Türkiye ekonomisinin son 8 yılına ilişkin başlıca
makroekonomik göstergelerinden derlenmiş grafikleri aşağıda sunuyorum. Bu kez
ben yorum yapmayacağım. Herkes kendi yorumunu yapsın.
Ben Adsız , 1 Nisan 2018 19:57 yorumu üzerine söyledim. Yoksa Mahfi Reiz'e lafımız yok yıllardır ülkemizin yegane analistidir, liseye giderken CNBC-E de izliyordum kendisini. Ne yazık ki ülkemizde başka bu şekilde yorumcu büyük veri analisti yok.
Ülke ekonomisi, Türkiyenin dış ilişkileriyle doğru orantılı. Ne zaman Batı yeni planlar kurmaya ve o planları icra etmeye çalışıyor. O vakit trend negatif yönlü oluyor. Lakin her ne kadar üzerimize oyun oynansa da devletin her fonksiyonu genel itibarıyla üst düzey çalışarak, seviyeyi yükseltiyor. Bu göstergeler ânı gösteriyor, süreci Azmimiz gösterecek.
Azim Heyecan, neden hep Turkiyeye oynuyorlar? Neden butun ulkeler gelisirken Turkiye hep ortalamalarda? Neden yillardan beri hep konusup sadece otoyol ve konut yapiyoruz? nerde ucak, araba, tank? Garip degil mi, hep seneye bir seyler yapiyoruz ama o gelecek sene bir turlu gelmiyor. 2023 hedefleri nerde, Turkiye nerde? Turkiyede kapasite var ama insanlari kandirip havuc gostermek daha kolay, kimse elini tasin altina sokmuyor. Sonra da dis gucler oyun oynuyor. Cocuklar ve cocuk olanar inanir ancak..
Neo İslamcılığı ve despotizmi, sokak ağzını terk edersen Dünyada haklı olarak hiç hazzedilmeyen bir güruh olmaktan kurtulup gelişirsin. Ayrıca o oyunlara alet olmamak için de Neo İslamcılığı bırakmak ve eğitimi köklemek gerekiyor.
Adsız 22:43 cari açık/gsyh% ait grafik eksi bölgeyi gösteriyor. Bu nedenle çizginin aşağı yönlü olması cari açık/gsyh % oranının arttığı anlamına geliyor.
Sosyo-iktisadi sistemlerin hepsini kuran da, büyüten de, yıkan da bizzat "insan"ın kendisi değil mi? ("Doğal afetler" sebebiyle yıkılanlar hariç.)
Siz, kişiler hakkında konuşMAyarak, o kişilerin yönlendirdiği sosyo-iktisadi sistemleri nasıl analiz edebilir ve hatta eleştirebilirsiniz ki?
Kusura bakmayınız, "kişilerle değil, sistemle ilgileniyorum" demeniz, asıl problemle, yani sosyo-iktisadi sistemleri kuran-büyüten-(ve yıkan) kişilerle yüzleşmek isteMEdiğiniz gibi bir algı oluşturuyor.
Palyatif tedbirlerle günü kurtarmaya çalışıyorlar. Alinacak tedbirleri is ışten gectikten sonra alan kurumların itibarini yerle bir eden ve aldiklari kararları etkisisizlestiren bu yonetim arabayi duvara toslamak uzere. Allah sonumuzu hayir etsin
ayet uydurmayın terbiyesizlik yapmayın müslüman görünümlü munafıklar. süfyan nedir okuyun. hz. Ali süfyan hakkında ne demiş bakın gerçeği görürsünüz. İslam Süfyanı: ilk önce müslüman görünüp herkesi yanına toplayacak ve daha sonrada halkına zülmedecek. Hz. Ali ; benim en büyük korkum islam süfyanındandır ümmet için. oku araştır sonra din pazarla.
Türkiye ye doğru koşar adım yaklaşan bir kriz olduğu anlaşılıyor. Erken seçim dolayısıyla ekonomik genişlemeye devam , ekonomiyi biraz daha ısıtacağız derlerse heran patlayabilir
Büyüme ile gösterge faizlerinin yönleri pozitif ilişki içinde , halbuki literatürde olan faiz ile büyümenin ters yönde ilişkili olmasıdır. Büyüme de yaşanan dalgalı hareketlere rağmen 2012 den 2016 ya kadar işsizlik oranı istikrarlı olarak artmış, azalması beklenirken. Enflasyonun istikrarlı artması kurun da istikrarlı artmasından kaynaklandığı anlaşılıyor.
Büyüme oranlarından çıkarabileceğim sonuç; genellikle %5 trendi üzerinde ancak İSTİKRARSIZ, İşsizlik oranlarından çıkarabileceğim sonuç; büyümüşüz ama istihdam yaratmadan büyümüş! Enflasyon oranından çıkarabileceğim sonuç; Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır! Bütçe dengesi sağlanmış gibi görünüyor ki toplanan vergilerde bir artış görüldü.(http://www.haberturk.com/vergi-tahsilatinda-hedefler-tuttu-iste-odenen-otv-ve-kdv-ve-turkiye-vergi-gelirleri-1804611-ekonomi) Faiz oranlarından çıkarabileceğim sonuç; Birilerinin zorlamasıyla dönem dönem düşmesine rağmen küresel baskıya dayanamamış ve tekrar yükselmiş. Dış Borç Stoku/GSYH oranından çıkarabileceğim sonuç: Büyümeden fazla borçlanma ya da borçlanamadan büyüyememe... Kurdan çıkarabileceğim sonuç: Dolarım olsaydı köşe olmuştum! Kirli kur sisteminde resmen devalüasyon olmuş! Cari Açık/GSYH oranından çıkarabileceğim sonuç; ürettiğinden fazla tüketme, katma değer üretememe...
Trafik kazası gibi 8de 7 kötüye gidiş var... 8. (Büyüme) de diğerlerine rağmen nasıl oluyor anlamakta zorlaniyorum. Borçla olacak şey değil başka bir durum olmalı bu büyüme de...
200 milyarlık KGF kredileri, istihdam teşvikleri, bütçe açığının artması, turizmin toparlanması, ihracatın artması,2016 yılının kötü bir yıl olması ve olumsuz etkilerinin azaltılması tüm bunlar birer etken.
Piyasaya para sürüldüğünde, istihdam artışı da varsa, 2016 yılında yansıtılamayan zamlar, kur geçişgenliği derken enflasyon artıyor.
Tek başına KGF kredilerinin büyümedeki payının 2 puan olduğu açıklandı.
Hocam, en etkilendiginiz karakter hangisi oldu? Bir de 50 Euro yerine, 100, 200 ve 500 banknotlari basarak sonuca daha hizli ulasabilirler (henuz 6. bolumdeyim) diye dusunuyorum. Belki de 100, 200 ve 500 Euroluklari basmak sadece belli merkez bankalarinin kontrolundedir veya seri rakamlari/basimlari daha ozeldir...
3. paragrafta size doğru yükselen bize yanlış yükseliyor:) enflasyon kitlesel bir yoksullaştırma aracıdır.Dünyada düşük enflasyon sorunu daha yaygınken neden bizde işsizlik ve enflsyon bir arada artıyor hocam... ikisi de duble haneli olmuş... Sanki duble yolun birinin maliyeti işsizlik (ortalama % 10 ve üzeri), diğeri enflasyon oldu gibi... (hedef 5 gerçekleşme maşallah nazar değmesin...)
Büyüme bir bant içinde devam ediyor, bazen dünya ortalamasının çok üzerinde bir performans göstermiş ki bu çok olumlu.
İşsizlik hep benzeri bant içinde kalmış, tipik Akdeniz ülkesi profili. İspanya işsizliği ile kıyaslanınca Türkiye daha iyi bir konumda bulunuyor, tabi kayıt dışı çalışanlarda var ülkemizde. Türkiye için işsizlik kötü gidişat gösterici bir boyutta değil.
Bütçe dengesi tutturuluyor, giderek olumlu hale gelen bir denge var.
Gösterge faizi enflasyon ile değerlendirdiğimizde ciddi bir reel faiz düşüklüğü var. Hükümetin icraatları ile faizler nispeten düşük seviyelerde tutuluyor. Faiz Türkiye ekonomisi için önemli bir gösterge değildir, çünkü kredi yerine kendi sermayesi ile dönen bir ekonomimiz var, yüksek faiz inşaat sektörüne zarar verebilir ama diğer sektörleri etkilemez. Zaten büyük firmalarımız yurtdışından döviz ile borç almayı daha çok tercih etmektedirler.
Dış borç stoğu, gelişmiş ülkelere nazaran çok düşük bir sevide. Sorun olmadan daha da artabilecek bir potansiyeli var. Dış borç konusunda yurtdışından alınan firma kredilerinin de önemi ihmal edilmeyecek seviyede ama bu ülkeyi çok etkilemez çünkü bu firmalar borçlarını ödeyemez ise el değiştirip tekrar üretime devam ederler. En olumsuz tabloda dış borcunu ödeyemeyen firmaları yabancı firmalar alır, bu bile ekonomiyi etkilemez çünkü faiz olarak dışarıya aktardıkları kaynağı bu sefer kar transferi olarak aktarırlar. Net durumda yabancı firmalar satın alırlarsa, ihracatımıza olumlu katkısı bile olabilir.
USD kuru artmış, tek başına bir anlamı yok, bizim ihracat pazarımız olan Euro bölgesi parası USD ye göre daha fazla değerlendiği için USD/TL kur artışı ihracatımıza olumlu katkı sağlayan bir değişken. Alımlar USD satışlar Euro bu dönemde, iyi bir gelişme. Dış ticaret için kur önemli değil çünkü yabancı para ile ara malı alıp, yabancı para ile nihai mal satıyoruz, TL fiyatı ihracat/ithalatımızda artık ciddi bir etki yapmıyor. İhracatın/ithalatın sürekli artışı bunu ispatlıyor.
Cari açık oranının 2018 den daha kötü olduğu dönemler yaşamışız. Çok önemli mi? Değil. Niçin değil, bu açık T zamanında oluşan bir açık ve içinde Stok değerleri de var. T+1 zamanında yapılacak ihracat için sanayici ara mal/hammadde alımı yapmış. Bu stoklar T+1 zamanında ihracatı arttıracak, tabi T+2 zamanı ihracatını arttırmak için alınacak ara madde/hammadde için yeniden bir cari açık oluşacaktır. Bu büyüyen Türk ekonomisinin dinamiğidir. Cari açık finansmanında önemli olan, alınan dış borçun faizi ile bu açık sebebi ile yapılan ihracatın karlılığı arasında marj olmasıdır. Eğer %10 kar ile ihracat yapılır ve %5 faiz ile cari açık finanse edilirse, cari açık Türkiye için sorun değildir. Zaman içinde gerçekleşen değerlerde bunu doğrular, çünkü Türkiye büyümekte ve AB ekonomileri arasındaki farkı kapatmaktadır.
Cari açık ne zaman kapanır? Türkiye AB ekonomileri seviyesine kadar büyüdüğünde bu açık kapanmaya başlar, sonrasında ise pozitife geçer, tıpkı Almanya örneği gibi.
Tabi bu grafikler hakkında çok daha detaylı yazılar yazılır, ama bir yorum uzunluğu için kısaca durum budur.
1.258 trilyon $ ihracat yapan 350 milyar$ dış ticaret fazlası olan Bütçesi 56 milyar $ fazla veren İşsizliği %4.9 olan Almanya %3 büyüyor 147 milyar $ ihtacat yapan 70 milyar $ açığı olan Bütçesi 60 milyar lira açık veren İşsizliği %13 olan Türkiye %7.4 büyüyor
"Faiz Türkiye ekonomisi için önemli bir gösterge değildir, çünkü kredi yerine kendi sermayesi ile dönen bir ekonomimiz var, yüksek faiz inşaat sektörüne zarar verebilir ama diğer sektörleri etkilemez." yorumunuza şapka çıkarılır. insan bu yorumu belediye kursunda yazsa ek ders koyarlar öyle bir yorum. konu hakkında resmi otoriteleri de bilgilendirmek gerekiyor, KGF'ydi, Kobi destekti, çiftçiye 6 ay ödemesiz kurtarma kredisiydi falan boşuna uğraşıyorlar demek ki. siz olayı çözmüşsünüz.
Türkiye faizleri Türk firmalarının çoğu için önemli değildir, çünkü büyük olanlar zaten yurtdışı oranlardan döviz ile borçlanır ve bu borcu ödemek için ithalata dayalı bile olsa ihracat yaparlar.
Faiz ancak bankaların karlılığı ve inşaat şirketlerinin satışları için kritik önemdedir.
Kobi tarafını hükümet KGF ile bankacılık sistemi oranlarının dışında finanse etmeyi başarmıştır. Şimdi ise,KDV geri ödemeleri, bazen kamu alacaklarının küçük faiz ile yapılandırılması, bazen kamu alacaklarının ötelenmesi, nefes kredileri ile, yurtdışından uygun faiz ile borçlanamayan KOBİ lerimizi bankaların gereksiz yere yüksek tuttuğu faiz kıskacından korumaya başlamıştır.
Bu sebeple faizler günlük ekonomik hayatı etkilemekten çıkarılmaya başlanmıştır. Hele bankaların şu anda verdikleri aşırı yüksek faizler resmen kurumlara idam fermanı çıkarmaktır, bu yüzden aklı olan hiçbir firma TL faizine girmez, çoğu da enflasyonlu yılları bilen yöneticiler oldukları için kendi sermayeleri ile üretim yapan, bankacılık sistemine kredi bağı ile girmemiş olan Anadolu Aslanları Kobilerdir. Türkiye faiz oranları onlar için ciddi bir sorun değildir.
Emekli vatandaşlarımız için ise yeni bir plan çıkmıştır. Bir emekli maaşının 10 katına kadar artık faizsiz kredi alabilecek, ödemesini ise 36 ay boyunca maaşından kesilerek yapacaktır. Bu hem emeklimize hem de piyasalarımıza bir destektir, yine bankacılık sistemi faiz oranı devre dışı bırakılmıştır.
İşsizlik oranı AKP ile birlikte % 10 ve üzeri bir ortalamaya çıkmıştır... İşsizlikten daha kritik olan "çalışan yoksulluğudur" açık işsiz sayısı 3.454.000 iken ücretsiz aile işçisi sayısı 3.134.000 kişidir. Kayıt dışı çalışan sayısı 9,5 milyona yükselmiştir. Bu kadar teşvik prgoramına rağmen kayıtdışılığın hala artıyor olması başlı başına bir krizdir. her yüz çalışanın 34'ü sigortasız çalışıyor. zaten 60 milyon 15+ Nüfusun yarıya yakını işgücü içerisinde bile değil... İş aramaktan bıkan, iş olsa çalışacak olan kaç milyon insan var... İşsizlik artmıyor derken biraz ihtiyatlı atmak lazım... İşsizlik tüm pansuman ve kamu-flaşlara rağmen artıyor... 10. Kalkınma Planında % 7,2 olması hedeflenen oran şimdilik % 11 bandında... neyse yine de pozitif olalım... iyidir "pozitivizm:)!"
En temel sorun 2016 dan sonra TÜİK'in yalan yanlışlarla verileri açıklamaya başlaması bu nedenle veriler güvenilir değil TÜİK pisliği halının altına süpürüyor şu an. Enflasyon, büyüme, işsizlik açıklamandan çok daha kötü durumda bize ne oldu da böyle olduk dış güçler ameriga Avrupa bize oyun oynadı derler artık.
Hocam cok amatörce asagidaki gibi bir aciklama getirdim grafiklere. Quiz yapsaydiniz 10 uzerinden 6 alir miydim?
Trend olarak ele alirsak kur ve cari acik beraber artmakta. Ama kurdaki artis istikrarina bakarsak TL maalesef goreli olarak degeri olmayan bir para.
Faiz ve kur arasinda baglanti neredeyse tesadufen kurulu. Kur zaten surekli yukselis trendinde. Faiz de yukseldikçe aralarinda korelasyon olusmus oluyor.
