Kırılgan Beşli
Morgan Stanley’in Ağustos
ayı ekonomi raporunda kırılgan beşli diye bir gruplandırma ortaya atıldı. Kırılgan
beşli olarak adlandırılan bu grupta Hindistan, Brezilya, Endonezya, Türkiye ve
Güney Afrika yer alıyor. Bir zamanlar BRIC ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan
ve Çin) yükselen piyasaların en parlak örnekleri olarak lanse ediliyor,
bunların arasına zaman zaman Türkiye, Güney Afrika, Meksika, Endonezya gibi
ülkeler de katılıyordu. Şimdi bunlardan Çin, Rusya ve Meksika dışındakiler
kırılgan beşli grubunda buluşmuş bulunuyor.
Fed’in 22 Mayıs’ta tahvil
alımlarını azaltmaya başlayacağı yolundaki açıklamasının ardından yükselen
piyasa ekonomilerine giden yabancı fonlarda azalma ortaya çıktı. Hatta bu, zaman
zaman tersine akımlara da döndü.
Aşağıdaki grafik yükselen
piyasa ekonomilerine yönelik yabancı kaynakların gelişim eğilimini
göstermektedir (Grafik The Economist dergisinden alınmıştır. Kaynağı
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) raporudur.)
Grafik bize yükselen
piyasa ekonomilerine hisse senedi (mavi çizgi) ve tahvil (siyah çizgi) alımı
amacıyla yönelen kaynaklarda 2013 yılında, Fed açıklamasıyla başlayan düşüşü
gösteriyor.
Kırılgan beşli
gruplandırması da ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımlarını azaltacağına
ilişkin açıklamasından sonra ortaya çıktı. Fed’in bu açıklamasının ardından
paraları en çok değer kaybeden yükselen piyasa ekonomileri bu beş ülke oldu. Bu
ülkelerin böyle bir grubun içinde değerlendirilmesinin nedenleri olarak yüksek
cari açık oranları, yüksek enflasyon oranları ve büyüme performansındaki
düşüşler gösteriliyor. Bu ülkelerin önümüzdeki dönemde dış finansman
ihtiyaçlarında önemli artışlar olacağı ve Fed’in kolay para politikasını terk
etmesi halinde bu ekonomilerin gerekli dış finansmanı bulmakta çok
zorlanacakları tahmin ediliyor. Bunlara ek olarak bu ülkelerin hepsinde gelecek
yıl genel seçimlerin yapılacak olması siyasal belirsizliklerin ortaya çıkmasına
ve dolayısıyla risklerin artmasına yol açıyor.
Aşağıdaki tabloda bu beş
ülkenin söz konusu göstergeler açısından karşılaştırması yer alıyor (Oranlar
The Economist Dergisinden alınmış olup Kasım 2013 itibariyle son durumu
göstermektedir.)
Ülkeler
|
Büyüme (%)
|
Enflasyon (%)
|
Bütçe Açığı (%)
|
Cari Açık (%)
|
Brezilya
|
2,5
|
6,2
|
3,0
|
3,5
|
Hindistan
|
5,0
|
9,6
|
5,2
|
3,9
|
Endonezya
|
5,6
|
7,1
|
3,3
|
3,5
|
Güney Afrika
|
1,9
|
5,8
|
4,8
|
7,0
|
Türkiye
|
3,2
|
7,6
|
2,2
|
7,2
|
Büyüme oranı açısından kırılgan
beşlinin tam ortasında yer alan Türkiye, enflasyon oranı açısından Hindistan’ın
ardından ikinci en kötü, cari açık açısından ise en kötü ekonomi durumunda bulunuyor.
Bütçe açığı açısından ise en rahat konumdaki Türkiye dışındaki ülkelerin maliye
politikası önlemleri almaları zorunlu görünüyor.
CDS, Credit Default Swap
deyiminin kısaltmasıdır. Türkçede tam bir karşılığı olmadığı için CDS olarak
kullanılıyor. Biraz zorlamayla da olsa zaman zaman “kredi risk primi” olarak tercüme
edilebiliyor. CDS, bir kişi ya da kuruluşun, kredi sahibinin karşılaşabileceği
alacağın ödenmemesi riskini belirli bir bedel karşılığında üstlenmeyi kabul
etmesinin bedelidir. Ülkeler açısından risklerin ölçülmesinde son
zamanlarda en fazla kullanılan ölçü budur. Eskiden ülkenin reytingi bu tür
ölçümlemeler için yaygın olarak kullanılırdı. Ne var ki reyting kuruluşlarının
itibar kayıpları ve reyting ölçümlerinin sıklıkla yapılamaması günümüzde CDS
primlerini itibar ölçümünde ön plana çıkarmış bulunuyor.
Dolayısıyla bir ülkenin
risk durumunda artış olup olmadığını anlamanın en kestirme yolu onun reytingine
bakmaktan ziyade CS primlerine bakmaktır. Yukarıdaki tabloda yer alan kırılgan
beşlinin CDS primlerini aşağıdaki tabloda 22.05.2013’den bu yana aylık olarak
sunuyorum (Oranlar Deutsche Bank DB Research’ten alınmıştır. Söz konusu raporda
Hindistan’ın CDS primleriyle ilgili veri bulunmamaktadır.)
Tarih
|
Türkiye
|
Brezilya
|
Endonezya
|
G. Afrika
|
22.05.2013
|
118
|
130
|
140
|
169
|
31.05.2013
|
131
|
146
|
162
|
191
|
28.06.2013
|
191
|
185
|
207
|
216
|
31.07.2013
|
205
|
191
|
208
|
222
|
29.08.2013
|
240
|
203
|
282
|
240
|
30.09.2013
|
214
|
173
|
220
|
197
|
31.10.2013
|
185
|
166
|
193
|
185
|
15.11.2013
|
196
|
192
|
216
|
204
|
Artış Oranı (%)
|
66,1
|
47,7
|
54,3
|
20,7
|
22.05.2013 günü Fed’in
tapering (tahvil alımlarını azaltma) sinyali verdiği tarihten bu yana en büyük risk
artışını Türk tahvilleri yaşamıştır. Bu, Türkiye’nin, kırılgan beşli arasında,
Fed’in olası bir tahvil alımı azaltma adımından en çok etkilenen ülke
olabileceğini gösteriyor.
Fed Başkan adayı Janet
Yellen’in, Senato Bankacılık Komitesi önündeki soru cevap toplantısı sırasında
yaptığı açıklamada tahvil alımlarının azaltılması yönünde henüz bir takvim
belirlenmediğini söylemesi kırılgan beşliye önümüzdeki dönemde yapısal
reformları hayata geçirmeye başlamaları için olağanüstü bir imkan tanımış
bulunuyor. Fed’in tahvil alımı yoluyla piyasaya para vermesi ve dolayısıyla bu
bol paranın yükselen piyasa ekonomilerine akmaya devam etmesi sonsuza kadar devam
edecek bir politika değil. O nedenle bu aradan yararlanarak gerekli önlemleri
almak en akıllıca iş gibi görünse de bu beş ülkede de önümüzdeki yıl seçim yapılacak
olması önlem almalarının önünde önemli bir engel oluşturuyor.
Bakalım kırılgan beşli
içinde hangi ülkeler bugünden başlayarak tahvil alımlarının azaltılmasına kadar
geçecek süreyi değerlendirip kırılganlığı azaltacak önlemleri alacak, hangileri
durumu kadere terk edecek.
Hocam yine çok dolu, temel bilgiler vermişsiniz çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilBenim sorum sizin de dediğiniz gibi Yellen ın "tarih belirlemedik" sözü gelişen ekonomiler için artık büyük son fırsat olabilir.
Ancak ülkemizde, Fed in 2014 te kesin çıkış tarihine paralel olarak seçimler var. Dolayısıyla sizce sözünü ettiğimiz reformlara önümüzdeki sene de girişmeyip oluruna mı bırakırız, yoksa maliye ve para politikası üzerlerine düşen görevleri yapmaya çalışırlar mı?
