Borç Yükü Tavan Yaptı

Küresel kriz küresel bir borç artışı yarattı. Bütün dünyada borçlarda artış oldu. Aşağıda gelişmiş ülkelerden seçilmiş olanlar ve gelişmekte olan ülkelerden seçilmiş olanlarda 2006 ile 2016 arasında ortaya çıkan borç yükü (borç stoku / GSYH, %) artışını gösteren iki tablo sunuyorum (her iki tablo için de kaynak: IMF, Fiscal Monitor, October, 2017.)

Aşağıdaki tablo gelişmiş ekonomilerdeki durumu gösteriyor.

ABD
Japonya
İngiltere
Fransa
İtalya
Kanada
G. Kore
Kamu Kesimi 2006
64
184
41
64
103
70
29
Kamu Kesimi 2016
107
239
89
96
133
92
38
Hane halkları 2006
96
59
90
44
36
74
70
Hane halkları 2016
79
57
88
57
42
101
93
Reel Kesim 2006
65
100
79
56
67
76
83
Reel Kesim 2016
72
92
73
72
71
102
100
Toplam 2006
225
343
210
164
205
221
183
Toplam 2016
259
388
250
226
246
295
232
Toplamda Artış
15,1
13,1
19,0
37,8
20,0
33,5
26,8

Tabloya göre küresel krizin borç yükünü en fazla artırdığı ekonomi Fransa olmuş. Onu Kanada ve Güney Kore izlemiş. Bu tabloya alınan 7 gelişmiş ülkede toplam borç yükünün yüzde 226 ile 388 arasında değiştiğine dikkat çekmekte yarar var. Borç yükü rekoru yüzde 388 ile Japonya’da bulunuyor. Yani Japonya’da toplam borç yükü GSYH’nin yüzde 388’ine denk geliyor. Güney Kore dışındaki gelişmiş ekonomilerde asıl artış kamu kesimi borç yükünde olmuş. Kanada’da reel kesimin de borç yükü önemli artış sergilemiş.   

Aşağıdaki tablo gelişme yolundaki ekonomilerdeki durumu gösteriyor.

Çin
Brezilya
Hindistan
Türkiye
G. Afrika
Endonezya
Rusya
Kamu Kesimi 2006
25
66
77
45
31
36
10
Kamu Kesimi 2016
44
78
70
28
52
28
16
Hane halkları 2006
11
14
10
9
39
11
8
Hane halkları 2016
44
23
10
18
35
17
16
Reel Kesim 2006
105
39
38
27
33
14
32
Reel Kesim 2016
165
44
45
67
37
23
52
Toplam 2006
142
118
125
81
104
61
49
Toplam 2016
254
145
125
113
124
68
84
Toplamda Artış
78,9
22,9
0,0
39,5
19,2
11,5
71,4

Tabloya göre Hindistan’da kamu kesimi borç yükü azalırken reel kesimin borç yükü artmış buna karşılık borç yükü toplamda değişmemiş. Toplamda artış rekoru yüzde 78,9 ile Çin’e ait bulunuyor. Çin’de hem kamu kesiminin hem hane halklarının hem de reel kesimin borç yükü ciddi artış sergilemiş. Çin’i yüzde 71,4 ile Rusya izliyor. Rusya’da da Çin’de olduğu gibi bütün alt kategorilerde artış var. Borç yükü artışında üçüncü sırada yüzde 39,5’luk artış oranıyla Türkiye yer alıyor. Türkiye’de kamu kesimi borç yükü düşerken hane halklarının ve reel kesimin borç yükü artmış görünüyor. Özellikle reel kesim borç yükü artışı önemli oranda olmuş.

Asıl büyük sorun gelişmiş ekonomilerde olmakla birlikte gelişme yolundaki ekonomilerde de borç yükü küresel krizle birlikte çok ciddi bir sorun haline gelmiş görünüyor. Dünya, küreselleşmeyle birlikte ekonomik ve finansal özgürlüğün sınırlarını aşırı biçimde zorlayarak hızlı büyüdü. Küresel kriz boyunca da para basarak büyümeye daha düşük düzeyde de olsa devam etti. Sonuçta karşımızda devasa bir borç yükü oluştu. Geçmişte borç yükü sorunları Latin Amerika borçları gibi bölgesel sorunlar olarak karşımıza çıkıyordu. Oysa şimdi neredeyse bütün dünya borçlu bulunuyor. Önümüzdeki dönem küresel sistemin çevreye zarar vermeden çözmesi gereken en önemli sorunların başında bu büyük borç yükü geliyor.  

Yorumlar

  1. Sayın hocam başarılarınızın devamını diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam hurmetlerimi sunarak basarili calismalarinizi takdir ve tebrik ediyorum. Dunyanin ekonomik ve finansal olarak asiri ve hizli büyüdü tespitiniz ve devasa borc yükünün bolgesel degil tum dunyayi sarmış olmasi bugüne degin gerçekleşen krizler ve uretilen çözümlerin bu gelismeler içinde yol gosterici olmasi diliyorum

      Sil
  2. Bu kadar büyük borç yükü için tavsiyeleriniz nedir hocam?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha fazla büyütmeden GSYH'yi büyüterek oranı düşürmek.

      Sil
  3. Yine donuyor doladiyor su sonuca variyor

    Tek care para basmak ve finansal vergilendirmeyi sikislasmayi sa unmak

    YanıtlaSil
  4. Hocam, Japonya gibi gelişmiş bir ülke nasıl oluyor da bu kadar büyük kamu borç yüküne sahip olabiliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Japonya'nın modeli o. Yani borçlanarak yatırım yapmak.

      Sil
  5. https://www.youtube.com/watch?v=e1K-BMkHJPs&t=3917s

    Zeitgeist Addendum Türkçe Dublaj hocam bence bu ilginizi cekerdi ve yorumlarınızı çok merak ediyorum bu hareket hakkında teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. bu belgeseldede bir bölümde dolar basılmazsa sistem batacaktır diyor hocam bence bu yük hep artıcak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Para basılsa da artık yararı olmayacak aşamadayız sanırım.

      Sil
    2. Hocam, o halde James Richard'in The Death of Money kitabinda acikladigi dolar bazli kuresel ekonominin sonuna gelindigi gorusnu destekliyor musunuz. Komplo teorilerine girmeden, tirilyonlarca dolar basilmis olmasina ragmen hala yuzde 2 enflasyonlu Amerika'yi benim limitli ekonomi bilgim kaldirmiyor acikcasi.

      Sil
  7. Hocam gelişmiş ulkelerde olan bu borc yukundeki artış çoğunlukla yatirimlari finanse etmek icin kullanildigindan onlarda ki bu yatirim artisida biz gibibgelismekte olan ulkelerle olan ticari iliskilerini arttiracagindan bizim acimizdan olumlu bir durum degil mi ? Yani bu durumu firsata ceviremez miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kez borç artışı sadece finansal yatırımları kurtarmak için oldu.

      Sil
  8. Hocam Borcu azaltmak için Gysh’yi büyütmek gerektiğini belirtmişsiniz.Açıklanan orta vadeli proğramda 2020ye kadar büyüme beklentisi %5.5.Bu büyüme oranları ile gsyh’yi büyütmek mümkün mü?teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. OVP'ye göre mümkün. Bana göre ancak borcu artırarak mümkün. Borcu artırınca GSYH artıyor ama borç/GSYH oranı da artıyor. Yani kısır döngü.

