Kayıtlar

Yüksek Faiz - Düşük Kur

Resim
2020 yılında sosyal medyada bir paylaşım yapmışım: “Bir dönem yüksek faiz düşük kur vardı. Sonra düşük faiz yüksek kur dönemi geldi. Şimdi yüksek faiz yüksek kur var. Bütün bu dönemlerde riskler hep yüksekti. Riskleri düşüremediğimiz sürece faiz ve kurla oynayarak bir yere varamayız.” Sanırım Türkiye’nin son 30 – 40 yılına ilişkin ekonomik durumunu bundan daha iyi özetleyecek bir yorum olamaz. 2020’den bu yana değişen tek şey yüksek faiz yüksek kurdan düşük faiz yüksek kura oradan da yüksek faiz düşük kura geçmiş olmamızdır. Yani aslında değişen hiçbir şey yok aynı döngüyü tekrarlayıp duruyoruz. Çünkü asıl değişmeyen şey risk yaratmaya devam ediyor olmamız. Kur ve faiz arasındaki ilişki faizin ulusal paranın iç değerini, kurun ulusal paranın dış değerini belirlemesinden kaynaklanıyor. Faizi enflasyonun, kuru da paranın deş değer kaybının yansıması olarak kabul edersek iç ve dış değer kayıplarının eşitlenmesi gerektiğini de kabul etmiş oluruz. Her ikisini de belirleyen unsur ülkenin s...

Kitaplar ve Yorumlar 2025 / 2

Alâeddin Şenel, Dinsel İdeoloji Gönüllü Kulluk, İmge Kitabevi (2. Baskı, Eylül 2024) Daha önce de bu blogda Alâeddin Şenel’in birkaç kitabını ele alıp değerlendirdim. Hepsi birbirinden değerli kitaplardı: Bu kitabı da öyle. Kitap, dinler, tanrılar, insanlarla tanrılar arasındaki ilişkileri anlatan, analiz eden ve yorumlayan, önemli tezler ortaya koyan bir kitap. Dikkatle okunması gerekiyor. Kitaba ilişkin tek eleştirim dile tam olarak yerleşmemiş bazı sözcük ve terimlerin kullanılmış olması. Her ne kadar bunların bugünkü dilde kullanılan karşılıkları parantez içinde verilmiş olsa da bu yazım biçimi kitaptaki düşünceyi izlemek yerine bunlara takılmakla sonuçlanabiliyor. O nedenle sonraki baskılarında bu sözcük ve terimlerin bugün kullanılan karşılıklarının tercih edilmesi bence yararlı olacaktır. Bu önemli kitabın bu nedenle az okunması yazık olur. Ayşe Övür, Markiz’deki Kadın, Remzi Kitabevi 2025 “Orhan Hukuk Fakültesine adım attığı gün Beyazıt Meydanı’nın çevresi pankartlarla çe...

Fakir ama Mutlu

1985 yılıydı. Hazine'de daire başkanıydım. Hazine, Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem'e bağlıydı. Kaya Bey, bürokrasiden yetişmiş, Hazine Genel Sekreterliği (sonradan müsteşarlık oldu) görevinde bulunmuş, siyasete girmiş ve Anavatan Partisi’nin seçimi kazanıp Turgut Özal’ın başbakan atanması sonrasında başbakan yardımcısı olarak görev almıştı. Konuları ele alışı, bürokratlara karşı yaklaşımı hiçbir zaman siyasetçi gibi değil, hep bir teknisyen gibiydi. Çimento üretiminden şeker üretimine, petrolden gaza, kâğıttan gübreye, azottan elektriğe, elektromekanik sanayisinden TMO’ya, kömür işletmeciliğinden havayolu işletmeciliğine, demiryolu taşımacılığından tekstil ürünleri üretimine, madencilikten denizyolları işletmeciliğine kadar uzanan bütün alanlarda kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT’ler) vardı. O zamanın Türkiye’sinde KİT’ler üretimde ve ekonominin genel dengesinde çok önemli bir yer tutuyordu. KİT’lerin finansman programı Hazine’de hazırlanıyor, DPT’nin hazırladığı yatırım program...

