Türkiye'nin Kredibilitesi

Türkiye, ilk kredi notlarını 1990 yılında S&P’den (BBB), Moody’s’den (Baa3) ve JCR’dan (BBB) olarak almıştı. Türkiye’nin 1990 yılında aldığı notları yatırım yapılabilirlik eşiğinin üzerindeydi. Körfez Krizi ve savaşı nedeniyle o dönemde tahvil ihraç edilemediği için bu notların açıklanması 1992 yılında yapılan tahvil ihracını beklemek zorunda kaldı. Aşağıdaki tablo Türkiye’nin kredi notu serüvenini başlangıçtan bu yana yılsonlarındaki durum itibariyle gösteriyor (1990 yılında Türkiye’nin, Fitch’ten değerlendirme yapması yolunda bir talebi olmamıştı. Fitch, Türkiye değerlendirmesine 1994 yılında başladı.)  

Tablo 1: Türkiye’nin S&P, Moody’s ve Fitch’den Aldığı Kredi Notlarının Tarihsel Seyri

Yıllar

S&P

Moody's

Fitch

1992

BBB (negatif)

Baa3

BBB (JCR)

1993

BBB (negatif)

Baa3 (negatif)

BBB (JCR)

1994

B+ (durağan)

Ba3

B

1995

B+ (durağan)

Ba3

BB-

1996

B (durağan)

Ba3

B+

1997

B (durağan)

B1

B+

1998

B (pozitif)

B1

B+

1999

B (pozitif)

B1 (pozitif)

B+

2000

B+ (durağan)

B1 (pozitif)

BB-

2001

B- (durağan)

B1 (negatif)

B (negatif)

2002

B- (durağan)

B1 (negatif)

B (durağan)

2003

B+ (durağan)

B1 (durağan)

B (pozitif)

2004

BB- (durağan)

B1 (durağan)

B+ (pozitif)

2005

BB- (durağan)

Ba3 (durağan)

BB- (pozitif)

2006

BB- (durağan)

Ba3 (durağan)

BB- (pozitif)

2007

BB- (durağan)

Ba3 (durağan)

BB- (durağan)

2008

BB- (negatif)

Ba3 (durağan)

BB- (durağan)

2009

BB- (durağan)

Ba3 (pozitif)

BB+ (durağan)

2010

BB (pozitif)

Ba2 (pozitif)

BB+ (pozitif)

2011

BB (pozitif)

Ba2 (pozitif)

BB+ (durağan)

2012

BB (durağan)

Ba1 (pozitif)

BB- (durağan)

2013

BB+ (durağan)

Baa3 (durağan)

BBB- (durağan)

2014

BB+ (negatif)

Baa3 (negatif)

BBB- (durağan)

2015

BB+ (negatif)

Baa3 (negatif)

BBB- (durağan)

2016

BB (durağan)

Ba1(durağan)

BBB- (negatif)

2017

BB (negatif)

Ba1 (negatif)

BB+ (durağan)

2018

B+ (durağan)

Ba3 (negatif)

BB (negatif)

2019

B+ (durağan)

B1 (negatif)

BB- (durağan)

2020/Eylül

B+ (durağan)

B2 (negatif)

BB- (durağan)

Tabloda yeşil boyalı sıralar Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir düzeyde olduğu tarihleri gösteriyor. Bu notların ve 29 yıllık kredi derecelendirme macerasının Eylül 2020’de geldiği noktanın ne anlama geldiğini anlayabilmek için bu üç kuruluşun kredi notlarının anlamını ortaya koymak gerekiyor. Aşağıdaki tablo bu amaçla hazırlandı.

Tablo 2: Önde gelen Üç Kredi Ölçüm Şirketinin Kredi Notlarının Anlamı

Not

Standard & Poor's

Moody's

Fitch

Not Açıklaması

Yatırım Kategorisi

23

AAA

Aaa

AAA

En Yüksek Derece

 

22

AA+

Aa1

AA+

 

 

21

AA

Aa2

AA

Üst Düzey

 

20

AA-

Aa3

AA-

 

 

19

A+

A1

A+

 

Yatırım Yapılabilir

18

A

A2

A

Üst Orta Düzey

Düzey

17

A-

A3

A-

 

 

16

BBB+

Baa1

BBB+

 

 

15

BBB

Baa2

BBB

Alt Orta Düzey

 

14

BBB-

Baa3

BBB-

 

Yatırım Eşiği

13

BB+

Ba1

BB+

 

 

12

BB

Ba2

BB

Spekülatif

Yatırım Yapılamaz

11

BB-

Ba3

BB-

 

Düzey

10

B+

B1

B+

Yüksek

 

9

B

B2

B

Spekülatif Düzey

 

8

B-

B3

B-

 

 

7

CCC+

Caa1

CCC

Ciddi Risk Düzeyi

 

6

CCC

Caa2

 

Aşırı Spekülatif Risk Düzeyi

Düşük

5

CCC-

Caa3

 

İflas Riski

Düzey

4

CC

C

 

İflas Eşiğinde

 

3

C

 

 

 

 

2

D

D

DDD

Batık

 

1

 

 

DDD

 

 

0

 

 

D

 

 

Tablodaki boyalı yerler Türkiye’nin 29 yıllık kredi notu macerasının başlangıcını ve bugünkü durumu gösteriyor. Türkiye 1990 yılında aldığı kredi notlarıyla yatırım eşiğinin üzerinde yatırım yapılabilir düzeyde başlamıştı. Zaman içinde bu notlarda dalgalanmalar yaşandı. Türkiye, 1994 yılında yitirdiği yatırım yapılabilir ülke konumunu 2013 yılında (Moody’s ve Fitch’in notlarıyla) yeniden yakaladı. 2015 yılında tekrar yatırım yapılamaz ülke konumuna gerileyen Türkiye, izleyen yıllarda sürekli bir düşüş yaşayarak bugünkü düzeye geldi. Bugün Türkiye’nin kredi notları yatırım yapılamaz ülke konumunda (S&P ve Moody’s’de yüksek spekülatif düzey ve Fitch’de spekülatif düzeyde) bulunuyor.

Tablonun ilk sütunu notların tersten ve 0’dan başlayarak sıralamasını ve aynı zamanda da notların tarafımdan verilmiş sayısal karşılığını gösteriyor. Buna göre en yüksek not olan AAA’ya 23, en düşük not olan D’ye de 0 vererek kredi notlarını sayıla olarak ifade etmiş oluyorum. Şimdi bu sayısal notlardan giderek hazırladığım S&P ve Moody’s notlarının tarihsel gelişimini bir grafiğe dönüştüreyim.

Grafik: S&P ve Moody’s Türkiye Notlarının Gelişimi 

Grafik bize Türkiye’nin kredi notlarının 1994 ve 2001 krizlerinde olumsuz yönde etkilendiğini, 2008’de başlayan küresel krizde ise mevcut düzeyini koruduğunu sonrasında yükselişe geçerek başlangıç düzeyine tekrar ulaştığını gösteriyor. O noktada fazla kalamayan notlar yeniden düşüşe geçmiş ve bugünkü düşük düzeye gelmiş durumda. Bugünkü düzey; S&P açısından 2001’de verilen en düşük düzeyin hala üzerinde olsa da Moody’s açısından bugüne kadar Türkiye’ye verilmiş en düşük düzeye inmiş bulunuyor.

Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin iki kez yatırım yapılabilir düzeye çıktığı durum ve bugünkü durumda kritik makroekonomik göstergelerin karşılaştırılması yapılıyor.

Tablo 3: Türkiye’nin 1990, 2013 ve 2020 (I. Yarı) Önemli Makroekonomik Göstergeleri

 

1990

2013

2020 I. Yarı

Büyüme

9,3

8,9

-9,9

Enflasyon

60,4

7,0

11,8

Bütçe Açığı

-3,3

-1,0

2,2

Cari Denge

-1,3

-6,8

-2,2

Dış Borç Yükü

26

41

57

1990’da Türkiye yatırım yapılabilir ülke notlarını aldığında enflasyon dışındaki göstergeleri oldukça iyiydi. 2013’de, 19 yıl aradan sonra, yeniden yatırım eşiğinin üzerine çıkıldığında tek sorun cari açıktı. Bugün yatırım yapılamaz ülke statüsünde olan Türkiye’nin büyüme (küçülme) ve dış borç yükü sorunu göze batıyor. Öte yandan enflasyondaki artış eğilimi de görünümün bozulmasına katkı yapıyor.

Ne var ki bu makroekonomik göstergeler olayı tam olarak açıklamaktan uzak. Türkiye’nin kredi notunun bugün, 29 yıllık süre içinde en düşük düzeye gelmesinin nedenlerini anlamak için Moody’s’in geçtiğimiz günlerde yaptığı not düşürmesinin gerekçelerine bakmak gerekir. Moody’s not indirimini üç gerekçeye bağlıyor: (1) Türkiye’nin dış kırılganlıklarının bir ödemeler dengesi kriziyle sonuçlanması olasılığı artıyor. (2) Türkiye’nin kredi görünümüne ilişkin riskler artarken, ülkenin kurumları sorunların etkili bir şekilde çözümü konusunda gönülsüz ya da aciz görünüyor. (3) Yıllardır Türkiye’nin bir güç kaynağı olan mali tamponları tükeniyor. Kuruluşun not indirimine ek olarak verdiği negatif görünüm değerlendirmesi de şu üç gerekçeye dayanıyor: (1) Türkiye’nin mali göstergeleri, önümüzdeki yıllarda beklenenden daha hızlı bir şekilde daha kötüye gidebilir. (2) Yetkililerin sorunlara dönük yetersiz tepkisine ilişkin aşağı yönlü riskler de Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda tam anlamıyla bir ödemeler dengesi krizi yaşaması olasılığını artırıyor. (3) ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler ile Doğu Akdeniz’deki gerilimleri içeren birkaç cephede artan jeopolitik riskler, herhangi bir kriz için hızlandırıcı olabilir.

Bu değerlendirmeler içinde geçmiş raporlarda yer almayan iki tespit var: ‘…ülkenin kurumları sorunların etkili bir şekilde çözümü konusunda gönülsüz ya da aciz görünüyor’ ve ‘yetkililerin sorunlara dönük yetersiz tepkisi…’ Bu tespitler Türkiye’nin kredibilitesini olumsuz etkileyen en önemli konulardan birisinin yönetim sistemi sorunu olduğunu ortaya koyuyor. Ve öyle görünüyor ki bu sorun çözülmeden ekonomide alınacak önlemlerin fazlaca bir katkısı olmayacak. Bu da bizi, yıllardır söylediğimiz yapısal reformlara getiriyor.








Yorumlar

  1. Hocam,
    yine müthiş bir yazı...

    Yılların tecrübesi ve bilgi birikimi ile yazılmış, iyi özetlenmiş, yalın ve bir o kadar bilgilendirici yazınız için çok teşekkkür ederiz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler hocam..ancak bu derecelendirme kuruluşlarının tam olarak kökeni ve neye hizmet ettiğini de etüd edebilmemiz gerektiği kanısındayım... birkaç tane kuruluş ulusların para akışını belirlememeli.. yada tesla tüm Dünya ülkelerini yok sayarak atmosfere internet alıcısı göndermemeli yada küreselciler bir anda paralarını çekip ulus ülkeleri çaresiz bırakmamalı... sanki bir matris oyunun içinde fair-game yaparak düzeleceğiz gibi de gelse de, gerek Afrika, gerek arap ülkeleri, gerek Türkiye ve Kıbrıs'ta habire bir iç savaş, karmaşa yaratılması tam da bu ülkelerin refahı ile oynamak değil midir? Nereden nereye geldim..Kıbrıs'tan sevgiler...

      Sil
  2. Çok açıklayıcı elinize sağlık. 2 no.lu gerekçe gerçekten çok düşündürücü. Sanıyorum bu zihniyet iktidarda oldukça işlerin düzelmeyeceğinin bir göstergesi. Zaten Erdoğan'ın not indirimi için yok hükmünde demesi de bakış açılarını yansıtıyor. Bir şeye yok demekle o şey yok olmuyor. Tam tersine yok hükmünde denilen değerlendirmenin ekonomideki etkilerini günlük yaşamamızda bir şekilde hepimiz hissediyoruz. Değerlendirmelerin doğruluğu yanlışlığı her zaman için tartışılabilir ancak neticede kredi notu ülkeyi yönetenler üzülsün ya da sevinsin diye değil, uluslararası yatırımcılar yatırım kararlarını alırken önlerini görsünler diye veriliyor. Diyeceğim o ki kafayı kuma gömmekle sonunlar çözülmez.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Hocam. Bu değerlendirme kuruluşları ile ülkemizin bir anlaşması var mı? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kuruluşlara kredi değerlendirmesini yaptığı ülke ya da kuruluşça belirli ücret ödeniyor. Türkiye S&P ile anlaşmasını bozup ücret ödememeye başlamıştı.

