Yeni Günah Keçileri: Merkez Bankaları

Para Politikasının ve Merkez Bankalarının Egemenliği
1980’li yıllara kadar ekonomideki sorunların maliye politikasıyla (yani vergilerle oynayarak, harcamaları artırıp azaltarak ya da borçlanmayla likiditeyi denetleyerek) çözülebileceğine inanılıyordu. 1980’lerden itibaren maliye politikasına para politikasının da eşlik etmesi gerektiğine inanılır oldu. O aşamada para politikasından kastedilen şey para arzındaki artışların büyümeyle uyumlu tutulmasıydı. 2000’lerden sonra para politikası öne çıkmaya başladı. O zamandan beri para politikasının ekonomiye yön vermesi ve maliye politikasının ona yardımcı olması şeklindeki yaklaşım ekonomi anlayışına egemen bulunuyor. Bunun iki nedeni olduğunu düşünüyorum: (1) Para politikası, kanun çıkarmak gibi bir zorunluluk olmadığı için zaman kaybına neden olmuyor ve çok daha hızlı uygulanabiliyor (2) Para politikası merkez bankaları tarafından uygulandığı ve merkez bankaları bağımsız olduğu için faturanın siyasetçiye çıkma olasılığı maliye politikasına göre çok daha düşük bulunuyor.

Para politikası, ekonomiyi yönlendirmekte egemen hale gelince ister istemez bu politikayı yürüten merkez bankaları da ekonomiye yön vermekte egemen hale geldiler. Artık hükümetlerin alacağı ekonomik kararlardan çok merkez bankalarının alacağı para politikası kararları merakla bekleniyor.  

Geçen Haftadan Uygulama Örnekleri
Geçtiğimiz haftanın en çok merak edilen toplantısından sonra Fed, beklendiği gibi tahvil alımlarını sonlandırdı. ABD ekonomisindeki toparlanmayı olumlu bulduğunu, istihdamdaki gelişmelerin iyi gittiğini, hanehalkı harcamaları ve özel kesim harcamalarının yükseldiğini açıkladı. Bunların yanında faizlerin daha uzunca bir süre (Fed burada considerable time deyimini kullanıyor) sıfıra yakın gideceğini vurguladı. Bu açıklamalar ABD ekonomisinin beklenenden önce toparlanacağı ve dolayısıyla Fed’in beklenenden önce faiz artırımı yapabileceği şeklinde algılanınca piyasalarda olumsuz anlamda bir dalgalanma yaşandı. Bir süre sonra piyasalar bu açıklamaları yeniden yorumlayıp sindirince ortalık durulmaya başladı.

Fed açıklamasıyla neredeyse eş anlı bir açıklama da Brezilya Merkez Bankası’ndan geldi. Brezilya Merkez Bankası yüzde 11 olan politika faizini yüzde 11,25’e yükseltti. Brezilya’da 2014 sonu için enflasyon beklentisi yüzde 6,3 dolayında bulunuyor.

Hafta içinde bir başka atak Rusya Merkez Bankası’ndan geldi. Rusya Merkez Bankası, politika faizini 1,5 puan artırarak yüzde 9,5’e çıkardı. Rusya’da yılsonu enflasyon beklentisi yüzde 7,5 dolayında bulunuyor.

Japonya Merkez Bankası ise farklı bir hamleyle tahvil alım programında tahvil alım miktarını artırdı. Yıllık alım miktarını artırarak parasal tabandaki genişlemeyi 70 trilyon Yen’den 80 trilyon Yen’e çıkaracağını açıkladı. Bu, yılda 730 milyar dolara yakın bir artış demek. Japonya, yıllardır içinde bulunduğu resesyondan kurtulabilmek için genişletici maliye politikası izlemiş ve bütçe açığının yüzde 8’e kadar artmasına göz yummuştu. Bu hamlelerden bir sonuç alınamayınca maliye politikasını bir yana bırakarak para politikasına ağrırlık vermeye başlamış ve parasal genişlemeye yönelmişti. Bir yıl önce yüzde 0,9 olan enflasyon şimdilerde yüzde 3,3 dolayında bulunuyor. Japonya, mali genişlemeye parasal genişlemeyi de ekleyerek enflasyonu yükseltmeyi başardı ama talepte bir canlanma görülmediği gibi büyümede de olumlu bir değişme ortaya çıkaramadı. Bakalım Japonya Merkez Bankası’nın bu son hamlesi gidişi düzeltebilecek mi?    