Teşekkürler hocam
Bildiğiniz gibi hazırlanan gelir vergisi reformu TBMM'ye gittiyse de orada askıya alındı. Sanırım seçim sonrasına ertelendi. Dolayısıyla maliye politikası açısından önemli düzenlemeler seçim sonrasına bırakılmış görünüyor. Bu durumda pek önlem almayacağımız anlaşılıyor. Buna karşılık özel kesim açık pozisyonunu kapatıyor. Tamamını değil ama bir bölümünü kapattı. Bu da iyi bir gelişme.
SilÜstadım TBMM'ye sevk edilen gelir vergisi tasarısında reform olacak bir şey görüyor musunuz siz? Bizde adettendir, vergi kanunlarında en ufak bir değişiklik yapsanız adı vergi reformu olur. Yeni tasarı da eski GVK ve KVK'nın sıkıştırılıp 3-4 sayfalık maddelerle madde adetinin indirilmesinden ibaret. Çok sınırlı bazı değişiklikler var. Bunların yapılması için de tüm kanunun yeniden çıkarılması gerekmiyor. Hele GVK-KVK birleşmesi çok garip. Önce zannediyorsunuz ki, Türkiye vergi entegrasyonu yapıyor. Hiç ilgisi yok. Şöyle diyelim; iki kitabınızı birleştirip yeni baskıda basıyorsunuz. "Efendim yeni kitap yazdım." :)
SilŞimdi bir de VUK yazımına başlamış GİB. Neden Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü değil de, uygulamacı GİB'in başladığını bir tarafa bırakıyorum; VUK öyle büyük problemleri olan bir kanun değil ki! Tam aksine oturmuş, onbinlerce yargı kararıyla, binlerce özelgesiyle içtihadı oluşmuş bir kanun. Bunun komple değiştirilmesi, eski birikimden faydalanılmasını da son derece güçleştirecek. Ne faydası olacak bunun? Dostlar alışverişte görsün. "Ne yapıyorsun?" "Yeni kanun yazıyorum". "Aferin".
Elinize ve akliniza saglik ustadim, tekrar mukemmel bir yazi okuyoruz. Bir zamanlar dis borclarini odeyemeyecegini ilan eden yani default eden Rusya simdi bas koselerde. Peki bunun sebebi nedir? kendi topraklarinda enerji kaynaklarina sahip olmayan veya bu enerji kaynaklarini kontrol etme gucune sahip olmayan ulkeler, maalesef Turkiyemiz, her daim disaridan medet ummak zorundadir. Nokta. Bu yuzden politikacilarimizin pulp fiction niteligindeki ucuz soylemleri (disariya borc verir hale geldik, USD bazinda gelirimiz su dkadar artti,vs) maalesef okumayan veya arastirmayan kitleleri etklileyebilmektedir, ne kadar yaziktir ki bu kitleler ulkemizin cogunlugudur ve gercegidir. Baskasinin parasiyla dugun yapilir yapilmasina da, sonrasinda bunun bedeli nasil odetilr hep beraber gorecegiz - maalesef. Salt istatistikler veya rasyolar uzerinden ulkeleri degerlemek ne kadar dogru, o da ayrica bir tartisma konusu olmali kanatimce. Marmara bolgesinin tek basina tum ulkeyi sirtladigi bir oratmada adam basi milli gelirimiz suradan suraya geldi,vs orneginde oldugu gibi! Saygilarimla.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilRusya aslında süper güçlüğünü kaybettiği dönemde doğal gaz zengini olarak geri döndü. En önemli olay bu. Bizde bu tür zenginlikler yok ya da şu anda işletilmesi fizıbl değil. O nedenle tek çıkışımız yapısal reformları tamamlamak. O da çeşitli nedenlerle ertelenip duruyor.
İmla hatalari için özür dilerim üstadım.
SilHocam,
YanıtlaSilÜlke olarak Fed in tahvil alımını azaltmasına kadar ne gibi yapısal önlemler alabiliriz?
Daha önce bu blogda yazdığım yapısal önlemler yazısında belirttiğim önlemlerin özellikle cari açıkla ilgili olanlarıyla başlamak gerekir.
SilHocam Türkiye'nin bu kırılganlığı azaltması için ne yapması gerekir peki?
YanıtlaSilBu blogda yapısal reformlarla ilgili yazılarımda yazdıklarımdan farklı şeyler değil.
SilThe Economist'in Ülke rezervlerine oranla kısa dönemli dış borç, cari açık, kredi büyümesi ve finansal açıklık'a göre düzenlediği Capital Freeze Index'e(1) göre Türkiye, maksimum riskin 20 olduğu endekste 18 ile sermaye akımlarının durması durumunda en çok etkilenecek ülke olarak görülüyor. Endonezya 12, Brezilya 11 ve Güney Afrika 8 ile Türkiye'den oldukça geride yer alıyor. CDS primlerindeki artış da bu endeksi doğrular nitelikte görünüyor. Benim sorum şu yönde; sermaye akımlarının durması ya da yavaşlaması durumunda ülkeleri daha çok etkileyecek olan cari açık mıdır yoksa özel sektörün kısa dönem dış borcu mu? Saygılarımla. Kadir DEMİRCİ, TOBB ETÜ.
YanıtlaSilHer ikisi de. Çünkü ikisi birbirine bağlı. Cari açık arttıkça ya da devam ettikçe kısa vadeli borçlar da yükseliyor. Ama finansal akımların sekteye uğraması ilk ağızda kuşkusuz kısa vadeli borçların ödenmesini aksatarak sorunun ortaya çıkmasına yol açar.
SilHocam yazınız için teşekkür ederim ,ama anlamadıgım bi yer var. Bütçe açığı açısından rahat konumdaki Türkiye dışındaki ülkelerin maliye politikası önlemleri almaları zorunlu görünüyor.Yani nasıl iyi konumda oluyoruz bunu anlamadım.
YanıtlaSilTürkiye'nin bütçe açığı GSYH'sının yüzde 1,5'i dolayında. Bu açıdan iyi. Bizdeki sorun dış açık yani cari açık.
Silhocam suan turkıyede kac senelık tahvıller var ben en uzun 10 sene dıye bılıyorum. kısa vadelı borcu eger odeyemezsek konsolıdasyaon mumkun mudur alı babacan oyle bır acıklama yaptı dıye bılıyorum 20 senelık borclanma eger yanlıs hatırlamıyorsam
YanıtlaSilTürkiye'nin en uzun tahvil borçlanma vadesi 30 yıl. Ama bunun miktarı düşük. Ağırlık 7 - 10 yıllıklarda. Kısa vadeli borcu ödeyemediğimizde Londra Kulübü mekanizması işler. Onu da bir başka yazıda anlatırım.
SilHocam harika bilgiler için teşekkürler. Size bir sorum olabilir mi? FED'in tahvil alımını azaltması yada durdurmasına karşı bir önlem gerçekten alınabilir mi? Cevap evet ise kısaca neler yapılabilir? Şimdiden teşekkür ederim.
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilÖnlem alınabilir ama bunlar zaman alıcı işler. Yani yapısal reform dediğimiz yıllara dayalı işler. Bu konuda bu blogda yazılarım var. Özel kesim için alınacak önlem ise açık pozisyonları mümkün mertebe kapatmak.
Merhaba Mahfi Hocam,
YanıtlaSilFed'in 22 Mayıs'ta tahvil alımında
azaltmaya yönelik sinyaliyle fed'in atacağı her adımı merakla izleyemek yerine kendi
alacağımız politikalara yönelsek daha dogru olmaz mi? Mesela; Mali disiplinden
ödün vermesek, Mali Alan( Kamu Borclanma limiti ile cari borclanma
arasindaki olumlu fark) yaratmaya çalışsak, Faiz kanalıyla kısa vadeli sıcak paradan ziyade uzun vadeli yatırım yapilabilecek politikalar uzerinde dursak v.s. yani makro ekonomik istikrari sağlayacak politikalara kafa yorsak daha iyi olmaz mıydı? Nacizane görüşüm bunlar . Goruslerinizi bekliyorum Hocam.
Saygılarımla...
