Cumhuriyet
Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı
İmparatorluğu’ndan devraldığı ekonomik yapı tam bir faciaydı. Sanayi diye bir
şey yoktu. Üretimin büyük bölümü tarıma, o da hava koşullarına bağlıydı.
Kapitülasyonlar ve dış borçlar ülkeyi tam bir açmazda bırakmıştı. 1923 yılında
milli gelir 570 milyon dolar, kişi başına düşen milli gelir yıllık 48 dolar,
ihracat 51 milyon dolar, ithalat 87 milyon dolar, GSYH’da sanayinin payı % 11
idi. Bütün ülkede 13.000 adet telefon vardı. Doktor başına düşen hasta sayısı
13.000 dolayındaydı. Üniversite ve yüksekokullarda 3.000 dolayında öğrenci
okuyordu. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’ndan GSYH’sının yarısından fazla tutarda Düyun-u Umumiye borcunu devralmıştı.
Birinci Dünya Savaşının hemen
ardından girdiği kurtuluş savaşından yeni çıkmış olan Türkiye’de, insanlar
yorgun, bitkin, fakir ve dünyadan soyutlanmışlardı. Bütün dünya Türkiye’nin
karşısına dikilmiş, batmasını bekliyordu. Bütün bu yorgunluk, bitkinlik,
fakirlik ve yalnızlığa karşın Cumhuriyeti kuranlar, onurlu, gururlu ve her
şeyden önemlisi umutluydular. Umutluydular, çünkü Türk halkı inanılmaz bir
kurtuluş mucizesi gerçekleştirmişti ve Atatürk’ün önderliğinde ekonomik
mucizeyi de gerçekleştireceklerine inanıyorlardı.
Beklendiği gibi de oldu. Türkiye
Cumhuriyeti, ilk dönemde büyük atılımlar yaptı, milli gelirini hızla büyüttü,
sanayisini, ihracatını geliştirdi, bütün fakirliğine karşın sırtına yüklenen
Osmanlı borçlarını son kuruşuna kadar ödedi ve bugünlere geldi.
Atatürk döneminde (1923 – 1938)
Türkiye Cumhuriyetinin başardığı yapısal reformlardan bazılarını aşağıda
sıralıyorum:
Cumhuriyet ilan edildi (1923.)
Hilafet kaldırıldı, Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) kabul edildi,
ilköğretim zorunlu hale getirildi, TC’nin kendi bastığı ilk madeni para
tedavüle çıktı, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu (1924). Aşar
vergisi kaldırıldı, Danıştay kuruldu (1925). Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi
ve kadın – erkek eşitliğine geçildi, demir
ve elik sanayiinin kurulmasına ilişkin kanun çıkarıldı. Kayseri Uçak ve Motor
fabrikası açıldı (kapatılıncaya kadar bu fabrikada 112 savaş uçağı üretildi.)nTopkapı
Sarayı müze olarak ziyarete açıldı, Ankara’da Milli Sahne adıyla ilk tiyatro
kuruldu, uluslararası saat ve takvim uygulamasına geçildi. Yabancı gemilere
tanınan ayrıcalıklar kaldırıldı ve Kabotaj Kanunu uygulaması başladı (1926). Okullarda
karma eğitime geçildi (1927). Laiklik bir cumhuriyet ilkesi olarak kabul edildi.
Türk halkına okuma yazma öğretmek için millet mektepleri açıldı (1928 - 1936
yılları arasında 16 – 45 yaş arasında temel eğitim verilen kişi sayısı 3
milyonu buldu). Türk harflerinin kabul ve uygulanması hakkında kanun yürürlüğe
girdi (1928). Kadınlar belediyelerde seçme ve seçilme hakkı kazandı (1930). Anadolu
Demiryolu Şirketi ve Haydarpaşa Limanı yabancılardan satın alınarak
millileştirildi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu. Uluslararası
ölçü birimleri yürürlüğe girdi (1931). Halkevleri açıldı (1932). Kadınlar genel
seçimlerde seçme ve seçilme hakkı kazandı (1934). Ankara’da Devlet
Konservatuvarı açıldı (1936).
