Sıfır Enflasyon Sıfır Faiz
İdeal enflasyon ve
faiz oranı her zaman merak konusu olmuştur. Kimilerine göre her ikisinin de
sıfır olduğu durum ideal durumdur. Ben o kanıda değilim. Sıfır enflasyon ve
sıfır reel faiz insanları harcama yapmaktan alıkoyan bir durumdur. Gelecek yıl
fiyatının aynı kalacağını bildiğiniz bir şeyi almakta acele etmezsiniz. Hele
faizler de sıfırsa o zaman kredi kullanıp da o malı almanıza gerek yoktur. Bir
sonraki yıl da yine sıfır faizle o krediyi alıp geçen yılki fiyattan aynı malı
alabilirsiniz. Bu durumda hiç kimse harcama konusunda acele etmez. Öyle olunca
da tüketim azalır, talep düşer.
ABD’de küresel krizle birlikte bu anlattığım olgu yaşandı. Amerikalılar
genelde arabalarını 3 yılda bir değiştirirler. Kriz süresince bu döngü 5 – 7
yıla kadar çıktı. ABD yönetimi ve Fed, enflasyonun yükselmesi için neredeyse
dua etmeye başlamış durumdalar. Dünyada birçok ekonomide enflasyon hedeflemesi,
enflasyonu düşürmeye yönelik bir politika olarak uygulanırken, ABD’de
enflasyonu yükseltmeye yönelik örtük bir politikaya dönüştü. 1929 büyük depresyonundan
kalma bir etkiyle Amerikalıların fobisi enflasyon değil işsizliktir. Enflasyon,
daha geri planda bir endişedir.
Avrupa’nın ABD’de olduğu gibi bir enflasyon yükseltici
enflasyon hedeflemesine henüz geçmemiş olmasının nedeni Almanya’nın (ve Bundesbank’ın)
enflasyon fobisidir. Alman halkı II. Dünya Savaşı öncesinde hiper-enflasyon
yaşamış ve bunun sonucunda Hitler iktidara gelmiştir. Dolayısıyla Almanlar için
en büyük ekonomik fobi enflasyon olmuştur. Bu yüzden Avrupa Merkez Bankası
enflasyonu artırıcı bir enflasyon hedeflemesi izlememektedir.
Japonya, aşağı yukarı çeyrek yüzyıldır durgunluk yaşıyor.
Ekonomi büyüyemiyor, enflasyon sıfır dolayında, faizler de sıfırın çevresinde
dolaşıyor. Japonya 2 yıl öncesine kadar gevşek maliye politikası izleyerek
yüzde 8’lere varan bütçe açıkları verdiyse de bu gidişi tersine çevirip talebi
artırıp büyümeyi canlandıramadı. Abe’nin yeniden iktidara gelmesiyle başlattığı
Yen’e değer kaybettirme ve parasal genişleme politikasıyla şimdilerde
enflasyonu yukarı yönlendirmeyi başardı Japonya. Ne var ki bu değişimin talep
üzerinden giderek büyümeye yansıması zaman alıyor.
Keynesyen Likidite
tuzağı para arzındaki artışların faizleri daha fazla düşüremeyeceği bir
aşamayı ifade eder. Bu aşamaya gelindiğinde ekonomiye enjekte edilen likidite,
atıl birikim biçiminde elde tutulmaya başlanır ve dolayısıyla para arzındaki
artış ekonomiyi canlandırmaya yaramaz. Keynesyen likidite tuzağı ortaya
atıldığında doların altın karşılığı bulunuyordu. Dolayısıyla insanların düşük
faiz ortamlarında ellerine geçen parayı tıpkı altın gibi elde tutmaları ve
tahvil fiyatlarının düşmesini (yani tahvil faizlerinin yükselişe geçmesini)
beklemeleri doğaldı.
Artık hiçbir paranın bu tür altın karşılığı olmadığı dikkate
alınırsa günümüzde likidite tuzağının
farklı bir yere oturmuş olduğu ortaya çıkıyor. Başlıca üç farklı görünümden
söz etmemiz mümkündür: (1) Likidite tuzağına girildiği aşamada para arzının ya
da para bazının genişletilmesine ve faizin en düşük düzeye inmesine karşın
insanlar ellerine geçen parayı mümkün olduğunca az harcayıp kalanı tasarruf
ederek geleceği beklemeye başlıyorlar. Böyle bir ortamda bankalarda mevduat
artsa bile bunlara yönelik kredi talebinde artış olmuyor. Çünkü tüketimin
kısıldığı bir yerde yeni yatırımlar yaparak üretim kapasitesini artıracak
eylemlere girilmesi anlamlı görünmüyor. Hiç kuşkusuz bu eğilimin elektronik
eşyada olduğu gibi yeni teknolojilere yönelik alanlarda bazı istisnaları da
olabiliyor. (2) Faizlerin çok düşük olduğu ekonomilerde ortaya çıkan parasal genişlemeden
yararlananlar ellerine geçen parayı daha yüksek faiz getirisi veren ekonomilere
yolluyorlar. Bu olgu, günümüzde sermaye hareketlerinin serbestliğinin Keynes’in
yaşadığı döneme göre çok daha fazla olmasının yarattığı bir başka farklılık
olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda ABD ya da Avrupa’da piyasaya sürülen
likiditeyi ellerine geçirenler bu paraları faiz oranının yüksek olduğu
ekonomilere yatırarak daha yüksek getiri elde etmeyi planlıyorlar. Bu durumda
piyasaya sürülen likiditenin yerel ekonomiye katkısından çok başka ekonomileri
canlandırmaya yararı ya da oralarda yerli paranın değerlenmesine yol açarak o
ekonomilere zararı söz konusu olabiliyor. (3) Özellikle otomobil, buzdolabı,
televizyon seti vb gibi dayanıklı tüketim mallarını belirli sürelerde
değiştirmeye alışmış olan insanlar, enflasyonun ve faizin sıfır olduğu bir
dönemde bunları değiştirme, yenileme gereği görmüyorlar. Çünkü faizin ve
enflasyonun sıfır düzeyinde devam etmesi bunların sonraki dönemlerde
değiştirilmesiyle şimdiden alınması arasında fark kalmamasına yol açıyor.
Özetle söylemem gerekirse nasıl ki enflasyon ve faizin yüksek olması kötü bir durumsa bunların sıfır
düzeyinde olması da iyi bir durum değildir. Enflasyonun yüzde 2 dolayında
olması ve faizin de örneğin yüzde 2,5 – 3 düzeyinde olması yani 0,5 – 1 puan
arasında bir reel getiri içermesi en iyi durumdur. Yüksek enflasyon ve yüksek
faiz, bunların ileride daha da yükseleceği beklentisi yaratarak talebi artıran
ve dolayısıyla enflasyonu da faizi de yükselten bir ortama yol açıyor. Sıfır
dolayında bir enflasyon ve faiz ise bu durumun devam edeceği beklentisi
yaratarak insanların harcama yapmasını, talebin artmasını ve dolayısıyla
ekonominin büyümesini engelliyor.
