Demokrasi Dosyası: Dünyada ve Türkiye'de Durum
Demokrasinin Düzeyi
ve Kalitesinin Ölçülmesi Meselesi
Demokrasinin düzeyi ve
kalitesinin ölçülmesinde başvurulacak yöntemler konusunda farklı düşünceler ve
yaklaşımlar bulunuyor. Konuyu uluslararası alanda değerlendiren iki önemli
kuruluş var: (1) Freedom House (merkezi Washington'da olan ve bazı ülkelerde
şubeleri bulunan bir sivil toplum örgütü), (2)
The Economist Intelligence Unit (İngiltere kökenli The Economist Dergisi Grubu
içinde yer alan, araştırma ve analizler yapan, tahmin ve danışmanlık hizmetleri
veren bir kuruluş.) Bu iki kuruluşun demokrasi derecesini ölçme yöntemleri
arasında kapsam ve seçilen göstergeler yönünden bazı farklar var. Önce bunları
açıklayalım.
The Freedom House, 2019 yılında, önceki
yıllarda uyguladığı metodolojide olduğu gibi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde
yer alan haklardan yola çıkmış ve kişilerin bu haklardan yararlanma derecesine
göre ölçüm yapmış. Bu haklara dayalı 25 farklı kategoride ülkelerin durumuna 0
ile 4 arasında not vererek toplamı 100 üzerinden değerlendirmiş. Bütün bu ölçümler
sonunda siyasal haklar ve sivil özgürlükler şeklinde bölünen iki kategori esas
alınarak en yüksek demokrasi kalitesine sahip ülkeler 1 ve en düşük demokrasi
kalitesine sahip ülkeler 7 olacak şekilde nihai değerlendirmeye tabi tutularak
ülkeler üç grupta sınıflandırılmış: (1) Özgür Ülkeler, (2) Kısmen Özgür Ülkeler,
(3) Özgür Olmayan Ülkeler.
The Economist Intelligence Unit, 2019
yılında, önceki yıllarda olduğu gibi demokrasinin varlığını ve düzeyini, Demokrasi
Endeksi adını verdiği bir endeksle ölçmüş. Söz konusu endeks beş kategoride
ayrı ayrı ölçümlere ve sonuçta da bunların ortalamasından çıkan bir genel endekse
göre biçimleniyor. Bu beş kategori şunlar: (1) Seçim süreci ve çoğulculuk, (2)
Hükümetin çalışma biçimi, (3) Siyasal katılım, (4) Siyasal kültür, (5) Sivil
özgürlükler. Bu kategorilere göre verilen puanların ortalaması (toplam puan) 1’den
10’a kadar değer alabiliyor. Bu puanlamada demokrasi kalitesi ve derecesi
açısından 10 en iyi, 1 ise en kötü ülkeyi gösteriyor.
Bu kategorilere göre oluşturulan
endeksler sonucunda ortaya çıkan nota göre sınıflandırılan ülkeler de 4
kategoride toplanıyor: (1) Tam demokrasi, (2) Kusurlu demokrasi, (3) Melez (Hibrid)
rejim, (4) Otoriter rejim.
The Freedom House
Ölçümü: Dünyada ve Türkiye’de Durum
The Freedom House’un yukarıda
değindiğimiz yöntemle toplam 209 ülkede yaptığı ölçümlere göre dünya nüfusunun
(7,6 milyar kişi) demokrasi derecesi şöyle çıkıyor: Yüzde 44 özgür, yüzde 30
kısmen özgür ve yüzde 26 özgür değil. 2019 yılında Finlandiya, Norveç ve İsveç’in
ilk üç sırayı aldığı genel sıralamada 68 ülke demokrasi yolunda gelişme kaydederken
50 ülke geri gitmiş, geri kalanlar ise bulundukları yeri korumuşlar.
The Freedom House’un 2019 yılı
Dünyada Özgürlük Raporu ‘Demokraside Gerileme’ başlığını taşıyor. Rapordaki
tespitlere göre ABD başta olmak üzere dünyada siyasal haklar ve sivil özgürlükler
konusunda genel bir gerileme söz konusu. Bu gerileme aslında 2005 yılından bu
yana süregelen bir durum.
Türkiye, 2019 yılında
değerlendirmeye alınan 209 ülke (195 ülke ve 14 bölge) arasında 164’üncü sırada
bulunuyor. Türkiye, 2019 yılında siyasal haklar açısından 5/7, sivil
özgürlükler açısından 6/7 ve toplamda 5,5/7 puanla özgür olmayan ülkeler
kategorisinde yer alıyor. 41 Avrupa ülkesi arasında özgür olmayan tek ülke
konumundaki Türkiye, demokrasi alanında geriye giden 50 ülke arasında görünüyor.
2002 yılında Türkiye, aynı yöntemlerle
yapılan ölçümlere göre, siyasal haklar açısından 4/7, sivil özgürlükler
açısından 5/7 ve toplamda 4,5/7 puanla kısmen özgür ülkeler kategorisinde yer
alıyordu.
The Economist
Intelligence Unit’in Ölçümü: Dünyada ve Türkiye’de Durum
The Economist Intelligence Unit’in
2019 yılı Demokrasi Endeksine göre dünya ortalama demokrasi puanı 2018 yılında
5,48 iken 2019 yılında 5,44’e gerilemiş bulunuyor. Rapora göre 165 ülkenin 22’si
tam demokrasiye, 54’ü kısmi demokrasiye, 37’si melez (hibrit) sisteme ve 54’ü
de otokratik rejime sahip görünüyor. 2006 yılında tam demokrasiye sahip ülke
sayısı 28 idi. 2019 yılında demokrasi endeksinde ilk üç sırada Norveç, İzlanda
ve İsveç yer alıyor.
The Economist Intelligence Unit’in
2019 Demokrasi Endeksi raporu ‘Demokraside Gerilemeler ve Halk Protestoları’
başlığını taşıyor ve yukarıda değindiğimiz gerilemelere bakılınca The Freedom
House Raporunda ortaya konulan demokraside gerileme saptamasıyla uyumlu
görünüyor.
Rapora göre melez yönetim
sistemine sahip olan Türkiye, 2019 yılında değerlendirmeye alınan 167 ülke
arasında 4,09 puanla 110’uncu sırada yer alıyor ve otokratik rejime sahip
ülkelere çok yaklaşmış bulunuyor. Avrupa’da yer alan 21 ülke arasında son
sırada bulunan ve melez sisteme sahip tek ülke konumunda olan Türkiye, bir sıra
üstünde yer alan Yunanistan’dan (7,43 puan) 3,34 puan düşük bir reytinge sahip görünüyor.
2006 yılında aynı yöntemlerle
yapılan ölçümlere göre, o tarihte de melez sisteme sahip olan Türkiye, 165 ülke
arasında 5,70 puanla 88’inci sırada bulunuyordu. Buna göre Türkiye son 14 yılda
hızlı bir demokrasi kaybı yaşamış görünüyor.
Sonuç ve Değerlendirme
Sovyet sisteminin dağılmasıyla
sona eren soğuk savaş döneminin ardından dünyada demokrasinin yükselmesi
beklenirken işlerin tam tersine gelişmesi oldukça ilginç bir durumu yansıtıyor.
Demek ki Sovyet sistemi, batılı ülkelerin demokrasiden uzaklaşmaması için bir ters
rol model görevi görüyormuş.
Türkiye’nin demokrasi alanında
yaşadığı kayıplar çok önemli. Bunun ekonomideki yansımalarını CDS primi başta
olmak üzere çeşitli göstergelerde görmek mümkün. Bugün 240 bp’nin altına gelmiş
olan CDS primi, Türkiye ile kırılgan beşli grubunda bulunan Güney Afrika’da
170, Brezilya, Endonezya ve Hindistan’da 100’ün altında bulunuyor. Bu ülkelerin
hepsi demokrasi endeksinde Türkiye’nin üzerinde yer alıyor.
Türkiye’nin yapısal reformlara
hukukun üstünlüğü, parlamenter sisteme dönüş ve eğitimin yalnızca bilimsel
temellere dayalı hale getirilmesiyle başlaması, ekonomisini de iyileştirmesinin
temelini oluşturacak gibi görünüyor.
Kaynaklar:
Mahfi Hoca,
YanıtlaSilSonunu düşünen, kahraman olamaz!
He mi?
He değil.
SilDüşünmeyen..kahraman olamaz..muro..
SilSonunu dusunmeyen niyazi olur kahraman degil.
SilKahramanlar ikiye ayrılır;
SilSonunu düşünmeyen rahmetli kahraman olur,
Genç Osman, Ulubatlı Hasan...
Sonunu düşünen efsane kahraman olur.
Biz refah içinde yaşayalım da,kahramanlık kısmı kalsın.
SilAdam açlık sınırının altında asgari ücret alıyor(2019 Haziranında 2067 tl idi 2020 de daha yüksek)
hala kahraman diyor ya.
Hocam ben artık her toplumun hak ettiği, arzuladığı şekilde yönetildiğine emin oldum. Daha iyisi için elimizi kolumuzu bağlayan mı var? Haydi Çin, Güney Kore hiçbir zaman demokrasiyi tecrübe etmedi. Peki ya bizi gibi sandıkla iktidar değiştirmeye alışkın olanlar?
YanıtlaSilTürkiye gibi bahsettiğiniz yapısal reformları tatbik etmiş, bu sayede kazanımlar elde etmiş, nispeten çağdaş olmanın övüncüyle yaşayan bir toplum neden gerilemek istiyor?
Sizin zamanınız da Din dersleri yoktu, biz dua ezberledik, şimdikiler imam okullarında. Eskiden bakabileceğiniz kadar çocuk yapın derlerdi, şimdi kadın en az 3 çocuk doğursun diyorlar. Aç mı, okutabiliyor mu, doğal gazı korkmadan açabiliyor mu? Kimin umurunda.
Komünizm yoklukta eşitlik biz kalkınmacıyız derlerdi. Artık diş hekimleri bile asgari ücretten işe başlıyor. Hataları telafi ederek ilerleme yerine intikam alarak geriye gidiyoruz. Bunları da oy verdiklerimiz, seçtiklerimiz bizlere yaşatıyor.
Eskiden toplumun aptal ve cahil olduğunu; yine de Türkiye'da sağlam bir adalet ve demokrasi mekanizmasına sahip olduğumu ve bunları işleterek her zorluğun üstesinden geleceğimizi düşünürdüm. İş başladığımdan yani hayata atıldığımdan beri ne kadar kurnaz, köşeyi haksız yoldan dönmeye meraklı, yolunu bulan adamlar olduğunu görüyorum. Bizler saf ve iyiniyetliymişiz. Demokrasi, laiklik, yargı bağımsızlığı filan da insanların umurunda değilmiş. Millet af var mı, onur soruyor; af vaat edene oy veriyor. Anlatabilmişimdir sanırım.
Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli yani gençler ne yapıp edip iş, staj vs. bulup kendilerini dışarı atsınlar.
D.
Beyefendi/Hanımefendi bir ülkede din derslerinin olmaması o ülkenin ileri olduğunu mu gösterir? Bugün Türkiye nüfusunu yenileyemeyecek hale geldi. Nüfus artış hızları ortada. Durum böyleyken gelmişsiniz 3 çocuk politikasını eleştiriyorsunuz.
Silİdeolojik körlük sefalettir. Saygılarımla.
Bütün dünya devletleri 3-4 çocuk politikası güdüp nufusunu artırınca bu dünya bu nufusu nasıl besleyecek? Dünyanın kaynakları sınırlı. Sonsuza kadar artamaz ki nufus? Siz (diğer ülkelerdeki bencil vatandaşlar gibi) sadece kendi ömrü süresince yapacağı tüketimi, sadece kendini ve kendi ülkesini düşünen gelecek nesilleri ve dünyanın sürüklendiği çevre felaketini umursamayan bencil kesimdensiniz maalesef.
SilSizi tebrik ediyorum. Yukarıdaki Beyefendi/hanımefendinin görüş ve serzenişinden çıkartabildiğiniz tek şey üremek ve din dersi. Sanırım ideolojik körlük derken kendinizi açıklıyorsunuz. Bu ülke 40 milyonken kendi kendine yeten 7 ülkeden biri iken 85 milyon olduğunda dışarıdan saman ithal eder duruma geldi. Bütün verimli topraklara ya toplu konut yapıldı ya AVM. Bu kafa ile yakında ekmek yerine evlerin sıvalarını yemeğe başlarsınız. Önemli olan kalabalık olup katma değeri olmayan üretim yaparak üç kuruşa sefil hayatı sürmek değil, daha az olalım ama katma değerli mallar ve hizmetler üretip daha iyi yaşayalım. Madem olaya dinden girdiniz size bir soru sorayım, dinsiz Japonlar mı yoksa dinli olduğunu iddia eden ama hiçbir direktifini düzgün uygulamayan Suudi Araplar mı? Japonlar gibi disiplinli, haysiyetli, onurlu ve dinsiz olmayı ben tercih ederim, nerede avanta nerede çıkar olan dinli bir toplumun parçası olmaktansa. Anlayana diyorum.
SilBeyefendi/Hanımefendi farklı mezhepten, seküler ya da inançsız ailelerin çocuklarına zorunlu din dersi vermenin hangi demokraside yeri var? Demokratik ülkeler de ailelere seçenek sunulur, arzulamayan etik dersi, değerleri dersi gibi alternatiflere sahip olmaz mı? Haklısınız ama tek problem keşke zorunlu din dersleri olsa!
SilSiz benim transfer edecek servetim var, hepsine güzel bir hayat veririm diyorsanız buyrun 10 tane de yapın. Yoksa, umarım sizin çocuklarınız, torunlarınız da diş hekimliği, hukuk bitirip asgari ücrete, hatta altında ve sigortasız işe başlar; mühendis olup garsonluk yapar. Uyarayım eğitimi kötü olduğu için yurt dışıyla da rekabet edemeyecek! Depresyona girince görünür KPSS yolları... Mecbur tarikatten, partiden torpil yapıp devlette, iyi bir şirkette işe girmesi referans aramak zorunda kalacaksınız. Artık herkesin referansı varmış, sağlam ve bir adam olmalıymış.
Dil bilmeyen, işsiz güçsüz, üstelik rekabeti arttırıp diğerlerini de mutsuz eden bu kadar üniversite mezunu genci ne yapacağız diye sorarsınız artık! Sanayi mi var işçi, mühendis olsun; tarım mı var çiftçi olsun? İnşaatlar da umutsuzlaşmaya başladı. Siz bakarsınız artık onlara. Ya da garsonluk, kasiyerlik yapar hayal kırıklığıyla, yıllarını verdiği ama hiçbir şeye yaramayan eğitimiyle... Umarım yaşarsınız da bizim neyimize gerekmiş bu kadar genç dersiniz! Yaşayın diyorum çünkü yaşamadan anlamamak neyin körlüğüne tekabül ediyor bilmiyorum!
D.
adsız 03:27, siz de sanırım küresel sermayeye yeni köleler sayısının artırılmasından yanasınız. üç çocuk demek sürekli ucuzlayan emek gücü demektir. sermaye elitlerine daha da ucuz köle demektir. sağlık sistemine daha fazla yük demektir. türkiye özelinde bilhassa yazıyorum bunları. üç çocuk demek daha fazla işsiz ve eğitimsiz birey demektir. eğitimli olanların bile sürünür hale getirildiği bir ülkede üç çocuk istemek sefalette artışı istemek demektir. önemli olan nicelik değil niteliktir. nicelikle olsaydı İsviçre isveç Norveç Finlandiya Hollanda Lüksemburg Belçika bizden her alanda geriye düşmüş olurdu. bir de ideolojiden dem vurmuşsunuz. sizin yazdığınızı ben de defalarca tv den birisinden duymuştum. başkasının ağzından konuşmak nasıl bir ideoloji ise artık!. ayrıca din bir inanç sistemidir asla bir ideoloji değildir. inanç sistemini ideoloji yerine ikame ediyorsanız ideolojik ve dinsel körlük derim ben bu vaziyete!. fazla üremek şu anki iktisat modeliyle eğitim modeliyle ve toplumsal kalıpta sadece zaten ucuzlamış olan emeğin daha da ucuzlamasına neden olarak sermayedarların, kapitalin işine yarar. eğer bireyleri inovasyona ar-ge ye sanayiye tarıma kısacası üretime mobilize edebilecek alt ve üst yapılarınız varsa nüfus yapınıza uygun bir ekonomi modeliniz varsa üç çocuk yararlı olabilir. aksi durumda kişi başı gelir daha da düşer üretim-tüketim arasındaki marj daha çok tüketim lehine açılır ve bu da sürekli yüksek enflasyon yüksek ithalat yüksek borçluluk ve sürekli dışa aşırı bağımlılık olarak bizlere geri döner. tıpkı bumerang gibi!.
Silyukarıdaki beyefendi/hanımefendi ye kesinlikle katılıyorum. toplum nasılsa öyle yönetilir. dini tek referans olarak alıp da dinini yeterince bilmeyen tek ideolojinin menfaatizm olduğu dini de özellikle çok iyi bir kamuflaj olabildiği için dincilik yapan camilerin altlarına market çay ocakları açan giderek islamiyeti kapitalizmle eş değer görmeye başlamış bir toplumun kendisiyle çok benzer bir siyasal anlayışı sürekli baş tacı etmesi ve tarihinde ilk defa kendisinin aynası olan bir politik zihniyetle karşılaşmasını tarihi bir şans olarak algılamaktadır. Kur'an boşuna nasılsanız öyle yönetilirsiniz dememiştir.
SilAşağıdaki video "nüfusumuzu artırmak için ithal göçmenler getirmeliyiz" diyenlere gelsin.
SilVideoda dünya'nın savaş baronu konuşuyor. İki dünya savaşı çıkarmış savaş baronu ailelerinden birisi. Fed'in ortaklarından. Yani Amerika'nın sahibi..
"Hafife Almayın!..Yoksa Hafife Alınırsınız!.."
https://www.youtube.com/results?search_query=rockefeller+d%C3%BCnya+n%C3%BCfusu
Not: Ekranın sağ alt köşesindeki alt yazı tuşuna basarsanız Türkçe alt yazısı gelecektir.
İyi seyirler...
Adsız24 Ocak 2020 03:27 yorumunu bendeniz yapmıştı. Arkadaşlarımız maalesef öyle bir körlük içerisinde ki yazdığım küçük bir paragrafa tahammül edememişler. Arkadaşlar hükümete ve toplumumuza yapılan birçok eleştiriye ben de katılıyorum ancak sizler de toplumumuzun büyük çoğunluğu gibi ötekileştirme, kendi bildiğini ne pahasına olursa olsun müdafaa etmek gibi birtakım yanlış hareketlerde bulunuyorsunuz. Yazdığım paragrafı irdeleyip acaba? demek yerine bırakınız acaba? demeyi paragrafı bile anlayamıyorsunuz. Muhtemelen bu sizin anlayış eksikliğinizden değil sağduyu eksikliğinizden kaynaklanıyor. Şimdi eleştirilere cevap vereyim.
Sil24 Ocak 2020 09:13 rumuzlu arkadaşım kısaca nüfusun sonsuza kadar artamayacağı üzerinden eleştirmiş. Arkadaşıma tavsiyem yorumumu tekrar okumasıdır. Orada bendeniz "yenileyemeyecek" ifadesini kullandı. Buradan artışı nasıl çıkardınız merak ediyorum. Bu nüfusun artmasıyla değil dinamik kalmasıyla ilgili bir mevzudur.
24 Ocak 2020 10:22 rumuzlu arkadaşım paragraftan çıkartabildiğim tek şeyin üremek ve din dersi olduğunu söylemiş. Arkadaşım ben en yukardaki yorumun sadece üçüncü paragrafına eleştiri yazdım. İstersem genelini eleştiririm. İstersem belli bir bölümünü. Bu herkes için geçerli. Bahsettiğiniz gibi o yorumda eleştiri yapılacak daha birçok yerler vardır ancak bunları buraya yazmak zorunda da değilim. O yüzden bu düşünceye nerden kapıldığınızı anlayamadım.
Aynı arkadaşımın başka bir ifadesi ülkenin dışarıdan saman ithal eder duruma düştüğü. Arkadaşım ülkemiz saman ithal ettiği gibi saman da ihraç ediyor. Saman ithali fiyat dengelemesi için yapılan bir uygulama. İthal saman daha ucuzsa bu ithal edilebilir. Önemli olan Türkiye'nin bu konuda kendine yeterli olabilmesidir ve Türkiye saman noktasında kendine yeten bir ülkedir. Mesela 2012 yılında ithal edilen saman bizzat tarım bakanının açıklamasıyla 316 ton, ihraç edilen saman 4740 ton. 2019 yılında saman ithali sadece 150 kg. Başka kaynaklardan kendiniz de teyit edebilirsiniz. Belki biliyorsunuzdur ancak ben hatırlatayım 05.07.2018 tarihinde Pakistan Deniz Kuvvetleri için 4 korvet inşası ihalesini Türkiye kazandı. Projenin toplam değeri bir milyar dolardan fazla. Dışardan saman ithal eder duruma geldi dediğiniz ülke bunları da yapıyor. Yeter mi? yetmez. Yorumunuzun geri kalanının altına ben de imzamı atarım.
