Vergi İndirimleri ve Asgari Ücret Artışının Ekonomik Etkileri

Vergi İndirimlerinin Etkisi
Belirli vergilerde yapılacak indirimler kamu kesiminde gelir kaybı yaratacağı için iki şekilde karşılanabilir: (1) Kamu kesimi bu kaybın yaratacağı açığı kamu harcamalarında aynı tutarlarda kısıntıya giderek karşılayabilir. (2) Kamu kesimi bu alanlarda ortaya çıkabilecek gelir kaybını başka alanlarda vergi artışı yaparak ya da kamu borçlanmasını artırarak karşılayabilir.

KDV, ÖTV ve bazı harçlarda yapılan indirimlerle ortaya çıkan kamu gelir kaybının kamu harcamalarında kısıntıyla karşılanması halinde büyüme ve enflasyon açısından fazla bir etki ortaya çıkmaz. Çünkü kamu kesiminin harcamalarının yerini geliri artan özel kesim ve hanehalklarının harcama artışları alır ve toplamda pek bir şey değişmez. Değişen tek şey kamu kesiminin harcayacağı alanlar ile ötekilerin harcayacağı alanların farklılığı olur. Bu farklılık nedeniyle küçük çapta olumlu ya da olumsuz değişiklikler görülebilir.

Vergi indirimlerinin yaratacağı kayıpları karşılamak için başka alanlarda bu kayıpları karşılayacak vergi artışlarına gidilmesi söz konusu olabilir. Bu durumda bu yeni vergileri ödeyenler kısmen KDV, ÖTV ve harçları ödeyenlerden farklı kişiler olacağı için büyümede yükselme ve enflasyonda artış görülebilir (tüketim eğilimi yüksek kesimlerin KDV indirimi nedeniyle taleplerinde artış olabilir.)

Kamu kesimi, vergi indirimlerinin yol açacağı kaybı borçlanarak kapatmayı seçerse bu borcun önemli bölümünü özel kesim ve hanehalkından alacak demektir. Özel kesime ve hanehalkına yapılan vergi indirimlerinin yaratacağı gelir artışının borç olarak geri alınacağı ve dolayısıyla nötr etki yaratacağı düşünülebilir. Ne var ki borç genellikle gelirden değil servetten verilir. O nedenle de borç verenlerin harcamalarında önemli bir azalma yaratmaz.  

Görünen o ki kamu kesimi KDV ve ÖTV indirimleriyle karşılaşacağı gelir kaybını kısmen başka alanlardaki vergi artışlarıyla kısmen de kamu borçlanma miktarındaki artışla karşılayacak. Dolayısıyla KDV ve ÖTV indirimleri büyüme ve enflasyon üzerinde çok yüksek olmasa da artırıcı yönde etkiler yaratacak.

Asgari Ücret Artışının Etkisi
2019 yılında uygulanacak asgari ücretin net tutarı yüzde 26 oranında artış yapılarak 1.603 TL’den 2.020 TL’ye yükseltilmiş bulunuyor. Asgari ücrete gelen artışın ekonomik açıdan iki sonucu olabilir: (1) Ücretlerde ciddi bir artış ortaya çıkacağı için talepte artış olur ve bu büyümeyi canlandırabilir. (2) Söz konusu ücret artışının tetikleyeceği talep artışı enflasyonda artışa yol açabilir.

Ekonomiye etkilerini incelerken iki konuyu daha bir arada göz önünde bulundurmamız gerekir: (1) 2018 yılsonu itibarıyla enflasyon yüzde 20,3 olarak gerçekleştiğine göre ücret zammı alacak olan çalışanların satınalma gücü kaybı bir yıl boyunca yüzde 20,3 olmuştur. Bu durumda asgari ücretin yüzde 26 artmasının talep canlanmasına ve dolayısıyla büyümeye ve enflasyona etkisi yalnızca aradaki 6 puanlık fark kadar olacaktır. (2) Asgari ücret artışı işten çıkarmaları ister istemez tetikleyecektir. İşten çıkarmalar, 6 puan dolayında olacağını tahmin ettiğimiz, talep artışını azalma yönünde etkileyecektir.  

Özetle söylemek gerekirse asgari ücretin büyümeye olumlu, enflasyona olumsuz etkisinin boyutunu işten çıkarmaların oranı belirleyecektir. 

Yorumlar

  1. Elinizie sağlık Mahfi hocam. Severek takip ediyorum sizi. Başarısını kanıtlamış birisi olarak , ülkemiz için yaptıklarınız adına hep minnetrım size...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi Hocam geçici de olsa Ziraat Bankası kredi kartı borç yapılandırması pansuman olur mu? https://finanstaksi.com/kredi-karti-borc-yapilandirmasi-ziraat-bankasi-2019/ Yoksa boşa çaba mı?

      Sil
    2. Olmaz mı kardeş,
      Vatandaş geçen sürede tasarruf yapar,
      Bugünkü borcunu gelecekteki geliri ile öder,
      Borcu var diye ek borç yapamaz

      Sil
  2. Çalışanların yüzde 48 inin asgari ücretli olduğu ülkemizde, asgari ücret artışının, zaten yüksek olan ÜFE üzerinde direkt etkisi olmayacak mı? Üretici maliyetlerini fiyatlara zaten tam yansıtamıyor. Asgari ücret artışı değil de vergilerini düşürerek gelir artışı sağlansa daha doğru olmaz mıydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asgari ücrete gelen zammı fazla bulmamakla birlikte ben de işveren üzerindeki yükün azaltılmasından yanayım. Avrupa ülkelerine kıyasla ücretlilerden kesilen vergiler çok yüksek. Brüt ücret ile net ücret arasında uçurum var. Bu da vergi adaletsizliği doğuruyor. Kronik hale gelmiş vergi afları da işin tuzu biberi oluyor. Ücretlilerin sırtına yüklenen vergiler yüzünden ortalama gelir de düşüyor. Kısacası sizin bahsettiğiniz gibi %40'lı bir seviyede asgari ücretli çalışıyor. Asgari ücretin biraz üstünde gelire sahip olanları da hesaba katarsak bu oran % 50-55'i çok rahat aşar.

      Biz ise enflasyon %20'de kaldı ama zam % 26 oldu diye alım gücümüz arttı sanıyoruz. Halbuki geçen seneyi telafi edecek ve bir sene boyunca zam olmadığını düşündüğümüzde enflasyonun artışa geçtiği 2-3 ay içinde maaşlar yeniden erimeye başlayacak.

      Misal İspanya asgari ücrete enflasyonun 11 katı zam yaptılar. Ama zaten asgari ücretle çalışan nüfusun tüm çalışan nüfusa oranı az olduğu için pek bir şey değişmedi. Çünkü ortalama gelirler yüksek. Bunu da işveren üzerindeki yükün az olması ve vergi adaletinin olması sağlıyor diye düşünüyorum. Bizde bırakın enflasyonun 11 katı zam yapmayı 3-4 katı yapılsaydı kapısına kilit vurmayan tek bir firma bile kalmazdı herhalde.

      Sil
    2. Selam Yücel bey,
      Ücret üzerinden alınan vergi kaynağından kesilen vergiler arasında yer alıyor.