Mahfi Hocam, çok güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Elinize emeğinize sağlık. İyi günler.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilHocam yanlış bir yazı olmuş. Almanlar enayimi ikiside sıfır. Paranın değerinin korunması için faizin sıfır olması gerekir bunun formülü var
SilMerhaba Mahfi bey,
YanıtlaSilBenimde ilgimi çeken bu konuyu, benzersiz yalınlıkla aktardığınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Çok teşekkür ederim.
SilHocam merhabalar,
YanıtlaSilYazılarınızı severek takip ediyoruz. Sizden bir ricam olacak, bireysel emeklilik sistemi ile ilgili yapılan son regülasyonun emeklilik şirketleri, portföy yönetim şirketleri ve katılımcılar açısından etkileri üzerine bir yazı paylaşabilirseniz çok aydınlatıcı olur.
Çok teşekkür ederim,
Çok teşekkür ederim.
SilAma bu konu benim uzmanlık alanımda değil.
- hocam bir yıl sonra fiyatının düşeceğini bildiğim halde satın aldığım onlarca şey sayabilirim size. çünkü o tüketimi şu an yapmanın faydası genellikle bir yıl sonra yapmaktan çok daha fazla oluyor. ayrıca modası geçen, bozulan, eskiyen veya sürekli tüketilen mallar vardır. bunların fiyatının düşeceğini bilseniz bile yine alırsınız veya almak zorundasınızdır.
YanıtlaSilaraba gibi malların değiştirilme periyodu uzadı ancak bunda en önemli etken üretilen otomobillerin kalitesinin ve kullanım süresinin yükselmesi. mesela kriz yılları olmayan 2002-2008 arasında ortalama otomobil değiştirme sıklığı, 80'lere kıyasla %50 kadar azalmış. 80'lerde Amerika'da oldukça zayıf bir 2.el oto pazarı varmış çünkü 2.ele düşen araçlar yıpranmış araçlar oluyormuş ve hurdaya çıkan araç sayısı fazlaymış. şimdi ABD 2.el pazarı diğer ülkeleri aratmayacak düzeydeymiş (bu bilgileri 40 senedir ABD'de yaşayan bir yakınımdan aldım)
- ABD'nin 2008-09 krizinde bile düşük enflasyon gibi bir durumu olmadı. Amerikan ekonomisinin dip yaptığı, faaliyetin en çok düştüğü Haziran 2009'da bile çekirdek enflasyon YoY %1,7 gelmişti (şu an %1,8) (http://www.bls.gov/cpi/data.htm adresinden bakabilirsiniz) ABD'de çekirdek enflasyon %3'ü aşsın Fed çok ama çok ciddi şekilde endişelenir. Fed için çekirdek enflasyon endişesi, işsizlik endişesinden daha fazladır.
- Almanların enflasyon fobisini, ECB'nin negatif depo faizi vermesiyle bir nebze de olsa aşması Fed'i bile şaşırttı. hatta başkan Yellen'ın Mart'taki basın toplantısı, tarih boyunca güçlü dolardan en fazla şikayet eden Fed başkanı konuşması oldu (tam 8 dakika boyunca güçlü doların büyümeyi düşürdüğünden bahsetti) Fed, ECB'nin negatif depo faizi vererek böyle büyük bir montanda QE yapmasını hiç beklemiyordu.
- Japonya'nın büyüme probleminin en önemli nedeni tasarruf oranı yüksekliği veya sıfır enflasyon değil, Japonya'nın cari açık fobisidir. tam tersi Japonya'da tasarruflar, reel faizler pozitif bölgede kalmasına rağmen 90'lı yıllardan itibaren düştü. ancak Japonlar cari açık vermeyi, dışarıdan borçlanmayı hiç sevmezler. dolayısıyla tasarruflarla birlikte yatırımlar ciddi şekilde düştü ve büyümeye yansıması oldu. eldeki onca veriye rağmen birçok ekonomist Japon halkının halen yüksek oranda tasarruf ettiğini zanneder çünkü veriye bakmadan ezbere konuşurlar. oysaki Japonya'da hane halkının NET tasarrufu son birkaç yıldır negatif bölgede.
- likidite gerçekten verilseydi likidite tuzağı var mı yok mu bakabilirdik ancak Lehman battığından bu yana Fed bilançosu 3,6 trilyon dolar artarken, Fed'de tutulan aşırı rezervler 2,7 trilyon dolar artmış. paranın sadece %25'i piyasaya girmiş ki giren paranın birçoğu büyüyen küresel ekonominin ihtiyaçlarına uygun olarak artan emisyondur. kriz olmasaydı dolar emisyonu hemen hemen yine bu düzeylerde artardı.
- son olarak, Avrupa ekonomilerinin sıkıntılı olduğu 1873-1896 arasında (uzun depresyon) ABD TÜFE kümülatif olarak %30 düşmesine rağmen ortalama büyüme %4'e yakın gelmiş (kaynak: Historical Statistics of the United States, 1789-1945) özetle, eğer bir ekonomi büyüyecekse deflasyon olsa da büyür. potansiyel büyümenin önünde hiçbir güç duramaz.
Katkılar için teşekkürler. Enflasyon ile faizleri birbirinden ayrık tutunca haklı çıkarsınız. Birlikte bakmakta yarar var.
SilHocam teşekkürler. Bu son dönem israf tartışmalarıyla ilgili olarak kamuoyu vicdanını bu aşırı harcamalar zedeliyor. Ancak durgun ekonomilere bu tür savurgan harcamaların faydası olabilir mi?
YanıtlaSilSavurganlığın hiç bir ekonomiye yararı olmaz. Harcamaları artırmak ayrı bir şey parayı savurmak ayrı şey.
SilHocam en kötüsünü söyleyeyim mi,sıfır enflasyon ve yüksek faizin birlikte olması. Borçluysanız bu ikisinin beraber olması muhtemel, borçlu talep edemez ve borcunu ödeme riski yüksekse ödeyeceği faiz de artar. Mesela Yunanistan hem deflasyon yaşıyor hem de euro bazında devlet tahvillerinin faizi yüksek.Eee geçmişte net dış borçlarını yükselttiler, verimli ve üretime dönük alanlarda harcamadılar, bugün para birimlerini devalüe de edemiyorlar ve üretimleri yok. Sonuç bu tabii. Türkiye'de aynı yolda gidiyor ama şükür iyi kötü bir üretimimiz ve TL'miz var.Zaten halkımız kemer sıkmaya da şerbetlidir hamdolsun. Harika yazınız ve ufuk açıcı fikirleriniz için teşekkürler. Çok değerlisiniz çünkü gerçeğin hep yanında yazıyorsunuz.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilDediğiniz gibi en kötüsü sıfır enflasyon ve yüksek faiz. Ama bu sanırım görülen bir durum değil. Teorik bir şey. Buna karşılık olanı söyleyeyim. Yüksek enflasyon ve sıfır faiz en kötüsüdür. Çünkü o zaman tasarruf sahibinin parasına el konmuş gibi olur.
Hocam Türkiye'nin durumu tam olarak bu değil mi? Enflasyon yüksek, faiz çok düşük. Param ezilmesin diyen de konuta hücum ediyor. Haksız mıyım?
