Borç Yükü Tavan Yaptı
Küresel kriz küresel bir borç
artışı yarattı. Bütün dünyada borçlarda artış oldu. Aşağıda gelişmiş ülkelerden
seçilmiş olanlar ve gelişmekte olan ülkelerden seçilmiş olanlarda 2006 ile 2016
arasında ortaya çıkan borç yükü (borç stoku / GSYH, %) artışını gösteren iki tablo sunuyorum (her iki
tablo için de kaynak: IMF, Fiscal Monitor, October, 2017.)
Aşağıdaki tablo gelişmiş
ekonomilerdeki durumu gösteriyor.
ABD
|
Japonya
|
İngiltere
|
Fransa
|
İtalya
|
Kanada
|
G. Kore
|
|
Kamu Kesimi 2006
|
64
|
184
|
41
|
64
|
103
|
70
|
29
|
Kamu Kesimi 2016
|
107
|
239
|
89
|
96
|
133
|
92
|
38
|
Hane halkları 2006
|
96
|
59
|
90
|
44
|
36
|
74
|
70
|
Hane halkları 2016
|
79
|
57
|
88
|
57
|
42
|
101
|
93
|
Reel Kesim 2006
|
65
|
100
|
79
|
56
|
67
|
76
|
83
|
Reel Kesim 2016
|
72
|
92
|
73
|
72
|
71
|
102
|
100
|
Toplam 2006
|
225
|
343
|
210
|
164
|
205
|
221
|
183
|
Toplam 2016
|
259
|
388
|
250
|
226
|
246
|
295
|
232
|
Toplamda Artış
|
15,1
|
13,1
|
19,0
|
37,8
|
20,0
|
33,5
|
26,8
|
Tabloya göre küresel krizin borç
yükünü en fazla artırdığı ekonomi Fransa olmuş. Onu Kanada ve Güney Kore
izlemiş. Bu tabloya alınan 7 gelişmiş ülkede toplam borç yükünün yüzde 226 ile
388 arasında değiştiğine dikkat çekmekte yarar var. Borç yükü rekoru yüzde 388
ile Japonya’da bulunuyor. Yani Japonya’da toplam borç yükü GSYH’nin yüzde
388’ine denk geliyor. Güney Kore dışındaki gelişmiş ekonomilerde asıl artış
kamu kesimi borç yükünde olmuş. Kanada’da reel kesimin de borç yükü önemli
artış sergilemiş.
Aşağıdaki tablo gelişme yolundaki
ekonomilerdeki durumu gösteriyor.
Çin
|
Brezilya
|
Hindistan
|
Türkiye
|
G. Afrika
|
Endonezya
|
Rusya
|
|
Kamu Kesimi 2006
|
25
|
66
|
77
|
45
|
31
|
36
|
10
|
Kamu Kesimi 2016
|
44
|
78
|
70
|
28
|
52
|
28
|
16
|
Hane halkları 2006
|
11
|
14
|
10
|
9
|
39
|
11
|
8
|
Hane halkları 2016
|
44
|
23
|
10
|
18
|
35
|
17
|
16
|
Reel Kesim 2006
|
105
|
39
|
38
|
27
|
33
|
14
|
32
|
Reel Kesim 2016
|
165
|
44
|
45
|
67
|
37
|
23
|
52
|
Toplam 2006
|
142
|
118
|
125
|
81
|
104
|
61
|
49
|
Toplam 2016
|
254
|
145
|
125
|
113
|
124
|
68
|
84
|
Toplamda Artış
|
78,9
|
22,9
|
0,0
|
39,5
|
19,2
|
11,5
|
71,4
|
Tabloya göre Hindistan’da kamu
kesimi borç yükü azalırken reel kesimin borç yükü artmış buna karşılık borç
yükü toplamda değişmemiş. Toplamda artış rekoru yüzde 78,9 ile Çin’e ait
bulunuyor. Çin’de hem kamu kesiminin hem hane halklarının hem de reel kesimin
borç yükü ciddi artış sergilemiş. Çin’i yüzde 71,4 ile Rusya izliyor. Rusya’da
da Çin’de olduğu gibi bütün alt kategorilerde artış var. Borç yükü artışında
üçüncü sırada yüzde 39,5’luk artış oranıyla Türkiye yer alıyor. Türkiye’de kamu
kesimi borç yükü düşerken hane halklarının ve reel kesimin borç yükü artmış
görünüyor. Özellikle reel kesim borç yükü artışı önemli oranda olmuş.
Asıl büyük sorun gelişmiş
ekonomilerde olmakla birlikte gelişme yolundaki ekonomilerde de borç yükü
küresel krizle birlikte çok ciddi bir sorun haline gelmiş görünüyor. Dünya,
küreselleşmeyle birlikte ekonomik ve finansal özgürlüğün sınırlarını aşırı
biçimde zorlayarak hızlı büyüdü. Küresel kriz boyunca da para basarak büyümeye
daha düşük düzeyde de olsa devam etti. Sonuçta karşımızda devasa bir borç yükü
oluştu. Geçmişte borç yükü sorunları Latin Amerika borçları gibi bölgesel
sorunlar olarak karşımıza çıkıyordu. Oysa şimdi neredeyse bütün dünya borçlu
bulunuyor. Önümüzdeki dönem küresel sistemin çevreye zarar vermeden çözmesi gereken
en önemli sorunların başında bu büyük borç yükü geliyor.
Sayın hocam başarılarınızın devamını diliyorum.
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam hurmetlerimi sunarak basarili calismalarinizi takdir ve tebrik ediyorum. Dunyanin ekonomik ve finansal olarak asiri ve hizli büyüdü tespitiniz ve devasa borc yükünün bolgesel degil tum dunyayi sarmış olmasi bugüne degin gerçekleşen krizler ve uretilen çözümlerin bu gelismeler içinde yol gosterici olmasi diliyorum
SilBu kadar büyük borç yükü için tavsiyeleriniz nedir hocam?...
YanıtlaSilDaha fazla büyütmeden GSYH'yi büyüterek oranı düşürmek.
SilYine donuyor doladiyor su sonuca variyor
YanıtlaSilTek care para basmak ve finansal vergilendirmeyi sikislasmayi sa unmak
Hocam, Japonya gibi gelişmiş bir ülke nasıl oluyor da bu kadar büyük kamu borç yüküne sahip olabiliyor?
YanıtlaSilJaponya'nın modeli o. Yani borçlanarak yatırım yapmak.
Silhttps://www.youtube.com/watch?v=e1K-BMkHJPs&t=3917s
YanıtlaSilZeitgeist Addendum Türkçe Dublaj hocam bence bu ilginizi cekerdi ve yorumlarınızı çok merak ediyorum bu hareket hakkında teşekkürler.
bu belgeseldede bir bölümde dolar basılmazsa sistem batacaktır diyor hocam bence bu yük hep artıcak
YanıtlaSilPara basılsa da artık yararı olmayacak aşamadayız sanırım.
SilHocam, o halde James Richard'in The Death of Money kitabinda acikladigi dolar bazli kuresel ekonominin sonuna gelindigi gorusnu destekliyor musunuz. Komplo teorilerine girmeden, tirilyonlarca dolar basilmis olmasina ragmen hala yuzde 2 enflasyonlu Amerika'yi benim limitli ekonomi bilgim kaldirmiyor acikcasi.
SilHocam gelişmiş ulkelerde olan bu borc yukundeki artış çoğunlukla yatirimlari finanse etmek icin kullanildigindan onlarda ki bu yatirim artisida biz gibibgelismekte olan ulkelerle olan ticari iliskilerini arttiracagindan bizim acimizdan olumlu bir durum degil mi ? Yani bu durumu firsata ceviremez miyiz?