Bir nefeste sıralanan bu
reformlar mutlak monarşiyi cumhuriyete dönüştürmüş, laikliği yaşama geçirmiş, Türk
insanını kulluktan çıkarıp yurttaş yapmış, eğitimi dinsel temelden bilimsel
yapıya dönüştürmüş, dünyada pek az ülkede varken kadınlara eşit haklar vermiştir.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin
GSYH’sı 750 milyar dolar dolayında, kişi başına yıllık geliri 9.300 doları,
ihracatı 150 milyar doları, ithalatı 250 milyar doları aşmış durumdadır.
Osmanlı, hatasıyla sevabıyla,
başarısıyla başarısızlığıyla bizim geçmişimizdir. Bu geçmişle övünürüz. Ama Osmanlı
geçmişinden bir gelecek yaratmaya çalışmak, sadece zaman kaybıdır. Yapmamız
gereken şey Cumhuriyetimizi, demokrasiyle tamamlayıp ileri götürmektir.
Sayın Eğilmez Yapısal Reform dediğiniz böyle olur.:)
YanıtlaSilAyrica Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumunu da unutmayalim. Sadece ekonomik değil kültürel anlamda da yapilmali Yapisal Reformlar.
YanıtlaSilÇok doğru. Daha eklenecek çok şey var da özetledim.
SilBu kadar yapısal reform bir araya kısa zamanda geldiğinde işte buna devrim denir.
SilCumhuriyet medeni, kültürel, ekonomik alanlarda çağın dışına itilmiş bir toplumu yeniden hakettiği
düzeye getirmiştir.
Hocam şu yorumunuzu çok beğendim "Osmanlı, hatasıyla sevabıyla, başarısıyla başarısızlığıyla bizim geçmişimizdir." çok başarılı bir yazı olmuş. Tüm ülkemizin cumhuriyet bayramını kutluyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilBAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN HOCAM HEP BIRLIKTE DAHA GÜZEL YILLARA !
YanıtlaSilHepimizin bu büyük bayramı kutlu olsun.
SilYapisal reformlarin ne oldugunu soranlar bir daha bir daha okusun. Hocam kaleminize saglik cok net bir yazi.
YanıtlaSilHocam yıllardır bariz bir şekilde görünüyor ki bu ülkenin gelişmesini istemeyen odaklar var.Cumhuriyete,demokrasiye ne kadar sıkı sarılırsak sarılalım önümüzde terör gibi büyük problemler var,dolar birkaç gündür tarihi zirveyi görüyor.Açıkçası karamsarım bu konuda.Kısa vadede ve uzun vadede neler yapılabilir? Teşekkür ederim.
YanıtlaSilOsmanlı'nın en karamsar olduğu, battı, tamamen bitti dendiği dönemde Kurtuluş Savaşı başlatılmıştır. Her karanlığın bir aydınlığı, her aydınlığın bir karanlığı vardır.
SilAcı ama gerçek,cumhuriyetin kazanımlarını görmek için aydın olmak yetmiyor maalesef (günümüzde)
YanıtlaSilEvet ne yazık ki öyle.
SilEn büyük yapısal reformlar devletin çağdaş, anlaşılır bir yapıya evrilmesi olarak anlaşılmalı. Yapısal reform derken bu parametre ölçüsünde değerlendirilmelidir. Paylaşımınız için teşekkürler hocam
YanıtlaSilSağolun.
SilOsmanli'nin son donemi MUTLAK MONARSI degildir, MESRUTIYET'tir (Ingiltere'nin rejimi). Osmanli'nin son doneminde iktidarda bulunanlar (Ittihat ve Terakki, Jon Turkler) ile Milli Mucadele donemi ve Cumhuriyet donemi iktidarda bulunanlar ayni siyasal temeldendir. Birini yerip, birini overken yanlisa dusmeyin.
YanıtlaSilTam öyle değil o dediğiniz. Şöyle:
SilI. Dünya Savaşı'ndaki yenilgiden sonra, İkinci Meşrutiyet'in altı yıl sürmüş olan üçüncü Meclis-i Mebusan'ı 21 Aralık 1918'de feshedildi. İşgal koşullarından ötürü Anayasa'nın emrettiği yeni seçim yaklaşık bir yıl süreyle yapılamadı. Sonra seçim yapıldıysa da 11 Nisan 1920'de padişah Mehmet Vahdettin meclisi resmen feshetti.
Yani işin özeti meşrutiyet 1. Dünya Savaşından sonra sadece kağıt üzerinde vardı.