      Türk Maliyesinin ücret üzerinden alınan vergiyi düşürebilecek yeteneği bulunmuyor.

      Bu sebeple bu vergiler bu oranlar ile alınmaya devam edecek.

      Sil
  3. Güzel ama asgari ücretle çalışan birisinin satın alma gücü %20.6 azalmadı ki. Enflasyon sepetine göre ortalama 10.000TL civarında alan birisi için yıllık enflasyon oranı bir miktar doğru olabilir ama 10.000Tl altına indikçe hissedilen enflasyon rakamı çok çok daha yüksek olacaktır. Bence asgari ücretliler için hissedilen enflasyon en az %50.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de katıldığım bir yorum.

      Düşük gelirli insanların kullandıkları hizmet ve satın aldıkları mallardaki artış onların hissettikleri enflasyonu gösterir.

      Örneğin onların gelirinde yüksek payı olan, Ulaştırma, Kira, Gıda, Temel İhtiyaç Temizlik Malzemeleri, İletişim, Isınma, Elektrik ve Su ürün ve hizmetlerindeki fiyat artışları %26 dan daha yüksek.

      Sil
    2. Kira fiyatları artmıyor. Tam tersi konut fiyatları ile birlikte düşüş var.

      Sil
    3. "Bence enflasyon en az %X" demek bilimsel bir yaklaşım değil. Başka birisi de "bence %Y" diyebilir o zaman.

      Sil
  4. Söz konusu tedbirlerin tamamı geçici tedbirler!! Geçici tedbirlerle yapısal bozuklukları düzeltemezsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tedbirler geçici ama o kararları alanlar kalıcı,
      Sorun burada...

      Sil
  5. İşsizlik artacaktır ki abimin çalıştığı fabrikada 30 kişi çalışıyordu ve abim dahil 15 kişi çıkardılar iş bulamıyor. Evli ve çocukları var bu işin sonu işten çıkarmalar artarsa hiç iyi olmayacak. Ülkem adına çok üzgünüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmiş olsun Gürkan bey. Biz de bizzat şahit oluyoruz yakınlarımızdan. Asgari ücrete gelen zam bu ortamda yeterli değil bence ama işverene maliyeti de çok arttığı için işverenler başka çare bulamıyor. Devletin israfa varan o kadar harcaması var ki, gerek yerel düzeyde gerek genel düzeyde maalesef onları kısıp işverenin maliyetinin bir kısmına katlanmıyorlar. Ortaya da bu tablo çıkıyor. Bu sıkıntılı dönemden iki sene içinde bile çıkmamız çok zor olur. Bir yandan borç sarmalı içinde aileler. İşsizlik ile birlikte yeni dönem çok kötü olacak.

      Sil
    2. Süphesiz kicalisan ve ailesine ekmek götüren bir insanin isten cikarilmasi iyi bir durum degildir. Hele coluguna cocuguna bakmak icin para kazanamiyorsa süphesiz ki sadece ekonomik sorun degil beraberinde sosyal sorunlar da getirir.

      Pekiyi bu durumda biz ne diyecegiz. Dizimizi dövüp agitlar mi yakacagiz. Üzülecek bagirip cagiracakmiyiz..

      Pekiyi kime.?

      10 yildir bugünlerin gelecegini haykirirken isittiklerimizi unutacagimizi mi saniyorlar. Gürkan Bey süphesiz ki agabeyinizi ve sizi tenzih ederim.

      Fakat kural budur kurunun yaninda yas da yanacak. 16 yildir siyasi güc ülkemizi nereden nereye getirdi belli. Tek tek anlatmaya gerek yok.

      Uygulanan politikalar yanlis, ülkemizi tam da bugünlere getircegini söyledigimizde milyonlarca asgari ücretli, emekli, isci memur ve özellikle Ciftciler üc maymunu oynamadilar mi? Akillarini kiraya verip bikmadan usanmadan, zerre sorgulamadan sonsuz biat ve itaat ile bu yikim siyasetine oy verdiler. üzerinden gecmedigi tünel ve köprü ile yüzlerce km uzaktan gurur duydu parasini ödedi..

      Calistigi seker fabrikasi satildi, kapandi issiz kaldi.. Sadece birkac hafta sonra yasadigi ülkenin rejimini degistiren secimde 16 yildir oldugu gibi geregini yapti.

      Simdi issiz mi kalmislar?

      Beter olsunlar. Zerre kadar üzülmüyorum.

      Sil
    3. Kamu ve özel sektör verimsiz çalışmaya devam ediyor.
      Son kur artışı ile daha fazla ihracat yapılması gerekirdi,
      olması gereken rakamın çok altında kaldı ihracat artışı,
      ister istemez bu fakirleşme ve işsizlik olarak ülkemize yansıyor.

      Sil
    4. Türkiye'de geçmişten bugüne döviz kuru-ithalat ihracat değişmeleri incelendiği takdirde, net ihracatın döviz kuru esnekliğinin diğer GOÜlere nazaran daha düşük olduğu anlaşılacaktır.Bunun temel sebebininde Halkımızın ,benim tabirimle tüketim vurdumduymazlığı hastalığına yakalanmış olmasıdır.

      Sil
  6. Asgari ucretteki artisin maliyetleri artici etkisini de gozardi etmemek gerekir, isverenin maliyeti dogrudan enflasyona etki yapacaktir.Eger isverenler bu maliyeti isci cikartmak suretiyle telafi ederlerse bu da buyumeyi negatif etkiler.Asgari ucretin artisi yeni gelenlerin ise alinmasinida sinirlayacaktir diye dusunuyorum bilmem katilir misiniz aayin hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yıl yeni işe alımlarda vergi ve prim teşviği uygulanacak diye biliyorum. Ama ilk defa sigortalı çalışanları mı kapsıyor iş değişikliği durumunda ne olacak bilmiyorum. İstihdama yönelik adımlar var ama böyle bir ortamda hiçbir işe yaramaz.

      Enflasyon 2017'de % 12 civarı iken 2018 asgari ücreti %14 kadar artış gösterdi. O zaman çok dikkat çekmemişti ama geçici tedbirler olmasa asgari ücrete bu sene gelen artış ile enflasyon oranı daha yakın seviyede olacaktı. Nedense bu sene çok dikkat çekiyor. Aşırı bir artış gerçekleşmedi bence. Enflasyon oranları ortada. İspanya'da enflasyonun 11 katı kadar asgari ücrete zam geldi mesela. Onlar bu gibi şeyleri düşünmüyor mu? Tabi ki de düşünyor ama bizde biriken bir çok sorun var ki enflasyon ile doğrudan mücadele edilmiyor.

      Daha doğrusu her alanda "mış" gibi yapıyoruz. Seçim olup bitene kadar da faydalı ve kararlı bir adım atılacağını düşünmüyorum.

      Sil
  7. Hocam burada 6 puanlık bir artış alacak demişsiniz ama asgari ücretlinin vergi dilimine erken girmeyecek mi bu durumda etksi 6 puandan daha az olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet başlangıçta bir süre 6 puana yakın olur sonra azalır, doğru diyorsunuz.

      Sil
  8. Hocam kaleminize sağlık.