YanıtlaSilBu kez borç artışı sadece finansal yatırımları kurtarmak için oldu.
SilHocam Borcu azaltmak için Gysh’yi büyütmek gerektiğini belirtmişsiniz.Açıklanan orta vadeli proğramda 2020ye kadar büyüme beklentisi %5.5.Bu büyüme oranları ile gsyh’yi büyütmek mümkün mü?teşekkürler.
YanıtlaSilOVP'ye göre mümkün. Bana göre ancak borcu artırarak mümkün. Borcu artırınca GSYH artıyor ama borç/GSYH oranı da artıyor. Yani kısır döngü.
SilPeki hocam bu tablolarda Almanya bulunmamakta fakat ülke bütçe fazlası veriyor o kadar Avrupa ülkesi arasında bu nasıl yapabiliyor ?
YanıtlaSilAlmanya'nın borcu da az değil. Sadece kamu kesim borç stoku/GSYH oranı yüzde 68. Buraya sadece en yüksek olanları aldım. Bununla birlikte Almanya her şeyden önce cari fazla veriyor. Yani döviz geliri döviz giderinden fazla. Bunun da desteğiyle bütçesi fazla veriyor. Ve o nedenle de borç yükü azalıyor.
SilAlmanya bu hizla giderse 2025e borcu morcu kalmaz! hem cari fazla vereceksin hem butce fazlasi vereceksin hem de Tutumlu bir topluma sahip olacaksin. Kulturel olarak Alman halki ev mev alayim kendi evim olsun diyen bir halk degil. Yatirim amacli zaten oyle bir iddialari yok da kendi evim olsun diyen adam da yok. Tum bu nedenlerden oturu Almanyanin borcu, inebilir odenebilir kredibilitesi yuksek bir borctur.
SilAlmanyanin yapmasi gereken alt yapi harcamalarina kaynak aktarmak yenilenebilir enerji elektirikli sisitmeler uzerine daha hizli hareket alani yaratmaktir.
Cari fazla olduğunda bu bütçe dengesine nasıl destek olur hocam? Özel sektörün ağırlıklı olduğu bir ekonomide cari denge ile bütçe dengesi genelde birbirinden çoğunlukla bağımsız değil mi? Teşekkürler.
Silosmanli hem siyasi hem maddi hemde askeri olarak ablukaya alinmis ve hasta adam unvanini almisti. Simdide bence durum farkli degil. paramiz yok, sozumuzun itibari yok, teknolojimiz yok, egitimimiz yok ama saga sola kulhanbeyli soylemlerle ic politikaya oynamaya devam ediyoruz. Ataturk'un mirasina ihanet ettik. Dinle yobazligi birbirine karistirdik. Adaletten vazgectik. Daygi sevgi kardeslik dostluk kelimelerinin icini bosalttik. O kadar zayif ve aciz kaldik ki onune gelen tekmeliyor tokatliyor. Bize artik bir mucize gerekir. o mucizede sanki egitim reformu yapilmista 1 yilda 20 yillik egitimi almis bir topluma uyanmak olabilir. Kim bilir belki mucize olur. Siz ne dusunuyorsunuz hocam? Hergun birilerine birseyler ogretmeye cabaliyorsunuz ama gercekte ne dusunuyorsunuz?
YanıtlaSilBen mucizelere inanmam. Atatürk'ün yaptıkları mucize gibi görünse de aslında bir adanmışlık öyküsüdür. Atatürk'ün her adımı, her girdiği savaş bir bilimsel çabaya dayanıyor. Arkasında tesadüf hemen hemen hiç yok.
SilZor tabii. İnancın yerine bilimi koymak kolay değil. Batı bunu Rönesans ve Reformla yaptı ve alıp başını gitti. Bizde benzer bir eylemi Atatürk yaptı. Ne yazık ki geri dönüyoruz.
ne yazık ki gercek bu. Bunca yıllık cumhuriyet kazanımları boylesine cabucak ucup gitti. Demekki toplumun epey bir kısmı anlayamamış
SilMucize bekleyerek bu hale geldik zaten. Herşeyi unutup önümüze bakıp çalışıp ilerlemeyi düşünmezsek 50 yıl sonrada biz aynı mucizeyi bekliyor oluruz.
Sil10.04 anlayamamış değil anlatılmamış. Şimdilerde 15 temmuzu milletin gözüne soktukları gibi cumhuriyet in değerlerini doğru bir şekilde değil de içi boş şekilde özünü değil şeklini öğretmeye çalışırsak milleti nefret ettirirsiniz. Hele hele cumhuriyetin değerlerini ideolojisinin perdesi yada çıkarlarının kılıfı gibi kullananlara ne demeli bilmiyorum. Bu ülkeye asıl ihaneti bence cumhuriyetin değerlerini hoyratça kullananlar yaptı. Eğitim, sabır, samimiyet ve vatan millet sevgisiyle cumhuriyetin değerlerini anlatmalıydık. dini argümanlara milletin hassas damarlarına basarak degil. Cumhuriyetcinin karşıtı dindarlık gibi bir algıyı milletin zihninde oluşturan çakma cumhuriyetçiler bu günün asıl suçlularıdır.
SilHocam tabloda iki satırda da 2016 yazıyor sanırım biri 2017 olacak
YanıtlaSil2006 ve 2016
SilBorçlar artığı zaman,bu zorunlu olarak harcamaların azalacağı anlamına gelir sanırım.Bu Dünya üretiminin kısılması anlamına gelecektir diye düşünüyorum.Bu şu an piyasalarda bahar havasının yaşandığını fiyatların şistiğini göstermez mi?
YanıtlaSilEvet zaten gelişmiş ülkelerde o yüzden enflasyon bir türlü artmıyor.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHocam iyi günler, birkacgündür merak ettigim bir konu var.Nakitsiz veyahut düsük nakitli bir ekonominin avantajlari dez avantajlari nelerdir bugunku bulundumuz durum icerisinde. Ornegin, 100 lira ve ustu banknotlar kullanimdan kaldirilsa,kayitsiz ekonomi azalir mi?enflasyona nasil bir etkisi olur? Hizmet sektorune bagli GSMH'miz yükselir mi? Saygilarimla
YanıtlaSilKastınız kredi kartı kullanımının ağırlık kazanmasıysa zaten öyle oldu.
SilSayin hocam,hatalarla dolu bu soruma verdiginiz icin tesekkur ederim ve affinizi dilerim.
SilEvet kastim kart kullanimi arttirmakti ama yanlizca bunu kredi karti olarak degil normal banka kartlari olarak da dusunebiliriz.
Hocam herkesin borç yükü artıyor tamam da kime borçlanıyorlar? Birilerinin de tam tersi bundan pay alması gerekmiyor mu? Borç tek taraflı değildir. Birileri birilerinden alır.
YanıtlaSil100 kişilik bir toplum düşünün. 30 kişi tasarruf yapıyor ve bankaya yatırıyor, geri kalan 70 kişi parası yetmediği için öteki 30 kişiye borçlanıyor. Bu durumda bankalar 30 kişiye borçlu, 70 kişi de bankalara borçlu oluyor.
SilHocam bu söylediğiniz tabi biraz düz mantık. Sizin borç dediğinize bir başkası yatırım der.
SilÖrneğin benim kenarda kullanmadığım birkaç milyar dolarım olsa ve bunu en güvendiğim ülkenin en güvendiğim bankasına yatırsam banka parası yetmediği için benden borç mu almış olacak yoksa ben onlardan paramı saklama ve değerlendirme hizmeti mi almış olacağım?