      Sil
  9. Peki hocam bu tablolarda Almanya bulunmamakta fakat ülke bütçe fazlası veriyor o kadar Avrupa ülkesi arasında bu nasıl yapabiliyor ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Almanya'nın borcu da az değil. Sadece kamu kesim borç stoku/GSYH oranı yüzde 68. Buraya sadece en yüksek olanları aldım. Bununla birlikte Almanya her şeyden önce cari fazla veriyor. Yani döviz geliri döviz giderinden fazla. Bunun da desteğiyle bütçesi fazla veriyor. Ve o nedenle de borç yükü azalıyor.

      Sil
    2. Almanya bu hizla giderse 2025e borcu morcu kalmaz! hem cari fazla vereceksin hem butce fazlasi vereceksin hem de Tutumlu bir topluma sahip olacaksin. Kulturel olarak Alman halki ev mev alayim kendi evim olsun diyen bir halk degil. Yatirim amacli zaten oyle bir iddialari yok da kendi evim olsun diyen adam da yok. Tum bu nedenlerden oturu Almanyanin borcu, inebilir odenebilir kredibilitesi yuksek bir borctur.

      Almanyanin yapmasi gereken alt yapi harcamalarina kaynak aktarmak yenilenebilir enerji elektirikli sisitmeler uzerine daha hizli hareket alani yaratmaktir.

      Sil
    3. Cari fazla olduğunda bu bütçe dengesine nasıl destek olur hocam? Özel sektörün ağırlıklı olduğu bir ekonomide cari denge ile bütçe dengesi genelde birbirinden çoğunlukla bağımsız değil mi? Teşekkürler.

      Sil
  10. osmanli hem siyasi hem maddi hemde askeri olarak ablukaya alinmis ve hasta adam unvanini almisti. Simdide bence durum farkli degil. paramiz yok, sozumuzun itibari yok, teknolojimiz yok, egitimimiz yok ama saga sola kulhanbeyli soylemlerle ic politikaya oynamaya devam ediyoruz. Ataturk'un mirasina ihanet ettik. Dinle yobazligi birbirine karistirdik. Adaletten vazgectik. Daygi sevgi kardeslik dostluk kelimelerinin icini bosalttik. O kadar zayif ve aciz kaldik ki onune gelen tekmeliyor tokatliyor. Bize artik bir mucize gerekir. o mucizede sanki egitim reformu yapilmista 1 yilda 20 yillik egitimi almis bir topluma uyanmak olabilir. Kim bilir belki mucize olur. Siz ne dusunuyorsunuz hocam? Hergun birilerine birseyler ogretmeye cabaliyorsunuz ama gercekte ne dusunuyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben mucizelere inanmam. Atatürk'ün yaptıkları mucize gibi görünse de aslında bir adanmışlık öyküsüdür. Atatürk'ün her adımı, her girdiği savaş bir bilimsel çabaya dayanıyor. Arkasında tesadüf hemen hemen hiç yok.
      Zor tabii. İnancın yerine bilimi koymak kolay değil. Batı bunu Rönesans ve Reformla yaptı ve alıp başını gitti. Bizde benzer bir eylemi Atatürk yaptı. Ne yazık ki geri dönüyoruz.

      Sil
    2. ne yazık ki gercek bu. Bunca yıllık cumhuriyet kazanımları boylesine cabucak ucup gitti. Demekki toplumun epey bir kısmı anlayamamış

      Sil
    3. Mucize bekleyerek bu hale geldik zaten. Herşeyi unutup önümüze bakıp çalışıp ilerlemeyi düşünmezsek 50 yıl sonrada biz aynı mucizeyi bekliyor oluruz.

      Sil
    4. 10.04 anlayamamış değil anlatılmamış. Şimdilerde 15 temmuzu milletin gözüne soktukları gibi cumhuriyet in değerlerini doğru bir şekilde değil de içi boş şekilde özünü değil şeklini öğretmeye çalışırsak milleti nefret ettirirsiniz. Hele hele cumhuriyetin değerlerini ideolojisinin perdesi yada çıkarlarının kılıfı gibi kullananlara ne demeli bilmiyorum. Bu ülkeye asıl ihaneti bence cumhuriyetin değerlerini hoyratça kullananlar yaptı. Eğitim, sabır, samimiyet ve vatan millet sevgisiyle cumhuriyetin değerlerini anlatmalıydık. dini argümanlara milletin hassas damarlarına basarak degil. Cumhuriyetcinin karşıtı dindarlık gibi bir algıyı milletin zihninde oluşturan çakma cumhuriyetçiler bu günün asıl suçlularıdır.

      Sil
  11. Hocam tabloda iki satırda da 2016 yazıyor sanırım biri 2017 olacak

    YanıtlaSil
  12. Borçlar artığı zaman,bu zorunlu olarak harcamaların azalacağı anlamına gelir sanırım.Bu Dünya üretiminin kısılması anlamına gelecektir diye düşünüyorum.Bu şu an piyasalarda bahar havasının yaşandığını fiyatların şistiğini göstermez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet zaten gelişmiş ülkelerde o yüzden enflasyon bir türlü artmıyor.

      Sil
  13. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  14. Hocam iyi günler, birkacgündür merak ettigim bir konu var.Nakitsiz veyahut düsük nakitli bir ekonominin avantajlari dez avantajlari nelerdir bugunku bulundumuz durum icerisinde. Ornegin, 100 lira ve ustu banknotlar kullanimdan kaldirilsa,kayitsiz ekonomi azalir mi?enflasyona nasil bir etkisi olur? Hizmet sektorune bagli GSMH'miz yükselir mi? Saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kastınız kredi kartı kullanımının ağırlık kazanmasıysa zaten öyle oldu.

      Sil
    2. Sayin hocam,hatalarla dolu bu soruma verdiginiz icin tesekkur ederim ve affinizi dilerim.

      Evet kastim kart kullanimi arttirmakti ama yanlizca bunu kredi karti olarak degil normal banka kartlari olarak da dusunebiliriz.

      Sil
  15. Hocam herkesin borç yükü artıyor tamam da kime borçlanıyorlar? Birilerinin de tam tersi bundan pay alması gerekmiyor mu? Borç tek taraflı değildir. Birileri birilerinden alır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 100 kişilik bir toplum düşünün. 30 kişi tasarruf yapıyor ve bankaya yatırıyor, geri kalan 70 kişi parası yetmediği için öteki 30 kişiye borçlanıyor. Bu durumda bankalar 30 kişiye borçlu, 70 kişi de bankalara borçlu oluyor.

      Sil
    2. Hocam bu söylediğiniz tabi biraz düz mantık. Sizin borç dediğinize bir başkası yatırım der.

      Örneğin benim kenarda kullanmadığım birkaç milyar dolarım olsa ve bunu en güvendiğim ülkenin en güvendiğim bankasına yatırsam banka parası yetmediği için benden borç mu almış olacak yoksa ben onlardan paramı saklama ve değerlendirme hizmeti mi almış olacağım?

      Demek istediğim gelişmiş ülkeler gibi düşük faizle ve uzun vadede alıyorsanız bunun adı "yatırım" oluyor, bizim gibi parayı çekebilmek için yüksek faiz vermeniz gerekiyorsa "borç" oluyor.

      Yani bu rakamlara ABD'ye yatırımlar milli gelirinin %259'una ulaştı şeklinde de bakabilirsiniz, ABD borç içinde yüzüyor şeklinde de.

