Çin Demokrasiyle mi Büyüdü?
Son günlerde moda olan bir söylem
var. Ne zaman demokrasi gelişmenin temelidir, parlamenter sistemden vazgeçmek
hata oldu deseniz birisi çıkıyor ve “Çin, demokrasiyle mi gelişti?” diye soruyor.
Ya da Güney Kore’nin başarısından söz etseniz “Güney Kore’de demokrasi yok
demek ki gelişme için demokrasi şart değil” diyor.
Herhangi bir konuya görmek
istediğiniz gibi bakarsanız baktığınız gibi görürsünüz.
Her iki ülke de piyasa
ekonomisine saygılı birer diktatörlük aslında. Seçim var ama seçim demokrasi
olduğuna işaret etmiyor. Şimdiye kadarki yansımaları bu iki ülkedeki sistemin
fazla yolsuzluk yaratmadan işleyebildiğini ve gelişme sağlamakta başarılı
olduğunu gösteriyor. Uzun yıllardır durum böyle. Her iki ülkede de demokrasi
hiçbir zaman var olmamış, sistem hep diktatörlük düzeninde ilerlemiş. İşin özü
ve gözden kaçan kısmı da burada: Sistem yönetim biçimi açısından değişmemiş,
piyasaya ve yabancı sermayeye saygılı olmuş.
Türkiye bu durumda değil. Sürekli
sistemle oynuyor. Bazen diktatörlük oluyor, bazen askerler darbe yapıyor, bazen
yarım yamalak bir demokrasi görünümü çıkıyor ortaya sonra tekrar eskiye
dönüyor. Yani hiçbir zaman uzun süreli, istikrarlı bir sistem havası ortaya
koyamıyor. Son dönemde bu istikrarsızlıklara hukuka saygının yitirilmesi, yargı
bağımsızlığının kalkması, üniversitelerin sessizliği, medyanın taraflılığı gibi
unsurlar da eklendi. Özetle Türkiye nasıl bir sistem kuracağına ilişkin karar
verememiş bir ülke görünümü çiziyor. Buna bir de piyasaya olan müdahaleler
ekleniyor. Türkiye, faizi serbest bırakmış gibi duruyor ama el altından
müdahale ediyor, fiyatlar piyasada belirlenir gibi görünüyor ama talimatlar
etkili oluyor, kurlar arz ve talebe göre oluşuyor gibi görünüyor ama bankalar
aracılığıyla çeşitli müdahaleler yapılabiliyor. Özetle söylemek gerekirse
Türkiye’de piyasa sistemi çalışır gibi görünüyor ama sadece görünüyor. Perdenin
arkasına bakanlar görünürdeki durumla gerçeğin aynı olmadığını görüyorlar. Ve
yabancı yatırımcılar da hep perdeni arkasına bakıyor.
Çin ve Güney Kore’nin
demokrasiyle yönetilmediği bir gerçek. Ama onlar yıllardır aynı sistemle ve
piyasaya saygılı bir biçimde yönetiliyorlar. Yani dünya onları bu sistemle tanımış
ve benimsemiş bulunuyor. Sistemin uzun süre sabit kalması ve piyasaya saygılı
olması yabancı sermaye için demokrasiden daha önemli.
Türkiye, görünürde demokrasiyle
yönetiliyor gibi görünüyor ama aslında tam anlamıyla bir ahbap çavuş
demokrasisinin içinde bulunuyor. Üstelik ikide bir bu sistemle oynuyor,
değiştiriyor, seçimleri iptal ediyor. Dışarıya verdiği imaj kararsız,
istikrasız bir yönetim imajı. Üstelik batıyla birlikte olmak, Avrupa Birliğine
girmek istiyor. Eğer gerçek niyet buysa bunu gerçekleştirebilmenin yolu gerçek
demokrasiye girmekten ve orada kalıp piyasaya saygılı olmaktan geçiyor.
Türkiye’nin en fazla doğrudan
yabancı sermaye çektiği dönem Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerini en
ciddi biçimde yürüttüğü 2005 – 2009 arasındaki dönemdir. Bu müzakereler
Türkiye’nin demokrasi ve piyasa standartlarını yükselteceği beklentisini yarattı
ve o nedenle yüksek miktarda doğrudan yabancı sermaye girişi yaşandı. Müzakerelerin
ciddiyeti azalınca gelen doğrudan yabancı sermaye yarı yarıya düştü, yerini
borçlanmaya bıraktı.
Demokrasiyle ya da demokrasi dışı
yollarla yabancı sermaye çekmenin örnekleri var. Ama sürekli sistemle
oynayarak, demokrasiyle demokrasi dışılık arasında gidip gelerek, riskleri
artırarak, piyasaya karışarak devamlı yüksek miktarda doğrudan yabancı sermaye
çekmiş örnek pek yok.
Ellerinize sağlık hocam, demokrasinin gücüne inanmayanlar Daron Acemoğlu'nun Ulusların Düşüşü kitabını okumadan yorum yapmamalı diye düşünüyorum.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilBuradaki meselenin tam da 'demokrasinin ekonomi üzerindeki kayıtsızlığı' olduğunu düşünüyorum.
SilHocam sanırım demokratik olma konusunda Çin ile Güney Kore arasında oldukça fazla fark var. Bu durum kişi başına düşen gelire de yansımıştır kanımca.
YanıtlaSilHayır Güney Kore kalkınma hamlesini yaptığı 1962-1990 yılları arasında diktatörlüktü.Şuan ki Çin'den çok daha baskıcı ve kanlı bir rejimdi.
Sil90 sonrası Güney Kore yavaş yavaş demokrasiye geçiş yaptı ama zaten kişi başına geliriyle gelişmiş ülke olmuştu bile...Hatta 90 sonrası 97'de krize girdi ve o zamandan beri eski büyüme hızına yaklaşamadı...Tabi bunda gelişmiş ülke seviyesine gelmeside etkili
Yani diktatörlük zamanında pedala basıldı o ivmeyle buraya geldiler.
Kapsayıcı bir Ulusal Kimlik, modern devletlerin zenginlikleri için ana eksendir. Çin, Japonya ve Kore'nin tümü, modernleşmeye başlamadan önce - aslında, üç ülkenin de on dokuzuncu yüzyılda deneyimlediği Batılı güçlerle yüzleşmeden önce - ulusal kimliklerini çok iyi geliştirmişti. Çin, Japonya ve Güney Kore ekonomilerinin yirminci yüzyılda ve 21. yüzyılın başlarında bu kadar olağanüstü bir şekilde büyüyebilmesinin bir nedeni, bu ülkelerin, uluslararası ticaret ve yatırımlara açıldıklarında içsel kimlik sorunlarına çözüm bulmak zorunda kalmamalarıydı.Verimli/etkin kamu hizmetlerini ve düşük düzeydeki yolsuzlukları içeren iyi hükümet/yönetim/iktidar, kamu çıkarlarını kendi dar çıkarlarının üzerinde tutan kamu görevlilerine bağlıdır. Sistematik olarak bozulmuş/yolsuzluk içeren toplumlarda, politikacılar ve bürokratlar kamu kaynaklarını kendi etnik gruplarına, bölgelerine, kabilelerine, ailelerine ya da siyasi partilerine ya da bireysel ceplerine yönlendirmektedirler çünkü daha geniş bir topluluğun çıkarlarına hizmet etmekle yükümlü hissetmemektedirler.İnsanlar kendi ülkelerinde gurur duymazlarsa, onun adına çalışmayacaklardır. Japonya, Güney Kore ve Çin'deki güçlü ulusal kimlikler, özellikle bu ülkelerin hızlı ekonomik büyümesinin ilk on yılları boyunca, kendi kişisel zenginleşmelerinden ziyade, ülkelerin ekonomik kalkınmasına yoğun olarak odaklanmış elitler üretti. Bu tür kamu yönetişimi, bu ve diğer hızlı modernleşen ekonomilerde “kalkınma devletinin” başarısının anahtarıydı.
YanıtlaSilÇin, Japonya ve Kore'nin hepsi, modernleşmeye başlamadan önce - - aslında, üç ülkenin de on dokuzuncu yüzyılda deneyimlediği Batılı güçlerle yüzleşmeden önce - ulusal kimlikleri çok iyi gelişmişti . Çin, Japonya ve Güney Kore ekonomilerinin yirminci yüzyılda ve 21. yüzyılın başlarında bu kadar olağanüstü bir şekilde büyüyebilmesinin bir nedeni, bu ülkelerin, uluslararası ticaret ve yatırımlara açıldıklarında içsel kimlik sorunlarına çözüm bulmak zorunda kalmamalarıydı. Çünkü ulusal kimlik, hükümetin/yönetimin kalitesi için önemlidir. Verimli/etkin kamu hizmetlerini ve düşük düzeydeki yolsuzlukları içeren iyi hükümet/yönetim/iktidar, kamu çıkarlarını kendi dar çıkarlarının üzerinde tutan kamu görevlilerine bağlıdır. Sistematik olarak bozulmuş/yolsuzluk içeren toplumlarda, politikacılar ve bürokratlar kamu kaynaklarını kendi etnik gruplarına, bölgelerine, kabilelerine, ailelerine ya da siyasi partilerine ya da bireysel ceplerine yönlendirmektedirler çünkü daha geniş bir topluluğun çıkarlarına hizmet etmekle yükümlü hissetmemektedirler. Japonya, Güney Kore ve Çin'deki güçlü ulusal kimlikler, özellikle bu ülkelerin hızlı ekonomik büyümesinin ilk on yılları boyunca, kendi kişisel zenginleşmelerinden ziyade, ülkelerin ekonomik kalkınmasına yoğun olarak odaklanmış elitleri üretti. Bu tür kamu yönetişimi, bu ve diğer hızlı modernleşen ekonomilerde “kalkınma devletinin” başarısının anahtarıydı.
YanıtlaSilHocam yazınızda "herhangi bir konuyu görmek istediğiniz gibi bakarsanız baktığınız gibi görürsünüz" diyorsunuz bu anlamda Cumhurbaşkanlığı sistemini nasıl değerlendiriyırsunuz.
YanıtlaSilYanlış bir sistem.
SilTürkiye’yi bütünüyle ele aldığımızda güçler ayrılığı ve parlemento şart, değil mi hocam?
SilArkadaşlar gözlerinizi açın. Bütün üniversitelerde Keynesyen iktisat okutuluyor. Mahfi Hoca da maalesef bu sistemin bir parçası. Mete Gündoğan ve Borca Dayalı Para Sistemi'ni araştırın. Bu sistem bizim köleleştirilmemizden başka bir şeye yaramıyor. Bu sistemi uygulamaya mecbur değiliz.
YanıtlaSilAynen kardeşim ve Mahfi hoca maalesef liberal görüşlü yorumcuların yorumlarını yayınlamıyor. Halbuki ülkeyi kurtaracak tek grup liberallerdir.
SilAyrıca o da faizci çıktı. Faizi arttır ekonomi batarsa batsın cephesinde.Acı ama gerçek bu.
Neden 'maalesef' diyorsunuz ki? O da kendisinin icinde bulundugu guruhun gorusu. Kendi goruslerini doga kanunlari gibi pazarlamadiklari muddetce farkliliktan ziyan gelmez.
SilBu zeka seviyenizle bu bloğu neden takip ettiğinizi anlayamadım.
SilMahfi hoca ne zaman ben faizciyim dedi nasıl bir iftira bu ya. Dolar 7.2 yi görünce hükümet yandım allah deyip niye merkeze yol verdide faizi 24 e çıkardı. Gidip dünyadan para dileniyoruz. Batık bir adama ancak yüksek faizle borç verirler aaa senin kaşın çok güzel sana yüzde birle borç vereyim demez. Über zeka arkadaşım faiz nasıl düşer biliyonmu eğer devletin hazinesi tıka basa para dolu olursa hiçbir şekilde borçlanma gereksinimi olmazsa o gördüğün 24 olan faiz kendiliğinden sıfır bile olur anladınmı şimdi. Senin hazinen batık dışarda yalvar yakar borç para arıyorsun faizinde sıfır olmasını istiyorsun bi... Git dicemde diyemiyorum
SilSiz ve sizin gibiler faizin olmadığı bir ülkeye mümkünse Suudi Arabistan veya İran'a defolup gitseniz. Sizin gibi düşünenler yüzünden enflasyon arttıkça artıyor. Keynesyen politika izleyen gelişmiş ülkelerde neden faiz düşük olduğuna bir baksanız...
SilŞimdiki eğitim sistemi de zaten sizin gibi aslaklar yetiştirme üstüne..
Neden maalesef diyoruz?
SilÇünkü faizler düşmeden ekonomi düzelmez. Hayat okullarda anlatıldığı gibi değil.
Gerçek hayatta tasarrufla biriken paranın gideceği 3 yer vardır.
Borsa-döviz-Faiz
Eğer faizi yüksek tutarsan, para kısa vadede faize kaçar orta ve uzun vadede ise kur düşük olacağı için cari açıktan dolayı dolara kaçar borsaya asla uğramaz.
Faizi düşük tutarsan para önce dolara kaçar. Sonra dolar yükselince cari fazla verilir cari fazla verilince dolar artışı durur ve para , faiz ve dolardan para kazanamayınca borsaya gider. Sanayici borsa sayesinde sıfır maliyetle likite kavuşur ve işini büyütür. Gerçek kişiler de ev araba alır faizler düşünce...
Ekonomistlere sorsan döngü böyle işlemez işte. Bunun için maalesef. Merkez Bankası başkanı da ekonomistlerin kafasında olduğu için görevden alındı kardeşim.
Sen önce kendi zeka seviyeni sorgula.Dünyayı yöneten ve faiz düşüren Abd,faizini eksiye düşüren Almanya, Japonya bütün bunlar geri zekalı, ama faizini %24 te tutup küçülen, cari açıkla merkez bankası rezervini eksiye düşüren sen ileri zekalısın öylemi?
SilYine bilemedin.
Faize karşıyım ancak ateistim.Hayatımın son 25 yılını ateist olarak geçiriyorum. Bir şey din kitaplarında var diye yanlış olmaz. Bir olgunun yanlışlığı hayata, istatistiklere,rakamlara bakarak değerlendirilir.
Sen bu kafada olduğun sürece daha çok kriz yaşarsın yurdum insanı !!!
Hayatında simit bile satmamış ,batıp çıkmak nedir bilmeyen ekonomistlerin peşinden ayrılma sen.
Değerli arkadaşlar faiz neden değil sonuçtur. O nedenle faizi düşürmekle bir yere varamazsınız ve muhtemelen kriz çıkarırsınız. Türkiye'nin geçmişinde bu hata bol bol yapılmış ve kriz çıkmıştır. ABD ve Avrupa ülkelerinde faizin düşük olmasının hatta bazen eksi olmasının nedeni enflasyonun çok düşük olmasındandır. Faizi düşürmek istiyorsanız enflasyonu düşürmeniz, enflasyonu düşürmek istiyorsanız da risk yaratacak açıklamalardan, uygulamalarda kaçınmanız ve kamu harcamalarında israfı mutlaka önlemeniz gerekir.
SilElestirirken itham etmeyi cok seven bir halkiz. Adam burada milyon tane yazi yazmis, faiz nereden cikiyor izah etmis. Buna bakmadan bu sekilde bir ithamlarla kucumseme ile ortaya cikiyorsaniz Mahfi Hocadan once ozguveninizin dayanagini sorgulamalisiniz. Ornek gosterilen devletler icinde yapisal olarak Turkiye'ye birazcik bile benzeyen bir tane ulke yok. Neyin kafasini yasiyorsunuz anlamak mumkun degil. ABD ve Almanya'nin parasi rezerv para. Japonya ise kac defa deflasyonun kenarindan dondu. Bugun herhangi bir mal alirken Japon mali ise aliyorsunuz. Kendi ekonomisini kendi ic hacmi ile dondurecek bir ulke olsak yine anlayacagim ama ihracatimizin yekun hissesi ithalata dayali. Hangi para ile dondureceksin insaati? Insanlara ev alsin araba alsin diye dagittigin kredileri nasil karsilayacaksin...
SilHocam sizin israrla kabul etmediğiniz şey şuydu.
