Bütçe ve Beyaz Filler
Bütçe dediğimiz tablo gelirler ve
giderler dengesidir. Bu ikisi arasındaki denge gelirler aleyhine bozuldukça
bütçe açığı büyür. Son dönemde bu eğilim oldukça yüksek görünüyor.
Aşağıdaki tablo 2019 yılının ilk
4 aylık sonuçlarını 2018 yılının ilk 4 aylık sonuçlarıyla karşılaştırıyor.
Milyar TL
|
2018/4
|
2019/4
|
%
|
Giderler
|
255,2
|
330,4
|
29
|
Faiz Dışı
Giderler
|
229,8
|
292,0
|
27
|
Faiz
Giderleri
|
25,4
|
38,4
|
51
|
Gelirler
|
232,0
|
276,0
|
19
|
Vergi
Gelirleri
|
190,9
|
203,0
|
6
|
Diğer
|
41,1
|
73,0
|
78
|
Bütçe
Dengesi
|
-23,2
|
-54,4
|
134
|
Bütçe
Dengesi / GSYH
|
-0,6
|
-1,4
|
|
Faiz Dışı
Denge
|
2,2
|
-16,0
|
-827
|
Vergi Gelirleri / FD Giderler (%)
|
83,1
|
69,5
|
-16
|
Tablonun bize gösterdikleri şunlar: (1) Bütçe giderleri geçen yıla
göre yüzde 29 artmış. Yani enflasyonun 10 puan üzerinde bir artış sergilemiş.
(2) Faiz giderlerindeki artış çok dikkat çekici. Kurlarda, enflasyonda ve
risklerdeki artışın faizleri artırmasının sonucu bu. (3) Bütçe gelirleri, bütçe
giderlerine göre 10 puan daha düşük artmış. (4) Vergi gelirlerindeki artış
yüzde 6 ile sınırlı kalmış. Ki bu görünüm, vergi gelirlerinin enflasyonun çok
altında arttığını gösteriyor. Yani Türkiye, bu dönemde enflasyon artışının üçte
birinden az vergi artışı sağlayabilmiş. (5) Diğer gelirler hızla artmış ve
rekor kırmış. Bu tutarın 33 milyar TL’lik bölümü Merkez Bankası kârı. (6)
Tabloda en dikkat çekici nokta vergi gelirlerinin faiz dışı giderlere olan
oranıdır. 2018’in ilk 4 ayında faiz dışı giderlerin yüzde 83,1’ini vergi
gelirleri karşılarken, bu oran 2019’un ilk 4 ayında yüzde 70’in altına düşmüş
bulunuyor ve bu görünüm bütçenin giderek sağlıksız bir görünüm içine girdiğini
ortaya koyuyor. Ekonominin küçüldüğü ama enflasyonun çok yüksek oranda kalmaya
devam ettiği bir ortamda vergi gelirleri enflasyonu karşılayamayacak bir düzeye
gerilemiş ve harcamalar enflasyondan hızlı artmaya devam etmişse bütçedeki
sorun ciddidir.
Bütçe böyle bir duruma düştüğünde ne yapılır? 5 şeyden birisi
yapılır: (1) Vergiler attırılır. Türkiye sürekli seçim içinde olduğu için
vergilerin arttırılması bir yana vergi oranlarını düşürmeyi tercih ediyor. (2)
Harcamalar kısılır. Türkiye bunun tam tersini yapıp gerekli gereksiz birçok
altyapı yatırımına girişerek harcamaları arttırıyor. (3) Biraz vergi
arttırılır, biraz harcama kısılır, böylece karma bir yöntem uygulanarak denge
sağlanabilir. (4) Borçlanma arttırılır. (5) Tek seferlik gelirler bulunur
(vergi affı, imar barışı, varlık barışı, bedelli askerlik, Merkez Bankası kârının
erken aktarımı gibi.)
Türkiye, 4 ve 5’inci yolları
tercih ediyor. Biraz borçlanmayı arttırıyor, daha çok tek seferlik gelirler
bulmaya yöneliyor. Örneğin Merkez Bankası’nın ihtiyat akçelerinin bütçe
gereksiniminde kullanılması konusu gündeme gelebiliyor.
Ne yapmak lazım? Böyle bir durumda bütçeyi toparlamak mı doğrudur
yoksa açık vererek büyümeyi toparlamak mı? İlk yanıtlanması gereken soru budur.
Eğer açık vererek büyümeyi toparlamak tercih ediliyorsa riskleri arttıracak
hamlelerden kaçınmak gerekir. Oysa Türkiye, büyümeyi toparlamayı tercih ettiği
halde riskleri hızla arttıracak adımları atarak ortamı bir türlü büyümeyi
yükseltecek duruma getiremiyor.
Eğer bütçeyi toparlamak tercih
edilecekse o zaman beyaz fil[i] diyebileceğimiz bir kısım gereksiz yatırımlardan
vazgeçmek, harcamaları kısmak, gerekecektir.
Uzun yıllardır Türkiye’ye olan
yabancı ilgisini ayakta tutan konuların başında gelen bütçeyi toparlamak
önemlidir. Buna karşılık büyümenin eksi olduğu bir ekonominin yabancı yatırımcı
çekmesi de kolay değildir.
Özetle Türkiye, bir kez daha,
kırk katır ile kırk satır arasında tercih yapmak durumundadır. Bu iki hedef
arasındaki çelişkili durumu bir arada çözmenin tek bir yolu vardır:
Bekleyişleri değiştirmek, olumsuz bekleyişleri olumluya çevirebilmek.
[i] Beyaz fil, sahibi
tarafından, örneğin güzel görünümü dolayısıyla, elden çıkarılmayan, maliyet ve bakım
giderlerinin yüksekliği nedeniyle zarara yol açan varlıklar ve mülkler için
kullanılan bir deyimdir.
HOCAM, vergi tahakkukları da gelirler arasında gösteriliyor oysa biliyoruz ki son dönemde ekonomideki slumpflasyon sebebiyle vergi gelirlerinde belirgin düşüş var. dolayısıyla gelir tarafı olduğundan şişkin gösterilmektedir. eskiden bütçe açığı vermeye dayalı büyüyen bir ekonomi idik. son 17 yıldır ise yüksek cari işlemler açığı vererek büyüdük. malum türkiye iktisadının yapısallığında genel olarak cari büyür ise bütçe açığı küçülür cari açık küçülürse bütçe açığı büyür. biz her iki açığımızı da uzun süre yüksek hacimli uluslar arası sermaye akımları yoluyla kapattık. şimdi bu akımlar daralma trendine girdi. bu da cari açığımızın giderek küçülmesine neden oluyor. tabi bütçe tarafı da dsha çok açık veriyor. beni korkutan taraf ise hocam; bütçe açığının içeride tasarruflarımızın çok düşük olması nedeniyle ya merkez bankasına fazladan monetarizasyon yaptırmakla ya da dış finansman yoluyla kapatılması gereğidir. monetarizasyon demek direkt enflasyon demek; dış finansman demek ise ekonomi küçülürken de cari açığın artmaya başlaması demek olmasıdır. bu ekonomi için çok tehlikeli olur. türkiyenin bu saatten sonra küçülmeyi göze almaktan başka çaresi yok görünüyor. bir müddet küçülmeyi göze alması ve ciddi tasarruf artışları yapması bütçe çıpasını çok sağlam tutması ve risk primini de yeniden azaltması elzemdir. biz cari, bütçe ve tasarruf açığı yani üçüz açık veren bir iktisat yapısallığına sahibiz maalesef. bu da net negatif fazlı finansallaşma yaratıcı bir etkendir. bu etken önce faizleri yükseltici sonra da maliyet kökenli enflasyonu azdırıcı etkiler yaratmaktadır. yatırım üretim istihdam ihracat finansmanları yerine hızla salt borç stokunun çevrilmesi finansmanı büyük kırılganlık yaratıyor.
