Kayıtlar

Emlak Vergisi Tasarısında Düzeltme Yapılıyor

Medyadaki bilgilere göre; TBMM'de bulunan tasarıda geçen yılki emlak değerleri bu yıl için belirlenirken artış yüzde 100'ü geçemeyecek şeklinde düzeltme yapılmış. Bundan sonraki yıllarda da değerler yeniden değerleme katsayısı kadar artırılarak devam edilecekmiş. Geçen yılki değerler gerçeği göstermiyordu. Bu yıl o değerleri yüzde 100 artırmakla gerçeği yakalamak yine mümkün olmayacak. Bazı yerlerde değerler çok daha fazla artmış bazı yerlerde az artmıştır. Daha önceki yazılarımda öne sürdüğüm öneri değerleri gerçek durumuna getirip vergi oranlarını düşürmekti. Böylece gayrimenkullerin gerçek değerlerine (rayiç değer) ulaşmak hem de vergide ortaya çıkacak artışları makul düzeylerde tutmak mümkün olacaktı. Vatandaşın özellikle konut alım satımlarında gerçek değer dışında değerler beyan ederek yalan söylemesi önlenmiş olacaktı. Bu yapılan düzenleme yine gerçek dışı oldu. Çünkü geçen yılın değerleri gerçekten çok uzak. Oranları değiştirmeyince mecburen yalan düzeyini düşürmeye ç...

Yılın Sonuna Doğru Okuduğum Kitaplar

Zülfü Livaneli, Son Ada, İnkılap Kitabevi, 2020 Harika bir roman, müthiş bir siyasal eleştiri, gerçeğin öyküye üstün bir tarzda dönüştürülüşü. Ama hangi gerçeğin? Bizde de dünyada da pek çok örneği bulunan ve hiç bitmeyen bir siyasal gerçeğin. Alegorik bir roman, okurken aklımdan hep Ionescu’nun Gergedan adlı oyunuyla karşılaştırmalar yaptım. Çok geç kalmış bir okuma oldu benim için ama olsun sonunda okudum. Livaneli’nin eserlerini genellikle zamanında okurum, bunda geç kalmıştım. “Ne garip, mücadele martılarla başlamıştı ama sanki giderek kişiselleşiyor ve biz insanlar arasındaki kavgaya dönüşüyordu.” Romanın belki de en can alıcı cümlesi bu. Okumayan varsa mutlaka okumalı derim. Rhee Kun Hoo, Eğer 100 Yaşına Kadar Yaşayacaksan En Azından Mutlu Olmasını Bil (Türkçesi: Erol Erduran, Remzi Kitabevi, 2024 Yazar bir psikiyatrist. Hem kendi yaşlanma deneyiminden hem de hastalarına ilişkin gözlemlerinden yola çıkarak bir çeşit “iyi yaşlanma rehberi” yazmış. İlginç tavsiyeleri var. Y...

Asgari Ücret 2026

Resim
Her yıl bu zamanlarda olduğu gibi aktüel konu asgari ücret ayarlamasının nasıl yapılacağı meselesi. Bu konuda emekçi kesim temsilcilerinin açlık ve yoksulluk sınırlarını, işveren temsilcilerinin üretim maliyetlerini ve hükümet temsilcilerinin de bütçe imkânlarını dikkate alarak ortaya attıkları görüşleri var. Hiç kuşkusuz bu görüşler ortaya konulurken taraflar 2025 yılında yaşanan enflasyonu ve 2026 yılının enflasyon tahminlerini göz önünde bulunduruyorlar. Öncelikle açlık ve yoksulluk sınırları kavramlarını tanımlayalım: Açlık sınırı;  dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için bir ayda gıda için yapması gereken asgari harcama tutarını tanımlamaktadır. Yoksulluk sınırı; dört kişilik bir ailenin, gıda, giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapması zorunlu aylık harcamalarının toplam tutarını ifade eden yoksulluk sınırı, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir mik...

Birleşik Krallık Ekonomisi Ne Durumda?