Kur ile asil baglanti cari acik, daha dogrusu dis borc stoku. Bu ikisi beraberler.
Cari acik ve enflasyon da beraber ilerliyorlar grafiklerde.
O zaman kur, cari acik (dolayisiyla dis borc stoku, belli ki odeme yaptikca odeme yaptigimizda daha fazlasini tekrar borçlaniyoruz) ve enflasyon beraber hareket ediyorlar.
Bu üçlü arasindaki korelasyonun katsayısı faizle aralarindaki korelasyona oranla yuksek.
Enflasyon belli bir oranin üstüne cikmadan buyume dusuk kaliyor. Istihdamin katsayisi da buyumeye gore dusuk kaliyor.
Genel olarak enflasyon, kur, faiz, cari acik gibi halihazirdaki olumsuz degiskenler buyumeyi arttirmak icin kullanilmis. Bu feragâtlerin sonucunu yani buyumenin sonucunu issizligin dusmesi istihdam artisi olarak beklerim ancak bu oran dusuk kalmis, hatta yukselmis ve bildigimiz kadariyla bir takim tedbirlerle biraz da zorlayarak krtik bir noktadan inebilmis ve hâlen cok yuksek. Ki buradaki genis issizlik orani degil.
Bu durumda attigimiz taşlar urkuttugumuz kurbagalara degmiyor, en azindan simdilik.
Ozellikle dis borc stokunun ve kurun surekli artisi para birimimiz olan TL ve uretim kabiliyetimiz hakkinda tek baslarina yeterli iki veri olabilir.
bu tabloya bakınca şaşırmamak elde değil bir adım attıysak 3 adım gerilemişiz demek ki bizim uyguladığımız adımlarda bir yanlışlık var vee açık bir şekilde ortada istihdam sağlanamamış işsizlik yüksek oranda bu yüzden üretici yerine tüketici toplum konumundayız bir tablo normal seviyede olsa aslında zincirleme hepsi düzelir umarım bu tablonun yerini daha iyi istihdam düşük enflasyon iyi bir ekonomi alır sevgilier Yazı için teşekkürler ...
LONDRA KAYNAKLI TEHDİTLER VAR:tombik çocuk hayvan çiftliği adlı dolandırıcılık yaparken üzerimizde Londra kaynaklı tehditler var diyordu. güya dombili türkiyede hayvancılığı geliştirecekmiş ama türkleri çekemeyen İngilizler dombiliyi tehdit ediyormuş. ekonomik yönden düpedüz cahil bir kesimde türkiye üzerine oyunlar oynandığını sanıyor. başarılı oldular mı kerameti kendilerinden başarısız oldular mı türkiye üerine oynanan oyunlardan olduğunu sanıyorlar. aynı dombilinin yaptığı gibi dolandırıldıklarının farkında değiller. inanmıyorlarsa konuşmasını dinlesinler dombilinin http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/944434/Ciftlik_Bank_sahibi_Mehmet_Aydin_in_verdigi_son_roportaj_ortaya_cikti__Bir_gun_batarsak....html#
100 YILLIK CEHALET.nerdeyse tüm türkler dünyanın türkiyeyi bölmek parçalamak istediğini sanıyor. değişik haritalar yayınlıyorlar. amerikanın gizli planlarını biliyorlar.rusyanın amaçlarını biliyorlar Londra kaynaklı tehditleri biliyorlar. ama bir türlü yüz yıldır neden türkiyeye bir saldırı olmadı türkiyeyi nato şemsiyesine aldılar bu konuda kafa yormuyorlar.türkiye rus uçağını düşürdüğünde natoya sığınmıştı hatırlarsınız.
Cari açık kapatmak için sizin önerdiğiniz yüksek yabancı para politikasına tamamen destek veriyorum.
Bazı ekonomistler her ne kadar bunu çözüm olarak kabul etmese bile AB'nin istediği de düşük değerdeki TL'dir, böylece Türkiye'de üretilen ürünler Avrupalılar için daha ucuz olacaktır.
Düşük TL ile ihracatı arttırmamızın önündeki en büyük engel, malesef şu anda Türk işçilerin pahalı olmasıdır. Çünkü ara mallar ve hammaddeler Euro ve USD ile girerken, katma değerden bize kazandırması gereken Türk işcisi maliyeti ürün fiyatını arttırmaktadır.
Bunun çözümü de yurtdışından ucuz işçi getirmektir. Suriye'den gelen 3.5 milyon kişi, Türk işçilerden daha ucuza çalıştığı için sanayi ve üretim alanlarında istihdam edilmeye başlamışlardır.
Yakın dönemde, düşük kur ile ihracatımızı daha da arttırmak için başta Afganistan ve Türki cumhuriyetler olmak üzere 3 milyona yakın insanın da ülkemize geleceği konuşulmaktadır. Bu insanların da işgücüne katılımı ile işçilik maliyetlerimiz azalacak, düşük TL kurunun desteği ile de ihracat rakiplerimizden daha uygun fiyatlara ürün üretebileceğiz.
Sizin de bahsettiğiniz gibi düşük kur ülkemizin ekonomik olarak yükselişini sağlayacaktır.
Uluslararası ticaret iç içe geçtiğinden beri artık krizlerin de tadı kalmamış. Eskiden kriz yaşardık, somut bir şekilde hissettirirdi, medya bangır bangır "kemer sıkın" derdi, şimdi krizler borçlanmayla geçiştiriliyor. Borcunu ödemeyene yaptırım da olmadığından, insanlar bir şekilde sessiz sedasız hayatına devam ediyor. Fark ettiniz mi hocam, sokaktaki vatandaşta para yok ama insanlar bu konuda eskisi gibi ses çıkarmıyor. Dünya dijital değişim arefesinde. Gelecekte belki paralar değerini yitirecek. 3D yazıcılarla artık orjinal (seri numarası hariç) para basmak çok kolay. Kuzey Kore dolar basıyormuş. Terör örgütleri aracılığıyla piyasaya sürüyor. Yapay zeka sayesinde kripto paraların şifresi çözülebilecek. Hukuk derseniz, artık şirketlerin koyduğu kurallar geçerli. Devletlerin yasakları işlemiyor. Hatta yasaklar; devletlere vergi veya ekonomik kayıp olarak geri dönüyor. Bunu fark edenler oyunu kuralına göre oynuyor. Fark etmeyen ülkeler de her zamanki gibi geç öğreniyor. Bence erkekler vazektomi yaptırıp kısırlaşsın. Dünyanın geleceği kalmadı. İşsizlik oranları dünya genelinde yükselişte ve öngörüler daha da yükseleceğini söylüyor. Bari üremeyelim. Geleceğimiz kararmasın. Saygılar...
Harcamaya dayali bir büyüme gerceklesmis. Kamu harcamalari arttigi icin bütce acigi artmis.Talep ve kur artisi enflasyonu arttirmis.Büyüme arttigi icin issizlik azalmis.Harcamaya dayali büyüme icin üretim gerekli,üretim icin ithal hammadde gerekli. Ithalat icin ve mevcut dis borc ödemesi icin gereken döviz talebi kuru arttirmis.Kur arttikca ihracatta artmis ancak üretim ithal mallara dayali oldugu icin ithalatta artmis. Dolayisiyla cari acik ve dis borc stoku artmis.Bu arada artan döviz talebini karsilayabilmek icin gösterge faiz oranlari da artmis.Zira faiz yoksa döviz de yok. Artan faiz,talep ve kur enflasyonu arttirmis, böylece bir sarmal olusmus.
Hocam ayni grafikleri esdeger bir ulke ile karsilastirsak (bilemiyorum ama polonya mi dersiniz, cekya mi, guney afrika mi, brezilya mi), bu calisma ile birlikte tadindan yenmezdi.
"IMF"nin istatistik biriminde çalışan insanlar, hazırladıkları raporları çarpıttıktan sonra yayınlıyorlar ise, bu raporlara bakarak yaptığınız analizlerinizin anlamı kalır mı?
TÜİK'le karıştırıyorsun sanırım şu çarpıtmayı bırak yalan veri yayınlama üstadı olmuştur. Enflasyon sepetine giren ürünleri öyle ayarladılar ki %15 olması gereken enflasyon %10 da çakıldı kaldı. İşsizliği de farklı oyunlarla düşük gösteriyorlar şu anda
Şu hayatta her ama her alanda adalet ve seffaflik kadar onemli bir veri yok bence. Görüşü ne olursa olsun o görüşü kendi görüşü oldugu icin savunanlar, yanlis oldugunu gordukleri her durumda yanlista israr etmeyip aninda yeni bir tez gelistirebilenler cok sansli insanlar. Ozgurluk ve kalite hakkinda algi seviyemizi yukseltmeliyiz. Adalet duygusu azaldikça insanca, gururlu bir sekilde yaşıyoruz diyebilir miyiz?
Hocam bu paylaştığınız grafiklerin geneline yani 1960 ve sonrasına bakınca gözüme bazı şeyler çarpıyor. Özellikle gsyih ve ihracat konusunda 2002-2008 arasında muazzam bi yükseliş var. türkiye için bu rakam üç katına çıkmış ve bizim resmen çağ atlamamızı sağlamış. bunun nedeni nedir ? ama şuna dikkat etmenizi rica ediyorum : bu yükselişi yaşayan tek biz değiliz. aynı yıllarda bütün ülkeler aynı yükselişi yaşamış yani dünya zıplamış.
Çok kafamı kurcalayan bir soru, mümkün olduğu kadar detaylı ve açık çevaplarsanız çok sevinirim.
1960li yillar ulkelerin altinlarini abd'ye verip yerine dolar depoladiklari yillardir. Bu surecte diger ulkeler bir birim ilerledi ise ABD 10birim ilerlemistir. Daha sonra bu sistem bozulsa dahi ABD'nin ekonomik gucu rakiplerinin de gerilemesi ile daha da belirgin hale gelmistir. Dolar karsisinda rakip olabilecek tek para birimi olan Euro da tum iddiasini kaybettigi icin onumuzdeki bir nesil icin de bugun ki tablo cok degisecek gibi gorunmuyor.
Dünya ekonomisinin fokur fokur kaynadığı dönemde Türkiye ekonomiside bundan nasibini alacak tabi ki. Sadece iki göstergeye bakıp yorum yapmak ne kadar doğru.
Tek tek yazmaya vakit bulamadim fakat şunu dile getirmek isterim ki, yorumlarinizi genel olarak yanlış buldum. Tablolarin hepsinde bozulma var ve bazılarında uzun suredir devam ediyor. Önümüzdeki zorlu donem icin umut verici bir done veya reform hazirligi yok. Siyaset acisindan da calkantili secim zamanları yaklasiyor. Bu halde yapisal reform beklemek de ancak saflik olur. Yine de cabalariniza hayran kaldim.
Hocam anlaşılan Türkiye enflasyonsuz büyüyemiyor. Düşük enflasyon yüksek büyüme için nasıl ekonomi politikası izlemek gerekir? Mevcut şartlarda bu mümkün değilse düşük enflasyon düşük büyüme mi yoksa tam tersini mi tercih ederdiniz?
Böyle bir politika bizim için geçmişte kaldı. Yani mesela yapısal reformlara girişsek, herkesle kavgayı bıraksak, hukuk ve eğitimde çağdaşlığın gerektirdiği reformları yapsak, ekonomide ve maliyede gereken çağdaş reformları yapsak o zaman büyümeyi yükseltirken enflasyonu düşürmek mümkün olabilir. Türkiye, AB ile tam üyelik müzakerelerine girdiğinde bunlar olmuştu. Bugün artık çok zor.
Finansal okur yazarlık için yazılmış bir kitap var mı bilmiyorum ama finansal oku yazarlık ekonomi ve finans kitaplarını okumakla başlar. Kolay Ekonomi mesela iyi bir başlangıç olabilir.
İş çok, işsiz çok, para bol, devlet harcıyor, kredi bulmak zorlaşıyor, borcumuz artışta, döviz kıt, yinede borç bulabiliyoruz. Sistemde sıkıntı yok eskisi gibi aynen devam...
Adım adım krize doğru gidiyoruz. Siyasiler siyasal ömürlerini uzatmak için günü kurtaracak çözümler peşindeler. Bu saatten sonra bahsettiğiniz yapısal reformları yapmak çok acı reçeteyi gerektiriyor. Türkiye yeni krizini de, daha önceki krizlerde olduğu gibi, dünyada işler iyi giderken yaşıyacağa benziyor. Korku filmi izler gibiyiz.
Elinize sağlık güzel bir derleme olmuş. İyi de büyüme rakamlarını TL ile mi verdiniz? Bu şekilde rakamlar $ bazlı tespit edilse daha doğru olmaz mı? Yoruma gelince; uçağın içindeyiz hala tam gaz yükselmeye çalışıyoruz yakıt bitti bitecek. Ya yavaş iniş yapıp yakıt alıp devam ederiz ya da...
2012 nolmuşsu artık tüm grafikler ters gitmeye başlamış, tüm iyi yönlü grafikler kötü yöne doğru gitmeye başlamış. Ekonomi resmen çift yönlü otobanda, bi şekilde karşı şeride girmiş, grafikler bunu gösteriyor gibi bence...
Hocam askeri bir harekat yapiliyor ve buna cok onem veriliyor. Ben kendi adima askeri strateji konularinda bilgi sahibi degilim, tek soyleyebilecegim insani kaybimizin olmamasini dilemek. Bu cok aci bir sey cunku. Bu harekatlar devam edecek gibi görünüyor. Ama bu sirada Amerika, Cin, Avrupa ise otonom araclar, akilli sehirler, robotlar, gezegenler arasinda seyahat gibi konulari da konusuyorlar. Asıl ajandalari bunlar. Ben oyle görüyorum en azindan. Amerika'yla Cin arasinda bu anlamda soguk bir savas var. Biz ise bunlari telaffuz edecek durumda bile degiliz. Hayal bile edemiyoruz. Gelecege dair hayallerimiz gecmis ozlemimizin cok gerisinde kaliyor. Vasat olanin kutsanmasi bizi mahvetti. Grafiktekileri düzeltmek cok zor degildir tahmim ediyorum eğer kutsanan sey kultur, pozitif bilimler ve zeka olursa. İnanç bile zeki olanda, olaylari bilimsel olarak ele alanda şık duruyor. Diger turlu karikatürize oluyor.
Yaziniz icin cok tesekkur ederim, Mahfi Bey. Bir sorum var konuyla iliskili. Ortalama yuzde 6-7 puanlik buyumenin kac puani dis borcla ve kac puani sicak para girisi ile saglaniyor?
Haydi bakalim okuyuculara bir sinav sorusu: Asagidaki grafiklerden hangisi 15 Temmuzda yapilacak bir baskin secimde iktidar partisinin alabilecegi oy orani ile mutlak deger olarak en yuksek korelasyona sahiptir. Nedenini aciklayiniz. (Korelasyon degeri eksi cikarsa mutlak degeri alinip pozitif rakama bakilacak). Not verecem one gore. Trollere ip ucu, dogru cevap dis borc stok'u degil.
Biz bişey anlamadık..çünkü bizim üzerimizde manufacturing consent uygulanıyor..rusya bile 2 yıl dalaşamadı onlarla.petrolü 25 dolara düşürdüler rusyayı sıkıştırmak için..biz nasıl dayanacağız bakalım..show yeni başlıyor bizimki 2 yılla bitse keşke..
"Kurlarda son iki günde yaşanan düşüşte bankaların ilk çeyrek bilançolarını kapatma kaygılarının da rol aldığı söyleniyor." Hocam bankalarin bilanço kapatmasi ne demek?
Bankalar her 3 ayda bir 3 aylık bilanço çıkarıyor. Orada açık pozisyon göstermek istemiyorlar o nedenle pozisyon kapatmak için döviz talep ediyorlar o da kuru yukarı çekiyor. İddia bu.
Evet Hocam ben de o yüzden sordum, döviz talebinden dolayi kurun yukselmesi gerekirdi ama yazida bu kaygidan dolayi kurun düştüğünü yaziyor. Bağlantıyi kuramıyorum.
