Osmanlı'dan Cumhuriyet'e
Kapitülasyonlar ve Lozan Antlaşması
Osmanlı İmparatorluğu’nun yedi
düvele verdiği çeşitli siyasal, ekonomik, ticari ve mali imtiyazları kapsayan
kapitülasyonlar, 1365 yılında I. Murat’ın Raguse Cumhuriyetine verdiği
kapitülasyonla başlar (bugün Hırvatistan’a ait bulunan Dubrovnik kenti o
dönemde ayrı bir devletti.) Bu ilk kapitülasyondan sonra Osmanlı Padişahları 33
devlete daha kapitülasyon vermişlerdir. Bunlar arasında Venedik Dükalığı,
Fransa, Almanya, İngiltere, Hamburg kent devleti, Rusya, Balkan devletleri, ABD
gibi devletler vardır. Son olarak Vahdettin 1920’de süresi biten İngiltere,
Fransa ve Almanya’nın kapitülasyonlarını yenilemiştir. Başlangıçta belirli bedeller
alınarak verilen kapitülasyonlar, Fatih Sultan Mehmet ile birlikte karşılıksız
verilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nu gümrük korumasından, gümrük
gelirlerinden büyük ölçüde mahrum bırakmanın yanı sıra kapitülasyonların en
önemli etkisi Osmanlı sanayi ve ticaretinin büyük ölçüde yabancıların eline
geçmesinin yolunu açmıştır[1].
Lozan Antlaşması’nın en zorlu
müzakereleri kapitülasyonlar konusunda geçmiş, antlaşmanın onaylanmasıyla
birlikte kapitülasyonlar tarih sahnesinden kalkmıştır.
Osmanlı Dış Borçları ve Türkiye Cumhuriyeti
Osmanlı İmparatorluğu’ndan
devralınan ekonomik yapının GSYH’si 953 milyon TL idi[2]. Lozan Antlaşmasıyla
Türkiye Cumhuriyeti’nin payına düşen ödenmemiş Osmanlı dış borçlarının toplamı
da yaklaşık 105,5 milyon Osmanlı Lirasıydı[3]. 1933 Paris Sözleşmesiyle 8,5 milyon altın liraya düşürülen bu borçların ödenmesi 1954 yılına kadar sürdü.
Kapitülasyonların ve Osmanlı dış borçlarının yarattığı maddi ve manevi sıkıntılar Cumhuriyetin ilk kuşaklarının dış borçlanmaya ve bu tür siyasal, ticari ve mali imtiyazlara hep soğuk bakmalarına yol açtı. Bu durum 1950’den sonra ve özellikle de 1980’den sonra değişti. Dış borçlanma yeniden başladı, kapitülasyonların yerini yap-işlet-devret projeleri aldı, imtiyazlar verilir oldu.
Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet Üretimi
Karşılaştırması
Aşağıdaki tablo eldeki verileri
özetle bir araya getirerek bir üretim karşılaştırması sunmayı amaçlıyor.
1913 - 1916[4]
|
2002[5]
|
2016[6]
|
|
Buğday üretimi (ton)
|
4.886.856
|
20.600.000
|
|
Arpa üretimi (ton)
|
2.429.274
|
6.700.000
|
|
Sanayi Birimi Sayısı
|
579
|
1.858.191
|
|
Sanayide İstihdam
|
14.064
|
6.497.040
|
(1913 – 1916 döneminde sahip
olunan toprakların daha büyük olduğu, 2002 ve 2016 yıllarında nüfusun daha
fazla olduğu karşılaştırmalarda dikkate alınmalıdır.)
Cumhuriyetin Dünü ve Bugünü Karşılaştırması
Aşağıdaki tablo Cumhuriyetin ilk ve
son 13 yılını karşılaştırmalı olarak gösteriyor[7].
1924 - 1937
|
2003 - 2016
|
|
Ortalama Yıllık Büyüme (%)
|
7,8
|
5,7
|
Ortalama Bütçe Dengesi / GSYH (%)
|
-0,2
|
-2,9
|
İhracat Artışı (%)
|
32,5
|
194,1
|
Ortalama Yıllık Dış ticaret Dengesi /
GSYH (%)
|
-1,0
|
-6,9
|
GSYH Artışı (%)
|
129,9
|
176,6
|
Kişi Başına GSYH Artışı (%)
|
71,8
|
131,7
|
USD vs TL (%)
|
34,7
|
-101,3
|
Tablo adeta bir tercihler skalası
ve onun sonuçlarını ortaya koyuyor: Cumhuriyetin ilk 13 yılında dış ticaret
dengesine özen göstermiş, TL’nin değerlenmesini öngörmüş, bütçe açığını
kollamış ve bu modelle yıllık ortalama yüzde 7,8 büyümüş bir yaklaşım var. Son
13 yılda ise dış ticaret dengesini ve TL’nin değerini bir yana bırakmış ama
onların yerine bütçe açığı ve ihracat artışıyla ekonomiyi büyütmeye yönelmiş
bir yaklaşım var.
İlk 13 yıldaki tercihler büyümeyi
daha yüksek oranda gerçekleştirmiş olsa da son 13 yıldaki tercihler GSYH’yi ve
kişi başına geliri daha hızlı artırmış görünüyor. Bununla birlikte GSYH ve kişi
başına gelirin içinde enflasyonun da olduğunu yani bunların cari değerlere göre
hesaplandığını, buna karşılık büyüme oranın sabit değerlerle hesaplandığını
dikkate alırsak ilk 13 yıldaki gelişmenin çok daha değerli olduğunu söyleyebiliriz.
İlk 13 yılın bir başka değerli
yanı daha var: Yıkılmış bir devleti yeniden ayağa kaldırmak gibi çok zor bir
işe girişmiş olmak.