Resim
Birleşik Krallık, on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın büyük bölümünde dünya ekonomisinin öncü ülkelerinden biriydi. Sanayi Devrimi’nin merkezi olan ülkede teknoloji, bilim ve icatlar alanındaki yenilikler ülkenin küresel güç konumunu pekiştirmişti. Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren Birleşik Krallık’ın göreli ekonomik gücü azalmaya başladı. ABD’nin ardından ikinci büyük ekonomi olma özelliğini önce Almanya’ya, daha sonra Japonya’ya bıraktı; yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde Çin ve Hindistan’ın da gerisinde kaldı. Geleceğe ilişkin tahminler, Güney Kore ve Brezilya gibi ülkelerin de önümüzdeki çeyrekte Birleşik Krallık’ı geçebileceğini gösteriyor. Birleşik Krallık’ın 1973 yılında katıldığı Avrupa Birliği’nden 2020 yılında ayrılması (Brexit), ülke ekonomisi üzerinde kalıcı etkiler yaratmış görünüyor. Brexit sonrasında AB ile ticaret, önceki döneme kıyasla çok daha karmaşık ve maliyetli hâle geldi, birçok sektörde tedarik zinciri bozuldu ve üretim gecikmeleri ortaya çıktı. Ülkenin u...

Büyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar?

Resim
TÜİK, üçüncü çeyrek büyüme verisini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,7 artmış bulunuyor. Büyümeye mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak bakarsak bu yılı çeyreğine göre yüzde 1,1, geçen yılın üçüncü çeyreğine göre yüzde 3,4 artış söz konusu. Yıllıklandırılmış bazda yüzde 3,7 oranında artış bizim potansiyel büyüme oranımız olan yüzde 4,9’a göre düşük olmakla birlikte dünyada büyüme hızlarının genel olarak düştüğü bir ortamda bu, iyi bir oran olarak kabul edilebilir. Büyümenin ayrıntılarına indiğimizde bazı kafa karıştıran unsurlar var. Geçen yılın üçüncü çeyreğine göre neler olduğunu bir tabloya dökelim (kaynak: TÜİK, Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hâsıla, III. Çeyrek: Temmuz-Eylül, 2025, Haber Bülteni 1 Aralık 2025): Tabloya göre tarım sektörü hariç bütün sektörler büyümüş. Tek kaybeden, üstelik de yüzde 12,7 gibi ciddi bir oranla, tarım sektörü olmuş. Tarım sektöründeki bu olumsuz gidişin maliyeti giderek ağırlaşıy...

Avrupa Zor Durumda

Resim
15’inci yüzyıldan 20’nci yüzyıla kadar Avrupalı ülkeler, dünyaya egemendi. Coğrafi keşiflerden, ticaretin yaygınlaşmasına, sanayi devrimine kadar bütün önemli adımlar Avrupalılarca atıldı. Buluşların neredeyse tamamı Avrupa’da yapıldı. Avrupalılar, dünyanın her köşesinde koloniler kurmuşlar, sömürge imparatorlukları oluşturmuşlardı. 20’nci yüzyılda bu görünüm değişmeye başladı. İki dünya savaşı Avrupa’yı darmadağın etti. Özellikle İkinci Dünya Savaşı Avrupa’yı yanmış, yıkılmış bir kıta haline getirmişti. Hitler’in uçaklarla bombalayabildiği İngiltere bile feci durumdaydı. Gerek ABD’nin Marshall yardımları gerekse IMF ve Dünya Bankası’nın (IBRD) destekleriyle Avrupa, kısa sayılacak bir sürede yeniden yapılanmayı ve yeniden ekonomik güç haline gelmeyi başardı. Bu sefer de İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya’nın hızla gelişmesi Avrupalı ülkeler için yeni bir tehdit oluşturmaya başlamıştı. Avrupalılar, bir araya gelerek bir birlik içinde toplanmalarının kendilerini daha güçlü kılacağı dü...

Küresel Üçkâğıtçılık

Yaklaşık çeyrek yüzyıldır her ekonomik sorunun çözümü, dolayısıyla sosyal sorunların ilacı olarak sunulan ve savunulan neoliberal Washington Uzlaşısı destekli küreselleşme bırakın sorunları çözmeyi pek çok yeni ve daha büyük sorunun kaynağı oldu. Sovyet sisteminin çöküşüyle başlayıp Berlin Duvarının yıkılışı, soğuk savaş döneminin sona ermesi ve iki kutuplu dünyadan kutupsuz dünyaya geçişin barış getireceği umuduyla devam eden dönüşüm çok farklı bir gelişime yöneldi. Özellikle sermaye hareketlerinin serbest kalmasıyla herkesin parasını istediği yerde istediği gibi yatırıma dönüştürebileceği bir ortak sistemin yaşama geçişiyle zirveye ulaşan bu dönüşüm yeni kötülüklerin kaynağı haline geldi.   Küreselleşme, başlangıçta bir özgürlük havası getirmiş görünüyordu. Devletlerin eşit olmasalar bile dünyayı ilgilendiren kararlarda daha fazla işbirliği içinde olacağı bir sistem kurulacağı umuduyla girildi bu yola. Mesela dar kapsamlı G7 yerine çok daha geniş kapsamlı G20’nin kurulması bu...