Dünyada adı Cumhuriyet olan pek çok devlet var. Mısır Cumhuriyeti, Yemen Cumhuriyeti, Suriye Cumhuriyeti gibi. Her cumhuriyet demokratik değildir. Adı Krallık olan demokratik ülkeler de var. Parantez içinde örnek verdiğiniz İngiltere meşrutiyet, Türkiye Cumhuriyetinden daha ileri bir demokrasidir. İngilteredeki gibi meşrutiyet Osmanlı'da hiç olmadı. Osmanlı hükümetinin varlığı bağımsızlığı tehlikeye soktuğu için Atatürk saltanatı kaldırmaya mecbur kalmıştır. Yani Türkiye anayasal monarşi olamazdı. Tarih bilgim çok zayıf, ben böyle biliyorum.
SilTarih bilginiz zayıf olsa da kafanızın aydınlığı olayı kavramaya yetiyor. Teşekkürler.
Sil150 yil onceki Osmanli'nin demokrasisi ile, bugunun Ingiltere'sinin demokrasisini karsilastirmak pek akillica olmaz. 150 yil once bir musluman olarak Ingiltere'de yasamak istemezdiniz emin olun, zaten musluman olarak Ingiltere'de muhtemelen musluman kolonilerinden gelmis bir koleydiniz.
SilAyrica 100 yillik Osmanli mesrutiyetini de yok saymak cok akillica olmaz. Bu yazida boyle yapiliyor demiyorum ancak genel olarak Osmanli'nin son iki yuzyilini, sanki orta cagdaki bir krallikmis gibi aktarmak ideolojiktir. Cumhuriyet sifirdan dogan bir ulkenin insaasi degil, bir surecin devamidir. Objektif bakan herkes, bunun hakkini verecektir. Osmanli ile ilgili gercekler anlatildiginda maksat Osmanli'dan bir gelecek yaratmak degil, sureci bu cografyanin insanlarinin lehine ilerletmektir. Insanlar gecmisi oldugu gibi ogrenmedikleri icin kendilerini somurenlere ayri bir hayranlik, bir oykunme icine giriyorlar. Gercekler degil de masal dinlemek istiyorsaniz o ayri tabi.
Ayrica demokrasisi cok ileride olan Ingiltere, daha gecen haftalarda Rusya'nin BBC'si sayilabilecek, Ingiliz kanunlarina gore faaliyet gosteren Russia Today'in hesaplarini gerekcesiz olarak dondurdu. Turkiye'deki darbe girisiminden de ne kadar rahatsiz oldugunu demokrasi asigi medyasi gosterdi. Yani o demokrasi dediginiz sey isine geldigi kadar olunca demokrasi olmuyor.
O yuzden haklisiniz kavramlara cok takilmamak gerekir. Ulkeler kurulur, yikilir, rejimler degisir. Ben sadece yanlis bir bilgilendirmeyi duzeltmek istedim.
Hocam verdiginiz rakamsal bilgiler icin tesekkur ederim. Genelde bir konuda olayi rakamlarla aciklayip, ne oldugunu gosteren duzgun bir arastirma bulmak zor. Ben ekonomi alaninda sizin gibi konunun uzmani degilim ve bir ulkenin ekonomisini basarili veya basarisiz olarak degerlendirirken tek gostergeye bakiyorum bu bana yaklasik bir fikir veriyor ki oda; ulke Gsmh nin toplam dunya Gsmh sine orani. Bu blogda bunun disinda baska gostergelerden haberdar edip rakamsal bilgileri paylastiginiz icin tesekkurler.
YanıtlaSilBayraminiz kutlu olsun.
Teşekkürler, sizin de.
SilCumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
YanıtlaSilHepimizin bayramı kutlu olsun.
SilTaa o zaman uçak üretmiş ülke şimdi yerli otomobil konuşuyor. Çok ilerledik canım.
YanıtlaSilBu ülkede batılılaşma ve demokratikleşme hareketi Osmanlı döneminde başladı. Atatürk ülkeyi monarşiden demokrasiye geçirmedi. Osmanlı Devleti fiilen yıkılmıştı. Meşrutiyet reformdur. Cumhuriyet yeni kurulmuş devletin yönetim şeklidir.