YanıtlaSilVergi tahakkukları gelirde gösterilmez. Bizim mali sistemimizde vergiler tahsil esasına göre giderler ise tahakkuk esasına göre kayda alınır.
SilHocam Ankaranın bir bölümünün moratoryumu dillendirdiğinden bazı yazarlar (Sabahattin Önkibar) bahsediyor .Gerçek olabilir mi?
Silhocam endişenizde çok haklısınız zira 96 yıllık cumhuriyet tarihimizde merkez bankasının ihtiyati akçelerine ilk defa göz dikilmiş vaziyette hükümet. kaynak sıkıntısının vahametini ortaya koyan bir gelişmedir bu durum maalesef!.
YanıtlaSilsayın hocam bu gidişle 2019 sonunda bütçe gelirinin GSMH nin %3,5-4 civarına çıkması riski artmıştır diyebilir miyiz?. malum ekonomi küçülürken bütçe açığının artması böyle bir sonuç doğurabilir. değil mi hocam yanılıyor muyum?.
YanıtlaSilDiyebiliriz. Evet doğurabilir ama bizim bütçe öteden beri çok masraflı. Ve her yıl tek seferlik gelirlerle durumu idare ediyoruz.
SilHocam Bütçe Dengesi / GSYH oranı %133 artmış..
YanıtlaSilOranla oranı oranlayarak karşılaştırma yapmak ne derece doğru bilmiyorum. Ama yaparsak haklısınız.
SilHocam bu vergi gelirlerinin düzgün toplanmadığı/verilmediği sürece bütçenin düzeleceğini pek ihtimal vermiyorim. Başıma gelen iki örnek vereyim. Telefonumun bataryası eskidiginden dolayı telefon aksesuarı satan bir dükkandan yeni bir batarya aaldım. Fiş istedim. Bu arada kayseride yaşıyorum burada küçük esnafdan fiş istemedigin sürece kesinlikle fiş vermiyorlar. Bunu önlemek icin bu gibi yerlerde herzaman kredi kartı kullanırım.KDV den kacmasini önlemek icin.Neyse satıcı fiş verdi ben aldım. Dışarı çıktıkdan sonra fark ettimki fiş kontör sattım diye kesilmiş tahmin edin KDV oranı kaç. KDV oranı %0. İkinci örnek kasapdan kıyma aldım. Burdada ekmek fişi kesmiş. Bunun KDV side %1. Yani diyeceğim bu gibi küçük işletmeler devamlı vergi kaçağı yapıyorlar. Vergi müfettişleri çıkıp bu gibi yerlerden hiç alışveriş yapmazmi merak ediyorum. Bunlara acil çözüm getirilmesi gerekiyor.
YanıtlaSilMüthiş. Paylaşım için teşekkürler.
SilSayin 16.37
SilSiz yine yazarkasayi calistirma minnetinde bulunmus elinize bir alis-veris karsiliginda bir belge uc bes fis fatura neyse artik vermis bir kucuk esnafla karsilasmissiniz.
Ben size daha ilginc ve sahtekarcasini soyleyeyim Bundan 11 yil once hasbelkader bir pazar gunu istanbulumuzun her seyi disj guclerden bilen guzide semtlerinden birinin arka ve ara sokaklarinda bir kucik esnaf buldum dukkandan doldurma naylon poset icinde fistik aldim dogal olarak yaptigim alis veris karsiliginda onumde duran yazarkasadan fisimi istedim bana verilen cevap bugun pazar vergi dairesi calismiyor yazarkasada calismiyor cevabiydi.
Ayni kisiye sorsan Turkiye niye kalkinmiyor borc bataginda vs verecegi cevap garanti Disj gucler yok su bu lobisi falan filan.....Sunu iyi bilmek ve soyelmek gerekir disj guc muc yok disj gucde icj gucde biziz...
Verdiginiz iki ornekde de kamunun KDV'den dolayi gelir kaybi yok.
SilIthal edilen mallarin vergileri gumruklenirken alinir. Yani devlet zaten o bataryanin KDV'sini pesin olarak ithalatcidan almistir. Muhtemelen esnaf da toptancidan o mali alirken KDV'sini odemistir. Size 0% KDV fis kesmesinin sebebi, muhtemelen size yansitmadigi KDV alacagindan olmamak icindir. Herhalde 'fis istiyorsaniz 18% daha vermelisiniz' deseydi, 'aman dogru duzgun vergi toplansin da butce duzelsin' diye seve seve o farki vermeyecektiniz. Ozel sektorun milyarlarca TL KDV alacaginin bulundugunu da hatirlatirim.
Ikinci ornekte gene benzer bir durum var. Kasaplar eti (malesef) artik toptancidan aliyorlar. Eskisi gibi kendileri hayvan satin alip kesseler, muhtemelen size KDV'yi yansitirlar, boylelikle de nakit akislarini arttirirlardi. Ancak simdi eti alirken toptanciya zaten KDV'yi odemis oluyorlar, kamunun KDV kaybi gene yok, cunku toptanci bunu devlete vermistir. Bu sene icin KDV/OTV gelirlerindeki dususun en buyuk sebebi de zaten ithalatin kesilmesidir.
Bu farkliliklar fis degil de fatura uzerinden olsa belki stok vs. gibi sebeplerden oynaklik olur diye dusunuyorum, fakat buyuk ihtimalle aslinda fiyatlari daha da yukseltmemek icin esnafin hayatta kalmak icin uyguladigi aliskanliklar bunlar.
Hayatinda bir cop satmamis insanlarin burokrat olup ticari hayati etkileyen duzenlemeleri masa basinda hazirlamalarindan dolayi, reel kesim her zaman olmasi gerekini mecburen bir yoluna uydurup yerine getirmistir. Bu tarihte hep boyle olmustur.
100 TL ye aldığı üründe ödediği KDV 18 TL aynı ürünü 150 TL ye sattığında tüketiciden aldığı paranın içinde ürün fiyatı+27Tl olmuş olmazmış buradan devletin zararı 9 TL diyebilirmiyiz
SilOnlar yaşamak için çalıyorlar.
SilSayın Adsız 00:23,
SilYorumunuzu okuduğumda KDV sisteminin mantığını açıklama ihtiyacı hissetim. Aslında "Katma Değer Vergisi" adı üzerinde, yaratılan katma değer üzerinden vergilendirmeyi esas alan bir sistemdir. Üretim ve ticarette her kuruluş ya da şahıs, alımda ve satışta katma değer vergisi hesaplayarak, kendi yarattığı katma değer üzerinden (satış fiyatı- alış fiyatı) vergi ödemek durumundadır.
Bir esnaf dükkanında satmak amacıyla 10 TL'lik bir ürün aldığında bunun 1,8 TL'lik vergisini satıcıya peşin olarak öder, daha sonra bunu son kullanıcıya 15 TL'ye sattığında da 2,7 TL'lik vergiyi son tüketiciden tahsil eder. Yani bu esnaf 5 TL'lik katma değer yaratmıştır ve 90 kuruşluk katma değer vergisini ay sonunda beyan ederek devlete öder.