Çok Tartışılmış Bir Konu Olan Okuma Yazma Meselesine
Bilimsel Bir Bakış
Eldeki en ciddi veriye göre 1897
yılında okuma yazma bilenlerin toplam nüfusa oranının yüzde 10 dolayında olduğu
görülüyor[8]. Bununla birlikte bu
oranın sadece adını yazmayı bilenleri ifade ettiğini ve gerçek oranın yüzde
5’ten düşük olduğunu öne sürenler olduğu gibi tam tersine oranın söylenenin 4 –
5 katı fazla olduğunu iddia edenler de var. Kuşkusuz elde herhangi bir kanıt
olmadığı için söylentilere değil resmi nitelik taşıyan istatistik veriye itibar
ederek bu oranın yüzde 10 dolayında olduğunu kabul etmek durumundayız.
1913 –
1914 yıllarına ilişkin istatistikler ilkokul çağındaki çocuk sayısının
1.434.624, buna karşılık ilkokulda okuyan çocuk sayısının 229.175 olduğunu
gösteriyor. Bu durumda ilkokul çağındaki çocukların yüzde 16’sı okulda
bulunuyor. Aynı yılda ilkokul çağındaki kızlardan ilkokula gidenlerin toplam
okul çağındaki kız çocuk sayısına oranının yüzde 6, erkek çocuklardan ilkokula
gidenlerinin toplam okul çağındaki erkek çocuk sayısına oranının yüzde 25,4
olduğu görülüyor[9].
1916 yılında Osmanlı ülkesinin nüfusu 19.043 bin kişiydi. Buna göre eğer yüzde 10’u
doğru olarak kabul edersek okuma yazma bilenlerin sayısı kabaca 1.900.000 kişi ediyor.
1914 yılında ilkokulda okuyanların sayısına bakarsak (229.715) bu iki sayının
birbiriyle tutarlı göründüğünü söylememiz mümkündür.
Son Söz Yerine
Osmanlı İmparatorluğu bizim
geçmişimizdir. Ama geleceğimiz değildir. Cumhuriyetin ilk yılları ise geçmişte
kalmış gibi görünse de aslında bizim geleceğimizdir. O yıllarda uygarlık için
atılan adımlardan bugüne ders çıkarabilir o adımları ileriye götürebilirsek çağdaş
uygarlıklar düzeyine çıkabiliriz.
[1]
Kaynak: Mehmet Fatih Ekinci, Türkiye’nin Mali İntiharı, Platin Yayınları, 2008
sayfa 491 -530.
[2]
Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler 1923 – 2013, TÜİK web sitesi.
[3] Kaynaklar: Mehmet Fatih Ekinci, Türkiye’nin Mali
İntiharı, Platin Yayıncılık, 2009, sayfa 354., Biltekin Özdemir, Osmanlı
Devleti Dış Borçları, TC Maliye Bakanlığı Yayınları, 2. Baskı, 2010, sayfa 131.
[4]
Kaynak: Tevfik Güran, Resmi İstatistiklere Göre Osmanlı Toplum ve Ekonomisi, Türkiye
İş Bankası Yayınları, 2017.
[5]
Kaynak: TÜİK web sitesi, son sanayi sayımı bu tarihte yapılmış bulunuyor.
[6]
Kaynak: TÜİK web sitesi
[7]
Kaynaklar: TÜİK, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve TCMB.
[8]
Tevfik Güran, Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı – 1897, DİE Yayınları,
1997.
[9] 1329 – 1330 Senesine Mahsus Maarif-i Umumiyye İhsaiyat
Mecmuası, s. 11 – 31, Tevfik Güran, Resmi İstatistiklere Göre Osmanlı Toplum ve
Ekonomisi’nden naklen s.148.
Resmi istatistikler okuma yazma konusunda dogru oldugunu dusunuyiorum. Zaten Cumhuriyetin ilk yillarinda halk kanunlari ve mahkeme kararlarini okuyabilseydi idare bu kadar rahat hareket edemez her istedigini kanunlastiramazdi. Oy pusulasindaki isimleri nasil okudular acaba o da ilginc.
YanıtlaSilBirinci tablonun bize verdiği önemli. Üretim olarak kıyasladığımızda fark görülüyor. Aradan 100 sene geçmiş ve bunun üzerine bir şeyler koymamız gerekirdi.
YanıtlaSilDoğrudan yabancı yatırımda bir kısıtlama olabilir mi acaba? Çünkü ülke içindeki yatırımcılar kârlarını ülkede bırakmıyorlar.
YanıtlaSilGSMH neden kullanılmıyor, hesaplamalarda GSYH var.
SilBunun çözümü de yabancı yatırımı kısıtlamak mı? "Kararını ülkede bırakmıyorlar, o zaman yasaklayalım, karlarını ülkede bırakmadıkları gibi anaparalarını da ülkeye getirmesinler." demek yerine, karlarını neden ülkede bırakmadıklarını düşünüp buna çözüm üretmek gerekir.
SilBu cevabı bekliyordum. Yorumda da yanlışlık var tabii. Yorumu yazarken sizin yazdığınızı düşünmedim değil. Çözüm üretmek gerekir. Gerekir de adı ne bu çözümün. Ben de çözüm üretmek gerekir diyorum.
SilEskiden GSMH kullanılırdı şimdi karşılaştırmalarda daha eşit bir ölçü olarak kabul edildiğinden GSYH kullanılıyor.
SilMerhaba sayın hocam, konuyla alakalı değil yalnız kafamı çok kurcaladı geçmiş yazılarınızı okuduğumda.
YanıtlaSilfed bilanço küçültecek bir yandan faizleri artırmak istiyor. bilanço küçüleceği zaman oluşabilecek muhtemel deflasyonu tetiklemez mi? biz derslerde hep faizler düşünce enflasyon artar şeklinde öğrendik. yoksa bilanço küçültme il faiz artırım farklı amaçlar için mi?
Saygılarımla,
Uğur Turan
Bilanço küçültme demek trilyonlarca doların ABD'ye geri dönmesi demek. Bu içeride enflasyonist baskı yaratacak. O nedenle de Fed bir yandan faizi artırarak bu baskıyı dengelemek istiyor.
SilAnladığım kadarıyla, bizim ülkemizde, "enflasyon" tanımı ve türlerinde epey kafa karışıklığı var Mahfi bey, yanılıyor muyum?
