelir (USD)
41.014
38.440
Büyüme (10 yıllık ortalama, %)
0,6
2,2
Enflasyon (10 yıllık ortalama, %)
-0,7
0,7
Kamu Kesimi Borç Stoku / GSYH (%)
207,9
236,4
Cari Denge / GSYH (%)
3,9
4,0
Japonya MB Faizi (10 yıllık ortalama, %)
0,3
0,3

1990’lara kadar ciddi bir ekonomik başarıyla gelen Japonya o tarihlerde durgunluğa girdi ve bir daha da çıkamadı. 2000 – 2009 yılları arasındaki 10 yılda Japonya’da enflasyon yıllık ortalama olarak yüzde – 0,7 olurken Japonya Merkez Bankası’nın yıllık ortalama faizi de yüzde 0,3 olarak gerçekleşmiş görünüyor. Yani Japonya Merkez Bankası bu on yıllık dönemde bankaları pozitif faizle fonlamış. Bu on yıllık sürede Japonya’nın ekonomik büyümesi yıllık ortalama olarak yüzde 0,6 olmuş. Sonuçta Japonya 2010 yılında 5,7 trilyon Dolarlık bir GSYH’ye, 41 bin doların üzerinde bir kişi başına gelire sahip olurken kamu kesimi borcunun GSYH’ye oranı da yüzde 208’e yükselmiş.

2010 – 2017 yılları arasındaki 7 yılda Japonya’da enflasyon yıllık ortalama olarak yüzde 0,7 olurken Japonya Merkez Bankası’nın yıllık ortalama faizi de yüzde 0,3 olarak gerçekleşmiş. Bu 7 yıllık sürede Japonya’nın ekonomik büyümesi yıllık ortalama olarak yüzde 2,2 olarak gerçekleşmiş. Faizin düşüklüğü kamu kesiminin borçlanmasını teşvik etmiş ve daha da artarak yüzde 236’yı aşmasına neden olmuş.  

Görüleceği gibi enflasyonun düşük, reel faizin de negatif olması Japonya’ya bir yarar sağlamamış tam tersine zarar getirmiştir. Bunun nedenini daha önce ‘Sıfır Faiz Sıfır Enflasyon’ başlıklı yazımda yazmıştım: “Keynesyen Likidite tuzağı para arzındaki artışların faizleri daha fazla düşüremeyeceği bir aşamayı ifade eder. Bu aşamaya gelindiğinde ekonomiye enjekte edilen likidite, atıl birikim biçiminde elde tutulmaya başlanır ve dolayısıyla para arzındaki artış ekonomiyi canlandırmaya yaramaz. Keynesyen likidite tuzağı ortaya atıldığında doların altın karşılığı bulunuyordu. Dolayısıyla insanların düşük faiz ortamlarında ellerine geçen parayı tıpkı altın gibi elde tutmaları ve tahvil fiyatlarının düşmesini (yani tahvil faizlerinin yükselişe geçmesini) beklemeleri doğaldı.

Artık hiçbir paranın bu tür altın karşılığı olmadığı dikkate alınırsa günümüzde likidite tuzağının farklı bir yere oturmuş olduğu ortaya çıkıyor. Başlıca üç farklı görünümden söz etmemiz mümkündür: (1) Likidite tuzağına girildiği aşamada para arzının ya da para bazının genişletilmesine ve faizin en düşük düzeye inmesine karşın insanlar ellerine geçen parayı mümkün olduğunca az harcayıp kalanı tasarruf ederek geleceği beklemeye başlıyorlar. Böyle bir ortamda bankalarda mevduat artsa bile bunlara yönelik kredi talebinde artış olmuyor. Çünkü tüketimin kısıldığı bir yerde yeni yatırımlar yaparak üretim kapasitesini artıracak eylemlere girilmesi anlamlı görünmüyor. Hiç kuşkusuz bu eğilimin elektronik eşyada olduğu gibi yeni teknolojilere yönelik alanlarda bazı istisnaları da olabiliyor. (2) Faizlerin çok düşük olduğu ekonomilerde ortaya çıkan parasal genişlemeden yararlananlar ellerine geçen parayı daha yüksek faiz getirisi veren ekonomilere yolluyorlar. Bu olgu, günümüzde sermaye hareketlerinin serbestliğinin Keynes’in yaşadığı döneme göre çok daha fazla olmasının yarattığı bir başka farklılık olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda ABD ya da Avrupa’da piyasaya sürülen likiditeyi ellerine geçirenler bu paraları faiz oranının yüksek olduğu ekonomilere yatırarak daha yüksek getiri elde etmeyi planlıyorlar. Bu durumda piyasaya sürülen likiditenin yerel ekonomiye katkısından çok başka ekonomileri canlandırmaya yararı ya da oralarda yerli paranın değerlenmesine yol açarak o ekonomilere zararı söz konusu olabiliyor. (3) Özellikle otomobil, buzdolabı, televizyon seti vb gibi dayanıklı tüketim mallarını belirli sürelerde değiştirmeye alışmış olan insanlar, enflasyonun ve faizin sıfır olduğu bir dönemde bunları değiştirme, yenileme gereği görmüyorlar. Çünkü faizin ve enflasyonun sıfır düzeyinde devam etmesi bunların sonraki dönemlerde değiştirilmesiyle şimdiden alınması arasında fark kalmamasına yol açıyor.  

Özetle söylemem gerekirse nasıl ki enflasyon ve faizin yüksek olması kötü bir durumsa bunların sıfır düzeyinde olması da iyi bir durum değildir. Enflasyonun yüzde 2 dolayında olması ve faizin de örneğin yüzde 2,5 – 3 düzeyinde olması yani 0,5 – 1 puan arasında bir reel getiri içermesi en iyi durumdur. Yüksek enflasyon ve yüksek faiz, bunların ileride daha da yükseleceği beklentisi yaratarak talebi artıran ve dolayısıyla enflasyonu da faizi de yükselten bir ortama yol açıyor. Sıfır dolayında bir enflasyon ve faiz ise bu durumun devam edeceği beklentisi yaratarak insanların harcama yapmasını, talebin artmasını ve dolayısıyla ekonominin büyümesini engelliyor.” 

Son olarak "Japonya'da sıfır faiz var bizde niye olmasın?" diye soranlar için şunu söyleyeyim: Japonya'da enflasyon sıfır dolayında bizde ise yüzde 11'e yakın ve giderek yükseliyor. Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ekonomide faizi düşürürseniz ekonomi hiper enflasyona gider.

Aslında her iki soru da eğitim sistemimizin en temel sorunu olan neden - sonuç ilişkilerinin karıştırılmasından kaynaklanıyor.  

Yorumlar

  1. Yazınız için teşekkürler hocam. Şöretleri sınırları aşan ve zaman zaman Türk finans piyasasında da dalgalanmalara yol açan Japon ev hanımlarının sırrı da böylece ortaya çıkmış oldu.

    YanıtlaSil
  2. Hocam 30 yaşındayım. Gazi üniversitesi, muhasebe ve finasman öğretmenliği okudum. Şu an öğretmenlik yapıyorum. İktisada çok merakım var. Kendimi iktisatta uzmanlaştırmak istiyorum. Kendimi iktisatta uzmanlaştırmak için, sizce sıfırdan bir 4 yıllık iktisat bölümü mü okumalıyım yoksa iktisatta yüksek lisans mı yapmalıyım? Hangisi benim için daha doğru olur? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 21.yy'da ihtisasların devlet onaylı kurumlarda yetersiz müfredatlar ile sürdürülüp süslü diplomalarla son bulup onaylanmasına hacet yok. Günümüz paylaşım çağında her geçen gün ile beraber açık kaynak kodlu küresel yapılara geçiş yapıyoruz,böylesi bollukta bilgiyi rafine edip özümseyebilmek hatta tabiri caizse sömürebilmek senin elinde.

      Sil
  3. Hocam benim rahmetli anneannemden (Kendisi Alman ve iki cihan harbini yaşamıştır) aldığım nasihat şudur ve uyguladığım için hiçbir zaman zararını görmediğim gibi finansal yönden hep (alın ve akıl teriyle kazanılmış paradır)rahat ettim;İktisat yap,küçük zevklerinden kendine ve ailene cimrilik yapma ama mutlaka miktarı önemli değil tasarrufta bulun,tasarruflarını mutlaka çeşitlendir.

    YanıtlaSil
  4. buyuk dusunuyor japonlar di guclerin saldirisi da yok etralari deniz

    YanıtlaSil
  5. Hocam bizde Japonya'daki enflasyondan istiyoruz.Bi yardımcı olsanız. Yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Japonya daki gibi siyatsetciniz olursa bu gerceklesir ancak, imamlarla olmaz bu is.

      Sil
    2. Japonya ekonomisi 25 yıldır o düşük enflasyon yüzünden durgunluk içinde.

      Sil
    3. Hocam ben katılmıyorum. Bu yazılanlar Japonya için geçerli, ancak Türkiye gibi büyümesini ABD,JAPONYA gibi ülkelere nazaran tamamlayamamış(elektronik,metalurji,kimyasallar,...Vs alanda henüz bunlara kıyasla %10 seviyesinde)bir ülkede bırakın %0,3 faizi, %3-5 ler bile olsa anormal büyümelere imza atarız.Kendi sektörümde çevremizdeki pazara hitap edecek yatırımlarımı hızlandırır,büyümeye katkımı anında yansıtırım.Türkiye gerçeklerine göre hesap yapmaz isek kesinlikle yanılırız.Kredi derecelendirme kuruluşlarının sürekli yanıldıkları gibi..

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  6. Sade ve anlaşılır bilgilendirme için teşekkür ederim hocam.

    YanıtlaSil
  7. Sayin hocam teşekkür ederim.
    Son cumlenizde yuksek enflasyon harcamaları arttırır, düşük olursa azaltır teorisi bence de doğru. Ama tersi de doğru gibi sezgisel olarak. yani ben fiyatlar arttığında alacagim malin fiyatinin düşmesini beklesem daha dogru bir iş yapmış olmazmiyim. ya da en szindan tasarrufa yonelsem. sonuçta alım gücüm azalmış. Tersi durumda (faiz dustu) alim gücüm evet artmiyor ama en azından azalmiyor da. Bu durumda harcamalarıMDA da degisiklik yapmama gerek yok gibi(fiyata bakarak yani).
    Bu perspektif için eksik ya da yanlış denebilir mi?
    Değilse eğer, bir olay anında (enflasyon düştü ya da artti) hangi senaryonun gerçekleşeceğini hangi faktörler ne yönde etkiler acaba.
    Tekrar Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocamın söylemek istediğini tam anlamamışsınız, yazının bir bölümünde belirtmiş, enflasyon ve faizin artışı, daha da artacağını düşündürüyor. Örneğin kendimden örnek vereyim, 3.200 lira değerinde elektronik 3 adet eşya alacağım. Fiyatı daha da yükselecek diye hemen alıyorum. Çünkü ileride daha pahalıya alacağım. Bankaya, kredi kartına borç ile alsam gelecekte yavaş yavaş öderim ve fiyat arttığında beni etkilemez. Bu şekildeki bir beklenti tüketimi daha çok arttırıyor...