Örnek verdiğiniz durumdaki gibi, devletin KDV kaybının olmaması için, alış-satış fiyatının aynı olması gerekir ki bu ticarette mümkün değildir.
Özellikle bazı esnaflar ve küçük işletmeler, tüm alımlarında fatura almak, kdv alacağı yaratmak ve bunları gider göstermek isterler. Bununla birlikte, satışta fatura/fiş kesmek istemezler bu yolla ay sonlarında KDV borçları çıkmaz.
Sonuç olarak 16:37'nin yorumuna katılıyorum.
Bir üstteki yazan arkadaşa cevaben. KDV'yi her zaman son tüketici öder.
Silİthalatçı firma doğru KDV öder ama o ödediği KDV'yi aynı zamanda indirim konusu yapar. Bu aradaki diğer hepsi için geçerlidir taa ki kdv'yi indirm konusu yapamayan reel kişiye gelinceye kadar.
Lütfen başka insanlara acayip ithamlarda bulunmadan önce içinde yaşadığınız sistemden haberdar olun insanlara yanlış bilgi vermeyin.
Adsiz 09:50, telif hakki matematigine (copyright math) benziyor bu.
SilEsnafin KDV'yi yansitmamasinda bir kazanci olmuyor. Ama o fiyata urunu satamayacagi icin KDV'yi eksik gostermesini kamunun 'kayip geliri' olarak gormesi yanlis. Yani KDV varsa satis yok, satis varsa ancak KDV yuku olmazsa mumkun. Hem gelir (ya da kurumlar vergisi) hem KDV geliri bu ticari ortamda mumkun degil demek ki.
100m2 kadar Kucuk esnaf hic bir vergi odememeli gelir kurumlar dukkan stopaj vergisi vs...
SilSadece sattigi urunun vergisini yani KDVsini odesin yeter.O da denetimle olacak
Belki formalite o da kayit disi bir numara yapmis olmasina ihtimal Yillik bir yarim asgari ucretlik formalite vergi alinabilir. Bunu da yilda bir defa ya da iki defa eger isterse 4 esit taksitle odeyebilir.
maksimum 100m2lik alanda esnaflik yapan biri sadece sattigi urunden kdv odeyecek bir de yilda 1010 lira vergi
45m2lik altinda olandan da vergi mergi alinmayacak sadece kdv
Arkadalar ben onu bunu bilmem satıcı karının üzerine kdv yi de malın üzerine ekleyerek satış yapıyor. Birde şöyle amlatayım:
SilSatıcıya nakit para verdiginde kdv sini düş öyle bana ver dediginde satıcı hic düsunmeden tamam diyor. Sıcak para, kredi kartı gibi takip sorunu da yok. Demem o ki satıcı her zaman kdv yi alıcıya yüklüyor. Sonuc kacirabilirse karina kar katiyor. Ben sade vatandaş olarak olayı böyle görüyorum.
Selam arkadaşlar KDV ile ilgili sorun ülkemizde devletten kaynaklanıyor.
SilDevlet adaletsiz olunca, alta doğru silsile ilerliyor ve esnaf yukardaki hareketi yapıyor.
Ben de Kayseriliyim. Türkiye'de 12 yıl bilişim üzerine ticaret yaptığım için bize düşen KDV yükü %18 idi. Beyanname verilişinden sonraki ay (yanılmıyorsam) devlete ödenmesi gerekir.
KDV de alacaklı olduğunuzda ise, devlet size ödeme yapmaz, KDV alacağınız olarak hesabında tutar. Ben yıllardır böyle gördüm, böyle uygulandı.
Şu sebeple devlet sorunlu diyorum.
2014 yılında İngiltere de ofis açtım. İlk ofis masraflarını filan muhasebeleştirip Türkiye'deki gibi muhasebeci aracılığı ile beyan ettik. Şirket ilk kurulduğu için ister istemez devlet KDV borçlusu oldu. İlk bir kaç ay iş yapmadık, kar yoktu. Bir gün bir baktım, İngiliz maliyesi bizim hesaba KDV leri iletmiş.
Bayram değil seyran değil, o zaman İstanbul ofisimden hesapları kontrol ederken gördüm o bakiyeyi, hemen muhasebeciyi aradım, dedim, kardeşim bu nedir, başımız belaya girmesin!
O zaman anladım, düzgün devlet ile bizim devlet arasındaki farkı.
Boşuna nefes tüketmeyin canlar, esnafa da kızmayın, vergi kaçırıyor diye. O ticaret yasaları ile daha başka bir şey beklemeyin. Türk Ticaret Kanunu uygulanamayacak maddeleri ile pratik olmaktan uzaktır, bizim devletin de işine gelmektedir.
Ben önce Kayseri, sonra İstanbul ofislerini kapattım, taşıdım işleri iki sene önce tamamen.
Türkiye'de para yok, düzen kalmamış, mahkemeler çalışmıyor, insanlar aldıkları malı sözleri yerine geçen çek ile ödemek istiyorlar, parası olup işi bilen orda durmuyor, parası olup işi bilen orda iş yapmaya gitmiyor, devlet fakirin asgari ücretlinin hakkını gözetmiyor o insanların yaşam koşullarını incelemiyor, yasalarını herkese adil uygulayamıyor, adalet yavaş işliyor, insanlar ekmek kazanabilmek için kula kulluğa muhtaç ediliyor, işler zora girmiş, aklı olan azıcık emeğini dışarda satabilecek olan insan ülkeden çıkıyor.
Bakın çok acı bir şey, sermaye sahipleri sermayelerini yurt dışına taşıyorlar, Türkiye'deki işlerini borç ile yönetiyorlar. Borcu ülkeye, sermayeyi dışarı çıkarıyorlar. Bakın daha ortaya çıkmadı, benim ile beraber yurtdışına çıkanlar arasında çok batık vardı, hepsi KGF ile bilançolarını düzeltti, varlıklarını sattı, sermayeyi aktardı, şimdi borçlu şirketleri Türkiye de kaldı. Onlar da borç ödemez ise hepsi Türkiye de yaşayanlara kalacak.
Esnaf fiş kesmemiş, çok büyük ayıp etmiş, o ayıp buz dağının tepesindeki kar tanesi, altı çok ama çok derin.
Üstadım. Maliyet enflasyonu yaşadığımıza hem fikirsek bütçe açığı verilmesi risk teşkil etmez diye düşünüyorum hatta olumlu uanlarıda olabilir .. Şöyleki vergi gelirlerini azaltmak maliyet üzerimdeki baskıyıda azaltmaz mı? bu durumda enflasyona az da olsa olumlu yönde katkı sağlamaz mı?
YanıtlaSilMaliyet enflasyonu yaşadığımızda hemfikiriz. Ama bu maliye enflasyonu ithal girdiler kökenli. O nedenle vergi indirimlerinin girdi maliyetlerine pek de bir yararı olmaz. Kuru düşürecek adımlar atmak mümkünse bizdeki maliyet enflasyonunu ancak onlar düşürür.
SilHerkes bir şekilde memnun. Ne kimin sorumluluğunda ve ne kimin umurunda. Kaybedilen ne kazanılan ne. Yerli giderse yabancı yabancı giderse yerli geliyor. Denge noktasi nerede ve terazinin mesneti nereye temas ediyor . Ve bir türlü anlayamadığım yeni olan veya farklı olan ne.