      Sil
  4. Moody's in aciklamalrindan benim anladigim su: Durumun o kadar kotu ki hizla borclarini odemek bir yana ceviremiyecek duruma geliyorsun.Cunku bu berbat tabloda sana kimse borc veremez.Benim de kredi derecelendirme kurulusu olarak kreditorlerini uyarip artik seni "emerging market" (yani gelismis ekonomilere katilma potansiyeli olan gelismekte olan ulke) seviyesinden "frontier market" (yani gelimis ekonomilere katilma potansiyeli olmayan gelismekte olan ulke) seviyesine indiriyorum diyor.

    YanıtlaSil
  5. Hocam merhaba,

    Ödemeler dengesi krizinden kasıt tam olarak nedir?

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dövizin bitmesi, o nedenle ithalat yapılamaz hale gelinmesi.

      Sil
    2. Otomotive getirilen ÖTV artışının nedeni de bu galiba

      Sil
    3. Aynen ithalatı düşürüp dövizin ülkeden çıkmasını engellemek için.

      Sil
  6. Hocam, yerli ve milli kredi derecelendirme kuruluşumuz Y&M (jcrer.com.tr) bize kaç puan vermiş diye bakayım dedim ama galiba bize not veremiyormuş, bulamadım. Yazık olmuş yani JCR'a o kadar para ödediğimize. Şöyle güzel bir AAA+++ görürüm de moralim düzelir diyordum ama olmadı.

    Not: Y&M markasını yerli ve milliden yola çıkarak ben uydurdum ama ilgililer beğenir de kullanırlarsa patent hakkımı isterim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Y&M markasını kimseye kaptırmmadan tescillemelisiniz bence. :)

      Sil
    2. Emre bey, Y&M yazılır, vaay en'em okunur, tescil sırasında bunu nasıl formüle edeceğim konusunda çalışıyorum:)

      Sil
  7. Hocam, 1854 yilinda ilk defa yabanci Para cinsinden borclanip, 1875de default eden ve duyunu umumi Ile gelirlerine El koyulan osmanli, bu parayla kirimda savas ve dolmabahce gibi, Birkac saray yapmisti. Borc tamam, Saray tamam, hangi savasin kaybedilecegi konusunda netlik yok, suriye savas kaybedildi mi net degil, yunan savasi baslayip mi kaybedilecek, baslamadan mi, net degil. Ic savas uzun suruyor, osloda kaybedildi mi, yoksa daha henuz kaybedilmedi mi, bu da net degil. Yani once savas kaybedilmeli ki, sonra sira default kismina gelecek, daha sonra ise nihayet... the Ottoman Public Debt Administration (OPDA) duyun u umumisi, yeni adiyla tpda.. Seklinde kurulacaktir. Mevcut kolaisyonun, bop esbaskanligi altinda, nihai hedefi bu oldugu icin, not meselesini 1854den baslatmak gerekir kanimca. Ilk not o andir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam,
      Suriye ve Libya savaşlarında adam başı paralı askerlerin maliyeti aylık 2bin USD'dir.
      Libya'daki paralı asker sayımız 18 bin civarıdır. (Hükümeti adamların maaşlarını düşürmek istemiş, ertesi gün bir kaç şehit gelmiş vazgeçmiştir.) O adamları ülkemiz çekerse, yerine bizim vatandaş askerler ile değiştirilmeleri gerekir. Savaş tüm taraflar oturup anlaşırsa biter, yoksa bizim istememizle bitmez.

      Bu insanlara verecek paranız olduğu sürece savaş sürüncemede kalarak devam eder. O savaşları asla kazanamazsınız.

      Vedat G, sen şöyle düşün, her ay Suriye ve Libya'ya cebinden 150 ile 200 TL arasında para veriyorsun. İki sene öncekine göre market sepetine koyamadığın ürünler var ise onlar Suriye ve Libya ya gittiler.

      Rus uçağı düşürüldü. pilot öldü, Kan parası, s400 bedeli, nükleer santral bedeli filan derken her türk cebinden 2000TL ile 2300TL arasında bir parayı rusyaya verdi. Bu para gitti.

      Bir kısmını araba alan ödedi, bir kısmını elektrik kullanan ödedi, bir kısmını benzin alan ödedi, bir kısmını emekli maaş düşüşü olarak ödedi, artık kim ne kadarına denk geldiyse gitti.

      Nükleer santral kurulsun, Avrupanın en pahalı elektrik alım anlaşmasına da hükümet imza attı. Devlet garantisi var. Bundan sonra istersen Atatürk gibi bir adam seç, o borç sana yazıldı. Ödeyeceksin, kurtuluşu yok. AB nin 20 Euro Cent maliyetle ürettiği enerjiye sen 65 Euro cent vereceksin. Her elektrik tuşuna bastığında, Türk iş adamı fabrikayı her açtığında Rusya para kazanacak. Ne kadar süre sanırım açılıştan sonraki 25 yıl süre.

      Yunan savaşına Türkiye giremez, bir kaç beden büyük gelir. Dış işlerinde bürokrat kalmadığı için kimse AB ile müzakere yapamıyor, bu yüzden orduyu öne sürdüler. Savaş aşamasına gelinmesinin tek sebebi de budur.

      O Fransız gemileri, Yunan botları, Rum tekneleri, uçaklar bedava yüzmüyor, uçmuyor. Yarın anlaşma masasına oturulduğunda o gemilerdeki personellerin maaşlarına, yedikleri salataya kadar türkiye ye ödetecekler. Haksız ihlalleri ile fuzuli masraf yaptırdı diye, öyle gemileri çektim demekle, tamam siz haklıymışsınız ben gidiyorum demekle de bu iş bitmez. O paralar yüzde 40-55 fazlasıyla ödenir.

      Fakir suriyeli askerin maaşını ödemek kolaydı, şimdi Euro maaş alıp boşa mesai yapan Fransız, İtalyan, Yunan gemicilerin ve askerlerin maaşları için uzlaşma gerekecek.

      Sil
    2. Bu ülke o kadarda mı hesapsız hamle yapıyor? Hiç mi santranç oynamamışlar yani? Tamam. Ehliyet ve liyakat sahibi görevlendirilmiyor.Ama bu iktidarın kadroları bile sizin dediğiniz kadar hesapsız hamle yapmaz diye düşünüyorum.Bu iktidarın dış en büyük dış politik hatası Suriye'de olanlardır.Hem mülteci sorunu,hem enerji kaynaklarına kapsayan Özerk Kürt bölgesi oluşumuna katkı,Tampon bölgeyi bile oluşturamaması,Suriye ticaretinden oluşan kayıplar ülke tarihinin yaptığı en büyük dış politika hatasıdır.Libya problemine katılma sebebi olarak Doğu Akdeniz Saha kontrolü bahane edilse de, sorun Suriye'den başlamaktadır.Doğu Akdeniz'de ülkemiz haklı ama Suriye'deki yanlışlar bizim haklılığımızı,nesnel olarak ortaya koymamızı engelliyor.Hesaplamadan boyunu aşan ve insanı olmayan dış politik hamleler ,seçeneklerimizi azalttı.Ama bu kadar da hesapsız olduklarını inanmak istemiyorum.

      Sil
    3. Sayın unknown 09:48

      Hiçbir şey bilmezseniz, her şeyi bildiğinizi zannedersiniz. Köyde yaşıyorsanız sıkıntı olmaz, en fazla kahvede arkanızdan dalga geçerler ama tek başınıza ülke yönetiyorsanız bir takım sıkıntılar çıkıyor ister istemez. Aslında tedavisi var ama erken teşhis-tedavi gerekiyor. Belli bir yaştan sonra çok zor (Bkz: Dunning-Kruger etkisi)...

      Sil
    4. 0948;
      Malesef öyle.
      İlk dış politika hataları, Irak Savaş Süreci, Kıbrıs ve AB idi.
      Bunlar yeni olanları.

      Biz eski askeriz, o paralı yabancıların, lejyonerlerin mantığını çok iyi biliyoruz.
      1800 USD maaş alıyor ise; o parayı ailesine, anne babasına gönderiyor,
      bir hayat kurma umuduna aktarıyor, kafasında Türkiye yok. En fazla bir yıl,
      taş çatlasın iki yıl ölmeden kalmak var.

      Çoğu çocukları Türkiye'ye göndermiştir. Profesyonel çatışmaya giremezler. Hata yaparlar. Çok kişi ile küçük gruplara saldırmak isterler. Her gelen kurşunda, her sıktıkları kurşunda yürekleri pır pır atar, ürkektirler. Yanlarından bir iki kişi düşerse ricat eder, sonra gider isyan ederler. Bunları yenmek kolaydır.

      Kritik çatışmalara bunların bekar olanları gönderiliyorsa, öldüklerinde bizim ülkeye cenaze gelmez, bizim siyaset erbabını zora sokmaz.

      Satranç konusuna gelince, ülke yöneticileri sizce hiç satranç oynamış insanlara mı benziyorlar?

      Savaş konusuna gelince, Yunanistan savaş konusunda kararlı. Akıllı hamle yaptılar. Biz yüzyıldan fazla Yunan ile sıcak temas yaptık. Birikimleri var. Böyle bir Türk ordusunu son yüzyılda hayal bile edemezlerdi. Tek engelleri Türkiye'nin de Nato üyesi olması. Ben şu askeri bilgim ile bugün Yunan askeri olsam, hemen sıcak savaşı isterim, kaşırım, kışkırtırım.

      Unutmayın, istihbarat ordunun %50 sidir. Türk ordusunun köklü istihbaratçıları öldürüldü. Kalanları çoluğu çocuğu topladı, Batı ülkelerinde esnaf, iş adamı, beyaz yakalı oldu. Kozmik odadan sonra Türk ordusu hakkında aklınızda kalanın yarısını silin. Temmuz darbesi sonrasında atılan kurmaylar ve uzmanlar ile de yüzde 8 ini silin. Balyoz, Ergenekon sonrasında da yüzde 20 silin.

      Kurtuluş savaşında, bizim ordu (eli tüfek tutan askerimiz) yoktu, istihbaratımız vardı. Atatürk, o istihbarattan yetişmedir. O yüzden Kazım paşa filan hemen liderliğini kabul ettiler. Yani kurtuluş savaşı başladığında bizim ordunun yüzde 50'si vardı, aksine Yunanların istihbaratı hiç olamadı. Hatta onların istihbaratçılarımız dedikleri de bizim istihbaratçılardı :)

      Şimdi Yunan ile bir kapışırsak, millet elinde ne kaldığını net görecek.

      V~J_5jr64^aaGcd

      Sil
    5. Yunanistan’ı ne kadar çok sevip saygı duyuyormuşuz. Ne kadar çok Yunan sevici varmış. Ben Türk kanım ve onurumla böyle düşünmeye utanırım. Savaşa girsek elimizde imanlı asker olur mu bilmiyorum

      Sil
  8. Hocam cok guzel yazi olmus elinize saglik

    YanıtlaSil
  9. Tek adam rejimi kurumları bypass edince onlar da gönülsüz,tepkisiz ve aciz oluyorlar doğal olarak. Parlamenter demokrasiye dönmeden yapısal reform olamaz.TR ağır bir bedel ödeyerek sonunda bu rejimden kurtulacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru bir tespit. Bu sistem açıklandığında bir kuruluşta konferans veriyordum aynen bunların olacağını söyledim.

      Sil
    2. Türkiye ABD'deki başkanlık sisteminden daha çok Körfez şeyhliklerine benzemeye başladı. Hem yönetim hem de basın, idari mekanizmalar, bankalar, yargı, bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları vs açısından.

      Sonu hayır değil Türkiye için. İlber Hoca Türkiye bu sistemi kaldırmaz diyordu uzun bir tarihsel perspektiften bakarak.

      En önemli örnekler: Yayın yasağı getirilmeleri kurumsallaştı, kurumlar karar alma süreçlerinde durgunlaştı, herkes tepeye bakıyor.

      Sil
    3. 1544,
      Dünya çok değişti, eskiden bir bedel karşılığında böyle değişimler olurdu.
      Türkiye, bedel değil, belki de devletini kaybedecek.
      Hemen olmaz, büyük ihtimal ile 50 yıla kadar bu devlet yıkılır.
      Değişen dünya yüzünden, eskisi gibi devlet kurmak kolay değil.
      Malesef bir devlet yıkılınca, Afganistan, Suriye, Irak, Libya ...

      3/Nx`rDJ5;9Qr=L

      Sil
  10. Doğru tespitler. Ben de bu kurumların yerinde olsam, aynısını yaparım. Kurumların, ülkemize veya vatandaşlara karşı bir sorumluluğu yok. Bir kişiye karşı sorumlular. Onlar da rasyonel davranıyor.

    YanıtlaSil
  11. Selam Hocam, yazı başlık uyumsuzluğu olmuş.

    Türkiye'nin kredibilitesi başlığını görünce sevinmiştim.

    Emeğinize sağlık saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence Türkiye'nin kredibilitesi konusunda soylenmesi gerekeni en dogru sekilde Erdogan soyledi zaten, "yok hukmunde". Diploma "yok hukmunde" olunca ekonomi yonetiminde deneme yanilma yontemi ile kredibilite de "yok huknunde" oluyor haliyle.