Yeni Dünya Düzeni: Eski Eğilimler

Dünya düzeni geçmişte pek çok kez değişti. Bunları saymakla bitiremeyiz ama üçü çok önemli dönüşümlerdir: Tarım devrimi, ticaret devrimi ve sanayi devrimi. Yirmi birinci yüzyıla girerken bunlara bir dördüncü eklendi: Sermaye hareketlerinin serbestliği. Tarım devrimi insanların beslenme imkânlarını artırdı. Ticaret devrimi her yerde üretilen şeylerin her yere ulaşmasını sağladı. Sanayi devrimi insanların pek çok mala ulaşmasının yolunu açtı. Sermaye hareketlerinin serbest kalması da paranın istediği gibi dolşamasının önünü açtı. Artık herkes istediği yerde istediği şeye yatırım yapabilir hale geldi. Yirminci yüzyılın 1920’lerden 1980’lere kadar geçen 60 yıllık döneminde bir yanda ABD’nin diğer yanda Sovyet Rusya’nın hegemon devlet konumunda olduğu iki kutuplu bir dünya söz konusuydu. Bu ikisine de bağlı olmayan ülkeler kendilerini üçüncü dünya olarak tanımlıyor olsalar da bu ikisiyle baş edecek güçte değillerdi. Bu dönem nükleer güç sahibi bu iki ülkenin soğuk savaşıyla geçti. Zaman z...

Tutmayan Enflasyon Hedefleri

Resim
Merkez Bankası (TCMB), uzunca bir süredir enflasyon hedeflemesi yöntemine uygun para politikası izleyerek enflasyonu o hedefe indirmeye çalışıyor. Hükümetle birlikte TCMB’nin belirlediği enflasyon hedefi yıllardır hep aynı: Yüzde 5. Ne var ki üç yıl dışında (2009, 2010 ve 2012) hedefe yaklaşamamış bulunuyor. Bir de Orta Vadeli Programlarla belirlenen yıllık enflasyon tahminleri söz konusu. O tahminler, enflasyon hedeflerine göre daha gerçekçi ama onlar da gerçekleşen enflasyon çok uzak tahminler. Aşağıdaki tablo enflasyon hedeflerini, OVP enflasyon tahminlerini, gerçekleşen enflasyonu, gerçekleşen enflasyondan yüzde sapmaları ve TCMB politika faizlerini yıllar itibarıyla gösteriyor (tabloda yer alan verilere ilişkin kaynaklar yazının altında gösterilmiştir.) Tablo, enflasyon hedefinden, OVP’lerdeki tahminlerden sapmaların yüksekliğini ve TCMB politika faizinin hedefe veya OVP tahminlerini yakalamak konusunda ne kadar yetersiz kaldığını net bir biçimde ortaya koymakla birlikte, durumu d...

Para Arzı Konusunda Sorular ve Yanıtlar

Para arzı nedir? [i] Para arzı, bir dönemde ekonomide var olan para stokunu gösterir. Para stoku denildiğinde ilk anlaşılması gereken dolaşımdaki kâğıt para + madeni para + vadeli ve vadesiz mevduatlardır. Kâğıt para + madeni para miktarı Merkez Bankası ile Darphane’nin sorumluluğundadır. Vadeli ve vadesiz mevduatlar ise bankaların sorumluluğundadır. Para arzı birkaç şekilde ölçülür. En çok kullanılanı yukarıda değindiğimiz hali yani dolaşımdaki para ve mevduatlardan oluşan M2 para arzıdır. Enflasyona yol açan sorunlar nelerdir? (1) Para arzının enflasyon ve büyüme oranı toplamından hızlı artması. Piyasada mal az para çoksa enflasyon yükselir. [ii] (2) Kurun yükselmesi ithal girdi maliyetlerini ve dolayısıyla fiyatları artırır. (3) Üretimde kullanılan üretim faktörlerinin (emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişimcilik) ve girdilerin (elektrik, doğalgaz, su, petrol türevleri vb.) fiyatlarının artması maliyetleri ve dolayısıyla fiyatları artırarak enflasyonun artmasına yol açar...