Gösteriş Tüketimi

Tüketim üç şekilde yapılır: İhtiyaçları karşılamak, arada bir ihtiyaçtan ötesini karşılamak, gösteriş yapmak. İnsanların ihtiyaçları için tüketim harcaması yapmasıyla ihtiyaç ötesi için tüketim yapması arasında farkı bir örnekle açıklayalım: Araba sahibi olmak için yapılan tüketim harcaması bugünün dünyasında bir ihtiyaçtır. Buna karşılık süper lüks bir araba sahibi olmak için yapılan tüketim harcaması ihtiyaçtan ötesine yönelik bir harcamadır. Çağımızın önemli eğilimlerinden birisi olan gösteriş tüketimi, kapitalizmin yarattığı bir olgudur. Kişinin toplumdaki yerini veya durumunu olduğundan yüksek göstermek amacıyla yaptığı ve çoğu kez ihtiyaçla ilgisi olmayan tüketim harcamalarını ifade eder. Bireyin bu tür tüketim harcamaları yapmasının nedenleri arasında yüksek gelirli, zengin ve başarılı görünme arzusu ön planda gelir. Gösteriş tüketimi çoğu kez ihtiyacı normal yoldan karşılamaya değil pahalı yoldan karşılamaya dönük harcamaları ifade eder. Örneğin geliri çok yüksek olmayan ...

Orta Doğu Gerilimi ve Türkiye

Orta Doğu’da gerilim giderek tırmanırken Türkiye’de finansal piyasalar ve dolayısıyla ekonomi bu gerilimden ciddi biçimde etkileniyor. Petrol ve doğal gaz üretiminin önemli bir bölümü orta doğuda yapıldığı için gerilim, üretimin düşmesine ve fiyatların artmasına yol açıyor. Bunu benzin fiyatlarına gelen artışlardan görebiliyoruz. Gerilim devam ettiği sürece bu artışların da devam edeceğini tahmin edebiliriz. Türkiye, ciddi bir enerji ithalatçısı konumunda olduğu için, bu gerilim devam ederse, petrol ve doğalgaz fiyatlarında ortaya çıkan artışlar cari açığımızı olumsuz etkileyecek. Geçen yıl ortalama 82 USD/varil düzeyinde olan Brent petrol fiyatı bu yıl önce 70 sonra da 60 USD/varil düzeyine düşünce cari açığın daralması yönünde son derecede olumlu bir gelişme olarak değerlendirmiştik. Brent petrol fiyatının bu gerilimle birlikte yeniden 75 USD/varil düzeyine yükselmiş olması cari açık açısından bu kez olumsuz bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bu olumsuz gelişmenin yine olumsuz bir...

Biz Dört Kişiydik

Rüşdü Saraçoğlu, Ali Tiğrel, ben ve Ercan Kumcu. Özal’ın başbakanlığı döneminde ekonomi yönetiminin en üst kademelerinde görev almış dört kişi. Rüşdü Saraçoğlu Merkez Bankası Başkanı, Ali Tiğrel Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, ben Hazine Müsteşar Yardımcısı ve Ercan Kumcu Merkez Bankası Başkan Yardımcısı. Hepimiz otuzlu yaşların sonlarında kırklı yaşların başlarındaydık. Bu kadar üst düzey görevler için genç sayılacak yaşlardı. Birbirimizi birkaç yıldır tanıyorduk. Birbirimizden bağımsız olarak bu kurumları siyasetten uzak tutmayı kendimize ilke edinmiştik. Bizi göreve getirenler dâhil olmak üzere dönemin siyasetçilerinin yaptıkları hataları, yanlışları söylemekten ve eleştirmekten hiç çekinmedik. Ama yiğidi öldürüp hakkını teslim edeyim onlar da zaman zaman bize kızsalar da, sinirlenseler de hiç birimizi görevden almadılar. Özellikle Rüşdü Saraçoğlu ve ben, hükümetin yanlışlarını yalnızca kendilerine söylemedik, kamuoyuna da anlattık. Bazen gazetelerin baş sayfalarına çıktı ele...

İnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor?

Resim
TÜİK’in Hanehalkı Bütçe Anketi uygulayarak elde ettiği 2024 yılı sonuçlarına göre Türkiye genelinde hanehalkının yaptığı tüketim harcamalarının hangi mal ve hizmetlere yöneldiği ortaya çıktı. Araştırmaya göre 2024 yılında hanehalkının aylık ortalama tüketim harcaması 45.344 lira olmuş. Bu ortalama tüketim harcamaları içinde en büyük pay yüzde 26 ile konut ve kira harcamalarına ait bulunuyor. Onu yüzde 21,6 ile ulaştırma giderleri, yüzde 18,1 ile gıda ve alkolsüz içecek giderleri izliyor. Ekonomide sürekli kullandığımız ortalamaların ne kadar anlamsız olduğunu da ülkedeki gelir dağılımı adaletsizliğinin ne kadar yüksek olduğunu da şu ifadeden anlamak mümkün: “Aylık ortalama 45.344 lira hanehalkı tüketim harcaması.” Türkiye’de hanehalkını oluşturan ortalama birey sayısı TÜİK’in 2024 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi uygulaması sonuçlarına göre 3,1 olarak belirlenmiş görünüyor. 3 kişilik aileyi ana, baba ve eğitimdeki çocuk olarak düşünüp, babayı asgari ücretli kabul edersek heneha...

