Amin
Amin, Türk
Dil Kurumu sözlüğüne göre “öyle olsun, Allah kabul etsin” anlamlarında duaların
arasında ve sonunda kullanılan bir sözcük olarak açıklanıyor. Sözcüğün eski
Mısır dilinden gelen kökeni olan Amon (ya da Amun) ise “saklı olan, gizlenen”
anlamına geliyor. Sözcük batı dillerine Amen olarak geçmiş bulunuyor.
Mısır’ın en ilginç
firavunlarından birisi Akhenaton’dur (Karısı Nefertiti, oğlu Tutenkamon.) Akhenaton,
Mısır’da kendi dönemine kadar kabul edilen tanrıları inkâr etmiş ve tek tanrı
olarak kabul ettiği güneş tanrıya (Aton) tapmaya başlamış. Böylece o zamana
kadar Mısır dininin en büyük tanrısı, bir çeşit baş tanrı olarak kabul edilen
Amon ve onun rahipleri gözden düşmüş. Akhenaton, bu değişiklikle birlikte o
zamana kadar Amenhotep olan adını da değiştirerek Akhenaton yapmış. Aton
dininin kendi rahipleri yetiştirilmiş adlarına da Aton rahipleri denmiş.
Akhenaton bununla da yetinmeyip o zamana kadar başkent olan Teb’i terk ederek bugünkü
Tel El Amarna’da yeni kurdurduğu kenti Akhetaton adını vererek başkent yapmış
ve oraya yerleşmiş. Çocuklarına da Aton’un adıyla uygun isimler vermiş, oğullarından
birine Tutenkaton, kızlarından birine de Ankesenpaton adını uygun görmüş. Mısır’da
o dönemde kardeş evliliği ensest ilişki sayılmadığı için bu iki kardeş sonradan
evlenerek birlikte tahta geçmişler.
Amin sözcüğünün kökeninin
nereden geldiği konusu bugün bile tartışmalı. Ama akla en yakın gelen iddia bu
sözcüğün Mısır baş tanrısı ve aynı zamanda güneş tanrısı Amon’un adından
geldiği iddiası. Güneş, geceleri kaybolduğu için güneş tanrısı da “gizlenen”
anlamına gelen Amon adıyla anılıyor. Ve güneş her kaybolduğunda Mısırlılar
yeniden çıkması için “Amon” adına yakarışlarla onu çağırıyorlar. Bu deyiş
sonradan yaygınlaşıyor ve her yakarışa eklenmeye başlıyor. Amon, başlangıçta
Mısır’da sıradan bir kent olan Teb kentinin yerel tanrısıymış. 18. Hanedanın
kurucusu olan Ahmose’nin Mısır’ı işgal etmiş olan Hyksos’lara karşı zafer
kazanmasıyla doğduğu kent olan Teb kenti başkent ve dolayısıyla kentin tanrısı
olan Amon da önem kazanarak bütün Mısır’ın baş tanrısı konumuna gelmiş. O
zamana kadar Mısır’ın baş tanrısı ise yine güneş tanrı olan Ra imiş. 18.
hanedan üyeleri dinsel bütünlüğü sağlamak için Amon ile Ra’yı birleştirerek baş
tanrının adını Amon Ra haline getirmişler. Amon inancının yasaklandığı dönem
olan Akhenaton’un firavunluğu döneminde ise bu ifadeyi Mısırlıların ve aynı
dine inanan köle konumundaki Yahudilerin gizlice kullanmaya devam ettiği tahmin
ediliyor. Sonradan Musa, Yahudileri alıp Mısır’dan çıkarak yeni ve tek tanrılı
bir din kurduğunda da bu sözcük onların dualarına eklenmeye devam etmiş. Oradan
da bütün öteki tek tanrılı dinlere geçmiş. Mısır’daki yasak uzun sürmemiş.
Firavun Akhenaton’un ölümüyle birlikte Amarna dönemi adı verilen dönem sona
ermiş ve Mısır, Akhenaton’un tek tanrılı Aton dinini ve yeni başkent olan
Akhetaton’u terk ederek yeniden çok tanrılı Amon dinine ve eski başkent Teb’e
geri dönmüş. Çocuk yaşta tahta çıkan Akhenaton’un oğlu Tutenkaton da adını
değiştirerek Tutenkamon yani Amon’un yaşayan görüntüsü adını almış. Ardından da
Mısır’da duaların aralarına ve sonuna Amon adının yeniden konulduğunu tahmin
etmek mümkün.
İlginç olan şu ki günümüz tek
tanrılı dinlerine göre dua edenler, eski Mısır’ın çok tanrılı dininin baş
tanrısının adını biraz form değişikliğiyle kullanarak dualarının onaylanması
için tekrarlamaya devam ediyorlar.
Değerli hocam,Fatiha suresinin sonunda müslümanlar amin der ama Kuran'da ne fatiha suresinin sonunda ne başka hiçbir yerinde amin kelimesi geçmez.İslam'a bu kelime Hz.Muhammed'den sonra ki dönemlerde bir şekilde geçmiştir.Ve kullanımı ise doğru değildir.
YanıtlaSilBu bilgiyi paylaştığınız için teşekkür ederim.
SilBu bilgi dogru degil. Bir de soyle dusunelim. Belki de ilk zamanlardan beri amin tarzi bir kelime Hz Adem'den beri vardi. Ama cesitli tahrifatlar vs ugradi. Sonucta sizin analizinizde rivayetlerden.
SilMahfi hocam selamlar,
SilSizin gibi bilim adamlarına bu ülkenin çok ihtiyacı var fakat hassas konulara girdiğinizde ülkemizde ve ortadoğu ülkerinde büyük risk almış olursunuz. Zira bu konuları sonuna kadar açmaya kalmak cesaret ve korunma ister aman hocam lürfen dikkatli olun. şimdi siz sadece "amin" kelimesinin nereden gelebileceği üzerine bu kadar tepki alırken, bir de aslında Allah kelimesinin nereden geldiğini söylesek heralde baya problem yaşarız.
oysa bu temel kelimelerin çoğu Hz.İbrahim(sümerlerde üst düzey rahip sınıfından birinin oğlu olan abraham atamız)dan gelmektedir. Hz.İbrahim M.Ö. 2200 civarlarında yaşamış ve çok seyahat etmiş bir zattır. Onun gerek doğuya olsun gerek güneye olsun yaptığı seyahatlerde öğretilerinden bir çok şeyi bir çok ülkeye aktarmıştır. Şimdi Hindistanda Vedaların metinlerine baksanız belki Hz.İbrahimden esintiler bulabilirsiniz(ki var ama detayı çok uzun) belki gılgamış veya Krishna üzerine araştırma yapılsa ortak bir çok terim ve kelime bulunacaktır.
bütün bunların bize gösterdiği dünya geleneği özellikle "din" kavramı ki en eski düşünsel yapılardan biridir ve dinlerin köken olarak ortak olmalarının sebebi budur...şimdi tüm dinler sürekli birlik beraberlikten bahsederken tüm dünyanın ayrılık tarafçılık ve savaş içinde olması da ne kadar ilginç ve ilginç değil. ilginç zira dinin esasından uzaklaşıp sadece şekliyle uğraşır oldu tüm insanlar o nedenle savaş ve yozlaşma içindeler,ilginç değil; çünkü insan evrim zincirinden bağımsız değil tüm bu savaş yıkım ve yozlaşma kıyamete kadar da böyle devam edecek.bu biraz entropi ile de alakalı.
saygılarla
Not: Din kelimelerin manalarını olduğu gibi kullanmaz, zira kelime manaları insana ve bu boyuta ait olduğu için ilahi mesajı sığdırmakta yetersizdir. Din semboller bütündür. maalesef bu sembol dilini de herkes çözümlemeyez. O nedenle bu mesajları insanlara örnekleyecek uygulayacak yorumlayacak Peygamberler veya Nebiler vardır.
amin kelimesi de böyle sembollerden biridir. bu kelime 4 büyük meleği sembolize eder.
belki bir teori hakikati ise ancak ehli bilir.
Hasan ibn fakir
Kısaca Amin kelimesi
SilAmon ve amin kelimeleri fonetik olarak birbirine benzese de birbirleriyle alakası yoktur. Amin kelimesinin kökeni Amon kelimesinden gelmemektedir. Arapça ve İbranice gibi dillerde ortak olarak bulunan A-M-N köklerinden türeyen kelimelerin ortak anlamı “Doğru olmak, emin olmak, güvenilir olmak, doğru konuşmak, doğruluğunu tasdik etmek” anlamlarındadır. Amen veya Amin olarak duaların sonunda tekrar edilmesi ise “Doğru söyledin; Evet bizde buna katılırız) anlamına gelir.