      Sil
  16. Birgün olurda benim söylediklerim bilim ile ters düşerse , bilimi seçiniz. M. Kemal Atatürk

    YanıtlaSil
  17. Hocam vergi artışı yapılırken hangi gösterge referans alınıyor. Mesela MTV’de %15 rutin artış var. Enflasyona mı bakıp yapıyorlar? Ama enflasyon her sene bu kadar yüksek değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu seneye kadar yeniden değerleme oranına bakılıyordu. %15 YDO ya göre iyi bir oran olcak gibi duruyor. Tabi %25'i saymazsak. http://ekonomiatlasi.com/yeniden-degerleme-orani

      Sil
  18. İyi günler Mahfi Bey,
    Borç verilerinin kolay bulunabilmesi analizini daha kolaylaştırmaktadır. Aynı şekilde, alacak kompozisyonun ve değişimlerinin de analizini çok merak etmekteyim. Aydınlatıcı bir akademik birey olmanız, kolay anlaşılabilir ve saygılı uslubunuz nedeniyle için çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  19. Orta Doğu 'nun Kuzey Kore'si olmayız umarım.

    YanıtlaSil
  20. Küçük bir müzik molasına ne dersiniz hocam:
    Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin
    Gitme! Kaybedince daha çok seveceksin...


    https://www.youtube.com/watch?v=49Kh1mS4Fhs

    Yokluğunda (Leyla The Band)

    YanıtlaSil
  21. Hocam kadinlar istihdama katildigi icin issizlik yuksek oluyormus. 5 cocugu yapinca da issizlik azalacak sanirim. Bu kadar sacma bir gerekce olabilir mi? Bu sozden sonra da artik bir sey denmez...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Batının gelişmişliğinin altında yatan en önemli neden kadınların istihdamda erkeklerle birlikte yer almasıdır.

      Sil
    2. Ve kölelerin

      Sil
  22. Hocam saygılar. Cumhuriyetçi ve Atatürk ÇÜ bir ailede büyüdüm. Özellikle rahmetli dedem bize 7 yaşından beri Atatürk'ün iktisadi bağımsızlık için osmanlı dan kalan borçları ödediğini anlatır ve üç kuruşunuza beş düğüm atın der ve gıcır gıcır yeni para verirdiki harcamaya kıyamıyalım diye. :) şuan 34 yaşındayım. 9yıl Eşimin maaşı ile tasarruf yaptık, benim maaşım ile geçindik. Çok şükür şuan ülkede çok büyük bir kriz olsa,işsiz kalsak ölçülü bir harcama ile 60 yaşımıza kadar yetecek bir birikim yaptık.ancak İPHONE kullanamadık, mevcut işlerimize güvenerek kredi ile ev,araba alamadık. Ne aldıysak, tasarruf yaptık ve o tasarruf ile aldık. Şuan ülke insanın bu kadar borçlu ve sıkıntıda olduğunu görünce inanın çok üzülüyorum. Ancak kızıyorum da. Çok fazla insanımız bankalara köle oldu. Bankalarıda yabancı ülkeler satın aldı. Rahmetli dedemi sıkı bir kemalist olduğu ve bunuda bize aşıladığı için sevgi saygı özlem ile anıyorum herzaman. Eski nesil bir başka güzel insanlarmış. Saygılar sunuyorum hocam.

    YanıtlaSil
  23. Madem bütün ülkeler borçlu kesin ve toptan çözüm alacaklı ülkelerin alacağı silinsin..Herkes rahat nefes alsın.(Arjantin'de master,Atina'da doktora yapmış birisi olarak söylüyorum)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelişmiş ülkelerde ağırlık içeride ve çoğunluk kamu borçlu. Kamu ne diyecek vatandaşına sana paranı vermiyorum mu diyecek?

      Sil
  24. Bütün ülkeler borçlanmışsa, alacaklı olanlar kimler?

    YanıtlaSil
  25. Hocam btc tarih yazmaya devam ediyor,Japonya da resmi olarak tanınmasından sonra 5 yılda 5$ dan 6000$ seviyesine geldi.Ekonomi tarihi boyunca bu hızda kazandıran bir araç varoldu mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lale soğanı. Meşhur Lale çılgınlığında böyle kazandırmıştı.

      Sil
  26. Hocam herkes borçlanıyor tamam fakat kime borçlanıyor. Borç tek taraflı olmaz. Birileri alır birileri verir. Herkesin borç yükü arttığına göre birilerinin borç verebiliyor olması lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüketimin düşük tasarrufların yüksek olduğu bir ortamda borçluluk o kadar da anormal bir olay değildir. Tabi kamu borçluluğu.

      Sil
    2. 100 kişilik bir ülke düşünün. 30 kişi tasarruf yapıp bankaya yatırıyor, kalan 70 kişi de bu bankadan borç alıyor olsun. Durum şudur: Bankalar 30 kişiye borçlu, 70 kişi de bankaya borçlu.

      Sil
  27. Sayın Hocam, örnek ile bir sorum olacaktı size. Türkiye sınırları içinde 100 milyar doları euro'ya çevirdiğimizi varsayalım. EUR/USD paritesinde bir değişiklik meydana gelir mi? Yani iki paranın birbiri karşısındaki değeri dünyadaki miktarı üzerinden mi belirleniyor? Eğer öyleyse iki para birimini birbirine çevirdiğimizde dolar verip euro alıyoruz paranın değerinin değişmesi için bahsi geçen paranın AB ülkelerine veya ABD'ye giriş-çıkış mı yapması gerekiyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolar endeksinde Euro’nun bir ağırlığı var. Bu durumda Euro’nun fiyatı artar dolar endeksi düşer. Ancak 100 milyar doları TL’ye çevirsek dolar endeksi değişmez dolar/tl paritesi değişir

      Sil
  28. Hocam teşekkür ediyorum yazınız için. Ben enflasyonun yatırımları etkileme konusunu tam olarak anlayamıyorum. Faiz falan tamam maliyetleri arttırıyor yatırım talebini düşürüyor ama enflasyon hangi kanaldan yatırım talebini etkiliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüksek enflasyon faizlerin artacağı beklentisini oluşturur bu da yatırım iştahını azaltır. Bence en önemli kanal budur. Enflasyon ayrıca belirsizlik yaratır. Yatırımcının satacağı malın fiyatı ne kadar artacak, aldığı girdi ne kadar artacak, ücretler ne kadar artacak hepsi yatırımcının kafasındadır.

      Sil
  29. Hocam Tüik'deki milli gelir hesaplarında milli gelir üç yöntemle de aynı çıkıyor. Ama ABD'de GDP ve GNI ufak da olsa farklı rakamlar veriyor. Bunun nedeni onların istatistiksel hesapları daha iyi ve ayrıntılı yapması mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TÜİK'in işine ben akıl sır ediremiyorum ki yanıtlayayım.

      Sil
  30. Sn hocam geçmişten bir soru sormak istiyorum ! 2001 krizi 1_2 yıl veya 5-6 ay öncesinden geliyorum diyor muydu hocam
    . ..yani o zaman yorumcular geleceğini öngörmüş muydu ? Teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kasım 2000de belli etmişti.

      Sil
    2. Evet 2000 Kasım'ında ciddi belirtiler ortaya çıkmıştı.

      Sil
  31. Hocam bugünkü Türkiye Varlık Fonu deneyiminin bizim açımızdan iyi olmayacağı aşikar. Peki bunun dışında sizce Türkiye'de uluslararası standartlarla uyumlu bir varlık fonu uygulaması getirilebilir mi? Yoksa bizim bir fazlamız olmadığı için varlık fonu uygulamaları şu durumda bizim için gereksiz mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Varlık Fonu iki kelimden oluşuyor: Varlık ve Fon. Bizde ikisi de olmadığı için bunları bir araya getirip bir Varlık Fonu kurmanın anlamı yok.