YanıtlaSilKültür değişmeli ekonomi değil
YanıtlaSilHocam sesimizi duyurun 14 mayıs itibariyle
YanıtlaSilpamukta dönüm başına 600-650 kilogram aralığında verim alan üreticilerin prim desteğinin 500 kilograma düşürüldü.
Artan maliyetler altında çiftçi ezildikçe eziliyor. Küçük bir haber değeri bile olmuyor. Borç batağında çiftçiler
Pamukcu hangi partiye oy veriyor?
SilOy verirken iyiydi
Beter olun
Hepsi de malum partiye oy verdiler değil mi?
SilAynen, tam 17 senedir veriyorlar. Beter olsunlar.
SilAdsız19 Mayıs 2019 17:14
SilHangi partiye oy verdin? Ona gore degerin var...Malum partiye oy verdiysen ki benim bildigim asgari ucretli yoksul fakir fukara koylu ciftci malum partiye oy veriyor. O zaman beter olmayi hak ediyorsunuz. Daha da beter olmalisiniz ki akillanin Acimiyorum valla
Hangi partiye oy verdiniz demişler. CHP'den başka bir partiye oy vermedik.
SilDiğer partinin partizanlığını yapanlara bu eleştiriyi yapsan dinlemiyor bile.
Aynı gemideyiz. Biz beter olursak siz 10 liradan aşağı soğan yiyemezsiniz.
Beter olacaksak, hep birlikte beter olacağız.
Emre alkin hocanın da dediği gibi bu ülkenin en önemli sorunu ahlak.İlk önce iyi insanlar yetiştirmeliyiz,ahlaklı insanlar yetiştirmeliyiz.Türkiye bu insanlarla yükselecektir.
YanıtlaSilInsanimizin trafikte nasil davrandigina bakalim.Ahlak konusunu sonra konusalim.Yani hicbir kural tanimayan bir toplumda kim kimden ahlakli olmayi bekleyebilir
SilBu da bir ahlak sorunu.
SilRahmetli dedemde aynı şeyleri söylerdi.
SilAllah rahmet eylesin.Doğru söylermiş
SilAhlak..
SilBunu sağlayan eğitim ve "sağlıklı, hızlı işleyen hukuk sistemidir.
Şu an, ülkemizde mahkemedeki hakim ve savcıyı icraatlarından dolayı sorgulayamazsınız. Uğradığınız kayıptan, verilen yanlış karardan dolayı onlara dava açamazsınız. (Balyoz, Ergenekonu davaları sürecinde yasa değişti.)
Devlet, hakim ve savcıların görev yerini sorgusuz sualsiz değiştirebilir.
Hakim olarak görev yapıyorsunuz, karar verici durumdasınız ama bu gün İstanbul'da sını, sizden istenen kararı vermezseniz yarın tayininiz Adana'ya çıkıyor, Adana'ya 5 gün sonra gidiyorsunuz ve Adana'dan Zonguldak'a tayin olduğunuzu öğreniyorsunuz!
HUKUK OLMAZSA, HUKUK İŞLEMEZSE AHLAK TA OLMAZ..
MAHKEME, İŞLEYİŞİNDEN MADDİ OLARAK SORUMLU OLMAZSA, HUKUK İŞLEMEZ, AHLAK TA KADÜK KALIR.
Dibe not: Hakimin verdiği yanlış karardan sorumlu tutuklamayacağı, bu konuda açılacak davaların şahsa değil "Devlete açılabileceği" konusunda Balyoz ve Ergenekon davaları sürecinde "hukuki" bir düzenleme yapılmıştı ve u hala geçerli.
Warren Buffet der ki "Ahlak pahalı bir hediyedir onu ucuz insanlardan beklemeyin"
SilMalum memlekette beyin drenajı var bunu terse çevirmenin yoluda hukukun üstünlüğüne sahip çıkmaktır.
Silİnsanlar paranın,makamın,mevkinin ve bunun getirdiği sosyal statünün esiri olmamalı.Bu her meslek grubu için geçerli.Bir hakim bedeli ne olursa olsun adaletli karar vermelidir.Hakimler birileri adına değil türk milleti adına karar verirler.Sorumlulukları millete karşıdır.Maaşlarını millet öder ve onlardan adaletli olmalarını ister.O mevkinin getirdiği sorumluluk çok fazladır.Biz bunu başına şu gelirdi bu gelirdi diye meşrulaştırmamalıyız.Bir hakimin görevi doğru ve adaletli karar vermektir.İnsanların sadece ailelerine karşı sorumlulukları yoktur.Hiç tanımadığı insanlara karşı da sorumlulukları vardır.Blogunda yazdığımız sayın hocamızda bu sorumluluğunu yerine getirmiştir ve getirmektedir
Silhükümet tutulmuş bir kara sevdaya.. bedeli ne olursa olsun yönetimde kalayım...her aşık bir aptaldır! aslında...
YanıtlaSilIstanbul bizim sevdamiz askimiz Biz istanbula asigiz kulturune dogal tabi guzelliklerine daglarina tepelerine bogazina ve en onemlisi insanina...Biz hizmet icin variz bu millete hizmet etmek icin asigiz biz bu millete
SilAşk tamam seçime devam.
SilKapital dividant yerine borç paylaşımına maruz kalmak hangi ekonomilerde olur?
YanıtlaSilNeyi kast ettiğinizi anlamadım.
SilBatik ekonomilerde. Turkiye gibi….
Silpara basimi sart amerka almanya denedi. Dis gucler deniyor bisey olmuyor biz deneyince olay oluyor
YanıtlaSilAllah Akil fikir versin
Biz basalım basmasına da para yurtdışına çıkıp işlem yapamayacak. Burada da insanlar ne yapar ki parayı? Ekonomi coşacak. İnsanlar harcayacak. Harcadıkça talep eğrilerini sağa kaydıracaklar. Sonuç?
Siladsız 19:23 almanya denedi ne oldu hiperenflasyon oldu mark tuvalet kağıdı oldu. Amerika desen parası küresel rezerv para birimi zaten. bastığı paranın büyük kısmı dış piyasalara akıyor. bu da yüksek enflasyon oluşmasını engelliyor. ayrıca para basman için deflasyon olması gerekir. oysa bizde enflasyon var. yüksek enflasyon varken para basmak intihar olur. kaldı ki karşılıksız para basmak parayı yozlaştırır. aşındırır. asıl sana ALLAH akıl fikir versin çünkü hem bilgin yok hem fikrin var.
SilBunun altından monetizasyon çıkacak ama dur bakalim
SilPara basimi olursa evet enflasyon olur amma issizlik duser surekli yukselen kur ile daha rekabetci oluruz boyleikle cari acik macik kalmaz buyumemiz daha yere basan zeminde olur acik konusalim 2003den beri buyume kavramimiz sanal zenginlik uzerine hatta 2003lerde buyume tartismalari sanal buyuyoruz is ve istihdam yaratamiyoruz soylemi uzerineydi. Kisaca bol para bol uretim bol ihracat bol nasip rizik demek. Rabbim bizi riziksiz nasipsiz olanlardan eylmesin
SilEnflasyonumuz olsun amma isimiz olsun nasipimiz olsun rizikimiz olsun Agzimizda ﷽ eksik olmasin dilimizde السلام عليكم sozcukleri eksik olmasin
Behey akılsız adam. Enflasyon demek fakirlik demektir. Sabit gelirli adamın gelirinin sürekli olarak erimesi ve artan fiyatlara yetişememesi demektir. Sen bunları unutmuş olabilirsin ama pek çok sabit gelirlinin aklında yüksek enflasyon dönemi hala fakirlik dönemi olarak yer etmiştir. Sen belli ki esnaf olduğundan sattığın malı enflasyona endeksleyebilirsin ama işçi memur ne yapsın?