Bu nedenlerden dolayı İbraniler’in ve Müslümanların söylediği Amin-Amen kelimesi zaten kökleri Sami dillerinde olan bir kelimedir. Bu kelimeyi İbraniler Mısır’dan getirdi denilemez çünkü bu kelime Arapça’da da olan bir kelimedir ve çok sayıda türevleri vardır. Üstelik bu kelimenin Hindu-Budist dualarının sonunda da söylendiği söyleniyor. Yani kelime Mısır’dan çıkmış bir kelime olamaz.
Kısaca: Arapça'nın bu dillerden evrilmiş olamayacağı ve dil bilimin reddi...
SilAmin kelimesi Mısır Tanrı'sı Amon 'dan mı geliyor?
SilAmin kelimesinin kökeninin Mısır pagan Tanrı’sı Amon ile benzediğini ve dolaysıyla Amon kelimesinin önce Amen olarak Yahudilere ve oradan Hristiyanlara oradan da Müslümanlara geçmiş olduğunu iddia ediyorlar.
Amen kelimesi hem Yahudilerin kutsal kitabı olan Tanah’ta hem de Hristiyanların kutsal kitabı İncil’de çokça geçer. Fakat Kuran’da geçmez. Bunun yerine peygamberimizin Amin kelimesini söylediği ve özellikle namazlarda Fatiha’nın peşine söylediğine ve Müslümanlara söylettirdiğine dair rivayetler vardır.
İncil’de Amin kelimesi
Amin kelimesi İncil’de Hz. İsa’nın bir sıfatı olarak, bir lakabı olarak sadık ve gerçek yani emin anlamında bir kere geçmektedir.
Vahiy 3:14: “Laodikya'daki kilisenin meleğine yaz. Amen, sadık ve gerçek tanık, Tanrı yaratılışının kaynağı şöyle diyor;”
Amen sözcüğü burada Hz. İsa için bir lakap olarak kullanılmış. Amen kelimesinin tanımı sadık ve emin demektir. Cümlede de zaten Amen kelimesinin anlamı “sadık ve gerçek tanık” olarak açıklanmış.
Şimdi dikkat edin ki aynı sıfat Hz. Muhammed için de kullanılıyordu, hatta en bilinen sıfatlarından biridir; Yani Muhammed-ül Emin denirdi ve aynı manaya gelirdi, doğru sadık, güvenilir Muhammed demekti.
Smith[1] İsa’nın lakabı olan Amen kelimesinin güvenilir demek olduğunu kitabında uzun uzadıya açıklıyor.
Tevrat’ta Amin kelimesi
İbranice bir kelime olan Emuna kelimesi ise güvenilir demek ve Tevrat’ta tam kırk dokuz defa geçiyor.[2] Bunlardan yirmi dördü Allah’ın bir sıfatı olarak kullanılır, anlamı güvenilir (Emin) demektir. Aynı şekilde Tevrat’ta Allah için ’emet kelimesi de kullanılır ki bu kelime de yine ’amen kelimesinin bir türevidir ve aynı şekilde güvenilir emin olan Allah demektir. [2]
Yine Tevrat’ta Allah için ēlōhê ʼāmēn kelimesi kullanılır. Anlamı ise “Amen’in Allah’ı” veya “Emin’in Allah’ı” veya “Emin Allah” demektir [3], İngilizce çevirilerde de genelde Emin (doğru, sadık) Tanrı (the God of truth) olarak çevrilmiştir (Yeşaya 65:16 TNK).[2]
Yeşaya 65:16: Öyle ki, ülkede kim bereket istese Sadık (Emin) Tanrı'dan[a] isteyecek; Ülkede kim ant içse, Emin (doğru) Tanrı üzerine ant içecek. Çünkü geçmiş sıkıntılar unutulup Gözümden saklanacak.”
Amen-Amin kelimesi Tevrat ve İncil’de duaları tasdik etmek için söylenir
Amen kelimesi ayrıca Tevrat ve İncil’de yapılan duaların peşine “evet doğru söyledin, biz de katılıyoruz” anlamlarında kullanılmıştır.
Yasa'nın Tekrarı 27: 18-19: “‘Kör olanı yoldan saptırana lanet olsun!’ “Bütün halk, ‘Amen!’ diyecek. Yabancıya, öksüze, dul kadına haksızlık edene lanet olsun! Bütün halk, ‘Amen!’ diyecek.”
Kısaca Amin kelimesi
Arapça ve İbranice gibi dillerde ortak olarak bulunan A-M-N köklerinden türeyen kelimelerin ortak anlamı “Doğru olmak, emin olmak, güvenilir olmak, doğru konuşmak, doğruluğunu tasdik etmek” anlamlarındadır. Amen veya Amin olarak duaların sonunda tekrar edilmesi ise “Doğru söyledin; Evet bizde buna katılırız) anlamına gelir.
Bu nedenlerden dolayı İbraniler’in ve Müslümanların söylediği Amin-Amen kelimesi zaten kökleri Sami dillerinde olan bir kelimedir. Bu kelimeyi İbraniler Mısır’dan getirdi denilemez çünkü bu kelime Arapça’da da olan bir kelimedir ve çok sayıda türevleri vardır. Üstelik bu kelimenin Hindu-Budist dualarının sonunda da söylendiği söyleniyor. Yani kelime Mısır'dan çıkmış bir kelime olamaz.
Araplar A-M-N kökünden gelen Emin, emniyet, emanet, Amine gibi sözcükleri zaten güvenilir olmak, doğru olmak, doğru söylemek anlamlarında İslam’dan öncede kullanıyorlardı. Hatta Peygamberin lakabı bile Emin ve annesinin ismi ise Amine’dir.
Bu kelimenin Mısır pagan Tanrı’sı Amon’dan geldiğini iddia edenler ise sadece kelimenin fonetik benzerliğinden hareketle bu iddiayı ileri atmışlardır. Ama bu iddia temelsiz bir iddiadır ve kelimenin farklı çekimlerle kullanışı zaten İbranice ve Arapça gibi Sami dillerinde çokça vardır. Amin kelimesi tevhit dininde olan bir gelenektir, “doğru söyledin, ben de tasdik ediyorum manasında söylenir.
Hocam nefis bir yazı. ellerinize sağlık.
YanıtlaSilGünde beş vakit namazımızı da eda ederken güneşin konumunu esas alıyoruz. Hz. İsa ışık saçarken Hristiyanlar vecd içinde ona karşı dua ediyor. Zerdüştler damlara çıkıp göğe doğru yakarıyor. Bizim eski tanrımız da ne hikmetse gök tengri. Hocam bu güneş de bir keramet var.
olmaz olurmu, kerameti kendinden menkul
SilÇoğu pagan dininde güneş ya baş tanrıdır ya da önde gelen tanrılardan birisidir.
SilHocam yazı için teşekkürler. Ayrıca Alevilik'te âmin kelimesi kullanılmaz onun yerine 'Allah Allah' denir.
YanıtlaSilHocam fyi ;)
YanıtlaSil"Bu kelime namazda zikredilmekte ise de, Kur'an'dan olmadığı bilinmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) ise, namaz'da Fatiha Suresi'nin okunması bittikten sonra "âmin" denmesini özellikle emretmiştir. Şöyle ki: "İmam, Fatiha'yı tamamlayıp âmin dedikten sonra siz de ."âmin" deyiniz. Kimin bu sırada "âmin" demesi meleklerin o anda "âmin" deyişi ile aynı ana rastlarsa geçmiş günahları affolunur. " (Müslim, K. Salat, 72; Ebû Dâvud, Salat, 167-168; Tirmizî, Mevâkîttü's-Salat, 116)."
Uydurma bir hadis,Kuran'da ifadE edilmeyen birşeyi peygamber gene Kuran'a göre söylüyorum,ekleyemez veya çıkartamaz.Zaten İslam'ın yanlış anlaşılmasına sebep hep bu saçma sapan hadislerdir.
SilSize katılmıyorum. Kur'an ile Hadisi ayıramazsınız ikiside yol gösterir ikiside rehberdir bizim için. Bunun haricinde sizin beğenmediniz bir hadisi uydurma diye yaftalayamazsınız. Dünyada ki bütün islam alimleri Müslim ve Buhari'den nakledilen hadisi esas kabul eder.
Silböyle hurafelere inanan insanların kaderi batı uygarlığı gerisinde nal toplamaktan ibarettir
SilSenin gibilerin kaderi de cehennemin odunu olmaktır . mesele batı uygarlığına erişmek değil mesele kuran yolunda ilim yolunda ilerlemektir . Önce inançlara saygı duymayı ve sığ ufkunda inançlarla alay etmemeyi Öğren sonra yorum yazarsın. Bilgi sahibi olmadan da fikir sahibi olmaya çalışma adamı çarparlar vesselam .