      Sil
    2. kısa vadede evet uzun vadede hayır çünkü fiyat çok artınca almaktan vazgeçip daha kötü şartlara razı oluyorsun. ama enflasyon harcamayı arttırsa bile uygun pozitif faiz verirsen arttırmaz. bu arada enflasyon biraz daha artarsa o peşin fiyatına taksit işide yatacak

      Sil
  8. Hocam o zaman biz de bol bol Japonya'dan borç alalım, ne diye IMFlere filan gidelim. Adam para verecek yer arıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Para verecek yer ariyor ama Turkiye'nin CDS'leri yuksek olunca mecbur faizi de yuksek olacak Japonya'nin verdigi borc paranin.

      Sil
    2. Borç kredi diyince hiç ödenmeyecek mi sanıyorsunuz. Üretim yok, bilişim yok, geçtim bunları tünelin sonunda ışık yok. Nasıl geri ödeyeceğiz? Aklıma birşey geliyor ama yapmasalar bari diyorum içimden Cem Yılmaz gibi.

      Sil
    3. Para verecek yer arıyor ama riski de düşük olsun istiyor. 2005 - 2010 arasında bize borç veriyorlardı zaten.

      Sil
    4. Herkesin aklı bol bol borç almakta olunca ekonomi de böyle oluyor haliyle.

      Sil
    5. dur dur bi şey soracam: o borç parayla ne yapacan peki?

      Sil
  9. Hocam, madem bu Japon kardeşlerimizin nüfus, tüketim ve üretim sorunları var. Anadolumuzdan gönderelim 1 - 2 milyon yerli ve milli kardeşimizi Japonya'ya. Hem üretsinler, hem tüketsinler hem de ilerde Alamancılarımız gibi Japoncularımız olur.

    Kötü mü olur? Ordan ayda 500er dolar civarında destek yollasalar, ülkemizde burada ihya olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 500 dolara kadar dustuk yani?

      Sil
    2. İzinsiz şarj aleti kullandığı için vatandaşımızı hapse atan Japonya dan mı bahsediliyor?

      Sil
    3. İzinsiz olarak başkasının elektriğini kullanmanın bu kadar doğal görülmesi çok rahatsız edici. Malezya'da da birisinin dükkanına kapısı kilitli değil diye girip uyuyan iki Türk gözaltına alınınca çok şaşırmış, sosyal medyada ortalığı ayağa kaldırmaya çalışmıştı. Başkasının evine, dükkanına izinsiz girmek, sana kullanman için açık veya zımni bir izin verilmeden bir şeyini kullanmak kabul edilebilir bir davranış değil.

      Sil
  10. Hocam siz Keynesyencisiniz galiba. Bol para türkiyede harcamaya dönüşüyor çünkü ülkemizde genç nüfus fazla evlilik düğün nişan derken para bile yetiremiyor bizim halkımız. Bundan dolayı bize gelen para hemen harcamaya giderken, YAşlı avrupada durum farklılaşıyor dediğiniz gibi tasarruf edip kendini garantiye almak ve parasını değerlendirmek isteyebiliyor. Yazınız için teşekkürler Keynesyenci Mahfi hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok ben Keynesci değilim. Keynes'in ekonomik yaklaşımının beğendiği birçok yanı var ama kendimi herhangibir ekolle tanımlamam. Marks'ın da birçok analizi beğenir ve benimserim ama Marksist değilim.

      Sil
  11. Bilgilendirici ve onemli bir yazi. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  12. Teşekkürler hocam. Yazılarinizi keyifle okuyorum. İyi bı insan olmaniz da icimi ferahlatiyor... Aklima takılan bir şey var. Faizleri enflasyonun 5 puan üstüne çektik. İhracatçılar icin kuru sabitledik. Piyasadaki dolar miktarını artırmak için türlü önlemler aldık. Yine de kuru 4.60'in altinda tutamiyoruz. Kur en azindan 1 aylığına bile tutulamaz mi? Hep soylerdiniz "FED faizleri artırinca canımız cok yanacak" diye ama bu kadarı da fazla degil mi? Sizce seçimden sonra IMF'li veya IMF'siz bir istikrar programı uygulanir mı? Saygılarimla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yapacağımıza bağlı. Yani seçimden sonra doğru ekonomik adımları atabilirsek işleri toparlarız. Atamazsak zaten geçmiş olsun.

      Sil
  13. yine bilgi dolu yazınız için teşekkürler hocam.

    insanların düşük faiz ortamlarında ellerine geçen parayı tıpkı altın gibi elde tutmaları demişsiniz. Eğer bankalar insanları harcama zorunluluğu ile fonlasa buna çare olmaz mı ? Yani düşük faizli krediler sadece reel sektör harcamalarına tahsis edilse ve faiz getirili kağıt alımlarına kredi verilmesi yasaklansa demek istedim.

    2.olarak size önceki yazınızda Japonya MB'nin saçma boyutlardaki tahvil alımını sormuştum. Kağıt basar gibi basılıp dağıtılan bu paralar japonya enflasyonuna yaramadıysa Japonya MB'nin düşük faiz politikası kendi ülkelerinden çok küresel büyümenin öncüsü olmuş gibi ve Japonya MB daralma açıkladığında yeni bir küresel ekonomik kriz kaçınılmaz olacak dersem yanlış olur mu ?

    şimdiden teşekkürler,
    iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk öneriniz denetimi çok zor bir şey ve piyasa sitemine uygun değil.
      İkinci meselede kısmen haklısınız. Tetikleyebilir.

      Sil
  14. Japon merkez bankasının faiz oranı neredeyse 20 yıldır hiç değişmemiş! bir de Türkiye'ye bakınca daha bu pazartesi günü "sadeleştirme yapıyorum" diyen merkez bankamız birkaç haftaya kalmaz fonlamanın büyük kısmını %19,5 geç likidite penceresinden yapmaya başlar:) (%16,5 ten çok cüzi haftalık ihale yapar. ona bir 150 baz puan ekleyip %18'den yine cüzi gecelik fonlama. geri kalanı bir 150 baz puan daha ekleyin %19,5 geç likidite penceresi olur)

    YanıtlaSil
  15. kırbaç vurmazsanız çalışmıyorlar yani köleler :)

    YanıtlaSil
  16. 80 li yıllarda japonyadaki varlık fiyatlarının ulaştığı astronomik değerleri gazetelerde okurduk. Teknolojinin gelişimi ve verimlilik artışıyla mal ve hizmete ulaşım bütün dünyada olduğu gibi japonya'da da kolaylaşıyor.
    Farklı bir enflasyon tanımlamamız lazim, sonuçta birey ve şirketler yurtdışı gelirleri sayesinde daha fazla alım gücüne sahip oluyor fakat bunu japonya'da kullanmıyor çünkü herkes varlıklarda balon olduğunu biliyor. Cari fazla ve yurtdışı gelirler balonun sönmesini engelliyor.

    Bütün dünyada olduğu gibi japonya'da da para sürekli değer kaydederken mal ve hizmet fiyatları ucuzluyor fakat yukarıda bahsettiğim 3 sebebe birde psikolojik insanların statükoyu koruma istekleri sonucu, göreceli olarak fiyatlar aynı yerde duruyor olarak ölçülüyor ve algılanıyor bence.

    Bu fikre katilirmisiniz bilmem fakat bir mühendis olarak bana böyle görünüyor.

    YanıtlaSil
  17. Mahfi bey bu guzel yazıniz icin de tesekkurler.

    Japonya devlet tarafindan organize edilen planli yatirim uretim ile ilerledi burada sorun japon modeli de coktu. Tipki suan ayni modeli uygulayan g.kore gibi onlarda gidecekler. Gelecegi planlayan tek ulke ABD bir kamyon domatese bir telefon alan biz, onlarda bir kamyon domatese bir yazilim alir durumdalar. Özgür bireyler gelecegi belirler.. japonlar saglikta yoklar, yazilimda yoklar, yeni icatta yoklar plazma tv yatirim yaptilar lcd aldi yurudu. salt calismayla olmuyor maalesef. Ben bir şu gunlede bir japon icadi gormuyorum:( lakin bu hal onlarin yok oldugu anlamina gelmez cunku akillilar.. saygilarimla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Güney Kore daha akıllı gidiyor ve Japonya olayından ders çıkarmış gibi görünüyor. Asıl sorun Çin'de galiba. Onlar Japonya'ya benzer biçimde gidiyor.

      Sil
  18. Hocam yüksek enflasyon ve yüksek faiz tasarrufları da arttırmıyor mu? Yanılıyormuyum. İnsanlar düşük faiz geliri elde etmektense harcama yapmayı tercih ediyor kredi faizleri de düşük olunca daha kolay borçlanıp harcamaları arttırabiliyor. Yüksek faiz de hem faiz geliri artıyor hem de borçlanma maliyeti artıyor bana tasarrufları arttırıyor gibi geliyor. Görüşlerimin bilimsel bir dayanağı yok sadece benim mantığım bu şekilde çalışıyor. Yorumlayabilirsiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye için konuşacak olursak Türkiye fazla tüketerek yüksek enflasyona sahip oluyor. Yüksek enflasyonla birlikte yüksek faiz vererek başkalarının tasarruflarını kullanıyor. Kullandığı paralar eğer sürdürülebilir bir üretim için kullanılıyorsa bu borcu ödeyebiliyor, eğer sabit yatırımlara gidiyorsa ödemek zorlaşıyor.

      Sil
    2. Yüksek faiz yanıltıcı olmasın. Burada reel faize bakmak lazım. Enflasyon yüzde 11 nominal faiz yüzde 13 ise ortada reel faiz yok demektir. Çünkü yüzde 13 nominal faizden vergi düşmek lazım. O zaman reel faiz sıfır oluyor. Bir ülkede enflasyon ne kadar yüksekse ve ne kadar hızlı bir artış içindeyse insanların reel faiz beklentisi o kadar yüksek oluyor. Çünkü ileride enflasyonun daha da yüksek olacağını düşünüyorlar. Normal koşullarda reel faiz yüksekse tasarruflar da artar. Ama bizim gibi dolarizasyona girmiş bir ekonomide insanlar faizden çok anaparayı kurtarma derdine düşüp tasarruflarını dolara çeviriyorlar.