      Sil
  32. Hocam KİT'ler iç ve dış borçlanma yaparken direk kendileri mi borçlanıyor? Yoksa Hazine onların adına kendisi mi borçanıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. KİT'ler tüzel kişiliğe sahip olduğu için kendi adlarına borçlanabilirler. Eğer borçlanamıyorlarsa Hazine, sermayedarları olduğu için, bunların borçlanmasına garantör olabilir.

      Sil
  33. Bu borç yükünün dış borç ağırlıklı olup, ağırlıklı olarak da USD olacağı düşünülürse, teorik olarak önce USD'nin diğer paralara göre değerini düşürüp herkesin dış borcunu azaltmalı (hazır FED USD'leri çekmemişken) sonra da USD'ye karşı tüm para birimlerinin değerini hızla düşürüp iç borçları kapatmalı. Sonra da ferah ferah tekrar borçlanmalı. Nasıl çözüm hocam?:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borçlar istendiği zaman değil vadesi geldiğinde ödenir.

      Sil
  34. Sayın hocam bir konu hakkında yorumunuzu merak ediyorum. Bir ekonomide GSYH 100 birim olsun, bu ekonomide bir yılda 1 birim den 5 ekmek satılsın. Buna göre ekmeğin enflasyon sepetindeki ağırlığı %5 mi olmalıdır? Ya da ekmeğin vazgeçilmez bir ürün olduğunu düşünerek "en az" %5 mi olmalıdır? Ya da sizin yaklaşımınız nedir? Teşekkürler, saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplam harcamaların içinde ekmeğin ağırlığına bakmak lazım. GSYH 100 birim ise ekmeğe yapılan toplam harcamalar da 5 birimse %5 olur. Ancak bu da eksik olur. Fiyatlara da bakmak lazım. Mesela ortalama olarak malların fiyatı 5 lira ekmeğin fiyatı 2 lira diyelim. Bu sefer gsyh 500, ekmeğe yapılan harcamalar 10 lira. Ağırlık bu sefer %2 olur.

      Sil
  35. peki cumhuriyet osmanlilarin borclarini nasil odedi?
    Suanda osmanlinin torunlariyiz diyenler hic utanmiyor mu? Sabahtan aksama kadar kahvehanelerde nargile tuturup ona buna satasiyorlar ki o bu ise bu ulkenin insanlari yabancilar degil.
    Niye turk milliyetcileri kendi insanina dusman? niye kendi insanina saldiriyor da baska ulkelerin insani karsisinda misafirperver gozukuyor?

    YanıtlaSil
  36. Hocam merhabalar...
    Konuyla alakalı değil ancak bir sorum olacak. Ekonomide genel görüş olarak enflasyonun neden faizin ise sonuç olduğu kanısı var ancak bir yandan Cumhurbaşkanımızın , bir yandan ise Ekonomi Bakanımızın enflasyonun nedeninin yüksek faizler olduğu yönünde açıklamaları var. Ekonomiye hangi açıdan bakıyorlar? Neden bu açıklamaları duyuyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence hem bilmemek var hem siyaset var. Faizin neden olduğu düşüncesi eski ve yaygın bir düşüncedir yani CB ve bakanları icat etmedi. Ancak yanlış bir düşüncedir.

      Sil
  37. MAHFİ BEY,

    KAFAYI SIYIRMAMAYI NASIL BAŞARIYORSUNUZ ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatının temeline "Sevgi, SAYGI ve Anlayışı" koy cevabını bulursun

      Sil
    2. Zaten sevgi, saygı, anlayış yoksa konuşacak çok da bir şey yok.

      Sil
  38. Hocam elinize sağlık.
    ABD hariç diğer gelişmiş ülkeler dış borçlanmalarını dolar ile mi yoksa kendi para birimiyle mi yapıyor ağırlıklı olarak? Yani ABD için iç-dış borç ayırımı yok demiştiniz bir keresinde, aynı durum atıyorum Japonya veya AB ülkeleri için de geçerli mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Parası, başkaları tarafından kabul edilen yani rezerv para olan ülkeler için bu mümkün. Japonya için de mümkün çünkü en azından bölgesel olarak Yen kabul görüyor.

      Sil
  39. Sayın Eğilmez, Türkiye' de 2000 yılı,GSMH'dan AR-GE' ayrılan pay ile,2016 yılı AR-GE' ye ayrılan hakkında bilginiz var mı?Bu verileri nasıl temin edebiliriz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1082

      Sil
  40. Madem daha fazla üreterek buyuyemiyoruz o zaman, nüfus azalmali çünkü kaynak yetmiyor nüfusumuza,ancak o şekilde GSMH yükselir..niteliksiz nicelikler ülkesi olduk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mesele nüfusun azalması değil, nüfusun niteliğidir. Ayrıca nüfus daha da azalsa büyüme hızımız düşer ama önemli olan kişi başına gsyh’dır, o da bugün nasıl büyüyorsa yine öyle büyür.

      Sil
    2. Sayın Adsız 22:30,

      'Mesele nüfusun azalması değil, nüfusun niteliğidir.'

      Hmmm, tam olarak öyle değil.

      Bir fabrika işçisini düşünün. İsterseniz, bir markette kasiyer, raf personeli, berber, çay ocağı işletmecisi, AVM girişlerindeki özel güvenlik personelleri, lokantada garson gibi istihdam alanlarını çeşitlendirebilirsiniz.

      İnsanların çoğu, vardiyalı çalışır. Türkiye'nin istihdam yapısında ağırlık, fabrikalardaki düz (vasıfsız, vasıflı) işçilerdir. Türkiye'de diğer istihdam alanlarının rolü yok denecek kadar azdır.

      Bazen 2 bazen 3 vardiya ile çalışan fabrikalardaki işçilerin "niteliği"ni arttırmak için, önce, onların yorgun olMAyacağı serbest zaman dilimleri yaratmalısınız.

      Fabrikadan eve yorgun gelen, beli ağrıyan, fabrika gürültüsü nedeniyle kafası şişen insanlarımızın "niteliği"ni arttırmak, dilekle olmaz, temenni ile olmaz, lafla olmaz.

      Fabrikadan eve yorgun gelen işçinin, eline bir kitap, bir dergi alıp okuması, internette nitelik arttırıcı blog sitelerini dikkatle okuması mümkün değildir. O işçi ilk önce vücudunu ve beynini dinlendirmek zorundadır. Uykudan vakit kalırsa, ev işleri, günlük-haftalık alışveriş, çocuğunun okul masrafları gibi en acil ihtiyaçlarına para yetiştirmek derdi ilk sıradadır, "nitelik" adeta bir lükstür.

      Herkes Mahfi Eğilmez gibi olamaz.

      Mahfi bey'in parası bol, vakti bol, bir eli yağda, bir eli balda. İstediği an "niteliği"ni arttırabilir.

      Fakat, bir fabrika işçisi "niteliği"ni arttırmaya bir yolunu bulup başlarsa, bu durum, Mahfi bey'in toplumdaki statüsünü sarsmaya başlar. Bu nedenle, fabrika sahipleri, holding sahipleri, şirket sahipleri ve yöneticileri, işçileri sürekli "vardiya zinciri"nde birer bakla kılar, işçilerin serbest zaman dilimlerini sadece uyku uyuyup enerji biriktirerek, böylece, bir sonraki vardiyaya hazır olmalarını sağlayarak hazırlar. Mahfi bey de, böylelikle, statüsünü muhafaza etmiş olur.