SilMerkez bankası faizleri düşürmezse ve hükümet üstünde tasarruf yönünde baskı kurmazsa, hükümet nasıl olsa faizle para buluyoruz o zaman tasarruf etmemize gerek yok şeklinde düşünür ve keynesyen genişlemeci ekonomiyi devam ettirir.
Ne yapar?
-Devlete gerekli gereksiz personel alır..
-kgf aracılığıyla özel sektör borçlarını üstlenir
-Cezaları affeder
-Vergi indirimleri getirir
-kamu bankalarına ucuz faizle kredi verdirir ve kamu zararı oluşturur .
-Bayram ikramiyeleri dağıtır...
Bu şekilde ekonomi yönetimi genişlemeci keynesyen politikayı sürdürür ve bu kısır döngüyle bütçe açıkları çığ gibi büyür ,
enflasyon düşmez ve faizler daha da artar... bu da slumpflasyonu şiddetlendirir.
Bakın ihalelere 15 milyarlık borçlanma için 30 milyarlık teklif geliyor. Neden? Çünkü merkez bankası faizi yüksek tuttuğu için hazine de yüksek faizle borçlanıyor çünkü...
Merkez bankası borç verme faizini indirirse, hazine bonosu faizleri de inmek zorundadır.
hükümet o zaman piyasadan düşük faizle para bulamayacağı için sıkılaşma politikasına geçer ve bütçe açıkları ortadan kalkar enflasyon düşer sonuç olarak faizler de düşer.
Çünkü merkez bankası haftalık borç verme faizini indirdikten sonra hazine borç alma faizini düşüremezse, merkez bankasına görev zararı yaptırır ve hazine, Merkez bankası karından olur.
Yani Merkez Bankası, ziraat bankası gibi zarar eder ve hükümet asla buna izin vermez..
Yani sonuç olarak Merkez Bankası haftalık gösterge faizinde indirime gitmezse hükümet bütçeyi düzeltmez. Bütçe düzelmeyince piyasa faizleri inmez. Faizler inmezse ekonomi düzelmez.
İşte bu sebeplerle Türkiye bir hikaye yazacaksa, bu hikaye "Merkez bankası faiz indirdi, ardından...."
İle başlayacaktır. Bundan sonra para önce dolara ardından borsaya yönelecektir...
Hikaye , merkez bankasının faiz indirimiyle başlayacaktır.
Borsalar, hikayelerle ralli yapar..
Benim buradaki eleştirim üniversitelerde okutulan iktisatın Keynesyen teoriye dayanmasıdır. Oysa iktisat bir sosyal bilimdir.(Her ne kadar bu konu da tartışmalı olsa da.) Bir fizik bilimi gibi yasaları yoktur. Değişmez değildir. Nitekim dünyada birçok iktisadi anlayış, görüş, teori vardır. Hatta çoğu birbirinin tam zıttıdır. Faiz neden mi sonuç mu? tartışmasında olduğu gibi. Birtakım arkadaşlar mevcut eğitim sisteminin yetiştirdiği asalaklardan olduğumu iddia etmiş. Beyefendi/Hanımefendi emin olun sistem benim gibi insanlar yetiştirmez. Sorgulayan, başka bir dünya mümkün diyen insanlar genelde sistem tarafından dışlanırlar. Seslerini duyurmaları engellenir. Asalak, örümcek kafalı, gerici yapıştırılan ünlü yaftalardandır. İktisat hakkında farklı temel görüşlere sahip olsak da sayın Eğilmez'e cevap verdiği ve tartışmamız için böyle harika bir ortam yarattığı için teşekkürler. Unutmayın "Barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar.(Fikirlerin açık ve net çarpışmasından hakikat güneşi doğar.)
SilDış dunyadan 400 milyar usd borc aldiysaniz artik sizin icin baska bir ekonomi perspektifi mumkun degildir. Seciminizi cok onceden yapmissiniz demektir. Once bu borcu odeyip sonra baska seceneklere bakabilirsiniz.
Silhocam selamlar , yazınız yine çok güzel olmuş elinize sağlık. Ekonomik gelişmelerdeki atılım olarak ortadoğu piyasasına mı kendimizi atamalıyız yoksa avrupa ile mi birlikteliğimizi kuvvetlendirmeliyiz ? Sizce bu denge nasıl kurulur, tercih etmek zorunda kalsanız hangi pazarı tercih edersiniz?
YanıtlaSilOnce Turkiyeden tasin. Ulke disina cikinca nerede tutunabilirsin ona gore karar ver.
SilTürkiye'de istikrarlı bir diktatörlük kurmak istikrarlı bir demokrasi kurmaktan çok çok ama çok daha zor hatta imkansız bile denebilir...Eğer iyi kötü bir demokrasi tecrübemiz olmasaydı belki diktatörlükle kalkınma denenebilirdi ama bu saatten sonra demokrasi'den başka çıkış yolumuz yok.
YanıtlaSilDemokrasiye inanmayan bir insan olarak bunu söylüyorum.Demokrasiyle doğru kararlar verilebileceğini sanmıyorum ama en azından istikrar sağlama açısından Türkiye için başka çıkış yolu yok.
Hocam Güney Kore, Çin gibi yabancı sermaye ile mi büyüdü?Bildiğim kadarıyla G.Kore yabancı sermaye'yi gayet kısıtlayıcı yasaklar uyguluyordu...Yabancı doğrudan yatırımlar Çin'deki durumun aksine neredeyse hiç gelmiyordu G.kore'ye çünkü YDY'ye kısıtlamalar vardı.
YanıtlaSil2000 yılına kadar hatta bugüne kadar Türkiye muhtemelen G.Kore'den çok daha fazla YDY çekmiştir
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇin dönemsel bir patlama mı yaşadı yoksa kalıcı bir altyapı mı oluşturuldu bunu zaman gösterir.
YanıtlaSilahbap çavuş kapitalizmini anladık da ahbap çavuş demokrasisini anlayamadık hocam. demokrasinin ilkelerinin görünürde var gibi görünüp de uygulamada olmaması ahbap çavuştan ilişkisinden ziyade takiyyeci ya da makyevelist bir yaklaşım gibi görünüyor. Bir Türkiye cumhuriyetinde diktatörlük yönetimi kavramı ile örtüşen tek parti dönemi hariç bir dönem varmıdır? askeri darbe dönemleri dışında en azından demokratik seçimler sağlıklı bir şekilde yapılmış benim bildiğim.
YanıtlaSilBunlar isine geldigi gibi 'demokrat'. Bence ne oldugunu bile bilmiyorlar. Cumhuriyet donemi monarklara karsi devlet baskani mesruiyeti olsun diye klanlari demokrasi demokrasi diye tutturmus bunlar da o yuzden 'demokrat'. Yoksa halkin ne oldugu ve gorusu umurlarinda bile degil.
Silhakın görüşü mü?. bizim halkın tek bir görüşü vardır kim cebime bir fazlasını koyarsa one eyvallah derim!. sanki eğitim düzeyi yüksek bir halkmışız gibi yazıyorsunuz ya bu blogda pes doğrusu. cumhuriyet maalesef bizim halka on beden büyük gelmiştir. çünkü cumhuriyet ve parlamenter sistem fransa gibi toplumlarda işlerlik kazanabiliyor. çünkü orada halkın kendisi devrimcidir. biz de devrim bireysel kalmaktadır. GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK HALKIN çok ama çok ilerisinde idi düşünsel olarak. halkı cumhuriyet sistemiyle yüksek düşünsel standartlara çıkartabileceğini sandı ve hayatının en büyük hatasını yaptı. çünkü bu toplum asırlar boyunca biat kültüne teslim olmuş bir toplumdur. şahısları öne çıkarıp çok güzel parlatırız eskiyince de yenisini çıkarır onu parlatırız ta ki eskiyinceye kadar. biz buyuz bu gerçeği kimse görmezden gelmemelidir derim. acı bir hakikattir.
SilAdsiz 12:41, sanildiginin aksine Cumhuriyet halk icin degil, muktedirler icin ilan edildi.
Siladsız 10:45 kimdi muktedir. bitmiş iflas etmiş Osmanlının ne muktedirliği vardı ki onun küllerinden çıkarılmış bir ülkede muktedir sınıf olsun. asıl bugünkü sözde başkanlık bir şahıs ve avanesinin yani muktedirleştirilmiş bir sistemdir. sizin halk için ilan edilmedi dediğiniz cumhuriyet dünyada kadına seçme ve seçilme haklarını veren ilk ülke yaptı türkiyemizi!. köylüyü millerin efendisi yaptı saygın yaptı. bu mu muktedirlerin cumhuriyeti. yoksa çiftçiyi köylüyü a... al git yapan bugünkü rejim mi!. somalı işçileri öldüren ve sonra da onların haklarını savunan diğer işçileri dövdüren siyasal anlayış mı !. köy enstitülerini açıp köyleri entelektüel hale getirmeyi ilke edinen cumhuriyet mi yoksa laik eğitimi bitirip biatçı nesil yetiştirerek düşünmeyen sorgulamayan insanlar yetiştirmeyi düstur edinen sözde başkanlık sistemi mi ya da sistemsizliği mi!. acaba hangisi gerçek anlamda muktedir kesimler yaratıyor ve onları muhafaza edip sonra da bunlara muhafaza-kar diyebiliyor. bunların muhafaza-karları sadece karları muhafaza edip konsolide hale getiren anlayıştır. cumhuriyet gerçekten muktedirler yani güçlüler için kurulsaydı bugün belki de tasfiye edilmiş olduğunu konuşmazdık. çok gülünçsünüz derim.
SilHocam gercekten ulkenin ana sorunlarindan en carpici olanina temas etmissiniz.Her seye ragmen demokrasi guzeldir.Konulan her sandik umuttur.Skinti bence secenlerde degil secilenlerin secilmeden onceki durumu ile secildikten sonraki durumunun degismesidir.Sonrasina siyaset cok kazancli bir istir.Siyasetin nitelikli seviyeye gelmesiyle birkisim sorunlar asilir.Hocam okuduguma gore abd nin cogu eyaletinde demokrasi vakiflari var.Bu vakiflar devletce destekleniyor.Kurum kurulus ve devlet bu vakiflara fon aktariyor.Bu vakiflar her secmenin adina belli miktarda para tahsis ederek secmenden bu parayi dledigi aday adayina verme hakkini sagliyor.Secmen parayi kendi adina kullanamaz.Bu sekilde secilmek icin yeterli kaynagi olmayan adaylara da bu sans verilmis oluyor.Mali durumu yetersiz nitelikli adaylarda bu sayede ortaya cikabiliyor.Yaziniz icin tesekkur eder saygilar sunarim.
YanıtlaSilDaron Acemoglunun dunyanin en eski ve en tecrubeli demokrasisi abd.yi de anlatan kitabindan sonra, bu ve benzeri "ekonomik gelisme icin demokrasi mi diktatorluk mu" tartismalarinda, konusacak birsey kalmamis olmasi lazim. tabii ki hukukun ustunlugune saygi ve piyasa ekonomisi gelismenin dinamigini sagliyor. eskiden Lange'yi dilimize pelesenk yapardik, yuksek teknoloji ve data birikimi ile mukemmesmis bir neo market sosyalizm filan. fakat ogrenip, deneyimleri okudukca bunun da bir yere varmayacagini ben sahsen anladim. bizim "devletcilik" anlayisi ile yerli sermayenin eksik kaldigi yerlerde devletin yatirimci olmasi filan, hepsi yamuk sonuclar dogurdu ve bireyleri sucladik, sistemik teshis koymadik. imar hakki vermeyip kitleleri sınırlayınca, imara yer acan secimle gelmis belediye siyasetin finansoru oldu vs vs. bunlar bizim merkezi devletci anlayisli, quasi demokrasi gorunumlu, hukukun degil yasanin ustunlugunu esas alan, cok parti sultanlikli idari yapimizi hem olusturdu, hem sekillendirdi, hem de donusturdu. sonunda hukuki denetimi kalmamis bir baskanlik sistemi ve parti sultasini bozmayan bir parlamento son yillardaki garabet oldu. yerel yonetimlerin bagimsizlik kazanamamasi, her konuda referanum yapilmasina karsi korku dolu obedient siyasetciler, demokrasiyi dogrudanlastirmak yerine, vekaletin kosullarini iyice gevseterek (5 yilda bir barajli d'hont) endirekt demokrasiden beslenen bir profesyonel siyasetci guruhu, ve bunlara avuc acmis birseyler "bahşedilmesini" bekleyen feodal kafali ama sehirli kalabaliklar. sistemin kasasini ele gecirmek ugruna dagitilan culuslarla sekillenen bir endirekt demokrasi deneyimidir turkiyemiz. ekonomik kalkinma gibi tanimi ve cercevesi belirsiz yollarda "cuk" oturan teorliler yerine, geri kalip kalmadigimizi anlamak icin cok uzaga gitmeye gerek yok; dis borc ve faizi ne kadar? son 15 yilda ne kadar kaynak transfer edilmis disariya? ihracatin ithalati karsilama orani ne? vb datalarada hep negatifteyiz. pozitif seyler de var tabii ki; film (ve asimilasyon kulturu) ihrac etmeye basladik, bizden asagidaki topluluklar bize benzemeye ozenir oldular. Silah satisina basladik, buyuklerin proxyleri carpistikca bize de yariyor artik. emea en yetenekli tasaron firmalari bizde.. ancak hala satinalmayi ogrenemedik, bot sozlesmelerde kazik yiyoruz, gasdan, airportdan, kopruden kazik yiyoruz (yani millet olarak kazik yiyoruz araci olanlarin bekasi icin). dekompoze olmakta olan ama bazi parcalarindaki bakteri faaliyetini is yapmak sanan bir ceset miyiz? yoksa hala uniter ve teritoryal guc projeksiyon yetenegi olan iddiali bir ulus devlet miyiz? biz kendimizi nasil gorersek gorelim, disaridakiler de bizi interdependance anlamayan, mercenary olarak vazifelendirilecek, etrak-i bi idrak olarak mi goruyor? henuz mulahaza hanesi bos... 1920lere gore ileride olmak kriterinden bakinca uzaya ulastik. ama modern caglarin devletleriyle beraber kosuyoruz ve gerilere dusmeye basladik. cozumu ise kanaatimce, bedeli ne olursa olsun hukukun ustunlugu ve bedeli ne olursa olsun decentralsation, bedeli ne olursa olsun sadece koruyan ve servis eden kurumlara kucultulmus full seffaf bir devlet... ve uzun bir sure buna tecavuz etmeyecek vatansever halaskarlar; yani barajsiz ve nisbi temsille, tercih siralamasi sandilk iradesinde, gelmis bir parlamento!
YanıtlaSilBugüne kadar gelişmeyi başarmış bütün ülkeler devletçilikle gelişmiştir.ABD,Almanya,Fransa,İspanya,Finlandiya...vb. tamamı..
SilYine Son 50 yılda gelişmeyi başarmış sadece Japonya,G.Kore,Singapur ve Tayvan vardır..Bu ülkelerde devletçi ekonomi politikalarıyla kalkınmıştır tıpkı bugün ki Çin gibi.
Devletcilik sart!
SilUlkenin, sosyoekonomik acisindan geri kalmis yerlerine o yoreye ozgu kamu tesebbusleri kurulmasi kalkinma icin cok onemli.
Mesela Ereglide demir-celik fabrikasi buna guzel bir ornektir.
Devlet, geri kalmis yerlere fabrikalar kurmalidir. Asgari ucretten insanlari gunde 6 saatlik vardiyalarla 7/24 fabrika calistirmalidir.
Haliciligin gelismesi icin halicilik fabrikalari 7/24 calismalidir
Devlet uretimde olmali Devletin gucu kudreti halkin ruhuna islemelidir.
Ilac fabrikalari kurulmalidir antibiyotik grip ilaci vitamin haplari vs bunlar kurulmali ihracata tam gaz devam edilmelidir.
Ozel sektorle bu isler olmamaktadir
Ozel sektor varsa yoksa borsa finans yapmakta insaat yapmakatdir
Devlet nasil toki araciligiyla insaat yapiyorsa fabrikada isletebilir
Artik 15 sene onceki dunyada degiliz! demokrasiler geriliyor
niye bu soru soruldu mu hic?