      Sil
    2. Yok hükmünde mi?
      Kendisi daha önce şunu demişti.
      https://twitter.com/ugurses/status/1305826553474035714
      Klavuzu karga olanın...

      Sil
    3. Suc sadece karga'da mi? Tezekten terazinin...

      Sil
  12. güzel anlatım olmuş hocam ,ekonomiyi not olarak bir çoban ve sürüsünün anlayacağı değerlerle belirlemişler.Buradan oy veren sürüye tam anlamarı için D harfine daha çok var oy vermeye devam ediniz çağrısında bulunuyorum.A harfi çok önemli bir harfdir.ATATÜRK DÖNEMİNDE YOKLUK İÇİNDE BİLE BU HARFE YAKLAŞILMIŞTIR.TDV bir ülkede bu vakıf artık ticaret bile yapıyorsa Türkiyeyi Dolandıranların Varlığı artmış demekdir.Düşünmek ve okumak yeterlidir.ALLAH türk milletini zafere ulaştıracaktır.ASİL KANDA MEVCUTTUR......

    YanıtlaSil
  13. Sayın Eğilmez, güzel, anlamlı yazınız için teşekkür ederim. bana göre hatalı zihniyetlerimiz den biri de; Dünyaya ayak uydurmaya çalışmayıp, Dünyanın bize ayak uydurmasını beklemektir. Bu sadece Ekonomi alanında değil, diğer bütün alanlarda da aynı şekildedir diye düşünüyorum. Her Ülkenin kendi özel durumları, dinamikleri vardır, ancak normal Ülkeler bu özel durumlarına rağmen Dünyaya ayak uydurmaya çalışırlar. Dünya ile rekabet etmek bu anlayışla olur. Biz Dünya ile rekabet edemeyeceğimiz düşüncesiyle Dünyanın bize ayak uydurmasını istiyoruz. Ekonomi alanında yatırımcılar Ülkemizde yatırım yapmak için Dünya değerlendirme yöntemlerine bakacaklardır, bizim kendi özel değerlendirme yöntemlerimize veya ticari reklamlarımıza değil. Dünya ile aynı istikamete gitmemiz, Dünyanın gittiği yolun tam tersine gitmememiz gerekir diye düşünüyorum. Dünya kuruluşlarının aldığı kararların, değerlendirmelerin hoşumuza gitmeyenlerine bizim için yok değerindedir demek, ben Dünyaya ayak uyduramıyorum, Dünya bana ayak uydursun gibi saçma ve yanlış zihniyete kapılmaktır. Bu durum bence Ekonomik, Sağlık, Siyasi, Eğitim, Demokrasi, gibi bütün alanlar için geçerli olmalıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1708 yazmış daha ne yazılsın, ülkeye sen ben sahip çıkmaz isek, sahip çıkan bulunur.

      Sil
  14. Hocam, son cümleniz üzerine izninizle görüşlerimi ifade edeyim.

    Bu devlet kurulduktan sonra, ismini koymadan toplumun gelenek ve muhafazak kesiminin devlet kılcallarına girişini engelledik. Yüce Ata'mız devlet kuruluşunda yazılı olmayan bu kuralı uyguladı. İsmet Paşa devam ettirdi.

    Onlar bilerek yapmadı, onlar da aynı yönetim anlayışını Osmanlı bürokrasisinden aldı. O Osmanlı bürokrasinin eğitimli kadroları ki, Avrupa da bile emsali az bulunan eğitim ve yetenekte kimselerdi. O toplum kesiminin devlet içine girmemesi sadece iki kurucunun değil, tüm bürokrasinin de istemeyeceği, hatta Avrupa ve tüm gelişmiş ülkelerde de bürokrasinin istemediği bir özelliktir. Meselenin özü iş bilen liyakatli insanı iş başı yaptırmaya dayanır.

    Toplumumuz az gelişmiş yapıda olduğu için, biz bunu daha da sert uyguladık. Hayali kahramanlardan medet uman, farazi hikayeleri gerçek zanneden vs insan grubunu bu devlete almadık. O hurafeleri temsil eden başörtüsünü de devlete almadık. Özellikle de askere girmemeleri için çok uğraştık.

    Almamak ile de en güzelini yaptık. Devletteki müdürü yerine, mahallesindeki ne olduğu belirsiz bir şeyhin temsilcisinin istediği uygulayan insanlardan hiç bir devlete fayda gelmezdi, gelmedi de.

    Onları ucuz iş gücü veya ara teknik eleman olarak kullanmak, ülke ekonomik imkanları, eğitim imkanları geliştikçe toplumun o düşünceyi eritmesini beklemek en güzeli idi.

    Yüzde 34 + yüzde 18, kabaca yüzde 52 lik kesimdir onlar. Bu insanlardan dünya çapında hiç bir iş çıkmaz, düzen kuramazlar, düzen sürdüremezler, kısa bir zaman diliminde sosyal olarak eğitilemezler, bilinçli yurttaş olamazlar.

    Buraya kadar her şey normaldir.

    Türkiye de anormal olan, geri kalan yüzde 35'in, devletine ve kendi içinden çıkan insanlarına sahip çıkmamasıdır. Kendi servetleri ile eleştirdikleri yüzde 52yi desteklemeleri, siyaseten hep önünü açmaları, hep sessiz kalmaları, hiç bir tepki vermemeleri, hiç bir destek sunmamalarıdır.

    Uzun lafın kısası, sizin son cümlenizde devlete, kurumlara sahip çıkmayan insan sayısı bu ülkenin yüzde 85'idir.

    Yani bu yazınızı okuyan insanlardır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok moral bozucu ama ne yazık ki gerçekçi bir yorum.

      Sil
    2. Bu faşizmin resmi itirafı ama faşizm kısa sürede iflas etti ve bir daha iktidar yüzünü göremedi bu kafayla göremez de. Ancak eski defterlerin silinmiş yapraklarını karıştırır.

      Sil
    3. Selam 1126,

      Atatürk ile beraber başlayıp, Türk bürokrasisi ile yürütülen seküler devlet dizaynı, dini sembollerin dışlanması faşizme yönelen bir devlete olanak vermez.

      İslamcıların tüm yaptıkları faşizmin dini kullanarak uygulanmasıdır. Bizim gibi insanlara karşı çıkmalarının en büyük sebebi de budur.

      İslam, ortadoğu-arap mitolojisidir. Mit'leşmiş hikayelerin gerçek olarak eğitimsiz halka aktarılması, Ortadoğunun en zengin halkı olan Türkiye halkının sömürülmesini, faşist uygulamaları ile toplumsal zenginliğin törpülenmesini, günün sonunda dünyadan kopuk bir halk yığını oluşmasını, ardından da elinde kalan tek zenginlik olan toprağının alınarak tüm o uyduruk kültürüyle beraber bitirilmesini sağlar.

      İslamcı Politikacılar, iki uç arasında iktidarda bulunup, politik güç devşiren sonra da başka ülkelere güzel yaşam için giden bir gruptur. Her ülkede bu böyle oldu, Türkiye'de de olacaktır.

      Neticede, beni ilgilendiren bir şey değil, benim düzeltebileceğim bir şey de değildir. Ben gördüğümü yazarım, uygun bulursa Mahfi hoca yayınlar.

      Faşizm iflas etmedi, iktidardaki yerini sağlamlaştırdı, sizin gibilerin kafasıyla daha da çok günler görür, eski defterin üstüne yeni yeni yapraklar ekler, hapishanelerdeki gazetecilere bakarsanız, yargıçları tehdit eden bakanlara bakarsanız, faili meçhullere bakarsanız, hapislere tıkılan masumlara bakarsanız faşizmi görürsünüz.

      Sil
    4. Sayın Anonim 17:08

      görüşlerinize öyle bir başlamışsınız ki şaşırdım, devamını okudukça şaşkınlığım arttı. Bir devletin, vatandaşlarının bir kesimini yaşam tarzları ve tercihleri dolayısıyla ayrımcılığa maruz bırakmasını nasıl bu kadar normalleştiriyorsunuz anlayamıyorum. Toplumun gelenekSEL ve muhafazakAR bireylerinin hepsinin bağnaz kişiler olduğunu, bir şeyhe veya dervişe bağı olduklarını mu düşünüyorsunuz gerçekten? Meselenin özü işi bilen liyakat sahibi insanı işe getirmekle olur da; muhafazakar ve geleneklerine bağlıysa kişi, liyakat sahibi olamıyor mu?
      Daha beteri açık açık, tasvip etmediğiniz insanların ucuz işgücü olması gerektiğini ifade etmişsiniz. Herhalde sadece sizin dünya görüşünüze uyan kişiler, iyi eğitim alıp, daha iyi işlere layıklar. Çok şükür ben Türk eğitim sisteminden çıkana kadar sizin bu sığ görüşleriniz devlete sirayet etmemişti de, muhafazakAR ve gelenekSEL bir çiftin evladı olarak devlet beni ucuz işgücü olarak değerlendirmeyip en kıymetli okullarından birinden mezun olma şerefine layık gördü. Devletimizin bu eşitlikçi ilkesi sayesinde aldığım öğretim ve ailemin verdiği eğitim sayesinde, çok şükür, bu tarz herkesin okuyabileceği yazıları yazarken biraz daha ihtimam gösterip(okuyana saygımdan - ailede aldığım eğitim) çok bariz yazım ve imla hatalarından(okullarda verilen öğretim sayesinde) imtina ediyorum.
      Görüşlerinizi okurken, bu blogdaki insanlara güvenerek, birileri cevabını vermiştir yorumlarda diye içimin ateşine su serpmeye çalıştım. Sonrasında ne göreyim? Biri bu yazıya alkış tutmuş, Sayın Mahfi Eğilmez gerçekçi bulmuş.
      Sayın hocamızın yazılarını okudukça ülke ekonomisi için üzülüyordum da, bu yorumu görünce ülkenin genel durumu için üzüntüye düştüm. İslamcıların faşizmine laf eden biri çıkıp kendi mahallesinin yaptığı faşizmi övüyor. Şimdiki muktedirler bir tarafı ötekileştirsin, o taraf da şimdiki muktedirlerin kendini yamadıkları tarafı. En nihayetinde olan; ülkede tarafların, mahallelerin öneminin kalmadığı, herkesin EŞİT bireyler olarak yaşadığı bir ülke hayali olan gençlere oluyor. "Zehi tasavvur-ı batıl, zehi hayal-i muhal" lafı akla geliyor bu tarz görüşleri gördükçe.

      Varsa, yazı içerisindeki hatalarım için de özür dilerim.

      Sil
    5. Selam 2204,

      Üzüntü verici, ama gerçek bu şekilde, geleneksel ve muhafazar kesimin binlerce yıllık hurafe birikimini zihinden silemediğimiz sürece herkesin EŞİT birey olduğu ülke yapısına sahip olmak imkansızdır.

      Siz, toplumumuzda iyi niyetli ve temiz kalpli insanlardansınız. İyi niyet ile bu talebinizi yapıyorsunuz. Unutmayın ki, FETÖ, mevcut cemaat yapıları, devlet içinde adam kayırma bu iyi niyetlerin suistimali ile devlete sızdılar ve müreffeh ülke hayali olan gençlerin hem eğitimlerini, hem gelecek birikimlerini çaldılar.

      Dikkat ederseniz, Türk toplumu, hırsız olduğunu bile bile bazı insanlara müsamaha gösteriyor. Hırsız olduğu açık olan kimselere niçin müsahama gösteriliyor hiç düşündünüz mü? Bence düşünmediniz.

      Ahmet Taşgetiren, Taha Akyol gibi insanlar da iyi niyet ile başladılar. Kimleri iktidara taşıdıklarını bilmediler.

      Ucuz iş gücü konusu, o toplum kesiminin üretime katkısı ve üretebildiği katma değer ile ilgilidir. Liyakatsiz insanları yönetici, karar alıcı mekanizmalar içine yerleştirmek ülke genelinin refahını indirir, indiriyor da.

      Dikkat buyurursanız, Vakıf Bankasının Yönetim Kurulunda da banka ile ilişkisi hesap açıp, para havale etmek olan değerli bir güreşçimiz vardır. Sizce bu hak mıdır?

      Peki, o güreşçiyi orda gören kaç Finans yeteneği İngiltereye iş başvurusunda bulundu? Kaç personel, işini değiştirmek çalışmalarına başladı? Bunlar da o güreşçinin görünmeyen maliyetleri.

      Başka bir geleneksel muhafazar işi olan Sivas aydınlarının yakılması?
      Bir diğeri Eylül olaylarında gayrimüslümlerin mallarının yağmalanması ve kadınlara tecavüz edilmeleri.

      O insanların ne kadar tehlikeli olabildiklerini gördünüz mü?

      P?ghW#EG?s'6UL7

      Sil
    6. Sayın 01:44,

      eşit bireyler olarak yaşamaları elbette ki mümkündür; anayasa ve onun uygulayıcısı devlet de bunun garantörüdür veya garantörü olmalıdır. Hala belli bir kesimin sizin onayladığınız kafa yapısına sahip olmadan eşit olamayacaklarını nasıl savunabiliyorsunuz, anlayamıyorum.