      Sil
  19. Bilgilendirici yazınız için teşekkürler hocam. japonya'nın, nüfus artış oranının neredeyse sıfır olması ve yaş ortalamasının 46'nın üzerinde olması ( Dünya'nın en yaşlı ülkelerinden 1. sırada olması) durgunluktan çıkamamasının sebepleri arasında sayılabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Kesinlikle nedenlerden birisi o. Yaşlanan nüfusun sağlık harcamaları artar, onun dışındaki harcamaları düşer. Bu da talep düşüşü yaratır.

      Sil
  20. Hocam doğrudan yatırım yapılmamasının yada çok az yapılmasının sebepleri nelerdir sizce. Türkiye sıcak paraya alıştırıldı sürekli sıcak para yüksek faiz ile dönemeyecek ekonomimiz faizleri artırmaklada biryere kadar idare edecek sonuçta. Piyasada oluşan balon yatırımlarıda etkiliyor varlıklardaki balonlar patlayana kadar bence doğrudan yatırım çekmemiz çok zor. Zira TUİK verileri gibi verilerede güven yok yatırımcı bunlarıda göz önüne aldığında piyasadaki haksız rekabet koşulları fiyatlamada ve gelir dağılımındaki uçuk farklar Adalete güvenin olmaması ve verilerin doğru olmadığını düşünen yatırımcılar bence ülkede yatırım değil sadece para verip faiz getirisine bakacaktır. Nezamanki ülkemiz gerçeklerine uygun fiyatlama olursa yani balon sönerse ve yüksek kiralar yüksek gayrimenkul fiyatları gibi değerinin çok üzerinde fiyatlamadan vazgeçilirse ozaman belki yatırım yapmaya uygun görülecek bir pozisyon oluşur. Sistemde ciddi tıkanma olmasının sebebi gelir adaletsizliği ve belirli sektörlerdeki çok ciddi balonların oluşmasından kaynaklanıyor. Geliri düşen halkın tüketimide düşecek doğal olarak alım gücü düştükçe satışlar düşecek, bankadan eskisi kadar kolay kredi alamayacak yada çok yüksek faizle kredi alacak vatandaşta harcamalarını kısmak zorunda kalacağı için yatırımcı yatırım için doğru zamanı beklemeye geçmesi normaldir. Devlette ciddi politika değişikliği şart oldu artık bence lüks tüketimde sona gelindi çünkü lüksü alabilecek olanlar aldı ve doyum noktasına ulaştı ülkemiz için. Makas ciddi oranda açıldı ve fırsat eşitliği kalmadı gücü olanın herkesi ezdiği emek sermaye bilgi dahil hepsini gücü ile satın aldığı bir ortamda yaşıyoruz. Türkiye yönetim sistemi değişikliği ile değişmeyeceği kesin sadece salt düşüncede kalacak bir sistem olacak. Mali politikadada vergilerde cezalarda primlerde sil baştan günün şartlarına uymadıktan sonra bu sarmaldan kurtulmak imkansız. Örneğin mecbur kullandığımız telefonlardan ve akaryakıttan Özel Tüketim vergisi alınması çok saçma bir uygulama artık. Bunlar özel tüketimden çıktı mecburi tüketim oldu kaldı ki kimse araç olmadan biryerden biryere at yada eşşek ile gitmiyor yada mektup yazarak haberleşmiyor internette yazılımda teknolojide gelişecez denilerek bunlara özel tüketim muamelesi yapılması çok absürd. Daha birçok zorunlu tüketimde alınan Özel tüketim vergisi gibi uygulamalar kaldırılmalı hatta insanlar teşvik için vergi indirimleri dahil yapılması özellikle teknolojide. Yeni gelişen dünyada bizde hatalı uygulamları kaldırıp doğrusunu yapmadığımız sürece değişen değil kötüleşen bir ekonomik sistemde kalmaya devam ederiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru söylüyorsunuz KDV'nin yanında ÖTV de almak doğru bir uygulama değil. Ne var ki Türkiye bütçe açığını bu vergilerle düşürebiliyor. Yani yerine yeni bir gelir kaynağı koymadan ya da kamu harcamalarını düşürmeden bunlardan vazgeçmek çok zor.

      Sil
  21. Hocam en uygun faizin 2.5 - 3 enflasyonun da 2 olduğunu söylüyorsunuz. Ben bir ekonmetrist olarak bunu ispatlayabilmek için nasıl bir model kurmalıyım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 10 - 15 ekonominin (yarısı gelişmiş yarısı gelişme yolunda ekonomi olabilir) enflasyon ve büyüme oranlarını alıp inceleme yapılabilir.

      Sil
  22. Hocam tek sorum şu: Türkiye Kamu Kesimi Borç Stoku / GSYİH nedir? ( Ya da bu tarz verileri en efektif nereden elde edebilirim?)
    Teşekkür

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borçlanma ile ilgili verileri en doğru elde edebileceğiniz yer Hazine Müsteşarlığı veb sitesinde aylık olarak yayınlanan Kamu Borç Raporu.
      https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-raporlari?type=icon

      Eldeki son verilere göre Kamu Kesimi Borç Stoku/GSYH = % 30

      Sil
  23. Mahfi bey 2008 krizindeki gelişmiş ülkelerden 4,5 trilyon doların ihraç edilmesi olayını bir carry trade vakası olarak yorumlayabilir miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu rakam Fed'in bilanço büyüklüğü. İngiltere, Avrupa ve Japonya MB'lerini de alırsak miktar çok daha büyük. Bunların tamamı piyasaya çıkmadı. Çoğu bankalarda kaldı. Ama piyasaya çıkan kısmının önemli bir parçası bizim gibi dış finansman arayan ülkelere gitti. Bu kısmı bir anlamda carry trade sayılabilir.

      Sil
  24. Hocam çok basit ama Japonlar neden para arzında bir artışa gitmiyor,yada faizleri neden yükseltmiyor kendi ayağına kurşun sıkar mı bir ülke?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gidiyorlar. Aynen Fed'in yaptığı gibi tahvil alıp para veriyorlar piyasaya. Ama yazımda değindiğim gibi ekonomi bir kez Keynesyen Likidite Tuzağına girince esnekliğini kaybediyor. Ne yapsanız normal koşullardaki etki yaratılamıyor.

      Sil
    2. Denenebilecek başka çözüm yok mudur ?

      Sil
  25. merhaba hocam, maastricht kriterlerine göre kamu/gsyh max %60 diyoruz. tablodan gördüğümüz üzere japonya’da %236,4. Peki bu yüksek borç oranı Japonya için sürdürülebilir midir? Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllardır sürdürüyor. Çünkü cari fazlası var.

      Sil
  26. Hocam cahilliğimi maruz görün ekonomi bilgim olmadığı için sorun biraz saçma gelebilir.biz hep diyoruzya üretmiyoruz tüketiyoruz cari açık veriyoruz cari açığı kapatmamız lazım falan. çinin verilerine bakıyorum ihracatı ithalatından kat kat fazla yani ülkesine artı döviz girişi oluyor demektir ama borç miktarına bakıyorum 25 trilyon dolar borcu var diyor bu nasıl oluyor.onca ihracat boşamı gitmiş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki mesele var yanıtlamam gereken: (1) Bizim üretmeyip tükettiğimiz bir şehir efsanesidir. Türkiye ciddi üretim yapıyor. Ne var ki tasarrufumuz az. O nedenle dışarıdan borç alıyoruz. Yani büyümemiz biraz zorlama bir büyüme. Ya büyümeyi yüzde 4'e düşürüp bir süre öyle gitmemiz lazım ya da tasarrufu artırmamız. (2) Çin, üretimi tüketiminden fazla bir ekonomi. Yalnız bu üretimi özellikle içeride bankalara ve bankacılık dışı kesime borçlanarak yürütmüş durumdalar. Dış borç düşük ama iç borç çok yüksek. Buna karşılık Çin cari fazla veriyor. İhracattan elde edilen gelirlerin bir bölümü Merkez Bankası'nda rezerv olarak duruyor. Çin MB'nin rezervi yaklaşık 3,2 trilyon Dolar.

      Sil
    2. Sevgili hocam Forbes 2015 Temmuz sayısında Steve Forbes düşük kur politikasının merkantalist safsatanın modern versiyonu olduğunu, Türkiye nin parasını dolar,euro yada altına çıpalayarak dünya da söz sahibi olabileceğini yazdı. Bu bağlamda böyle bir strateji değişikliği ne kadar uygulanabilir Türkiye için ....

      Sil
    3. Sevgili Hocam ,
      "Türkiye ciddi üretim yapıyor" cümlenizi biraz daha açabilir misiniz?

      Sil
    4. MAHFİ hocam, ürettiğimiz doğru ancak yine de ciddi bir arz açığımız var ve bunu da ya ithalatı borçlanarak artırarak ya da iç talebi daraltarak dengeleyebiliyoruz ve bu yüzden de sürdürülebilir istikrarlı bir iktisadi büyüme ivmesi yakalayamıyoruz. hocam, şu an biz adeta ihracatımızı artırdıkça ithalatımız daha hızlı arttığı için neredeyse katma değeri sıfır ihracatımız var maalesef. hocam bunun yerine iç piyasa ağırlıklı üretip arz açığımızı azaltsak ve enflasyonist baskıyı biraz daha hafifletemez miyiz?.gerçi çok fazla dövize ihtiyacımız var ama hocam mümkün müdür?. saygılar

      Sil
  27. Yazı için sağolun hocam.
    Japonya ekonomisine iki çözüm:
    Ya Üretimi kısacak ya da göç alacak ülkesine nüfusunu artıracak.
    Ben olsam göç alırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğru bir çözüm önerisi. Ama Japonlar yabancıları alma konusunda açık değiller.

      Sil
    2. Bu noktada kültürel bariyer devreye giriyor. Japonlar biraz zenofobik, "Japanese xenophobia" diye aratabilirsiniz. İsveç gibi "göçmenler hoşgeldiniz" yaklaşımı yapacak bir millet değil. Ww2 sonrası Almanya çaresizliğinde de değiller: o yüzden göç alması zor.

      Sil
    3. O zaman göç almadan az gelişmiş ülkelerle konfederatif bir siyasal yapı oluşturmalılar, sosyolojik, kültürel etkileşim olmadan yalnız ekonomik ve hukuki alanda düzenleme ile. Bu da talebi arttırır.

