Venezuela Niçin Battı?
Venezuela
Venezuela, Güney Amerika kıtasının
kuzey kısmında yer alan, Karayip Denizi ve Atlas Okyanusuna kıyıları olan,
916.445 km2 yüzölçüme ve 31 milyonun üzerinde nüfusa sahip bir ülke. Maracaibo
Gölü kıyısındaki tahta evlerin oluşturduğu görünümü Venedik’e benzeten İtalyan
denizci Amerigo Vespucci, bölgeyi İtalyanca’da ‘Küçük Venedik’ anlamına
gelen Veneziola olarak adlandırmış[i]. Veneziola adı zamanla
İspanyolca’da Venezuela'ya dönüşmüş.
İspanyollar, 1522’de başlayarak
Venezuela’yı sömürge haline getirmiş. 1811’de Francisco de Miranda
önderliğinde bağımsızlık mücadelesi başlamışsa da bunun başarıya ulaşması ancak
1821’de Simon Bolivar’ın önderliğinde mümkün olabilmiş. 1821 yılında, Venezuela,
Kolombiya, Ekvator ve Panama ile birlikte Büyük Kolombiya Cumhuriyeti adı
altında birleşik, bağımsız bir devlet kurmuşlar. 1830 yılında Venezuela bu
birlikten çıkarak ayrı bir devlet konumuna geçmiş. Bolivar’a duyulan büyük
saygı dolayısıyla ülkenin resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olmuş.
Venezuela Ekonomisi
2000 yılında 118 milyar Dolar
GSYH’ya ve 4.824 Dolar kişi başına gelire sahip olan Venezuela 2010 yılında
GSYH’sını 294 milyar Dolara, kişi başına gelirini de 10.317 Dolara yükseltmeyi
başarmış. Sonraki yıllarda ciddi bir ivme kaybı yaşamaya başlamış. 2016 yılında
GSYH ve kişi başına gelir 2010 yılının gerisine düşmüş.
Venezuela dünyanın en zengin
petrol yataklarına sahip ülkesi konumunda bulunuyor. 2016 sonu itibariyle
dünyada varlığı kanıtlanmış ham petrol rezervi 1,7 trilyon varil olarak
hesaplanıyor. Bunun yüzde 17,6’sı (yani 301 milyar varillik) bölümü
Venezuela’da bulunuyor (İkinci Suudi Arabistan’da 266,5 ve üçüncü Kanada’da
171,5 milyar varil ham petrol rezervi bulunuyor.
Bu zengin ham petrol rezervine
karşın ekonominin nereden nereye geldiğini görebilmek için makroekonomik
göstergelerine bir bakalım (Kaynak: IMF, WEO Database, April,2017.)
2000
|
2010
|
2013
|
2014
|
2015
|
2016
|
|
GSYH (Cari fiyatlarla, milyar USD)
|
118
|
294
|
228
|
215
|
260
|
287
|
Nüfus (Milyon)
|
24,4
|
28,5
|
29,8
|
30,2
|
30,6
|
31,0
|
Kişi Başına Gelir (USD)
|
4.824
|
10.317
|
7.655
|
7.128
|
8.494
|
9.258
|
Büyüme (%)
|
3,7
|
-1,5
|
1,3
|
-3,9
|
-6,2
|
-18,0
|
Toplam Yatırımlar / GSYH (%)
|
24,2
|
22,0
|
27,3
|
24,8
|
42,2
|
9,0
|
Toplam Tasarruflar / GSYH (%)
|
34,5
|
31,6
|
19,0
|
9,1
|
31,8
|
6,6
|
Enflasyon (%)
|
13,4
|
27,2
|
56,2
|
68,5
|
180,9
|
274,4
|
İhracat Artışı (%)
|
5,8
|
-12,9
|
-6,2
|
-4,7
|
-0,9
|
-9,7
|
İthalat Artışı (%)
|
12,4
|
-2,9
|
-9,7
|
-18,5
|
-23,1
|
-41,8
|
İşsizlik Oranı (%)
|
14,0
|
8,5
|
7,5
|
6,7
|
7,4
|
21,2
|
Bütçe Dengesi / GSYH (%)
|
4,5
|
-10,4
|
-14,3
|
-16,8
|
-17,6
|
-14,6
|
Cari Denge / GSYH (%)
|
10,1
|
1,9
|
2,0
|
1,7
|
-7,8
|
-2,4
|
2000 – 2010 arasında GSYH ve kişi
başına gelir hızla artarken bütçe dengesi ve cari denge fazla verirken ciddi
biçimde açık vermeye dönüşmüş. 2010’da ekonomi yüzde 31,6 oranında yüksek bir
tasarruf oranına ve yüzde 22 gibi ılımlı bir yatırım oranına sahipmiş. 2016’da tasarrufların
GSYH’ya oranı yüzde 6,6’ya yatırımların GSYH’ya oranı da yüzde 9,0’a düşmüş.
Bu tablo, bize ilk bakışta petrol
geliri yüksekken har vurup harman savurmuş bir ülke görünümü veriyor.
Acaba gerçekten öyle mi? Ya da
belki daha doğru bir soru: Acaba her şey göründüğü gibi mi? Bu sorunun iki
farklı yanıtı var. İlki Venezuela’nın popülizm ve Hollanda hastalığı nedeniyle
bu duruma düştüğü, ikincisi ABD’nin Venezuela’yı bu duruma düşürdüğü görüşüne
dayanıyor. Bir de üçüncü yaklaşım olabilir diye düşünüyorum ama önce bu iki görüşü
ele alalım.
Birinci Görüş: Popülizm ve Hollanda Hastalığı
Venezuela’yı Batırdı
Hugo Chavez, 1998 yılında yapılan
seçimde yüzde 56 oranında oy alarak Venezuela Devlet Başkanı seçildi. Başlangıçta
herkesin desteğini alan politikalar uyguladı. Adına Bolivar Misyonu denilen bu
programla fakirlere geniş çaplı yardımlar yapıldı.
2002 yılında bir darbe
girişimiyle iktidardan indirildiyse de 2 gün sonra tekrar başkanlığa geri dönmeyi
başardı. İlerleyen yıllarda ekonomik faaliyetlerin ağırlığına sahip şirketleri Chavez’in
adamları ele geçirmeye başladı. Ulusal Kalkınma Fonu - Fonden adında, tümüyle Chavez’in
talimatlarıyla işleyen, parlamentonun onayının dışında ve denetimden uzak bir bütçe
dışı fon kuruldu. Fonden, ülkenin petrolden gelen milyarlarca dolarlık gelirini
sorgusuz, sualsiz, denetimden uzak bir şekilde çeşitli yatırım harcamalarına
yönlendirdi. 2012 yılına gelindiğinde Fonden, kamu harcamalarının yarısını yapar
hale gelmişti. 2005 – 2012 yılları arasında 100 milyar Dolar dolayında para
tamamlanamayan inşaatlara harcanmış bulunuyordu. Chavez bu fondan kendisini
destekleyenlere para dağıtıyordu. Muhalefet Fonden’e Chavez’in Rüşvet Fonu
adını takmıştı. Fonden kanalıyla bir yandan da ülkenin yoksul bölgelerine pek
çok hastane, okul yapılıyordu.
Chavez, çeşitli defalar referandumlar
yoluyla Anayasa değişiklikleri yaptı. 2004 yılında Venezuela’da kuvvetler
ayrılığı fiilen ortadan kalktı. Son aşamada yüksek yargı da Chavez’in
denetimine geçtikten sonra yargı bağımsızlığı tümüyle ortadan kalkmış oldu. Yargıçlar
hükümete sormadan karar almamaya başladılar.
Ülke giderek petrol gelirine
dayalı bir ekonomiye dönüştü. Pek çok alanda üretim durdu, yerine ithalat
geçti. Petrol ihracatından elde edilen gelirle her şey ithal edilir oldu.
Ülkenin üreticileri ithalatçılığa başladı. Petrol fiyatı 100 USD/Varil dolayında
iken sorunlar fazla gün yüzüne çıkmıyordu. Petrol fiyatlarının yükseliği Venezuela Bolivar’ının aşırı değerli olmasına yol açmış bu da ülkenin üretim yerine
ithalata dayalı bir ekonomi haline gelmesine yol açmıştı. Venezuela, Bolivar’ın değerlenmesinin de
etkisiyle Hollanda hastalığı denilen ekonomik hastalığa yakalandı[ii].
Chavez’in ölümünden sonra
işbaşına geçen Maduro döneminde işler iyice karışmaya başladı. Petrol fiyatları
100 USD/Varil düzeyinden 30 USD/Varil düzeyine gerileyince sistem iflas
aşamasına geldi. Venezuela artık petrol ihracatından yeterli gelir elde
edemiyor, ithalatı da yeteri düzeyde yapamıyordu. Gerekli malların üretimi de
yapılmadığı için fiyatlar artmaya başladı. Maduro, popülist politikaları
değiştirip önlem alacak yerde bu politikaları iyice öne çıkardı ve tavan fiyat
uygulamasına başvurdu. Bu durumda mallar raflardan çekildi ve karaborsa
başladı.
Ülkenin içinde bulunduğu siyasal,
sosyal ve ekonomik sıkıntıları gündeme getiren muhalefet liderleri değişik
suçlamalarla tutuklandı. Medya sansüre tabi tutuldu ve eleştiri yapamaz duruma
geldi. Bir süre sonra medyanın büyük bölümü el değiştirerek hükümet yanlısı
ellere devredildi. Birçok olayın yayınlanması yasaklandı. Maduro, yönetime karşı
ekonomik savaş başlatıldığını öne sürerek tepkileri karşı devrim girişimi
olarak nitelendirip cezalandırma yoluna gitti.
İkinci Görüş: Venezuela’yı ABD Batırdı
Chavez, 1998 yılındaki seçimleri
kazanıp başkan seçildikten sonra ABD ile Venezuela ilişkileri yavaş yavaş
bozulmaya başladı. Bunda Chavez’in özellikle petrol ve diğer alanlarda ülkede
faaliyette bulunan yabancı şirketlerin ödediği payları, vergileri artırması ve
Küba’ya verdiği destek etkili oldu. Chavez, bu yolla sağladığı ek gelirlerle bir
yandan fakirlere yönelik yardım programlarına girişirken bir yandan da sağlık,
eğitim alanlarında yatırımlar yaparak halkın sempatisini toplamaya başladı.
11 Nisan 2002’de silahlı kuvvetler komuta
kademesi Başkanlık Sarayına gelerek Chavez’in istifasını istediler. İddiaya
göre Chavez istifa etmeyi kabul etti ve Orchila Adası’na götürüldü. Pedro
Carmona, başa geçti ve 1999 Anayasası’nı askıya aldığını açıkladı. Carmona’nın
kurduğu ‘Demokratik Birlik’ hükümetine, ABD (Bush) yönetimi ve İspanya
desteklerini açıkladı. Bu hızlı destek nedeniyle darbeyi ABD yönetiminin planladığı
iddiaları ortaya atıldı. ABD yönetimi, darbeyi desteklediğini resmen
reddetmekle birlikte darbeden birkaç hafta önce darbe planlayıcılarıyla
görüşmelerde bulunduğunu kabul etti. 13 Nisan günü Chavez yanlısı 100 bin kişi
Devlet Başkanlığı Konutu’nun önünde toplanıp darbeyi protesto etti ve silahlı
kuvvetlerde Chavez yanlısı subaylar da Carmona’nın emirlerini dinlememeye
başladı. Sonuçta Carmona başkanlıktan çekilmek zorunda kaldı ve 14 Nisan günü
Chavez yeniden başkanlık koltuğuna oturdu.