TCMB’nin de geçtiğimiz hafta içinde para politikası kurulu toplantısı vardı. Bu toplantıyla ilgili piyasa beklentileri Merkez Bankası’nın faizleri de diğer para politikası araçlarını da değiştirmeyeceği yönündeydi. Karar, piyasa beklentileri doğrultusunda çıktı. TCMB, politika faizini yüzde 8,25’de bıraktığı gibi gecelik fonlama faizlerini de yüzde 7,5 ile 11,25 arasında muhafaza etti. Türkiye’de halen enflasyon yüzde 8,86 düzeyinde bulunuyor.

Brezilya ve Rusya Merkez Bankalarının faiz artırımı ve Japonya Merkez Bankası’nın parasal genişlemeyi artırıcı hamlesinden sonra merkez bankaları arasında yeni bir faiz artırma – parasal genişleme savaşı başlayıp başlamayacağı da ayrı bir merak konusu haline geldi. Bir zamanlar moda olan ‘kur savaşlarının’ yerini ‘faiz savaşları’ mı alacak? Önümüzdeki dönemde bunları izleyeceğiz.

Yeni Günah Keçileri
Ekonomide işler kötüye gittiğinde eskiden maliye politikası devreye sokulur, ekonomiye yön vermeye çalışılırdı. Bu arada da faturanın çıkarılacağı günah keçileri icat edilirdi. Örneğin kayıt dışılık soyut bir şekilde suçlanır, kur lobisinden şikayet edilir ya da bankaların ekonomiye yeterince destek olmadığı ileri sürülürdü.

Merkez bankalarına tavsiye vererek ya da baskı yaparak dolaylı yoldan karışmaya devam eden bazı hükümetler ‘faiz lobisi’ gibi hayali günah keçileri yaratmaya devam etseler de yeni dönemin günah keçileri kaçınılmaz biçimde merkez bankaları olacak. Ekonomi toparlanamazsa ya da daha kötüye giderse topun ağzında merkez bankaları var. Aslında bunda anormal bir şey de yok. Dünyada hükümetler, ekonominin yönlendirilmesinin bütün yükünü merkez bankalarına devrederken onlar da direksiyona geçmenin hazzı ile hiç itiraz etmeden bu göreve talip oldular. Maliye politikasının para politikasına eşlik etmesini talep etmek yerine sadece ‘gölge etmemesini’ istediler. Dolayısıyla başarısızlık halinde faturanın merkez bankalarına çıkması doğaldır. Ama emin olun başarı halinde hükümetler, başarının kredibilitesini merkez bankalarıyla paylaşmaktan geri durmayacaklardır.         

Yorumlar

  1. Hocam Taylor kuralına göre kabaca enflasyon yüzde 1 oranında artış gösterirse, faizlerin yüzde 1 den daha fazla (örneğin 1.5) artması gerekir ki tüketim dolayısıyla toplam talep kısılsın, kısılan bu tutar tasarrufa gitsin enflasyon da düşsün. 2013 te 7.40 olan enflasyon 2014 ekim verilerine göre 8.90 civarı. Geçen seneye göre 1.5 puan artış var. Bizim esas problemimiz enflasyonsa eğer Taylor kuralına göre faizleri bırakın azaltmayı, 2 puan artırmamız gerekmez mi? Kaldı ki faizler düşünce enflasyon düşecek diye bir gerçek yok. Suudi arabistan da faiz oranları 0 ama yüzde 4 civarında enflasyon var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyon ve Taylor Kuralı konusunda bu bloga yayınlanmış şu yazımda ( http://www.mahfiegilmez.com/2013/11/enflasyon-faiz-ve-taylor-kural.html ) da değindiğim gibi bazı durumlarda hiç kıpırdamadan durmak en doğru yoldur. MB de öyle yapıyor. Ama bunu sürdürebilir mi işte onu bilmiyorum.