Evet aynı düşüncedeyim. Yapısal reformları bir an önce hayata geçirmek gerekir. Çünkü eninde sonunda bu sermaye akımları azalacak.
Silhocam
Silbı sorum olacak cevap yazarsanız sevınırım
Silkırılgan 5 ulke nedır kımdır? bu ulkelerın kırılgan 5li kırılgana yer almasının nedenı nedır? bu ulkeerın olumsuz etkılerı nelerdır
Sil?
rahmaaaaan?! :S dasdajbalbawnaknaklwnklaaw
Silhocam elinize sağlık. müsaadenizle iki sorum var. ilki; kısa vadede ne gibi önlemler alınabilir? ikincisi yapısal dönüşümü yapmak için yeterli zaman sağlar mı? teşekkurler.
YanıtlaSilKısa vadede özel kesim şirketleri açık pozisyon kapatmaya yönelebilirler. Ki bunu zaten yapıyorlar. Kamu için kısa vade yeterli olmayabilir. Çok zaman kaybedildi. Yapısal reformlara başlamak gerekiyor. Vade kısa diye diye bu reformları erteleyerek bugüne geldik.
SilPaylaşımlarınız için teşekkür ederim. Mahfi Bey acaba kırılganlıktan kurtulmak için neler ilk etapta gözden geçirilmeli ?
YanıtlaSilPaylaşımlarınız için teşekkür ederim. Mahfi Bey acaba kırılganlıktan kurtulmak için neler ilk etapta gözden geçirilmeli ?
YanıtlaSilÖzel kesim için açık pozisyonları kapatmak. Kamu için de cari açığa neden olan kalemleri düşürmeye çalışmak.
SilElinize sağlık üstad..
YanıtlaSilKuzey Irak'la son dönemdeki olumlu ilişkilerimiz ve yaptığımız petrol anlaşmaları cari açık ve dolayısıyla bu anlattığınız riskler için nasıl bir çare olur acaba ya da çare olabilir mi?
Teşekkürler..
Yararı olur tabii ama asıl sorun ithal ettiğimiz malları rekabet edebilecek biçimde burada üreterek katma değeri burada yaratmaya çalışmak.
SilHocam öncelikle yazınızı bir solukta okudum ve aklımda bazı şeyler daha da otur du, gerçekten yazılarınız insanı hiç sıkmadan bir solukta okutuyor hocam siz formülü bulmuşsunuz ekonomiden hiç bir şey anlamayan bile sırf bu siteyi takip ederek çok şey öğrenir darısı diğer ekonomistlerin başına diyerek bir kaç soruyu sormak istiyorum ;
YanıtlaSil1) hocam biz ülke olarak Amerika'da ki tahvil azaltımını şundan dolayı mı takip ediyoruz ; eğer tahvil azaltımı başlarsa ve Amerika'da faziler yükseltilirse Türkiye'den döviz kaçışı başlayacak ve Buda ithalatçıların özellikle ekonominin üretim kapasitesini artıran ithalatçıların maliyetlerinin yükselmesine sebeb olacak bu da üretimi azaltacak ve maliyet enflasyonuna sebebiyet verecek bunun için mi bizi çok ilgilendiriyor ?
2)hocam yazınızın bir Bölümü'de 'Fed’in kolay para politikasını terk etmesi halinde bu ekonomilerin gerekli dış finansmanı bulmakta çok zorlanacakları tahmin ediliyor' dediniz ben burada şu kısma takıldım eğer olası bir tahvil azaltımı olursa dış finansmanı bulmakta Türkiye zorlanır dediniz ; diğer yorumlarınızda dövizin de bir mal olduğunu onunda bir fiyatının olduğunu ve bankaların bunu her türlü bulacağını söylemiştiniz hani olası bir kötü durum olsada sizin dediğiniz gibi banka o dövizi her türlü bulabilir değil mi ?
3) 2. Soruyla bağlantılı olarak tahvil azaltımı olursa dış finansmanı bulmakta zorlanır dediniz ya ; sermaye girişlerinin azalmasına rağmen Türkiye yine 60 milyar $ cari açık vermek istese banka dönüp bireylere ya sermaye akışı durdu ben de para bulmakta zorlanıyorum o yüzden sizin ithalatınızı gerçekleştirecek dövizi bulamıyorum demez değil mı ?tahvil azaltmı olsada banka o parayı bulur ama eskisinde daha yüksek maliyete bulur diye mi düşünemeliyim
(1) Evet temel olarak dediğiniz nedenler geçerli. Bu durumda dolar kuru yükseleceği için bizim maliyetler artacak ve bu bir yandan cari açığı büyütürken bir yandan da enflasyonu körükleyecek. Ayrıca dış borçlarımızı da TL cinsinden yükseltmiş olacak.
Sil(2) Dövizi bulmak mümkün tabii ama fiyatı yükseleceği için pahalı dövizle yapılacak işler sınırlı kalır. İthalat düşer. O zaman da bizim büyüme oranı düşer.
(3) Banka karşılığını aldığı dövizi bir şekilde bulur da reel sektör artık o dövizi o maliyetle ister mi orada sorun var. Çünkü içeride 100 TL'ye satabileceği bir malı artık 200 TL'ye mal eder hale gelirse buna alıcı bulamayabilir. Dolayısıyla kurdaki yükseliş ithalatı düşürür.
Hocam oncelikle bu konuyu bukadar guzel.anlatip bizi aydinlattiginiz icin cok tsk ederim.benim sorum kirilganligi azaltacak onlemler tam olarak nedir? sizce Turkiye nasil bir politika izlemeli? saygilar
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilBu konuda yapısal reformlar başlıklı yazımda bilgi vermiştim.
Hocam bir yazıda okumuştum ve bankaların amacının ekonomik değer yaratmak olduğunu ve ekonomik değeri maksimize etmesi gerektiğini söylüyordu ; hocam bir banka ekonomik değeri nasıl yaratır ve onu nasıl maksimize eder pek anlayamadım açıkçası ,izah ederseniz çok sevinirim
YanıtlaSil2) bankacılık. Risk alıp yönetme sanatı diyoruz bankanın aldığı riski aktiflerimi gösterir yoksa pasiflerimi ? Normalde bildiğim kadarıyla aktifler gösterir ama şöyle bir şey deniyor yükümlülük ne kadar artarsa risk te o kadar artar deniyor bu yaklaşıma görece sanki alınan risk dışardan sağlanan kaynaklar mış gibi gösteriliyor bir açıklık getirirseniz çok sevinirim .
3) bankaların özkaynakları neden bu kadar çok önemlidir ? Ve neden bu kadar çok denetlenmektedir ? Ve yanılmıyorsam bankalar verdikleri kredilerin %8 inin özkaynaklarından karşılamakta bunu doğru buluyormusunuz ?sonuçta sermayenin bireylerin bankaya olan güvenini sağlaması için atılda bırakılması gerekmez mi ? ( gerçi o zamanda getiri kaybı oluyor ama ) pek işin içinden çıkamadım açıkçası
(1) Banka ekonomik değer yaratmaz. Ekonomik değer yaratacak olan işletmelere kredi vererek onların değer yaratmasına aracılık eder. Aldığı mevduatı ne kadar çok kredi verirse o kadar çok değer yaratılmasına aracılık etmiş olur. Tabii doğru kredileri verirse.
Sil(2) Bankaların riskleri aktiflerdeki krediler ve benzeri kalemlerde yer alır. Yükümlülük artışı geri ödenecek mevduat vb nin artması anlamına geldiği için öyle deniyor.
(3) Bankaların ne kadar sermaye ile ne kadar iş çevirdikleri çok önemli. Bunun en az % 8 olması (bu orana sermaye yeterliliği deniyor) gerekli görülüyor. Bu oran bizde ortalama yüzde 16 dolayında. O nedenle bankacılık sağlam diyoruz. Fazlası sermayenin iyi kullanılmadığını azı da bankanın çok kaldıraç kullandığını ve riskinin büyüdüğünü gösteriyor.
Mahfi bey çok güzel bir yazı olmuş.Çok başarılı.Teşekkür ederim.