24 Ocak 2020 10:28 rumuzlu arkadaşımın ilk cümlesine kesinlikle katılıyorum. Bu sorunun muhatabı yöneticilerdir. Yok eğer beni eleştirmiş ise benim zaten böyle bir iddiam yoktur. Benim orada da yazdığım gibi sorum açık: "Bir ülkede din derslerinin olmaması o ülkenin ileri olduğunu mu gösterir?" arkadaşımın devamında yazdığı tüm cümlelere de katılıyorum.
Diğer arkadaşlarımın yazdığı yorumlar da genel olarak katıldığım şeyler.
Tartışmamız için böyle bir ortam yaratan Mahfi Bey'e sevgilerimi sunuyorum
Saygılarımla.
Siz daha 3 cocuk yapın demenin anlamını bile bilmiyorsunuz. 3 çocuk yapmak keskin bir nufus artışı demektir. Nufusun kendini yenileme oranı kadınların doğurganlığı 2.1 civarında olduğunda sağlanır.
SilAnlamamak isteyen anlamayabilir. Kullandığım kelimeler gayet açık. İdeolojik körlük sefalettir.
SilÇocuk yapmak matah birşey olsa 3-4 çocuk yapan Afrika ülkeleri dünyanın en refah ülkeleri olurdu. Önemli olan dünyadaki en değerli ve yetişmiş insanların yaşamak isteyeceği bir ülke kurmak. Örnek: Almanya, İsviçre, İsveç. Buralarda doğurganlık çok düşük ama herkes bu ülkelerde yaşamak istediği için bu ülkeler seçerek insan alıyorlar ve nufuslarını kendileri belirliyorlar.
SilTürkiye'de nüfus artış hızı 2'nin altında. Gelişmiş ülkelerde 0'a yakın ya da 0'ın altında. Bence Türkiye'de de eksiye düşse daha iyi. Hem yaşlı nüfus fazlalığı suç oranlarını düşürür, sağlık sektörünü geliştirir, huzurevleri ve evde bakım hizmetleri istihdam yaratır.
SilMaalesef pastamız +80 milyona yetmiyor. Otomasyon, teknoloji sebebiyle insanların çoğu üretimde yer alamıyor artık. Üstüne üretim fazlası insanlar diğerlerini de fakirleştiriyor, yoruyor. Bu durumun kadın istihdamı, eğitim üzerinde de olumsuz etkisi de var.
Çok çocuk isteyen devlet yetkililerinin maksadını anlamıyorum. Böylesine işe yaramaz bir nüfusun yaratacağı tek şey kaos olur.
Hocam, konu ekonomi olunca bilen çok olduğu için yorumlar da okunamaz derecede çok oluyordu. Demokrasi ve insan hakları ise herkesin içselleştirip, özümsemesi ve mutlaka görüşünü bildirmesi gereken konu olunca tık yok. İkeri demokraasi bizi hızla otoriter rejim ülkelerine itiyor ve hayatın her köşesinfe, özellikle devletle olan işlerde bunu yaşıyoruz.
YanıtlaSilHocam ellerinize sağlık, sağolun. Bir yandan ufkumuz açıldı, bir yandan içimiz sıkıldı.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.İçimiz bu yazıdan dolayı sıkılmadı, içimiz zaten sıkılıyordu, bu yazı nedenlerinden bir kısmını gösteriyor.
SilAlgı yönetimi adı altında 7/24/365 yalan söyleyerek iktidara gelebilirsiniz, durumu bir süre idare de edebilirsiniz ama sonsuza kadar götüremezsiniz. Eğer tek silahınız yalansa, bilgi birikiminiz, kültürünüz, eğitiminiz, ideolojiniz farklı bir yönetim biçimine geçme konusunda yetersizse ve sizi adeta taparcasına seven insanlar bile bunu fark etmeye, en azından hissetmeye başlamışlarsa yapabileceğiniz tek şey otoriterleşmektir, başka hiçbir seçenek yoktur.
YanıtlaSilMerkez bankamız FED kadar bağımsızdır
YanıtlaSilDamat Berat, Davos.
Yav he he
Silİroniyi anlamadınız mı? FED de Trump tarafından baskı altında olduğu için Berat Bey Merkez Bankası bağımsızdır demiyor. FED kadar bağımsızdır diyor.
SilSıradan bir vatandaş olarak şöyle bir düşüncem var, sizin gibi bir ustanın yorumunu öğrenmeyi çok isterim:
YanıtlaSilIMF veya IMF-dışı kurumlar-kuruluşlar ile Türkiye arasında anlaşma imzalanırsa, para paketleri Türkiye piyasalarına girmeye başlarsa, ekonomi yeniden canlanma emareleri gösterirse; hiçkimsenin "özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları evrensel bildirgesinin uygulanması, eğitim sisteminin bilim üzerine inşa edilmesi" gibi meseleleri ciddiye alacağını sanmıyorum.
Daha açık yazayım:
Türkiye piyasalarına (IMF'li veya IMF'siz) para girerse, ekonomi canlanmaya başlarsa, "Demokrasi Dosyası" başlığıyla yazdığınız çok önemli uyarılar; görmezden gelinir, ertelenir, ötelenir, geçiştirilir, sürüncemede bırakılır.
Para > "Demokrasi Dosyası" başlıklı yazınız
(Para büyüktür "Demokrasi Dosyası" başlıklı yazınızdan)
Haklısınız ama bu dediğiniz geçici bir iyileşme sağlar, sonra yine her şey bozulmaya yüz tutar. Yaklaşık 50 yıldır böyle oluyor.
Sil"Yaklaşık 50 yıldır böyle oluyor."
SilŞimdi ne değişecek, nasıl değişecek?!
Demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü; gece yatıp sabah kalktığımızda çabucak doğan, çabucak kurulan şeyler değil ki!
Türkiye ekonomisinin canlanması için paranın sürekli ve artan miktarda piyasalarda dolaşıyor olması gerek, "Demokrasi Dosyası"nı önümüzdeki 50 yıl da umursayan olmaz!
Kimse kızmasın lütfen; acı, ama gerçek!
"para paketleri Türkiye piyasalarına girmeye başlarsa, ekonomi yeniden canlanma emareleri gösterirse; hiçkimsenin özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi meseleleri ciddiye alacağını sanmıyorum." demişsiniz. Sanki para paketleri piyasalara girmezse özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi konuları ciddiye alan var =)
SilPara, piyasalarda daha az dolaştığında; insanlarda ve bazı siyasetçilerde "demokrasi lazım, özgürlük lazım, hukukun üstünlüğü lazım" gibi söylemler kısık sesle de olsa çıkıyor.
SilEğer para, piyasalarda bol miktarda dolaşıyorsa; "demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü"nü hiçkimse umursamıyor.
Fark sadece bu kadar, Adsız (17:45)
Hocam, en yaratıcı zam açıklaması yarışması yapsınlar Türkiye her alanda birinci olur.
YanıtlaSilBenim favorim, zam haberlerine ve yüzde 300 artan abonman bilet fiyat zammına,
YHT tren yönetiminin "zam yok, indirim oranlarını değiştirdik açıklaması".
Bu yaratıcılık değil her alanda sergilemeye başladığımız etik dışı tavırların yansıması.
SilHocam demokrasiyi ölçen yerli ve milli bir kuruluşa ihtiyacımız var. Bunlar bizi kıskananların ölçümleri.
YanıtlaSilDemokroside çoğunluğun çabası ve oyu ile telafisi zor hataların yapılması da mümkün.Demokrasi bir başına adaleti,refahı,huzuru getiremez.Bu amaçlara giden yollarda tamamen demokrasiden geçmemektedir.
YanıtlaSiliş çevresi gibi geniş menfaat sahiplerinin yönetimde yer alıyor olması genel menfaatlere göz yumulmasına olanak sağlıyor.
Bence parlak bir gelecek için ;
Vatandaşa doğumdan ölüme sağlanan olanakların insancıl koşullarda olması,hertürlü faydaya hep birlikte toplumca ulaşılabilmesi ve ilk öğretimden son öğrenime, öz bir adalet ve vicdan eğitimi ile insanların fikirlerinde bağnaz olmadığı,herkonuyu araştırma ve inceleme tekniklerinin öğretildiği milli eğitim sistemi olması şarttır.Bu öz memleketi ihya etmeye yetecektir diye düşünüyorum.
Doğru diyorsunuz demokrasi tek başına bütün bu sorunları çözemez belki ama hesap verilebilirliği sağlasa o bile yeter.
SilSanki ülkedeki tartışma demokrasinin tek başına adalet, refah, huzur getirip getirmeyeceği. Tabiki tek başına bunları getirmez. Dünyada herkes İskandinav ülkelerine gıpta ile bakıyor. Onlar ne yapıyorsa biz de yapalım. En başta demokratikler. O zaman anlıyoruz ki demokrasi ön şart.
SilMahfi Bey
YanıtlaSilSiz emekli bir insansınız, derdiniz tasanız yok, maddi sıkıntınız yok, (umarım mevsimsel hastalıklar dışında ciddi bir hastalığınız da yoktur).
Demokrasi niçin sizi bu kadar çok ilgilendiriyor peki? Maddi problemleriniz yok ki sizin.
Sizin daha iyi bir yaşam sürebilmeniz için çabalıyorum.
SilZaten asıl sorun fakirlerin kendilerini ezenlere karşı mücadele etmemesinde. Fakirler sağcı ve sermaye yanlısı partilere oy veriyor. Sonra fakir kalmaya devam ediyorlar.
SilDemokrasi, maddi sıktıntısı olanlara mı lazım sadece?
SilNe tuhaf düşünceler bunlar. Ne okuyorsunuz, ne eğitimi alıyorsunuz çok merak ediyorum.
Demokrasi yalnızca maddi sıkıntısı olanlara mı lazım yani? Komik desem komik değil ama trajik olabilir.Demokrasi; erkler ayrılığı,yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ile herkese lazım; birinci ligde bulunan ülkeler böyle.Kültürel yozlaşma artıp,eğitim seviyesi de düşünce yukarıda zikrettiğim kavramlar topluma yabancı,onu ilgilendirmeyen şeyler olarak algılanıyor.Esasta din istismarına dayanan mevcut rejimde toplumun büyük kesimi çağdaş cumhuriyet değerlerinden uzaklaşmış durumdadır.Aydınların bir kısmı çıkar için namusunu satmış ve tek adam rejimine destek olmuştur.Mevcut rejim değişmeden Türkiye'nin düze çıkma ihtimali yoktur.