YanıtlaSilCumhuriyet ilan edildi (1923.) Hilafet kaldırıldı (1924.) Laiklik bir cumhuriyet ilkesi olarak kabul edildi (1928). Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) kabul edildi, ilköğretim zorunlu hale getirildi (1924.) Okullarda karma eğitime geçildi (1927). Türk halkına okuma yazma öğretmek için millet mektepleri açıldı (1928 - 1936 yılları arasında 16 – 45 yaş arasında temel eğitim verilen kişi sayısı 3 milyonu buldu). Türk harflerinin kabul ve uygulanması hakkında kanun yürürlüğe girdi (1928). Danıştay kuruldu (1925). Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi ve kadın – erkek eşitliğine geçildi (1926). Kadınlar belediyelerde seçme ve seçilme hakkı kazandı (1930). Kadınlar genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı kazandı (1934). TC’nin kendi bastığı ilk madeni para tedavüle çıktı (1924). Aşar vergisi kaldırıldı (1925). Yabancı gemilere tanınan ayrıcalıklar kaldırıldı ve Kabotaj Kanunu uygulaması başladı (1926). Anadolu Demiryolu Şirketi ve Haydarpaşa Limanı yabancılardan satın alınarak millileştirildi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu (1931). Demir ve Çelik sanayiinin kurulmasına ilişkin kanun çıkarıldı, Kayseri Uçak ve Motor fabrikası açıldı (kapatılıncaya kadar bu fabrikada 112 savaş uçağı üretildi) (1926). Uluslararası ölçü birimleri yürürlüğe girdi (1931). Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu (1924). Topkapı Sarayı müze olarak ziyarete açıldı, Ankara’da Milli Sahne adıyla ilk tiyatro kuruldu, uluslararası saat ve takvim uygulamasına geçildi (1926). Halkevleri açıldı (1932). Ankara’da Devlet Konservatuvarı açıldı (1936).
SilBunları Osmanlı mı yaptı? Atatürk olmasa çevresindekiler bunları kabul eder miydi sanıyorsunuz?
Benim demek istediğim Cumhuriyet için reform demek yetersizdir. Osmanlı Devleti fiilen bitmişti zaten. Saltanatı bitiren Atatürk değil. Cumhuriyet bir devletin dönüşümü değil yeniden doğuşudur. Atatürk istemese Cumhuriyette olmayacaktı. Osmanlı'nın demokrasiye zorlanması ve son dönem Osmanlı modernleşme çabaları olmasa Atatürk gibi bir insan yetişir miydi?
SilHocam iyi bayramlar. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk döneminde o dönem için gelişmiş bir ülke değil miydi? Baksanıza çok az ülkede olan kadınlara seçime hakkı veriliyor, savaş uçağı üretiliyor.
YanıtlaSilGelişmiş değildi. Uçak üretmek ve kadınlara eşitlik tanımak çok önemli ama devamını getirmek gerekirdi. Ne yazık ki biz, Atatürk'ten sonra bunların devamını getiremedik.
SilNiye devamını getiremedik? Bu sorunun mantıklı bir çok açıklaması olabilir. Ama doğru olanı bulamadığımız takdirde, problemin çözümünü nasıl ortaya koyabiliriz?
SilCumhuriyetimiz kutlu olsun. Cumhuriyetimize, demokrasimize, halkımıza her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Kurtuluş savaşımızda en azından düşmanlarımız belliydi.
29 Ekim 1923'te cumhuriyet ilan edildi...bu 1921 anayasasında değişiklik yapılarak gerçekleştirildi...yani 1923'ün 29 Ekiminde bir anayasa değişikliği yaşandı biz o aslında anayasa değişikliğini kutluyoruz...
YanıtlaSil29 Ekimde sadece cumhuriyet rejimi anayasaya sokulmadı...devletin dilinin Türkçe, dinin de islam olduğu da 29 Ekimde anayasaya eklenmiştir...bu teknik anlamda şeriata dayalı milliyetçi-muhafazakar bir rejimin tesis edildiği anlamına geliyor..
11 Nisan 1928'de islama-şeriata dayalı model terk edilerek anayasa laikleştirilmiştir...yani laik cumhuriyetin kuruluşu teknik anlamda 11 Nisan 1928'dir..
Şimdi ''Atatürkün kurduğu bu düzeni nasıl oluyorda tersine çevirme hakkını AKP kendinde bulabiliyor'' diye bazıları merak ediyor ya..işte referanslarını bu ayrıntıdan alıyorlar...