    Gerçekleşen enflasyona göre asgari ücrete gelen zammın yüksek olması satın alma gücündeki kaybı telafi etti diyelim. 2019 yılı için YEP dahil iki haneli bir enflasyon hedefi öngörülüyor. Yüksek enflasyon durumunda bu durum ne kadar korunabilir?

    Enflasyon son ayki verilerde de düşüş gösterse de sepette yer alan ürünlerin yarısından fazlasının artış kaydettiği ve özellikle gıda enflasyonun %20'nin üzerinde seyrettiği bir durumda İran ambargosu sebebi ile petrol fiyatlarının ve risklerin arttığı bir ortamda enflasyon aylık bazda %1-2 gibi küçük artışlar dahi olsa 3-4 ay içinde satın alma gücümüz yine düşecek. Kaldı ki gıda enflasyonu %20'nin üstünde olduğundan aslında dar gelirli olarak bunu daha çok hissediyoruz.

    Ülkede vergi en kolay ücretlilerden alındığı için net ele geçen ile brüt arasında uçurum var. İşverene maliyet çok bu sebeple. Herkes diyor ki işveren bu maliyete katlanamazsa işçi çıkartır. Doğru işten çıkarmalar çoktan başladı ama işverenlerin bir diğer masraf azaltma yöntemi asgari ücretten fazla kazanan ücretlinin maaşlarındaki artış. Şu an net 2.000 - 3.000 TL kazanan bir ücretlinin maaşında kolay kolay %26 oranında zam göremiyoruz. Onların satın alma güçleri ne olacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korunamaz.
      Çok doğru bir tespit eğer asgari ücret dışındakilere de benzer bir ücret zammı yapılmazsa hiçbir anlamı yok.

      Sil
    2. Türkiye'de işgücü piyasasında en istemediğimiz durum son 10 yıldır oluşuyor.
      Bu asgari ücretin artık, çalışan bir insanın alabileceği min ücret standardı olmaktan çıkıp,
      çoğu vasıflı veya az vasıflı iş için standard ücret haline gelmeye başladı.

      Bir mühendisin mesela en az bu ücretin iki katı ile başlaması,
      asgari ücretin en vasıfsız diyebileceğimiz işler için uygulanması gerekirken piyasa karıştı.

      En büyük sorunlardan birisi, garsonlar, satış temsilcileri, müşteri temsilcileri,
      pazarlama, veri giriş uzmanı, güvenlik görevlisi vb meslekler için sadece asgari ücret ile
      işe alımlar yapılıyor.

      Firmalar, bunun faydalarını ilk zamanlarda yaşadılar, ama şimdi verimsizlik, yeteneksiz işçilik, kalifiye işgücünün azalması olarak bedel ödemeye başladıklarını makro veriler yansıtıyor. En basitinden, bu kadar düşük TL ile bile ihracat istenilen seviyelere çıkamadı.
      Rakip ülkeler Türk geleneksel pazarlarına girmeye başladılar, Türk firmaları cılız ve küçük kalıyorlar.

      Sil
  9. Hocam hep Asgari ücret üzerine tartışmalar olur en küçük ödenen para üzerinden tartışmalar sürer gider fakat İnşaat balonundan sonra patlayan Futbol balonu da sonunda patladı kulüpler hepsi batakta batık vaziyette devletten yardım bekleyenler milyon euro kazanan ve kazandıran kulüpler ve şuan futbolu kurtarma projesi diye palnlar yapılıyor bu doğru mu sizce. yani bir futbolcunun aldığı paraya bakın teknik direktörün aldığı paraya bakın birde icraatlarına bakın hiçbir katma değeri yok sıfır katma değer hiçbir başarı yok tersine geri gitme var ve avrupada birçok kulübün ödemediği paralar bizde yaşlı futbolculara ödeniyor sonra teknik direktörle kavga etti diye birde üzerine tazminatla gönderiyorsun bu paraları har vurup harman savuranlar şimdi bizi kurtarın diyor hemde kendileri hiçbir fedakarlık yapmadan maaşları aynı futbolcudan biraz sözde kesiyor ama alınan paralar devasa boyutta.

    Şimdi soruyorum spor bakanına devleti yönetenlere bunun neresi hak neresi adalet bu resmen tarıma çiftçiye emekçiye gitmesi gereken kredileri paraları bu şımarık futbol ailesine vermek ve başarısız hiçbir başarısı olmayan kulüplere ödemenin neresinde vicdan var. Bu adamalr vergi ödemiyor devlete kulüplerin vergi borçları sürekli siliniyor bunu alışkanlık yapmışlar ve ödemiyorlar futbolcular asgari ücretliden az vergi ödüyor teknik direktör aynı şekilde birde bunların içinde mafya haline gelmiş menajerler var bu adamlar 1 futbolcu getirip servet kazanıyor dünyada böyle bolluk nerede var. Avrupa kulüpleri futbolcudan en az % 50 vergi alıyor bazıları % 56 vergi alıyor bizde vergisiz cennet futbol kulüpleri nasıl oluyorda bu kadar desteğe rağmen batıyor. Sebebi açık verdikçe yiyorlar vergi ödemiyorlar vergileri sürekli siliniyor borçları siliniyor devlet yayın hakkından fazla gelir alsınlar diye destek veriyor UEFA başarıları sıfır Şampiyonlar liginde yoklar UEFA liginde yoklar kendi liglerinde vatandaşın hakkını yiyerek KRAL lar bu nasıl düzendir ya. Kulüplere destek verilmemeli hepsi batsın umrumda değil yazık asgari ücretlinin 10 TL si hesaplanıyor ama milyon euro dolar kazananlar hesap sorulmuyor adamlar birbirini döver söver burun kırar hayatları bataklık zaten.

    2000 doğumlu ve sonrası nesil futbol oynasın kendi milli çocuklarımız kulüplerde oynasın çok yüksek paralarla değil hakkı neyse o ve vergi en az % 50 olmalı istemeyen gitsin kul yemekten doymadılar doymazlarda. hepsine haram olsun hakkım helal etmiyorum ve destek verenlerede hakkımı helal etmiyorum kulüp başkanı devletin yöneticisi fark etmez hakkım haram olsun.

    Yabancı futbolcu oynatmasınalar yeni nesil 2000 doğumlu gençler futbola kazandırılsın birde çözüm bulamıyorlar onların aradığı çözüm değil bu çarpık düzeni devam ettirmek. Yurt dışına gidecek futbolcu varsa isteyenleri gitsinler zaten bizde çok değerli furbolcu yok kimse kusura bakmasında elimizde HAGİ yada MARADONA yada MESSİ falan yok çok isteyende eğer alıyorsa avrupaya gitsin Çin de oynasın ama bu düzenin devamına destek veren futbol kulüplerini kurtaranların yakasındayım yazıklar olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardeşim şimdi sen en yakın buz dolabına git,
      Bir bardak soğuk su al iç,
      Reiz "bizzat" açıkladı,
      Kulüplerimizi bu borç batağından kurtaracağız dedi,
      Sadece senin yazdığın büyük kulüpler değil,
      Bütün kulüpler kurtarıldı,
      Şimdi reizin yakasına mı yapışacaksın?