Cok basit cunku gelir dagilimi bozuk genclere is as verilmiyor
insanlar da demokrasiden uzaklasiyor
Ben kendimden pay biceyim 15 sene once liberal demokrasinin yilmaz savunucusykan AB vs derken suanda demokrasiden uzaklastim benim gibi boyle bir cok insan var.
Ben acik konusayim eger akillar baslara devsirilmezse sayet
bunun sonu acidir bakin uyariyorum!
Ya fasizmin kan golunde bogulur insanlik ya kati bir komunizm ruzgari eser¨
Ya da savas kosullari olusur
Dunyaya yazik olur
Benden uyarmasi
Ya aklinizi basiniza devsirirsiniz geliri adaletli paylasir esit bilimsel bir sosyal sistem kurar insanlara dogru duzgun egitim verirsiniz ya da sartlar baska yone evrilir.
Bu tum dunyada boyle
yok oyle yagma birileri yer buyuk cogunluk bakakalir
dunya bunu daha fazla kaldiramaz
Devlet uretim ciftlikleri kurularak hayvancilik
ister devletçilikle ister özel müteşebbislerle olsun olayın merkezinde insan vardır. insanların ortalama düşünsel standartları yüksekse bir ülkede o ülke devletçilikle de liberalleşme ile de kalkınır ve iktisaden büyür. insanların düşünsel standartları düşükse ne yapılırsa yapılsın o ülke istenilen kalkınmışlığa da istenilen iktisadi kriterlere de ulaşamaz. örnek: türkiye!.
SilDevletçilik şart diyen arkadaşlar,
Silbuyurun devletiniz yapsın, tepesinde dünyanın en bilge başkanı Sn Erdoğan tarafından yönetilen bir devlet var.
Şimdi bu yapıdaki devlet ne yapacak onu söyleyin siz?
Japonya ve Singapur da bu demokrasi dışı örneklere dahil edilebilir
YanıtlaSilYönetim biçimi ile zenginliğin hiç bir ilgisi yoktur. Küçük Arap Şeyhlikleri çok zengindir ama yönetim biçimleri parantez içinde çağdaş değildir. Elit (analitik düşünebilen, liyakata önem veren, geleceği okuyabilen) bir diktatör mevcut en ileri düzey demokrasilerden daha iyi sonuç verir. Tarih boyunca talih pek çok halkın yüzüne gülmüştür. Bir zamanlar dünyada neredeyse tek söz sahibi halkları listeleyelim: 1- Türkler 2- ABD 3- Ruslar 4- İngilizler 5- Fransızlar 6- Makedonlar 7- Moğollar 8- İranlılar 9- Araplar 10- İtalyanlar 11- Almanlar 12- İspanyollar 13- Portekizliler 14- Hollandalılar vd. Diğerlerinden 1 adım önde olduğunda onlardan daha zengin olursun. İleri düzey bir demokrasi ile yönetilmenin ciddi bir avantaj sağladığı önermesi ise doğrudur. Çünkü hukuk kuralları geçerlidir. Güçler ayrılığı ilkesi sayesinde yanlış yapan erk anında elimine edilir. Liyakat kurumlaştığı için doğru kişiler, doğru zamanda, doğru yerdedir. Tabi her zaman değil. Demokrasi zengin olmayı garanti etmez ama gelişmişliği garanti eder. Karnınız aç ama mutlu olursunuz. Çin zengin bir ülke olabilir ama gelişmiş bir ülke olamaz. Demokrasiyi zengin olmak için değil gelişmiş olmak için talep etmeliyiz. Zengin olmak basittir ama gelişmiş olmak çok zordur. Osmanlı ticaret yolları üzerinde iken zengindi. Ticaret yolları bir anda yön değiştirince fakirleşti. İspanyollar Güney Amerika'daki gümüş madenleri ile bir anda çok zenginleştiler ama üretim aynı oranda artmadığı için fiyat artışları zenginliklerini aldı götürdü.
YanıtlaSilBirilerinin zengin olabilmesi için birilerinin fakir olması şarttır. Farz-ı muhal dünyadaki 8 milyar insanın hepsinin hesabına aynı anda 10 milyon USD yatıralım. Hiç kimsenin durumunda hiç bir değişiklik olmaz. Ev almak istersiniz ev sahibi nasıl olsa zenginim satmama gerek yok der veya uçuk bir fiyat ister. Yat almak istersiniz yine belki bir yatın fiyatı kısa sürede 1 milyar USD olur. Ya da yer gök yat olur paranızla rezil olup lanet olsun dersiniz. İşte böyle. Başınızı ağrıttım kusura bakmayın.
Ellerinize sağlık Hocam,size sormak istediğim;
YanıtlaSilNeden bu ülkenin her şeyi yarım yamalak?
Ne demokrasisi tam demokrasi,ne diktatörlüğü tam diktatörlük...Bir şeyi yapıyorsan tam yapacaksın arkadaş!Üşengeç miyiz yoksa beceriksiz mi?
Denge politikasından mı oluyor sizce bu hocam?
Hayır. Bu kamuoyunun hesap soramamasından kaynaklanıyor. Eğitim biçimi biat kültürüne dayalı.
SilYöneticileri ahlaklı olan devletler vardır ahlaksız olan devletler vardır. Demokrasinin değeri ahlaksız yöneticileri defetme kolaylığı sağlamasıdır.
YanıtlaSilHocam Avrupadan gelen sıcak para mı yoksa doğrudan sermaye yatırımı mı derken Türk Lirasının degerini dusunmez olduk.
YanıtlaSilHocam selam, bir de su var: Guney Kore ABDnin Uzak Dogu muttefiki ve yanlis mi biliyorum, savunmaya ciddi bir kaynak harcamiyor, ABD muttefigi olarak destekleniyor; Çinse buyuk is gucu hacmini ve kaynaklarini kullanarak ve ABDden aldigi (bizim terminolojiyle) ciddi kapitulasyonlarla "devlet gucu"nu yuksetmis durumda.. ote yandan ekonomik gelisimin var olup insan faktorunun indirgendigi yapilar tipki Matrix'deki gibi bir sey ve hicbir degeri yok.. insani havuc-sopa ikilisiyle herhangi bir seviyede yiyen, icen, sicrayan ve ureyen epsilonlara ceviren bir sistem zaten kokten reddedilecek bir sistem oldugundan "Cinde de Guney Korede de demokrasi yok ama GELİSİYORLAR" argumani kokten yanlis, cunku bu gelisme degil sadece guclenmedir ve insani yukariya ceken degil asagiya iten bir guclenme gelisimidir.. Mahfi mi insana daha cok benziyor, Hulk mi? Halbuki Hulk Mahfi'den cok daha guclu.. Hulk'a benzemek isteyen var mi aramizda?
YanıtlaSil''savunmaya ciddi bir kaynak harcamiyor'' Hiçbir veriye bakmadan sadece varsayımlarla kesin konuşuyorsun.
SilTam aksine Güney Kore savunmaya en çok para harcayan ülkelerden biri...Şu son 60 yıldır 90'lar hariç bizden daima 2 kat daha fazla para harcadılar...Zengin oldukları için değil...Milli gelire oranla iki kat..
G.Kore bugün milli gelirinin %2.6'sını savunmaya harcıyor...Türkiye'de bu oran %1.5.
G.Kore kalkınma hamlesini gerçekleştirdiği 70'lerde 80'lerde milli gelirinin yaklaşık %6'sını savunmaya harcıyordu.Türkiye'de oran %3-4'dü.
Adamlar K.Kore'yle kanlı bıçaklı
Ha-Joon Chang "Merdiveni Tekmelemek" adlı makalesinde demokrasinin ülkenin büyümesine olan etkilerine de değinmiştir. Konunun meraklıları okuyabilirler. Tek cümleyle söylemek gerekirse; demokrasi ekonomik kalkınmanın olmazsa olmazı değil ancak ona yardımcı bir araç olabileceğini ifade ediyor. Ayrıca Aristo gibi ünlü Yunan filozofları da demokrasiyi eleştirmişlerdir. Kanımca demokrasi ulaşılabilecek en iyi yönetim sistemi değil. Mutlaka daha iyisi olmalı. Örneğin bir toplulukta (veya devlette) çoğu kişi eğitimsiz, gündemden haberi olmayan yada kandırılması kolay insanlardan oluşabilir. Bu durumda bu kişiler tarafından verilen düşüncesiz kararlar (yada aşırı iyi niyetten ötürü verilen yanlış kararlar) o toplumu felakete sürükleyebilir. Doğrusu sizin de demokrasiyle ilgili görüşlerinizi merak ediyorum hocam. Sizi severek takip ediyorum, başka yazılarınızı da dört gözle bekliyor olacağım, iyi çalışmalar dilerim.
YanıtlaSil"Çin demokrasiyle mi gelişti?" sorusunun cevabı net aslında: Çin gelişmedi!
YanıtlaSilÇin'in gelişmiş bir ülke olmasına -eger olursa- en az yarım yüzyıl var...
Evet henüz gelişmedi ama yarım yüzyıl yok...10 sene bilemedin 20 sene var..Tabiki Almanya seviyesine gelmeycekler ama 20bin doları geçecekler.
SilZaten gelişmeden değil büyümeden söz ediyoruz.
Sil
YanıtlaSil"Herhangi bir konuya görmek istediğiniz gibi bakarsanız baktığınız gibi görürsünüz."
Uzay cagina gecmedigimiz surece 2100 yillari atasozu niteliginde soylenmis bir cumle
Hocam "ulusların düşüşü"nde kapsayıcı demokratik kurumlar olmadan, yenilikçi yıkımın olamayacağı, bu nedenle gelişmenin sınırlı olacağı ve nihayetinde duracağı iddia ediliyor...
YanıtlaSilBastan beri demokrasi varsa doğru.
SilTürkiye’de insanlar kurumsallaşmaya gelemiyor. Yapsa bile bir müddet sonra tekrar kişisel ilişkilere, çıkarlara ricat ediyor. Toplumun da bireyler gibi bir organizma olduğunu anladığımızda ve onu her daim sağlam, sağlıklı tutmak gerektiğini anlayıp onu sürekli yücelttiğimizde, uzun dönemde faydalar ortaya çıkacağını görmemiz gerekir. Bir ağaç ekerken onun gölgesinden yararlanmayacağımızı bileceğiz ve birgün benim torunlarım yararlanır diyerek ektiğinizde işte o zaman kurumsallaşmayı başlatmış olursunuz. Yoksa bir ileri bir geri. Bu arada başkaları iki ileri gitmiş olur. Maalesef Türkiye cadı kazanı gibi ve adalet çok çok zayıf. Olan düşük gelirli, düşük eğitimli halktan insanlara oluyor nihayetinde ve tüm toplumlarda bu kısım çoğunluk. Türkiye’nin acil olarak yurtdışına hakimleri gönderip, hukukun üstünlüğü orada nasıl işliyor, neyi nasıl yapıyorlar incelemeleri gerekir. Başkasıyla karşılaştırma yapmadan sadece adaletçilik oynamış oluruz. Bakınız şekil A Mevcut durum.
YanıtlaSilHakimlerin yurtdisi egitimi deyince aklima bir tanidik hakim gelir gulerim.
SilBu arkadas amerikaya egitime gonderilmis 3 ayligina. Orada parasini verip bir hatun kisi ile vakit gecirmek istemis. Bunu is uzerinde polis yakalamis. Ne dediyse kurtulamamis. |N sonunda 5bin dolar ceza ile olayi buradaki resmi makamlar ile oradaki egitim aldigi kurma yansitmadan cozebilmis.
Diyor ki adami oyle bir duruma sokuyorlar ki parasi neyse verip kurtulayim diyorsun. Adalet cok hizli, bir haftasonunda okuldan kimse ogrenemeden olay kapandi ama verdigim ceza oyle bir icime oturdu ki, yillar gecti hala unutamadim.
Bizzat yasayip tecrube edilerek ogrenilmis adalet. Darisi ulkemize...
Hocam enflasyon hedefini tutturamayan merkez bankasi baskanini reis kovdu.
SilYüzde 5 enflasyon hedefi yanlıştı. Öte yandan Maliye Politikası da bu hedefin tutturulması konusunda para politikasına yardımcı değildi hatta tam tersine para politikasıyla çelişecek biçimde gevşek bir maliye politikası izleniyordu.
SilHocam teşekkür ediyorum çok güzel ve yalın bir şekilde nekadar güzel anlatmışsınız. Emeğinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilEmeğinize sağlık hocam
YanıtlaSilSağ olun.
SilG. Kore demokrasiye geçti ve orta gelirden kurtulup gerçek bir gelişmiş bir ekonomiye dönüştü. Çin'i örnek verenler ise Çin'in hala orta gelir düzeyinde bir ülke olduğunu unutuyor ve Çin böyle devam ederse, yani sömürücü kurumların varlığını sonlandırmazsa bir orta gelir ülkesi olarak kalmaya devam edecektir. Tarih bize hep aynı şeyi gösteriyor.
YanıtlaSilÇin'in sanayileşmeyi nasıl başardığı üzerine bugüne kadar okuduğum en güzel ve doyurucu yazının linkini veriyorum:
YanıtlaSilhttp://kamuranindergahi.blogspot.com/2019/03/cin-nasl-basard-sanayilesmeyi.html
Youtube'dan Jean Michel Jarre'ın 1980-1981 tarihli Çin konserini seyretmenizi tavsiye ederim. Sadece bir müzik yolculuğu olarak değil, Çin'in tarihini, kültürünü, sosyal yapısını ve liberal ekonomiye açılış çabasının başlangıcını gösteren, ucundan siyasete bulaşarak Çin'in bugün nereden nereye geldiğini anlatan, yarı belgesel tadında, tarihi bir elektronik müzik çalışmasıdır. Videonun ilk 5-10 dakikası sessiz başlayıp, yavaş yavaş sesli hale gelecek şekilde kurgulanmış, Çin'in çeşitli şehirlerinde verdiği konser kayıtlarını içermektedir. Bilen bilir zaten. Jarre 2004 yılında tekrar Çin'e gider. Jarre in China adıyla dünyada ilk HD konser yayını olan bir konser verir.İlk gelişiyle, ikinci ziyareti arasındaki farkı gösterir. Bunlar CD ve DVD formatlarıyla yayınlanmıştır.
YanıtlaSilhocam işin özü şudur: biz herşeyi miş-muş gibi yapıyoruz. yani samimiyetsizlik var kanaatimce. dönemsel konjonktürsel rüzgara göre reflekslere bulunuyoruz ve bu da sizin de bahsettiğiniz sık sık yön değiştirmeyi getiriyor. sorun aşırı derecede bireyciliğin olması. sistem yok sistemsizlik sistem haline getirilmiş hep şahısla ön planda!. sorun da zaten burada başlıyor.
YanıtlaSil1923-1945 donemi ustu ne kadar kapatilsa da acikcasi diktatorluktur. Tarafsiz yurt disi kaynaklar da bunu dogrular niteliktedir. 1945 sonrasinda bunun hafifletilmis versiyonunu Kemalizm soslu olarak yasadik, her uzaklasma cabasi darbelerle 2000 lere kadar tekrar tekrar ozune donduruldu. Adalet sistemi son derece ideolojikti, kurumsallamadan uzakti, adam kayirmacilik ve rusvet bugun nasilsa eskisinde ayni belkide daha beterdi. 2000'de Kemalizm, karsit gucler tarafindan alt edildi. Kutuplasma diye sikayet edilen, kaybedilen diktotorluk ve hegemonyanin yarattigi huzunden ote bir sey degildir. Kemalizmin somurdugu siniflar icin AKP bir firsat sundu, onu degerlendirdiler. Su an o modelin de bu siniflara istediklerini veremedigi icin tasviye olup olmayacagini gorecegimiz donemdir. Tasfiye olursa da Kemalizm'in geri gelecegini zannetmek tek kelimeyle safdillik olacaktir.
YanıtlaSilTurkiye'de adalet hic bir zaman olmadi, bu konuyu da carpitip 2000'ler sonrasi yasanmis gibi sunmak durust bir yaklasim olmaz. 2001 yilinda ve sonrasi surecin onun uzantisidir. Beni sasirtan islamci idelojiiyi savunan kisileri dogmatik olmakla suclayan, karsitlarinin kendilerinin ne kadar dogmatik olduklarini, kendi hurafelerini ureten yanki odalarinda yasadiklarini gormemeleridir.