SilKonunun uzmanı olan da, olmayan da, kendi hayatındaki iktisadi olaylara bakarak tanımlar ortaya attığı için, enflasyon tanımınında uzlaşamıyoruz, faiz yükseltmenin geçici çözüm olduğunu unutuyoruz, böylece yapısal reformlar kimsenin aklına bile gelmiyor.
"bilanço küçüleceği zaman oluşabilecek muhtemel deflasyon" ifadesi, yanlış değil mi?
"Bilanço küçültme" derken, galiba, paranın azalacağı algısı doğuyor, bunun da deflasyon yaratacağı zannediliyor, yanılıyor muyum?
FED'in yapacağı şey şu: QE dönemleri boyunca, piyasalara likidite (para) pompaladı. Dağıttığı bu para karşılığında "tahvil"i alıp, bilançosunu 900 milyar dolardan 4,5 trilyon dolara yükseltti.
2017 ve 2018'de atacağı adımlar ise şöyle: FED elinde bulunan bu "tahvil"leri tekrar piyasaya sürerek, dünyanın her köşesine yayılmış 4,5 trilyon doları, aşama aşama, ülkesine çekecek, yanılıyor muyum Mahfi bey?
Geri dönen bütün bu paranın ABD'de yoğunlaşması, ABD sınırları içinde bollaşması enflasyonu tetikleyeceğinden; FED, faizi yükselterek, "denge stratejisi" izlemeyi planlıyor, değil mi?
Türkiye'deki kafa karışıklığı şuradan doğuyor: Bizdeki enflasyonun yüksekliği "maliyet enflasyonu"nun sonucudur, "talep enflasyonu" değildir.
Dolar/TL kurundaki yükselişler, Türkiye'deki şirketlerin girdi maliyetlerini de arttırdığı için, nihai tüketiciye ulaşan ürünün ve hizmetin son fiyatı da otomatikman zamlanıyor.
"Enflasyon tanımı" ve "enflasyon türleri" ile ilgili, geniş ve bol örneki bir yazmayı düşünür müsünüz Mahfi bey? Türkiye'de faiz yükseltmenin tek çözüm yolu olmadığını, asıl çözümün yapısal reformlar olduğunu, belki bu yazınızdan sonra anlayan daha çok insan olur, ne dersiniz?
Böylece, FED'in "bilanço küçültme" derken kastettiği şeyin; piyasalara para pompalamak değil, elindeki 4,5 trilyon dolar değerindeki tahvilleri sürüp parayı çekmek, ve bu paraları yok (imha) etmek olduğu anlaşılır, ne dersiniz?
Hocam teşekkür ediyorum. Benim anlamadığım noktada bu paralar bir daha zaten piyasaya sürülmeyecekse enflasyon oluşmaz ve faizleri artırmanın anlamı yok diye düşündüm. Sürecin işlemesinde acaba benim kaçırdığım nokta neresi?
Silİlginiz için teşekkür ediyorum.
Evet Mahfi bey, Ugur arkadasimiz ve 21:15'deki Adsiz arkadasimizin sorulari benim de kafama takiliyor.
SilFED, elindeki tahvilleri satip, 4,5 trilyon dolari ABD'ye cektiginde enflasyon yukselecegi icin, faizi simdiden arttirmak icin firsat ariyor.
Tamam da, gelen 4,5 trilyon dolari imha edecekse, enflasyon niye olussun? Anlayamiyoruz bu kismi Mahfi bey.
Arap Alfabesine gecilme durumu olmali cunku ulkemizde milyonlarca Arap nufus var onlarin alfabeyi ogrenirken ki durumu icimizi parcaliyor. Bu nedenle arap alfabesinin kullanimina gecilirse kulturler arasi hosgru ve diyalog hizlanir. Bir humanist hayata soldan bakan biri olarak onerim budur.
YanıtlaSilÜlkemizde milyonlarca Arap nüfus yok.Bunu da nereden çıkardınız.Üstelik diyelim haklısınız ve ülkede 4-5 milyon Arap var diyelim.Bunlar için Arap alfabesine geçtiğimizde geriye kalan 75-76 milyon çoğunluğu Türk vatandaşın durumu ne olacak.Arap alfabesi dilimize uygun olmadığı için değiştirilmiştir.Din ile bir alakası yoktur.Allah aşkına bilmediğiniz konularda saçmalamayın.
Silİmalı bir yorum. Geçmiş yazılarda bu konu farklı belki de yanlış lanse edilmiş olabilir. Yeri olmadığı için açıklama da yapılamadı veya yanlış yapıldı. Hataydı.
Sil17:08"e,
SilZaten basimiza ne gelirse AKPden dolayi degil; siz ve sizin gibiler yuzunden gelecek bak buraya yaziyorum!
Biktik sizin o humanist sevgi pitircigi saf iyi niyet timsali halinizden ve bu halinizi duygu somurusu yaparak ajistasyon yaparak demogoji patlatarak bize dayatmanizdan.
Cok uzaga gitmene gerek yok! iki sene once Ankarada sen senin arkadaslarini oldurenler kimlerdi nereden hangi yerden hangi kulturden esinlendiler de bunu yaptilar...Bunun uzerine biraz dusun.
Iste boyle yazarak yaparak bilerek ya da bilmeyerek AKP muhafazarligina canak tutuyorsunuz ona ek olarak da koktenci asiri Milliyetciligi daha cok korukluyorsunuz bak ben sana soyliyeyim. Haberin olsun!
Ulkede insanlar duzgun turkce konusamiyor, Arapcayi nasil konusacaklar? Neden ingilizce ogrenmek gibi bir istek hic yok? neden hep geri gitme mantigi var? Arapca konusan ulkelerdeki ingilizce bilme oranina bir bakin, ya da yol tabelalarinin hem arapca hem de ingilizce olmasina bir bakin, belki feyz alirsiniz...
SilYanlış hatırlamıyorsam biri 2009, diğeri 2016 olmak üzere gsyh hesaplama yöntemi iki defa değiştirildi. Dolayısıyla 2003-2016 yılları arasındaki gsyh hesaplaması ne kadar tutarlıdır?
YanıtlaSilTÜİK 1998'e kadar geri gidip yeni seriyle hesaplamaları düzeltti.
SilAltina endeksli bir para birimi ile karsiliksiz bir para birimi karsilastirilmasi sizi sasirtmiyorsa, bu hic sasirtmasin.
SilSayın Eğilmez, son derece güzel ve açık yazınız için sizi tebrik ederim. Uygarlık tarihinde ne Kurtuluş Savaşımız ilk bağımsızlık savaşı, ne de Türkiye Cumhuriyeti ilk cumhuriyettir. Ancak her iki olayı da eşsiz kılan, yüzyıllar boyunca bilimsel, kültürel, ekonomik ve sosyal açıdan geri kalmış, nerdeyse 300 yıldan beri gerileyen ve sonra hızla çöken bir imparatorluktan,genç ve dinamik bir ülke yaratılabilmesidir. Bu sayede Rönesansın bir bölümünü, Reform'u, Aydınlanma Çağını, Endüstri Devrimini ıskalamış bir toplum, Batı ile arasındaki farkı kapatabilme şansına erişmiş idi. Kurtuluş Savaşı nasıl bize bir vatan kazandırdı ise, Cumhuriyetin ilanı bize modern bir devlet kazandırdı. Ne yazık ki biz bu modern devletin üzerine, tüm denemelere rağmen modern bir demokrasi inşa etmekte başarılı olamadık. Sevgi ve saygı ile. Burak Köylüoğlu.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Haklısınız Cumhuriyeti kurduk ama aradan geçen 94 yılda hala demokrasiye geçemedik. Çünkü biz seçimle, sandıkla demokrasi oluyor sanıyoruz.
Silneyle olur peki hocam,,,darbelerle diktatörlükle mi oluyor,,,tek rejimiyle mi oluyor
SilHocam bireysel emeklilik (otomatik bes veya özel bankalar) ilgili yazınız olacak mı.yaptırmalı mıyız yaptırmamalı mı?
YanıtlaSilEn güzel tasarruf çeyrek , yarım falan al at bir köşeye unut ! En az 10 yıl yap bunu ...mesela 2001 de ceyrek 9 TL ye denkti ! Şimdi 260 TL ye yaklaştı! 30 kat artmış ! Tabiki son karar sizin....
SilEn güzel tasarruf çeyrek , yarım falan al at bir köşeye unut ! En az 10 yıl yap bunu ...mesela 2001 de ceyrek 9 TL ye denkti ! Şimdi 260 TL ye yaklaştı! 30 kat artmış ! Tabiki son karar sizin....
SilSizin gibiler yüzünden yastık altında milyarlarca dolarlık altın ekonomiye bir katkısı olmadan duruyor.
SilEn guzeli altin gram altin. ceyrek yarim tam da alis satis farki cok var yipranma payi da cabasi maliyet. Her ay maasin el verdigi kadariyla en az 1 gr altin al bazi aylar 2gr 3 gr arkadasin dedigi gibi 10 yil yap.
SilAdsız 19:56
SilNe yapalım başka önerin varmı ?
Eğer kendi birikiminizi daha iyi değerlendirecek zamanınız imkanınız ve deneyiminiz yoksa BES yaptırmak akılllıca.
SilAtatürk ilkeleri, Atatürk ilkeleri diyorlar ya yeniliklere güya karşılar.
YanıtlaSil2inci Mahmut adlı padişah olmasaydı Atatürk olmazdı.
Kimse 2inci Mahmut un yeniliklerini tartışıyor mu ? Yok.
Atatürk e karşı olanlar Osmanlı dan bahsederken 2inci Mahmut un zorla getirdiği yenilikler hakkında konuşuyorlar mı? Yok
Uyanıksın Türk Milleti, İki yüzlüsün Türk Milleti!
İki yüzlü değil de cahil diyelim biz ona. Böyle çok "Osmanlıcı" birisiyle tartışmıştım yıllar evvel, en son 5 tane padişah ismi say bana dedim....sayamadı (zırvaladı aynı kişiyi iki kere saydı falan). Siz de deneyin seviyeleri bu göreceksiniz. II.Mahmut'u falan hiç bilmezler. Fesi Müslümanların dini giyisisi sanan var.
SilBizi kırmayıp yazdınız...Teşekkürler hocam.
YanıtlaSilCUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN,
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN,
* Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir.
Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde
etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı
akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım
olanı yapmağa hazırız. 1923 (Atatürk’ün S.D. III, S. 71) * Onlar, kolaylıkla anlayacaklardır ki, çürümüş bir
hanedanın, halife unvanıyla başının üstünden zerre kadar
uzaklaşmasına imkân kalmayacak surette muhafazasının
mecburî kılan bir devlet şeklinde, cumhuriyet idaresi ilân
olunsa bile, onu yaşatmak mümkün değildir. 1927 (Nutuk
II, S. 831)
kaynak:http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/ataturkun-ozlu-sozleri-m-kemal-ataturkun-cumhuriyet-ile-ilgili-sozleri-2067089/
Sizleri kıramam, sağ olun.
SilHazine Avans sistemini Cumhuriyeti kuranlar niye uyguladilar maliye politakasinda?
YanıtlaSilHazine avans sistemini, dis borclasnmayi yapmamak hazine uzerinde yabancilarin hakimiyet kurmasini engelleyerek osmanlilar donemindeki gibi bir duruma dusmemek icin biraz da duyunu umumiye fobisinden oturu uyguladilar.
SilHazine avansiyla merkez bankasi hazineye, yasada belirtilen olcude ve oranda dusuk faizli kredi verebiliyordu. Boylelikle Hazine, dis piyasalardan ve ic piyasalardan borclanmadan ic piyasada faizleri fazla yukseltmeden odemelerini rahatlikla gerceklestirebiliyordu.