      Sil
  10. Sizi köşeye sıkıştırmak için sormuyorum Mahfi bey, yanlış anlamayınız:

    Özellikle yurtdışından hammadde ithal ederek üretim (ve elbette ihracat yapan) şirketler, döviz kurlarındaki seyri dikkatle takip eder.

    Bu şirketler bütçelerini hazırlarken, döviz kurlarının periyotlar halinde gelecekte hangi seviyelerde olacağını az-çok kestirebilmeli ki; bütçeleri nispeten tutarlı olsun, bilanço çıkarma vakti geldiğindeyse büyük yıkımlarla karşılaşmasınlar.

    Sizin gibi usta iktisatçıların bile döviz kuru seviyesi tahmini yapmadığı böyle debdebeli bir dönemde, yukarıda bahsettiğim şirketler döviz kuru seviyesi ile ilgili nasıl hesaplamalar yapıyorlar? Şirketlerinde iktisatçı mı istihdam ediyorlar? Danışmanlık hizmeti veren şirketlere mi soruyorlar? ... Neler yapıyorlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence küçük şirketler bu tür tahminler yapmıyor, akıntıya göre yüzmeye çalışıyorlar.

      Sil
    2. Yurtdışından hammadde ithal ederek üretim yapan şirketler küçük şirket mi oluyor hocam? Kardeşimin Ankara Siteler'de masa sandalye imalethanesi var. Hammaddeyi(demir, mdf) yurtiçinde bir firmadan alıp üretim yapıyor. Ben onun küçük sirket olduğunu düşünüyordum. Eğer hammaddeyi ithal edip üretim yapabilen seviyede olsa; onu hiç küçük bir şirket olarak görmezdim. Hammaddeyi ithal edip üretim yapan firma büyük firmadır. Valla sitelerden bakınca biz böyle görüyoruz en azından hocam. Sevgilerim ve büyük saygılarımla.

      Sil
    3. Kafalarına göre yapıyorlar diyeceğim ama cevap olarak kabul etmeyeceksiniz.

      Neticede hepsi kendi mal alım satım, maliyet, ödeme vb muhasebe kayıtlarına göre
      karar vermeye çalışıyorlar, ortada ciddi bir swap veya vadeli işlemler borsası olmadığı için yaptıkları hesapların hepsi kendi çıkarımlarına göre olduğu için kafalarına göre diyebiliriz.

      Sil
  11. Bu arada:

    "Asgari" ücret değil;

    "Askerî" ücret olarak düzeltiniz Mahfi bey, yanlış yazmışsınız ;-)

    YanıtlaSil
  12. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/1193679/Mermiye__enflasyonla_mucadele__indirimi.html

    Yerli ve milli Mermide fisekte
    Vergi indirimi enflasyonla muharebe icin

    Rabbime sukurler olsun

    YanıtlaSil
  13. Türkiye'deki asgari ücret tartışmaları ekonominin makyaj kısmına yapılan tartışmalardır.

    Türk Ekonomisinin temelinde (yapısal) yatan sorunları değiştiren bir tartışma değildir.

    Bu perspektiften bakınca yapılan artışın enflasyona etkisi ciddi bir oranda değildir. Hükümetin elinde enflasyonu kontrol edebilen mekanizmalar da bulunduğu için orta vadede maaşları (eğer maaşlar politik bir sebeple çok yüksek oranda artırılmış ise) enflasyon karşısında eritecek politikaları uygulamak zorunda kalırlar. Hükümet uygulamaz ise ekonominin temel sorunları sebebi ile o maaşları piyasa reel olarak düşürücü bir yöne döner.

    Çoğu yorum sahibi, Türkiye'deki asgari ücret seviyesinin firma maliyetlerine etkisinden bahsediyor.

    Esas soruyu kimse sormuyor?

    Neredeyse Çin asgari ücreti seviyesine düşen asgari ücret firmaların maliyetlerini nasıl artırabilir?

    Demek ki sorun daha derinde, çok daha fazla derinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, sürü halinde herkes asgari ücretteki artışın işverene maliyetini konuşuyor. Halbuki açıklanan enflasyon oranı ile aşağı yukarı aynı oranda bir artış yapıldı. 2018 senesi de farksızdı ama kimse konuşmadı. Bu sene %20'li rakamları telaffuz edince demek ki herkese fazla geldi.

      Esas soruyu sorduğunuzda problemin aslında işçiye verilecek fazladan 400 TL'de değil, net ücret ile brüt ücret arasında farkta yattığı anlaşılıyor. Ücretliler üzerinden verginin tahsilinin kolay olması cezbedici olduğundan işçi ve işveren üzerinde baskı yapıyor. Bugün bir asgari ücretli bir senenin 128 günü sadece ödemesi gereken vergiler için çalışacakmış. (Sanırım Ozan Bingöl bahsetmişti) Bunu ödeyen de kaynağında kesen işveren.

      Ama bence asıl soru işçinin üstünde niye bu kadar vergi ve prim yükü var? Bu araba fiyatlarının artmasına benziyor. Yani arabada vergi o kadar çok ki, kur artışı ile birlikte maliyet artıyor, bu maliyete ÖTV KDV'de eklenince ikinci bir artış etkisi oluyor. Yani zaten malın maliyetinin iki katı da vergi varsa mal bir birim artsa vergi sebebi ile en az iki birim fiyat artışı oluyor.

      Ayrıca hükümetin enflasyonu kontrol edebilmesi noktasında da katılıyorum. Ama bu faiz politikası enflasyon sebep midir sonuç mudur noktasından ileriye gidemeyen bir yönetim için pek olası değil. Daha doğrusu buna gerek bile yok. Geçici vergi indirimleri belki bir nebze daha enflasyonda düşüş etkisi yapabilir ama en geç 4-5 aya kalmaz maaşlar kuşa döner. Bakın son ay dahi enflasyon sepetinde 200'den fazla ürünün fiyatı artış eğilimli. Gıda enflasyonu %20'nin üstünde. Şu an % 26 zammı fazla bulanlar, üç ay sonra markette kasayı zor bulurlar.

      Sil
  14. 2023 TL'nin işverene maliyetinin 3005 TL olduğu söyleniyor. Bu yükü taşımamak için, 2023 TL'nin altında ücretlerle işçi istihdam edip, hukuki risk alan şirketler, KOBİ'ler, patronlar olur mu?

    Halihazırda, Suriyeli, Afgan mülteciler, 2023 TL'nin çok altında paralarla çalışmaya mecbur.

    TC vatandaşları, sadece hukuki statüleri nedeniyle işten çıkarılacaksa, "2023 TL'den daha azına çalışmaya razıyım! Yeter ki beni işten atmayın!" der mi? (Ekonomik daralma, bunu dedirtir mi?)

    İşveren, asgari ücretin altında paralarla işçi istihdam edip kanunen suç işlediğine göre;

    İşçi, asgari ücretin altında paralarla çalışmayı "kabul ederse" kanunen suç işlemiş oluyor mu?

    Hukuk, ne diyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hukuki olarak risk alan şirketler tanımında, hukuki yaptırım olmadığı için artık şirketler açısından asgari ücretin altında işçi çalıştırmak veya yüksek maaşlı çalışanı asgari ücretten göstermek hukuken risk teşkil etmiyor.