      Sil
    4. Yıllar önce gittiğimde dönerci görmüştüm. Daha selam bile vermeden adam beni tanıdı sen Türksün dedi, kucaklaştı.

      Birbirlerine 'angarya' işler çıkartan insanlar değiller. Yerlere atılmış çöp, duvara yazılmış yazı, tuvalet'de pislik (üstelik tüm kamuya açık tuvaletlerin kapısı bile olmamasına rağmen) gibi şeyler göremezsiniz. Dünya'daki başkentler arasında en az hırsızlık Tokyo'da bundan da gurur duyuyorlar. En ilginci ise müze ve hatta AVM diye tabir edilen yerlerde kendi evinizden getirdiğiniz yiyecekleri yiyebildiğiniz bölümler var, çoğu insanda bunu tercih ediyor, para kazanmak her yerde zor olduğundan harcarken de çook dikkat ediyorlar. Garip şeylerde mevcut en garip olanı çook fazla 'atari salonu' dediğimiz oyun mekanlarının olması. Çocuklar ve gençler bayılıyor atari oynamaya sanırım.

      Sil
    5. Japonların yabancılara 2. Sınıf vatandaş muamelesi yaptıklarını, ırkçı bir millet olduklarını duymuştum. Güney Korede bildiğim kadarı ile bu böyle değil. Japonyanın modeli Güney Koreye göre daha eski olmasına rağmen Doğu Asya ticaret merkezi olmayı başaramadı.

      Bunun birde istihbarat konusu var. Şu anda istihbarat olarak ne kadar sağlamsan, karşıya da bunu ne kadar zor yaptırabilirsen o kadar güçlüsün. Şahsen ben binlerce yıldor koruduğum saf ırkımı bir anda toplu bir göçe kurban etmem. Birde bunun yukarıda da bahsedildiği gibi statikonun korunması durumu var. Japonyada bunu çok iyi götürüyor.

      Sil
    6. Onder Akcay, Japonya mi saf irk?

      Sil
    7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  28. Hocam dış ticaret açığı ile cari açık farklı şeyler mi? Farklı ise arasındaki farkı söyler misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıda hepsi var (mal dengesi = dışticaret dengesi)
      https://www.mahfiegilmez.com/2014/01/odemeler-dengesini-okumak.html

      Sil
  29. Hocam yazınızda para birimlerinin altın karşılığı yok demişsiniz. Bunu artık Karşılıksı para basılabiliyor diye mi algılamalıyız. Öyle değil ise günümüzde ülkeler hangi varlık karşılığı para basıyor. Saygılar hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyon hedeflemesi yapan bir merkez bankası hedefle uyumlu bir para politikası tasarlar ve uygulamaya koyar. Bazı merkez bankaları nominal gsmh hedeflemesi yöntemiyle enflasyonu kontrol altına almaya çalışmışlardır . Bizim de 2001 krizinden önce uyguladığımız exchange rate-based stabilization denilen ve yerli paranın değerinin dövize sabitlendiğini çıpalama uygulaması da hali hazırda kullanılmakta başka ülkelerde.

      Sil
    2. http://www.mahfiegilmez.com/2012/02/kagt-parann-karslg-var-m.html

      Sil
    3. Altının bir karşılığı mı vardı?

      Sil
  30. Mahfi bey demografik olarak Japonyoda yaş ortalaması bizden bir hayli yüksek, sosyal harcamalar hızla artıyor.Yaş ilerledikce satınalma yerini tasarrufa o da tüketimde azalmaya götürüyor.Bizde tasarruf açığı var Japonlarda tasarruf fazlası o nedenle orada negatif faiz dezenflasyona tasarruf açığı olan Türkiyede hiperenflasyona yol açar.Bunu görmek için iktisatcı olmak gerekirmi bilmem ama biraz sağduyu yeter bence.

    YanıtlaSil
  31. kamu kesimi borcunun GSYH’ye oranı da yüzde 208’e yükselmiş.

    Peki japonya bu devasa borcu nasıl çeviriyor ?

    YanıtlaSil
  32. Merhaba Hocam,niceliksel genişlemede para istenmeyen yerlere gidiyor; bu durumda maliye politikası amacı doğrultusunda daha etkilidir desek doğru olur mu? Yeni bir küresel kriz olur devletler krizden çıkmak için mali genişleme mi uygular sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudur ama maliye politikası da siyasal açıdan tercih edilmiyor.

      Sil
  33. Bence sorun paranın üretime katılamamasında. Parası olanlar diğer ülkelerde örnekteki ülke Japonyanın dışında yatırıma (tarım, endüstri vs) girseler dünyanın da o yatırımcının da sorunları çözülür. Ama amaç paradan para kazanmak olunca her iki taraf (veren-alan) için sıkıntı oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yurtdışındaki japon şirketleri ne oluyor o zaman

      Sil
    2. Dünya ekonomisinde dışarıdakileri payı nedir ki. Okyanusta damla... japonlar nerede ab de mi afrikada mı g amerikada mı. Ama çin öyle değil mesela.. afrikayı g amerikayı elegeçirdi.

      Sil
  34. Benim anlamadığım Japonya niye buyumek zorunda olsun kisi başı geliri 40k dolar civari bir ülke büyümese ne olur dunyayi mi ele geçirmeleri lazım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte büyümeyince Çin gelip geçiyor. Şimdi sırada Güney Kore var.

      Sil
  35. Türkiyeden 5 milyon kişiyi Japonyaya gönderelim 1 yıl içinde talep enflasyonuyla enflasyon ve faizleri yükselmeye başlar.

    YanıtlaSil
  36. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  37. Hocam Ali Koç ile güneş doğacak mı? Ne dersiniz?

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  38. Mahfi bey

    Komplo teorileri, hayal tüccarlığı, felaket tüccarlığı, “nostradamus”luk ve “fiction”dan bağımsız olarak, açık açık soruyorum:

    Teknolojinin, robotlaşmanın ve özellikle “IoT: Internet of Things”in çok hızlı ilerlediği bir çağın ilk yıllarındayız.

    Hem yaptığınız araştırmalara, hem şahsi gözlemlerinize istinaden:

    1) Makinelerin, robotların, yapay zekanın, IoT’un ve türevi cihaz ve uygulamaların, “insan” türünü nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? (Sorunun kapsamını, doğayı ve hayvanlar alemini katmadan, sınırlı tutuyorum. Sadece “insan” türüne etkilerini soruyorum.)

    2) Özellikle “internet”i insan beyniyle buluşturmak, internet ile insan beyninin sürekli “connected” kalmasını sağlamak için, mikro-çip / implant gibi maddelerin vücudumuza enjekte edileceği, deri altına yerleştirileceği yıllar geliyor mu?

    3) “Singularity”, yani yarı robot - yarı insan türlerin üretilmesi, doğması mümkün mü?

    4) İnsan biyolojisi (ve anatomisi), “evrim geçirmeye” devam ediyor mu? Yoksa, insan, “evrim”ini tamamladı mı?

    Bu 4 soruya “sizin” vereceğiniz cevapları önemsemekle beraber, konu hakkında tavsiye ettiğiniz kitap, makale, belgesel vb.’lerini de öğrenmeyi çok isterim (Türkçe ve İngilizce).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 4 hariç çok iyi bildiğim ve doğru yanıtlayabileceğim konular değil.
      4. İnsan evrim geçirmeye devam ediyor. Ama çok daha yavaşlamış bir evrim.

      Sil
    2. İnsan evriminin yavaşlamasını gerektirecek bir neden göremiyorum. Aksine hızlanmış olabileceğini düşünüyorum. Sonuçta evrimi çoğunlukla değişen koşullar zorunlu kılıyor. Şu an insan yaşamı hızla değiştiği için, eskisine göre daha yüksek bir baskı olduğunu düşünüyorum. Örneğin, artan kimyasal/plastik kullanımı ile kansere dayanım, artan araç kazaları ve yüksekten düşme ile travmaya dayanım, artan ulaşım/taşınım imkanları ile dünya geneline yayılan virüs salgınları gibi konularda insan ırkı geçmişe nazaran daha yüksek ve yaygın baskı altında. Tıbbın gelişmesi bu etkileri bir nebze azaltabilir ama sonuçta ölümleri tamamen yok etmiyor. Sadece insan oğlu değil, diğer türleri de baskı altına alıyoruz...

      Sil
  39. Hocam, Japony'daki duruma nüfus yapısının, yaşlı olmasının da bir katkısı var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Var tabii. Yaşlılar, gençler kadar yaratıcı ve tüketici olmuyor.

      Sil
  40. Hocam elinize sağlık,
    Japonya'nın kamu borç stoğu neden bu kadar yüksek ? herhangi bir çıkarım yapamadım.
    Teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz çok düşük olunca vergi almak yerine borçlanmak evla görünmüş.

      Sil
  41. hocam merhaba,
    1925 yılında ilk türk banknotlarının basılması kararı alınmış, ancak ilk basım 1927 yılında ve ingilterede yapılmış. yıkıcı bir savaşın sonucunda yeni kurulan bir devletin parasını henüz birkaç yıl önce savaştığı bir ülkede varlık gösteren bir şirketin basmasının ilginç olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında basımın 88bin britanya altınına yapıldığına yönelik bir bilgi var. bu basım miktarının ve değerinin belirlenmesi nasıl gerçekleşir ve daha sonra basılan yeni para biriminin değeri başlangıçta nedir? bu basımdan önce osmanlıya ait para ve ya yabancı paralar kullanılıyordu zannedersem, bu birimlerden türk parasına geçiş süreci nasıl olmuştur? Bunun yanında merkez bankasının bulunmadığı bir sistemde makro ekonomik gelişmelerin kontrolü kime aittir, ve ya kendi parasının basımını kontrol etmeyen bir mb ne kadar etkilidir? ingilterede basılan paranın miktarına t.c. nin müdahale etme yetkisi var mıdır? t.c. kendi parasının basılmasına karar verdikten kısa bir süre sonra 1929 krizi ortaya çıkmış. bu krize yol açan karmaşık ekonomik sistem t.c. de etkin midir? ne kadar etkindir? eğer değilse ekonomik yapıya borsa, tahvil gibi araçların eklenmesi nasıl gerçekleşmiştir? bu ve benzeri sorular hakkında bigi edinebileceğimiz kaynakları nelerdir, paylaşabilirseniz sevinirim. çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB'nin kurulup faaliyete geçişi 1931 yılında oldu. Bu konuda TCMB sitesinde bilgi var.
      Ayrıca şu kitaplar var:

      https://www.nadirkitap.com/cumhuriyet-ten-bugune-turkiye-cumhuriyet-merkez-bankasi-mehmet-ozdemir-kitap9099349.html
      http://www.bilgiyay.com/p/329/merkezdeki-banka-turkiye-cumhuriyet-merkez-bankasi-ve-uluslararasi-bir-karsilastirma

      Sil
  42. Hocam 2000 – 2009 yılları arasındaki 10 yılda Japonya Merkez Bankası bankaları düşük faizle fonlamış diyorsunuz tam tersi değil mi ?