SilEvet durum budur.
SilHocam, finallerde başarılı olmak ve Türkiye & Dünya ekonomik gündemini daha iyi değerlendirmek için beyninizi yemem gerekiyor!
YanıtlaSilHazırlanın lütfen!
Siz başarılı olun da neyse biz gereken fedakarlığı yapalım.
Silbunu yamyam olmadan da yapabilirsin (çok çalışarak)
SilSiz zombie misiniz? Gerci karma karisik Turk egitim sistemi ile ogrenci olmakla zombie olmak arasinda fark kalmadi ama..
SilHocam bankacılık dışı dış borç ile bankacılık dış borçları arasındaki farkın artması veya açılmasını nasıl yorumlarız?
YanıtlaSilÇok bir fark yok. Çünkü sonuçta bankalar da o borcun çoğunu reel sektöre kredi olarak vermek için alıyor.
SilHocam TMSF'nin işi tasarruf mevduatlarını sigortalamak değil mi? Prim karşılığında mı çalışıyor? Eğer öyleyse primler tasarruf sahibi tarafından mı ödeniyor, bankalar tarafından mı ? Ayrıca TMSF primlerinin maliye politikası olarak kullanılması mümkün mü ?
YanıtlaSilTMSF, bankalardaki mevduatı güvence altına alırken prim karşılığında alıyor. TMSF'ye primler bankalar tarafından ödenir.
SilBunların maliye politikası aracı olarak kullanılması biraz zorlama olur.
SilKıymetli hocam bir kaç gündür ABD'de bazı eyaletlerden gelen legal minimum wage artırımlarını ve sebeplerini sorguluyordum.
YanıtlaSilCevabını buldum yazınızda.
Acaba bunun piyasada para artışı ve dolayısıyla FED'in yapacağı soylenen faiz artırımını ötelemesi gibi bir sonuç ortaya çıkabilir mi ?
Teşekkür eder istifade ettiğim güzel yazılarınızı sağlıkla uzun yıllar devam ettirmenizi temenni ederim.
Ben bunun ekonomiyi canlandırmak için uygulanan maliye politikasının bir parçası olduğunu düşünüyorum.
SilHocam önceden sadece ekonomist olmak istiyordum ama bunu başarabilip başaramayacağımdan emin değildim. Yazılarınızı takip etmeye başladıkdan bir süre sonra değil ekonomist Türkiyenin en iyi ekonomistlerinden birisi olmaya karar verdim ve artık bundan şüphem yok. Bundan yirmi otuz yıl sonra bunu başarabileceğimi biliyorum. İnsan isterde değil Türkiyenin dünyanın bile en iyi ekonomisti olması tamamen kendi elideymiş ve imkansız değilmiş.. Böyle düşünmemde en çok sizin hayatınızdan kesitleri burada paylaşmanız ve önerilerde bulunmanız olmuştur. Sayenizde artık çok sıkı matematik çalışıyorum ve öğrendikçe seviyorum sevdikçe daha çok çalışıyorum. Daha sonrasında istatistik çalışmaya başlayacağım. Öğrendikçe özgüvenim ve başarıya olan inancım katlanarak artıyor. Burada bizimle paylaştığınız her harf için ve yazdığınız her kitabınız için sonsuz kere teşekkür ederim. Saygı ve sevgilerimle...
YanıtlaSilYalnız bütün bunları yaparken yanlışlıkla bir kapitalist olmayın da, gerisi halledilir!
SilÇok teşekkür ederim. Size sonsuz başarı diliyorum. Yalnız hedefi 20 - 30 yıl sonraya değil 10 yıl sonraya koyun.
SilHocam, bizde neden enflasyon yüksek? Ana etmen olarak görülen bütçe açıkları birçok Avrupa ülkesinin gerisinde. Merkez Bankası karşılıksız para basmıyor. Acaba kontrolsüz bir para girişi mi var? Üretimimiz mi kafi gelmiyor? Bizden daha fakir ülkelerde enflasyon %1-2. İşin içinden çıkamıyorum.
YanıtlaSilDolardandir
SilCevap doğru. Bizim üretimimiz dolara fazla bağlı. Dolar attı mı enflasyon çıkıyor. Bir de gıda fiyatları bizde artıyor. Nedenini bulamadılar.
SilHocam nedeni dunya gazetesinde var cicekte bile cari acik veriyoruz daha ne diyelim tarim bakanligi diye bir bakanlik yok ulkede
SilHocam, sizin sadece düşünce gücüyle eşyaları yerinden oynatabildiğiniz ve hatta çok uzaklara iletebildiğiniz söyleniyor. Doğru mu?
YanıtlaSilVe Jedi konseyi ile herhangi bir bağınız var mı?
Geldi gene kendini komik sanan şahıs.Allah bilir kendini Darth Maul zannediyordur.
Silyanlış duymuşsun doğru değil..Mahfi Bey'in düşünce gücü olsa olsa makro ekonomik göstergeler üzerinde etkili olabilir
SilSiz meseleyi halâ anlamadınız mı!
SilMahfi Hoca aslında Master Yoda'nın kardeşi!
Biliyorsunuz ben eski Maliye Müfettişiyim. Maliye Müfettişleri de eskiden Jedi gibi yetiştirilirdi. Önce sınav kazanarak Padawan olarak işe girerler yeterlik sınavını vererek Jedi olurlardı. Görevleri de Türkiye Cumhuriyetini korumaktı.
SilOoo... Mahfi Wars, alırım bi dal!
SilAnd the force awakens in the end!
Peki önemli bir sorum olacak:
SilMevcut Türkiye Cumhuriyeti'nde Palpatine kim bu durumda?
Hocam ben akademisyen adayiyim, yazilarinizi surekli takip ediyorum kitaplarinizi okumaya calisiyorum. Çok iyi bir ornek ve yol gostericisiniz, kaleminize zihninize emeginize saglik :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Başarılar dilerim.
SilBu durumda piyasaya sürülen likiditenin yerel ekonomiye katkısından çok başka ekonomileri canlandırmaya yararı ya da oralarda yerli paranın değerlenmesine yol açarak o ekonomilere zararı söz konusu olabiliyor.
YanıtlaSilBu cümlede bir karmaşıklık yok mu?
'Piyasaya sürülen likiditenin yerel ekonomiye katkısından çok' derken örneğin FED'in bastığı paranın önemli bir bölümünün ABD içinde kal(a)mayıp, yüksek faiz veren ülkelere gitmesini anlıyoruz. (En azından 29 Ekim'e kadar durum böyleydi.)
'Başka ekonomileri' X olarak adlandırırsak,
'Oralarda' yine aynı X değil mi?
Aynı anda hem X ekonomilerinin canlanması, hem de yine X ekonomilere zarar nasıl oluyor?
'Yerli paranın değerlenmesi' derken ne kastettiğinizi az çok anlıyorum ama 'başka ekonomileri canlandırmaya' dediğinizde bir tür tezat oluşmuyor mu? Sanırım cümlede eksik kısım var ya da bazı yerleri atladığım için güçlük çekiyorum?