YanıtlaSil- Hocam Fed tahvil alım programlarını azaltırsa Amerika başta olmak üzere tüm Dünya'da gösterge tahvil faizleri artacaktır.Yani Türkiye, Amerika'ya göre tahvil alımı yapmak isteyenler açısından avantajlı olmaz mı?
YanıtlaSil- Bir diğer sorum Türkiye'nin kırılganlıklarını azaltıcı politikalar izleniyor mu? Çünkü tahvil alımları sürdürebilir değil elbet birgün azalacak ve sonlanacak.MB'nın ek parasal sıkılaştırmaları ve döviz satım ihaleleri ile günü mü kurtarıyoruz?
-Üstteki soruma karşı tez olabilecek bir soru Fed'in kuruluşundan 1913'den 2007 yılına kadar olan aktifleri yaklaşık 800 milyar dolar.2007 2013 arası yaklaşık 4 trilyon dolar olmuş.Neredeyse son 5-6 yılda artan bilanço 94 yılda oluşan bilançonun 5 katı Piyasalar panik havası oluşturarak aşırı bir tepki mi veriyor?Türkiye en kötü senaryoyu geçtiğimiz Haziran'da yaşamış olabilir mi?
Hocam son olarak yazılarınızla bizi aydınlatın:)
- Burada risk ile getiri farkı öneli. Türkiye'de faiz artacak olsa da risk de yükseliyor. O nedenle gelen azalıyor.
Sil-Özel kesim açık pozisyonunu azaltıyor ama kamu kesiminde kırılganlık azaltıcı bir politika henüz pek yok.
-Evet Fed'in bilançosu inanılmaz büyüdü ve bence bu önümüzdeki dönem için en büyük tehdit. Şu anda bir panik havası yok gibi ama yakında olabilir. Türkiye'de özel kesim açısından durum açık pozisyonlar kapatılmaya başlandığı için iyiye gidiyor ama kamu kesimi henüz tam darbe yemedi.
teşekkürler
Hocam merhaba,teşekkürler aydınlatıcı yazınız için. FED'in Mayıs ayından beri tutarsız bir politika sergilemesinin nedenleri neler?Teşekkür ederim.
YanıtlaSilObamacare düzenlemesinin olumsuz etkilerinden korkuyor Fed. sağlık reformu daha yaşlı, daha alt gelir gruplarına mensup olan veya hastalık riski daha yüksek kişiler için avantajlı ama daha genç, orta gelir grubuna mensup ve hastalık riski düşük olanlar için iyi değil çünkü prim maliyetlerini artırıyor. ayrıca işverenler açısından da büyük bir belirsizlik kaynağı, bu da istihdam ortamını olumsuz etkileyebilir. Obamacare konusunda Cumhuriyetçiler ve başkan Obama katı bir tutuma sahipler. bu katı tutumun bütçe-borç tavanı anlaşmazlıkları nedeniyle ekonomiye olumsuz etkisi olabileceği beklentisi Fed'i zor durumda bırakıyor.
SilFed, gerekli ve yeterli maliye politikası desteği alamıyor. ABD'nin bütçesi onaylanmış değil, borç tavanı sorunu çözülmüş değil. Hepsi geçici çözümlerle gidiyor. Bu durumda Fe'in bundan daha tutarlı bir politika izlemesi kolay değil.
Silhocam fed'in tahvil alım programını durdurması bizim ekonomimizi daha çok cari açık üzerinden etkiler,
YanıtlaSil2013 yılı cari açığına baktığımızda aslında bir düzelmenin olduğunu söyleyebiliriz diye düşünüyorum. yanlış hatırlamıyorsam 2012 yılında altın ticareti bizim cari açığımızın 8 milyar dolar eksik oluşmasına olanak sağladı. 2013 yılında ise bu güne kadar altın ticareti bizim cari açığın 7 milyar dolar daha fazla oluşmasına neden olmuş durumda. cari açığımızın 60 milyar dolar olduğunu varsayarsak, ve altın ticaretini dışlarsak aslında cari açıkta %20 lik bir düzelme olduğu anlamına geliyor. cari açıktaki bu düzelme olmasına rağmen büyümenin 2,2 den 3,4 yükselmesi aslında bazı düzelmelerin olduğu anlamına gelir. ve Türkiye'deki enerji ithalini de göz önüne alır ve önümüzdeki süreçte devreye girecek nükleer santraller düşünürsek bu açığımızın daha sürdürülebilir olduğunu söyleyebiliriz diye düşünüyorum. yalnız Türkiye'nin önündeki en büyük tehlikenin katma değeri düşük ürünler ile uzun bir süre böyle gidemeyeceğidir. yapılan ar-ge harcamaları çok düşük olmakla birlikte harcamaların desteklediği projeler de aslında çokta ar-ge sayılacak çalışmalar değildir. bunun yanında teşvik programlarının da gerçekten hayati ve çok kısıtlı alanlarla sınırlı tutulması gerekir. böylelikle cari açık daha az düzeylere çekilebilir. ve bunlarda seçimlerde hükümeti zor durumda bırakacak politikalar değildir onun için, seçim deyip, yapılması gerekenlerin bir buçuk yıl ertelemesinin yanlış olduğu kanaatindeyim, ben cari açık mevzusunun bu yönünün ön plana çıkarılarak beklentileri yönetmenin daha önemli olduğunu düşünüyorum. çünkü kendi kendini doğrulayan bekleyişler gibi bu açığın bir gün patlayacağını söyleye söyleye sonunda patlayacağını düşünüyorum hocam siz bu konuda dersiniz acaba?
evet altın dışı cari açık 2013'ün ilk 9 ayında 2012'nin ilk 9 ayına göre geriledi (2012'nin ilk 3 çeyreğinde altın hariç cari açık 42,4 milyar dolar, 2013'ün ilk 3 çeyreğinde ise 40 milyar dolar olarak gerçekleşmiş) ancak 2012 ve 2013 istisnai yıllar. çünkü hem geçen yıl hem bu yıl özel sektör yatırımları azaldı. eğer özel sektör yatırımları bu yıl artsaydı en az %90 ihtimalle altın dışı cari açık epey bir artardı. dolayısıyla istisnai kabul edilebilecek 2012 ve 2013 yıllarını birbiriyle kıyaslayarak bir trend değişimi olduğunu, yapısal cari açık sorununun bir nebze de olsa hafiflediğini, daha sürdürülebilir bir patikaya girdiğini söylemek için erken.
SilNükleer enerji yatırımını bugün yapsak en erken sonucu 7 yıl sonra alırız. Ayrıca nükleer enerji öyle iddia edildiği gibi ucuz bir enerji kaynağı değil.
SilMahfi bey, benim bu nükleer enerji yatırımımızın daha doğrusu Rusya, Japonya veya başka bir ülkeye nükleer santral inşa ettirip, işlettirip, üretilen enerjiyi USD bazda şu cente alırız denildikten sonra, bu yatırım nasıl cari dengeye olumlu katkı yapacağını anlayamıyorum. Konu hakkında az bilgi sahibiyim. Nükleer yakıtı ithal edeceğiz, üretilen elektriği yanılmıyorsam yuvarlak 13 cente alacağız. Hani üretilecek katma değer yüzünden GSYH artacak, dolayısıyla cari açık/GSYH oranı düşecek olabilir ama, cari açığı artıracağı bana göre kesin. Ancak dediğiniz gibi bugünden başlasak bize bu teknolojinin faydası 10 ila 15 yıldan sonra olabilir. Ben nükleere karşı değilim. Kendi imkanlarımızla nükleer tesis kurabilecek, nükleer yakıt imal edebilecek (tabi %100 güvenli bir şekilde) kapasiteye ulaşmayı isterim. Bunun yolu buradan geçiyorsa tamam. Ama kurulacak iki üç santralin enerji cari açığımızı yılda kaç milyar usd düşürecek? Bu konuda bir çalışma var mıdır acaba? Sizin düşüncelerinizi de öğrenmek isterim.