Bu olaydan sonra Venezuela – ABD
ilişkileri bir daha sağlıklı bir zemine oturtulamadı. 2009 yılında Chavez’in
Rusya’da bir üniversitede yaptığı konuşmada ABD için kullandığı sözler gerilimi
en üst düzeye çıkardı: “Bütün tarih boyunca ABD İmparatorluğundan daha terörist
bir devlet görülmemiştir. Yankee İmparatorluğu çökecektir ve bu çöküş bu yüzyıl
içinde olacaktır.” 2010 yılında Venezuela ve ABD, büyükelçilerini karşılıklı
olarak çektiler ve o tarihten sonra bir daha birbirlerine elçi yollamadılar.
2013 yılında Chavez’in ölümünden
sonra yerine geçen Maduro döneminde bu ilişkiler düzelmediği gibi daha da
kötüye gitti.
2014 yılında ABD, Venezuela hükümetinin protestoculara karşı şiddet kullandığı gerekçesiyle Venezuela’ya
ekonomik ambargo başlattı.
Bir yandan ABD’nin ambargosu, bir
yandan petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş, ihracatının yüzde 95’e yakını petrol
ihracatına dayanan Venezuela’nın ekonomik çöküşünü hızlandırdı.
Üçüncü Görüş: Venezuela’yı Popülizmle Birlikte ABD Batırdı
Venezuela’nın nasıl battığı
konusundaki görüşlere yukarıda özetle değindim. Ülkenin nereden nereye geldiğini,
bunda nelerin etkili olduğunu çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilerden,
analizlerden yararlanarak kısaca ortaya koymaya çalıştım.
Venezuela’nın batışında yukarıda
ele aldığım iki yaklaşımın da doğru yanları bulunduğunu düşünüyorum. Yani bugün
gelinen bozuk ekonomik durum, bir yandan gelecekten çok günü kurtarmaya ve siyasal
desteğini artırmaya çalışan bir yönetimin popülist girişimleri nedeniyle, bir
yandan da ABD’nin, Chavez'in ölümünden sonra iyice yoğunlaşan, çeşitli müdahalelerinin yarattığı sıkıntılar nedeniyle ortaya
çıkmış görünüyor.
Venezuela İçine Düştüğü Bu Bataklıktan Kurtulabilir
mi?
Venezuela’nın bu bataklıktan
çıkabilmesi için yeni bir hükümete ve yeni yaklaşımlara ihtiyacı var. Bu
yaklaşımların başında yeni kurulacak hükümetin çeşitli ülkelerle olan kavgalara
son vererek diplomatik ve ekonomik ilişkileri yeniden kurması geliyor. Hemen
ardından demokrasiye geçiş, bağımsız yargının yeniden kurulması, insan
haklarının tanınması, siyasal af gibi çağdaş dünyanın benimsediği değerlerin
yeniden yapılandırılmasını sağlayacak yapısal reformlara girişilmesi gerekiyor.
Böyle düzenlemelere mali destek sağlayabilmek için Venezuela’nın, sahibi
olduğu büyük petrol varlığını şeffaf, parlamento denetimine tabi, siyasal
karışımlardan uzak olarak yönlendirmesi büyük önem taşıyor. Bu adımları
atabilirse Venezuela petrolünü daha iyi koşullarla pazarlayabilir ve ekonomisini
toparlayabilir.
Günümüzün dünyası küreselleşmiş görünse
de birçok açıdan gruplara bölünmüş bulunuyor. Bu gruplar zengin ülkeler – fakir
ülkeler, gelişmiş ülkeler – gelişmekte olan ülkeler gibi birçok başlık altında sıralanabilir.
Bu kategoriler arasında en önemlilerinden birisi uygar ülkeler – uygar olmayan
ülkeler ayrımına dayanıyor. Bir ülkenin uygar olması için mutlaka zengin ya da
gelişmiş olması gerekmiyor. Zengin görünüp de uygar olmayan ülkeler olduğu gibi zengin olmadığı halde uygar dünyada yer alan ülkeler de var. Demokrasi, insan
hakları, bağımsız yargı, siyasal hoşgörü gibi temellere dayanmayan bir ülke
uygar ülkeler arasında yer alamıyor. Bu adımları atamamış ülkeler uygar dünyaca
dışlanıyor. Venezuela’nın bir yandan kendi hataları bir yandan da ABD’nin bu
ülkeye karşı uyguladığı politika yüzünden kopup gittiği uygar dünya ülkeleri arasına
girebilmesi için elinde altın bir bilezik olarak petrol rezervi var. Ne var ki
bu yetmiyor. Petrolün de yardımıyla yukarıda değindiğim yapısal reformları yapması
şart[iii].
[i] Bu konuda farklı görüşler
de var.
[ii] Hollanda Hastalığı; ekonomide para biriminin aşırı
değer kazanması sonucunda ortaya çıkan negatif gelişmeleri anlatmakta
kullanılan bir deyimdir. Bu deyim ilk kez 1977 yılında The Economist Dergisi
tarafından kullanılmıştır. Hollanda’da 1959 yılında büyük doğal gaz rezervleri
bulununca Hollanda Florini hızla değerlendi ve ülke giderek bir ithalat ülkesi
haline dönüştü. Üretim düştü, GSYH büyümesi durdu. Benzer bir durum
Venezuela’da her şeyin petrole dayanır hale gelmesiyle oluştu. Petrol
fiyatları düşünce ülke ithalat yapamaz hale geldi. Hollanda hastalığı yararlı
bir gelişmenin nasıl zararlı bir sonuca yol açabileceğini anlatmak için
kullanılıyor.
[iii] Yapılması gereken
yapısal reformların bir bölümü (demokrasi, insan haklarının geliştirilmesi,
eğitim reformu, yargı bağımsızlığı gibi) bütün ülkeler için geçerli olabilecek
reformlardır. Bazı reformlar ise ülkelerin kendi koşullarına göre yapılması
gereken reformlardır. İlk bölümdekiler yapılamazsa ikincilerin fazlaca bir
değeri olmuyor.
Kizim sana soyluyorum. Gelinim sen anla
YanıtlaSilfakir olduğu halde uygar dünyada yer alan ülkelere örnek verebilir misiniz?
YanıtlaSilPolonya, Macaristan, Romanya, Hırvatistan, Sırbistan, Bosna - Hersek, Karadağ mesela. Bu ülkelerin hepsi 6 bin ile 12 bin Dolar kişi başına gelir düzeyinde olsalar da uygarlıkta Avrupa'dan pek geri değiller. Hepsi de son 15 yılda sistem değişikliği yaptıkları halde o düzeye geldiler.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilMahfi beyin örnek verdiği ülkelerin tamamı yakın geçmişte sosyalist sistemle yönetilmiş ülkeler. Buda gösteriyor ki çağdaş ülke olabilmenin yolu sosyal politikalara önem veren sosyalist programlarla olanaklıdır. Amerika zengin ülke olmasına rağmen asla çağdaş bir ülke değildir, vahşi kapitalizm ile bireylerini parasal yönden memnun edebilmeyi başarmış olan ABD kanla acılarla bezenmiş dolarları ile kendi insanlarına sözde refah sunmaktadır. Oysaki çağdaş, uygar ülke olabilmek hem parasal hemde insani zenginlik ile olabilir.
SilAskeri darbe yapilabilecek bir ülke ekonomi birde petrol fiyatlarinin cakilmasiyla tamamen riske girmis abd sallantida olan bir yeri irgalamadan birakmaz insanin aklina Türkiye geliyor petrol yok enerjide dışa bagimli darbe parti kapatma muhtira verme gezi 17...25 aralik ve dahi 15 temmuz ragmen bizim ülkemiz kaya gibi ayakta kaliyorsa ki abd ve ab ye ragmen tayyib faktörü nu gormek gerekiyor
Silromanya hariç diğerlerine katılıyorum hocam romanya'ya gittim çok kötü bir ülke.Avrupanın en kötü 3 ülkesi romanya moldova bulgaristan bizden bile kötüler
SilCesamin özkan size kesinlikle katılıyorum ben Bulgaristan'a her sene gidiyorum eskiden sosyalist sistemle yönetildiği için insanı sömürmeme ve insana değer vermenin sosyal politikalarla kültüre işlemiş olduğunu düşünüyorum bende. Eski politikalarının kötü tarafları olsa da faydalı kısımları da vardı.
SilMacaristan'ın uygar bir ülke olduğu tartışmalıdır. Avrupa'da köleliğin (kaçak, sigortasız ve insanı şartların dışında işçi çalıştırılması) hala devam ettiği bir ülkedir burası.
SilTam tersi, örnek verdiği ülkeler sosyalizme çıktıkları için bugün bu kategorideler. Ukrayna mesela, Rus yanlıları baştayken sözde sosyalist özde ahbab çavuş kapitalizmiyle yönetiliyor.ekonomi kötüydü. Şimdi hala kötü ama savaştan işgaldende kaynaklandı. Diğer taraftan AB nin destekleriyle ülkede ciddi reformlar yapılıyor. Rüşvet, adam kayırma azaltıldı. 6-7 sene önceki Ukrayna ile dün döndüğüm Ukrayna arasında epey fark var. Fakir olmasına rağmen uygar çağdaş bir ülke olma yolunda ilerliyor Ukrayna. Polonya da da durum aynıydı. Ne zaman Rus kontrolünden kurtuldu, AB destekleriyle ülke kalındı, çağdaşlaştı. O sosyalizm dediğiniz ülkelerde sosyal politikalar sözde. Asıl sosyal politikalar çağdaş ülkelerde şuan
SilSayın hoca keşke merkez bankasında yönetici olduğunuz dönemde engin öngörülerinizi Türkiye Cumhuriyeti için paylaşabilseydiniz.kucuk dip not pren Salman'a ne demişti Trup hatırladınız mı umarım yayınlarsınız saygi
SilHayatımın hiçbir döneminde Merkez Bankası'nda değil yönetici olmak memur olarak bile görev yapmadım.
SilHazine Müsteşarı olduğum 1997 yılında Mesut Yılmaz hükümetine yapısal reformları yapmaları için verdiğim tavsiyeler yapılmadığı için o görevimden istifa ederek memuriyetten ayrıldım. Bütün bunlar 2000 yılında yılın kitabı olan Light Günlük'te ayrıntısıyla, istifa mektubumla birlikte yer alıyor. Yani sizin dediklerinizin hepsini ben görevdeyken yaptım. Bugün ne yapıyorsam o gün de aynısını yaptım. Bilmiyorsanız açar Light Günlüğü okursunuz. İnanmıyorsanız o dönemin gazetelerini bulup okursunuz.
Ya siz ne yaptınız bu ülke için?
Benim verebildiğim bu yanıtı verebiliyor musunuz?
Bu ülke için yurttaş olarak üzerinize düşenleri yaptığınızı söyleyebiliyor musunuz?
Vicdanınız benim kadar rahat mı?
Yoksa öyle ona buna laf atıp mı rahatlatıyorsunuz vicdanınızı?
Esas olan insan merkezli yakalasimla ve hizmetler İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın
SilMahfi Bey, su sozunuz cok guzel.
YanıtlaSilGüneşin altında Osmanlı' nın denemediği hiçbir finansal buluş yoktur.
Gerçekten de durumun özeti bu.
SilBDDK nin bankacilik lisansi icin minimum 300M USD sarti kosmasini nasil degerlendiriyorsunuz?bankacilik kanununda sermaye 30M TL iken bu sekilde zorlama Turkiye de yenilikci girisimlerin onunu tikamiyor mu?
Sil@mahfi Hocam,
SilBu yazınızı ibretle okurken kimi benzerliklere hayret etmiştim ve yazı bitip te bunun 1,5 sene önce kaleme alındığını görünce daha da bir hayrete düşmüştüm. Peki aradan geçen 1,5 senede neler oldu, yazıya ilave nitelikte bir güncel paragraf kaleme alacak olsanız neler eklerdiniz?
hollanda hastalığı?
YanıtlaSilbir de batmakla kastınız moratoryum mu?
Borçların ödenemeyeceğinin ilanı bir ülke için batma demektir. Ülkeler başka türlü batmıyor.
SilMesela bizim ülke. Nasıl mı? Her tarafta inşaat var her yerde inşaat ne üretir sadece borç inşaat yapan herkes batacak ülke batmanın eşiğinde hiç üretim yok ve insanlar hâlâ o şerefsiz narsisti şeçiyorlar bu kadarını görmemek için kör olmak gerekir çiftçinin mazot alacak parası yok normalde en ucuz mazotu çiftçinin alması gerekirken bizde milyar dolarlık yatlarıyla dolaşan patronlar alıyor bizim ülkenin başına sağcı solcu kavgası getirdiler apo geldi pkk geldi ve kürt Türk dediler şimdi rte var ohal kalkmadı adam kendini sultan sanıyor tamamen dışa bağımlı hale geldik hepsi abd ab gibi dış güçler tarafından yapılan oyunlar.
SilBatu Han müthiş derleme yapmışsın birader! :D Türkiye'nin tüm kahvehanelerini gezsem bunlardan başka başlık bulamam herhalde.
SilBatuhan, sen kendini çok mu akıllı sanıyon. İnşaat sektörünü tanımadığın için sallayıp durmuşsun. Sen çadırda yaşıyon herhalde.
SilO beğenmediğin sektör, zincirleme olarak beraberinde o kadar çok sektörü de beraberinde harekete geçirdiğini bilmezmisin.
Hadi sen çadırda yaşıyon. Çocuğunda çadırda mı yaşasın istiyon.
"Üretim yok, betona para yatırılıyor" diyenler. İhracat rakamlarının her dene rekor kırdığını neden göfmek istemez. Üretim yoksa ne ihraç ediyoruz? Hava mı?
Ülkemiz silahsız bir saldırı altındadır. Bunu bal gibi de biliyorsunuz. Asıl narsist ve şerefsizin önde gideni sizsiniz.
Hocam merhaba.Yazılarınızı çok beğeniyorum sizi de çok takdir ediyorum. Hocam bankada çalışmaya başladım daha önce de iki yaz döneminde çalışmıştım. Rica etsem bankacılıkla ilgili başlangıç itibariyle hazır uygulamaya geçmişken birşeyler öğrenebileceğim bir kitap önerebilir misiniz hocam. Teşekkürler şimdiden
YanıtlaSilbankada calisiyorsaniz once is kanununu ogrenin.
SilHocam yazı çok net bir özet olmuş. Kalemizine sağlık. İsmini vermeyeceğim bir ülke canlanıyor insanın zihninde. 'Venezüella Ekonomisi' alt başlığının ilk cümlesinin başında yazım hatası var sanırım. Tabloya bakınca cümlenin başı '2000' olacağı anlaşılıyor.
YanıtlaSilDüzelttim, teşekkürler
SilTurkiye! dost ve kardes Venezuela'ya yardim etmeyi dusunmeli.
SilTürkiye o kadar büyük gelişmiş zengin refah içinde ki her ülkenin imdadına yetişiriz zaten dostum sıkıntı yok kendi insanımız gayet bolluk içinde :)
SilBizim gönlümüz zengin, pembe incili kaftan geleneğimiz var.
SilHocam değerli yazınız için teşekkür ederim. "2010 yılında 118 milyar Dolar GSYH’ya ve 4.824 Dolar kişi başına gelire sahip olan Venezüella 2010 yılında GSYH’sını 294 milyar Dolara, kişi başına gelirini de 10.317 Dolara yükseltmeyi başarmış." burada ilk 2000 yılı olması gerek. Bir yazı hatası olmuş herhalde. Saygılarla.
YanıtlaSilDüzelttim, teşekkürler
SilYazının üçüncü paragrafında iki dönemdeki ekonomiyi kıyas ederken iki kez 2010 kullanılmış. Biri 2016 olacaktı sanırım.
YanıtlaSilDüzelttim, teşekkürler
SilYazının üçüncü paragrafında iki dönemdeki ekonomiyi kıyas ederken iki kez 2010 kullanılmış. İkincisi 2016 olacaktı sanırım.
YanıtlaSilDüzelttim, teşekkürler
SilHer sey bir kisinin agzindan cikan lafa gore yapilirsa, her sey benim isgedigim gibi olacak denirse o ulkede hicbir konuda basari da olmaz huzur da olmaz. Etkilesim, fikir tartışması, tartışma sonunda da ortak fikir birligi olmazsa tiranlik ortaya cikar.
YanıtlaSilTanidik birisi geliyor aklima ama kim di cikaramadim...
SilMaduro bir otobus soforu ve emekci.
YanıtlaSilOnder Chavez oldugunde halkina ozgur bagimsiz bir venezuela birakti.
Sosyalizmi cekemeyen dis guclerin saldirisina ugruyor Venezuella.
Biz sosyalistler olarak onder cahvezin kurdugu baskanlik tipi sosyalizmi savunmamiz gerekir. Sosyalizmi ileriye tasiyacak olan da budur. Sosyalizme hizmet icin once kollari sivayip yoksul halka ucuz konut yapmaliyiz.
Biz solcular bilime ve sanata dostuz yalniz sosyalizme dusman olmadiktan sonra.
Solcularin ve muslumnalrin oldugu her yerde bilim ve sanat gelismistir.
Baskanligin hicbir turlusu dosgri degil bana gore. Ayrica muslumanlik ne alaka simdi? Insan ibadetini yaliyorsa gizli yapar teshire ne gerek var.
SilBir insan musluman da olmayabilir buna ne diyeceksiniz? Hangi musluman ulkede bilim var ayrica buna ne diyeceksiniz?
SilSolcuları bilemeyeceğim ama son 100 yılda hem müslümanların olduğu hem de bilimin geliştiği bir yer örneği verseniz çok yararlı olurdu.
Silİran sayılabilir mi hocam? Mühendisleri ileri teknoloji ile çalışıyorlar...
Silİlk emri "oku" olan, "ilim Çin'de de olsa gidin" diyen islam gelişmenin önünde engel değil. Eğer insanlar dinin emirlerini yerine getirmiyorsa suçlu olan kişilerdir islam değil.
SilAdsız 18:25 Siz hayatınızda hiç İran malı bir icat ya da herhangi bir mal kullandınız mı?
SilAdsız 21:30 Kur'an'da oku emri Kuran'ı okumak anlamınadır. "İlim Çin'de de olsa gidin" sözündeki ilim de islam ilmidir.
Bir arkadaşa bir zamanlar bunu dediğimde bana kızıyordu. Beni anlasa hiç sorun kalmayacaktı. Şimdi o söylediğinde ben tepki göstersem ne olacak? Boş. Sadece kırarım. Demek ki zaman da önemli bazı şeyler için.
SilSayın Mahfi Hocam,
Silyazınız için teşekkürler. Anlayabilene çok önemli dersler barındırıyor.
Ama üstteki yorumunuzu görmek beni üzdü. Oku emrinin Kuran'la sınırlandırıldığını nereden çıkardınız? Hiçbir ilahiyat uzmanının böyle yorumlayacağını sanmıyorum. Genel kanı burada kastedilenin 'Kainat ve İnsan' olduğu yönündedir. Çünkü bu ayet indirildiği sırada henüz ortada Kuran yoktu.
Ayrıca alttaki bir yorumda ne güzel yazmışsınız: 'Bir şirket batmışsa onu batıran şey sistem değil o şirketi yönetenlerin yönetim hatasıdır'. Aynı şey din için de geçerli değil mi?
Saygılarımla,
islam ilimleri ikiye ayrılır akli ilimler ve nakli ilimler .. (Din bilgileri) ve (Fen bilgileri)
SilSayın Mahfi hocam
SilAdsız 10 temmuz 07:10 arkadaşımıza katılıyorum. Sizi 8 - 9 aydır takip ediyorum. Yazılarınız, buradakı bazı yorumların kalitesi ve sizin geniş hoşgörünüz bu siteyi cazip kılan şeyler. İdeolojik takintilar olmadan doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilme kabiliyetimizin artması gerekli diye düşünüyorum.
Mahfi Hocam,
SilOncelikle yazilariniz için tesekkurler. Bilgi birikimi yuksek olan sizin gibi deneyimli birinin bu ise vakit ayirmasi cok guzel. Islam dini ile ilgili de biraz arastirma yapmaniz ve yorunlarinizi bu sekilde yapmaniz daha dogru olacaktir. Populer gozuken din alimlerinin tekduze bakan alimlerin yorumlari ile islam dinini sinirlamak dogru degildir. Dediginiz dogru, islam ulkeleri donemin geri ulkeleri. Ama bu islamin suçu değil. Herkes kendi cikarina göre yorumlarsa, ilimle ugraşan insanlara destek verilmezse. Ileri goruslu insanlarin dusunceleri onemsenmezse islamin yapacam bir seyi yok. Gectigimiz yuzyil icerisinde derin arastirmalara girerseniz, gorunen populer alimlerin disinda nasil din insanlarinin oldugunu anlarsiniz. Kur'an'a herkes anlam yükluyor, oku demenin kitabi oku degil de insanin kendini anlayabilmesi yaratani taniyabilmesi icin etrafini okuyabilmesi anlamini icermesi daha dogru olacaktir. Bilimin islama bir zarari olmaz, ama bilen akilli insanlarin cikarlari olanlara her zaman zarari olur. Bunu karistirmayalim...
İslam ile ilgili tartışmada alınganlık gösteren arkadaşlar, Evrim teorisi ve Darwin müfredat'tan çıkartıldı. Bunun nedeni sizce nedir. Sorun İslam ya da Hristiyan dini değil. Bu gün ABD'de müfredata Ken Ham tarafından desteklenen ve hiçbir bilimsel kaynağı olmayan 'Creationism' eklenmeye çalışıyor. Bunun sebebi nedir?
SilYaradılışa ya da bir kitaba inanmak kişisel bir seçimdir, ama bunu bilimsel teorilerin arasına koymak elmayla armutu karıştırmaktır. 'Hayatta en hakiki mürşit bilimdir, fendir' gelişme ve kalkınma bilimle mümkündür. Kansere tedavi dua ederek bulunmaz. Ayrıca bilimin dini, dili, milliyeti yoktur. Çinli bir ateist kansere tedaviyi bulursa bunu hiç kimsenin, müslüman ya da hristiyan, kötü bir haber olarak alacağını düşünmüyorum. Bilimi sadece bilimsel metotlarla değiştirip geliştirebilirsiniz. Hocamızın 'son 100 yılda...' diye başlayan sorusunu bu ışık altında düşünürseniz hak verme olasılığınız artar.
Lütfen şunu da düşünün, bundan 10-15 sene sonra işe alacağınız adaylar dünyada genetik, biyofarma, tıp konularında inanılmaz çığırlar açmış olan evrim teorisini ve Darwin'i bilmiyor olacaklar. Bu yeni neslin geliştireceği bilim dünyayı 100 yıl geriden yakalamaya çalışacak.
Laiklik ilkesi ve liyakat sisteminin elzem oluşu, eksikliğinin bu gibi tehlikelere sebep vermesidir.
Saygılarımla
Mahfi hocam abd dunyayi kendi cikarina yonetmek icin ulkeleri karistirmuyomu..
SilBen boyle bakiyorum..
Bi ton goygoy dönmüş, ilahiyatın bilimden sayılması bir kere yanlış. Günümüz dünyasında aklı başında 1 kişi bile kalmamıştır hayatını eskilerin masallarıyla dizayn eden.
SilYazınızdaki bazı bölümler hiç yabancı gelmiyor, sanki bazıları bizde de yaşanıyor gibi :)
YanıtlaSilçok güzel ve bilgilendirici bir yazı teşekkür ederim.
Yeni kapitalizmin kültürü - richard sennet
azınlığın çıkarı hepimizin yararına mıdır ? - zygmunt bauman bu kitapları okudunuz mu ? tavsiye eder misiniz?
Ben okumadim ben de almayi dusunuyorum.
SilÇok teşekkür ederim.
Silİkisini de okumadım.
Gercek Sosyalizm bu degil / Gercek Islam bu degil
YanıtlaSilMutluluk ve refah Sosyalizmde / Huzur Islamda
Peki refahli Sosyalizm nerede / Peki Huzurlu Islam nerede
Gercek Sosyalizm nerede / Gercek Islam nerede
Biz gecmiste bilime cok fayda sagladik peki simdi yav sen simdiyi birak biz gecmiste bunu bulduk ee tamam buldunda ya simdi!!!!! Bizdeki muslumanlarin ve solcularin verecegi cevap budur baska cevap yoktur.
Kisaca sol ve islam bilime ve sanata ilerlemeye dusmandir.
Siz gerceklerine ulasin. Su an tek gozlukle baktığınız icin ayni cevrede oldugunuz icin dogal olarak o dediklerinizi bulamazsiniz. Sucu da saga sola yagdirirsiniz. Siz ak kasikmissiniz hem de sutten cikma.
SilGüzel kardeşim 18:38,bizdeki ve diğer İslam illerindeki Müslümanlar niye zengin serriatin hakim olduğu ulkelere gitmek istemiyorlar da batı ülkelerine fakirde olsa Hristiyan ateist onların tabiriyle gavur ulkelere gidiyor lar orada yaşamak istiyorlar????? Peki mesela 12mart ve 12 eylül dönemlerinde kısaca soğuk savaşın olduğu dönemde bizdeki solcular niye sosyalist az da olsa çeşitli franksiyonlardaki sosyalist ulkelere sscb Polonya Arnavutluk Yugoslavya Çekoslovakya Dogu almanya degilde batı Almanya ve batı Avrupa ülkeleriyle abdye gic ediyorlardı. Hep şüpheyle baktıkları emperyalist kapitalist burjuva dedikleri ülkeler de yaşamak hatta siyasi faaliyetlerine devam etmek icin multeci olmak istiyorlardı???? Bu soruların yanıtını bulduk mu herşey olmasa da bir çok şey açığa kavuşur. Eğer ben bu soruları soruyorum diye karaysam kara olduğunda büyük gururla kabul ederim. Biraz fil olmak gerek zuccaciyeci dükkanına giren bir fil olmak gerek
Sil
SilAdsız8 Temmuz 2017 18:38
17.40 hangi gozlukten bakiyor bakiyorda bulamiyor 17.40 resmen tum kesimleri ya da basak ifade ile bir cok kesimin temel dayanaklarini sarsan bir sorgulama yapmis ama hala siz 17.40i bir cerceveye oturtma gayreti icerisindesiniz bari bilelim hangi cerceveden bakiyor yazdiniz bari aciklayin
Adsız9 Temmuz 2017 04:46
SilTek gözlük dediğimde kılık-kıyafet ve kadın giyimini anladıysanız annemin de örtülü olmadığını hatırlatayım. İş kalpte bitiyor. Yoksa örtünüp de içi bozuk olmak daha kötü olsa gerek değil mi? Siz karışıyor gibi gözüküyorsunuz ama ben kimin nasıl giyindiğine karışmam.
Her şey erkekte bitiyor. Erkek bel altı düşündüğü sürece kadın açılsa da kapansa da nafile.
Adsız9 Temmuz 2017 09:02
SilBeni ilgilendirmiyor kimin ne giydigi ne sekilde giyindigi hatta modayi takip edip etmedigi kim ne giyerse giysin
Yazilan cumlelerden bunu cikardiysan valla pes dogrusu no comment
Bu tarz tartışmalarda konunun hemen başörtüsüne gelip benin şuyum veya buyum da kapalı veya açık demek, bu saçma kısırdöngüye girmek de ayrı bir trajikomik..
SilZaten bizim için sen tam bir otoritesin bunun için (sen derken, bu tarz çıkış yapan kesimden genel olarak bahsediyorum).
Bize ne sizin açıklığınızdan, çıplaklığınızdan, kapalılığınızdan, örtünüzden.
Müslümanlar olarak bu dönemde en kısır ve çağın gerisinde bir dönem yaşadığımız ortada.
Bunun açık olarak nedeni de insan olarak da bizlerde, ne İslam'da ne Kitap'ta ne de Din'de.
Şu süreçte de genel bir kıpırdanma olduğu da benim şahsi görüşüm.
isimleri degistir yerlerine baska isimler koy, son 3-4 yilda yakinda bir ulkede yasananlarin aynisi yasanmis venezuela`da. parayi fonda toplamalar, medyayi ele gecirmeler, hukuk sistemini gukuk sistemi cevirmeler, muhelefete baski, tv`lerde manipulasyonlar...
YanıtlaSilhocam bir önceki blogda sanırım görmediniz. hocam yatırım harcamalarına girenler sermaye giderleri olmuyor mu 1 seneden fazla olduğu için. bütçede giderler cetvelinde ayrı bir başlık altında toplanmış çünkü.
YanıtlaSilEvet öyle.
Silhocam mb nin yaklaşık olarak büyüme oranında para arzını arttırdığını düşünerek bir şey sormak istiyorum. bankalara her gün üzerinde mb yazılı gıcır gıcır paralar geliyor. devlet çok yıpranmış paraları imha edip yerine bunları mı basıyor büyüme oranındaki basılan parayı saymazsak
YanıtlaSilEvet. Bu eskimiş paralara "fersude para" deniyor ve TCMB kendisine gelen bu paraların yerine yenisini basıp yolluyor bunları da yakıyor.
SilBiraz düşündüğümde ; aslında her coğrafyanın özel bir durumu olduğu kanaatindeyim...Petrol ,doğalgaz,alrın, vs farklı gelir kaynakları ve doğal zenginlikler...Ama sorunun temeline bakıldığında yönetimlerin bu durumlara düşülmesinde baş aktör olduğu görülüyor...Belki global sermaye böyle istiyor olabilir...Mesela bütün madenlerden vazgeçtim ve toprağa yöneldim...İddia ediyorum ki doğru tarım politikalarıyla bu ülkede yetişecek ürünlerle bile dünyanın en zengin ülkesi olabiliriz...Tabiki diğerleride olmalı... Ama doğru tarım ile ülke kurtulu diye düşünüyorum... Kaldı kş bu coğrafyada neredeyse yetişmeyen bir ürün yok...Belki biraz konu dışı ama bütün yorumları okuduktan sonra böyle bir yazı yazma ihtiyacı duydum...Yada tam merkezinde de olabilir... Zira Venezuella nın en büyük varlığı petrol kabul edersek ülkemizin en büyük kaynağı verimli tarım arazileri ve iklimi diye düşünüyorum...Ve yazınızın " nasıl kurtulur" paragrafına istinaden bizim kurtuluşumuzun da aynı oöduğu kanaatindeyim...Saygılarımla...
SilHocam, izin verirseniz bir ricam olacak. "İrlanda nasıl çıktı?" bunu da anlatabilir misiniz?
YanıtlaSilhocam elinize saglik cok guzel olmus yazi yalniz bir konuda bir ricada bulunmak istiyorum;hocam genelde yazilarinizi cogumuz telefondan okuyoruz ve yani kaydirinca bir onceki yaziya kayiyor ve bir yaziyi okuyana kadar onlarca kez ileri geri oluyor malum tablolar oluyor yazilarinizda vede asagi kaydirinca bazen hafif yana kayma ihtimali oluyor bunu duzeltme sansiniz var mi acaba
YanıtlaSilMaalesef bunu düzeltemedik.
Silİphone safaride okuma modunda bu sorun yaşanmıyor diğer tarayıcılarda da böyle bir özellik olması gerekiyor
SilMehmet Bey,
Siltelefonu yatay pozisyona getirince duzgun gorunuyor Android telefonlarda. Denemenizi tavsiye ederim.
Telefonu yatay tutunca sorun olmuyor
SilVenezuella konusundaki yorumunuzu merak ediyordum hocam, kaleminize sağlık. Yalnız bir noktayı merak ettim: enflasyon 2016 yılında cok yuksek olduğu halde dolar bazinda kişi başına gelir cok dusmemis görünüyor. Bunun sebebi ne olabilir?
YanıtlaSilPetrol
Silhocam 1997 yılında yazmış olduğunuz Hazine isimli kitabı okusak olur mu çok fazla değişiklik yaşandı mı
YanıtlaSilÇok değişti. Bence onun yerine yenilikleri içeren ve Hazine işlemlerini de kapsayan Kamu Maliyesi kitabımı okuyun.
Silteşekkür ederim hocam
SilVenezuela'yı batıran şey sosyalizmin iyi niyeti ile kapitalizmin kötü niyeti arasında ortaya çıkan bir koalisyondur.
YanıtlaSilBir şirket batmışsa onu batıran şey sistem değil o şirketi yönetenlerin yönetim hatasıdır. Bir ülke batmışsa onu batıran şey o ülkeyi yönetenlerin yönetim hatası ve ülke halkının bu yönetime onay vermesidir.
Silhalk batacağını bilmiyorki kurtarıcı olarak görüyor yada öyle algı pompalanıyor. halk ancak cebinden para ucup gittiğinde anlıyor yanıldığını.
SilHocam orada kastım sosyalizmi sistem olarak eleştirmek değil, aksine "iyi niyet" ifadesi ile hesapsız kitapsız sırf iyilik olsun diye yapılan popülist uygulamalar ile kapitalizmin de vahşi boyutunun biraraya gelmesi idi. Ülkelerin yönetimlerinin suçu sabit ama halk genelde eğitimli değilse mecburn kendilerine en samimi gelen kişiye oy veriyorlar. Bu da hangi görüşte olursanız olun hatta çok zengin olsanız bile "halkın adamı" gibi bir söylem ve mazlum-gariban muhabbeti ile seçimi kazanmak demektir. ANAP bile böyle başladı ama onu batıran Mercedes konvoylu kampanyaları oldu. Aynısını biz de şu anda yaşıyoruz. Ekonomik eşkiyalıklar bir vakit sonra mazlum edebiyatının örtemeyeceği hale geliyor. Bizim iyilikçi iktidarımız da bu söylem deşifre olunca son erecek.
SilSaygılar.
Yazıyı okuyunca anladığım şey şu; kaderiniz sizin iradenize bağlı. Örneğin bu vakada Venezuella'nın durumunun sebebi tamamen yapmadıkları. ABD nin etkisi kırılma anından sonra diye düşünüyorum. Yapısal reformlarını tamamlamış, yaptığı yatırımları katma değerli malları üretebilmek için yapan ve kendi kendine yetmeye karar vermiş bir ülke dış darbelerden bu kadar etkilenmez diye düşünüyorum. Ne yazık ki bizim ülkemizde de kırılma noktası geçildi. Bundan sonra karar bize kalmış (yönetenlere) ya popülist yatırımlarla yalancı büyümeye devam edeceğiz ya da elimizdekini doğru kullanıp kendi kendimize yeteceğiz.
SilHocam, çok değerli bilgiler için teşekkürler. Siz son 16 yıldaki değişimi incelemişsiniz ama aslında 1950-2010 arasındaki gdp per capita değişimi oldukça ilginç.
YanıtlaSilReal GDP Per Capita in Dollars
Venezuela Argentina Singapore Japan South Korea
1950 $8,104 $6,164 $4,299 $3,048 $1,185
2010 $10,560 $13,468 $56,224 $34,828 $30,079
Saygılar
Hacan öncelikle yazınız için teşekkürler...
YanıtlaSilHocam türkiye de hollanda hastalığına yakalandı mı veya gidişat o yönde mi
Türkiye, Hollanda hastalığına yakalanmadı. O yönde bir gidişat da yok. Çünkü TL aşırı değerli değil, olması da pek olası görünmüyor.
SilBence yakalandı ama Dünya'da para arzı kısılmaya başlayınca & Türkiye'nin güven endeksi düşünce sıcak para eskisi kadar gelmemeye başladı, o sayede TL aşırı değerlenmekten kurtuldu. Ama ucuz döviz, döviz olarak aşırı borçlanmaya neden oldu.
Silbizde ne doğalgaz ne petrol fışkırıyor nasıl hollanda hastalığına yakalacağız, bor ile mi :=))
SilHollanda hastaligi benim bildigim dogal ve talepkar rezervleri olan ulkeler icin gecerli bir tanimlama
SilDogal talepkar rezervlerden kasitta dogalgaz ve petrol rezervi ulkeler icin gecerli.Cunku dogalgaz ve petrol dunya capinda talebi surekli olan dogal kaynaklar. ornegin Komurun boyle bir durumu yok yahut cinkonun bakirin vs,...
Bir de benim yorumum bu hollanda hastaligi denen ulkeler genelde az nufuslu ulkeler en fazla 40 milyona sahip ulkeler kisaca eldeki rezervlerle halki calismasa da konfor verebilecek bunu yonetebilecek nufus potansiyeline sahip ulkeler mesela buna guzel bir ornek nufusu fazla oldugundan baska uretim alanlarindada faaliyet gosteren Iran, iran ciddi dogalgaz ve petrol rezervleri olmasina ragmen nufusunu organize edebilmek icin is guc doyurmak vs icin iyi kotu biseyler ureten bir ulke gida tekstil hali otomobil vs...uretimleri olan bir ulke.
Kisaca hollanda hastaligi nufusu cok olmayan kontrol edilmesi kolay buyuklukte olan dogalgaz ve petrol rezervlerine sahip ulkelerde boy gosteriyor. Libya Kuvait s arabistan katar bae buna cok guzel orneklerdir.
iran ilerlese bir sekil engellerler ki, Türkiye'de de pkk...vs Yani çok zor.. Dusman çok ahlaksız. Bir de entelektüel kişileri halkına, halkı da entellektüel kişilerine düşman ediyor:(
YanıtlaSilEngellenmeden ilerlemenin yolu mutlaka vardır. Bakınız Çin, bakınız Kore.
SilBırakın artık bahane uydurmayı,verimli çalışmasını bilen,yatırımını insana yapan bal gibi ilerliyor işte,kimseyi kandırmayalım.
SilHer şeyi dış güçlere atfetmek bir tür sorumluluktan kaçmaktır.
SilMerhaba hocam yazınız için teşekkür ederim. zevkle tek solukta okudum. Bu Venezuela'da 30 milyondan fazla insanın çektiği sıkıntıdan, kıssadan hissemi aldım teşekkürler, yazınız enfes bir yazı hissesini alana.
YanıtlaSilAdsız-18:25 verdiğiniz cevabı haklı buldum ama Adsız-21:30 verdiğiniz cevap bana yetersiz ve üstün körü geldi. Aslında hem size hemde Adsız-21:30 muhalif kaldım. Beni rahatsız eden pek çok şeyden birisi İslamı bize anlatması gereken insanların bilim hakkındaki bilgisizliği: Maalesef Celal ŞENGÖR VE Abdülaziz BAYINDIR'ın konuk olduğu SİYASET MEYDANI'nda gördüm üzüldüm. Mahfi hocam size karşıda savunma güdüsüne ihtiyaç hissettim. Aziz SANCAR hocanın Anıtkabir'de yaptığı dua çok hoşuma gitmişti sanırım adam Nobeli almadan önce bu tartışmalara girse Nobeli almaya muvaffak olamazdı. Sevgi ve saygıyla yazılarınız için çok teşekkür ederek devamını sabırsızlıkla bekliyorum iyi sabahlar.
Çok teşekkür ederim.
SilTarih dönemin şartlarına göre değerlendirilir diyen arkadaşa yorumlar da yoruma göre değerlendirilir kuralını hatırlatalım.
YanıtlaSilHocam yazı harika; hangi yola girerseniz ona göre bir yere ulaşıyorsunuz. Gireceginiz yola ise ortak akıl karar veriyor. Bireysel olarak yapabilecekleriniz çok sınırlı. Ben sizin 8 temmuzda ilki üretilen ve 400.000 sipariş alan Tesla Model 3 sormak istiyorum. İlgileniyor musunuz? Bazilari bunun tarihi bir dönemeç olduğunu söylüyor. Sizce de öyle mi?
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilElektriği neyle ürettiğimize bağlı. Sonuçta petrol tüketmeyen ama doğal gaz veya petrolle çalışan santralların ürettiği elektrikle çalışan bir araba. Mesela elektriği tamamen hidrolik güçle üretsek harika bir şey.
Teşekkür ederim, yanıt için. Elektriğin güneşten geldiği, üretimi makinelerin yaptığı; insanların, sanat, dostluk ve aşkla yaşadığı bir dünya diliyorum ya da yok olalım; zira kâinat için, ne turumuzun ne dünyamızın ne de güneş sisteminin pek bi ehemmiyeti yok sanırım :) Saygılar
Sil1-Elektrikli araçlar temel kaynağın hangisi olduğu farketmeksizin enerjiyi çok daha verimli kullanıyor.
Sil2-Elektrik sepetinin ortalama ülke maliyeti, benzinin ülke maliyetinden daha düşük.
3-Buradaki darboğaz; lityum iyon malzemesinin talebi karşılamaması dolayısı ile fiyatının yüksek kalmasıdır.
Venezuella 'nın hiç olmazsa petrol rezervleri var borçlarını ödemek için. Biz neyimize güvenerek 450M$ borç yaptık ,anlamak mümkün değil. İntihar eden Almanya değil, aslında biziz.
YanıtlaSilHa bire faiz ödemek yerine "battım" demek bazen daha akıllıcadır. Yunanistan örneğinde olduğu gibi. Venezuela da sömürge haline tekrar gelmemek için zamanla petrole ilave olarak kendi ihtiyacı olanı üretmeyi öğrenecektir. Bunu öğrenebilmesi için illa ki küresel sistemle barışması da gerekmez. Biz köy enstitülerini icat etmiştik, onlar da kendi çözümlerini yaratabilirler. Krizden çıkış önerinizi bu nedenle çok tek yanlı buluyorum hocam. Saygılarımla.
YanıtlaSilYani Yunanistan battım deyince akıllıca bir iş mi yapmış oldu diyorsunuz? Adamlar IMF'nin AB komisyonunun emrine girdiler. Bu mu akıllıca davranmak? Yapmayın. Venezüella'ya tavsiyeniz demokrasi getirmek, bağımsız yargıya geçmek yerine halkını hapse atmak mı? Bu mu orijinal çözümünüz?
SilÖte yandan köy enstitüleriyle konunun nasıl nbr ilgisini kurduğunuzu da anlamak mümkün değil.
dünya petrol rezervinde 2. sırada nüfus 30 milyon. o halk hi. çalışmasa bile o petrol onlara yeter. yetmiyo halk fakirlik içindeyse devlet batıyorsa bunun tek anlamı var gelen para belirli bir zümre tarafından iç ediliyor.
YanıtlaSilABD'nin adamları yoldan çıkarmasını da göz ardı etmemekte yarar var.
Sil2 değil 1
SilMaalesef koltuğunu garanti altına almak isteyen tipik politikacı davranışları ve çöküş. Siyasi makamların askerlikteki nöbet kavramı gibi görülmesi ve herkesin geçici olduğunu bilerek politika üretmesi gerekiyor. Tam tersi olarak seçimi kazanan savaş kazanmış havasına girip sistemin başına çöreklenmeye başlayınca ortada sistem diye birşey kalmıyor. Kimse malını mülkünü ailesini bir kişinin 2 dudağına emanet etmez.
YanıtlaSilNe var ki bu davranışlara zemini hazırlayanın da ABD olduğunu da dikkatten kaçırmayalım. Venezüella'da ABD'nin yönettiği petrol şirketleri millileştirilmeye doğru gidince ABD devreye giriyor.
Silhocam venezuela ile bizim aramizda dogal kaynaklar disinda buyuk benzerlikler var. soyle bir soru aklima geldi. bizde yuksek faiz sebebiyle buyuk fonlar dolar bozup tahvil ve/veya borsadan para kazanip tekrar divize gecctiklerine gore;
YanıtlaSil1- fed bilanco datalasi ve faiz artislari le dolarin amerikadaki faizini yukseltince bizde mecburen sicak para ihtiyacimiz senebiyle faiz yukselticez. sorum su. bu takdirde tr yabanci fonlar acisindan daha cazip olmuyacakmi?
2- yabancilarin bu hareketleri kesmeleri icin ne gormeleri gerekir? tr'de nasil bir ortam olursa faiz olarak cok cazip olsakda sicak para cikisi baslar? fed faizleri mesela 2.5-3.0 bandina gelse agzimizla kus tutdak, faizlerimiz %25 bile olsa artik para gelmez diyebilirmiyiz? yada hangi baska sartlarin olusmasi gerekir?
1. Riskler de artacağı için cazibe azalacak.
Sil2. Mutlaka gelir ama % 25 faiz sürdürülebilir bir sistem olmaktan çıkacağı için sistemin batacağını düşünen yabancı yatırımcıların çoğu gelmemeye başlar.
hocam nasil toparlayacagimi bilemeden soruyorum. tr'nin ozel ve hazine dis borcu giderek artiyor. cari acikfa gidetek buyuyor. demek ki mantiken bu 2 finans egrisi bir yerde kesicecek diyebilirmiyix? yani cari acik gsyh'nin hangi oranina gelirse hazine dis borcunu yapilandiemakta veya yeni borc almakta zorlanir? yoksa bu iliskiyi cari acikla degilde bitce acigiylami mukayese etmek gerekir? yada ikiside degilse neyle mukayese etmek lazim?
YanıtlaSilHer iki açık da önemli. Bunun bir ölçüsü yok. Çünkü sonuçta açıklar arttıkça ödenen faiz de artacak. Yabancı yatırımcılar artan faizlerin sistemi sürdürülemeyecek bir noktaya götürdüğünü gördüğünde para girişi hızla düşer.
SilHocam ekonomi mi politikayı yoksa politika mı ekonomiyi etkiliyor?
YanıtlaSilİkisi de birbirini etkiliyor.
SilHocam bence Venezüella'nın yollarını köprülerini kıskanıyorsunuz ondan eleştiriyorsunuz. Bir de adamlar çalıyor ama hıristiyan, alnı haça değiyor. Büyük Venezüella'yı çekemeyenlere kanmayın siz.
YanıtlaSilBu filmi izleyin derim.
YanıtlaSilhttp://listelist.com/meredith-eberhart/?utm_referrer=https%3A%2F%2Fzen.yandex.com
Bu adam için de yorumum yerleşik hayatın tuhaf sıkıntılarını sorgulamasını onaylıyorum olacaktır. Bu demek değil ki ben de aynı şeyi yapardım.
Filmin etkisinde kalmış olmalıyım ki eksik yorumlamışım. Adam hayatı sorgulamakta bayağı geç kalmış. Bunu da ekliyorum. Yanlış tercihler yanlış sonuçları doğuruyor doğal olarak.
SilHocam uygar,insan haklarına saygılı hukuk devleti olmak elbetde çok önemli insanların onurlu bir hayat sürmesi için gerekli ama iktisadi açıdan ele alırsak hukuk devleti olmanın en büyük getirisi dışarıdan sermaye çekmek değil midir? Hele ki bu sermayeye ihtiyaç duyan bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için bu çok önemli fakat yine venezüella örneği üzerinden gidersek eğer venezülla hollada hastalığına karşı önlemler alsaydı kendi kendine yetebilen hali hazırda üretimden vazgecmeyen bir ülke olabilseydi üstüne bide bu zengin yeraltı kaynaklarını kullanıp büyümesini sürekli hale getiremez miydi? Sermaye gereksini mi duymayan zengin kaynaklarının yanında üretim olarakda kendine yetebilen bir ülke olabilmek çok mu zor yoksa izin mi vemiyorlar? Böyle bir ülke hayal edersek iktisadi açıdan da bakacak olursak uygarlık ve hukuk devleti kavramlarını bunun neresine koyabiliriz?
YanıtlaSilKatkılarınız ve kattıklarınız için teşekkürler hocam.
Saygılarımla.
İyi çalışmalar.
Çok teşekkür ederim.
SilKonu sadece dışarıdan sermaye çekmek değil. İçeride yatırım yapılması için hukuk devletinin gelişmiş olması gerekir. Yerli yatırımcı da hakkını arayamadığı bir ortamda yatırım yapmıyor. Bizde faizler yüzde 90 iken bile yatırım miktarı bundan fazlaydı.
Bence olaya çok yanlış yerden bakmışsınız. Hukuk devleti olmanın amacı dışarıdan sermaye çekmek değildir. Hukuk devleti olursanız yabancı sermayenin gelmesi açısından bir ek artı kazanırsınız ama amaç bu değildir. Hukuk devleti, kendi halkına hukukun üstünlüğünü göstermek ve onlara insanca bir yaşam sunabilmek için gereklidir. Çıkar amacıyla hukuk devleti olunmaz ve zaten olunamaz. Mantığına aykırı.
SilSayin Hocam,
YanıtlaSil1-Bu Bankalar arasi faiz orani nedir? Bankalar arasi faiz oranlarinin dusmesi neye isarettir reel ekonomi icin iyi bir sey midir ? Bankalar arasi faiz oranlari hangi faiz oranlari uzerinde daha cok etkilidir mevduat tuketici kredisi sanayici uretim kredileri ve devlet icborclanma10 yillik tahviller hangisi uzerinde daha etkilidir dusmesi ve cikmasi Bankalar arasi faiz oranlarinin
2-Hayatinizda hic OSYmnin duzenledigi universite sinavlari disinda duzenledigi sinava girdiniz mi *KPSS
*KPDS(Kamu personeli Dil yeterlilik ve Tazminati sinavi)
*UDS(universiteler arasi dil sinavi daha cok akademisyenlerin girdigi)
*LES,2007den beri yeni adi ALES(akademik kadrolara girmek ve/veya yuksek lisans doktora egitimi almak icin girenlerin sinavi )
ya da
Toefl Ielts Gmat vs gibi uluslararasi capta sinavlara
bu tur sinavlara hic girdiniz mi
1. Bankalar arası faiz oranı bankaların birbirlerinden aldıkları borçlara uygulanan faiz oranıdır. Çok etkili bir oran değil çünkü işlem sayısı ve miktarı sınırlı.
Sil2. Benim zamanımda bunlar farklıydı. Her üniversite yüksek lisans, doktora sınavını kendisi yapardı. O nedenle bu sınavlara girmedim.
Venezüella nın batık görüntüsü aldatmasın bu petrol rezerviyle hızlı kalkınma potensiyeli var.
YanıtlaSilHocam, sizi sadece gündüz kuşağında ekonomi programlarında değil, prime time kuşağındaki tartışma programlarında da görmek isteriz. Neden göremiyoruz? Sizin tercihiniz mi ya da davet mi yok? Aklı başında, donanımlı ve gerçekleri çatır çatır söyleyebilen insanlara hasretiz hocam ):
YanıtlaSilTeşekkür ederim ama bu kadar zamanım yok.
SilMaşallah üşenmeden cevapliyorsunuz. Teşekkürler.Ben de blogunuza Fehmi Koru' nun bugünkü yazısından sıçradım. Saygılar.
SilYazı harika.
YanıtlaSilHocam çok net bir analiz olmuş. Sadece aklın ve sağduyunun tarafında olan objektif yazılarınız için teşekkürler. Etrafımdakileri de bilgilendiriyorum.
YanıtlaSil10 yıl önce Chavez'le Erdoğan'ın birbirinden farkı yok dediğimde romantik solcu arkadaşlarım Chavez'e toz konduramamışlardı. Popülizmin sağı solu olmaz, sonuç hep aynı kapıya çıkar; fakirlik, sefalet, otoriterlik.
YanıtlaSilChavez'in bir farkı var. Venezüella petrol şirketinde ABD'nin etkisini azalttı.
SilHocam konuyla alakasız ama mesela herhangi bir ülke büyümesini artırmak istese:
YanıtlaSil1-)Bunu para arzını artırıp para basarak yapabilir.
2-)Faizleri ve zorunlu karşılıkları düşürebilir.
3-)Kamu harcamalarını artırıp vergileri düşürebilir.
İkı sorum var. İlki bu ülke 3. politika yerine diğerlerini uygulasa bütçe açığı sorunu olmaz peki 3. politikanın ne avantajı var ki bunu uygulamak istesin? İkinci sorum ise 1. Ve 2. politikalar arasında ne gibi avantaj ve dezavantaj farkları var?
Cevapladığınız için şimdiden teşekkür ederim hocam.
Para arzını artırırsanız faizleri düşürmeye gerek kalmaz. Para bollaşacağı için ilk aşamada faizler kendiliğinden düşer. Ne var ki bir süre sonra paranın değeri de düşeceği için enflasyona yol açılır ve faizleri artırmak zorunluluğu ortaya çıkar. Kamu harcamalarını artırıp vergileri düşürmek de kullanılabilir geliri artırdığı için para bolluğu yaratır ve aynı sonuçlara yol açar.
Sil1. politika anlaşılabilir bir politikadır bir tercihtir. Yanlış bir tercih olabilir ama bir tercihtir. İkincisi ise bir politika değildir. Ekonomi hatasıdır. Eğer enflasyon düşüşüyle faizler kendiliğinden düşmemiş de zorla indirilmişse kriz çıkarır. 1994 yılında Türkiye'nin yaşadığı kriz bunun örneğidir.
Yanıtlarınız için sağolun hocam. Peki 1 ve 3. politika arasında ne gibi avantaj ve dezavantaj farklılıkları olur? Eğer pek bir farkları yoksa 1. politika uygulanır bu sayede bütçe açığı artırılmadan büyüme artar diye düşünüyorum.
SilEgerekonomide ciddi bir durgunluk var ise Butcende saglam ise hem vergi oranlari dusurup piyasayi canlandirrisin hem de gevsek para politikasi ile piyasaya bol para verebilirsin. 3. politikayi uygulayabilmen icin senin butce performansin onemlidir. Butcen fazla veriyorsa 3. politikayi ugulamak iyi bir seydir. 1. politika ise uygulanabilir 1. politikayi uygulaman icinde enflasyonun dusuk olmasi lazim dis kaynaga sicakparaya ihtiyacin olmamasi lazim.1. politikayla butce acigini artirmadan buyuyebilirsin hatta 1. politika butcene fayda bile saglar.
SilBenim sorum eğer 1. Politika bütçe açığın artırmıyor eee o zaman tüm devletler bu yöntemle büyüse hiç vergi falan indirmese. 3. Politikanın mutlaka bir avantajı var. Tahminim 1. Politikayı uygularsak para değeri düşer ama 3. Politikada düşmez yani 3. Politikanın avantajı bu diye düşünüyorum.
Silsayın hocam,birde türkiye ekonomik ve sosyal olarak nereye gidiyor diye bir yazı yazmanız mümkünmü.düşündümde vazgeçtim hocam ,sizi kaybetmek istemeyiz
YanıtlaSilBu konuda bir şeyler yazıp duruyorum zaten. İyi bir yere gitmiyoruz.
SilAmacım kimseyi kötülemek, karalamak filan da değil. Ben bu ülkenin bir yurttaşıyım ve bildiğim doğruları söylemezsem görevimi yapmamış olacağımı düşünürüm.
Gerekirse kaybederiz de ülke kazanıyorsa zarar yok biz kaybedelim.
hocam kaleminize sağlık
YanıtlaSilSağolun
SilHocam vatandaşın kimseye ve hiçbir kuruma güveni kalmadığı için sorularımızda galiba hep paranoyaklık derecesinde negatif örneklerden oluşuyor. Diyelim ki hükümet mevduat faizlerine tavan getirdi. Misal %9,5 olsun. Döviz içinde üst koridor mesela 3,50TL/$ ve eoru/$ : 1,12 ilan etse (her ay enflasyon kadar düzeltme de yapılacak dese) Bankadan mevduat çekmeye de sınır getirse. Bireysel mevduat sahipleri için günlük max 1.000TL veya 300$, özel şirketler ve kamu kurumları ve yabancı fonlar için sınır yok. Yani şunu demek istese; Halın sahip olduğu mevduat bankalarda hapis kalsa ama ticaret yapan firmalar serbest işlemlerine devam etsin, pariteden dolayı ihracat daha da artsın demiş olsa? Tabii senaryoya şunları da eklemek lazım. Bankalar kredi vermeye devam edecek ve faizi %13,5 gibi bir üst sınırla baskılanacak. KGF para dağıtmaya devam edecek. Ve bankaların kredilerini de hazine satın alacak veya garantör olacak. Nasıl senaryo hocam? Sistem Çalışır mı en azından seçimlere kadar? Bankalarda milyarlarca $ parası olan vatandaş duvara toslar mı? Ne olur?
YanıtlaSilSize çok net bir şey söyleyeyim. Hemen batarız. Bir net şey daha söyleyeyim. Siz söylemlere bakmayın, bunları kimse yapmaz.
SilEur/Usd kurunu nasıl sabitleyeceksiniz? İmkansız.
SilBahsettiğiniz reçetenin işlemesi için ciddi bir mali polislik yapılması gerekir (döviz karaborsasını engelleyecek kontroller, tefeciliği engelleyecek kontroller, enflasyonu kontrol edecek tavan fiyatları, kotalar vs.). Devlet eforunu reforma, politika, strateji üretmeye/uygulamaya yormalı. Krizler değil, ince, hesaplı yumuşak geçişlere hazırlamalı ekonomiyi.
İstediğiniz kadar sabit kur rejimi uygulayın, o yabancı yatırımcı memlekete gelecekse yüksek getiriyi sizden talep edecek. Çünkü riskleriniz baki. Devam edecek bu yüksek maliyetin, 9,5% faiz geliri ile enflasyon karşısında ezilen vatandaşın fedakarlığının karşılığında, 13,5%'tan kredi kullanan firmalar, yurtiçindeki, yurtdışındaki hangi talebe yönelik üretim yapacak? Yapacakta bu katlanılanların bedelini ödeyecek?
Ciddi bir katma değerli dış ticaret atağı, ithalat bağımlılığını kesecek somut yerli üretim hamlesi varsa, bu yapısal dönüşüm için kısa vadeli mağduriyete, kemer sıkmalara da katlanılır. Ama yoksa, kumar oynadığınızla, insanları perişan ettiğiniz ile kalırsınız.
Hocam demin ki soruma şunu eklemek isterim. Hükümet vatandaşı çıldırtmamak için bu uygulamayı 18 ay sonra keseceğini, o zamana kadar enflasyonun düşeceğini ve üretime bağlı büyümenin %5 leri kendiliğinden geçeceğini ama her halükarda 18 ay sonra uygulamanın son bulacağını altını basa basa ilan edecek elbette. Şunu da eklemek lazım. Vatandaşın para sahibi olanları genel olarak zaten hayır oyu verenlerdir sanıyorum. Diğer taraf da zaten para yok. Uygulamadan hiç rahatsız olmazlar. Şeytanın avukatlığını yaparak soruyorum belki ama sordum gitti bir kere. İyi günler hocam.
YanıtlaSilKonu vatandaş değil. Konu yabancı yatırımcı. Türkiye'nin çarkı çevirebilmek için önümüzdeki yılda yaklaşık 195 milyar dolara ihtiyacı var. Gerisini söylemeyeyim.
Sil100usd olan petrol fiyatinin 30usd ye dustugunu yazmissiniz.
YanıtlaSilBen petrolun fiyatinin dunya genelinde arttigini saniyordum. Neden onlar icin fiyat dustu?
Tesekkurler
Siz petrol fiyatlarını son 3 yıldır pek izlemediniz galiba.
Sil2014 yılı başında petrolün varili 105 USD idi. Sonra hızla düşüşe geçti.
2015 sonunda 30 dolara düşmüştü. Sonrasında da 40 - 50 dolar arasında gidip geldi.
Tabi bizde depo doldurmak daima zorlaşınca tüm dünyada aynı gibi geliyor 😊
Silhem doviz hem faiz ikisi birarada yukseliyor
YanıtlaSilhem issizliklik hem de enflasyon ikisi bir arada yuksek ve yukselme potansiyeli tasiyor
Bu ekonomik olgular ve bu koreleasyonlar sizce Turkiyedeki ekonominin ne durumda oldugunu gosteriyor. Bir duvara carpma soz konusu mu
siz bu ekonomik korealsyonlardan olgulardan cikariminiz nbedir
İşsizlik ve enflasyon bir arada yükseliyorsa ve bu olgu devamlılık gösteriyorsa ekonomi bir süre sonra slumpflasyona girebilir ki ciddi bir krizdir. Ne var ki duvara çarpma olgusu günümüzün bol paralı ortamında eskisi kadar kolay olmuyor. Para akacak yer arıyor ve sonuçta böyle bir durumda faizler yükseliyor ve o parayı çekerek bozulan ortama karşın duvara çarpmadan devam edebiliyor. Tabii bunun da bir sonu var. O bol paralar çekilmeye başlayınca faiz yükselmesi de yetmeyebilir.
Silhocam çalışanlara enflasyon artı büyüme oranında zam yapılsa ekonomik sonuçları neler olur ?
YanıtlaSilFaiz yükselir, denge, biraz daha yüksek bir faizle yerine oturur.
Silhocam şu yorum doğru mudur, ölçek ekonomileri sayesinde insanlar aynı parayla eskiye oranla eski aldıklarından daha fazla sayıda satın almaktadır.
YanıtlaSilDoğrudur, çünkü üretim ölçeği büyüdükçe verimlilik artar, maliyetler düşer. Bunun sonucunda fiyatlar da düşer ve dolayısıyla insanlar aynı parayla o maldan daha fazla alabilir hale gelir.
Sil
YanıtlaSilHocam cari denge Tasarruf-Yatırım farkı olması gerekmiyor mu ?
Saygılarımla
Cari Denge / GSYH (%) olması gereken 10,30 9,60 -8,30 -15,70 -10,40 -2,40
Venezuelan Opposition Gather to Celebrate Release of Leopoldo López - http://bndl.tw/OTJ9NHxm
YanıtlaSilSosyalizm_ liberalizm karisimi bir sey uretilebilir mi acaba?
YanıtlaSilSosyal demokrasi benzerdir denilebilir.
SilDogadan da odun vermemek gerekiyor. Insanlar dogaya ve hayvanlara da saygili olmalilar.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilLisans düzeyinde Finansal Yönetim dersi vereceğim ancak konuların anlaşılır olması ve daha iyi özümsenmesi için her ders sonunda konularla bağlantılı örnek olaylar anlatmak istiyorum. Bu tür konulara toplu olarak ulaşabileceğim Türkçe veya Yabancı bir kaynak önerebilir misiniz, yahut başka bir öneriniz olur mu?
Araştırma yaptım ancak bulamadığım için en son size başvurmak istedim.
Her şey için teşekkürler..
Hocam ekonomide olan herşeyin eninde sonunda insanların "özgürlük" algısıyla bağlantılı olduğuna inanıyorum.
YanıtlaSilBir örnek vermek gerekirse, diyelim ki devlet bir suçluyu arıyor ve onu yakalamak için bir mahalleyi iki gün evine hapsetmesi gerekli. Az gelişmiş toplumlarda devlet hiç tereddüt etmeden bu önlemi uyguluyor. Daha da kötüsü toplum da bunun doğru olduğuna inanıyor.
ABD'de ise bunun tam tersi söz konusu. İnsanları iki gün evinde hapsetmenin zararının o suçluyu yakalamanın sağlayacağı faydadan daha büyük olduğuna inanılıyor. Toplumsal bilinç de hangi gerekçeyle olursa olsun özgürlüklerinin kısıtlanmasına müsade etmiyor. Bunun sonucunda da devlet insanları evinde hapsetmeden suçluyu yakalamanın yollarını arıyor ve buluyor. Biz de buna teknolojik gelişim diyoruz.
Demem o ki herşeyin başı özgürlük, özgürlük, özgürlük! Bunu kavrayamayan toplumlar "abd bizi batırdı" diye ağlamaya devam edebilir.
Çok güzel yazı hocam elinize sağlık.
YanıtlaSilİşin sırrı tarımda. Önce hangi taraftan oldukları belli olmayan aşiretleri kaldır. Daha sonra mühendislerin, doktorların bile kolaylıkla yapabileceği modern tarımı geliştir. Elektrikli traktör ve sulama sistemleri üret. Elektriği buralara bedava ver. Aracıları aradan kaldır. Alımı direk devlet mekanizması olarak kendin yap. Üretici kazansın. Bu aynı zamanda olası bir savaş ortamında da ayağımızı yere sağlam da bastıracaktır. Memleketin her yerinden domatesin, salatalığın ve buğdayın yetişirse isterse petrol 1000 dolar, isterse 5 dolar olsun. O zaman bize etki etmez. Çünkü karnın ucuza doyuyor. Dimdik ayakta duracaksın. Sadece değişen şey: her ay yeni bir pantolon almazsın. Arabanı daha lüksüyle değiştirmezsin. O kadar. Aynı zamanda büyük şehirlerde ki kalabalıkta azalacaktır.
YanıtlaSilmaduro bir donem iett'de calismis olabilir mi?
YanıtlaSilBen gordum, Sisli - Besiktas hattindaydi, bi arkadasimin akbilini aldiydi Maduro
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilVenezuela'nın batma sebebi bence iç edilen petrol gelirleri ve bizim ekonomistlerin deyişiyle "PISAL reformların" yapılamaması. Diğer bir ifadeyle Dutch disease (löp halinde gelen petrol gelirleri nedeniyle gerek tarım gerek ise imalat sanayiinde gerekli yatırımların yapılamaması ve neticede para gerekli olduğunda yabancı petrol şirketlerinin üzerinde daha fazla vergi vs bindirilmesi sonucu tek gelirli her türlü dış güce karşı çok nazik ve kırılgan bir ekonomive ülke yaratılması). Hoca petrolün gelişimi ile çok detaya girmemiş ama isteyen buradan Venezuela'nın nasıl güneye gittiğini buradan daha detayda okuyabilir. Bu arada 1972-1997 arasında 100 milyar dolaresin iç edilmesi (embezzlement) de bir ibretlik bilgi.
YanıtlaSilhttps://www.cfr.org/backgrounder/venezuela-crisis?utm_content=012419&utm_medium=social_earned&utm_source=tw&utm_term=venezuela-rise-and-fall-petrostate
NOT: cfr'nin türkiye ile ilgili aricle larını sakın okumayın özellikle Steven A. Cook. sizi hasta eder.
Sn. Hocam başliktakı Venezuela sozcugu Venezula olarak gorunuyor. Bilginize... (Meslek hastalıgi kolay gecmiyor kusurumuza bakmayin)
YanıtlaSilonların petrolü olduğu halde battılar, bizde o da yokken nasıl hala batmadığımızı merak ediyorum gerçekten. çarkları döndüren gizemli etkenler olmalı, kara para mıdır, altın ticareti midir, artık neyse...
YanıtlaSilHocam;Turkiye icin yapisal veriler goz onune aldigimizda ve siyasi drum da neredeyse ayni surec,mesala on sene sonra ayni drumda okuluruz diyebilirmiyiz yoksa biz o kadar olmayiz uretim asamalarimiz soyle deyip iyimser bir tablo cizebilirmiyiz
YanıtlaSilHocam, twitlerinizde 2018 tarihli yazı demişsiniz ama burada 2017 görünüyor. Bir de tazının başlığındaki Venezuela'nın 3. "e"si düşmüş.Saygılar
YanıtlaSilÇok aydınlatıcı
YanıtlaSilTeşekkürler
Hocam Hollanda hastalığında para nasıl değerleniyor? Hollanda doğal gaz ihracatını hangi para birimi üzerinden yapıyordu? Bunun mantığını oturtamadım mümkünse açıklar mısınız? Teşekkür ederim.
YanıtlaSilAaaaaa çok tanıdık hikaye. Basına sansür, üretim yok, inşaat sektörüyle rant dağıtma, hukuk guguk olmuş... abd elbette oralarda bir yerde.... yalnız bizde bir fazlası var: siyasal islam. Bi de burdan sömürelim milleti. Olsun. Reis bizi kurtarır. Reisim, reissin, reis.
YanıtlaSilInşallah biz böyle olmayız....inşallah...ama pek farklı olamayacak gibi
YanıtlaSilÜlkede ekonominin iyi olduğundan dem vuranlar okusun. Günü kurtarmakla ekonomi düzelmez.
YanıtlaSilYemin ederim başlık haric nerdeyse Türkiye'yi sanki özetlemiş!
YanıtlaSilBaşlığı kaldır Türkiye yaz cuk diye oturur bu yazı!
Hocam tahmininizce biz de yakın bir gelecekte venezuella olur muyuz? Hızla oraya doğru sürüklenmekte miyiz. Bir benzerlik kurulabilir mi? Yoksa bizim yaşadığımız başka bir sosyo-ekonomik gerçeklik mi? Teşekkürler.
YanıtlaSilHocam ulkemizi ne güzel anlatmisşiniz kısa net anlaşılır. Yiğit neden muhtaç olmuş kuru soğana.
YanıtlaSilBu yazıyı neden facebook paylaşımı yok?
YanıtlaSilyargıçlar hükümete sormadan karar almamaya başladılar
YanıtlaSilAdsız 21:30 Kur'an'da oku emri Kuran'ı okumak anlamınadır. "İlim Çin'de de olsa gidin" sözündeki ilim de islam ilmidir...
YanıtlaSilHocam sizi son 1 yildir takip ediyorum, size ve tecrübenize, ekonomi alaninda ki bilginize, goruslerinize buyuk onem veriyir ve saygi duyuyorum.
Islamin ilk vahyi "oku.." dur. Burada Efendimiz'in (sav) verdigi cevap "ben okuma bilmem.." degildir.
Verdigi cevap "okuyamiyorum.." dur. Ikisi arasinda derin fark vardir. Insani okumak, olayi okumak duygulari okumak... Okumaktan kasti sadece bilmek degil, ozumsemek,hissedebilmek, anlayabilmek ve kavrayabilmektir.
Konu daha derin ve tasavvufi konulara acilmaya musaittir. Demek istedigim, sizin bahsettiginiz üzere sadece "Kuran okumak" degildir. Keza ilk inen ayeti oku olan mukaddes bir kitabin sonraki ayetlerinin gelmesi yillar surmesi ve kitabin tamamlanmasi uzun zaman almasina karsin ilk ayetteki oku emrini Kuran oku diye yorumlamakta biraz olayi hafife aldiginizi düşünüyorum.
Önce inandığınızın dinin ilk emrini öğrenmeyi, araştırmayı size tavsiye ederim. Kur'an'ın ilk emri "oku" anlamında değildir. İkra; çağır, davet et, duyur anlamındadır. Türkçemizde de kullanılan "düğüne okumak", "ezan okumak" gibi. İlk ayetler "çağrı" ayetleri olarak anılır. Hem "Peygamber ümmiydi" diyeceksiniz hem de önünde yazılı bir kağıt olmadan Allah'ın "oku" diye emir gönderdiğini söyleyeceksiniz. Bu çelişki değil mi? İlber Ortaylı da bir ara "ikra"nın "oku" demek olmadığını, Aramî dilinde de "çağır, davet et, duyur" anlamlarında olduğunu söylemişti. (Aramice ve Arapça Sami dil grubu içinde kardeş diller.) Yaşar Nuri Öztürk de çevirisinde bu iki anlamı "/" içinde anlamını vermiştir. Son olarak, bu bilgileri veren kişi olarak, dinin özellikle "imtihan" iddiasının nörolojik, psikolojik, sosyal psikolojik bilimsel gerçeklerle çeliştiğini görmüş, uzun araştırmalar sonucunda din masallarını geride bırakmış, dinsiz birisi olduğumu da belirtmiş olayım.
SilUygar olarak sadece Polonya konusunda hakli olabilirsin Hoca.
SilHani bir söz vardır, " hesabını bilmeyen kadap, .... girer masat" Çevresinde o kadar düşman varken, gelirinin bir kısmını koltuğunu korumak için kendi taraftarlarına devamlı aktarmak zorunda kalırsan, biri yer biri bakarsa top yekün kalkınamazsın sanırım. Üretim yok, tüketim var, gelir az, gider çok, heryer yol olsa köprü olsa ne fayda.. Sanırım Maduro nun yaptığı buydu yanlışmı düşünüyorum?
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık hocam. Okudum aydınlandım,hüzünlendim. Paylaşımlar için sağolun.
YanıtlaSilMahfi bey yazdiklariniz bir noktada dogru olabilir ama Sudiler,BAE., asagi yukari ayni katagorideki ulkeler. Onlarin hangi birinde saydiginiz demokratik kurumlar isliyor. Yaptiklari tek sey abilerine yalakalikta kusur etmemek ve haraclarini odemek. Yoksa buyuk abileri aynen venezualla gibi yerin dibine sokar. Zaten abileri bunu acikca soyledi. Biz destegimizi cekersek soyle olur boyle olur diye ne olacagini soylediler. Dahada yoruma ihtiyac yok.
YanıtlaSilMahfi bey öncelikle yazınız gerçekten aydınlatıcı. Açıkçası 3. bakış açısı benimde hem fikir olduğum durum.
YanıtlaSilAncak ben günümüzde kuvvetler ayrılığı ile hiç bir ülkenin özellikle de liberal politikalarla gelişebileceğini düşünmüyorum. Kişisel olarak demokrasi düşmanı olduğumdan falan değil. Özellikle ekonomik olarak dış müdahaleye açık bir serbest pazar politikası ve iç siyasetle istikrarlı ve uzun vadeli bir büyümenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Zira gelişmek öyle 3-5 yılda olmayan bir şey ve uzun vadeli bir gelişmenin sonucu.
Bu kanıya uzun uzadıya teorik, ideolojik detaylara girmeye gerek duymadan şöyle bir adım geriye çekilip basit bir tarih okumasıyla varıyorum.
Şöyle ki;
Kolonizasyon ve sanayi devrimiyle birlikte ilk elden zenginleşen batı ülkeleri dışında sonradan zenginleşen, politik istikrarı yakalayabilen bunu devam ettirebilen sosyalist ülkeler dışında neredeyse hiç bir ülke yok gibi. Varsa lütfen örnek verin. Güney kore ve japonya örneklerinin referans alınamayacak çok istisnai örnekler olduğunu düşünüyorum. Tabi gelişmiş ülke'den ne anladığımız da önemli. Sendika'dan bir haber, ciddi cinsiyet ayrımcılığı vb. şeylerin olduğu G.Kore gelişmiş mi mesela?
Özellikle para'nın o muazzam kıvraklığı ve gücü, popülizm vs. her seferinde tuzu kuru ve sabırlı emperyalist ülkelerin zaferini getirdiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu emperyalist ülkelerin oyununu (Serbest Piyasa) onlardan daha geride başlayarak ve daha iyi oynayarak başarılı olabilmek imkansız görünüyor bana. Bu noktada aslında emperyalist ülke kavramı doğru mu, bu ülkeler illa gelip ortalığı karıştırır mı konularına girmiyorum. Bu konuda hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Sonuçta herkes mahallenin raconunu kesemez dimi :)
Bu noktada en gerçekçi ve akla yatkın çözüm olarak ben onların oyununu bırakıp, kendi oyununu kurmanın olduğunu düşünüyorum. Yani ekonomik olarak serbest piyasayı bırakıp tüm üretim araçlarının mülkiyetinin devletde (kamuda) olduğu planlı bir ekonomik modelin, politik olarak da (bir süreliğine) sürekli muhalefet patinajı çekmeyen, hızlı davranabilen ve emin adımlarla ilerleyen bir model gerektiğini düşünüyorum.
Bu otomatik olarak anti-demokratik, zalim bir yönetim olacağı anlamına da gelmediğini düşünüyorum. Zira bir çok başarılı örneği olduğunu görüyorum. Türkiye'nin ilk yılları, SSCB'nin 1950'lere kadar ki dönemi, Oligarkların ardından günümüz Rusyası, Çin, her şeye rağmen küba vs.
Uzun bir yazı oldu kusura bakmayın.
Ama bu konuda sizin fikrinizi gerçekten merak ediyorum.
Mahfi hocam yazınız için çok teşekkür ederiz. Mesleğe ilk başladığımda sizin anılarınızı paylaştığınız bir kitabınızı okumuştum. Darphanede sayım yaparken içeri bir bey girmişti. Siz üstat sanıp kendinize bir çeki düzen vermiştiniz. Maduroyu ne zaman görsem o yazı geliyor aklıma. Bir de bugünkü yönetim tarzımız. Güce ve şekle biat eden bir nesil. Yargımız türk dizilerinden çıkmış insanlarla doldu. Aklın ve hukukun yerini malesef benden senden aldı. Bizim zamanımızda hukuka giriş diye bir ders vardı. Hala aynı yerdeyiz giriş kısmından gelişme bölümüne bir türlü geçemiyoruz. Dünyamız ibret vesikası ülkelerle dolu venezuela ve endonezya gibi. Ekonominin durumunu bile sayın abdulkadir selvinin yazdığı yazılardan takip eder hale geldik. Günlük kararlarla ekonomimize yama yapa yapa ilerliyoruz. Aynı gemideyiz ama hala farklı gemideymişiz gibi muamele görüyoruz bu ülkede. Eleştiremekten çekiniyoruz. Kazara idelojisiz eleştiri yapılsa bile terorist, vatan haini damgası yiyoruz. Abd stratejisini uygulamak için kaç yıl önceden plan yaparken burnumuzun önünü göremiyoruz. Konuya ilişkin suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizletilmesi verebilir. Bu kadar suriyeliyi ülkemize almamızın ilk adımı budur galiba. Demıgrafik yapımızı bozma, ülke içindeki insanları kutuplaştırma ve içimizi karıştırarak koşulsuz biat sağlama. Umarım atılan bu adımlar görülür ve yeniden aklın, bilimin, hukukun ve vicdanın üstünlüğü sağlanır.
YanıtlaSilChavez'in uygulamalarını takip eden Maduro rejimi, tarımsal üretimi baltalayan son derece ideolojik politikaları uygulamaya devam etti ve Hollanda Hastalığı olarak bilinen bir sonuca boyun eğdi. Petrol üretimi, çeşitlendirilmemiş bir ekonomide yerli ürünler yerine daha ucuz ithalata aşırı bağımlılıkla sonuçlanarak diğer sektörleri çökertti. Buna ek olarak, hükümet katı fiyat kontrolleri uygulayarak üreticilere daha fazla zarar verdi ve temel ihtiyaç malzemelerinin temininde zorluklara yol açtı. Rejim, Venezüela ekonomisini bitiren enflasyonu kontrol edemedi. Sonuç olarak, birçok yoksul Venezuelalı artık masaya yemek koymak için CLAP adındaki hükümet yardımlarına bağımlı olarak hayatlarını sürdürüyor.
YanıtlaSil