Hocam biliyorsunuz yeni kredi geldi nefes kredisi. Sorum şu gerek kgf gerek kamu özel yapımı projelerde hazinece karşılanacak tutar bütçede hangi kalemde yer alıyor ya da alıcak. Diğer sorum bütçe disiplini hala sağlam bu açıklar ne zamandan itibaren bütçeyi sarsmayı başlar sizce? Saygılar
hocam ülkemizde enflasyonun üç çeşidi de mevcut. yani talep enflasyonu, maliyet enflasyonu ve kur enflasyonu. bu üçünü bir arada değerlendirecek olursak sizce acaba hangisi daha baskındır. saygılarımla hocam.
Hocam ülkemiz her sene büyüyor ve borçlanıyor. Bu borca katlanan kur endeksi bir yük olarak yansıyor. Sizce devletimizin başında dolardaki kur artışı için "ekonomimizi etkileyecek bir şey değil" diyen bir ekonomi bakanı olduğu sürece biz bu sürecin değiştiğini görebilir miyiz ?
Hocam dış borç stoklarımız kurla direkt alaklı iken ( tablolar bunu gösteriyor ) kurdaki artış için " ekonomimizi etkileyecek bir şey değil " diyen bir ekonomi bakanı ile sizce içinde bulunduğumuz durumdan çıkabilir miyiz ? Yorumunuzu bekliyorum..
2010 2017 arası dolar bazında kişi başına düşen gayrı safi milli hasıla ve dahi alım gücünü paylaşsanız sanırım vatandaş kendi durumunu daha iyi anlardı hocam. algısı kapalı ve balık hafızalı çok insanımız var.
Hocam ekonomiden çok anlamam ama şu grafikler kişisel aile bütçeme ait olsa gece rüyalarıma girerdi sanırım. O derece korkunç.
Benim anladığım şu. Zamanında yüklü miktarda döviz borç almışım. Ben aldıkça onlar vermeye devam etmişler. Şimdi içine düştüğüm batağın farkındayım ama zamanı gelen döviz borcumu ödemek için yine döviz borç almaktan başka çarem de yok. Her aldığım borçla biraz daha dibe batıyorum. Harcamaları kısamıyorum çünkü hepsi ihtiyaç.
Son çare evde para edecek ne varsa satıp bu sarmaldan çıkmam lazım ama o kadar para edecek eşyam da yok. Ya iyi para kazandıracak bir iş bulacağım ya da kimsenin artık bana borç vermeyeceği güne kadar böyle çevireceğim. Sonunda yuvam dağılacak.
Biraz felaket senaryosu gibi oldu ama bu geafikler de kendi kendine düzelecek gibi durmuyor.
"döviz borcumu ödemek için yine döviz borç almaktan başka çarem de yok" bu kısım aldığımız borçları doğru yönetmekle düzelebilir "Harcamaları kısamıyorum çünkü hepsi ihtiyaç." harcamaları rahatlıkla kısabilirsin, ihtiyaç fikrini biz veririz. otomobil ihtiyaç gibi, aslında değil. seçim harcamaları ihtiyaç mı? değil, diyanet harcamaları ihtiyaç mı değil? arge harcamaları bir ihtiyaç.. neyse 20-30 yaşlarındaki troller iş aradıklarında, hatta çocukları iş aradıklarında buraya yazdıklarını hatırlarlar umarım..
Madem aileniz dağılacak korkusu var borç yüzünden size tavsiyelerim şunlar.
- Nakdiniz var mı? Nakdiniz yok ise hemen tekrar borç alın nakde geçin, TL USD farketmez.
- Borca teminat vermediğiniz tüm varlıklarınızı hemen satın parasını eşinizin ya da güvendiğiniz birinin banka hesabında tutun. Sizin üzerinizde hiç kayıtlı bir mal varlığı kalmasın.
- Eğer oturduğunuz ev, borca teminat olmuş ise tapuda aile konutu şerhi koydurun. Böylece mahkeme süreci sonunda banka evi satarsa tüm parayı değil, bir kısmını alabilir.
Not : Bizim insanımız borcuna sadık olduğu için bu yolları kullanmaz. Halbuki şunu unutur, banka ticari bir kurumdur, nasıl bir risk alıp iş yapıyorsak, bizim borcumuz da onların riskidir, bunun karşılığında kar elde ediyor. Bende yoksa bankada da olmaz, banka kar edecek diye aile düzenimizi bozmayalım. Banka da bu şekilde borç vermeseydi.
Not 2 : Bankanın icraya vermesi borcu aksattıktan sonra 4 ay kadar zaman alıyor. Sonra itiraz ile mahkemelik oluyorsunuz, karar 1.5 seneden önce çıkmıyor. Yani bugün ödemezseniz resmen 20 ay kadar sonra devlet sizin borçlu olduğunuzu ve ödemeniz gerektiğini söylüyor, bu sürede paranız eş/dost hesabında ise hayatınız olumsuz etkilenmez, hatta borç ödemelerini yapmadığınız için olumlu katkısı olur, evinizi de satamazlar, gül gibi oturursunuz. 20 ay sonra mahkeme kararı ile evinizi satışa çıkarırlar, o da piyasa koşullarında satılırsa.
Not 3 : Benim evime aynısı oldu, 800bin TL ticari krediyi 2016 martında ödeyemeyeceğimi anladım, 200 bin nakit vardı bende, üstüne ofisi teminat gösterip tekrar kredi alıp, 1300TL anaparası olan, 24 ay vadeli borcum oldu, 800bini ile banka kredisini kapadığı için 700bin nakdim kaldı. Aylık ödemeler 69binTL, sabit giderler ile 80bin.
Dedim ki ben bu borcu öder isem 8 ay sonra hiç'im. Ben de üzerimdeki başka bir gayrimenkulu acil satılığa çıkardım, 800binlik daire 660bin e gitti. Toplam 1360bin lira ile dolarda beklemeye başladım. Parayı da yurtdışındaki kardeşimin hesabına attım. O zaman 420bin Euro göndermişim. 1. ihtar, 2. ihtar, avukat mavukat, mahkemeler derken 2 yılı devirdik. Evimi de hala satamadılar. Kardeşimin hesabındaki para 2 milyon TL yi geçti.
İyi ki ödememişim, şimdi banka anladı alamayacağını uzlaşma filan diyor da kimin umurunda?
Adsiz 14:50, bu soyledikleriniz bir tavsiye olamaz. Insan borcuna sadik olmalidir. Eger herkes sizin gibi borcuna sadik olmasa idi, kazandiginiz paralari kazanamazdiniz.
Problem faiz duzenindedir. Borca karsilik (reel) faiz talep etmek, sakincalidir. Sayet borcunuzu odeyemiyorsaniz borc verenin size yardimci olmasi gerekir. Gene de odeyemiyorsaniz borcundan feraget etmesi gerekir.
Bankalar bu sakincanin topluma yayildigi yerlerdir. Bankalarin sizin gibi insanlarla karsilasmalari cok normal. Onlarin da mesailerinin buyuk kismi sizin gibi insanlarla "mucadele" etmekle geciyor, zaten baska bir "is"leri yok. Ust yonetimlerinin zamanin buyuk kismi kanunlari lehlerine degistirmek icin lobi yapmakla geciyor. Ama ne demisler, dinsizin hakkindan imansiz gelir.
nukleer santral hakkinda ne dusunuyorsunuz hocam? Santral kurulmasi enerji ithalatini dusurebilecek mi? Aziz sancar bile reklaminda oynamis peki sizin nukleer enerji konusunda fikriniz analiziniz nedir Mahfi hocam?
Nükleer'in Türkiye için gereksiz olması bir yana, Akdeniz suyunun sıcaklığı açısından soğutmaya elverişli olmaması ve bölgenin deprem bölgesi olması nedeni ile yer de yanlış. Rus'lara taahhüt edilen rakam korkunç, üretilen elektrik çok pahalı, teknoloji transferi yok, istihdama katkı yok. Nükleer atıklar v.s. gibi şeylerden hiç bahsetmesek bile nereden tutsanız elinizde kalan bir proje. Her yaptıkları iş gibi.
Hocam, yapmayın. Bir nefeste aklıma gelen nükleer santrali bulunmayan ülkeler: Avustralya (Hiç kurulmadı), Yeni Zelanda, Danimarka, İrlanda, Portekiz (bizimle aynı coğrafi özelliklerde, elektriğinin 3/4'ünü yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor), Norveç, Yunanistan, İzlanda, Avusturya.....
Almanya 2022'de bütün nükleer santralleri kapatmayı, tamamen yenilenebilir enerjiye geçmeyi plânlıyor. Japonya Fukushima sonrası tüm nükleer santralleri durdurdu, elektrik sıkıntısı çekmediğini görünce aslında bunlara ihtiyacı olmadığını anladı. Son dönemde yeniden açılmaları ile ilgili girişimler halkın çok ciddi protestosu ile karşılaşıyor v.s. v.s.
Bir kerede borç dolayısıyla faizin sonunun olmadığını soleyin. Bir kerede denk butceyi kamu tek hesabini milli ve faizsiz bankaciligi savunun .bir borc=faiz=enflasyon=fiyat istikrarsizligi=geçim sikintisi=dağılan yuvalar.bu kısır döngü nereye kadar gidecek.yazikkkkkkkkk
bana göre son yıllardaki gidişat ekonomik problemlerin yanına, bir de sosyal problem ekledi. Ve bu sorun günden güne büyüyor. yönetim kobi, esnaf, şirket, holding vs tüzel kişilere sürekli destek yağdırıyorken, çalışan kesimi adeta bu ülkenin düşmanı ve haraca bağlanan kesimi olarak görüyor. çalışanlar hem maaşlarından daha ellerine geçmeden vergilerini tam olarak öderken, her türlü harcamalarıyla da dolaylı olarak yolun dönüşünde tekrar vergilendiriliyorlar. ben bunu biraz mevcut zihniyetin tahsil ile işini ve kazancını elde eden kitleye olan olumsuz bakışına bağlıyorum.
ancak çalışan kesim bu yüklenmeyi daha ne kadar taşıyabilir orası muamma. şöyle düşünün, ayda net 5.000 tl giren bir ev 3.000 tl ile dönüyorsa + 2000 tl lik bir aylık marjı vardı. bununla gerek araba veya ev taksidi ödüyordu belki de yurtdışına tatile gidiyordu. sonra reel marj, enflasyon, faizlerin artması ve maaşların aynı oranda yükselmemesi ile 1000 tl ye indi. bu aile tatile gitmedi arabamı zaten aldım diyor ve hala kendini iyi durumda görüyordu. ancak süratle fark kapandı ve ucu ucuna geçinecek hale geldi. şu an hala işi olduğu için haline şükrediyor. ancak çalışan kesim ithal et ile dahi geçinemez hale gelmek üzere değil mi? etraftan duyduğumuza göre bankalar bireysel kredileri ve kartları da sıkılaştırmaya başlamış. bu durumda esnaf ve tüccar sürekli ağlayarak devletten tesvik, hibe kredi dilenebiliyor ve alıyor da. ancak çalışan farkında olmasa da yıllardır şirketlerin aldığı destekleri vergileriyle finanse ediyor. bu ikili adaletsiz bakış açısı nereye kadar sürdürülecek? şu an analizden yoksun insanlar sürekli açıklanan teşvik paketlerine seviniyor ancak bu teşvikleri kendi çoluk çocuğunun rızkından ödeyeceklerini halen çözemiyor.
ben bir sosyal vakıa olarak yönetimin beyaz yakalı ve orta üstü çalışana ciddi nefret duyduğuna inanmaya başladım. belki de bu siyasal islamcılığın bitmek bilmez rövanşizminden kaynaklanıyor.
Bir beyaz yakalı olarak son yıllarda içinde bulunduğum kesimin üzerine ne kadar gelindiğinin farkındayım. Reel gelirimiz sürekli azalıyor, dolaylı vergiler artıyor. Sonuçta kaynakta parasına kolayca el koyulabilen bir kesimiz. İktidarların da kolayına geldiği için bu yola sapıyorlar. Diğer yandan bunun "rövanşist" duygularla yapabildiklerini pek düşünmemiştim. Ama haklı olabilirsiniz. Diğer verilerle beraber değerlendirildiğinde mantıklı bir çıkarım bence de. Selamlar.
140 yıl önce pek bayıldıkları Abdülhamid döneminde Duyun-i umumiye kurulduğunda, bugün olduğu gibi dünyanın en borçlu ülkesiydik. O zamanlar okuma yazma oranı Anadolu halkında % 5 bile değildi. Bugün vatandaşın % 90 ından fazlası en azından okuma yazma biliyor. Ne yapılsa bilgiye erişimin engellenmesi imkansız. Ama 140 yıl sonra bu defa yarı cahil güruhu olarak gene dünyanın en borçlu ülkesiyiz( Döviz olarak ). Bütün bunlar yetmezmiş gibi dünyada ne kadar niteliksiz ve ne olduğu belirsiz aç insanlara da sınırlarımız sorgusuz şekilde açılmış durumda. Siyasal islamın intikam alma isteği fikrine katılıyorum. Ülke borca batıp fakirleştikçe hınçlarını eğitilmiş kesimden alacaklar.
Döviz kurunu ele alırken ilgili para birimlerine sahip ülkelerdeki enflasyonu da dikkate almak gerekmez mi? Gelişmekte olan ülkeler ile kıyaslama yaparken de ilgili ülkelerin enflasyon oranı dikkate alınmıyor genelde. Bana bu değerlendirmenin yanlış yapılmasına neden oluyor gibi geliyor. Şu anda 4 tl olan dolar bir yıl sonra 4.30 olduysa TL değer kaybetmiş olmuyor. %11 TL enflasyonu ve %2'ye yakın Dolar enflasyonu dikkate alındığında %9'luk artış aslında değerini koruduğu anlamına gelmez mi? Türkiye'de uzun yıllar enflasyon %7 bandında iken döviz kurunun sabit kalmış olması aslında TL'nin sürekli değerlenmiş olduğunu gösteriyor. Eğer döviz kuru enflasyon farkının üzerinde artarsa o zaman TL değer kaybetmiş oluyor. Son yıllarda da bunu yaşıyoruz.
Ha ha ha.. Beyin var bir de Beyin var birader. Düsünen ve düsünmeyen Beyinler yani..Sen herkesin kafatasi icindekini makul kullandigini mi saniyorsun. Hem de Türkiyede.
Bak ben sana birsey anlatayim.
Elinde mikrofon ve kameraman pazarda hayat pahaliligi ile ilgili röportaj yapiyor genc muhabir. sebze meyve fiyat artisi ile ilgili soru sordu kadina.. yandan bir genc Adam atladi daha cevap veremeden..
Hic sorma abla. 2 gün önce domates 3 lira yagmur yagmis diye bugün 5 lira.. herseye zam zam. benzine bile zam nasil bir istir bu..
Demeye kalmadan.. kadin atladi heyecanla.
"" Hadi ordan bunu Erdogan mi yapti Allah yapti"" demez mi.? oradakiler ve muhabir hanim kitlendi. baska soru soramadi.
Dizileri izlemedim, izlemeyi de düşünmüyorum, ancak 2.Mehmet'in tarihteki yeri ve önemi konusunda genel bir bilgisizlik hatta cahillik var kendini eğitimli olarak gören kitle içinde. Osmanlılar hakkındaki bilgi seviyemiz genel olarak yerlerde sürünüyor ve dizileri tutarlı bir şekilde eleştirebilecek birikimden de yoksunuz maalesef.