    -07

    YanıtlaSil
  43. Durağana girmesinin 3 nedeni var. 1. Yazılımı yok. 2. Elektronikte Kore 3. Otomobilde Kore'nin araya girmesiyle durağana geçti. Çözüm ülkemiz içinde geçerli olan tedavisi olmayan hastalıklar için ilaç

    YanıtlaSil
  44. Petrolumuz veya dogalgazimiz olsaydı beki bizde cari açığı kapatıp japonya gibi 0 faizle yaşayabilirdik. Ben kendi hesabıma allaha bin kez şükrediyorum ki bize böyle bir şey vermemiş yoksa iran yönetim sistemini mum ile arardık. Ne kadar geniş halk kesimleri iran gibi paramiliterize edilmeye çalışılsa bile doğal kaynak desteği olmaması bizim için sigorta.

    YanıtlaSil
  45. Süheyla Yıldız4 Haziran 2018 01:18

    Hocam, Japonların dünya turizmine en çok katılan uluslardan biri olduğu bilinmektedir. Yurtdışına turist olarak gitmeleri kendi ülkelerinde yeterli harcama yapmamalarına neden olabilir mi? Yazınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam olarak değil. Çünkü yurt dışında geçirdikleri süre ve harcadıkları para, yurt içinde geçirdikleri süre ve harcadıkları paraya göre oldukça düşük.

      Sil
  46. Hocam ABD'li iktisatçı Steve Hanke WSJ'de yayınlanan makaleyi eleştirerek TR'de gerçek enflasyonun %40 civarında olduğunu söylüyor. Resmi rakamlar ise %11. Bu çelişkinin nedeni nedir?? Sizce hangisi haklı??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Steve Hanke bu tür uç görüşleri seven bir kişi. Hesaplamasının dayanaklarını, varsayımlarını ve veri setini bilmiyorum. O nedenle yaptığı çalışma için bir şey diyemeyeceğim.

      Sil
    2. TÜİK, Çelişki sebebi Türkiye İstatistik Kurumu. İşsizlikte % 10 açıklanıyor ama Türkiye gerçeğini yansıtmıyor malesef 1 ay iş aramazsanız işsiz sayılmıyorsunuz yada sizi iş yerleştirme programına aldıklarında yada bir üniversiteye kayıtlıysanız yada iş aramaktan umudnuzu kestiyseniz işsiz değilsiniz baba parası yiyorsunuz demek. Zaten İşsizlikte gerçek veriler değil Anket yapılıyor galiba İstanbul Gayrettepe'de Anket yapıyorlar tüm işmerkezlerinin olduğu yerde tabi işsiz sayısıda doğal olarak düşük çıkacak. :)
      Anflasyonda ise birçok sebep var mesela gıda ağırlığı sepetten % 23 den % 21 e indirildi bildiğim kadarıyla konut kira fiyatlarıda muhtemelen Çanakkalenin arka mahallelerinden fiyat alınmış olabilir. Kısaca veri güvenliği yok hocam işin Esprisi bir tarafa diyecem ama gerçekleri bu malesef.

      Sil
    3. Turkiyede 1854 doğumlu dedem yaşıyor görünüyor. Dedemin dedesinin babası hala yaşıyor soyagacina göre hatta eskilerden kalma çok yaşayanlar çıktı Ailemizde ama biz göremiyoruz.
      Turkiyede istatistiklerin doğru olmayışından kaynaklanıyor hesaplama değil anketle rakam belirleniyor. Tabi Steve Hanks denilen arkadaştan abartmış çok takma herşey normal.

      Sil
    4. Adsiz 06:12, bunlar dunyada kabul gore istihdam edilmeme (issizlik) hesaplama metodlari icerisinde. Niyeyse normalde her pozitif seye yetisen Mahfi Egilmez bu tip yanlis yorumlari israrla duzeltme cevabi vermeden yayinliyor.

      Ayrica siz o rakama issizlik olarak baktiginizda tabi ki 'is aramayi birakan'in o rakamlarda olmamasini mantiksiz gorunuyorsunuz. Ancak o rakamin esasi 'istihdam edilmeme' (unemployment) dir. Sayet birisi belirli bir sure icerisinde istihdam edilmiyorsa bu is piyasasi acisindan o kisinin 'ise yaramadigi' anlamina gelir. Haliyle istihdam edilmeme acisindan istatistik bir anlami kalmamistir.

      Is piyasasi hakkinda sadece istihdam (ya da bizdeki yanlis ismiyle issizlik) rakamlarina bakarak bir sonuc elde edemezsiniz. Bizde 'issizlik' lafi derinden etkiledigi icin baska bir sey konusulmaz. Halbu ki, isgucune katilim, maas artislari gibi en az istihdam kadar onemli rakamlar da is piyasasinin sagligini anlamak icin bakilmasi gereken rakamlardir. Turkiye Is Gucune katilim oraninda oldukca kotu durumdadir. ABD Lehman krizi sonrasi istihdam edilememe oranini eski seviyesine getirse bile is gucune katilimda kriz oncesi konumuna gelememistir, bu da maas artislarini haliyle enflasyonu baskilamaktadir.

      Yani sorun TUIK'de degil, sizin konuya olan hakiminiyetinizde.

      Sil
    5. Adsiz 14:22
      Dünyadada kapitalist sistem ama bu sistemin doğru olduğunu göstermiyor ki herkes sömürü düzenine karşı. Doğal olarak yanlışı söylemek eleştirmekte doğal anladın. Türkiyede istihdam sorunu var bu çok doğru ama bunuda İstihdam değilde İşsizlik diye söyleyen TÜİK yani kurumun kendisi ve Siyasi yöneticiler onların yanlışları sadece İşsizlik olarak bakması değil Anket yöntemi ve İstihdam dışı bırakılma sebeplerinin çağ dışı kalması. Arkadaşı eleştireceğine TüİK ve Siyasileri eleştir ozaman daha mantıklı olur çünkü insanlara bunu öğretende kurumlar. Ayrıva Üniversite mezunu milyonlarca insan istihdam edilemiyorsa yada lise muzunu milyonlar istihdam edilemiyorsa bu sorun devletindir eğitememiş demektir oyüzden bu insanlara işe yaramadığı anlamına geliyor diyemezsiniz çünkü devlet niye işe yarıyor diye mezun edip diploma verdi diye sorarız.

      Sil
    6. Hanke makalesinde kabaca "son bir yıldaki kur artışı %39, o zaman enflasyon da %39'dur, çünkü enflasyonu en iyi kur artışı tahmin eder" demiş. Bu mantık çok doğru değil, 2001'de 1,6 olan USD kuru 2010'a geldiğimizde 1,5'e düşmüştü. 2001-2010 arası Türkiye'de enflasyon yoktu, hatta negatifti mi diyeceğiz?

      Sil
    7. Adsiz 23:55, ben ne anket yontemini ne de istatistiklerden dusme sebebinin cag disi oldugunu dusunmuyorum. Gelismis tum toplumlarda bu istatistikler benzer sekilde yapiliyor. Karsilastirmaya olanak saglamasi acisindan TUIK'in de zaten kendi basina bir metod gelistirmesi ne mumkun ne de dogru olandir, rakam kimi rahatsiz ederse etsin, imkanlar dahilinde dunya ne yapiyorsa TUIK'in de onu yapmasi en dogrusu.

      Fakat bu istihdam edilememe mevzusunda haklisiniz. Bu benim de oldukca elestirdigim bir konu. Cunku bu istatistige 'issizlik' dediginizde sanki konu bireylerin sorunuymus gibi gorunuyor. Ayrica dogru bir tanimlama da degil. Ev hanimlari issiz degildir. Ya da senelerce ucret odeyen bir isi olmadan bir kitap uzerinde calisan bir yazar issiz degildir. Istihdam edilmemektedirler, ancak azicik Turkce bilen birisi bu kimseleri 'issiz' diye tanimlamaz. Bu yanlis tanimlama yuzunden 'is var is begenen yok' gibi sacma soylemler de gelisiyor.

      Olaya istihdam olarak baktigimizda ise durum degisiyor. Sorumluluk bireyden, kurumlara, isletmere geciyor. Cunku bireyleri calistirmak sizin goreviniz. Onlara calisacak motivasyonu saglamak sizin goreviniz. Sizin bu gorevi yerine getirmeniz icin olanak/kolaylik saglayacak olan da devlettir. Yani tabi ki istihdam konusunda elestirilecek en basta devlettir.

      Fakat kapitalizm propagandize edildigi gibi 'emek somurmek' icin degil, aksine emegi en verimli sekilde kullanmak uzerine idealize edilmistir. Yani kimse tuvalet temizlemek istemiyorsa, temizlikci istihdam etmek yerine, tuvalet temizleyicisi uretmek icin muhendis istihdam etmek kapitalist bakis acisi geregidir. Bu yuzden otonom sistemler, calisma ortamlarinin iyilestirilmesi vs. kapitalist dusunceyi benimseyen ulkelerin oncu oldugu konulardir. Isci haklarina bakin kapitalist ABD'de mi ileridir, yoksa komunist Cin'de mi. Propagandadan arinmis bir beyin, kolaylikla emek somurusunun esas komunist (veya oyle oldugunu soyleyen) ulkelerde var oldugunu gorebilir.

      Sil
    8. Reel efektive kur 70-80 altına düştüğünde bende kurun enflasyona geçişinin %100 e yaklaşacağını enflasyon, kur ve faiz sarmalı oluşacağına inanıyorum.
      Ayrıca kur düşerken enflasyonun yuksek olmaya devam etmesinin ana sebebi (%60-70) bozuk , eşit rekabetten uzak piyasalar bence.
      Hanke önermesi çok mantıksız sayılmaz.

      Sil
  47. Hocam hic pratigimiz olmadigindan sanirim negatif faizi algılamak biraz zor. 2 tane sorum olacak size.
    a. 2010-2017 doneminin sonunda GSYH, 2.2%'lik buyumeye ragmen neden düşüyor?

    b. Her iki donemde de MB faiz ortalamasi ayni, 0.3%. Ikinci donemde enflasyon negatif degerden 0.7%'ye cikiyor. Faizler degismedigi halde, likidite tuzagini da goz onune alirsak -yani insanlarin harcama yapmama durumunu- enflasyon neden yukseliyor Hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. a. Yen değer kaybediyor. Hesaplar Yen ile yapılıp Dolara çevrilince GSYH düşüyor.
      b. Aslında bunlar birer ortalama. Yıllar itibariyle faizler inip çıkıyor.Son dönemde Japonya MB piyasaya para sürdüğü için harcamaların arttığı gözleniyor.