Herseyin Turkiye'de guzel olmasini isteyenler, etrafinda ne gorurse sikayet etmeyei birakip, once kendi kapilarinin onunu supurmeli, cok calismaktan baska careleri olmadigini gormeliler. Gelismeyi basarmis uzakdogu toplumlarini su an ki noktaya getiren tek faktor cok calismalaridir. Desteksiz umut pompalamakla, sistem tartismalariyla zaman kaybetmek bos istir. Bu isin baska cikar yolu yoktur.
adsız 16:45 diktatörlük dediğin dönemde çok partili hayata geçiş çalışmaları yapılmıştır. sizin bugün demokrasi olarak gördüğünüz diktatörlük ise çok partili siyasal alanı tek partili hale getirme çabasındadır. Türkiye'de adalet hiçbir zaman olmamış mış. yok ya!. ben 44 yaşındayım daha önce çocuk tecavüzcülerinin serbest kaldığı bir dönemi hatırlamıyorum. yolsuzluğu ortaya çıkarılanların hiç hesap vermediği koltuklarında rahat rahat oturduğu bir dönemi de hatırlamıyorum. kemalizm sömürmüş müş tabi sömürdüğü için bütün o tüpraşlar petkimler tekeller demir çelik fabrikaları tekstil fabrikaları şeker fabrikaları tarım hayvancılık atılımları.. üstelik senin sömürü dediğin sizin çağdışı Osmanlının borçlarını öderken yaptı tüm sanayi tarım kalkınmasını!. senin bugün vahhabi-selefi soslu sözde İslamcılar hem tüm bu değerli ekonomik varlıkları kelepir fiyatına yabancı sermayeye peşkeş çekti hem de dış borcu neredeyse beşe katladı. cumhuriyetin tüm sosyal kültürel iktisadi kazanımlarını talan etti. nasıl ki Osmanlı hiçbir değer üretmedi sadece savaş ganimetleriyle bir dönem zenginlik yaşadıysa şimdi de sizin vahabi selefiler her seçimi savaş görüp sonunda hemen ganimetleri talan ettiler. sistem konuşmak boş muş muş da muş muş. belli olan gün gibi aşikar olan şudur ki: sizler abdestli kapitalistlersiniz. hem sözde üzerine basa basa yazıyorum sözde İslamcılık olsun üstüne de beleş ganimetlerden paralar gelsin üretmeden çalışmadan rantlarla keyif yapalım. ne güzel yaşasın küresel sermayenin finanse ettiği siyasal İslamcılık. kemalizm sömürüsü bu ülkeye 20 yıl rönesansı yaşattı. sizin 17 yılınız bu ülkeye ortaçağ zihniyetini geri getirdi. bu kadar net. bari bu çağdaş düşüncenin yansımalarından olan bloğa yazmayınız bu ortaçağ yazısını!!..
SilCumhurbaşkanlığı sisteminde İlk 100 günlük eylem planı noldu kaçı gerçekleşti bu konuda yazınız var mı hocam?
YanıtlaSilBu konuda yazım yok.
Silmerkez bankası başkanı değiştirildi. neden mi?. çünkü faiz konusunda izlediği politika nedeniyle!.kağıt üzerinde enflasyonu %15 lere düşürdüler ve faiz indirimleri istiyorlar ancak eski başkanının kolay kolay faiz indirmeyeceğini de biliyorlardı. bu yüzden de merkez bankası başkanı olarak kendi kontrol edebileceği bir ismi getirdi. temmuz para politikası toplantısında faiz indirimi kararı gelecektir. eğer sert bir indirim olursa kurlar nasıl tutulacak merak ediyorum. tabi abd ambargosu geleceğini biliyorlarsa zaten faizleri yüksek de tutsak doları tutmak çok zor bari ekonomiye faiz tarafında nefes aldıralım diye düşünmüş de olabilirler. bakalım göreceğiz.
YanıtlaSilSu andaki hareket tarzi tuyu dikmeye yonelik gorunuyor.
SilGercek enflasyon %35-40 o da en iyi ihtimal
SilGida enflasyonu bazi urunlerde %50 altinda degil bazi urunlerde %70
Merkez bankasının bağımsızlığı tartışmalı iken yapılan bu görevden alma ile bu tartışma da artık geride kalmış oldu.Merkez bankasının artık bağımsız karar alabileceğine yerli,yabancı hiç kimse inanmaz.Benim düşüncem ppk toplantısına kadar bu hamleyle herkesin beklemeye başladığı en az 300-400 baz puanlık bir faiz indirimine piyasanın nasıl bir tepki vereceğini ölçerek bir faiz indirimi yapılacak.Beklenti 100 baz puandı.Şu anda 100-400.Belki de hedef %20 nin altı bile olabilir.
YanıtlaSilBağımsız olmaması daha iyi degilmi hükümet en azından kimseyi suçlama şansı kalmaz.birde böyle denemenin sakıncası varmı hocam.cunku kimse kendi ayağına kurşun sikmaz .sonuçta yanlış olursa seçimde giderler.bence rahat bırakmak lazım sistemi demesinler.mazeretleri kalmasın.bakin mebde her sene bir sistem deniyorlar herkesde memnun.
YanıtlaSilSecimle kim gidiyor, pardon?
SilBence ucuz sebze meyve yeditecegiz deyip çiftçilik öldürülüyor.on sene önceki fiyatlardan meyve sebze yemek istiyor herkes.maliyetler artıyor maaaslar arriulyor ama ciftcinin ürününün değeri artmiyor.bence iyi tahlil yaplilip bu konuda çalışmak lazım.
YanıtlaSilElinize sağlık hocam, yine on numara bir yazı olmuş
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam mb başkanı değişti 25 Temmuz da bir faiz indirimi piyasa fiyatlarmi tsk
YanıtlaSilMadem enflasyon sonuc faiz neden, o zaman temmuz ppk'da faizi %10'a ceksinler ve sonuclarini gorelim. Boylelikle bu tartisma bitsin.
SilFaiz nedendir diyen algiyi o sekilde olusturdu. Beklemek piyasayla oyun oynamaktir.
SilMerkez Bankası'nın ne yapacağı konusunda hiçbir zaman tahminde bulunmadım. Ama ne yapmalıdır konusunda düşüncemi yazdım. Bu kez düşüncem MB'nin yüksek oranlı bir faiz indirimi yapmamasıdır.
SilEvet faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur.
YanıtlaSilFaiz düşünce enflasyon neden düşer?
Faiz düşünce
1-) Harcamalar artar
2-) Devletin topladığı vergi artar
3-) Devletin ödediği faiz gideri azalır.
4-)Bütçe toparlanınca devletin borçlanma ihtiyacı azalır.
5-) Devletin borçlanma ihtiyacı azalınca hazine bonosu faizleri düşer
6-) Hazine bonosu faizleri düşünce banka faizleri düşer
7-) Banka faizleri düşünce insanlar ev araba alıp borca girer
8-) İnsanlar borca girince günlük ihtiyaçlarına zar zor para yetirir ve bu şekilde enflasyon düşer.(Talep enflasyonu düşüşü)
9-) Faizler düşünce dolar artar, dolar artınca maliyetler de kısa süreliğine artar ancak doların artışı, cari fazlaya geçilince durur çünkü bu noktadan itibaren ülkeye dolar girişi başlar. Çıkan dolar ve giren dolar eşit olunca dolar yükselmez ve dolara bağlı maliyet enflasyonu da oluşmaz...
Eğer faizler yüksek olursa sürekli cari açık verirsiniz ve dolar sürekli artar dolar artınca maliyetler de artar ve yüksek enflasyon yaşarsınız...(maliyet enflasyonu)
O zaman bir kanun değişikliği ile Merkez Bankası hükümete bağlanabilir. Bunu meclis hemen yapabilir. Sonra da dilediği faizi belirler hükümet. 17 senedir kimsenin elinden tutan yok.
SilKatiliyorum. Faiz bir bela musibettir. Haksiz kazanci tesvik eder. Helal hakkiyla kazanca haram bulastirir.
SilKalkinmak buyumek icin Faiz indirmek sarttir.
Yuksek faizle kalkinma yoktur. Ulkemizin ileride daha iyi bir hayat standirtina gitmesi insanlarimizin refahin tadini yasamasi icin faizlerde gerekli indirimin derhal yapilmasi sarttir.
Merak ediyorum bu dedikleriniz 10 küsür sene neden olmadı her yıl 35 40 milyar dolar cari açık nerden geldi
Silİsimsiz 09:01
SilÇünkü anglosaksonlar, bizi sömürmek amacıyla " ekonominizi düzeltmek için doları düşüreceksiniz" gibi zehirli bir öğreti aşıladılar bize yıllarca.
Oysaki ekonomiyi düzeltmek için faizi düşürüp doları yükseltmeliydik. Şimdi ekonomi yönetimi bu gerçeği gördü ve faizi düşürmeyip kuru yükseltmeyen ve merkez bankası rezervini eksiye düşüren başkanı görevden aldı.
Bundan sonra bambaşka bir Türkiye olacak.
Faizin inmesi lazım tabi ki, ama faiz öyle müdahale ile indirilemez, kendisinin inmesi lazım. Faizin bileşenleri beklenen enflasyon seviyesi, risk primi ve tüketimin ertelenmesinin maliyetidir. Bunları düşürmeden -ki piyasaya güven sağlamak lazım bunun için- toplam faizi indirmeye kalkarsanız para başka yere (mal ve varlıklar, döviz) kaçar tekrar enflasyon yaratır. Daha önce çok denendi bunlar.
SilFaizi düşürünce
Sil1- harcamalar artar elbet fakat istendiği kadar artmaz çünkü döviz kuru korkunç bir şekilde artacağı için dolarizasyon görülür. yani harcamalar istenildiği kadar artmaz.
2- harcamalar artmayınca vergi gelirleri de artmaz.
3- faiz ödemeleri de haliyle azalmayacaktır.
4- borçlanma ihtimali haliyle azalmayacaktır
5- bütçe de toparlanamayacak
8- kur yükseldikçe enflasyon da hiçbir zaman düşmeyecektir.
ekonomi 001'e hoşgeldiniz.
Hocam yazı için teşekkürler ancak kafama şu takıldı, cumhuriyet döneminden bahsediyorsak ( yazıya Türkiye diye başladığınız için bunu varsayıyorum ) ‘ bazen diktatörlük oluyor ‘ demişsiniz ilk paragraflarda , cumhuriyetin hangi döneminde diktatörlük olduğunu düşünüyorsunuz ?
YanıtlaSilDemokrasinin olmadığı bütün dönemlerde
SilEnflasyonu faizi bilmem. 5.58 den yüklü dolarla haftasonuna girdim. Borsadan çıktık dolara yuklendik. S 400 geliyor diye böyle yaptik ama ona gerek kalmayacak anlaşılan. MB baskani Arjantin de istifa edince parası % 7 degerkaybetmisti. Bakalım bizimki istifa bile değil kulagindan tutup kapının önüne koyma ne olcek göreceğiz.
YanıtlaSilDolar, fedin faizleri indirip para arzını artırmaya başlamasıyla başaşağı gidecek. Yılsonu dolar kuru beklentim 5.20. 9ları 10ları görecek diyenler daha çok bekler. Abd den her haber geldikçe dolar düşecek. Fedin para basmasıyla bollaşan dolar bricst ülkelerine akacak. Borsada ralli yakın, doların çöküşü yakın.
Sil21.24
SilDolarin zaten hali hazirdaki mevcut seviyesi bizim enflasyonumuz diger ulkelerin enflasyonu farki baglaminda ele alirsak sayet son derece dusuk. Olmasi gereken dolar kuru 6.20-6.30 band araligidir. Bu band araligi bize cari fazla olarak donecek uretimin iceride olusabilmesinin sartlarini olusutracaktir.
Bahsettiginiz durum kara haberdir. Sizin dolar kuru beklentiniz sicak paraya dayali dovizin dusuk olmasina ise vah halimize...
Bu mevcut enflasyonda dolarin 5.20lere dusmesi tam anlamiyla kara haberdir.Olmaz demiyorum OLur tahmininiz ve beklentinizde basarili ve tutarli olabilirsiniz. Ancak mevcut enflasyon ortamimizda dolarin 5.20lere kadar inmesi cari dengeleri alt-ust eder ulkeyi sicak paranin borca dayali buyumenin yuvasi haline getirir.
Suan rekabetci olmak adina hatta enflasyonda dusus adina(Talebin doviz eliyle kirilmasi) Dolarda 6.20-6.30 bandini saglikli bir band olarak goiruyorum.
Merkez bankasina gelince de enflasyon %12lere inene kadar faizde indirim sahsen yapmam yapsam bile 0.50 indirim yaparim.
adsız 21:24, dolar kurunu sadece fed in para politikası mı belirliyor ki fed faiz indirince dolar kuru düşsün. senin kredi derecelerin çöp olmuş sana sabit sermaye -sıcak sermaye neden gelsin ki!. senin birikimli 572 milyar dolar cari açığın olmuş. dolar brics ülkelerine akacak doğru ama ülkeler arasında türkiye olmayacak. neden mi?. çünkü brics ülkelerinin dış borç stokuna ve yapısına bakın bir de türkiyenin dış borç stokuna ve yapısına bakınız. onların net döviz rezervlerine bakınız bir de türkiyenin net döviz rezervine bakınız. tabi net döviz rezervi kalmamış da olabilir. onların büyüme oranlarına bir de bizim büyüme durumuna bakınız. bizim üzerimizdeki anbargo tehdidine ve etrafımızdaki politik askeri gerginliklere bakınız bir de brics ülkelerine. ayrıca merkez başkanını görevden alarak sorunları çözeceğini sanan kafayla mı bu ekonomiye sermaye girişleri olacak. evet thy yi de diğer tüm ekonomik değerleri sattığı gibi satarsa biraz para girişi olur zaten bu saaten sonra da bu ülkeye köprü şirket satın almaya gelirler. fed faiz indiri ama burada da faizleri indirirseniz dolar gelmesi şöyle dursun dolar çıkışları başlayabilir.zaten enflasyonu da kağıt üstünde indirmişsiniz dış sermaye inanmıyor haklı olarak bir de reel faiz indirimi yaparsanız fed in faiz indiriminin bir anlamı hiç kalmaz zaten!. olaya sadece fed faiz üzerinden değil daha geniş pencereden bakmalısınız. boşuna dolarda düşüş beklemeyin artık 5,50-5,55 tl aralığı dolarda taban olmuştur.
SilCogunuzun cebinizde 5 kuruş para yok çoğunuz baba parası yiyorsunuz yazdiklarınızi okuyan sanır ki her biriniz milyonluk adam. Elinize bir kasa domates vermezsem yariniz bir kasa domatesi akşama kadar satip bitiremez ama ekonomide ahkam kesmeye gelince elinize su dokebilen bulunmaz.
YanıtlaSilSiz esnaflıkla bilim adamlığını karıştırıyorsunuz.
SilYuksek faiz lobisine ve ust akila ragmen bu faizler inecek piyasalar cosacak buyume tekrar artacak issizlik kalmayacak
YanıtlaSilFaiz lobisi yoktur, faiz fobisi vardır.
SilBu sayfaya yazan ak gezenler zahmet edip geçmiş yazıları da okursa en azindan bir şey öğrenirler
YanıtlaSilHocam itiraz edenlere tek sorum olacak Avrupa ve ABD nin desteklediği Güney Kore'de mi yoksa Çin'in desteklediği Kuzey Kore'demi yaşamak isterler?
YanıtlaSilProblem sadece demokrasi ve hukuk olan bir ortamda calisabilecek bir ekonomik sistemi uygulamaya calisirken, politik ve sosyal uyumsuzluklardan demokrasi ve hukuka saygi göstemrmemek ve engellemekte.
YanıtlaSilUygulanmaya calisilan devsirme sistemler Türkiye'de kendi icinde ikilemler barindiriyor.