      Teorik olarak SGK'nın ciddi yaptırımları var, özellikle sigortasız işçi çalıştıran şirketlere karşı.

      Pratik olarak ise cezaların tahsil imkanı olmadığı için yaptırım risk unsuru olmaktan çıkıyor.

      Misal:

      10 Personel çalıştıran bir KOBİ ofis adresini pratik olarak 2 veya daha fazla benzer ünvanlı şirket için kullanırsınız.

      KOBİ, tek patron şirketi olarak ister AŞ ister LTD olarak kurulabilir.

      KOBİ'yi kuran patron üzerinde mal varlığı bulundurmaz, tüm mallarını eşi ve kardeşi üzerine yapar.

      KOBİ, SGK primlerini asla ödemez veya düşük gösterir. SGK ve Maliyeye borç çıkarır, bunları ödemez.

      Belediye ve Kamu ihalesi olur ise, borçsuz ve işçisiz 2. şirketi üzerinden ihaleye katılıp hak edişlerini tahsil eder.

      SGK Müfettişleri kurumu denetler ve ceza keser ise, maliye tahsilat edemez ve banka hesaplarına haciz koyar ise, patron 3. bir şirketi açar, faturalarını oradan iş yaptığı firmalara keser, işlerine hiç bir SGK primi ödemeden ve vergi ödemeden devam eder.

      Arada çıkan af yasaları ile isterse şirketinin borçlarını temizler hacizleri kaldırır, istemez ise yoluna yeni şirketler açarak devam eder.


      Türkiye'de verginin toplan(a)ması, cezaların uygulanması iyi niyetli borçluların isteklerine bağlıdır. Türk maliyesi, hukuk yolu ile tahsilat yeteneğini kaybetmiştir, bu sebeple artık artan sıklıklar ile maliye affı, vergi barışı, kamu alacak yapılandırılmaları, varlık barışı, gibi yöntemlerin uygulanma sıklıkları artmıştır.

      15 Temmuz süreci sonrasında ve son yıl icra daireleri ile artan alacak-verecek dosyaları işlemeyen hukukun daha da işlemez hale gelmesine sebep olmuş, devlet çözüm bulmaktan uzaklaşmıştır.

      Bunun bir başka sonucuda toplum huzurunu bozan, kaynağında tahsil edilen KDV, ÖTV gibi vergilerdir.

      5-10 sene önce ticari hayatta uzun yıllar geçiren insanların bildikleri bu hukuki eksiklikleri artık 3-4 yıl sektör tecrübeli kişiler de bilmektedir. Bu sebeple borcunu ödemeyen, yaptırımların işe yaramadığını bilip hukuka aykırı davranan işletme sayılarının artması ile artık o hukuki riskler, risk olmaktan çıkıp, ticari hayatta ayakta kalmanın bir kuralı olarak yerleşik uygulama haline gelmiştir.

      Sil
    2. İşçi bu hakkından feragat edemez. İşe başladığı anda sigortalı sayılır. Bu hususta işçiye herhangi bir ceza verilemez: İşveren baştan ben işçiyle anlaştım hatta bu hususta sözleşme imzaladık dese bile. Tespiti halinde sadece işveren ceza yer.

      O yüzden işveren açısından akıl karı değildir sigortasız işçi çalıştırmak.

      Sil
    3. Hukuk ne diyor deyince aklıma geldi,
      Eyy ruh geldiysen üç kere tıklat...

      Hukukun ruhu belki bize birşeyler söyler!!!

      Sil
    4. Yorumunuz çok güzel Sn Timur Çimen,
      Şahabettin Batarel ise sizin akıl karı değil dediğiniz sigortasız işçi çalıştırmanın
      pratikte nasıl işlemediğini anlatmış.

      Benim halamın oğlu, babasının şarküteri dükkanını devraldı iki sene önce,
      İstanbul'un iyi semtlerinden birinde, 19 yıl olmuş açalı.

      19 yılın son 10 yılı babası hiç vergi vermemiş, her affa başvurmuş, 3 şirket kurmuş.
      İlk 9-10 yıl ise günü gününe vergiyi ödemiş, çünkü firma şahıs firması olarak kurulmuş, sonradan ticareti öğrenince LTD olarak devam etmişler. Babalarının arabasına maliye haciz koymuş zamanında, o olay ile avukat ve muhasebecileri ile fikir ala ala nasıl vergi kaçıracaklarını öğrenmişler.

      Ailenin kazançları ile aldıkları tüm gayrimenkuller anne üzerinde, baba ile oğulun beş kuruş paraları yok, maliyeye trilyon üzerinde borçları var, altlarındaki mal taşıdıkları arabaları bile annelerine ait.

      KDV ödememek için dükkana gelen etlerin bir kısmını bayatladı diye, içeceklerin bir kısmını kırıldı diye, nakit satılan malların yarısını stokda diye gösteriyorlar.
      Biz 3-5 kuruş diye fatura fiş almıyoruz, adamlar onun hesabını yapıp, stok gösteriyor, KDV yi ödemiyor, çıkan gelir vergisini hiç ödemeyip affa başvuruyor yine ödemiyor.

      Bir de sorunca, böyle olmaz ise esnaf kalmaz der.

      Getir götür yapan çocukların tamamı sigortasız, SGK kaç kere denetime gelmiş, bunlar denetimde çocukları ya müşteri bunlar demiş, ya fırsat bulursa dükkan dışına göndermiş, ceza yediklerinde de ödememiş. O denetimleri de SGK kendi yapmamış, çalışanlar arada şikayet dilekçesi veriyormuş SGK'ya, onun üzerine geliyorlarmış.

      O kadar usta olmuşlar ki artık, bir iki kişi işten atınca tetikte bekliyoruz diyor, müfettişler SGK amblemli araba ile gelirler, caddede park yeri arayan SGK arabası görünce sigortasız çocuklara dolanıp gelin diyorlarmış. SGK'ya gide gele memurları da tanıyorlar artık, memurların yarısı FETÖ'den atılmış, yerlerine adam gelmediği için kalanlar dosya işinden bina dışına çıkamıyormuş.

      Yani millet kılıfı bulmuş, bi tarafına takıp kullanıyor bile.

      Sil
    5. Ne diyeyim, akıl karı bir iş herkes yapsın mı diyeyim?

      Ama şu söz tartışılır;

      "Bunun bir başka sonucuda toplum huzurunu bozan, kaynağında tahsil edilen KDV, ÖTV gibi vergilerdir."

      Tamam KDV ve ÖTV yi kaldıralım. Bunun sonucunda bu kayıp vergilerin olumsuz etkisini kaldırmak için;

      Ya başka vergileri arttıracağız

      Ya Devlet küçülecek: Memur sayısı azaltılacak, ücretler düşülecek, sosyal yardım yapılmayacak, yatırım da yok, daha birçok şey..

      Ya da bir bukadar devlet borcunu arttıracak.

      Ama düşünün iç tüketime dönük bir ekonominiz varsa tüm bunları ödeyecek kesim; yurtiçi yerleşiklerdir, yani son tüketici. Onun dışındaki herşey aracıdır sadece. Aracılık karını koyar; koyamayan kim? İşverenin maliyeti arttığında bunu fiyatına yansıtır. Yansıtmayacak mı? O zaman da senin cebinden çıkacak tutar değişmeyecek. Sen avutacakasın kendini sadece ödediğim ücretin içinde dolaylı vergi KDV, ÖTV yok diye.