''Mustafa Kemal 29 Ekimde islama dayalı bir rejim kurmuştu, sonra gücünü konsalide edip muhalefeti komple saf dışı bırakınca kafasındaki asıl modeli hayata geçirdi, yani yeni devletimiz özünde islama dayalıydı yine öyle olması gerekir, bu son derece doğaldır'' diye düşünüyorlar...
'2. Kurtuluş Savaşı başladı' mavrası da aynı niyeti ifade ediyor...
İslam'a içki başta yasak değildi. Sarhoşken ibadet etmek yasaktı. Aynı mantıkla içki de içebilirler.
SilÖncelikle bu ağ günlüğünü(blog) takip eden herkesin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.
YanıtlaSilNormalde bu ağ günlüğünde açılan her başlığın altına yazmaya çok istekli arkadaşların bu başlık altına pek bir şey yazmak istememelerini çok iyi anlıyorum.Çünkü sadece tarihimize,Cumhuriyeti'in kuruluşuna değil her tür bilgiye içimizden gelen saf bir merakla,araştırmaktan zevk alarak yaklaşmayı öğretmediler bize.Çoğunlukla slogancı,belli simgeler üzerinden yürüyen,ezberci,belirli kalıpların dışına çıkamayan eğitim-öğretimlerden geçtik.Atatürk'ün hayalini kurduğu, yaşamaktan,öğrenmekten,araştırmaktan,sorgulamaktan zevk alan,dünyaya açık nesil ne yazık ki yaratılamadı.Eğer bugün kendisini kendi çapınca 'Yeni Atatürk' gibi gören ve eskisinden içten içe tiksinen bir Cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyorsak bu pedagojik yanlışlarla dolu eğitim sistemimizin bunda payı çok büyük.Şapkayı önümüze koyup bu yapılan pedagojik yanlışlarla yüzleşmeliyiz ve aynı hataları yapmamak için elimizden geleni yapmalıyız.
Şimdi yazacaklarımla farklı bir konuya geçiş yapmış gibi olacağım ama aslında öyle değil.Bence bu 'başkanlık rejimi' konusuyla ülke olarak son derece tarihi bir yol ayrımındayız!Ya yılgınlık ve kabullenmişlik içinde karanlık bir döneme gireceğiz ve çok daha kötü şartlara razı olacağız ya da tam tersi.
Ben parlamenter sistemimizin de bu Cumhuriyet'in çok önemli kazanımlarından biri olduğunu düşünüyorum ve ekonomik zorluklar altında ezilen halkımızın her türlü propagandaya karşın başkanlık rejimine 'hayır' diyerek rejimimizin sinsice dönüştürülme çabasına gerekli cevabı vereceğini düşünüyorum. .Çok değil en geç 2-3 yıl sonra da Cumhuriyet ve demokrasi fikirlerine,Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine yeteri kadar olmasa da az çok yaraşır yeni bir iktidarın oluşacağından neredeyse eminim.İşte öyle bir iktidar kurulduğunda biz az çok okumuş ve demokrat insanlar eski hataların tekrar edilmemesi için ve iktidarın daha ileri taşınması için rehberliğimizi esirgememeliyiz.Bunun için de güce ve umuda ihtiyacımız var.
Bir ülke için en büyük tehlike okumuş,ufku açık insanlarının yılgınlık ve umutsuzluk içinde olmasıdır.Yukarıda hocamızın paylaştığı atılımları yapanlar 'çılgın' insanlardı,biz de en az onlar kadar kararlı ve çılgın olabilmeliyiz,aksi taktirde yanıbaşımızdaki Ortadoğu ülkelerinin durumu yanıbaşımızda duruyor.
Az,Öz özetlemişsiniz,Kaleminize,Yüreğinize sağlık,Teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilAtatürk ün mirasını çatır çatır yedik,cumhuriyetin kazanımlarınıda sattık savdık, bekleriz artık
YanıtlaSilbir kahraman daha çıksında kurtarsın memleketi diye.
Godot yu beklesin vatandaş.
SilÇok guzel özetlemişsiniz . AKlinıza , ellerinize saglik
YanıtlaSilSağolun.