Buyume=cari acik bundan dolayi
SilABD'de piyasaya sürülen lkidite faiz yüksek olduğu için Türkiyeye geldiğinde Türkiyeyi canlandırır. Türkiye ekonomisi canlanınca talep artar. Talep artınca cari açık da artar. Bu durumda ş talep artar. Sonunda Türkiyeye gelen para ABD'de faiz artacak diye geri gidince bu kez Türkiye o talebi karşılayamaz olur ve daha pahalıya borçlanmaya başlar. Böylece baştan ekonomiyi canlandıran ABD likiditesi geri gidince zarar vermeye yönelir.
SilHocam ; faizi meydana getiren enflasyon yani enflasyon faizi doğurur , abd için düşünürsek şuan abd de faiz artışı icin enflasyonun artmasi enflasyonun artması içinde işsizligin dogal işsizlik seviyesine yakin seyir izlemesiyle reel ücretlerin artmasi ile hane halklarini bi nevi tuketicinin , harcamalarini arttirmak gerekir(gelir etkisi) ki talep arttisi fiyatları etkilesin , fakat enflasyonist ortam yaratmak içinde bence nufusun demografik yapisida önemli diye düşünüyorum. Saygi ve sevgiler hocam.
YanıtlaSilDoğru düşünüyorsunuz. Nüfusun demografik yapısındaki farklılıklar her yerde farklı görünümler yaratıyor.
SilÜstadım size birkaç sorum var,
YanıtlaSil1) Eurusd parite hedefi 1 veya 0,85 civarı gözüküyor. Diyelim ki 0,85 oldu AB ekonomisi canlandı olay bitti. Peki sonrasında ECB aynı FED gibi tahvil alımını sonlandırıp, faiz arttırarak euroları geri toplamayacak mı ?
2) En nihayetinde parite bu duruma gelmesi muhtemel ise belli bir süre sonra hem dolar hemde euro nun faizi de artacak ise gelişmekte olan ekonomilerden döviz çıkışı ve yerel para birimlerine karşı güçlenmesi ve borsalarının düşmesi ve enflasyon yaratması muhtemel değilmidir?
3) Yuanın rezerv para birimi olması ihtimali varmıdır ?
4) Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ayrımına biraz kafayı taktım şöyle ki ; bunun yaratılan bir algı olduğunu düşünüyorum.
Nedeni , gelişmiş ekonomiler veya ülkeler stop etmiyor ki halen büyüyor ve gelişiyor.
Örneklersek , ABD marka araba yılda 100 km gidiyor. Türkiye marka araba yılda 10 km gidebiliyor. Her yıl geliştiriliyor ABD %2 Türkiye %6 performans (büyüme) arttırmış olsun.
Seneye ABD 102 km Türkiye 10,6 km gider.
Ilk fark 100-10=90 km
Bir sene sonra 102-10,6= 91,40 km
ve ara açılıyor gitgide. ABD nin hiç büyümediğini varsaysak bile Türkiye sadece aradaki farkı kapatmak için aynı büyüme oranıyla 2 yıl gitmesi gerekir.
Bence iki ayrım olmalı ,
- Sol şeritte giden yenilikçi ve güçlü ekonomiler.
- ve onları hiçbir zaman yakalayamayacak ekonomiler olarak ayırmak daha uygun olacaktır.
Bilmem ne düşünürsünüz ?
Saygılar.
(1) Yani Euro / USD hedefeini bilemem ama bir süre sonra AMB de Fed gibi tahvil alımını bitirerek bol Euro politikasını terkedecek. Bu politikayı sonsuza dek sürdürmesi söz konusu değil.
Sil(2) Tamamen öyle olacak ve gelişmekte olan ülke ekonomileri sarsılacak. Ben de zaten krizin üçüncü aşamasının bu olacağını yazmıştım.
(3) Yuanın rezerv para olması ihtimali vardır. Çünkü dünyanın ikinci büyük ekonomisinin parası mutlaka bu konuma çıkacak diye düşünüyorum. Ama bu gelişmenin 10 yıllık bir sürede gerçekleşeceğini tahmin ediyorum.
(4) Kesinlikle aynı şeyi düşünüyorum.
"Sıfır dolayında bir enflasyon ve faiz ise bu durumun devam edeceği beklentisi yaratarak insanların harcama yapmasını, talebin artmasını ve dolayısıyla ekonominin büyümesini engelliyor"
YanıtlaSiltamamen tersi. Özellikle bizim gibi ülkelerde. Eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir mantığı ile tüketici mevcut fırsatı değerlendirir. Gereksiz teoriye boğulmaya gerek yok. Faiz oranı düşükken gider herkes ev alır. Yani faiz ve enflasyon 0'ken insanlar neden bu durumun devam edeceğini düşünsün? Hele eonomik, politik risklerin hat safhada oldugu yerlerde?! Yazınızın o kısmı açıklamaya muhtaç.
Bu dediğiniz böyle olsa Japonya 25 yıldır büyüme rekorları kırardı. ABD ekonomisi teklemez, Avrupa çoktan ayağa kalkardı. Çünkü oralarda ne enflasyon var ne de sıfırdan yüksek faiz.
SilHerkes borçlu , Devletler batık (kağıt üstünde) . Borçlu olanlar enflasyon aracını kullanarak borçlarının değerini düşürmeye uğraşıyor. Bu sistem duvara toslar .
YanıtlaSilÖncelikle çok teşekkürler. bir sorum olacak; Gelişmekte olan veya gelişmiş ekonomi kıstasları nelerdir.? yani bir ülke ekonomsine hangi şartları sağlarsa gelişmiş hangilerini sağlayamazsa gelişmekte olan ekonomi diyebiliriz? ayrıca daha önceden gelişmekte olan ekonomi olup şu anda gelişmiş ekonomi olan ülkeler hangileridir. tşkç
YanıtlaSilSorunuzun ayrıntılı yanıtı bu yazımda var: http://www.mahfiegilmez.com/2012/09/buyume-baska-sey-gelisme-baska.html
SilHocam bu güzel yazılarla bizleri bilgilendirdiğiniz için ne kadar teşekkür etsek az olur. İktisat bölümü son sınıf öğrencisiyim. Bunları okudukça ne kadar eksik olduğumun farkına varıyorum. Sayenizde kendimi geliştirme fırsatı buluyorum. İki tane sorum olacak, cevaplarsanız sevinirim. Bizim ülkemiz gibi ülkelerde reel faiz oranı düşerken tasarruf oranındaki düşüşün önüne nasıl geçilebilir? Bir de reel faiz oranının enflasyon oranından düşük olması ne gibi sorunlar yaratır?
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilBizim gibi riski yüksek bir ekonomide reel faiz oranı düşerken tasarruf düşüşünün önüne geçilemez.
Reel faizin negatif olması halinde insanlar tasarruf yapmaz. Tasarruflar yatırımların altında kalırsa o zaman aradaki fark cari açık olarak karşımıza çıkar ve dışarıdan borçlanmak zorunda kalırız.
hocam bu konuyla ilgisi yok ama size bir soru sormak istiyorum. biliyorsunuz ki CHP nin seçim vaadlerinden birisi asgeri ücreti 1500 TL ye çıkartmak. Bağımsız Türkiye Partisi ise 5000 TL ye çıkartcağını söylüyor. Chp nin bir ihtimal olabilir ama BTP nin bu vaadine ne diyorsunuz ? Sizce olacak bir durum mudur bu ?