      Sil
  2. Hocam 80 li yıllarda yüksek teknoloji yatırımı yapan dünya ülkeleri diğer gelişmekte olan ülkelere fark atarak büyüdüler. Sonra 2000 li yıllarda para politikaları sayesinde ve üretilen emtiaların pazarlaması ve tüketilmesi amaçlandı ve arz fazlası oluştu ve enflasyon düştü. Türkiye tüketim kısmını gayet iyi başardı üretmeden tükettik elimizdeki katma değerli kuruluşları da sattık ve finansman sağlandı tabi cari açık büyüdü. Şimdi ABD ye baktığımızda iç tüketimi ağırlıklı olan ve zaten altın ve dünya rezerv parası dolara sahip olunca, kendi ekonomisini düze çıkardığında paranın hem zaman değerini korumak hemde enflasyondan korumak amacıyla normal olarak faizini de arttıracaktır. Aralık FOMC toplantısında da 'considerable time' kelimesi büyük ihtimal kalkacak ve belirledikleri yolda ilerleyeceklerdir. ABD her zaman tutarlı ve uzun vadeli senaryoları ve uygulamalarını kolay kolay bizim gibi değiştirmezler.
    Sonuç olarak Türkiye herzaman çağı yakalayamayan bir ülke olarak devam edecek, dünyanın gelişmişlerini geriden takip edecektir. Muhtemelen aynı 2008 deki ABD de olduğu gibi bizde de bir mortgage krizi yakındır.
    Düşüncelerim bundan ibarettir.
    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görüşlerinizi paylaştığını için teşekkür ederim. Çoğuna katılıyorum. 2015 yılı bizim için zor bir yıl olacak.

      Sil
  3. Hocam,Kur nasıl indirilir ? Rusya hem faiz artıyor hem de Ay başından beri 15 milyar dolar, yılbaşından beri 60 milyar dolar atarak rubleyi korumaya çalışan RusyaMerkez bankası başarılı olamamıştı.Bu işin sırrı nedir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuru, dolar satarak indirmek sürdürülebilir bir politika değil. Bizde de MB bunu zaman zaman denedi. Günübirlik başarı elde etse de bu başarıyı ertesi güne bile taşıyamadı. Burada esas olan kurun yükselmesine neden olan sorunu saptamak ve ona çözüm bulmak gerekir. Yüksek tansiyon hastası bir kişi düşünün sürekli başı ağrıdığı için sürekli ağrı kesici kullanıyor olsun. Bu yolla baş ağrısını idare edebilir. Ne var ki bu, onun sorununu çözmez. Asıl olan tansiyonunu regüle edebilmektir. Tansiyon hapı kullanmadığı sürece tansiyonunu düşüremez. Rusya'da Rublenin değer kaybetmesinin nedeni Rusya'ya ambargo uygulanıyor olması ve bunun sonucunda yabancı sermayenin girmiyor olmasıdır. Çözülmesi gereken sorun odur. MB nin Dolar satarak kuru düşürmesi geçici bir olgudur.

      Sil
  4. Yaziniz icin tesekkurler hocam..Hocam TCMB belirli sartlar icinde( ornegin imfnin gelismekte olan ulkelere kredi verirken ongordugu kosullar gibi) yatirim yapmak isteyen girisimciye(deneyimli,bilgili) para basarak kredi saglayamaz mi?Kisa vadede enflasyon artabilir ama uzun vadede yatirimlar meyvelerini verip hem enflasyonu dusurur hem de ulkenin buyumesini saglayamaz mi?(Servan Tekin,harran universty)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz MB işlevlerine aykırı. MB, ticari banka gibi davranmaya başlarsa bunun ticari bankalara da para basma yetkisi vermekten farkı olmaz.

      Sil
    2. Turkiye'de yatirimlarin dusuk olmasinin en buyuk sebebi aslinda sermayenin dusuk olmasi degil midir?Bu sermaye sorununu ortadan kaldirmak icin sizin oneriniz nedir hocam?

      Sil
    3. Yatırımların kaynağı tasarruflardır. Tasarruflar artarsa yatırımlar da artar. Tasarruflar ise sıfır veya negatif reel faizle artmaz.

      Sil
    4. (-) faiz tam olarak ne oluyor hocam? AB Merkez Bankası bu şekilde parasal tabanı genişletmeye çalışıyor ama siz bir yazınızda paranın akışkanlığının çok arttığını ve artık paranın daha yüksek faiz veren ülkelere sızdığını söylemiştiniz. Negatif faiz bu durumu nasıl etkiliyor?

      Sil
    5. İki faiz var. İlki nominal faiz. Avrupa Merkez Bankası kendisine bankaların yatıracağı paraya eksi faiz veriyor. Yani faiz vermek bir yana üste para istiyor. Bunun anlamı "paranı bana yatırma kredi kullandır" demek. İkincisi reel faiz. Yani nominal faizden enflasyonu düşerek bulunan faiz. Diyelim ki banka yüzde 9 faiz veriyor ve yine diyelim ki bir yıl sonrası için beklenen enflasyon yüzde 10. Bu durumda alacağınız nominal faizden enflasyonu düşerseniz reel faiz negatif çıkar.
      Ne var ki bu hesap yerli tasarruf sahibi için doğru. Yabancı için bizim enflasyonun anlamı yok. Onu kendi ülkesindeki enflasyon ilgilendirir. Eğer buradan yüzde 9 faiz alıyorsa ve kendi ülkesinde enflasyon yüzde 3 ise pozitif reel faiz elde ediyor demektir.