      İşte kendiniz de söylüyorsunuz ihracatta yüzde 65, yurtiçi üretiminde yüzde 75 ithal girdi var diye. Bu yüzde 25ler, yüzde 35lerle mi ödenecek bu vergiler. Bu rakamlardan ücreti düşün ne kaldı geride?

      Bir ülkenin tüketimi fazla ise dolaylı vergiler ağırlıktadır,

      Üretimi fazla ise doğrudan vergiler ağırlıktadır.

      Bizim ülkemizde bu ekonomik yapıda dolaylı vergilerin ağırlıkta olması adildir. Ancak üretim fazlasına, cari fazlaya geçtiğimizde bu yapı değişebilir. Değişmeden yapacağınız heradım hiçbirşeyi değiştirmez.

      Bu aşamada sorulması gereken soru: neden dolaylı vergiler ağırlıkta değil, bütçe doğru yerlere harcanıyor mu olmalıdır.

      Sil
    6. Sahabeddin Abi.. Aylar önce söylemistim. Anlayamayacaklar seni. Armut pis agzima düs yapmalisin.

      Sil
    7. Selam Timur bey,
      dolaylı vergilerin gelir düzeyinden bağımsız olarak eşit alınması ve gelir dağılımını olumsuz etkilemesi sebebi ile huzur bozucu olarak niteledim.

      Ben yazdıklarınıza ek olarak Türk maliyesinin artık tahsilat yeteneğini kaybettiğini de düşünüyorum.

      Sil
    8. Dolaylı vergilerin adaletsiz olduğu ve gelir dağılımını bozduğu, Türk beyaz yakalısının klişe bir ezberidir. BMW'nin vergisini sıfırlayıp çalışanın gelir vergisini azaltmak adalet değil,modern vergi anlayışına uygun da değil. Bütün ülkelerde geliri vergilendiren modelden,tüketimi vergilendirmeye doğru bir geçiş var.

      Sil
  15. Hocam canım çok sıkkın geçen ay 4 kitap eklemiştim sepetime 100tl civarı tutmuştu bu gün alacaktım 143 TL OLMUŞ.Bu ne şimdi yeni yıl tarifesi mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitapta kdv artti diye biliyorum. Motorsiklette sifirlandi. Kitap okuyandan alip motorcuya vermek. Iste Almanya bizim bu cilgin yanimizi kiskaniyor.

      Sil
    2. Kitapciliktan Motorculuga terfi etmelisin.

      Sil
    3. Adsız 18:59 ne demişler bugünün işini yarına bırakmıyacaktın yaa... bak poşetin bile suyunu çıkarıyorlar.

      Sil
  16. Hocam,dünya ekonomisinden sonra çıkarmayı düşündüğünüz bir kitap daha var mı, yeni yıla özel olarak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki yeni kitap üzerinde çalışıyorum: Ekonominin Temel Kavram ve Kurumları ve Türkiye Ekonomisi

      Sil
    2. Hocam merhaba, piyasada ilk kitabiniza benzer kitaplar mevcut, mesela gelecegin ekonomisi gibi daha genis capli bir kitap sizin gozunuzden okumak daha guzel olur hibi

      Sil
    3. Hocam sizde ne yoruldunuz ama! Bizim ekonomideki alınan karalar sonucu o kadar çok olay ve durum ortaya çıktı ki son üç beş yılda, bunları millete aktarma amacıyla yazdığınız eserlerden başınızı kaşıyacak vakit bulamıyorsunuz herhalde.

      Torun kucağa alıdığunda tüm yorgunluklar kırgınlıklar uçup gidiyor sanırım değerli hocam.

      Kolay gelsin Allah rasgetirsin.

      Sil
  17. Naçizane olarak hükümetin ya da sarayın büyümeyi sağlamak için yaptığı vergi indirimleri ve bazı vergilerde artış yaparak gelir azalışını finanse etmesi çabası aynı zamanda kamunun borçlanma gereksinim düzeyi de fazla artmasın dolayısıyla da faizler de yükselmesin istemesinden kaynaklanıyor. ancak şunu da unutmamak gerekir ki türkiye iktisadında artık kamu hacmi çok daraltılmış durumdadır. dolayısıyla da kamu kaynaklı büyümek artık zordur. hatta ekonomide artık bütçe açığını artırmaya dayalı büyüme yaratmak 2001 öncesine nazaran hayli zorlaşmıştır. zira ekonomiyi aşırı derecede özel sektöre devrettik. oysa özel sektörün tasarrufu da yetersizdir. üstelik üretim ve talep tarafının da ciddi bir bölümü finansal kaldıracı son yıllarda hayli yükseltmiştir. ve kamu da aynı şeyi yapsa bile özel sektör tarafının yarattığı büyüme ivmesini yakalaması bence zordur. eğer türkiye yeniden daha güçlü ve uzun vadeli büyüme momentumuna kavuşmak istiyorsa birkaç yıl tasarruf artışları yapmalı. haliyle sıkı maliye-sıkı para politikası uyumluluğu içerisinde hareket etmelidir. özel sektör yatırım yapmamalı ve makro politikalara uyumlu olarak önce döviz açık pozisyonlarını kur nispeten düşükken kapatmalı sonra da bir süre aktivasyonlarını yavaşlatmalıdır. kısacası hem kamu da hem de özel sektör ekonomilerinde mutlak tasarruf kapasiteleri artırılmalıdır. bilanço kaliteleri yükseltilmeye çalışılmalıdır. adeta ekonomi nadasa çekilmelidir. bu esnada da yapısal reformlar belirlenmeli ve üzerinde çalışılmalıdır. sonra ise tarım-hayvancılık-sanayi politikaları belirlenip yeni bir iktisadi rota belirlenmelidir. tabi bunları yapabilecek bir siyasal irade kanaatimce ne iktidarda ne de muhaliflerde görünmemektedir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dizel arabada vergi indirimiyle enflasyonu 20 yaptığını zannetsinler, Millet gidayı temel ihtiyaçlarını eylülden buyana %100 zamla satın alıyor.Dolayısıyla millet dizel motor yemediği uçak biletiyle dolaşmadığından ortalama enflasyon %50 yansıyor bütçesine. Arıza çıkartırım diyen sektörlerin vergisi inerken temel ihtiyaçların vergisi artırılır. Ağlamayan bebeğe emzik vermezler misali millet emzik için ağlamıyor herhalde,


      Zaten biz sarıyı sokağı yeleği felan sevmeyiz milletce oldum olsı. Ama bu seferki oylar bayağı ucuza gidecek sanırsam. Üstelik dört sene seçimde yok. Beş altı yıldır baya seçimlerle felan idare ediliyordu. Kasada para mı bitmiş ne? Hele bir poşetten yolaklasınlar bakalım.

      Sil
  18. emeklilere daha az zam vererek %26 lık zammın bir kısmını geri alırlar zaten.