Sil"Nefes alma vergisi" de getirirlerse..ozaman anlarsın eco'nomist(!)lerin DE(ME)MOKRASİ ile niçin ilgilendiklerini..
SilNefes alma vergisi= ÖTV+KDV+trtv+depremv+artıbirsonrasıv=hepv..
Biraz "eco" okun..muro..59*..
Sovyet sosyalizmi SSCB dışındaki sermayeye ve politikacılara ölümü gösterip sıtmaya razı etmiştir. Geçmişte kendi ülkesini fazla boğan sermaye ve politik statuko devrimle yıkılma korkusu yaşamaktaydı. Bu sebeple demokrasilerde sosyal haklar ve işçi hakları daha genişti. SSCB dağıldı komunistlik bitti. Sermayenin ve siyasi statukonun büyük korkuları kalmadı. Şimdi politikacılar ve sermaye halkı birlikte daha da fazla sömürüyor. Kamu özel işbirliği gibi düşünebilirsiniz =)
YanıtlaSil'Non-Governmental Organization'in Turkcesi 'hukumet disi' degildir. Sivil toplum orgutu'dur. Sivil toplum orgutleri de zaten kar amaci gutmezler zaten.
YanıtlaSilhttps://www.google.com/search?sxsrf=ACYBGNQB6OYgXCfayhQxT5SL14XNCIlh4g:1579793975438&q=freedom+house+nedir&sa=X&ved=2ahUKEwibreWVh5rnAhXR0qYKHdmQDoYQ1QIoAHoECBEQAQ&biw=1536&bih=763
Sil'Bize plân değil, pilav lâzım.'
YanıtlaSilHerkese iyi akşamlar...
Afiyet olsun.
SilMenderes döneminden beri şu pilavı arayıp duruyorsunuz. Sonunda beleş ucuz makarna paketlerini pilav diye kakaladılar, havada yakalamak için birbirinizi ezdiniz. Gerçekten de yakalayabilene afiyet olsun...
Sil3 hafta önce pilav aldım, Hindistan pilavı çıktı.
SilPilav veren çok merak etmeyin.
Hocam, eğer gençlere appeal olmak istiyorsanız, bu yazınızı TikTok videosu çekerek gönderin lütfen, trende katılarak gençleri de influence etmiş olursunuz.
YanıtlaSilOkay mi?
Demokrasi gereğini tik tok videosuyla anlatacaksak anlatmayalım daha iyi.
SilHocam oyle demeyin. Stratejik derinlik uzmani ve Ortadogu-islam Arap Teror batakhanesine Turkiyeyi sokan Sn Ahmet Davutoğlu;"Gençlik nerede, biz oradayız" diyerek video paylaşım platformu olan TikTok'a üye oldu.
Silappeal,influence falan...
Silbir milletin dilinin onlar için önemi hakkında bir şeyler biliyor musun?
Sayın Eğilmez, benim şahsi düşünceme, tecrübeme göre; Tarikatların, Cemaatlerin, Aşiretlerin etkili olduğu Ülkelerde Demokrasi, Özgürlük fikirleri gelişemez. Bunların etkili olma dereceleri (az, orta, çok gibi ) Demokrasi ve Özgürlük fikirlerinin gelişebilme derecelerini belirler. Ülkedeki bütün sosyal yaşam şekillerini bu etki dereceleri belirler. Acaba yanlış mıyım?
YanıtlaSilHaklısınız. Atatürk boşuna dememiş: "Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz." Gerçi dese de sonunda öyle olmuş ya neyse.
SilSayın hocam yazınız için teşekkürler. Bence tarikat ve aşiretlere fazla önyargılı yaklaşmak da doğru olmaz. Sonuçta bunlar da birer sivil toplum kuruluşudur, suça karışmadığı ve kanunlara uygunluğu denetlendiği müddetçe ifade hürriyetine ve toplantı hürriyetine katkı sağladığının kabulü gerekir, özgürlükçü bir yaklaşım bunu gerektirir.
SilSayın Adsız 21:15
SilTarikat ve aşiretlerin ortak özellikleri:
1- İkisi de sivil toplum örgütü değildir.
2- İkisi de demokrasi ile taban tabana zıttır, aksine demokrasi-aydınlanma düşmanıdır.
3- İkisi de -farklı yöntemlerle de olsa- insanları hem fikirsel hem bedensel olarak köleleştirme amacı güder.
4- Aşiretler Asur döneminden kaynaklanan arkaik, tarikatler ise yüzlere yıl öncesinden kaynaklanan ilkel suç örgütleridir, özgürlükçü olmayan bu oluşumlara özgürlükçü yaklaşırsanız en kısa sürede kendi özgürlüğünüzü mumla aramaya başlayacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın.
21.15,
SilSivil toplum örgütü nedir?
En basit üç özellikleri şunlardır.
1- Seçimle yönetim yapılır.
2- Kendi yazılı tüzüğü olur. O tüzüğe uyulur, kendi kurulları tüzüğü değiştirir. Üyelerin katılım şartları bellidir.
3- Mali kaynakları şeffaf ve üyelerine hesap verilir şekildedir.
Doktora yeterlilikteki ilk sorumdu, bir kilise(cami) cemaati (veya metroda giden insanlar) örgüt (kurum) mudur değil midir.
Tarihçesini ve sorunlarını Sn Mahdut yukarda eklemiş.
Burada önyargılı davranan bana göre sizsiniz. Kavramları birbirine karıştırıp, hatalı mantık yürütme ile hatalı çıkarım sunduğunuzu görüyorum. Bilgiye dayalı çıkarım olmadığı için önyargılı davranıyorsunuz. Önce gerçeği bilmek, sonra gerçeğe göre yargılamak gerekir. Sonuçta tarikatlar asla sivil toplum kuruluşu değildir.
Bahsettiğiniz ifade hürriyeti hangi tarikat ve aşirette var? Elbette yok.
Hangi aşiret ve tarikat lider ve kadrolarını, herkesin bildiği yazılı tüzük ile üyeleri seçer? Hiçbirininkini.
Hangi aşiret ve tarikatta üyeler maddi kaynakların nereye harcandığını sorar? Hiç birinde.
Yazının başlığı "Demokrasi", demokrasi o sivil örgütlenmelerden başlar.
Sn. Şahabeddin Batarel
SilBu ortamı sunduğu için Sn. Mahfi hocaya, fikirleriniz için de size teşekkür ederim.Platformu bir tartışma ortamına çevirmemek adına bu yorumuma verilecek herhangi bir cevaba karşılık vermeyeceğimi de şimdiden arz ederim.
Yukarıda bahsettiğiniz kriterlere nereden ulaştınız tam olarak bilemiyorum, ancak sivil toplum kuruluşları, gönüllü üyeliğe dayalı ve topluma hizmete ve siyaseti etkilemeye yönelik resmi olmayan örgütlenmelerdir. Vakıflar, dernekler medeni kanunda düzenlenen, sendikalar 11695 sayılı kanunda düzenlenen, tüzükle kurulan(vakıflar için vakıf senedidir) tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ise anayasanın 135. maddesine göre kanunla kurulan tüzel kişiliklerdir. Bunların hepsinin sivil toplum kuruluşu olduğu doğrudur. Ancak sivil toplum kuruluşlarının yazılı tüzüğü olması şartı yoktur. Seçimle yönetime gelme, ve hesap verilebilirlik ise zaten ayırt edici bir kriter değildir.
Bağnaz, cahil ve sorgulamayan topluluklara tabi ki destek vermemek gerekir ancak (en başında bahsettiğim suça karışmamak kaydıyla) yasaklama ve genellemelerle mücadele etmek doğru yöntem değildir.
Sivil Toplum örgütleri ve Dernekleri hakkında detaylı sorulara cevap bulunabilecek kaynak, 1000 sayfa.
Silhttp://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/h/u/hukuk-kitap-mavi-3.pdf
Sosyoloji önemli bir bilim dalı. Bu bilime hakim olan, önce toplumları, ve sonrasında ülkeleri ele geçirir. Zaafları kullanma ve yönetmedir esas olan. Ve herkesin bir zaafı vardır.
YanıtlaSilDin, daha da genellersek "inanç sistemi", bizim en büyük zaafımız. Diğer herşey teferruat.
Doğrudur.
SilElinize sağlık hocam
YanıtlaSilSağ olun.
SilAvrupa'da sosyal devletlerin gelişiminde SSBC'nin büyük katkısı vardır hocam. Konuyla dolaylı yoldan alakalı Parayı Verdi Düdüğü Çaldı - Frances Stonor Saunders'ı okumanızı öneririm. Her şey zıttı ile kaimdir. Sırada kapitalizmin fraksiyonlara ayrılması kaçınılmaz. Foreign Affaires'in Ocak sayısına da göz atmanızı öneririm.
YanıtlaSilSoğuk Savaş döneminin sona ermesi ile demokrasinin geniş kitlelerce daha iyi anlaşılacağı ve Dünya’nın daha iyi bir eksende yönetileceği düşüncesi yerini maalesef demokrasi ve demokratik olmak perdesi altında otoriter rejimlere bıraktı gibi. (gibi kelimesini kullanıyorum çünkü bu konuda uzman değilim, daha net ifadeleri uzman kişilere bırakalım) Ayrıca son yıllarda tekrar popülerlik kazanan Populizm akımıda sanki otoriter rejimlere biraz daha kolaylık sağlıyor. İtalya’da görülen Beş Star hareketi, son Fransa seçimindeki popülist bayan cumhurbaşkanı adayı, Populizm’in baş kahramanı Donald Trump ve daha niceleri (bu gruba RTE’de eklenebilir.) demokrasi adı altında otoriter ifadeler ve eylemlere girişmekte. (Göçmen konusu, ekonomik kriz vs) Maalesef insanoğlu olarak bize emanet edilen dünyayı her geçen gün daha da kirleterek yeni nesillere daha kötü bir emanet bırakıyoruz. Yeni nesilin boynuna olmadık yükler yükleyip bu dünyayı terk ediyoruz. Ne zaman bireysel düşünmeyi bırakıp kollektif hareket etmeye kalkabilirsek TR ve Dünya o zaman daha iyi bir yer olacak.
YanıtlaSilDemokrasi ve Türkiye deyince bir gülme geliyor, gülemiyorum,
YanıtlaSilkendi ülkemiz diye ağlayamıyorum da..
Hani azerbaycan ve demokrasi dense katıla katıla gülerim, bizim ki de o biçim bir düzen
Ama medyaya baksak her gün şahlanıyoruz Hocam hatta Avrupa Almanya bizi kıskanıyor diye biliyorum.