SilAdsız20 Mayıs 2019 10:08
SilHakaret etmeden argumanlarini sunma Ahlakin yok mu senin. Terbiyesizlik etme
Selam Adsız19 Mayıs 2019 23:03,
SilEnflasyon ortamında hükümetin ne kadar para basacağı kestirilemediği için yabancı sermaye girişi şimdikinden daha düşük olur. 90 lı yılların sorunlarının başında bu gelir.
Çünkü, 100 TL varlık alan yabancı, çıkmak istediğinde hükümetin para basarak varlığının değerini 90 TL yapacağından korkar, kimse kaybetmek için yatırım yapmaz.
Peygamberin devleti kurarken yaptıklarına bakarsanız, ticaret yollarının güvenliği ve paranın stabilize olması sayesinde devlet kurabildiğini görürsünüz. Peygamber döneminde Romalılar paralarını savaşlar ve kıtlık sebebi ile devalüe ederlerdi.
İslam'ın da Peygamber öncülüğü ile Romaya bir başkaldırı olduğunu görebilirsiniz.
Tıpkı, ilk hristiyanların İsa'yı kullanıp, Romaya başkaldırdıkları gibi.
Günün sonunda, Romayı yıkan, liyakatsiz kadrolar oldu, Roma tüm dış saldırılara gögüs gerebildi, ama içerden çöktü.
Rızık liyakat ve düzgün çalışma ile gelir. Para basarak gelmez.
Enflasyon demek, hile yapmak demektir, çalmak demektir.
Rab kelimesi orjinal olarak Alim demektir, İbraniler onu Musa için çok kullanırlar, tam Türkçe karşılığı haham dır. İslam'da Allah'ın 99 ismi arasında Rab yoktur.
Kuran yeniden yazılırken (evet 2 kere yazılmıştır), önceden Peygamberi işaret eden Rab kelimesi, Kuran içine Allah lafzıymış gibi eklenmiştir.("...Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbimin bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâla ibret almıyor musunuz?" (Enâm Sûresi, 80. âyet))
Bu ayet ilk Halife Ebu Bekir'in toplattığı Kuran da yoktur. Çok tartışmalar çıktığı için ve devletin bütünlüğü zedelendiği için 2. Halife Ömer, akıllıca davranmış ve Kuranın yazımını ertelemiştir, insanların enerjisini askeri zaferlere yönlendirmiştir.
3. Halife Osman, yeniden yazmayı denemiş, karşılığında şehit edilmiş, islam dünyası ikiye bölünmüş, sonra Peygamberin torunlarını da idam ettiren Emevi ailesi, Kuranı tekrar yazdırıp kılıç zoru ile yaymıştır. Bu ayet Emevi döneminde kitaba girmiştir.
Eğer, peygamber dönemindeki şiirleri okursanız, Rab kelimesi alim, öğretmen anlamında yer alır, o dönem bu kelimenin yaratıcı anlamında kullanımı çok gülünç olurdu ki bu sebeple 99 sıfat arasında Rab yoktur.
23:03 enflasyon faiz demektir. Daha fazla para basımı, daha fazla enflasyon, o da daha fazla faiz demektir. Faiz Kuran’a göre haramsa, daha fazla faiz daha fazla haramdır. Faizi düşürmeyi herkes istiyor, İslamcısı da, İslamcı olmayanı da. Bunun çaresi ise enflasyonu düşürmektir. Enflasyon nasıl düşer? İç ve dış ekonomik denge sağlanarak. Bu nasıl sağlanır, iç ve dış denge sağlanarak.
Silİç denge:
A- Ülkenin temelleriyle oynamadan, Atatürk’ün kurduğu ülkeyi kabullenip altını dinamitlemeden, sağcı, solcu, İslamcı hiç bir yere kaymadan, içeride demokrasiyi geliştirerek sorunları çözmek gerekir. Daha temel şeylerde anlaşamazsak çok büyük enerji kaybederiz.
B- Kuvvetler ayrılığı
C- Balance & Checks
D- Hukukun üstünlüğü
E- 0 etrafında -+3 oynayan cari açık
F- Dış borç / GSMH oranının düşük tutulması (Özel + Kamu)
G- Hesap verilebilir eğitim sistemi
H- Adil vergi sistemi
Dış Denge:
A- İç dengeyi sağlayan yukarıdaki maddeler aynı zamanda dış dengeyi de sağlar. Buna ilave olarak.
B- Komşularla iyi ilişkiler
C- Çin ile iyi ilişkiler
D- AB hedefi
E- ABD ile iyi ilişkiler. ABD’yi beğen ya da beğenme iyi ilişki kur. Rusya ve İran’ın durumuna düşme. ABD ekonomik ve siyasal olarak hala süper güç. Gereksiz kahramanlığa lüzum yok.
F- Arap ülkelerinin işine karışma
G- Dış politikada 1 veriyorsan mutlaka 1 al, mümkünse 2 al.
Not: AB vize serbestisi yalanına kanıp, Suriyelilerin deposu olma. Davutoğlu/Erdoğan döneminde kabul edilen her alınan Suriyeliye karşılık 1 Suriyeli verilecek politikası bize patlamıştır. Bu Suriyelilerin bir kısmını alalım almasına da ama 5 milyon da alınmaz ki. Bu yük Avrupa ile paylaşılmalıydı. Avrupa bundan sonra her tavizi verirdi. Merkel sık sık Türkiye’ye gelir olmuştu, ateş bacayı sarmıştı. Bu Suriyeli meselesini niye bu kadar yazıyorum çünkü iç ve dış dengemizi bozmuştur.
A- Türkler zaten işsizdi iyice işsiz kalmıştır. İç denge
B- Türklere harcanacak vergi geliri onlara harcanmaktadır. Okul, hastane gibi. Türk vatandaşları hem işsiz kalarak hem de kendisine yapılan harcamalar azaltılarak, iki kere zarara ve dumura uğratılmıştır.
C- EYT sorununu patlatmıştır. İç denge
D- Vergi gelirleri başkaları için harcanmakta, dolayısıyla Türkiyenin borçlanması artmaktadır. İç ve dış denge
E- Rusya ve ABD ile ilişkilerimizi etkilemiştir. Beraberinde bir çok şeyi etkilemiştir. Dış denge.
F- Sosyal sorunlara yol açmıştır. İç denge
G- Kendi ülkesini korumayan, bir sorun durumunda ileride bizi hiç korumaz. İç ve Dış denge
Bu arada bu Suriye olayına bodoslamasına niye böyle girdik, niye bu kadar gereğinden fazla eklemlendik. Biz kendimize demokrasi getiremezken niye oraya getirmeye çalıştık. Bir şekilde ilişkilerimiz normal seyrinde devam ediyordu, Erdoğan’ın en büyük yanlışlarından biridir. Etrafımızda olan dengesizliğin daha sonra domini taşı gibi bizi etkileyeceğini nasıl göremediler. ( Diğer yanlışları: FETÖ, Hukukun zayıflatılması, Askeriyenin zayıflatılması, Eğitimin zayıflatılması, aşırı değerli TL, aşırı özel sektör dış borçlanması, gereğinden fazla inşaat harcamaları)
Adsız21 Mayıs 2019 02:17
SilHer seyi Suriyelilere yamama aliskanligindan vazgecin artik.