      Sil
  5. üstad öyle bir durum hukuk devleti ilkesiyle eşitlikle adaletle bağdaşmaz.illa ki yargı yoluyla durdurulur.ütopik bir istek bence. kaldı kı bu durumda merkez bankası ticari bankaların faaliyet alanına tecavüz etmiş olur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir üstteki yorumla ilgili olduğunu düşünüyorum bu sorunun. Haklısınız. Ben de benzer yoldaki görüşümü yukarıda yanıt olarak verdim.

      Sil
    2. Soz konusu ulkenin ekonomik olarak buyumesi ise neden hukuk devleti ile bagdasmasin ki...sunu unutma ki ekonomisi kotu olan bir hukuk devleti en buyuk adaletsizlige,esitsizlige sahip olan devlettir...bunun orneklerini cok uzaga bakmadan sadece cevrene bakarak bile gorebilirsin...

      Sil
    3. Hocam ticari bankalara para basma yetkisi vermekle aynı şey olur demişssiniz yukarda,peki hocam sorarım size merkez bankasının kağıt para basmasıyla ticari bankaların kredi vererek kaydi para yaratması arasında günümüzde paracard kredi kartı vs nin ulaştığı aşama ne fark var Allah aşkına?

      Sil
    4. MB az para basarsa kaydi para yaratma da az olur.

      Sil
  6. Hocam yazınız için çok teşekkürler. Benim sorum Erdem Basçı ve Merkez Bankası'nın son açıklamaları hakkında olacak. MB bin bu faiz politikası doğru mu? Bir de açıklandığı gibi -şu anki şartlar altında- enflasyonun 2015 te %5 e indirilebilmesi mümkün mü yoksa hayal mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence MB'nin faiz politikası bu koşullar altında doğru. Eğer siyaset izin verse faizi belki yarım puan daha artırması gerekirdi. Ama dediğim gibi bu koşullar altında ancak bu kadarını yapabiliyor. Ancak bu kadarı yapabildiği bir ortamda enflasyonun yüzde 5'e inmesi dış koşulların olağanüstü iyi gidip bize yardım etmesine bağlı.

      Sil
  7. Mr Egilmez

    Or

    As the vast majority of this blog’s visitors call you ‘hocam’,

    Since you resigned from the undersecretariat of treasury, we have been constantly following your articles published in many well-respected newspapers, we observed your excellent conduct in Turkish academic institutions, your reader-friendly books not written at all from an intellectual’s perspective who got lost in conceit, your tremendous extracurricular activity on the history of the Hittites, we really enjoyed the TV-series called ‘Eko Diyalog’ broadcasted almost ten years ago, and a fresh one called ‘11’de ekonomi.’

    We also order our summer-term interns to dive into this spectacular blog, demanding detailed charts to be presented us at our weekend meetings. Mr Egilmez we would like you to know that we digest your immense and neutral -- always staying in the sphere of ‘science’ -- points of view and your warnings about developing countries and emerging markets. Most of the time we were shocked because your predictions came true so we made jokes to each other that maybe Mr Egilmez was a reincarnated version of Nostradamus in an economist body. You are such a charming person. We really appreciate all your endeavors.

    Particularly your last two articles titled ‘The Final Act of the FED: The Last Crossroads before the Sensitive Bridge’ and ‘The New Scapegoats: Central Banks’ were just mesmerizing. Those two shed more light than you can imagine on what conclusions we should reach at our next meetings about the first hike in interest rate and its very controversial timing being debated all around the world.

    Reassessing the whole background, our ‘Federal Open Market Committee’ has made a decision to welcome you as a unique consultant who thinks out of the box.

    If you say yes for this position, your flight ticket is ready. And the moment you arrived in Washington, D.C. your urgent needs are arranged accordingly. The Eccles Building is quite excited to see you, sir.

    Will you accept our invitation?

    Regards,

    Janet Louise Yellen and her friends
    November 2nd, 2014

    P.S.: Please ignore Stanley Fischer. He says he doesn’t like you.