YanıtlaSilAH o zübükler !!!
Adam, çevik kuvvette görevli polis.
YanıtlaSil2 yıl işsiz kalmış,
Cemaatlerden biri sayesinde polis olmuş,
Maaşından düzenli olarak cemaate yardım ediyor,
Cemaat sorumlusu başka bir adam ile halvete giriyor,
Gönüllü de mi yapıyor, işten atılmamak için mi bilinmiyor,
Taksimde kendini LGBT olarak tanımlayan grup yürüyüş yapmak istiyor,
Onların sırtına vuruyor da copu, atıyor tekmeyi,
Sonra diyor ki bu ahlaksızlar ülkeyi batıracak.
İşte Türkiye budur.
Aslında Türkiye bu değildi ama buraya geldik.
SilHocam teşekkür ederiz. Çok güzel bir yazı.
YanıtlaSilBenim sorum konu dışı. Türkiye’de üniversitelerde iktisat branşlara ayrılırken iktisat teorisi, uluslararası iktisat, iktisat politikası diye bir ayrıma gidiliyor. Bu ayrım sizce ne kadar doğru? Sonuçta iktisat en temelde makro ve mikro diye ikiye ayrılır.
Teşekkür ederim.
SilMaalesef bizde daha fazla öğrenciyi üniversitelere sokmak için ekonomi fakülteleri bu tür bölünmelere uğradı. Sonuçta doktora tezi sırasında ortaya çıkabilecek ayrımlar bölümlerin adları oldu.
Bizim halkin demokrasi insan haklari hukuk iyi nitelikli egitim almak gibi kavramlarla ilgisi yok.
YanıtlaSilAma sorsan ayni halka Kanadada Avrupada yasamak ister.
Burayi kanada avrupa gibi yapalim dedigin vakit
Solcusu; emperyalistlerin oyununa gelme liberallerle isim olmaz hangi icad ciksa bu emperyalistlerin burjuvazinin bizim uzerimizdeki oyunu
muhafazakari; dish guclarin ademi olme hangi icad ciksa bu gavur icadi seytan isi ameriganin oyunu
Hocam, çok teşekkür.
YanıtlaSilYazdıkça, en azından beni aydınlatıyorsunuz.
Kıyıya vuran deniz yıldızlarını, denize ulaştırıyorsunuz.
Çok teşekkür ederim.
SilAlmanya bizi kiskaniyor mu?
YanıtlaSilLaiklik elden gidiyor mu?
Dis gucler uzerimizde oyun oynuyor mu?
Böyle saçma şakaları hala yapanlar var.
SilCevaplar:
Almanya bizi kıskanmıyor.
Laiklik elden gitmiyor, laiklik artık gitti.
Dış güçler daha oyuna başlamadı
(Bu gördükleriniz küçük dış güçler. Dış
güç oyuna başladığında emin olun en iyi siz bileceksiniz.
Dış güç,
Osmanlı'daki gibi Balkanlarda 4 milyon ölü bırakır,
Suriye gibi milyonlarca insanı toprağa gömer,
Irak gibi milyonları bombalar.)
Bize de mi bomba gelir?
Hee, bize de bomba gelir.
Bomba niye gelir biliyor musun?
Ekonomik olarak:
1- Eskiyen silah ve cephaneyi eritmek için
2- Yeni teknolojilerin reklamını yapıp, pazar almak için
3- Yeni üretim ile gelişmiş ülkelerdeki silah sanayini hareket ettirmek için
4- 3. madde sonucunda gelişmiş ülkelerin silah sanayisinin verimini artırıp, rakiplerinin önlerinde kalmaları için.
5- Aşırı şişen finans kesimi parasını yeni hazine borçları ile stoklatması için.
Yapiyoruz boyle sacma sakalari ne yapalim tek eylencemiz
Sildis gucler bu eylecemizi de kiskaniyor mu :))
Teşekkürler hocam, demokrasi ölçümü konusunda The Freedom House ve The Economist İntelligence Unıt adlı kuruluşların ölçümleme yaparken belirledikleri grup ayrımlarında eksiklik olduğunu düşünüyorum. İleri demokrasi gibi bir sınıflama yapmış olsalardı; birinciliği kimselere kaptırmazdık ve İskandinav ülkeleri bizi kıskanıyor olurdu
YanıtlaSilHocam elinize , kaleminize, fikrinize ve yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilBıkmadan usanmadan kibarca uyarıyorsunuz. İnanin hiçbiri boşa gitmiyor.
Usul usul yavaş yavaş bilinçleniyoruz . Teşekkür ederim. En azindan kendi adıma inancım tam
Çok teşekkür ederim. Türkiye'nin ve insanlarımızın çok daha iyi durumda olmaya layık olduğunu düşünüyorum ve buna yönelik bir damla yararım oluyorsa ne mutlu bana.
SilHocam,
SilTürkiye ve insanlarının daha iyi durumda olmaya layık olduklarını hepimiz biliyoruz. Türkiye, kendini kaptırdı, bu duruma düşüp çıkabilen bir ülke yeryüzünde kurulmadı henüz.
mahfi kocam türkiyenin ki türkiye dediğiniz bu toplumun bizati kendisidir. ve maalesef size katılamıyorum. çünkü toplum zaten layık olduğu şekilde yönetiliyor. nasılsak öyle yönetiliriz. Norveç isveç İngiltere almanya nasılsa öyle yönetiliyorlar. biz de hakettiğimiz kadar yönetiliyoruz. sadece şu deprem konusunda dahi 21 yılda hiç akıllanmadığımıza göre gerçekten bu şekilde yönetilmeyi ya da pardon güdülmeyi hak ediyoruz.
SilÜzülmekten yoruldum...
YanıtlaSilBazıları yorulmaktan üzülüyor.
SilMahfi hocam belki biraz siyasi bir soru olacak ancak soruyu iktisatçı kimliğinizle cevaplarsanız sevinirim. Bu blogda ve sosyal medyada sürekli Berat Albayrak beyin bakanlık görevi eleştiriliyor. Berat beyin geçmişine baktığımda şunu görüyorum:
YanıtlaSilİstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü'nden mezun oldu. Daha sonraki yıllarda 2002 yılında New York'taki Pace Üniversitesi Lubin School of Business'te finans üzerine yüksek lisans yaptı.
Keza özel sektörde tecrübeleri var. Ben Berat beyin eğitimi ve tecrübesini bakanlık görevi için yeterli buluyorum. Her ne kadar akrabalık bağı nedeniyle bakan olmasını etik olarak doğru bulmasam da. Sizce Berat bey bakanlık görevi için yeterli mi? Bakan olmasını etik açıdan doğru buluyor musunuz?
Kendi şirketiniz, sermayeniz vardır. İster damadınızı, ister arkadaşınızı, ister babanızı şirketinizde istediğiniz makamda çalıştırırsınız. Kamu işinde böyle davranılmaz. Böyle davranılmaya başlanırsa bütün genel müdürler, belediye başkanları, daire başkanları zaten kalifiye diyerek (bir bahane bularak) oğlunu, kızını, damadını, yeğenini yanına atar. Zaten öyle de oluyor =) Balık baştan kokar.
SilBu özgeçmişten çok daha iyilerine sahip olup örneğin polislik için sınav sırasında bekleyen, iş aramayı bırakıp evde oturan, arkadaşları ile üç-beş kuruşu denkleştirip kenarda köşede kafe açmaya uğraşan binlerce gencin bulunduğu bir ülkede eğer siz bu özellikleri bakanlık için yeterli görüyor ve bu özelliklere sahip herhangi bir kişinin de birilerinin yakını olmadan bu görevi hak edeceğine inanıyorsanız bence kendi bilgilerinizi, düşünce sisteminizi tekrar gözden geçirip bir an öne "liyakat" kavramı üzerine derin bir araştırmaya girişin...
SilPeki efendim bir kişinin Ekonomi Bakanı olması için gereken nesnel ölçütler nelerdir?
SilBir kişinin bakan olması için (yasal yeterlilikler dışında) sağduyu sahibi olması ve liyakate özen göstermesi yeterlidir bence. Çünkü sağduyu karar almak için en önemli özelliktir, liyakate saygı duymak ise birlikte çalışacağı kişileri, onların niteliklerine göre atamasını sağlar. İyi profesyonellerle çalışırsa sorunları çözer. Çünkü çözüm önerileri çoğu kez bakandan değil onun birlikte çalıştığı kişilerden bürokratlardan gelir. Bunlar yoksa dünyanın en iyi eğitimli kişisi de olsa olmaz.
Siladsız 03:42 o yüzden mi ekonomideki yapısal sorunlarımızı çözmek yerine derinleştirecek yüzeysellikte refleksler gösteriyor. damat iyi bir finansçı olabilir ama iyi bir iktisatçı olmadığı kesindir. zaten şu anda sadece türkiyenin değil dünya ekonomisinin de en büyük sorunlarından birisi finans eğitimi almış olanların iyi birer iktisatçı muamelesi görmeleridir. ama tabi küresel elitler yani sistemin sahipleri kapitalizmi hızla finansallaştırdığı için iktisat mezunlarını değil finans master sahiplerini iktisatçı olarak pazarlıyor. olay budur. çok iyi kandırıyorlar bizleri vesselam.
SilMahfi Hocam cevabınız için teşekkür ederim. Mahdut Mesuliyetli ve bazı diğer kişiler Berat Bey'in özgeçmişinin yeterli olmadığını vs. eleştirdiler ancak o makama gelmek için gereken yasal şartlar belli. Öznel bakarsak, size göre o özgeçmiş kötüdür başkasına göre yeterlidir. Ben buna dikkat çekmek istedim. Ben de liyakat ve sağduyu ile ilgili görüşlerinize kesinlikle katılıyorum. Berat Bey'i eleştireceksek bu noktalardan gitmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
SilSaygılarımla.
Mahfi bey,
YanıtlaSilÖncelikle çok değerli bilgilendirmeniz için teşekkür ederim.
Kanun koyucunun, kanun koruyucunun ve ceza vericilerin kendilerini her türlü yasak ve yasadan üstün gördükleri, en basiti bir kırmızı ışıkta bile durmadıkları ve sorduğun zaman ben milletvekiliyim, ben polisim, ben savcıyım diyereken kendilerini yasa üstü gördükleri bir ülkede,
Yine aynı şekilde kanun koyucuların ve diğer üstün ırkın!!!, kendi çıkarttıkları yöntem ve yönetmeliklere göre faaliyet gösteren okullara, kendi çocuklarını göndermedikleri ama toplumun maddi yeterliliği bulunmayan bireylerini bu sisteme zorunlu tuttukları bir ülkede,
Ben yaptım oldu, ben yaparım, ben istersem herşeyi yaparım düşüncesiyle hareket eden yöneticilerin olduğu bir ülkede...