Hocam karşılaştırma bence yanlış temeller üzerine kurulu. 100 yıl öncesinin şartları 100 yıl önceki diğer ülkelerin durumlarına, bugünde bugünkü ülkelerin durumlarına göre yapılmalıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında savaştan çıkmış, hiç birşeyi olmayan, altyapı olmayan bir ülkede herşeyi sıfırdan yapmaya çalışmakla, 2000 li yılların dünyada belirli bir kredisi olan teknolojinin geliştiği, globalizm etkisindeki, sermayenin sınır tanımadığı, ulaşımın, haberleşmenin sınır tanımadığı bir zaman dilimini neye göre karşılaştırdınız anlamadım.
YanıtlaSilBen cumhuriyetin ilk 10 yılındaki ilerleme ve azimle gidebilseydik, en medeni, en ileri ülke olurduk diye düşünüyorum.
ben de böyle düşünüyorum
SilŞunu da eklemekte fayda var hocamız Cumhuriyet temalı yazı kaleme aldığından böyle karşılaştırma yapmış olmalı.
SilMahfi bey,
YanıtlaSil1 Ocak 2018 Perşembe günü, "Bank for International Settlements"ın başkanı olarak göreve başlayacağınız iddiası kulislerde dolaşıyor. Ve hâttâ, bazı reform paketlerini şimdiden tamamladığınız, göreve başladığınız andan itibaren bu paketleri yürürlüğe sokarak, 2008'den beri bitmek bilmeyen küresel ekonomik krizi sonlandıracağınız söylentileri de var.
Konuya açıklık getirir misiniz?
BIS Başkanlığı öyle dediğiniz gibi yetkili bir makam değil.
SilHocam gosterge faiz neden surekli değişiyor
YanıtlaSilGosterge oldugu icin. Faiz surekli degistigi icin gostergesi de degisiyor. Takometre gibi.
SilHazine avans sistemi yok ondan.
SilÇünkü bu faiz ikinci piyasada her gün oluşan alış verişe göre oluşuyor da ondan.
SilHocam türk bankalarının batma riski var mı yoksa bile bu rezzab davasındn dolayı verilcek cezalar risk oluşturur mu?
YanıtlaSilHepsinin yok. Halk Bankasi 20 Milyar $ ceza yiyebilir ama devlet bankasi oldugu icin batmaz. Seve seve oderiz milletce.
SilBu konularda resmi bir açıklama yapılmadığı sürece ne desek dedikodu olur.
SilHocam merak ettigim bir soru var yanitlarsaniz sevinirim
YanıtlaSilPotansiyel buyuyen Bir ulkede enflasyon %1.5 lardayken doviz kurlari karsisinda ozellikle de ticaret yaptigi ulkelerin para birimleri karsisinda, yerel paranin neredeyse tarihinde gorulmemis bir sekilde dusuk seviyede olmasi yerel paranin, uzun yillardir mevcut enflasyon seviyeleri olan%2 ve su anki %1.5lardan dah fazla deger kaybetmesi
sirf bu verilere bakarak : Normal potansiyel buyume + %1.5 mevcut enflasyon(gecmis yillarda %2 %2. bandinda bir enflasyon) + Deger kaybeden tarihsel olarak en az 40 yillik ortalamalara bakinca yabanci paralar karsisinda yerel paranin tarihinin ilk kez neredeyse en dusuk seviyede olmasi
1) o ulkede isgucu maliyetleri duser mi?
2) yabanci yatirimlar icin avantaj yatirim imkani saglar mi
3) issizligin dususu az ya da cok olur mu?Buna etki eder mi?
3) ihracat ve ithalatta turizmgelirlerinde ne gibi gelismeler yasanir?
Bu bir ödev mi? Üçüncü kez soruluyor.
SilHocam öncelikle Türkiye Cumhuriyeti'nin
YanıtlaSil94. Yılını kutlar,aklı ve gönlü zengin kişilerin bol olduğu bir TÜRKİYE dileklerimle,yorumlarınıza katılıyorum.Cumhuriyet,in ilk yıllarında atılan doğru adımlar devam etseydi ne almanyadan nede güney koreden geri kalırdık.saygılarımla.
Aynı kanıdayım, teşekkürler.
SilEndustri muhendisiyim, Konfeksiyon isine girmeyi dusunuyorum. Utu paket orme uzerine bir atolye kurup yavas yavas buyumeyi dusunuyorum arkadaslarimla planladik
YanıtlaSilTavsiye eder misiniz ?
Bu işler böyle tavsiye edilmez. Önce bir pazar araştırması yapın, sonra bir fizibilite ve nakit akışı çıkarın ondan sonra onların sonuçlarına göre karar verin.
SilHocam konuyla ilgisiz kusura bakmayın mazur görürseniz bir sorum olacak ;
YanıtlaSilliberaller sosyalistler gibi mutlak eşitliği değilde Fırsat eşitliğini savunmakta fakat Fırsat eşitliğinin sosyal eşitliğe ve ekonomik eşitliğe neden olması yönünde bir neden görmemektedirler.yani toplumsal eşitsizlik ve ekonomik eşitsizliği normal görmektedirler.
Benim sorum kavramlarla alakalı;
Ekonomik eşitsizlik derken bunu kafada canlandırılması zor olmuyor.kapitalizmde özel mülkiyet olduğu için işveren sınıfı üretimden işçi sınıfına göre daha fazla pay alabiliyor dolayısıyla bir kesim fazla kazanırken diğeri az kazanıyor buda ekonomik eşitsizliğe sebep oluyor.
Sorum ;toplumsal eşitsizlikten ne anlamam gerekiyor ,toplumsal eşitsizlik derken kastedilen nedir?
Şunu mu anlamalıyım;
Fazla kazanan kesim refah içinde yaşarken kültürel etkinliklere katılırken diğer az kazanan kesim birçok şeyden mahrum kalacak ya da aynı ücret alınsa bile çalışma koşullarındaki farklılıktan dolayı bazı sektörde çalışanlar nispeten daha fazla boş zamana sahip olacak ve kitap okuma, gezme v.s gibi aktivitelerde bulunarak hayat kalitesini artırarak daha fazla refah içinde yaşayacaklardır.
Kısacası toplumda Kişiler arasında ki hayat kalitesi ya da hayat standardı farkı artıkça toplumsal eşitlikte artacaktır desem katılır mısınız?