    YanıtlaSil
  19. Motosiklette otv sifirlandi bu iyiye mi delalet
    kotuye mi

    https://www.artigercek.com/haberler/sofuoglu-devreye-girdi-motosiklette-otv-sifirlandi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şaka maka herif bi işe yaradı.

      Sil
    2. Iyiye iyiye
      Hadi yine iyisin

      Sil
    3. Lamborgini için vergi indirimi sağlatamamış. rossi olacaktı onun yerine asfaltı ağlatırdı alimallah.

      Sil
  20. Hoacam ben 16 yasindayim
    Hukuk devleti ne demek?
    durustluk kul hakki yememek nasil bir sey?
    bu konularda bize bisey anlatmadiklari icin bilgim yok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günümüz Türkiyesinde ütopya olmuş kavramlar ve değerlerdir.

      Sil
    2. Hangi lisede okuyorsun?

      Sil
    3. Evladim..Bunu birinin sana anlatmasiyla ögrenemezsin. Yasayarak ögreneceksin.. Cevrende bu konular ile ilgili yeterince örnek var. Ögrenmen cok kolay olacak.

      Sil
    4. Vatandaşların haklarının hukuki güvence altına alındığı ve devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olarak yürütüldüğü devlet düzenine hukuk devleti denir.

      Hukuk devletinde bulunması gereken özellikler:

      1. Yasama işlemlerinin yargısal denetime tabi olması: Yasama işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargı organlarının denetimine tabi olmasıdır.

      2. Yürütme işlemlerinin yargısal denetime tabi olması: Yürütme işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargı organlarının denetimine tabi olmasıdır.

      3. Yargı bağımsızlığı: Yasama ve yürütme işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetleyecek olan yargı organlarından beklenen yararın sağlanabilmesi için, yargı organlarının yasama ve yürütme organları karşısında tam bir bağımsızlığa sahip olması gerekir. Hakimler bağımsız ve teminatlı olmalıdır.

      4. Kanuni hakim güvencesi: 1961 Anayasası'nda "tabi yargı yolu" olarak düzenlenmiş, 1971 yılında "kanuni hakim güvencesi" olarak değiştirilmiş olan ifade, 1982 Anayasa'sında da aynı şekilde kabul edilmiştir. Buna göre "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz".

      5. Temel hakların güvence altına alınması: Anayasada yer alan temel hakların nedeni gösterilerek sınırlandırılması ve düzenlenmesi yasalarla yapılır ve yöneticilerin takdirine bırakılmaz.

      6. Yasaların genel olması: Eşitlik ilkesi olarak da ifade edilebilecek olan yasaların genel olması ilkesi, benzer durumların aynı çözümlere bağlanması demektir.

      7. Yasaların anayasaya uygunluğu: Yasalar anayasaya aykırı olamaz. Bu nedenle yasaların anayasaya uygunluğunun denetlenmesi gerekir. Bu denetimi sağlamak Anayasa Mahkemesinin görevidir.

      8. Hukukun genel ilkelerine bağlılık: Anayasa yargısıda dahil olmak üzere her düzeydeki hakimler, yazılı hukuk kurallarının yanında, hukukun temel ilkelerini de dikkate almak zorundadırlar. Anayasa Mahkemesinin "hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyguladığı ilkeler" olarak tanımlandığı hukukun genel ilkelerinden bazıları şunlardır:

      a. Kanunların geriye yürütülmezliği,

      b. Devlet ve kanunlarına güven,

      c. İyiniyet,

      d. Ahde vefa,

      e. Kazanılmış haklara saygı,

      f. Özel kural - genel kural çatışmasında özel kuralların uygulanması.

      9. Kuvvetler ayrılığnın benimsenmesi: Yasama, yürütme ve yargı tek bir organda birleşmemiştir.

      10. Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlar.

      11. İdari faaliyetlerin belirliliği ilkesi: İdarenin faaliyetleri önveden bilinebilir olmalıdır.

      12. İdarenin mali sorumluluğu: Devlet idaresinin eylemleriyle kişilere verdiği zararları parasal olarak ödemesi gerekir.

      13. Adil yargılama hakkının olması: Herkesin yargı önünde davalı ve davacı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olmasıdır.

      Sil
  21. Asgari ücret artışı ve vergi indirimleri ekonomiye kısa vadede olumlu uzun vadede ise olumsuz etkisi olur.Yönetimde zaten seçimler için bu uygulamaları yapıyor.Bu uygulamalar iktidarın seçimlerdeki oy oranını mutlaka olumlu olarak etkiler ancak seçim sonrasındaki tabloyu mutlaka daha kötüye götürür.Seçim sonrasını bende merakla bekliyom kırk katırmı kırk satırmı.😎😎😎

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borçları silemediler, ne yazık ki yapılandırmayı ödemez ödeyemez bu millet. Kaçırdılar fırsatı, yılbaşı ikramiyesi diye biner lira dağatılsaydı seçim garantilenirdi yakup dede.

      Sil
  22. Hocam, Dogus ve Ülker Holdingler ile bilmedigimiz kuruluslar milyarlarca Dolar hacim ile yapilandirildi.

    Yetmedi sadece 4 büyük futbol kulübünün 10 milyarlik ve digerlerinin borclari yapilandirilacak.

    Biraz önce ""Bizzat"" kendisi acikladi müjdeler ile..

    ""Kredi kartı borçları yapılandırılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kredi kartı borcunu ödemekte güçlük çekenlerin mevcut borçlarını ödemesi için imkan sağlıyoruz. Ziraat Bankası aracılığı ile ödeme güçlüğü çeken vatandaşın borcu tek bir çatı altında toplanacak. Ziraat'ten çekeceği borcu ile borcu kapatacak. Aylık gelirine uygun bu borcu ödeyecek" dedi.""

    Bu durumda borcunu zamaninda ödeyenlere hangi gözle bakmamiz gerekir?


    Bindik bir garabete gidiyoruz kiyamete mi Hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reis yine vatandaşın zor bir anında vatandaşına yardıma geldi.

      Kredi kartı borcunu ödeyemeyenler zaten fakir fukara, garip guraba kimseler,
      iyi oldu bu gelişme, vatandaşın yüzü şu kış gününde biraz ısındı.

      KGF ile de sağolsun, Reis işletmelere zor anlarında can suyu olmuştu.

      Sil
    2. Bu durumda borcunu zamanında ödeyen mi kaldı? ki borcunu ödeyene herhangi bi gözle bakalım.
      Şahabeddin bile yazmış nasıl borç ödenmiyor diye,

      Sil
    3. Dürüst, yandaş olmayan, borcuna sadık, güvenilir gözle bakabilirsin kardeşim.