    P.P.S.: And please bring us ten boxes of Turkish delight and twenty bottles of Turkish raki. All the charges for extra-baggage during your flight will be prepaid. And don’t worry we are not going to deliver any of these gifts to Mr Fischer.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel, çok hoş bir espri. Çok güldüm. Bu bloğu izleyenler de gülsün diye aynen yayınladım. Siz çok yaşayın e mi.

      Sil
    2. Thank you very much indeed for your kind manner, sir.

      But we are still waiting for your final answer.

      Regards,

      Janet Louise Yellen and her friends
      November 2nd, 2014

      Sil
  8. hocam merkez bankasının faizleri artırması durumunun cari açık ne olur? şimdi hocam faiz artarsa dış yatırımcıyı çekerız dolar bollaşır ve ucuzlar kısa vadede dış plasmanda kullanabılırız fakat kur düşerken tl'nin değerlenmesi orta vadede ithalatı artırır ve cari açık daha da artar yani hocam yuksek faiz düşük kur olur uzun surelı bırkac yıl boyle bır polıtıka uygulanırsa...ilk başta faız artışı ile yurda gelen sermaye dış plasmanda kanayan yaraya ilaç oluyor sonrada yarayı derınden yenı açıyor desek doğru olur mu? bugun fonlama malıyeti kaç hocam 8.60/70 civarında sanırsam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fonlama maliyeti dediğiniz oranlarda.
      Faizlerin artırılması her zaman cari açığı düşürmez. Normal koşullarda yabancı kaynaklar faizin yüksekliğine gelirler ama eğer o ülkede riskler faizlerden hızlı yükselirse yabancı kaynaklar yüksek faize de gelmekte nazlanır. Şu anda faizler yabancı yatırımcı için tatmin edici düzeyde. Sorun yerli tasarruf sahibinde. Çünkü onlara verilen faiz reel olarak sıfır dolayında.

      Sil
  9. hocam merkez banaksı ekım ayında 25 mılyar tl repo yapmış hemen ardından ise 20 milyar tl repo yaparak 5 mılyar lıkılıte düşürmüş kısmende olsa fonlama malıyetlerını yukarı çekmıştı bu işlem bu ekımde olmuştu değil mi hocam?birde tam olarak nasıl oluyor uygulamada hocam? merak ettiğim bır dıger soru şimdi hocam 100 tl turkıyeden alacağı olan kişi ne kadar cds primi oder 176bp ise?

    YanıtlaSil
  10. hocam, maliye politikalarının neden eskisi gibi kullanılamadığını şöyle özetleyebiliriz:
    1) Amerikan nüfusu yaşlanıyor. ABD sosyal güvenlik açığının GDP'ye oranı (contributions for government social insurance - government social benefits = social security deficit) 1973 yılında %2,4 iken 2013'te %7,6 olmuş. Amerikan halkı vergi artışı istemiyor ancak dünya haritasında kendi ülkesinin yerini bile göstermekte zorlanacak Amerikan halkı nüfusun yaşlandığının ve sosyal güvenlik açığının arttığının farkında. dolayısıyla ilave harcamalara genel olarak karşı, vergi indirimlerine bile mesafeli. faydası düşük olan, gereksiz nitelikte kamu harcamalarının sonlandırılmasından yana.
    2) tüm dünyada tasarruf etmesiyle ünlenen Japon halkının "net tasarruf/harcanabilir gelir" oranının %0'a doğru ilerlediğini çoğu kişi bilmez. bu oran 1970'lerde %20-25 arasıydı. çünkü nüfus gittikçe yaşlanıyor. peki Japonya'da kim tasarruf ediyor? uluslar arası ölçekte iş yapan Japon firmaları tasarruf ediyor (corporate savings) şirket tasarrufları yatırımlara gidiyor. o zaman kamunun tasarruf açığını kapatması lazım diye düşünüyorlar. Japon halkı hem Amerikan halkı gibi verimsiz harcamaların azaltılmasını istiyor hem Amerikan halkından farklı olarak bazı vergi artışlarının da yapılmasını istiyor (bir yandan genişletici para politikası uygularken diğer taraftan satış vergilerini artırmakla eleştirilen Abe'nin aslında Japon halkının istediği bir şey yaptığını yine çoğu kişi bilmez)
    Gelişmiş ülkelerin halkları bazı şeylerin farkında ve genişletici maliye politikalarına karşılar. eğer demografi ve kamu maliyesi yapısı 1970'li yıllardaki gibi olsaydı bugünkü siyasetçiler de gözlerini kırpmadan para harcayıp vergileri indirirlerdi ve bu kriz çoktan bitmiş olurdu. ama dans edecek yerleri kalmadı.