Sosyal eşitsizlik eğitim alanında çok belirgin. Okulların başarı sıramasına baktığınızda özel okula gidemeyen öğrenci daha az başarılı oluyor. Ben kızımı orta okula gönderdiğimde istanbulda ilk 50 okul içinde devlet okulu yoktu.
SilBu soruyu da daha önce yanıtladım.
SilHecks ci yaklasimda normal malin fiyatlar arttigindaki grafigini nasil cizeriz hocam
YanıtlaSilBurada grafik çizmemi beklemiyorsunuz herhalde.
SilKapitülasyonların kaldırılması için tek hukuk sistemine geçilmesi gerekiyordu. Tek hukuk sistemine geçmek de, şeriatın kaldırılması anlamına geliyor.
YanıtlaSilBkz. Azınlık İmtiyazları – Kapitülasyonlardan Tek Hukuk Sistemine Geçiş
http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-40/azinlik-imtiyazlari-kapitulasyonlardan-tek-hukuk-sistemine-gecis
Bu makaleden önemli bir bölüm:
...
1926 yılında hazırlanan Türk Medenî Kanunu’nun Esbab-ı Mucibe lâyihasında ise, çok hukuklu sistemin kapitülasyonları ve azınlık imtiyazlarını nasıl geri getirebileceği şöyle açıklanmıştır:“Muhtelif dinlere mensup tebaayı ihtiva eden devletlerde tek bir kanunun bütün camiada uygulanabilmesi için, bunun din ile münasebeti kesmesi, millî egemenlik için de bir zarurettir. Çünkü kanunlar, dine dayalı olursa vicdan hürriyetini kabul mecburiyetinde bulunan devlette, muhtelif dinlere mensup tebaası için ayrı ayrı kanun yapmak icabeder. Bu hâl, çağdaş devletlerde şart olan siyasî, sosyal, millî birliğe tamamen aykırıdır. Hatırlamak icap eder ki, devlet yalnız tebaası ile değil, yabancılarla da temastadır. Bu takdirde, onlar için kapitülasyon adı altında istisnaî kurallar kabul etmek mecburiyeti doğar. Lozan ile ilga olunan kapitülasyonların sürdürülmesi için yabancılar tarafından öne sürülen gerekçelerin en önemli yanı bu nokta olmuştur. Bundan başka, Fatih Sultan Mehmet devrinden son zamanlara kadar gayrimüslim tebaa hakkında uygulanan istisnaî kurallara da bu dinî durum sebep olmuştur.”Esbab-ı Mucibe Lâyihası’nda medenî kanunun Türk toplumuna uymayacağı iddialarına cevap verilirken ise, “kapitülasyon ve azınlıkların dinî haklarının ancak lâik bir hukuk sisteminde söz konusu olamayacağı” vurgulanmıştır.
...
Değerli yazınız için teşekkürler hocam
YanıtlaSil1923 yılında Türkiye'de nüfusun yaklaşık 13 milyon olduğu tahmin edilmekte ve bu nüfus iktisadi verimliliği düşük ve yıpranmış bir nüfus cumhuriyetin ilk yıllarında bu emek arzıyla (erkek nüfusun azlığının da düşündüğümüzde) yakalanan büyüme oranları bence takdire şayan
Bir şeyi sıfırdan büyütmek hem kolay hem zordur. Zordur çünkü kaynak sorunu vardır. Ama kaynak bulununca kolaydır çünkü 1'i 2 yapmak 10'u 12 yapmaktan daha kolaydır.
Sil10. yıl marşındaki 'on yılda onbeş milyon genç yarattık her yaşta ''sözü bu açığın kapatıldığını belirtmek için söylenmiştir bu bile başlı başına başarı öyküsüdür
SilOkur-yazarlık oranı şimdilerde yüksek görünse de okuduğumuzu doğru anlama oranımızın pek de iyi bir seviyede olduğunu sanmıyorum. Hele de kavramları yerinde kullanamadığımız durumlar ortaya çıktığında. İdeolojik yönelimler, kavramları da kendimize göre yorumlamamızda fazlaca baskın rol oynuyor.
YanıtlaSilÇok doğru ama bu sorunlar bundan 100 yıl önceki Osmanlı toplumunda muhtemelen çok daha fazlaydı.
SilHOCAM YAZILARINIZI SEVEREK TAKİP EDİYORUM EMEĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.SİZE BİR SORUM OLACAKTI YARDIMCI OLURSANIZ ÇOK MEMNUN OLURUM.MAKRO EKONOMİ,PARA VE BANKA GİBİ KONULARA İLGİ DUYUYORUM ÜNİVERSİTEDEYKEN DE BU DERSLERDEN,NEDEN SONUÇ İLİŞKİSİ KURMAKTAN KEYİF ALIRDIM ŞİMDİ YÜKSEK LİSANS YAPMAK NİYETİNDEYİM BU ALANLARDA HOCA OLMAK İÇİN HANGİ İKTİSAT DALINDA YÜKSEK LİSANS YAPMALIYIM?
YanıtlaSilDIŞ TİCARET TE YAPSAM BUNUN BİR ZARARI OLUR MU? TEŞEKKÜRLER
Eğer ileride akademisyenlik gibi bir düşünceniz varsa ekonomi veya ekonomi politikasını düşünün. Özel sektör düşünceniz varsa finans düşünün, dış ticaret de olabilir.
SilDEĞERLİ HOCAM KIYMETLİ ZAMANINIZI AYIRIP CEVAP VERMENİZ BENİ DUYGULANDIRDI ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM.AKADEMİSYENLİK DÜŞÜNÜYORUM SAĞOLUN
SilO zaman hocaya bağırmayı bırakın. Büyük harfle yazmak bağırmak anlamına gelir.