Demek istediğim gelişmiş ülkeler gibi düşük faizle ve uzun vadede alıyorsanız bunun adı "yatırım" oluyor, bizim gibi parayı çekebilmek için yüksek faiz vermeniz gerekiyorsa "borç" oluyor.
Yani bu rakamlara ABD'ye yatırımlar milli gelirinin %259'una ulaştı şeklinde de bakabilirsiniz, ABD borç içinde yüzüyor şeklinde de.
Birgün olurda benim söylediklerim bilim ile ters düşerse , bilimi seçiniz. M. Kemal Atatürk
YanıtlaSilHocam vergi artışı yapılırken hangi gösterge referans alınıyor. Mesela MTV’de %15 rutin artış var. Enflasyona mı bakıp yapıyorlar? Ama enflasyon her sene bu kadar yüksek değil.
YanıtlaSilBu seneye kadar yeniden değerleme oranına bakılıyordu. %15 YDO ya göre iyi bir oran olcak gibi duruyor. Tabi %25'i saymazsak. http://ekonomiatlasi.com/yeniden-degerleme-orani
Silİyi günler Mahfi Bey,
YanıtlaSilBorç verilerinin kolay bulunabilmesi analizini daha kolaylaştırmaktadır. Aynı şekilde, alacak kompozisyonun ve değişimlerinin de analizini çok merak etmekteyim. Aydınlatıcı bir akademik birey olmanız, kolay anlaşılabilir ve saygılı uslubunuz nedeniyle için çok teşekkürler...
Teşekkür ederim.
SilOrta Doğu 'nun Kuzey Kore'si olmayız umarım.
YanıtlaSilKüçük bir müzik molasına ne dersiniz hocam:
YanıtlaSilŞimdi vazgeçersen geriye döneceksin
Gitme! Kaybedince daha çok seveceksin...
https://www.youtube.com/watch?v=49Kh1mS4Fhs
Yokluğunda (Leyla The Band)
Hocam kadinlar istihdama katildigi icin issizlik yuksek oluyormus. 5 cocugu yapinca da issizlik azalacak sanirim. Bu kadar sacma bir gerekce olabilir mi? Bu sozden sonra da artik bir sey denmez...
YanıtlaSilBatının gelişmişliğinin altında yatan en önemli neden kadınların istihdamda erkeklerle birlikte yer almasıdır.
SilVe kölelerin
SilHocam saygılar. Cumhuriyetçi ve Atatürk ÇÜ bir ailede büyüdüm. Özellikle rahmetli dedem bize 7 yaşından beri Atatürk'ün iktisadi bağımsızlık için osmanlı dan kalan borçları ödediğini anlatır ve üç kuruşunuza beş düğüm atın der ve gıcır gıcır yeni para verirdiki harcamaya kıyamıyalım diye. :) şuan 34 yaşındayım. 9yıl Eşimin maaşı ile tasarruf yaptık, benim maaşım ile geçindik. Çok şükür şuan ülkede çok büyük bir kriz olsa,işsiz kalsak ölçülü bir harcama ile 60 yaşımıza kadar yetecek bir birikim yaptık.ancak İPHONE kullanamadık, mevcut işlerimize güvenerek kredi ile ev,araba alamadık. Ne aldıysak, tasarruf yaptık ve o tasarruf ile aldık. Şuan ülke insanın bu kadar borçlu ve sıkıntıda olduğunu görünce inanın çok üzülüyorum. Ancak kızıyorum da. Çok fazla insanımız bankalara köle oldu. Bankalarıda yabancı ülkeler satın aldı. Rahmetli dedemi sıkı bir kemalist olduğu ve bunuda bize aşıladığı için sevgi saygı özlem ile anıyorum herzaman. Eski nesil bir başka güzel insanlarmış. Saygılar sunuyorum hocam.
YanıtlaSilMadem bütün ülkeler borçlu kesin ve toptan çözüm alacaklı ülkelerin alacağı silinsin..Herkes rahat nefes alsın.(Arjantin'de master,Atina'da doktora yapmış birisi olarak söylüyorum)
YanıtlaSilGelişmiş ülkelerde ağırlık içeride ve çoğunluk kamu borçlu. Kamu ne diyecek vatandaşına sana paranı vermiyorum mu diyecek?
SilBütün ülkeler borçlanmışsa, alacaklı olanlar kimler?
YanıtlaSilBütün ülkeler.
SilHocam btc tarih yazmaya devam ediyor,Japonya da resmi olarak tanınmasından sonra 5 yılda 5$ dan 6000$ seviyesine geldi.Ekonomi tarihi boyunca bu hızda kazandıran bir araç varoldu mu?
YanıtlaSilLale soğanı. Meşhur Lale çılgınlığında böyle kazandırmıştı.
SilHocam herkes borçlanıyor tamam fakat kime borçlanıyor. Borç tek taraflı olmaz. Birileri alır birileri verir. Herkesin borç yükü arttığına göre birilerinin borç verebiliyor olması lazım.
YanıtlaSilTüketimin düşük tasarrufların yüksek olduğu bir ortamda borçluluk o kadar da anormal bir olay değildir. Tabi kamu borçluluğu.
Sil100 kişilik bir ülke düşünün. 30 kişi tasarruf yapıp bankaya yatırıyor, kalan 70 kişi de bu bankadan borç alıyor olsun. Durum şudur: Bankalar 30 kişiye borçlu, 70 kişi de bankaya borçlu.
SilSayın Hocam, örnek ile bir sorum olacaktı size. Türkiye sınırları içinde 100 milyar doları euro'ya çevirdiğimizi varsayalım. EUR/USD paritesinde bir değişiklik meydana gelir mi? Yani iki paranın birbiri karşısındaki değeri dünyadaki miktarı üzerinden mi belirleniyor? Eğer öyleyse iki para birimini birbirine çevirdiğimizde dolar verip euro alıyoruz paranın değerinin değişmesi için bahsi geçen paranın AB ülkelerine veya ABD'ye giriş-çıkış mı yapması gerekiyor?
YanıtlaSilDolar endeksinde Euro’nun bir ağırlığı var. Bu durumda Euro’nun fiyatı artar dolar endeksi düşer. Ancak 100 milyar doları TL’ye çevirsek dolar endeksi değişmez dolar/tl paritesi değişir
SilHocam teşekkür ediyorum yazınız için. Ben enflasyonun yatırımları etkileme konusunu tam olarak anlayamıyorum. Faiz falan tamam maliyetleri arttırıyor yatırım talebini düşürüyor ama enflasyon hangi kanaldan yatırım talebini etkiliyor?
YanıtlaSilYüksek enflasyon faizlerin artacağı beklentisini oluşturur bu da yatırım iştahını azaltır. Bence en önemli kanal budur. Enflasyon ayrıca belirsizlik yaratır. Yatırımcının satacağı malın fiyatı ne kadar artacak, aldığı girdi ne kadar artacak, ücretler ne kadar artacak hepsi yatırımcının kafasındadır.
SilHocam Tüik'deki milli gelir hesaplarında milli gelir üç yöntemle de aynı çıkıyor. Ama ABD'de GDP ve GNI ufak da olsa farklı rakamlar veriyor. Bunun nedeni onların istatistiksel hesapları daha iyi ve ayrıntılı yapması mı?
YanıtlaSilTÜİK'in işine ben akıl sır ediremiyorum ki yanıtlayayım.
SilSn hocam geçmişten bir soru sormak istiyorum ! 2001 krizi 1_2 yıl veya 5-6 ay öncesinden geliyorum diyor muydu hocam
YanıtlaSil. ..yani o zaman yorumcular geleceğini öngörmüş muydu ? Teşekkürler..
Kasım 2000de belli etmişti.