    YanıtlaSil
  11. El âlemin merkez bankaları1-2 puan artıyor faizleri bizimkisi 6-7 puan siz hala...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. El alem dediğiniz Brezilya'nın enflasyonu yüzde 6,5 faizi yüzde 11,25'e artırdı. Rusya'nın enflasyonu yüzde 7,5 faizi yüzde 9,5'e artırdı. Bizde enflasyon tahmini yüzde 8,9 (TCMB'nin revize ettiği yılsonu tahmini) faiz yüzde 8,25. El alemin faizine bakarken enflasyonuna da birlikte bakarsanız konuyu anlamanız daha kolay olur.

      Sil
  12. Merkez bankaları aldıkları karalardan sorumlu değil mi ? O zaman merkez bankası başkanı olup kendi çıkarıma göre kararlar alırım. Hiç bir kurum bağımsız olamaz hepsi hukuka hesap vermeli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hukuka hesap vermek ayrı siyasetin emirlerini dinlemek ayrı. Burada sözünü ettiğimiz bağımsızlık siyasetten bağımsızlıktır.

      Sil
  13. Hocam merhaba.

    Bahsettiginiz yabanci ulkelerin MB faizleri ile enflasyon arasinda saglikli bir spread var, yani reel faiz veriliyor. Fakat TCMB'nin verdigi faizle enflasyon arasinda tam tersi bir durum var; enflasyondan az faiz veriliyor. Durum bu sekildeyken TRY'nin devamli deger kaybetmesi gerekmiyor mu? Yoksa ileriye yonelik olarak TRY enflasyonunun azalacagi tahmin edildigi icin mi kur 2.20-25 arasinda seyredebiliyor? Bedavaya yemek olmadigi (no free lunch) dusunulurse, bizim olmasi gerektiginden dusuk faiz vermemiz (eger oyleyse), neye sebep olacak? Ayni spread'leri verebilmemiz icin faizi yarim puan degil, birkac puan arttirmamiz gerekiyor cunku, ve bu aradaki fiyati baskalarinin odeyip bizim odemiyor olmamizin bir yerden cikiyor (veya cikacak) olmasi lazim degil mi?

    Saygilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genellikle bu tür tavırların faturası bir yerden çıkar haklısınız. Ya kur artar, ya tasarruf oranı düşer (ya da en azından artmaz) ya da enflasyon yükselir. Bakalım bizde ne olacak?

      Sil
  14. Hocam, yazının konusu ile ilgili değil ama, Türkiye'nin dünya ekonomileri sıralamasında sanki ilk defa bu hükümet döneminde 17. ya da 16. olmuşuz gibi propaganda yapılıyor. Bildiğim kadarı ile 1980 den beri Türkiye 20. lik ile 16. lık arasında gidip geliyor. Aynı propaganda ihracat rakamları ile ilgilde aynı, ihracatımız 120 milyar oldu da, ithalatımız ne kadar oldu!!! Ara mallar ne kadar?!Yıllara göre aradaki açık oranı ne oldu bundan bahseden yok. Bu konulara açıklık getirebilir misiniz.Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız aynen söylediğiniz gibi. Aslında bu o kadar açık ki ek bir açıklama yapmaya gerek duyulmuyor.

      Sil
  15. Selamlar, önce bilimsel bir yaklaşımla sebep sonuc ilişkisi kurarak yazdığınız çok bilgilendirici, aydınlatıcı yazılarınız için teşekkür ederim. Japonya konusunda yazdıklarınızdan, Japonya'nı9n yapısal sorunlara bakmadan para basarak deflasyondan kurtulayım derken stagflasyona girmiş gözüküyor sanırım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Japonya'nın durumu dediğiniz gibi gelişti. Aslında stagflasyondan daha çok tam bir durgunluk vardı. Ne büyüme vardı ne de enflasyon. Şimdilerde ise enflasyon yüzde 3,3'e çıktığı halde büyüme yine yok denecek kadar düşük. Yani Japonya son bir yıldır durgunluktan çıkıp stagflasyona girdi.

      Sil
  16. "Bunun iki nedeni olduğunu düşünüyorum: (1) Para politikası, kanun çıkarmak gibi bir zorunluluk olmadığı için zaman kaybına neden olmuyor ve çok daha hızlı uygulanabiliyor (2) Para politikası merkez bankaları tarafından uygulandığı ve merkez bankaları bağımsız olduğu için faturanın siyasetçiye çıkma olasılığı maliye politikasına göre çok daha düşük bulunuyor."