Suriyelilerin gelmesi kulturel olarak olarak bizi zenginlestirdi ve zengilestirecek.
Suriyelilerlden once de bu ulkede issizlik pahalilik sosyal sorunlar vardi. Simdi de var.
Suriyeliler dukkan aciyor bazi sektorlerde yetenikliler nargile kafe vs piyasaya hareket getirdiler kisaca.
Ulkemizde ekmegimizi asimizi payalasacagiz bir suru bebe cocouk var bunlara iyi yasam olanaklari sunmaliyiz ki ileri de radikallesmesinler ulkemize katma deger katan birer birey olarak buysunler.
Bu ulke gocler diyari bana kalsa sinirlari acarim herkes gelsin kulturumuz dah da zenginlesssin yeter ki international ortamimiz olsun daha ne olsun buna mi itiraziniz merak ediyorum.
Adsız 06:32, uluslararası emek hareketliliği neden homojen olmuyor? Biz iyi beşeri sermayeyi almanın yollarını aramalıyız.
Sil6:32 Ben 2:17. Suriyeliler kadim bir millet ve bize kültürel katkısı olur. Lakin kısa bir zaman diliminde 5 Milyon kişi bizim boyumuzu çokça aşıyor. Bu rakam 500 Bin olsa çok iyi hazmederdik. Bu eğer bir dünya sorunu ise, insanlıktan, insan haklarından , demokrasiden bahseden ve ekonomi olarak bizden kat kat iyi olan Avrupa diğer 4.5 Milyonu alıp eritebilirdi. Almanya hariç (o da Nazi tarihinin utancıyla) diğerleri neredeyse hiç almadı ve sınırları kapattı. Biz maalesef 5 milyonluk dalgayı karşılayacak güçte değiliz. Siz ortalama gelirinizle çocuk yuvasına gidip 2 çocuk evlatlık edinirmisiniz? Boyunuzu aşardı. Kendi ailenize ve çocuklarınıza karşı sorumluluğunuz var önce. Hem yeni çocuklara hem eski çocuklara bakamadıktan sonra, yeni ilavenin anlamı yoktur. Vardır diyorsanız gidin evlatlık alın ya da 5 tane çocuk yapın ve hayatın gerçeklerinin kültürel kaynaşma vb hayallerle yürümediğini görün.
Sil06:32, yorum eski lakin. Ne kadar talihsiz, ne kadar isabetsiz ve düşüncesiz bir zihniyet...
SilKadim millet battı. Bir kadim millet daha batıyor.
Bakınız içimize aldığımız kişiler Türklerin kafasını keseceğim diyerek zaten çok zayıf olan uyum programlarından kaçmak için şehir şehir geziyor!
Suriyelilere tekmeyi vuralım diyen zihniyetle sınırlarımızı açalım diyen zihniyet birdir.
Ampül logosuna basıp, yuvarlağa basmayanlar arıyorsanız doğru yerdesiniz. Güzel bir oy potansiyeli ve İslamlaştırma potansiyeli vardır. Çünkü Suriyeli öğretmenler, profesörler, bilim adamları, doktorlar, mühendisler şu anda ABD, Kanada ve Avrupa'da...
Türkiye'de ise işsiz erkekler, işsiz aileler. Emlak işinden ve insan kaçakçılığından para vuran yeni iş adamları, hakkıyla olan çok nadir.
Bir kere devlet, cimriliğini DENGEDE tutarak refaha kavuşur. Devlet kendi içerisini konsolide ederek güçlendirmelidir ki ETRAFINA bir faydası olsun ve göçle aldıklarını uyumlaştırıp, Dünyaya refah saçsın.
Ne yazık ki Güney Avrupa, Akdeniz, Balkanlar, Yakın Doğu,Orta Doğu ve Kafkaslar ayrıca İç Asya etrafına refah sağlayamayacak durumdadır. Etrafına BELA saçmaktadır REFAH değil.
AHLAK, EĞİTİM, ekonomi, demokrasi, hak ve özgürlükler konusunu ÇÖZEMEDİK ki gelen Afgan, Suriyeli,Iraklı,Paki,İran,Özbek milyonlarca insanı uyumlaştıralım!
Sadece ve sadece içimize kriz alıyoruz. İş sahibi olmayan, niteliksiz ve aile olmayan genç erkeklerin sığınmacı statüslerinin bir an önce iptal edilmesi gerekiyor. Ayrıca suç işleyenlere hiç müsamaha gösterilmeyecek dendi, Anadolu kentlerimizde hırsızlık yapıp ortadan kayboluyorlar! Bunlar Suriyeli bile değil, kayıtsız diğer göçmenler...
İç dış battık... Sizin bu pembe zihniyette iyiymiş.
Hocam küçük ve orta boylu filler satıldı. 4. Ve 5. Maddelerle ilerleniyor. Hep kafalarda bir soru başka ne özelleşebilir? Yazınızı okudum ve beyaz fil örneğine bayıldım ve aklımdaki soru cuk oturdu yerine tabiki cevap Askeriye. Ya da askeri giderlere sebep olan g.doğu bölgemiz? Maaleaef durumumuz bir farenin okyanusta yol alan gemiyi kemirmesi gibidir. Fare yok edilmeden gemi ve içindekiler kurtulamaz. Saygılar.
YanıtlaSilSevgiler
SilHocam ne için selamlar dediniz?
SilYorum güvenliği özelleştirilmesinden ve beyaz fil diye vatanın bir parçasından bahsediyor.
Eğitim ve sağlık gibi güvenliğin de özelleştirilmesinden yana mısınız?
Selam Adsız20 Mayıs 2019 16:05,
SilAskeri okullar kapatıldığından beridir, ortada askeriye yok.
Şimdilik 2 yıl oldu, etkisini 6. yılda göstermeye başlar,
8 yıl sonra özel askeri birlikler gelir.
Maliyeti yüksek olursa, dışardan da tedarik edilir.
Silahlı Kuvvetler, her ülke için beyaz filmdir. İhaleler şeffaf değildir. Savunma sanayi yatırımları, çok kolay bir şekilde vergi gelirleri in belli şahıslara aktarılması haline gelebilir. Maliyeti 1 birim olan ürün, 15 birime devlete satılabilir. Söz konusu ürünün fonksiyonunu, bir başka "eşdeğer ürünle" karşılaştıramazsınz, yaparsanız vatan haini kotasına dahil olursunuz.
Sil"Kalite bir bütündür!"
Ülkede yetişen incir, toprak ve iklim koşulları nedeni ile, dünya çapında benzersiz olabilir.
Çok kötü eğitim, hukuk, sağlık, bankacılık, endüstri yapısı olan bir ülkenin, savunma sanayi dalında harikalar yaratması mümkün değildir!
Bu nedenle S 400 sorgulanıyor.
Sovyetler Birliği, Mig 29 u uçurmaya başladığında, ABD aslında Sovyetler Birliğinin ekonomik olarak battığını biliyordu; Mig 29, F 15 in çok kötü bir taklidi idi.
Savunma Sanayii,akıllı bir şekilde denetlenmezse "en semiz" beyaz fil olabilir ve bir ülkenin ekonomisini batırabilir.
Bir gun firsat olsa da su yandaslara ismarlanan savunma sanayi urunlerinin tarafsiz bir fiyat/performans karsilastirmasini gorsek.