YanıtlaSilNe diyebilirim.
Silenflasyonun ve faizin sıfır olduğu durumda tüketicinin tasarrufu artar kanısındayım. en azından o yıl içinde elinden geldiğince tasarruf etmeye calısır. çünkü bizim ülkemizde enflasyon her zaman sıfır durumunda seyretmeyeceğini az çok tahmin edebiliyorlardır.
YanıtlaSilHerkesin hep birlikte tasarruf ettiği bir ortamda ekonomi küçülür (Paradox of thrift.)
SilMahfi Hocam ve değerli arkadaşlar.Ben lise son sınıf öğrencisiyim ve bilkent iktisat bölümünü düşünüyorum. Bölüm hakkında bilgisi olan arkadaşlar bana yardımcı olabilir mi?Eğitimi nasıl kaliteli mi?Yurtdışında yuksek lisans vb bir akedemik kariyer düşünüyorum.
YanıtlaSilBilkent iyi bir üniversitedir. İktisat bölümü de son derecede kalitelidir.
SilBuna karşılık üniversite süresini iyi değerlendirmek en az okuduğunuz okul kadar önemlidir. Şu yazıma bir bakın isterseniz:
http://www.mahfiegilmez.com/2014/10/universite-suresini-nasl-degerlendirmeli.html
Vakit ayırdığınız için teşekkürler
SilHocam, konuyla tamamen alakasız :-) ama müzikle alakalı birkaç sorum var?
YanıtlaSil1 - Pink Floyd'un son albümü çıkarması hasebiyle, grubu sevdiğiniz söylenmişti, siz de doğrulamıştınız, seyahat de seviyorsunuz blogdan takip ettiğim kadarıyla, David Gilmour'un eylüldeki Avrupa konserlerinin birine veya birkaçına katılır mısınız?
2- Camel diye bir grup var, dinlediniz mi? Dinlemediyseniz sevebilirsiniz bence, onlar da güzel progressive rock yapmışlar.
Teşşekürler
(1) Pink Floyd benim en beğendiğim müzik gruplarından birisidir. Bazı yazılarımda yazmıştım bunu. Seyahati çok sevmem aslında. Sevdiğim daha önce görmediğim yerleri görmektir. Yolda geçen zamanı pek sevmem. David Gimour'un konserlerine katılmak için Avrupa'ya gitmeyi düşünmem.
Sil(2) Camel grubunu dinliyorum ve seviyorum. En sevdiğim parçaları Stationery Traveller.
Barclay James Harvest ve Creedence Clearwater Revival'ı da dinler misiniz Hocam?
SilEvet. Creedence Clearwater Revival'ı uzun zaman oldu dinlemedim.
Silhocam siz iktisat-maliye bölümünü bitirdiniz değil mi? yök reformundan sonra mı ayrıldı bu iki bölüm 1982 sonrası mı hocam yoksa daha önceden de var mıydı?
YanıtlaSilNe zaman ayrıldığını tam bilmiyorum. Ama ben okurken Mülkiye'de ilk iki yıl herkes aynı dersleri okur ayrılma 3'üncü sınıfta olurdu. Uluslararası İlişkiler Bölümüne girecek olanlara yabancı dil sınavı yapılırdı.
SilEkonomi neden büyümek zorundadır? İnsanoğlu gelişsin diye mi? Ben bunu alamıyorum. İnsanoğlu olarak asıl hedefimiz meraklarımızı gidermek ve refah içinde yaşamak değil midir? Enflasyonsuz bir ekonomide suni ihtiyaçlar yerine insanlar tam da ihtiyaçları olduğu kadarını alacaklardır. Ben neden arabam sağlamken daha kısa sürede yeni bir araba alayım? Ekonominin büyümesinin refah seviyesinin artmasıyla doğru orantılı olduğu ve refah seviyesinin başka şeylerle ilgisi olmadığı bir yanılgı.
YanıtlaSilBenim bir mala ihtiyacım yoksa yoktur. Onu hemen almaya çalışmamın tek sebebi enflasyonsa olmasın enflasyon? Enflasyon sadece gerçekten talebi daralan ürünlerde olsun. Enflasyonun bir ekonomi politikası unsuru olmaktan çıkması gerekmiyor mu?
Bence gelecek bunu getirecek, hatta daha fazlasını. Bitcoin deflasyon modelini getiriyor. Ve deflasyonun sıfıra yakınsadığı bir modeli getiriyor. Ekonomik derivativler ekonomiye değil sadece belli bir kesimin lüks tüketimine hizmet etmiyor mu? Bunun insanoğluna ne gibi bir faydası var?
İnsanoğlu olarak hedefimiz nedir? Sizin hedefiniz nedir? Merak ettiğiniz şeyler değil mi? Emin olun ben arabam çalışıyorsa yeni araba almak yerine paramı NASA'ya bağışlamak isterim.
Sevgiler.
Sevgili Adsız o kadar muazzam konulara giriş yaptınız ve sorular sordunuz ki; uzun uzun yazışmayı, konuşmayı dilerdik...
SilEğer daha önce incelediyseniz, bir kez daha gözden geçirmenizi tavsiye ederiz:
KİTAP: Aylak Sınıfın Teorisi
Yazan: Thorstein Veblen (İktisatçı ve sosyolog)
Çevirenler: Zeynep Gültekin & Cumhur Atay
Yayınevi: Babil Yayınları (İstanbul)
KİTAP: Asrın Vebası: Narsisizm İlleti
Yazanlar: Jean M. Twenge (Psikoloji profesörü) & W. Keith Campbell (Psikoloji profesörü)
Çeviren: Özlem Yüksel
Yayınevi: Kaknüs Yayınları
Adres:
http://www.kaknus.com.tr/new/index.php?q=tr/node/851
KİTAP: "Borç" İlk 5000 Yıl
Yazan: David Graeber (Antropolog)
Çeviren: Muammer Pehlivan
Yayınevi: Everest Yayınları
Adres:
http://www.everestyayinlari.com/tr/kitap.asp?id=1454
KİTAP: İşletme Hastalığına Tutulmuş Toplum "İşletme İdeolojisi, Yönetsel İktidar ve Toplumsal Taciz"
Yazan: Vincent de Gaulejac (Klinik sosyolog)
Çeviren: Özge Erbek
Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Adres:
https://www.ayrintiyayinlari.com.tr/images/UserFiles/Documents/Gallery/isletme%20hastaligi1-16.pdf
Evet bunlar derin konular ve buraya sığacak işler değil.
SilKitap önerileri için teşekkürler bakmaya çalışacağım.
SilHocam bunlar üzerine sağlam zeminlerde, ayakları yere basan fikirlerle tartışan iktisatçılar veya başka bilimadamları var mı, sizin kendi yazılarınızdan veya başka yerli/yabancı kaynaklardan bunların üzerine, bu fikirlerin tartışıldığı değerlendirildiği başka kaynak (websitesi, organizasyon, forum, kitap, dergi) önerileriniz var mı?