    Bunlarda nedende. Asıl neden şu olmasın? Ekonomi üretici mal üretitir tüketice satar ekonomi bu şekilde işler. ABD ve onu taklit eden ekonomilerde istihdam çok ağırlıklı özel sektorde ve üreticilerde, ve işin can alıcı yanı, tüketici tüketimi kredi ve taksitle yapıyor, üreticide o yapılan tüketimle veya banka kredisiyle ayakta kalıyor. (üst düzey teknoloji üretip çoğu dünyaya satan üreticiler haric) Durum bu olunca faiz oranları ve MB'larının saçtığı para en önemli enstrüman haline geliyor, sistemin işlemesi için.

    Bu sebep değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu da bir neden. Ama eskiden batıda para basıp saçmak bugünkü kadar kolay değildi. Batı bunu krizden sonra yeniden keşfetti.

      Sil
  17. Hocam Merhaba;
    Geçmiş yıllara ait işsizlik oranları, parite verileri ve meteryal fiyatlarını içeren günlük ve aylık veri sağlayan ücretsiz site bilgisi paylaşabilirmisiniz. Analizlerimizde veri bulmakta zorlanıyoruz. İngilizce olabilir. Kendi araştırmalarım sonucu indexmundi adında bir site buldum bu sitenin güvenilirliği hakkında bilginiz varmıdır?

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İndexmundi ara ara benim de başvurduğum bir site. Ben IMF sitesini kullanıyorum ama orada da her aradığınız veri yok. Mesela işsizlik oranları var ama parite ve materyal fiyatları yok. Trading Economics'i bir deneyin iyi bir sitedir:
      http://www.tradingeconomics.com/

      Sil
  18. Bu açıklanan yeniden değerleme katsayısı tahminidir. Emlak vergisi, motorlu taşıt vergisi vb nin bazını etkileyecek orandır. Buna karşılık vergi indirimleri vb yi de etkileyeceği için enflasyona etkisi sanıldığı kadar büyük olmaz.

    YanıtlaSil
  19. Merhaba Hocam,

    Yazınızda ve yorumlarınızda sıkça değindiğiniz üzere Brezilya ve Rusya'nın aksine faizde herhangi bir artış kararının çıkmaması negatif reel faiz koşullarıyla özellikle yurt içerisinde istenen tasarrufun elde edilemeyeceği, bu durumun ise uzun vadede ekonominin gelişmesi ve yapısal olarak sağlıklı büyümesi için gereken yatırımların yapılamayacağı eğiliminin ortaya çıkması (daha doğrusu devam etmesi) anlamına geliyor gördüğüm kadarıyla.
    Bu koşullar altında FED'in QE politikasının sona erdiğine ilişkin açıklamalardan sonra da faiz artışı kararının çıkmaması malum siyasi baskının bir neticesi.. Peki bu siyasi baskı ve faiz artışına karşı duruşun arkasında yalnızca ideolojik unsurlar mı var? Yoksa benim gözden kaçırdığım ve anlamlandıramadığım başka nedenler de mevcut mu? Eğer bu politika yalnızca ideolojiden besleniyor ve her şeyi kendi kontrolünde isteyen bir hükümet karşısında MB bağımsızlığı korunamıyorsa bence bizlerin ekonomiyi bilimsel veriler temelinde anlamlandırmaya ve öngörülerde bulunmaya çalışmamızın hiç gereği yok yanlış mıyım?

    YanıtlaSil
  20. maliye politikası ne hocam.elinoğlu gırtalğına kadar borçlu.coni,matmazel,mağrur ingilizin devlet borcu olmuş yüzde 100.sinyor yüzde 150ye koşuyor.samurayı hiç sormayın 250ye ramak kaldı.hangi harcamayı artırıp,hangi vergiyi düşürecek.zaten bunlar bu kadar borç içinde yüzmeseler kriz mıriz olurmuydu.merkezcilere işi havale et,faizi enflasyonun altına çek,milleti tüketime intikal ettirecekler.başka şanslarımı var

    YanıtlaSil
  21. Merhabalar hocam
    Geçtiğimiz hafta cuma günü Japonya Merkez Bankası’nın 703 milyar dolarlık parasal genişlemeye gideceğini duyurmasının ardından dolar diğer para birimlerine karşı değer kazanmaya başlamış ...

    bir haber sitesinde aynen bu şekilde yazıyor, ama anlamadım neden dolar değer kazandı? Arz arttığı için fiyatı düşmesi gerek. yani YEN ucuzlaması gerek. buradaki ilişkiyi açıklar mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence doların değer kazanmasının nedeni ABD'de üçüncü çeyrek büyümesinin yüzde 3,5 gibi ve ISM endeksinin Ekim ayında yüzde 5 gibi yüksek bir oranda gelmesidir. Bu veriler ABD ekonomisinin toparlanmaya devam ettiğini gösteriyor.