      Devletin vatandaşlarına cemaat-tarikat üyeliği üzerinden ayrımcılık yapmasını da kabul edilebilir bulamam. Cemaat-tarikat üyeliği de inanç özgürlüğüne girer bana göre ve bu bağlamda temel özgürlüklerdendir. Ben şunu demiyorum ki devlet salsın çayıra mevlam kayıra. Bu üyeliğin bir dezavantaj oluşturmadığı kadar, avantaj da oluşturmadığı bir idare talep ediyorum ben. Benim liyakatten anladığım budur.

      Ucuz işgücü konusunda bu son yorumdaki ifadeye katılırım. Ama liyakate bakmadan bir kesime sadece ucuz işgücünün layık görülmesi yanlıştır. Yorumunuza şunu ilave etmek isterim ki, liyakatli insaların layık olduğu yerlere gelememesi de ülkenin refahını düşürür.

      Güreşçi ve Sivas olayları ile alakalı sorularınıza cevap vermeye tenezzül etmiyorum, zira ülkede aklı başında olan herkesin bu konulardaki tavrı belli.

      6-7 Eylül olaylarını, devletin cumhuriyet dönemindeki en büyük ayıbı olarak görüyorum ben; en hafifinden, ayıplarından biri ve kesinlikle resmî bir özür dilenmeli bu konuyla alakalı.

      6-7 Eylül'ü konuşurken biraz daha dikkatli olmanızı öneririm. Zira günümüzde 6-7 Eylül, İsmet Paşa dönemindeki Varlık Vergisi politikasının bir devamı olarak görülüyor. Yani o olaylar artık sığ bir "pis sağcılar azınlıklara saldırdılar" şeklinde yorumlanmıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan süregelen, sermayenin azınlıklardan aslî unsurlara kaydırılmasını hedefleyen bir siyasetin devamı olarak görülüyor.

      Anonim 22:04

      Sil
    7. Bu tepeden bakan küçümseyici beyaz türk egosu oldukça Tayyip hep iktidarda kalacaktır. Bunları yazanın eline bi fırsat geçse kendinden olmayanları ne yapar

      Sil
    8. 2250 İslamcılar o dediğini yaptılar zaten. Kendinden olmayanı en iyi İslam sindirir. Kuteybe bin Muslim ne başardığını bir bilse... İslam resmen benliğinizi almış. İslam her vakit idarenin başına oynar.

      Sil
  15. Hocam peki baştakilerin tanımıyorum, takmıyorum, eyyyy S&P vb. söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu biraz konuşmalıyız bence

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onun konuşulması gereken zaman 18 yıl önceydi. Artık konuşsanız da faydası yok...

      Sil
    2. Neresini konuşacağımızı bilmiyorum. Notu açıklayan S&P değil Moody's. Takıp takmayacak olan biz değiliz, bize yatırım yapan ve borç verenler.

      Sil
    3. Mahfi Hocamız futbola ilgilidir.

      Futbol'un Başkanı da "Ümraniyespor'da bazı koronavirüsler tespit edildi ama 'Lütfen maça çıkın, daha ilk haftadan sorun yaşamayalım' dedim. Onlar da sağolsunlar maça çıktılar" diye beyanat veriyor.

      Futbolun Başkanının Başkanı da Moodys yerine S&P diyor,
      Öylesine konuşmak için ortaya karışık bir şeyler söylüyor.

      Tarihimiz benzer vak'alar ile doludur, ben bir tane aktarayım.

      Sultan (Deli) İbrahim zamanında devlet adamı kalmamış,
      Okuma yazması olmayan birini Sadrazam (Kemankeş Kara Mustafa Paşa(*)) yapmışlar,
      Padişah ile konuşamadığı zamanlarda, bir katibe yazdırır, mesajını iletirmiş. Buna da eseflenirmiş.

      "Benim mevkimin gereği okuma yazma bilmektir, anca adam yokluğu olunca beni bu makama getirdiler" diye kendi konumunun farkında olduğunu da bilirmiş.

      Hoş, o gönderdiği mesajları da Sultan yerine Sultanın hamisi ve koruyucusu olan annesi (Kösem Sultan) okuyup, emirleri verirmiş yaa...

      İşte bizim durum da böyledir.

      Bir uzun kişi vardır, her şeyin sorumlusu görünür,
      Herkes ona yüklenir, ona kızar,
      O kişinin yasal olarak hiç bir sorumluluğu da yoktur,
      O kişinin makamının gerektirdiği ehliyeti (diploması) dahi yoktur,
      Tecrübe ve bilgisi de yoktur,
      Prompter olmasa hitabet yeteneği de yoktur,

      O halde, onun da arkasında bir hamisi ve koruyucusu vardır,
      Karar alan "O"'dur, yapan "O"'dur, isteyen "O"'dur, bozan "O"'dur,
      "O" kimdir?

      (*) Kemankeş Kara Mustafa Paşa, okuma yazma bilmeden 5 yıl 1 ay 8 gün Sadrazamlık yaptı. 1644 yılında kellesi vurularak idam edildi.

      İronik şekilde, Kemankeş Paşa denk bütçe yapmaya çalışmış, bütçe fazla vermiş, fazla veren miktarı Osmanlı kasasına atmıştır. Para arzı azalınca, işsizlik ve ekonomik darlık yaşanması beklenirken, Sultan (Deli) İbrahim'in, sadrazamdan habersiz yaptığı yüksek saray harcamaları paranın tekrar ekonomiye dönmesini sağlamıştır.

      Sil
  16. Selam,
    Bugün anayasa mahkemesi başkanına biraz hukuk lazım olmuş,
    Sn Bakanımız Sülayman Soylu kendisi hakkında konuşmuş,
    Evinde fazla hukuk olan arkadaşlarımız bir zahmet kendisine iletirlerse iyi olur.

    Bu saate kadar AYM Başkanı istifa etmedi, biz olsak istifa eder giderdik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başkanın pedal çevirme vakti geldi.

      Sil
    2. Biri şu AYM Başkanına söylesin, bu lafların üstüne dünden istifa gerekirdi.
      İstifa etsin, hollandaya yerleşsin, orada istediği kadar pedal çevirsin.

      Sil
    3. "Notorious RBG" co-author explains Ginsburg’s "superhero status in American culture

      https://www.cnn.com/us/live-news/ruth-bader-ginsburg-death-live-updates/h_30abfee93b4e00a475b635e9731bdbd3

      Sil
  17. Kaleminize sağlık hocam

    YanıtlaSil
  18. Değerli Hocam, birçok yazınızda belirtiğiniz ve tek kurtuluşumuz olarak yazdığınız yapısal reformların yapılması için yürütmeyi(Hükümeti-TBMM) harekete geçirmek için sivil toplum kuruluşları ve aydınlar neyi bekliyor? Birilerinin öncülüğünde artık yeter denmeli. Bu kadar eğitimli işsiz neden seslerini duyuramıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar naif yorumlar,hangi zamanın dünyasında yaşıyorsa rejim değişikliğinden bihaber aydınların yürütmeyi harekete geçirmesinden filan bahsediyor,

      Sil
    2. Canım! 2207,
      Öncelikle günaydın.
      Rejim değişikliğini haber veren aydınlar öldürüldü.
      Farkettin mi?

      Ölünce imkanları hareket bulamıyorlar, biliyor musun?
      Onların düşünceleri yaşıyor, istersen bayrağı sen alıp hareket edebilirsin.
      Ben de yıllar önce hareket ettim, sen gibi uyuyanlar desteklemedi, ülke değiştirdim.
      Benden de artık fayda yok.

      Tek başınasın.
      Buyur meydan senin, tutan yok.

      Sil
  19. Hocam, mali tampon konusunu detaylandırır mısınız ? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altin haric doviz rezervleri

      Sil
    2. Mali tampon ile kastettikleri kavram bütçe açığının düşük tutulması.

      Sil
  20. Bilgilendirici yazınız için teşekkürler. Bilenlere bir sorum var, Kredi derecelendirme kuruluşuna Türkiye kendisi mi başvuruyor ? Derecelendirme yapılması için ülkeler ücret ödüyor mu? Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır,yatırımcılar bu kuruluşlara başvurur.

      Sil
    2. Hem yatırımcı hem ülke başvurabilir.

      Ülkeler düzenli kaynak akışına ihtiyaç duyarlar. Yüksek notlar ile yatırımcıları çekmek isterler. Ülkeler üyelik ile düzenli olarak yatırımcıların hareketleri hakkında bilgi sahibi de olurlar. Onların ilgi alanlarına göre cazibelelerini çeşitlendirirler.

      Yatırımcılar, ülkeler ve firmalar hakkında düzenli raporlara sahip olurlar. Yatırım yapılacak yerler hakkında düzenli bilgi akışı sağlarlar.

      Ücret ödeyen, basında bize yansıtılanların dışında daha derin bilgileri satın alırlar.

      Sil
  21. Ben bunca yapılan yanlışa karşın halkın hiçbir tepki vermediğini görüyorum oyüzden herkes snuç kısmını hak ediyor. Bu sadece söylem ile olmaz kötü gidişat sadece söylem ile değil ancak eylem icraat ile sonuç verir.

    Bu halk en azından ekonomik olarak sıkıntı çekiyorsa tüketimi keser zorunlu olmayan tüketimi tamamen durdurur ama nerede bakıyorum ki herkes ev alıyor araba alıyor gerekli gereksiz paralar tüketime harcanıyor tatiller eksik kalmıyor.

    Emin olun Türkiye tüketim ile büyüyor demek kolaycılık muhalif olanlar sadece tüketimi kestiği anda ülkenin ekonomik faaliyetlerinde yarıdan fazla düşüş meydana gelir. Sonuçta tüketim aynı zamanda ekonomik durgunluğu getiriyorsa ve sonuç göze batıyorsa eylem olarak her türlü gereksiz tüketim kesilmeli.

    Fakat bakıyorum ki alkol tüketimi sigara tüketimi gibi en basit ve tepki verilmesi en muhtemel fahiş vergileri bile halk kabullenmiş.

    Bence gerçek manada muhalifte yok sözel olmaktan ileri gidememiş bide bunlar Atatürkçüyüm diyor. Atatürk eylem icraat insanı hemde oratay canını koyuyor ama Atatürkçüyüm diye bağıran arkadaşlar içkikerinden sigaralarından tatillerinde lüks yaşamlarında vazgeçemiyor. 1 yıl elbise almasın 1 yıl makyaj malzemesi almasın alkol sigara tatil ev araç telefon bilgisayar almasın ölmezler ve onlardan cephede ölümde beklenmiyor sadece tepkini koy.

    Atatürkçüyüm diyen insanlara da inanmıyorum tepkisiz eylemsiz icraatsız Atatürkçü olmaz. Bilimle akılla savaşacaksın hikaye okur gibi sadece kuru laf anlatmak ile bu işler olmuyor.

    Tepkini koy eyleme başla icraat göster

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atatürkün annesi de kardeşide bas ortuluydu biraz medeni ol

      Sil
    2. Unknowm 18.31

      Yukarıda ki yazıda başörtü ile alakalı hiçbirşey olmadığı halde yaptığınız yorumu anlamadım.

      Medeni olmakla ne alakası var dediğinizin. Toplum tepki vermiyor hertürlü vergiyi kabullenmiş ve en basit eylei bile yapmıyor diye ife edilmiş.

      Şimdi yukarıdaki yazıdan başörtüsü nereden çıkardınız ve medeni olmadığın saygısızlık yaptığını nereden çıkardınız. Siz gerçekten okuduğunuzu anlamıyorsunuz. Ben bu yazıyı birkaç kez okudum sizin yorumunuzla ilgili bir cümleyi bırakın kelime dahi bulamadım.

      Bize de anlayın aydınlanalım.

      Sil
  22. Mahfi hocam selanlar. Türkiyede dolar artınca hisse senedi dolar bazında ucuzluyor deniyor ve bu ucuzluğun yatırımcıları çektiği söyleniyor. Ama kur arttığında bu yatırımcılar getirdikleri dolar karşılığı olarak daha fazla tl ile yatırım yapsa bile çıktıklarında yine aynı dolardan dolara geçmiyorlar mı? Yani, "dolar artınca hisse senedi dolar bazında ucuzluyor" hangi anlamda kullanılıyor? teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yamyam fonsanız, küçük-orta boy hisselerde manipülasyon yapar, 1 olan değerini örneğin 10’a çıkarır, “borsa uçtuğu için hisse de uçuyor” zannıyla hazır bekleyen küçük yatırımcıya yıkıp çıkarsınız. Dolar bu süreçte o kadar yükselmeyeceği için her halukarda ciddi kar edersiniz.

      Ciddi yatırımcı iseniz, ölmüş eşek fiyatına BIST 100, hatta BIST 30 şirketlerinin hatırı sayılır miktarda hissesini satın alırsınız. Daha sonra diğer ortaklarla masaya oturup halka açık olmayan kısmı için pazarlık eder, şirketi toptan ele geçirirsiniz. Bizim millet de o firmayı yerli ve milli zannetmeye devam eder...

      Sil
    2. Yurtdışında büyük yatırımcı iseniz, yönettiğiniz paranın yüzde 5-6 gibi bir miktarı gelişmekte olan ülkelere ayrılabilir.

      O pay ile, Türkiye, Arjantin, Güney Afrika vs ülkelere bakarsınız. Hangisi en yüksek faize vurmuş ise parayı oraya aktarır, günlük kur ile kazanç oranını yakalayınca çıkarsınız.

      Faizler düşük iken o ülkeye girmezsiniz.

      Buna piyasadan kan çıkması denir. Türkiye'den daha kan çıkmadı. Sokak yanmadı. Giriş zamanı o zamandır. O zamana kadar, ekonomi yönetimi ister ise allame-i cihan olsun o fonlar girmez. Bakan ve MB her ay dış yatırımcılar toplantısı yaparlar, tüm fonların kulağı faiz artışı zamanındadır. Gerisi laf-ü güzardır, kimse dinlemez.

      Kan çıktığını ülke içindeki her yatırımcı pek anlayamaz. Ülke içindekinin ilgi alanı iç enstrümanlar ile yoğundur. Dışardan biri daha iyi anlar, tek ilgi alanı faizdir.

      Faiz artışı demek, piyasam yanıyor, param bitti, imkanım kalmadı demektir, yerli para her yerden kaçar, borsa dip yapar, büyük firmalar satılık tabelasını asar, işçi kıyımları başlar, sokak kan gölü olur. İşte o zaman giriş zamanıdır.

      Ne kadar gireceğine fon karar verir. Çok büyük fonlar girmez. Onlar tüzükleri ile bağlıdır. O tüzükte yatırım yapılabilir notu olan firmalar ve ülkeler der ise, onların ilgi alanına girmezsiniz.

      Gelişmekte olan 5-6 ülke arasında o para turlar. Bazen Türkiye den yüzde 50 Euro bazında kazanırlar.

      Eğer bir fon, portföyün yüzde 10 kadarını gelişmekte olan ülkeye yatıracak ise ve yılda o paya yüzde 50 kazanmış ise, portföy genelinde yüzde 5 gibi Euro cinsinden yüksek bir getiri sağlayabilir. Sonra o para ile gelişmiş bir ülkedeki otomotiv endüstrisine uzun vadeli yatırım yapabilir. Böylece fonlar aracılığı ile gelişmiş ülkeye gelişmemiş ülkeden kaynak transferi sağlanır.

      Kredi notunun önemi daha da artar.

      Sil
  23. Hocam not açıklamasındaki spekülatif kavramının dilimizdeki karşılığı nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Spekülasyon, fiyatlardaki hareketlilikten yararlanarak alım satım işleminden para kazanmaya çalışmak demektir. Eylem olarak risk barındırır ama suç değildir. Spekülatif demek bu gibi durumlara imkan vermek, açık olmak demektir.

      Sil
    2. Ekonomide spekülatif, vurguncu demektir.

      Sil
  24. Yapısal reform demeyen kim kaldı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kimse kalmadı ama asıl sorun herkesin yapısal reformdan anladığı farklı. Mesela ben güçler ayrılığını yapısal reform diye anlıyorum bazıları tam tersine gücün tek kişide toplanmasını yapısal reform diye tanımlıyor.

      Sil
  25. Hocam ekonomileri asıl batıran cari açık mı bütçe açığı mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam, ekonomi kolay batmaz.

      Esnek bir şekilde her zaman kurtarılma imkanı vardır.

      Açık cinsi önemlidir, AB ülkeleri için açık bizim kadar sorun olmaz. Onlar açıklarını kendi paraları Euro cinsinden kapatırlar. Bizim para bulmamız gerekir. Açık kapatmak için daha fazla kaynak dış dünyaya transfer etmemiz gerekir.

      Sil
    2. Sn Anonim 12:47

      Tek başına olurlarsa ne bütçe açığı, ne cari açık ekonomiyi batırmaz. İkisi bir arada olursa ve bir de üzerine IQ açığı binerse ki buna üçlü açık deniyor, işte o zaman sıkıntı büyür. İlk ikisi bir şekilde kapatılır da, üçüncüsünün çaresi henüz bulunmadı...

      Sil
  26. Hocam bu kadar aşikar bir konuyu gündeme getirmek istemeyenlere inat bu kadar net bir şekilde ifade ettiğiniz için teşekkür ederim. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  27. kredi notu denen şey esasen verilen parayı verimli ve doğru kullanabilme potansiyeline verilen nottur,doğrumuyum hocam?ideolojik,jeopolitik,dini,kültürel bir yönü yoktur,dış mihraklar yalanıyla halkı uyutmasınlar..ikiz kardeşler var diyelim biri alkolik,işsiz,borçlu,meczup biri,digeri sağlıklı,işinde gücünde,ayağını yorganına göre uzatan,toplumda örnek gösterilen biri,tabiki birinin C diğerinin A olacak notu..burada not verenleri suçlamaktansa önce dönüp kendilerine baksınlar,son 5 yılda tl %200 değer kaybetti,herşey 2-3misli zam yedi ama enflasyon %15-10 bandında gösterildi hep,halk %100 fakirleşti,ülke hep %1-2 büyüyor gösterilmesine rağmen çünkü hükümetçe devaluasyon yoluyla halkın cebinden çalınan paralar cengiz-limak-kolin-çalık-albayrak-bayraktar-ensar-türgev gruplarına aktarılarak peşkeş çekildi bunu yapan adam halâ muhafazarlık,milliyetçilik hikayeleri anlatıyor,üstelik halâ bunun etrafında buna inanan kör&dilsiz&sağır yardakçılar ordusu var..
    kasımdaki seçim ülkemiz geleceği için önemli,çünkü abd yaptırımları çok önemli bir konu..yaptırım istemeyen trump kazanırsa rte 2023 te bile seçimle gitmeyecek,biden kazanırsa kesinle 2021 de seçimle gidecek,bu yazı burada kalsın

    YanıtlaSil
  28. Mahfi Bey,

    Uzun zamandır gündemde olup da "bu kuruluşların derecelendirme notu bizi ilgilendirmez" bakış açısı merak etmeme neden olmuştu: "Bu kuruluşların derecelendirme sistemi neye dayanıyor?" Araştırma yaparken yazınız ilaç gibi yetişti ve tüm bölük pörçük bilgileri derleyip toparladı.

    Aslında derecelendirme sisteminin yıllar içerisindeki seyri, sizin de notlandırma yönteminizle tam yerlerine/dönemlerine oturmuş. Bu da gösteriyor ki, bu kuruluşları göz ardı etmek çok da mümkün ve doğru değil. Hatta "yapısal reform" ihtiyacını adreslememize destek olduğunu bile söyleyebiliriz.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  29. Hocam Türkiyenin mali tamponları neler oluyor? Bu arada emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altin haric brut doviz rezervleri

      Sil
    2. Bütçe açığının düşük olması kastediliyor.

      Sil
  30. Fatih Kömürcüoğlu15 Eylül 2020 17:48

    1- Karadeniz'de bulunan doğalgaz rezervi niye nota olumlu yansımadı?
    2- Anlık CDS primi gibi bir parametre varken neden kredi derecelendirme kuruluşlarına ihtiyaç var? Hele ki 2009 krizinde batan bazı şirketlere en yüksek notu vermişlerken. Neden kredi derecelendirme kuruluşlarının kredibilitesi zedelenmedi?
    3- Ödemeler dengesi krizi çıkarsa ithalat Batı'dan durur ama Doğu'dan devam eder savı doğru mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1) doğalgaz rezervi herşey demek değil olsaydı İran yıllardır petrol doğalgaz çıkardığı halde ekonomisi felaket ayrıca diğer doğalgaz çıkaran ülkelerde sadece doğalgaz çıkarmak ile ekonomik kalkınmayı başaramıyor Türkmenistan gibi. Ayrıca bulunduğu iddaa edilen rezerv 320 milyar metreküp denildi bu tuhaf bir açıklama uluslararası bir rezerv tespit yapılır sondaj tamamlanır ayrıştırma süresi belirlenir sonra yıllık çıkarılacak metreküp ortaya çıkar yani şuan için net tespit edilmiş rakam değil ayrıca bu gaz yıllık Türkiye tüketimi 50 milyar metreküp olduğuna göre ve çıkarılması planlanan yıllık gaz 10 milyar olduğunu söylediklerine göre ciddi dış ticarete katkısı olsada tamamen bağımsız bir enerji ihtiyacını karşılamıyor. Ki bunların çıkarılma süresi en erken 5 ile 9 yıl arası olduğuna göre kredi derecelendirme kuruluşları içinde bulunan yılı değerlendiriyor ve ülke ekonomisinin tamamıma göre not veriyor.

      2) CDS aslında ülkeye verilecek olan paranın risk sigortasıdır kısaca eğer ülke CDS puanı yüksekse parayı verecek olan fonlara yüksek sigorta ödemek durumunda kalırlar ve bu anlık değişir yıl başı çok yüksek iken yıl ortasında yarıya düşer anlık olayları riskleri baz alıp tepki verir. Kredi derecelendirme kurumları uzun dönem baz alır ülke ödemeler dengesinden rezerv miktarına üretimden ihracata ithalata jeopolitik risklere kadar geniş bir yelpaze vardır ve sadece ekonomik değil hukuksal olarak adalet varmı diye bakar ülkeye yatırımcı için puan verilir arasında fark vardır.

      3) ödemeler dengesi krizi çıkarsa kime nasıl ödeme yapacaksınız ki batı yada doğu fark etmez ödeme yapmadan migrosta ürün alamıyorsan bim marketlerden de ürün almazsınız bu politik yalan.

      Sil
    2. 1. Karadeniz'in neresinde çıkarılabilir doğalgaz bulundu?

      2. Batırdıklarından daha fazla kurtardıkları var ki zedelenmedi.

      3. ÖDK çıkarsa, cash para verdiğiniz herkes ithal mal verir, ÖDK ile bazı mal verenler çok yüksek faiz ile mal verebilir. Bazı mal verenler de iyi teminatlar karşılığında mal verebilirler. Bazı mal verenler de politik karşılık ile mal vermeye devam ederler. Bunun doğusu batısı olmaz. ÖDK sonunda da her istediğiniz malı alamazsınız.

      Sil
    3. çok beğendim soruları, bendeki sorulara benzer...

      Sil
  31. "Sıradan hırsız paranızı,cüzdanınızı,bisikletinizi çalar.siyasi hırsız ise geleceğinizi,hayallerinizi,gülümsemenizi çalar.ikisi arasındaki fark;sıradan hırsız sizi seçer,siyasi hırsızı ise siz seçersiniz.." Voltaire
    gençler beni anladı..

    YanıtlaSil
  32. Hocam şu an tasarruf açığımız %4 mü ?

    Tasarruf oranı:%27
    Yatırım oranı:%31

    YanıtlaSil
  33. Hocam tebrikler, muhteşem bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık :)
    Eminim herkesin merak ettiği bir konuydu, şahsım adına çok teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarımla 🤗

    YanıtlaSil
  34. Yorumlarin bazıları ideolojik ve toplumsal kimliği aşağılıyor siz de buna çanak tutuyorsunuz. Ülkenin önündeki en büyük sorunlardan biri bu. Tek adam rejimi bu ideoloji ile girdiği çekişmeden puan kazanıp oya tahvil ediyor. İşin ilginci akıllı dediğimiz insanlar da bu tuzağa düşüyor!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anketlere bakılırsa bahsettiğiniz rejim her geçen gün puan kazanmıyor, kaybediyor. Ayrıca ideolojik yorumlarla aşağılanmakta olan toplumsal kimlik nedir, açıklama getirirseniz iyi olur...

      Sil
    2. Selam 0048,
      O toplumsal kimlik dediğiniz, büyük ihtimal ile Ortadoğu-Arap mitolojilerini inanç olarak kabul eden insanların kimlikleri.

      Dünya değişti, o toplumsal kimliğin insanları ülkeleri, devletleri, halkları yönettiler. Hiç bir şekilde başarılı olamadılar. Şimdi de, Türk tarihinde hiç görülmemiş bir tek adam idaresi getiriyorlar. Biz doğruyu gösterdikçe, kızıyor yine tek adama oy veriyorlar diyorsunuz. Biz yine de doğruyu göstermeye devam edeceğiz, istedikleri kadar kızsınlar.