Sil"...kimin amini meleklerinki ile ayni ana rastlarsa geçmiş günahlar affolunur." muş. Ne güzel inanç, günahların affolunması rastlantıya kalmış. Amin deyin durun, belki rastlatırsınız.
SilGünah işlemekten de çekinmeyin, nasılsa bir gün amininizi o ana rastlatır, pir-ü pak olursunuz.
İyi ki günahları affedilecekleri yazı tura atarak seçmiyorlarmış.
Batı toplumu diyorsunuz. Dikkat edin. Papa ermeni soykırımı dedikten sonra birçok hristiyan ülkeler soykırım vardır dedi. Din onlar içinde önemlidir. Ve ilerlemenin önünde hiçbir engel değildir. Lütfen insanların dini, kültürel ve yaşamsal değerlerine saygı gösteriniz. Ancak bu sayede muhassır medeniyetler seviyesine ulaşabiliriz. Saygı, saygı, saygı...
SilLütfen hadislerin yazıya geçmesi ile hadisin söylendiği an arasındaki tarihi süreci araştırın yanlış hatırlamıyorsam 200 yıl sonra buhari tarafından toparlanıyor ve 3 insan ömründe anlatılanlara tamamı doğru demek yanlış oluyor yol gösteren Kur'an ile çelişenlere şüphe ile yaklaşmakta fayda var. Kur'an her zaman öncelik olmalı. Kalp kırmadan tartışın 😉
SilKAYA ERSOY'a
SilNamaz kilarken denk gelirse diyor Kaya Bey. yani oyle otur mutemadiyen amin de demiyor. Bu yuzden carptirip aciklama yapmayiniz bunlar sizi bir yere vardirmaz ve bagli oldugunuz fikirler sadece sizinle kalir ve ölür. Eger bir inanisa inanmiyorsaniz ki elbette bu sizin bileceginiz iş. bu size o inanis hakkkinda dalga gecme hakki vermez. Ayrica bu yaptiginiz yaklasik 2 milyar insanin akliyla dalga gecmek oluyor bu.
Tebrikler hocam....
YanıtlaSilTeşekkürler
SilYunan internet sitesi "www.rodosalarm.gr" mitingi 'provokasyon' olarak nitelendirip, soğukkanlı olunmasını çağrısında bulundu.
YanıtlaSilVatan Partisi resmi internet sayfasında, yaptığı açıklamada, Yunanistan 2004 yılından bu yana Ege'de Türkiye'ye ait toplam152 ada, adacık ve kayalığı işgal ettiği belirtilip, bu durumu protesto etmek amacıyla 26 Nisan'da Kuşadası'nda, El Heykeli'nde saat 13.00'de '152 Ada Vatandır' mitingi düzenlediğini duyurdu. Mitinge, on binlerce kişinin katılmasının beklendiği belirtilen açıklamada, AKP Hükümeti'nin Yunanistan'ın Türkiye'ye ait ada, adacık ve kayalıklardaki işgallere sessiz kaldığı belirtildi.
Açıklamada ayrıca, "AKP Hükümeti, Ergenekon - Balyoz tertiplerini tezgahlayarak, Yunan işgaline karşı koyabilecek tek güç olan donanmamızın komutanlarını, Kardak'a bayrağımızı diken SAT komandolarını esir kamplarına attı. AKP Hükümetleri'nin işledikleri bu suçun tarifi şöyle: 'Türkiye topraklarının bir kısmının yabancı silahlı kuvvetler tarafından işgal edilmesine karşı sessiz kalmak. Türk Ceza Kanunu'na göre bu suçun cezası eskiden idamdı. Şimdi ağırlaştırılmış müebbet hapis. Vatan Partisi, 26 Nisan Pazar günü Kuşadası'nda yapacağı mitingle AKP'nin işlediği suçu tüm dünyaya duyuracak. Ve, işgal edilen topraklarımızı geri alma kararlılığımızı dünyaya ilan edecek. Afiş, pankart, imza masası, sesli araç dolaştırılması gibi tanıtım çalışmaları devam etmektedir" denildi.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/komsu-da-152-ada-vatandir-mitingi-gerginligi-h57867.html
Şimdiki dinciler işte bunu yapıyor. İş işten geçtikten sonra git adayı geri iste
Doğrudur Yoldaş!
SilHocam kurlar yükseldiği halde ihracatımızın artmamasının sebebini teknik olarak Marshall-Lerner koşulunun sağlanmamasından kaynaklanıyor diyebilir miyiz?
YanıtlaSilİki nedeni var: (1) İhracatımızı yönelttiğimiz ülkelerin başında gelen Avrupa ülkeleri, Rusya ve Irak'ın ekonomik durumunun sıkıntılı olması nedeniyle eskisi kadar bizden ithalat yapmaması, (2) Bizim sattığımız malların talep esnekliğinin yüksek olması (ki bu Marshall - Lerner koşulunun bir bölümüdür.)
SilBuna göre ekonomik durumu iyi olmayan ülkeler genel olarak daha az ithal ediyorlar, bizim malların talep esnekliği düşük olduğu için de bizim malları daha da az ithal ediyorlar. İhracatımızın düşme nedeni bunlar.
hayatımızda çok daha sık kullanılan Besmele'nin (Bismillahirrahmanirrahim) anlamını bugüne dek onlarca kişiye sormuşumdur. içlerinden sadece 2'si Besmele'nin anlamını doğru söyledi. ve ilginçtir bu 2 kişiden 1'i Ermeni'ydi :)
YanıtlaSilgünde 5 kez okunan ezanda zikredilen "Allahu Ekber" cümlesi ve her rekat namazda okunan Fatiha suresinin "açılış, açan" anlamına geldiğini ise yine bu Ermeni vatandaş biliyor ama bizimkiler bilmiyordu. hayat böyle ironilerle dolu
Feth-i kabir deyimini duymadıklarındandır.
SilAfrika kokenli Tarih ve Din felsefesi teorisyenleri arasinda bu gorus yaygin olmasina ragmen diger bir gorus olarak Hindu tarihcisi de om ve aum sozlerinden geldigini iddia eder.
YanıtlaSilOzunde Amon Eski Misir dilini bilenler icin 'yodh' ile baslar (yamon veya yamen). Amin ve Amen Elif harfi ile baslamaktadir.
Amin koken olarak Arapca ama dua sonunda kullanimi ise Sami monoteizminden (vahdet dini) gelir.
Hz. PEYGAMBER buyurduki; "Bana namazda olsun duadan sonra olsun, Allah tarafindan amin demek nimeti verildi. Bu, Musa haric benden once kimseye verilmemisti. Musa dua eder Harun da amin derdi. Siz de duanizi amin ile bitiriniz. Bu suretle Allah onu kabul eder"
Dilbilimi ve eski alfabeler konusunda uzman olmayanlarin dilbilimci gibi hareket edip ses benzesmeleri sonrasi fikirlerini tarih boyunca sunmalari meshurdur. E.A. Wallis Budge ingiliz misir aratirmacisi olup fonetik ceviri hatasi sonucu bu tartisma hristiyanlar arasinda da bir donem yapilmistir.
Daha önce "Gönül Tekin" ismini duymamış olanların bu ismi araştırmalarını öneririm.
YanıtlaSilGönül Hanım, 2004'te kaybettiğimiz Türkolog ve dilbilimci Şinasi Tekin'in eşidir.
(Bilmeyenlere not: "Türkoloji" bilimsel bir daldır. Irkçılık ile uzaktan/yakından ilgisi yoktur.)
Gönül Hanım, Muazzez İlmiye Çığ ile beraber;
Özellikle Türkiye'de mezopotamya uygarlıklarının (Sümer, Babil medeniyetlerinden günümüz Türkiye, Irak, Suriye, İran'ı na kadar) tanınır, bilinir olmasında büyük emek sarfetmişlerdir.
Gönül Hanım, on yıllar boyunca hem Şinasi Bey'in akademik asistanlığını yapmış, hem de ondan öğrendikleri ile kendi akademik araştırmalarına devam etmiştir.
ABD'de Harvard Üniversitesi'nde Şinasi Bey ile beraber mezopotamya uygarlıkları ile ilgili sayısız araştırmaları, raporları ve kitapları mevcuttur.
[Türkçe'de şimdilik ne yazık ki 3 adet eseri vardır:
1. Ali Şir Nevayi: Ferhad ü Şirin
2. Agah Sırrı Levend (3 Cilt)
3. Çengname]
Gönül Hanım;
Semavi olsun/olmasın dinlerin çok büyük bir kısmında;
Doğanın içinde var olan her şeyin (bir bitkinin doğuşu ve ölümünden, gezegenlerin hareketlerine kadar geniş bir yelpazede) dinlerde sembolik/metaforik olarak yer aldığı üzerine bilimsel bulgulara ulaştığını sürekli dile getiriyor (ki sadece Gönül Hanım değil; dünyadaki birçok araştırmacı da aynı sonuçlara ulaştıklarını bildiriyorlar.)