      Sayın Adsız 22:30,

      Olayı, sadece, "ekonomik büyüme için nitelikli insan" çerçevesinden değerlendirdiğiniz için, "sosyoloji", "statü kaygısı" ve "siyaset" fonksiyonlarını erteliyorsunuz. Böylece, yanlış sonuçlara ulaşıyorsunuz.

      Hayat, sadece, "ekonomi"den ibaret değildir. Mesele, sadece, az paraya / çok paraya sahip olmak, az gelire / çok gelire sahip olmakla sınırlı değildir.

      "Vakit, zaman" mefhumları üzerine dikkatle düşünmezseniz, "nitelik" meselesini, sadece, "ekonomik büyüme" kafesi içinde görürsünüz.

      "İsteyen herkes, niteliğini arttırabilir." argümanıyla gelmeyiniz. "Genel gerçek, insanların, şirketler tarafından köleleştirilmesidir", yukarıda anlatıldığı gibidir. İstisnalar, kaideyi bozamıyor.

      Sil
    3. Hayat bazen göründüğünden çok daha basittir. Onu çoğunluk biz daha süslü yapmak için karmaşıklaştırırız ve yanlış sonuçlara ulaşırız. Olaya sadece işçi emekçi açısından bakmayınız. Eğitimin ve müteşebbis ruhunun gelişmiş olduğu bir ekonomi elbette daha nitelikli bir nüfusa sahiptir ve bu nitelikli nüfus yeni teknolojilere kolayca adapte olur ve onun üstüne bir şey koyma gayreti içinde olur. Bir ekonomiyi işçi emekçi kesim uçurmaz, onlar da bir nitelik kazanır gelişmişliğe paralel olarak. Ama gelişmişliğe yol açacak olan nitelikli nüfus içinden çıkacak girişimciliktir. Olaya sosyoloji boyutundan bakmaya çalışmışsınız ancak çok fazla zorlama ifadelerle yanlış bir noktaya ulaşmışsınız. İktisat ile diğer sosyal Bilimler alanında bağlantı kurma çabanız çok doğru olsa da ikisi arasındaki ilişkiyi daha doğru bir düzleme oturtma çabası içinde olmanız size daha fazla şey katar.

      Sil
    4. Sayın Adsız 23:43,

      Hayata, 'basit mi? / zor mu?' olduğu yönünde genellikle düalist anlamlar yüklemek, sürekli subjektif değerlendirmeler yapmakla, temenniler okyanusunda kulaç atıp beyhude sürüklenmekle sonuçlanır. 'Yaşanan gerçekler'i görmeyi ertelemek, yıllardır birike birike kanıksanmış yanlışların yayılmasına ne yazık ki daha da katkı sağlar.

      'Ehven-i şer'cilik görüşünü desteklemeye, 'istisnalar yaratabilmek bizim elimizde' sözünü söylemeye çalışmışsınız, 'erteleme tuzağı'a düşmüşsünüz, böylelikle yanlış sonuçlara ulaşmışsınız.

      Bu site 'ekonomi' ağırlıklı yazılar yayınladığından, gelen yorumlar çoğu zaman ekonomiyi merkeze koyarak hareket eder, 'ekonomik büyüme için nitelikli insan gerek' gibi pespaye bir ifadeyle geçiştirir. Hayat sadece 'ekonomi'den ibaret değil derken, bütün bilim dallarını karıştırıp çorba yapalım, ortaya çıkan malzemeyi lıkır lıkır içelim, basitliğinden bahsetmiyorum.

      'Yaşanan gerçek' ne yazık ki şudur:

      Eğitim, insanlara nitelik aşılayacak şekilde değil, şirketlere köle yetiştirecek şekilde işler. 'Girişimcilik' kelimesi ise, 'kaide asla sarsılmaz, istisnalar zaman geçtikçe kaideye dahil olur' sözüne hizmet eder. İnsanların hem doğayı hem türdeşlerini ezmesi, sömürmesi gerektiği ilk önce evde hemen ardından okulda öğretilir, sonra, 'girişimci ruh'a sahip olmaları sürekli telkin edilip, katliam yaparken acımasız olmaları sağlanır. Kaide, ne yazık ki, budur. 'Hayır, öyle değil, şunlar da var.' argümanı yanlıştır.

      Girişimcilik, niteliği işlemek, hızlandırmak, yaymak demek değil, başkalarını ezerek, sömürerek yükselmektir. 'Ekonomik büyüme'nin, 'girişimcilik ruhu' denen süslü kelime topluluğunu insanların beynine enjekte edip onları zehirleyerek sağlanmaya uğraşılmasıdır.

      İnsanlar arasında 'lig'ler olduğu zannedilir, insanlar kategorilerle tanımlanır, üst 'lig'lere, üst 'kategori'lere geçmeleri gerektiği ilk önce evde sonra okulda öğretilir, 'yanlış' böylece yaygınlaşır.

      'Yaşanan gerçek' ne yazık ki şudur:

      'Girişimcilik' denen şey, şirketlerin kendini şirin göstermek için üstüne giydiği kamuflajdır, ezmeyi, sömürmeyi meşru kılmak için insanlara enjekte ettiği zehirdir.

      'Eğitim'i, kökünden, yolun daha en başındayken, 'ezMEmek', 'sömürMEmek' eylemi üzerine inşa etmediğimiz sürece, 'ekonomik büyüme için nitelikli insan şart' gibi pespaye ifadeleri kullanmaya ne yazık ki devam edeceğiz.

      Sil
    5. "'Ehven-i şer'cilik görüşünü desteklemeye, 'istisnalar yaratabilmek bizim elimizde' sözünü söylemeye çalışmışsınız, 'erteleme tuzağı'a düşmüşsünüz, böylelikle yanlış sonuçlara ulaşmışsınız."
      Sayın adsız 15.46. Benim yukarıda yazdıklarımdan bunları çıkarmışsınız. Bence en büyük pespayelik başkalarının demek istediğini kendi hayal dünyasının kuruntularıyla tevil etmektir. Girimcilik ruhunun bir sömürü ruhu olduğunu iddia etmekle de epey marjinalleşmişsiniz. Nasıl bir dünya bekliyorsunuz çok merak ediyorum. Girişimcinin olmadığı bir ortamda üretimi kim organize edecek? İşçiler mi devlet mi?
      Girişimci eğer altındaki kişileri ezip onları sömürüyorsa buna kimsenin diyecek bir şeyi olmaz. Ancak ben sizin özelliğinizi anladım. "Tekil örneklere fazla angaje olup bütüne izafe etme". İnsan sadece gördüğü kadarını anlar ve gördüğü kısmı bütün zannedermiş.
      Hayat gerçektir ve acıdır. Bazılarının üstün olmadığı ve eşit olduğu bir dünyayı herkes hayal etmek ister. Ancak bu zordur. İnsanlara düşen ise "girişimci/kapitalist her zaman soyar" zırvalarına sığınmadan (o sığınıkta fikren mutlu olduklarından) eşitsizlikleri, ihmalleri minimuma indirmektir.
      Eğer insanlık sizin dediklerinizi uygulasaydı muhtemelen dünya sabanı yeni icat ediyordu ve biz bu durumda eşittik.
      Anlıyorum iyi niyetli düşünmeye çalışıyorsunuz ve olumsuz örnekler sizi üzüyor. Ancak bence en büyük iyi niyet rasyonel düşünebilmektir. Bazı mağduriyetleri her şey zannettiğinizde evet iyi niyetli ve vicdanlı olabiliyorsunuz ama kötü sonuçlara yol açıyorsunuz. Ve -30 derecede giydiğiniz ceket sizi yeterince korumadığı için ben bu ceketi giymem diyorsunuz ve donarak ölüyorsunuz.