SilEvet 2000 Kasım'ında ciddi belirtiler ortaya çıkmıştı.
SilHocam bugünkü Türkiye Varlık Fonu deneyiminin bizim açımızdan iyi olmayacağı aşikar. Peki bunun dışında sizce Türkiye'de uluslararası standartlarla uyumlu bir varlık fonu uygulaması getirilebilir mi? Yoksa bizim bir fazlamız olmadığı için varlık fonu uygulamaları şu durumda bizim için gereksiz mi?
YanıtlaSilVarlık Fonu iki kelimden oluşuyor: Varlık ve Fon. Bizde ikisi de olmadığı için bunları bir araya getirip bir Varlık Fonu kurmanın anlamı yok.
SilHocam KİT'ler iç ve dış borçlanma yaparken direk kendileri mi borçlanıyor? Yoksa Hazine onların adına kendisi mi borçanıyor?
YanıtlaSilKİT'ler tüzel kişiliğe sahip olduğu için kendi adlarına borçlanabilirler. Eğer borçlanamıyorlarsa Hazine, sermayedarları olduğu için, bunların borçlanmasına garantör olabilir.
SilBu borç yükünün dış borç ağırlıklı olup, ağırlıklı olarak da USD olacağı düşünülürse, teorik olarak önce USD'nin diğer paralara göre değerini düşürüp herkesin dış borcunu azaltmalı (hazır FED USD'leri çekmemişken) sonra da USD'ye karşı tüm para birimlerinin değerini hızla düşürüp iç borçları kapatmalı. Sonra da ferah ferah tekrar borçlanmalı. Nasıl çözüm hocam?:)))
YanıtlaSilBorçlar istendiği zaman değil vadesi geldiğinde ödenir.
SilSayın hocam bir konu hakkında yorumunuzu merak ediyorum. Bir ekonomide GSYH 100 birim olsun, bu ekonomide bir yılda 1 birim den 5 ekmek satılsın. Buna göre ekmeğin enflasyon sepetindeki ağırlığı %5 mi olmalıdır? Ya da ekmeğin vazgeçilmez bir ürün olduğunu düşünerek "en az" %5 mi olmalıdır? Ya da sizin yaklaşımınız nedir? Teşekkürler, saygılar.
YanıtlaSilToplam harcamaların içinde ekmeğin ağırlığına bakmak lazım. GSYH 100 birim ise ekmeğe yapılan toplam harcamalar da 5 birimse %5 olur. Ancak bu da eksik olur. Fiyatlara da bakmak lazım. Mesela ortalama olarak malların fiyatı 5 lira ekmeğin fiyatı 2 lira diyelim. Bu sefer gsyh 500, ekmeğe yapılan harcamalar 10 lira. Ağırlık bu sefer %2 olur.
Silpeki cumhuriyet osmanlilarin borclarini nasil odedi?
YanıtlaSilSuanda osmanlinin torunlariyiz diyenler hic utanmiyor mu? Sabahtan aksama kadar kahvehanelerde nargile tuturup ona buna satasiyorlar ki o bu ise bu ulkenin insanlari yabancilar degil.
Niye turk milliyetcileri kendi insanina dusman? niye kendi insanina saldiriyor da baska ulkelerin insani karsisinda misafirperver gozukuyor?
Hocam merhabalar...
YanıtlaSilKonuyla alakalı değil ancak bir sorum olacak. Ekonomide genel görüş olarak enflasyonun neden faizin ise sonuç olduğu kanısı var ancak bir yandan Cumhurbaşkanımızın , bir yandan ise Ekonomi Bakanımızın enflasyonun nedeninin yüksek faizler olduğu yönünde açıklamaları var. Ekonomiye hangi açıdan bakıyorlar? Neden bu açıklamaları duyuyoruz?
Bence hem bilmemek var hem siyaset var. Faizin neden olduğu düşüncesi eski ve yaygın bir düşüncedir yani CB ve bakanları icat etmedi. Ancak yanlış bir düşüncedir.
SilMAHFİ BEY,
YanıtlaSilKAFAYI SIYIRMAMAYI NASIL BAŞARIYORSUNUZ ?
Hayatının temeline "Sevgi, SAYGI ve Anlayışı" koy cevabını bulursun
SilZaten sevgi, saygı, anlayış yoksa konuşacak çok da bir şey yok.
SilHocam elinize sağlık.
YanıtlaSilABD hariç diğer gelişmiş ülkeler dış borçlanmalarını dolar ile mi yoksa kendi para birimiyle mi yapıyor ağırlıklı olarak? Yani ABD için iç-dış borç ayırımı yok demiştiniz bir keresinde, aynı durum atıyorum Japonya veya AB ülkeleri için de geçerli mi?
Parası, başkaları tarafından kabul edilen yani rezerv para olan ülkeler için bu mümkün. Japonya için de mümkün çünkü en azından bölgesel olarak Yen kabul görüyor.
SilSayın Eğilmez, Türkiye' de 2000 yılı,GSMH'dan AR-GE' ayrılan pay ile,2016 yılı AR-GE' ye ayrılan hakkında bilginiz var mı?Bu verileri nasıl temin edebiliriz?
YanıtlaSilhttp://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1082
SilMadem daha fazla üreterek buyuyemiyoruz o zaman, nüfus azalmali çünkü kaynak yetmiyor nüfusumuza,ancak o şekilde GSMH yükselir..niteliksiz nicelikler ülkesi olduk.
YanıtlaSilMesele nüfusun azalması değil, nüfusun niteliğidir. Ayrıca nüfus daha da azalsa büyüme hızımız düşer ama önemli olan kişi başına gsyh’dır, o da bugün nasıl büyüyorsa yine öyle büyür.
SilSayın Adsız 22:30,
Sil'Mesele nüfusun azalması değil, nüfusun niteliğidir.'
Hmmm, tam olarak öyle değil.
Bir fabrika işçisini düşünün. İsterseniz, bir markette kasiyer, raf personeli, berber, çay ocağı işletmecisi, AVM girişlerindeki özel güvenlik personelleri, lokantada garson gibi istihdam alanlarını çeşitlendirebilirsiniz.
İnsanların çoğu, vardiyalı çalışır. Türkiye'nin istihdam yapısında ağırlık, fabrikalardaki düz (vasıfsız, vasıflı) işçilerdir. Türkiye'de diğer istihdam alanlarının rolü yok denecek kadar azdır.
Bazen 2 bazen 3 vardiya ile çalışan fabrikalardaki işçilerin "niteliği"ni arttırmak için, önce, onların yorgun olMAyacağı serbest zaman dilimleri yaratmalısınız.
Fabrikadan eve yorgun gelen, beli ağrıyan, fabrika gürültüsü nedeniyle kafası şişen insanlarımızın "niteliği"ni arttırmak, dilekle olmaz, temenni ile olmaz, lafla olmaz.
Fabrikadan eve yorgun gelen işçinin, eline bir kitap, bir dergi alıp okuması, internette nitelik arttırıcı blog sitelerini dikkatle okuması mümkün değildir. O işçi ilk önce vücudunu ve beynini dinlendirmek zorundadır. Uykudan vakit kalırsa, ev işleri, günlük-haftalık alışveriş, çocuğunun okul masrafları gibi en acil ihtiyaçlarına para yetiştirmek derdi ilk sıradadır, "nitelik" adeta bir lükstür.
Herkes Mahfi Eğilmez gibi olamaz.
Mahfi bey'in parası bol, vakti bol, bir eli yağda, bir eli balda. İstediği an "niteliği"ni arttırabilir.