      Sil
    3. 00:48 Ben de sizin gibi düşünüyordum. Ta ki düşüncemin yanlış olduğunu fark edinceye kadar. Bunu nsıl fark ettim. Anlatayım. İstanbulda bir semte mahalle arasında bir evim var. Hafta sonları hafta içleri sabah akşam fark etmeden sokak düğünleri olur sokakta. İnsanları rahatsız etmelerini geçiyırum, onların kültürü bu dedim. Hoş gördüm. Düğünde sokağı çöp yığına çevirmelerini de hoş gördüm. Bir gün markate giderken düğün yapılan yerin hemen içinden geçeyim dedim. Akşam üzeri 8 civarı gibiydi. Silahı çıkartıp havaya ateş actılar. Tam ben de o sırada ordan geçiyordum. Sokak arasında havaya sıkmak nedir? Sonra düşündüm bu insanlar ne yaparsa yapsın hoş görmeyeceksin. Çünkü karşındaki empati yoksunu eğitimsiz cahil ..... Neyse o yüzden güç onların elinde ve ilk fırsatta karşı tarafı yok etmeye çalşıyorlar

      Sil
    4. Sn. Anonim 16 Eylül 19:07

      Arkadaş hem kimi yorumcuları, hem de Mahfi hoca'yı kapalı şekilde suçlayınca şu toplumsal kimlik konusuna bir açıklama getirir belki dedim ama şimdiye kadar bir şey yazmadı.

      Bence de toplumsal kimlik derken bizim değil Arap toplumlarının toplumsal kimliğinden bahsediyor olmalı zira laik ülkelerde inançlar toplumsal kimlik oluşturmazlar. Laiklik mi kaldı derseniz, evet kaldı, Anayasa'da kapı gibi duruyor ve kimse de dokunmaya cesaret edemiyor gördüğümüz gibi.

      Ülkemizde yaşamakta olup da bahsettiği kimliği benimseyenlerin ilginç bir özellikleri var, inançları ile ilgili gerçekleri yazdığınızda aşağılıyorsunuz zannediyorlar. Bunun, kendi inançları ile ilgili derin bilgisizliklerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Güzel söylemişsiniz, biz doğruyu göstermeye devam edelim, kızan kızar, kızmayan da merak edip gerçekleri araştırır-öğrenir...

      Sil
    5. Sn Mahdut bey
      Ortadogu esmer feodal sakal kulturu hakkinda ne dusunuyorsunuz?

      Sil
  35. Hocam sürekli tecrübelerinizi çok anlaşılabilir şekilde paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
    Bu yazınız da müthiş gerçekten. İyi ki varsınız.Saygılar. Rüstem Avcı

    YanıtlaSil
  36. Sn Mahdut Mesuliyetli "IQ açığı" tanımınızı çok beğendim, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  37. Hocam bizi kıskanan ülkeler daha çok para verip, bu Moodys denen kuruluşa böyle bir rapor yazdırmış olabilirler diye düşünüyorum, sonuçta dış güçler değil mi hepsi de 😊... Seviliyorsunuz hocam, çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  38. Ülkenin kurumları sorunların etkili çözümünde aciz görünüyor.

    Bu cümle aslında S400 hava savunma sistemi konusunda aciz kalan ve kurulum tarihi geçmesine rağmen türlü bahaneler uyduran bir düşüncenin çaresizliğini anlatıyor.

    TV ekranların ver gazı ile ülke yönetilemeyeceğini anlamaları lazım. Rusya nükleer santral yapacak bize aynı Rusya hava savunma sistemi sattı bize. Bakıyoruz hayatı boyunca doğalgaz çıkarmayan bir ülke dış destek olmadan üretimine başlayamacağı bir mühendislik ve ekipman çalışması için tarih veriyor 2023 doğalgaz çıkacak deniliyor.

    İyide bu çıkacak olan doğalgaza dışarda inanan yok. Sadece rezerv tespit ettik desek olurduda biz abartıp yine 2.5 senede doğalgaz çıkaracağımızı ilan ettik. İlginç olan 2.5 yıl sonra 2023 yılında olacağız yaşarsak. İşte buradaki yaşarsak kelimesi birşeyleri anlatıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. S400 hükümetin hatası mı? Türk halkının hatası mı?
      S400 ve nükleer santral Ruslara ödenen bir kan bedeliydi.

      Sil
  39. Ekonomik kredibilite, siyasi kredibilite önemlidir. İkisini destekleyen bir askeri kredibilite vardır.

    Libya haberlerini incelemek önemli. Askeri gidişat, ekonomik gidişimizi de belirler. 18 bin civarında paralı unsurumuz var. Aylık 2 bin USD kadar kişi başına maliyet yapıyoruz. Maaşları USD cinsinden veriliyor. Türk hükümeti bunların maaşlarını geçtiğimiz hafta düşürme kararı aldı.

    Kozmik odaya girilmesinden sonra, Türkiye'nin Ortadoğu için yetiştirdiği ve yerleştirdiği devlet görevlileri, onlar ile işbirliği yapan yerel unsurların bilgisi dünyaya saçıldı. 850 kadar görevlimiz şehit edilirken, 2000 üzerinde görevlimiz de görevlerini bıraktı. Bunların 1500 tanesinden fazlası da, hayati tehlike gördükleri için aileleri ile beraber yurtdışı ülkelerine yerleştiler, Türkiye ile ilişkilerini bitirdiler.

    Devletin asli unsurları sahadan silinince, Türk hükümeti ister istemez, daha agrasif davranıp, gözle görünen askeri birlikleri ile sahaya girmeye, dış politikada kaybettiği manevra kıvraklığını askeri sahaya sürerek kapatma yöntemini tercih etmişti. Asker ile girilemeyen durumlarda paralı yerel unsurlar kurdu.

    Hatalı olan bu hamle ile iş birliği yaptığımız ülkelerin büyük kısmı siyasi baskı ve ekonomik baskı ile farklı kulvarlardaki kredibilitemizin düşmesine sebep oldu. Yaşıyoruz.

    Bir haftadır, huzursuz olan Libya paralı lejyonerlerimiz, maaş kesintisi sıkıntılarını en yüksek şekilde ifade etmişler. Sesi Sarraçtan çıktı. Türk askeri varlığının devamından şüphe duyan Sarraç bir ay içinde istifa edeceğini belirtti.

    Bir anlamda bu yazıyı okuyan sizlere, Sarraç elinizi cebinize atın, adamlarınıza para verin bir ay süreniz var dedi. Bu parayı ister yemek, ister benzin, ister araba, ister çocuğunuzun okul masrafından, ister ana-babalarınızın sağlık masrafından kısıp vermek sizin tercihiniz. Hükümet size bir yöntem gösterecektir, siz ise ödemek ile yükümlüsünüz.

    Eğer, sizler elinizi cebinize atarsanız, Sarraç yerine Türkiye ile işbirliğine yakın bir kişi daha göreve gelebilir.

    Yoksa, külahlar değişir.
    Libya, ardından Suriye ve Doğu Akdeniz'den çekilme, sonrasında AB ile Kıbrıs çözümü ve nihayi noktada Nato'ya ucuz asker tedariği konusunda destek vermeniz, Rusya'nın tazminatı için pahalı nükleer elektriği evde kullanıp, Yunanistan'la anlaşmanız lazım.

    Evet, ey ahali pamuk eller ceplere...

    İşte tüm kredibiliteler, zincir gibi birbirine bağlı, birbirini sürüklüyor.

    YanıtlaSil
  40. Mahfi bey tamamen "bilimsel kriterler" içinde kalarak soruyorum:

    Dolar/TL kurundaki yükselişi durdurmak, kuru sakinleştirmek için Türkiye'nin yapması gereken ilk 2 (iki) şey nedir?

    (1) TCMB, haftalık repo faizini hemen yükseltmeli.

    (2) T.C. hükümeti hemen bir basın toplantısı düzenlemeli; başkanlık sistemini bıraktığını, parlamenter sistemine döndüğünü, hem Türkiye hem dünya kamuoyuna açık ve net bir şekilde duyurmalı.

    İlk 2 (iki) şey bunlar mı Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kur rekabetçi olacak ne faiz yükseltmesi?

      Sil
    2. Hükümetin parlamenter sisteme dönmesi bir şeyi değiştirmez.

      Hükümetin değişmesi de bir şeyi değiştirmez, yerine gelen alternatif de aynı zihniyette.

      Muhalefet diye, bunların liyakatsizliği temizlenecek yanılgısında herkes. Muhalefet liyakatli olsa, şimdiye beş kere iktidar olurdu. Muhalefetin iç muhalefeti de, kendi liyakatsizliğini muhalif parti başkanını eleştirerek yapıyor. Siyaset ve Türk iş dünyasının genelinde bir liyakat sorunu var.

      Cumhuriyeti dikkat ederseniz, iş bilen askerler kurdu, siyasiler pasif rol aldı. O dönem yapılan reformların arkasında hiç bir siyasi yoktur. Siyasiler cumhuriyetin temelleri oturunca ikbal için hükümet yanına yerleşmiştir.

      Türk siyaseti kısırdır. 250 yılın kısırlığını taşır. Türk siyaseti bu topraklar için çözüm üretememiştir. Üretemeyecektir.

      Türk siyasetinin kısırlığının altında, Türk insanının eğitim ve görgü eksikliği yatar. Türk insanı kendi halinde, eskinin çağdışı kalmış mitolojilerine saplanmıştır. Türk insanı kurtulmadan, o yazdığınız iki şey işe yaramaz.

      Saygılar
      b+K'f2rRX\x$56-

      Sil
    3. Sn Anonim 01:10

      Siyasetçiler hiçbir zaman liyakatli olamazlar, siyasetin tabiatına aykırıdır. Zaten bu nedenle liyakatli insanlar da siyasetçi olamazlar. Ama siyasetçinin de akıllısı vardır, akılsızı vardır. Akıllı siyasetçi, liyakatli devlet kadrolarını dinler, dediklerini yapar ve ülke düzgün şekilde yönetilir. Akıllı siyasetçi de bu sonuçtan nemalanır.

      Yani bir ülkenin toparlanması için liyakatli değil, akıllı siyasetçiye ve liyakatli devlet kadrolarına ihtiyaç vardır...

      Sil
    4. Anonim18 Eylül 01:10
      Türk siyasetinin bugün bulunduğu yere gelmesinin ve kısırlığının sebebi o "işbilen" askerlerin darbeleri olmasın sakın.

      Sil
    5. 1602,

      Türk askeri yapısının bazı başbozuklukları için bugünümüzden 510 yıl geriye kadar gidebilirsiniz.
      Yavuz Sultan Selim'in çadırına ok atılabilmesi mesela... Çok sert olduğu söylenen biri Yavuz.
      Sultan Osman'ın taciz edilip öldürülmesi.
      Vezir ve Sadrazamların asker isteğine göre kellelerinin alınması.
      Padişahların asker isteği ile değişmesi...

      Cumhuriyet tarihinde sözde milliyetçi askerlerin darbe yapması.
      Her darbe sonrasında darbeye katılmayan binlerce askerin ordudan atılması, üniversite hocalarının kovulmaları...

      Merak etmeyin, iş bilen hiç bir asker isyan etmedi, darbeye karışmadı. Cumhuriyeti kuran işbilen askerler devleti kurdu.

      İşbilen o insanların varlığında asker de hiç darbe yapamadı dikkat ettiyseniz. Ne zaman öyle liyakatli yöneticiler gitti, ordu da isyan etti, millet de şaşırdı, millet de sonrasında toparlayamadı.

      Yine en başta dediğim yere geliyoruz, eğitimsiz, gelenekselci ve muhafazakar değerleri üstün tutan kişileri, eğitimsiz milletin desteği ile yükselenleri devlet yapısına almamak gerekmiş.

      HF;Jhm2"qeV+YgK

      Sil
  41. Dolar'ın 7,55 Lira'ya kadar yükselmesi ile ilgili herhangi bir yorumunuz var mı Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doların yükselmesi yorum gerektirecek birşey değil,gündelik sıradan bir olay.

      Sil
  42. Hocam Hacettepe İktisat mı ? Yoksa İstanbul Üniversitesi İktisat mı ? Hangisi daha iyi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ankara SBF

      Sil
    2. Boğaziçi İşletme diyerek tüyümü dikiyorum.

      Sil
    3. İkisi de iyi okullar. İstanbul İktisat Fakültesi çok daha eski bir kurum ama Hacettepe de uluslar arası sıralamada daha üstte. Eğer Ankara ya da İstanbul seçiminde bir sorununuz yoksa en düşük puan karşılaştırması yapın hangisininki daha yüksekse onu tercih edin.

      Sil
    4. SBF Iktisat her zaman her yerde iyidir.
      Bilkent Iktisat Fak. de y.disi baglantilari cok iyi.

      Sil
  43. çok sevdiğim bir hikaye vardır. şimdi hikayeyi değil ama verdiği dersi yazayım. buna göre, birisi size bir tavsiyede bulunduğunda ya da akıl verdiğinde de diyebiliriz önce bir bakınız verdiği akıl kendi işine mi yarıyor yoksa sizin mi..ben bu kuruluşların nerede olduğuna, kimin yönettiğine vb. bakmaksızın sadece bu derse odaklandığımda görüyorum ki, bizim artık bu gerekçelerin ve sonucunda reçetelerin aşikar bir biçimde bizim durumumuzu iyileştirmek üzere olduğunu görmemiz elzemdir..sayın hocam kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bgakar a ek olarak, düşünceden korkmamak gerekir.