Aşağıdaki videoları dikkatle izlemenizi tavsiye ederim:
Video (1): 5 Nisan 2009: "Mitoloji ve Semavî Dinler (1) - Gönül Tekin"
https://www.youtube.com/watch?v=3oWx6NUBDM8
Video (2): 21 Ocak 2012: "Mitoloji ve Semavî Dinler (2) - Gönül Tekin"
https://www.youtube.com/watch?v=kX0FrXMbdlY
Video (3): 4 Şubat 2012: "Mitoloji ve Semavî Dinler (3) - Gönül Tekin"
https://www.youtube.com/watch?v=NxNN53VXe2c
Video (4): Mitoloji - Gönül Tekin
https://www.youtube.com/watch?v=VsQ4KuJz_vk
Video (5): Divan motifleri - Gönül Tekin
https://www.youtube.com/watch?v=qtC0Oknd_Ac
Buna benzer yazılarınızı devam ettirmeniz dileğiyle. Teşekkürler hocam.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam izninizle konu ile pek alakası olmayan son zamanlarda da Tartışma konusu olan CHP nin ekonomi programı konusu ile alakalı sorumu sormak istiyorum;
YanıtlaSil1)CHP nin eğer iktidara gelirse sunduğu vaatler kendilerinin hesabına göre 75 milyar tl AKP nin hesabına göre ise 150 milyar tl bütçeye Yük getireceği şeklinde. Ben siyasi Tartışmalara girmeden merak ettiğim soruyu soracak olursam ; bu vaatlerin genel olarak sanıyorum kamu harcamalarını artıracağı ortada. Böyle bir durumda da artan kamu harcamaları;
a)vergilerin artışı ile finanse edilerek başka Kesimlerin harcanabilir gelirleri azaltacak .bu durumda da harcamalar yönünden ekonomide pek fazla bir değişiklik olmayacak örneğin;benim ekonomide harcayacağım parayı devlete vergi olarak vererek emekliler v.s harcayacak bunun gelir Dağılımı açısından olumlu etkileri olsada ,harcama yönünden etkisi nötr olacaktır .
b)eğer eskisine nazaran artan kamu harcamaları vergilerle finanse edilme yöntemi seçilmesse borçlanma yöntemine başvurulacaktır. Bu durumunda olumsuz etkisi dışlama etkisi Dediğimiz crowding-out effect durumdur.harcama açısından ekonomide değişiklik olup olmadığına bakarsak bu koşullar altında özel sektör yatırım yapacağına devlet bu parayı piyasadan çekerek yatırım harcamasında yada transfer harcamalarında kullanacağından harcamalar açısından yine bir değişiklik olmayacaktır. Özel sektör yatırım yapacağına kamu sektörü yatırım yapacaktır.
C) son olarak artan kamu harcamaları para basılarak finanse edilecektir. Bu da bizi hiperenflasya götürecektir.nitekim para basarak finanse etme durumu da 2002 de yasalarla kısıtlanmıştır. Böyle bir şeyin Olasılık dahilinde bile olmadığını düşünürsek yukarda söylediğim gibi 2 durum kalıyor ortaya.kısacası transfer harcamaları vergilerler ile finanse edilmesi durumunda harcama bakımından etkisi genişletici yada daraltıcı değil nötr olacaktır. Aynı şekilde kamu borçlanma politikasını seçerek yatırım yaparsa bu seferde özel sektör yatırımları dışlanacaktır. Yani özel sektör yatırım yapacağına kamu yatırım yapacaktır . Her ikisininde Matematiksel olarak harcama çarpanı eşit olduğundan burdada nötr bir etki ortaya çıkacaktır.
2)Sayın hocam katılırmısınız bilmiyorum ama benim Kanımca ancak şu durumda harcama açısından genişletici bir etki ortaya çıkacaktır. Devlet eğer yatırım harcamalrını vergilerle finanse ederse devletin yatırım harcamaları çarpanın vergi verem kesimin harcama çarpanından daha geniş etkisi olduğundan ancak bu durumda ekonomide harcamalar üzerinde bir genişletici etkisi olacaktır sonucuna varıyorum. Öbür türlü eğer transfer harcamaları bizim vergilerimizle finanse edilirse; bizler harcayacağına emekliler yoksullar v.s harcayacak bu durumun gelir dağılımını düzeltici etkisi olmasına karşılık harcama yönünden iki kesiminde harcama çarpanı eşit olacağından harcama etkisi bakımından sonuç nötr olacaktır. Yanlış söylediğim yada katılmadığınız yer varmı hocam saygılarımla
Çok güzel sorular. Elden geldiğince cevaplamaya çalışayım.
Sil(1) (a) Emekliler ve asgari ücretlilerin harcama eğilimi diğer kesimlere göre çok daha yüksektir. Çünkü bu grubun geliri düşüktür ve tasarrufa gitmez. O nedenle başkalarından alınacak verginin bu gruba ücret olarak aktarılması halinde harcamalar eskisine göre artar. Yani talep sağa kayar.
(b) Kamu borçlanması çok gerilediği için belirli bir düzeye kadar dışlanma etkisi yaratmaz. Ama eğer geçmişte olduğu gibi kamu borçlanması çok yüksek düzeye çıkarsa haklısınız özel kesim dışlanmış olur. Öte yandan son dönemde zaten kamu yatırımları Hazine garantisiyle özel kesime yaptırılıyor biliyorsunuz (garanti yasası değişti.) Dolayısıyla bu söylediğiniz endişe zaten mevcut durumda şekil değişikliğiyle mevcut.
(c) Para basma kolay değil. Çünkü bu, geçmişte TCMB'nin Hazineye kısa vadeli avans adı altında çok düşük faizle borç vermesi ve bu borcun geri ödenmemesi şeklinde yapılıyordu. TCMB yasasında bu kaldırıldığı için artık mümkün değil.
(2) Nötr etki olmayacağını, daha yüksek gelirlilerden alınacak vergilerle sağlanacak kamu gelirinin emeklilere ve asgari ücretlilere aktarılmasının harcamaları artıracağını yukarıda belirttim.
Hocam,
SilAsgari ücreti belirlerken, anne baba çalıştığı durumda 4 kişilik bir ailenin geçimini sağlamak için gerekli miktar dikkate alınmalıdır. Bu da yaklaşık vergisiz 1700 TL ye denk gelmektedir. Asgarimiz, insan gibi yaşamak, yaşanmasını sağlamak olmalıdır. CHP nin 1500 TL önerisi yetmez ama EVET.
benim anladığım, asgari ücret derki; işçi işveren en az şu kadar pirim ödemeli.
SilHocam, 2016 ABD başkanlık seçimleri için adaylığını koyan Hillary Clinton; sizi başkan yardımcılığı için seçmeyi planlıyormuş.
YanıtlaSilCevabınız nedir Hocam?
İlginize teşekkür ederim.
SilBunun için en baştan iki şey gerekiyor: (1) ABD vatandaşı olmak gerekir. Bendeniz TC vatandaşıyım (Aslında bundan sonra ikincisini söylemeye de gerek yok ama söyleyeyim) (2) Benim bu tür ünvan ve görevlere hiçbir şekilde hevesim ve ilgim yok. Ben bilimle uğraşmayı seviyorum. Ve izniniz olursa da bu yaştan sonra sevdiğim işi yapayım.
Hocam din kelimesinin anlamını biliyor musunuz?İktisadi bir anlamı var aslında.Çoğulu "duyun". Din'in Arapçası "Diyn" olarak yazılıyor.
YanıtlaSilKökeni d-y-n olan din sözcüğü pek çok anlama geliyor. Borç da onlardan birisi.
SilEski Mısırlılar Amon'un adını Yodh (ya da Yudh) ile yazamazlar çünkü bu harf zaten eski Mısır alfabesine değil İbranice'ye ait bir harftir. Amon'un Mısır dilinde yazılımı çift tüy işaretiyle başlar. Yodh ise hem "ya-" hem de yerine göre "ay-ya" diye okunabilen bir harf ki İbranice kaynaklardaki Mısır tanrısının adını Ya-mun ya da Ay-Ya-mun diye okumak mümkün. Anlamı daha çok "gizli-örtülü olan" anlamında ki bir Tanrı nitelemesi için uygun bir ad. Buna karşın bu sözcüğün Mısır'da çok uzun süre kalan (ama nedense haklarında pek bir kaynak bulunmayan) Musa takipçilerinin dillerinde bulunmasında bir engel yok. Dua sonuna eklenen bir sözcük talepte bulunulan Tanrı'nın adını niteleyebileceği gibi, "kabul olsun" ya da "sana inandım" gibi sonlandırma ifadelerinden de oluşabilir. Yani başta yodh olması pagan kutsal bir anlamda her yerde tekrarlanan bir tanrının adının ardından gelen dinlere değişik biçimde ve anlamda sızması son derece doğal bir durum.