Bir Ülke Niçin Çöker ve Çökmüş Bir Ülke Nasıl Kurtarılır?

Bu soruları Chat GPT’ye sordum. Yanıtları şöyle: Bir Ülke Niçin Çöker? Bir ülkenin "batması" (yani ekonomik olarak çökmesi, devletin iflas etmesi ya da ciddi şekilde işlevsiz hâle gelmesi) birçok karmaşık faktöre bağlı olabilir. Bu durum genellikle tek bir nedene dayanmaz; ekonomik, siyasi, sosyal ve dış faktörlerin birleşimi sonucu ortaya çıkar. İşte bir ülkenin batmasına yol açabilecek başlıca nedenler: 1. Kötü Ekonomik Yönetim Aşırı borçlanma: Devletin gelirlerinden çok harcama yapması ve dış borçlara bağımlı hâle gelmesi. Yüksek enflasyon: Merkez bankasının para basması sonucu paranın değer kaybetmesi. Bütçe açıkları: Vergi gelirlerinin yetersiz, kamu harcamalarının yüksek olması. Yolsuzluk ve kaynak israfı: Kamu kaynaklarının kötüye kullanılması. 2. Siyasi İstikrarsızlık Sık hükümet değişiklikleri, darbe girişimleri veya iç savaş gibi olaylar devlet yönetimini zayıflatır. Yolsuzluk ve kötü yönetişim güveni azaltır, yatırım ortamını bozar. 3. Kurumsa...

Fenerbahçe Yönetimine Kim bilir Kaçıncı Açık Mektup

Resim
Erkek basketbol takımının başarısı çok önemli: Fenerbahçe’nin final four düzeyinde olması neredeyse artık süreklilik kazandı. Bu ikinci Eurolig şampiyonluğu da bu çabaların doruk noktası oldu. Bu takımı kuranları ve Sarunas Jasikevicius’u bu takımın koçluğuna getirenleri kutluyorum. Harika bir sezon geçirdiler ve hepimize Avrupa gururu yaşattılar. Kadın basketbol takımı, Türkiye ligi şampiyonu oldu. Bu başarıyı da kutluyorum. Ne var ki kadınlar Eurolig şampiyonluğunu koç ile takım arasından oluşan ve ligin son maçlarında su yüzüne çıkan uyumsuzluk nedeniyle kaybettik. O aşamada koçu yollayıp yerine Miguel Mendez getirilebilseydi kadınlarda üçüncü Eurolig şampiyonluğu gelebilirdi. Her zaman işler istendiği gibi gitmez. Ligin son anında gelen Mendez takımı hemen toparladı ve Türkiye ligi şampiyonluğunu kazandılar. Mendez ile önümüzdeki sezon üçüncü kez kadınlar Eurolig şampiyonluğu da gelecek gibi görünüyor. Kadınlarda Eurolig üçüncüsü olmuş olsa da Avrupa sıralamasında Fenerbahçe ba...

Ne Krizi?

Aylardır ekonominin iyiye gitmediğini, tek başına faizle çözüm bulunamayacağını, kamu kesimi israfını durdurmaya yönelik bir maliye politikası desteği olmadan işlerin iyiye değil kötüye gideceğini burada yazıyorum, sosyal medyada paylaşıyorum. Yüksek enflasyonun başlı başına bir kriz hali olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bazıları bu yazdıklarıma tepki olarak “ne krizi, kafeler, restoranlar tıklım tıklım dolu, yollar otomobil dolu, böyle kriz mi olur” diyor. Krizin esasen böyle bir şey olduğunu, yatırım yapıp para kazanmaktan umudunu kesenlerin eline geçen parayı kafelerde, restoranlarda yediğini yani kriz dönemlerinde hizmetlere talep artışı olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Tabii çoğunuzun da tanık olduğu üzere ya ben anlatamıyorum ya da bazıları anlamamakta direniyor. Türk insanı için kriz referansı 2001 yılında yaşanan kriz oldu. İnsanlarımızın çoğu yüksek enflasyonun yanı sıra GSYH büyümesi düşer, küçülmeye döner yani slumpflasyon olgusu ortaya çıkar ve işsizlik ciddi biçimde artars...