      Sil
  48. Hocam konuyla alakasiz olcak ama gunlerdir aklimi kurcalayan bi soru var. Temettu yuzdesi 0 olan bir hissenin gercek degeri nedir? Fiyatini spekulasyon mu belirler?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Spekülasyonun yanında şirketin piyasa değerindeki artış da belirler.

      Sil
  49. Peki hocam bu durgunluğun Japon halkına zararı nedir? Anladığım kadarıyla paraları bol, her şey ucuz, enflasyon yok, işsizlik yok, kredi bulmak kolay. Kötü olan nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kötü olan bu durgunluk Japonya'ya ivme kaybettiriyor. Japonya, ABD'den sonra dünyanın ikinci büyüğü idi. Çin geçti. Arkadan G. Kore geliyor. Ve Japonya elektronikteki üstünlüğünü bu iki ülkeye kaptırmış bulunuyor. Bir süre sonra ihracatları ve gelirleri de düşmeye başlar.

      Sil
    2. Hocam, Adsiz diyor ki.. "paraları bol, her şey ucuz, enflasyon yok, işsizlik yok, kredi bulmak kolay. Kötü olan nedir?"

      Daha ne olsun Hocam. Adamlar maximum seviyede yasiyorlar. Yani olmalari gereken yerdeler.

      Siz diyorsunuz ki durgunluk ivme kaybettiriyor. Cin Japonyayi gecti.

      Tabii ki gececek. Cin 1,5 milyarlik bir Dev. Yillardir kullanmadigi kapasiteyi kullaniyor. Tabii ki gececek iki ülke arasinda hem nüfus hem de cografya ve kaynaklar acisindan Cin lehine devasa fark var.

      G. Kore de kapasitesine ulasmak icin var gücüyle calisiyor.

      Sanki japonya batiyormus gibi bir durum olustu yazdiklarinizdan ve yorumlardan . Ülkemizin durumu ortada.. Meydanlara bir bakiniz Ekonomi Bakanimiz dahil CB ve Basbakani dinleyiniz.. Hergün onlarca müjde ile sahnedeler. Ekonomi ucmus.. Bir refah bir refah..sahlanmis ekonomi kimse yetisemiyor.

      Milyonlarca insanimiz cilginlar gibi alkisliyorlar kendilerini.

      Neymis.? Japonyanin durumu cok kötüymüs.

      Aglayacagim neredeyse.

      Sil
    3. Japonya demek ABD demektir. Japonya sanki bagimsiz bir ulke gibi degerlendirmek dogru bir analizi ortaya cikartmiyor. Japon ekonomisini faizle, enflasyonla acilkayamazsiniz. Su sorunun cevabini vermek gerekiyor;

      Japonya nasil oluyorda hem rekor kamu borcuna sahip oluyor, hem de dunyanin en fazla dis borc veren ulkesi oluyor? Bu kadar yuksek kamu borcu olan bir ulkenin, ayni zamanda ABD'nin en fazla borclu oldugu ulke olmasi garip degil mi? Ikinci Dunya Savasi ve savas sonrasi tarihini bilirseniz hic garip degil.

      Sil
  50. İnsanoğlu paraya ve rakabete dayalı olmayan bir sistem kurabilir mi? Yani sadece insanlığın gelişimine destek olacak teknolojileri geliştirip, bunu da para motivasyonu olmadan yapabilecek bir düzen kurabilir mi çok merak ediyorum. Motivasyonumuz hep gelir ve büyüme üzerine. Kozmos için karşılıksız bir şeyler yapamayacağız anlaşılan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beleşe ekmek alabilirseniz marketten, evde de beleşe oturmanıza ev sahibi izin verirse, sizde beleşe kozmoza çalışırsanız olabilir. Denemek lazım.

      Sil
    2. İşte bunların sebebi, evin ve ekmeğin bir sahibi olmasından. Doğada mülkiyet edinme çabamızdan. Halbuki yaşam bütün canlılar için eşit olmalı.

      Sil
  51. Mahfi hocam sizinkine benzer, ekonomi, sosyoloji, felsefe üzerine takip etmemizi önerdiğiniz bir blog var mıdır acaba?

    Saygılar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En azından benim bildiğim yok. Tek tek çok iyi bloglar olsa da bunları harmanlayan bir blog ben bilmiyorum. Bilen varsa ve yazarsa öğrenmiş oluruz.

      Sil
    2. Buraya bir göz atın, pişman olmazsınız.
      https://fularsizentellik.com/

      Sil
  52. Hocam enflasyon açıklandı tüfe aylık 1.62, yillik 12.15 üfe zaten uçmuş. Reel getiri hesaplarken 12.15 alınıyor bu yanlış değilmi. Aynı zaman dilimini kullanmamız gerekmez mi? O zaman geçen ay için stopajı saymasak bile faiz 16.5/ 12=1.37 iken enflasyon 1.62, 1.37-1.62=-0.25 /aylık. Yıllık konuşacak isek 12x-0.25=-3 hesaplıyorum stopajida eklersek yaklaşık yıllık %-4.5 reel getiri hesaplıyorum. Tabi burada mayıs' i 12 aya genellemis oluyoruz fakat üfe ye bakarsak bu çok mantıksız görünmüyor bana.
    Bu yaklaşım ne kadar doğru sizce.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reel faiz bugünkü faiz ile vade sonundaki (mesela bir yıl sonraki) enflasyon tahminini alınarak yapılıyor. Bu bir tahmin kuşkusuz. Eğer bugünkü gerçekleşmiş reel faizi hesaplamak istiyorsanız bir yıl önceki faizi alıp bugün gerçekleşmiş enflasyonla kıyaslamanız gerekiyor.
      Bir yıl önce gösterge faiz yüzde 11 idi. Bunu nominal faiz olarak alırsak bunun (vergi sonrası) neti % 9,35'e geliyor. Bugün enflasyon yüzde 12,15. Bu durumda geçmiş bir yılda gerçekleşmiş reel faiz
      r = (1 + nominal faiz) / (1 + gerçekleşmiş enflasyon) - 1 = - % - 2,5 olmuş görünüyor.

      Sil
  53. Yiğit Alp Şirek4 Haziran 2018 10:50

    Hocam keynesyenin likidite tuzağı aslında halkın fiyatlar nasıl olsa düşücek, düştüğünde alırım yaklaşımından mı doğuyor yani deflasyon mu likidite tuzağını tetikliyor? yada etkiliyor? Çünkü düşük faiz ve düşük enflasyonun yatırımları artırmaması sosyolojik ve dahi davranışşsal olarak sağlam nedenlere bağlı olması gerekir diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  54. Hocam iyi günler enflasyon biz de yüksek geldi sizce enflasyonla mücadele adına merkez bankası 100 baz ya da 150 baz arasında arttırıma gider mi? 1,5 baz puanlık üst koridorda boşluk var...
    Bu arada yeni yazım hocam :)) http://monetaryevents.blogspot.com/ 'da

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazınızdaki tespitler kısa, net ve doğru, sevgiler.

      Sil
    2. sağolun hocam tesekkür ederim.

      Sil
    3. sayin mert saglam blogunuz cok hos kisa net ozgun yazilar bir de ingilizce de yazmissiniz bu da mesleki lisan icin gelistirmek icin super bir yer blogunuz takipteyim..
      boyle bloga can kurban

      Sil
  55. Parasi rezerv statusunde oldugu icin para basarak enflyasyon uretmeden ayakta durabiliyor ayrica sicak paraya da ihtiyaci yok cunku yabanci yatirimla kalkinmis bir ekonomi degil bizim sectigimiz modelden farkli olarak

    YanıtlaSil
  56. Japanyo ikinciydi ama asagi dusmesinin nedeni refah sevyesinde azalis degil nufusun dusmesi bence

    YanıtlaSil
  57. merhabalar Hocam! Peki bu karşılıksız basılan dolarlar ne zaman patlayacak? Gelecek 10-15 yıl içinde neler olabilir?

    YanıtlaSil
  58. Hocam kendiniz twit olarak da atmışsınız, ekonomi haber sitelerini takip ettiğimde de aynısı yazılıyor. ''Faiz artışı beklentisi kuru geriletti.'' deniliyor. Ben bunu bir türlü anlamıyorum. Faiz artışı anında gerileyebilir ancak beklenti noktasında kur neden geriliyor? Rasyonel bir yatırımcı faizin artacağını bile bile niye önceden TL ye yatırım yapsın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olaya sadece yatırımcı gözüyle bakmayın. Diyelim ki Cuma günü yüklü bir dolar ödemeniz var ve yüksek volatilite nedeniyle siz henüz dolar alamamışsınız. Hazır faiz artışı beklentisiyle satanlar varken nispeten makul seviyelerden mi almaya başlarsınız yoksa risk alıp MB toplantısını mı beklersiniz? Ya faiz artırılmazsa? Cuma günü 4,80-90'lardan alma riski mevcutsa rasyonel bir kişi bu seviyelerden alıma başlar. Aynı durum risk almayı seven al-sat'çılar için de geçerlidir.

      Sil
    2. Bu arada sorunuzu yanlış okumuşum, kusura bakmayın. Dolar satanların durumu da şu: Eğer bir önceki faiz artışında 4,50'li seviyelerden dolar almışsanız ve 7 Haziran'da yeni bir artış bekliyorsanız dolar sizin aldığınız seviyenin altına gidebilir. Bu nedenle 4,60'lı seviyelerden kâr satışı yapar ilk aldığınız seviyenin daha altından yerine koymaya bakarsınız. Zaten bugün yapılan işlemlere bakarsanız hacmin düşük olduğunu görürsünüz. Sonuçta enflasyon sonuçları, 7 Haziran'da MB toplantısı, 12-13 Haziran'da FED kararı, Demokles'in kılıcı gibi sallanan ve her an patlayabilecek Halk Bankası kararı, Fıtch, Moody's kararları, yaklaşan seçimler v.s. varken piyasada rasyonalite falan kalmadı.

      Sil
    3. Cevabınız için teşekkürler. Ancak sizin senaryonuzda rasyonel insan bu seviyelerden almaya başlıyor ise dolar talebiyle birlikte kurun gerilemesi bir yana artması beklenmez mi?