SilBu konuda çok çeşitli ve birbiriyle taban tabana zıt görüşler var. Hangisine itibar edileceğini ben de bilemiyorum. Kabaca yaptığım inceleme sizin dediğiniz sonuçları gösteriyor. Yani ilk 10 - 15 yıl buradan sağlanacak net bir fayda yok. Uzun dönemde maliyet düşüyor. Ben de nükleere karşı değilim ama birisi bunun yararını ve getireceği tasarrufu iyice açıklamalı ki ikna olalım.
SilHocam Brezilya'nın "kırılgan beşli" içerisinde yer alması çok garip değil mi? Ağustos 2013 itibarıyla Brezilya'nın brüt dış borcu 310 milyar dolar, altın hariç NET döviz rezervi pozisyonu ise 370 milyar dolar! Türkiye'nin o tarihte brüt dış borcunun 367 milyar dolar, altın hariç net rezerv pozisyonunun 35 milyar dolar olduğunu düşünürsek Brezilya'ya haksızlık edilmiş gibi. G.Afrika, Endonezya, Hindistan tamam ama Brezilya'nın "kırılgan beşli"ye dahil edilmesi çok enteresan.
YanıtlaSilBrezilya'nın ekonomik performansında önemli bir düşüş var. Ayrıca gelecek yılın seçimleri konusunda da önemli bir belirsizlik söz konusu.
Silhocam merhaba, yazınız Müthiş açıklayacı olmuş teşekkürler, müsadenizle bir sorum olacak;
YanıtlaSilFed' in tahvil alımını azaltması operasyonel olarak neyi ifade ediyor? bugüne kadar elinde ABD tahvili olan kişi veya kurumlar, ellerindeki ABD tahvilini aylık 85 Milyar dolara kadar Fed' e verip karşılığında nakit alabiliyor, tahvil alımı sona erdiğinde ise FED artık ABD tahvili almayacak, elinde ABD tahvili olanlar , bu tahvilin vadesini bekleyecek, yada sadece piyasada satabilecek. Anladığım doğrumu?
saygılarımla.
Teşekkürler.
SilAnladığınız doğru.
hocam bu cds dediğimiz döviz verip, tahvil alanlara faiz harici ilave para verilmesidir değil mi? hocam diğer bir sorum: sıcak para ve cari açık arasında bir ilişki var mıdır?
YanıtlaSilCari açık çeşitli yollarla finanse ediliyor. Bunlar arasında mevduata gelen ya da tahvil bono alan ya da kısa vadeli olarak kredi şeklinde gelen paralara sıcak para deniyor. Bu tür paralar en küçük bir rik gördüğünde hemen ülkeyi terkediyor.
SilMerhaba Hocam
YanıtlaSilÖncelikle elinize sağlık çok güzel bir yazı. Benim bir sorum olacak size: Kırılgan Beşli dediğiniz ülkeler FED in alacağı bir karardanmı daha çok etkilenir yoksa ECB nin aldığı karardanmı... Çünkü son günlerde gördüğümüz tablo onu gösteriyor ki, ECB nin alacağı faiz indirimi de Sadece Kırılgan Beşliyi değil de hemen hemen Gelişmekte olan Ekonomilere positif etki yaptı.
Teşekkür ederim.
Teşekkürler.
SilKırılgan beşli olarak anılan ülkeler gerek Fed'in gerekse ECB'nin alacağı kararlar sonucu azalabilecek olan yabancı kaynak girişleri nedeniyle etkileniyor. Ya da eğer kararlar kaynak akışına yola açacaksa bu kez de pozitif olarak etkileniyor. Bu kararlardan bütün gyü ler etkilenmekle birlikte en çok yabancı kaynak ihtiyacı olan bu beşli daha fazla etkileniyor.
Mahfi Bey, TCMB yayınlamış olduğu Çalışma Tebliği No:13/40 (Türkiye'de konjonktürel etkilerden arındırılmış cari işlemler dengesi) göre, son 5 yılda altın hariç çevrim uyarlamalı cari denge yuvarlak %5 olduğu hesaplanmış. Ve bu raporda sizinde hep söylediğiniz gibi, yapısal düzenlemelerin kritik önemde olduğu, iktisadi büyümeden ödün vermeden de %5 in altına inmesinin kısa vadede oldukça güç olduğu yazmakta.
YanıtlaSilBu arındırma meselesini fazla abartmamak gerekir. Çünkü cari dengenin finansmanını sağlayanlar konuya arındırılmamış değer üzerinden bakıyorlar. TCMB'nin söylediği doğru. Yapısal reformları yaparak cari açığı yüzde 2 -3 gibi bir düzeye indiremezsek işimiz zor.
SilÖncelikle teşekkürler hocam, berraklaştırıcı yazınız için.
YanıtlaSilYapısal düzenlemelere dair son 8 senesini neredeyse boşa geçirmiş(bankacılık vs hariç) mali yönetimin, seçimler arefesinde böyle bir (kendisi için) riski üstleneceğini sanmıyorum. Karamsar olmamak istiyorum ama olgulardan bu eğilim çıkıyor sanki. Bilmiyorum.
Elinize sağlık.
Teşekkürler.
SilYapısal reformların yapılıp yapılmaması konusunda ben de sizinle aynı görüşteyim.
hocam, bence enflasyon açısından da cari açık acısından da en kötü maalesef türk ekonomisidir. zira: Hindistan enflasyonu ile makro iktisadi büyümesi arasındaki ilişkiye bakacak olursak; bir de türkiyeye bakacak olursak net biçimde Hindistan bizden daha kuvvetli büyüdüğü için enflasyonu bizden yüksektir ancak biz zayıf büyümeye rağmen yüksek enflasyondayız çünkü cari dengemiz çok destabil durumda!.en kırılgan ekonomi biziz hocam maalesef!. saygılar.....
YanıtlaSilEvet zaten bunlar içinde en sıkıntılı ülke olarak Türkiye'yi görüyorlar.
SilHocam Kaldıraç orana pasifler \ özkaynaklar diyoruz bunu anlıyorumda birde kaldıraç oranı şu anlama geliyor diyorlar ;1 birim sermayeye kaç kat borçlanıldığını gösterir.hocam bu cümleyi açıkçası tam olarak anlayamadım bunu izah ederseniz çok sevinirim
YanıtlaSil2)hocam kaldıraç oranının büyük olması kullandığımız yabancı kaynakların yüksek olduğu anlamına mı geliyor eğer bu anlama geliyorsa kaldıraç oranının yüksek olması bankaların yüksek borçla çalıştığını göstereceğinden istenen bir şey değildir herhalde ?
Yani kaldıraç oranının Yüksek olması iyi bir şey mi kötü bir şey mi?
3)hocam aklıma çok takılan bir soruyu sormak istiyorum ; örneğin benim yüklü bir miktarda param var bende paramı iyi koruyacak bir banka arıyorum herhalde paramı yatıracağım bankada arayacağım ilk şart ban ne kadar faiz verdiği değil paramı batırma ihtimaline karşı tuttuğu sermayeye bakarım herhalde ve örneğin bankanın sermayesi 80 milyar $ gözüküyorsa şunu merak ediyorum bu 80 milyar $ bankanın kasasında olası bir kötü duruma karşı atıl bir şekilde duruyormudur ? Eğer hocam 80 milyar $ kasada atıl bir şekilde durmuyorsa kasada 20 milyar $ duruyorsa geriye kalan 60 milyar $ I kredi vermekte v. S de kullanmışsa krediler geri gelmesse direk sermayesini kaybetmiş olmayacak mı ? Yani şu kafama yatmadı eğer sermayesinin tamamını nakit olarak kasasında tutuyorsa banka için bir fırsat maliyeti vardır o da faizdir eğer sermayesini de para atıl bir şekilde elde kalacağına kredi vermede kullanıyorsa buseferde direk krediler ödenmeyince sermayesini yitirecek bankalar nasıl bir politika izliyorlar hocam anlatabilirmisiniz
Biiyorsunuz her işletmede sermaye ve diğer kaynaklar vardır. Sermaye işletme sahiplerinin işletmeye koyduğu para (ya da benzer değerlerdir:) Kaldıraç oranı bir anlamda bize işletme sahiplerinin koyduğu sermaye ile ne kadar yükümlülük altına girdiğini gösterir.