SilHocam merhaba,Ülkenin durumu saatte 200 km hızla ve hız kesmeden devam eden bir aracın tertibatında frenler kopmuş ve gidilen bu yolda elbet bitecek ve sonumuz duvar toslamak gibi duruyor.Sizce .....
YanıtlaSilBu da ne kimin umurunda ne kimin sorumluluğunda diye anlatmaya çalıştığım konunun sorusu
SilBBC turkce BBC arsivlerinde turkiye 3:57 1979 yilinda turkiye ekonomisi bir arpa boyu yol gidilmemis sanki!!!
YanıtlaSilBu yeni olan veya farklı olan ne dedirten verilerden
SilHocam şu Bütçe dengesi/GSYH rakamında bir tuhaflık var.Eğer Bütçe dengesi, -54,4 milyar tl ise ve Bütçe dengesi/GSYİH oranı, % 1,4 ise, o zaman ilk 4 aylık GSYİH 54,4/0,014=3885 Milyar TL yapar.
YanıtlaSilOysaki gerçek bu değil.. GSYİH hesabının yıllık değil ilk 4 aylık değer üstünden yapılması gerekir diye düşünüyorum.
2018 GSYİH değeri,3700 milyar tl ise, 2019 da %3lük küçülme öngörülüyorsa, 2019 ilk 4 ay GSYİH,
tahmini 3700*0,97/3=1196 Milyar tl olur.
İlk 4 ay için Bütçe dengesi/GSYİH oranı = 54,4/1196 = %4,5 olur.
Doğrudur ama kıyaslama yaparken her iki dönem için de aynı bazı alırsanız sonuç fark etmez.
SilHocam iyi akşamlar. Gelirlerin "Diğer" kaleminde hangi gelirler var ? Teşekkür ederim.
YanıtlaSilBir arkadaşım işinden atılınca bir inşaat firmasında daire satmaya başladı. Daireleri metrekaresine göre 250 ile 500 bin TL arasında fiyatlara satıyorlardı. Lakin müteahhit firma tapuda daire satışlarını 150 ile 250 bin TL arasında gösteriyormuş, doğal olarak fatura da bu rakamlar üzerinden kesiliyor. Böylelikle hem tapu harç bedellerinden, hemde KDV ve kurumlar vergisinden ciddi bir oranda vergi kaçırılıyor. Arkadaşım diyor ki "bu mesele tuhafıma gidince araştırdım ki hemen hemen çoğu inşaat firması bu şekilde çalışıyormuş". Ama sistemsizlik öyle bir sistem olmuş ki; örneğin tesisat taşeronuna mal tedarik eden tedarikçi, fazla vergi ödememek için sattığı malın yarısı kadar fatura kesiyor, tabi tesisatçı da kârı fazla çıkmasın diye yaptığı işin yarı bedeli kadar fatura kesiyor, en son müteahhit yine kârı fazla çıkmasın diye daire fiyatlarını yarı yarıya düşük gösteriyor. Şimdi bunun neresini düzelteceksin de ülke düzlüğe çıkacak.
YanıtlaSil6. bir seçenek olarak 3. secenekle birlikte harcamaların kamu hizmetleri arasindaki dağılımı değiştirilerek daha yüksek hizmet çıktısı ve faydası planlanabilir diye dusunuyorum.
YanıtlaSilGüzel
SilAfferim size mhtopal, hocadan geçer not aldınız.
SilBu dağılım değişiminin büyük kısmını yapısal reformlar oluşturur.
Yapısal Reformları okuduğumuzda, niçin bu dağılımın değiştirilemeyeceğini de öğreniriz.
Şimdi ben desem ki, Diyanet'in kaynaklarını Eğitime aktaralım. Harcamalarda bir değişim yok,
hizmette de bir değişim yok, imam yerine hoca maaş alacak, ikisi de bu ülkenin vatandaşları.
Buyursun yapsın kim yapabilirse?
Ödeme garantili köprü,otoban,havaalanı, şehir hastanesi gibi birçok proje yavaş yavaş devreye alınmaya başladı. 3.havaalanı, 3. Köprü, marmaray daha popüler olanlar ama 10dan fazla şehir hastanesi, bi o kadar da havalanı var hasta/yolcu garantisi yüzünden hazineye yük olacak. Bu ödemeler dövize endeksli olduğu için enflasyondan daha hızlı artıyor. Bence 2023e kadar büyük özelleştirmeler yapılacak. Daha satılacak ne kaldı demeyin, her yer hazine arazisi. Istanbul ankara merkezindeki askeri binalar satılsa bu açıklar 1-2yil daha finanse edilir.
YanıtlaSilEvet de alacak kimse kalmadı.
SilHocam, iyi bir fiyatla mutlaka alıcı çıkar.
SilŞimdi şöyle düşünün.
Bu varlıkları şirketleştirip borçlarını bir kamu kurumuna aktarırsınız.
Varlıkları borçsuz olarak yeni fiyat ile satarsınız.
Beyin bedava...:)
Filistin de Israil kurulmadan once topraklarini satiyordu.
SilYazilarinizi her okudugumda yeni bir sey ogreniyorum. Tesekkur ederim.
YanıtlaSilMaliye Teftiş Kurulu'na giriş sınavının sonuncusunda sorulan sorulardan biriydi "beyaz fil sendromu" kimse yapamamıştı:) Tabi daha sonra mülakat da çıkar diyerek hepimiz araştırıp öğrenmiştik. Teftiş Kurulu artık yok ama beyaz filler giderek artıyor güzel Ülkemde maalesef.
YanıtlaSilBeyaz filin gübresinden faydalananlar olduğu için böyle yatırımlar yapılıyor...
YanıtlaSilGölgesinden de Reisçiler faydalanıyor.
SilSorun şurada, gübreyi alan gidiyor, fil düştüğünde gölgedekilerin üzerine düşücek.
Faiz dışı fazla da verememiş bütçe. Türkiye hangi yıllarda faiz dışı açık vermiştir? Son yıllarda hep faiz dışı fazla veriyorduk. Krizin olduğu 1999-2000-2001 yıllarında da faiz dışı açık mı verdik? Yani bu yıllarda faizi saymazsak, bütçe fazla mı veriyordu açık mı?
YanıtlaSilhocam net uyp hesabındaki yükümlülüklerimiz borcumuzumu ifade ediyor.alacaklarımız likit alacaklarımızmı.dünyada faizler çok düşük biz alacaklarımızı örnegin alman hazine bonosunda tutsak /0 faiz alırız.şu an /7 civarında faiz ödüyoruz.aradaki faiz yükü bizim uyp yi sürekli artırmazmı.düz mantık bankaya paramı koysam /18 net elime geçer bankaya borcum olsa /32 bu benim varlıgımı eritir.saygılarımla
YanıtlaSilBen de öyle düşünüyorum,
SilBiz Almanya ya verdiğimiz %1 getiren borcu alalım,
%7 den bizim hazineye verelim, daha çok para kazanırız, borcumuz da azalır.