Türkiye cok farkli bir yer, OSmanli'dan gelen, Atatürk'le modernlesmis bir gecmisi ve gelenegi var. Ne Cin totaliter rejimi ne de Avrupa demokrasisi birebir uygulanabilir bu ülkede. Kendi tarihinden gelen deneyim ve gelenekle birlikte modern dünyanin gerektirdigi sistemin bir birlesimi ve sentezi ancak etkili olur (OSmanli'nin yükselis döneminde kendi gelistirdigi timar sistemi örnektir)
Yüksek faiz yüksek enflasyona yol açar mı?
YanıtlaSilKapalı ekonomilerde yüksek faiz enflasyonu düşürür..
Ancak Türkiye gibi kambiyo rejimindeki ülkelerde yüksek faiz yüksek enflasyona yol açar.
Yüksek faiz verilince , tüm dünyadaki dolar, o ülkeye akın eder. O ülkede normalde dolaşımdaki para 10 birimse yüksek faiz sonrası 20 birime yükselir. Bu arada dolar da düşer. Doların düştüğünü ve artmadığını gören bankalar, düşük faizle sendikasyon kredisi kullanıp kredi verirler bu şekilde vatandaş da bu kredileri kullanıp enflasyonu fırlatır.(Talep enflasyonu)
Ancak bu saadet zinciri, kamu maliyesinin bozulması ya da herhangi bir global krizle patlar . Gelişmiş ülkelerde faizler yükselince, yüksek faizin verildiği ve bu sebeple yüksek cari açığı olan ülkede kur şoku yaşanır ve bu , enflasyonu fırlatır...(Maliyet enflasyonu)
Eğer o ülke, enflasyonu düşürmek için faizi yükseltmeseydi, cari açık vermeyecek, doların fiyatını düşürmeyecekti ve finans kuruluşları dolarla borçlanmayacaklardı... O ülkeye dışarıdan para girmeyecekti. Ha dışarıdan para girmiş ha merkez bankan para basmış ikisi de enflasyonu tetikler.
Faizi düşürüp cari açığı cari fazlaya dönüştürürsen, tasarruflar borsaya kayar ve yatırıma dönüşür.
Cari fazla vererek büyürsün.
Bu dediklerinize katilmakla birlikte bir gercegi de dile getirmek isterim.
SilDediginiz bu mevcut yapinin isleyebilmesi icin 2004-2012ler arasindaki Turkiye ekonomisi lazim.
Guven veren enflasyonu dusuk olan kamu maliyesi guclu olan bir ekonomi icin bu dedikleriniz gecerli. Suan icin mevcut kosullar cok farkli
Bugun hala daha enflasyondan konsuuyorsak sayet o donem saglikli para politikasini olusturamamizdan kaynaklidir.
O donem yapilmasi gereken bana gore 3 cesit yol vardi.Ozellikle kuresel kriz oncesi yillarda Enflasyon faiz sicak para cari denge
1.yol:Dusen ve belli bir seviyede dengelenen ordan asagiya inmeyen enflasyonla birlikte (%9-%8-%7) TLden YTLye gecerken 1TL:2Euroya develueye edilecekti ortalama %20 develuasyonla 1YTL:1EURO sabitligine girecekti YTL ise gelismis bir ulkenin parasina sabitlenecekti bu Bana gore hem birikimli enflasyonu yuksek ve gevsek olmasi bakimindan hem de cari acigi kronik olmasi bakimindan Ingiliz pounduna baglanmasi daha makul olurdu. Bunu yaparkende denk butce yapilacak MAli Kural uygulanacakti. Pounda TLyi piklemek enflasyon %3lere gelince birakilacakti.
2.yol ise Yine denk butce yapilip sicak paraya karsi Tobin vergisi uygulamasina gecilecekti.Boyellikle lira o donemde daha reel bir seyir izleyecekti.Tobin vergisinin ipini de yani tobin vergisini arttirip azaltmayi da Merkez bankasina verilecekti. Yani Eline yeni bir buton verilecek boyleikle para politikasi daha ozerk bagimsiz olacakti.
3.yol ise komple faizleri indirip ki bunu o donemde bir iktisadci onermisti. TLyi daha reel seviyede dengelenmesine artan enflasyonla birlikte disaridan parayla artan talebin zapturapt altina alinmasina ve tldeki oynamalar neticesinde de cari acigin dalgali kur bandinda dusuk faizler neticesinde cari acik kapanana kadar dalgalanmasi saglanacakti.
Ben acikcasi 1. yol o donem uygulanmis olsaydi Denk butce belki o donem icin 1-2 milyar YTL fazla Mali Kural yasasi uygulamasi ile TLyi euroyu1.75mil.liradan euroyu 2.00mil.lira sabitleyip yeni para sisteminde paradan sifir atip 2ye bolup 1YTL1euro yapip Pounda pikleyip maksimum 2 yilligina enflasyon 2ye gelene kadar bu uygulamanin yani piklemenin olmasi gerektigini dusunuyorum belli sartlarda. Ondan sonra belki tobinle yola devam edilebirdi.
Bana gore Enflasyon dusmeden dusuk olmadan saglam butce olmadan dusuk faizin basarili olabilecegine inanmiyorum.
Ya da
Fiyat istikrari bakimindan %2.5 enflasyon %3 politika faizi gelismis ulkeler icin daha reel olabilecegini dusunuyorum bazi olgularin.
Turkiye icin ise %3.5 enflasyon %6.00 politika faizi daha ayaklari yere basan bir para politikasi olabilir faziin ve enflasyonun bu bandlarda seyretmesi aradaki 2.5luk fark buyumeyi enflasyonu issizligi kontrol etmek icin merkez bankasina eger bagimsiz ve ozerk ise ciddi olanak saglar hele bir de disarida sicak para girisi bol hacimli para ve size guvenen itibar eden paralar coksa dusuk dozda tobin vergisini de koyup merkez bankasinin eline verdin mi surec para politikasinda daha rahat isler
adsız 19:31 yanılıyorsun hem de büyük bir yanılma!. hala birisinin ağzına bakarak konuşuyor ve yazıyorsunuz!. bir kere türkiyenin üretiminin %70 i ithal girdilerle yapılmaktadır. yani her 100 birim üretim için 70 birim ara malı ve sermaye malı ithalatı yapmak zorundayız ve ithalatı da tl ile değil dolar ve euro ağırlıklı dövizle yapabildiğimiz için de düşük enflasyon için bu girdilerin düşük fiyatlardan ithalatı gerekiyor ki bu da yüksek reel faiz vererek kurları düşük tutmaktan geçiyor. eğer abd almanya gibi rezerv paranız varsa faizleri elbette düşük tutabilirsiniz çünkü kur şokları yaşamazsınız!. ancak daha 2018 yılında 1 yılı bile dolmadı gördük faizler yükseltilmeyince yaşanan kur şokunu. sert faiz yükseltilince ve sıkı parasal duruşta ısrarlı olunca piyasa olumlu cevap vererek kurları düşürdü. enflasyon demek paranın amortismana uğraması demektir. aşınması değer yitirmesi demektir. ancak faiz yükselterek cazip kılar ve talep yaratarak tekrar değerlenme yaratıp enflasyonu kontrol altına alma şansınız olur ve ayrıca tl cinsinden tasarrufu olan gerçek ve tüzel kişilerin tasarruflarının değer erimesini de ciddi derecede absorbe etmiş olursunuz. tabi bu genel olarak monetarist bir iktisat yaklaşımıdır ve enflasyonu salt parasal bir olgu olarak gören akımdır. ancak enflasyonun sadece parasal politikalarda değil aynı zamanda verimlilik sorunu özellikle de üretim protezlerindeki ciddi verimsiz yapısallık sorununda da aranması gerektiğini düşünüyorum. hem kuru hem de faizi piyasa ekonomisini kabul etmişseniz belirleyemezsiniz birisini mutlaka piyasaya bırakmalısınız ya da kambiyo rejimini ciddi derecede değiştirmeli ve oyunun kurallarını siz belirlemeye çalışmalısınız. sonuç: enflasyon sebep,faiz sadece sonuçtur.
SilBugün burası bayağı ak trol yapmış.
YanıtlaSilTeori çökünce ak trol. Bu da güzel..
Silpardon siz kimsiniz ki teorinin çöktüğüne karar veriyorsunuz!. yakında çok yakında reisinizin ve etrafındaki sözde danışmanların nasıl çökeceğini hep beraber göreceğiz şimdilik britanyadan biraz yardım geliyor ama yakında onu da keseceklerdir. küresel sermaye reisinizi nasıl iktidara getirip gücü verdiyse acılı biçimde o gücü de ellerinden alacaktır.
SilHocanın yazılarını ve yorumlarını takip etmeye çalışıyorum ve ekonomiye her ne kadar teknik bir mesleğe sahip olsam da ilgi duyuyorum.Yazıların altında ki yorumlardan da kendime çok şey kattığımı düşünüyorum.Fakat beni çokça rahatsız eden konu yorum yapan herkesin karşısındaki kişiye kendi doğrusunu kabul ettirmeye çalışması.Eğer birisi bize sorsa ülkenin temel problemi nedir ve nasıl çözülür? Hepimiz hemen hemen aynı şeylerden dem vururuz.Gel gelelim burada aynı şeyi yapıyoruz, hep bir hakaret hep bir kendi görüşünü kutsallaştırma peşindeyiz.Hoca yukarıda yazmış demokrasiyle yönetmeseler de dışarıya ve yatırımcısına karşı sayılırlar diye. Peki biz ne yapıyoruz burada yorum yapan kişiler olarak birbirimizin zekasını sorguluyoruz,nedeni ise sırf bizim gibi düşünmüyor diye.Bence bu gelişime ve eleştirilmeye kapalı olmamız nasıl yonetildigimizi de açıklıyor.Nasil hak ediyorsak öyle yönetiliyoruz.Önce kendimizi değiştirelim sonra olacakları gözlemleyebiliriz.
YanıtlaSil8 Temmuz 21:24 sen hala olayın nereye gittiğinin farkında değilsin kardeş.
YanıtlaSilİktidar, seçimlerden dolayı 23 hazirana kadar kuru kontrol etti.
Bundan sonra kur kontrolünü bırakıp faizi kontrol edecek. Bunun ne anlama geldiğini biliyormusun? Kur bundan sonra kaça giderse gitsin faiz artışı olmayacak. Yani kurun önümüzdeki dönemde çok yükselme ihtimali var. Kur yükselince borsa önce inecek ardından fırlayacak...
Ekonomi önce küçülecek ardından yüksek hızla büyüyecek...
2002 sonrasında yüksek faizle ve imf borcuyla gerçekleşen sağlıksız dolar girişi, 2019 temmuzdan sonra cari fazlayla olan dolar girişine dönüşecek dolar önce yükselecek ardından sabit kalacak ...
Tekrar ediyorum İktidar kuru serbest bırakmıştır s400 ten dolayı yaptırım olsa da olmasa da kurun yukarı yönde gideceği yer belli değil ucu açık herkes şimdiden önlemini almalı.
Önlemini almayanlar sonra ağlamamalı..
1998-2001 arasında kur, 0.3 tlden 1.5 tlye gelmiş di ardından V tipi çıkış yaşanmışdı. Çünkü o dönemde de iktidar kuru kontrol ediyor faizi serbest bırakıyordu.
Ardından bunun yanlış olduğunu görüp faizi kontrol ettiler ve kuru bıraktılar. Ancak 2002 sonrasında Akp ,imfnin de baskısıyla tekrar kuru kontrol etmeyi tercih edince yüksek faize devam etti bu sebeple çok fazla cari açık verildi ve bugünlere gelindi.
Şimdi Akp bundan ders çıkarmış görünüyor ve faizi kontrol etmeyi tercih ederek çok doğru birşey yapıyor.
faizi kontrol edebilmen için 1- içeride arz açığın olmayacak ya da yüksek arz açığın olmayacak. 2-döviz rezervin güçlü olacak ya da yüksek dış finansal yükümlülüğün olmayacak. 3- üretimdeki dışa bağımlılık seviyen yüksek olmayacak. bunlar bizde olmadığına göre ne faiz ne de kurları kontrol edebilirsin. kontrol tamamen uluslar arası sermayede olur ki artık böyledir. merkez bankası istediği kadar faiz düşürsün kurlar fırlarsa piyasada faizler de mutlaka yükselir. buna engel olamazsınız. çünkü o kadar çok dolarize olmuş bir ekonomimiz var ki; dolar istediği kadar yükselsin ben merkez bankası olarak faiz yükseltmiyorum uygulamasının pratikte hiçbir karşılığı yoktur ve olamaz. bugünkü yapı buna uygun değildir. bunu yapmak için kapalı bir ekonomi haline gelmeniz gerekir. o zamanda bu üretimi zayıf yapısıyla türkiye çok büyük zorluklar yaşar. yani sizin dediğiniz olabilmesi 2002 başında mümkündü. ama artık bu finansal kaldıraçlı piyasa yapısıyla mümkün değildir. önce bedeller ödenir sonra kapalı ya da yarı kapalı bir iktisat modeliyle yola devam edilmeye çalışılır.
Sil18.19 bu söyledikleriniz boş.
YanıtlaSilS400 kriziyle beraber ımfnin de kapıları kapanacak ve ülkemiz dış borç ödeyemez hale gelecek.
85 milyonluk bir ülkenin itibarı söz konusu. Bu şartlar altında faiz indirerek gerçekleştirilecek devalüasyondan başka hiçbirşey itibarımızı da kurtarmaz ekonomimizi de. Bana göre öncelik itibardadır bu sebeple ithalatı düşürüp ihracatı arttıracak devalüasyon mutlaka olmalıdır. Eğer devlet dolar artışını frenleyecekse, faiz artışıyla değil döviz hesabı karşılık oranını %90 lara çıkartıp brüt rezervi satarak frenlemelidir. Faiz artışı, en son yapılacak şey olmalıdır . Ekonomiyi kurtarmak için de devalüasyon şarttır. Elbette bundan olumsuz etkilenecek sektörler olacak ancak merkez bankası net rezervi eksiye düşen bir ülke için başka seçenek yoktur...
Sayısız faydaları olacak..
1-) Türkiye ucuzlamış iş gücüyle yani asgari ücretin dolar bazında düşmesiyle ciddi bir doğrudan yatırım çekecek...Vw Türkiye'yi seçecek. Çindeki fabrikalar Türkiye'ye kayacak.Önce ufak bir küçülme sonra ciddi bir büyüme gerçekleşecek.Cari fazla vererek büyüme dönemine geçilecek...
2-)Ciddi bir yargı reformuyla tüm düşünce suçluları ve tutuklu siyasiler salıverilecek. Düşünce suçuyla ilgili davalar düşecek...
3-)Ab ile ilişkiler düzeltilecek. Müzakereler tekrar başlayacak.
4-) V tipi çıkış gelecek.Devalüasyon sonrasında cari fazlaya geçileceği için dolardaki artış duracak. Ardından dolarizasyon azalacak, para borsaya akmaya başlayacak. Dolarizasyon azalınca faizlerin daha da aşağıya çekilmesi mümkün olacak ...
Borsada ralli başlayacak çünkü bist100 ün devalüasyon sonrası dolar değeri,ilk etapta çok daha aşağılara gelecek. Ardından bist100 , ben diyim 150.000 sen de 200.000 e gelecek... İmf ile anlaşma olmadan da ekonominin düzeltilebildiği tüm dünya'ya ispatlanacak.
5-) İşsizlik düşecek. Yatırımları devlet değil özel sektör yapacak..
6-) Cari fazlaya geçilecek Türkiye Cumhuriyeti'nin Merkez Bankası olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın rezervleri dolup taşacak...
7-)Burası çok önemli.
Borsa-döviz- faiz üçgeninde , cari fazlaya geçileceği için dolar artık para kazandırmayacak. Faizler de düşürüleceği için para, borsaya akacak. Paranın borsaya akması demek reel sektörün sıfır faizle finansmana kavuşması ve borsanın uçması demek.
8-) Bütçenin önce faiz dışı fazlaya, sonra da bütçe fazlasına geçmesi sağlanacak...
9-)Avrupa, 85 milyonluk ihracat pazarını kaybetmemek için, Türkiye'ye döviz sokmak zorunda kalacak yani biz devalüasyon yaparken onlar Tl'ye revalüasyon yaptırmaya çalışacak. Bunu da borsaya girerek yapacaklar. Bu şekilde reel sektör sıfır maliyetli likite kavuşacak ve faiz maliyetinden kurtulacak...