SilBu konuları burada kısa kısa anlatmak kolay değil. Hepsini uzun uzun anlatmak ve örneklerle açıklamak gerekiyor. Bence siz bir mali analiz kitabı alıp bu kavramları oradan inceleyin. Aksi takdirde buardan ezber bilgi vermiş oluruz.
Hocam 'Küresel Finans Krizi'' kitabınızda BRİC ülkelerinin ikisinin dünyanın belli başlı sanayi girdilerini üreten diğer ikisinin de bu girdileri kullanıp sanayi üretimi ihraç eden ülkeler olduğunu, ABD'de bir kriz çıksa bile üretim maliyeti ucuz olan bu ülkelerin ürünlerine olan talebin düşmeyeceğine değinmişsiniz.'' bu noktadan hareketle FED'in tahvil alımı likiditeyi azaltsa bile BRİC ülkelerinin ne kadar kırılgan gözükseler de ciddi bir etkilenmeye maruz kalmayacağından söz edebilir miyiz ? Son olarak para bolluğunun azalacağı bir ortamda bütçe açığını yabancı sermaye hareketleri ile finanse eden Türkiye gibi bir ekonominin yapısal reform adıma vergi düzenlemesi yapması gelirini azaltarak krize davetiye çıkarmaz mı ?
YanıtlaSilBRIC ülkelerinin üretim yapısının güçlülüğü ayrı bir konu dış finansmana olan bağımlılıkları ayrı bir konu. Şu anda Brezilya ve Hindistan'ın kırılgan beşli arasına girmesinin temel nedeni dış finansman sorunu çekmeleri. Yani ödemeleri gereken borçları var, ayrıca cari açıkları söz konusu ve bunları finanse edebilmek için dışarıdan kaynak bulmaları gerekiyor. Bu açıdan onlarda da sorunlar var. Ayrıca siyasal açıdan da çok istikrarlı bir görünüm çizmiyorlar.
SilTürkiye fazla bütçe açığı vermiyor ve bunun finansmanını da asıl olarak içeriden yapıyor. Dış finansmana asıl bağımlı olan kesim özel kesim. Vergi reformu konusunda haklısınız. Şu aralar bir vergi reformu yapmak doğru olmayabilir. Birçok yapısal reformda olduğu gibi bunda da geç kalıp fırsatları kaçırmış bulunuyoruz.
Fed’in tahvil alımı yoluyla piyasaya para vermesi ve dolayısıyla bu bol paranın yükselen piyasa ekonomilerine akmaya devam etmesi sonsuza kadar devam edecek bir politika değil. demişiniz hocam merak ettiğim bu politika sonsuza kadar devam ederse neler olur dünyada.
YanıtlaSilteşekkür ederim
Fed bu politikalara başlarken bilançosunun büyüklüğü 0,9 trilyon USD idi limdi 3,8 trilyon USD. Bir MB'nin bilançosu para bastıkça büyür ve eninde sonunda hiper enflasyona yol açar. Ayrıca o paranın dünyadaki itibarını düşürür. Bir yerde mal bollaşırsa fiyatı da düşer. Şu anda ekonomiler canlı olmadığı için bunun etkisini tam olarak böyle görmesek de eninde sonunda bu etki çıkar ortaya.
SilTeşekkür ederim hocam mevlüt
SilHocam bu dalgali denize sabit kur rejimiyle yakalansaydik nasil olurdu ? Ukrayna icin bir makale okudum yukselen car acigi nedeniyle tutugu sabit kur rejimini muhafaza edemeyecegi dogrultusunda
YanıtlaSilSabit kurla yakalansaydık karaborsa kurla karşılaşırdık. Bir yerde talep yüksek arz az ise o zaman ya fiyat yükselir ya da sabit fiyat söz konısıuysa karaborsa oluşur.
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilBiz ülke olarak neden hiç bir şey üretemiyoruz ? Avrupa otomobil üretiyor. Amerika teknolojide uçmuş durumda. İskandinav ülkeleri çelik üretiyor, tarım yapıyor. Uzakdoğu teknoloji de keza öyle.
Bizim eksiğimiz ne hocam ? Hakikaten bu ülkede kafası çalışan adam mı kalmadı yoksa bu iş tamamen yatırım ve olaya bakış açısıyla mı ilgili ?
Görüşleriniz için şimdiden çok teşekkür ederim.
Ülke olarak bir şey üretemediğimiz tezi doğru değil. Biz marka yaratamıyoruz. Yoksa tekstilde, otomotivde diğer sanayi ürünlerinde ciddi üretimimiz var. Bizim sorunumuz teknoloji üretememek ve marka yaratamamak. Bunun temel nedenini yanlış eğitimden kaynaklandığını, soru soran, analitik düşünen insanlar yetiştirmememize bağlıyorum.
SilBence de eğitimden kaynaklı hocam... Misal Finlandiya şu an eğitimde 1 numarada görünüyor ve Angry Birds gibi totalde 6-7 yıllık geçmişi olup da 10 milyar USD değerindeki bir oyunun oradan çıkmasına şaşmamalı...
YanıtlaSilKimya, tıp, biyoloji, fizik ve teknoloji konularında dünyanın çok gerisinde kaldığımızı düşünüyorum... Hindistan bile yakın zamanda Mars'a keşif aracı gönderdi...
Biz de ise fen fakültelerinin kapatılıp kapatılmaması tartışılıyor...
Bilim olmadan gelişmiş ülke olabilir miyiz Hocam ?
Bilim olmadan gelişme olmaz, dolayısıyla gelişmiş ülke olunmaz.
Silhocam otomotiv üretimi bir nevi montaj , tekstilde de Çin piyasaya hakim değil mi?
YanıtlaSilPek öyle değil. Biz burada birçok marka için parçalar üretiyoruz. Sorunumuz markamızın olmaması. Tekstilde Çin'in hakim olmasının nedeni ucuza üretim yapması. Bizim sorunumuz 100 yıldır hala Çin'in ürettiği tekstilde rekabet etmeye çalışmak. Oysa bizim markalarımız olsaydı farklı yerde olurduk.
SilHocam selamlar. bütçemizin iyi görünmesinde etken olan özelleştirme, 2b, varlık barışı gibi kalemleri sıralamaya koyarsak hangilerinden ne kadar para aldığımız bilgisine nereden ulaşabilirim? Rakamsal olarak siz biliyorsanız bunları söyleyebilir misiniz yaklaşık olarak? Şimdiden teşekkürler.
YanıtlaSilAyrıntısını ben de bilmiyorum. Yılsonunda bütçe gerçekleşmelerine (maliye.gov.tr de kamu hesapları bülteni) bakmak gerekir.
SilKırılganlığı azaltacak yapısal önlemlerin neler olabileceği konusunda görüşlerinizi merak ediyorum. Kırılganlık konusunda işletmelerin "mikro" ölçekte yapması gerekenler hakkındaki yorumlarınızı kendi araştırmam için de merak ediyorum.
YanıtlaSilMikro çözümler "dalgalı ekonomide" firmaların siyasetten daha bağımsız olmasına da yardımcı olur fikrindeyim. Makro çözümler ayrı bir konu ancak daha çok siyasal olacağı için sade vatandaşı direk ilgilendirmiyor.
Kırılganlığı azaltacak yapısal önlemlerin daha önce bu blogda yazdığım yapısal reformlardan farkı yok. Mikro ölçekte ise her firmanın kendisine göre önlem alması gerekiyor. Çünkü her birinin sorunu farklı. Ortak sorun açık pozisyon. Bir kere acilen onu düşürmeye çalışmaları gerekiyor.