YanıtlaSilİİ
Merhaba. Yazılarınızdan dolayı size teşekkür etmek istiyorum. Bir dost gibi görüyorum sizi. Bu blog da dost meclisiniz, ziyaret ediyorum. Yazıları okuyarak âdeta iki kelam ediyorum sizinle. Ayrılırken de damağımda yazılarınızın tadı kalıyor, beraber Türk kahvesi içmişçesine. Kendinize çok iyi bakın ta ki bir sonraki ziyaretime dek.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bu dedikleriniz de benim bu blogu oluşturmaktan güttüğüm amacı en iyi biçimde ifade ediyor.
SilLa Fontaine hep..
YanıtlaSilDinciler,samimi dindarların ve insanlığın başına musallat olmuş bir beladır.Hurafeden ve cehaletten beslenirler.Sonra o cehaletide örgütler ve kitlelere saldırırlar.Amin kelimesi de insanlarca uydurulmuş bir kelimedir.İslam ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.Ama dinci bu saçmalıklardan vazgeçemez yoksa hurafeler olmadan nasıl efsunlar milleti.Onun silahı bu elbette.Samimi dindarın veya inançlara saygılı bir inançsızın cevabı ise bilimdir,akıldır,vicdandır.Aydınlanma ancak böyle gelir.Değerli Hocam,siz gerçek bir aydınsınız çünkü doğayı ve insanı araştırıyorsunuz,bu güzel yazı için teşekkür ederim
YanıtlaSilSen hangi bilginle aminin uydurma oldgunu biliyorsan soyle de bilelim
SilAyrica sen ve senin gibilerin yuzuden akp iktidarda bu kadar kaldi. Bisey bilmeden sallamasyon.
Silİlk yorum için teşekkürler.
Silİkinci ve üçüncü yorum için diyecek bir şey yok. Belli ki benim eski çağ tarihi üzerine uzmanlığımı bilmiyor.
Neredeyse tüm dinlerde amin sözcüğünün kullanılması ,kronolojik olarak en sonda yer alan islam la bu sözcüğün hiçbir bağı olmadığı sonucunu düşündürüyor,vesselam..
Silmahfi hocam yazı için çok teşekkürler.
YanıtlaSilsayin fatih altayli ve sayin prof dr murat bardakci; teke tek özel ve tarihin arka odasi isimli programlarinda harvard üniversitesi türkoloji bölümü kurucularindan sayin prof gönül tekin'i konuk etmişlerdi. youtube'da videolari mevcut. tahmin ediyorum zaten çoktan izlemişsinizdir ama eğer denk gelmediyseniz mutlaka izleyin. sümer tabletlerinden başlarlar, eski yazıtlardan günümüze kadar (günümüzdeki hoşgörünün müsaade ettiği kadar) gelirler..
o programlarda genel anlamda mitoloji ve semavi dinler'in ilgisi konuşulur. özellikle hristiyanlık ve yahudilikteki ritüellerin geçmişte bu dinler yokkenki ritüellerle benzerliklerini görünce hayret etmiştim (bizim dinimiz de bundan müstesna değil tabi ama o kadar hoşgörülü bir toplumuz ki konuşamadılar).. sonrasinda sayin gönül tekin şunu söyledi "bakın ilahi mesaj tektir, ne diyor bizim tanrımız 'herkese anlayışı kapasitesinde gönderildi'" bunun üzerine ben de her bildiğimi çöpe atıp kutsal kitabı baştan okumaya başladım.
bir diğer ders te şu. öyle bir cografyada yaşıyoruz ki neredeyse dünya tarihindeki bütün aksiyonlar burada olmuş. bunları okuyup öğrendikce bir avustralyali veya amerikali'nin yaşadığı hayat bana biraz yavan geliyor:))
Teşekkür ederim.
SilEvet bu coğrafya çok heyecanlı ama içinde yaşamak biraz fazla yorucu.
Ilminizi bizimle paylasmanizdan duymus oldugum memnuniyeti tarif edemem. Iyi ki varsiniz Sayin Hocam.
YanıtlaSilBasiT oldugunu bildigim fakad cevabini bilmedigim bir sorum var: uluslararasi piyasalarda genellikle dolar uzerinden islem gerceklestigi icin bizim tonlarca tl basmamiz aleyhimize bu tamam enflasyon falan. Peki amerikayi para basmaktan alikoyan nedir borclarini odemek icin.
Basilan parayi tekrar geri cekme problemi ve enflasyon...
SilOncelikle teskkurler zaman ayirdiginiz icin fakad;
SilBorclarini vermek icin para basarsa enflasyon olmaz. ( para kendi ekonomisinden disari cikaracagi icin)
2.tekrar geri cekme nedir ve neden boyle bir seyin derdine dussun.
1.hakkinda yaniliyorsam dogrusunu yazar misiniz?
Teşekkür ederim.
SilBiliyorsunuz Fed milyarlarca doları basıp dağıttı. Bu paraların bir bölümü bankalarda kaldı ama bir bölümü dışarı çıktı. Dışarı çıkma nedeni ABD'de faizlerin sıfıra yakın olması dışarıda ise yüksek olmasıydı. Ama dışarısı riskli. Paranın batma ihtimali de var. Örneğin bu paralar Yunanistan'da battı, Rusya'da battı, Brezilya'da tehlikede. Türkiye'de de çok tehlikesiz değil. O nedenle bir süre sonra geri ABD'ye dönecek. Ve bu kadar büyük para dönüşü mutlaka enflasyon yaratacak. Bu yüzden Fed yavaş yavaş faizi artırarak bu çekili düzenli yapmaya çalışacak. Askeri deyimle düzenli ricat yapacak. Olayın özü budur.
Oyleyse amerika bassin dolari versin borcunu faizleri 0 yapsin hatta mevduata vergileri arttirsin kesinti yapsin. spekulatorun piyasasina girmesini engellesin. olanlarda kacmaya calistiginda durgunlugu onlemek icin tekrar dolar bassin dunya Batsin. dunyaca kabul goren bu para basimini sinirlayan bir irade yok mu?
SilHocam yazinizda Sevan Nisanyan havasi esmis gibime geldi. Sevan hapiste oldugundan beri bu tarz yazilari ozlemisiz. Devamini bekleriz ki hep ekonomi de olmamali zaten bir blog. Tesekkurler...
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Eskiden daha çok yazardım bu tür yazıları ama ekonomi o kadar baskın ki başka şeyle uğraşmaya zaman olmuyor.
Silsayın hocam konuyla ilgisi yok ama CHP üst yönetiminde bir tanıdığınız varsa aşağıda yazdıklarımı kendilerine iletmenizi rica ediyorum.
YanıtlaSil2011 seçimlerinden önce de gördüğümüz üzere yine "kaynak nerede?" tartışmaları gündeme oturdu. maliye teşkilatında vergi incelemesiyle sadece 1 yıl uğraşan bir yardımcı bile en büyük vergi kayıp ve kaçağının naylon fatura kullanılması kaynaklı olduğunu görür.
CHP yönetiminin şimdiye dek "vergi suçlarıyla, naylon faturayla mücadele edeceğiz ve kamuya kaynak yaratacağız" dediğini görmedim, duymadım. Kılıçdaroğlu hesap uzmanı kökenlidir ama belki de en son 30 sene önce vergi incelemesi yaptı. onun zamanında hasılat gizleme vardı. naylonu çoğunlukla ihracatçılar kullanırdı, kullanımı daha sınırlıydı. şimdi kredi kartları, ödeme sistemleri vs. hasılat gizlemek zorlaştı. onun yerini giderleri naylon faturayla şişirmek aldı. en sıradan esnaf bile artık naylon kullanıyor.
naylon fatura düzenlenmesi ve kullanılması da hapis cezası gerektiren suçlar olduğu için CHP'nin bunlarla mücadele edeceğiz demesinin sakıncası olmadığını düşünüyorum. karşı taraf sizi eleştirdiği zaman "bir hükümet suçla mücadele etmeyecek de ne yapacak?" denilir ve karşı taraf susturulur. ancak önemli bir husus var. maliyedeki inceleme elemanının gücü yetmez, polis telefon dinleme, teknik takip, operasyonlar, baskınlar vs. devreye girmesi gerekiyor. sansasyonel 1-2 operasyonla ibreti alem için birkaç kişinin kellesini uçurun yeter. piyasa mesajı alır.