      Sil
    4. Serbest piyasa dolar rakamlari spekulatiftir. Spekulatif demek bilinen bir gercekten daha ziyade tahminlere gore sekillendigi anlamina gelir. O yuzden kisa vadeli dolar/yabanci para alim satimlarinin poker ya da blackjack oynamaktan pek bir farki yoktur.

      Sil
    5. Adamın elinde dolar var mesela. Faiz arttırma beklentisi olunca, diyorki: "Bu MB faiz arttıracak gibi. Para dolardan çıkar faize gider, kur düşer, dur ben önce davranayım!" Böylece beklenti nedeniyle kur önceden inmiş oluyor.

      Sil
  59. Hocam fenerbahce yeni baskani ali oldu.sizin fenerbahceli oldugunuzu biliyorum kulübünde ekonomik durum ortada size danismanlik gibi bir teklif gelse yonetimden cevabiniz ne olurdu?

    YanıtlaSil
  60. Mahfi bey

    Siz insanlara kem gözle bakmıyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Normal olanı bu değil mi?

      Sil
    2. sizin gibi insanlar ozellikle kemalist ataturkculer bize kem gozle bakiyor tipki akpliler gibi... ben de onun icin nerede akpli bir gorsem nerede ataturkcu biri gorsem kaciyorum muhattap olmuyorum diyalog kurmuyorum

      Sil
    3. Tamam kaçın, izlemeyin, sizin bileceğiniz iş. Ama o kullandığınız kelimenin doğrusunun muhattap değil muhatap olduğunu söyleyeyim de buraya kadar gelmişken bari doğrusunu öğrenin.

      Sil
    4. Hocam kurduğu cümlenin anlam bozukluğunu mu düzeltelim, noktalama işaretlerini mi yoksa yazım hatalarını mı? Trol bunlar vaktinizi harcamaya değmez.

      Sil
    5. Klavyeden hizli yazmamdan kaynakli iki adet t koymam. Dogrusunu biliyorum.
      Sizler zaten bizi dislarsiniz

      Sil
    6. O fazladan t'yi kesin dış güçler koydurmuştur....

      Sil
  61. Türkiye'deki faizlerle yurtdışı faizlerin arasındaki farkın bu kadar açıldığı dönemde bile yazıda bahsedilen carry trade yöntemi ile kazanç sağlamak imkansız gibi görünüyor.
    Para fiziki olarak getirilmek istense, izin verilen miktarın üstündeki para vergi engeliyle karşılaşıyor,internet üzerinden getirilmek istense ,paranın % 20 'sine yakın masraf ödeniyor.Bu işten nasıl kazanç sağlanabiliyor anlamış değilim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fiziki getirmekte ülkesinden çıkartmakta sorunu yoksa Türkiyeye istediği miktarı sokabilir. Vergi mergide vermek durumunda değil. Ne vergisi verecek? Banka üzerinden getirmektede masraf %2 yi geçmiyor.

      Sil
    2. Banka sisteminden yapılan bir transferde nasıl %20 masraf çıkıyor? 100.000 USD havale için 20.000 USD ücret mi ödüyorsunuz? Her hangi bir bankanın internet şubesinden 10-20 USD arası bir ücretle işleminizi yapabilirsiniz.

      Sil
  62. hocam ülkemizdeki sıcak paranın daha çok yerli olanların çıkışa geçtiği oysa yabancıların sınırlı çıkış yaptığı söyleniyor. bu ne derece doğrudur?. zira doğruysa büyük fonlar hala içeride ve çıkmaya başlarsa büyük bir kur tsunamisi yaşayabiliriz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye yapısal olarak finansmana sürekli ihtiyaç duyan bir ülke. Faiz oranlarını bu yüzden yüksek tutmak zorunda.

      Bu sebeple finans gücü olanların çıkışlarını mantıklı görmüyorum.

      Bir dönem faizleri düşük tutmayı denediler ve sonucun ne olduğunu gördüler.
      Bundan sonra piyasa mantığına uygun hareket edeceklerdir.

      Sil
  63. hocam mayıs ayı hem üfe hem de tüfe tahminlerime paralel oranda yükseldi. ama ben açıkçası bunun kurlarda biraz yukarı yönlü tepki yaratacağını düşünüyordum. hocam acaba piyasa bunu önceden satın aldı da şimdi satıyor mu?. çünkü dolar kuru 4,45 tl den 4,65 e kadar çıkmıştı geçen hafta. saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 7 Haziran'ı bekleyin. Faiz artışı olmazsa durumu o zaman tekrar değerlendirirsiniz.

      Sil
  64. hocam, Japonya ekonomisinde 1992 sonrasında ki yanılmıyorsam bir bankacılık krizi yaşamışlardı; sanki sisteme bir güven kaybı yaşandı. hem özel sektörün hem de bilhassa hane halklarının talepleri sert şekilde daraldı. bunun üzerine kamu maliyesinde devasa genişlemeler yaratıldı ve para politikası da buna paralel gevşetildi ancak yine de deflasyonist baskı kırılamadı. bunda muhtemelen 1- japon halkının tüketim kültürünün güçlü olmaması. 2- demografik olarak hızla yaşlanması ve bunun yarattığı prodüktivite kayıpları. 3- başta çin olmak üzere asya kaplanları dediğimiz ekonomik güç yükselişleri. 4- kur savaşları. 5- doymuş sanayi yapısallığı.. 6- tasarrufların yurt içi reel yatırımlara dönme hacminin azalması ve kamu borçlarının finansmanı ve yurt dışı finansmanlarında yoğun mobilizasyonları… vb gibi olabilir. ne dersiniz hocam?..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ulke nasil "hizla" yaslanabilir? Zaman daha mi hizli akiyor Japonya'da?

      Sil
    2. Adsiz 14:06, 'ulkenin yasi' denildiginde ulkede yasayanlarin yas ortalamasina bakildigi icin, eger dogum oranlari azalir, ortalama yasam suresi de artarsa ulke hizli yaslaniyor. Bir ulke dusunun ki, ne yasam suresi degismis, ne de yeni dogan sayisi azalmis. Zaman bu ulkede durmasa bile, bu ulke _hic_ yaslanmaz, yas ortalamasi hep sabit kalir.

      Sil
  65. Hocam ;
    Cari açığın yüksek olması pek istenmeyen bir durum bunda herkes hemfikir, fakat daha derin mantığını anlamak adına sormak istiyorum ;
    Cari açık çok artarsa bunun ne gibi sakıncası vardır?
    Sizin vereceğiniz cevabı merak etmekle birlikte ben şu şekilde cevaplıyorum; cari açığın artması dışarıya olan borçlarımızı Artırır fazla borçta doğal olarak riskimizi attırmaktadır.Belirli bir noktadan sonra riskli olmamızdan kaynaklı yüksek cari açığı finanse edebilecek kadar kaynak bulamadığımızda döviz arzı kısılır. Bu durumda kurun artmasına, ithalatımızın azalmasına ve sonuç olarak büyümemizin düşmesine neden olur. Katılır mısınız??sizce cari açığın artmasının tehlikeli olarak görülmesinin sebebi nedir ??

    2)farazi örnek üzerinden gidersem ; piyasada borçlanarak işlerimi yürüttüğümü farz edersem borcun Sürdürülemeyeceği konusunda piyasada hakim görüş varsa artık borç alma ve işlerimi yürütme konusunda sıkıntılar çekmeye başlayacağım demektir. Aynı örneği cari açığı yüksek olan bir ülke içinde söyleyebilir miyiz ; yani cari açığı yüksek olan ülke borç eşiğine geldiğinde riskli olarak algılanıp borç bulamama tehlikesi ile karşılaşabilir diyebilir miyiz ??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Cari açık demek dışarıdan kaynak istemek demek. Eğer bu kaynak borç olarak alınıyorsa dış borçlar artacak demek. Dış borçlar sürekli artıyorsa bu borç verenleri korkutur. Borç veren korkarsa daha yüksek faiz istemeye başlar. Bir süre sonra korku daha da artarsa borç vermemeye başlar.
      2. Söyleyebiliriz. Osmanlı İmparatorluğu bir süre sonra borç bulamaz olunca mali yönetimi yabancılara bırakmak zorunda kaldı (Düyun-u Umumiye İdaresi). Batış nedenlerinin başında bu gelir.

      Sil
  66. japonyanın yapması gereken yüksek borcuda düşünürsek; ek vergi alarak enflasyonu ve enflasyon beklentisini arttırması; geri kalanda zaten çorap söküğü gibi gelir, yüksek vergiyle borcun bir miktarı ödenir eğer yeterince yavaş ve kararlı yapılırsa borç krizine girmeden ekonomi düzelir, ancak insan japonda olsa insandır, büyüme politikası güdülmesi oradada sorun oluşturmuş (düşük faizle büyürüz düşüncesi)...

    YanıtlaSil
  67. Hocam merhaba, merkez bankalarinin gereklilige dair bir yaziya rastladim ve sizin fikrinizi de merak ettim. https://professorwerner.org/shifting-from-central-planning-to-a-decentralised-economy-do-we-need-central-banks/

    Kitabiniz da harika. Sevgiler

    YanıtlaSil
  68. Hocam,

    Sayin Cumhurbaskanimiz Bugün söyle demis.

    ""Türkiye ekonomisi tüm başlıklarda çok ileri seviyede"

    “Ekonomi diyorlar ya, Türkiye’yi her yıl en az yüde 5,7 büyüyen ülke haline getirdik. IMF’ye borcumuz 23,5 milyar dolardı, şimdi sıfır. Ey Bay Kemal, ey Muharrem siz bu işlerden anlamazsınız, çırak bile olamadınız. AB’de ortalama her vatandaş 100 euro elde ederken bizim 35 euroydu. Şimdi 63 euro gelir elde eder hale geldik. Bire bir katladık. Ekonomi diyorlar. Siz bakmayın kur üzerinden oynanan oyunlara. 24 Haziran’dan sonra bunlarla hesaplaşacağız. Yine yapsınlar manüpilasyonlarını. 24 Haziran’dan sonra çok ciddi bir manifestoyu bunlara çekeceğiz. Türkiye ekonomisi tüm başlıklarda gelişmiş ülkelerden bile çok ileri seviyede.Biz çalışıyoruz üretiyoruz. Bay Muharrem anladın mı? Bay Kemal anladın mı?”

    “Bay Kemal burayı da iyi dinle. Sizin otomobile falan kafanız basmaz. Geçtiğimiz yıl 723 bin otobüs satıldı. 91 bin nerede, 723 bin nerede? Hey gidi… Her eve otomobil giriyorsa, buzdolabı, çamaşır makinesi giriyorsa bir refah seviyesi var.”