SilMakro çözümler vatandaşı sanıldığından çok daha fazla ilgilendiriyor. Çünkü ekonomi nu kadar büyük oranda cari açık vermeye devam ettikçe bunun etkisi ekonominin genelinde olduğu kadar vatandaş ve firmaların özelinde de ağır şekilde görülüyor.
hocam, özellikle fed'in bilançosundaki kuvvetli şişmenin abd ekonomisinde 2015'ten itibaren güçlü enflasyonist baskıyı artıracağına ve faiz artırımlarının o dönemde hız kazanabileceği kanaatindeyim. zaten kuvvetli finans iktisadi genleşmelerin bir gün mutlak enflasyon getireceği aşikardır. sanırım, fedin bilançosu da ancak yükselecek enflasyonla daha nominal hale gelecektir hocam. ne dersiniz bu konuda?. saygılar....
YanıtlaSilEvet yaygın görüş bu yolda. Ortada bu kadar çok para varken eninde sonunda enflasyonist eğilimlerin tırmanmaması pek mümkün görünmüyor. Fed de bunun endişesini duyuyor zaten.
SilHocam siz anladınız ancak ben "fed'in bilançosundaki kuvvetli şişme.." tabirini anlamadım. Kısaca açıklayabilir misiniz?
SilKriz öncesinde Fed bilanço büyüklüğü 0,9 trilyon dolardı şimdi 3,8 trilyon dolar yani bilanço 4 kat artmış. Bir MB bilançosunun artması demek para arzının artması demektir. Para arzının artması da enflasyon yaratan mekanizmanın faaliyete geçmiş olması demektir. Çünkü bir yerde mal az para çoksa orada enflasyon olur. Endişenin nedeni budur.
SilHocam kurdaki artisa ragmen cari acikta iyilesme yok. Yapisal reform dediginiz is yasasinda budama. Turkiye yuksek katma degerli urunleri idcibhaklarini budayarak nereye kadar artirabilir. Tesekkur ederim
YanıtlaSilYapısal reformla ilgili bnu blogdaki yazıma bir göz atın. Ben orada iş yasasından hiç söz etmedim.
SilEge Cansen uretimimiz tuketimimize yetmediginden cari acik veriyoruz diyor. Ulkede mb faizleri uygun olabilir ama uzun donem yatirim kredileri icin uygun kaynak yok. Bir de luzumsuz bir banka kesimi dusmanligi basladi. Bu durumda uretim acigi nasil kapanacak
YanıtlaSilDoğru tespitler. Üretiminin yapmadığımız ya da yapamadığımız şeyleri dışarıdan ithal ederek cari açığa katkı yapıyoruz. Enerji girdileri vb gibi zorunlu ithalatın yanı sıra bir de ithal ettiğimiz ürünler var. Bunları burada üretmek için fazlaca bir çabamız da yok. Bu durumda cari açığı düşürmek kolay değil tabii. Dünyada en kolay iş çözemediğin konularda düşmanlık başlatmaktır.
SilHocam bir ülke dışarıya karşı olan borçlarını ödeyemeyince mi imf yi çağırır ?
YanıtlaSil2)hocam eğer borçlarımızı ödeyemiyorsak IMF yi çağıracağımıza diğer ülkelerden borçlanamazmıyız?yani ülkelere borçluysam bu borcu ülkemize gelen sıcak para ve doğrudan yatırım için gelen paradan yada diğer ülkelerden borçlanarak IMF yi çağırmadan halledemem mi ? Yoksa öyle bir noktaya gelince kimse bize borç vermek istemez mi ?
3)hocam siz bir ülkenin her türlü döviz bukacağını söylüyorsunuz dışarıya olan borçlar yerine getirilmesse IMF imdada yetişeceğine banka vasıtasıyla sizin her zaman bulabiliriz dediğiniz dövize ulaşabilşrmiyiz ?
4) hocam birde bankalar sizin dediğiniz gibi dövizi her türlü bulabiliyorsa bireyler adına , IMF yi yardıma çağırmaya gerek kalır mı ki ?
(1) Bir ülke ödemeler dengesi sıkıntısına düşünce ya da böyle bir sıkıntıya düşeceğini ve dövzi bulmakta zorlanacağını görürse IMF'yi yardıma çağırabilir.
Sil(2) Zaten diğer ülkelerden veya piyasadan borçlanamaz ya da yüksek maliyetli borçlanır hale gelince IMF çağırılır genel olarak. Yani IMF bi,r anlamda son borç verici (lender of last resort) gibi görev yapar.
(3) Dövizi her zaman bulursunuz ama kredisi kalmamış birisinin sonun tefeciden yüzde 50 faizle borç bulması gibi olur bu. Bunun yerine IMF'ye gidersiniz. Kaldı ki sorununuz sadece döviz bulmak değil ekonomideki olumsuzlukları da düzeltmek olunca para bulmak yetmez başka düzenlemeler de gerekir. Onu da borç veren değil IMF yapabilir.
(4) Siz bugün dövizi 1 USD = 10 TL den bulmaya razıysanız IMF'ye gerek kalmaz. Krize girmişseniz bazen size dövizi razı olduğunuz fiyata bile vermezler. Çünkü geri ödeyemeyeceğinizi düşünürler. Her zaman döviz bulunur derken onu kastediyorum. Buluırsunuz ama kaça?
Hocam çok telşekkür ederim Kafamda daha iyi oturdu .
Silhttp://www.bloomberght.com/haberler/haber/1460791-maliyeden-cari-acikla-mucadele-icin-3-somut-adim
YanıtlaSilÖnlemler bana çok somut önlem gibi gelmedi açıkçası.
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilKonuyla alakasız olacak ama size birşey danışmak istiyorum. Hazine Müsteşarlığı Uzman yard. yazılı sınavını geçtim, mülakat aşamasındayım. Bir istatistik mezunu olarak mülakata nasıl çalışmamı tavsiye edersiniz? Önerebileceğiniz kaynaklar var mıdır? Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim hocam.
Kolay Ekonomi ve Ekonomi Politikası kitaplarını okuyun derim.
SilÖncelikle yazınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilKırılgan 5'li içerisinde örneğin Brezilya'nın politika faiziyle Türkiye Merkez Bankası'nın politika faizi arasında çok fark var. Bu farklılık yabancı yatırımcı açısından ne gibi bir motivasyon farkı yaratır? Brezilya'da politika faizinin Türkiye'ye göre çok daha yüksek olması yabancı tahvil yatırımcılarını daha mı cezbeder? Eğer durum buysa, Türkiye neden politika faizini daha yükseltmiyor? Yanıtlayabilirseniz çok sevinirim.
Bizdeki politika faizi aslında uygulamada hiç kullanılmayan göstermelik bir faiz. Faizle ilgili takıntılarımız nedeniyle orada öyle göstermelik olarak duruyort. Asıl olarak bakılması gereken faiz gösterge tahvilin faizi. Bizde bu faiz şu anda % 9,05.
SilTürkiye politika faizini yükseltemez çünkü faiz düşmanlığı doğru karar almayı engelliyor.
Hocam, CDS madem ülkelerin riskini ölçmede bu kadar güvenilir bulunuyor neden bankaların kredi fiyatlamaları CDS bazlı yapılmıyor dersiniz? Libor davaları ya da kriz zamanında Libor'un ekranlarda bir gösterge olarak görünüyor olsa da aslında işlem görmediğinden kullanılabilir olmaktan çıkabilmesi gibi nedenlerle, mesela uzun vadeli L+500 bps bir fiyatlama yerine CDS+500 bps fiyatlama yapılmamasında teknik anlamda ne neden oluyor olabilir? Sonuç olarak Türkiye'deki bankaların uzun vadeli bir fonlama kaynağı yok, eğer bankalar CDS bazlı kurumsal müşterilerin kredi verseler kendilerini daha hedge etmiş olmazlar mı? Çok yanlış bir yerden mi bakıyorum, yardımcı olabilirseniz sevinirim.
YanıtlaSilCDS'e ters taraftan bakıyorsunuız. CDS priminin belirlenebilmesi için önce faizin bilinmesi lazım. Yani bir tahvilin fiyatı ve faizi belli olacak ondan sonra onun cds primi çıkacak ortaya.