*Bir düzeltme: "Talebi daralan" değil, "talebi artan, arzı daralan" demeye çalışmıştım bu arada
Merhaba, yazıyı okurken benim de aklıma bu tarz sorular takıldı. Gerçekten uzun uzun sohbet etmeyi dilerdim.
SilHocam MB brut rezervleri 100Mil $'a inmiş. Bunun ne kadarı zorunlu karşılık? Nereden öğrenebiliriz?
YanıtlaSilBöyle bir resmi tablo yok. Arada bir bazı araştırmacıların yaptığı hesaplamalar yayınlanıyor.
SilHocam merhaba pisaya türevleri hakkin da öneren bileceği iz kitap var mi tesekkur ederim
YanıtlaSilProf.Dr. Burak Saltoğlu'nun bu kitabından ücretsiz yararlanabilirsiniz. http://www.spl.com.tr/Upload/files/1011.pdf
SilHocam izninizle likidite tuzağı hakkında kafamda bir türlü oturmayan bir şeyi sormak istiyorum. Faiz oranları o kadar düşük ki parasal genişleme durumunda faiz daha da inemediği için ekonomide canlanma ortaya çıkmıyor. Peki para arzındaki artışların faizleri daha fazla düşüremeyeceği o noktaya nasıl süreçlerden geçerek gelir bir ekonomi? İnsanların ileride kriz ya da genel olarak bir belirsizlik olacağına dair olumsuz beklentileri nedeniyle mi? Eğer öyleyse bu bir kısır döngüdür, olumsuz beklentiler insanları tasarrufa iterek likidite tuzağına, likidite tuzağı da tasarrufun daha da artmasına neden olur diyebilir miyiz?
YanıtlaSilBir ekonominin böyle bir noktaya gelmesi beklentilerden çok kötü ve yanlış uygulamalarla olur. Maliye politikasının ve para politikasının çok sıkıldığı bir ortam bir ekonomiyi buraya sürükleyebilir. Bazen de bir olayın ortaya çıkması geleceğe ilişkin beklentileri bozarak toplumu böyle davranmaya itebilir.
SilEvet sonunda bu bir kısır döngü yaratır ve onun için de içinden çıkılması çok zor bir duruma neden olur.
hocam yazılarınızı ilgiyle okuyorum ancak kapitalizmin kutsanması olmuş bu yazı. Dediğiniz doğru kapitalistin sınırsızca üretip satarak gittikçe daha fazla kar elde etmesi için 3 yıllık aracın atılıp yenisinin alınması gerekli. Hatta bunu iki yıla düşürsek kapitalistin daha çok hoşuna gider. Karnı doymuş insanı kusturalım ki yeniden yemek yiyip bize para kazandırsın.Krizin çıkış noktası bu sınırsız üretim-sınırsız kar döngüsüdür. Tarifiniz doğru olabilir ama bunun adı ekonomik büyüme değil, bir gurup insanın elindeki sermayenin yeniden ve yeniden üretimi ve artırılmasıdır. Benim itirazım bunu ekonomik büyüme diye adlandırmanıza. Eğer bu ekonomik büyüme ise; Amerikalı'nın Çin de fabrika açıp Çin ekonomisini büyüterek insanlığa hizmet ettiği gibi bir sonuca ulaşırız. Oysa derdi ucuz işgücü üzerinden daha çok kar etmektir. Yazılarınızı beğeniyorum ama bu yazıdaki ekonomik büyüme tanımlaması bence yerinde olmamış. Saygılarımla..
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilTanımlama bana ait değil. İçinde yaşadığımız sistemin tanımı bu. İşin ilginç yanı sosyalizm de sistem olarak farklı şeyler söylese bile aynı büyüme tanımını benimsemiştir.
Hocam şöyle yorum yapmamız doğru mu?
YanıtlaSilDış Ticaret açığı azaldı.
Ama bu azalmanın nedeni:
İthalatımızın %11,1 oranında azalmış olmasından kaynaklanıyor! Yani döviz kurları dalgalı seyrettiği için, bu durum ithal ettiğimiz ürünlerin fiyatlarını (genellikle) pahalı hale getiriyor ve sonuç olarak ithal etmeyi erteliyoruz ya da toptan vazgeçiyoruz. Bu da makasın açıklığını bir nebze kapatıyor!
İhracatımızdaki artış ise %0,2 ! Eee.. doğal olarak dünya genelinde talep düşüklüğü yaşandığından eskisi gibi satış yapamıyoruz!
Ne dersiniz Hocam?
Hesaplamanızda bir yanlış var gibi:
Silİhracatın ithalatı karşılama oranı 2014 Nisan ayında %64,7 iken, 2015 Nisan ayında %73’e yükseldi. Yani açığın azalması 'iyi huylu' bir azalma gibi gözüküyor.
Ya TÜİK'in parametrelerinde bir bozukluk var ya da bizler açıklanan verileri sağlıklı değerlendiremedik...
Mahfi Hoca ne der bilemem ?
Türkiye'nin ihracatı düşüyor. Çünkü ihracat ağırlığımız Euro ile maliyet ağırlığımız ise Dolarla. Euro Dolar paritesi Euro aleyhine geliştikçe ihracatımız düşüyor. Cari açıktaki gerileme ise dediğiniz gibi ithalatın da düşmesinden kaynaklanıyor. İthalat büyüklük olarak ihracattan çok daha fazla olduğu için ondaki düşüşün yansıması daha fazla etki yaratıyor.
SilHocam tl neden deger kazaniyor yazinizda bunu gecici oldugunu secime dogru artis olacagini soyledim sizde ayni fikirde oldugunuz soylemistiniz 2.55 duser 2.70-2
YanıtlaSil75 oturur pek tutmasada en azindan yakin bor tercih oldu. Hocam sorum su fed haziranda faiz kullanirmi ben %51kullancak gibi nedersiniz hocam?
Merkez Bankaları her zaman geleceğe yönelik kararlar alır. Yani piyasaların sadece ama sadece 1 adım önünde hareket eder. Onları rehbersiz, başı boş, korkmuş, ürkmüş bırakmamak ister. Bütün dünyada Merkez Bankalarının ilk görevi budur.
SilŞimdi:
29 Ekim 2014'de QE3'ün bitmesinden Haziran 2015'e tam 8 ay geçmiş olacak.
(Eski FED başkanı) Bernanke, Mayıs 2013'te parasal genişlemenin bitirilmesinin başlayacağını söyledi ve bu hamle Aralık 2013'te (Yellen'in başkanlığında) geldi; yani 7 ay sonra!
ABD iç piyasasında, özellikle güney kıyılarındaki liman işçilerinin grevleri (neredeyse) bitti.
Hep arkasına sığındıkları 'ağır kış koşulları nedeniyle Ocak-Mart 2015 dönemi ekonomimiz hâlâ iyileşemedi' söylemi artık sona eriyor!
Nisan 2015 itibarıyla ABD ekonomisi artık AYAĞA KALKTI VE YÜRÜMEYE BAŞLADI, AĞIR ADIMLARLA DA OLSA KOŞMAYA BAŞLAMAK ÜZERE!