      Sil
    6. [1]

      Sayın Adsız 18:04,

      Girişimciliği savunanların çoğu, ‘rasyonel düşünme’nin sadece kendi tekellerinde olduğuna inanır. Bu yazının devamını okumanızdan önce, bu hususu dikkatle düşünmenizi öneririm.

      Rasyonel düşünmek, rasyonellik, kimsenin himayesinde değildir.

      Ve, ‘ehven-i şer’cilik görüşünü destekleyenler (ve desteklemeye teşne olanlar), ‘marjinalleşme’ kelimesini sık kullanarak, tekellerine aldıklarını zannettikleri ‘rasyonel düşünme’nin gereklerini uyguladıklarına inanırlar.

      Daha dikkatli okursanız, ‘14 Ekim 2017, 20:49’ ve ‘15 Ekim 2017, 15:46’ dilimlerinde yazdıklarımın temelini ‘yaşanan gerçekler’ oluşturuyor. Tekrar okumanızı öneririm.

      Bu sayfada, üzerinde görüştüğümüz başlıklar, ‘ekonomik büyüme’, ‘nitelikli insan’, ‘girişimcilik’ olduğundan, odağı dağıtmadan izah edeyim.

      ‘İlerleme’, ‘gelişmiş ülke olmak’, ‘nitelikli insanların olduğu ülke’ gibi söylemler, insanları ‘lig’lere bölerek, ‘kategori’lere bölerek düşünmenin sonucudur, yani vaziyet en başından sakattır. Bir topluluğun sahip olduğu teknolojinin seviyesi, o topluluğun ‘ne kadar gelişmiş olduğu’nun göstergesi, standardı, işareti değildir. Bu bakış, plütokratların, ‘kâr merkezli düşünen şirket sahipleri ve yöneticileri’nin, ‘girişimciler’in, rasyonelliği temsil ettikleri zannına kapılarak, adeta fetva verir gibi davranmaları, aslen kendilerinin standart oldukları iddiasını dikte etmeleridir. ‘İlerleme’, ‘gelişmiş ülke olmak’ denen şeyler, plütokratların, girişimcilerin hâl ve tavırlarından, söylemlerinden ibaret değildir.

      ‘üretimi kim organize edecek?’

      Üretimi ‘organize etmek’, hayır, yanlış.

      ‘Kâr merkezli düşünen şirket sahipleri ve yöneticileri’, ‘girişimciler’, kendi aç-gözlülüklerine (sözde) ‘rasyonel zemin oluşturmak’ iddiasıyla, üretimin ‘organize edilmesi gereken bir süreç olduğu’ savını ortaya atıp, peşlerinden doğayı ve insanları ezmeye, sömürmeye ‘girişirler’.

      Üretim ‘organize edilmesi gereken’ bir şey değildir.

      ‘Girişimci eğer altındaki kişileri ezip onları sömürüyorsa buna kimsenin diyecek bir şeyi olmaz.’

      Problem burada başlıyor.

      Kimsenin ‘diyecek bir şeyi olMAması’, problemin ta kendisi.

      Sil
    7. [2]

      ‘Tekil örneklere fazla angaje olup bütüne izafe etme.’

      Size, Brezilya’dan başlayarak Amerika kıtaları üzerinden İngiltere’ye geçip, Çin, Tayvan ve Filipinlere kadar ‘çoğul örnekleri’ aktarırım. ‘Yaşanan gerçekleri’ sıralayarak yazımı uzatmayı tercih etmiyorum.

      ‘İnsan sadece gördüğü kadarını anlar ve gördüğü kısmı bütün zannedermiş.’

      İfadeniz yanlış. Hem ağaçları tek tek, hem ormanı bütün olarak gözlemlerim. Bunları sizlerle paylaşıyorum.

      ‘Hayat gerçektir ve acıdır. Bazılarının üstün olmadığı ve eşit olduğu bir dünyayı herkes hayal etmek ister. Ancak bu zordur.’

      Zor ama imkânsız değil.

      İnsanları, ‘sömürMEmek’, ‘ezMEmek’ eylemlerine yöneltmek ‘hayalcilik’ değil, sizin de destek vermeniz gereken bir sorumluluktur.

      ‘İnsanlara düşen ise ‘girişimci-kapitalist her zaman soyar’ zırva’

      Zırva değil, ‘yaşanan gerçek’.

      ‘...zırvalarına sığınmadan (o sığınıkta fikren mutlu olduklarından) eşitsizlikleri, ihmalleri minimuma indirmektir.’

      Şu, ‘minimuma indirmek’ denen şey, ‘ehven-i şer’ciliktir.

      ‘Eğer insanlık sizin dediklerinizi uygulasaydı muhtemelen dünya sabanı yeni icat ediyordu ve biz bu durumda eşittik.’

      Yukarıda izah ettiğim gibi, ‘ölçüt’ü en baştan yanlış yerleştirdiğiniz için, yanlış sonuca ulaşıyorsunuz.

      Ve siz muhtmelen, ‘sömürmek’, ‘ezmek’ eylemlerine karşı olmayı, ‘insanları eşitlemeye uğraşmak’ ile aynı sanıyorsunuz.

      Hatırlatayım, bir topluluğun sahip olduğu teknolojinin seviyesi, o topluluğun ‘ne kadar gelişmiş olduğu’nun göstergesi, standardı, işareti değildir.

      Netice: Ezmek ve sömürmek, ‘saban’ın en çok kullanıldığı çağlarda yok denecek kadar azdı, bugün ‘saban’ az ama ezmek ve sömürmek çok. ‘Rasyonellik’ denen şeye ek, bu hususu da dikkatle düşünmenizi öneririm.

      ‘Anlıyorum iyi niyetli düşünmeye çalışıyorsunuz ve olumsuz örnekler sizi üzüyor.’

      İyi niyetli düşünmeye çalışmıyorum, iyi niyetli düşünüyorum.

      ‘Olumsuz örnekler’ denen şey, ligleştirmenin, kategorileştirmenin bir başka tezahürü. Hatırlatayım, ‘14 Ekim 2017, 20:49’ ve ‘15 Ekim 2017, 15:46’ dilimlerinde yazdıklarımın temelini ‘yaşanan gerçekler’ oluşturuyor. Tekrar okumanızı öneririm.

      ‘Bazı mağduriyetleri her şey zannettiğinizde evet iyi niyetli ve vicdanlı olabiliyorsunuz ama kötü sonuçlara yol açıyorsunuz.’

      ‘Bazı mağduriyetleri her şey zannetmek’, ligleştirmenin, kategorileştirmenin bir başka tezahürü daha. ‘Yaşanan gerçekler’i yeniden hatırlatayım 20:49’da ve 15:46’da.

      İyi niyetliyim ve vicdanlıyım, ama kötü sonuçlara yol açan plütokratlardır, ‘kâr merkezli düşünen şirket sahipleri ve yöneticileri’dir, ‘girişimciler’dir. ‘Yaşanan gerçekler’ ortada.

      ‘Ve -30 derecede giydiğiniz ceket sizi yeterince korumadığı için ben bu ceketi giymem diyorsunuz ve donarak ölüyorsunuz.’

      Mesele, derece ne olursa olsun, kimsenin donarak, yanarak ölMEmesi, hastalanMAması için gerekli olan tüm kıyafet türlerinin herkese dağıtılmasıdır. ‘Rasyonellik’, ‘ilerlemek’, ‘nitelikli insan’, ‘teknolojinin hakikaten yararlı bir şey olduğu’ söylemleri, o vakit anlamlı olmaya başlar.