17 senede geldiğimiz nokta bu mu?Türkiye nin vizyonu bu mu olmalı?İnsanlarımızı karın tokluğuna fabrikalara doldurup don,gömlek falan diktirip 3-5 sent karla dışarıya satmak.Bu da bir ülke için aşamadır.Ancak bizim bu aşamayı çoktan geçmiş olmamız lazımdı.
Silhala ihracattan dem vuranlar cari fazla vereceğiz diyenler var. adsız 02:21 sizin yazdıklarınız maalesef benim yazdıklarımdan daha da boş. neden mi?. 1- kur patladığında ihracat yapabilecek şirket sayısı bir elin parmaklarını dahi geçemeyecek muhtemelen. 2- şimdi cari fazla vermen değil önemli olan 16 yılda 572 milyar dolarlık cari açığı biriktirmemekte önemli olan. bir kere bunu biriktirdin artık cari fazla da versen o birikimin bir şekilde bedelini ödeyeceksin. bu da kur riski almış çok sayıda şirketin iflasıdır.3- reel tarafta bu büyük sıkıntılar kur şoklarıyla hızla bankalara da yansıyacak batık krediler hacmi hızla artacak ve bankacılık sistemi de iflasa doğru yelken açacak.4- vergi tahsilatları dip yapacak bütçe açığı patlayacak. siz daha türkiyenin iktisadındaki yapısal sorunları bilmiyorsunuz ve boş yazdığımı iddia edebiliyorsunuz. cari açık yükselirse bütçe açığı düşer cari açık düşerse bütçe açığı yükselir. dolayısıyla da bütçe açığı giderek yükselecek.4- kur şoku ve yükselen bütçe açıkları nedeniyle enflasyon fren tutmayacak..6- özel sermayedarlarda ciddi sermaye erimeleri olacağından yatırımlar sıfırlanacaktır. kamu da ciddi kaynak sıkıntıları nedeniyle yatırım yapamayacak ve büyük bir buhrana girme tehlikesi doğacak tıpkı abd nin 1929 büyük buhranı gibi!. kısacsı daha da detaylandırırım ama kabaca anlatmak istediğimi teknik olarak kısaca yazdım. böyle bir ekonomiye hangi rasyonel yabancı sermaye gelir ve yatırım yapar. şekli A arjantine bir bakınız. ımf ile anlaştı ne oldu yatırım mı çekebiliyor. artık ımf ömrünü çoktan doldurmuş çözümlemeleri arkaik hale gelmiş bir kalıntıdır. ondan medet ummak derenin karşısına geçerken sırtına akrebi alma akılsızlığını gösteren kaplumbağaya benzemek olur. adsız 02:21 bu ülke ne yazık ki sizin gibi polyannacılarla doludur. bu yüzden de sürekli benzzer iktisadi sıkıntıları yaşayıp duruyoruz. bizim iktisat modelimizi kökten değiştirmemiz gerekiyor. tabi en başta eğitim modelimizi!. toplum modelimizi olumlu yönde değiştirirsek ki bu da bireylerden başlar önce g.kore gibi Finlandiya gibi eğitim alanından başlayıp iktisadımızı da buna uyumlulaştırmalıyız. aksi halde eski tas eski hamam devam eder dururuz.
SilEski tas eski hamam demişsiniz ya, iyi zannettiğimiz Kanuni zamanında bile yapısal ekonomik bozukluk nedeniyle yüksek faiz ediyormuşuz. Sadece zaman kaybediyoruz diyeceğim ama bu kısa yıllar birikip yüzyıllara ulaşınca sadece kaybettiğimizin zaman olmadığını görüyoruz. Ekonomi ve sistem getirip çağa ayak uyduramayan nedeniyle, Anavatan Rumeli’yi kaybetmişiz, İstanbul’u Anadolu’yu zor kurtarmışız. Bugün Avrupa ve ABD’den 5 kat düşük gelirimiz var. Ayrıca herşeyi pahalı alıp üstüne de vergi ödüyoruz. İşsizlik diz boyu. Bu nedenlerle ülkede acil kurumsallaşmayı getirmeli ve geriye gitmemek için hep birlikte çalışmalıyız. Kişilerin kurumları kolayca değiştirmesine izin vermemeliyiz. Bakınız Yenilenen seçimler, TÜİK, TCMB, YSK, Başkanlık Sistemi, AA’nın durumuna. Yapmazsak bu riskli bölgede çok daha uğraşır ve savaşlarda can veririz. Ülkeler birbirinin açığını kolluyor. Bakınız Suriye meselesi ve hariçten dahil olan ülkelere. İşte yazı.
Silhttps://m.karar.com/yazarlar/taha-akyol/faiz-belasi-10698
Türkiye 15 yıldır gerçekleştirdiği varlık satımı ve borçlanmalarla başta tüketim sonra ise beton ekenomisine 800-900 milyar dolar kaynak sağladı. Düşük ve orta teknoloji ürünleri demir, çimento, seramik, mobilya vs alanlara yatırım yaptı. Dünyanın hiçbir yerinde çimento üretim kapasitesi 1500 kğ/kişi rakamina hiçbir zaman ulaşmamışken bizde onu dahi geçti (batida ulaşilan en yüksek rakamlar 850 kg/kişi gibi) . Sebebi ise yillarca 15-20 dolar/ton maliyeti olan çimento nun 80-90 dolar/ton fiyata satilabilmesi. Sıradan toprak sayılan kalker ve kil ve maliyetin %5 ini bile bulmayan işçilik dışında herşeyi ithal olan bu sektörde durum neyse, demir çelik, fayans vs sektorlerde tıpa tıp aynısı.
SilTarım desteği altında orta sınıf zenginlere, doktorlara destekler verildi şimdi yarısından fazlası boş olan büyükbaş hayvan tesisleri kuruldu.
Kişi ve firmalar yurtiçi bankalardan 2.5 trilyon kredi çekmiş durumda.
Devlet sanki dolar hep 2 tl olacakmiş gibi yap-işlet-devret projeleri yapmış durumda, hemde 100 milyar doların uzerinde.
Dışarda ise bütün gelişmiş dünya japon tuzağına düşmüş gibi, nekadar para bassalar tüketim artmıyor. Para tüketiciye ulaşmıyor. Tüketici boğazına kadar borçlu, geliri artmiyor. Dünya ekonomisi %1 kesimin eline geçmiş durumda.
Üzerinde türkmali yazan önde gelen bir firmanın tarım ilacının detayına bakiyorsunuz, bir litrelik ambalaja Çin den aldığı maliyeti 5 tl olan kimyasalı dozajlayip, ambalajlamiş 50 tl ye rafta tarım üreticisini bekliyor.
Biraz daha devam etsek karşımıza kocaman bir matris halinde türk ekenomisinden kesitler çıkar.
Kısaca bütün verilerden ne görüyoruz;
Gecmiste yaptığımız düşük ve orta teknoji yatırımları artık yapamayiz, hem tuketim düşüyor hemde mevcut kapasiteler yurtiçi ihtiyacin çok çok uzerinde, üstelik yurtdışı rekabet edebilirliği de yok.
Mevcut tüketimi artırmak bir yana korumak için bile ciddi dış kaynağa ihtiyaç var.
Faizi artirsaniz bile güven olmadığı için yeterli dış kaynak gelmiyor.
Faizi yüksek tutsanız reel kesim 2.5 trilyon borcu ile bankaların elinde tutsak.
Faizi indirseniz bir taraftan artan tüketim sebebiyle kuru tutamazsiniz. Asıl önemlisi ise hiçbir toplumsal faydası olmayan, zaten yanliş yatirim olan dünya kadar şirketi bir süre daha yasatabilmek için vatandaşın birikimlerine enflasyon-faiz-sermaye kontrolü-zoraki kur yöntemleriyle el koymak zorundasıniz.
Görünen o ki, zengin dünyanin düştüğü duruma biz kısa yoldan, daha zenginleşmeden hizla düşüyoruz. Onlara yetiştik! sayilir.
Değerli hocam, feodal geleneği hesaba katsak nasıl olur?
YanıtlaSilKore'nin ekonomik kalkınması; mevcut, güçlü ve zengin feodal bağlar üzerine mi kurulmuştu? Bu bir korporasyonist kapitalizm örneği midir? Bu feodal kapitalizm siyasi rejim olarak diktatörlükle ve faşist teoriye uyumlu büyümez mi?
Türkiye'de mübadele sonrasında, Rusya'da oligarklar üzerinden bu denenmemiş miydi? Bu örneklerin de başarısızlık sebebi feodal köklerin olmaması olabilir mi? Feodal köklerin olmaması Türkiye ve Rusya'da demokrasiye ve rekabetçi ekonomiye geçiş talebini artıran bir etmen midir?
Türkiye'de demokrasiden cayan her iktidarın kendi zenginini yaratma hevesinin de kaynağı bu değil midir?
Selam.
YanıtlaSilYazınız güzel okunuyor. Güzel ve akıcı açıklayıcı yazılmış. Ayrıca tespitiniz doğru: Yabancı Sermaye demokrasi aramıyor, aradığı piyasa ekonomi yapısındaki istikrar.Çin demokrasi ülkesi olmamasına rağmen birçok Avrupalı otomotiv şirketi, elektronik şirketi, vs. Çin üretim bantları kurmuş veya fason üretimi Çin, yani UzakDoğuda gerçekleştirmekte. Bunun en başlıca sebebi: Gelişmiş ekonomilerdeki maliyet baskısı. Bilinen en önemli maliyet faktörü Personel özellikle işçilik. İşçiliğin Uzakdoğuda (bir zamanlar) ucuz olması şirketlerin kârlarını ve özellikle Share Holder memnuniyetini artırma imkanı buluyorlar.
Bir evin temelini inşaat safhasında sağlam yapılmadı diye sürekli kazılıp oynanırsa, bu evhalkının sürekli sıkıntı içinde olacağına işarettir. Sürekli temel çalışmaları vardır, gündüz gürültü toz toprak çalışmalar. Belki ev halkı iki de bir evden çıkmak zorunda, ne de olsa temelde yapılan çalışmalar evin çökme tehlikesini beraberinde getirir.
İşte Türkiye'nin durum bu. Bir azınlığın rahatı için 82 milyon çalışıyor. Halbuki Anayasa TC Anayasası bu ülkenin temeli, bu temelde mutabık kalınmış ama çalışanlar biz bununla yönetemiyoruz. Sürekli işimize karışan var: Efendiler Demokraside özellikle Kamu İdaresinde tabii ki senin işine karışılacak. Önce Meclisde enine boyuna bir konu görüşülmeli ama hayır artık bu da yok. Önce Yüksek Kapı isteklerini sıralayacak ve sonra bunu Meclis görüşecek. Buna Demokrasi denmez. Dense dense Sultanlık denir.
Ama Sizin de belirtiğiniz gibi, bizde tartışma kültürü yok, başkasının görüşüne saygı hatta tahammül yok. Medeniyet böyle mi olur?
Kanunlar artık çıkmıyor, her şey Kararnameler ile yürüyor. Nameler Nameler. Kanun Hükmü mü yüksektir yoksa Kanun mu?
Hem Darbe Anayasasını beğenmezler ama Darbe Anayasasının "meyvelerinden" faydalanırlar.
Rejim tartışmaları Rejim değiştirme çabaları Rejimi değiştirdi.
Bir İktisatçı olarak şunu açıkça yazıyorum: Evet Ekonomi için illa Demokrasi şart değil. İnsanları kırbaçla, açlıkla kısacası Zorla çalıştırabilirsin. Yatırımcı kâr görünce gelir ve bu kâr'ın risklerine bakar.
Madem Teklik Yönetim sistemine gidiyoruz ve herşey Sayın Cumhurbaşkanımızın oluru ile oluyor o halde önce Tasarruf'tan başlayalım. Valilikleri kaldıralım. Kaymakamlıkları kaldıralım. Aşırı Devlet Personelini en aza indirelim. Ve buradan sağladığımız tasarruf ile dışarıya el açmadan iş yürütelim.
Şenol
Hocam fena kızdırmışlar sızı yazınızdan anlaşılıyor yapılan yanlışlara olan tepkiniz
YanıtlaSil11.kalkınma planı açıklanmış!. bu ülkede gülmek istiyorsanız açıklanan paketlere ve planlara bakmak yeterlidir. 2014-2018 arası planının sadece yarıya yakını olabilmiş üstelik dünya konjonktürü gayet iyi iken!. demek ki 2023 yılına kadar 11.kalkınma planının en iyi olasılıkla yarısı kadarı gerçekleşebilir o da belki!. olumluların yarısı kadarı gerçekleşir belki olumsuzların ise yarısı kadarı belki de fazlası kadarı daha yüksek olur.
YanıtlaSilGul gec adsiz.
SilDomingo Cavolloyu ve Carlo Cotarelliyi taniyor musunuz?
YanıtlaSilHocam Faiz enflasyon tartışmaları çerçevesinde sizin görüşleriniz nedir? Merkez Bankası faizlerinin, piyasa faizlerinden bağımsız olarak indirilmesinin olası olumlu ve olumsuz sonuçları ne olur? Bu konuda yazı yazmayı düşünüyor musunuz?
YanıtlaSilÜlkemizde enflasyon , kur artışları sonrasında artmış. Kur artışlarının sebebi ise cari açık olmuş. Cari açığın sebebi ise faizlerin yüksek olması olmuş.
Yani enflasyon- Cari açık-Faiz ilişkisinde, acaba gerçekten de faiz artışı cari açığı arttırarak uzun vadede enflasyonu arttırmıyor mu?
yahu ekonominin e sinden bile anlamayan birisi çıkıp kuyuya taş atıyor hepiniz o taşın peşinden kuyuya atlıyorsunuz!. enflasyon sebep faiz sonuçtur. sadece merkezin faizi 625 baz puan artırıp faiz şoku uyguladığında önce kurun buna paralel olarak da enflasyonun düşüşe geçtiğini görmeniz yeter de artar bile. yıl 2020 ye dayandı hala neleri burada tartışma konusu yapıyoruz.
SilÇok ilginç şeyler oluyor. Normalde bu kadar risk varken , doların 7.00 üstüne çıkması gerekirdi.Ancak dolar 5,65-5,75 bandında gidiyor. Üstelik Reis de faiz'den dolayı görevden aldım şeklinde net açıklama yapmışken doların bu kadar artmamasının sebepleri ne olabilir?
YanıtlaSil- Avrupa , ABD ve Çin, Türkiye'de doların aşırı yükselmesine izin vermeyecekler çünkü Türkiye'ye yaptıkları ihracatı baltalamak istemiyorlar.Türkiye'nin ihracatının da güçlenmesini istemiyorlar.
- Faiz indirimi kararını olumlu karşılıyorlar çünkü Türkiye'nin ekonomisinin düzelmesini istiyorlar, bu şekilde Türk insanı tasarruftan alış verişe geçecek ve global büyüme bundan olumlu etkilenecek.
-Hazine bonolarından çıkmıyorlar ve çıkmayacaklar çünkü faizler düştükçe hazine bonolarının getirisi artıyor ters orantı.
-S400 krizi olsa bile bist100 dolar değeri bundan daha aşşağıya gitmeyecek diye düşünüyorlar
-Hükümetin yatırımları durdurarak bundan sonra bütçeyi toparlayacağına inanıyorlar...
- Cari açığını son derece düşürmüş olan Türkiye'nin, bundan sonra kur şoku ve enflasyon yaşamayacağını öngörüyorlar.Faizlerin düşecek olmasının da cari açığı ve enflasyonu frenleyeceğini öngörüyorlar.
hiçbirisi değil. büyük riskler aldıklarından çok yüksek kaldıraçlarla işlemler yaptıklarından doların yükselmesini istemiyorlar. düşüşler çıkmak için zarar etmeden kaçabilmek için fırsat olarak görülüyor. bir de kim ne derse desin küresel sermaye akepe ile iyi anlaşıyor.
Sil"Hazine bonolarından çıkmıyorlar ve çıkmayacaklar çünkü faizler düştükçe hazine bonolarının getirisi artıyor ters orantı." Bu nasıl oluyor? Dersimize iyi çalışıyoruz.