SilYanıtınız için çok teşekkür ederim. Sorumu yanlış sormuşum sanıyorum. Sorum aslında tahvil değil de bankaların müşterilerine verdiği uzun vadeli Proje Finansmanı kredileri içindi. Krediler uzun vadeli olduğunda müşteriler çoğunlukla değişken faizli bir krediyi tercih ediyorlar. Değişken kredilerin fiyatlaması para birimine göre Libor ya da Euribor üzerinden eklenen marjla oluyor. Türk bankaları Türkiye'de yerleşik müşterilerine kredi verirken herhalde Türkiye risk pirimini eklemiyorlardır. Ama kendileri sendikasyon kredilerini yabancı ülkelerden alırken (tamam bankaların tek kaynağı sendikasyon kredileri değil ama yine de önemli bir yer tutuyordur) bu risk primine maruz kalıyorlar. Bu risk pirimi de büyük ihtimalle CDS'e göre belirleniyor olmalı yabancı bankalar tarafından. Türkiye'de TRLibor bir baz olarak ciddiye alınmıyor. TR Libor ne bankalar cariye ne de tahvil fiyatlarına tekabul ediyor. 2008'de Libor krizi çıktığında ya da geçtiğimiz dönemdeki Libor skandalları nedeniyle Libor'a olan güvenin gerilediği noktada bankalar USD cinsinden kredileri için gösterge olarak ne alabilirlerdi? Bu açıdan sorumu düzelterek sorduğumda bu CDS olamaz mıydı sizce?
Silhocam sermaye hasıla oranı türkiyede 4,5 mudur? bu oran teknolojıye baglı mıdır. teknolojı gelısınce duser mıdır yoksa baska parametrelere baglı mıdır?
YanıtlaSilBir birim ilave çıktı elde edilebilmesi için ne kadar yatırım yapılması gerektiğini hesaplamakta kullanılan ölçüye sermaye hasıla katsayısı adı veriliyor. Türkiye'de son durum nedir ben de bilmiyorum. Bu oran teknolojiden etkileniyor ve teknoloji gelişimine bağlı olarak düşebiliyor.
SilHocam çok teşekkürler.
YanıtlaSilHocam biliyoruz ki 22 Mayıs'tan sonra gelen yabancı sermaye azaldı.Burada sıkıntı yok.Peki hocam gelmeyen sermaye ABD ye gitti ama ABD tahvil faizleri neden yükselişteydi hocam bu süre zarfında? yani bu sıcak para tahvile gitmemiş demek ki.Tahvile gitmiş olanda çekiliyor gözüküyor.Nedir hocam bunun mantığı aradaki bağlantıyı tam olarak kuramadım.
Elinize sağlık
ABD'ye geri dönen paralar tahvile değil borsaya gitti. Tahviller Fed'e ger satılıyor. Tahvil satışı artınca fiyatı düşüyor faizi yükseliyor.
SilÖte yandan son dönemde Fed'in tahvil alımını azaltmasının zaman alacağı ortaya çıkınca yabancı girişi eskisi kadar olmasa da yine başladı. Kurun yüksek kalmasının nedeni yerli şirketlerin pozisyon kapatmak için döviz alımları.
Hocam Merhabalar;
YanıtlaSilHocam epeyce bir süredir SANAL PARA konuşuluyor.Sizce böyle bir şeyin olma ihtimali var mıdır? Olursa eğer bu saydığınız teknik konuların anlamları değişebilir mi? O zaman nasıl bir ekonomi dünyasınn içine gireriz acaba?
Teşekkürler..
Bitcoin giderek yayılıyor. Bu konuda bir yazı yazacağım.
SilHocam size iki sorum olacaktı:
YanıtlaSil1- Ülkemizde tasarruf düzeyi düşüklüğünden yakınılır hep. peki biz gerekli tasarruf düzeyine sahip olsak bunu üretime yönlendireceğiz ama ne üreteceğiz. dünyada çok büyük firmalar var ve yıllardır yapılan arge çalışmaları sonrası elde edilen birikimler. biz ülke olarak bir araba üretelim ihraç edelim desek bile insanların yurt dışında talep edebileceği bir araba üretme şansımız az. biz yeterli tasarruf düzeyine sahip olduğumuz zaman ne üreteceğiz ve nasıl üreteceğiz?
2-Abd hükümeti kepenk kapattı. sebep obamacare'in yükleyeceği mali yük. abd gibi süper bir ekonomi bile vatandaşlarına insan onuruna yakışır bir sağlık hizmeti sunamayacak bir gelir seviyesinde mi. abd faizleri yükselttiği zaman uluslararası piyasalardaki paralar tekrar abd ye dönecek. e tabi euro bölgesi de etkilenecek. abd bu gelir daralmasında üretttiği ürünleri diğer üretici ülkeler ürettiği ürünleri kimlere satacak. uluslararası ekonomi aşırı derece de şişti de, uluslararası ekonomi bu yüzdenmi bu kadar kırılgan. uluslararası ekonomideki gerçek, sürdürülebilir denge düzeyi nedir?
Şimdiden teşekkürler. Levent GÖRGÜLÜ
(1) Biz ciddi bir üretim yapıyoruz. Tekstilden otomotive kadar hemen her alanda üretimimiz var. Birçok arabanın parçaları burada üretiliyor. Kendi markamızı taşıyan arabamızın olmaması üretim yapmadığımızı göstermez.
Sil(2) Son yılda dünya GSYH'sı 4 kat arttı. Bence bu şişmenin ölçüsüdür. Burada bir süre oyalanıp bunu sindirmez ve yükselmeye devam ederse balonlar patlayacak. Yapılmaya çalışılan şey bu şişkinliği sindirmeye çalışmaktan ibaret.
Merhaba Hocam,
YanıtlaSilOluşturmuş olduğunuz bu bloğu bir bilgi hazinesi olarak görüyorum. Hem sizin yazdıklarınız, hem okuyucuların yazdıkları o kadar güzel şeyler öğreniyoruz ki, gerçekten içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Ben basit bir soru sormak istiyorum;
LIBOR'un mantığı nedir ? Bütün kredi sözleşmelerinde LIBOR+2,5 gibi rakamlar görüyoruz. LIBOR oranı hangi şartlara/hesaplamalara göre belirlenir ?
Teşekkürler.
LIBOR, London interbankoffered rate deyiminin kısaltmasıdır. Londra'da kurulu yüksek itibarlı bankaların her gün saat 11 de birbirlerine verecekleri borçlarda uygulayacakları faiz oranını göstermek üzere belirledikleri bir orandır. Geleneksel ve eski bir uygulama olduğu için pek çok ilemde baz faiz oranı olarak kabul ediliyor.
SilOran, en itibarlı bankaların birbirine ve çok itibarlı müşterilerine vereceği borcun faiz oranı olduğu için daha az itibarlı müşterilere Libor + belirli bir oran üzerinden borç verilmesi söz konusudur. + dan sonra eklenen ek faiz oranına da spread deniyor.
Hocam Selamlar,
YanıtlaSilŞu borsadaki Pozisyon alma ve açık kapatma terimlerini anlatabilir misiniz ?
Kolay gelsin.
hocam öncelikle teşekkür ederiz, yarın gireceğim banka sınavı öncesi çok güzel bir güncel ekonomi bilgisine sahip oldum yazılarınız sayesinde, kolay ve anlaşılır üslubunuz gerçekten çok etkileyici. Benim bir sorum olacak:
YanıtlaSilEconomist dergisinin yayımladığı capital freeze index'de türkiye credit kısmında da en yüksek ülke. Sitelerinde yayınladıkları grafikte 2009-2012 kredi değişiminin yüzdesel miktarda gösterimi var. Fakat bu inceleme yapılırken salt kredi değişikliğine bakılarak yapılmış sanırım.Eğer bu şekilde yapıldıysa bu kredilerin yapısını, güvenilir olup olmadığını bilmeden risk arzediyor demek çok doğru mu?
Teşekkür ederim
hocam konuyla ilgisi yok ama, altın ve kur arasında nasıl bir kolerasyon var anlayamadım. ülkeye sıcak para girince altın fiyatı nasıl değişir? altın ve dolar ikame malmıdır? teşekkür ederim.
YanıtlaSil