Fakat, bir fabrika işçisi "niteliği"ni arttırmaya bir yolunu bulup başlarsa, bu durum, Mahfi bey'in toplumdaki statüsünü sarsmaya başlar. Bu nedenle, fabrika sahipleri, holding sahipleri, şirket sahipleri ve yöneticileri, işçileri sürekli "vardiya zinciri"nde birer bakla kılar, işçilerin serbest zaman dilimlerini sadece uyku uyuyup enerji biriktirerek, böylece, bir sonraki vardiyaya hazır olmalarını sağlayarak hazırlar. Mahfi bey de, böylelikle, statüsünü muhafaza etmiş olur.
Sayın Adsız 22:30,
Olayı, sadece, "ekonomik büyüme için nitelikli insan" çerçevesinden değerlendirdiğiniz için, "sosyoloji", "statü kaygısı" ve "siyaset" fonksiyonlarını erteliyorsunuz. Böylece, yanlış sonuçlara ulaşıyorsunuz.
Hayat, sadece, "ekonomi"den ibaret değildir. Mesele, sadece, az paraya / çok paraya sahip olmak, az gelire / çok gelire sahip olmakla sınırlı değildir.
"Vakit, zaman" mefhumları üzerine dikkatle düşünmezseniz, "nitelik" meselesini, sadece, "ekonomik büyüme" kafesi içinde görürsünüz.
"İsteyen herkes, niteliğini arttırabilir." argümanıyla gelmeyiniz. "Genel gerçek, insanların, şirketler tarafından köleleştirilmesidir", yukarıda anlatıldığı gibidir. İstisnalar, kaideyi bozamıyor.
Hayat bazen göründüğünden çok daha basittir. Onu çoğunluk biz daha süslü yapmak için karmaşıklaştırırız ve yanlış sonuçlara ulaşırız. Olaya sadece işçi emekçi açısından bakmayınız. Eğitimin ve müteşebbis ruhunun gelişmiş olduğu bir ekonomi elbette daha nitelikli bir nüfusa sahiptir ve bu nitelikli nüfus yeni teknolojilere kolayca adapte olur ve onun üstüne bir şey koyma gayreti içinde olur. Bir ekonomiyi işçi emekçi kesim uçurmaz, onlar da bir nitelik kazanır gelişmişliğe paralel olarak. Ama gelişmişliğe yol açacak olan nitelikli nüfus içinden çıkacak girişimciliktir. Olaya sosyoloji boyutundan bakmaya çalışmışsınız ancak çok fazla zorlama ifadelerle yanlış bir noktaya ulaşmışsınız. İktisat ile diğer sosyal Bilimler alanında bağlantı kurma çabanız çok doğru olsa da ikisi arasındaki ilişkiyi daha doğru bir düzleme oturtma çabası içinde olmanız size daha fazla şey katar.
SilSayın Adsız 23:43,
SilHayata, 'basit mi? / zor mu?' olduğu yönünde genellikle düalist anlamlar yüklemek, sürekli subjektif değerlendirmeler yapmakla, temenniler okyanusunda kulaç atıp beyhude sürüklenmekle sonuçlanır. 'Yaşanan gerçekler'i görmeyi ertelemek, yıllardır birike birike kanıksanmış yanlışların yayılmasına ne yazık ki daha da katkı sağlar.
'Ehven-i şer'cilik görüşünü desteklemeye, 'istisnalar yaratabilmek bizim elimizde' sözünü söylemeye çalışmışsınız, 'erteleme tuzağı'a düşmüşsünüz, böylelikle yanlış sonuçlara ulaşmışsınız.
Bu site 'ekonomi' ağırlıklı yazılar yayınladığından, gelen yorumlar çoğu zaman ekonomiyi merkeze koyarak hareket eder, 'ekonomik büyüme için nitelikli insan gerek' gibi pespaye bir ifadeyle geçiştirir. Hayat sadece 'ekonomi'den ibaret değil derken, bütün bilim dallarını karıştırıp çorba yapalım, ortaya çıkan malzemeyi lıkır lıkır içelim, basitliğinden bahsetmiyorum.
'Yaşanan gerçek' ne yazık ki şudur:
Eğitim, insanlara nitelik aşılayacak şekilde değil, şirketlere köle yetiştirecek şekilde işler. 'Girişimcilik' kelimesi ise, 'kaide asla sarsılmaz, istisnalar zaman geçtikçe kaideye dahil olur' sözüne hizmet eder. İnsanların hem doğayı hem türdeşlerini ezmesi, sömürmesi gerektiği ilk önce evde hemen ardından okulda öğretilir, sonra, 'girişimci ruh'a sahip olmaları sürekli telkin edilip, katliam yaparken acımasız olmaları sağlanır. Kaide, ne yazık ki, budur. 'Hayır, öyle değil, şunlar da var.' argümanı yanlıştır.
Girişimcilik, niteliği işlemek, hızlandırmak, yaymak demek değil, başkalarını ezerek, sömürerek yükselmektir. 'Ekonomik büyüme'nin, 'girişimcilik ruhu' denen süslü kelime topluluğunu insanların beynine enjekte edip onları zehirleyerek sağlanmaya uğraşılmasıdır.
İnsanlar arasında 'lig'ler olduğu zannedilir, insanlar kategorilerle tanımlanır, üst 'lig'lere, üst 'kategori'lere geçmeleri gerektiği ilk önce evde sonra okulda öğretilir, 'yanlış' böylece yaygınlaşır.
'Yaşanan gerçek' ne yazık ki şudur:
'Girişimcilik' denen şey, şirketlerin kendini şirin göstermek için üstüne giydiği kamuflajdır, ezmeyi, sömürmeyi meşru kılmak için insanlara enjekte ettiği zehirdir.
'Eğitim'i, kökünden, yolun daha en başındayken, 'ezMEmek', 'sömürMEmek' eylemi üzerine inşa etmediğimiz sürece, 'ekonomik büyüme için nitelikli insan şart' gibi pespaye ifadeleri kullanmaya ne yazık ki devam edeceğiz.
"'Ehven-i şer'cilik görüşünü desteklemeye, 'istisnalar yaratabilmek bizim elimizde' sözünü söylemeye çalışmışsınız, 'erteleme tuzağı'a düşmüşsünüz, böylelikle yanlış sonuçlara ulaşmışsınız."
SilSayın adsız 15.46. Benim yukarıda yazdıklarımdan bunları çıkarmışsınız. Bence en büyük pespayelik başkalarının demek istediğini kendi hayal dünyasının kuruntularıyla tevil etmektir. Girimcilik ruhunun bir sömürü ruhu olduğunu iddia etmekle de epey marjinalleşmişsiniz. Nasıl bir dünya bekliyorsunuz çok merak ediyorum. Girişimcinin olmadığı bir ortamda üretimi kim organize edecek? İşçiler mi devlet mi?
Girişimci eğer altındaki kişileri ezip onları sömürüyorsa buna kimsenin diyecek bir şeyi olmaz. Ancak ben sizin özelliğinizi anladım. "Tekil örneklere fazla angaje olup bütüne izafe etme". İnsan sadece gördüğü kadarını anlar ve gördüğü kısmı bütün zannedermiş.
Hayat gerçektir ve acıdır. Bazılarının üstün olmadığı ve eşit olduğu bir dünyayı herkes hayal etmek ister. Ancak bu zordur. İnsanlara düşen ise "girişimci/kapitalist her zaman soyar" zırvalarına sığınmadan (o sığınıkta fikren mutlu olduklarından) eşitsizlikleri, ihmalleri minimuma indirmektir.
Eğer insanlık sizin dediklerinizi uygulasaydı muhtemelen dünya sabanı yeni icat ediyordu ve biz bu durumda eşittik.
Anlıyorum iyi niyetli düşünmeye çalışıyorsunuz ve olumsuz örnekler sizi üzüyor. Ancak bence en büyük iyi niyet rasyonel düşünebilmektir. Bazı mağduriyetleri her şey zannettiğinizde evet iyi niyetli ve vicdanlı olabiliyorsunuz ama kötü sonuçlara yol açıyorsunuz. Ve -30 derecede giydiğiniz ceket sizi yeterince korumadığı için ben bu ceketi giymem diyorsunuz ve donarak ölüyorsunuz.
[1]
SilSayın Adsız 18:04,
Girişimciliği savunanların çoğu, ‘rasyonel düşünme’nin sadece kendi tekellerinde olduğuna inanır. Bu yazının devamını okumanızdan önce, bu hususu dikkatle düşünmenizi öneririm.
Rasyonel düşünmek, rasyonellik, kimsenin himayesinde değildir.
Ve, ‘ehven-i şer’cilik görüşünü destekleyenler (ve desteklemeye teşne olanlar), ‘marjinalleşme’ kelimesini sık kullanarak, tekellerine aldıklarını zannettikleri ‘rasyonel düşünme’nin gereklerini uyguladıklarına inanırlar.
Daha dikkatli okursanız, ‘14 Ekim 2017, 20:49’ ve ‘15 Ekim 2017, 15:46’ dilimlerinde yazdıklarımın temelini ‘yaşanan gerçekler’ oluşturuyor. Tekrar okumanızı öneririm.
Bu sayfada, üzerinde görüştüğümüz başlıklar, ‘ekonomik büyüme’, ‘nitelikli insan’, ‘girişimcilik’ olduğundan, odağı dağıtmadan izah edeyim.
‘İlerleme’, ‘gelişmiş ülke olmak’, ‘nitelikli insanların olduğu ülke’ gibi söylemler, insanları ‘lig’lere bölerek, ‘kategori’lere bölerek düşünmenin sonucudur, yani vaziyet en başından sakattır. Bir topluluğun sahip olduğu teknolojinin seviyesi, o topluluğun ‘ne kadar gelişmiş olduğu’nun göstergesi, standardı, işareti değildir. Bu bakış, plütokratların, ‘kâr merkezli düşünen şirket sahipleri ve yöneticileri’nin, ‘girişimciler’in, rasyonelliği temsil ettikleri zannına kapılarak, adeta fetva verir gibi davranmaları, aslen kendilerinin standart oldukları iddiasını dikte etmeleridir. ‘İlerleme’, ‘gelişmiş ülke olmak’ denen şeyler, plütokratların, girişimcilerin hâl ve tavırlarından, söylemlerinden ibaret değildir.
‘üretimi kim organize edecek?’
Üretimi ‘organize etmek’, hayır, yanlış.
‘Kâr merkezli düşünen şirket sahipleri ve yöneticileri’, ‘girişimciler’, kendi aç-gözlülüklerine (sözde) ‘rasyonel zemin oluşturmak’ iddiasıyla, üretimin ‘organize edilmesi gereken bir süreç olduğu’ savını ortaya atıp, peşlerinden doğayı ve insanları ezmeye, sömürmeye ‘girişirler’.
Üretim ‘organize edilmesi gereken’ bir şey değildir.
‘Girişimci eğer altındaki kişileri ezip onları sömürüyorsa buna kimsenin diyecek bir şeyi olmaz.’
Problem burada başlıyor.
Kimsenin ‘diyecek bir şeyi olMAması’, problemin ta kendisi.
[2]
Sil‘Tekil örneklere fazla angaje olup bütüne izafe etme.’
Size, Brezilya’dan başlayarak Amerika kıtaları üzerinden İngiltere’ye geçip, Çin, Tayvan ve Filipinlere kadar ‘çoğul örnekleri’ aktarırım. ‘Yaşanan gerçekleri’ sıralayarak yazımı uzatmayı tercih etmiyorum.
‘İnsan sadece gördüğü kadarını anlar ve gördüğü kısmı bütün zannedermiş.’
İfadeniz yanlış. Hem ağaçları tek tek, hem ormanı bütün olarak gözlemlerim. Bunları sizlerle paylaşıyorum.
‘Hayat gerçektir ve acıdır. Bazılarının üstün olmadığı ve eşit olduğu bir dünyayı herkes hayal etmek ister. Ancak bu zordur.’
Zor ama imkânsız değil.
İnsanları, ‘sömürMEmek’, ‘ezMEmek’ eylemlerine yöneltmek ‘hayalcilik’ değil, sizin de destek vermeniz gereken bir sorumluluktur.
‘İnsanlara düşen ise ‘girişimci-kapitalist her zaman soyar’ zırva’
Zırva değil, ‘yaşanan gerçek’.
‘...zırvalarına sığınmadan (o sığınıkta fikren mutlu olduklarından) eşitsizlikleri, ihmalleri minimuma indirmektir.’
Şu, ‘minimuma indirmek’ denen şey, ‘ehven-i şer’ciliktir.
‘Eğer insanlık sizin dediklerinizi uygulasaydı muhtemelen dünya sabanı yeni icat ediyordu ve biz bu durumda eşittik.’
Yukarıda izah ettiğim gibi, ‘ölçüt’ü en baştan yanlış yerleştirdiğiniz için, yanlış sonuca ulaşıyorsunuz.
Ve siz muhtmelen, ‘sömürmek’, ‘ezmek’ eylemlerine karşı olmayı, ‘insanları eşitlemeye uğraşmak’ ile aynı sanıyorsunuz.
Hatırlatayım, bir topluluğun sahip olduğu teknolojinin seviyesi, o topluluğun ‘ne kadar gelişmiş olduğu’nun göstergesi, standardı, işareti değildir.
Netice: Ezmek ve sömürmek, ‘saban’ın en çok kullanıldığı çağlarda yok denecek kadar azdı, bugün ‘saban’ az ama ezmek ve sömürmek çok. ‘Rasyonellik’ denen şeye ek, bu hususu da dikkatle düşünmenizi öneririm.
‘Anlıyorum iyi niyetli düşünmeye çalışıyorsunuz ve olumsuz örnekler sizi üzüyor.’
İyi niyetli düşünmeye çalışmıyorum, iyi niyetli düşünüyorum.
‘Olumsuz örnekler’ denen şey, ligleştirmenin, kategorileştirmenin bir başka tezahürü. Hatırlatayım, ‘14 Ekim 2017, 20:49’ ve ‘15 Ekim 2017, 15:46’ dilimlerinde yazdıklarımın temelini ‘yaşanan gerçekler’ oluşturuyor. Tekrar okumanızı öneririm.
‘Bazı mağduriyetleri her şey zannettiğinizde evet iyi niyetli ve vicdanlı olabiliyorsunuz ama kötü sonuçlara yol açıyorsunuz.’
‘Bazı mağduriyetleri her şey zannetmek’, ligleştirmenin, kategorileştirmenin bir başka tezahürü daha. ‘Yaşanan gerçekler’i yeniden hatırlatayım 20:49’da ve 15:46’da.
İyi niyetliyim ve vicdanlıyım, ama kötü sonuçlara yol açan plütokratlardır, ‘kâr merkezli düşünen şirket sahipleri ve yöneticileri’dir, ‘girişimciler’dir. ‘Yaşanan gerçekler’ ortada.
‘Ve -30 derecede giydiğiniz ceket sizi yeterince korumadığı için ben bu ceketi giymem diyorsunuz ve donarak ölüyorsunuz.’
Mesele, derece ne olursa olsun, kimsenin donarak, yanarak ölMEmesi, hastalanMAması için gerekli olan tüm kıyafet türlerinin herkese dağıtılmasıdır. ‘Rasyonellik’, ‘ilerlemek’, ‘nitelikli insan’, ‘teknolojinin hakikaten yararlı bir şey olduğu’ söylemleri, o vakit anlamlı olmaya başlar.
Kurumlar Vergisinin 2018-2020 döneminde yüzde 20'den yüzde 22'ye
YanıtlaSilçıkarılmasına dair önerge komisyona sunuldu. Gelir Vergisi düzenlemesi Ücretlilerden alınan Gelir Vergisi'nin yüzde 27'den yüzde 30'a
yükseltilmesine ilişkin düzenlemeden vazgeçildi. Asgari ücretin 1404
TL'nin altına inmeyeceğini ön gören düzenleme komisyonda kabul
edildi. Üçüncü dilimdeki vergi kesintisi oranı, mevcut durumdaki gibi yüzde 27
olarak uygulanmaya devam edilecek
Kaynak:gercekgundem.com
Asgari ucret dusurulmeli!
SilHocam, borçlar bu kadar artarken; bu borçların alacaklıları kimler? Sadece mevduat sahipleri mi? Bütün dünyadaki borçlar, Yunanistan örneğindeki gibi bir azaltmaya tabi tutulabilir mi? Emek ve çabalarınız için sonsuz teşekkürler
YanıtlaSilAğırlık kamu borçları olduğuna göre içerideki bankalar,şirketler,yatırım fonlarıdır. Gelişmiş ülkelerde borçluluk daha çok içeriye yönelik. Ayrıca hocam katılır mı bilmiyorum borçluluğun yükselmesi tüketimin düşmesi tasarrufun artmasıyla da ilişkili olabilir. İnsanlar tasarruflarını Kamuda değerlendiriyor olabilir bu da kamudaki borçların yükselmesine neden olabilir.
SilAdsiz 22:36, sorun zaten insanlarin tasarrufunda degil, kamunun borcunda. Insanlar birikimlerini "kamu"da degerlendiriyorsa birikimleri yuksek risk altinda demektir. Cunku kamunun bu borc yukunu kaldirmasi faizler arttiginda mumkun degil. Cunku bu sefer borcun faizi, kamu gelirlerini (topladigi vergileri vs.) gececek duruma geliyor. Ornegin Japonya bu konuda cok buyuk sikinti yasiyor, o yuzden uzun sure eksi faizde devam edecek gibi gorunuyor.
SilKaleminize sağlık hocam.
YanıtlaSil1989'da uygulanan Brady Planındaki çözümler, günümüzde özellikle borç yükü fazla olan ülkeler için uygulanabilir mi? Örneğin; borçların geri satın alınması gibi. (Bildiğim üzere bu yöntemler 1994'e doğru bir çok ülkenin borç yüklerinde azalma sağlamıştı.)
Sağ olun.
SilBrady Planı sunulduğu zaman gelişmiş ekonomiler alacaklı gelişmekte olan ekonomiler borçluydu. Şimdi hepsi borçlu. İş çok daha zor.
Gerçekten sorup öğrenmek istediğim bir konu var. Tablo'daki gelişmiş ülkelerin borçları çok fazla. Fakat Türkiyenin borcu onlardan az. (borç stoku/GSYH) Türkiye için bu borç bir sorun oluyor, ancak onların ekonomileri için olmuyor. (Hepsinin Refah düzeyleri, satın alma güçleri daha fazla ve artıyor.)
YanıtlaSilNeden ?
Cevaplarsanız çok mutlu olurum
Saygılarımla
Birincisi onlarda iç-dış borç ayrımı yok, bizde var. Yani kur riski onlarda yok ama bizde var. Ancak bu yine de borçluluk konusunda onların daha sorunlu olduğu gerçeğini değiştirmez. Ayrıca onların alacakları da var. İkincisi onların refah düzeyleri daha fazla artmıyor. Onlar %2 Çin %7 büyürken Çin’in refah düzeyi daha fazla artıyor.
SilOnların borcu kendi para cinsinden. O nedenle iç ve dış borç farkları yok. Yani en kötü halde para basıp öderler borçlarını. Bizim borcumuzun çoğu dolar cinsinden ve dolar basamayız.
SilHocam, AKP ye 2007 de %43, 2011 de %54, 2015 te %53 oy verilmis Isparta da okullarda sadece 9 ay süre icin temizlik islerinde calistirilmak üzere 18 kisilik kadro icin 305 kisi basvurmus ve izdiham olmus. sözlü mülakatta basarili olanlar derhal isbasi yapacaklarmis.
YanıtlaSilBöyle bir durumun söz konusu olabilecegi Dünyada baska bir ülke mevcutmudur.?
Halk kendini sevmeyeni seviyor....
SilYasamim boyunca sunu gordum ve heryerde de soyluyorum aha da burda da yaziyorum
Halk hak ve kadinlar her zaman her yerde ve hep zalimi desteklemislerdir. Bunlarin destegini almak ilgisini sevgisini almak istiyorsan zalim olacaksin ki halk da hak da kadinlarda seni sevsin tutsun drsteklesin.
Bu 2+2:4 eder gibi bisey.
Bak mesela benim iki arkadasim var biri sabah aksam dini rituellerini aksatmaz gel gor ki hic bir isi rast gitmez. Diger arkadasim var sabah aksam hakka karsi gelir laf eder her isi rast gider.
Bknz irakta 1milyon kisi oldu ne oldu sonuc???? G.bush krallar gibi yesil sahalarda golfunu oynarken iraklilar sabahi nerede edecekleeini dusunuyor....
Gwrcekler acidir aci!!!!
Ben de bu adalet karsisinda zalim oldum cunku zalim olunca primin artiyor itibarin yukseliyor namin gucleniyor her sekilde seviliyorsun.herkesin zalim olmasi kaesisindaki insani ezmesi dilegiyle...
Dusman dusman halk dusmandir dogruya dogru insana fogru duzene guzele iyiye halk dusmandir...eeee boyle olunca ben de halka dusmanim. Halka dusman kesildim. Halk dusmani oldum niye cunku halk boyle istiyorda ondan!kotu olani seviyor Kendi halkina dusman olur mu insan ben oldum! Boyle halka dusman olacaksin
SilAlman ekonomisi borc bataginda...
YanıtlaSilAlmanydan al sana haber
Bremenden sevgiler
Birol sevincer
hocam bu zevki bana bırakın. https://en.vikipedi.pw/wiki/Net_international_investment_position türkçeye çevirerek oku eğer yeteri derecede ingilizcen varsa.
Sileğer yeteri derecede ingilizcen yoksa ve yeteri derecede almancan varsa buyur. https://de.wikipedia.org/wiki/Auslandsverm%C3%B6gen
eğer yeteri derecede de almancan yoksa ve almanyada yaşıyorsan bir köprü bul ve atla. en azından amme hizmeti yapmış olursun.
Almanyada yaşayıp, Almanların yapmayacağı işleri yapıp, itilip kakılıp, iyi okullara çocuklarını kayıt dahi ettiremeyen, gettolarda kendi aralarında alt kültür halinde yaşayan adamlar Almanya`yı beğenmiyor. Dön Türkiye`ye ne duruyorsun orda?
SilDön gel Birol?
SilHocam Hindistan'ın yaptıkları nelerdi?
YanıtlaSilHindistan gibi başka bir ülke daha var mı?
Bu borç yükünün aşılması zor gibi geliyor bana.
Hindistan, özellikle elektronik teknoloji alanında yabancı sermaye çekerek büyüdü. Öyle olunca da dış borçlanmaya fazla ihtiyaç duymadı.