FED, bütün bu hareketlenmeleri, şah damarlarından bile yakın takip ediyor!
Ve 'rehberlik'i kesintisiz sürdürmek için:
15 Haziran 2015 Pazartesi - 3 Temmuz 2015 Cuma tarihleri arasında faizi 0,25 baz puan artırarak;
Hem ABD içindeki 'yeni' hareketlenmeyi izleyecek,
Hem de bütün dünyada (özellikle 'gelişme yolundaki ülkelerde') piyasaların 'ilk tsunami dalgasından nasıl etkileneceğini' an be an takip edecek!
Türkiye mi ?
Özür dilerim, sizleri karamsarlığa sürüklemek istemem, iyimser biriyimdir; ama 'gerçekler' eğilip bükülemez:
Türkiye'yi 'kanlı günler' bekliyor!
Üzülüyorum ve saygılarımı sunuyorum...
Bu arada, bugünkü gazetelerden bir haber.
YanıtlaSilBodrum'daki gayrimenkul fiyatları, St. Tropez'i geçti.
İstanbul'daki fiyatlar, Londra'yı yakaladı.
Ne güzel !!!!
Allah selamet versin.......
Bu arada patatesteki, fındıktaki, zeytinyağındaki yıllık enflasyon en az % 50.
Eeeeeeeee. Bu iş böyle.
Rezalet ve sefalet bir araya gelince, hem patates hem de gayrimenkul fiyatları füze gibi fırlar, enflasyon da düşer bu arada.
Tiyatroya devam.
Kimseye etmem şikayet ağlarım ben hâlime
SilTitrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
***
Söz: İhsan Raif Hanım (1877-1926)
Müzik: Müzeyyen Senar
http://www.youtube.com/watch?v=_A3T8lRrXgg
Saygılar ve sevgiler...
Hocam, lütfen yanlış anlamayın:
YanıtlaSilMHP'li olmasını bir kenara koyarsak, Durmuş Yılmaz'ın konuşmasını dinlerken, acaba dedim Durmuş Bey mi konuşuyor yoksa Mahfi Bey mi konuşuyor?
Parmak bastığınız konular ve sunduğunuz çözüm önerilerinin önemli bir bölümü neredeyse aynı!
Acaba ikinizin de 'devlet' denen yerde geçmişi olduğundan bu benzerlik kurulabilir diyebilir miyiz? (TCMB her ne kadar özerk olsa da, siz dediğimi anladınız.)
Durmuş beyle görüşlerimizin benzemesi normal. Çünkü o da bugün bir partide yer alsa bile konulara objektif bakmayı bilen bir insan.
SilYOKSULA ÜNİVERSİTE YOLU KAPALI!
YanıtlaSil29 Mayıs 2015
MEB istatistikleri ile MEB-UNICEF ortaklığında hazırlanan rapordan elde edilen bulgulara göre, “Sınıf tekrarı ve okulu terk” büyük bir sorun olarak çözüm bekliyor. Öğrencilerin neredeyse yarısı ortaöğretimi tamamlayamıyor. Güneydoğu illerinde, mezun olamayan öğrenci oranları yüzde 60’lara yaklaşıyor.
İlkokula kayıt yaptıran, her 100 öğrenciden 68’i üniversite, 84’ü ise 4 yıllık lisans programında okuyamıyor. Son yıllarda, ilköğretim sonrası, ortaöğretime kayıt yaptıran öğrenci sayısında ciddi bir artış gözlense de, bu artışın büyük çoğunluğunu, Açık Lise’ye kayıt yaptıran öğrenciler oluşturuyor.
Bu öğretim yılında, Açık Lise’ye kayıt yaptıran öğrenci oranı, tüm ortaöğretim öğrencileri içinde yüzde 25’e ulaşmış durumda. Genel Lise’de okuyan öğrenci oranı, bu sene itibariyle yüzde 28, İmam Hatip Okulu’na gidenlerin oranı ise yüzde 9 civarında.
2002-2003 öğretim yılında, ilkokula kayıt yaptıran ve 2013-2014 yılı sonunda 12 yıllık zorunlu eğitimi tamamlamış olması gereken öğrencilerden yüzde 42’si ise ya mezun olamamış ya da ilköğretim sonunda Açık Lise’ye kayıt yaptırarak, örgün eğitimin dışına çıkmış.
GÜNEYDOĞU'DA VAHİM TABLO
Eğitimci Alaattin Dinçer’in hazırladığı çalışmaya göre, ortaöğretimi bitiremeyen öğrenci oranlarında, iller arasında çarpıcı farklılıklar gözleniyor. 2006-2014 yılları arasında İstanbul ve İzmir’de mezun olamayan ortaöğretim öğrencilerinin oranı yüzde 53. Ankara’da bu oran yüzde 46’ya düşerken, Konya’da yüzde 50 seviyesinde. Trabzon’da da öğrencilerin yüzde 50’si ortaöğretimden mezun olmayı başaramazken, Eskişehir’de bu rakam yüzde 38’e kadar iniyor. İstatistikteki en vahim rakamlar ise Güneydoğu illerinde. Van’da öğrencilerin yüzde 65’i, Hakkari’de yüzde 60’ı Batman ve Diyarbakır’da ise yüzde 61’i 12 yıllık zorunlu eğitimi tamamlamamış.
AİLELER EĞİTİMSİZ
Raporda, sınıf tekrarı ve okulu terk ile ilgili başlıca sebepler arasında, ebeveynlerin eğitim düzeyi gösteriliyor. Yine araştırmaya göre, anne-babanın eğitim seviyesi yükseldikçe, öğrencinin devamsızlık rakamları düşüyor. Sınıf tekrarı yapan öğrencilerin babalarının, yüzde 59’u ilköğretim mezunuyken, anneler içinde bu oran yüzde 55. Okulu terk eden gençlerin yüzde 37’sinin ailelerinin gelir durumu ise 1000 TL. altı olarak ortaya çıkıyor.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/egitim/287140/Yoksula_universite_yolu_kapali.html
Tam bir mühendislik disiplinine sahip bir insansınız.
YanıtlaSilKeşke gençliğinizde mühendis olmayı seçseydiniz!
'MahfiPhone' ne güzel olurdu!
Sayın Hocam, durumu çok iyi anlatmışsınız, ama bahsettiğiniz konu kapitalizmin temel açmazlarından bir tanesi değil mi zaten?
YanıtlaSilABD vatandaşlarının arabalarını ortalama üç yıl yerine beş-yedi yıl aralığında değiştirmeleri, sınırlı kaynaklarımızın daha rasyonel kullanımı anlamına geldiğinden son derece olumlu bir durum olmalıyken, kapitalizm cephesinden bakıldığında büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor!
Sizce de on yıl sorunsuzca kullanılabilir otomobilleri üç yıl kullanmaya teşvik etmek; televizyonları dört yıl kullanılacak şekilde üretmek, son elli yılda %40 oranında büyüyen yemek porsiyonlarını daha da büyüterek oluşturulan ekonomik büyüme modellerini sorgulamamız, ve yeniden ele almamız gerekmez mi?
Babaannemin 62 yıldır kullandığı buzdolabı hala son derece verimli şekilde çalışıyor, ve ekonomiye zarar verdiğinin farkında bile değil!
Benimle hemfikir olduğunuzu tahmin ediyorum, yeni bir ekonomik gelişme modeline ihtiyacımız var.
Bir başka iktisatçı Joseph Schumpeter'nın "Creative destruction"; yani "yeni için eskinin yıkılması gerekir, bu durum ekonomide elzemdir" tezini araştırırsanız sorunuzun cevabına birkaç adım yaklaşırsınız.
Silİkinci olarak J.M.Keynes'in "çukur kazıp doldurmak, çukur kazıp doldurmak, çukur kazıp doldurmak..." döngüsü de önemli.
Ek olarak şunları dikkatle incelemenizi tavsiye ederiz:
Bir gün New York’ta bir grup iş arkadaşı yemek molası için dışarı çıkıp caddede yürümeğe başlarlar. İçlerinden birisi Kızılderilidir. Yürürlerken Kızılderili bir cırcır böceği sesi duyduğunu söyler. Diğerleri gülerek, bu kadar gürültü arasından cırcır böceği sesinin duyulamayacağını iddia ederler. Kızılderili cırcır böceği sesinin geldiğini söylediği yöne doğru gider. Arkadaşlarından birisi onun nereye gittiğini gözlemek için onu izler. Gerçekten de o kadar yüksek binanın arasındaki küçücük bir yeşillikte cırcır böceğini bulurlar. Arkadaşı “Sende insanüstü güçler var o kadar gürültü içinden bu böceğin sesini duyman bir mucize” der. Kızılderili “Bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmak gerekmez” diyerek arkadaşına kendisini izlemesini işaret eder. Kaldırımın ortasında durur ve cebinden çıkardığı madeni parayı yere atar. İnsanlar madeni paranın düşme sesini duyunca sesin geldiği yöne bakarak ceplerini yoklamaya ve paranın kendilerinden düşüp düşmediğini araştırmaya başlarlar. Kızılderili arkadaşına dönerek “Önemli olan nelere değer verdiğindir. Her şeyi ona gore duyar ve hissedersin” der.
(http://www.mahfiegilmez.com/2014/12/ne-pahasna.html)
KİTAP: Aylak Sınıfın Teorisi
Yazan: Thorstein Veblen (İktisatçı ve sosyolog)
Çevirenler: Zeynep Gültekin & Cumhur Atay
Yayınevi: Babil Yayınları (İstanbul)
KİTAP: "Borç" İlk 5000 Yıl
Yazan: David Graeber (Antropolog)
Çeviren: Muammer Pehlivan
Yayınevi: Everest Yayınları
Adres:
http://www.everestyayinlari.com/tr/kitap.asp?id=1454
Sayın Hocam parasal genişleme konusunda şirketlerin piyasadan borçlanma yerine kendi paralarını basmaları anlamında harcama kuponu basıp piyasaya verseler nasıl olur? Bir X şirketi 100 liralık mal veya hizmeti sağlama vaadiyle piyasaya 100 liralık ya da değişik büyüklükte kağıtlar satarsa ne olur?
YanıtlaSilParasal genişleme direk olarak tüketiciye belirli bir zaman dilimi içerisinde harcama koşuluyla ''harcama kartları'' şeklinde olsaydı tüketim ve üretime katkısı ne olurdu?
YanıtlaSilhocam enflasyon ile maaşlarımız sürekli aynı oranda artsa, yüksek enflasyonun kötü olduğunu söyleyebilir miyiz
YanıtlaSilHocam yazılarınızı okuyorum . merak ettiğim şu enflasyon 2.5 faiz sıfır olursa yorumunuz ne olur. Birde bir yazımızda faiz 2.5- 3 olursa idealdir diyorsunuz bu rakamları tespitiniz ne gore
YanıtlaSilHocam yazı eski ancak bugün twitter dan tekrar paylaşmışsınız. Likidite tuzağını bence gelişmiş, gelişmekte ve geri kalmış ülkelere göre ayırmak gerekir. Gelişmekte olan bir ülkede örneğin Türkiye'de faizler sıfır olsa herkes ev alır araba alır vb. Gelişmemiş olanlarda da aynı durum olur diye düşünüyorum. Japonya gibi ülkeler yaşlı geliri yüksek doygunlar. Bu nedenle orada likidite tuzağı olabilir. Siz hiç gelişmemiş ya da az gelişmiş bir ülke için likidite tuzağı biliyor musunuz. Saygılarımla.
YanıtlaSilEkonomi, fen bilimleri gibi her aynı uygulamada, aynı durumda, aynı sonucu vermiyor. Biraz da toplumların kültürleriyle etkileşim içinde ete, kemiğe bürünüyor, ruh kazanıyor şekilleniyor.
YanıtlaSilSıfır enflasyon, sıfır faiz seçeneğinde, tüketimin bir süre ertelenme isteği, rasyonaliteden çok ta uzak gelmiyor bana. Demekki, ertelenebilyorsa ihtiyaç henüz ortaya çıkmamıştır. 0+ enflasyonda ortaya çıkan yeni ilave tüketim, ihtiyaç değil, istektir. Oysa ekonomi, ihtiyaçları karşılama faaliyetidir. Bu seçenek, sadece, sıfırdan büyük faiz ve enflasyondan, sıfır enflasyon ve faize geçiş dönemi için sıkıntı yaratır. Geçiş döneminden sonra, ekonomi kendi dengesini bulur diye düşünüyorum. Teşekkürler...
YanıtlaSilMahfi bey yazınız tamamen yanlış sıfır faiz demek şirketlerin yatırım yapmak için kullanacağı kaynağın ek masrafı olmaması ve üretime ek yük binmemesi demektir bu da kaliteli ürünün ucuza mal edilmesi demektir nasıl oluyor da sıfır faize karşı olabiliyorsunuz
YanıtlaSilYazıyı tam olarak ve objektif bir bakışla okuduğunuza emin misiniz? Bence o yaklaşımla bir kez daha okuyun.
Silselamlar mahfi bey. harcamaların rasyonel sebeplerle artması daha sağlıklı değil mi? insanları "paramın değeri düşüyor o halde harcayayım" mantığına düşürmek ahlakî bakımdan sorunlu değil mi?
YanıtlaSilHocam sıfır faiz sıfır enflasyon nasıl kötü olabilir ben bir araba almışsam ve 2 3 yıl sonra daha iyisi çıkmissa onu alırım parayı mezara götüremem ya harcarım ya yaşamimi devam ettirmek için üretirimde kullanırım faiz parayı emek harcamadan kazandırır bu ise haramdır benim ürettgim maldan vergi alan devlette kalkinir kim sıfir faiz sıfır enflasyonda harcama olmaz büyüme olmaz diyorsa yalan söylüyor Bu apaçık bir saçmalık .Faiz anca para baronlarini zengin eder.Türkiyede faiz uygulanıyordu da ne oldu şuanda enflasyonda yüksek faizde.Kuranda yazmiyormu.Allah onları bilmediği yerden felakete uğratırız diye bu kadarda olunmaz.İmansızın işi faizdir.
YanıtlaSil