İtalya'da Hristiyan Demokratları iktidardan uzaklaştıran temiz eller operasyonunun en önemli ayaklarından biri sahte faturayla mücadele etmekti. İtalya bunun mükafatını gördü, 1995'ten itibaren bütçe açıkları hızla düşmeye başladı. üstelik sosyal politikalar büyümeyi de hızlandırdı.
CHP yönetiminin bu kadar basit ve temel söylemleri seslendirmemesini çok yadırgıyorum. sosyal devlet için daha fazla vergi toplamak gerekiyor. öyle sadece giderlerden tasarrufla bu işler olmaz, inandırıcı olmaz. onun adresi de belli: vergi suçlarıyla mücadele. alelade hasılat gizleyen, eksik vergi beyan edenle mücadele edeceğim denilmeyecek, sahte fatura düzenlenmesi ve kullanılması ile savaşacağım denilecek.
Bu dediklerinizi yapan sayısı yapmayandan daha fazla olduğu için siyasal bir söyleme konu edilmesi kolay değil diye düşünüyorum. CHPliler ya da Başka partililer ne düşünür bilemem.
Silhocam belli ki CHP yönetimi de sizin gibi düşünüyor. "şimdi vergi suçlarıyla mücadele edeceğim dersem naylon fatura kullanan esnafın, iş adamının oyunu kaybederim. en iyisi susayım" diyor. oysaki naylon kullanan 1 tane esnaf, iş adamı varsa 10 tane emekli, işçi, öğrenci, çalışan, yoksul insan var. 1 esnafın oyu için 10 kişiyi ikna edemiyor ve oylar yerinde sayıyor. gerçekten yazık..
Silekonomi ve bütçeyle en alakası olmayan vatandaş bile sadece giderlerde tasarruf ederek bu işin olmayacağını çok iyi biliyor ama nedense CHP yönetimi bunu akıl edemiyor. ya bu kadar vaatte bulunmayacaklar veya vergi suçu işleyen, haksız vergi iadesi alanlarla mücadele ile kaynak yaratacağım diyecekler. bunun ortası yok.
''Amin sözcüğünün kökeninin nereden geldiği konusu bugün bile tartışmalı. Ama akla en yakın gelen iddia bu sözcüğün Mısır baş tanrısı ve aynı zamanda güneş tanrısı Amon’un adından geldiği iddiası. ''
YanıtlaSil''İlginç olan şu ki günümüz tek tanrılı dinlerine göre dua edenler, eski Mısır’ın çok tanrılı dininin baş tanrısının adını biraz form değişikliğiyle kullanarak dualarının onaylanması için tekrarlamaya devam ediyorlar. ''
şu iki cümle o kadar çok şey açıklıoki aslında...
Merhaba Hocam sayfanızda ki yorumcuların bazıları duygusallıkla aşırı reaksiyon gösteriyor. Arkadaşlardan rica ediyorum bu tarz tartışma usulü mahzurludur, böyle yapmayalım. Hocam bize en yakın semavi din olan Hristiyanlığın bile süreç içerisinde Kur'an'ın belirttiği inanç sisteminden ne denli uzaklaştığını görüyoruz. Fakat bununla beraber cennet, cehennem, ahiret, ceza, mükafat, yaratıcının varlığı, ahiret, melek, peygamber gibi kavramlar bütün dinlerde geçmişten bu yana var olmuşlardır. Bunun gibi de yaratıcıya yakarış şekilleri de ortaklık arzedebilir. Biz buradan amin kelimesinin güneşe tapanların münacatı olduğunu çıkaramayız çünkü belki de o dinlerde başlangıçta Kur'an'i çizgideydiler fakat zamanla asıl hüviyetlerinden uzaklaşmış olabilirler. Benim yaptığım sadece dini köktencilikle bir tahmini bakış açısıdır. Bu da bir varsayımdır sizlerin yaptığı gibi. Bir de dilbilimci arkadaşlar kelimenin kökeni ve arapçadaki kullanımı hakkında bilgi verebilirler mi?
YanıtlaSilMısır'ın çok tanrılı Ma'at dini yaklaşık 5 bin yıllık bir din. Ve o dinde peygamber yok.
SilHocam tekzip için teşekkür ederim lakin ben genelleştirme yaptım. Verdiğiniz cevabı anlamadım sanki başka metnin cevabı gibi:) Genel manayı öldüren bir yanıt olmuş.
SilBenimki bir tekzip değildi bir açıklamaydı. Amin kelimesinin güneşe tapanlardan gelmediğini söylediğiniz için yazdım. O kadar emin olmayalım diye.
Silhocam onun gibi bir sürü şey var. bizim din sandığımız aslında dinde olmayan hatta tam tersine islamda yasaklanmış bir sürü şey var. ve malesef bizim halkımız bunları dinden sayıyor ve aksi bişey söylerseniz de inançlarına saldırdığınızı düşünüyorlar. mesela Kabe...islamda aslında böyle birşey yokmuş. o kabe dedikleri yer sizin bahsettiğiniz bu eski mısır putlarının tapınağıymış. islam öncesi dönemlerden kalma bir gelenek aslında kabe olayı fakat ne hikmetse bugün milyonlarca insan eski mısır tanrılarına tapınmak için kabeyi ziyarete gidiyor. aslında islamda olan bu değil. kutsal toprakların ziyaret edilmesi. fakat bunu kimse bilmiyor.
YanıtlaSilmesela bunun dışında islamda kandil diye birşey yok. bizim halkımız devamlı kandil kutlar mesela. bunlar tamamen uydurma şeylermiş. islamda kutsal bir gün yokmuş. sadece kuranın indiği gecenin, kadir gecesinin mübarek bir gün olduğu söylenirmiş kuranda onun dışında kutsal bir gün yokmuş. ama millete böyle söyleyince kendi bilgisizliğine değil senin sözüne kızar.
mesela hocam başka şu peygamberin sözde doğum haftasını kutluyorlar ya, kutlu doğum haftası zırvası. mesela bu da tamamen uydurma birşeymiş. bilimsel olarak peygamberin doğum tarihi kesinlikle bilinmiyormuş, kaldı ki bilinse bile bunu miladi takvime oturtmak imkansızmış. yani siz hicri takvimin döngüsüyle miladi takvimin döngüsünü nasıl oturttunuz da bunu kutluyorsunuz anlamak mümkün değil.
daha bunun gibi neler neler hocam...
biz oturup bunları söyledik mi bize dinsiz kitapsız derler hocam. kendilerinin cahilliğini görmezler...o yüzden bu milletin diniyle uğraşılmaz. bırakalım ne biliyorlarsa öyle yaşasınlar. bu milletin dini aydınlatılamaz ancak sömürülür. yüzlerce yıldır da bunu yapanlar da her türlü gücü eline geçirmiştir de zaten. bu onların dünyası. orada biz aydınlık insanlara yer yok.
saygılar...
Herkes kendi bildiğini ya da kendi tanıdığının bildiğini en doğrusu zannederse böyle olur.
Silmalesef hocam.
Silbizim toplumun dine bakışı tamamen bilim dışı, akıl dışı.
herşeyin dogmatik olarak var olduğunu, bunların araştırılmasının tartışılmasının sorgulanmasının yasak olduğuna inanıyor insanlar.
Herkes öyle değil ama ne yazık ki toplum bu konularda yeterince aydınlatılmadığı için çoğunluk bu konulara girilmesini tabu olarak görüyor.
SilSayın adsızın yorumu sürekli -mış, -miş... Öyle olmuşmuş, böyle imişmiş, şuymuşmuş. Şimdi biz tutup tüm bu -muşları, -mişleri doğru olarak kabul edip koşulsuz inanmalıyız, öyle mi?
SilMerhaba Hocam;
YanıtlaSil"Amin" ile alakalı diyanet ansiklopedisindeki maddeye göz atmanızı tavsiye ederim, oradan bir alıntı "Ayrıca Câhiliye Arapları arasında tanrılara karşı yapılan duaların sonunda âmîn denildiğine dair herhangi bir bilginin bulunmaması (bk. İbnü’l-Kelbî, s. 26-53) ve çok tanrılı başka toplumlarda da böyle bir olaya rastlanmaması (bk. ERE, X, 155-213), geleneğin vahdet dininden geldiğini gösteren diğer belirtilerdir.".
Son yazınızda "siyaset"le alakalı yazmaktan imtina ettiğinizi söylemişsiniz fakat bu yazınızdaki son cümle tamamıyla siyasi.
iyi çalışmalar hocam...
Ben size tarihsel bir gelişmeyi aktardım. Buradan siyaset çıkarmak size kalmış bir şey. Diyanet Ansiklopedisinin konuya farklı yaklaşmasını beklemek ise zaten saflık olurdu.
SilAynı şekilde burada siyaset olmadığını söylemek de ya saflık ya da "saf"a yatmak olur. Seküler düşüncenin tarafsız olduğunu gerçekten düşünmek saflık olmalıdır hocam.
Siliyi günler dilerim...
Aslına bakarsanız seküler düşünce seküler olmayan düşünceye göre çok daha tarafsızdır.
SilAmin Kuranda yoktur.
YanıtlaSilMuhtemelen Hristiyanlardan İslama geçmiştir.
Ayrıca Amonun adı belkide Yaratanın isimlerinden birinden alınmadır eski zamanlarda bildirilmiş olan.
Amon-re ve Tutankh-amun da adlarını gerçek bir peygamber tarafından iletilmiş ama zamanla bozulmuş gerçek bir dinden almış olabilirler.
Bu derece önemli bir konuda daha ilk mesajdaki basit bilgiyi bilmemeniz şaşırtıcı.
Biliyorduysanız çok daha şaşırtıcı olur.
Bu yazıdaki amacınız Kuran'da olmayan bir şeyi yapan Müslümanları uyarmak değildir sanırım.
Gerçekten bu yazıdaki amacınız nedir?
Benim size asıl söylemek istediğim "uzmanı olmadığınız konulardan ziyade ekonomiye ilişkin paylaşımlar yapmanızın hepimiz için daha iyi olacağı"dır.
İyi günler.
Önemli olan hristiyanlara nereden geçtiğidir.
SilAmonun adının yaratanın isimlerinden birinden alınması mümkün değil, çünkü Amon, tek tanrılı dinler ortaya çıkmadan bir kaç bin yıl öncesine ait bir kültürün ürünüdür.
O dönemlerde peygamberler bilinmiyordu. Bilinseydi mutlaka tabletlerde geçerdi.
Bu yazıdan amacım basit bir gerçeği bilimsel bir çerçevede ortaya koymaktan ibarettir.
Ben eski çağ tarihi konusunda uzmanım. Özellikle Mısır ve Hitit tarihi konusunda uzmanım.
Benim de size tavsiyem bilimsel bir yazıyı inanç gözlüğüyle değil bilim gözlüğüyle okumanız ve her devenin altında buzağı aramamanızdır.
Kuranda olmayan şeyler üzerinden İslamı eleştiremezsiniz.
SilKuranda olanlar için bilimsel açıklamalar mevcut.
"Amin sözcüğünün kökeninin nereden geldiği konusu bugün bile tartışmalı. Ama akla en yakın gelen iddia.." diyerek yorum yapıyorsunuz.
Bu bilim mi oluyor şimdi.
Asıl siz bu konuya inanç gözüyle bakmışsınız.
Müslümanların Kurandan uzaklaştıkları ayrı bir konu ve ayrı bir gerçek.
Sizin sorununuz bu. Bu yazıda İslamı eleştiren tek bir kelime bile yok. Ama siz kendinize İslamın bekçisi görevini vererek tarihsel bir gerçeği yazan kişiyi hemen karşı safa koyuyorsunuz.
SilElbette bu bilim oluyor. Bilim gerçeği araştırır. Bir çok kez yanılır ama araştırmaya devam eder. Bunun araştırılması sizi niçin rahatsız ediyor? Ben size söyleyeyim: Ezberinize ters geliyor da ondan.
Uzmanı olmayabilirsiniz ama daha önemlisi bilmediğiniz konulara girmeyin. Benden size hoca tavsiyesi.
bir insanın sadece bir konudan anlayacağını, o konu dışında hiçbirşeye ilgi duyamayacağını ve konuşmaması gerektiğine inanmak ancak sizlerin düşüncesinde var olan bir inanış. halbuki bizler şunu biliyoruz ki birçok bilim insanı kendi alanının dışında bazı farklı konularda da çalışmalar araştırmalar yapmışlardır ve bu onları bilim dışına itmez. en basit örneği şunu verebilirim: ben çocukluğumdan beri galileoyu gök bilimci olarak okudum öğrendim, fakat kendisinin aslında büyük bir matematik dehası, ayrıca bir sanatçı ve ayrıca sosyal olarak da siyasetin bizzat içinde olduğunu ve kilise ile çatıştığını yıllar sonra öğrendim. bunun dışında mesela mendel, kendisini biz hep genetik biliminin kurucusu olarak bildik, gerçek hayatında mesleğinin ne olduğunu yıllar sonra öğrendiğimde çok şaşırmıştım. siz de biraz araştırın ve siz de öğrenin. bilimin dışında olan sizlersiniz bence. sizin düşünce biçiminiz. din de bir bilimdir ve araştırılması aydınlatılması gerekmektedir. sizin sandığınız gibi bir dogma değildir. hocamıza bu cesur yazılarından dolayı çok teşekkür ederiz, yazılarını her zaman ilgiyle okumaya devam edeceğim.
SilEvet güzel özet. Teşekkür ederim.
SilKeynes de öyledir. 20nci yüzyılın en büyük iktisatçısıdır, aynı zamanda tiyatro ve sanat eleştirmenidir, Bloomsbery edebiyat grubunun üyesidir (grubun diğer ünlü üyesi Virginia Woolf'tur.)
Hocam inanın ben sandığınız gibi biri değilim.
YanıtlaSilKuran ile Bilimin birlikte olabileceğini söylüyorum sadece.
Hatta Kuran bilim emreder. Başta da Tarih ve arkeolojiyi.
Müslümanların içinde bulunduğu geri kalmışlıktan en çok üzülenlerdenim.
İslamın tek bekçisi vardır.
Siz bile bu derece kırıcı olarak bana cevap veriyorsanız durumum gerçekten vahim.
Kalbimi kırdınız ama yine de size iyi günler.
Ben bu yazıda sadece tarihsel gerekçelerle bana ilginç ve mantıklı gelen bir konuyu işledim. Ben amin sözcüğünün Kuran'da olup olmadığını söylemedim. Onu başka okurlar söyledi.
SilEn son isteyeceğim şey benim yazıma değer vererek ister onaylar şekilde ister eleştirel şekilde yorum yapan birisini kırmak olurdu. Kalbinizi kırdıysam özür dilerim.
Hocam Merhaba,
YanıtlaSilÖncelikle bu güzel yazı için teşekkür ederim,
İki kavram vardır ; Dogma ve Taassub , bu topraklar on binlerce yıldır bu iki kavram ile şekillenir,
Dünya'ya elma yiyerek gelen ( Alegorik kullandım ) bizlerin , yasak olarak yediği elmanın birinin ağacının Doğma ağacı, bir diğer ağacın da Taassub ağacı olduğunu düşünüyorum,
Zira ; akıllı bir yaratıcı bu düzenin içinde AKL-I Hikmet gereği yasaklayabileceği yegane unsurun bu olacağını düşünüyorum,
Ortamda bir sınav varsa , bu sınavın da Hakikat'in ne olduğunu araştırmak olduğunu düşünüyorum.
Benim yaradana (varsa) yegane borcum bu olabilir.
Hakikata ancak Akıl ve Hikmet ile ulaşılabilir. Akıl rasyonel bilgi ile beslenir ve doğru güdüler ile yönlenirse Hakikat ile olan menzil kısalır.
Bitirirken üstatdan bir kaç mısra eklemek isterim :
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
Katkınız için teşekkürler. Hayyam ile bitirmeniz de ayrıca güzel.
SilHocam konu ne kadar da dağılmış. Amin kelimesinin kökeninden din ve bilime kaymış. Hiçbir tam müslüman bilime değer vermemezlik edemez çünkü Kur'an da birçok ayette insanın kainat üzerinde bakışlarını gezdirmesi ve düşünmesi istenir. Çünkü mutlak gerçeği bulmada insana aklının ve mantığının yardımcı olacağı bilinir. Ama şu da muhakkak ki bilimler gelişme aşamalarında dün doğru dediğine bugün yanlış diyebilmektedir. Bundan dolayı dini sadece bilimin insafına bırakmamalıyız lakin bilimin bizi doğruya yaklaştırmadaki işlevini de küçük göremeyiz.
YanıtlaSilEvet maalesef öyle oluyor. Ne zaman böyle bir konuya girsek sonu eğitimle bitiyor.
SilYazılarınız için teşekkür ederim hocam.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilAmin ifadesinin Mısır’da bir kralın isminden dine girdiğini iddia etmek saçmalıktır.
YanıtlaSilBir tevhid inancı temeli üzerine kurulan semavi dinlerde Mısır putlarından birinin adını ibadetlerinde yer vermelerinin hiç bir akılla izahı mümkün değildir.
Nitekim rivayete göre peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “İmam, Fatiha’yı tamamlayıp âmin dedikten sonra siz de ”âmin” deyiniz. Kimin bu sırada “âmin” demesi meleklerin o anda “âmin” deyişi ile aynı ana rastlarsa geçmiş günahları affolunur.” (Müslim, Salat, 72; Ebû Dâvud, Salat, 167-168; Tirmizî, Mevâkîttü’s-Salat, 116).Kuranı kerimi ve hadisleri okudunuz mu ki iddiada bulunuyorsunuz.Bana göre bunlarda araştırmaya eğitime dayanıyor.
saygılarımla
Amin kelimesi bir kralın değil Güneş Tanrısı Amon (Amen)'in adından geliyor. Mısır putlarından birinin bugün ibadetimizde yeri olduğu akılla izah edilemeyecek olduğunu iddia ederseniz islamdan önce putların yer aldığı Kabe'nin Allah'ın evi olarak kabul edilmesi konusunda da çelişkiye düşersiniz.
SilKuranı Kerim'i de Hadisleri de okudum. Eğitim konusunda sizden geride olduğumu sanmıyorum. Konu tümüyle eğitim konusu değil. Konu ön yargılardan kurtulabilme konusu. Bunu da eğitim kısmen sağlayabilir. Asıl olan nasıl eğitim aldığınız meselesidir. Ezbere, sorgulamamaya, araştırmamaya dayalı bir eğitim almışsa insan kendisine her söylenene inanır, araştırmaz.
Sayın Eğilmez, Amin kelimesi ister Güneş Tanrısı Amon'un isminden geliyor olsun, isterse olmasın. Bu önemli değildir. Önemli olan ihtiva ettiği manadır. Nitekim gerek Arapça'da gerekse Türkçe'de kullanılan dini ıstılahta (terminolojide) çok sayıda yabancı kelime mevcuttur. Mesele kelimenin kökeni değil ihtiva ettiği manadır. Bakınız, mutlaka duymuşsunuzdur, meşhur bir hadisi şerif ne diyor: Ameller niyetlere göredir. Büyük Hukukçu ve Tarihçi Ahmet Cevdet Paşa ve arkadaşları Mecelle'yi hazırlarken bu hadisten yola çıkarak " El umuru bi mekasidihe." yani bir işten maksad neyse hüküm ona göre verilir kaidesini oluşturmuşlardır. Şimdi gelelim Kabe'de islamdan önce puların olduğu meselesini de birazdan izah edeceğim.
SilEvet Kabe'de islamdan önce putlar vardı. Lakin bu meseleye girmeden önce şunu izah edeyim. Allah katında tek din İslamdır. Ondan başka makbul din yoktur. Bu şu demektir: İslam itikadına göre Hz. İsa, Hz. Musa ve diğer peygamberlerin inancı da haktır, lakin Hristiyanlık ve Musevilik olarak isimlendirilmezler. Zira bu peygamberler zamanındaki dinlerin ismi de islamdı. bir rivayete göre 124 BİN, diğer bir rivayete göre 224 BİN olduğu düşünülen peygamberlerin hepsinin dini İslamdır. ne zaman bir peygamberden sonra İslam dininden sapma olsa Hz. Allah yeni bir peygamber göndererek İslam dinini yenilemiştir. Bu peygamberlerin hepsinin İtikadi inancı aynıdır. Sadece Ameli noktada zamanın şartlarına göre değişiklikler mevcuttur.
Silkabede ilk yapıldığında orjinal islam itikadı cari idi. daha sonra insanlar doğru yoldan sapıp putperestliğe döndüler. netice hz. Allah peygamber efendimizi göndererek İslam Dinini bir bakıma yeniledi. Kabenin Allahın evi olarak kabul edilmesinden kasıt, haşa, Hz. Allahın orada yaşaması değildir. Zira Allah zaman ve mekandan münezzehtir. Yani Allah'a zaman ve mekan izafe edilemez. Misal, yukarıda Allah var sözü doğru değildir. Çünkü Allah her yerdedir. Kabenin Allahın evi olarak isimlendirilmesi meselesi ise biraz tafsilatlı bir iştir. Arzu ederseniz onu da izah ederim.
Teşekkürler katkılarınız için.
SilHocam bu yazınızı yeni gördüğüm için biraz geçte olsa bir soru sormak istiyorum.
YanıtlaSilŞimdi siz, Musa, Yahudileri alıp Mısır’dan çıkarak yeni ve tek tanrılı bir din kurduğunda da Amon kelimesinin onların dualarına eklenmeye devam etmiş, şeklinde bir yorum yapmışsınız. Musa'nın Yahudileri alıp kurduğu bu din sonuçta tek tanrılı bir din. Mısır'da da tek tanrıcılığın benimsendiği dönemde de tanrı olarak Aton kabul edildiğine göre, Yahudilerin o dönemde kabul etmek zorunda kaldıkları çok tanrılı din inancından gelen bu alışkanlığı devam ettirmeleri sizcede yanlış değil mi? Yada bu tarz bir onaylama sözcüğü kullanma ihtiyacı hissettiklerinde bu sözcüğün Aton olması daha muhtemel olmaz mıydı?
Kurmuş olduğum mantık yanlışta olabilir sadece aklıma takılan bir olay. Yazınız için teşekkür ederim Hocam.
Mantığınız doğru. Ağer Amin sözcüğü bu iddiada olduğu gibi Mısır'ın çok tanrılı pagan dininden ve o dinin baş tanrısı olan Amon'un adından geliyorsa çok doğru bir mantık. Ne var ki Musa, yeni dini kabul ettirebilmek için eski dinin taraftarlarını yanına çekebilmek için bazı tavizler vermek zorunda aklamış olabilir. Bu yalnızca Musevilikte değil bütün dinlerde söz konusudur.
Silsayın hocam bu anlattığınız dönem hz.yusufun mısırda aziz olduğu dönem mi ?
YanıtlaSilHocam,
YanıtlaSilamin
isim, kimya Fransızca amine
1. isim, kimya Amonyaktaki hidrojen yerine, tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı.
âmin
ünlem, din b. (***) (a:min) Arapça āmīn
1. ünlem, din b. (***) "Öyle olsun, Allah kabul etsin" anlamlarında, duaların arasında ve sonunda kullanılan bir söz.
'a' harfinin üstüne bir şapka gerekiyor olmalı, saygılar..
Yanılmıyorsam Kur'an-ı Kerim'de duaların sonunda "amin" denmesiyle ilgili bir ifade yok. Ben, Kuran duaların sonunda "Alemlerin Rabbine hamd olsun" denilmesini tavsiye ediyor, diye biliyorum.
YanıtlaSilAmin kelimesinin kökeni şu yazıda: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/08/amin-amen-amon/
YanıtlaSilAmin kelime kökenini geriye doğru araştırdığımızda emin olmaya, imana geliriz. Amon kelime anlamı ise gizlenen saklanandır. Allahın gizlenmiş saklanmış olduğunu zaten biliriz. Akşam olunca saklanan güneş tanrısının adı olduğunu çıkardığınız mantıktan nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz. Amin diyerek zaten gizli bir yaratıcının olduğunu işaret ederek, edilen duaların O'na ulaştığından emin olduğumuzu, edilen duaya uygun adımlar sergilediğimiz sürece de bir gün istenilen şeye kavuşulacağından da emin olduğumuzu vurgularız. Şimdilerde bir akım var. Duanın arkasından ''ve oldu'' derler. Bu da bu bilgiyi tasdikler niteliktedir. Elbet Kuran'ın ışığına yetişecek değildir. Ancak insanoğlu öyle ya da böyle kendini çözümleyerek bu bilgiye ulaşmıştır. Kelime kökenleriyle inanılmaz yerlere ulaşılır. Tabiki derin araştırma gerekir. Felsefeye, insanlık tarihine, kişisel gelişime ve daha bir çok şeye ışık tutar. Burda uzun uzadıya yazmak isterdim sadece basit bir insanın neler bulabildiğine şahit olurdunuz biraz düşününce. Lakin konu dışına kaymak olur bu.
YanıtlaSilAmin kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. Emn ve yümn kelimelerinden türetilmiştir. Emn güven almına yümn ise uğur anlamına gelmektedir bu kadar net.
YanıtlaSilBazı din felsefeci (teozofist)leri, Afrika kökenli tarih teorisyenleri ve sezgici (gnostik) ler arasında yaygın olan görüş, sözcüğün "tanrıların kralı" olarak bilinen Antik Mısır tanrısı Amon'un (Amen) adından geldiğidir.[7][8][9] Ancak İbranice'de Amen 'alef (א)' ile başlarken eski Mısır dilinde Amon 'yodh' harfi ile başlar (Yamen şeklinde).[ses olarak birbirlerine benzeyenleri aynı anlama geldiklerini yada aynı kökenli oldukları ni ifade etmez bilimi çarpıtmayın bunu yayınlamazsınız eminim ama yinede yazdım
YanıtlaSil