SilHocam yazınız yapısal reformlar açısından çok aydınlatıcı olmuş lâkin lâiklik konusunda kafa karıştırıcı bir veri var ki o da 1928'de anayasadan "Devletin dininin din-i İslâm" olduğunun çıkarılmış olup lâiklik ilkesinin anayasaya girdiği tarihin 1937 olduğudur. Yukarda bir arkadaş lâik cumhuriyetin kuruluş tarihini 1928 olarak gördüğünü söylemiş ki fikrimce çok yanlış bir tarihtir. Lâiklik dünyanın kurallarını dünyada yaşayanların belirlemesi olarak tanımlanacaksa buna adım attığımız ilk tarih 1808 Sened-i İttifak'tır.
YanıtlaSilKanaatimce rejimin bayramı olmaz ancak bizim cumhuriyete geçmemiz sadece bir rejim değişikliği değil aynı zamanda bir daha sömürge-yarı sömürge olmamak üzere kurulmuş bir sistem olmasıdır. Tarihi referans aldığımızda burada yaşamaya başladığımız tarih 20 Mayıs 1040'tır. Mesela benim doğup büyüdüğüm Amasya 940 yılı aşan bir süreden beri Türk toprağıdır.
Herkesin cumhuriyet bayramını kutlarım.
Güzel özet, teşekkürler. Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun.
Silİyice demokrasiden uzaklaşıyoruz... aleni şekilde hem de... 29 Ekim'de böyle bir karar alınabiliyor... yazıklar olsun...
YanıtlaSilBir öğretim görevlisi olarak yorumlarınızı alabilir miyim hocam ?
http://www.hurriyet.com.tr/yeni-khk-ile-rektorluk-secimleri-kaldirildi-40262924
Diktatorluklerde olur boyle seyler. Yoksa siz bu ulkenin demokrasi ile filan mi yonetildigini zannediyordunuz?
SilZaten YÖK'den sonra ne üniversite kaldı ne özerklik ne de başka bir şey. Sonuç üniversite eğitiminin inanılmaz kalite kaybı oldu. Bu da son aşaması.
Silhocam merakımdan soruyorum art niyetim yok;
YanıtlaSilŞimdi bu başkanlık denen şey cumhuriyete alternatif ürün mü? tamamlayı ürün mü? yoksa ayrık ürün mü?
Mevcut durum esasen başkanlığın fiilen uygulandığı bir durum. Cumhuriyet açısından değil demokrasi açısından bakarsanız daha sağlıklı sonuçlara ulaşabilirsiniz.
SilKonuyla alakasız ama, üniversite rektörlük seçimleri kaldırılmış diye okudum. Artık Cumhurbaşkanı atayacakmış. Keşke bir Atatürk daha gelse şimdi!
YanıtlaSilEskiden de CB atıyordu ama seçilenler arasından atıyordu. Şimdi seçilenler arasından şartı da kalktı. Düzenleme şöyle oldu:
Sil2547 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan "Devlet üniversitelerinde rektör, profesör akademik unvanına sahip kişiler arasından görevdeki rektörün çağrısı ile toplanacak üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar arasından Cumhurbaşkanınca atanır" ifadesi yerine “Devlet üniversitelerinde rektör Yükseköğretim Kurulu tarafından önerilecek, profesör olarak en az üç yıl görev yapmış üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanır" denildi.
Dolayısıyla üniversite dediğimiz yer tümüyle siyasal iktidara bağlanmış bulunuyor.
Bu üniversiteden buluş yapacak insan yetişir mi? Siz söyleyin.
Hocam Merhaba ;
YanıtlaSilPiyasa neden bu kadar soğuk?
Bu soru ile ilgili açıcı bir cevap verirseniz mutlu olurum.
İyi çalışmalar..
Siz bana sıcak bir yer söyleyin (iklim olarak sıcak yerler dışında) ben size piyasanın neden soğuk olduğunu anlatayım.
SilHocam, umhuriyet bayramınızı kutlarım. Yazınız gercekten cok iyi olmus. Beklentimiz Cumhuriyet ile birlikte refah düzeyimizin arttığı, eğitim sisteminin düzeldiği daha nice yıllara..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilÜniversite rektör atamalarıyla ilgili son karardan sonra eğitimle ilgili umutlar da herhalde rafa kalktı.
Sayın hocam , bu ülkede eleştirisel bakış açısı olmaması, sisteme değil tek adama dayalı sistem de Osmanlı'nın son zamanlarında var olup cumhuriyetle Yok edilemediğini ve halen etkisini sürdürdüğünü düşünüyorum.
YanıtlaSilÇok etkisi olduğu kesin, haklısınız.
SilCumhuriyet ile bir problemleri yok İran'da Cumhuriyet hatırlatırım onların problemi Atatürk ve laiklik ile.
YanıtlaSilBizde Cumhuriyet demek aşağı yukarı Atatürk ve laiklik demektir.
SilHocam okurken gözlerim yaşardı inanır mısınız? Keşke 1923-1938 için, Hitit tarzı bi köşe yapsanız da ufkumuz genişlese..
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilGüzel bir özet olmuş hocam ve biz yine aynı hataya düşüyoruz, Cumhuriyetimize ideolojik yaklaşıp kör oluyoruz. Evimizdeki diger pencereleri kapatıp tek pencereden dünyaya bakmaya başladık ne üzücü. Bir kurtulsak şu at gözlüklerinden..
YanıtlaSilYaşasın Cumhuriyet
Teşekkürler
Yönetim sistemi ne olursa olsun zihniyetler değişmedikçe hiçbir zaman istenilen noktaya gelemeyeceğiz. Yönetim sistemlerinin bayram olarak kutlanması da ne kadar doğru bilmiyorum. Bugün ülke olarak geldiğimiz noktada mutsuzluk had safhada ise cumhuriyet derdimize deva olamamış bir sistem demektir. Padişahlık sisteminin geldiği noktayı da özetlemişsiniz zaten. Saltanat,Faşizm,Komünizm, Diktatörlük ya da Cumhuriyet. Elbette aralarında büyük farklar var olsa da gelinen nokta cumhuriyeti de sorgulatıyor. Daha iyi bir yönetim şekli mümkün mü sizce.
YanıtlaSilHiç boşuna kendinizi üzmeyin. Başkanlık sistemi öyle de böyle de maalesef gelecek. Ne şartla olursa olsun. İsterse desin ki ben tek yetkiliyim herkesi ben atarım, herkes bana maaşından %40 verecek. Yine de gelecek. Bu adamın tek lafıyla millet sokağa çıkıp tankın önüne yattı. Bunun bir çok sebebi var.
YanıtlaSilEn büyük sebebi Bahçeli'dir. Haziran seçimlerinde millet dedi ki "biz AKP den bıktık biraz da sizi dinleyelim" Bahçeli efendi "yok olmaz dedi" millet de "olmazsa al sana hdp den az sandalye" dedi. %40 olan AKP oyunu %49'a çıkardı. Dikkat ettiniz mi? 15 temmuzda Erdoğan'ın yanında zafer işareti yapanlar "bozkurt" yapıyordu. Bahçeli bu sahneden utanmalıdır.
İkincisi CHP'nin saçma sapan politikaları. CHP logosundaki 6 oktan birini (milliyetçilik) çöpe attığından beri bu milletten zor oy alır. AKP'nin aldığı oyun %30 u islamiyetten ise %20 si milliyetçilikten. Bu millet Milliyetçilik sayesinde bu kadar süre ayakta duruyor, yıllarca okullarda, sokaklarda bu millete milliyetçilik işlendi. Solcuyum diye gidip faşist HDP'nin yanında yer aldı. Ne yaptıklarının kendileri de farkında değil.
Ak Partinden memnun olmayanların ve Ak Partiye oy verenlerin çoğunun düşündüğü bence de matıklı bir sebep: Hangi partiye oy verelim düşüncesi..
SilKendi partisinin küçücük bir ilçesini(İstanbul Şişli Belediyesi) dahi yönetemeyen Chp mi, siyaseten ne dediğini, ne istediğibile anlaşılamayan Mhp mi..
Türkiye'de bunu anlayacak kapasitede insan az ne yazık ki. 1930'lardaki Rome Döneminde övkünen İtalyan'lardan farkımız yok, şu an.
YanıtlaSilMerabalar Hocam peki Japonya hangi yapısal reformlar yaptıda bu hale geldi?
YanıtlaSilHocam ellerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş bana mail adresinizi gönderebilirseniz size emeklilerle ilgili büyük bir sorunu yazacağım.saygılarımla mail.. m.cengizkoseoglu@gmail.com
YanıtlaSil