      Sil
  23. hocam, ziraat bankası futbol kulüplerini kurtaracakmış!!. kulüplerin özellikle de büyük kulüplerin borçlarını üstlenecekmiş. zaten bankacılık sisteminin bu yıl sonunda batık kredi oranının %6 olacağını BDDK açıklamıştı. ki naçizane olarak bu iyimser bir tahmindir; bence bu oran ekonomideki güçlü yavaşlamayı da hesaba katarsak %10 u bile bulabileceğini düşünüyorum. kaldı ki konkordatolar nedeniyle sıklaşan borç yapılandırma etkisiyle bankaların aktif kredilerinin dönüşleri ileriki yıllara ötelenmektedir. yani sorun zamana yayılarak hafifletilmeye çalışıyor veya reel sorunların bankacılık sistemiyle paylaştırılarak hafifletilmesi planlanıyor ancak bu şekilde sorun genel ekonomiye yayılmış olacaktır. kaldı ki; kur şokunun yarattığı tahribat belirlenip kurtarılamayacak işletmelerin iflasına yol verilip kurtarılabilecek ve yararlı hale getirilebilecek işletmeler envanteri çıkarılsa bu kadar bankalara da yüklenilmeye gerek de kalmayacak ve sorunlar tüm iktisada sirayet etmemiş olacaktır. bu arada futbola da değinmeden geçemeyeceğim hocam. şöyle ki bir Galatasaraylı sporsever olarak UEFA-süper kupa gibi büyük zaferleri alt yapı ağırlıklı yapılanmayla başarmıştık. tüm kulüpler alt yapıya ağırlık vermelidir. tıpkı ekonomimizde olması gerektiği gibi. ziraat bankası nazarında bankacılık sistemini sıkıntıya sokabilecek böyle bir uygulama yerine tüm kulüpler ma özellikle de 4 büyük kulüp tamamen alt yapı odaklı kadrolarla 5 yıl boyunca ligi devam ettirse hem borç yükünü kolayca çevirebilir hem de yeni yetenekleri kazandırmış olur hem de milli takıma da ciddi bir futbolcu rezervi oluşturmuş olur. futbolumuzun kaderi de ekonomimiz gibi olmuştur artık. yapısal bir paradigma değişimi elzemdir. kendi kaynaklarımıza dayalı bir strateji belirlemeli ve bunlara dayalı politikalar belirlenmelidir. ziraat bankasının görevi de asla medya finansmanı futbol finansmanı değildir. tarıma ve hayvancılığa destekler vermektir. ziraat bankasının artık aslına döndürülmesi elzemdir. aksi halde sorunlar sürekli ekonomi içerisinde organlar arasında dolaştırılarak sağlam organlara da ciddi zararlar verilmiş olacak ve iyileşmesi de zorlaşacak ve büyük zaman kayıpları yaşanacak hocam. ne dersiniz?. iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kulüplerin kurtarıldığı doğru değil yapılandırma bahanesiyle yönetimlere çökülerek uç otuz paraya araplara satılacak ve galataqasr fenerhadiga beşikhijr olarak isimleri arapçaya çevrilir sonunda da.

      Sil
  24. Hocam, herhangi bir ülkenin iktisat tarihini alt dönemlere ayırırken hangi ölçütlere bakmak gerekir? Örneğin, Türkiye'de kapitalizmin gelişimini inceleyen birçok araştırma bulunmakta ve bu araştırmalarda farklı alt dönemler görülebilmektedir. Örnek üzerinden gidecek olursak, Türkiye'de kapitalizmin tarihi dönemlere ayrılırken hangi "objektif" ölçütlere göre "1923-1950 arası", "1950-1960 arası" vs. diye belirtiliyor? Sizce herhangi bir ülke için nelere bakılarak alt dönemlendirme yapılmalı?

    YanıtlaSil
  25. Hocam bugün Dolar, Avro, Altin ve borsa hep beraber yükselis trendindeydiler. Bu normalmidir.?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borsa, hükümetin ekonomiyi düzeltme çabaları sonucunda yükseldi,
      Dolar, Avro, Altın dış güçlerin spekülatif saldırıları ile köpük yaptı.

      Bu normaldir.

      Sil
  26. Mahfi hocam faizlerdeki beklentiniz nedir. Vergili hali 1.67 olan kredim var. Mevduatta net 1.60 alıyorum. Faiz yükselme beklentimden dolayı 0.07 puanlık zararda bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mevduatta kal!
      Kredi mekanizmasi calismiyor. Bu krediye talepten cok guvensizlikten kaynaklaniyor ki guvensizligin kardesi de faizdir.
      Suaralar hazine ihalelere ilgi gostermiyor.
      Beklentiler yilin yarisindan sonra enflasyonda yukselisin olacagi yonunde olmasa bile 20li bandlarda kalacak.
      Secimlerden sonra hazine ic borclanmaya yuklenecek bu da faizleri yukseltecek simdilik merkez avansi kari ile oyalanacak
      Mevduatta kalmak en akilli is.

      Sil
    2. arada döviz al sat

      Sil
  27. Hocaaaaam bu ziraat bankası nasıl bi kuyu çeeek çeeek suyu bitmiyo😎😎😎

    YanıtlaSil
  28. Mermi fiyatlarının düşürülmesi, enflasyonla muharebede bize mevzi Kazandırır mı?
    Sizce,

    YanıtlaSil
  29. Hocam,

    ""Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 'Sayın Cumhurbaşkanımız 2019’u da müjdelerle başlattı. Ekonomide dengelenme döneminin sağladığı her pozitif gelişmeyi vatandaşlarımıza yansıtmaya devam ediyoruz. Bütçe disiplininden taviz vermeden, ortaya koyduğumuz hedeflere emin adımlarla ilerliyoruz.'" demis.

    Emin adimlarla biz nereye ilerliyoruz Hocam. Bu konuda bir fikriniz var mi?

    YanıtlaSil
  30. Hocam, Ziraat bankasının kredi kartı borçlarını 1.10% faizli kredi vererek kapatması sonucu, arada ki faiz farkını kim karşılayacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tür çözümsüz gibi görünen soruların yanıtı genellikle "olaydan yararlanamayan vatandaşlar" şeklindedir.

      Sil
    2. Yillik %13.2 yapiyor bu kredinin maliyeti
      Tahvil faizini %19.67
      Yukarida bir arkadas bahsetmis kullandigi uygulamasindaki kredi ve mevduat faizinden Kredi faizi 1.67 yillik %20.04 mevduat faizi 1.60 yillik %19.2 (1)

      Simdi bu uc faizi toplayip ortalamasini alirsak sayet . %19.63 yapiyor

      Ziraatin faiizninda bu rakami cikartisak %6.43lik faiz farkini bu islerden yararlanmayan kisi ve kisiler oduyor olacak!
      Ki bu fark suanki faiz oranlari uzerinden degerlendirmekteyim ileride tahvil faizi ne olur kredi faizlerinde ne tur gelismeler vukuu bulur bilemeyiz.

      Kaynak: Adsız8 Ocak 2019 18:29(1)

      Sil
  31. https://www.bloomberg.com/news/articles/2019-01-08/world-s-biggest-economies-seen-dominated-by-asian-ems-by-2030?srnd=premium-asia

    Bu makale hakkındaki düşünceniz nedir Mahfi Bey? Bloomberg, Türkiye 2030 yılında dünyanın en büyük beşinci ekonomisi olabilir demiş.

    YanıtlaSil
  32. Ötv ve kdv indirimleri (sıfırlanmadı indirildi) durgun piyasayı canlandırıp (halk tabiriyle sürümden kazanma) vergi artışına dolayısıyla kamu gelirinde artışa sebep olma ihtimali yok mu? Cevaplayabilirseniz sevinirim hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vergi işinde sürümden kazanma diye bir şey genellikle yoktur.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!