      Kredi derecelendirme kurumu, kendi derecesini gerekçelendirerek aktarır.
      Gerekçelere itiraz edebilirsiniz, alternatiflerini de üretebilirsiniz.
      Gerekçelerden beğendiklerinizi de öne çıkarabilirsiniz.
      Onlar bir bakış açısı sunarlar.
      Hangi açıdan hangi şartlar ile baktıklarını da ana sözleşmelerinde belirtirler.
      Bunları bilirseniz, niye yanılabildiklerini de anlarsınız,
      niye isabetli yorum yaptıklarını da anlarsınız.

      Türkiye de kredi derecelendirme kurumuna kızan tek yapı siyasettir.
      Başka yoktur.

      Sn RTE'nin kredi derecelendirme kuruluşları hakkında 2dk lık bir videosunu Uğur Gürses yayınlamış.

      https://twitter.com/ugurses/status/1305826553474035714

      Bizzat Sn RTE kendi ağzı ile kredi derecelendirme kuruluşunun önemini anlatıyor.

      İyi seyirler.

      w{F):S>K;Fvp5{W

      Sil
  44. Bence yapisal reformlara tum hizimizla devam etmeliyiz.Ekonominin saadeti icin bunu gerekli goruyorum. Bu baglamda yerli sanayinin guclenmesi cari dengenin kapanmasi icin bir sureligine yuksek kur dusuk faiz modeline ihtiyacimiz var. Bu bize nefes aldiracak bir para politikasi yontemi.Bu sirada da tam gaz yapisal reformlar yapilmali ve Karadenizde Akdenizde Egede hatta Marmarada gaz cikarma operasyonlarina agirlik vermeliyiz. Ulkemiz cikan gazla ekonominin fitilinin ateslenecek olmasiyla refaha aydinliga kavusacagindan hic kuskum yoktur.
    Bu yonetimin dusuk faiz yuksek kur politikasi ileride olusabilecek dogal kaynak zenginline dayali Hollanda Hastaligindan korunmak icin gelisitirlmis bir politikadir. Yani bir nevi asidir. Ekonomide olusan Hollanda hastaligi pandemisi asisidir.
    Cunku yakin zamanda cikacak gazla olusacak zenginlik bizi yerli uretimden alikoyabilir gaz sayesinde surekli calismadan hep koltugumuzda oturma yani hollanda hastalina yakalanabiliriz. Bunun asisi da dusuk faiz yuksek rekabetci kurdur.
    Sn Ekonomi bakani DR Berat Albayrak beyefendinin ihracata dayali buyume politikasini onemli goruyorum.Ithalatin kisildigi ihracatin arttigi yani dusuk cari aciga dayali surec bizleri aydinliga tasiyacaktir. Issizligin arttigi bir donemde de enflasyonun yuksek olmasi hayirlara vesile bir durumdur. Bu surecte philips surecinin harekete gecip yukselen enflasyonla issizligi dusurmesi beklenebilir. Dusuk ve ucuz iscilik maliyetleriyle ulkemiz bir cok ulkeden daha rekabetci olmustur. Dahasi artan yabanci isci gocuyle iscilik maliyetleri yukselmemekte bu da rekabetciligimize guc katan bir surecin tadini bize yasatmaktadir.
    Sayilari milyonlari bulan arap afganlarin sayisi sayesinde Turkiye tekstilde hayvancilikta dunya ile rakbet eder hale gelmistir.

    Saygiarimla
    Fabrikator Ekonomist Naci Bayraktar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Naci bey, teşvik için falan baş vurduysanız Sn Ekonomi bakanı DR Berat Albayrak beyefendinin bu blogu okuduğunu hiç sanmam...

      Sil
    2. 1855 Güzel trol denemesi.

      Türkiye'de liyakatsiz insanların tepede kalmasının en büyük sebebi olan insan kitlesi böyle çapsız espriler yapanlar.

      1708 in yorumunda bahsettiği kendini bilmeden dolaylı yolla iktidarı destekleyen kitle.

      Merak etmeyin, kur seviyesi istediğiniz gibi artıyor, görürsünüz neler olacağını.
      Kimse öyle bir ülkede rahat edemez.

      İşsiz kalan, aç kalan, tüketim yapamayan insanların evlerinde sessizce oturacağını mı düşünüyorsunuz?

      Bir avuç dolusu polisin güvenliği sağlayabileceğini mi?
      Güvenlikli! sitelerin güvenli olduğunu mu sanıyorsunuz?

      Bak bir arkadaşımın kız arkadaşının Brezilya'da cep telefonunu arkadaşımın yanında gasp etmişler. İstiklal caddesi gibi kalabalık bir sokak. Gaspçı cüzdan ile telefonun şifresini istemiş, kız hayır demiş, daha ne olduğunu anlamadan kızın kafasına bir kurşun sıkıp, hayatını bitirmişler. Arkadaşım hepsi 5 ile 10 saniyede oldu dedi.

      Sen o dalgana devam et. Aç insanların, dini, imanı, değer yargısı, ahlakı olmaz.

      Sil
    3. 01:00
      trolse ve liyakesizse niye cevap veriyorsun neden kendini yoruyorsun bos zamanin cok heralde

      Sil
  45. Mahfi bey sizin gibi uzman değilim. Analizimde eksik olduğunu düşündüğüm yerler var.

    Konut kredisi faizlerinin yükseltilmemesi için o kadar uğraşılırken, konut fiyatlarının düşmemesinin sebeplerini bulamıyorum, anlayamıyorum.

    Ekonominin gidişatı iyi olmadığı için mi konut fiyatları düşmüyor, başka sebepler de var mı?

    Sizin cevabınız nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Faiz düştü, konuta talep arttı, fiyat yükseldi gibi düşünebilirsiniz.

      2. Aylık kiralar değişmedi, faiz düştü, aylık getiriye göre yatırımın bugünkü değeri (net present value) arttı gibi de düşünebilirsiniz.

      3. Kirada oturanlar konut alabilmek için tasarruf ediyordu, faiz düştü, konut kredi aylık ödemesi küçüldü, kiraya vereceği paranın bir kısmını varlık olarak tasarruf etmek istedi, talep arttı, fiyat arttı gibi de düşünebilirsiniz.

      e<6eDrvExn34Rf>

      Sil
  46. Hocam para piyasalarıyla ilgili muhteşem yazınızdan sonra yine çok istifade ettiğim nefis bir yazı. Size ne kadar teşekkür etsem az. Bir mühendis olarak yazılarınız sayesinde ekonomiye ilgi duymaya başladım.
    Hocam Moody's'in kurumların sorunların çözümünde isteksiz olduğunu yazması subjektif bir yorum değil mi? Mevcut tabloda pozitif bir şey yok mu? Bir de hep söylenir fakat belgelenmez nedense durumu Türkiye'den daha kötü olup Türkiye'den daha iyi nota sahip ülkelerden bahsedilir. Bu doğru mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Moody's "isteksiz" ya da "aciz ve yetersiz" demiş. "İsteksiz" subjektif olabilir de üçlü açığı bulunup MB'da rezervi kalmamış, kısa vadede cari açıkla birlikte 200 küsur milyar dolar bulması gereken ve halâ ekonominin pik yaptığından bahsedebilen, hızlı toparlanma sürecine girdiğimizi falan hiç utanmadan telaffuz edebilen bir yönetim için bence çok kibar davranmış. Türkiye'den daha kötü durumda olan ülke Venezuela var, notuna bir bakın isterseniz.

      Artık şu dış güç, subjektif değerlendirme, Türkiye'yi batırmaya çalışan düşmanlar masallarını bırakıp Türkiye'yi gerçekte kimlerin batırmakta olduğunu görsek diyorum...

      Sil
    2. Ülkeler arasında düşmanlıklar ya da dostluklardan ziyade çıkar ortaklıklarının olduğuna inanırım. Ancak bir konuya farklı perspektiflerden bakmanın konunun eksiksiz anlaşılması için önemli olduğunu düşünürüm. Bugün geldiğimiz noktada elbette ki sorumluluk siyasi iradenindir.

      Aynı zamanda ekonominin siyasetle çok bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Trumph'ın siyasi hedeflerine ulaşmak için doları Türkiye'ye karşı nasıl silah gibi kullandığı kendi beyanlarıyla sabit. Ancak ona bu imkanı tanıyan da biziz. Hala ithalata dayalı cari açık veren bir ekonomimiz var. Zayıf noktaların olursa düşmanların da bunu kullanır gayet tabi.

      Bu konulara çok hakim biri olsam Türkiye'nin notuyla Yunanistan'nın notunu karşılaştırmayı ve farkın neden kaynaklandığını açıklayabilmeyi çok isterdim açıkçası.

      Sil
    3. Mahdut, bazen yorumları okuyunca, özellikle sizin gibi bilgi insanların bile yorumlarını okuyunca, bizim ülkenin insanı ne kadar saf ne kadar sakin ne kadar uysal diyorum.

      İsim vermeyelim, hırsızın yönettiği yerden ne hayır gelir?
      İlk maliye bakanı naylon faturacı olan hükümet ne reformu yapar?
      Lafın etrafından dolanıp dolambaçlı yollar ile anlatmaya gerek yok.
      Türkiye'yi satıyorlar.

      Sil
    4. Sn Anonim 18:37

      Tansiyonu 0'a düşmüş, nabzı alınamayan, ama EKG'sinde çok zayıf da olsa sinyal görülen bir hastanın başında ölecek mi, ölmeyecek mi diye tartışmak farklı perspektiften bakmak değildir. Bir an önce o tabloya neyin neden olduğunu bulup müdahale etmezseniz ortada farklı perspektiften bakılacak bir şey de kalmaz. Hele de ekibin başında hastanın ameliyatına imam hatip'ten edindiği bilgiyle girmiş ve hastanın aortunu kesmiş bir cerrah varsa yapılacak ilk iş, o cerrahı dışarı alıp ehil damar cerrahlarına aortu tamir ettirmektir. Diğer bütün faktörler ikinci plânda kalır.

      Yunanistan'ın durumuna gelince. Bildiğiniz gibi Yunanistan AB ülkesi ve haliyle parası da rezerv para. Ayrıca hukuktan medyaya tüm kurumları AB standartlarına göre düzenlenmiş durumda. Bir önemli faktör de, başında ülkeyi KHK'larla yöneten ve sabah yayınladığı KHK'yı gün içinde üç farklı KHK ile değiştiren tek kişi yok, bizimle kıyaslanamayacak kadar demokratik bir ülke. Takdir edersiniz ki bütün bunlar kredi notlarına yansıyor...

      Sil
    5. Sn. Mahdut Mesudiyeli,

      Yunanistan'la ilgili değerlendirmeniz için teşekkürler. Bu ülkenin orta yaş grubundaki bir vatandaşı olarak benim edindiğim tecrübe bana şunu söylüyor Türkiye batmaz ama bugünden yarına gelişmiş bir ekonomide olmaz.

      Sil
    6. Sn Mahdut Mesulitli ve 13:15
      Evet Yunanistanin yasadigi uzun sureli krizle Turkiyenin yasadigi ve yasayacagi uzun surecek kriz arasinda fark var.
      Yunanistan krizinin ilk 4 hatta 5 yilinda EURO gunah kecisiydi hem Yunanistanin atmosferi hem de AB atmosferi bu husuda neredeyse hemfikirdi ama krizin devam ettigi ve surecte sunu gorduk ki Euro Yunanistan icin en azindan enflasyon hastaligina yakalanmadan krizde bir istikrar sureci sagladi Yunanistan krizine. Yunanistan da mali develuasyonla kendi capinda rekabet gucunu dusuk enflasyon kosullari hasebiyle de surecini daha rahat yonetebildi bu baglamda bu blogun sahibi de dahil olmak uzere neredeyse butun ekonomistler Yunanistanin iyi ki eurodan cikmamis oldugunun dusuncesinde bulustu gecen zaman diliminde ve ekonomik gozlemlerde...

      Aksi halde Yunanistan eurodan ciksaydi surec hem uzun hem de cok buyuk felaketlere sebbiyet verirdi. Acik ve net konusalim 2008-2015 sartlarinda Yunanistan kendi parasini kullansa ister %30 ister %200 develuasyon yapsin sonucu arjantin venezuela ikilemine girecekti rekabet mekabet gucu vs de bu sartlarda da saglanamazdi ben soyleleyim.Arjantin sagladi mi? Belarus sagladi mi?

      Mamafih yunanistan krizde enflasyon hastaligina tutulmadan ucret maas ve fiyatlardaki istikrarsiz ongorulemezlige tutulmadan krizin bana gore euro destegiyle ustesinden geldi iyi performans gosterdi dahasi 2015den sonra euro parasal genislemenin de etkisini dolayli yoldan elde etti keske ecmb belli kriterler isiginda o yillarda yunanistan bono ve tahvillerini de alsaydi suan oldugu gibi... Kisaca Euro hasebiyle batan yunanistan euro sayesinde krizden fazla hasar almadan krizi asabildi.
      Gelelim sosyal atmosfere bi defa Yunanistan AB uyesi dahasi Yunanistanin avusturalyada kanadada guclu zengin diasporasi var. Issiz assiz kalan insanlari icin bir cikis bir umut bir as kapisi....Yani siradan bir issiz yunanli yunanli genc rahatca AB ulkelerine gidip calisabilir hayatini kuralibir ve ulkesine yakinlarina para yollayabilirdi dahasi Avrupadan sikilan Ab ulkelrine gitmek istemeyen bir yunanli vizesiz rahatca Avusturalyaya kanadaya gidip oralarda tabiri caizse koseyi donmus yunanlilarin yaninda is tutabilirdi. Ki bunlarda oldu. Bu da Yunanistanin cok buyuk sosyal krize girmeden krizi asmasini sagladi. Turkiyenin bu turden bir avantaji yok.