YanıtlaSilSatın alınan Hazine bonosunun faizi düşerse alım satım değeri artar. Bunu bilmeyen adamın burada ne işi var?
SilValla adsız kardeş paranın kokusunu alan her kılığa girebiliyor. İnsanın işi olmasa da para için herbir şeyini feda edebilir. Ülke yönetenlerin aynasını halkta bulmak mümkundür. Menfaati için karakteri bile elinin tersiyle iter böyleleri.
Silmahfi hocam değerli yazılarınız için size teşekkür ederim. sizden bir yorum rica edeceğim. yaptığım bir çeviride bond versus equity ifadesi geçiyor. sözlüklerde ikisine de tahvil denilmiş lakin tahvil ve bono neredeyse aynı kavramlar. equity için özsermaye, hisse senedi vs de denmiş. sizce bond için bono, equity için ne kullanmalıyım? vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim
YanıtlaSilBond = Tahvil
SilEquity = Hisse Senedi
Bir gunde ingilizce makale yazar misiniz? yorumlarda ingilizce olsun ayda bir gun ya da iki ayda bir defa ozellikle de dunya ekonomisi ile ilgili bir ekonomi makalesi
Silsadece rica ediyorum
Mahfi hocayı Föş ile karıştırdın kardeş,
Silgüçlü devlet güçlü kurumlarla olur. ama birisi diyor ki; güçlü ülke için güçlü lider lazım. iktisat teorilerinin hepsi; enflasyon neden faiz sonuçtur der. ama birisi diyor ki;; faiz nedendir enflasyon sonuçtur. herşeyin tersini iddia ederek farklı olduğunu sanmak nasıl bir duygudur acaba?. ne dersiniz hocam?.
YanıtlaSilmerkez bankası başkanı karşılıksız para basmayı kabul etmediği için karşı durduğu için görevden alındı. çünkü sonuçlarının neler olacağını iyi biliyordu ve sorumluluk sahibi olarak bunu kabul edemezdi edecek birisini buldular.
YanıtlaSilAmerikanci oldugu ve milli politikalari kabul etmedigi icin atildi. Duzeltirim
SilHangi milli politikaları?
SilBir yanlış anlama var.
YanıtlaSilMerkez Bankası, sadece bankalara borç verdiği paranın faizini düşürebilir. Devletin borç aldığı paranın faizini düşüremez .
Devletin aldığı borcun faizini düşürebilecek tek bir kişi vardır bu ülkede . O kişi ekonominin patronu Berat Albayrak'tır . Eğer Berat bey ,bütçeyi düzeltip devletin borç alma faizi olan hazine bonosu faizini düşüremezse, bankalar merkez bankasından ucuz faizle krediyi alıp, hazineye bu krediyi pahalı faizden satar ve ciddi haksız kazançlar elde ederler.( Faiz indirimi, özel sektöre de fayda getirmez.)
Hazine, Merkez bankasından yıllık kar alacağına, Merkez bankasının zararını kapatmak durumunda kalır.
Bütçe bu kadar açık verirken hazine bonosu faizleri nasıl düşer bunu bilemiyorum...
Sürdürülebilir bir Cari fazla vermek için bütçe açığınız olmaması gerekir tıpkı Almanya gibi .
Berat Beyi bekleyen zorluklar
- kişi ve araç geçiş garantili yatırımların bütçeye getirdiği yük
- Akp teşkilatının oy uğruna işe aldırdığı gerekli gereksiz milyonlarca personelin maaş ödemeleri
-Başlanan ve bitirilmesi zorunlu olan yatırımlar.
-Ekonominin kötüleşmesiyle azalan vergi gelirleri...
Sorun : merkez bankasının, borç verme faizini hazine borçlanma faizinin altına indirip kamu zararına sebep olması.
Çözüm: Merkez bankasının gösterge faizi ni, hazine bonosu faizinin altında kalmayacak şekilde indirmesidir.
Bu da bugün için %19 seviyeleridir.
Hazine , bu faizi indirmeyi başarırsa, Merkez Bankası da bunu takip etmelidir... Merkez Bankası bu şekilde kar etmez ancak zarar da etmez. Zaten liberal ekonomilerde devletin zarar veya kar etmemesi olması gerekendir.
Liberal kardes ne yapcaksin, bosvereceksin. Ne yaparlarsa yapsinlar diyeceksin, piyasa gerekeni er gec yapar diyeceksin, gorelim piyasam neyler, neylerse guzel eyler diyeceksin.
SilSen liberalsin, unutma.
Derdin merkezin zarar etmemesi ise o kolay kardeş. Sayın CB verir talimatı devlet ve sözde özel bankalarına ihalye şuradan teklif vereceksiniz, mevduat ta da sınır şu diye, o kadar. Daha birkaç ay önce örneğini gördük kardeş.
SilHocam 2008 krizi ile ilgili tez yazıyorum mutlaka bakmamı önerdiğiniz kaynaklar var mı ?
YanıtlaSilNot :Kitabınızı okudum.
Saygılar...
Tez yazilmadan önce litaratur taranır. Anlaşılan tezinde suyunu çıkardılar.
Silİyi okumamışsındır, bi daha oku.
SilMerhabalar hemen ön yargılı davranmanıza üzüldüm.Gerekli litaretür taramamı tamamladım , makaleleri ve bilimsel tezleri de okudum fakat hocamın değerli önerilerini de almak istemiştim.
SilSaygılar...
Cevap yazin bana NOT: musteriyim. Gibi bir sey anladim. Bilemiyorum.
SilMahfi Hocam koş gel hemen,
YanıtlaSilEkonomi elden gidiyoo, siz sahilde kumla oynarken,
gelince yazacak ekonomi kalmayacak yoksa.
http://www.mahfiegilmez.com/2014/05/enflasyon-ile-faiz-iliskisi.html?m=1
YanıtlaSilHocam bu yazınızda da eğer ülkede maliyet enflasyonu varsa o ülkede faizler artınca enflasyon artar demektesiniz.
Ülkemizde maliyet enflasyonu mu var yoksa talep enflasyonu mu var?
Eğer talep enflasyonu olsaydı, işsizlik düşük olurdu, fabrikalar tam kapasite çalışıyor olurdu Pmi 50 üstünde olurdu.
Bugün sanayi kapasite oranları da düşük gitmektedir yani talebin arzdan fazla olduğu söylenemez .
Buna karşılık 2016'da Chp nin seçim vaadiyle başlayan ve Akpnin de seçim vaadi olan , enflasyon %8 iken asgari ücrete %36 zam yapılması süreci enflasyonun bozulmasına sebep olmuştur.
O sene %8 olan enflasyon oranı ertesi sene %50 artarak %12 olmuştur ondan sonra da hem ekonomi bozulmuştur hem de enflasyon hedefi raydan çıkmıştır.
Çünkü özel sektör bu asgari ücret zammını fiyatlara yansıtarak enflasyonu arttırmak zorunda kalmışdır(ancak bu yansıtmayı da tam yapamamıştır) ve bu maliyet artışının altında ezilmiştir.
2016 yılında Chpnin vaadi ve Akp'nin de buna uymasıyla bu %36 lık aŕtışla ekonominin temeline dinamit konmuştur.
Enflasyona baktığımızda enflasyon son yıllarda ülkemizde
-2016 %36 lık asgari ücret zammı maliyeti
-kura bağlı enerji maliyetlerindeki artış
-kura bağlı ithal edilen hammadde ve ara madde maliyetlerindeki artış
-kredi kullanan firmaların faiz maliyeti
Gibi unsurlarla artmışdır yani ülkemizdeki enflasyon maliyet enflasyonudur. Merkez bankası bu maliyet enflasyonunu faiz artışıyla düşürmeye çalışarak yangını benzinle söndürmeye kalkmıştır.
Çünkü böyle yaparak özel sektöre faiz maliyetini de bindirmiştir. Ayrıca kuru faiz artışıyla baskılayacağım derken cari açığı fırlatmış ve kurun önce düşmesine sonra çok daha fazla yükselmesine sebep olmuştur.
Çünkü her cari açık bir enerji birikimidir ve bu enerji mutlaka bir gün patlar ve kur şokuna sebep olur.
Bugün geldiğimiz nokta ,Reis haklıdır haksızdır meselesi değil, ülkemiz için en doğru politika nın her kesim tarafından benimsenmesi ve desteklenmesi meselesidir...
Öte yandan Akp'li millet vekillerinin önergesiyle bütçeye 400 milyarlık daha yük geleceği iddia ediliyor. Eğer bu önerge kabul edilirse, ülkenin toparlanması mümkün olmayacaktır. Çünkü bütçe bu kadar yükü kaldıramaz ve bu aşamada faizleri de indirmek mümkün olmaz.
Savaştaki kural şudur ;cephedesin 1 kişiyi kurtarma şansın var. 2 silah arkadaşın önünde duruyor 1'i ağır yaralı diğeri hafif yaralı. Öncelikle hafif yaralıyı kurtarmalısın.
İşte bu 400 milyarlık proje ,ağır yaralı asker kurtarma projesidir, kurtarıcının da hayatını tehlikeye atacaktır.
Bütçeye ek yükler getirecek ve faiz indirim sürecini baltalayacak her türlü hamleden uzak durulmalıdır...
Sayın 10:52, maliyet enflasyonu dediğiniz şeyi biraz daha deşin bence. Yıllarca bol yabancı parayla ekonomi şişirilirken enflasyon da düşük kur ile baskılandı. Daha sonra bol yabancı para azalsa bile içerde tüketim düşük tl faizi ile desdeklenmeye devam edilmeseydi kur şoku ve maliyet bazlı enflasyon bu kadar olmazdı. Bugün enflasyonu düşürmek için faizi düşürmekten bahsediyorsunuz ya, cari açık veremediğiniz bu faizde kuru ancak burada tutabiliyorsunuz. Bu faizde bile yabancı para gelmiyor fakat faizi düşürür tüketimi artırırsanız bu, yeniden yüksek cari açik demek olacak. Olay orada bitse iyi, çok geçmeden dolar 10 tl, enflasyon ... olur.
SilKısaca bu bir rüya idi bitti, artık gerçeklerle yüzleşme zamani, el atıyla caka satma dönemi bitti.
Sayın 11.10.
SilYorumunuz ciddi tutarsızlıklar içeriyor.
Düşük faizle cari açık artar diyorsunuz. Tam tersi düşük faizle kur artar ve cari açık azalır. 2018 kur krizinde kur 6.50- 7.00 seviyesindeyken eylül ekim kasım aylarında cari fazla verildi..
2008 sonrası dolar bollaşmışken yapılması gereken , faizleri daha da indirip kuru yükselterek cari açığı cari fazlaya çevirmekti bu şekilde ülke, cari fazla vererek büyüyecek ve cari açık olmayacağı için dolar artmayacaktı . Dolar artmayacağı için maliyetler artmayacak ve enflasyon düşecekti.
Yani bizim için en önemli şey cari açıktır. Cari açık vermiyorsak enflasyon düşer.
Merkez bankası Eylül 2018de faizi %24 yapmasaydı ve direnseydi, cari açık sürekli fazlaya dönüşecek ve dolar cari fazlayla düşecekti .
Yani olay çok basittir.
Faizi düşür kuru yükselt.
Kuru yükselt cari açığı cari fazlaya çevir.
Cari fazla doların yükselişini frenlesin.
Doların yükselişinin frenlenmesi enflasyonu indirsin .
Enflasyonun inişi faizleri indirsin.
Yani enflasyonu indirmek için faizleri indirmelisin.
Ancak devlet, 400 milyarlık özel sektör borcunu üstlenirse
1-) Bu borç için kendisi borçlanacak ve dibs faizlerini fırlatacak..
2-) Para basacak ve sonra enflasyon fırlayacak ardından faizler fırlayacak..
Yani 2 senaryoda da ülke felakete sürüklenir.
Yüksek faiz , Türkiye gibi çift paralı ülkelerde yüksek enflasyonu tetikler.
Öte yandan enflasyonun para basma gibi suni etkilerle yükseltilmesi de yüksek faize yol açar . Kesinlikle böyle bir yola girilmemelidir..
Sayin 15:53 dedikleriniz güzel fakat eksik kafayı sadece paraya takmışsiniz. Sadece cari açığın finans tarafına bakıyorsunuz. Bugün bizde faizin yükseltilmesiyle kurun zapturapt altına alınmasına kısmen yüksek faize gelen yabancı para (güven olmadığı için zira çok küçük rakamlardır) etkili olsa da asıl etkiyi yükselen faiz sebebiyle araç, telefon, ev vs almayan halkın ithalatı düşürmesi, 50 milyar dolarlık cari açığı 0 hatta artıya çekmesi olmuştur.
SilBu işleri öyle tek bir tarafa bakarak anlayamayız.
Yakında zaten göreceksin dediklerimin nekadar haklı olduğunu. Umarım ölçüyü kaçırmazlar da haklı çıkmam, yoksa bu 3. dalga hepsinden beter olacaktır.
Sayın 11:10 'Tam tersi düşük faizle kur artar ve cari açık azalır' tanımınız için mekanizmayı açmak gerekli. Türkiye gibi üretim yapısı ithalata dayalı bir yerde, sermaye hareketlerinin güven bunalımı sebebiyle sıfırlanabiliyor yani nette para giriş çıkışı eşitlenebiliyor, yani faizi yükseltinizde yeterli sermaye girişi olmayabilir. O zaman geriye kuru etkileyebilecek cari açık kalır. Bu durumda ise faizi düşürdüğünüzde tüketim yani yan etki olarak cari açik artar. Finanse edilemeyen cari açık kurun yükselmesine, yükselen kur ise maliyet enflasyonuna sebep olur.
SilDuruma göre düşen faiz, gecikmeli olsa da yükek faize göre çok daha yüksek maliyet enflasyonuna sebep olabilir. Sonuç olarak kuru artıran şey yeterli finans olmadığı halde cari açık vermek yada borç ödemektir.
Türkiye ekonomisindeki maliyet bazlı enflasyonun ana bileşeni kur olmuştur, faiz çok küçük bileşendir. Tanımlama yaparken faizden sonra cari açığa-finansmanina ardindan kura, daha sonra ise enflasyona etkisini değerlendirirseniz asıl sebepler üzerinden analiz yapma açısına ulaşırsınız.
Yetis Mahfi hocam, ummetin kafa karisik. Faizi dusur cari acik duser kur duser enflasyon duser diyenle, tersini diyenler anlasamiyor.
SilFaiz düştüğünde, reel faiz de düşeceği için tasarruflar dolara kayar ve dolar yükselir. Dolar yükselince maliyetler de yükselir. Faiz düşümüyle artan talep, fiyatların artmasıyla baskılanır ve cari açığa sebep olmaz.
SilSiz, faizler düşünce dolar artmazmış gibi düşünüyorsunuz.Dolar artacağı için ithalat düşer bu da cari açığı düşürür. Bugüne kadar hep böyle olmuştur. Devalüasyonlar sonrasında ihracat artar ve ithalat azalır cari açık düşer.
Dolar artınca ihracat düşer görüşü , tam bir şehir efsanesidir. 2017 ile 2018 ihracatlarına bakın kurun yüksek olduğu 2018 de ihracat %20 artmış..
Biraz alakasız olacak ama buraya bir not düşmek için yazmak istedim. AB'den uzaklaşma, ABD ile tersleşme sonucu Güney Kıbrıs yakında Kuzey Kıbrıs'a saldıracak ve büyük kısmını geri alacaklar. Görünen köy klavuz istemez. Bunun yolunu mevcut iktidar döşedi.
YanıtlaSilSevgili üstat,
YanıtlaSilÖğrendiğim kadarı ile Çin de kişi başına bir yılda okunan kitap sayısı bizdekinin yaklaşık 30 katı.
Ve gene öğrendiğim kadarıyla dünyada en fazla kitap okunan 3.ncü ülke, ortalama olarak.
İyi pazarlar diliyorum.
Bırak okusunlar. Çince okuyorlar nasıl olsa. Bize bir zarar gelmez.
SilSelam Cafer bey,
SilÇin nüfusu bizim 20 katımız, okuldaki her öğrenciye 4 kitap verseler bizi 40 kattan fazla geçerler.
Hem hükümet onlara kitap veriyor, bizimki tablet verdiği için kitaptan sayılmıyor.