Bence bunlar teferruat bence büyük resmin küçük parçası. Sanayi devrimi, tarımda verim ve üretimin artması, fiyatların düşmesiyle başlayan dönüşümün artık çok farklı safhaya geldiğini düşünüyorum. Artık arz sınırlı değil, sanayi mallarını üretimini istediğiniz kadar artırabilirsiniz yeter ki bu malı sizin istediğiniz parayı ödeyebilecek alıcı olsun. Tarım da bile hala çok ciddi kapasite fazlalığı var, maliyeti kurtaracak talep olduğu takdirde şu anki tarımsal üretiminin birkaç katı üretim yapılabilir (tarımla meşgul olan bir mühendis olarak söylüyorum). Geniş halk kitleleri şehirlere toplandı, her geçen gün üretimden uzaklaşıp hizmet sektöründe çalışarak hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Üretim yapanların çok büyük kısmı da inşaat işinde. Ekonomi networkünü bir bütün olarak ele alırsak asıl olanın girdi-çıktı olduğunu, hizmetin ise sadece network işleyişi olduğunu düşünüyorum. Girdi-Çıktı karlılığı (katma değeri) olmayan bir ekonominin iç işleyişi eninde sonunda çöker, aksi için ya borç bulacak veya yabancı para karşılığı varlık satacak. Yukarıdaki grafikler sadece bizim de içinde bulunduğumuz bu durumun şu anki yansıması. Üretimden uzaklaştırılan insanlar nasıl talepte bulunacağı geleceğin en büyük problemi, mal talebinde bulunamayan geniş kesimler kuşkusuz hizmet talebinde de bulunamayacak, işte o zaman o grafiklerin paydasında bulunan GSMH rakamının nasıl düştüğünü, yani grafiklerin nasıl yıkıma uğradığını göreceğiz. İnsanoğlu üretim imkanlarının maksimize olduğu bu ortamda kurduğu sosyo-ekonomik sistem yüzünden hızla yoksulluğu tatma aşamasına koşuyor.
Gelelim arz tarafına üretim robotlar tarafından yapılırken birkaç kuruluşun, ailenin, vs elinde toplanmış olacak. Üretim nasıl bugün talep kontrolü ile yapılıyorsa, yani kar maksimizasyonu kılıfıyla oluşturulan kontrollü/güdümlü pazar yapısıyla, bugün var olan gelir adaletsizliğini mumla arayacağımız, sermayeyi tepeye toplamaya devam edecekler.
Gelişmiş dünyadan bizim farkımız ise, bizde devlet aygıtını eline geçirenlerin yakınları her şeyin sahibi olacak. Geri kalmış, gelişmekte olan, demokrasisi gelişmemiş toplumlarda yapısal olarak yaşanan bu durum Sn. Daron Acemoğlu'nun kitabında çok güzel analiz edilmiş.
Cok guzel yazmissin Adsiz, tamamen katiliyorum. Ne zamandir bu kadar guzel yorum gormemistim. Kitabin adi Ulusların Düşüşü, gidisatimizi 2 kelimede ozetliyor.
Mahfi bey, International Fischer Effect'i kullanarak kurun (USD/TL) ne olmasi gerektigini hesapladiniz mi hic? Burada baz yil olarak 2001 alinabilir zannedersem. Kabaca yaptigim hesapta 17 yil icin Turkiye ortalama faizini %10, Amerika'yi ise %1 olarak aldim. Sonuc olarak 4.35 gibi bir sayi cikti. Mantikli gorunuyor mu?
hocam konu dışı ama örneklerle kolay ekonomi kitabınızı okuyorum. daha sonra dediğiniz gibi sırayla gideceğim fakat kaynak sıkıntısı çekiyorum. orta seviye bir ekonomi bilgimin olması için hangi kitapları okumam gerekir? makalelerde ki kaynaklarınıza bakıyorum fakat dilleri benim için ağır gerçekten. çok ihtiyacım var hocam bilgilerinize. teşekkür ederim.
hocam bir sorum daha var. dünyaca ünlü zeitgeist belgeseli para nasıl işler bölümü bilimsellikten uzak mı? izlenmeye değer mi yorumunuza ihtiyacım var vaktim boşa gitmesin.
Hocam sayenizde varlığımı geçenlerde full USD , EUR ve sterlin olarak dağıttım. Kripto aldım az miktar yine de TL tutmadım. Sorum şu, dolar bu kötü temel verilerle nereye kadar gidebilir MB faiz attrım yapmassa?
Nereye gideceğini bilmek mümkün değil ama belli ki yön yukarı doğru. Çünkü biz gerekli önlemleri alamıyoruz. Hatta tam tersine yanlış işlerle uğraşıyoruz.
En azından biz tutamayız. Dolar gidebildiği yere kadar giderse bizim para da peşinden sürüklenip gider. Çünkü ürettiğimiz her 100 Dolarlık malın 65 Doları ithal girdi.
Dolar euro almayin, bol bol kuzu pirzola alin, yiyin doya doya. Hafta sonu mangal yapin, yiyin icin. Dolar euro alacaksin sonra da o aldigin dolar euroya gelecekte pirinc mi alacaksin? Belki de patates alacaksin. Ama et alamayacaksin guzel kardesim.
Sayın Hocam, Pazartesi faiz indirim hamlesi açıklanacakmış. Acaba cin fikirli bir danışman çıkıp iki ayrı faiz yaratabilir mi. Biri sıcak paraya haraç vermek için, diğeri yandaş müteahhit malını satsın, kağıttan holdingler devam edebilsin diye.
Selam SHGüler, Çifte faiz çok zor, çünkü düşük faizden borç alan kişi/kurum, bu sefer yüksek faizden bu borcu değerlendirme yoluna gider. Risksiz arbitraj kazancı imkanı verir.
Daha onceleri yazmistim pek uzerinde durmamistiniz ama eger bozuk ihracat yapisi uzerine urerim miktarini artirirsak ters etki yapar basitlestiriyim eger temeli bozuk bir ev uzerine kat kaldirmaya devam ederseniz o ev coker bu yuzden morning ihracat yapisini degistirmeden miktarini artirmak benze cok sakincali
İhracatçı talep görmezse üretimini arttırmaz. Talep var ise ve bu yüzden üretimini arttırıyor ve ihraç ediyorsa bunun ekonomiye olumlu etkileri olur. Ya da ev çökmez en azındam.
Hocam tablolardan gördüğüm kadarıyla yanlış yorumlamıyorsam eğer Türkiye'de artan enflasyon ve işsizliğin olması stagflayonist bir döneme doğru gidildiği, bütçe ve cari açığın kronikleştiği, TL' nin değer kaybetmesi ile ihracat gelirlerinin artırılmak istendiğini ve piyasanın bu olumsuzluklara tepkisi sebebiyle faizin yükseltilmesi ve ülkeye sermaye çekilmeye çalışılması gibi durumlar ve bu durumlara yönelik belli politikalar görüyorum. Hocam ben bunları ulusal piyasaların küreselleşmesine bağlıyorum. Sizce bu küreselleşme belirtileri sebebiyle Türkiye nasıl bir politika izlemelidir? Özellikle spekülatif para hareketlerine yönelik ne yapmalıdır? Bakanlar Kurulu'nun vergi cennetlerine yönelik %30 stopaj uygulama kararına rağmen 10 yılı aşkın süredir bu ülkeler bir türlü açıklanmıyor. Bunda sebep nedir?
Hocam grafiklerde Türkiye ekonomisi iktisat blimine ters düşüyor sanki. Bu istikrarsız papatya falına dönen ekonomi politikalarından dolayı mı böyle? Bazen acaba diyorum milli iktisat ( Tr iktisad) bilimi mi oluştursak ? sayygılar
Çıkışı Ekonomik sistem olarak değerlendirildiğinde kapitalizm, dört üretim faktöründen üçüne göre biçim alabilen bir ekonomik sistem. Dört üretim faktörü; emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişim gücü olarak sayılıyor (bunların üretimden aldıkları paylar da sırasıyla; ücret, faiz, rant ve kâr olarak belirleniyor.) Emeğin kapitalizmi olmuyor. Emek, ekonomik sistemin yönetim ve yönlendirilmesinde başrole geçiyorsa o zaman sistemin adı sosyalizm (ya da derecesine göre sosyal demokrasi, komünizm) oluyor. Buna karşılık eğer toprak sahiplerinin üretim araçlarının mülkiyetine sahip olduğu tarım ağırlıklı bir sistem söz konusuysa tarım kapitalizmi, ticaret burjuvazisinin üretim araçlarının mülkiyetine sahip olduğu ticaret ağırlıklı bir sistem söz konusuysa ticaret kapitalizmi söz konusu oluyor.
Yakın zamana kadar çok yaygın kullanılan bir söylem vardı: “Paradan para kazanmak.” Sanırım önce siyasetçiler kullanmaya başladı bu söylemi sonra bütün topluma yayıldı. Bu söylemle kastedilen şey parasını bir üretim işinde kullanmak yerine mevduata yatırıp faiz elde etmeyi tercih etmekti. Ekonomi bilimi açısından tamamen boş bir söylemdi bu aslında. Çünkü parayı eğer yastık altına döviz, altın vb. formlarında saklamamışsanız bir üretim işinde kullanmanızla bankaya mevduat olarak yatırmanız arasında bir fark yoktur. Banka, o parayı yemez, yırtmaz, yok etmez. Ya üretim yapmak isteyen ya da tüketim için kullanmak isteyen birisine kredi olarak vermek zorundadır. Aksi takdirde zarar eder. Krediyi üretim amacıyla alan üretim yaparak ekonomiye katkıda bulunur. Tüketim amacıyla alan da harcayarak talebi artırır, bir süre sonra talep artışı arzın da artmasına yol açar. Yani bankaya yatırılan para bir yandan sahibine faiz kazancı sağlarken bir yandan da üretim – tüketim – üretim zinciri yoluyla
Son yıllarda nereye dönsek şöyle bir iddiayla karşılaşıyoruz: ‘Lozan Antlaşması 100 yıl süreli yapılmıştır. Antlaşmaya ekli gizli maddelerde, Türkiye’nin bor ve petrol başta olmak üzere madenlerini çıkarması yasaklandığı için biz bunlardan yararlanamıyoruz. Antlaşmanın süresi 2023 yılında dolacak, dolayısıyla 2023’den itibaren madenlerimizi yer üstüne çıkarıp kullanarak ve ihraç ederek hızla gelişmiş ülke statüsüne geçeceğiz.’ Bu iddia doğru mu yoksa bir şehir efsanesi mi? Eğer doğruysa bugüne kadar çıkaramadığımız madenlerimizi çıkararak 2023’den sonra zengin olacağız demektir. Eğer bu bir şehir efsanesiyse o zaman bunu kanıtlayalım ve tarihin çöplüğüne atalım.
Belli ki yukariya dogru bir cikis var.
YanıtlaSilBazı anaokullarında şu anda daha mantıklı ve detaylı analiz yapabilecek çocuklar var.
SilNe mutlu onlara.
Silemre bey hocam burda yillardir kapsamli detay veriyor. musadeniz olursa bu seferlik sadece grafikle yetinsin. olur mu?
SilBen Adsız , 1 Nisan 2018 19:57 yorumu üzerine söyledim. Yoksa Mahfi Reiz'e lafımız yok yıllardır ülkemizin yegane analistidir, liseye giderken CNBC-E de izliyordum kendisini. Ne yazık ki ülkemizde başka bu şekilde yorumcu büyük veri analisti yok.
SilBütün dünyanın bizi kıskandığı kadar varmış....
YanıtlaSilÜlke ekonomisi, Türkiyenin dış ilişkileriyle doğru orantılı. Ne zaman Batı yeni planlar kurmaya ve o planları icra etmeye çalışıyor. O vakit trend negatif yönlü oluyor. Lakin her ne kadar üzerimize oyun oynansa da devletin her fonksiyonu genel itibarıyla üst düzey çalışarak, seviyeyi yükseltiyor. Bu göstergeler ânı gösteriyor, süreci Azmimiz gösterecek.
YanıtlaSilGöstergeler üst düzey bir çalışmayı işaret ediyor gerçekten. Bu sonucu elde etmek kolay değil.
SilHocam cari açik neden azalıyor ithalat azalıp ihracat artıgından mı dis borclNma artmıs dolar yukselmis cari acık artmasi gerekmez mi
SilAzim Heyecan, neden hep Turkiyeye oynuyorlar? Neden butun ulkeler gelisirken Turkiye hep ortalamalarda? Neden yillardan beri hep konusup sadece otoyol ve konut yapiyoruz? nerde ucak, araba, tank? Garip degil mi, hep seneye bir seyler yapiyoruz ama o gelecek sene bir turlu gelmiyor. 2023 hedefleri nerde, Turkiye nerde? Turkiyede kapasite var ama insanlari kandirip havuc gostermek daha kolay, kimse elini tasin altina sokmuyor. Sonra da dis gucler oyun oynuyor. Cocuklar ve cocuk olanar inanir ancak..
SilNeo İslamcılığı ve despotizmi, sokak ağzını terk edersen Dünyada haklı olarak hiç hazzedilmeyen bir güruh olmaktan kurtulup gelişirsin. Ayrıca o oyunlara alet olmamak için de Neo İslamcılığı bırakmak ve eğitimi köklemek gerekiyor.
SilAdsız 22:43 cari açık/gsyh% ait grafik eksi bölgeyi gösteriyor. Bu nedenle çizginin aşağı yönlü olması cari açık/gsyh % oranının arttığı anlamına geliyor.
SilEmeğinize sağlık Sayın Mahfi Eğilmez,naçizane bu grafiklerden anladığım;bize doğru bir cisim yaklaşıyor...
YanıtlaSilHayır biz bir ışığa doğru hızlanıyoruz ki,bilmediğimiz bir tren mi üzerimize geliyor yoksa tünelin çıkışındaki güneş mi
SilAklimda kalan en çarpıcı yorum, ve gece gece sesli güldüren..supersin
SilÇok haklısınız Sayın Adsız45
SilSon dört grafiğe baktığımda ben
YanıtlaSilhttps://www.youtube.com/watch?v=esNHFK4j3tE
Siz sık sık, "kişilerle değil, sistemle ilgileniyorum" diye cevaplıyorsunuz.
YanıtlaSilPeki sosyo-iktisadi sistemler, durduk yere, kendiliğinden doğup büyüyen organizmalar mı?
Sosyo-iktisadi sistemlerin hepsini kuran da, büyüten de, yıkan da bizzat "insan"ın kendisi değil mi? ("Doğal afetler" sebebiyle yıkılanlar hariç.)
Siz, kişiler hakkında konuşMAyarak, o kişilerin yönlendirdiği sosyo-iktisadi sistemleri nasıl analiz edebilir ve hatta eleştirebilirsiniz ki?
Kusura bakmayınız, "kişilerle değil, sistemle ilgileniyorum" demeniz, asıl problemle, yani sosyo-iktisadi sistemleri kuran-büyüten-(ve yıkan) kişilerle yüzleşmek isteMEdiğiniz gibi bir algı oluşturuyor.
Estagfurullah kusura bakacak bir şey yok bu benim tercihim.
SilPalyatif tedbirlerle günü kurtarmaya çalışıyorlar. Alinacak tedbirleri is ışten gectikten sonra alan kurumların itibarini yerle bir eden ve aldiklari kararları etkisisizlestiren bu yonetim arabayi duvara toslamak uzere. Allah sonumuzu hayir etsin
YanıtlaSilAdsız 29 Mart 2018 18:43
YanıtlaSilHocam ekonomi patladı , patlayacak az kaldı.
Mahfi Eğilmez 29 Mart 2018 19:24
Ekonomi öyle patlamaz.
Nasıl patlar peki Hocam?
Ayetler var ayetler
YanıtlaSilTürkiye asrın lideri olacak bunlara dikkat etmeyin
Bu konuda da mı ayet var?
Sil15 yıldır ikitdarsız olmasına rağmen iktidardan düşmeyen parti ile Düyun-u Umumiye'yi kurduk Hocam, daha ne kadar lider olabiliriz?
Silyalancı güya dalga geçiyor, , ,
Silayet uydurmayın terbiyesizlik yapmayın müslüman görünümlü munafıklar.
Silsüfyan nedir okuyun. hz. Ali süfyan hakkında ne demiş bakın gerçeği görürsünüz.
İslam Süfyanı: ilk önce müslüman görünüp herkesi yanına toplayacak ve daha sonrada halkına zülmedecek.
Hz. Ali ; benim en büyük korkum islam süfyanındandır ümmet için.
oku araştır sonra din pazarla.
Türkiye ye doğru koşar adım yaklaşan bir kriz olduğu anlaşılıyor. Erken seçim dolayısıyla ekonomik genişlemeye devam , ekonomiyi biraz daha ısıtacağız derlerse heran patlayabilir
YanıtlaSilMerkez Bankası'nın önünde ne var? TC: Türkiye Cumhuriyet
YanıtlaSilNe demek bu? "TCMB, vatandaşın bankasıdır" demek.
O zaman, niçin TCMB, vatandaşlara para dağıtmıyor?
Keşke, her ilde - ilçede - köyde, TCMB ATM'leri olsa, herkese para verse, hayat ne güzel olurdu...
Dağıtıyor ya daha nasıl dağıtsın?
SilEkonomik göstergelerin hepsi berbat. Kriz patladı patlayacak da kıvılcım bekleniyor. Bu kıvılcım erken seçim kararı olabilir
YanıtlaSilBüyüme ile gösterge faizlerinin yönleri pozitif ilişki içinde , halbuki literatürde olan faiz ile büyümenin ters yönde ilişkili olmasıdır. Büyüme de yaşanan dalgalı hareketlere rağmen 2012 den 2016 ya kadar işsizlik oranı istikrarlı olarak artmış, azalması beklenirken. Enflasyonun istikrarlı artması kurun da istikrarlı artmasından kaynaklandığı anlaşılıyor.
YanıtlaSilBüyüme oranlarından çıkarabileceğim sonuç;
YanıtlaSilgenellikle %5 trendi üzerinde ancak İSTİKRARSIZ,
İşsizlik oranlarından çıkarabileceğim sonuç;
büyümüşüz ama istihdam yaratmadan büyümüş!
Enflasyon oranından çıkarabileceğim sonuç;
Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır!
Bütçe dengesi sağlanmış gibi görünüyor ki toplanan vergilerde bir artış görüldü.(http://www.haberturk.com/vergi-tahsilatinda-hedefler-tuttu-iste-odenen-otv-ve-kdv-ve-turkiye-vergi-gelirleri-1804611-ekonomi)
Faiz oranlarından çıkarabileceğim sonuç;
Birilerinin zorlamasıyla dönem dönem düşmesine rağmen küresel baskıya dayanamamış ve tekrar yükselmiş.
Dış Borç Stoku/GSYH oranından çıkarabileceğim sonuç:
Büyümeden fazla borçlanma ya da borçlanamadan büyüyememe...
Kurdan çıkarabileceğim sonuç:
Dolarım olsaydı köşe olmuştum! Kirli kur sisteminde resmen devalüasyon olmuş!
Cari Açık/GSYH oranından çıkarabileceğim sonuç;
ürettiğinden fazla tüketme, katma değer üretememe...
Trafik kazası gibi 8de 7 kötüye gidiş var... 8. (Büyüme) de diğerlerine rağmen nasıl oluyor anlamakta zorlaniyorum. Borçla olacak şey değil başka bir durum olmalı bu büyüme de...
YanıtlaSil200 milyarlık KGF kredileri, istihdam teşvikleri, bütçe açığının artması, turizmin toparlanması, ihracatın artması,2016 yılının kötü bir yıl olması ve olumsuz etkilerinin azaltılması tüm bunlar birer etken.
SilPiyasaya para sürüldüğünde, istihdam artışı da varsa, 2016 yılında yansıtılamayan zamlar, kur geçişgenliği derken enflasyon artıyor.
Tek başına KGF kredilerinin büyümedeki payının 2 puan olduğu açıklandı.
Ben anlatmıyorum goorüüüyorsunuzzz :)) tarzı olmuş hocam
YanıtlaSilHocam izlediğiniz bir yabancı dizi var mı ?
YanıtlaSilSon izlediğim Casa del Papel idi.
SilHocam, en etkilendiginiz karakter hangisi oldu? Bir de 50 Euro yerine, 100, 200 ve 500 banknotlari basarak sonuca daha hizli ulasabilirler (henuz 6. bolumdeyim) diye dusunuyorum. Belki de 100, 200 ve 500 Euroluklari basmak sadece belli merkez bankalarinin kontrolundedir veya seri rakamlari/basimlari daha ozeldir...
SilMahfi bey, bu çok yanlış bir yazı olmuş.
YanıtlaSilHaklısınız özellikle üçüncü paragraf yanlış olmuş.
Sil3. paragrafta size doğru yükselen bize yanlış yükseliyor:) enflasyon kitlesel bir yoksullaştırma aracıdır.Dünyada düşük enflasyon sorunu daha yaygınken neden bizde işsizlik ve enflsyon bir arada artıyor hocam... ikisi de duble haneli olmuş... Sanki duble yolun birinin maliyeti işsizlik (ortalama % 10 ve üzeri), diğeri enflasyon oldu gibi... (hedef 5 gerçekleşme maşallah nazar değmesin...)
SilTablolarda olumsuz bir gidiş göremedim.
YanıtlaSilBüyüme bir bant içinde devam ediyor, bazen dünya ortalamasının çok üzerinde bir performans göstermiş ki bu çok olumlu.
İşsizlik hep benzeri bant içinde kalmış, tipik Akdeniz ülkesi profili. İspanya işsizliği ile kıyaslanınca Türkiye daha iyi bir konumda bulunuyor, tabi kayıt dışı çalışanlarda var ülkemizde. Türkiye için işsizlik kötü gidişat gösterici bir boyutta değil.
Bütçe dengesi tutturuluyor, giderek olumlu hale gelen bir denge var.
Gösterge faizi enflasyon ile değerlendirdiğimizde ciddi bir reel faiz düşüklüğü var. Hükümetin icraatları ile faizler nispeten düşük seviyelerde tutuluyor. Faiz Türkiye ekonomisi için önemli bir gösterge değildir, çünkü kredi yerine kendi sermayesi ile dönen bir ekonomimiz var, yüksek faiz inşaat sektörüne zarar verebilir ama diğer sektörleri etkilemez. Zaten büyük firmalarımız yurtdışından döviz ile borç almayı daha çok tercih etmektedirler.
Dış borç stoğu, gelişmiş ülkelere nazaran çok düşük bir sevide. Sorun olmadan daha da artabilecek bir potansiyeli var. Dış borç konusunda yurtdışından alınan firma kredilerinin de önemi ihmal edilmeyecek seviyede ama bu ülkeyi çok etkilemez çünkü bu firmalar borçlarını ödeyemez ise el değiştirip tekrar üretime devam ederler. En olumsuz tabloda dış borcunu ödeyemeyen firmaları yabancı firmalar alır, bu bile ekonomiyi etkilemez çünkü faiz olarak dışarıya aktardıkları kaynağı bu sefer kar transferi olarak aktarırlar. Net durumda yabancı firmalar satın alırlarsa, ihracatımıza olumlu katkısı bile olabilir.
USD kuru artmış, tek başına bir anlamı yok, bizim ihracat pazarımız olan Euro bölgesi parası USD ye göre daha fazla değerlendiği için USD/TL kur artışı ihracatımıza olumlu katkı sağlayan bir değişken. Alımlar USD satışlar Euro bu dönemde, iyi bir gelişme. Dış ticaret için kur önemli değil çünkü yabancı para ile ara malı alıp, yabancı para ile nihai mal satıyoruz, TL fiyatı ihracat/ithalatımızda artık ciddi bir etki yapmıyor. İhracatın/ithalatın sürekli artışı bunu ispatlıyor.
Cari açık oranının 2018 den daha kötü olduğu dönemler yaşamışız. Çok önemli mi? Değil. Niçin değil, bu açık T zamanında oluşan bir açık ve içinde Stok değerleri de var. T+1 zamanında yapılacak ihracat için sanayici ara mal/hammadde alımı yapmış. Bu stoklar T+1 zamanında ihracatı arttıracak, tabi T+2 zamanı ihracatını arttırmak için alınacak ara madde/hammadde için yeniden bir cari açık oluşacaktır. Bu büyüyen Türk ekonomisinin dinamiğidir. Cari açık finansmanında önemli olan, alınan dış borçun faizi ile bu açık sebebi ile yapılan ihracatın karlılığı arasında marj olmasıdır. Eğer %10 kar ile ihracat yapılır ve %5 faiz ile cari açık finanse edilirse, cari açık Türkiye için sorun değildir. Zaman içinde gerçekleşen değerlerde bunu doğrular, çünkü Türkiye büyümekte ve AB ekonomileri arasındaki farkı kapatmaktadır.
Cari açık ne zaman kapanır? Türkiye AB ekonomileri seviyesine kadar büyüdüğünde bu açık kapanmaya başlar, sonrasında ise pozitife geçer, tıpkı Almanya örneği gibi.
Tabi bu grafikler hakkında çok daha detaylı yazılar yazılır, ama bir yorum uzunluğu için kısaca durum budur.
Saygı ve sevgiler
Cihangir...
1.258 trilyon $ ihracat yapan
Sil350 milyar$ dış ticaret fazlası olan
Bütçesi 56 milyar $ fazla veren
İşsizliği %4.9 olan Almanya %3 büyüyor
147 milyar $ ihtacat yapan
70 milyar $ açığı olan
Bütçesi 60 milyar lira açık veren
İşsizliği %13 olan Türkiye %7.4 büyüyor
Eyvallah Cihangir
SilÖyle bir yorum yapmissin ki icim ferahladi. Yüregime su serpildi.
Herhalde Mahfi Hoca artik buralarda birsey yazamaz.
Son zamanlarda icimizi karartti yahu. yetti be.
Adsız 22:49.
SilHiç vakit kaybetmeden siz uzman bir doktora görünün bence..
"Faiz Türkiye ekonomisi için önemli bir gösterge değildir, çünkü kredi yerine kendi sermayesi ile dönen bir ekonomimiz var, yüksek faiz inşaat sektörüne zarar verebilir ama diğer sektörleri etkilemez." yorumunuza şapka çıkarılır. insan bu yorumu belediye kursunda yazsa ek ders koyarlar öyle bir yorum. konu hakkında resmi otoriteleri de bilgilendirmek gerekiyor, KGF'ydi, Kobi destekti, çiftçiye 6 ay ödemesiz kurtarma kredisiydi falan boşuna uğraşıyorlar demek ki. siz olayı çözmüşsünüz.
SilSelam Adsız 12:03,
SilTürkiye faizleri Türk firmalarının çoğu için önemli değildir, çünkü büyük olanlar zaten yurtdışı oranlardan döviz ile borçlanır ve bu borcu ödemek için ithalata dayalı bile olsa ihracat yaparlar.
Faiz ancak bankaların karlılığı ve inşaat şirketlerinin satışları için kritik önemdedir.
Kobi tarafını hükümet KGF ile bankacılık sistemi oranlarının dışında finanse etmeyi başarmıştır. Şimdi ise,KDV geri ödemeleri, bazen kamu alacaklarının küçük faiz ile yapılandırılması, bazen kamu alacaklarının ötelenmesi, nefes kredileri ile, yurtdışından uygun faiz ile borçlanamayan KOBİ lerimizi bankaların gereksiz yere yüksek tuttuğu faiz kıskacından korumaya başlamıştır.
Bu sebeple faizler günlük ekonomik hayatı etkilemekten çıkarılmaya başlanmıştır. Hele bankaların şu anda verdikleri aşırı yüksek faizler resmen kurumlara idam fermanı çıkarmaktır, bu yüzden aklı olan hiçbir firma TL faizine girmez, çoğu da enflasyonlu yılları bilen yöneticiler oldukları için kendi sermayeleri ile üretim yapan, bankacılık sistemine kredi bağı ile girmemiş olan Anadolu Aslanları Kobilerdir. Türkiye faiz oranları onlar için ciddi bir sorun değildir.
Emekli vatandaşlarımız için ise yeni bir plan çıkmıştır. Bir emekli maaşının 10 katına kadar artık faizsiz kredi alabilecek, ödemesini ise 36 ay boyunca maaşından kesilerek yapacaktır. Bu hem emeklimize hem de piyasalarımıza bir destektir, yine bankacılık sistemi faiz oranı devre dışı bırakılmıştır.
Cihangir...
"faiz Türkiye ekonomisi için önemli bir gösterge değildir, çünkü kredi yerine kendi sermayesi ile dönen bir ekonomimiz var"
Silkulli asparagas, doğuş.
İşsizlik oranı AKP ile birlikte % 10 ve üzeri bir ortalamaya çıkmıştır... İşsizlikten daha kritik olan "çalışan yoksulluğudur" açık işsiz sayısı 3.454.000 iken ücretsiz aile işçisi sayısı 3.134.000 kişidir. Kayıt dışı çalışan sayısı 9,5 milyona yükselmiştir. Bu kadar teşvik prgoramına rağmen kayıtdışılığın hala artıyor olması başlı başına bir krizdir. her yüz çalışanın 34'ü sigortasız çalışıyor. zaten 60 milyon 15+ Nüfusun yarıya yakını işgücü içerisinde bile değil... İş aramaktan bıkan, iş olsa çalışacak olan kaç milyon insan var... İşsizlik artmıyor derken biraz ihtiyatlı atmak lazım... İşsizlik tüm pansuman ve kamu-flaşlara rağmen artıyor... 10. Kalkınma Planında % 7,2 olması hedeflenen oran şimdilik % 11 bandında... neyse yine de pozitif olalım... iyidir "pozitivizm:)!"
SilEn temel sorun 2016 dan sonra TÜİK'in yalan yanlışlarla verileri açıklamaya başlaması bu nedenle veriler güvenilir değil TÜİK pisliği halının altına süpürüyor şu an. Enflasyon, büyüme, işsizlik açıklamandan çok daha kötü durumda bize ne oldu da böyle olduk dış güçler ameriga Avrupa bize oyun oynadı derler artık.
Silkur yukselırken ıthalat ta yukselıyor dıs tıcaret acıgı yukselıyor GSYH duserken carı acık GSYH nasıl asagı gıdıyor ılgınc
YanıtlaSilGrafikteki eğilim eksi tarafta dikkat ederseniz. Aşağıya gitmesi olumsuz anlamına gelir. Yani cari açık artışına işaret eder.
Silkriz patladi / patlayacak deniyor da eger bu patlamamis hali ise patlayinca dolar ne olacak merak ediyorum?
YanıtlaSilen iyi,en başarılı yil 2012
YanıtlaSilHocam cok amatörce asagidaki gibi bir aciklama getirdim grafiklere. Quiz yapsaydiniz 10 uzerinden 6 alir miydim?
YanıtlaSilTrend olarak ele alirsak kur ve cari acik beraber artmakta. Ama kurdaki artis istikrarina bakarsak TL maalesef goreli olarak degeri olmayan bir para.
Faiz ve kur arasinda baglanti neredeyse tesadufen kurulu. Kur zaten surekli yukselis trendinde. Faiz de yukseldikçe aralarinda korelasyon olusmus oluyor.
Kur ile asil baglanti cari acik, daha dogrusu dis borc stoku. Bu ikisi beraberler.
Cari acik ve enflasyon da beraber ilerliyorlar grafiklerde.
O zaman kur, cari acik (dolayisiyla dis borc stoku, belli ki odeme yaptikca odeme yaptigimizda daha fazlasini tekrar borçlaniyoruz) ve enflasyon beraber hareket ediyorlar.
Bu üçlü arasindaki korelasyonun katsayısı faizle aralarindaki korelasyona oranla yuksek.
Enflasyon belli bir oranin üstüne cikmadan buyume dusuk kaliyor. Istihdamin katsayisi da buyumeye gore dusuk kaliyor.
Genel olarak enflasyon, kur, faiz, cari acik gibi halihazirdaki olumsuz degiskenler buyumeyi arttirmak icin kullanilmis. Bu feragâtlerin sonucunu yani buyumenin sonucunu issizligin dusmesi istihdam artisi olarak beklerim ancak bu oran dusuk kalmis, hatta yukselmis ve bildigimiz kadariyla bir takim tedbirlerle biraz da zorlayarak krtik bir noktadan inebilmis ve hâlen cok yuksek. Ki buradaki genis issizlik orani degil.
Bu durumda attigimiz taşlar urkuttugumuz kurbagalara degmiyor, en azindan simdilik.
Ozellikle dis borc stokunun ve kurun surekli artisi para birimimiz olan TL ve uretim kabiliyetimiz hakkinda tek baslarina yeterli iki veri olabilir.
Güzel analiz, kendinizi amatör diye eleştirmeyin hemen bence analize devam edin. Bu ilişkileri kurmak pek de kolay değildir.
Silbu tabloya bakınca şaşırmamak elde değil bir adım attıysak 3 adım gerilemişiz demek ki bizim uyguladığımız adımlarda bir yanlışlık var vee açık bir şekilde ortada istihdam sağlanamamış işsizlik yüksek oranda bu yüzden üretici yerine tüketici toplum konumundayız bir tablo normal seviyede olsa aslında zincirleme hepsi düzelir umarım bu tablonun yerini daha iyi istihdam düşük enflasyon iyi bir ekonomi alır sevgilier
YanıtlaSilYazı için teşekkürler ...
Sağ olun.
SilResmen yatırım tavsiyesi yapmışsınız :-)
YanıtlaSilAhmet Yatir, parayi altin'a yatir...
SilLONDRA KAYNAKLI TEHDİTLER VAR:tombik çocuk hayvan çiftliği adlı dolandırıcılık yaparken üzerimizde Londra kaynaklı tehditler var diyordu. güya dombili türkiyede hayvancılığı geliştirecekmiş ama türkleri çekemeyen İngilizler dombiliyi tehdit ediyormuş.
YanıtlaSilekonomik yönden düpedüz cahil bir kesimde türkiye üzerine oyunlar oynandığını sanıyor. başarılı oldular mı kerameti kendilerinden başarısız oldular mı türkiye üerine oynanan oyunlardan olduğunu sanıyorlar. aynı dombilinin yaptığı gibi dolandırıldıklarının farkında değiller.
inanmıyorlarsa konuşmasını dinlesinler dombilinin
http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video/944434/Ciftlik_Bank_sahibi_Mehmet_Aydin_in_verdigi_son_roportaj_ortaya_cikti__Bir_gun_batarsak....html#
100 YILLIK CEHALET.nerdeyse tüm türkler dünyanın türkiyeyi bölmek parçalamak istediğini sanıyor. değişik haritalar yayınlıyorlar. amerikanın gizli planlarını biliyorlar.rusyanın amaçlarını biliyorlar Londra kaynaklı tehditleri biliyorlar. ama bir türlü yüz yıldır neden türkiyeye bir saldırı olmadı türkiyeyi nato şemsiyesine aldılar bu konuda kafa yormuyorlar.türkiye rus uçağını düşürdüğünde natoya sığınmıştı hatırlarsınız.
YanıtlaSilSelam tanerus8,
SilCari açık kapatmak için sizin önerdiğiniz yüksek yabancı para politikasına tamamen destek veriyorum.
Bazı ekonomistler her ne kadar bunu çözüm olarak kabul etmese bile AB'nin istediği de düşük değerdeki TL'dir, böylece Türkiye'de üretilen ürünler Avrupalılar için daha ucuz olacaktır.
Düşük TL ile ihracatı arttırmamızın önündeki en büyük engel, malesef şu anda Türk işçilerin pahalı olmasıdır. Çünkü ara mallar ve hammaddeler Euro ve USD ile girerken, katma değerden bize kazandırması gereken Türk işcisi maliyeti ürün fiyatını arttırmaktadır.
Bunun çözümü de yurtdışından ucuz işçi getirmektir. Suriye'den gelen 3.5 milyon kişi, Türk işçilerden daha ucuza çalıştığı için sanayi ve üretim alanlarında istihdam edilmeye başlamışlardır.
Yakın dönemde, düşük kur ile ihracatımızı daha da arttırmak için başta Afganistan ve Türki cumhuriyetler olmak üzere 3 milyona yakın insanın da ülkemize geleceği konuşulmaktadır. Bu insanların da işgücüne katılımı ile işçilik maliyetlerimiz azalacak, düşük TL kurunun desteği ile de ihracat rakiplerimizden daha uygun fiyatlara ürün üretebileceğiz.
Sizin de bahsettiğiniz gibi düşük kur ülkemizin ekonomik olarak yükselişini sağlayacaktır.
Cihangir...
Uluslararası ticaret iç içe geçtiğinden beri artık krizlerin de tadı kalmamış. Eskiden kriz yaşardık, somut bir şekilde hissettirirdi, medya bangır bangır "kemer sıkın" derdi, şimdi krizler borçlanmayla geçiştiriliyor. Borcunu ödemeyene yaptırım da olmadığından, insanlar bir şekilde sessiz sedasız hayatına devam ediyor.
YanıtlaSilFark ettiniz mi hocam, sokaktaki vatandaşta para yok ama insanlar bu konuda eskisi gibi ses çıkarmıyor.
Dünya dijital değişim arefesinde. Gelecekte belki paralar değerini yitirecek. 3D yazıcılarla artık orjinal (seri numarası hariç) para basmak çok kolay. Kuzey Kore dolar basıyormuş. Terör örgütleri aracılığıyla piyasaya sürüyor. Yapay zeka sayesinde kripto paraların şifresi çözülebilecek. Hukuk derseniz, artık şirketlerin koyduğu kurallar geçerli. Devletlerin yasakları işlemiyor. Hatta yasaklar; devletlere vergi veya ekonomik kayıp olarak geri dönüyor. Bunu fark edenler oyunu kuralına göre oynuyor. Fark etmeyen ülkeler de her zamanki gibi geç öğreniyor.
Bence erkekler vazektomi yaptırıp kısırlaşsın. Dünyanın geleceği kalmadı. İşsizlik oranları dünya genelinde yükselişte ve öngörüler daha da yükseleceğini söylüyor. Bari üremeyelim. Geleceğimiz kararmasın. Saygılar...
Harcamaya dayali bir büyüme gerceklesmis. Kamu harcamalari arttigi icin bütce acigi artmis.Talep ve kur artisi enflasyonu arttirmis.Büyüme arttigi icin issizlik azalmis.Harcamaya dayali büyüme icin üretim gerekli,üretim icin ithal hammadde gerekli. Ithalat icin ve mevcut dis borc ödemesi icin gereken döviz talebi kuru arttirmis.Kur arttikca ihracatta artmis ancak üretim ithal mallara dayali oldugu icin ithalatta artmis. Dolayisiyla cari acik ve dis borc stoku artmis.Bu arada artan döviz talebini karsilayabilmek icin gösterge faiz oranlari da artmis.Zira faiz yoksa döviz de yok. Artan faiz,talep ve kur enflasyonu arttirmis, böylece bir sarmal olusmus.
YanıtlaSilİki ileri bir geri mi desem bir ileri iki geri mi? Hocam ben sizin değerli yorumlarınızı merak ediyorum.
YanıtlaSilBence sizin tespit çok güzel. İki ileri bir geri bazen de iki geri bir ileri. Gösterilerde çıkanları saymazsak mehter gitti yöntemi kaldı miras.
Sil"mehter gitti yöntemi kaldı miras"
SilOrdinaryüs Profesör Doktor Ahmet Mahfi Eğilmez
Hocam ayni grafikleri esdeger bir ulke ile karsilastirsak (bilemiyorum ama polonya mi dersiniz, cekya mi, guney afrika mi, brezilya mi), bu calisma ile birlikte tadindan yenmezdi.
YanıtlaSilKarşılaştırabiliriz tabii. Biraz daha bekliyorum. Nisan sonlarında IMF'nin güncellenmiş dünya verileri çıksın yapacağım.
Sil"IMF"nin istatistik biriminde çalışan insanlar, hazırladıkları raporları çarpıttıktan sonra yayınlıyorlar ise, bu raporlara bakarak yaptığınız analizlerinizin anlamı kalır mı?
SilTÜİK'le karıştırıyorsun sanırım şu çarpıtmayı bırak yalan veri yayınlama üstadı olmuştur. Enflasyon sepetine giren ürünleri öyle ayarladılar ki %15 olması gereken enflasyon %10 da çakıldı kaldı. İşsizliği de farklı oyunlarla düşük gösteriyorlar şu anda
SilŞu hayatta her ama her alanda adalet ve seffaflik kadar onemli bir veri yok bence. Görüşü ne olursa olsun o görüşü kendi görüşü oldugu icin savunanlar, yanlis oldugunu gordukleri her durumda yanlista israr etmeyip aninda yeni bir tez gelistirebilenler cok sansli insanlar. Ozgurluk ve kalite hakkinda algi seviyemizi yukseltmeliyiz. Adalet duygusu azaldikça insanca, gururlu bir sekilde yaşıyoruz diyebilir miyiz?
YanıtlaSilHocam bu paylaştığınız grafiklerin geneline yani 1960 ve sonrasına bakınca gözüme bazı şeyler çarpıyor. Özellikle gsyih ve ihracat konusunda 2002-2008 arasında muazzam bi yükseliş var. türkiye için bu rakam üç katına çıkmış ve bizim resmen çağ atlamamızı sağlamış. bunun nedeni nedir ? ama şuna dikkat etmenizi rica ediyorum : bu yükselişi yaşayan tek biz değiliz. aynı yıllarda bütün ülkeler aynı yükselişi yaşamış yani dünya zıplamış.
YanıtlaSilÇok kafamı kurcalayan bir soru, mümkün olduğu kadar detaylı ve açık çevaplarsanız çok sevinirim.
Varlık balonları, likidite bolluğu ve risk iştahının yüksekliğiyle sermaye hareketlerinin serbestçe dolaşması.
Sil1960li yillar ulkelerin altinlarini abd'ye verip yerine dolar depoladiklari yillardir. Bu surecte diger ulkeler bir birim ilerledi ise ABD 10birim ilerlemistir. Daha sonra bu sistem bozulsa dahi ABD'nin ekonomik gucu rakiplerinin de gerilemesi ile daha da belirgin hale gelmistir. Dolar karsisinda rakip olabilecek tek para birimi olan Euro da tum iddiasini kaybettigi icin onumuzdeki bir nesil icin de bugun ki tablo cok degisecek gibi gorunmuyor.
SilDünya ekonomisinin fokur fokur kaynadığı dönemde Türkiye ekonomiside bundan nasibini alacak tabi ki. Sadece iki göstergeye bakıp yorum yapmak ne kadar doğru.
YanıtlaSilYazıda 8 gösterge var biri olumlu yedisi olumsuz görünüyor ama yine de siz bilirsiniz tabii.
Sil"Üçüncü parağraf"espirinizi çok beğendim hocam:)
YanıtlaSilBen koptum.. Dangalaklara oturmus.
SilTek tek yazmaya vakit bulamadim fakat şunu dile getirmek isterim ki, yorumlarinizi genel olarak yanlış buldum. Tablolarin hepsinde bozulma var ve bazılarında uzun suredir devam ediyor. Önümüzdeki zorlu donem icin umut verici bir done veya reform hazirligi yok. Siyaset acisindan da calkantili secim zamanları yaklasiyor. Bu halde yapisal reform beklemek de ancak saflik olur. Yine de cabalariniza hayran kaldim.
YanıtlaSilHocam, ben bu yorumu 22:49da yazan arkadasa hitaben gondermistim. Yanlis oldu.
SilYıllara bakıldığında her hızlı büyüme de bir sonraki yıl büyüme düşmüş önümüzdeki yılda böyle bir şey yaşayabiliriz
YanıtlaSilHaklısınız çünkü her hızlı büyüme zorlama bir büyüme. Ve doğal olarak zorlamayla sağlanan büyüme sonsuza kadar devam edemiyor.
SilHocam anlaşılan Türkiye enflasyonsuz büyüyemiyor. Düşük enflasyon yüksek büyüme için nasıl ekonomi politikası izlemek gerekir? Mevcut şartlarda bu mümkün değilse düşük enflasyon düşük büyüme mi yoksa tam tersini mi tercih ederdiniz?
YanıtlaSilBöyle bir politika bizim için geçmişte kaldı. Yani mesela yapısal reformlara girişsek, herkesle kavgayı bıraksak, hukuk ve eğitimde çağdaşlığın gerektirdiği reformları yapsak, ekonomide ve maliyede gereken çağdaş reformları yapsak o zaman büyümeyi yükseltirken enflasyonu düşürmek mümkün olabilir. Türkiye, AB ile tam üyelik müzakerelerine girdiğinde bunlar olmuştu. Bugün artık çok zor.
SilSelam hocam tek olumlu yorum 22.49 daki Cihangir den gelmiş. Mübarek her grafik bizim lehimize...
YanıtlaSilhoca o kadar sıkılmış ki trollerden, cevap vermiyor
YanıtlaSilşu yorumları okuyunca bu insanlar troll mü, bilerek mi cahil, yoksa seçilmiş mi insan çözemiyor..
Bir bölümü dalga geçiyor. Ama bir süre sonra anlayacaklar ki aslında dalga geçtikleri şey kendi hayatları.
SilHocanin cevabi kapak olmus.. Degmez ya neyse.
SilMahfi Hocam, finansal okur yazarlık için hangi kitapları okumamızı önerirsiniz?
YanıtlaSilFinansal okur yazarlık için yazılmış bir kitap var mı bilmiyorum ama finansal oku yazarlık ekonomi ve finans kitaplarını okumakla başlar. Kolay Ekonomi mesela iyi bir başlangıç olabilir.
Silİş çok,
YanıtlaSilişsiz çok,
para bol,
devlet harcıyor,
kredi bulmak zorlaşıyor,
borcumuz artışta,
döviz kıt,
yinede borç bulabiliyoruz.
Sistemde sıkıntı yok eskisi gibi aynen devam...
Yorumunuzdaki her satır bulabildiğimiz dövizin maliyetini yukarı iten bir neden.
SilAdım adım krize doğru gidiyoruz. Siyasiler siyasal ömürlerini uzatmak için günü kurtaracak çözümler peşindeler. Bu saatten sonra bahsettiğiniz yapısal reformları yapmak çok acı reçeteyi gerektiriyor. Türkiye yeni krizini de, daha önceki krizlerde olduğu gibi, dünyada işler iyi giderken yaşıyacağa benziyor. Korku filmi izler gibiyiz.
SilElinize sağlık güzel bir derleme olmuş.
YanıtlaSilİyi de büyüme rakamlarını TL ile mi verdiniz? Bu şekilde rakamlar $ bazlı tespit edilse daha doğru olmaz mı?
Yoruma gelince; uçağın içindeyiz hala tam gaz yükselmeye çalışıyoruz yakıt bitti bitecek. Ya yavaş iniş yapıp yakıt alıp devam ederiz ya da...
2012 nolmuşsu artık tüm grafikler ters gitmeye başlamış, tüm iyi yönlü grafikler kötü yöne doğru gitmeye başlamış. Ekonomi resmen çift yönlü otobanda, bi şekilde karşı şeride girmiş, grafikler bunu gösteriyor gibi bence...
YanıtlaSilHocam askeri bir harekat yapiliyor ve buna cok onem veriliyor. Ben kendi adima askeri strateji konularinda bilgi sahibi degilim, tek soyleyebilecegim insani kaybimizin olmamasini dilemek. Bu cok aci bir sey cunku. Bu harekatlar devam edecek gibi görünüyor. Ama bu sirada Amerika, Cin, Avrupa ise otonom araclar, akilli sehirler, robotlar, gezegenler arasinda seyahat gibi konulari da konusuyorlar. Asıl ajandalari bunlar. Ben oyle görüyorum en azindan. Amerika'yla Cin arasinda bu anlamda soguk bir savas var.
YanıtlaSilBiz ise bunlari telaffuz edecek durumda bile degiliz. Hayal bile edemiyoruz. Gelecege dair hayallerimiz gecmis ozlemimizin cok gerisinde kaliyor.
Vasat olanin kutsanmasi bizi mahvetti. Grafiktekileri düzeltmek cok zor degildir tahmim ediyorum eğer kutsanan sey kultur, pozitif bilimler ve zeka olursa.
İnanç bile zeki olanda, olaylari bilimsel olarak ele alanda şık duruyor. Diger turlu karikatürize oluyor.
2008den beri milli gelir kisi basi 10.000 dolar ortalama olarak. 10 yildir bunun uzerine cikamiyoruz. Bir atilim yapamiyoruz. Bunu nasil asabiliriz?
YanıtlaSilSon yılda yaptıklarımızı yapmayarak sanırım.
SilYaziniz icin cok tesekkur ederim, Mahfi Bey. Bir sorum var konuyla iliskili. Ortalama yuzde 6-7 puanlik buyumenin kac puani dis borcla ve kac puani sicak para girisi ile saglaniyor?
YanıtlaSilBunu ölçmek zor.
SilHaydi bakalim okuyuculara bir sinav sorusu:
YanıtlaSilAsagidaki grafiklerden hangisi 15 Temmuzda yapilacak bir baskin secimde iktidar partisinin alabilecegi oy orani ile mutlak deger olarak en yuksek korelasyona sahiptir. Nedenini aciklayiniz. (Korelasyon degeri eksi cikarsa mutlak degeri alinip pozitif rakama bakilacak). Not verecem one gore. Trollere ip ucu, dogru cevap dis borc stok'u degil.
Biz bişey anlamadık..çünkü bizim üzerimizde manufacturing consent uygulanıyor..rusya bile 2 yıl dalaşamadı onlarla.petrolü 25 dolara düşürdüler rusyayı sıkıştırmak için..biz nasıl dayanacağız bakalım..show yeni başlıyor bizimki 2 yılla bitse keşke..
YanıtlaSil"Kurlarda son iki günde yaşanan düşüşte bankaların ilk çeyrek bilançolarını kapatma kaygılarının da rol aldığı söyleniyor." Hocam bankalarin bilanço kapatmasi ne demek?
YanıtlaSilBankalar her 3 ayda bir 3 aylık bilanço çıkarıyor. Orada açık pozisyon göstermek istemiyorlar o nedenle pozisyon kapatmak için döviz talep ediyorlar o da kuru yukarı çekiyor. İddia bu.
SilEvet Hocam ben de o yüzden sordum, döviz talebinden dolayi kurun yukselmesi gerekirdi ama yazida bu kaygidan dolayi kurun düştüğünü yaziyor. Bağlantıyi kuramıyorum.
SilHanehalki tüketim harcamalarinin icinde yabanci turistlerin tuketim harcamaları da var mi hocam?
YanıtlaSilHayır.
SilHocam biliyorsunuz yeni kredi geldi nefes kredisi. Sorum şu gerek kgf gerek kamu özel yapımı projelerde hazinece karşılanacak tutar bütçede hangi kalemde yer alıyor ya da alıcak. Diğer sorum bütçe disiplini hala sağlam bu açıklar ne zamandan itibaren bütçeyi sarsmayı başlar sizce? Saygılar
SilTurizm harcamalari ihracat kaleminde mi yer aliyor Hocam?
Silhocam ülkemizde enflasyonun üç çeşidi de mevcut. yani talep enflasyonu, maliyet enflasyonu ve kur enflasyonu. bu üçünü bir arada değerlendirecek olursak sizce acaba hangisi daha baskındır. saygılarımla hocam.
YanıtlaSilKur enflasyonu maliyet enflasyonunun içinde kabul edilmeli. Bu durumda maliyet enflasyonu daha baskın.
SilHocam grafikleri ters çevirip bakınca işsizlik düşüşte :)
YanıtlaSilEvet işin esprisi gibi görünse de bazıları öyle bakıyor galiba.
SilHocam ülkemiz her sene büyüyor ve borçlanıyor. Bu borca katlanan kur endeksi bir yük olarak yansıyor. Sizce devletimizin başında dolardaki kur artışı için "ekonomimizi etkileyecek bir şey değil" diyen bir ekonomi bakanı olduğu sürece biz bu sürecin değiştiğini görebilir miyiz ?
YanıtlaSilHocam dış borç stoklarımız kurla direkt alaklı iken ( tablolar bunu gösteriyor ) kurdaki artış için " ekonomimizi etkileyecek bir şey değil " diyen bir ekonomi bakanı ile sizce içinde bulunduğumuz durumdan çıkabilir miyiz ? Yorumunuzu bekliyorum..
YanıtlaSilAnlatmaya gerek yok. Görüyorsunuz
YanıtlaSilFreni boşalan bir aracın en son sevilinecek özelliği , aracın süratı olmalı..
YanıtlaSilDış borç stoku/GSYTH yüzde 60 Maastricht Kriter değerine yaklaşmış. Umarım böyle devam etmez.
YanıtlaSil2010 2017 arası dolar bazında kişi başına düşen gayrı safi milli hasıla ve dahi alım gücünü paylaşsanız sanırım vatandaş kendi durumunu daha iyi anlardı hocam. algısı kapalı ve balık hafızalı çok insanımız var.
YanıtlaSilAnlamak istemeyen insana ne anlatsanız boştur.
SilHocam ekonomiden çok anlamam ama şu grafikler kişisel aile bütçeme ait olsa gece rüyalarıma girerdi sanırım. O derece korkunç.
YanıtlaSilBenim anladığım şu. Zamanında yüklü miktarda döviz borç almışım. Ben aldıkça onlar vermeye devam etmişler. Şimdi içine düştüğüm batağın farkındayım ama zamanı gelen döviz borcumu ödemek için yine döviz borç almaktan başka çarem de yok. Her aldığım borçla biraz daha dibe batıyorum. Harcamaları kısamıyorum çünkü hepsi ihtiyaç.
Son çare evde para edecek ne varsa satıp bu sarmaldan çıkmam lazım ama o kadar para edecek eşyam da yok. Ya iyi para kazandıracak bir iş bulacağım ya da kimsenin artık bana borç vermeyeceği güne kadar böyle çevireceğim. Sonunda yuvam dağılacak.
Biraz felaket senaryosu gibi oldu ama bu geafikler de kendi kendine düzelecek gibi durmuyor.
"döviz borcumu ödemek için yine döviz borç almaktan başka çarem de yok"
Silbu kısım aldığımız borçları doğru yönetmekle düzelebilir
"Harcamaları kısamıyorum çünkü hepsi ihtiyaç." harcamaları rahatlıkla kısabilirsin, ihtiyaç fikrini biz veririz. otomobil ihtiyaç gibi, aslında değil. seçim harcamaları ihtiyaç mı? değil, diyanet harcamaları ihtiyaç mı değil? arge harcamaları bir ihtiyaç.. neyse 20-30 yaşlarındaki troller iş aradıklarında, hatta çocukları iş aradıklarında buraya yazdıklarını hatırlarlar umarım..
Alesta, yorum yaparken bile kafaniza kazinanlardan uzaklasamiyorsunuz.
SilSelam Adsız 09.16,
SilMadem aileniz dağılacak korkusu var borç yüzünden size tavsiyelerim şunlar.
- Nakdiniz var mı? Nakdiniz yok ise hemen tekrar borç alın nakde geçin, TL USD farketmez.
- Borca teminat vermediğiniz tüm varlıklarınızı hemen satın parasını eşinizin ya da güvendiğiniz birinin banka hesabında tutun. Sizin üzerinizde hiç kayıtlı bir mal varlığı kalmasın.
- Eğer oturduğunuz ev, borca teminat olmuş ise tapuda aile konutu şerhi koydurun. Böylece mahkeme süreci sonunda banka evi satarsa tüm parayı değil, bir kısmını alabilir.
- Borcu ödemeyin, bırakın bankalar avukat, icra, mahkeme süreçlerine başlasın. Ucunda hapis cezası yoktur.
Not : Bizim insanımız borcuna sadık olduğu için bu yolları kullanmaz. Halbuki şunu unutur, banka ticari bir kurumdur, nasıl bir risk alıp iş yapıyorsak, bizim borcumuz da onların riskidir, bunun karşılığında kar elde ediyor. Bende yoksa bankada da olmaz, banka kar edecek diye aile düzenimizi bozmayalım. Banka da bu şekilde borç vermeseydi.
Not 2 : Bankanın icraya vermesi borcu aksattıktan sonra 4 ay kadar zaman alıyor. Sonra itiraz ile mahkemelik oluyorsunuz, karar 1.5 seneden önce çıkmıyor. Yani bugün ödemezseniz resmen 20 ay kadar sonra devlet sizin borçlu olduğunuzu ve ödemeniz gerektiğini söylüyor, bu sürede paranız eş/dost hesabında ise hayatınız olumsuz etkilenmez, hatta borç ödemelerini yapmadığınız için olumlu katkısı olur, evinizi de satamazlar, gül gibi oturursunuz. 20 ay sonra mahkeme kararı ile evinizi satışa çıkarırlar, o da piyasa koşullarında satılırsa.
Not 3 : Benim evime aynısı oldu, 800bin TL ticari krediyi 2016 martında ödeyemeyeceğimi anladım, 200 bin nakit vardı bende, üstüne ofisi teminat gösterip tekrar kredi alıp, 1300TL anaparası olan, 24 ay vadeli borcum oldu, 800bini ile banka kredisini kapadığı için 700bin nakdim kaldı. Aylık ödemeler 69binTL, sabit giderler ile 80bin.
Dedim ki ben bu borcu öder isem 8 ay sonra hiç'im. Ben de üzerimdeki başka bir gayrimenkulu acil satılığa çıkardım, 800binlik daire 660bin e gitti. Toplam 1360bin lira ile dolarda beklemeye başladım. Parayı da yurtdışındaki kardeşimin hesabına attım. O zaman 420bin Euro göndermişim.
1. ihtar, 2. ihtar, avukat mavukat, mahkemeler derken 2 yılı devirdik. Evimi de hala satamadılar. Kardeşimin hesabındaki para 2 milyon TL yi geçti.
İyi ki ödememişim, şimdi banka anladı alamayacağını uzlaşma filan diyor da kimin umurunda?
Adsiz 14:50, bu soyledikleriniz bir tavsiye olamaz. Insan borcuna sadik olmalidir. Eger herkes sizin gibi borcuna sadik olmasa idi, kazandiginiz paralari kazanamazdiniz.
SilProblem faiz duzenindedir. Borca karsilik (reel) faiz talep etmek, sakincalidir. Sayet borcunuzu odeyemiyorsaniz borc verenin size yardimci olmasi gerekir. Gene de odeyemiyorsaniz borcundan feraget etmesi gerekir.
Bankalar bu sakincanin topluma yayildigi yerlerdir. Bankalarin sizin gibi insanlarla karsilasmalari cok normal. Onlarin da mesailerinin buyuk kismi sizin gibi insanlarla "mucadele" etmekle geciyor, zaten baska bir "is"leri yok. Ust yonetimlerinin zamanin buyuk kismi kanunlari lehlerine degistirmek icin lobi yapmakla geciyor. Ama ne demisler, dinsizin hakkindan imansiz gelir.
nukleer santral hakkinda ne dusunuyorsunuz hocam? Santral kurulmasi enerji ithalatini dusurebilecek mi?
YanıtlaSilAziz sancar bile reklaminda oynamis peki sizin nukleer enerji konusunda fikriniz analiziniz nedir Mahfi hocam?
Çok geç kalınmış bir tercih. Ama doğru yer Akkuyu mu onu bilemem. Konuya çevre açısından da bakmak gerekir.
SilTürkiye topraklarında tamamiyle rus santralı (yapım ve işletmesi %100 RUS) ve 15 yıl 12.35 cent ne büyük rezil başarı
SilNükleer'in Türkiye için gereksiz olması bir yana, Akdeniz suyunun sıcaklığı açısından soğutmaya elverişli olmaması ve bölgenin deprem bölgesi olması nedeni ile yer de yanlış. Rus'lara taahhüt edilen rakam korkunç, üretilen elektrik çok pahalı, teknoloji transferi yok, istihdama katkı yok. Nükleer atıklar v.s. gibi şeylerden hiç bahsetmesek bile nereden tutsanız elinizde kalan bir proje. Her yaptıkları iş gibi.
SilMAHFİ BEY; Çok geç kalınmış bir tercih. yazmışsınız. nedenlerini açıklamanız mümkün mü?
SilAkkuyunun suyu sıcak olur dedik ama nerde rasyonalite .
SilTürkiye'den başka nükleer santralı olmayan ülke yok.
SilHocam, yapmayın. Bir nefeste aklıma gelen nükleer santrali bulunmayan ülkeler: Avustralya (Hiç kurulmadı), Yeni Zelanda, Danimarka, İrlanda, Portekiz (bizimle aynı coğrafi özelliklerde, elektriğinin 3/4'ünü yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor), Norveç, Yunanistan, İzlanda, Avusturya.....
SilAlmanya 2022'de bütün nükleer santralleri kapatmayı, tamamen yenilenebilir enerjiye geçmeyi plânlıyor. Japonya Fukushima sonrası tüm nükleer santralleri durdurdu, elektrik sıkıntısı çekmediğini görünce aslında bunlara ihtiyacı olmadığını anladı. Son dönemde yeniden açılmaları ile ilgili girişimler halkın çok ciddi protestosu ile karşılaşıyor v.s. v.s.
Bir kerede borç dolayısıyla faizin sonunun olmadığını soleyin. Bir kerede denk butceyi kamu tek hesabini milli ve faizsiz bankaciligi savunun .bir borc=faiz=enflasyon=fiyat istikrarsizligi=geçim sikintisi=dağılan yuvalar.bu kısır döngü nereye kadar gidecek.yazikkkkkkkkk
YanıtlaSilNe dediğiniz anlaşılmıyor. Bunları savunursak sorunlar çözülecek mi? BU dedikleriniz sonuç, neden değil.
SilŞaka gibi. Malum her şakada olduğu gibi bunda da gerçeklik payı var.
YanıtlaSilBuyume arttıkça işsizlik neden azalmıyor. paramız pozitif ayrisiyor. İthalat ihracattan fazla bu durum ne kadar daha sürdürülebilir ?
YanıtlaSilÇünkü büyüme istihdam yaratan bir büyüme değil.
Sildeğerli hocam,
YanıtlaSilbana göre son yıllardaki gidişat ekonomik problemlerin yanına, bir de sosyal problem ekledi. Ve bu sorun günden güne büyüyor. yönetim kobi, esnaf, şirket, holding vs tüzel kişilere sürekli destek yağdırıyorken, çalışan kesimi adeta bu ülkenin düşmanı ve haraca bağlanan kesimi olarak görüyor. çalışanlar hem maaşlarından daha ellerine geçmeden vergilerini tam olarak öderken, her türlü harcamalarıyla da dolaylı olarak yolun dönüşünde tekrar vergilendiriliyorlar. ben bunu biraz mevcut zihniyetin tahsil ile işini ve kazancını elde eden kitleye olan olumsuz bakışına bağlıyorum.
ancak çalışan kesim bu yüklenmeyi daha ne kadar taşıyabilir orası muamma. şöyle düşünün, ayda net 5.000 tl giren bir ev 3.000 tl ile dönüyorsa + 2000 tl lik bir aylık marjı vardı. bununla gerek araba veya ev taksidi ödüyordu belki de yurtdışına tatile gidiyordu. sonra reel marj, enflasyon, faizlerin artması ve maaşların aynı oranda yükselmemesi ile 1000 tl ye indi. bu aile tatile gitmedi arabamı zaten aldım diyor ve hala kendini iyi durumda görüyordu. ancak süratle fark kapandı ve ucu ucuna geçinecek hale geldi. şu an hala işi olduğu için haline şükrediyor. ancak çalışan kesim ithal et ile dahi geçinemez hale gelmek üzere değil mi? etraftan duyduğumuza göre bankalar bireysel kredileri ve kartları da sıkılaştırmaya başlamış. bu durumda esnaf ve tüccar sürekli ağlayarak devletten tesvik, hibe kredi dilenebiliyor ve alıyor da. ancak çalışan farkında olmasa da yıllardır şirketlerin aldığı destekleri vergileriyle finanse ediyor. bu ikili adaletsiz bakış açısı nereye kadar sürdürülecek? şu an analizden yoksun insanlar sürekli açıklanan teşvik paketlerine seviniyor ancak bu teşvikleri kendi çoluk çocuğunun rızkından ödeyeceklerini halen çözemiyor.
ben bir sosyal vakıa olarak yönetimin beyaz yakalı ve orta üstü çalışana ciddi nefret duyduğuna inanmaya başladım. belki de bu siyasal islamcılığın bitmek bilmez rövanşizminden kaynaklanıyor.