Sanırım sözü burada bırakmalı...
Bir çoğumuz sözleri hep ortasında bırakıyoruz.Dünyada en kötü şeylerden birisi insanların (ahlâk, terbiye, nezaket vs kuralları dışında) kendi kendisine sansür uygulamasıdır. Bu uygulama gelişmeyi engeller. Maalesef bugün hepimiz o konumdayız.
SilDeğerli hocam
YanıtlaSilTürkiye'nin son yıllarda demokrasi alanında geriye gittiği çok doğru. Robinson ve Acemoğlu gibi bazı iktisatçılar demokrasiler ile iktisadi gelişmişlik arasında doğru bir bağlantı olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki bazı ülkelerin tarihine bakınca sanki farklı bir gelişme söz konusu gibi görünüyor. Örneğin Japonya'nın meji restorasyonu, Almanya'nın Bismark ile birlikte siyasal birliğini sağladıktan sonraki hızlı sanayileşmesi ve bugünkü Çin'in Xiaping reformları ile birlikte yaşadığı iktisadi gelişmeler demokrasi ile iktisadi gelişmişlik arasındaki ilişkinin iddia edildiği gibi olmadığını gösterir nitelikte. Zahiren bakılınca gelişen ülkelerin önce belirli bir süre otokrat bir yönetim var olduğunu, belirli bir gelişmişlikten sonra demokrasiye geçiş olduğunu gösterir nitelikte. Siz bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz? Teşekkürler emeğinize sağlık.
Başlarda hiçbir ülke bugün anladığımız anlamda demokratik değildi. Zaman içinde geliştikçe demokrasi güç kazanıyor. Türkiye, birçok ülkeden önce demokrasiye adım attı ve onu geliştirecek yerde tam tersini yaptı. Çin, ekonomik alanda gelişiyor doğrudur ama hala köle ücretleriyle ve emeği sömürerek yapıyor bunu.
SilHocam,
YanıtlaSilTürkiye için `NOT FREE` demişler, o kadar da değil Türkiyeyle Suudi Arabistan, Suriye ayni kategoride
sizce de abartmamislar mi ?
3 grup olunca aynı kategoriye girmiş. The Economist'inkinde ise onlar bir alt grupta.
SilHocam, merak etmeyin seneye The Economist te aynı gruba sokar, bundan sonrası sadece zaman meselesi.
Silhocam yazı için teşekkürler. milletler, kendi özgürlük alanını genişleten ve yeni haklar veren referandumlar yaparken, biz siyasilerin alanlarını genişleten onlara her türlü yetkiyi veren referandum ve kanunlar çıkartıyoruz. meclisimiz de oyları ile kendini etkisiz kılan ilk meclis olmuştur herhalde.
YanıtlaSilÇok doğru, o kadar önemli bir nokta ki bu değindiğiniz. Adeta işin özü. Bu yaklaşım insanlarımızın çoğunun kul olmakla birey olmak arasındaki farkı ayırmamış olduğunu gösteriyor. Maalesef biat kültürü bu ülkenin özgürlüğünü, özgür düşünme yeteneğini alıp götürmüş durumda.
SilHOCAM İYİ GÜNLER. KONU İLE İLGİLİ DEĞİL AMA BİR SORU VAR KAFAMDA TAM OTURMADI. ERKİN ŞAHİNÖZ HOCAM ALTIN ALAN KİŞİ AYNI ZAMANDA DOLAR ALMIŞ SAYILIR DEMİŞTİ. BUNU NASIL AÇIKLARIZ. HOCAM BİRDE MAKRO EKONOMİ KİTABINIZIN SAYFA 91 DE Y= C+S+T DE T VERGİ Mİ ÜRETİM TEKNOLOJİSİ Mİ? HOCAM VERECEĞİNİZ CEVAP İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
YanıtlaSilDoğru tespit. Altın dolarla satılır. Biz de ithalatçı olduğumuz için altını Türkiye'ye dolarla alır getiririz. O nedenle altının fiyatı dolarla belirlenir. Mesela ABD'de altın alan kişi sadece altın fiyatlarının artıp azalmasından etkilenir. Oysa bizde hem altın fiyatları hem de dolar kuru etkilidir. Altın fiyatı hiç değişmese ve Dolar kuru yükselse ABD'de altın alanın serveti değişmez ama bizdeki yatırımcı kazançlı çıkar.
SilY = C + S + T deki T vergileri (ya da daha geniş tanımla zorunlu tasarrufları) ifade eder.
Kardeş altın al altın.
SilAltın dolar cinsinden yükselirse çifte kavrulmuş kazancın olur.
Bir iktidar kendisinden nefret edilsin diye neden bu kadar uğraşır, anlaşılır gibi değil. Özel bankalardan vergi ödenmesini yasakladıkları için bugün şirketin vergi ödemelerini yapabilmek için kırk takla atmak durumunda kaldım. Demokrasiyi falan bir tarafa bıraktık, en basit hak olan banka seçme hakkına bile kısıtlama getirmeye kalkan bu kafadan hangi demokratik fikir çıkabilir ki? Beyinlerinde tek bir şey var, kamu bankalarında daha fazla kaynak biriksin, onlar da bunu istedikleri gibi yandaşlarına aktarsınlar. Sanki kamu bankaları babalarının malı. Tarihin gelmiş geçmiş en nefret edilen iktidarı olarak anılmak için ellerinden geleni yapıyorlar, farkında mı değiller yoksa umurlarında mı değil anlamadım gitti...
YanıtlaSilSanırım uzun süren iktidarlarda hep böyle oluyor. Kendilerini hep doğru olarak görmeye başlıyorlar.
SilHocam, Özdemir İnce yetmez ama evetçi liberaller için ana rahmine "haklı" olarak düşenler der. Bu bizim iktidar ve benzerleri de ana rahmine "her şeyi bilerek" düştükleri için doğduktan sonra yeni bir şeyler öğrenmeye ihtiyaç duymuyorlar herhalde...
SilHocam, bu iktidar sizce de biraz fazla uzun sürmedi mi?
SilBir ülkede en özgür kurumların normalde üniversiteler olması beklenir. Barış bildirisine imza atan akademisyenlerin hak ihlaline uğradığına dair Anayasa Mahkemesi karar alınca bu sefer 1071 akademisyenin imzaladığı AYM Bildirisi çıktı. Bir grup akademisyen diğer bir grup akademisyene verilen cezanın bozulmamasına uğraştı. Bir de 1071 olacak sayı. 1072. akademisyen gelse beni de aranıza alın şu kendini bilmezlere bir imza da ben çakayım dese yok diyorlardı herhalde.
YanıtlaSilBence her iki kuruluşun da bu olaydan haberi yok. Eğer olsaydı bu ülkenin akademisyenleri özgür düşünceyi boğmaya çalışıyor deyip bize 0'ı basmaları gerekirdi.
Selam 1704,
Sil1072. çıksaydı,
tüm akademisyenleri seferber edip bir sonraki rakam olan
1453 e ulaşacaklardı.
Hocam para ikamesi sadece döviz için mi geçerli yoksa hisse senedi altın tahvil gibi araçlara yapılan yatırımda para ikamesine girer mi? Saygılar
YanıtlaSilPara ikamesi bir ülkede yerli paranın paranın üç fonksiyonunu sağlama noktasında yetersiz kaldığında değeri daha istikrarlı yabancı para birimi tarafından piyasadan dışlanmasıdır. Değer birimi, alışveriş aracı ve servet ( değer) saklama aracı olarak kullanılamayan para bu işlevleri sağlayan meta tarafından ikame edilir. Hisse senedi altın ve tahvil daha çok servet saklama , yatırım amacıyla satın alınır. Piyasada gördüğümüz mal ve hizmetlerin fiyatı bu metalarla belirtilmediği sürece alışveriş aracı ve hesap birimi olarak kullanılmaz. Tarihte para yerine sigara Deniz kabuğu ve taş bile kullanılmıştır. Bunu sağlayan kriter kabul edilebilir ve değer saklayan meta olmalarıdır. Günlük alışverişlerinizde tahvil hisse senedi ve altın kabul eden çok sayıda mağaza dükkan firma varsa evet para ikamesinden bahsedebiliriz( bölünme zorluğu ve taşıma maliyeti nedeniyle çok görülmez )
SilMahfi Bey
YanıtlaSilSiz, seküler (laik) birisiniz. Türkiye sosyolojisi ile uyumlu değilsiniz.
(Lütfen bana kızmayın Mahfi Bey. Doğru bir tespit yaptım.)
Eskiden "kendi söyler, kendi güler" derlerdi. Bu dönemde de "kendi söyler, kendi doğrular" diye tanımlanabilecek tipler türedi. Herhalde söyledikleri saçmalıklara kimse "doğru" demediği için böyle tatmin oluyorlar...
SilDemokrasinin bir unsuru, düşüncesinin dolaşımıdır.
YanıtlaSilFiziken, Türkiye içinde istediğim bölgeye gidebilirim.
İstediğim konuyu, bire bir olarak da insanlar ile konuşabilirim.
Benim yazdığım düşünce, Türkiye içinde istediği yere toplu iletişim araçları,
kitaplar, web siteleri, sosyal medya aracılığı ile gidemez.
Günün birinde mahkeme duvarına çarpar ve engellenir.
Örneklerini yüzlerce kere gördük.
Eğitimli bireyler, ister istemez toplumu da eğitmeye başlarlar,
büyük kısmı bundan keyif alır, bir an gelir toplumu eğitmek kendiliğinden olur.
Bunun yeter şartından birisi,
eğitimli bireylerin özgürce işlerini yapması, finans kaynaklarının özgür olması,
işlerini diğer meslek erbabları gibi baskıdan bağımsız yapmalarıdır. Tıpkı oto sanayideki usta gibi, ustanın yeteneğini müşteri anlayamazsa bile sanayi firmaları bilir, sanayi firmaları o ustayı elde etmekte yarışabilir(Daha iyi benzetme bulamadım).
Türkiye'de eğitimli insanlar için o ortamın üniversiteler olması gerekir.
Gazete, medya, vs eğitimli insanın düşüncelerinin yayıldığı kanallardır.
Türk Anayasası, Yök isminde bir kurum ile üniversiteleri denetler.
Tıpkı oto sanayi ustasının müşterisinin anlayamayacağı gibi eğitimli insanın emeğinin değerini anlayamayan bir yapı kurar.
Eğitimli insanın iş imkanlarını kısıtlar.
Eğitimli insanın hem düşüncesinin yayılmasını hem de finansal kaynağını kapatır.