      Sil
  47. CDS verisine anlık nereden bakıyorsunuz ? İnvesting sitesinde var ama geriden geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef ben de günlük bulamıyorum. Benim kullandığım veriler de 2 gün gecikmeli.

      Sil
    2. http://www.worldgovernmentbonds.com/sovereign-cds/

      Sil
  48. Hocam Ahmet Davutoğlu'nun ekonomi yönetimi sizce nasıldı ? (2015 Kasım-2016 Mayıs)

    YanıtlaSil
  49. Mahfi Hocam merhabalar,

    Yazılarınızı ve görüşlerinizi beğenerek takip ediyorum. Geçtiğimiz sene Bilkent'ten mezun olduktan sonra Big Four'da audit'de işe başlamıştım. Şu an iş değiştirerek ABD Borsasında işlem yapan bir firmada Trader olarak işe başlayacağım.

    ABD Piyasalarını ve iş dünyasını takip etmek için güvenilir kaynaklar (Ekonomistler, Podcastler, Köşe yazarları, haber siteleri etc.) arıyorum. Politik, yanlı ve acemi tavsiye veren ekonomistlerden kaçınmaya çalışıyorum. Vaktinizi çalmazsam; Amerikan piyasalarını takip edebileceğim güvenilir kaynaklar özellikle ekonomistler önerebilirseniz çok mutlu olurum.

    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomistler pek öyle günlük finans olaylarını yazıp çizmiyorlar bizdeki gibi. Daha çok kurum analistleri piyasaları ve iş dünyasını izliyor ama onların da tarafsız olduğu konusu karışık. En doğrusu The Economist ve Financial Times izlemek.

      Sil
    2. Selam Egehan,

      Hiç bir piyasayı güvenle takip edebileceğiniz bir kaynak yoktur.

      Ben Şubat ayında Warren Buffet i yakın takibe aldım, benim ilgilendiğim özellikle bir sektörde
      onun halka açık söylediklerinin tam tersini yaptım, o sektördeki portföyümü USD bazında
      3 ay kadar kısa sürede yüzde 160 artırdım. O sektörün en büyük yatırımcı oyuncularından birisi kendisiydi.

      Bu işte iyiseniz, bilgili iseniz sizi çok kişi bilir. Çok iyi iseniz, kimse bilmez, siz de kimsenin bilmesini istemezsiniz.

      Ben kişi tavsiyesi vermem. Yeni olduğunuz için kişi sormuşsunuz, o kişilerin arkasında okullar, o okulların arkasında filozoflar vardır. Onları bilmeden yaptığınız hamle rastgele iştir.

      Amerikan piyasası tavsiyesi için buraya yazmayın. Amerikan sitelerinde yazın. İşi bilen büyük üstadları bulmak, yeniler için samanlıkta iğne bulmak gibidir. Bilenler için ise o üstatlar her zaman orada okyanus gibi açıkta durmaktadır. Uğraştırıcı bir süreç.

      Big 4 Amerika piyasasında çok iyi Anadolu kökenli insanlar var. Ailesi Türkiye kökenli olup, CEO luk seviyesine gelmiş insanlar var.

      Bizim askeri okulda okuyup, ergenekon/balyoz sonrasında ordudan ayrılıp, Big 4 tan birisinin tüm dijital pazarlama danışmanlık altyapısını kuran Türk var. 5-6 bin kişiye direk iş imkanı açmak her babayiğidin harcı değil.

      Çok insan var bilinmek, göz önünde olmak istemez. Misal, Aziz Sancar var, Nobel almasa, burayı okuyanları geçtim, bizim cumbaba bile bilmeyecekti. Nobel ister istemez adamı görünür yaptı.

      Bizim Ziya baba(*) der ki: Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir:

      (*) Milliyetçi değilim ama yaşananlardan sonra şu söz öyle güzel bir söz ki! Bizim için vatan kavramını somutluktan soyutluğa taşımış. Sakın Ziya baba'nın peşinden gitmeyin, o yolun sonu çıkmazdır. Çıkmazın içinde milliyetçiliği kısırlaştıran Türkeş, ilerisinde de despotluğa stepne olan Bahçeli vardır.

      Buradan soruya da bağlarsam, Yunus Emre'yi okuyun derim. ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir der büyük üstad. Siz kendinizi bilip geliştirirseniz, "iş"te o ekonomistleri bulursunuz. hepsini görürsünüz.

      a59]eY4-XA*(KY=

      Sil
  50. 2008 küresel krizinden sonra bana göre o kredi derecelendirme kuruluşlarının 5 para eder itibarı kalmadı fazla etkisi olmayan çoğunlukla politik bir nottur ilerde abd ilişkileri geliştirip arpa boyu kadar ekonomide yol almasakda yükseltilicek kredi notudur. Nobelden bile daha politik olan şey kredi derecelendirme kurumudur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. S&P, Moody's, Fitch duymasın, kahırlarından ölürler :)

      Kredi derecelendirme kuruluşlarının o değerlendirmeleri kendisi için değil, kendisinin yaşamakta olduğu ülkeye yatırım yapacak kurumlar ve yatırımcılar için yaptıklarını, en büyük fonların, en büyük kurum ve kuruluşların bu notlara göre yatırım kararlarını verip plânlama yaptıklarını, yatırım yapılamaz seviyenin ne kadar altına inilirse o kadar az yatırımcı geleceğini, hatta hiç gelmeyeceğini ve kendisinin yaşadığı ülkeler gibi dışarıdan gelecek paraya yöneticileri tarafından adeta uyuşturucu bağımlısı gibi bağımlı yapılmış ülkelerdeki herkesin -kendisi dahil- biraz daha fakirleşeceğini, ayrıca da ABD ile ilişkilerin öndeki itişip kakışmalara karşın perde arkasında hiçbir dönemde olmadığı kadar iyi olduğunu bilmeyen bir yurdum insanı...

      Sil
    2. SN Mahdut bey,
      Lutfen ulkemizin gerceklerinden ayri ve aykiri dusunmeyiniz.
      Saygilarimla
      Fabrikator Naci bey

      Sil
  51. Merhaba Mahfi bey
    Yazılarınızı büyük bir ilgi ile takip ediyor, ve çok şey öğreniyorum, emeğinize sağlık.
    Mahmut Mesuliyetliye katılıyorum artık birileri kral çıplak diye haykırmalı.
    Ülkede her türlü yozlaşma, devlet kurumlarında çürüme, yalan, dolan ve talan mevcut. Artık boş boş alkış tutanlarda uyansa ve bizi kimler ve nasıl karanlığın dibine çekiyor görse iyi olacak. Yoksa Türkiye bir ileri üç geri den sitten sene kurtulamaz, ve bırakın medeniyete ulaşmaya, ışık hüzmesini ve umudu arar olarak kalacak. Yazık kurunun yanında yananlar, ve çok yazık gençliğe ve arkadan gelen nesillere.
    Saygı ve sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  52. Sayın 19 eylül/ 20.57...Kralın çıplak olduğunun; en yüksek sesle haykırıldığı blogda olduğunuzu hatırlatmak isterim size.

    YanıtlaSil
  53. hocam ellerinize sağlık, sayenizde yine aydınlandık.

    yazıdaki grafiğe bir de yatay bir "yatırım yapılabilir eşiği" çizgisi ekleyebilirseniz daha okunur olacağını düşünüyorum nacizane.

    YanıtlaSil
  54. fed,2023 yılına kadar faize dokunmayacağını açıkladı. yine enflasyon %2 ye çıksa dahi bu oranının yıllık bazda ortalama olarak üzerine çıkması durumunda faize dokunacağını açıkladı. yani agresif para politikası uygulamayacağını dile getirdi. aylık olarak 120 milyar dolarda sabitlediğini açıkladı varlık alımlarını. yani ek parasal genişleme yok dedi. abd gsyh 2020 beklentisini haiırandaki -%6,5 ten -%3,7 ye çekti. yine işsizlik oranı tahminini de hazirandaki %9,5 ten %7,6 ya doğru revize etti. yine abd ekonomisinin 2021 büyüme tahminini de %5 lik büyümeden %4 lük büyümeye doru revize etti. ve yine 2023 yılı için ortalama faiz beklentisini de %0,1 olarak açıkladı. peki makro iktisadi beklentilerden ne anlıyorum naçizane!. 1- abd ekonomisinde toparlanma yaşanıyor. fakat bu toparlanma çok güçlü görünmemektedir. 2- toparlanmanın etkileri istihdam piyasasında görülmektedir ve bu da talep tarafında güçlenme trendi yaratacaktır. ancak pandeminin getirdiği riskler de azalma olmadığından ileride talep tarafında aşınmalar olabilir.bu da arz tarafında istikrarsızlık yaratabilir. dolayısıyla da hızlı bir iktisadi aktivasyon artışı beklemiyorum diyor fed. tabi başta avrupa ekonomisi olmak üzere global ekonomideki yavaşlama da abd ekonomisinin büyüme trendini negatif fazda etkileyecektir diyor bir nevi fed!.zaten bu yüzden de 2021 büyüme tahminini biraz daha aşağıya çekti. özellikle abd borsalarındaki başta teknoloji şirket hisseleri olmak üzere ilaç firmaları hisselerindeki büyük balonlaşma da fed in daha fazla parasal genişleme yapmasını zorlaştırıyor. daha da düşük faizler bu balonların daha da büyüyüp patlamasına neden olabilir. en önemlisi fed'in 2023 e kadar faizin çok düşük kalmasını beklemesi adeta pandeminin 2023 yılına kadar ekonomileri etkilemesini beklediğini gösteriyor.fed sadece enflasyonu değil işgücü piyasasını da oldukça dikkate alan bir merkez bankasıdır. zaten bu nedenle de hükümet tarafına mali teşvikler için telkinlerde bulunuyor. istihdamı artırmak için ben daha fazla parasal genişlemeye gidemem bunun ciddi yan etkileri olur o yüzden iradenizi ortaya koyunuz ve mali teşvikler yoluyla istihdamı güçlendirip işletmelerin fon akım tablolarını güçlendiriniz mesajı da veriyor satır aralarında!. fakat şu bir gerçek ki dünyanın bir numaralı para otoritesi en az 2 yıl daha hem abd hem de global ekonomide tam bir normalleşme beklemiyor. 2-3 yıllık projeksiyonu böyle görünüyor. ve bu politika kanaatimce ileriye dönük güçlü dolar beklentilerini de güçlendiriyor. dünyada muhtemelen önümüzdeki aylarda dolara altına gümüşe yönelim artacaktır. dolar endeksi yeniden yıl sonuna doğru 100 bandına dayanabilir. tabi pandeminin ve diğer jeo-stratejik gerilimlerin yaratabileceği riskleri de hesaba katarsak bu senaryo güçlü bir senaryo gibi durmaktadır. ne dersiniz hocam?.

    YanıtlaSil
  55. t.c.m.b 24 eylül'de yine politika faizini sabit tutacaktır. kuvvetle muhtemel arka kapı faiz koridorlarında oynamalar yaparak ve mevduat munzam karşılıklarını yükselterek kredi vadeleriyle biraz daha oynayarak likiditeyi kısmaya çalışacaktır. biraz daha bankacılık sisteminden emanet döviz toplayıp piyasada dövize yönelik talebi bu dövizleri satarak bastırmaya çalışacaktır. zaten kredi tabanı çok genişlemiştir. zira enflasyonun çok üzerinde kredi genişlemesi yapılmıştır. bu ekonomide talep yaratmıştır fakat aynı zamanda cari dengesizliği de büyütmüş ve tasarruf azalmasını da artırmıştır.ayrıca kredi genişlemesi belirgin bir sabit sermaye yatırımı artışı da sağlamamıştır. dayanıklı tüketim mallarında ciddi bir talep yaratmış ve tüketim malları satışı artmıştır. ancak pandemi nneeniyle bahar döneminde ertelenen talep ve buna bağlı olarak işletme stoklarındaki artıişlar yaz döneminde ciddi oranda eritilmiştir. yani 6,60-6,85 liralık dolar kurundan birikmiş stoklar eylül başınsa kdar tükendi. artık yeni kur düzeyinden ithalat yapmak zorunda işletmeler. bu da fiyatları haliyle de enflasyonu yukarıya çekecektir. hem kur etkisi hem kredi genişlemesi esasen faizleri sert artırımını gerektiriyor ancak malum nedenlerden dolayı bunu yapamaz merkez.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!