Selam key-g,
SilWelcome to Turkey!
Türkiye her zaman böyleydi, her zaman da böyle olacak, niçin bu döneme şaşırdığınızı hiç anlamadım!?
Sayın key-g,
SilBir beyaz yakalı olarak son yıllarda içinde bulunduğum kesimin üzerine ne kadar gelindiğinin farkındayım. Reel gelirimiz sürekli azalıyor, dolaylı vergiler artıyor. Sonuçta kaynakta parasına kolayca el koyulabilen bir kesimiz. İktidarların da kolayına geldiği için bu yola sapıyorlar.
Diğer yandan bunun "rövanşist" duygularla yapabildiklerini pek düşünmemiştim. Ama haklı olabilirsiniz. Diğer verilerle beraber değerlendirildiğinde mantıklı bir çıkarım bence de.
Selamlar.
140 yıl önce pek bayıldıkları Abdülhamid döneminde Duyun-i umumiye kurulduğunda, bugün olduğu gibi dünyanın en borçlu ülkesiydik. O zamanlar okuma yazma oranı Anadolu halkında % 5 bile değildi. Bugün vatandaşın % 90 ından fazlası en azından okuma yazma biliyor. Ne yapılsa bilgiye erişimin engellenmesi imkansız. Ama 140 yıl sonra bu defa yarı cahil güruhu olarak gene dünyanın en borçlu ülkesiyiz( Döviz olarak ). Bütün bunlar yetmezmiş gibi dünyada ne kadar niteliksiz ve ne olduğu belirsiz aç insanlara da sınırlarımız sorgusuz şekilde açılmış durumda. Siyasal islamın intikam alma isteği fikrine katılıyorum. Ülke borca batıp fakirleştikçe hınçlarını eğitilmiş kesimden alacaklar.
YanıtlaSilMahfi Bey merhaba,
YanıtlaSilDöviz kurunu ele alırken ilgili para birimlerine sahip ülkelerdeki enflasyonu da dikkate almak gerekmez mi? Gelişmekte olan ülkeler ile kıyaslama yaparken de ilgili ülkelerin enflasyon oranı dikkate alınmıyor genelde. Bana bu değerlendirmenin yanlış yapılmasına neden oluyor gibi geliyor. Şu anda 4 tl olan dolar bir yıl sonra 4.30 olduysa TL değer kaybetmiş olmuyor. %11 TL enflasyonu ve %2'ye yakın Dolar enflasyonu dikkate alındığında %9'luk artış aslında değerini koruduğu anlamına gelmez mi? Türkiye'de uzun yıllar enflasyon %7 bandında iken döviz kurunun sabit kalmış olması aslında TL'nin sürekli değerlenmiş olduğunu gösteriyor. Eğer döviz kuru enflasyon farkının üzerinde artarsa o zaman TL değer kaybetmiş oluyor. Son yıllarda da bunu yaşıyoruz.
Döviz kurunun içinde enflasyon vardır.
SilMahfi bey,
YanıtlaSilSize,
Analiz yapmayı bırakmanızı,
"Diriliş: Ertuğrul"
"Payitaht: Abdülhamid"
"Mehmed: Bir Cihan Fatihi"
dizilerini izleyerek ömrünüzü geçirmenizi öneriyoruz.
Kabul ediyor musunuz?
Bu dizileri izlemek için analiz yapmayı bırakmak gerekir diye anlıyorum dediğinizi.
SilBu bir ceza mi hocamiza onerdiginiz? Beyni olan birisi, neden izlesin ki bu sacmaliklari?
SilHa ha ha.. Beyin var bir de Beyin var birader. Düsünen ve düsünmeyen Beyinler yani..Sen herkesin kafatasi icindekini makul kullandigini mi saniyorsun. Hem de Türkiyede.
SilBak ben sana birsey anlatayim.
Elinde mikrofon ve kameraman pazarda hayat pahaliligi ile ilgili röportaj yapiyor genc muhabir. sebze meyve fiyat artisi ile ilgili soru sordu kadina.. yandan bir genc Adam atladi daha cevap veremeden..
Hic sorma abla. 2 gün önce domates 3 lira yagmur yagmis diye bugün 5 lira.. herseye zam zam. benzine bile zam nasil bir istir bu..
Demeye kalmadan.. kadin atladi heyecanla.
"" Hadi ordan bunu Erdogan mi yapti Allah yapti"" demez mi.? oradakiler ve muhabir hanim kitlendi. baska soru soramadi.
Iste beyin bu birader.. Bilmem anlatabildim mi.
Dizileri izlemedim, izlemeyi de düşünmüyorum, ancak 2.Mehmet'in tarihteki yeri ve önemi konusunda genel bir bilgisizlik hatta cahillik var kendini eğitimli olarak gören kitle içinde. Osmanlılar hakkındaki bilgi seviyemiz genel olarak yerlerde sürünüyor ve dizileri tutarlı bir şekilde eleştirebilecek birikimden de yoksunuz maalesef.
SilBence bunlar teferruat bence büyük resmin küçük parçası. Sanayi devrimi, tarımda verim ve üretimin artması, fiyatların düşmesiyle başlayan dönüşümün artık çok farklı safhaya geldiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilArtık arz sınırlı değil, sanayi mallarını üretimini istediğiniz kadar artırabilirsiniz yeter ki bu malı sizin istediğiniz parayı ödeyebilecek alıcı olsun. Tarım da bile hala çok ciddi kapasite fazlalığı var, maliyeti kurtaracak talep olduğu takdirde şu anki tarımsal üretiminin birkaç katı üretim yapılabilir (tarımla meşgul olan bir mühendis olarak söylüyorum).
Geniş halk kitleleri şehirlere toplandı, her geçen gün üretimden uzaklaşıp hizmet sektöründe çalışarak hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. Üretim yapanların çok büyük kısmı da inşaat işinde. Ekonomi networkünü bir bütün olarak ele alırsak asıl olanın girdi-çıktı olduğunu, hizmetin ise sadece network işleyişi olduğunu düşünüyorum. Girdi-Çıktı karlılığı (katma değeri) olmayan bir ekonominin iç işleyişi eninde sonunda çöker, aksi için ya borç bulacak veya yabancı para karşılığı varlık satacak. Yukarıdaki grafikler sadece bizim de içinde bulunduğumuz bu durumun şu anki yansıması.
Üretimden uzaklaştırılan insanlar nasıl talepte bulunacağı geleceğin en büyük problemi, mal talebinde bulunamayan geniş kesimler kuşkusuz hizmet talebinde de bulunamayacak, işte o zaman o grafiklerin paydasında bulunan GSMH rakamının nasıl düştüğünü, yani grafiklerin nasıl yıkıma uğradığını göreceğiz. İnsanoğlu üretim imkanlarının maksimize olduğu bu ortamda kurduğu sosyo-ekonomik sistem yüzünden hızla yoksulluğu tatma aşamasına koşuyor.
Gelelim arz tarafına üretim robotlar tarafından yapılırken birkaç kuruluşun, ailenin, vs elinde toplanmış olacak. Üretim nasıl bugün talep kontrolü ile yapılıyorsa, yani kar maksimizasyonu kılıfıyla oluşturulan kontrollü/güdümlü pazar yapısıyla, bugün var olan gelir adaletsizliğini mumla arayacağımız, sermayeyi tepeye toplamaya devam edecekler.
Gelişmiş dünyadan bizim farkımız ise, bizde devlet aygıtını eline geçirenlerin yakınları her şeyin sahibi olacak. Geri kalmış, gelişmekte olan, demokrasisi gelişmemiş toplumlarda yapısal olarak yaşanan bu durum Sn. Daron Acemoğlu'nun kitabında çok güzel analiz edilmiş.
Cok guzel yazmissin Adsiz, tamamen katiliyorum. Ne zamandir bu kadar guzel yorum gormemistim. Kitabin adi Ulusların Düşüşü, gidisatimizi 2 kelimede ozetliyor.
SilHocam ust mercilerin bahsettigi faiz ve kur paketi nedir? Bilginiz var mi?
YanıtlaSilHiç bir bilgim yok bekleyip göreceğiz.
SilMahfi bey, International Fischer Effect'i kullanarak kurun (USD/TL) ne olmasi gerektigini hesapladiniz mi hic? Burada baz yil olarak 2001 alinabilir zannedersem. Kabaca yaptigim hesapta 17 yil icin Turkiye ortalama faizini %10, Amerika'yi ise %1 olarak aldim. Sonuc olarak 4.35 gibi bir sayi cikti. Mantikli gorunuyor mu?
YanıtlaSilYılsonu için evet
SilGösterge kur ve kur haricindeki rakamların güvenilirliği tartışmaya açık maalesef.
YanıtlaSilhttps://twitter.com/Betam_/status/958237230329458688
hocam konu dışı ama örneklerle kolay ekonomi kitabınızı okuyorum. daha sonra dediğiniz gibi sırayla gideceğim fakat kaynak sıkıntısı çekiyorum. orta seviye bir ekonomi bilgimin olması için hangi kitapları okumam gerekir? makalelerde ki kaynaklarınıza bakıyorum fakat dilleri benim için ağır gerçekten. çok ihtiyacım var hocam bilgilerinize. teşekkür ederim.
YanıtlaSilKolay Ekonomiden sonra Makroekonomi okuyun.
Silhocam bir sorum daha var. dünyaca ünlü zeitgeist belgeseli para nasıl işler bölümü bilimsellikten uzak mı? izlenmeye değer mi yorumunuza ihtiyacım var vaktim boşa gitmesin.
YanıtlaSilBir fikir veriyor.
SilHocam sayenizde varlığımı geçenlerde full USD , EUR ve sterlin olarak dağıttım. Kripto aldım az miktar yine de TL tutmadım. Sorum şu, dolar bu kötü temel verilerle nereye kadar gidebilir MB faiz attrım yapmassa?
YanıtlaSilNereye gideceğini bilmek mümkün değil ama belli ki yön yukarı doğru. Çünkü biz gerekli önlemleri alamıyoruz. Hatta tam tersine yanlış işlerle uğraşıyoruz.
SilDolar gidebildigi yere Kadar gider. Tutan mi var?
YanıtlaSilEn azından biz tutamayız. Dolar gidebildiği yere kadar giderse bizim para da peşinden sürüklenip gider. Çünkü ürettiğimiz her 100 Dolarlık malın 65 Doları ithal girdi.
SilHocam Günaydın. Türkiye'de ödemeler dengesi net hata ve noksanlıklarını açıklar mısın
YanıtlaSilhttp://www.mahfiegilmez.com/2017/02/net-hata-ve-noksan-tartsmalar.html
SilHocam eliniz degmisken birer trendline ekleseydiniz. Tabii yaziyi cok uzatir derseniz o baska :)
YanıtlaSilEvet o zaman bu kadar basit görünmezdi.
SilHocam merhaba sayıştay sınav ücretini 200 tl olarak belirlemisler,sizin sözünüz dinlenir düşürme ihtimalleri yok mu ?
YanıtlaSilBunu twitterda bir yazalım bakalım.
SilALLAH razı olsun hocam,gördüm yazdığınızı sevindirdiniz,bizleri yalnız bırakmayıp savunduğunuz için teşekkür ederim.
SilHocam eski yazilariniza calisiyorum..
YanıtlaSilhttp://www.mahfiegilmez.com/2013/03/ic-tasarruflarla-cari-ack-iliskisi.html?m=1
Bu yazinizda asagidaki NX=6 olarak belirtmissiniz, -6 olacak degil mi? Konuyu tam bilmeyince insan sormadan emin olamiyor.
"Türkiye’den örnek
Türkiye’de 2012 yılında görünüm şöyledir (Tahminler, GSYH’nın yüzdeleri olarak):
S =15
I = 19
T= 23
G = 25
NX= 6"
Haklısınız o eksi olacak. Eksi koymayı atlamışız.
SilTeşekkür ederim Hocam
SilDolar euro almayin, bol bol kuzu pirzola alin, yiyin doya doya. Hafta sonu mangal yapin, yiyin icin. Dolar euro alacaksin sonra da o aldigin dolar euroya gelecekte pirinc mi alacaksin? Belki de patates alacaksin. Ama et alamayacaksin guzel kardesim.
YanıtlaSilSayın Hocam, Pazartesi faiz indirim hamlesi açıklanacakmış. Acaba cin fikirli bir danışman çıkıp iki ayrı faiz yaratabilir mi. Biri sıcak paraya haraç vermek için, diğeri yandaş müteahhit malını satsın, kağıttan holdingler devam edebilsin diye.
YanıtlaSilSelam SHGüler,
SilÇifte faiz çok zor, çünkü düşük faizden borç alan kişi/kurum, bu sefer yüksek faizden bu borcu değerlendirme yoluna gider. Risksiz arbitraj kazancı imkanı verir.
Sağlıklı büyüme sadece dolar kuru ve dış borç stoğunda var...
YanıtlaSilAnlatmaya gerek yok... Görüyorsunuz :)
Daha onceleri yazmistim pek uzerinde durmamistiniz ama eger bozuk ihracat yapisi uzerine urerim miktarini artirirsak ters etki yapar basitlestiriyim eger temeli bozuk bir ev uzerine kat kaldirmaya devam ederseniz o ev coker bu yuzden morning ihracat yapisini degistirmeden miktarini artirmak benze cok sakincali
YanıtlaSilBozuk ihracat yapısını detaylı anlatır mısınız?
Silİhracatçı talep görmezse üretimini arttırmaz. Talep var ise ve bu yüzden üretimini arttırıyor ve ihraç ediyorsa bunun ekonomiye olumlu etkileri olur. Ya da ev çökmez en azındam.
Tabi başka bir şeyden bahsediyor olabilirsiniz.
Büyümenin içerdiği bileşenlerle ilgili bir yazi yazacaktiniz Hocam. Sizden baska kaynagimiz yok. Unutmamissinizdir ama..:)
YanıtlaSilBüyüme ve GSYH hesabı konusunda ne yazık ki pek ikna olamıyorum o nedenle bileşenleri de beni tatmin etmiyor.
SilGördüğüm tek şey var oy kaygısı...
YanıtlaSilBozuk ihracat yapisi demek icindeki ithalat payi ni azaltmadan uretimi artirmak
YanıtlaSilHocam tablolardan gördüğüm kadarıyla yanlış yorumlamıyorsam eğer Türkiye'de artan enflasyon ve işsizliğin olması stagflayonist bir döneme doğru gidildiği, bütçe ve cari açığın kronikleştiği, TL' nin değer kaybetmesi ile ihracat gelirlerinin artırılmak istendiğini ve piyasanın bu olumsuzluklara tepkisi sebebiyle faizin yükseltilmesi ve ülkeye sermaye çekilmeye çalışılması gibi durumlar ve bu durumlara yönelik belli politikalar görüyorum. Hocam ben bunları ulusal piyasaların küreselleşmesine bağlıyorum. Sizce bu küreselleşme belirtileri sebebiyle Türkiye nasıl bir politika izlemelidir? Özellikle spekülatif para hareketlerine yönelik ne yapmalıdır? Bakanlar Kurulu'nun vergi cennetlerine yönelik %30 stopaj uygulama kararına rağmen 10 yılı aşkın süredir bu ülkeler bir türlü açıklanmıyor. Bunda sebep nedir?
YanıtlaSilHocam grafiklerde Türkiye ekonomisi iktisat blimine ters düşüyor sanki. Bu istikrarsız papatya falına dönen ekonomi politikalarından dolayı mı böyle? Bazen acaba diyorum milli iktisat ( Tr iktisad) bilimi mi oluştursak ? sayygılar
YanıtlaSil