      Sil
  41. Kurumlar Vergisinin 2018-2020 döneminde yüzde 20'den yüzde 22'ye
    çıkarılmasına dair önerge komisyona sunuldu. Gelir Vergisi düzenlemesi Ücretlilerden alınan Gelir Vergisi'nin yüzde 27'den yüzde 30'a
    yükseltilmesine ilişkin düzenlemeden vazgeçildi. Asgari ücretin 1404
    TL'nin altına inmeyeceğini ön gören düzenleme komisyonda kabul
    edildi. Üçüncü dilimdeki vergi kesintisi oranı, mevcut durumdaki gibi yüzde 27
    olarak uygulanmaya devam edilecek

    Kaynak:gercekgundem.com

    YanıtlaSil
  42. Hocam, borçlar bu kadar artarken; bu borçların alacaklıları kimler? Sadece mevduat sahipleri mi? Bütün dünyadaki borçlar, Yunanistan örneğindeki gibi bir azaltmaya tabi tutulabilir mi? Emek ve çabalarınız için sonsuz teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ağırlık kamu borçları olduğuna göre içerideki bankalar,şirketler,yatırım fonlarıdır. Gelişmiş ülkelerde borçluluk daha çok içeriye yönelik. Ayrıca hocam katılır mı bilmiyorum borçluluğun yükselmesi tüketimin düşmesi tasarrufun artmasıyla da ilişkili olabilir. İnsanlar tasarruflarını Kamuda değerlendiriyor olabilir bu da kamudaki borçların yükselmesine neden olabilir.

      Sil
    2. Adsiz 22:36, sorun zaten insanlarin tasarrufunda degil, kamunun borcunda. Insanlar birikimlerini "kamu"da degerlendiriyorsa birikimleri yuksek risk altinda demektir. Cunku kamunun bu borc yukunu kaldirmasi faizler arttiginda mumkun degil. Cunku bu sefer borcun faizi, kamu gelirlerini (topladigi vergileri vs.) gececek duruma geliyor. Ornegin Japonya bu konuda cok buyuk sikinti yasiyor, o yuzden uzun sure eksi faizde devam edecek gibi gorunuyor.

      Sil
  43. Kaleminize sağlık hocam.
    1989'da uygulanan Brady Planındaki çözümler, günümüzde özellikle borç yükü fazla olan ülkeler için uygulanabilir mi? Örneğin; borçların geri satın alınması gibi. (Bildiğim üzere bu yöntemler 1994'e doğru bir çok ülkenin borç yüklerinde azalma sağlamıştı.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Brady Planı sunulduğu zaman gelişmiş ekonomiler alacaklı gelişmekte olan ekonomiler borçluydu. Şimdi hepsi borçlu. İş çok daha zor.

      Sil
  44. Gerçekten sorup öğrenmek istediğim bir konu var. Tablo'daki gelişmiş ülkelerin borçları çok fazla. Fakat Türkiyenin borcu onlardan az. (borç stoku/GSYH) Türkiye için bu borç bir sorun oluyor, ancak onların ekonomileri için olmuyor. (Hepsinin Refah düzeyleri, satın alma güçleri daha fazla ve artıyor.)

    Neden ?

    Cevaplarsanız çok mutlu olurum
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birincisi onlarda iç-dış borç ayrımı yok, bizde var. Yani kur riski onlarda yok ama bizde var. Ancak bu yine de borçluluk konusunda onların daha sorunlu olduğu gerçeğini değiştirmez. Ayrıca onların alacakları da var. İkincisi onların refah düzeyleri daha fazla artmıyor. Onlar %2 Çin %7 büyürken Çin’in refah düzeyi daha fazla artıyor.

      Sil
    2. Onların borcu kendi para cinsinden. O nedenle iç ve dış borç farkları yok. Yani en kötü halde para basıp öderler borçlarını. Bizim borcumuzun çoğu dolar cinsinden ve dolar basamayız.

      Sil
  45. Hocam, AKP ye 2007 de %43, 2011 de %54, 2015 te %53 oy verilmis Isparta da okullarda sadece 9 ay süre icin temizlik islerinde calistirilmak üzere 18 kisilik kadro icin 305 kisi basvurmus ve izdiham olmus. sözlü mülakatta basarili olanlar derhal isbasi yapacaklarmis.

    Böyle bir durumun söz konusu olabilecegi Dünyada baska bir ülke mevcutmudur.?






    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Halk kendini sevmeyeni seviyor....

      Yasamim boyunca sunu gordum ve heryerde de soyluyorum aha da burda da yaziyorum

      Halk hak ve kadinlar her zaman her yerde ve hep zalimi desteklemislerdir. Bunlarin destegini almak ilgisini sevgisini almak istiyorsan zalim olacaksin ki halk da hak da kadinlarda seni sevsin tutsun drsteklesin.
      Bu 2+2:4 eder gibi bisey.

      Bak mesela benim iki arkadasim var biri sabah aksam dini rituellerini aksatmaz gel gor ki hic bir isi rast gitmez. Diger arkadasim var sabah aksam hakka karsi gelir laf eder her isi rast gider.

      Bknz irakta 1milyon kisi oldu ne oldu sonuc???? G.bush krallar gibi yesil sahalarda golfunu oynarken iraklilar sabahi nerede edecekleeini dusunuyor....

      Gwrcekler acidir aci!!!!
      Ben de bu adalet karsisinda zalim oldum cunku zalim olunca primin artiyor itibarin yukseliyor namin gucleniyor her sekilde seviliyorsun.herkesin zalim olmasi kaesisindaki insani ezmesi dilegiyle...

      Sil
    2. Dusman dusman halk dusmandir dogruya dogru insana fogru duzene guzele iyiye halk dusmandir...eeee boyle olunca ben de halka dusmanim. Halka dusman kesildim. Halk dusmani oldum niye cunku halk boyle istiyorda ondan!kotu olani seviyor Kendi halkina dusman olur mu insan ben oldum! Boyle halka dusman olacaksin

      Sil
  46. Alman ekonomisi borc bataginda...

    Almanydan al sana haber
    Bremenden sevgiler
    Birol sevincer

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hocam bu zevki bana bırakın. https://en.vikipedi.pw/wiki/Net_international_investment_position türkçeye çevirerek oku eğer yeteri derecede ingilizcen varsa.

      eğer yeteri derecede ingilizcen yoksa ve yeteri derecede almancan varsa buyur. https://de.wikipedia.org/wiki/Auslandsverm%C3%B6gen

      eğer yeteri derecede de almancan yoksa ve almanyada yaşıyorsan bir köprü bul ve atla. en azından amme hizmeti yapmış olursun.

      Sil
    2. Almanyada yaşayıp, Almanların yapmayacağı işleri yapıp, itilip kakılıp, iyi okullara çocuklarını kayıt dahi ettiremeyen, gettolarda kendi aralarında alt kültür halinde yaşayan adamlar Almanya`yı beğenmiyor. Dön Türkiye`ye ne duruyorsun orda?

      Sil
    3. Dön gel Birol?

      Sil
  47. Hocam Hindistan'ın yaptıkları nelerdi?
    Hindistan gibi başka bir ülke daha var mı?
    Bu borç yükünün aşılması zor gibi geliyor bana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hindistan, özellikle elektronik teknoloji alanında yabancı sermaye çekerek büyüdü. Öyle olunca da dış borçlanmaya fazla ihtiyaç duymadı.