Silhocam knoema sitesinde çoğu gösterge bizdekinin tutmuyor nedeni ne olabilir
YanıtlaSilBen de baktım ama pek bir tutarsızlık göremedim. Enflasyon farklı çünkü Knoema yıllık ortalama enflasyonu koymuş siteye. Onun dışında sayılar ve oranlar aynı.
SilSayın hocam, vaktinizi ayırıp borç değişimini ve yorumlarınızı paylaştığınız için teşekkür ederiz. 2017 yılı ilk çeyrek global borç rakamı için 217 trilyon dolar rakamını paylaşıyor bazı finans kuruluşları. Yukarıda bazı arkadaşların haklı olarak sorduğu gibi ALACAKLI kim sorusu akla geliyor. Ama daha önce sizden öğrendiğime göre bu alacaklıların bir kısmı yine devletler oluyor. Bu paylaşılan 217 trilyon NET rakam değil diye anlıyorum. Aslında bize lazım olan NET borçluluk miktarı eğer yanılmıyorsam. http://www.reelpiyasalar.com/haber/ekonomi/27967/dunyada-toplam-borc;-217-trilyon-dolar.html
YanıtlaSilPeki hocam, burada Çin için 29 trilyon dolar borç demiş yani bunlar alacakları düştükten sonraki hesaplar mıdır? Yani Çin'in elinde bulunan Amerikan tahvilleri, döviz rezervleri bu hesaba dahil midir?
Saygılar.
Takip etmen gereken tablo Uluslararası Yatırım Pozisyonu olmalı. Bu tabloda döviz cinsinden varlık ve yükümlülükleri görebilirsin.
SilMahfi Beyin bu hususta yazdığı yazıları da bu blogda okuyabilirsin.
Ülke bazında Net UYP verilerini sıralarsan alt alta hangi ülkenin alacaklı hangi ülkenin borçlu olduğunu görebilirsin.
Çin için sorularında bu borcun dış borç verisi olup olmadığına, brüt veya net olup olmamasına bağlı olarak değişir. Brüt dış borç verisi ise, rezervler dahil değildir.
Hocam enflasyonda baz alınan yıl ile büyümede baz alınan yılın aynı olması gerekir mi?
YanıtlaSilBöyle bir gerek yok.
SilEleanor Rigby mi? Strawberry Fields Forever mı?
YanıtlaSilBen Eleanor Rigby diyorum.
SilEleanor Rigby.
SilHocam yabancıların ülkemizden aldığı bir hisse senedi,özel veya devlet tahvili dış borç stokumuz içinde yer alıyor mu?
YanıtlaSilTürkiye'de yerleşik olmayan bir kişi Türkiye'ye döviz getirip bunu bozdurup TL ile hisse senedi veya tahvil almışsa bu dış borç sayılmıyor. Ama bu kişi bu parayı getirip bankaya yatırmışsa bu dış borç sayılıyor.
Silhocam bir "model" olarak asgari ücreti düşürürsek;
YanıtlaSil- Ucuzlayan iş gücü, girdi maliyetini düşürür.
Öte yandan ücretlerdeki düşüş alım gücünü düşürür (ücretler aşağı yapışkandır), satıcı fiyat düşürür bu da enflasyonu (fiyatlar genel düzeyinde sürekli artış) düşer.
-düşük ücret girdisi büyümeyi de beraberinde getirir ama burda sorun alım gücünün düşmesidir. Onu da aşmanın zorunlu yolu ihracatı arttırmak.
Mahfi hocam, bu küçük modelde hata var mı?
Bu küçük modelde mantık hatası görünmüyor. Eğer bir ekonomi ihracata dayalı büyüyorsa bu model çalışır ama eğer bir ekonomi ağırlıklı olarak iç piyasaya üretim yaparak büyüyorsa bu model büyümeyi de düşürerek refahı geriletir.
SilHocam herkes borçlanıyor tamam fakat kime borçlanıyor.Alacaklı kim?. Herkesin borç yükü arttığına göre birilerinin borç verebiliyor olması lazım gerçekten, bunları yazabilirmisiniz . Teşekkürler.
YanıtlaSil100 kişilik bir ülke düşünün. Bu kişilerin 30'u tasarruf yapıyor ve tasarruflarını bankaya yatırıyor. Bu durumda banka bu 30 kişiye borçlanmış oluyor. Sonra kalan 70 kişinin 50'si bankadan çeşitli nedenlere kredi alıyor. Bu durumda bu 50 kişi bankaya borçlanmış oluyor. Sonra kalan 20 kişi de bankadan borç isteyince içeride para kalmadığı için banka yurtdışındaki bir bankadan borç alıp bu kişilere veriyor.
SilSonuçta banka hem yurtiçindeki bir bölüm kişiye hem de yurt dışına borçlu, kişilerin bir bölümü bankaya borçlu (ama arada banka olmasa yurtiçindeki kişilere borçlu) bir başka bölümü de bankaya borçlu (ama arada banka olmasa yurt dışına borçlu)oluyor. Böylece hemen hemen herkes birbirine borçlu görünse de en baştaki tasarrufu yapan 30 kişi ile yurt dışındakiler alacaklı oluyor.
Hocam, paylaşımınız için teşekkür ederim. Size sorum şudurki,
YanıtlaSilSorun olarak gördüğüm şey Türkiye deki reel sektörün borç yükünün %27 den %67 e çıkmasına rağmen, ki bunu kabaca göreceli olarak 2 kat arttığını düşünebiliriz yanılmıyorsam, talepde olabilecek durgunluğun borç krizi çıkarma ve dolayısıyla kriz yaratma olasılığı var mıdır?
Ne yazık ki var. Çünkü bizim ekonomimiz Çin gibi büyük ağırlıkla dış talebe bağlı değil. İç talebin de önemli etkisi var. Dolaysıyla iç talepte ortaya çıkabilecek bir daralmayı hemen aynen dış taleple doldurma olasılığı yok.
SilDijital değirmenin suyu nereden geliyor\" - http://bndl.tw/BR58FzTa
YanıtlaSilBu da önemli.
http://marginalrevolution.com/
YanıtlaSilhttps://www.mruniversity.com
Hocam bu siteleri takip ediyor musunuz?
İlk kez baktım bu sitelere. Ekonomi öğrencileri için çok yararlı. Hem ekonomi bilgilerini hem de ingilizcelerini geliştirmeleri için.
Silgüzel bir yazı
YanıtlaSil1- borç affı gelecek, para basamayacaklarına göre :)
2- yeni para birlikleri oluşarak hem para birimleri miktarı azalarak daha global bir para birimine geçiş yapılacak.
olasılıklar para basılmayacağına göre
YanıtlaSil1- küresel borç affı gelecek
2- beşeriyet zekasını kullanarak yeni para birliklerine gidecek, yeni para birimleri göreceğiz hatta biz bile bu birliklerden birine dahil olursak maliyetler daha farklı bir hale gelecektir. yoksa bu gidişat sürdürülemez
Gelişmekteki ülkeler içerisinde Hindistan'ın diğerlerinden daha pozitif olma sebeplerinden biri TED Talks da gayet güzel işlenmiştir. Bağlantı aşağıdadır.
YanıtlaSilhttps://www.ted.com/talks/nirmalya_kumar_india_s_invisible_entrepreneurs?utm_campaign=tedspread--a&utm_medium=referral&utm_source=tedcomshare
Hocam merhaba,
YanıtlaSilöncelikle güzel yazılarınız ve paylaşımlarınız için teşekkürler.
Ben ekonomik detaylara çok vakıf olmadığımdan belki de cevabı basit bir kaç sorum olacaktı.
1- Tüm devletler hemen hemen borçlu, bu durumda alacaklı kim ?
2- Burada ki tabloda sadece borçlar mı var yoksa net borç alacak farkı mı bunlar ?