Bu ortamda da eğitimli insan ortaya çıkmaz.
Türkiye'nin yeni düzenini dizayn ederlerken, Yök kuruldu.
Yök kurulduktan hemen sonra eğitimli insanları atmadı, işi zamana bıraktılar.
Toplum yavaş yavaş farketmeden eğitim fakiri haline getirildi.
Bu bloğu okuyanlar toplumun eğitim düzeyi yüksek bireyleri.
Onlar arasından bile kavramları birbirine karıştırıp çarpıtan, neyi çarpıttığını bile bilmeyen insanlar yorumlar yazıyor.
İşte kök sebebi, eğitimli bireylerin oluşumu, çoğalması ve bilgilerini yaymasını engelleyen Yök gibi anayasa tıpaları.
Misal, bakınız bir dönem, cübbeleri ile meydanlarda yürüyen akademisyenler vardı.
Onların içlerinden biri veya bir kaçının toplum tarafından sevilmeyen bir özelliği çarpıtılarak bahane gösterilip, yüzlercesi akademilerden uzaklaştırılırdı.
Toplumun geniş kitlesi ise hiç birinin kitabını bile okumazdı.
O insanlar gitti, yerlerine Nuh'un oğlu ile telefon görüşmesi yaptığını söyleyenler geldi yavaş yavaş. Gidişatın neresi olacağını buradan çıkarabilirsiniz.
Düşünceye bir örnek verip konuyu kapatalım:
Bu aşağıdaki benim bir düşünce sorum. Bunu, köydeki adama kadar yaymak isteyince yasaklanıyor.
(Bizim toplum inandığı Allah'ın kitabını da okumaz. Kuran'da mesela soysuz kelimesini araştırın, Diyanetin çevirisinde. Ben anlamıyorum!, bilen belki anlatır, Allah niçin kuluna soysuz der? Halbuki tüm kainatı yaratan güç o kişinin soyunu iyi bilir. Hadi biliyor ise bile koskoca yaradan niye kendi yarattığına hakaret eder? )
Kavgada söylenmez abi:
SilKalem suresi 10-11-12-13-14.
"Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme."
Diyanetin kulağına eleştiriler gidince, tercümeyi değiştiriyorlar (tıpkı faiz fetvası gibi).
Kevser Suresi 3. ayet gibi.
Diyanet İşleri Meali (Eski) : Doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan kimsedir.
Diyanet İşleri Meali (Yeni) : Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir.
Diyanet Vakfı Meali : Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali : Muhakkak ki sonu kesik olan, sana buğzedendir.
Sonra test ediyoruz, soyları kesilmiş mi diye. O adamların soyu kesilmemiş hatta Emevi halifeliğinde yüksek makamlara gelenleri olmuş.
Bu da doğruluğu test edilebilen düşünce işte, yay yayabilirsen.
Ben de bir asker bakışı ile konuya katkı verebilirim.
SilTürkiye, ortadoğuda Rus etkinliğinin kırılması ve bölgedeki askeri üslere yakınlığı, ortadoğu komutanlığının güçlendirilmesi için NATO koruması altına alındı.
Türkiye'nin Nato üyeliği, aynı zamanda hem eğitimli ucuz asker, hem petrol kaynaklarının kontrolü, hem Rus nüfuzunun İran a doğru inmesinin önlenmesi (Bkz Çeçenistan ve Afganistan Savaşları), hem de Irak, Suriye, İran gibi devletlerin petrol ve siyasi konularda zorluk çıkarmaması için (İsrail gibi) sopa görevi görüyordu.
Türkiye'nin kurucu babası (ve diğer babaları) şu hataya düştüler. Nato ile bir şekilde Rus tehlikesini bertaraf edelim, içerde biz disiplinimiz ile insanlarımızı ve ekonomimizi kalkındıralım.
Asker olan kurucu İsmet babamız, bir ordumuzu NATO dan da Türkiye'ye tehlike gelebilir diye Nato bünyesine katmamıştı.
(Ayrıca, İsmet babamız Nato girişin öncü işareti Koreye asker gönderilmesi konusundan haber edilmeden Adnan askeri gönderdi. Cumhurbaşkanı Celal'in kafası bu işlere çok çalışmazdı, İsmet Babamıza sormadan Nato işine girmiştir. Celal, Atatürk'ün başbakanıyım diye ortamlarda siyasi cambazlık yapmıştır. Ah Celal ahh, keşke Atatürk ten azıcık ders alsaydın, devlet işi danışılmadan karar verilir mi? Atatürk hiç kendi aklı ile mi hareket etti? İnönü, Karabekir, F.Çakmak ile hep fikir alışverişinde bulundu. Dünya devletinin temelini atan Osman, Göktürk kurucuları, hiç kendi kafalarına göre mi asker sürdü? Atatürk boşuna mı sabahlara kadar insanları ikna etmek, ikna olmak için mesai harcardı? Celal yaşasan da şöyle bir eserine baksan?)
Ancak, kazın ayağının öyle olmadığı sonradan ortaya çıktı.
Arsız çocuklar, disiplini bırakıp, emir dinlemediler, darbeler yaptılar. Kurucu baba tarafından bu çaplı askeri darbeler hesaba katılamadı. İyi çocukların, arsız çocuklara hadlerini bildirebilecekleri öngörülmüştü.
İlk askeri darbe yediğimizde, iyi çocuklar arsız çocuklara derslerini vermek istediklerinde baba hepsini durdurdu, ülkenin çatışmaya girmesini, kardeş kanı dökülmesini istemedi.
Her darbe, en büyük darbeyi önce askeriyemize vermiştir. Her darbe (son 2016 fetö girişimini bilmiyorum, benim askerlik ile ilişiğim 2011 yılında bitti) iyi çocuklardan binlercesini temizledi. İyi çocukların yetiştiği ocakları da askeriye içinde kapattılar.
Her askeri darbe daha da dışardan kontrol edilebilir bir Türkiye'yi oluşturan basamak taşları oldu (Bu arada Adnan Menderes'e de yazık ettiler, kendisini sevmem, peçete kadar bile bir değeri de yoktu, onu iyi kullandılar, ve kullanılmış bir peçete gibi işleri bitince attılar. Daha kötüsü Adnan Menderes'i temizliyoruz diye bazı iyi çocukları da susturmak için kandırdıkları rivayet edilir. ).
Ölmüş bir Adnan Menderes çok iyi kullanıldı, hem toplum ayrıştırıldı, hem bir halk kahramanı yaratıldı (Türk askerinden bir Saddam veya bir Hafter veya bir Sisi asla çıkaramazlardı ayrıca, bizim cumhuriyet devleti temelimiz çok sağlam atıldı).
Şahabeddin bey arada yazar, Türkiye'de asker gidince, demokratik kurullar da gider, üniversiteler de gider. Demokrasi ve Üniversiteleri yaşatması gereken ülkenin çalışkan çocuklarına el çektirildi, o çocukların iş aş sahibi olmaları engellendi.
Askeriye gidince her kurumun içinde çalışkan çocukları fişleyip bildiren parazit çocuklar yerleşti.(Gladyo olmayan yarı sivil gladyocuk. Türkiyemiz, gladyo kurulamayacak kadar organize idi).
Bir asker eskisi olaylara böyle bakar.
Şahabeddin bey arkadaşım, siz ne civardasınız?
Ben üç yıldır Toronto, Ülkü ve Tamer de Chicago, IL de.
Onlar dans okulu açtılar.
1997/3 MKH.
Mahfi hocam,
YanıtlaSilDemokrasimizin nereye doğru evrildiği çok düşündürücü, ancak Hindistanın bizden daha iyi durumda olduğunu ortaya koyan bu çalışmanın kesinlikle doğruluğu sorgulanmalı .Yaşadım-biliyorum-afedersiniz Hindistan bizden demokrasi kategorisi açısında daha iyi ise, atom bombası bir kurbağadır.
Hindistan çok kötü bir yerden başlayıp iyiye doğru gidiyor. Biz ise çok daha iyi bir yerden başlayıp kötüye doğru gidiyoruz. Bu tür değerlendirmede mevcut durum kadar gidiş yolu da çok önemlidir.
SilEmeğinize sağlık hocam.Çok ama çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilÇeneyi hafif çapraz tutup, gırtlaktan biraz boğuk yapınca bizdeki demokraağsi oluyor. Aslında budur. Demokrat da aslında Demir Kırattır. Hûlâsâ böyledir.
YanıtlaSilSayın adsız 13:28
Sil1950 yılından itibaren 70 yıl boyunca ilkel, sağ popülist, din sömürücüsü, aşiretçi, ayrıştırıcı, rantçı, çıkarcı, gerici-bağnaz, çağdaşlık ve gelişim düşmanı iktidarlara oy yağdırıp, liderlerinin peşinden adeta taparcasına koşturup, aralarda nasıl olduysa bir şekilde filizlenme olanağı bulan tüm devrimci hareketleri terörist ilan ederek vahşice budayıp, yine ara sıra bir şekilde göz önüne çıkma olanağı bulan tüm dürüst ve iş bilen devlet adamlarını harcayıp sonra da kucakta bulunan gayrımeşru çocuğu beğenmeyerek böyle "müthiş" saptamalar yapmak pek işe yaramıyor galiba, ne dersiniz?
hocam teşekkür ederim.
YanıtlaSilSağ olun.
SilRomanya bugun AB uyesi. Nikolay Cavusesku'dan sonra Romanya'ya giderek AB standartlarina yaklasan demokrasi geldi ve sonunda AB uyesi oldular. Acaba diyorum, Nikolay Cavuseku gibi...neyse gerisini yazmayayim.
YanıtlaSilSayın adsız 06:06
SilBu ülkeyi bölüp parçalamak için içeriden-dışarıdan yapmadıkları rezillik kalmadı. Türk-Kürt, sağcı-solcu, Sünni-Alevi, dindar-laik v.s. her yöntemi denediler ama bir türlü beceremediler. En son başımıza bu belayı sarıp bir de 5 milyom küsur Suriyeli kakaladılar, gene olmadı. Onlar da artık uğraşmaktan bıktılar, ne haliniz varsa görün noktasına geldiler. Merak etmeyin, zaten bizim istediğimiz de 1919'da olduğu gibi ne halimiz varsa görmek. Sonrası çok kolay olacak, hiç merak etmeyin. Bence artık herkes girmekte olduğumuz bu yeni döneme kendisini hazırlamaya başlamalı...
Ooo Mahdut bey,
SilAvrupa standartlarını yakalamamız için emanetleri evde zulaladınız sanırım :)
hocam cds primi neden düşüyor
YanıtlaSilDemek ki Türk kâğıtlarına talep yüksek.