    ’24 Haziran’da güçlü meclis cumhurbaşkanlığında şahsımı, meclis seçimlerinde AK Parti’yi desteklemeye hazır mıyız? Sakarya vakit birlik vakti diyor muyuz? Vakit Sakarya vakti diyor muyuz? Vakit Türkiye vakti diyor muyuz?

    ‘Çok iyi durumdayız ihracatımız derseniz, göreve geldiğimizde neydi biliyor musunuz? 2002'de 36 milyar dolar ihracatımız vardı. Şimdi ne oldu? Şimdi 162 milyar oldu. Bay Muharrem anladın mı? Bay Kemal anladın mı? Siz buraları takip etmiyorsunuz ki. Biz çalışıyoruz ya, üretiyoruz. Ve bütün bunlarla beraber Merkez Bankası'nın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı şimdi 110 milyar dolar. Çünkü biz 136 milyar dolara çıktık, bu arada bir düşüşümüz var. Yeniden bunu çok daha ileri taşımamız lazım’

    Güclü meclis diyor, IMF ye borc bitti diyor, hastahane yaptik diyor..

    ilk defa yol, köprü tünel demedi .

    Hocam.. bu konusmayi duyan Sakarya halki cilginlar gibi kendisini alkisladi.

    Hocam..Vuslat yine baska bahara mi.?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Millet alkışladı ki konuşma bitsin uzadıkça uzuyor yoksa, aç aç çekilmiyor zaten. Bitsinde evimize gidelim, yada iftarı yapalım. Şak şak az gelirse sabaha kadar diker valla. Kaldı ki belediye çalışanları filan gitmek zorunda, sayım alınıyor hem başında hem sonunda. Bence şak şaka bakmayın.

      Sil
  69. Sakarya halkı bir ölçüt değildir. Bunu bir Adapazarlı olarak söylüyorum. Ne yazık ki son 40-50 yılda aldığı göçlerle Türkiye'nin en yobaz illerinden biri haline dönüştü.

    YanıtlaSil
  70. O Sakarya halki zannettikleriniz bindirilmis kitalar. Ihracatimiz 32 milyar dolar'dan 162 milyar dolar'a cikmis peki ithalat nasil artmis onu neden soyleyemiyor? IMF'e borcu kapatmisiz ama ithalat ile ihracat arasindaki farki nasil kapatmisiz, nereden borc alarak kapatmisiz bundan neden bahsedemiyor? Kendisi iktidar'dan dusunce Turkiye calisip uretmekten vaz mi gececekmis? Sadece sanayi uretimi degil, tarim uretiminden de bahsetsin bakalim, gecen sene kac milyar dolarlik kac bin ton et ithal etmek zorunda kalmisiz mesela? Merkez bankasi rezerv altinlarini neden Amerika'dan Ingiltere'ye nakletmek zorunda kalmis, neyin korkusuyla yapmis bunu, onu da aciklasa ya?

    YanıtlaSil
  71. Her eve otomobil girince refah artiyorsa isimiz var. Ben istemem sahsen evime otomobil girsin. Su hale bak:

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/otomobil-eve-girdi-bir-kisi-yaralandi-40792611

    YanıtlaSil
  72. Hocam,

    Son 2 yilda ülkemizi terkeden milyoner sayisi 12 Bin olmus. Gidenlerin ortalama servetleri 3 milyon Dolar olsa 36 Milyar Dolar ülkeyi terketmis.

    Ülkemizin ve Islam Dünyasinin icinde bulundugu durum malumken bu insanlarin yaptiklarinin yanlis mi Dogru mu tartismasina girmemek gerekir diye düsünüyorum.

    Hal böyleyken Petrol zengini müslüman ülkeler basta olmak üzere akilalmaz seyler yapiyorlar. Böyle olunca da icinde bulundugumuz duruma sasirmamak lazim.

    2 milyon nüfusa sahip fakat ham petrolden trilyonlarca Dolar kazanan bir ülke olan Katar milli futbol takiminin basina R.Madrid eski direktörü Zidane i getirmis.

    Buraya kadar hersey normal gözükse de.Hocanin 4 yillik alacagi ücreti duyunca insanin tepesi atiyor. 200 miyon Euro..

    Tüm Islam cografyasi savaslar, fakirlik ve aclik ile telef olurken bunlar da olunca.

    Üzerine yine Katar airways Baskani
    .
    havayolu şirketlerini sadece erkeklerin yönetebileceğini" söyleyince

    Acaba diyorum.

    Tanri, belli bir zümreden umudunu kesti.. kendi kendini imha etmesi icin serbest mi birakti.

    Yeter artik.. Helak olun mu dedi?




    "

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanrı'nın var olduğu ve bu işlerle uğraştığı ön kabulü ile fikir yürütmeye başlarsanız yanlış sonuçlara varabilirsiniz. Sağlıklı sonuçlara ancak tüm ön kabullerden, ön yargılardan arınarak varılabilir.

      Sil
    2. Tüm ön kabullerden ve yargilardan arinarak bir sonuca varirsan sevinirim.

      Yukaridaki neden sonuc iliskisi Tanrinin bu isler ile ugrastigi anlami tasimiyor.

      Tanrinin varligi ve bu islerle ugrasiyor inanciyla yasayan bir topluma kendi dilleri ile verilen bir mesajdir.

      Ister inanin ister inanmayin tabii ki elinde sihirli sopa ile toplumlara yön veren..anlik olaylara karsi müdahale eden bir Tanri kavramindan bahsetmiyorum.Böyle birseyin olmasi da mümkün degil.

      Özgür iradesi ile aklini kullanmayan toplumlar tabii ki böyle bir Dünyada var olma savasini yitireceklerdir. Bu da onlarin inanc felsefesine ve terminolojisine göre Helak olmaktir.

      Bunu anlatmaya calistim.


      Kaldi ki Daha ilk cümlenizde bile Tanrinin var olmadigina inanciniz anlasiliyor. Dolayisiyla bu yorum sizin kavram alaniniza girmiyor. Rahat olunuz.



      Sil
  73. Sormak değil öğrenmemek ayıpmış. Cehaletimin mazur görülerek soruma cevap istiyorum. Durmadan para basarak ekonomi hep istim üstünde tutulamaz mı? Evet enflasyon alıp başını gidecektir ama 5-10 yılda bir paradan sıfır atma operasyonu yapılır. En fazla yeni para basma maliyeti olur.

    YanıtlaSil
  74. hocam eskiden enflasyon ve faiz %100 üzerindeydi. akp nasıl yaptı bu enflasyon faizi nasıl düşürdü...

    YanıtlaSil
  75. Hocam Merhaba;enflasyonu yüksek bir ekonominin faizleri düşürmesi durumunda hiper enflasyona gireceğindenbahsetmişsiniz.Bu durum oluşacak para kıtlığının merkez bankası tarafından para basması neticesinde mi oluşacaktır,doğru mu düşünüyorum.Teşekkürler hocam...

    YanıtlaSil
  76. Bana göre Avusturya ekolüne kulak vermeliyiz. Hocam Avusturya ekolü hakkında ne düşünürsünüz?

    YanıtlaSil
  77. Hocam elinize sağlık, bir sorum olacaktı. Japonya 2019 dan itibaren dolaylı/dolaysız vergileri artırıcam, bankalatı yüksek faizden fonlayacağım vb. Enflasyon artırıcı kararlar alırsa, halk enf.nun artacağını düşünerek harcamalarını kısa vadede artırır mı? Bu da enf.nun kalıcı hale gelmesini sağlar mı? Yoksa ekonomi çok daha kötüye mi gider? İyi günler

    YanıtlaSil
  78. Mahfi hocam selamlar,
    Japonya ekonomisinin durgun olduğunu ve 90lardan sonra gelişmediğini ve bunun düşük enflasyon ve düşük faizle sonuçlandığını söylediniz, doğru anlamışsam.
    Bu durgunluk piyasalar için kötü anlamına geliyor.
    Peki vatandaşlar için düşünürsek, 'ideal' bir ortam değil midir?
    Hiçbir şeye zam gelmiyor. Birikim yapmak ve harcama yapmak çok daha iyi olmaz mı?

    Rica etsem bu açıdan da (sıradan vatandaşlar için) yorumlar mısınız?

    YanıtlaSil
  79. Sorumu Mahfi Öğretmenime gönderdim ama sizede aynı şekilde gönderiyorum belki sizlerden biri yardımcı olabilir.

    Mahfi Öğretmenim merhabalar,

    Universitat Hamburg bünyesinde eğitim görüyorum ve yazmam gereken paper var, konum How to exit from 0 interest rate policy. Bu bağlamda paperları okuyorum yerli yabancı ve sitenizde şu linkteki gönderinizi de okudum;
    http://www.mahfiegilmez.com/2018/06/japonya-ve-negatif-faiz.html …

    Ama aklımda soru bu 0 faiz ve negatif enflasyonun sebeb olduğu, az harcama döngüsünden nasıl çıkabileceğimizi, bir yol haritası şeklinde kafamda oluşturamadım, bu sayede bir soru bulabileceğim paperim için ama bu yol haritası aklımda olmayınca çıkartamıyorum. sorunu anladım, 0 faiz oranının yaptığı etkiyi(enflasyon ekside olduğu için) ve aynı zamanda japonya'nın enflasyonu artırmaya çalıştığını da gördüm ama bu zamanda bonolar pahalanıyor değer yarattığı için(daha fazla faiz) ve kimse özel yatırımlarla iş kolu yaratmak istemiyor. Bir türlü bu üçgenden çıkamadım acaba yanlış bir nokta mı düşünüyorum yoksa kafamda yol haritasını mı çıkaramadım bu üçlüden hareketle... Uygun vaktiniz varsa fikrinizi rica edebilir miyim ?

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  80. Düşük enflasyonlu ekonomilerde tasarruf,yüksek enflasyonlu ekonomilerde harcama yapmak karlıdır
    Japonya analizinizden benim çıkardiğım sonuç şu:Japon merkez Bankası faizi sıfır hatta eksi yaparak az gelişmis yada gelişmekte olan ülkelere yatırımı tesfik ediyor.Ulke ekonomisi de ihraç malları üretimine dönük zaten.Dolayısıyla gelişmekte olan ülke kaynaklarını sömürerek güçlü kalmaya devam ediyor.Bizim durgunluk diye gördüğümüz aslında sinsice bir büyüme.

    YanıtlaSil
  81. Bilgi dolu bir yazı ve bilgi dolu karşılıklı yorumlaşmalar. Mahfi beye ve gerçek manada yorum yazanlara Teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!