      Sil
  48. hocam knoema sitesinde çoğu gösterge bizdekinin tutmuyor nedeni ne olabilir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de baktım ama pek bir tutarsızlık göremedim. Enflasyon farklı çünkü Knoema yıllık ortalama enflasyonu koymuş siteye. Onun dışında sayılar ve oranlar aynı.

      Sil
  49. Sayın hocam, vaktinizi ayırıp borç değişimini ve yorumlarınızı paylaştığınız için teşekkür ederiz. 2017 yılı ilk çeyrek global borç rakamı için 217 trilyon dolar rakamını paylaşıyor bazı finans kuruluşları. Yukarıda bazı arkadaşların haklı olarak sorduğu gibi ALACAKLI kim sorusu akla geliyor. Ama daha önce sizden öğrendiğime göre bu alacaklıların bir kısmı yine devletler oluyor. Bu paylaşılan 217 trilyon NET rakam değil diye anlıyorum. Aslında bize lazım olan NET borçluluk miktarı eğer yanılmıyorsam. http://www.reelpiyasalar.com/haber/ekonomi/27967/dunyada-toplam-borc;-217-trilyon-dolar.html
    Peki hocam, burada Çin için 29 trilyon dolar borç demiş yani bunlar alacakları düştükten sonraki hesaplar mıdır? Yani Çin'in elinde bulunan Amerikan tahvilleri, döviz rezervleri bu hesaba dahil midir?
    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Takip etmen gereken tablo Uluslararası Yatırım Pozisyonu olmalı. Bu tabloda döviz cinsinden varlık ve yükümlülükleri görebilirsin.

      Mahfi Beyin bu hususta yazdığı yazıları da bu blogda okuyabilirsin.

      Ülke bazında Net UYP verilerini sıralarsan alt alta hangi ülkenin alacaklı hangi ülkenin borçlu olduğunu görebilirsin.

      Çin için sorularında bu borcun dış borç verisi olup olmadığına, brüt veya net olup olmamasına bağlı olarak değişir. Brüt dış borç verisi ise, rezervler dahil değildir.

      Sil
  50. Hocam enflasyonda baz alınan yıl ile büyümede baz alınan yılın aynı olması gerekir mi?

    YanıtlaSil
  51. Eleanor Rigby mi? Strawberry Fields Forever mı?

    YanıtlaSil
  52. Hocam yabancıların ülkemizden aldığı bir hisse senedi,özel veya devlet tahvili dış borç stokumuz içinde yer alıyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de yerleşik olmayan bir kişi Türkiye'ye döviz getirip bunu bozdurup TL ile hisse senedi veya tahvil almışsa bu dış borç sayılmıyor. Ama bu kişi bu parayı getirip bankaya yatırmışsa bu dış borç sayılıyor.

      Sil
  53. hocam bir "model" olarak asgari ücreti düşürürsek;
    - Ucuzlayan iş gücü, girdi maliyetini düşürür.
    Öte yandan ücretlerdeki düşüş alım gücünü düşürür (ücretler aşağı yapışkandır), satıcı fiyat düşürür bu da enflasyonu (fiyatlar genel düzeyinde sürekli artış) düşer.

    -düşük ücret girdisi büyümeyi de beraberinde getirir ama burda sorun alım gücünün düşmesidir. Onu da aşmanın zorunlu yolu ihracatı arttırmak.

    Mahfi hocam, bu küçük modelde hata var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu küçük modelde mantık hatası görünmüyor. Eğer bir ekonomi ihracata dayalı büyüyorsa bu model çalışır ama eğer bir ekonomi ağırlıklı olarak iç piyasaya üretim yaparak büyüyorsa bu model büyümeyi de düşürerek refahı geriletir.

      Sil
  54. Hocam herkes borçlanıyor tamam fakat kime borçlanıyor.Alacaklı kim?. Herkesin borç yükü arttığına göre birilerinin borç verebiliyor olması lazım gerçekten, bunları yazabilirmisiniz . Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 100 kişilik bir ülke düşünün. Bu kişilerin 30'u tasarruf yapıyor ve tasarruflarını bankaya yatırıyor. Bu durumda banka bu 30 kişiye borçlanmış oluyor. Sonra kalan 70 kişinin 50'si bankadan çeşitli nedenlere kredi alıyor. Bu durumda bu 50 kişi bankaya borçlanmış oluyor. Sonra kalan 20 kişi de bankadan borç isteyince içeride para kalmadığı için banka yurtdışındaki bir bankadan borç alıp bu kişilere veriyor.
      Sonuçta banka hem yurtiçindeki bir bölüm kişiye hem de yurt dışına borçlu, kişilerin bir bölümü bankaya borçlu (ama arada banka olmasa yurtiçindeki kişilere borçlu) bir başka bölümü de bankaya borçlu (ama arada banka olmasa yurt dışına borçlu)oluyor. Böylece hemen hemen herkes birbirine borçlu görünse de en baştaki tasarrufu yapan 30 kişi ile yurt dışındakiler alacaklı oluyor.

      Sil
  55. Hocam, paylaşımınız için teşekkür ederim. Size sorum şudurki,
    Sorun olarak gördüğüm şey Türkiye deki reel sektörün borç yükünün %27 den %67 e çıkmasına rağmen, ki bunu kabaca göreceli olarak 2 kat arttığını düşünebiliriz yanılmıyorsam, talepde olabilecek durgunluğun borç krizi çıkarma ve dolayısıyla kriz yaratma olasılığı var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki var. Çünkü bizim ekonomimiz Çin gibi büyük ağırlıkla dış talebe bağlı değil. İç talebin de önemli etkisi var. Dolaysıyla iç talepte ortaya çıkabilecek bir daralmayı hemen aynen dış taleple doldurma olasılığı yok.

      Sil
  56. Dijital değirmenin suyu nereden geliyor\" - http://bndl.tw/BR58FzTa
    Bu da önemli.

    YanıtlaSil
  57. http://marginalrevolution.com/
    https://www.mruniversity.com
    Hocam bu siteleri takip ediyor musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk kez baktım bu sitelere. Ekonomi öğrencileri için çok yararlı. Hem ekonomi bilgilerini hem de ingilizcelerini geliştirmeleri için.

      Sil
  58. güzel bir yazı
    1- borç affı gelecek, para basamayacaklarına göre :)
    2- yeni para birlikleri oluşarak hem para birimleri miktarı azalarak daha global bir para birimine geçiş yapılacak.

    YanıtlaSil
  59. olasılıklar para basılmayacağına göre
    1- küresel borç affı gelecek
    2- beşeriyet zekasını kullanarak yeni para birliklerine gidecek, yeni para birimleri göreceğiz hatta biz bile bu birliklerden birine dahil olursak maliyetler daha farklı bir hale gelecektir. yoksa bu gidişat sürdürülemez

    YanıtlaSil
  60. Gelişmekteki ülkeler içerisinde Hindistan'ın diğerlerinden daha pozitif olma sebeplerinden biri TED Talks da gayet güzel işlenmiştir. Bağlantı aşağıdadır.

    https://www.ted.com/talks/nirmalya_kumar_india_s_invisible_entrepreneurs?utm_campaign=tedspread--a&utm_medium=referral&utm_source=tedcomshare

    YanıtlaSil
  61. Hocam merhaba,
    öncelikle güzel yazılarınız ve paylaşımlarınız için teşekkürler.
    Ben ekonomik detaylara çok vakıf olmadığımdan belki de cevabı basit bir kaç sorum olacaktı.
    1- Tüm devletler hemen hemen borçlu, bu durumda alacaklı kim ?
    2- Burada ki tabloda sadece borçlar mı var yoksa net borç alacak farkı mı bunlar ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı