Venezuela Niçin Battı?

Venezuela
Venezuela, Güney Amerika kıtasının kuzey kısmında yer alan, Karayip Denizi ve Atlas Okyanusuna kıyıları olan, 916.445 km2 yüzölçüme ve 31 milyonun üzerinde nüfusa sahip bir ülke. Maracaibo Gölü kıyısındaki tahta evlerin oluşturduğu görünümü Venedik’e benzeten İtalyan denizci Amerigo Vespucci, bölgeyi İtalyanca’da ‘Küçük Venedik’ anlamına gelen Veneziola olarak adlandırmış[i]. Veneziola adı zamanla İspanyolca’da Venezuela'ya dönüşmüş.

İspanyollar, 1522’de başlayarak Venezuela’yı sömürge haline getirmiş. 1811’de Francisco de Miranda önderliğinde bağımsızlık mücadelesi başlamışsa da bunun başarıya ulaşması ancak 1821’de Simon Bolivar’ın önderliğinde mümkün olabilmiş. 1821 yılında, Venezuela, Kolombiya, Ekvator ve Panama ile birlikte Büyük Kolombiya Cumhuriyeti adı altında birleşik, bağımsız bir devlet kurmuşlar. 1830 yılında Venezuela bu birlikten çıkarak ayrı bir devlet konumuna geçmiş. Bolivar’a duyulan büyük saygı dolayısıyla ülkenin resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olmuş. 

Venezuela Ekonomisi
2000 yılında 118 milyar Dolar GSYH’ya ve 4.824 Dolar kişi başına gelire sahip olan Venezuela 2010 yılında GSYH’sını 294 milyar Dolara, kişi başına gelirini de 10.317 Dolara yükseltmeyi başarmış. Sonraki yıllarda ciddi bir ivme kaybı yaşamaya başlamış. 2016 yılında GSYH ve kişi başına gelir 2010 yılının gerisine düşmüş.

Venezuela dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip ülkesi konumunda bulunuyor. 2016 sonu itibariyle dünyada varlığı kanıtlanmış ham petrol rezervi 1,7 trilyon varil olarak hesaplanıyor. Bunun yüzde 17,6’sı (yani 301 milyar varillik) bölümü Venezuela’da bulunuyor (İkinci Suudi Arabistan’da 266,5 ve üçüncü Kanada’da 171,5 milyar varil ham petrol rezervi bulunuyor.

Bu zengin ham petrol rezervine karşın ekonominin nereden nereye geldiğini görebilmek için makroekonomik göstergelerine bir bakalım (Kaynak: IMF, WEO Database, April,2017.)

2000
2010
2013
2014
2015
2016
GSYH (Cari fiyatlarla, milyar USD)
118
294
228
215
260
287
Nüfus (Milyon)
24,4
28,5
29,8
30,2
30,6
31,0
Kişi Başına Gelir (USD)
4.824
10.317
7.655
7.128
8.494
9.258
Büyüme (%)
3,7
-1,5
1,3
-3,9
-6,2
-18,0
Toplam Yatırımlar / GSYH (%)
24,2
22,0
27,3
24,8
42,2
9,0
Toplam Tasarruflar / GSYH (%)
34,5
31,6
19,0
9,1
31,8
6,6
Enflasyon (%)
13,4
27,2
56,2
68,5
180,9
274,4
İhracat Artışı (%)
5,8
-12,9
-6,2
-4,7
-0,9
-9,7
İthalat Artışı (%)
12,4
-2,9
-9,7
-18,5
-23,1
-41,8
İşsizlik Oranı (%)
14,0
8,5
7,5
6,7
7,4
21,2
Bütçe Dengesi / GSYH (%)
4,5
-10,4
-14,3
-16,8
-17,6
-14,6
Cari Denge / GSYH (%)
10,1
1,9
2,0
1,7
-7,8
-2,4

2000 – 2010 arasında GSYH ve kişi başına gelir hızla artarken bütçe dengesi ve cari denge fazla verirken ciddi biçimde açık vermeye dönüşmüş. 2010’da ekonomi yüzde 31,6 oranında yüksek bir tasarruf oranına ve yüzde 22 gibi ılımlı bir yatırım oranına sahipmiş. 2016’da tasarrufların GSYH’ya oranı yüzde 6,6’ya yatırımların GSYH’ya oranı da yüzde 9,0’a düşmüş.  

Bu tablo, bize ilk bakışta petrol geliri yüksekken har vurup harman savurmuş bir ülke görünümü veriyor.

Acaba gerçekten öyle mi? Ya da belki daha doğru bir soru: Acaba her şey göründüğü gibi mi? Bu sorunun iki farklı yanıtı var. İlki Venezuela’nın popülizm ve Hollanda hastalığı nedeniyle bu duruma düştüğü, ikincisi ABD’nin Venezuela’yı bu duruma düşürdüğü görüşüne dayanıyor. Bir de üçüncü yaklaşım olabilir diye düşünüyorum ama önce bu iki görüşü ele alalım.

Birinci Görüş: Popülizm ve Hollanda Hastalığı Venezuela’yı Batırdı
Hugo Chavez, 1998 yılında yapılan seçimde yüzde 56 oranında oy alarak Venezuela Devlet Başkanı seçildi. Başlangıçta herkesin desteğini alan politikalar uyguladı. Adına Bolivar Misyonu denilen bu programla fakirlere geniş çaplı yardımlar yapıldı.

2002 yılında bir darbe girişimiyle iktidardan indirildiyse de 2 gün sonra tekrar başkanlığa geri dönmeyi başardı. İlerleyen yıllarda ekonomik faaliyetlerin ağırlığına sahip şirketleri Chavez’in adamları ele geçirmeye başladı. Ulusal Kalkınma Fonu - Fonden adında, tümüyle Chavez’in talimatlarıyla işleyen, parlamentonun onayının dışında ve denetimden uzak bir bütçe dışı fon kuruldu. Fonden, ülkenin petrolden gelen milyarlarca dolarlık gelirini sorgusuz, sualsiz, denetimden uzak bir şekilde çeşitli yatırım harcamalarına yönlendirdi. 2012 yılına gelindiğinde Fonden, kamu harcamalarının yarısını yapar hale gelmişti. 2005 – 2012 yılları arasında 100 milyar Dolar dolayında para tamamlanamayan inşaatlara harcanmış bulunuyordu. Chavez bu fondan kendisini destekleyenlere para dağıtıyordu. Muhalefet Fonden’e Chavez’in Rüşvet Fonu adını takmıştı. Fonden kanalıyla bir yandan da ülkenin yoksul bölgelerine pek çok hastane, okul yapılıyordu.  

Chavez, çeşitli defalar referandumlar yoluyla Anayasa değişiklikleri yaptı. 2004 yılında Venezuela’da kuvvetler ayrılığı fiilen ortadan kalktı. Son aşamada yüksek yargı da Chavez’in denetimine geçtikten sonra yargı bağımsızlığı tümüyle ortadan kalkmış oldu. Yargıçlar hükümete sormadan karar almamaya başladılar.

Ülke giderek petrol gelirine dayalı bir ekonomiye dönüştü. Pek çok alanda üretim durdu, yerine ithalat geçti. Petrol ihracatından elde edilen gelirle her şey ithal edilir oldu. Ülkenin üreticileri ithalatçılığa başladı. Petrol fiyatı 100 USD/Varil dolayında iken sorunlar fazla gün yüzüne çıkmıyordu. Petrol fiyatlarının yükseliği Venezuela Bolivar’ının aşırı değerli olmasına yol açmış bu da ülkenin üretim yerine ithalata dayalı bir ekonomi haline gelmesine yol açmıştı.  Venezuela, Bolivar’ın değerlenmesinin de etkisiyle Hollanda hastalığı denilen ekonomik hastalığa yakalandı[ii].

Chavez’in ölümünden sonra işbaşına geçen Maduro döneminde işler iyice karışmaya başladı. Petrol fiyatları 100 USD/Varil düzeyinden 30 USD/Varil düzeyine gerileyince sistem iflas aşamasına geldi. Venezuela artık petrol ihracatından yeterli gelir elde edemiyor, ithalatı da yeteri düzeyde yapamıyordu. Gerekli malların üretimi de yapılmadığı için fiyatlar artmaya başladı. Maduro, popülist politikaları değiştirip önlem alacak yerde bu politikaları iyice öne çıkardı ve tavan fiyat uygulamasına başvurdu. Bu durumda mallar raflardan çekildi ve karaborsa başladı.

Ülkenin içinde bulunduğu siyasal, sosyal ve ekonomik sıkıntıları gündeme getiren muhalefet liderleri değişik suçlamalarla tutuklandı. Medya sansüre tabi tutuldu ve eleştiri yapamaz duruma geldi. Bir süre sonra medyanın büyük bölümü el değiştirerek hükümet yanlısı ellere devredildi. Birçok olayın yayınlanması yasaklandı. Maduro, yönetime karşı ekonomik savaş başlatıldığını öne sürerek tepkileri karşı devrim girişimi olarak nitelendirip cezalandırma yoluna gitti.  

İkinci Görüş: Venezuela’yı ABD Batırdı
Chavez, 1998 yılındaki seçimleri kazanıp başkan seçildikten sonra ABD ile Venezuela ilişkileri yavaş yavaş bozulmaya başladı. Bunda Chavez’in özellikle petrol ve diğer alanlarda ülkede faaliyette bulunan yabancı şirketlerin ödediği payları, vergileri artırması ve Küba’ya verdiği destek etkili oldu. Chavez, bu yolla sağladığı ek gelirlerle bir yandan fakirlere yönelik yardım programlarına girişirken bir yandan da sağlık, eğitim alanlarında yatırımlar yaparak halkın sempatisini toplamaya başladı.

11 Nisan 2002’de silahlı kuvvetler komuta kademesi Başkanlık Sarayına gelerek Chavez’in istifasını istediler. İddiaya göre Chavez istifa etmeyi kabul etti ve Orchila Adası’na götürüldü. Pedro Carmona, başa geçti ve 1999 Anayasası’nı askıya aldığını açıkladı. Carmona’nın kurduğu ‘Demokratik Birlik’ hükümetine, ABD (Bush) yönetimi ve İspanya desteklerini açıkladı. Bu hızlı destek nedeniyle darbeyi ABD yönetiminin planladığı iddiaları ortaya atıldı. ABD yönetimi, darbeyi desteklediğini resmen reddetmekle birlikte darbeden birkaç hafta önce darbe planlayıcılarıyla görüşmelerde bulunduğunu kabul etti. 13 Nisan günü Chavez yanlısı 100 bin kişi Devlet Başkanlığı Konutu’nun önünde toplanıp darbeyi protesto etti ve silahlı kuvvetlerde Chavez yanlısı subaylar da Carmona’nın emirlerini dinlememeye başladı. Sonuçta Carmona başkanlıktan çekilmek zorunda kaldı ve 14 Nisan günü Chavez yeniden başkanlık koltuğuna oturdu.

Bu olaydan sonra Venezuela – ABD ilişkileri bir daha sağlıklı bir zemine oturtulamadı. 2009 yılında Chavez’in Rusya’da bir üniversitede yaptığı konuşmada ABD için kullandığı sözler gerilimi en üst düzeye çıkardı: “Bütün tarih boyunca ABD İmparatorluğundan daha terörist bir devlet görülmemiştir. Yankee İmparatorluğu çökecektir ve bu çöküş bu yüzyıl içinde olacaktır.” 2010 yılında Venezuela ve ABD, büyükelçilerini karşılıklı olarak çektiler ve o tarihten sonra bir daha birbirlerine elçi yollamadılar.

2013 yılında Chavez’in ölümünden sonra yerine geçen Maduro döneminde bu ilişkiler düzelmediği gibi daha da kötüye gitti. 

2014 yılında ABD, Venezuela hükümetinin protestoculara karşı şiddet kullandığı gerekçesiyle Venezuela’ya ekonomik ambargo başlattı.   

Bir yandan ABD’nin ambargosu, bir yandan petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş, ihracatının yüzde 95’e yakını petrol ihracatına dayanan Venezuela’nın ekonomik çöküşünü hızlandırdı.

Üçüncü Görüş: Venezuela’yı Popülizmle Birlikte ABD Batırdı
Venezuela’nın nasıl battığı konusundaki görüşlere yukarıda özetle değindim. Ülkenin nereden nereye geldiğini, bunda nelerin etkili olduğunu çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilerden, analizlerden yararlanarak kısaca ortaya koymaya çalıştım.

Venezuela’nın batışında yukarıda ele aldığım iki yaklaşımın da doğru yanları bulunduğunu düşünüyorum. Yani bugün gelinen bozuk ekonomik durum, bir yandan gelecekten çok günü kurtarmaya ve siyasal desteğini artırmaya çalışan bir yönetimin popülist girişimleri nedeniyle, bir yandan da ABD’nin, Chavez'in ölümünden sonra iyice yoğunlaşan, çeşitli müdahalelerinin yarattığı sıkıntılar nedeniyle ortaya çıkmış görünüyor.

Venezuela İçine Düştüğü Bu Bataklıktan Kurtulabilir mi?
Venezuela’nın bu bataklıktan çıkabilmesi için yeni bir hükümete ve yeni yaklaşımlara ihtiyacı var. Bu yaklaşımların başında yeni kurulacak hükümetin çeşitli ülkelerle olan kavgalara son vererek diplomatik ve ekonomik ilişkileri yeniden kurması geliyor. Hemen ardından demokrasiye geçiş, bağımsız yargının yeniden kurulması, insan haklarının tanınması, siyasal af gibi çağdaş dünyanın benimsediği değerlerin yeniden yapılandırılmasını sağlayacak yapısal reformlara girişilmesi gerekiyor. Böyle düzenlemelere mali destek sağlayabilmek için Venezuela’nın, sahibi olduğu büyük petrol varlığını şeffaf, parlamento denetimine tabi, siyasal karışımlardan uzak olarak yönlendirmesi büyük önem taşıyor. Bu adımları atabilirse Venezuela petrolünü daha iyi koşullarla pazarlayabilir ve ekonomisini toparlayabilir.

Günümüzün dünyası küreselleşmiş görünse de birçok açıdan gruplara bölünmüş bulunuyor. Bu gruplar zengin ülkeler – fakir ülkeler, gelişmiş ülkeler – gelişmekte olan ülkeler gibi birçok başlık altında sıralanabilir. Bu kategoriler arasında en önemlilerinden birisi uygar ülkeler – uygar olmayan ülkeler ayrımına dayanıyor. Bir ülkenin uygar olması için mutlaka zengin ya da gelişmiş olması gerekmiyor. Zengin görünüp de uygar olmayan ülkeler olduğu gibi zengin olmadığı halde uygar dünyada yer alan ülkeler de var. Demokrasi, insan hakları, bağımsız yargı, siyasal hoşgörü gibi temellere dayanmayan bir ülke uygar ülkeler arasında yer alamıyor. Bu adımları atamamış ülkeler uygar dünyaca dışlanıyor. Venezuela’nın bir yandan kendi hataları bir yandan da ABD’nin bu ülkeye karşı uyguladığı politika yüzünden kopup gittiği uygar dünya ülkeleri arasına girebilmesi için elinde altın bir bilezik olarak petrol rezervi var. Ne var ki bu yetmiyor. Petrolün de yardımıyla yukarıda değindiğim yapısal reformları yapması şart[iii].




[i] Bu konuda farklı görüşler de var.
[ii] Hollanda Hastalığı; ekonomide para biriminin aşırı değer kazanması sonucunda ortaya çıkan negatif gelişmeleri anlatmakta kullanılan bir deyimdir. Bu deyim ilk kez 1977 yılında The Economist Dergisi tarafından kullanılmıştır. Hollanda’da 1959 yılında büyük doğal gaz rezervleri bulununca Hollanda Florini hızla değerlendi ve ülke giderek bir ithalat ülkesi haline dönüştü. Üretim düştü, GSYH büyümesi durdu. Benzer bir durum Venezuela’da her şeyin petrole dayanır hale gelmesiyle oluştu. Petrol fiyatları düşünce ülke ithalat yapamaz hale geldi. Hollanda hastalığı yararlı bir gelişmenin nasıl zararlı bir sonuca yol açabileceğini anlatmak için kullanılıyor.
[iii] Yapılması gereken yapısal reformların bir bölümü (demokrasi, insan haklarının geliştirilmesi, eğitim reformu, yargı bağımsızlığı gibi) bütün ülkeler için geçerli olabilecek reformlardır. Bazı reformlar ise ülkelerin kendi koşullarına göre yapılması gereken reformlardır. İlk bölümdekiler yapılamazsa ikincilerin fazlaca bir değeri olmuyor. 

Yorumlar

  1. Kizim sana soyluyorum. Gelinim sen anla

    YanıtlaSil
  2. fakir olduğu halde uygar dünyada yer alan ülkelere örnek verebilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Polonya, Macaristan, Romanya, Hırvatistan, Sırbistan, Bosna - Hersek, Karadağ mesela. Bu ülkelerin hepsi 6 bin ile 12 bin Dolar kişi başına gelir düzeyinde olsalar da uygarlıkta Avrupa'dan pek geri değiller. Hepsi de son 15 yılda sistem değişikliği yaptıkları halde o düzeye geldiler.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. Mahfi beyin örnek verdiği ülkelerin tamamı yakın geçmişte sosyalist sistemle yönetilmiş ülkeler. Buda gösteriyor ki çağdaş ülke olabilmenin yolu sosyal politikalara önem veren sosyalist programlarla olanaklıdır. Amerika zengin ülke olmasına rağmen asla çağdaş bir ülke değildir, vahşi kapitalizm ile bireylerini parasal yönden memnun edebilmeyi başarmış olan ABD kanla acılarla bezenmiş dolarları ile kendi insanlarına sözde refah sunmaktadır. Oysaki çağdaş, uygar ülke olabilmek hem parasal hemde insani zenginlik ile olabilir.

      Sil
    4. Askeri darbe yapilabilecek bir ülke ekonomi birde petrol fiyatlarinin cakilmasiyla tamamen riske girmis abd sallantida olan bir yeri irgalamadan birakmaz insanin aklina Türkiye geliyor petrol yok enerjide dışa bagimli darbe parti kapatma muhtira verme gezi 17...25 aralik ve dahi 15 temmuz ragmen bizim ülkemiz kaya gibi ayakta kaliyorsa ki abd ve ab ye ragmen tayyib faktörü nu gormek gerekiyor

      Sil
    5. romanya hariç diğerlerine katılıyorum hocam romanya'ya gittim çok kötü bir ülke.Avrupanın en kötü 3 ülkesi romanya moldova bulgaristan bizden bile kötüler

      Sil
    6. Cesamin özkan size kesinlikle katılıyorum ben Bulgaristan'a her sene gidiyorum eskiden sosyalist sistemle yönetildiği için insanı sömürmeme ve insana değer vermenin sosyal politikalarla kültüre işlemiş olduğunu düşünüyorum bende. Eski politikalarının kötü tarafları olsa da faydalı kısımları da vardı.

      Sil
    7. Macaristan'ın uygar bir ülke olduğu tartışmalıdır. Avrupa'da köleliğin (kaçak, sigortasız ve insanı şartların dışında işçi çalıştırılması) hala devam ettiği bir ülkedir burası.

      Sil
    8. Tam tersi, örnek verdiği ülkeler sosyalizme çıktıkları için bugün bu kategorideler. Ukrayna mesela, Rus yanlıları baştayken sözde sosyalist özde ahbab çavuş kapitalizmiyle yönetiliyor.ekonomi kötüydü. Şimdi hala kötü ama savaştan işgaldende kaynaklandı. Diğer taraftan AB nin destekleriyle ülkede ciddi reformlar yapılıyor. Rüşvet, adam kayırma azaltıldı. 6-7 sene önceki Ukrayna ile dün döndüğüm Ukrayna arasında epey fark var. Fakir olmasına rağmen uygar çağdaş bir ülke olma yolunda ilerliyor Ukrayna. Polonya da da durum aynıydı. Ne zaman Rus kontrolünden kurtuldu, AB destekleriyle ülke kalındı, çağdaşlaştı. O sosyalizm dediğiniz ülkelerde sosyal politikalar sözde. Asıl sosyal politikalar çağdaş ülkelerde şuan

      Sil
    9. Sayın hoca keşke merkez bankasında yönetici olduğunuz dönemde engin öngörülerinizi Türkiye Cumhuriyeti için paylaşabilseydiniz.kucuk dip not pren Salman'a ne demişti Trup hatırladınız mı umarım yayınlarsınız saygi

      Sil
    10. Hayatımın hiçbir döneminde Merkez Bankası'nda değil yönetici olmak memur olarak bile görev yapmadım.
      Hazine Müsteşarı olduğum 1997 yılında Mesut Yılmaz hükümetine yapısal reformları yapmaları için verdiğim tavsiyeler yapılmadığı için o görevimden istifa ederek memuriyetten ayrıldım. Bütün bunlar 2000 yılında yılın kitabı olan Light Günlük'te ayrıntısıyla, istifa mektubumla birlikte yer alıyor. Yani sizin dediklerinizin hepsini ben görevdeyken yaptım. Bugün ne yapıyorsam o gün de aynısını yaptım. Bilmiyorsanız açar Light Günlüğü okursunuz. İnanmıyorsanız o dönemin gazetelerini bulup okursunuz.
      Ya siz ne yaptınız bu ülke için?
      Benim verebildiğim bu yanıtı verebiliyor musunuz?
      Bu ülke için yurttaş olarak üzerinize düşenleri yaptığınızı söyleyebiliyor musunuz?
      Vicdanınız benim kadar rahat mı?
      Yoksa öyle ona buna laf atıp mı rahatlatıyorsunuz vicdanınızı?

      Sil
    11. Esas olan insan merkezli yakalasimla ve hizmetler İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın

      Sil
  3. Mahfi Bey, su sozunuz cok guzel.

    Güneşin altında Osmanlı' nın denemediği hiçbir finansal buluş yoktur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de durumun özeti bu.

      Sil
    2. BDDK nin bankacilik lisansi icin minimum 300M USD sarti kosmasini nasil degerlendiriyorsunuz?bankacilik kanununda sermaye 30M TL iken bu sekilde zorlama Turkiye de yenilikci girisimlerin onunu tikamiyor mu?

      Sil
    3. @mahfi Hocam,

      Bu yazınızı ibretle okurken kimi benzerliklere hayret etmiştim ve yazı bitip te bunun 1,5 sene önce kaleme alındığını görünce daha da bir hayrete düşmüştüm. Peki aradan geçen 1,5 senede neler oldu, yazıya ilave nitelikte bir güncel paragraf kaleme alacak olsanız neler eklerdiniz?

      Sil
  4. hollanda hastalığı?

    bir de batmakla kastınız moratoryum mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borçların ödenemeyeceğinin ilanı bir ülke için batma demektir. Ülkeler başka türlü batmıyor.

      Sil
    2. Mesela bizim ülke. Nasıl mı? Her tarafta inşaat var her yerde inşaat ne üretir sadece borç inşaat yapan herkes batacak ülke batmanın eşiğinde hiç üretim yok ve insanlar hâlâ o şerefsiz narsisti şeçiyorlar bu kadarını görmemek için kör olmak gerekir çiftçinin mazot alacak parası yok normalde en ucuz mazotu çiftçinin alması gerekirken bizde milyar dolarlık yatlarıyla dolaşan patronlar alıyor bizim ülkenin başına sağcı solcu kavgası getirdiler apo geldi pkk geldi ve kürt Türk dediler şimdi rte var ohal kalkmadı adam kendini sultan sanıyor tamamen dışa bağımlı hale geldik hepsi abd ab gibi dış güçler tarafından yapılan oyunlar.

      Sil
    3. Batu Han müthiş derleme yapmışsın birader! :D Türkiye'nin tüm kahvehanelerini gezsem bunlardan başka başlık bulamam herhalde.

      Sil
    4. Batuhan, sen kendini çok mu akıllı sanıyon. İnşaat sektörünü tanımadığın için sallayıp durmuşsun. Sen çadırda yaşıyon herhalde.
      O beğenmediğin sektör, zincirleme olarak beraberinde o kadar çok sektörü de beraberinde harekete geçirdiğini bilmezmisin.
      Hadi sen çadırda yaşıyon. Çocuğunda çadırda mı yaşasın istiyon.
      "Üretim yok, betona para yatırılıyor" diyenler. İhracat rakamlarının her dene rekor kırdığını neden göfmek istemez. Üretim yoksa ne ihraç ediyoruz? Hava mı?
      Ülkemiz silahsız bir saldırı altındadır. Bunu bal gibi de biliyorsunuz. Asıl narsist ve şerefsizin önde gideni sizsiniz.

      Sil
  5. Hocam merhaba.Yazılarınızı çok beğeniyorum sizi de çok takdir ediyorum. Hocam bankada çalışmaya başladım daha önce de iki yaz döneminde çalışmıştım. Rica etsem bankacılıkla ilgili başlangıç itibariyle hazır uygulamaya geçmişken birşeyler öğrenebileceğim bir kitap önerebilir misiniz hocam. Teşekkürler şimdiden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bankada calisiyorsaniz once is kanununu ogrenin.

      Sil
  6. Hocam yazı çok net bir özet olmuş. Kalemizine sağlık. İsmini vermeyeceğim bir ülke canlanıyor insanın zihninde. 'Venezüella Ekonomisi' alt başlığının ilk cümlesinin başında yazım hatası var sanırım. Tabloya bakınca cümlenin başı '2000' olacağı anlaşılıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzelttim, teşekkürler

      Sil
    2. Turkiye! dost ve kardes Venezuela'ya yardim etmeyi dusunmeli.

      Sil
    3. Türkiye o kadar büyük gelişmiş zengin refah içinde ki her ülkenin imdadına yetişiriz zaten dostum sıkıntı yok kendi insanımız gayet bolluk içinde :)

      Sil
    4. Bizim gönlümüz zengin, pembe incili kaftan geleneğimiz var.

      Sil
  7. Hocam değerli yazınız için teşekkür ederim. "2010 yılında 118 milyar Dolar GSYH’ya ve 4.824 Dolar kişi başına gelire sahip olan Venezüella 2010 yılında GSYH’sını 294 milyar Dolara, kişi başına gelirini de 10.317 Dolara yükseltmeyi başarmış." burada ilk 2000 yılı olması gerek. Bir yazı hatası olmuş herhalde. Saygılarla.

    YanıtlaSil
  8. Yazının üçüncü paragrafında iki dönemdeki ekonomiyi kıyas ederken iki kez 2010 kullanılmış. Biri 2016 olacaktı sanırım.

    YanıtlaSil
  9. Yazının üçüncü paragrafında iki dönemdeki ekonomiyi kıyas ederken iki kez 2010 kullanılmış. İkincisi 2016 olacaktı sanırım.

    YanıtlaSil
  10. Her sey bir kisinin agzindan cikan lafa gore yapilirsa, her sey benim isgedigim gibi olacak denirse o ulkede hicbir konuda basari da olmaz huzur da olmaz. Etkilesim, fikir tartışması, tartışma sonunda da ortak fikir birligi olmazsa tiranlik ortaya cikar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanidik birisi geliyor aklima ama kim di cikaramadim...

      Sil
  11. Maduro bir otobus soforu ve emekci.
    Onder Chavez oldugunde halkina ozgur bagimsiz bir venezuela birakti.
    Sosyalizmi cekemeyen dis guclerin saldirisina ugruyor Venezuella.
    Biz sosyalistler olarak onder cahvezin kurdugu baskanlik tipi sosyalizmi savunmamiz gerekir. Sosyalizmi ileriye tasiyacak olan da budur. Sosyalizme hizmet icin once kollari sivayip yoksul halka ucuz konut yapmaliyiz.
    Biz solcular bilime ve sanata dostuz yalniz sosyalizme dusman olmadiktan sonra.
    Solcularin ve muslumnalrin oldugu her yerde bilim ve sanat gelismistir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baskanligin hicbir turlusu dosgri degil bana gore. Ayrica muslumanlik ne alaka simdi? Insan ibadetini yaliyorsa gizli yapar teshire ne gerek var.

      Sil
    2. Bir insan musluman da olmayabilir buna ne diyeceksiniz? Hangi musluman ulkede bilim var ayrica buna ne diyeceksiniz?

      Sil
    3. Solcuları bilemeyeceğim ama son 100 yılda hem müslümanların olduğu hem de bilimin geliştiği bir yer örneği verseniz çok yararlı olurdu.

      Sil
    4. İran sayılabilir mi hocam? Mühendisleri ileri teknoloji ile çalışıyorlar...

      Sil
    5. İlk emri "oku" olan, "ilim Çin'de de olsa gidin" diyen islam gelişmenin önünde engel değil. Eğer insanlar dinin emirlerini yerine getirmiyorsa suçlu olan kişilerdir islam değil.

      Sil
    6. Adsız 18:25 Siz hayatınızda hiç İran malı bir icat ya da herhangi bir mal kullandınız mı?

      Adsız 21:30 Kur'an'da oku emri Kuran'ı okumak anlamınadır. "İlim Çin'de de olsa gidin" sözündeki ilim de islam ilmidir.

      Sil
    7. Bir arkadaşa bir zamanlar bunu dediğimde bana kızıyordu. Beni anlasa hiç sorun kalmayacaktı. Şimdi o söylediğinde ben tepki göstersem ne olacak? Boş. Sadece kırarım. Demek ki zaman da önemli bazı şeyler için.

      Sil
    8. Sayın Mahfi Hocam,
      yazınız için teşekkürler. Anlayabilene çok önemli dersler barındırıyor.
      Ama üstteki yorumunuzu görmek beni üzdü. Oku emrinin Kuran'la sınırlandırıldığını nereden çıkardınız? Hiçbir ilahiyat uzmanının böyle yorumlayacağını sanmıyorum. Genel kanı burada kastedilenin 'Kainat ve İnsan' olduğu yönündedir. Çünkü bu ayet indirildiği sırada henüz ortada Kuran yoktu.

      Ayrıca alttaki bir yorumda ne güzel yazmışsınız: 'Bir şirket batmışsa onu batıran şey sistem değil o şirketi yönetenlerin yönetim hatasıdır'. Aynı şey din için de geçerli değil mi?
      Saygılarımla,

      Sil
    9. islam ilimleri ikiye ayrılır akli ilimler ve nakli ilimler .. (Din bilgileri) ve (Fen bilgileri)

      Sil
    10. Sayın Mahfi hocam
      Adsız 10 temmuz 07:10 arkadaşımıza katılıyorum. Sizi 8 - 9 aydır takip ediyorum. Yazılarınız, buradakı bazı yorumların kalitesi ve sizin geniş hoşgörünüz bu siteyi cazip kılan şeyler. İdeolojik takintilar olmadan doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilme kabiliyetimizin artması gerekli diye düşünüyorum.

      Sil
    11. Mahfi Hocam,
      Oncelikle yazilariniz için tesekkurler. Bilgi birikimi yuksek olan sizin gibi deneyimli birinin bu ise vakit ayirmasi cok guzel. Islam dini ile ilgili de biraz arastirma yapmaniz ve yorunlarinizi bu sekilde yapmaniz daha dogru olacaktir. Populer gozuken din alimlerinin tekduze bakan alimlerin yorumlari ile islam dinini sinirlamak dogru degildir. Dediginiz dogru, islam ulkeleri donemin geri ulkeleri. Ama bu islamin suçu değil. Herkes kendi cikarina göre yorumlarsa, ilimle ugraşan insanlara destek verilmezse. Ileri goruslu insanlarin dusunceleri onemsenmezse islamin yapacam bir seyi yok. Gectigimiz yuzyil icerisinde derin arastirmalara girerseniz, gorunen populer alimlerin disinda nasil din insanlarinin oldugunu anlarsiniz. Kur'an'a herkes anlam yükluyor, oku demenin kitabi oku degil de insanin kendini anlayabilmesi yaratani taniyabilmesi icin etrafini okuyabilmesi anlamini icermesi daha dogru olacaktir. Bilimin islama bir zarari olmaz, ama bilen akilli insanlarin cikarlari olanlara her zaman zarari olur. Bunu karistirmayalim...

      Sil
    12. İslam ile ilgili tartışmada alınganlık gösteren arkadaşlar, Evrim teorisi ve Darwin müfredat'tan çıkartıldı. Bunun nedeni sizce nedir. Sorun İslam ya da Hristiyan dini değil. Bu gün ABD'de müfredata Ken Ham tarafından desteklenen ve hiçbir bilimsel kaynağı olmayan 'Creationism' eklenmeye çalışıyor. Bunun sebebi nedir?
      Yaradılışa ya da bir kitaba inanmak kişisel bir seçimdir, ama bunu bilimsel teorilerin arasına koymak elmayla armutu karıştırmaktır. 'Hayatta en hakiki mürşit bilimdir, fendir' gelişme ve kalkınma bilimle mümkündür. Kansere tedavi dua ederek bulunmaz. Ayrıca bilimin dini, dili, milliyeti yoktur. Çinli bir ateist kansere tedaviyi bulursa bunu hiç kimsenin, müslüman ya da hristiyan, kötü bir haber olarak alacağını düşünmüyorum. Bilimi sadece bilimsel metotlarla değiştirip geliştirebilirsiniz. Hocamızın 'son 100 yılda...' diye başlayan sorusunu bu ışık altında düşünürseniz hak verme olasılığınız artar.
      Lütfen şunu da düşünün, bundan 10-15 sene sonra işe alacağınız adaylar dünyada genetik, biyofarma, tıp konularında inanılmaz çığırlar açmış olan evrim teorisini ve Darwin'i bilmiyor olacaklar. Bu yeni neslin geliştireceği bilim dünyayı 100 yıl geriden yakalamaya çalışacak.
      Laiklik ilkesi ve liyakat sisteminin elzem oluşu, eksikliğinin bu gibi tehlikelere sebep vermesidir.
      Saygılarımla

      Sil
    13. Mahfi hocam abd dunyayi kendi cikarina yonetmek icin ulkeleri karistirmuyomu..
      Ben boyle bakiyorum..

      Sil
    14. Bi ton goygoy dönmüş, ilahiyatın bilimden sayılması bir kere yanlış. Günümüz dünyasında aklı başında 1 kişi bile kalmamıştır hayatını eskilerin masallarıyla dizayn eden.

      Sil
  12. Yazınızdaki bazı bölümler hiç yabancı gelmiyor, sanki bazıları bizde de yaşanıyor gibi :)

    çok güzel ve bilgilendirici bir yazı teşekkür ederim.

    Yeni kapitalizmin kültürü - richard sennet

    azınlığın çıkarı hepimizin yararına mıdır ? - zygmunt bauman bu kitapları okudunuz mu ? tavsiye eder misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben okumadim ben de almayi dusunuyorum.

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim.
      İkisini de okumadım.

      Sil
  13. Gercek Sosyalizm bu degil / Gercek Islam bu degil
    Mutluluk ve refah Sosyalizmde / Huzur Islamda

    Peki refahli Sosyalizm nerede / Peki Huzurlu Islam nerede
    Gercek Sosyalizm nerede / Gercek Islam nerede

    Biz gecmiste bilime cok fayda sagladik peki simdi yav sen simdiyi birak biz gecmiste bunu bulduk ee tamam buldunda ya simdi!!!!! Bizdeki muslumanlarin ve solcularin verecegi cevap budur baska cevap yoktur.
    Kisaca sol ve islam bilime ve sanata ilerlemeye dusmandir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz gerceklerine ulasin. Su an tek gozlukle baktığınız icin ayni cevrede oldugunuz icin dogal olarak o dediklerinizi bulamazsiniz. Sucu da saga sola yagdirirsiniz. Siz ak kasikmissiniz hem de sutten cikma.

      Sil
    2. Güzel kardeşim 18:38,bizdeki ve diğer İslam illerindeki Müslümanlar niye zengin serriatin hakim olduğu ulkelere gitmek istemiyorlar da batı ülkelerine fakirde olsa Hristiyan ateist onların tabiriyle gavur ulkelere gidiyor lar orada yaşamak istiyorlar????? Peki mesela 12mart ve 12 eylül dönemlerinde kısaca soğuk savaşın olduğu dönemde bizdeki solcular niye sosyalist az da olsa çeşitli franksiyonlardaki sosyalist ulkelere sscb Polonya Arnavutluk Yugoslavya Çekoslovakya Dogu almanya degilde batı Almanya ve batı Avrupa ülkeleriyle abdye gic ediyorlardı. Hep şüpheyle baktıkları emperyalist kapitalist burjuva dedikleri ülkeler de yaşamak hatta siyasi faaliyetlerine devam etmek icin multeci olmak istiyorlardı???? Bu soruların yanıtını bulduk mu herşey olmasa da bir çok şey açığa kavuşur. Eğer ben bu soruları soruyorum diye karaysam kara olduğunda büyük gururla kabul ederim. Biraz fil olmak gerek zuccaciyeci dükkanına giren bir fil olmak gerek

      Sil

    3. Adsız8 Temmuz 2017 18:38
      17.40 hangi gozlukten bakiyor bakiyorda bulamiyor 17.40 resmen tum kesimleri ya da basak ifade ile bir cok kesimin temel dayanaklarini sarsan bir sorgulama yapmis ama hala siz 17.40i bir cerceveye oturtma gayreti icerisindesiniz bari bilelim hangi cerceveden bakiyor yazdiniz bari aciklayin

      Sil
    4. Adsız9 Temmuz 2017 04:46
      Tek gözlük dediğimde kılık-kıyafet ve kadın giyimini anladıysanız annemin de örtülü olmadığını hatırlatayım. İş kalpte bitiyor. Yoksa örtünüp de içi bozuk olmak daha kötü olsa gerek değil mi? Siz karışıyor gibi gözüküyorsunuz ama ben kimin nasıl giyindiğine karışmam.
      Her şey erkekte bitiyor. Erkek bel altı düşündüğü sürece kadın açılsa da kapansa da nafile.

      Sil
    5. Adsız9 Temmuz 2017 09:02
      Beni ilgilendirmiyor kimin ne giydigi ne sekilde giyindigi hatta modayi takip edip etmedigi kim ne giyerse giysin
      Yazilan cumlelerden bunu cikardiysan valla pes dogrusu no comment

      Sil
    6. Bu tarz tartışmalarda konunun hemen başörtüsüne gelip benin şuyum veya buyum da kapalı veya açık demek, bu saçma kısırdöngüye girmek de ayrı bir trajikomik..
      Zaten bizim için sen tam bir otoritesin bunun için (sen derken, bu tarz çıkış yapan kesimden genel olarak bahsediyorum).
      Bize ne sizin açıklığınızdan, çıplaklığınızdan, kapalılığınızdan, örtünüzden.
      Müslümanlar olarak bu dönemde en kısır ve çağın gerisinde bir dönem yaşadığımız ortada.
      Bunun açık olarak nedeni de insan olarak da bizlerde, ne İslam'da ne Kitap'ta ne de Din'de.
      Şu süreçte de genel bir kıpırdanma olduğu da benim şahsi görüşüm.

      Sil
  14. isimleri degistir yerlerine baska isimler koy, son 3-4 yilda yakinda bir ulkede yasananlarin aynisi yasanmis venezuela`da. parayi fonda toplamalar, medyayi ele gecirmeler, hukuk sistemini gukuk sistemi cevirmeler, muhelefete baski, tv`lerde manipulasyonlar...

    YanıtlaSil
  15. hocam bir önceki blogda sanırım görmediniz. hocam yatırım harcamalarına girenler sermaye giderleri olmuyor mu 1 seneden fazla olduğu için. bütçede giderler cetvelinde ayrı bir başlık altında toplanmış çünkü.

    YanıtlaSil
  16. hocam mb nin yaklaşık olarak büyüme oranında para arzını arttırdığını düşünerek bir şey sormak istiyorum. bankalara her gün üzerinde mb yazılı gıcır gıcır paralar geliyor. devlet çok yıpranmış paraları imha edip yerine bunları mı basıyor büyüme oranındaki basılan parayı saymazsak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. Bu eskimiş paralara "fersude para" deniyor ve TCMB kendisine gelen bu paraların yerine yenisini basıp yolluyor bunları da yakıyor.

      Sil
    2. Biraz düşündüğümde ; aslında her coğrafyanın özel bir durumu olduğu kanaatindeyim...Petrol ,doğalgaz,alrın, vs farklı gelir kaynakları ve doğal zenginlikler...Ama sorunun temeline bakıldığında yönetimlerin bu durumlara düşülmesinde baş aktör olduğu görülüyor...Belki global sermaye böyle istiyor olabilir...Mesela bütün madenlerden vazgeçtim ve toprağa yöneldim...İddia ediyorum ki doğru tarım politikalarıyla bu ülkede yetişecek ürünlerle bile dünyanın en zengin ülkesi olabiliriz...Tabiki diğerleride olmalı... Ama doğru tarım ile ülke kurtulu diye düşünüyorum... Kaldı kş bu coğrafyada neredeyse yetişmeyen bir ürün yok...Belki biraz konu dışı ama bütün yorumları okuduktan sonra böyle bir yazı yazma ihtiyacı duydum...Yada tam merkezinde de olabilir... Zira Venezuella nın en büyük varlığı petrol kabul edersek ülkemizin en büyük kaynağı verimli tarım arazileri ve iklimi diye düşünüyorum...Ve yazınızın " nasıl kurtulur" paragrafına istinaden bizim kurtuluşumuzun da aynı oöduğu kanaatindeyim...Saygılarımla...

      Sil
  17. Hocam, izin verirseniz bir ricam olacak. "İrlanda nasıl çıktı?" bunu da anlatabilir misiniz?

    YanıtlaSil
  18. hocam elinize saglik cok guzel olmus yazi yalniz bir konuda bir ricada bulunmak istiyorum;hocam genelde yazilarinizi cogumuz telefondan okuyoruz ve yani kaydirinca bir onceki yaziya kayiyor ve bir yaziyi okuyana kadar onlarca kez ileri geri oluyor malum tablolar oluyor yazilarinizda vede asagi kaydirinca bazen hafif yana kayma ihtimali oluyor bunu duzeltme sansiniz var mi acaba

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef bunu düzeltemedik.

      Sil
    2. İphone safaride okuma modunda bu sorun yaşanmıyor diğer tarayıcılarda da böyle bir özellik olması gerekiyor

      Sil
    3. Mehmet Bey,
      telefonu yatay pozisyona getirince duzgun gorunuyor Android telefonlarda. Denemenizi tavsiye ederim.

      Sil
    4. Telefonu yatay tutunca sorun olmuyor

      Sil
  19. Venezuella konusundaki yorumunuzu merak ediyordum hocam, kaleminize sağlık. Yalnız bir noktayı merak ettim: enflasyon 2016 yılında cok yuksek olduğu halde dolar bazinda kişi başına gelir cok dusmemis görünüyor. Bunun sebebi ne olabilir?

    YanıtlaSil
  20. hocam 1997 yılında yazmış olduğunuz Hazine isimli kitabı okusak olur mu çok fazla değişiklik yaşandı mı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok değişti. Bence onun yerine yenilikleri içeren ve Hazine işlemlerini de kapsayan Kamu Maliyesi kitabımı okuyun.

      Sil
    2. teşekkür ederim hocam

      Sil
  21. Venezuela'yı batıran şey sosyalizmin iyi niyeti ile kapitalizmin kötü niyeti arasında ortaya çıkan bir koalisyondur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir şirket batmışsa onu batıran şey sistem değil o şirketi yönetenlerin yönetim hatasıdır. Bir ülke batmışsa onu batıran şey o ülkeyi yönetenlerin yönetim hatası ve ülke halkının bu yönetime onay vermesidir.

      Sil
    2. halk batacağını bilmiyorki kurtarıcı olarak görüyor yada öyle algı pompalanıyor. halk ancak cebinden para ucup gittiğinde anlıyor yanıldığını.

      Sil
    3. Hocam orada kastım sosyalizmi sistem olarak eleştirmek değil, aksine "iyi niyet" ifadesi ile hesapsız kitapsız sırf iyilik olsun diye yapılan popülist uygulamalar ile kapitalizmin de vahşi boyutunun biraraya gelmesi idi. Ülkelerin yönetimlerinin suçu sabit ama halk genelde eğitimli değilse mecburn kendilerine en samimi gelen kişiye oy veriyorlar. Bu da hangi görüşte olursanız olun hatta çok zengin olsanız bile "halkın adamı" gibi bir söylem ve mazlum-gariban muhabbeti ile seçimi kazanmak demektir. ANAP bile böyle başladı ama onu batıran Mercedes konvoylu kampanyaları oldu. Aynısını biz de şu anda yaşıyoruz. Ekonomik eşkiyalıklar bir vakit sonra mazlum edebiyatının örtemeyeceği hale geliyor. Bizim iyilikçi iktidarımız da bu söylem deşifre olunca son erecek.

      Saygılar.

      Sil
    4. Yazıyı okuyunca anladığım şey şu; kaderiniz sizin iradenize bağlı. Örneğin bu vakada Venezuella'nın durumunun sebebi tamamen yapmadıkları. ABD nin etkisi kırılma anından sonra diye düşünüyorum. Yapısal reformlarını tamamlamış, yaptığı yatırımları katma değerli malları üretebilmek için yapan ve kendi kendine yetmeye karar vermiş bir ülke dış darbelerden bu kadar etkilenmez diye düşünüyorum. Ne yazık ki bizim ülkemizde de kırılma noktası geçildi. Bundan sonra karar bize kalmış (yönetenlere) ya popülist yatırımlarla yalancı büyümeye devam edeceğiz ya da elimizdekini doğru kullanıp kendi kendimize yeteceğiz.

      Sil
  22. Hocam, çok değerli bilgiler için teşekkürler. Siz son 16 yıldaki değişimi incelemişsiniz ama aslında 1950-2010 arasındaki gdp per capita değişimi oldukça ilginç.
    Real GDP Per Capita in Dollars
    Venezuela Argentina Singapore Japan South Korea
    1950 $8,104 $6,164 $4,299 $3,048 $1,185
    2010 $10,560 $13,468 $56,224 $34,828 $30,079

    Saygılar

    YanıtlaSil
  23. Hacan öncelikle yazınız için teşekkürler...
    Hocam türkiye de hollanda hastalığına yakalandı mı veya gidişat o yönde mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye, Hollanda hastalığına yakalanmadı. O yönde bir gidişat da yok. Çünkü TL aşırı değerli değil, olması da pek olası görünmüyor.

      Sil
    2. Bence yakalandı ama Dünya'da para arzı kısılmaya başlayınca & Türkiye'nin güven endeksi düşünce sıcak para eskisi kadar gelmemeye başladı, o sayede TL aşırı değerlenmekten kurtuldu. Ama ucuz döviz, döviz olarak aşırı borçlanmaya neden oldu.

      Sil
    3. bizde ne doğalgaz ne petrol fışkırıyor nasıl hollanda hastalığına yakalacağız, bor ile mi :=))

      Sil
    4. Hollanda hastaligi benim bildigim dogal ve talepkar rezervleri olan ulkeler icin gecerli bir tanimlama
      Dogal talepkar rezervlerden kasitta dogalgaz ve petrol rezervi ulkeler icin gecerli.Cunku dogalgaz ve petrol dunya capinda talebi surekli olan dogal kaynaklar. ornegin Komurun boyle bir durumu yok yahut cinkonun bakirin vs,...
      Bir de benim yorumum bu hollanda hastaligi denen ulkeler genelde az nufuslu ulkeler en fazla 40 milyona sahip ulkeler kisaca eldeki rezervlerle halki calismasa da konfor verebilecek bunu yonetebilecek nufus potansiyeline sahip ulkeler mesela buna guzel bir ornek nufusu fazla oldugundan baska uretim alanlarindada faaliyet gosteren Iran, iran ciddi dogalgaz ve petrol rezervleri olmasina ragmen nufusunu organize edebilmek icin is guc doyurmak vs icin iyi kotu biseyler ureten bir ulke gida tekstil hali otomobil vs...uretimleri olan bir ulke.

      Kisaca hollanda hastaligi nufusu cok olmayan kontrol edilmesi kolay buyuklukte olan dogalgaz ve petrol rezervlerine sahip ulkelerde boy gosteriyor. Libya Kuvait s arabistan katar bae buna cok guzel orneklerdir.

      Sil
  24. iran ilerlese bir sekil engellerler ki, Türkiye'de de pkk...vs Yani çok zor.. Dusman çok ahlaksız. Bir de entelektüel kişileri halkına, halkı da entellektüel kişilerine düşman ediyor:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Engellenmeden ilerlemenin yolu mutlaka vardır. Bakınız Çin, bakınız Kore.

      Sil
    2. Bırakın artık bahane uydurmayı,verimli çalışmasını bilen,yatırımını insana yapan bal gibi ilerliyor işte,kimseyi kandırmayalım.

      Sil
    3. Her şeyi dış güçlere atfetmek bir tür sorumluluktan kaçmaktır.

      Sil
  25. Merhaba hocam yazınız için teşekkür ederim. zevkle tek solukta okudum. Bu Venezuela'da 30 milyondan fazla insanın çektiği sıkıntıdan, kıssadan hissemi aldım teşekkürler, yazınız enfes bir yazı hissesini alana.
    Adsız-18:25 verdiğiniz cevabı haklı buldum ama Adsız-21:30 verdiğiniz cevap bana yetersiz ve üstün körü geldi. Aslında hem size hemde Adsız-21:30 muhalif kaldım. Beni rahatsız eden pek çok şeyden birisi İslamı bize anlatması gereken insanların bilim hakkındaki bilgisizliği: Maalesef Celal ŞENGÖR VE Abdülaziz BAYINDIR'ın konuk olduğu SİYASET MEYDANI'nda gördüm üzüldüm. Mahfi hocam size karşıda savunma güdüsüne ihtiyaç hissettim. Aziz SANCAR hocanın Anıtkabir'de yaptığı dua çok hoşuma gitmişti sanırım adam Nobeli almadan önce bu tartışmalara girse Nobeli almaya muvaffak olamazdı. Sevgi ve saygıyla yazılarınız için çok teşekkür ederek devamını sabırsızlıkla bekliyorum iyi sabahlar.

    YanıtlaSil
  26. Tarih dönemin şartlarına göre değerlendirilir diyen arkadaşa yorumlar da yoruma göre değerlendirilir kuralını hatırlatalım.

    YanıtlaSil
  27. Hocam yazı harika; hangi yola girerseniz ona göre bir yere ulaşıyorsunuz. Gireceginiz yola ise ortak akıl karar veriyor. Bireysel olarak yapabilecekleriniz çok sınırlı. Ben sizin 8 temmuzda ilki üretilen ve 400.000 sipariş alan Tesla Model 3 sormak istiyorum. İlgileniyor musunuz? Bazilari bunun tarihi bir dönemeç olduğunu söylüyor. Sizce de öyle mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Elektriği neyle ürettiğimize bağlı. Sonuçta petrol tüketmeyen ama doğal gaz veya petrolle çalışan santralların ürettiği elektrikle çalışan bir araba. Mesela elektriği tamamen hidrolik güçle üretsek harika bir şey.

      Sil
    2. Teşekkür ederim, yanıt için. Elektriğin güneşten geldiği, üretimi makinelerin yaptığı; insanların, sanat, dostluk ve aşkla yaşadığı bir dünya diliyorum ya da yok olalım; zira kâinat için, ne turumuzun ne dünyamızın ne de güneş sisteminin pek bi ehemmiyeti yok sanırım :) Saygılar

      Sil
    3. 1-Elektrikli araçlar temel kaynağın hangisi olduğu farketmeksizin enerjiyi çok daha verimli kullanıyor.
      2-Elektrik sepetinin ortalama ülke maliyeti, benzinin ülke maliyetinden daha düşük.
      3-Buradaki darboğaz; lityum iyon malzemesinin talebi karşılamaması dolayısı ile fiyatının yüksek kalmasıdır.

      Sil
  28. Venezuella 'nın hiç olmazsa petrol rezervleri var borçlarını ödemek için. Biz neyimize güvenerek 450M$ borç yaptık ,anlamak mümkün değil. İntihar eden Almanya değil, aslında biziz.

    YanıtlaSil
  29. Ha bire faiz ödemek yerine "battım" demek bazen daha akıllıcadır. Yunanistan örneğinde olduğu gibi. Venezuela da sömürge haline tekrar gelmemek için zamanla petrole ilave olarak kendi ihtiyacı olanı üretmeyi öğrenecektir. Bunu öğrenebilmesi için illa ki küresel sistemle barışması da gerekmez. Biz köy enstitülerini icat etmiştik, onlar da kendi çözümlerini yaratabilirler. Krizden çıkış önerinizi bu nedenle çok tek yanlı buluyorum hocam. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani Yunanistan battım deyince akıllıca bir iş mi yapmış oldu diyorsunuz? Adamlar IMF'nin AB komisyonunun emrine girdiler. Bu mu akıllıca davranmak? Yapmayın. Venezüella'ya tavsiyeniz demokrasi getirmek, bağımsız yargıya geçmek yerine halkını hapse atmak mı? Bu mu orijinal çözümünüz?
      Öte yandan köy enstitüleriyle konunun nasıl nbr ilgisini kurduğunuzu da anlamak mümkün değil.

      Sil
  30. dünya petrol rezervinde 2. sırada nüfus 30 milyon. o halk hi. çalışmasa bile o petrol onlara yeter. yetmiyo halk fakirlik içindeyse devlet batıyorsa bunun tek anlamı var gelen para belirli bir zümre tarafından iç ediliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD'nin adamları yoldan çıkarmasını da göz ardı etmemekte yarar var.

      Sil
  31. Maalesef koltuğunu garanti altına almak isteyen tipik politikacı davranışları ve çöküş. Siyasi makamların askerlikteki nöbet kavramı gibi görülmesi ve herkesin geçici olduğunu bilerek politika üretmesi gerekiyor. Tam tersi olarak seçimi kazanan savaş kazanmış havasına girip sistemin başına çöreklenmeye başlayınca ortada sistem diye birşey kalmıyor. Kimse malını mülkünü ailesini bir kişinin 2 dudağına emanet etmez.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne var ki bu davranışlara zemini hazırlayanın da ABD olduğunu da dikkatten kaçırmayalım. Venezüella'da ABD'nin yönettiği petrol şirketleri millileştirilmeye doğru gidince ABD devreye giriyor.

      Sil
  32. hocam venezuela ile bizim aramizda dogal kaynaklar disinda buyuk benzerlikler var. soyle bir soru aklima geldi. bizde yuksek faiz sebebiyle buyuk fonlar dolar bozup tahvil ve/veya borsadan para kazanip tekrar divize gecctiklerine gore;
    1- fed bilanco datalasi ve faiz artislari le dolarin amerikadaki faizini yukseltince bizde mecburen sicak para ihtiyacimiz senebiyle faiz yukselticez. sorum su. bu takdirde tr yabanci fonlar acisindan daha cazip olmuyacakmi?
    2- yabancilarin bu hareketleri kesmeleri icin ne gormeleri gerekir? tr'de nasil bir ortam olursa faiz olarak cok cazip olsakda sicak para cikisi baslar? fed faizleri mesela 2.5-3.0 bandina gelse agzimizla kus tutdak, faizlerimiz %25 bile olsa artik para gelmez diyebilirmiyiz? yada hangi baska sartlarin olusmasi gerekir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Riskler de artacağı için cazibe azalacak.
      2. Mutlaka gelir ama % 25 faiz sürdürülebilir bir sistem olmaktan çıkacağı için sistemin batacağını düşünen yabancı yatırımcıların çoğu gelmemeye başlar.

      Sil
  33. hocam nasil toparlayacagimi bilemeden soruyorum. tr'nin ozel ve hazine dis borcu giderek artiyor. cari acikfa gidetek buyuyor. demek ki mantiken bu 2 finans egrisi bir yerde kesicecek diyebilirmiyix? yani cari acik gsyh'nin hangi oranina gelirse hazine dis borcunu yapilandiemakta veya yeni borc almakta zorlanir? yoksa bu iliskiyi cari acikla degilde bitce acigiylami mukayese etmek gerekir? yada ikiside degilse neyle mukayese etmek lazim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her iki açık da önemli. Bunun bir ölçüsü yok. Çünkü sonuçta açıklar arttıkça ödenen faiz de artacak. Yabancı yatırımcılar artan faizlerin sistemi sürdürülemeyecek bir noktaya götürdüğünü gördüğünde para girişi hızla düşer.

      Sil
  34. Hocam ekonomi mi politikayı yoksa politika mı ekonomiyi etkiliyor?

    YanıtlaSil
  35. Hocam bence Venezüella'nın yollarını köprülerini kıskanıyorsunuz ondan eleştiriyorsunuz. Bir de adamlar çalıyor ama hıristiyan, alnı haça değiyor. Büyük Venezüella'yı çekemeyenlere kanmayın siz.

    YanıtlaSil
  36. Bu filmi izleyin derim.

    http://listelist.com/meredith-eberhart/?utm_referrer=https%3A%2F%2Fzen.yandex.com
    Bu adam için de yorumum yerleşik hayatın tuhaf sıkıntılarını sorgulamasını onaylıyorum olacaktır. Bu demek değil ki ben de aynı şeyi yapardım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmin etkisinde kalmış olmalıyım ki eksik yorumlamışım. Adam hayatı sorgulamakta bayağı geç kalmış. Bunu da ekliyorum. Yanlış tercihler yanlış sonuçları doğuruyor doğal olarak.

      Sil
  37. Hocam uygar,insan haklarına saygılı hukuk devleti olmak elbetde çok önemli insanların onurlu bir hayat sürmesi için gerekli ama iktisadi açıdan ele alırsak hukuk devleti olmanın en büyük getirisi dışarıdan sermaye çekmek değil midir? Hele ki bu sermayeye ihtiyaç duyan bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için bu çok önemli fakat yine venezüella örneği üzerinden gidersek eğer venezülla hollada hastalığına karşı önlemler alsaydı kendi kendine yetebilen hali hazırda üretimden vazgecmeyen bir ülke olabilseydi üstüne bide bu zengin yeraltı kaynaklarını kullanıp büyümesini sürekli hale getiremez miydi? Sermaye gereksini mi duymayan zengin kaynaklarının yanında üretim olarakda kendine yetebilen bir ülke olabilmek çok mu zor yoksa izin mi vemiyorlar? Böyle bir ülke hayal edersek iktisadi açıdan da bakacak olursak uygarlık ve hukuk devleti kavramlarını bunun neresine koyabiliriz?


    Katkılarınız ve kattıklarınız için teşekkürler hocam.
    Saygılarımla.
    İyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Konu sadece dışarıdan sermaye çekmek değil. İçeride yatırım yapılması için hukuk devletinin gelişmiş olması gerekir. Yerli yatırımcı da hakkını arayamadığı bir ortamda yatırım yapmıyor. Bizde faizler yüzde 90 iken bile yatırım miktarı bundan fazlaydı.

      Sil
    2. Bence olaya çok yanlış yerden bakmışsınız. Hukuk devleti olmanın amacı dışarıdan sermaye çekmek değildir. Hukuk devleti olursanız yabancı sermayenin gelmesi açısından bir ek artı kazanırsınız ama amaç bu değildir. Hukuk devleti, kendi halkına hukukun üstünlüğünü göstermek ve onlara insanca bir yaşam sunabilmek için gereklidir. Çıkar amacıyla hukuk devleti olunmaz ve zaten olunamaz. Mantığına aykırı.

      Sil
  38. Sayin Hocam,

    1-Bu Bankalar arasi faiz orani nedir? Bankalar arasi faiz oranlarinin dusmesi neye isarettir reel ekonomi icin iyi bir sey midir ? Bankalar arasi faiz oranlari hangi faiz oranlari uzerinde daha cok etkilidir mevduat tuketici kredisi sanayici uretim kredileri ve devlet icborclanma10 yillik tahviller hangisi uzerinde daha etkilidir dusmesi ve cikmasi Bankalar arasi faiz oranlarinin

    2-Hayatinizda hic OSYmnin duzenledigi universite sinavlari disinda duzenledigi sinava girdiniz mi *KPSS
    *KPDS(Kamu personeli Dil yeterlilik ve Tazminati sinavi)
    *UDS(universiteler arasi dil sinavi daha cok akademisyenlerin girdigi)
    *LES,2007den beri yeni adi ALES(akademik kadrolara girmek ve/veya yuksek lisans doktora egitimi almak icin girenlerin sinavi )

    ya da

    Toefl Ielts Gmat vs gibi uluslararasi capta sinavlara

    bu tur sinavlara hic girdiniz mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Bankalar arası faiz oranı bankaların birbirlerinden aldıkları borçlara uygulanan faiz oranıdır. Çok etkili bir oran değil çünkü işlem sayısı ve miktarı sınırlı.
      2. Benim zamanımda bunlar farklıydı. Her üniversite yüksek lisans, doktora sınavını kendisi yapardı. O nedenle bu sınavlara girmedim.

      Sil
  39. Venezüella nın batık görüntüsü aldatmasın bu petrol rezerviyle hızlı kalkınma potensiyeli var.

    YanıtlaSil
  40. Hocam, sizi sadece gündüz kuşağında ekonomi programlarında değil, prime time kuşağındaki tartışma programlarında da görmek isteriz. Neden göremiyoruz? Sizin tercihiniz mi ya da davet mi yok? Aklı başında, donanımlı ve gerçekleri çatır çatır söyleyebilen insanlara hasretiz hocam ):

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim ama bu kadar zamanım yok.

      Sil
    2. Maşallah üşenmeden cevapliyorsunuz. Teşekkürler.Ben de blogunuza Fehmi Koru' nun bugünkü yazısından sıçradım. Saygılar.

      Sil
  41. Hocam çok net bir analiz olmuş. Sadece aklın ve sağduyunun tarafında olan objektif yazılarınız için teşekkürler. Etrafımdakileri de bilgilendiriyorum.

    YanıtlaSil
  42. 10 yıl önce Chavez'le Erdoğan'ın birbirinden farkı yok dediğimde romantik solcu arkadaşlarım Chavez'e toz konduramamışlardı. Popülizmin sağı solu olmaz, sonuç hep aynı kapıya çıkar; fakirlik, sefalet, otoriterlik.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Chavez'in bir farkı var. Venezüella petrol şirketinde ABD'nin etkisini azalttı.

      Sil
  43. Hocam konuyla alakasız ama mesela herhangi bir ülke büyümesini artırmak istese:
    1-)Bunu para arzını artırıp para basarak yapabilir.
    2-)Faizleri ve zorunlu karşılıkları düşürebilir.
    3-)Kamu harcamalarını artırıp vergileri düşürebilir.
    İkı sorum var. İlki bu ülke 3. politika yerine diğerlerini uygulasa bütçe açığı sorunu olmaz peki 3. politikanın ne avantajı var ki bunu uygulamak istesin? İkinci sorum ise 1. Ve 2. politikalar arasında ne gibi avantaj ve dezavantaj farkları var?
    Cevapladığınız için şimdiden teşekkür ederim hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Para arzını artırırsanız faizleri düşürmeye gerek kalmaz. Para bollaşacağı için ilk aşamada faizler kendiliğinden düşer. Ne var ki bir süre sonra paranın değeri de düşeceği için enflasyona yol açılır ve faizleri artırmak zorunluluğu ortaya çıkar. Kamu harcamalarını artırıp vergileri düşürmek de kullanılabilir geliri artırdığı için para bolluğu yaratır ve aynı sonuçlara yol açar.
      1. politika anlaşılabilir bir politikadır bir tercihtir. Yanlış bir tercih olabilir ama bir tercihtir. İkincisi ise bir politika değildir. Ekonomi hatasıdır. Eğer enflasyon düşüşüyle faizler kendiliğinden düşmemiş de zorla indirilmişse kriz çıkarır. 1994 yılında Türkiye'nin yaşadığı kriz bunun örneğidir.

      Sil
    2. Yanıtlarınız için sağolun hocam. Peki 1 ve 3. politika arasında ne gibi avantaj ve dezavantaj farklılıkları olur? Eğer pek bir farkları yoksa 1. politika uygulanır bu sayede bütçe açığı artırılmadan büyüme artar diye düşünüyorum.

      Sil
    3. Egerekonomide ciddi bir durgunluk var ise Butcende saglam ise hem vergi oranlari dusurup piyasayi canlandirrisin hem de gevsek para politikasi ile piyasaya bol para verebilirsin. 3. politikayi uygulayabilmen icin senin butce performansin onemlidir. Butcen fazla veriyorsa 3. politikayi ugulamak iyi bir seydir. 1. politika ise uygulanabilir 1. politikayi uygulaman icinde enflasyonun dusuk olmasi lazim dis kaynaga sicakparaya ihtiyacin olmamasi lazim.1. politikayla butce acigini artirmadan buyuyebilirsin hatta 1. politika butcene fayda bile saglar.

      Sil
    4. Benim sorum eğer 1. Politika bütçe açığın artırmıyor eee o zaman tüm devletler bu yöntemle büyüse hiç vergi falan indirmese. 3. Politikanın mutlaka bir avantajı var. Tahminim 1. Politikayı uygularsak para değeri düşer ama 3. Politikada düşmez yani 3. Politikanın avantajı bu diye düşünüyorum.

      Sil
  44. sayın hocam,birde türkiye ekonomik ve sosyal olarak nereye gidiyor diye bir yazı yazmanız mümkünmü.düşündümde vazgeçtim hocam ,sizi kaybetmek istemeyiz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda bir şeyler yazıp duruyorum zaten. İyi bir yere gitmiyoruz.
      Amacım kimseyi kötülemek, karalamak filan da değil. Ben bu ülkenin bir yurttaşıyım ve bildiğim doğruları söylemezsem görevimi yapmamış olacağımı düşünürüm.
      Gerekirse kaybederiz de ülke kazanıyorsa zarar yok biz kaybedelim.

      Sil
  45. hocam kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  46. Hocam vatandaşın kimseye ve hiçbir kuruma güveni kalmadığı için sorularımızda galiba hep paranoyaklık derecesinde negatif örneklerden oluşuyor. Diyelim ki hükümet mevduat faizlerine tavan getirdi. Misal %9,5 olsun. Döviz içinde üst koridor mesela 3,50TL/$ ve eoru/$ : 1,12 ilan etse (her ay enflasyon kadar düzeltme de yapılacak dese) Bankadan mevduat çekmeye de sınır getirse. Bireysel mevduat sahipleri için günlük max 1.000TL veya 300$, özel şirketler ve kamu kurumları ve yabancı fonlar için sınır yok. Yani şunu demek istese; Halın sahip olduğu mevduat bankalarda hapis kalsa ama ticaret yapan firmalar serbest işlemlerine devam etsin, pariteden dolayı ihracat daha da artsın demiş olsa? Tabii senaryoya şunları da eklemek lazım. Bankalar kredi vermeye devam edecek ve faizi %13,5 gibi bir üst sınırla baskılanacak. KGF para dağıtmaya devam edecek. Ve bankaların kredilerini de hazine satın alacak veya garantör olacak. Nasıl senaryo hocam? Sistem Çalışır mı en azından seçimlere kadar? Bankalarda milyarlarca $ parası olan vatandaş duvara toslar mı? Ne olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size çok net bir şey söyleyeyim. Hemen batarız. Bir net şey daha söyleyeyim. Siz söylemlere bakmayın, bunları kimse yapmaz.

      Sil
    2. Eur/Usd kurunu nasıl sabitleyeceksiniz? İmkansız.

      Bahsettiğiniz reçetenin işlemesi için ciddi bir mali polislik yapılması gerekir (döviz karaborsasını engelleyecek kontroller, tefeciliği engelleyecek kontroller, enflasyonu kontrol edecek tavan fiyatları, kotalar vs.). Devlet eforunu reforma, politika, strateji üretmeye/uygulamaya yormalı. Krizler değil, ince, hesaplı yumuşak geçişlere hazırlamalı ekonomiyi.

      İstediğiniz kadar sabit kur rejimi uygulayın, o yabancı yatırımcı memlekete gelecekse yüksek getiriyi sizden talep edecek. Çünkü riskleriniz baki. Devam edecek bu yüksek maliyetin, 9,5% faiz geliri ile enflasyon karşısında ezilen vatandaşın fedakarlığının karşılığında, 13,5%'tan kredi kullanan firmalar, yurtiçindeki, yurtdışındaki hangi talebe yönelik üretim yapacak? Yapacakta bu katlanılanların bedelini ödeyecek?

      Ciddi bir katma değerli dış ticaret atağı, ithalat bağımlılığını kesecek somut yerli üretim hamlesi varsa, bu yapısal dönüşüm için kısa vadeli mağduriyete, kemer sıkmalara da katlanılır. Ama yoksa, kumar oynadığınızla, insanları perişan ettiğiniz ile kalırsınız.

      Sil
  47. Hocam demin ki soruma şunu eklemek isterim. Hükümet vatandaşı çıldırtmamak için bu uygulamayı 18 ay sonra keseceğini, o zamana kadar enflasyonun düşeceğini ve üretime bağlı büyümenin %5 leri kendiliğinden geçeceğini ama her halükarda 18 ay sonra uygulamanın son bulacağını altını basa basa ilan edecek elbette. Şunu da eklemek lazım. Vatandaşın para sahibi olanları genel olarak zaten hayır oyu verenlerdir sanıyorum. Diğer taraf da zaten para yok. Uygulamadan hiç rahatsız olmazlar. Şeytanın avukatlığını yaparak soruyorum belki ama sordum gitti bir kere. İyi günler hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu vatandaş değil. Konu yabancı yatırımcı. Türkiye'nin çarkı çevirebilmek için önümüzdeki yılda yaklaşık 195 milyar dolara ihtiyacı var. Gerisini söylemeyeyim.

      Sil
  48. 100usd olan petrol fiyatinin 30usd ye dustugunu yazmissiniz.

    Ben petrolun fiyatinin dunya genelinde arttigini saniyordum. Neden onlar icin fiyat dustu?

    Tesekkurler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz petrol fiyatlarını son 3 yıldır pek izlemediniz galiba.
      2014 yılı başında petrolün varili 105 USD idi. Sonra hızla düşüşe geçti.
      2015 sonunda 30 dolara düşmüştü. Sonrasında da 40 - 50 dolar arasında gidip geldi.

      Sil
    2. Tabi bizde depo doldurmak daima zorlaşınca tüm dünyada aynı gibi geliyor 😊

      Sil
  49. hem doviz hem faiz ikisi birarada yukseliyor
    hem issizliklik hem de enflasyon ikisi bir arada yuksek ve yukselme potansiyeli tasiyor

    Bu ekonomik olgular ve bu koreleasyonlar sizce Turkiyedeki ekonominin ne durumda oldugunu gosteriyor. Bir duvara carpma soz konusu mu
    siz bu ekonomik korealsyonlardan olgulardan cikariminiz nbedir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşsizlik ve enflasyon bir arada yükseliyorsa ve bu olgu devamlılık gösteriyorsa ekonomi bir süre sonra slumpflasyona girebilir ki ciddi bir krizdir. Ne var ki duvara çarpma olgusu günümüzün bol paralı ortamında eskisi kadar kolay olmuyor. Para akacak yer arıyor ve sonuçta böyle bir durumda faizler yükseliyor ve o parayı çekerek bozulan ortama karşın duvara çarpmadan devam edebiliyor. Tabii bunun da bir sonu var. O bol paralar çekilmeye başlayınca faiz yükselmesi de yetmeyebilir.

      Sil
  50. hocam çalışanlara enflasyon artı büyüme oranında zam yapılsa ekonomik sonuçları neler olur ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz yükselir, denge, biraz daha yüksek bir faizle yerine oturur.

      Sil
  51. hocam şu yorum doğru mudur, ölçek ekonomileri sayesinde insanlar aynı parayla eskiye oranla eski aldıklarından daha fazla sayıda satın almaktadır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudur, çünkü üretim ölçeği büyüdükçe verimlilik artar, maliyetler düşer. Bunun sonucunda fiyatlar da düşer ve dolayısıyla insanlar aynı parayla o maldan daha fazla alabilir hale gelir.

      Sil

  52. Hocam cari denge Tasarruf-Yatırım farkı olması gerekmiyor mu ?
    Saygılarımla

    Cari Denge / GSYH (%) olması gereken 10,30 9,60 -8,30 -15,70 -10,40 -2,40

    YanıtlaSil
  53. Venezuelan Opposition Gather to Celebrate Release of Leopoldo López - http://bndl.tw/OTJ9NHxm

    YanıtlaSil
  54. Sosyalizm_ liberalizm karisimi bir sey uretilebilir mi acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sosyal demokrasi benzerdir denilebilir.

      Sil
    2. Dogadan da odun vermemek gerekiyor. Insanlar dogaya ve hayvanlara da saygili olmalilar.

      Sil
  55. Hocam merhaba,
    Lisans düzeyinde Finansal Yönetim dersi vereceğim ancak konuların anlaşılır olması ve daha iyi özümsenmesi için her ders sonunda konularla bağlantılı örnek olaylar anlatmak istiyorum. Bu tür konulara toplu olarak ulaşabileceğim Türkçe veya Yabancı bir kaynak önerebilir misiniz, yahut başka bir öneriniz olur mu?
    Araştırma yaptım ancak bulamadığım için en son size başvurmak istedim.
    Her şey için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  56. Hocam ekonomide olan herşeyin eninde sonunda insanların "özgürlük" algısıyla bağlantılı olduğuna inanıyorum.

    Bir örnek vermek gerekirse, diyelim ki devlet bir suçluyu arıyor ve onu yakalamak için bir mahalleyi iki gün evine hapsetmesi gerekli. Az gelişmiş toplumlarda devlet hiç tereddüt etmeden bu önlemi uyguluyor. Daha da kötüsü toplum da bunun doğru olduğuna inanıyor.

    ABD'de ise bunun tam tersi söz konusu. İnsanları iki gün evinde hapsetmenin zararının o suçluyu yakalamanın sağlayacağı faydadan daha büyük olduğuna inanılıyor. Toplumsal bilinç de hangi gerekçeyle olursa olsun özgürlüklerinin kısıtlanmasına müsade etmiyor. Bunun sonucunda da devlet insanları evinde hapsetmeden suçluyu yakalamanın yollarını arıyor ve buluyor. Biz de buna teknolojik gelişim diyoruz.

    Demem o ki herşeyin başı özgürlük, özgürlük, özgürlük! Bunu kavrayamayan toplumlar "abd bizi batırdı" diye ağlamaya devam edebilir.

    YanıtlaSil
  57. Çok güzel yazı hocam elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  58. İşin sırrı tarımda. Önce hangi taraftan oldukları belli olmayan aşiretleri kaldır. Daha sonra mühendislerin, doktorların bile kolaylıkla yapabileceği modern tarımı geliştir. Elektrikli traktör ve sulama sistemleri üret. Elektriği buralara bedava ver. Aracıları aradan kaldır. Alımı direk devlet mekanizması olarak kendin yap. Üretici kazansın. Bu aynı zamanda olası bir savaş ortamında da ayağımızı yere sağlam da bastıracaktır. Memleketin her yerinden domatesin, salatalığın ve buğdayın yetişirse isterse petrol 1000 dolar, isterse 5 dolar olsun. O zaman bize etki etmez. Çünkü karnın ucuza doyuyor. Dimdik ayakta duracaksın. Sadece değişen şey: her ay yeni bir pantolon almazsın. Arabanı daha lüksüyle değiştirmezsin. O kadar. Aynı zamanda büyük şehirlerde ki kalabalıkta azalacaktır.

    YanıtlaSil
  59. maduro bir donem iett'de calismis olabilir mi?

    YanıtlaSil
  60. Ben gordum, Sisli - Besiktas hattindaydi, bi arkadasimin akbilini aldiydi Maduro

    YanıtlaSil
  61. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  62. Venezuela'nın batma sebebi bence iç edilen petrol gelirleri ve bizim ekonomistlerin deyişiyle "PISAL reformların" yapılamaması. Diğer bir ifadeyle Dutch disease (löp halinde gelen petrol gelirleri nedeniyle gerek tarım gerek ise imalat sanayiinde gerekli yatırımların yapılamaması ve neticede para gerekli olduğunda yabancı petrol şirketlerinin üzerinde daha fazla vergi vs bindirilmesi sonucu tek gelirli her türlü dış güce karşı çok nazik ve kırılgan bir ekonomive ülke yaratılması). Hoca petrolün gelişimi ile çok detaya girmemiş ama isteyen buradan Venezuela'nın nasıl güneye gittiğini buradan daha detayda okuyabilir. Bu arada 1972-1997 arasında 100 milyar dolaresin iç edilmesi (embezzlement) de bir ibretlik bilgi.

    https://www.cfr.org/backgrounder/venezuela-crisis?utm_content=012419&utm_medium=social_earned&utm_source=tw&utm_term=venezuela-rise-and-fall-petrostate


    NOT: cfr'nin türkiye ile ilgili aricle larını sakın okumayın özellikle Steven A. Cook. sizi hasta eder.

    YanıtlaSil
  63. Sn. Hocam başliktakı Venezuela sozcugu Venezula olarak gorunuyor. Bilginize... (Meslek hastalıgi kolay gecmiyor kusurumuza bakmayin)

    YanıtlaSil
  64. onların petrolü olduğu halde battılar, bizde o da yokken nasıl hala batmadığımızı merak ediyorum gerçekten. çarkları döndüren gizemli etkenler olmalı, kara para mıdır, altın ticareti midir, artık neyse...

    YanıtlaSil
  65. Hocam;Turkiye icin yapisal veriler goz onune aldigimizda ve siyasi drum da neredeyse ayni surec,mesala on sene sonra ayni drumda okuluruz diyebilirmiyiz yoksa biz o kadar olmayiz uretim asamalarimiz soyle deyip iyimser bir tablo cizebilirmiyiz

    YanıtlaSil
  66. Hocam, twitlerinizde 2018 tarihli yazı demişsiniz ama burada 2017 görünüyor. Bir de tazının başlığındaki Venezuela'nın 3. "e"si düşmüş.Saygılar

    YanıtlaSil
  67. Çok aydınlatıcı
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  68. Hocam Hollanda hastalığında para nasıl değerleniyor? Hollanda doğal gaz ihracatını hangi para birimi üzerinden yapıyordu? Bunun mantığını oturtamadım mümkünse açıklar mısınız? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  69. Aaaaaa çok tanıdık hikaye. Basına sansür, üretim yok, inşaat sektörüyle rant dağıtma, hukuk guguk olmuş... abd elbette oralarda bir yerde.... yalnız bizde bir fazlası var: siyasal islam. Bi de burdan sömürelim milleti. Olsun. Reis bizi kurtarır. Reisim, reissin, reis.

    YanıtlaSil
  70. Inşallah biz böyle olmayız....inşallah...ama pek farklı olamayacak gibi

    YanıtlaSil
  71. Ülkede ekonominin iyi olduğundan dem vuranlar okusun. Günü kurtarmakla ekonomi düzelmez.

    YanıtlaSil
  72. Yemin ederim başlık haric nerdeyse Türkiye'yi sanki özetlemiş!
    Başlığı kaldır Türkiye yaz cuk diye oturur bu yazı!

    YanıtlaSil
  73. Hocam tahmininizce biz de yakın bir gelecekte venezuella olur muyuz? Hızla oraya doğru sürüklenmekte miyiz. Bir benzerlik kurulabilir mi? Yoksa bizim yaşadığımız başka bir sosyo-ekonomik gerçeklik mi? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  74. Hocam ulkemizi ne güzel anlatmisşiniz kısa net anlaşılır. Yiğit neden muhtaç olmuş kuru soğana.

    YanıtlaSil
  75. Bu yazıyı neden facebook paylaşımı yok?

    YanıtlaSil
  76. yargıçlar hükümete sormadan karar almamaya başladılar

    YanıtlaSil
  77. Adsız 21:30 Kur'an'da oku emri Kuran'ı okumak anlamınadır. "İlim Çin'de de olsa gidin" sözündeki ilim de islam ilmidir...

    Hocam sizi son 1 yildir takip ediyorum, size ve tecrübenize, ekonomi alaninda ki bilginize, goruslerinize buyuk onem veriyir ve saygi duyuyorum.
    Islamin ilk vahyi "oku.." dur. Burada Efendimiz'in (sav) verdigi cevap "ben okuma bilmem.." degildir.
    Verdigi cevap "okuyamiyorum.." dur. Ikisi arasinda derin fark vardir. Insani okumak, olayi okumak duygulari okumak... Okumaktan kasti sadece bilmek degil, ozumsemek,hissedebilmek, anlayabilmek ve kavrayabilmektir.
    Konu daha derin ve tasavvufi konulara acilmaya musaittir. Demek istedigim, sizin bahsettiginiz üzere sadece "Kuran okumak" degildir. Keza ilk inen ayeti oku olan mukaddes bir kitabin sonraki ayetlerinin gelmesi yillar surmesi ve kitabin tamamlanmasi uzun zaman almasina karsin ilk ayetteki oku emrini Kuran oku diye yorumlamakta biraz olayi hafife aldiginizi düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce inandığınızın dinin ilk emrini öğrenmeyi, araştırmayı size tavsiye ederim. Kur'an'ın ilk emri "oku" anlamında değildir. İkra; çağır, davet et, duyur anlamındadır. Türkçemizde de kullanılan "düğüne okumak", "ezan okumak" gibi. İlk ayetler "çağrı" ayetleri olarak anılır. Hem "Peygamber ümmiydi" diyeceksiniz hem de önünde yazılı bir kağıt olmadan Allah'ın "oku" diye emir gönderdiğini söyleyeceksiniz. Bu çelişki değil mi? İlber Ortaylı da bir ara "ikra"nın "oku" demek olmadığını, Aramî dilinde de "çağır, davet et, duyur" anlamlarında olduğunu söylemişti. (Aramice ve Arapça Sami dil grubu içinde kardeş diller.) Yaşar Nuri Öztürk de çevirisinde bu iki anlamı "/" içinde anlamını vermiştir. Son olarak, bu bilgileri veren kişi olarak, dinin özellikle "imtihan" iddiasının nörolojik, psikolojik, sosyal psikolojik bilimsel gerçeklerle çeliştiğini görmüş, uzun araştırmalar sonucunda din masallarını geride bırakmış, dinsiz birisi olduğumu da belirtmiş olayım.

      Sil
    2. Uygar olarak sadece Polonya konusunda hakli olabilirsin Hoca.

      Sil
  78. Hani bir söz vardır, " hesabını bilmeyen kadap, .... girer masat" Çevresinde o kadar düşman varken, gelirinin bir kısmını koltuğunu korumak için kendi taraftarlarına devamlı aktarmak zorunda kalırsan, biri yer biri bakarsa top yekün kalkınamazsın sanırım. Üretim yok, tüketim var, gelir az, gider çok, heryer yol olsa köprü olsa ne fayda.. Sanırım Maduro nun yaptığı buydu yanlışmı düşünüyorum?

    YanıtlaSil
  79. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  80. Emeğinize sağlık hocam. Okudum aydınlandım,hüzünlendim. Paylaşımlar için sağolun.

    YanıtlaSil
  81. Mahfi bey yazdiklariniz bir noktada dogru olabilir ama Sudiler,BAE., asagi yukari ayni katagorideki ulkeler. Onlarin hangi birinde saydiginiz demokratik kurumlar isliyor. Yaptiklari tek sey abilerine yalakalikta kusur etmemek ve haraclarini odemek. Yoksa buyuk abileri aynen venezualla gibi yerin dibine sokar. Zaten abileri bunu acikca soyledi. Biz destegimizi cekersek soyle olur boyle olur diye ne olacagini soylediler. Dahada yoruma ihtiyac yok.

    YanıtlaSil
  82. Mahfi bey öncelikle yazınız gerçekten aydınlatıcı. Açıkçası 3. bakış açısı benimde hem fikir olduğum durum.

    Ancak ben günümüzde kuvvetler ayrılığı ile hiç bir ülkenin özellikle de liberal politikalarla gelişebileceğini düşünmüyorum. Kişisel olarak demokrasi düşmanı olduğumdan falan değil. Özellikle ekonomik olarak dış müdahaleye açık bir serbest pazar politikası ve iç siyasetle istikrarlı ve uzun vadeli bir büyümenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Zira gelişmek öyle 3-5 yılda olmayan bir şey ve uzun vadeli bir gelişmenin sonucu.
    Bu kanıya uzun uzadıya teorik, ideolojik detaylara girmeye gerek duymadan şöyle bir adım geriye çekilip basit bir tarih okumasıyla varıyorum.
    Şöyle ki;
    Kolonizasyon ve sanayi devrimiyle birlikte ilk elden zenginleşen batı ülkeleri dışında sonradan zenginleşen, politik istikrarı yakalayabilen bunu devam ettirebilen sosyalist ülkeler dışında neredeyse hiç bir ülke yok gibi. Varsa lütfen örnek verin. Güney kore ve japonya örneklerinin referans alınamayacak çok istisnai örnekler olduğunu düşünüyorum. Tabi gelişmiş ülke'den ne anladığımız da önemli. Sendika'dan bir haber, ciddi cinsiyet ayrımcılığı vb. şeylerin olduğu G.Kore gelişmiş mi mesela?
    Özellikle para'nın o muazzam kıvraklığı ve gücü, popülizm vs. her seferinde tuzu kuru ve sabırlı emperyalist ülkelerin zaferini getirdiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu emperyalist ülkelerin oyununu (Serbest Piyasa) onlardan daha geride başlayarak ve daha iyi oynayarak başarılı olabilmek imkansız görünüyor bana. Bu noktada aslında emperyalist ülke kavramı doğru mu, bu ülkeler illa gelip ortalığı karıştırır mı konularına girmiyorum. Bu konuda hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Sonuçta herkes mahallenin raconunu kesemez dimi :)
    Bu noktada en gerçekçi ve akla yatkın çözüm olarak ben onların oyununu bırakıp, kendi oyununu kurmanın olduğunu düşünüyorum. Yani ekonomik olarak serbest piyasayı bırakıp tüm üretim araçlarının mülkiyetinin devletde (kamuda) olduğu planlı bir ekonomik modelin, politik olarak da (bir süreliğine) sürekli muhalefet patinajı çekmeyen, hızlı davranabilen ve emin adımlarla ilerleyen bir model gerektiğini düşünüyorum.
    Bu otomatik olarak anti-demokratik, zalim bir yönetim olacağı anlamına da gelmediğini düşünüyorum. Zira bir çok başarılı örneği olduğunu görüyorum. Türkiye'nin ilk yılları, SSCB'nin 1950'lere kadar ki dönemi, Oligarkların ardından günümüz Rusyası, Çin, her şeye rağmen küba vs.
    Uzun bir yazı oldu kusura bakmayın.
    Ama bu konuda sizin fikrinizi gerçekten merak ediyorum.

    YanıtlaSil
  83. Mahfi hocam yazınız için çok teşekkür ederiz. Mesleğe ilk başladığımda sizin anılarınızı paylaştığınız bir kitabınızı okumuştum. Darphanede sayım yaparken içeri bir bey girmişti. Siz üstat sanıp kendinize bir çeki düzen vermiştiniz. Maduroyu ne zaman görsem o yazı geliyor aklıma. Bir de bugünkü yönetim tarzımız. Güce ve şekle biat eden bir nesil. Yargımız türk dizilerinden çıkmış insanlarla doldu. Aklın ve hukukun yerini malesef benden senden aldı. Bizim zamanımızda hukuka giriş diye bir ders vardı. Hala aynı yerdeyiz giriş kısmından gelişme bölümüne bir türlü geçemiyoruz. Dünyamız ibret vesikası ülkelerle dolu venezuela ve endonezya gibi. Ekonominin durumunu bile sayın abdulkadir selvinin yazdığı yazılardan takip eder hale geldik. Günlük kararlarla ekonomimize yama yapa yapa ilerliyoruz. Aynı gemideyiz ama hala farklı gemideymişiz gibi muamele görüyoruz bu ülkede. Eleştiremekten çekiniyoruz. Kazara idelojisiz eleştiri yapılsa bile terorist, vatan haini damgası yiyoruz. Abd stratejisini uygulamak için kaç yıl önceden plan yaparken burnumuzun önünü göremiyoruz. Konuya ilişkin suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizletilmesi verebilir. Bu kadar suriyeliyi ülkemize almamızın ilk adımı budur galiba. Demıgrafik yapımızı bozma, ülke içindeki insanları kutuplaştırma ve içimizi karıştırarak koşulsuz biat sağlama. Umarım atılan bu adımlar görülür ve yeniden aklın, bilimin, hukukun ve vicdanın üstünlüğü sağlanır.

    YanıtlaSil
  84. Chavez'in uygulamalarını takip eden Maduro rejimi, tarımsal üretimi baltalayan son derece ideolojik politikaları uygulamaya devam etti ve Hollanda Hastalığı olarak bilinen bir sonuca boyun eğdi. Petrol üretimi, çeşitlendirilmemiş bir ekonomide yerli ürünler yerine daha ucuz ithalata aşırı bağımlılıkla sonuçlanarak diğer sektörleri çökertti. Buna ek olarak, hükümet katı fiyat kontrolleri uygulayarak üreticilere daha fazla zarar verdi ve temel ihtiyaç malzemelerinin temininde zorluklara yol açtı. Rejim, Venezüela ekonomisini bitiren enflasyonu kontrol edemedi. Sonuç olarak, birçok yoksul Venezuelalı artık masaya yemek koymak için CLAP adındaki hükümet yardımlarına bağımlı olarak hayatlarını sürdürüyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!