      Sil
  22. Hocam saygılar. Yazınız için teşekkürler. Merkez Bankaları ( özellikle son örnek JMB olduğu gibi ). parasal genişlemeyi yaparken önemli bir kısmı devletten borçlanmakta. Devlet bu parayı bankalar aracılığıyla MB ulaştırmakta. Dolayısıyla devlet kendi parasına faiz ödemek zorunda kalıyor.Devlet bu faiz etkisinden kurtulmak için Daraltıcı maliye politikası uygulamak zorunda kalıyor ve dolayısıyla halkın refah düzeyi yaşam standartı düşüyor. Yani ceremesini halk çekiyor. Devlet para basma gücünün farkına varıp hazineye direkt ve faizsiz olarak borç verseydi hem bu faiz etkisinden kurtulup hem hane halkına hem de reel piyasalara daha fazla etkisi olmaz mıydı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yolu geçmişte denediler çok daha kötü sonuçları oldu.

      Sil
  23. Hocam , Türkiye de dolar fiyatlaması nasıl oluyor ?
    MB gün içi sürekli haleye mi çıkıyor ?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB gerektiğinde açıklayıp ihale ile dolar satıyor. Normal olarak doların değeri, bütün diğer mallar gibi piyasada arz ve talebe göre belirleniyor. Her gün bankalar aracılığıyla ve döviz büfeleri aracılığıyla dolar alan satanlar oluyor buna göre de kurlar piyasada belli oluyor. MB, öğleden sonraları endikatif kurlar açıklıyor. Bunlar da örneğin dolarla işlem yapanlar için TL verdiklerinde kaçtan alıp satacakları açısından bir gösterge olarak uygulanıyor.

      Sil
  24. Hocam şimdi ABD verileri kötü gelmesi borsa da parası olanlar için iyi birşeydir diyebilir miyiz ?
    saygılar ,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ilginç bir durum ama böyle. Çünkü bunlar Fed'in faiz artırımını geç tarihe bırakacak gelişme olarak algılanıyor.

      Sil
  25. Şimdi ABD de istihdam verileri kötü geldi.Tasarrufları artımak ve bu şekilde yatırımları artırmak faizlerin artması ile olmaz mı ?
    Yani veriler iyi gelirse faizler artar yoksa bir süre daha beklenir cümlesini istihdam boyutunda yorumlandıramadım.
    Teşekkürler ,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. BD'de gelen veri istihdam değil dışticaret verisi. İstihdam Cuma günü gelecek. Bir sütteki yoruma bakın.

      Sil
  26. Hocam, yazınız için çok teşekkür ederim. Yalnız gelen yorumları da takip etmeye çalışınca bayağı vakit geçiyor. Maşallah ...Allah kolaylık versin...
    Kerime Doğal
    Teftiş
    KKTC Merkez Bankası

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Evet zor bir iş ama zamanımın bir bölümünü buna ayırmaya özen gösteriyorum.

      Sil
  27. İyi de bu günah keçilerinin sahibi yok mu ?
    İyilik olursa hükümetten , kötülük olursa merkez bankalarından bilecek insanlar.
    Tiyatro bu.
    Ne güzel.
    Allah selamet versin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ama merkez bankaları da bu günah keçiliğine çok fazla hevesli oldular.

      Sil
  28. Hocam bu konuda bir makale yazmak istiyorum, maliye politikasının uygulanmasının azalması ve para politikasının popülerliği hakkında. Bana önerebileceğiniz ingilizce kaynak var mıdır?

    YanıtlaSil
  29. İyi geceler Hocam. Öncelikle verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Aklıma birşey takıldı da size sormak istedim. Acaba ABD Merkez Bankası yani FED faizleri arttırırsa bu diğer ülkelere nasıl yansır? Ayrıca Türkiye'ye nasıl yansır? Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum, şimdiden teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!