SilHocam, öncelikle yazınız çok aydınlatıcı, benim gibi konuya uzak olanlar için. İki noktaya değinmek istiyorum: 1- Tarımsal üretim nüfus ile oranlandığında çok kötü durumda olduğumuz görülüyor. 2- Endüstriyel ürün ihracatımız ne kadar yüksek teknoloji barındırıyor? Cumhuriyet'in ilk yıllarında, endüstrinin dünyadaki yapısı ile bugünü karşılaştığımızda durum dünya ile göreceli olarak bizim açımızdan çok daha kötü. Tarımda kendimize yetmeyen, endüstride derme çatma ürünleri ucuz ve kayıt dışı emek sayesinde ihraç eden bir ülke konumundayız. Sizin görüş ve okuma önerilerinizi öğrenmekten seviç duyarım. Saygılarımla.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilTarımda giderek kötüye gidiyoruz.
Sanayi ürünleri ihracatında maalesef yüksek teknolojili mal oranı sade yüzde 3,5 dolayında bulunuyor.
Tarım ve hayvancılık politikamız 20 yıl önce çok daha iyiydi. Bu arada ne yaptıysak tersini yaparak düzeltme yapmamız lazım diye düşünüyorum.
Sanayide ise Endüstri 4.0 hazırlıklarına girmemiz gerekiyor.
Ama hepsinin başında eğitim sistemimizi düzeltmemiz gerekli.
Hocam ben bir şeyi anlamıyorum siz ve sizin gibi değerli bilim insanları her fırsatta ekonomi politikamızın,eğitim sistemimizin yanlışlarından söz ediyor mademki amac ülkemizi daha refah düzeye çıkarmak mademki 11.ekonomi olmak gibi iddialı ve güzel bir hedef var e sizin gibi değerli üstadlarda var niye peki hala hatalı politika uygulanıyor niye düzeltilmiyor.hedefeler güzel,e uygulanacak yöntemler de bilim insanlarımız tarafından belliyken niye niye ?
SilGuzel bir karsilastirma sagolun var olun.
YanıtlaSilBu karsilastirmayi anlamli kilan objektif kilan hususda takdir edersiniz ki her iki donemde de insanlik ve ekonomi literatur tarihini alt ust eden kalici derin izler birakan ve uzun suren iki dunya ekonomik krizi olmustur. 1929 ve 2008 ekonomik krizleri. Her ikisinden de Turkiye, diger dunya devletlerine nazaran daha az etkilenmis etkilenmis olan durumdan da ekonomik olarak daha cabuk cikmayi diger dunya devletlerinden once basarmistir.
Bu vesile ile karsilastirmaniz bu iki krizin oldugu yillari da alarak daha objektif ve anlamli olmustur.
Teşekkür ederim.
SilCumhuriyet devrimlerinde talep avrupanın aksine biz de halk tarafından gelmedi, bir çaba gösterilmedi, siyasi ve askeri elitler halka sundu. Bu yüzden bu kadar değerli kazanıma rağmen, halkımız gelinen noktada cumhuriyetin kıymetini bilmiyor ama bugün ve yarın yavaş yavaş görmeye başlayacak.
YanıtlaSilHocam. öncelikle ellerinize ve emeginize saglık 3 yıldır sadık bir takipcinizim sizin gibi yükseldikçe egilen ve işini hakkıyla yapan nadir insanlar oldugu içinde cok mutluyum. işe basadıgımda ilk maasımda 6 tane kitabınızı aldım ve keyifle okudum. konuyla pek alakalı degil ama türkiyede sigorta sistemi ve BES sistemi hakkında bir analiz yapmayı düşünüyormusunuz ben sigorta sektöründe calısan birisi olarak cok fazla spekülatif sozlerle karısılasıyorum bes fonlarının varlık fonuna aktarılma ihtimali vs bu konu ile ilgili bir yazı kaleme alırsanız bahtiyar olurum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilBu konuda bir şeyler yazmayı planlıyorum.
Hocam,
YanıtlaSilSon Küresel Rekabet Raporu'nu değerlendirir misiniz?
Gerçekten uçuyor muyuz?
Malezya'nın 23., Katar'ın 25, S. Arabistan'ın 30., Azerbaycan'ın 356, Endonezya'nın 36. sırada olduğu bir rekabet gücü sıralamasında Türkiye'in 53. sırada olması uçmak olarak değil olsa olsa rüzgarda sürüklenmek olarak nitelendirilebilir.
SilOlsun Katar bizim kardesimiz. Katara destek ciktik sonucta kotu gunlerinde birlikte olduk. Eger biz dara dusersek Katar bize yardimci olur.
SilBakin gida amborgosu varken katara gida verdik eger biz petrol alacak paramiz olmazsa katarda bize petrol verir.
bu islam kardesligidir darda dusene yardimci olmaktir.
"Bilanço küçültme demek trilyonlarca doların ABD'ye geri dönmesi demek. Bu içeride enflasyonist baskı yaratacak. O nedenle de Fed bir yandan faizi artırarak bu baskıyı dengelemek istiyor."
YanıtlaSilHocam, FED zaten bilanco kucultmeyi enflasyon onlemi olarak yapmiyor mu? Vadesi gelen kagitlari tekrar satin almayacak, daha doğrusu kagitlari ihrac edenlerin borcunu ötelemeyecek, dolayisiyla kagitlarin karsiligi olan para hazineye girecek, ve bu borc-alacak iliskisi bitecek.
Trilyonlarca dolar zaten Amerikan ekonomisinin icinde degil miydi?
FED tekrar kağıt satin almayinca para piyasada degil hazinede olacagindan yani piyasada para miktari azalacagindan faizler otomatik yukselmez mi?
Ayni sekilde piyasadaki kullanilabilir para azaldigi icin degerlenen para sonucunda veya toplam talep dusecegi icin enflasyon zaten otomatik düşmez mi?
Bu dolarların önemli bir kısmı faizin yüksek olduğu ekonomilerdeydi. Şimdi bunlar vadesi gelmeden önce hazırlık amacıyla geri gelecek. Bu giriş çıkışlarda enflasyonist baskı yaratacak.
SilZorla ulkeyi krize sokacaksiniz.Unutmayin; Bize bisey olmaz!
YanıtlaSilYönetime yapılmış olduğunu düşündüğüm bu uyarıya katılıyorum ama bize bir şey olmaz kısmına katılmıyorum. Bize zaten olanlar oldu.
SilMahfi bey,
Sil%100 dusunce gucune inaniyorum. Iyi dusunursek iyi olur. Kotu dusunursek kotu olur. Ekonomi iyi dersek ekonomi iyi olacak dersek ekonomi cok iyi olur. Dolar dusecek istikrar surecek enflasyon bitecek buyume devam edeck issizlik bitecek dersek butun bunlar gerceklesir.
Yeterki olumlu dusunelim. Mesela ekonomi cok iyi diyelim bak bakalim ekonomi nasil oluyor ozaman. pozitif olumlu dusunmek gerek.
hersey rakamlar bilimsel verilerden ibaret degil dunyada! Yeterki gonlumuzu rahat tutatlim serin tutatlim iyi bakalim. Isimiz bu istatistiklere kaldiysa zor.
Yine soyluyorum bize bisey olmaz! Tek parti iktidati var koalisyon yok inan inancli insanlar yonetimde sizce boyle insanlarin oldugu yerde adaletsizlik haksizlik vukuu bulur mu?
Ben herkese mutlulugun formululasyonunu veriyorum. Iyi dusun iyi olsun ekonomi cok iyi olsun yeterki sen oyle dusun gerisini yaradana birak o bilir isini.
Metafizik boş bir iştir. Bilimle uğraşın, boş işlerle uğraşmayın.
SilMahfi bey "az" da olsa bilim disi seyler olmali. Reformu insanlar kendilerine yapmali. Dogma olan seylere dokunamazsiniz. Insan kendini degistirebilir. Hic bulasmayin demek de yanlis. Ben metafizikle ugrasmiyorum ama ugrasan var. Siz saniyor musunuz reform yapanlar huzurlular? Ben sanmiyorum. Turkiye orneginde yasadigimiz icin kendinizce hakli yanlariniz olabilir biz de hicbir sey duzgun degil.
SilHocam EBRD'nin Türkiye'deki yatırımları tam olarak nasıl oluyor? Doğrudan yatırım mı yapıyor ve bizzat kendisi mi yapıyor yoksa fon olarak belli şirketlere mi veriyor?
YanıtlaSilİki türlü de yapıyor.
Silulkemizin marka degerinin artmasinbi nasil karsiliyorsunuz
YanıtlaSilhttp://www.sabah.com.tr/ekonomi/2017/10/25/turkiye-marka-degerini-artirdi
Hocam insanlar ; din,gelenek,psikolojik vb, faktörlerle her zaman karlarını veya mali faydalarını maksimize etmeye çalışmıyorlar . Örneğin bir insan düşük gelirli bir insana parasal yardımda bulunarak gelirine yönelik irrasyonel bir davranışta bulunuyor, ancak bu seferde vicadanen kendini iyi hissediyor ve para kazanarak değil para kaybederek fayda sağlıyor. Aslında bu ve vb. durumlarda insanın yine kendi faydasını maksimize ettiği rasyonel davranış değilmidir? Bu yüzden rasyonelliği sadece mali olarak değil genel olarak insanın kendi faydasına yönelik davranışlar olarak düşünmemiz gerekmezmi?
YanıtlaSilHocam okur yazar oranının düşük olması çok doğal değilmi 1928 de harf devrimi yapılıyor ve bir Sabah uyandığında hiç bişey bilmiyorsun
YanıtlaSil
YanıtlaSilBORÇLANMADA, DÜNYA'NIN DİĞER ÜLKELERİ İLE TÜRKİYE KARŞILAŞTIRMASI, İMF'NİN RAKAM VE DEĞERLENDİREMELERİNE GÖRE;
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, dünyadaki hükümetlerin toplam borcu 63 trilyon dolara denk geliyor. ABD, Çin ve Japonya'nın toplam borcu, küresel hükümet borçların yüzde 58,5'ini oluşturuyor.
ABD, 19,94 trilyon dolarla "küresel hükümet borçları ligi"nin zirvesinde yer alıyor. ABD hükümetinin borçları, küresel hükümet borçlarının yaklaşık yüzde 32'sine karşılık geliyor. ABD hükümeti borçlarının büyük miktarı eyalet yönetimleri, bankalar, sigorta şirketleri, yatırım fonları, emeklilik fonları ve Fed'e olan borçlar oluşuyor. ABD'nin yıllık geliri 18,5 trilyon doları bulurken, söz konusu borcun milli gelire oranı yüzde 107 olarak hesaplanıyor.
11 trilyon dolarla ikinci sırada yer alan Japonya'nın borcunun, küresel borçlara oranı yüzde 18,8 seviyesinde bulunuyor.
Çin hükümetinin toplam borcu 5 trilyon doları buluyor ve bu rakam, küresel hükümet borçlarının yüzde 8'ine denk geliyor. Çin ve Japonya'nın borcunun çoğunluğu yerel para biriminden ve kendi vatandaşlarına olan borçlardan oluşuyor.
Dördüncü ve beşinci sırada ise sırasıyla 2 trilyon 454 milyon dolarla İtalya, 2 trilyon 375 milyon dolarla Fransa yer alıyor. İtalya'nın borçları küresel hükümet borçlarının yüzde 3,9'una, Fransa'nın borçları da yüzde 3,8'e denk geliyor.
Öte yandan, milli gelir oranına göre en fazla borçlu ülke ise yaklaşık yüzde 240 ile Japonya olurken, bu ülkeyi yüzde 181,6 ile Yunanistan, yüzde 148,7 ile Lübnan, yüzde 132,6 ile İtalya ve yüzde 130,3 ile Portekiz takip ediyor.
Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, Türkiye'nin merkezi yönetim borcu, eylül sonu itibarıyla yaklaşık 230 milyar dolarla küresel borçların yüzde 0,4'ine karşılık geliyor. Söz konusu borcun, milli gelire oranı ise yüzde 30'un altında bulunuyor.
Cari Kapitalist sistemin, hükümetler bazındaki karnesi, bilanço tablosu çok parlak ve sürdürülebilirlik arzetmiyor.