2000'lerde Doğrularımız ve Yanlışlarımız
Siyasal sorunların arttığı ve
ekonominin iyi yönetilemediği bir ülke, eğer tasarruf açıkları da varsa, bu
hataların bedelini ekonomide, parasının iç ve dış değer kaybıyla öder. Paranın
iç ve dış değer kaybı karşımıza yüksek enflasyon ve yüksek kur olarak çıkar.
Her ikisini de denetlemenin temel aracı faizin artırılmasıdır. Dolayısıyla yüksek
faiz, paranın iç ve dış değer kayıplarının sonucudur. Sorunu sonuçtan yani faizden
giderek çözmeye çalışan ekonomilerde sorun daha da büyür. Sorunu faizi
artırarak çözmek ancak geçici bir rahatlama sağlar. Orta ve uzun vadede sorunu
çözmek için ekonomiyle birlikte ekonomi dışı yapısal meseleleri çözmeye girişmek
gerekir.
Türkiye 2000’lere doğru giderken
birçok siyasal, sosyal ve ekonomik sorunla karşı karşıyaydı. Bütçe açıkları
yüzde 10 dolayında seyrediyor, sürekli yaşanan yüksek bütçe açıklarının neden
olduğu kamu borçlanması özel kesime borçlanacak alan bırakmıyordu. Dolayısıyla
özel kesim yatırım yapmak için yeterli finansman imkânına ulaşamıyordu (dışlama
etkisi.) Bankacılık kesimi, doğru dürüst düzenlemelerden ve denetimden yoksundu
ve bunun sonucu olarak döviz pozisyonları açılmış, adeta kamu kesiminin
verimsiz borçlanmasını finanse eden bir sisteme dönüşmüştü. Hazine, Merkez
Bankası’ndan düşük faizle avans kullanıyor ve bunları geri ödemeyerek, tam
tersine her yıl artan bütçe ödenekleri çerçevesinde artırarak, piyasada parasal
fazlalık yaratılmasına yol açıyordu. Bunların sonucu olarak TL sürekli olarak
iç ve dış değer kaybı yaşıyordu. Türkiye yüksek enflasyon, yüksek kur ve
dolayısıyla bunların sonucu olarak yüksek faiz sarmalına girmişti. Sistemi
ayakta tutan ya da daha doğru bir ifadeyle krize girmesini önleyen sigorta, müdahaleli
esnek kur politikasıydı. 2001 yılına giderken esnek kur rejimi, IMF’nin
tavsiyesiyle bir bant içine yerleştirildi ve o haliyle esnekliği çok sınırlı
hale geldiği için sabit kur rejimine benzer bir yapıya büründü. Bu esneklik
kaybı, ekonomiyi, uzun yıllar taşımayı başardığı yüksek kur, yüksek enflasyon
ve yüksek faiz sarmalını daha fazla taşıyamaz hale getirdi ve 2001 krizine girildi.
Türkiye, IMF’nin yanlış
yönlendirmesiyle girdiği 2001 krizinden yine IMF desteğinde uyguladığı Güçlü
Ekonomiye Geçiş Programı ile çıktı. IMF’nin desteği 2008 yılının Mayıs ayına
kadar sürdü. Bu destek bir yandan toplamda 45 milyar dolara varan parasal
desteği, bir yandan da ekonomiyi toparlamaya yarayan yapısal reformların ve
uygulama programlarının teknik desteğini kapsıyordu. Bu dönemde bankacılık
reformu yapıldı, kamu kesiminin açıklarının kapatılmasına yol açan adımlar
atıldı ve bu yolla kamu mali disiplini sağlandı. Kamu kesiminin kendi içinde ve
dışındaki borçları yeniden yapılandırılarak ödendi, Hazine’nin Merkez
Bankası’ndan borçlanma imkânı kaldırıldı, para politikası sıkılaştırıldı.
Türkiye, uzun yıllardır izleyici aday konumunda kaldığı Avrupa Birliği ile tam
üyelik müzakerelerine başladı. Avrupa Birliği ile tam üyelik girişimi başlı
başına bir yapısal reformdu. Bu başlangıcın ardından Türkiye’ye tarihi boyunca
gelmiş doğrudan yabancı sermaye bir yıl içinde gelir oldu. Ekonomi toparlandı
ve geleceğe umutla bakılır oldu.
2009 yılı ve sonraki yıllarda yapılması
gereken diğer yapısal reformlar yapılamadı. Hatta birçok alanda (mesela hukuk
alanında, mesela eğitim alanında) yapılması gerekenlerin tersi yapıldı. Avrupa Birliği
ile hiç olmadığı kadar ilerlemiş bulunan üyelik görüşmeleri aşamasından tamamen
uzaklaşıldı. Kamu mali disiplini alanında yapılmış bulunan reform da 2017
yılında artan bütçe açıklarıyla ciddi biçimde yara aldı. Özetle Türkiye, 2001 –
2008 yılları arasında elde ettiği ekonomik başarıyı 2009 sonrasında
tekrarlayamadı ve başarısız bir dönem geçirdi.
2001 – 2008 yılları arasında
düşen bütçe açıkları, düşen kamu borç stoku, düşen enflasyon, düşen faizler ve
dalgalı kur rejimine karşın doğru politikaların eşliğinde değer kazanan bir TL
kuru vardı. 2009 yılından sonra bunlar yavaş yavaş tersine döndü. Bugün Türkiye
ekonomisi, kurlar yükseldiğinde döviz satan, kurlar düştüğünde döviz alan ve bu
aradaki farktan para kazanan insanların yönlendirdiği bir görünüm sergiliyor.
İşin en ilginç yanı bu iki farklı
dönem aynı siyasal iktidar zamanında yaşandı. Bu iki dönem arasındaki farkı
aşağıda sunduğum grafikler yardımıyla gözlemleyebilirsiniz.
Hocam, konu ile pek alakası olmasa da sonunda bu bitcoin işini çözdüm. Bence bu btc ile FED QE ile piyasaya verdiği trilyonlarca doları sterilize ediyor. Sonunda btc buhar olunca onu almak için harcanan milyarlarca dolar da buhar olacak, sen sağ, ben selamet. Yandı, bitti, kül oldu misali. Hemen olmaz tabii, en az 1 trilyon doları bulması lazım.
YanıtlaSiladsız 15 57. tümüyle yanlış mantık. dolarlar kaybolmaz sahipleri değişir.
SilBtc almak icin harcanan dolar'lar sonucta birisinin cebine girdi. Birisi satti digeri satin aldi. Dolar'lar Amerikan hazinesine geri donmedikce nasil buhar olacak?
SilBtc elektronik ortamda alınıp satılıyor. Btc almak için nakit dolar ödeyen birini gördünüz mü? Ayrıca da, Btc'i kimin kontrol ettiğini bilen var mi?
SilDiyelim ki bugün "NM ROTHSCHILD AND SONS LTD. (SINGAPORE) Swift code:049705" bankasına 150.000 $ gönderdiniz, 10 Btc aldınız. Yarın Btc buhar oldu. Paranız nereye gitti?
Silkime gönderdiysen ona o hesabın sahibine :)
SilHocam 2009 dan sonra yasanmis abd baslayan krizle iltisakli bir cok gelisme olmasina rağmen buna hic deginmemis olmaniz yaptiginiz analizin kalitesini bozuyor. Türkiye krizle birlikte hem faizler yukseldi hemde dovizde hareket oldu sonra 4.7 küçülme oldu kriz teğet gecmedi bir çok firmanin mali yapisini bozdu. Türkiye'nin ihracat pazarlarinda daralma oldu. Ruzgar karsidan eserken yapisal reform mümkün olmuyor. Sonra gezi 17 25 aralik ve 15 temmuz darbe teşebbüsünun ekonomiye menfi tesirinden bahsetmemis olmaniz analizinizin temel mantiginda gerçekçilikten uzak bir konuma neden oluyor
SilParayi odedigin hesabin sahibine gitti.
SilNormalde swift yaparsan öyle de, o parayla btc aldıysan nasıl oluyor hiç düşündünüz mü? Biraz düşünün arkadaşlar, lütfen yani. Paranın gönderilen hesaba geçtiğini ben de biliyorum herhalde değil mi?
SilAdsız 12:23 bey kardeşim, lale soğanı işi daha iyi. Hem riski daha az, hem keyifli.
SilAdsız 15:32
SilTahtakale'den çakma bitcoin al, Laleli'de sat. Bak nasıl kâr ediyorsun...
Adsız Bey Abim, Tahtakale'den alacağım çakma bitcoinleri Laleli'de satacağım kişi senin bu yukarıda bahsettiğin buhar olma riskini de satın almış olacak değil mi? Ben gene de önceden uyarsam mı yoksa zaten bilerek mi giriyor işe?
SilAdsız 21:28
SilOnları alacak olan arkadaş daha önce deniz fenerine kurban bağışı yapıp Maldivlerden de devre-mülk almıştır, alışıktır yani. Uyarmak için hiç kendini yorma, anlamaz. Sat gitsin...
katiliyorum dostum sana, bende bilirkisilere benzer dusuncelerimi yazdim ama henuz geri donus alamadim
Siladsız 15.17 mantık hatası yapmışsın. para buhar olmaz. en son kimin elindeyse bitcoin onun parası başkalarının eline geçmiş olur.
YanıtlaSilEn son kimin elinde kalacak bitcoin sayın taner bey?
SilKardesimm ben biotcin kullaniyorum. param buhar oldu. Hep bu emperyalistlerin isi bu oyunlar. Emperyalistlerin benim uzerimdeki oyunu.
Silen son kim bitcoin aldıysa onun elinde kalır .bunu neden sordun anlamadım sayın adsız 16.42
SilBTC den uzak durun , arkasında duran hiç bir devlet yok ! Garantisi yok ! Yani hesabında bugün var yarın silinebilir ! Şikayet edecek mercide yok ! Diye bir çok yorum duydum ! Tabiki son karar alıp almamak kişinin kendi kararı ! Bisiy diyemeyiz...?
SilLozan anlasmasi yeniden gozden gecirilme durumu soz konusu mu?
YanıtlaSilSizce Lozanda yeniden bir konferans toplanir mi?
Konustugum bazi Osmanlici felsefede dindar arkadaslarim tekrar Lozanda bir konferansin toplanmasindan yana olduklarini soyluyorlar. Aksi halde dis guclerin bizim uzerimizde oyun oynacaklarini icerideki kardeslik duygularimizi zedeleyeceklerini soyluyorlar
Siz bir cumhuriyet ilkelerini ozumsemis cagdas olarak betimlemis biri olarak bu konuda ne dusunuyorsunuz?
Dış güçler Lozan Antlaşmasının yeniden gözden geçirilmesini ve Osmanlı'nın kabul ettiği Sevr Antlaşmasına dönülmesi yolunda konferans istiyorlardır eminim. Osmanlıcı arkadaşlarınıza selam söyleyin bilmedikleri sulara açılmasınlar.
SilOsmanlici arkadaslar durumun bundan daha iyi olacagini da soyluyorlar. Dis guclerden bir kurtulamadik gitti.
SilYunanistan buna pek yanasmiyor.
SilOyle mubarek bir anlasma yapmisiz ki, 'denize doktugumuz' Yunanlilar, islak islak, perisan anlarinda zorla kabul ettikleri bir anlasmayi bugun tartismak bile istemiyorlar, bizden daha fazla sariliyorlar. Bilimsel dusunce bunu nasil izah ediyor bilmiyorum ama durum garip, ama gercek.
Hocam yeni Sevr anlasmasi yapildi bile ama bizi davet etmediler. Resimi asagidaki linkte:
Silhttp://cabinet.gov.krd/a/d.aspx?s=010000&l=12&a=33539
Muhtemelen Yunanlılar 100 yıl önce imzalanmış ve onaylanmış bir anlaşmanın yeniden görüşmeye açılmasının mümkün olmadığını bildikleri için bu konuyu gündeme getiren cahillerin sorularını ciddiye almıyorlardır.
Siladsız 8:11 sevri gündeme getiren yok. türkiyeyi bölmek yıkmak isteyen de yok. rahat ol. bu tür aspagras haberleri ciddiye alma. 100 yıldır hiç bir devlet bize saldırmadı. Amerika Osmanlıyla savaşmadığı içinde sevr dayatması söz konusu olamaz. lozan antlaşmasında bile yoklar
SilSn.Eğilmez Lozan'ın yeniden tanımlanması yerine Lozan'da Yunanistan'a ait yükümlülüklerin, Yunanistan tarafından uygulanması lazım. Ege Adaları'nın silahsızlandırılması, Batı Trakya'daki Müslüman (Türk) azınlığın hakları, sahipliği belli olmayan adaların işgaline son verilmesi gibi.
SilSevrin önündeki en büyük engel olan Lozanin, tekrar gözden gecirilmesini isteyenler Sevri isteyenlere hizmet edenlerdir.
SilBunu hic geregi yokken dillendirenleri neden görmez bu gözler.
Ne demistik.. Zarraf davasi birilerinin saltanatinin devam etmesi icin Bir millete agir bedeller ödetecek bir sürectir.
isaret fisekleri atildi bile demistik. Kadayifin alti isitilmaya baslandi bile.
Kizarinca, nasil olsa yiyecek biat etmis milyonlar Hazir bekliyorlar.
Yazik olacak bu güzel ülkeye.
Lozan ı tartışmaya açanlar bilmiyorlar ki sevr i gündeme getiriyorlar.cahillik diz boyu.yunanistan ın lozan ı tartışmaya açması egeyi istemesi demek.şam a cuma namazına giden şuursuzlar gibi yunanlar izmir e ayine gideceğiz diye bir hezeyan içinde değiller.böyle bir savaş yunanistan ı mahveder.ingiltere den o kazığı bi kez yediler.cahillerin mantığı şu lozan ı yunanistan savunuyorsa o halde lozan kötüdür.pkk da lozan ı tartışmaya açıyor.o mantığı buraya uygularsak ne olur.akp nin yunanistan da lozan ı gündeme getirmesi oradaki müftülük seçimlerine türk azınlığa müdahale etme isteğinden kaynaklanıyor.aynısını bulgaristan da yaptı oradaki türkleri zor duruma düşürdü.geçmişte bakanlık elde eden "türk partisi"zor duruma düşürüldü.akp dış politikada ne yaptıysa çuvalladı.sıvama aşamasına geçti.bazı cahiller akp nin saçma çıkışlarında hemen heyecana kapılıyorlar ama sonuç ortada.suriye konusunda en ağır bedeli türkiye ödüyor.ama balık hafızalılar dünü çabuk unuttukları için hezeyanlar bitmek bilmiyor.kısır bir döngü içinde dön dur.
SilBurak Köylüoğlu
SilTürkiye’de Ermeni toplumunun Patrik seçimi 8 yıldır hükümet tarafından engelleniyor!
Ruhban okulları kapalı. 1971deki kemalist dikta Ruhban okulunu kapatti o gun bugundur ruhban okulu kapali. Cunku kemalizm farkliliklara dusmandir.
Patrikhanelerin statüsü yok
Haklisin Hemsehrim..
SilAvrupanin en Demokratik, en zengin, ülkeleri Almanya, ingiltere, Danimarka, Hollanda, Hatta Isvec ve Norvecte yasayan Müslümanlar istedikleri gibi Cami insa Edip ibadetlerini yapabiliyorlar. Kendi okullarini acabiliyorlar.
Parasi benden, sen git Danimarka isvec Vera norvece sööyle cift minareli bir cami acmak icin müracaat et bakalim ne cevap alacaksin.
Efendi Efendi Avrupada milyonlarca müslüman ibadetlerini yapabilmek icin sanayi bölgelerinin ücra köselerinde bulabildikleri binalardaki odalari cami haline getirerek ibadet etmeye calisirlar. senin bundan haberin var mi?
Heee 1971 deki Kemalist dikta ruhban okulunu kapatirken Yunanistanda bulgaristanda ve digerlerininde Türk müslüman azinliga neler yapildigini da unutacak Kadar salak degiliz.
Kemalizm ile ugrasacagina, özellikle son 30 yildir Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Sudan, Libya gibi ülkelerde Binlerce km uzaklardan gelip milyonlarca insanin ölmesine sebep olanlara da bir cift söz söyle de, heee haklisin diyelim.
ülkelerin vatandaslarina seyahati bile kisitlayanlar gelismis, demakrat ve farkliliklara dost. Kemalizm farkliliklara düsman öyle mi.
sen onu benim külahima anlat.
Türkiye'nin talebi Lozan'ın yeniden müzakaresi değil, Lozan hükümlerinin uygulanması. Trakya'daki Türk azınlığa Lozan'da tanınan hakların Yunanistan tarafından uygulanması. Yanlış ifadeler, yanlış yorumlar konuyu Lozan'ın yeniden müzakeresi gibi bir yere çekmiş bulunuyor.
SilYapmayin Hocam,
Sil15 yildir iktidarda olan AKP ne zaman Lozani agzina aldi. Aslinda cok defalar aldilar. ne skilde oldugunu hepimiz biliyoruz. Inönü ve Atatürke yapilan hakaretleri ne cabuk unuttuk.
Her yerde tikandilar. Daha 1 ay önce en büyük Atatürkcü diye karsimiza cikmadilar mi.?
15 yildir Atatürkcu Cumhuriyetin tüm degerlerine saldir. yerle bir et. Binlerce insani kodese at. stadyumlarda izmir marsini bile yasakladiklari halde, Bülbül gibi izmir marsini söylemedelir mi.
Yolun sonu gözüktü.. Simdi hepimizden daha cok milli ci, Atatürkcü, Cumguriyetci.
Buna Tribünlere oynamak derler.
Egedeki 16 Tane Adamiz isgal edilirken bu Lozancilar neredeydi.
Kibrista yillarca yasananlari balik hafizamiz ne cabuk unuttu.
Hatirladiniz mi.." Yes be Annem " leri. o korkunc Propaganda ile neler yapildigini
Yemezler canim.
Tamam da siz iktisatçı değil misiniz sayın Eğilmez?
SilLozan'dan size ne?
Siz niçin işiniz olan ekonomi ile ilgilenmiyorsunuz da, uzmanı olmadığınız Lozan gibi konularla ilgileniyorsunuz?
Demek ki siz benim Hititlerle ilgili araştırmalarımı okusanız neler diyeceksiniz kim bilir?
SilLozan benim uzmanlık alanlarımdan sadece birisidir. Blogumu incelerseniz Lozan üzerine bir çok yazımın olduğunu göreceksiniz.
Sayın Eğilmez niçin lafazanlık yapıyorsunuz?
SilAz oluyor ama ne yazık ki arada böyle ahmakca yorumlar olunca çare kalmıyor
SilLafazanlik da ne ola ki?
Sil40 yillik gevezelik ile ukelalik yapmak gibi birseymidir?
Ekonominiz batsin. anlamadigimiz bir sürü teorileri yazdiniz da ne oldu. Birakin da insanlar hakaret etmedikleri sürece düsüncelerini yazsinlar.
Hem bu Blogda Ekonomi disinda yazilanlar %10 bile degil. Bu mu rahatsiz etti sizi.?
Alin Ekonominizi basiniza calin. Bir dahada ne okurum ne yazarim.
Şahsınıza yönelik sinkâflı bir küfür yazsam yayınlar mısınız Mahfi Bey?
SilSizce, küfür etmek niçin "ifade özgürlüğü" kapsamında değil?
Adsız 10:25, uluslararası diplomasinin akıl ve güç mücadelesi olduğunu unutmayınız. Yunanistan ile Türkiye'nin arasındaki sorunlar kısaca sıralanamayacak kadar çeşitli ve derin bir konudur: Kıbrıs, Ege Adalarının statüsü, azınlıklar, kıta sahanlığı, vs. Bu sorunların bir bölümünü çarpıtarak aktarmanız sizi tamamen haklı, Türkiye'yi tamamen haksız yapmaz. Kaldı ki iki ülke arasındaki anlaşmazlık konularında Lozan'ı en geniş alanda çiğnemiş olan da Yunanistan!dır.
SilAdsız 19.05 Herhalde çok yönlü uzmanlığa bu kadar tepki gösterilen ender ülkeden biriyiz. Mahfi Bey, sataşmalarınıza rağmen sakin sakin yanıt vermiş. Zor olan fikir üreterek, tezleri yarıştırmak; kolay olan da sataşmak herhalde.
SilAdsız 20:59 Konusu suç teşkil eden hiçbir ifade, ifade özgürlüğü kapsamında değildir. Bir kişinin bir başkasına küfür etmesi Türk Ceza Kanununun 125'inci maddesi gereğince (niteliğine göre değişecek şekilde) 3 aydan 2 yıla kadar hapis ve/veya para cezası gerektiren bir hakaret olarak kabul edilmektedir.
SilDolayısıyla ifade özgürlüğü, ifade edilen düşüncenin konusunun suç oluşturup oluşturmamasıyla sınırlıdır.
Düşünce ve ifade özgürlüğü çok değerli bir özgürlüktür, bu özgürlüğü küfür gibi gereksiz işlerle harcamayın.
Lozan polemiği konusunda Taha Akyol'un yazısını okumanızı öneririm. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/lozan-polemigi-40672575
SilTÜRKİYE NEDEN BU DURUMDA.tükiye şu anda ekonomik olarak çıkmazın içerisinde. kimse konuşmasada 500 milyar dolar dış borç ve borcun çevrilmesinde çekilen zorluk bugünkü bunalımı yaratıyor. bu bunalıma ek olarakta her ay 5 milyar dolar daha borç bulmamız gerekiyor. türkiye bu çıkmaza nasıl düştü. akp iktidarada kalmak için halka bir şeyler vermeliydi. düşük kur ile türkiyede suni bir rafah yaratıldı. islamcı ekonomistlerinde biz cari açıksız yaşayamayız cari açıkla kalkınmamızı yaparız tasarruf eksiğimiz var diye tuhaf bir teori ürettiler. bu teori türk ekonomistleri tarafından pek sevildi. türk halkı daha çok sevdi.üretmeden tüketmek kadar tatlı bir şey varmıydı hayatta. hatalarda düşük kur politikası en önemlisiydi ama suni refahın getirdiği refahı hakkikaten refaha erdik büyüdük büyük devlet olduk sanmaya başladılar. orta doğunun lideri oluverdik birden bire. almanyaya posta koymalar israile posta koymalar rus uçağı düşürmeler.. siyasi olayların tamamında yenildik. şimdi esas neden olan düşük kur ve suni refah hikayesinde yenilgi ile yüz yüzeyiz.
YanıtlaSil7 aralık tarihli sözcüde ege cansen kendi açısından neden bu hale düştüğümüzü anlatmış.ben kendisi ile aynı görüşteyim.mevcut islamcı cari açık sorun değildir yeterli tasarrumuz yok borçlanmamız gerek görüşünden vaz geçilmedikçe yani şu anda türkiyede neredeyse tüm ekonomistlerin söylediği türkiye bu çıkmazdan çıkamaz.
YanıtlaSilDoğru da o zaman da büyüme yüzde 1'e düşüyor. Büyüyemeyen ülke bu nüfus artışıyla bu kadar genç insana nasıl iş bulacak? Zaten geniş işsizlik yüzde 17. O zaman yüzde 25 - 30 a çıkar.
SilHocam bizde hukuk reformu
YanıtlaSilIngilteredeki gibi Common a Law tarzinda
ABDdeki gibi "halktan Jurilerden" olusan siradan insanlarin karar verebildigi turde olsa olamaz mi?
Mesela bir gazeteci yargilaniyor burda hakim karar vermeyecek sadece tavsiyede bulunacak Juri yani siradan insanlarin oldugu bizdeki milli irade kalibina da uygun da olan 12-15 kisilik juri karar veremez mi gazeteciyi beraat ya da hapis cezasini onaylamada!
Bu juride herkes olabilir ev hanimi asgari ucretle calisan biri issiz kaportaci berber muhendis kapici ogretmen barmen taksici tellak hemsire vs....
Boylece siyasal iradenin hakim yargic uzerindeki baskisi etkisi azalir hatta yok olur! Millet iradesi tecelli eder tavsiyede bulunur hatta yargilar.
Hatta bunu solcularda destekler "halk mahkemesi! " vs diyerek guclu destek sunarlar
Bizde böyle bir gelenek yok. Amerika'yı yeniden keşfetmenin de alemi yok. Yapmamız gereken tek şey bağımsız yargıyı kurmak.
SilYapısal reformlar demekten dilinizde tüy bitti 'neo-osmanlı' kafalar hala algılayamadı. çünkü nöronları iflas etmiş; sadece amigdala ile hareket eden arkadaşlara göre 'istigrar var, ehonomi çog eyi'
YanıtlaSilÜlkeyi yönetenler dediğiniz hiçbir şeyi yapamaz (veya yapmaz) Sayın Hocam. Çünkü artık, ülke için faydalı her şey onların ve ailelerin şahsi çıkarlarına zararlı. Tabi ki burada bahsettiğim ülke Kribati. Yoksa biz dünya deviyiz hamdolsun.
YanıtlaSil2003-2008(iyi yonde bir kulvar)
YanıtlaSil2009(Kriz donemi)
2010-2012(Gecis Donemi)
2013-2017(kotu yonde bir kulvar)
Ben 2010-2012(Gecis Donemi) bu gecis donemini irdeliyecek olursam sayet ; AKPnin Dunya ekonomik krizi oldugu Avrupanin adeta hasta adam rolu icinde kivrandigi bir donemde dunyadaki bol bolamac para sayesinde bizimde bazi genisleyici para politikamiz sayesinde issizligin dustugu buyumenin ve yatirimlarin yukseldigi faizlerin ve enflasyonun istenilen seviyelerde seyrettigi yillar olarak degerlendirebilriz.
BU gecis donemi Avrupa iliskilerinin buyuk cogunlukla abnin kendi sosyal ekonomik krizindenkaynakli icine donmesi kendi sorunlariyla basbasa kalmasi bizimde bol paradan kaynakli kendi bagimsiz imfden uzak para politikalarimizla yuksek buyumenin verdigi gucle kendimizi oldugumuzdan buyuk gorme hevesine suruklendigimiz donemdir.
Bu donemdeki buyume piyasalrin AB ile var olan siyasi iliskilerimizin devam ettigi yanilgisiyla ABden ve diger krizlerdeki ulkelerdeki panikten kacan sermayenin bizim cok dusuk faiz vermemize ragmen bize gelmesinden kaynaklandigini belirtmek gerekir.
Bu donem, dusuk issizlik(ozellikle Mavi yakada) dusuk faiz dusuk enflasyon(%5-6lar gibi) cok dusuk butce acigi ve kolaylikla en azindan 2005lere oranla daha ucuza kapatilan cari acikla anilacaktir.
Bu donem tam anlamiyla sansa dayali bir donemdir. Bizim yaptigimiz bir reform olgusu yoktur. Tek yaptigimiz dunyadaki trende uygun sekilde faizlerimizi indirip daha sonra ozgun yeni ve denemeye deger gorulen deneysel bir para politikamizdan kaynaklanmaktadir. Ancak bu politika reform yapilmadigindan ic ve dis siyasi risklerin yuksekliginden oturu 2014 basinda cokmustur.
2009(Kriz donemi)
SilBu donemi ele alacaksak sayet, Bu donemde Turkiye ciddi manada kuculdu. Halbuki o donemin oncesini dusunursek bu denli siddetli kuculmemesi lazimdi. Bu bana kalirsa o donemki merkez bankasinin piyasalara cok gec mudahele etmesinden kaynaklandi. Daha sonraki aylarda bunun ilk yansimalari yuksek rekor issizlik ve dusen fiyatlardi.
Bu donemde hukumet de daha cok populist diye nitelednirebilecegimiz vergi indirimleri yapti. otomobilde vergi indirimi vs.. gibi
Halbuki bu donemde 2003de yapmis oldugu ve basarili oldugu Avrupanin da 2008-2009 doneminde yaptigi "hurda indirimi" yapsaydi daha etkin olurdu dahasi hurda ithalatina odedigimiz dovizde bizde kalirdi.
Bu donemde kolaylikla vergi reformu yapilabilirdi boyle bir atmosfer mevcuttu. Bu vergi reformu ile kayitdisilik onlenebilir bazi sektorel vergi indirimleri ile bu surec dijital teknolojinin de yardimiyla basariya ulasabilirdi. Ama yapilmadi sadece 0 arac (ki bunlarin buyuk cogunlugu ithal menseiili) vergi indirimleri ve artan dolayli vergilerle guyya piyasada ben varim denildi.
2009 vergi reformunun kacirildigi bir donemdi. Halbuki bu tarz kriz donemlerinde heleki biz gibi krize saglam butce dengesiyle giriyorsaniz ve para politikanizda krizden dolayi gevsetiliyorsa "Vergi Reformu" icin bulunmaz bir firsattir.
Imfnin kapisini tekrar calmayalim.
YanıtlaSilMahfi bey sizde biraz soğuk Kanadalılık seziyorum, ne dersiniz?
YanıtlaSilKanada'ya bir kez gittim 2 gün kaldım. Hiç bana göre bir yer değil. Soğuğu da sevmem.
SilSayın hocam, Döviz geliri olmayan şirketlerin dövizle borçlanamayacak olmasını son yıllardaki nadir doğru kararlarımızdan görüyor musunuz ?
YanıtlaSilBence dövizle borçlanmasına yasak yerine doğru düzgün hedge mantıklı kullanılabilecek opsiyonları yaratıp bu şirketlere eğitim vermek gerekir. Ama belki de bu daha hızlı ve etkili bir çözüm.
SilST'ye katılıyorum.
SilHocam elinize, emeğinize sağlık. Her zaman ki gibi beynimdeki "gri hücreleri" açtınız. Sizin yazılarınızı okumaktan büyük keyif alıyorum. Her okuduğumda yeni şeyler keşfediyorum. Gemi çoktan su almaya çoktan başladı, Titanic misali, bizler ise gemi batarken müzik icra eden, enstrümantal çalan müzisyenlere benziyoruz, filikalarımız ise zaten yetersiz.
YanıtlaSilAYAR. yine başladık ona buna ayar vermeye. akşam küdüs nedeniyle israile vermiştik. aslında amerikaya vermeliydik ama israille ilişkilerimizi keseriz dedik. sabahleyindem yunanistana ayar verdik.sonuç ne olur. herhalde bizi ayarlarlar.daha önce olduğu gibi. paranız gücünüz yoksa ekonomik proplemler içindeyseniz ayar yiyen siz olursunuz.
YanıtlaSilMaalesef durum bu.
Siltürkiyenin Avrupa birliğine girmesi gerekirdi. ama türkiye ısrarla girmedi. bunun nedeni türkiyeyi yönetenlerin Avrupa hukuğu geldiğinde türkiyeyi yönetemeyeceklerini bilmelerinden.bugün ortada dolaşan ab bizi almıyor biz Müslümanız düpedüz yalan tezler
YanıtlaSilBu da doğru.
SilHocam peki ekonomiyi iyi sevilere taşıyan bu politikalarının uygulanmasından ne oldu da uzaklaşışdı ve bunun tekrar uygulanması ne kadar mümkün?
YanıtlaSilÇok fırsat kaçtı. Yeniden aynı noktalara dönüş artık o kadar kolay değil. Çünkü dünyada likidite bolluğu kayboluyor.
SilPara Kurulu sistemine gecsek iyi olmaz mi?
YanıtlaSilGecmiste ornekleri mevcut mesela Bulgaristan uyguluyor
Bu kurul sayesinde paramizi dolara baglayabiliriz
Boylelikle enflasyon olmaz euro yukseldikce de ihrcatimiz artar.
Bence para kurulu olusturulmali.
Ulkeye dolar girdikce tl basmali dolar ciktikca da tl yi piyasadan cekmeli.
Bence enflasyonu zapt edene kadar boyle bir kurul guzel olur.
IMF'nin 2000'lerin sonunda Türkiye'de uygulattığı sistem aşağı yukarı buydu. TL, bir bant içinde hareket ediyor ve eline geçen döviz kadar TL basıyordu. Derken merken 2001 krizi çıktı.
SilTeşekkürler hocam
YanıtlaSilEĞİTİM ŞART:)yazarımız atatürkcü. şöyle yazmış. Hindistan ve Japonya kemalizmi örnek alarak kalkındı.odtü den mezun bir arkadaşım var. üstelik ekonomiyi bitirdi. oda bu yazıyı paylaşmış.atatürk en hakiki mürşit ilimdir derken bunları kast etmemişti sanırım.kimi eleştireceğimi şaşırıyorum. japonyanın hindistanın kalkınmaları biribirinden bağımsız hikayeler. nasıl hamasetle bunları atatürkcülüğe bağlarsınız.türkiyede mevcut bilgi tüm kesimlerde hamaset yoğunluklu.
YanıtlaSilDogru söze ne denir... Hangi kesimden oldugunun cok onemi yok, pacalardan cehalet akiyor.
SilKudüs kırmızı çizgi,” diyen, sanki İsrail’in Kudüs’ü başkenti saydığını bilmiyor! Elbette biliyor ve İsrail ile bugüne kadar her ne ilişki kurduysa bunu bilerek kurdu.
YanıtlaSil“Kabul edemeyiz!”, “Asla!”, “Sonucu ağır olur!” Bunlar hep her şeyi büyüten kahkaha aynaları sayesinde ortaya saçılı saçılıveriyor işte.
Kabul etmezmişsiniz de ne yaparmışsınız? Diplomatik temsilcinizi mi çekermişsiniz? İsrail’e ne olur bunu yaptığınızda? Mahvolurlar falan mı? Olmazlar. Komşularının kendisine topyekûn saldıracağını varsayarak örgütlenen, hazırlanan ve yaşayan bir devlete, siz ona çok kızdınız diye hiçbir halt olmaz. Ne yapacaksınız? “Bir gece ansızın…” falan? Var mı imkânı? Niye yok? Onca gürültü arasında telaffuz edilen herhangi bir somut yaptırım çalındı mı kulağımıza?
Çok şaşırdığım bir haber. Yorumum sadece şaşkınlıktan ibaret: buyrun izleyin...!
Silhttps://www.gercekgundem.com/bu-goruntuler-sosyal-medyada-gundem-oldu-305083h.htm
Ben hic sasirmadim. Bu ne ilk ne de son olacak. Bunun gibi Onlarca var.
SilUyuyan güzellere nagmeler denir buna.
80 milyon uyuyan güzel.
Kulaga hos gelmeye basladi artik.
Hocam makroekonomi anlaminda boyle sektorel anlamda da yazilar yazmayi dusunur musunuz
YanıtlaSilBir de imf sabit kur rejimi krize ortam hazirladi demistiniz yanlis kararlar alan sorumlular hakkinda ne gibi ysptirimlar uygulayabilir acaba kamu otoritesi
Tesekkurler
Hiçbir yaptırım uygulanamaz çünkü programı imzalayıp uygulamayı onaylayıp yürüten ülkenin kendisi.
SilHocam sizce günümüzde neredeyse birçok ülkede uygulanan 'kapitalist sistem' en doğru sistem mi? Daha iyisi nasıl olabilir?
YanıtlaSilDeğil tabii ama alternatifleri de şimdiye kadar iyi işlemedi. Kapitalizmin en ciddi alternatifi sosyalizm idi. Sosyalizmin aslında gelişmiş ülkelerde hayata geçmesi beklenirken Rusya gibi gelişmekte olan bir ülkede hayata geçmesinin şanssızlık olduğunu öne sürenler var.
SilBugün en iyi sitemi kuzey ülkeleri (İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya) uyguluyor. Onların uyguladığı sistem piyasa serbestliğine dayalı sosyal demokrasi.
O degil de TL niye degersiz?
YanıtlaSilÇünkü devri geçti.
SilParaların değeri ülkelerin itibarıyla paraleldir.
SilDeğer verilmedi çünkü. Değer verilseydi değerli olurdu. TLyi kalkındırmak için ne yaptık?
SilSayın Eğilmez, çok güzel bir değerlendirme yapmışsınız. 2000'li yıllarda yapmamız gereken temel reformlar yargıda, eğitimde, insan haklarında, bürokraside, vergi alanında büyük ilerlemeler sağlamak ve AB standardına ulaşmaktı.Bu temel iyileştirmeleri yapamadık. Özelleştirmeler düşünce doğru, yöntem olarak doğru yapılamadı. Özelleştirmeleri halka arz yolu ile yapabilseydik ve kamu hissesini yönetimde imtiyazlı tutup; ikinci adımda bu hisseleri devretseydik hem payları doğru değere getirip, özelleştirmeyi tamamlamış olurduk. İnşaat sektörünü, şehirleri büyütmeden kentsel dönüşüm ile çerçevesini tanımlasaydık; çok daha kaliteli şehirler yaratırdık. 2002-2008 arasında TL'yi değersiz tutup, ihracat için doğru parasal ortamı; diğer destekler ile beraber sağlamalıydık. Daha zor bir konjoktürde bunları yapmak çok daha zor... Saygılar ile.
YanıtlaSilHocam çok arştırdım ama ele avuca gelir bir şey bulamadım. Foreksin kaymağını kim yıyor. Milletin kaybettiyi paralar aracı kurumların cebine gitmiyorsa kimin cebine gidiyor. Konuyla alakalı değil kusura bakmayın.
YanıtlaSilBir bilgim yok. Bilen var da yazarsa biz de öğreniriz.
SilHocam, Amerika'da tam istihdam duzeyine ulaşıldığı icin enflasyon artisi beklentisi oldugunu okudum. Tam istihdam duzeyi potansiyel GDP'nin gerceklestigi nokta, grafikten bu sekilde okuyorum. Zaten ekonomi olmasi gereken noktadaysa neden enflasyon artisi yapilsin?
YanıtlaSilSanirim enflasyon artisi faizleri arttirarak yapiliyor. Dolayisiyla, neden faizler artsin, maliyetler yukselsin?
ABD, doğal işsizlik oranına (ABD için bu oran yüzde 4'ler) ulaştığı için tam istihdama yaklaşmış olarak kabul ediliyor. Bu aşamadan sonra enflasyonun artması bekleniyor.
Sil2013 yazında ne oldu ?
YanıtlaSilOgün bugündür TL nin değer kaybı engellenemiyor.
Saygılar
FED parasal genişlemeye son vereceğini piyasalara açıkladı.
Silyemin ediyorum ağladın yorumunuzu okuyunca. evet gezi olayları ve 3 havalanımzı almanların kıskanması. dövizin yükselmesinin nedeni bunlar. bu kadar küçük bir gerçeği tesbit edememek ne kadar acı. ah benim dertli başım nerelere vursam .ne cari açık önemli ne üretememek ne sanayimizin gelişmemesi. ne eğitim seviyemiz ne hukuksuzluk ne 6 milyon Suriyeli bunlar gerçekten önemsiz. ama gezi ve havaalanı nedenler bunlar almanlar kıskandı geziciler yürüdü. hain geziciler yürümeselerdi bugün dolar belki 50 kuruştu. saygılar :)
SilUnknown 10:45 bu işi biliyor.
SilGrafikleri aldığınız verilerin linklerini ayrı bir çalışma veya yazı olarak paylaşır mısınız?
YanıtlaSilPaylaşmayı isterdim ama paylaşamam çünkü o verileri ben kendi excel dosyalarıma kendim işliyorum ve grafikleri de oradan kendim çiziyorum.
SilKudüs meselesi araplarla çözülür mü? Sizin konuya bakışınız nasıl Mahfi hocam?
YanıtlaSilhttp://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/kudus-2122971/
Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE'nin konuya yaklaşımının ne olduğunu halen bir yerde görebilmiş değilim. Görsem bir görüş ileri sürebileceğim. Ama bu arkadaşlar yine ABD ile birlikte mi hareket ediyor tam anlayamadım.
SilHocam Kudüs konusu ve Körfezin genel durumu İskandinav ülkelerinden birinin İsrail temsilcisi tarafından düzenlenen bir etkinlikte geçen hafta konuşuldu. Ortadoğu'da Suudi Arabistan'ın resmi olarak İsrail ile karşılıklı tanımama durumunun geleceği sorulduğunda temsilci bey ''isim vermem doğru olmaz ancak ABD ile müttefik olan bir diğer ülke ile 'behind the scene' ilişkilerimiz çok iyi, umarım kısa sürede karşılıklı tanıma da gerçekleşir'' dedi.
SilNe yaptıysak olmadı. Kaybettiğimizle kaldık. Reform yapalım derken deforme olduk.
YanıtlaSilUstunuze kalin bir seyler giyin kaybettiklerinizi geri kazanmis olursunuz.
Silİçimiz ısınmaz..
SilKaybettigim
Silikamesinin olmadığı bir sey kaybedildiyse peki? Kaybedilmesiydi olacakları tahmin edebiliyor musunuz?
SilUsuteceksiniz! yapmayin
SilYapısal reformları ekonomiden önce gündemimizde yapmak gerek.
YanıtlaSilDikkatinizi çekti mi Mahfi bey, her yerde Yahudiler veya Yahudi kökenli kişiler var.
YanıtlaSilÖrnekler:
Janet Yellen, FED'in (görevi bitmek üzere olan) başkanı, Yahudi kökenli ABD'li.
Stanley Fischer, FED'in (eski) başkan yardımcısı, Yahudi kökenli Zambia'lı ve pek çok ülkede vatandaşlığı var.
Justice League filminde;
Wonder Woman'ı canlandıran Gal Gadot, İsrail'de doğmuş büyümüş Yahudi.
Batman'i canlandıran Ben Affleck (Benjamin Geza Affleck-Boldt), Yahudi kökenli ABD'li. Ataları, ABD'nin ilk yıllarında köle sahibi bile olmuş.
Flash'i canlandıran Ezra Miller (Ezra Matthew Miller), Yahudi kökenli ABD'li.
Bütün bu kişiler sırf Yahudi oldukları için mi, basamakları çok hızlı tırmanıyorlar?
Ve Trump'ın Kudüs'ü başkent ilan etmesini normalleştirmek için mi, yıllar öncesinden, dünya genelinde Yahudi kişileri üst basamaklara bilinçli olarak çıkarıyorlar?
Holywood ve ABD medyasının yahudilerin kontrolünde olduğunu yeni mi öğrendiniz? ABD nüfusunun %2'sini oluşturan yahudilerin medya, siyaset, gösteri dünyası, bankacılık gibi alanlardaki etkinliği neredeyse %90'lara ulaşır. Bunun için yahudileri suçlamak ise abestir. Adamlar kafayı kullanıp dünyada söz sahibi oluyorlar. Hani bir söz vardır "çalış, senin de olur"...
SilBen Affleck yahudi değildir. Ataları köle sahibi olabilir ama İrlanda-İskoç-İngiliz karışımı bir kökeni var ve ailesi Episkopal bir geçmişe sahip. Yani hristiyanlar. Adı Benjamin olan herkes Yahudi değildir. Öyleyse adı Bünyamin olanlar da Yahudi olmalı. Ayrıca Yahudiler ABD'nin kurucuları arasında sayılan bir topluluk. İlk gidenler değilseler bile sürekli bir Yahudi göçü oldu ABD'ye. New York'un temelinde Yahudi arası yatar. ABD merkezli bir dünyada Yahudi etkinliğine şaşırmak Türkiye'de Rizeli ya da Sivaslıların etkisinin çok olmasına şaşırmak kadar mantıksız. Elbette etkinler. Eğitime önem veriyorlar; çalışkanlar vb bin türlü açıklaması var. Dinsel geçmişleri onları gayrimenkule değil de menkule yatırım yapmaya itti. Hristiyanlar ve Müslümanlar "güya" faizi yasakladıkları için borç alınabilecek sadece Yahudiler kalmıştı; onlar da bankacılığa yöneldiler. Yahudi etkisi kendi planlarından çok diğerlerinin plansızlığında aranmalı. Arap dünyası elindeki sermaye potansiyeli ile bugüne dek inanılmaz bir gelişme kaydetmeliydi. Oysa onlar tuvaletlerini altınla kaplayıp gökdelen dikmeyi tercih ettiler. Ha bir de tüm suçları Yahudilere atma olayını icat ettiler ki son derece başarılı bir yaklaşımdır. Böylece sanki İsrail olmasaymış tüm Ortadoğu güllük gülistanlık olacakmış gibi ilginç bir öykü ortaya attılar. Böylece cinler periler derken Yahudiler de işe dahil oldular. Burada tartışılacak konu Yahudilerin başta ABD olarak dünyada etkin olmaları değil. Bunu farkedenlerin ve bundan rahatsız olanların aynısını neden yapmadıkları.
SilHocam Excel kullanımınız nasıl?Çok mu iyi biliyorsunuz?Bir de Excel'de ve bu gibi office programlarında çok iyi uzmanlaşmak için sizce ne gerekli?Çünkü bunlar aslında çok geniş hacmi olmayan programlar.Bildiğini söyleyen kişilerin bile hiçbir şey bilmediklerini gördüm.
YanıtlaSilExcel'i tablo yapacak, formül monte edecek ve grafik yapacak kadar biliyorum ama bilmediğim birçok işlevi de var tabii. Ben bundan önce Lotus 123 diye bir program vardı onu Hazinedeyken öğrenmiştim. Sonra Excel'e geçtik onu kendi kendime öğrendim.
Sil'İktisatçıların ve finans uzmanlarının yaptıkları işin pozitif bilime en fazla roman yazmak kadar yakın olduğunu anlamaları ve kabul etmeleri lazım.'
YanıtlaSilDavid Brooks, 'The New York Times' yazarı, 25 Mart 2010
http://www.nytimes.com/2010/03/26/opinion/26brooks.html
Bu sözün doğruluğunu test edebilmek için pozitif bilimin ne olduğunu çözmek gerekir. 100 yıl öncesine kadar Newton Fiziği tartışılmazdı. Şimdi öyle değil. 200 yıl önce Bilim ile Din "evren nasıl doğdu, canlılar nasıl çıktı?" sorusu karşısında aşağı yukarı aynı noktada duruyordu. Bugün aralarında dağlar kadar fark var.
SilÖte yandan bazen romanlar gerçeğe pozitif sanılan bilimlerden daha yakındır.
SAyın Mahfi Hocam Doğrularımız ve Yanlışlarımız yazınız oldukça isabetli.Her yazınız ile ufkumuzu açmaya devam ediyorsunuz. Yalnız Borca Dayalı sistem üzerine de bir yazı bekliyorum. Devlet Kendisi borçlanması yetmiyor gibi hayatın idrakine varamamış genç neslini de geliri olmadığı halde yada gelirinin üzerinde olacak şekilde kredi kartı yada kredi ile borçlandırıyor .Şahsen benim de başımdan geçtiği için süreci bildiğimden bunun insanın ve toplumun gelişmişliğinde büyük bir engel olduğunu düşünüyorum. Gelirinin Üzerinde borçlandırılan ve varlık yönetim şirketleri ile konsolide edilen bir toplumun geleceğini karartmasına nasıl müsade edilebilir.ve bunun planlı olarak yapıldığını görmüş olmak gerçekten kahredici. Umarım Türkiye kendi vatandaşını konsolide edecek başka enstrümanlar bulabilir,aksi devam edecekse eğer görüntüde büyüme ile avunmaya devam ederiz maalesef..
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Aslında bu dediğinizle ilgili ucundan bazı yazılarım var ama genel bir değerlendirme yararlı olabilir.
SilSizin dikkat çekmeye çalıştığınız husus esasında basiretsiz borçlanma ile alakalı.
SilYoksa borca dayalı sistem sayesinde katma değerler oluşuyor, istihdam yaratılıyor.
Ama çok haklısınız. Bu basiretsiz borçlanma geleceği ipotek altına alıyor.
yine bence gereksiz bir kudüs çıkışı.hiç bir arap ülkesi dogru dürüst tepki vermiyorken,hemen biz balıklama atlıyoruz.cuma çıkışı eylemler ,bayrak yakmalar.yolsuzluga ,hırsızlıga tepki vermiyen sayın halkım dolduruşlarla galeyana geliyor.madem din konularında bu kadar hassasız,neden kul hakkı yiyenlere ,rüşvetçi adilere,hırsızlara,adam kayırmalara tepki vermiyoruz.tamamen hükümetimizin yolsuzlukları,rüşvetleri örtme ,kaybetme çabaları.seçimlere yönelik yapılan hareketler.milletin hassas duygularına yönelik çıkarcı,iki yüzlü hareketler.türkiyenin iç ve dış sorunları bitti, bi kudüsmü kaldı.banane kudüsten ya.6-7 milyonluk yahudi israil,300milyonluk bölge ülkelerini eliyle oynatıyor,müslümanlarda birbirini yiyor.bende türkiye olarak çıkacamm bunların hakkını savunacam.ne güzel dünya.daha düne kadar müslümanım diyen ülkenin iki etkili örgütü(HAMAS-EL FETİH) birbirini bogazlıyor öldürüyordu.bizemi kaldı bunların hakkını savunmak.ayrıca araplar hain millettir.uzak durmalıyız bu hainlerden.dahada agır yazardımda hoca yayınlamaz diye biraz yumuşattım.iyi günler
YanıtlaSilDoğru söze diyecek bir şey yok.
SilM.b kendi rezervi ile bir broker gibi borsadan hisse senedi alip satabilir mı ?
YanıtlaSilUluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türk bankalarının 2018 yılında iyi seviyede olan piyasa erişimini devam ettirmesinin beklendiğini bildirdi.
SilKredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada Türk bankacılık sektörünün görünümünün istikrarlı olduğu belirtilirken, “Bankacılık sektörünün görümü, halen destekleyici olan ekonomik ortamı ve bankaların iyi şekilde konumlandırılmış olan önemli seviyedeki sermaye tamponlarının olası ılımlı şokları absorbe edebilme kapasitesini yansıtmaktadır.” ifadesine yer verildi.
Açıklamada Türk bankacılık sektörünün görünümünün bankaların uluslararası finansmana erişimlerinin devamını esas alan temel senaryoyu yansıttığı vurgulanırdı.
Bu dönemde niye yapmasın ,zira kimin eli kimin cebinde belli değil.Hatta TVF bile yapabilir.Sorununuzdaki sorunu anlamadım....NŞA altında gündeme getirirseniz ne alaka derler.
SilMB, rezervlerini değerlendirirken riski en düşük alanlarda değerlendirir. Bu dediğinizi yapmaz, çünkü amacı rezervlerinin değerini korumaktır kâr etmek değil. Kâr etmek isterse para basar. Çünkü 2 - 3 TL'ye mal edip üzerine 200 TL yazınca 200 TL olan parayı piyasaya sunabilme yetkisi sadece kendisinde vardır.
SilAli bey fitch ratings de dis guclerin uzantisidir diyenler var. Bir iyi diyorlar bir kotu diyorlar ben de anlamadim ne oldugunu. Istikrarimiza darbe vuruluyor.
SilSayın Nash; Şöyle mi? Türkiye ekonomisi çok kötü, yukarıda birilerinin büyük bir sevinçle yorumlarına yansıyan ifadeleri okuyup görüyorsunuzdur umarım.Bu durumda adı geçen uluslararası derecelendirme kuruluşu,önce müşterilerini, yatırımcılarını sonrada bizleri aldatıp, yanıltarak bir yaşta birkaç kuş vuruyor.Yani Türk ekonomisinin bozukluğunu saklamak için bize oyun oynuyor.Bu mümkün olmayacağına göre.
SilÖncelikle şunu söyleyeyim. Ben ülke ekonomisinin durumundan çok rahatsızım. Büyük bir sevinçle cevap yazanlarla beni bir ayırın öncelikle. Muhalif tavır takınıyorum diye bir kulp takma, bir yerlere yakıştırma gayreti içine de girmeyin. Ben partiler üstü düşünmeye başlayalı çok oldu. Eğer parti destekçisi olsaydım bulundugum partinin yanlışını goz ardı edemezdim. Bunu samimiyetle söylüyorum. Herkesin görüşüne de saygı duyuyorum herkesin yanlışı ve doğruyu da görebilmelerini arzuluyorum. Dogrulari da gormezden gelmiyorum.
SilÜlke ekonomisi dediğimizde geniş bir anlam ifade etmiş oluyoruz. Bankacılık sektörünün güçlü olduğunu söyleyebiliriz. "Türk bankacılık sektörünün görünümünün bankaların uluslararası finansmana erişimlerinin devamını esas alan temel senaryoyu yansıttığı vurgulanırdı" Herkesin bankalara borçlu olduğunu düşünürsek bu iyi mi yoksa kötü mü bunu sizin yorumunuza bırakıyorum. Kaldı ki bu durumu topyekun ülke ekonomisine mal etmek de dogru bir yargı mı bunu da sizin yorumunuza bırakıyorum. Benim demek istediğim de işimize geleni almanin ve isimize gelmeyeni almamanin yanlış olduğunu soylemekti. Emin olun bundan cok rahatsizim.
Keşke...
YanıtlaSilKeşke Milli Eğitim Bakanı olsanız...
(Evet, doğru okudunuz, Ekonomi Bakanı yazmadım, Milli Eğitim Bakanı yazdım)
Sevgili arkadaşlar beni bakan yapmaktan vazgeçin. Ben buradan daha çok katkıda bulunuyorum eğitime.
SilMahfi hocam,
YanıtlaSilAbd'deki malum davadan dolayı Bankacılık sistemimizin "karizması ( sağlam itibarı)" çizildi mi?
Bahsi geçen bankalara ceza gelirse (ki ceza verebilirler mi?) bankacılık ristemimizin risk primi yükselir mi?
Hayır çizilmedi çünkü bu tür olaylar başka ülkeler ve başka bankalar için de oldu. Olumsuz bir işaret oldu mu derseniz oldu ama olanlar şu ana kadar zaten satın alındı. O nedenle artık risk primi fazla etkilenmez. Hatta artık düşüyor. 21 Kasım'da 217 ile zirve yapan Türkiye CDS primi bugün itibariyle 185'e gerilemiş bulunuyor. Yani bu tür konularda söylentiler başladığında riskler yükselir gerçekler ortaya çıktıkça riskler düşer. Çünkü söylentiler çoğunlukla gerçeklerden daha abartılı olur.
SilHocam "EKONOMİDEKİ MİTLER"i ele alacak bir yazı dizisi hazırlasanız nasıl olur?
YanıtlaSililk mit: faiz sebep mi sonuç mu?
İkinci mit: sıfır enflasyon mümkün mü?
,...gibi gibi......
Nasıl olur güzel olmaz mı hocam? Belki bu konuda kitap bile yazabilirsiniz?
Siz benim Ekonomide Analiz kitabımı okumamışsınız herhalde. Orada safsatalar ve şehir efsaneleri bölümü var. Bunları anlatıp çürütüyorum.
SilGecen gunlerdeki bir yorumuzdan sonra tekrar kontrol ettim. 2001'den bu yana IMF'den 45 milyar dolar almadik. O bahsettiginiz rakam 1999'un batik bankalarini ve 90'larin beceriksizliklerini finanse etmek icin harcanan 25 milyar dolari da iceriyor. Ya rakami 1999'a cekin, ya da 2001'den sonra 45 milyar dolar aldik demeyin. Yaniltici bilgi oluyor, sonra kulaktan kulaga yayiliyor, sehir efsanesine donusuyor. Sizin icin ufak bir mebla midir bilemiyorum ama 25 milyar dolarlik bir fark azimsanacak bir sey degil.
YanıtlaSilYok eger ben yanlis biliyorsam, kaynak paylasirsaniz sevinirim.
Türkiye'nin son üç stand by düzenlemesi ve kullandığı miktarlar şöyle:
Sil1999 - 2002 arasında 17,7 milyar dolar bunun 12 milyar dolarlık kısmı 2001 krizi sonrasında 2002 sonuna kadar kullanıldı. 2002 - 2005 arasında 18 milyar dolar, 2005 - 2008 arasında 10 milyar dolar olmak üzere toplam 45,7 milyar dolar.
Bu veriler için IMF sitesinde Türkiye bölümüne girip oradan yıllar itibariyle purchase ve repurchase'lerden hesap yapmanız lazım. Ben yaptım ve bu sonuçları buldum.
Siz hesaplarken hangi ramamlari kullaniyorsunuz bilemiyorum ancak Turkiye'nin son (3+1) standby sozlesme tarihleri ve rakamlari su sekilde:
SilTarihi - Suresi- Turu - Kull. kredi - O tarihtexi XCH
22.12.1999 - 36 ay - Standby - 15.038,40(SDR) (20,5 milyar USD) - 1.34 USD/SDR
21.12.2000 - 12 ay - Ek - 5.784,00 (SDR) (7.4 milyar USD) - 1.29 USD/SDR
04.02.2002 - 36 ay - Stand-by- 11.914,00(SDR) (14.4 milyar USD) - 1.24 USD/SDR
11.05.2005 - 36 ay - Stand-by- 1.665,51(SDR) (2.5 milyar USD) - 1.51 USD/SDR
Bu rakamlara bakinca soylediginiz gibi 2002 sonuna kadar kullanilmis bir kredi yok. 2001'in sonunda biten anlasmalar toplami 28 milyar dolara, 2002'den sonraki standby'larda toplam 17 milyar dolara geliyor.
Ya bir seyleri tarafsiz bilimsel suzgecinizden gecirirken yanlis hesapliyorsunuz, ya da kullandiginiz rakamlar herkesin malumu olan rakamlardan cok farkli. Paylasirsaniz literature ciddi katki saglamis olursunuz.
Asagida benim kullandigim rakamlari edindigim belgeyi bulabilirsiniz:
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/1f23a0db-b39d-4688-b7db-b9f2c4b5276b/orcancortuk.pdf?MOD=AJPERES
Son stand-by icin kull. kredi miktari makalenin yazildigi tarihe gore belirtilmis. Toplami kullanilmis oldugu icin son rakama 7.5 milyar dolar daha eklmemeiz gerekiyor. Yani 2001'den sonraki yillarda toplam 22.5 milyar dolar kullanilmis. 45 milyar dolar degil.
SilAşağıdaki liste IMF sitesinden alınmıştır:
SilV. Latest Financial Arrangements:
Date of Expiration Amount Approved Amount Drawn
Type Arrangement Date (SDR Million) (SDR Million)
Stand-By May 11, 2005 May 10, 2008 6,662.04 6,662.04
Stand-By Feb 04, 2002 Feb 03, 2005 12,821.20 11,914.00
Stand-By Dec 22, 1999 Feb 04, 2002 15,038.40 11,738.96
of which SRFDec 21, 2000 Dec 20, 2001 5,784.00 5,784.00
Bu tablodan görüleceği gibi 22 Aralık 1999 ile 4 Şubat 2002 arasında 11,7 milyar SDR kullanılmış. Bu kabaca 17,6 milyar Dolar eder. Bunun 5 milyar Doları 1999 - 2001 arasında kullanılmış gerisi 2001 krizi sonrasında kullanılmıştır. 18,6 milyar SDR'ı da (yaklaşık 28 milyar doları)4 Şubat 2002 ile 10 Mayıs 2008 arasında kullanılmıştır.
Buna göre toplam 45 milyar Dolarlık desteğin yaklaşık 40 milyar dolarlık kısmı 2001 krizi sonrasında kullanılmıştır.
Paylastigim belgeden alintilar paylasiyorum, tamamini da okuyabilirsiniz:
Sil"22 Aralık 1999 tarihinde IMF ile yapılan Stand-by
düzenlemesi ile girmiştir. Yapılan anlaşma çerçevesinde üç yıllık bir süreyi
kapsayan yaklaşık 2,9 milyar SDR (4 milyar USD) tutarında mali kaynağın
kullanımı öngörülmüştür (IMF, Şubat 2004). " - Sayfa 70
"Türkiye, 2000’in Kasım ayında dövize yönelen yoğun spekülatif
saldırıyı; çok yüksek faiz oranları, önemli döviz rezervi kayıpları ve IMF’nin
10,5 milyar ABD doları büyüklüğündeki Ek Rezerv Kolaylığı imkanı ile
durdurabilmiştir. " - Sayfa 73
"4 Şubat 2002’de IMF ile 2002-2004 yıllarını kapsayan yeni bir Stand-by
düzenlemesi yürürlüğe girmiş ve 1999 yılında yapılmış olan Stand-by
düzenlemesi iptal edilmiştir. Bu yeni düzenleme ile tahsil edilecek olan 12,8
milyar SDR’lik kaynağın diğer kaynaklardan farklı olarak bütçe finansmanı
amacıyla kullanılması da öngörülmüştür. 12,8 milyar SDR’lik bu tutarın 4,9
milyar SDR’lik kısmı ise IMF’den Ek Rezerv Kolaylığı kapsamında alınan
kaynağın geri ödenmesinde kullanılmıştır. " - Sayfa 74-75
Bu yazilanlardan anladigim, 2001 krizi oncesi 2000 Kasim'a kadar 15 milyar liralik bir yardim alindigi, 2001 krizi sonrasi alinan 18.6 milyar SDR'nin 5 milyar SDR'si 'onceki borcu' odemek icin kullanilmis oldugu. "Uzmanlik" tezleri pek ciddiye alinacak tezler degil ama gene de genel rakamlar bu yonde. 45 milyar dolar cok abarti bir rakam. Goruldugu gibi oyle lanet bir kurulus ki daha ne aldigimiz ne verdigimiz belli degil. Isin icindekiler bile isin icinden cikamamis.
Hocam benim yorumumu gormediniz sanirim
YanıtlaSilGörmemiş olabilir. Bir daha yazar mısınız lütfen?
SilDeğerli Mahfi hocam;
YanıtlaSilYazınızın sonun da var olan bir çok yorumu okuduktan sonra ne yazık ki pek iç açıcı izlenimlere ulaşamadım.Bu ülke kimliğine sahip milyonlarca insanın tek dileği demokrasinin olduğu,hukukun üstünlüğünün olduğu,eğitimin kaliteli,geliştirile bilir ve dünya bilimine katkı sunan refah seviyesi yüksek bir toplum da yaşamaktır.Fakat hemen hepimiz bunları isterken çok azımız bu konu ile ilgili çalışmalar yapıyor var olanı geliştirmek için yapılan yorumlara saygı duymuyoruz.Bir devletin var olabilmesi için küreselleşmiş bir dünya toplumun da ekonomi ve bilim olmazsa olmaz en önemli temel taşlardır ve bu temel taşlar elbette ki eğitim den geçiyor.Her sorunun uzantısı bir şekil de eğitim problemi ile doğrudan doğruya karşımıza çıkarken ne hikmetse bu ülke var olan temel problemin bir türlü üstüne gidemiyor durum pek iç açıcı değil genç nesil olarak elimizden geldiğince temel problemlerin üstüne gitme konusun da kararlıyız ama olağan dışı motivasyon eksikliğinin bulunduğu bir toplum yapısın da bunu nasıl başarırız pek fikrim yok.
Yazılarınızı heyecan ile takip ediyor nice yazılar kaleme almanızı;Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisin de adil ve üstün hukukun var olduğu,ekonomik istikrarın sürekli olarak devam ettiği ve geliştiği,eğitim konusun da milli köklü reformların yapılıp küresel piyasaya ürünlerimizin sunulduğu demokrat bir toplum yapısının gelişmesi dileğiyle.
Teşekkürler, umarım dileğiniz çıkar.
SilHocam ödemeler dengesindeki net hata ve noksanın bu kadar yüksek olması normal mi? kısaca açıklayabilir misiniz?
YanıtlaSilBu konuda blogda yazılarım var. Arama çubuğuna net hata ve noksan yazarsanız çıkıyor.
SilTeşekkur ederim hocam.
SilHocam olması gerekenleri söylüyorsunuz ama bu iktidarın ve siyasal düzenin söz konusu reformları yapacağına sizin de zerre ihtimal vermediğinizi düşünüyorum. Kendi bekalar için anti-demokratik, baskıcı, hukuksuz düzeni sürdürmeye muhtaçlar. İktidarın ideolojisi, dünya görüşü, entelektüel birikimi bir yana, bu paradigma ile eğitimde bilimselleşme mümkün değil çünkü böyle bir eğitimde kendi kitlelerine potansiyel muhalif bireyler yetiştirmiş olacaklar. Bu kısır döngü ile olan Türkiye'ye olacak.
YanıtlaSil