SilMahfi bey
YanıtlaSilKobe Bryant'ın vefat etmesiyle ilgili taziye mesajınızı twitter'da halâ yayınlamadınız.
Niçin?
Rahmetli olmasaydı hacca gidip müslüman olacaktı,
SilCenabı hak mekanını cennet etsin,
İyi adamdı.
Değerli hocam yazılarınızı elimden geldiğince takip ediyorum ve severek okuyorum. Merak ettiğim bir konu var.
YanıtlaSilBu yazdığınız konular hakkında devlet büyükleri sizi herhangi toplantıya davet edip fikir ve görüşlerinizi aldılar mı?
Eğer ki değerli görüşleriniz bu blog ile sınırlı kalıyor ise gerçekten üzücü bir durum.Fikir ve görüşleriniz anlamında; akademik camiyada itibar görmek mi yoksa toplumun genelinde itibar görmek mi sizin için yeterlidir ? Cevap verirseniz çok mutlu olurum. Teşekkürler iyi çalışmalar.
Mahfi Bey'e paylaştığı yazı için teşekkür ederim. Yorumlarda birkaç kişi dışında herkes yazıdan aldığı gazla hükümeti olur olmaz eleştirmiş. Kimileri diktatör örnekleriyle kendince Erdoğan'a dokundurma yapmaya çalışmış. Kimileri yeni bir döneme girdiğimizden bahsetmiş. Arkadaşlarımızdan biri Freedom House'ın çalışmasında Türkiye'nin Suriye ve Suudi Arabistan ile nasıl aynı sınıfta olduğunu yani Özgür Olmayan Ülkeler sınıfında olduğunu sorgulamış. Öyle ya krallıkla yönetilen ülkeyle Türkiye gibi en azından demokratik seçimler yapabilen ülke nasıl aynı kefeye konulabilir? Bir diğer arkadaşım yaşayıp gördüğünü söyleyerek Hindistan'ın demokrasi açısından bizden daha iyi bir grupta değerlendirilmesini "Hindistan bizden demokrasi kategorisi açısında daha iyi ise, atom bombası bir kurbağadır." sözleriyle eleştirmiş. Bir tane de ben ekleyeyim. Freedom House'ın 2002 Türkiye değerlendirmesi, 2019 Türkiyesine nazaran her kategoride bir puan daha iyi ve Türkiye toplam değerlendirmede yine 2019 Türkiyesine nazaran bir üst kategori olan kısmen özgür kategorisinde. 1997'de darbe yaşamış bir ülkede darbeden sadece 5 yıl sonraki değerlendirme her nasılsa bugünkünden çok daha iyi çıkıyor. Ben şaşırmadım çünkü bu tür kuruluşların değerlendirmeleri merkezlerinin bulunduğu yerlerden bağımsız olmuyor. Türkiye'de ABD ve AB ile çıkar çatışması yaşadığı için bu değerlendirmeler normal. Biz yine merkezleri Washington ve Londra olan kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye layık gördükleri notları da çok iyi bildiğimiz için şaşırmıyoruz. Şunu unutmayınız, ülkemizin demokrasi ile ilgili yaşadığı sorunlar ortadadır ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti sırf uyguladığı politikalardan dolayı layık olmadığı bir yerde değerlendiriliyor ve hakkında dolaylı olarak uluslararası camiada kara propaganda yapılıyorsa buna her T.C. devleti vatandaşının karşı çıkması gerekir.
YanıtlaSilSaygılarımla.
Sayın Adsız 22:13
SilHükumetler olur olmaz eleştirilmez, sadece eleştirilir. Bir eleştirinin hoşunuza gitmemesi onun "olur-olmaz" olduğunu göstermez. Her eleştiri yazanın fikrini yansıtır, yapılan eleştiri sizce yanlışsa o eleştirinin altına kendi fikrinizi yazıp size göre neden yanlış olduğunu açıklarsınız, böylece demokratik bir tartışma ortamı oluşur. Bu tip dokundurmalar, dünyada genel kabul görmüş uluslararası kuruluşları suçlayıp verdikleri raporları küçümsemeler, T.C. vatandaşlarının özgür düşüncelerine bloke koyup onlara ne yapmaları gerektiğini öğretmeye kalkmalar, biz çok iyiyiz ama herkes kötü tarzı saçmalıklar artık baymadı mı sizce de? Eğer size göre "en azından demokratik seçim yapabilme" önemli bir demokrasi kriteri ise bence demokrasinin ne olduğu ile ilgili bilgilerinizi ortaokul düzeyinden başlayarak tazelemeye şiddetle ihtiyacınız var. Üstelik yapılan o seçimlerin ne kadar "demokratik" oldukları da ortadayken.
Lütfen bu algıları bırakıp gerçeklere dönelim zira inanın artık tutmuyor, bilakis çok itici oluyor...
İptal edilen İstanbul seçimleri ortadayken hala demokratik seçimden, AİHM kararına rağmen Kavala serbest bırakılmazken hukuktan, sosyal medya paylaşımları yüzünden binlerce kişiye dava açılırken özgürlükten bahsedemeyiz. Daha onlarca örnek sayılabilir. Tüm bunları görmeyelim sonra hakkımızda kara propaganda var diyelim.
SilSayın adsız 22.13 aklı sıra dokundurduğunu düşündü sanırım:)
SilBu ülkede yabancıların iyi gösterdiği şeyler hükümetin başarısı oluyor da, kötü gösterdiği şeyler neden siyasi oluyor?
Bu sorunun cevabını verecek babayiğit görmedim daha.Sanırım çıkmayacak.
Sayın hocam Ege Cansen yazısında mali disiplinin hükümetin bir başarısı olarak gözükmemesi gerektiğini yazmış ve ben katılıyorum buna.
SilTürkiye ya bütçe açığıyla ya da cari açıkla büyüyen bir ülke.
Bütçe açığı yerine tercih edilen cari açıkla büyümenin doğal bir getirisi olan yüksek vergi gelirleri, ilk başta seçilmesi gereken 2 politikadan birinin doğal sonucu olan kıstasda hükümetin başarısı olarak varsaymak çok doğru bir yaklaşım olmasa gerek diye düşünüyorum.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Değerli hocam iyi günler. Sizi seven sınıfınızda ders almamış ama ders alsaydı en büyük ödüllerden biri olarak gören yazılarınızı okuyan öğrencinizim. bir sorum olacaktı. kemal derviş in türkiye ekonomisinine katkısı olmuş mudur? bankacılık sisteminin sağlam temellere oturtulması gibi. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilhocam, Yapısal reformlarla ilgili tavsiye edebileceğiniz kaynak veya kitap var midir? teşekkür ederim.
YanıtlaSilKeşke Avrupacı, Amerikancı seçeneği zorunlu görmeseniz kendimize ait bizim şartlarımıza uygun bir model oluştursanız.
YanıtlaSilBatı demokrasilere bizde dahil tüm Ortadoğu'ya demokratik olmak konusunda baskı yapıyorlar ne güzel.
Beşar Esad'a siz reformist bir liderdiniz neden işler tersine döndü ve reformlara devam etmediniz diye sormuşlardı.
Beşar Esad kısa bir yanıt verdi. Çünkü siz Irak'ı işgal ettiniz.
Güneyimiz hem içerden hem dışarıdan sorunlu.
Sorunlarımız demokrasiyle çözülemez. Türk ordusunun askeri ve ekonomisini temel silahları üretebilir üretmeyeceği kaderimizi belirleyecek.
Ben BOP'un yürürlükte olduğuna sözüm ona sizce komplo teorisyenlerindenim.
Madem fikir özgürlüğüne ve eleştiriye inanıyorsunuz. Bunu da yayınlayın daha önce defalarca yayinlamamistiniz bunu da belirteyim.
Neden yayinlamadiniz? Çünkü batı aşığı sersemlerdensin.
Atatürk Türkiye'nin yolunu güzelce çizmişti.
Ne Batiliydik ne de doğulu. Türk'tük.
İslamcilardan da siz baticilardan da bıktım usandım. Al birini vur ötekine.
Merhabalar Mahfi hocam, öncelikle çalışma için verdiğiniz emekten dolayı teşekkürü bir borç bilirim. Bizim gibi yeni akademisyenlerin sizlerden öğreneceği çok şey olduğu aşikar. Bu yazınız ile bir araştırma konusuna ilham kaynağı oldunuz. Umarım yakın zamanda yapabilirim. Saygılarımı sunarım.
YanıtlaSilHocam merhaba,
YanıtlaSilBu endeksler hesaplanırken ölçüm aşamasında kullanılan yönteme takılmaktayım ben maalesef, söyle ki misal 0-4 puanlamada son seçimin Ohal içerisinde yapılması nedeniyle Türkiye'ye 0 puan veriyor, bu 0 puanı kime neye göre veriyor 2-3 tane uzmana mı soruyor sadece ya da bilen birileri mi yorumluyor en çok bu yönünü merak ediyorum. Bence ohal de olması elbette puan kaybettiren birşey ama seçime baktığınızda muhalefet de ciddi bir temsil elde edebiliyor ve bence puanı etkileyen yanlı yönlendirmeler mevcut gibi geliyor. Elbette Türkiye demokratik demiyorum geriye gitmiyor da demiyorum ancak Irak ile aramızda küçücük bir fark olduğunu da düşünmüyorum. Ya da aynı tip değerlendirmeler Afrika ülkelerinde ne kadar sağlıklı, kafamda deli sorular, uzatmış olabilirim kusura bakmayın. Emeğinize sağlık, kısa ve öz anlatımlarınız önemli derece aydınlatıcı.
Ben şuna inanıyorum , aynı seviyede eğitim almamış insanların demokrasiyle yönetilmeye çalışılması Türkiyede ki gibi bir sonuç ortaya çıkarıyor. Cumhuriyetçi kesim ise kendini kandırıp buna ülkemizin zenginlikleri diyor. Oysa ki eğitimsiz tarafın seçimleri benim yaşam standartlarımı belirliyor. Bu sebepten demokrasi ortadoğu ve islam ülkeleri için uygun bir yönetim şekli değildir. Bizler yani eğitimli kesim cumhuriyete tutunarak şansımızı zorluyoruz yada beklenen kötü sonun zamanını geciktiriyoruz , malesef gerçek olan bu.
YanıtlaSilİyi günler hocam, eklemiş olduğunuz kaynakta PDF kısmı indirilemiyor yardımcı olabilir misiniz? Bir de hocam Norveç ile ilgili siyasal rejimi nasıl? Neden Demokrasi oranı yüksek gibi konular da daha fazla bilgi sahibi nasıl olabilirim. Teşekkür ediyorum saygılarımla.
YanıtlaSil