Ayrıca Mahfi hoca internetten ücretsiz yayın yapmasa fark daha az olur.
Hocam cok ara verdiniz, dun gece sizi ruyamda gordum, en son yapisal reform dediniz, ter icinde uyandim.
YanıtlaSilHocam soyleyin durum o kadar mi kotu, ruyada ekonomist gormek hayra alamet olmasa gerek.
Aldığım sağlam bir duyuma göre hoca tatilden dün dönmüş, kısmet olursa bugün şehre evine gelebileceklermiş.
SilDikkat!!!
YanıtlaSilİmf nin enflasyon tuzağı.
Imf neden bize 2001 yılında enflasyon hedeflemesi dayattı?
Çünkü enflasyonu düşürmek için faiz arttıracaktık. Faiz arttırınca reel faiz artacakdı. Reel faiz artınca
1-) Yabancı ülkeler Türkiye'den ciddi faiz rantı elde edecekti.
2-) Faizler artınca biz üretimimizi bitirecek tüketime geçecektik bu şekilde Türkiye dışındaki ülkelerde işsizlik düşecek Türkiye'de işsizlik artacaktı..
3-)ihracatımız azalacak, ithalatımız artacaktı. Büyümenin büyüsüne kapılacaktık ancak Cari açık verecektik böylece Abd ve Avrupaya bizden para transferi olacakdı...
4-) Cari açıkla ,kur ve enflasyon daha da artacak ve bizim daha fazla faiz arttırmamız istenecekdi..
Özetle Türkiye sürekli sömürülecekdi.
Akp 17 yıl sonunda bunu gördü ve Ağustos 2018 den itibaren enflasyon hedeflemesini terk edip cari denge hedeflemesine geçti.
Yüksek enflasyonu göze aldı ve faizlerin %24 den daha fazla yükseltilmesine izin vermedi.
Eğer İmf stand by anlaşmamız olsaydı faizleri %40-%50 ye çıkartmamız istenecekti..
Bugün geldiğimiz noktada cari denge hedeflemesi sayesinde cari açık son derece azaldı. Cari açık azalınca dolar kurunun artışı durdu. Dolar kurunun artışı durunca enflasyon %15'e düştü.
Eğer merkez bankası, cari denge hedefini düşük faizle taçlandırırsa, enflasyon çok daha hızlı düşecek bu şekilde faizleri daha da indirme imkanı olacak...
Enflasyon hedeflemesi tam bir tuzaktır ve bizi faiz artışı -cari açık artışı -kur artışı- enflasyon artışı-faiz artışı -cari açık artışı -kur artışı- enflasyon artışı-faiz artışı
kısır döngüsüne sokmaktadır.. Tek bir hedefimiz olmalıdır. Cari açık vermemek. Bunu başarırsak kur artmayacak enflasyon azalacak ve faizler inecektir.
Lütfen ekonomistlerimiz bunu görsün ve hükümete düşük faiz konusunda destek olsunlar artık...
Birinci yanlış: Enflasyon hedeflemesi kaldırılmadı, devam ediyor. 2019 yılı için açıklanmış hedef % 5.
Silİkinci yanlış: Cari açık hedeflendiği için düşmedi, büyüme düştüğü, üretim gerilediği ve dolayısıyla ithalat azaldığı için düştü.
Üçüncü yanlış: Faizler azalmadı mevcut durum itibariyle yüzde 10 dolayında reel faiz söz konusu. Ki bu 2001 krizi öncesindeki orandan bile yüksek.
Dördüncü yanlış: Kur, cari açıktan dolayı artmıyor. Cari açığımız azaldığı halde kur artıyor. Çünkü riskleri artırıyoruz.
Silhttps://www.linkedin.com/pulse/11-sene-önce-yayımlanan-yüksek-faiz-düşük-kur-ekonomiye-eken
Tamamen sonuçlar üzerinden kurgulanmış nedenler gibi geldi bana üstteki nedenler.
SilNeyseki Mahfi Hoca gereken cevabı vermiş. ��
Siz bakmayin, Cari acik dusmeseydi dusse bile aralarda fazla vermeseydi sayet Bu enflasyon ortaminda kurun durumunu dusunemiyorum bile. Bizi suanda koruyan bir gercek varsa o da cari dengedir. Aksi halde tum veriler durumlar surecler bizim aleyhimizedir.
SilBu yaz iyi kotu kor topal bir sekilde gecer onumuz bayram turizm sezonu ic piyasa bayram harcliklari emekli ikramiyeleri turizmdeki canlilikla yasanacak olan faiz indirimiyle yaz bereketi hesabina gida tarimdaki fiyat rahatligi ile ekonomi iki uc ay bizi idare eder.
Iyi bir haber; Bu yaz donemi boyunca da cari dengede fazla vereriz.
Ancaaaaaak kazin ipi sonbahrda kopar ekim ayi basindan itibaren sikintilar kaldigi yerden misliyle artis yapar.
Dusunun gecen sene de ayni sureci yasadik kur ve faiz artislari olmasina ragmen turizm bayram seyran hesabina gida tarim fiyatlari yaz bereketi ile ekonomide cok fazla sarsinti hissedilmedi ama ekimden sonra surec tum ciplakligiyla hissedildi.Sogancisini bile terorist ilan ettik....
Bana oyle geliyorki Bu yaz SONdur.! hem gecen sene hem bu seneki yazlar bizi bi sekilde kurtardi nefes almamiza yol acti ;ama benim tahminim bizi onumuzdeki senenin yazi bile artik kurtaramayacak.
Ekonomide surec tikandi issizlik aldi basini gidiyor. Enflasyon no comment!.....Kurda her an bir atak soz konusu bugun olmasa yarin yarin olmasa uc ay sonra guclu bir artis potansiyeli soz konusu hem birikimli enflasyondan kaynakli hem de siyasal hukuki(Brunson olayindaki gibi) kaynakli riskler baski durumlardan oturu kurda risk var. Bakmayin cari denge ve cok yuksek reel faiz koruyor TLyi o da bir yere kadar der artik...
Acik ve net: Bundan sonra isimiz zor bizi artik yazlar bile kurtarmayacak artik.
Süleyman nickli yorumcunun yazdıklarına bakınız ve akepe nin bu kadar büyük hatalar yapmasına rağmen neden hala iktidar olduğunu anlayınız. Süleyman nickli arkadaşımıza cevabım!. 1- türkiye en fazla reel faizi akepe sayesinde vermiştir. sadece dış finans kapitale 170 milyar doların üzerinde faiz ödeyerek büyük bir tasarruf transferi yapmıştır. 2- içeride de 200 milyar dolara yakın sermayedarlara faiz verilmiştir. 3- 16 yılda 663 milyar dolarlık dış sermaye akımı oldu ve bu devasa sermaye sürekli betonlaşmaya tüketime krediler olarak mobilizasyon haline getirildi. üretime harcansaydı ekonomideki arz açığı kapatılır enflasyon ucuz ithalatın patlatılmasıyla değil içeride yüksek üretim kapasiteleriyle düşürülür ve enflasyonun sonucu olan faiz de kalıcı olarak düşürülebilirdi. 4- bunları yapma niyeti olmadığı için de bugün ekonomi ciddi küçülmeye girmişken bile cari açık verir hale geldik. 16 yılda 567 milyar dolarlık birikimli cari açığımız oldu. dış ticaret açığımız 16 yılda kümülatif olarak 900 milyar doların üzerindedir. şimdi de hazineye tahviller çıkarttırıp bunları merkez bankasına verip karşılığında yani borç karşılığında para bastırtıp kaynak karşılıksız kaynak oluşturup faizleri yapay yolla düşürmeye çalışıyorlar. bunu kabul etmeyerek etik ve ilkeli davranan merkez bankası başkanını görevden azlediyorlar. sorun para politikalarında değildir. para politikalarını sürekli baltalayan ve bununla uyumsuzlaştırılan maliye politikaları ve iktisat politikalarıdır. merkez enflasyonu düşürmek için para politikasını sıkılaştırırken hükümet maliye politikalarını sürekli gevşetti. orta tabakayı ciddi biçimde daralttı. orta tabakanın büyük kısmı alt tabakaya kayarken küçük bir kısmı üst tabakaya kaydı bu da para politikalarının etkinliğini azalttı. sorun ekonominin e sini bilmeyen birisinin herşeyi bildiğini zannetmesi ve zannettirilmesidir. kağıt üzerinde kalem oyunlarıyla enflasyonu ve bunun sonucu olan faizi kısa süreliğine indir miş gibi olursunuz ama orta-uzun vadede bu çok daha sert enflasyon yükselişleri ve faiz artışları olarak bumerang gibi izlere döner. tabbi kur şokları da cabası!. örnek mi?. 1994 5 nisan kararlarına giden sürecin son 5 *6 ayını incelesin herkes!. bir benzeri bugün yapılmaktadır. aynı şeyleri yapıp da farklı sonuç beklemek ahmakların işidir diye rahmetli albert Einstein boşuna konuşmamıştır. hiçbir yaşanandan ders almayan bir halkız ne yazık ki!.
SilHocam bu nasıl enflasyon hedeflemesi olur?
Sil2018 enflasyon hedefi %5. Gerçekleşen 2018 enflasyonu %20.
Eğer hükümet enflasyonu önceleseydi ,imfnin arjantine yaptırdığı gibi Mb faizlerini %40-50 bandına taşıttırırdı. Enflasyon %5-%10 arasında kalırdı ozaman ama cari açığı fırlatırdık.
Hükümet bunu yaptırmadı ve kur artışından çok daha düşük bir faizle cari dengeyi yakalamayı hedefledi ve son derece doğru birşey yaptı..
Hataları eleştirmeliyiz ama doğruları da takdir etmeliyiz..
Mahfi Bey ; Faiz hakkındaki düşünceniz nedir? Olması gereken şey mi yoksa sömürü mü? Kolay gelsin .
YanıtlaSilEnflasyonun üzerinde belirli bir reel faiz olması gereken bir şey. Faizi sömürü olarak kabul edersek kira, kâr hepsi aynı kategoriye girer.
SilFiyat istikrari Enflasyon orani gelismis ulkeler icin hesaplanmis ve %2.25 enflasyonu fiyat istikrari icin anlamli bulmuslar. Bu rakamin uzerinde 0.75 reel faiz olacak sekilde faiz orani da %3 olmasi gayet makuldur.
SilGelelim gelismekte olan biz gibi ulkelere bu ulkeler icin ise bir cok uzman %4un altinda olan %2.25 ile %4 arasindaki enflasyonu fiyat istikrari icin anlamli kabul ediyor. Bu da asagi yukari kabaca %3-3.5 enflasyon olarak karsimiza cikiyor. Bunun uzerine gelismekte olan ulkelerin siyasal hukuki ekonomik risklerini ve tuketime merakli yapilarini gozetirsek eger %3.5 enflasyonlu bir GOUde %1.5 reel faiz gayet makul bir oran gibi karsimizda dururm yani %3.5 enflasyon %5 merkez bankasi politika faizi gayet normal kabul edilebilecek bir oran GOUler icin
Aksi halde enflasyonla ayni faiz orani ya da enflasyonun altinda bir faiz orani ozellikle biz gibi ulkelerde Tuketime israfa neden olur kredi ve kolay ucuz para nedeniyle kolay ulasmamizdan oturu...Dahasi elimizdeki imkanlari, sermayeyi kredileri mevduatlari cekip betona insaata yatirmamiza neden olur. Boyellikle rant geliri insaat ev gibi mallarin fiyatlari artar bu sefer tarimla ugrasan arazisini satar sanayi ile ugrasan insaatciliga yonelir. Evler balon yapar finansal krizin tohumlari atilir.
Onun icin enflasyonun 1.5-2 puan uzerinde faizin olmasi bu turden israfi verimsizligi rantlari rantcilari onler tasarrufu verimli ekonomiyi enflasyonu azdirmadan buyumeyi saglar.
Ancak faizin cok yuksek olmasi ozellikle reel faizin cok yuksek olmasi da kotudur. Mesela %20 enflasyonlu bir ulkede faizler %30 olursa kabaca %10 reel faiz vardir demektir ve bu ekonomide bu sefere parasi olanin paradan para kazandigi uretimin olmadigi gelir para transferinin zengin lehine oldugu bir surec olusur.
Ek olarak;
Sil%20 enflasyonlu %30 faizli yani kabaca %10 reel faizli bir ulkede gelir servet esitsizligi fakir aleyhine sabit gelirli alehyhine bozulur.Cunku boyle bir ekonomide Parasi olan kapitali olan sermaye sahipleri paralarini daha cok gelir getirdigine inandiklari yerlerde degerlendiriler is ortami is yaratimi sureci olmaz adam faizden finanasatan kazanmak varken neden is yeri kursun? fakir dar gelirliler ise hem enflasyondan darbeyi yer hem de yuksek reel faizden oturu gelirden reel manada nasiplenemez.Kisaca ekonomi mal ve para sahiplerine calisir.
Onun icin faiz denen atesli silahi dogru yerde dogru niyetle analitik olarak caydirici olarak kullanmak gerekir. Bunun da ilk ve en onemli sarti Enflasyon oranini fiyat istikrari cercevesine oturtmaktir.Bu da yukarida deigindigim gibi GUler icin %2-2.5 araligi orta nokta %2.25
GOUler icinde %2.25-4 araligi orta olarak %3lerde gezinen bir enflasyon.
Zaten boyle bir ulkede enflasyon fiyat istikrari araligindaysa uzun yillar(en az 15 yil) Herkes yerel paraya guvenir itibar eyler kullandigi paraya. Bu turden fiyat istikrarinin oldugu uleklerde olasi bir durgunluk durumunda issizligin yukselmesi durumunda enflasyon ilk tepkiyi vererek dususe daha hizli ve cabuk gecer yuksek enflasyonlu ulkeye nazaran. Bu bir nevi erken uyari gibidir ve faizi dusur ekonomik aktiviteye daha hizli mudahale etme sansin olur. Hatta bana kalirsa dusuk enflasyonlu uleklerde fiyat istikrarinin oldugu ulkede durgunluk durumlarinda buyume isteme durumlarinda negatif reel faiz daha az yan etki saglar yuksek enflasyonun oldugu ulkedeki negatif reel faiz oranlarina gore...
Hocam siz tatilde iken iyi gündem konusu birikti, 2 aylık malzeme çıkar buradan.
YanıtlaSilTrump koyacak derken, beklenmedik bir şekilde AB koydu, yaptırımları koydu.
Pek etkilemez ekonomiyi diyorlar hocam doğru mu?
Suriyelileri gönderelim diyo bizimki ama adamlar memleketi iyi sahiplendiler.
Suriyeliler memleketimizde/memleketlerinde Afganları istemiyor artık, neredeyse Afgan gören Suriyeli İstiklal Marşını 10 kıta halinde okuyacak, o hale geldik.
Bu saatten sonra suriyeliler AB ne geçer mi hocam?
Hocam, diklenirsek, AB bizden mal alımına engel koyar mı? THY nın uçuşlarını engeller mi?
Trump'ın ve ABD Kongresinin neler yapacağı çok yazıldı çizildi ama bunların çıkış kapıları da var. Belli ki karşılıklı pek çok taviz verilecek.
SilDolaylı sermaye kontrolü var. Daha ilerisine gidilir mi zaman gösterecek...
YanıtlaSilHocam tatil bitmedi mi hergün açıp bakıyorum yeni yazınız varmı diye. Artık 16 temmuz oldu birçok gelişme yaşandı 1 hafta da. Bizde sizden yeni değerlendirme yazıları bekliyoruz.
YanıtlaSilUmarım birgün türkiyede ki kaçak işçi konusunu da ele alırsınız. Bu adamlar 1 yıllık turist vizesi ile oturum alıyor ve kaçak olarak çalışıyor. Türkiye de turist görünüyor sözde turizm patladı deniliyor fakat adamlar bırakın döviz getirmeyi bizim ülkede kaçak çalışıp ülkesine döviz gönderiyor.
Bu konular üniversitelerde ders olarak anlatılmalı ters para transferi. Bizim bilançolarda turist görünüp kaçak işçi olarak bizden döviz çıkışı yapan sözde turistlerimiz.
Bitti, dün döndüm ve ilk yazımı az önce yayınladım.
Sil