hocam türkiye 90 lı yıllarda yüksek bütçe açığı vermeye dayalı büyüyordu. kamu bankaları neredeyse salt bütçe finansmanı için arpalık haline getirilmişti. keza kit lerde arpalık yapılmıştı. artık kit lerin çok büyük kısmı da yok. sadece kamu bankaları kaldı. ve elbette merkez bankası. türkiye yeniden yüksek bütçe açığına dayalı büyüme tabanına kaymaya başlıyor kanaatindeyim. ancak burada sorun eskiden ekonomide kamu payı yüksekti bütçe açığıyla büyüme sağlanabiliyordu ancak artık bu olanak da daralmış durumda. artık 90 lı yıllardakine benzer bütçe açığıyla yine o dönemki büyüme hızına ulaşmamız çok zordur. mesela son 5 aydır devasa kamusal genleşme yapıldı ama yine de ilk çeyrekte büyüme negatif olacaktır. yani küçülme devam edecek gibi görünüyor. ne zaman merkez bankası ve bankalar kamunun finansörü haline getirilse devamında kriz yaşandı kaldı ki zaten birileri kabul etmese de krizdeyiz ve bana göre başındayız. reel krize bu yapılan yanlışlarla finansal krizi de ekleyeceğiz gibi bir kanaat oluştu bende hocam. ekonomide reel bölgemiz yani beynimiz ciddi hasar aldı ama biz bu gidişle beynimizi tedavi etmediğimiz için kalbimize de hasar vereceğiz. vergi gelirleri artışının enflasyonun altında olması, gelirlerin harcamaları karşılama oranındaki dramatik düşüş, vergi gelirlerinin faiz giderlerini karşılama hacminin belirgin biçimde düşmesi ciddi sorundur. bütçe çıpası da elden gidince kral çıplak denilecektir. en azından 90 lı dönemde vergi gelirlerimiz hiç faizin harcamalarını karşılayamaz hale gelmemişti. şimdi ise faiz harcamalarımızın bir kısmını da vergi gelirleriyle karşılayamaz duruma gelmişiz.kamuda büyük bir verimlilik sorunu vardır. kamu çok obezdir. bütçe tarafı faizlerde enflasyonda ve kurlarda giderek yukarı yönlü baskılar oluşturabilir. yüksek faiz yüksek kur ki normalde yüksek faiz düşük kuru getirir fakat bütçe açığı büyüdükçe enflasyonu da azdıracağı için hem faiz hem kur beslemesi meydana gelir ve yüksek faiz-yüksek kur gibi çift darbe meydana gelebilir ekonomide ki zaten şu anda bunu yaşamaya başladık. faiz ve sepet kurun durumu ortadadır.
YanıtlaSilHocam, dolar gümbür gümbür aşşa iniyor,
YanıtlaSilReis Ameriga ile anlaştı galiba,
Şimdi Rusların füzelerini nereye koyacağını düşünüyordur.
Ardından bir IMF gelir, sonra Kanalİstanbul ile üzerine
iki beyaz fil daha Reis yaptırır.
3 sene böyle gider bu ekonomi, ben buradan ilgili ilgisiz herkese yazayım.
Haklisin birader.. Böyle basa böyle tarak. Müstehak bu billet herseye.
SilHocam, güzel anlatımınız için teşekkürler, umut fakirin ekmeği gibi, birilerinin mantıklı ve faydalı birşey yapmasını bekliyoruz. İnşallah olacak 😕
YanıtlaSilHer sey super olacak
YanıtlaSilCumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu oluşturuyor. Danışman olarak Size teklif geldi mi hocam? Gelse kabul eder misiniz? Kurulda kimler olmalı?
YanıtlaSilGelmedi, gelme, gelse de kabul etmem. Kurulun etkili bir yer olacağını sanmıyorum. Kimler olmalı sorusunu da ben yanıtlayamam.
SilHocam bir de ülkemizde 4.5 milyon kamu çalışanı var. Bu sayı nüfusa ve gelire oranla dünya ve Avrupa'ya kıyasla nasıl ? Bir yazı hazırlasanız da öğrensek nasıl olur?
YanıtlaSilBu bilgiler vatandaşlar için hangi açıdan önemli hocam?
YanıtlaSilVergilerinizin nerelere harcandığını, çar çur edilip edilmediği merak ediyorsanız önemli, etmiyorsanız okuyarak zaman kaybetmeyin.
Silhocam 2 yıllık hangi bölümü tavsiye edersiniz?
YanıtlaSilMuhasebe
SilEkonomimiz maalesef bebeklik evresini hala atlatamadı. Tıpkı küçük bir çocuk gibi sadece etrafını izleyip taklit etmeye çalışıyor. Elektrikli otomobil yapıyorlarmış hadi biz de yapalım, silahlı İHA varmış ben de yapayım. Elektrikli otomobil yerine uçan elektrikli araç, silahlı İHA yerine insansız jet uçağını herkesten önce biz yapabildiğimiz zaman delikanlı olduk demektir.
YanıtlaSilHocam, akp parti uyesi olanlar 11 milyon kisi olmus. Yani bu parti kendi icinde bir uye anketi yapsa ekonominin hergun nabzini tutabilir. Uyelik revacta olmasini da iktidar belki bir midas dokunusu yapar umuduna bagliyorum. Midas umudu bitince akp uye sayisindan az oy alinca iktidarin hata yaptigi, ve somuclarina katlanio tasfiye edldigi belli olacak. Lakin demokrasi ile gecmis hatalara ceza kesilmesi ve islerin duzene sokulmasi pahali ve acitici bir usul. Batiyorsunuz ve ceset devralan yeni grup cesedi toparlayincaya kadar aci devam ediyor. MB bagimsizligi oturdu filan derken, is yine ozune dondu ve otonomi sona erdi, yuksek regulatorler de ha keza, otonomi istenmiyor erk sahibince. Bu fasit daireyi nasil kiracak bu millet? Ikiyuzlu ve palyatif yontemler ile sermaye cekmeye cabaladin mi, kendin gibi ikiyuzlu ve kacak para bir geceligine ugruyor, ihtiyacini giderip baska delik ariyor girecek. Duzeni bozanin itibar bittiginden yeni duzen kurma vaatleri de islemiyor, kanatkari olup ucma yetenegi olan zengin sermayeye. Duyunu umumi kadar olmasa da imf gibi supranational otorite de, hangi cikgim bana zincir vuracakmis dusturlu turkmen bunyeye uymuyor. Gaz ile isleyen duzen icinde kimse de rakamlari boyutlandirmiyor, issiz sayisi, kapanan isletme sayisi, acik veren sehir sayisi, hepsi gazlama ile anlatiliyor. Efficiency kulturu hic bir yerde yok. Coucugun eline piriltili isikli sesli renkli bir oyuncak ver oyalansin misali, kalabaliklar coZeMedikleri bunalimlarda donup duruyor oyuncaga bakarken. Efficiency tartismasi yapilamiyor, siyaset bu sekilde tercih etti denilip geciliyor. Gelecek olanlar da bu konuda efficiencies anlatmak yerine, hele sira bana gelsin ben yapacagimi bilirim, simdi soylesem ne farkedecek kondisyonlanmasinda, golge kabine olusamiyor. Velhasil demokrasi ekonomiyi duzene goturen bir yontem olamiyor, aksine, “acigi onlar versin, ben gelirden payini kapayim” icgudusuyle parti uyeligine kosanlar nedeniyle, “hata yapsaydim bu kadar gonul fethedemezdim” egosu besleniyor ve kor oluyor gozler. Bu nedenle (icerde cozum cok zorlastigi icin) acaba “dis fetih” tercihimiz olabilir mi? Yani komuslardan birisinin ekonomisine saldirip bunu ele gecirme yontemi de acigi kapamaz mi acaba? Tahrir defteri yazabilecegimiz bereketli topraklara saldirsak cozum mudur?
YanıtlaSilKaleminize, elinize sağlık hocam. Sizi seviyoruz saygılar.
YanıtlaSil